12.07.2015 Views

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ANKARA ÜNIVERSITESI ILÂIIIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI NO: 145KUR'AN-I KERNİ N YÜCEMEM] VE ÇA Ğ DAŞ TEFSiR İBirinci CiltProf. Dr. Süleyman ATE Ş


ANKARA ÜNIVERSITESI ILAHIYAT FAKÜLTESI YAY İNLAR' NO: 145s . s i .19)Küll'ÂN-1 KERN İ N YÜCEMEM.' VE ÇA Ğ DAŞ TEFS İ RIBirinci CiltProf. Dr. Süleyman ATE Ş


Teşekkür: Bu eserin bas ım tashihlerinde bana son derece yardımc ıolan Oğlum Muharrem Ate ş'e teşekkür eder, kendisinin ve herbirinioğlum" kabul ettigim talebelerimin, Kur'ân ın feyziyle dolup nuruylaaydınlanmasın ı Cenabı Allah'tan dilerim.Süleyman Ate şANKARA 1YN İ VERSITESI BASIMEV İ - ANKARA . 1982


•▪BU CILTTE TEFS İR EDILEN SURE VE :AYETLER:SayfaFATİHA SURES İ 19z,..11.».11 Zı 4.4-1 24BAKARA SURES İ 29• (:tj o— ) c :tl--; 30(441- v- -t) . I y Ul >l 35J J:4 (.5.Y • ) :ıHt„.::11 I j ;-...1 j 1 41(j ı ) It: I t? 44y o )(.J—rN) ;3'31 48y, — y, .) ) 1 .;k 1 J Je,* :51 j 50(T t A— .) JI 1„s"1 62(.:u3 o 'N—f) .. • . • JT 67(:yT o v) 4J ı L.111 71(u.T .ı t—on) ğ•th 1j1.4-zi L..1;,72(aj y) iI 74(:y.f ,j1211 j 76v t v) j:)1 ,5,1 ı) 4..):4J J ı; :,1 3 78(T —v o) ,5_,,,12;:;1 81(T A '‘ —Ar) ,zz* I 3. i(zj Av) z5Zi cs. j..Jj .86,N . AA) j ı ,I; I ,tl; 88(;uj cı n—NN,) I jap j; 91( .,1J t • N.--) „:1,J1 1:1_5:1 421_, 92(zi,T • JL J ,:j.*1,411 1.y0.51, 93jn!,364684


• ▪4(üT • t)Sayfa"ict 100(a7 1 • v— ı • ğ ) 101(uT ı --S • A) rl 103(Z,:r I 1 r— ► 1 ı ) djt..13,1 jA :AS- L:7.'51 1 1_,11; j 105(u[ 1 1 0-1 1 t ) ak.1 108(ı — ı ı 141 d;ı 1 1.'11;(■..s.1- t Yr — t r •) 1 -g-7 ,!•1•^0(43 IY9-1Yt) c.,4411 c51,1.( 113110112ı ro— ı r.) 4.4. (.ı.1 ./. 1 ,5& 120(ziF ı — ı `N) lJI J:):1 t. , Zu lili; 124( 4'T 1 t r) rt:4; 0.1j1 127o • — ■ t .ı) c:„:ol 134(•J l 0 r--1 o 1) r(:. j.,j J1 LS 135(:y.1. 1 o v— ı o r) J:J 139( ...Y.T 1 on):„.11 3 LZ.ĞJ1 145rı r — ı oN) Lı ,yl ı.. z.3I 146'‘v— ı 'NI«) , 149(Z!.T Nv ı — rtA) 0.; ,j 1 >j Le 1 .915 Lcl L 151(y.T 1 VI"-- ı vr) 1_,:„.T :J:411 11,:k 153(•ki:r v•ı — ı vt) Jyt L. j 160(Z( N V V) j , !ii); z.)T 0...g 161(4,3«. ı V9-- ı vA) rçtp f. .1/11.1.: 1 k 162(z!T ı Ar—t A.) r4,1 151 rçs.l167(+J A .N — NAr) 170(z!"5ı nv) r.—; r 1,..211 :t1..J ,3.- 1 179t AA)(:■.NT ı `ığ — ı ck.)(zil"186A 190y, Z41 j 192(4.r Y • r--1v) cJ.I 206199Y • v —Y • t) j.).1 41j; 0.1:11 ü., 209(-J Y ı ı —Y • A) .4i1S— 1j1;-1 211


5(Z;3" Y 1 Y)(:J r r)(Zir ylo—y ı t)Sayfaöt.?-1 1j,a5" z):;11.1 214Lı.-1 ,:i1S" 215ı,1.4-Z ri 219("q Y 1 A—Y1'1) j 221(:y.T yr .—y ■ ,0 226(Z4T r y N) ("9, vl.S. 228(.T Ỵrr—yry) 242,Qj Y Y 3 — y y t) r(31.e5' L,o ;411 1".1. 246(aj ryv—Yrk) u4e, ,..4.111 250(:t:J yrr—yrn) • J Croı. ft?. .C.+La 11211 253('1=T z51411j11, 270J IJ4, ,.j.,411 , 272(a1.F YY'c■ —Yrt)'c41- y ry—y y-0 Z...4)yrn),•)11, 275;'9,....11 , jo I 279YrN) Ulş.jj 1 )1.i 281y t y—y t .) 283( .`jr t 'o t r) III 285( .;Y:1- ğ Y — T t '‘) 54/1 JI » 288(i ir —yor) 2.115 293(ij y o o) ri ,;111 jı. Zı i 297( .4„1- r O A —. 1' O ) Ş:J I L., 01,SelY 302(Z,T j „Ip L5 • j L.14 (s-111 15:9 1 308A—rt ,pf .411 „}„...- ‘5,111 J. 312vı) j4.3 .!. 315Yvt—yv.) J:A; ;U ZiSa.; .; I 1. 318(z,:r y A ı — Y V o) 0-11 rikl5S1,5j. j; ;;)11,)1 , ..2,15-1,.,:y.:111 322(T y Ar — YAY) . 4: 11? 335(zir A 0 Li ,j1..4:,ı ' 340YA'; —YAo)j 4.! ,1:;1 Le LJ 344AL İ İMRA,N SURES İ 347


▪Sayfa.(kT r y.)1 1 411Y ,;:■11 < 348(z,ş v) .:514T d.111y. 350(Z,:r q—A) 1:.:?,.t* :51 L5v L, , 353(i,r ı y— .) 14'4 rf:P (..; 4.5 :) -0 c..Y. 11 '31 353cş li+411 355(z.:T N o(:ziT Y • — ı o) rçs.t.;31 ji; 357(*.b..1" Yr—y ı ) z11 (*.ıl 359Y t —y I") ,../. .111 J1 361- ‘‘.111.1 1.4111 J; 363(kT Y-V — Y o)(4,:f y A). .t,i 363(kT Y' Y — Y 9)'C'4 "I"?. ° -94; 1. I,dc (*J! J 368(;j r t —rr)r.5T ,:11 369(kT .ı —y• o) c.-J1.; ;I 369(IQ rv) ıi4:; 371( .43..T t t —vA)a;.) ,!.111:.> 372. ) _ t o) d:U! '.'ı ;5111 374NT o t—o y) V.; 376(.41" *A-0 O) ?_ Lj tı e:111 j1:5*:51 377'‘r—a


7Sayfa(Çr N Y ) Jtt;JJ ,!..11›1 „5. j 415ı r' ı — ı r•) tO1 kil!. 419C•ij NtY — lrv) „; j5r1 j 423(t,:f A-H t r) • • • • ,:5)11 ,„"T11, 425o o — t q) s>u iiÇ (5...:x11 I j L 4280••..T 10 k — e 't) I ji.ti5 y J 1 J 5)J1 1 1 1 1.!. 432(ZY '1 — „k j 4381.4t. 1,1,T 442(ai3 v N) 1 ?1_,..1 j 444lVf-1 v Y) Ji„11, d ib,:x .111 447eıj N A — ı vo) 1,-°_frit. 5k; 4 J I (:)11.,—»1 tr'l 449(Z•İT ı nt— ı n ı ) )11)11.; iI J.); .11 Ğr" .U1 452(4J_T ı n' ı — ı no) .,ı l :1;1115 js- 455(;y:r ı mı — ı nv) 4:451 y Zzl :3 I 458ı .Nt — ı ,ı .) J4.1 c5I 459ı ckA—Neko)• j.1.0 ı¥ıL1 4620.>„T Y • • — 4) ,:r. I, 464NİSA SURES İ 469( 1 c 470( .:cj —y) 1,;1"., 4761— o) 1.1,; :9'11 j 484(;y:r ■ • —v) j .)3.111J1 L1,7 l2 ‘.11-) 488(zi.r ı ı )J. Ş r. .))/ i l 492(,■.?•T YA—o)Q?.r r— )(:*uj ro_rt)(:j t—r )(4,••T t)A — ı o)y)jyJI , 5051›,5 I); I j:-.T cj:411 1.1.1 513.x.;L /I .L111 .n. s 517,:., 5361,151; 542(J o v—t t) I g 567550'al,l I,, 556Lt:T 563


8(.iaT on) ....... 110,1(4T o N) il, J j51 1),,I.1.5 .11 ly4.1SayfaZıl 5751.! 579("j v • • ) d,JJI J y1 le. t4:1 zy..111J1 jg 583(Z:r v`t—v t) 589( .44T v9--vv) r61 ji1 591(4T A o-A .) .ıiı I LUŞ! 595(.4T A 1/—V jil l,. cy—.-t I 1:31_, 600(4.T 91 —A A) 1 ..,,S" le. 4,...5-J1 yil, ,55i vwltl 3 J ll 60411" — '‘Y) :..11.5"1.., 608C4T 4131 1:51 1 1? 613(•j gt—eto) JI jık. i*JN:“311 ‘5. jAp1.:111 V 615(: 1. 1. • — 9v) (:)1 617(k.T 1. t -- 1 1) ;1,....ıı 620(jT • o) I Le 131 626(.>T 11 0-1 I t) ij •ıl 630(:ij ■ yr— ■ 1'1) .... )1.4 V L'ul ,*JI 632(.1,3 ı rı —NTY') jmi Li1A1 636(.J ı ro — ı yv) u,l ci; 640, t v_, r)41),...) cip J:J: cs.UI uLSJI, 41.yı 457t, 1.„ 64_5(4T ı t t A) 1,11; yl Ji:211 J.J1, A.+.1 650(3T )oy — NO.) 4ıx >s inl J,ı 1 3; .A. S. JIJI 653t; 1:5" c:31 654(z,:r v JI 1.5- 674(Zİ.r v o v ı ) I jii2; j.e.T ı, 680(.4.T 1 A 'N) dil J;1, %is i 684


TEFSİRE GİRİŞHZ. MUHAMMED (S.A.V.) VE KUR'ANI KER İMAllâh' ın kelam- ı Kur'ân ı- Kerim, Hz. Muhammed(s.a.v.)'e vahyedilmiştirve takriben 609-610 y ıllarında ba şlayan vahiy, bazan ayet âyet,batan birkaç âyet, batan da tüm sure olarak - inmek suretiyle 23 y ıldatamamlanmışt ır. Hz. Muhammed (s.v.a.), Hz. Isâ'n ın doğumundan 571yıl sonra, 20 Nisan'da Mekke'de do ğmuştur. Babasi Abdul'-Muttalib'inoğlu Abdullah, annesi de Vehb'in k ız ı Amine'dir. Do ğumundan birkaç ayönce babas ını, alt ı yaşında iken de annesini kaybeden Hz. Muhammed(s.a.v.), sekiz ya şına kadar dedesi Abdu'l-Muttalib'in, daha sonra da amcasıEbutalib'in yan ında kalmış, 25 ya şında Huveylid kızı Hatice ileevlenmi ş lir. Kırk yaşında kendisine peygamberlik gelmi ş, onüç yıl Mekke'depeygamberlik görevini yapt ıktan sonla 622 tarihinde Medine'yegöç etmi ş, on yıl da orada islâm' ı yaymıştır. Nihayet Kur'ân- ı Kerim'ininişi tamamlanmış, islânı insanların kalblerine yerle şmiş ve kendisi degörevini tamamlam ış olarak dünyadan ayr ılmış, Refik-i A'lâ'ya (en yücedosta) gitmi ştir.Hz. Muhammed (s.a.v.), çevresi içinde normal bir insan olarak bü-_yümüştü. Okuma, yazma bilmiyordu. Zaten o zaman toplum içinde okuryazar olanlar çok azd ı. Bütün dünyay ı cehalet sarm ışt ı . İnsanlar, elleriyleyapt ıkları putlara tanr ı diye tap ıyorlard ı. Zayıflar eziliyor, insanlarköle diye e şya gibi alın ıp sat ılıyor, kad ınlar hor görülüyor, yeni do ğank ız çocuklarından utanç duyuluyordu. Dünyan ın üstüne tam bir karanlıkçökmü ştü. Dünyay ı bu karanl ıktan kurtaracak bir nâr, insanl ığı hidayetegötürecek bir rehber bekleniyordu.Hz. Muhammed (s.a.v.), sonradan var olmu ş şeylerin tanr ı olamayacağınıbildiği için, putatapan bir ortam içinde yeti şmesine rağmenhiçbir zaman puta tapmad ı. Kainat ın bir yarat ıcısı olduğunu dü şünüyor,ancak O'na kulluk edilece ğine inan ıyordu. Otuzbe ş ya şlarına geldiğizaman içinde bir ba şkal ık bissetmeğe ba şladı. Yalnız kal ıp düşünceyedalmak, Kainat ın yaratıcıs ını düşünmek istiyordu. Bu maksatla Mekke'-


10nin 5 km. kuzey;ne dü şen Nur da ğı üzerindeki Hira ma ğarasma çekilin,Allah' ın varlığın ı bütün ihti şamiyle ifade eden mehtapl ı çöl gecelerininparlak y ıld ızlar ın', mağaran ın hakim olduğu harika manzaray ı seyreder,derin dü şüncelere dalard ı. Yan ına biraz az ık, biraz su alarak ma ğarayagider az ığı tükeninceye kadar birkaç gün orada kal ırdı. Az ığı tükenincegelip az ık alır, yine mağaraya dönerdi. Onun bu halini görenler, "MuhammedRabbine a şık oldu" diyorlard ı . Bu tefekkürler, bu riyazetler, onuson peygamberlik görevine haz ırlıyordu. Böylece birkaç y ıl geçti.Gördüğü her ru'ya, sabah ayd ınlığı gibi çıkmağa ba şladı . İşte bu hal,vahyin ba şlangıcı idi. Nihayet 40 ya şlarma geldiği sırada bir gece yinemağarada iken Allah' ın mele ği Cebrail (a.), ona göründü. Gerisini Buharidekihadisten dinleyelim:"Melek beni tuttu, takatim kesilinceye kadar s ıktı, sonra b ırakıp'Oku!' dedi. 'Ben okumak bilmem' dedim İkinci kez beni tuttu, takatimkesilinceye kadar s ıktı, bırakt ı, yine 'Oku' dedi. 'Ben okumak bilmem'dedim Yine beni tuttu, üçüncü defa s ıktı, bıraktı ve : 'YaratanRabbin adiyle oku, O insan ı kan p ıhtısından yaratt ı. O kerenıi sonsuzRabbin adiyle oku. O kalemle ö ğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.'dedi."Allah' ın Resülü (s.a.v.), kendisine vahyedilen bu ayetlerin deh şetindentitreye titreye han ımı Hatice'nin yan ına geldi "Beni örtün' dedi.Kendisini örttüler. Korkusu geçince olay ı Hatice'ye anlatt ı :"— -Başıma bir şey gelmesinden korkuyorum., dedi. Hatice:"-- Korkma, dedi, Allah seni asla utand ırmaz. Çünkü sen akrabay ı^iyaret eder, i şini görmekten âc:;z olanlar ın a ğırl ıklarm ı yüklenirsin, yoksulabakars ın, misafiri ağırlarsm, Hak uğruna halka yard ım edersin."dedi ve onu anıcas ımn oğlu bulunan Nevfel o ğlu Varaka'ya götürdü.Varaka, İbranice okuyup yazmas ını bilen, İncil'den Allah' ın nasibettiğikadar bir şeyler yazan, gözleri kör olmu ş ihtiyar bir insand ı . H2.. Muhammed'denolay ı dinleyince şöyle dedi:"— Bu sana gelen, Allah' ın Musa'ya indirdiği namus(melek)tir.Ke şke kavmin seni (yurdundan) ç ıkaracaklan zaman ben sa ğ clsam."Hz. Muhammed:"-- Onlar beni ç ıkaracaklar m ı ki?" diye sordu. Varaka:"— Evet, dedi, zira senin getirdi ğin -gibi bir şey getiren herkesedüşmanl ık edilmiştir. Eğer o günlerine yeti şirsem sana çok yard ım ederim."Sonra çok geçmeden Varaka öldü.


11Kur'an-ı •Kert ın'in vahyiİşte Kur'ân- ı Kerim, bu şekilde vahyedilme ğe başlamışt ır. Vahiyfısıldamak, gizli kavuşmak.. anlamlarma gelir. Peygamberlere vahiy,Allah' ın gönderdi ği rnelek(Cebrâil Aleyhisselâm)'m, Allah' ın emirlerinipeygambere okumas ıd ır. Peygamber, insanlarla 'Allah aras ında bir elçidir.Allah, insanlar aras ından seçti ği bir kimseye mele ğini gönderipemirlerini bildirir. Meleğin gelişini peygamberden ba şkası görmez, ko--nuşmas ın ı da ondan ba şkas ı duymaz.Vahiy esnas ında peygamber, be şeri duygularmdan geçer, kendindenhabersiz hale gelir, melekle temas eder, mele ğin sözleriri dinler. Meleğinsözleri, onun hafızasma, unutulmayacak biçimde nak şedilir. Bazanda melek, insan şekline bürünerek ,peygambere gelir. Allah' ın emirleriniokur. Melekle temas, insan bünyesinde büyük sars ıntılar meydanagetirir. Peygamberimiz, vahiy esnas ında kendinden geçer, yüzü sara-In, so ğuk kış günlerinde bik yüzünde ter taneleri belirirdi. Etraf ında bulunanlar,ona vahiy geldi ğini derhal anlarlard ı. Hatta Peygamberinyan ında bulunanlar dahi, - vahyin a ğırlığını hisseder, G esnada ellerinidahi kakl ıracak güçleri kalmazd ı. Orada ar ı uğultusUna benzer bir sesduyulurdu. Bir kere peygamberimiz, deve üzerine binmi ş iken kendisinevahiy gelmi ş, üzerine bindiği deve-, vahyin ağırlığına dayanamayarak arkaayaklar ı üzerine çöküvermi şti.Bazan da araya hiç melek girmeden Peygamber (s.a.v.) do ğrudandoğruya Allah'tan vahiy alm ışt ır ki buna vas ıtas ız vahiy derir. BakaraSuresinin son iki ayeti böyle vahyedilmi ştir. Kur'ân' ın diğer âyetleri,tamamen Cebrail taraf ından getirilmi ştir. Bu sözlerde Hz. Peygamber-(s.a.v)'in en ufak bir dü şünce pay ı, bir katk ıs ı yoktur. Zaten vahiy esnasında o, bir şey dü şünecek durumda de ğildi.Vahyin yaz ılmas ı ve ezberlenmesiHz. Peygamber(s.a.v.), gelen vahyi, etraf ında bulunan vahiykatiplerine yazd ırırd ı. Her 'ayetin hangi sureye yaz ılacağını işaret buyururdu.Derilere, kemik ve ta ş parçalar ı , hurma kabuklar ı üzerine yaz ı-lan vahiyler, en mu'tena yerlerde sakland ığı gibi sahabiler tarafındanda ezberlenirdi. Kur'ân- ı Kerim, Cebrail'in i şaretine dayanarak peygamberimizinkoyduğu tertib üzerine ezber1enir, r ıamazlarda okunurdu. Peygamber'inarkada şları için en değerli ve zevkli zamanlar, Kur'an okumaklageçen zamanlard ı . Hz. Peygamber(s.a.v.)'in kendisi de gelen vahyi


12hemen ezbe ılemi ş olur ve unutmazd ı. Ala Suresinin alt ınc ı ayetindeyüce Allah, Hz. Muhammed'e: "Sana okutacagız ve sen Allah' ın diledikleri dışında hiç unutmayacaks ın" buyurmu ştur.Her Ramazan ayında da Hz. Peygamber, sene içerisinde inmi ş olanKur'ân' ı Cebrail'e okur, onunla kar şıla şt ırırd ı. Nihayet en son inen ayetleKur'ân son tertibini alm ıştı. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hayat ındabu sahifeler, bir cilt halinde bir araya getirilp ba ğlanmamıştı. ÇünküKur'ân' ın inişi devam ediyordu.Kur'an-ı Kerim'in Toplanmas ı ve Çoğaltılmas ıHz. Peygamber (s.a.v.)'in vefat ından altı ay sonra Hz. Ebubekirdevıiıade, Hz. Ömer'in i şaretiyle Zeyd ibn Sâbit ba şkanlığında bir Kur'anderleme komisyonu kuruldu. Herkes bildi ği âyetleri komisyona getiriyor,bunların ayet olduğunu da iki şahidle isbat ediyordu. Böylece Kur'an- ıKerim, bir cilt halinde topland ı.Üçüncü halife Hz. Osman zaman ında da bu ana nüsha, yine Zeydİbn Sabit ba şkanlığında toplanan bir komisyon taraf ından çoğalt ıld ı ,alt ı nüsha yaz ıldı. Biri Medine'de b ırakıldı ki bunun ad ı el-Umm (ananüsha)d ır. Diğerleri büyük İslam şehirlerine gönderildi. İşte bugünKur'ân- ı Kerim, hiç de ği şmeden elimizdedir. Bu vasfa sahib tek ilahikitâp da ancak odur. Di ğer kitaplar vahyolunduklar ı zaman yaz ılmam ışlardı. Suhuf denen eski kaâplardan hiçbiri mevcut de ğildir. Tevrat isemuhafaza edilememi ş, çıkan yang ınlarda yanm ış veya ortadan kaybolmuştur.Nihayet Azrâ ad ında biri, H7. Musa'dan yediyüz y ıl sonra şifahinakle dayanarak Tevrat') yazm ıştır.Incil de Hz. İsa zaman ında yaz ılmamıştı. Ondan çok sonra havaler,hatırlarmda kalan ı naklettiler ve bunların nakillerine dayan ılarakİnciller yaz ıldı . Birbirinden farkl ı yüzden fazla Incil meydana geldi. NihayetHz. Isa'n ın doğumundan 325 y ıl sonra toplanan bir komisyon karariylebu yüzlerce Incil, dörde indirildi ki bu dört Incil de yine birbirinitutmaz. Bunlar, Hz. İsa'nın değil, yazarlarının eserleridir ve onlar ın adlariyleadlandırdnu şlardır. Ancak bunlarda Hz. Isa'ya gelmi ş olan baz ıayetlerin nakledildi ğide muhakkakt ır.Hasılı, Allah'tan indiği gibi muhafaza edilen tek ilahi kitâp, Kur'an-1Kerim'clir. Onun muhafazas ını Allah, kendi üzerine alm ıştır: "Onu bizindirdik ve onu biz koruyaca ğız" demiştir. korumakta olduğubir kitab kaybolmaz.


13Kur'an-ı Kerim'in MuhtevastKur'ân-ı Kerim'in son derece özlü bir ifadesi vard ır. Az kelime ileçok mana anlat ır. Baz an iki kelimesini izah etmek için sayfalarca yaz ıyazmak gerekir.Kur'ân- ı Kerim, önce gelen peygamberlerin hayat ını anlat ır, o hikâyelerleinsanlara ö ğüt verir. Okula gitmemi ş, okuma yazma ö ğrenmemi şbir insanın, kendinden binlerce yıl önce ya şamış insanlar ın hayatlar ınıanlatmas ı, o anlat ılanların Allah tarafından kendisine bildirilmiş olduğunugösterir. H ıld Suresinin 49 uncu ayeti şöyle diyor: "Bu sana vah-.yettigimiz, gayb haberleridir (görünmez bilgilerdir). Bunları daha önce nesen biliyordun, ne de babaların."Kur'ân- ı Kerim, Allah'a kulluğu, ebeveyne sayg ıyı, insanlarla kardeş olmayı emreder, insanlar ın dünyada dirlik ve düzenlik içinde ya şamaları, ahirette mutlu olmalar ı için gerekli hukuk ve' ahlak kurallar ınıbildirir. Onun getirdiği kur allar, insanlığın mutluluk kayna ğı olmuştur.Okumannş, yazmamış, filozoflarm içinde bulunmamış bir insanın ağz ından,as ırlarca insanlar ı yönetecek bu yüce adalet düzeninin, yüksek ahlakprensiplerinin söylenmesine imkan yoktur. Bunlar ancak Allah' ınsözü olabilir.Kur'an-1 Kerim, yıllarca sonra ç ıkacak hadiseleri haber vermi ştir:Rumların iraıddara galip gelece ğini, müslümanlar ın Mekke'ye salimengireceklerini, inamp yararl ı i şler yapanların yeryüzüne hükümran olacaklarını...söylemi ş, bu söyledikleri aynen olmu ştur.Kur'ân- ı Kerim, öyle ilmi gerçeklere dokunmaktad ır ki bugünün ispatlıilim verileri de bunlar ı desteklemektedir. Mesela gö ğe doğru yükselmeklegöğsün daralacağml, nefes alman ın güçle şeceğini söyler. Gerçektenyükseğe çıktıkça hava bas ıncı düşece ği için nefes alma güçle şir.Allah'ın insanlar ı, bitkileri ve daha bilinmeyen nice çiftleri yaratt ı-ğını söylemekle bitkilerin erkekli di şili olduğu gerçeğine işaret eder.Kur'ân, arz ın ve diğer yıldızlar ın, önceleri bir birine yap ışık olduklarını,Cenab ı Hakk' ın bunlar ı birbirinden ay ırıp her canl ı şeyi sudanyaratt ığını söyler. Bugünün pozitif ilmi de bunun böyle oldu ğunu siiy-,lüyor. Daha bunun gibi kainat ın yaratil ışı hakkında nice gerçeklerKur'ân dilinde özlü bir biçimde aldat ılmıştır.Kur'ân- ı Kerim'in üslübu da ap ayr ı bir mu'cizedir. Anlatt ığı ensoyut olayları, -canland ırarak anlatan Kur'an; göze, kula ğa, bütün duyularaseslenir ve akla aç ılan bütün yollarla ruha nüfuz eder.


14Onun metni içindeki her kelimede, İlâhî,bir âhenk kula ğı okşar. 0,her haliyle insan sözü olmay ıp, Allah sözü olduğunu ispatla ı . Bundandolayı o indiği zaman şairler, şiirlerini Ka'be duvarlarmdan indirmi şler,inananlar da, inanmayanlar da onun üstünde bir söz olamayaca ğını itirafetmişlerdir. 0, her as ırda yeni ışıklar saçan ilahi bir nurdur. Bu ana kadarhiç kimse onun tek bir âyetine denk olacak bir söz söyleyememi ştir.,bundan sonra da söyleyemeyecektir. Yüce Allah şöyle diyor: "De ki :Bu Kur'ân'ın bir benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya gelipbirbirine yardımc ı olsalar, yine onun bir benzerini getiremeyeceklerdir".Kur'ân-ı Kerim'in Tefsiri :Hz. Muhammed(s.a.v.)in sahâbileri, kendi dillerinde inen Kur'-ân'ın manas ım anlıyorlar, anlamad ıklan. bir yer olursa onu da Hz.Peyğamber'den sorup ö ğreniyorlard ı. Bununla beraber Kur'ân ı Kerim,çok yüksek dil sanatlar ın ı, kainat ın yarat ılışma ilişkin bilgileri, geçmi şpeygamberlerin hayat hikaYelerini içerdi ğinden sahabilerin hepsininanlayış düzeyi ayn ı de ğildi. Aralarında bilgice ileri olanlar, onun manasuudaha iyi anl ıyorlard ı .Sahabi devrinden sonra İslam Devletinin s ınırları genişledi. Çe şitlimilletler müslüman oldular Bunlar, 'ayetlerin ini ş sebeplerini bilmediklerigibi dile de tam hakim olmad ıklarmdan Kur'ân ı Kerim'in anlam ın ıiyi kavrayam ıyorlard ı. Zaten s ırf Arapça bilmek de Kur'an' Kerim'inmanasım anlama ğa yetmez. Onun indiği özel şartlar ı, ayetlerin ini şsebeplerini bilmek laz ımdır.Kur'an] Kerim, sorunlar ın esas ına dokunmu ş, detaylar ı Hz. Peyğambel'inaçıklamas ına bırakmıştır. Mesela "Namaz ı kıluuz" der, fakatnamaz ın nasıl kılmacağını açıklamaz. Onu sözle ve fiille anlatmak,Hz. Peyğamber'in görevidir. Demek ki Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in sözleri ve hareketleri, bir anlamda Allah kelanumn aç ıklamas ı olmaktadır.İşte sahâbe devrini müteâkib, Kur'ân ı Kerim'in nı anas ını anlamak,izah etmek için Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in sözleri toplanmaya ba şlamış ,bunlar içinde Kur'ân' ı doğrudan aç ıklayıcı nitelikte olanlar ayr ı kitaplardatoplanmış, bu kitaplara tefsir veya te'vil kitaplar ı denmiştir.Fsr kökünden türeyen tefsir kelimesi, tefcil bab ından masdar olupçoğulu teffisirdir. Fsr, örtülü şeyi açmak, tefsir de güç bir kelimedenkasdedilen as ıl manayı açığa çıkarmak, izah etmektir. İlmi bir terimolarak tefsir, Kur'an]. Kerim'in aç ıklamas ı anlanunad ır. Kur'ân ı Ke-


ı sdenir.mânas ım açıklayan bu ilme `ilmu't-tefsir veya tefsiru'l-Kur'anTe'vil kelimesi de zaman zaman tefsir manas ında kullanılmış isede ikisi aras ında fark vard ır.. Tefsir, kelimenin kesin anlam ıdır. Te'viîlise, kesinlik olmadan muhtemel anlamlardan birini tercih etmektir.Tefsir kelimesi kesinlik ifade etti ğimden dolay ı Taberi ve Mâtüridi gibimüfessirler, tefsirlerine tefsir yerine te'vil adını vermi şlerdir.Tefsir ilmi, önce rivayet şeklinde ba şlamıştır. Hz. Peyğamber vesahâbilerinin, Kur'ân' ı Kerim'i aç ıklayıcı nitelikteki sözleri bil arayatoplanmak suretiyle eserler yaz ılmıştır ki bu tür tefsirlere Rivâyet Tefsiridenir.Müslümanlar, çe şitli kültürlerle temas edip bilgile ıini geliştirdikçeyalnız Rivâyet tefsirleri kâfi gelmemi ş, edindikleri yeni bilimsel veriderinışığı altında Allah kelânun ı açıklama ihtiyac ım duymu şlar ve böy.lece tarih, co ğrafya, felsefe ve tabiat ilimlerinden istifade ile tefsir eserleriyaz ılmaya ba şlamıştır ki yalnız rivâyetlere ba ğlı kalmayarak' çe şitliilimlerden istifade ile yap ılan bu tefsirlere Dirâyet Tefsiri denmi ştir.Sah.übilerden Abdullah ibn Abbâs'a atfedilen Tefsiru İbn (Abbâs,İbn Abbâs' ın talebesinden. Mücâhid'in yazd ığı Tefsiru. Mücâhid, Taberrninyazdığı Câmicu'l-beyân can-te'vili âyrl-R-ur'ân, 9agebrnin yazdığıel-Kesfu ve'l-beyan, Ebu Muhammed Be ğavrnin yazdığı Mectılimu't-Tenzil, (ımâdu'd-din Ebül-Fidâ'mn yazdığı Tefsiru'l-Kur'ânr1-


16Bu çağda Türkiye-mizde de Kur'ân ı Kerim'in Tercüme ve Tefsirialanında verimli çalışmalar yap ılmıştır. Bunlar aras ında Konyal ı M.Vehbi Efendi'nin 1Julâşatu'l-beyân'ı, Elmahlı Muhammed Hamdi Yazır' ın Hak Dini Kur'ân Dili, Hasan Basri Çantay' ın Kur'ân ı Kerim veMeâl-i Hakim'i, Ömer Nasuhi Bilmen'in Kur'an' Kerim ve Meali Âlîsizikredilmelidir.Bunlar, Kur'an' Kerim'in ba şından sonuna kadar bütün ayetlerinitefsir eden eserlerdir. Kur'an! Kerim'deki ahkâm ay etlerini tefsireden eserler de vard ır ki bunlara Al ıka ınu'l-Kur'an denir. Bunlar arasındada Hanefi olan Ca şsas'ın Maliki olan İbnu'lcArabrninAbldnu'l-R .ur'ân't ve Ezher hocalar ından bir hey'et tarafındanhaz ırlan ıp Muhammed cAll es-Sâyis taraf ından gözden geçirilenTefsiru Ayt ıti'l-alik(ım bu tip tefsirlerdendir.Kur'an Kerim'in dünyan ın ba şlıca dillerine tercümesi de yap ılmıştır.Türkler de müslüman olup Arapçay ı öğrendikten sonra Kur'an'Kerim'i kendi dillerine çevirme ğe başlamışlard ır. Elde mevcut belgeleregöre en eski Kur'an tercümesi, Onbirinci yüzy ılda yap ılmıştır. 0zamandan bu güne değin birçok tercümeler vücuda gelmi ştir. Özellikleson çağda yap ılan Türkçe Kur'ân tercümeleri, zengin bir kolleksiyonmeydana getirebilir.En son Türkçe Kur'an Tercümesi taraf ım ızdan yap ılmış, ilk defa1975 yılında metinsiz olarak yay ınlanan bu tercüme, yeniden gözdengeçirilerek 1977 yılında Kur'an' Kerîm metniyle birlikte Kur'an Kerimve yüce Meâli" ad ıyle basılmıştır.Allah kelamm ın manasım, tercüme içerisinde izah etmek mümkündeğildir. Kur'an' Kerim Arapça indi ği halde yine Arapça tefsirlerininyap ılması zarureti hissedilmi ştir. Arapçada böyle olunca ba şka dillerdemutlaka tercümenin yan ında tefsire de ihtiyaç vard ır.Gerçi Türkçede yap ılmış birçok tefsirler vard ır ama bunların diliart ık yeni ku şağın anlayamayaca ğı kadar eskimi ştir. Ayrıca bu tefsirlermetot bak ımından modern anlay ıştan uzakt ır, birçok zay ıf haberlertenkide tabi tutulmadan bunlar ın içine girmiştir. Bıktıracak ölçüdede uzun yaz ılmışlard ır.Yıllardan beri "üniversitede Tefsir dersleri okutmaktay ız. Öğrencilereşu tefsirden, bu tefsirden baz ı parçalar okutma yerine AllahKelammın ba şından ba şlayıp sonuna do ğru âyet ayet izah etmeyi uygunbulduk. 'aç yıl önce ba şlattığımız bu metot ile verdi ğimiz dersler,


17Kur'ân'ı Kerim'in be ş CÜZ' R111:111 tefsirini meydana getirdi. Suudi Arabistan'ın Riyad kentindeki İmam Muhammed <strong>Üniversitesi</strong>, Usülu'd-dinFakültesinde tefsir desleri okuttu ğumuz üç y ılda çalışmalar ımızı sürdürdük,şimdi Allah'a şükür kitüb ın yar ıs ını geçmi ş bulunuyoruz.Kelâmının tefsirini tamamlamay ı bize nasib etmesini yüce Allah'tanniyaz ederiz.Bu tefsirimizde özellikle hüküm âyetleri üzerinde geni ş olarak durdukve bütün mezheplerin görü şlerine yer verdik. Ayetleri izah eden hadislerinkayna ğını gösterdik, zayıf hadisleri ve Rıır'âmn ruhuna tersdüşen rivâyetleri delil göstermekten kaç ındık. İnsan ve küinat ınyarat ılışından söz eden âyetleri, modern filmin ışığı altında izahetmeğe çalışt ık. Peygamberlerin k ıssalarını anlatan âyetlerin tefsirindede 'elde mevcut kitab ı Mukaddese de müracaat edip kar şılaştırmayaptık. Mânüları açık olan âyetleri uzun uzad ıya tefsire lüzumgörmedik. Çünkü bunlar ı tefsir etmek, kitab ın hacmini büyütür. Istedikki dilimize, herkesin yararlanabilece ği bir tefsir kazand ıralım. Bueserimizle ö ğrencilerimize ve milletimize faydal ı olursak kendimizibahtiyar- sayar ız. Tevfik Allah'tand ır.<strong>Ankara</strong>: 10 Rebiülevvel 139818 Şubat 1978Kitapta Kullan ılan Transkripsiyon .. Harfleri:Prof. Dr. Süleyman Ate şBilindiği gibi Türk Alfabesinde bütün Arapça sözcüklerin telâ%fuzunu karşılayacak harfler yoktur. Bunu telâfi için baz ı harflerinaltına veya üstüne i şaretler konmaktad ır ki bu i şe transkripsiyondenir. Bu tefsirde, Türk alfebesinde bulunmayan baz ı Arapça harflerikar şılamak üzere kullan ılan i şaretler şöyledir:STHZbşvaDTZ z .1;ctL


I- FÂTIHA SURESİFâtiha, lagatte kitap ve elbise gibi aç ılabilecek şeylerin ba şı, ilkaçılacak yeri demektir. Konu şmak ve okumak gibi birbiri ard ınca yapılacak her şeyin evveline de fâtiha denmi ştir. Asil kelime fatih'tir.Sıfat olan bu kelimeyi isimli ğe geçirmek için sonuna tâ konmu ştur.Bu tâ, te'nis (di şil) tas! de ğildir. Fatiha'nın kar şıtı hâtime'diı .Allah kelammın ba şmda bulunduğu, yahut namazda ilk okunansure veya ilk inen sure oldu ğu için bu sureye Fâtiha Suresi denmi ştir.Aynı zamanda bu surenin, Ummul-Kitab (Kitab ın Esası), el-Esas,el-Vâfiye, el-Kafiye, es-Sebtul-rodâni, el-Hamdu lillah ve el-Kenz gibiadları da vard ır.Nüzulü:Kur'an.' ın, gaip'ten Hz. Muhammed Aleyhisselâm'm kalbine inişinenüzül denir. Fâtiha, Mekke'de ilk inen surelerdendir. Bunun Medinede indiğine dair rivayet de vard ır. Bazı rivayetlere göre de Fâtiha, birkere Mekke'de, bir kere de Medine'de, k ıblenin çevrildiği sırada inmi ştir.Fakat Fatil ıa'nm, Mekke'de indi ği rivayeti daha kuvvetlidir. Zira be şvakit namaz, Mekke'de farz k ılınmışt ır. Be ş vakit olarak farz kılınmazdanönce de İslamda namaz kılınırdı Cenaze namaz ından başka namazlarm,Fâtiha okun.madan k ılındığına dair hiçbir rivayet yoktur. Aksine"Fatiha's ız namaz olmaz" hadisiyle her namazda mutlaka Fatiha'nmokunmas ı emredilmiştir. Demek ki Fâtiha, Mekke'de inen ilk surelerdendir.Migessirlerden ço ğunun kanaatine göre tam sure olarak ilk defaFâtiha Suresi inmi ştir. Gerçi Alak Suresinin ilk be ş ayeti, Fatiha'danönce inmi şti ama tüm sure olarak ilk inen sure, Fâtiha Suresidir.Gelen rivayetlerden anla şıldığına göre ilk önce Alak Suresinin ilkbe ş ayeti, sonra Kalem, Müzzemmil ve Müddessir Surelerinin ba ş taraflarıinmiştir. Fakat o sureler henüz tamamlanmadan, Fâtiha suresibütün olarak nazil olmu ştur. İbn Abbas ve Mücâhid'e nispet edilen bir


20 Fatiha Suresirivayete göre Kur'ân'dan ilk inen, Fâtiha Suresidiri. Buhâri ve Müslim'deHz. ili şe'den rivayet edilen ve vahyin nas ıl başladığını anlatanhadis, Hz. Peygamber (s.a.v.)e, ilk önce Alak Suresinin ilk be ş âyetininindiğini açıkhyor. Bundan dolayı İbn Abbas ve Mücâhid'in, önce Fâtiha'nınindiğini beyan eden sözlerini, tam sure olarak önce Fâtiha'n ınindiği şeklinde anlamak daha do ğru olur.° 41 ı - ,rdeki bâ', mukadder (gizli) bir ebtedPu (ba şhyorum) veya akra'u(okuyorum) fi'line ba ğlıdır. "Allahtan yardım dileyerek ba şlıyorumveya okuyorum" demektir.Allah, yüce Rabbin, en büyük ad ıdır. Allah'ın doksan dokuz adıvard ır. Fakat onlar ın hepsi bu adın sıfatıd ır. Onlar 's ıfat bildirir. Bu iseCenabı Hakk'ın bütün sıfatlarını kendinde ta şır.Araplar, Islâmdan önce de Allah' ı tanırlardı. Fakat O'nun yanında,şefaatçi bildikleri birtakım putlara da taparlard ı. Bunlara dalı (ço ğuluâlihe) derlerdi. Allah adiyle yaln ız yüce Tan ır'yı kasdederlerdi. .Nlahiçin ilâh adını da kullanırlardı. nah hem Allah için, hem de putlar içinkullanılan ortak bir isimdi. Bu bak ımdan Allah adı, Türkçeye tanr ıdiye çevrilemez. Tanr ı, ilâh adının karşılığıdır. Tanr ı kelimesiyle Allahda kasdedilebilir, tanr ı diye tap ınılan diğer yaratıklar da. Kullanamnmaksad ı ne ise o anla şılır. Fakat puta Allah denmez. Allah ad ı, yüceRabbe mahsus, diğer bütün s ıfatları ve isimleri içinde ta şıyan çok büyükbir isimdir. Kur'ân-ı Kerim'in. İngilizce tercümelerinde de Allah ad ı aynenkullanılmıştır. el-Esmâ'ul-Husnâ (Allah' ın doksan dokuz güzeladın)ı nazmen şerheden İbrahim Cûdi, Allah adını şöyle açıkl ıyor:"Dese bir kimse yacni yâ AllahYâdedilmi ş olur IJudâ fi'l-lial


Cüz' i, Sure: 1 21Besmeledeki Rahman ve Rahim adlar ına gelince: Bunlar, "rahime"fi'linden yap ılmış, mübâiâğa bildiren iki sıfat-ikimdir. Rahmet, kalbdekiacıma duygusudur. Bu duygu, sahibini lûtuf ve ihsâna sevk eder.Rahman'daki mübâla ğa (abartma), Rahim'dekinden daha fazlad ır.Bundan dolayı Allah'tan ba şkasına Rahman adı verilmez, fakat Rahimadı verilebilir. Nitekim Hz. Peygamber: (s.a.v.): "Mü'minlere şefkatli,raldindir"i şeklinde tavsif edilmi ştir.Rahmân' ın, tam anlamiyle Türkçe kar şılığı yoktur. Çok merhameteden, rahmeti her şeyi kuşatan, iyili ği her şeye yaygın sözleriyle tefsiredilebilir. Rahmân' ın rahmeti, ezell rahmettir. Bu bak ımdan bu rahmet,iyiye de, kötüye de; mü' ınine de, Wire de şâmildir. Varhkların hepsi,zaruri olarak bu rahmetten faydalamp varl ık sahnesine çıkmışlardır.Rahim de çok merhametli demektir. Fakat bu rahmet, varl ıklarmbaşlangıcından çok neticelerine, yani âhirete ili şkindir. Bundan dolayıAllah, dünyanın Rahman', âhiretin. Rahimidir. Yani O'nun ihsan,dünyada mü' ıninlere de, kâfirlere de yayg ındır. Akirette ise yaln ızmü'minlere mahsustur 2.Allah'ın her şeyi yaratmas ı, Rahmânlığının rahmetinden ileri gelir.Bu fıtri rahmetten uzak kalan hiçbir şey yoktur. Her varlık, Rahmân'ınrahmeti içindedir. Ama Rahim, irâdeleriyle çal ışanlara, yaratılış amaçlarınıhitfeder. Rahimli ğinin rahmeti iledir ki iyiler miikâfât, kötülerceza görür. Demek ki Rahim ad ının muhtevâsmda Allah' ın adâlet vecezası, miikâfât ve milcâzât ı vardır. Bunun için "Rahmân, bütün malılılkatırahmetiyle yaratıp 'besleyen; Rahim, ahirette mü'minlere lûtfiylecennet, kâfirlere de adaletiyle azâb edendir" diye tefsir edilmi ştir.Berâ'e suresi hariç, bütün surelerin ba şında besmele diye bilinen"Bismillahirrahmânirrahim" yaz ıhdır. Her işe olduğu gibi Kur'ansurelerini okumaya da Rahman ve Rahim Allah'ın adı andarakbaşlamr, başarı için O'nun yardımına güven belirtilir.Sure ba şlarında yazılı bulunan besmelenin, Kur'ân'dan bir ayetolup olmadığı üzerinde ihtilaf edilmi ştir. el-Mushaful-imam (ilk veesas Kur'an nüshası) yazıldığı zaman Berâ'e suresi hariç, di ğer surelerinbaşına besmele yazdnu ştı. O ana nüshadan istinsah edilen bütün mushaflarada besmele yazılmiştır. Sahâbiler, muslıaftan olmayan bir şeyimushafa yaznıamağa dikkat ederlerdi. Bundan dolay ı Kur'ân'a nokta,tat* i şaretleri dahi koymaınışlardı. Daha sonra konan nokta ve di ğer1 Teybe Suresi: 128; Ahztıb Suresi: 432 Rağıb el-Isfahant, Milfredat, en-Nillaye fi Garlbil-hadis kenar ında, II, 61-62, M ısır 1318


22 Fâtiha Suresiişaretler, Kur'ân ın metninden ayr ılsın diye metnin mürekkebinden ayr ıbir mürekkeple yaz ılmıştı .İşte buna dayanarak İmam Şafii, Besmele'nin, ba şında bulunduğusurelerin birer ayeti oldu ğu kanaatine varm ıştır. Ayrıca Ümm-i Seleme'nin"Hz. Peygamber (s.a.v.), besmeleyi, namazda Fatiha'dan birayet olarak okurdu" rnealindeki sözü de Şafii'ye delil olmuştur.Hz. Peyğamber'in, Fatiha'dan önce besmeleyi okudu ğu hakkındahadisler varsa da bu hadisler, besmelenin, Fatiha'dan bir ayet oldu ğunugöstermez. Her i şe başlarken, besmele çekmek, islam ın şiândır. Hz.Peygamber, bunu belirtmek için Fâtiha'ya ba şlarken besmele okumu ş -tur. Kaldı ki Hz. Peygamber'in, besmele çekmeden Fatiha'y ı okuduğuhakkında da hadisler vard ır. Müslim, Hz. Aişe'den şu hadisi naklediyor:"Allah' ın Resulü (s.a.v.), namaza tekbir ile ve el-hamdu lillâhi rabbi'lcâlemin....i'le başladı." Ayrıca Hz. Enes de şöyle demi ştir: "Ben, Peyğamber(s.a.v.) in, Ebubekir'in ve ome s r'in arkasında namaz kıldım. Onlar,namaza: el-hamdu lillâhi rabbi'l-câlemin... "ile başlarlardı." Müslim'inrivayeti: "Onlar ne okumaya başlarken, ne de sonunda besmele çekmezlerdi?"şeklindedir.Hz. Ebu Hüreyre, Peyğamberimizden şu hadisi nakletmi ştir:"Yüce Allah buyurdu ki : Namaz ı benimle kulum aras ında ikiye ay ı,rdım.Yar ıs ı benim için, yar ısı kulum içindir. Kulumun diledi ği, kendisineverilecektir. Kul, elhamdu lillâhi rabbiTalemin dediği zaman Allah: Kulumbana hamdetti, der. Kul, ar-Rahmâni'r-rahinı dediği zaman Allah:Kulum benim şerefimi andı, der. Kul, maliki yevmi'd-din dedi ği zamanAllah: Kulum i şini bana havâle etti, der. Kul, iyyâke na`budu ve iyyâkenesta


Cüz' 1, Sure: 1 23Hanefilere göre besmelenin Kur'ân'a yaz ılması, onun Kur'an olduğunugösterirse de her sureden bir ayet oldu ğunu göstermez. Besmelenin,namazda Fâtiha ile beraber aç ıktan okunmadığına dair hadislerde onun, Fâtiha'dan bir ayet olmad ığına delildir. O halde her sure başındabulunan besmele, müstakil bir âyettir, sureye dahil de ğildir. YalnızNeml Suresinin ortas ında geçen besmele, o surenin bir âyetidir.En doğru görüşün, bu görüş olduğu anla şılmaktadır. Zira sahabikrdevrinde Kur'ân'dan olmayan hiçbir şeyin Kur'an metniyle yaz ılmadığıhalde besmelenin yaz ılmış olması, onun Kur'ân oldu ğunu gösterir.Besmelenin, Fâtiha ile beraber aç ıktan okunmadığını belirten hadislerde besmelenin, Fatihan ın bir parças ı olmadığını gösterir. Ayrıca bu görüşü destekleyen ba şka deliller de vard ır. -Hz. Pey ğamber (s.a.v.), Mülk Suresinin otuz ayet oldu ğunu söylemiştir.Kurrâ' ve ayet say ıellar, Miilk Suresinin, besmele hariç 'otuzayet olduğunda birle şmişlerdir. Yine Hz. Pey ğamber, Kevser Suresininüç ayet oldu ğunu söylemi ştir. Kevser Suresi de besmele hariç, üç ayettir.Eğer besmele bu surelere dahil olsayd ı, Mülk Suresinin otuz bir, KevserSuresinin de dört ayet olmas ı lazımgelirdi. Demek ki besmele, sureleredahil değil, müstakil âyettir.Kur'an oldu ğu hakkında tevatür bulunmadığından besmeleyiKur'ân'dan say ınamak do ğru olamaz. Zira her ayet için "Bu Kur'ân'-dır" denmesi ve bu sözün tevâtüren nakledilmi ş olması gerekmez. Buhususta hal karinesi (durum delili) kâfidir. Pey ğamberimizin, vahiykâtiplerini ça ğırıp bir şeyi Kur'ân' ın falan yerine yazmalann ı emretmesi,onun Kur'ân olduğunu gösterir. Besmele de böyle yaz ılmıştır. Hz. Peyğamber(s.a.v.): "Onu her surenin başInu yazın" demi ştir.Besmelenin ayet olup olmad ığı, ayet ise surenin bir parças ı olupolmadığı hakkındaki bu görü ş farklar ı yüzünden besmelenin namazdaokunmas ı meselesinde de görü ş ayrılıklar' do ğmuştur:İmam Malik, besmeleyi ayet kabul etmedi ği için farz namazlarda neaç ıktan, ne de gizli olarak besmele okunmas ım caiz görmemi ştir. İmamSafii ve İmam Ahmed de besmeleyi, her sureye dahil bir ayet gördükleriiçin açık okunan namazlarda aç ıktan, gizli okunan namazlarda gizlidenbesmele okunmas ımn farz oldu ğunu söylemi şlerdir. Ebu Hanife isebesmeleyi müstakil ayet kabul etti ği için Fatiha'dan önce gizli olarakbes ınele çekmenin sünnet oldu ğunu söylemiştir.


24 Fâtiha SuresiPeygamberimizin, namazda besmeleyi okumad ığına dair hadislerde, okudu ğuna dair hadisler de vard ır. Fakat okudu ğuna dair hadislerdaha kuvvetlidir. Hz. Peygamber ve sahâbilerin, namazda besmeleyi gizli okuduğuna dair hadisler de mevcuttur'. Demek ki Peygamberimiz(s.a.v.) namazda basan besmeleyi aç ık, basan gizli okumu ştur.(Y) (N) .,45):-C.:.›.:(T •(0)- j..4ı OY. ' ' 6 ı (r) •e:4 :: P LJ(V) :531— .A^lemlerin Rabbi (sahibi, terbiye edip yeti ştiricisi) Allah'a hamdolsun.2— (0), Rahmeındır, Rahimdir. 3— Din gününün (mükâfat ve cezazamannun) maliki (tek hakimi)dir. 4— (Ya Rabbi), Ancak sana kullukederiz, ancak senden yardım isteriz! 5— Bizi doğru yola ilet. 6— Nimet verdiğinkimselerin yolunc ; 7— Kendilerine gazabedilmi ş olanların ve sapm ışlarınyoluna değil (ya Rabbi)!Tefsir•1-7: er-Rabb: Malik, mutasarr ıf demektir. Allah' ın bir adıdır. lam- ıta'rifli olarak yaln ız Allah için kullanılır. Allah'tan ba şkasına tek kelimehalinde er-Rabb denmez. Ancak isim tamlamas ı yap ılarak rabbul-mal(mal ın sahibi), rabbu'd-dar (evin sahibi) şeklinde söylenir. Fakat er-Rabb, yalnız Allah' ın adıdır.: Mem'in çoğuludur. Allah'tan ba şka bütün varhklaraMem dendiği gibi bir çağa ve o ça ğda yaşayan kuşaklara da âkm denir.Mtılik : Sâhip demektir. Hem uzat ılarak maliki, hem de k ısacameliki şeklinde okunmu ştur. Her iki okuyu ş da do ğrudur.1 Tefsirıı Ayati'l-abkâm, I, 3-7, Mısır, 1373/1953


Cuz': 1, Surer 1 25Din : Ceza anlamına gelir." Zıl-V cy. ..ı; " n a s ıl ceza verirsen, öyleceza görürsün demektir. Allah din gününün sahibidir. Yani o günO'ndan ba şka kimsenin hükmü geçmez. Günün yegane hâkimi Allah'-tır.Bu 6urenin başında Allah' ın güzel sıfatlar ı tamtılmakta, bu s ıfatlarlaO'nu övme yolu gösterilmektedir. Kul, Allah' ı bu sıfatlarla an ıpövdükten sonra kendisine, Allah'a nas ıl yalvaraca ğı ö ğretilmektedir.Allah'ı tanıyan, O'nun her şeyin yarat ıcısı ve yöneticisi olduğunu bilenmü'min, O'ndan ba şkas ına kul olmaz, O'ndan ba şkasından yardım beklemez.Her şeyi Allah'tan diler.aş- ştrât : kelimesi, genellikle sad ile okunur. Fakat sin'le sirât, zile zirât şeklinde de okunmu ştur. Sırat, yol demektir. Burada kasdedilenyol, Allah kitabının gösterdiği yoldur, yani İslamdır. Hz. Peygamber(s.a.v.): "Doğru yol, Allah' ın kitabıdır" demiştirt. İbn Hanbel'in rivayetettiği bir hadiste de "S ırat"m, islam oldu ğu bildirilmektedir2. Sır ıttımüstakim, Allah' ın, nimetine mazhar k ıldığı kimselerin yoludur. Allah'ın nimetine erdirilenler de, Nisâ' Suresinin 69 ucu ayelinde belirtildiğiüzre: peygamberler, s ıddikler, şehidler ve salihlerdir. İbn Abbas'tangelen rivayete göre Allah' ın nimetine erdirilmi ş olan, mü'minlerdir.İbn Abbas' ın bu tefsiri daha şümullüdür.rierlerine gazabedilmi ş ve sapmışlar da doğru yol olan islamdansapan kimselerdir. Mü'min, kendisinin bunlar ın yoluna düşürülmemesiniAllah'tan niyaz etmektedir. Gerçe ği bildikleri halde kabul etmeyenler,hak yoldan sapanlar, Allah' ın gazab ına uğratlar. Hz. Peygamberdennakledilen bir tefsire göre "Üzerterine gazabedilenler", yahudiler; "sapanlar"da hırıstiyanlardır3. Nitekim yüce Allah Yahudileri şöyle nitelemi ş-tir: "De ki : Allah kat ında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi?Allah kini(ler)e lanet ve gazab etmiş, kimlerden maymunla,r, domuzlar veşeytana tapanlar yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür ve onlar düzyoldan daha çok sapıntşlardıx." 4 Hıristiyanlar da şöyle tavsif edilmektedir:"... Ey kitâp ehli, dininizde haks ız yere a ştrılga dalmay ın ve öncedensapm ış, birçoklartnı da sapttrmtş, düz yoldan şaşmt ş bir milletin1 Tirmizi, rediblu'l-IurIn, 14; Darind, Fedâilu'l-Kur'tın, 12 Musned, IV, 13 Tirmial, Tefsfr, 2; İbn Hanbel, IV, 3784 Milide Suresi: 60


26 Fâtiha Suresikeyiflerine uymayın"'. Bu âyete göre de h ır ıstiyanlar ın galip vasfı sap ıklıktır2.Maamafih, üzerlerine gazabedilenler ve sapanlar yaln ız yahudive hırıstiyanlardan ibaret de ğildir. Doğruyu kabul etmeyen, haktan sapanherkes Allah' ın gazabına uğrar, ayetin şiimulüne girer.Fâtiha'da aIemlerin bir tek Rabbi bulundu ğu, hamd-ii senânın O'namahsus olduğu, ancak O'na kulluk edilece ği, ancak O'ndan yard ım isteneceğianlatılmaktad ır. Surenin ba şında gizli olarak bir "söyleyiniz"kelimesinin bulunduğu, siyaktan (söz gelirninden) anla şılmaktadır. Edebibir metinde, bir kelime söz geliminden anla şıhrsa söziin daha etkili olmasıiçin o kelime kald ınhr. İşte burada da hitâbedilenler üzerinde dahaçok etkili olmak için baştaki "söyleyiniz" sözcü ğü kullambrıamıştır.Fâtiha, duâlann en güzelidir. Hz. Pey ğamber (s.a.v.): "Zikirlerinen güzeli, lâilâhe illâllah', duâların en güzeli de, el-hamdu lillâh't ır."3demiştir. Bir kudsi hadiste Cen ab ı Hakkı'n, namaz ı kulu ile kendisiarasında ikiye ayırmış oldu ğunu, kul "Iyyake na(budu ve iyyâke nestdin"dediği zaman Allah' ın: "Bu, benimle kulum aras ında bir sı,rdı,r, kulu ınunistediği verilecektir" buyurduğunu yukarıda kaydetmi ştik4 .Hz. Peyğamber (s.a.v.), imam "ğayri'l-mağçleıbi taleyhinı velâ'çl-çlâllin"-dediği zaman cemaatin "amip." demesini emretmi ştir. Yalnız kılanda Fatiha'y ı bitirince "amin" der. Amin: Duâm ın kabul buyur, anlammadır.Cernaatle namaz k ılarken aç ık okunan namazlarda imamvelâ'çl-slallin deyince Ebu Hanife'ye göre cemaat gizlice, Şafiiye göreaç ıkça âmin der. Gizli okunan namazlarda ise imam, Fatiha'y ı bitirinceâmin der.Namazda Fatiha'y ı okuman ın hükmü:Fakihlerin bir k ısmına göre namazda Fâtiha okumak farzd ır. Birkısmına göre de farz olan Fatiha.okumak de ğil, mutlak olarak Kur'anokumaktır. Ebu Hanife'ye göre namazda üç k ısa veya bir uzun ayetokumak farz, Fatiha'y ı okumak vâcibdir.Namaz4la Fatiha'y ı okum.amn farz oldu ğunu söyleyenler de yinekendi aralar ında ihtilaf etmi şlerdir. İmam Şafii ve İmam Malik'e görenamaz ın her rek'atinde Fâtiha okumak farzd ır. el-Hasan el-Basri isenamazın yalnız bir rek'atinde Fâtiha okuman ın yeterli oldu ğunu söy-1 Miiide Suresi: 772 Ilin Kesir, L, 29, Mısır; Tefsiru Aynti'l-alıkâm, I, 11-12 Mısır3 Tirıni'l, Nesâ'i, ibn Mke, Ibn Hibbân ve Hâldm rivayet etmi şlerdir, sahibtir. Feydu'l-Iadir, II, 334 Hadis için bkz. Ebu Dâvnd, Saint, 132; Tefsfır, 2; Nesn'i, Iftitah, 23...


Cüz': 1, Sure: 1 27lemiştir. Ihtilâf, bu konudaki hadislerin l ıirbiriyle çat ışmas ından doğmaktadır.Şöyle ki:Ubâde ibn Sâmit'in rivayet etti ği bir hadiste Hz. Peygamber(s.a.v.) şöyle demiştir: "Fâtiha'yı okumayan ın namazı olmaz."' EbuHüreyre de şu hadisi rivayet etmi ştir: "Kim k ıldığı namazda Fâtihaokumazsa onun namaz ı eksiktir, eksiktir, eksiktir" 2 Bu hadisler, namazdaFâtiha okumanın gerekli oldu ğunu göstermektedir. Fakat yüce Allah:"(Namazda) Kur'ân'dan kolayınıza geleni okuyunuz" 3 buyurmu ştur. Buâyet, Kur'ân' ın herhangi bir yerinden okumayı emretmekte, belli birsure okumay ı şart ko şmamaktadır. Bu bakımdan Ubâde ibn es-Sâmit'inhadisiyle çat ışmaktad ır. Ayr ıca "Hz. Peyğamber'in mescidine bir adamgeldi, namaz k ıldı, Resulün huzuruna geldi, ona selâm verdi. Allah' ınResulü, selâm ını aldıktan sonra adama 'Kalk namaz kil, zira sen namazk ılmadın' dedi. Adam tekrar namaz k ıldı, geldi. Allah' ın Resulü ona yinegidip namaz k ılmas ı n ı emretti. Adam üç defa gidip namaz k ıldığı haldeAllah' ın Resulü ona, kalk ıp namaz k ılmas ını, zira namaz k ı,lmadığınısöyledi. Adam : 'Seni gönderen hakk ı için bundan daha güzel kılmasınıbilmem' dedi. Allah' ın Resulü buyurdu ki : '.1Varnaza kalkt ığın zamangüzelce abdest al, k ıbleye yönel, tekbir al, Kur'ân'dan kolay ına geleni oku,güzelce rükâ'a var, sonra tam doğrul, sonra secdeye git, secdeni tam yap,sönra otur, yine secdeye git, sonra doğrul. Bütün namaz ında böyle yap! 4"Bu hadiste Kur'ân'dan kolay olan, ezberde bulunan ne varsa onunokunmas ı em ı edilmektedir.Şâfii ve Mâlik, Ubâde'nin rivayet etti ği: "Fâtiha'yı okumayan ınnamaz ı olmaz" hadisindeki olumsuzluğu gerçek manas ında anlam ışlarve "Kur'ân'dan kolay geleni okuyunuz" âyetinin ınüphem oldu ğunu,hadisin bu âyeti aç ıkladı k'ını söylemi şleı dir.Hanefilere göre âyet tahyir (serbestlik) bildirmektedir. Ubâde'ninanlattığı hadisteki olumsuzluk gerçek manada olumsuzluk de ğil, faziletve kemal ekskiliğini belirten anlamda bir olumsuzluktur. "Evi mescidinyan ında bulunanın namazı olmaz" meâlindeki hadis de böyledir. Yanionun -namaz ı tam kemalini bulmaz. Yan ında me,scid varken evindeyalnız kılan kimse, cemaatin sevab ını kasclen kaç ırmış oldu ğundan na-1 Buhâri, Müslim, Ebu Dâvüd, Tirmili, Nesâ'i, İbn Mke ve İbn Hanbel rivayet etmişlerdir.Eeyd, VI, 4292 'Müslim, şalât, 38, 41; Ebu. Dâvüd, şalât, 132; Nesâi, İftitah 23; İbn Mke, İlFame, 11Salât, 116, Tefsiru Sure: 1;....3 Müzzemmil Suresi: 204 Buhâri, İman, 15; Tirimili, Salat, 110; Nesar, İltitâh, 7; İbn Mâee, ikrime, 72


28 FAtiha Suresimazımn kemali az olur. İşte namazda Fâtiha okumayan ın namaz ımnolmadığını bildiren hadis de o namaz ın tam olgun bir namaz olmayacağınıbelirtmektedir, yoksa namaz ın hiç caiz olmad ığını kasdetmemektedir.Nitekim Ebu Hilreyre'nin rivayet etti ği "O namaz eksiktir..." ifadeside bu görü şü kuvvetlendirmektedir. Bu hadise göre Fâtiha'n ın okunmadığınamaz caiz olmakla beraber eksik kal ır. Zira hiç caiz olmayan birşey için "eksiktir" deyimi kullanılmaz. Var olan bir şeyde eksiklik olabilir,olmayan bir şey için eksiktir, denmezl.1 Tefsinı Aykltil-anbldm, I, 13-14


II— BAKARA SURES İBakara, s ığır demektir. 67-71 nci âyetlerinde Yahudilerin bo ğazlamalarıemredilen sığırdan söz edildi ği için bu ad ı almıştır. Hicretin birincive ikinci yıllarında Medine'de inmi ştir. İbn Abbas, Medine'de ilkinen Surenin, Bakara Suresi oldu ğunu söylemiştir. Bir kısım müfessirleregöre surenin tamam ı Medenidir. Yalnız 281 nci ayeti Veda Hacc ındaKurban bayram ı günü Mina'da nazil olmu ştur. Surenin tamam ı 286âyettir.Surede önce gerçek mü' ıninlerin vasıflar ı, sonra münafıklarm karakterleribelirtilir. Mü'minlerin varacaklar' cennet nimetlerine i şaretedildikten sonra insanlar ın, kendilerini topraktan yaratan Allah'a kulluketmeleri gere ği vurgulanır ve insan ın ilk yarat ılış sahnesine dikkat çekilir.Allah'ın, Adem'i yarat ıp melekleri dahi ona boyun e ğdirmiş iken şeytanınonu nas ıl kandırıp cennetten ç ıkardığı anlatılır ve insan ın, ezeli dü ş-manı olan şeytana uymamas ı telkin edilir.Daha sonra İsrailoğulları tarihinden ibret verici olaylar anlat ılırve olay dizileri aras ında öğütler verilir. Hz. İbrahim'in, oğlu İsmail ilebirlikte Kâ'beyi yapmas ı, kıblenin, İbrahim tarafından yap ılmış clanKa'be'ye çevıihnesine karşı Yahudilerin tepkileri, gerçek takva'nm, yüzüsağa sola çevrimekle de ğil, Allah'a gönülden ba ğl ılıkla olaca ğı bildirilir.Daha sonra oruç, hac ibadetleriyle ilgili hükümler gelir. Cihad ın önemibelirtilir, nikah talâk, iddet ve süt emzirme, içki ve kumar ile ilgili hükümlersıralan ır.Yine İsrailoğulları hayat ından sahneler anlat ıldıktan sonra tevhidin,Allah yolunda harcaman ın önemi belirtilir ve Allah yolunda infaka te ş-vik edilir. Faizi yasaklayan âyetleri, borç al ıp verirken yazd ırman ın veşahit bulundurma= gere ğini bildiren iki ayet izler.Kainatta her şeyin Allah'a aidolduğu vurguland ıktan sonra imanesasları belirtilir ve Allah' ın, hiç kimseye gücünün üstünde, bir şey teklifetmeyece ği, herkesin yapt ığını görece ği belirtilir ve mü'minlerin yapa•-cağı güzel bir duâ ile sure tamandamr.


30 Bakara SuresiBu surenin fazileti hakk ında bazı hadisler vard ır. Ebu Hüreyreyoluyla gelen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.): "Evlerinizi kabristanyapmay ın. Bakar a Suresinin okunduğu eve şeytan girmez." clemiştirl.Ebu Vmâme'nin rivayet etti ği bir hadiste de: " İki zehrtry ı (iki nur kaynağını)yani Bakara Suresi ile Ali İmran Suresini okuyun. Çünkü bu ikisure, k ıyamet gününde iki bulut, yahut iki gölgelik, ya da gökte saf saf durupgölge yapan iki ku ş sürüsü gibi gelir (okuyanı gölgelendirir)ler. Bunlarıokumak bereket, terk etmek hasrettir. Büyücülerin bunlara gücü yetmez(Bunlar ı okuyana büyüeülerin tesiri olmaz)." buyurulmu ştur2 .oc.„...5- 1 (Y) (N)1evo 9 ... ı;ı 9 9 o . ,o o...9jr.ftı j LJ- .e e e e.11 0. ı .$IJ j.; Io>. ı::4 - U6 I t./ (:)9j,..k.,..1 A 4;( e).),;->r-19-.43-4:11>efi -ib' :1«!■31— Elif /am mim. 2- İşte o kitâp, kendisinde hiç şüphe yoktur; müttakileriçin yol göstericidir. 3— Onlar ki ğaybe inanıp namaz/art ın, k ılarlar vekendilerine verdiğimiz r ız ıktan (Allah r ızas ı için) sarf ederler. 4- Sanaindirilene ve senden önce indirilene inanırlar; âhirete de şüphesiz imanederler. 5— İşte onlar, Rablerinden bir hidayet üzredirler ve umduklarınaerenler, işte onlardır.Tefsir:1-5: Sure, hurüf-i ınukatta`a ile ba şlıyor. Bu harflerin gerçek anlam ınıAllah bilir. Baz ı surelerin ba şında bulunan bu harfier üzerinde çok çe şitlitefsirler yap ılmıştır. Fakat bu tefsirlerin hiçbiri tatminkâr bir sonucaula şmanu şt ır. Müfessirlerin ço ğu, bu harfleri Kur'ân' ın esrarı kabul eder.Baz ı müfessirler de bunlar ın masas ının bilinebileceğini, söylemişler,?.pl 411;1 : Ben Allah bilirim," ji..11 ZulUl : : Ben Allah, yarat ıklaraşekil veririm ' şeklinde mana vermi şlerdir.1 Müslim, Musâfirin, hadis: 212; Ebu Dâvüd, Menâsik, 97; Tirmifi, Salât, 213; ibn Mâceİkame, 1862 Müslim, Müsâfirin, hadis: 252


Cüzi 1, Sure: 2Tabifınun büyüklerinden Miicahid'e göre bu harfler, Hz. Pey ğamber'inve bütün dinleyenlerin dikkatini çekmek için nazil olmu ştur. Buharfler, hem peygamberi, hem de dinleyicileri, bundan sonra okunacaksözün büyüklüğü hakk ında uyarmakta, onları dikkatli olmağa hazırla--ınaktadır.Bu harflerin ba şında bulunduğu surelerde% bu harflerden hemensonra ya kitaptan, ya da vahiy ve pey ğamberlikten söz edihnekteclir.Bu suxelerin, ikisi hariç, hepsi Mekke'de inmi ştir. Mekkiler, mü şrikleripeyğamberli ği ve vahyi kabule davet etmektedir. Medeni olan Bakarave Ali İmran ise ehl-i kitap ile güzel mücadele temas ını ta şır. İşte buharfler Mekkilerde mü şriklerin, Medeni surelerde ehl-i kitab ın vediğer insanlar ın inen sözün büyüklük ve önemine dikkatlerini çekmekamaciyle nazil olmu ştur.Baz ı müfessirlere göre de bu harfler Allah' ın isimlerindendir. Bunadair rivayetler genellikle İbni Abbas'a atfedilirl. Bu harfi« hakk ındadaha geni ş bilgi için Tefsir Dersleri adli eserimize2 nci ayette bu kitab ın, miittakılere yol gösterici olduğu bildirilmektedir:Müttaki, vilye kökünden gelir. Vikaye korumak, ittika'korunmak anlamınad ır. Takva da ayn ı köktendir. Müttaki, takva sahibidemektir. Takva, Arap dilinde canl ı bir varlığın, dışarıdan gelecek birkuvvete kar şı kendini korumas ını ifade eder. Bu kelime; daha önce deArap dilinde kullanılıyordu. Fakat manası tamamen maddi bir tehlikedenkorunmak idi. Kelime, Kur'an ve İslam sistemine girince önemli biranlam kazand ı: Art ık Kur'an'da takva, herhangi bir tehlikeden de ğil,azab ından ve insan ı bu azaba sürükleyecek günahlardan korunmadır.Kelime gittikçe daha ma'nevi bir anlam kazanm ış, saf dindarlık(zühd) manasm ı almıştır.Kur'an'da ittikâ ve takva, çe şitli yerlerde birbirinden hafif farkl ıüç anlamda kullanılmıştır. Birincisi şirkten korunmak demektir. KelimeninKur'an'da kullan ıldığı ilk anlam budur. "(Allah) onları tahılkelimesine ( şirkten ka şınmaya, imanda sebata) bug/adı..."2 ayetindekitakva, şirkten korunma anlam ınad ır İkincisi, İslama girdikten sonrabüyük ve küçük günahlardan sak ınmak anlamıdır. Kelime, Islamın başlangıcınıtakibeden zamanlarda bu anlam ı almıştır. "(0) ülkelerin halk ıinanıp (günahlardan) kor unsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerdenbolluklar, açardık..." ayetindeki ittiW bu anlamdad ır. Daha ileri merhaibn Kesir, 1, 36-372 Fetih Suresi: 263 A'raf Suresi: 96


32 Bakara Suresilelerde kelimenin kazand ığı mana, kalbi, me şgul edecek her şeyden temizleyiptam Allah'a yönelmek anlam ında saf' dindarh ğı, tam hu şuuifade eder. "Ey inananlar. Allah'tan, O'na yaraşır biçimde ittilia edin"'âyetinde saf dindarl ık, tam hu şu` anlamında kullan ılmıştır.Mü'min, önce şirkten kaçuur, sonra günahlardan sakmarak yüksele,yüksele kalbi me şgul edecek her şeyden uzakla şıp gönlünü yalnız Al-, lah'a tahsis eder, tam huzur ve güvene erer. İşte gerçek takva sahipleribunlardır. Müteakip ayetler, iman ın hakikatine ermi ş bu mü'minlerinniteliklerini anlatmaktad ır.Bunlar kendilerine yol gösteren kitaba uyar, görmedilderi haldeğaybe iman ederler. İman, lagatte tasdik etmek, birinin söyledi ği sözüdoğrulamak demektir. Söylenen sözün do ğruluğunu dil ile itiraf etmek,dil ile tasdiktir. O sözün do ğrulu ğunu kalbden kabul etmek, kalb iletasdiktir. Söylenen sözün manas ını fi'len uygulamak ise fili tasdiktir.Şeriat dilinde İman: Hz. Muhammed(s.a.v.)in Allah'tan getiriphaber verdi ği şeylerin hepsinin do ğru olduğunu kabul ve itiraf etmekdemektir. İşte bu âyetteki ima ıun manası budur. Bunlar ın doğruluğunukalben kabul eden mü'mindir. Ancak kendisine İslam muamelesi yap ılmasıiçin ya inandığını diliyle de söylemesi veya bilfiil dinin emirleriniyapmas ı gerekir. Demek ki dil ile ikrar, iman ın esas unsuru de ğil, Valiunsurudur. Müslüman muamelesi görmek için şarttır. Diliyle inkar ettiğihalde gönlünden inanan kimse, yine Allah nezdinde mü'mindir.Fakat müslümanlar, onun inan ıp inanmadığını bilemeyecekkrindenona müslüman muamelesi yapmazlar, mesela müslüman kabrista ıunagömme ler. Buna kar şılık gönlünden inanmadığı halde diliyle inandığımsöyleyen, kendisini müslüman göstermek için islam ın emirlerini yapankimse gerçek mü'min de ğil, münafık ve riyakar ılır.Ayette geçen "ğayb" kelimesi masdard ır. Gözden kaybolan şeyeğayb dendiği gibi duyularla idrak edilemey en, insan bilgisi d ışında kalanşeye de ğayb denir. Bir şey, yarat ıklara nispetle ğayb olur. Allah'a nispetleğayb yoktur. O'nun ilminden hiçbir şey kaybölınaz. Bu âyetlekasdedilen ğayb, duyularla algılanmayan ğaybdir2 .Kur'ân- ı Kerim'e göre varl ıklar iki kısma ayrılır: Görülüp idrakedilmeyen varl ıklar ki bunlar ğayb âlemini meydana getirir. Görülen,idrak edilen varlıklar ki bunlar da şehadet Mei:Ilini meydana getirir.Yani bütün kâinat, ba şlıca iki kategoriye ayr ılmıştır. Bir kısmı be ş1 Ali İmran Suresi: 1022 Râtılı el-Isfahürıi, Müfredât, en-Nihâye fî Garibil-hadis kenar ında, III, 192, Mısır.


Cüz' 1, Sure: 2 33-duyudan gizli kalan ğayb âlemidir; bir k ısmı da gözle yahut be ş duyudanbiriyle algılanan şu şehadet alemi (görülen dünya). Ğayb alemi, kainat ınruhu durumundad ır. Ma'nevi varl ıklar, ğayb âlemindendir. Ğayb alemineait varlıklar da iki kısma ayrılır:1) Bir kısmının denli yoktur, varl ığını Allah'tan ba şka kimse bilmez.Kâinatta, duyular ımızdan saklı nice varlıklar mevcuttur ki bunlar ıancak Allah bilir: "Ğaybin anahtarları O'nun yanındadır. Onları, O'ndanbaşka kimse bilmez."' ayeti, ğaybin bu kısmına işaret etmektedir. Allah'ın bilgisi, kazâ ve kaderi hep bu ğayb'dendir.2) Bir kısım varlıklar da vard ır ki idrak edilemez, fakat mevcudiyetleridelil ile anla şılabilir. Allah, Allah' ın sıfatlar ı, melekler, âhiret, cennetve cehennem bu tür ğaybe dahildir?İşte: "Onlar ğaybe inanırlar.." âyetiyle kasdedilen ğayb varlıklar'bunlardır. Yani mü'minler, görmedikleri halde Allah'a, O'nun meleklerine,pey ğamberlere gelen kitaplar ın Allah tarafından vahyedildi ğine,âhirete, cennet ve cehenneme, Allah' ın huzuruna ç ıkacaklarına inamrlar.Hz. Peyğamber (s.a.v.)i gören ashab ın en büyük meziyetleri, onunbu hususlara ili şkin sözlerini kabul ve tasdik etmeleridir. Pey ğamber'igörmeyen di ğer ümmet ise b ır meziyet yamnda, Pey ğamber'in kendisinide görmedikleri halde giyaben ona inanma n ıeziyetine sahiptir. Bu husustakesin imana sahip olmu ş ümmete, Hz. Peyğamber(s.a.v.)denövgüler nakiedilmi ştir 3 .Ğaybe iman, baz ı insanlarda sezgi ve ke şf ile, baz ılarında da dü şünceve istidlal ile has ıl olur. Düşünce tarihinin ba şlangıcından bu yana, birçokhekim, mutasavv ıf ve filozoflara göre as ıl gerçek alem, şu görünenşekiller aleminin ruhu olan gayb âlemidir. Görünen şekiller dünyas ı,o gerçek âlemin tecellisi (görüntüsü)dür. Bugünkü , felsefeye göre de dışgörünü ş, duyularımızın algılarmdan ibarettir. Mesela ses, ad ında birtitre şimdir. Atmosferin nakletti ği bu titre şim, kulağımiz ın zarına çarpıncamahiyetini bilmedi ğinıiz bir i şlem ile ses şeklinde beyne intikaletmektedir. Yani ses, d ışarıdaki görünmez hareketin bir görüntüsü,bir tecellisidir. I şık dediğimiz par ıltı da di ş -dünyadan bize gelmez.Dış dünyadan gelen, titre şimdir. İşte o titre şim, görme duyumuza çarpıncabizde ışık haline dönü şmektedir. İmam Ğazalrye göre s ıcaklık,1 El-1'3m Suresi: 592 Ber;Illvl, -Enviru't-tenzil, I, 21, Istanbul, 12063 İba Kesir, I, 41.


34 Bakara Suresisoğukluk esas ında birer titre şimdir. Bundan dolay ı ısı ışığa, ışık ısıya dönilşebilmektedir.Koku ve tad da titre şen maddelerden gelen titre şimin,tad veya koku alma duyular ında aldığı şeklidir. Frekanslar ı de ğişiktitre şimlerin tecellisi değişmekte, kimi bizde ses, kimi ışık, kimi s ıcaklık,soğukluk, kimi koku ve tad halinde kendini göstermektedir. Hakikatolan bunlar de ğil, bunların dayand ığı titre şim, yani harekettir. Biz hareketinkendisini de ğil, tecellisini alg ılamaktayız. Hareket de şüphesiz,görülmeyen bir hakikatin tecellisidir. O halde be ş duyumuzla alg ıladığımız şu âlem, mutasavv ıflarm dedi ği gibi, aslında birer tecelli (görüntü)-den ibarettir; bir gölge ve hayaldir. As ıl hakikat, görülmeyen gaybfilemidir. Hakikat görülmez, görülen, hakikatin tecellisidir'.21"hiret : Bu dünya hayat ından sonra ba şlayacak olan yep yeni birhayatt ır ki mii'minler buna kesin olarak inan ırlar. Dünyaya ne ş'e-i îılâ(ilk yaratma), âhirete ne ş'e-i saniye (ikinci yaratma) denir. Ahiret ebedihayattır. Ahiret hayat ını, bilginlerden kimi tamamen ruhani, kimi dehem ruhani, hem cismani kabul eder. Fakat Kur'ân' ın ruhundan anladığımızagöre bu hayat, hem ruhani, hem de maddi ve duyusald ır. Zatenyalnız ruhani olursa hayat ın bir yönü eksik olur. Ahiret hayat ı enmükemmel hayatt ır. Bu hayat ın ,,tam kemali ise hem maddi, hem deruhani olmasiyledir. Ancak aWretteki madde hayat ı, bildiğimiz şu dünyamaddesinden mahiyet itibariyle farkl ıd ır. Kur'ân- ı Kerim, o hayat ın,dünya hayat ının aynı de ğil, benzeri olduğunu söyler. Demek ki görünü ştebenzer, mahiyette farkl ıdır. Onun mahiyetini ancak Allah bilir. Allahoradaki hayata, hiç yok olmayacak, y ıpranmayacak bir nitelik vermi ştir.İnsankr, dünyada yaptıklarının karşılığını orada bulacaklard ır.İyi davrananlar, bu davran ışlarının karşılığını orada bağ, bahçe, çe şitlinimetler, yani cennet şeklinde göreceklerdir. Kötü davrananlar da budavramşlarımn gerçek şeklini orada çe şitli azaplar şeklinde, yani c'ehennemolarak bulacaklard ır.Kur'an- ı Kerim'in her yeri, cennet ve cehennem hayat ının tasvirleriyledoludur. Daha önce gelmi ş olan semavi kitaplarm hiçbirinde ahirethayat ı, Kur'an'da oldu ğu kadar aç ık seçik, net ve detayl ı anlat ılmamıştır.Her dinde ve genellikle her felsefede bir âhiret dü şüncesi vardır.Fakat önceki dinlerde bulunan ahiret dü şüncesi açık değil, felsefede isenazariyeden ibaret oldu ğu için bu dü şünce, asil unsurlar ından yoksun-1 Bkz. Hamdi Yaz ır, Hak Dini Kur'ân Dili I, 172-174; M. İkbal, Recoustruction of theReligious thought in İslam.


Cüz> 1, Sure: 2 35dur. Kur'ân' ın ahiret dü şüncesi, Allah' ın beyanı olduğu için tam gerçe ğiaksettirmektedir.Ğayb alemi, şu gördüğümüz âlemden daha mükemmeldir. ikhiretde elbette bu dünya aleminden daha mükemmel olacakt ır. Varh ğımız,Allah'tan gelmi ştir, tekrar Allah'a dönecektir. Beni hiç yoktan şu varhğagetiren Allah, benim canımı ald ıktan sonra neden onu yeni bir âlemegetirmesin ? Fizikte: "Hiçbir şey yok olmaz, halden hale de ğişir" diye birkanun vard ır. Bu kanun bile bizim yok olmad ığımızı, bu dünyadan ayrıldıktansonra yeni bir hayata gidece ğimizi göstermez mi? Her geceuyuyup uyanmam ız, kışın ölüm uykusuna giren tabiatm, İlkbahardataze bir canl ılık bulması.... her zaman gözümüzü!' önünde bir ahiret,öldilkten sonra dirilme örne ği vermektedir.Viicudumuz her an tazelenmekte, ölen eski hücreler yerine yenihücreler yap ılmaktadır. Çıkardığmuz ifrazatlar, kirler, vücudumuzdakihücrelerin cenazeleridir. Vücudumuz daima yenilenip de ği şir, fakatruhumuz de ği şmez. E ğer de ğişseydi, y ıldan yıla ba şka insanlar olupçıkard ık. Berdi ğimizi sabit tutan, koruyan, de ğişmeyen ruhumuzdut.Ruhumuzu zaman y ıpratmaz. Y ıpranan maddedir. Ruhu zaman etkilemezve eskitmez. İşte yüce Allah, as hirette şu ölümsüz ruha, ölümsüzbir beden elbisesi giydirerek bizi ha - redecek(diriltip toplayacak)t ır.Mü'minler buna kesin olarak inamrlar.İşte mü'minler, görmedikleri halde Allah'a, meleklerine, ahireteinanan, namazlar ını kılan, Allah' ın kendilerine verdi ği rızıktan Hakr ızası için harcayan kimselerdir. Onlar kendi pey ğamberlerin.e inand ıklarıgibi ondan önce gelmi ş olan bütün pey ğamberlere de inan ır, her şeyin,Allah' ın yaratmasiyle var oldu ğunu kesin olarak bilirler. Bu niteli ğitaşıyanlar,, Allah' ın gösterdi ği yolda gidenlerdir. Bu yol onlar ı ebedikurtnlu şa, dünya ve ahiret mutlulu ğuna götürür., , . e 'a.r /..


36 Bakara Sure,siTefsir:6-7: Küfür, laga-tte nimeti örtmek, yani nankörlük etmektir. Şeriatteküfür imanin kar şıtıdır. İman, nas ıl pey ğamberin söylediklerini ta sdikise, küfür de onun söylediklerini kabul etmeyip yalan saymakt ır. Içindeninanmayan kimse kâfirdir. Zor kar şısında kalmadan diliyle inkar eden dekâfirdir. Ancak zor kar şısında, içinden inanmak şartiyle dil ile inkâr,insanı imandan çıkarmaz. Diliyle inkar etmedi ği halde Kur'ân' ı küçümsemek,onunla alay etmek de fili küfürdür.Yüce Allah, yukar ıda mü'minlerin niteliklerini anlatt ıktan -sonrabu âyetlerle de, onlar ın kar şıtı olan kafirleri tavsif etmektedir: Kafirlerpeşin fikirli, inatlar ının, kibir ve gururlarm ın esiri olan insanlardır.Kalbleri hakka kapal ı, basiretleri perdelidir. Allah n ı sözünü anlamaz,Hakk' ın nurunu görmezler Çünkü maddenin ötesinde bir şey düşünmezler.Onlar, küfürde o derece ileri gitmi şlerdir ki onlar ı uyarmak veya uyarmamakhiçbir şey de ği ştirmez. Hakkı kabule tenezzül etmezler. Kibirlerindendolayı başları, odun gibi kalkıktır. Yüce Allah, Yasin Suresininşu âyetlerinde de onlar ın bu kibir ve gurur hallerini şöyle niteliyor:"Biz onlar ın boyunlarına halkalar geçirdik. 0 halkalar çenelere kadardayanm ıştı,. ; onun için kafaları yukar ı kalk ıkt ır," 1Bu ayetler, Allah' ın onlar ı küfre zorlad ığını değil, fakat kibir vegururlarmın, kendi boyunlar ına demir bir halka gibi geçip kendilerinivahim bir duruma soktu ğunu belirtmektedir.Mücallid, "Allah kalblerini ve kulaklar ını mühürlemi ştir..." âye tin.d eşöyle demiştir: "Kalbin damgalanmas ı, günahkila sar ılmas ıdır. Günahlar kalbi her yandan sar ınca kalb günahla damgalanmış, kapanmış olur,art ık ona hak girmez." Hz. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmu ştur:"Mü'min günah i şlediği zaman kalbine siyah bir nokta çizilir. Eğer teybeeder, özür dllerse kalbind3ki o siyahl ık kalkar. Günah işlemekte devamederse siyahlık artar, nihayet bütün kalbi kaplar. İşte Allah' ın : (Hayır,onların işleyip kazand ıkları şeyler, kalblerinin üzerine pas olmuştur) 2 clyetiylebildirdiği pas, bu pastır." 3• 3 ••• 0 Ot)1 t .51 oAt.lttAi r L)(.) j.2.1 4:).ö I (,) LA' ( A)1 Ytisin Suresi: 82 Mutaffifin Suresi: 143 bn Mâce, Zillıd, 29; hadis" Tirmi2i, Nesâ'l ve Taberi de rivayet etmi şlerdir.


Cüz' L Sure: 2 37'skJ.... •.0 ••••sd» i " j-- (j..4• 5153 (.99• ( 9) j LA e-4---4—; I3-j.; r."› ı, (N •)I- (4 - - •, . , —°,4' :; 1"Srt (N N) - .),,,,t:,,t).... iC; ?°)-1 ° ■ L ii ..L—J.; ►F - - - - -s —. ... ..1 ,j-:.,°1 e-4—J - 1- ■ ( 1 Y) c*J1 '..,,•-£ -51 • c)- - -3-_, - )1...k_..,...,*:>..i•I' ito5 -;..,:_; "I:_,'.1 ıiı• J. I --T c jı t.:4.:L.'...il - .):,..r -\,..-S ' • ...`'_;-1. ı it; J" 'Ll ı - c;..T -1,..:Sr wcJ: J 9 4.7"11.;:„.1- "c.,,:kj ı ıi):23 ı" ı ", (NI') - .);......:1°,:? .. ğc,$:1; '.1: 4:i4—.32-1,; I '_


38 Bakara SuresiMünâfıklar, inanmış görünerek müslümanlar ı aldatmağa çalışıyorlardı. Müslümanlarla kar şılaşınca müslüman görünüyorlar, amaİslam dü şmanlariyle kar şılaştıkları zaman: "Biz sizden yanay ız, sizinleberaberiz. Bizim onlara kar şı öyle görünmemize bakmayın, biz onlarlaalay ediyoruz" diyorlard ı .Nifak hareketi, Medine devrinde ba şladı. Mekke'de böyle bir hareketyoktu. Çünkü orada içinden gelen inan ıyordu, hem de tehlikeleregöğüs gererek İslama giriyordu. Kimse korkusundan inanmış gözükmüyordu.Zira müslümanlar orada kuvvetli de ğillerdi. Bilâkis islam dü ş-manları güçlü idiler. Fakat Medine'de müslümanlar ço ğunlukta bulunduğundan,Evs ve Hazrec kabilelerinden inanmayan kimseler, pek kabileiçinde tutunam ıyor, yüz bulam ıyorlardı. I şte bundan dolay ı nifak hareketiortaya ç ıkt ı. Bu hareketin nedenini anlayabilmek için, islam ınMedine'ye nas ıl geldiğine bir göz atal ım:Arap kabileleri, her y ıl hac zamanlar ında hacca gelirlerdi. Medinelilerdenbir grup da hac için Mekke'ye gelmi ş, orada Allah' ın Resulünüdinlemi ş, onun hak pey ğamber olduğunu anlayınca müslüman olmu ş-lardı. Bunlar Medine'ye döndüklerinde orada Allah' ın Resulünü anlattılarve Medinelileri İslama davet ettiler. Medine'de müslümanl ık, süratleyay ılmaya ba şladı . O kadar ki Allah Elçisi'nin ad ı an ılmayan hiçbirev kalmad ı .Ertesi yıl, Medine'den oniki ki şilik bir grup hacca geldiler ve Akabedenilen yerde Allah' ın Elçisi ile görü şüp ona biat ettiler: Allah'a ortakko şmamaya, hırsızlık ve zina etmeme ğe, çocuklarını öldürmeme ğe,iftira etmemeğe, iyiliğe engel olmamaya söz verdiler. Birinci AkabeBiati denilen bu andla şmadan sonra Allah' ın Elçisi, amcazadesi olanMus'ab ibn Umeyr'i, Kur'ân okutmak ve dini ö ğretmek üzere Medine'yegönderdi'O zaman Yesrib denen Medine'de Evs ve Hazrec diye iki kabilevardı. Bu kabileler aras ında zaman zaman çarp ışma olurdu.. Medineiçinde Yahudiler bulundu ğu gibi civar ında da Kaynuka Oğulları , Na çlirOğulları ve Kurayla O ğulları adında üç Yahudi kabilesi vard ı. KaynukaOğullar ı, Hazreçlilerin; Nadir O ğulları da Evslilerin dostu idiler. Yahudiler,:A.hir Zaman pey ğamberinin ç ıkmak üzre olduğunu biliyorlar,fakat o peygamberin kendi içlerinden ç ıkaca ğını umuyorlard ı. Hattâzaman zaman kendileriyle, Yesrib Arap kabileleri aras ında çıkan kavgalardaAraplara şöyle derlerdi: " Şimdi peyğamberimizin gelme zaman ı1 'Abdu's-Selâra ibn Harun, Teldibu Sireti Ibn Hişam, I. 102-105, Beyrut, 1972


Cüz' 1, Sure: 2 39yakla ştı. Ona tabi olup sizinle sava şacağız; Ad ve Irem nas ıl öldürüldüise biz de sizi öyle öldürece ğiz I"Yahudiler, birbirine dü şman olan bu iki Yesrib kabilesi arasındakikavgan ın bitmesini istemez, hatta körüklerlerdi. Çünkü bunlar ın birleşmesi, kendileri için tehlikeli olurdu. Islâmiyet bu dü şman kabileleribirbirine yakla ştırd ı. Hazrec kabilesi daha kalabal ık ve daha kuvvetliidi. Hz. Peyğamber(s.a.v.)in, Medine'y e göç etmelerinin arefesindeHazreçliler ve Evsliler, Hazreç lideri bulunan 'Abdullah ibn Übey ibnSelül'e taç giydirip onu k ıral yapma haz ırlığı içinde idiler°.Hz. Pey ğamber, Medine'ye gelince art ık kimse Abdullah ibn Übeyile me şgul olmadı . Abdullah, Bedir Olayına kadar bekledi. Bedir Olayındansonra müslümanlar ın güçlendiğini görünce müslüman oldu. Kendisiyleberaber adamlar ı da müslüman oldular. Fakat Abdullah, daimaiçinden Hz. Pey ğamber'e ve İslama kin besliyordu. Hz. Pey ğamber'e,kendisinin kıralh ğını elinden alm ış gözüyle bakıyor, İslami y ıkmak veHz. Peyğamber (s.a.v.)i Medine'den ç ıkarmak için adamlariyle birlikteentrikalara giri şiyordu. Kendisi önemli bir ki şi olduğundan onun hareketleri,zaman zaman müslümanl ık için tehlikeli durumlar arz etmi ştir.Miirlafıkların büyük kısmı, onun emri alt ında idiler.Beri taraftan Evs kabilesi içinde de bir ki şi vardı ki adı, Ebü (A.miridi. Bu adam, Allah' ın birliğine inanan Sabillerden olmu ştu. Kendisininpeyğamber olaca ğını zannediyordu. Pey ğamberlik Hz. Muhammed Aleyhisselâm'averilince kıskançlığından dolay ı hıristiyan Oldu. Baz ı yakınlarını da Allah' ın Resulüne kar şı kışkırtt ı ve Abdullah ibn Übey'in adamlariylebirle şip onlar ı İslamı yıkmaya te şvik etti.Münafıklar, yalnız Medine'de oturanlardan ibaret de ğildi. Medineçevresinde oturan bedevi (köylü) Araplardan da münaf ıklar vard ır.Bu bedeviler, menfaatlerine göre hareket eden insanlard ı. Çıkarlarınauygun bulduklar ı zaman gelip Allah' ın Elçisi ile birle şirler, bir tehlikegördükleri zaman yüz çevirirlerdi.Islam geli ştikçe münafıkların gücü kırıldı , eriyip gittiler. Münafıkların ailesi ve akrabas ı içinde İslama gerçekten sad ık insanlar bulunduğundanmünafıklar bir birlik kuramamış ve ba şarılı olamamışlardı.Mesela münafıkların lideri olan Abdullah ibn Übey'in o ğlu Abdullah,bir gün Allah' ın Elçisine gelmiş : babas ının öldürülmesi gerekiyorsa,kendisine emir verilmesini ve emir uyar ınca bu i şi derhal yapaca ğın ı2 Aynı eser, II. 17; tim Kesir, I. 47


40 Bakara Suresisöylemi ş, Allah' ın Reslü ise ona babas ını asla öldiirtmeyeceğini, tınuho ş tutaca ğım bildirmişti.''Hz. Pey ğamber'i kendi dünya saltanatlarnu kurma dâvülar ınaâlet edemediklerinden dolayı ona dü şman olan Yahudiler de münafiklarısürekli olarak kışkırtmışlardır. Müslümanlar aras ında zayıf düşüncelikimseleri kandırmış ve müslümanhk aleyhine hareketlere sevk etmi şlerdir.Yahudilerin bu telkinleri, zaten içi küfür dolu insanlar ın öfkelerinikörüklemi ştir.Münafiklar kalben inanmamakla beraber inanm ış görünüyorlar,namazlar ım kılıyor, zekatlar ım veriyor, sava şlara katıhyorlardı. Onlar ıntutumları, bu âyetlerde oldu ğu gibi Kur'ân- ı Kerim'in çe şitli yerlerindede anlatılmıştır. Münüfiklar hakk ında ba şlıca bir sure de inmi ştir.Müfessir Hâzin, İbn Abhas'a atfen yukar ıdaki 14 ncü âyetin ini şsebebi olarak şöyle bir alay zikreder: Güya Abdullah ibn Vbey ve adamları,bir gün yolda yürürken Allah' ın Elçisinin ashab ından bir gruparastlanu şlar. Abdullah, adamlar ına:— Bakın, demi ş, şu adamları nas ıl kandırıp ba şınızdan savaca ğım.Gitmi ş, Ebubekir'in elini tutmu ş :— Merhaba ey S ıddik, Teym o ğullar ı= lideri, islâmın şeyhi(alimi), Allah Elçisinin Ma ğara arkada şı, canını ve mal ını Allah Elçisiuğrunda feda eden, demi ş . Sonra Ömer'in elini tutmu ş :— Merhaba Adiy ibn Kü`b o ğulları= lideri, Allah' ın dini uğrunahakk ı batıldan ayıran, Allah Elçisi uğrunda can ını ve malını veren,demiş. Sonra Ali'nin elini tutmu ş :— Merhaba ey Allah Elçisinin amcas ı oğlu ve damad ı, Hâ şim Oğullarmın,Allah Elçisinden sonra lideri, demi ş. Ali:— Ey Abdullah, Allah'tan kork, bil ki münafıklar Allah' ın en şerliyarat ıklarıdır, demi ş. Abdullah ise:— Dur ey Ebu'l-Hasan, demi ş, ben bunu münafıklık yapmak içinsöylemiyorum. Vallahi biz de sizin gibi inan ıyoruz, sizin gibi do ğruluyoruz.Sonra ayr ılmışlar. Abdullah, arkada şlarına:— Gördünüz mü nasıl yapt ım, demi ş. Arkada şları da kendisini beğenmiş, takdir etmi şler.Bu rivayetin uydurma oldu ğu gayet aç ıktır. Zira bu üç ki şiye verilenvas ıflar, hicretten çok sonra verilmi ş, hattâ belki de bu halifeler,1 Telülbu Sireti Ibn Iliş8m, II. 17-18


Cüz' 1, Sure: 2 41vefatlar ından sonra bu s ıfatlarla an ılmışlardır. Bu rivayet, Hz. Ali'nin,ötekilerden daha zeki oldu ğunu, nifak hareketini yaln ız onun anladığınıtelkin etmek için uydurulmu ş olabilir. Yoksa ne Hz. Ebubekir, ne de Hz.Ömer böyle riyâkârane sözlerin söylenmesine müsaade ederler, ne deAbdullah ibn .Übey böyle bir budalal ık yapar.Bu âyetler, bir bütün te şkil etmekte, mün.afıklar ın karakte ıleriniçizmektedir. Hepsi berebar inmi ştir. Yalnız 14 ncü âyet için böyle birniizul sebebi araman ın anlamı yoktur."Şeytanlariyle yaln ız kald ıkları zaman...." âyetindeki şeyâtin kelimesi,şeytânin ço ğuludur. Şeytan, azg ınlıkta cinsi içindekilerini ve benzerlerinigeçmi ş , şirret, inatç ı, daima kötülü ğü vazife edinmi ş yaratıklardır.Şeytan, esas ında, insanları kötülü ğe sevk eden kâfir cinlere denir.Ve şeytan denince habis ve kâfir ciplerin ba şı olan Iblis hat ıra gelir.Iblis, Hz. A.dem'i loskandığından ve kibrinden dolay ı Allah' ın huzurundan kovulmuştur. Kendisine k ıyamete kadar ya şama yetene ği verilmiştir.Bütün °fillerin kâfirlerine de şeytan denir. Ayr ıca bütün kötülüktelkin eden, kötü yollara iten şirret canl ılara da mecâzen şeytân denir.Kur'ân'da "insan ve cin şeytankr ı" tabiri kullanılmıştır. Şirret,kötü ruhlu, kötülük telkin eden insanlara da şeytan denmi ştir. Şeytan,gözden gizli kal ır. Insanın içine birtakım düşünceler atmak suretiyletelkinini yapar. Kötü insan görünür, fakat o da kötü telkinlerini genelliklegizli ve sakl ı yapar. Onun içindeki habis dü şünceler, ancak eserleriylebelli olur. Bundan dolay ı insan şeytamndaki şeytanhk da yine gizlibir iştir.Yukarıdaki âyette şeytanlar ile kasdedilen, gizli gizli kötülüklerplânlayan miinafıklar ve gizlice miinafıklar ı kışkırtan yahudilerdir.., 9 9 ... ... 9 ..... ... • ••• ı ''r.+3 .)l.._:/ C...›,....,) \,--i Lç x.4.1t.., z:15kUl 1 j,..:,_ 1 cj :fi ı-,.,...1£1, ıc ı ,C; -.),:i°,::::i Ls if_JI jY_,..:S ° , '..1.:.::,,,, ()•k) -ci:(_,.;:4.:... ıi5_; CS ui ..,...,-1,"i'..1; i 0 ' -S--; - " 0Lş F,"- i- 3 e_ ..).,;...J . 5.,Cu ı -,_..:,h" '43,,°-_,C. °,:".t":,;i ),-.1-iO „• T * 1 ") _- Po • -; ° -o .9 • 9 19 0...,9 ',!!! 1(.00 k- . _ -0'0 '4-21 ° -5 • A L-J .5i‘v9....o1 41


42 Bakara SuresiQ 3 :J 4:,G7. 5J:jt:¥■2*J.5‘45A Jifi ■A. C; * Ç,4.:;I:P44:016— İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıkl ığı satınaldılar da ticeıretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar. 17— Onlar,tıpk ı şuna benzerler ki, (aydınlanmak için) bir ateş yakmak istedi. (Ate ş)çevresini ayd ınlatır aydın/atmaz, Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdive onları karanlıklar içinde b ıraktı, artık görmezler. 18— (Onlar)sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (Hakk'a) dönmezler. 19— Ya da(onlar), gökten bo şanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şim şek (ler)bulunan bir yağmurla tutulmu ş) gibi(dirler). Y ıldırımlardan ölüm korkusiyleparmaklarını kulaklarına tıkarlar; oysa Allah, inkârcıları tamamenku şatm ıştır. 20— Şim şek, nerdeyse gözlerini kapiverecek ; önlerini aydınlattımı o(nun ışığı)nda yürürler, üzerlerine karanlık çökünce dikilir,kalırlar. Allah dileseydi elbette i şitmelerini ve görmelerini de (alıp) götürürdü.Şüphesiz Allah her şeyi yapmaya kaadirdir.Tefsir:16-20nei ayetler de yukar ıdaki ayetler gibi münafıkların durumlar ınıtasvir etmektedir. Münaf ıklar, hidayeti verip dalâleti sat ın alan kimselerdir.Bu ticaretleri, kendilerine hiç kazanç sa ğlamamış, kendilerinitam ziyana sokmu ştur. Bunlar ın davranışı, tıpkı şu karanl ık içindekalıp da ayd ınlanmak için ate ş yakan adamın durumuna benzer. Adamateş yakar yakmaz Allah onun görme duyusunu alm ış, ate ş çevreyiaydınlattığı halde adam yine eskisi gibi karanl ıklar içinde kalmıştır.İşte Resul'ün getirdiklerine yürekten inanmayan münaf ıklar da böyledir.Bunlar, cehalet karanhklar ı içinde bocalayıp duruyorlar, bir kurtarıcı,bir peyğamber, bir nur bekliyorlard ı. O peyğamber kendilerinehidayeti, kendilerini karanl ıklardan kurtaracak ilahi nuru getirdi. Bunlarona, önce az ıcık inandılar, sirkin karankklar ından biraz kurtuldular,iyiliği kötülüğü tanımaya ba şladılar. Fakft birden kalblerine şüphe düşünceyine iman nurlar ı söndü. karanl ıklar içine dü ştüler. Kıskançhklar ıyüzünden basiretleri ba ğlandı. Nefislerinir esiri olup Allah' ın nurunagözlerini kapad ılar, yine karanliklar içerisinde kald ılar. Onlar manenkördürler, hakk ı görmezler; sa ğırdırlar, hakk ı 'işitmezler;hakkı söylemezler.


Cüz' 1, Sure: 2 43Yine onlar ın durumu, sicim gibi ya ğmur bo şalan, şim şekli, karanl ıkbir gecede yürüyen adamın durumuna benzer. Şiddetli ya ğmur alt ında,zifiri karanlık içinde yürüyen adam, gök gürültilsünü duydukça korkusundankulaklan ın t ıkar. Önünü görmedi ği için yürüyemez. Bir an içinşimşek çak ınca önü ayd ınlanır, bir iki ad ım yürür, fakat şim şek kesilinceyine şaşkınlık içinde dikilip kal ır.Müfessirler, 19 ncu ayetteki şayyib kelimesini, karanl ıkta ya ğanyağmur diye tefsir ederler. Kasdedilen karanl ıklar, şüphe ve nifak karanlıklandır.Racd. (gök gürültüsü) ise kalble ıi rahats ız eden korkuyutemsil etmektedir. İşte münafıklar, sürekli bir korku içindedirler.Onlar: "... Her bağırtıy ı kendi aleyhlerinde san ırlar..."'Gök gürültülü, karanhk, korkunç durum içinde ara s ıra parlayanşimşek de zaman zaman onlar ın kalblerinde beliren iman nurudur.Kur'an nurdur, nerdeyse onlar ın gözlerini alıvereeek derecede parlakt ır.Kendisine inananlar ı bu nur, aydınlatır. Kalblerinde iman nuru do ğupçevreyi ayd ınlatınca onun ışığında yürürler, ama şiiphe ve nifak bulutları, kalblerindeki nuru örtünce kalbleri karanr, şa şkınlık içinde kalırar.Ate ş var, nur güne ş gibi ufuklar ı aydınlatmakta ama onlar, ma'neviduyulan köreldiği için çevreyi ışığa bo ğan nuru göremez olmu şlardır.Onlar ın hali dünyada böyle oldu ğu gibi âhirette de böyledir. Ahirette,herkese iman ına göre nur verilir. Kiminin nuru, kilometrelerce yürünıesineyeter. Kiminin nuru, kâh do ğar, kah söner; kimi s ırat üzerindekâh yürür, kâh durur. Kiminin nuru da tamamen söner. I şte bunlarhalis münafıklardır. Yüce Allah, onlar hakk ında şöyle buyurmuştur:"O gün müneıfık erkekler ve münâf ık kad ınlar (sür'atle cennete gitmekteolan) mü'minlere derler ki: '(Ne olur) bize bak ın da sizin nurunuzdanalalım' Onlara : 'Arkanıza dönün de nur oray ın' denilir."2 Mii'minlerhakkında da şöyle buyurmu ştur: "O gün inanan erkek ve kad ınları giiriirsiinki nurları, önlerinde ve sağlarında ko şuyor. (Kendilerine): Bugünaltlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacagın ız cennetlerdir.'(denilir) " 3Ahirette, herkesin ameline göre kendisine nur verilece ğini bildirenhadisler devard ır. Ibn Mes'üd şöyle demi ş : "Mü'minlere, amellerine görenur verilir. Kimine hurma a ğac ı kadar, kimine adam boyu kadar nur1 Müntıfikuu Suresi: 4• 2 Ilaclid Suresi: 133 Hadid Suresi: 12


44 Bakara Suresiverilir. En az nur sahibinin nuru, ba şparma ğı üzerinde olur, bir yanar,bir söner." İbn Abbas ise şöyle demi ş : "K ıyamet günü, tevhid ehli olanherkesin bir nuru vard ır. Münâfikın nuru ise söner. Mü'min, münafi ğınnurunun söndüğünü görünce (kendi nurunun sönece ğinden de) korkar.İşte onlar. "Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla', derler."'ketlerden, gerek mü'minlerin, gerek kâfirlerin, gerek m.ünâfikların iki şer grupa ayr ıldıkları anla şılmaktad ır. IVIü' ıninler• mularrebtin(Allah'a çok yakın olanlar) ve ebrâr (iyiler) gruplar ına; kâfirler: duck(küfür liderleri, küfre davet edenler) ve taklidçiler gruplar ına; münafildarda: hâlis münâfik ve içinde k ısmen nifak bulunan gruplara ayr ılırlar.Hz. Peyğamber(s.a.v.), hâlis ınünâfiğı şöyle nitelemi ştir: "Dört huy vardırki bunlar bir adamda bulunursa o kimse hâlis mündfıkt ır. Ama bunlardansadece biri bulunan kimse ise o huyu terk edinceye kadar kendisinde biraznifak olan insandır. Bu huylar şunlardır : Kendisine güvenildiği, yan ınabir emânet bırakıldığı zaman hiyanet etmek, konu ştuğu zaman yalan söylemek,söz verdi ği zaman sözünde durmamak, çeki ştiği zaman aşırı gitmek."3j...,...;;119"c !.•° 5..


Cüz) 1, Sure: 2 45ku/urnuz(Muhammed)e indirdiğimizden şüphe içinde iseniz, haydi onungibi bir sure getirin, Allah'tan başka bütün şahiderini(yard ımcılarmı)zıda çağırın ; eğer doğru iseniz (bunu yap ın). 24- Yok eğer yapamadınızsa,ki asla yapamayacaksınız, o halde yak ıtı insanlar ve taşlar olan, inkCırellariçin hazırlanmış ateşten sabrım,Tefsiı21-24: Bu âyetlerin manas ı aç ıktır. Allah, muhte şem yıldızlar içindedünyay ı, yaratıkların en şereflisi kıldığı insanlara dö şek gibi rahat bir ikametyeri, gö ğii de tavan gibi onu koruyan, besleyen hârika bir eser yapmıştır. İnsanlar ı beslemek için gökten indirdi ği ya ğmur ile, çe şit çe şitmeyvalar, ürünler ç ıkarm ıştır. O halde bizi yaratan, şu dünya evineyerle ştiren ve bizi çe şitli rızıklark besleyen Allah'a neden ba şkasını ortakko şahm ? Oturdu ğumuz dünya evi O'nun, yedi ğimiz r ızık O'nun, varlığı=O'nun. Bizi besleyen, ya şatan, yöneten ba şka bir yarat ı cı yoktur.Kâinatta ne varsa hep O'nun yarat ıklar ıdır. _O'nun yarat ıklarınıO'na ortak ko şrn.amız, akıl alır şey de ğildir. Kulluk yalnız Allah'a yap ı-lır, yalnız O'na tap ıl ır.24 ncü âyet, Kur'ân' ın, Allah kelânu oldu ğundan şüphe edenleri,ona benzer bir sure getirme' ğe davet etmektedir. Bu âyet, Medine'deinmiştir. Mekke'de inen âyetlerde de yüce Allah, inanmayanlar ı, Kur'ân'abenzer bir kitap', Kur'ân'a denk bir söz 2, Kur'ân'a benzer on sure 3,Kur'ân'a benzer bir sure 4, getirme ğe davet etmi ştir. Kur'ân'a cephealan hiç kimse, onun bir âyetine denk bir söz söyleyememi ştir. Çünkü o,Allah sözüdür. Be şer onun gibi bir söz söyleyemez.Kur'ân, az kelime ile çok mana ifade eder. Bazan onun iki kelimesiniizah etmek için sayfalarca yaz ı yazmak gerekir.Kur'ân- ı Kerim, önce gelen peygamberlerin hayat ını anlatır, onlarınhayat hikâyeleriyle insanlara ö ğüt verir. Okula gitmemi ş, okumayazma ö ğrenmemi ş, bir insanın, kendinden binlerce y ıl önce gelip geçmiş insanların hayatlar ını anlatmas ı, o anlat ılanlar ın, Allah tarafındanbildirilmiş olduğunu gösterir.Kur'ân- ı Kerim, y ıllarca sonra ç ıkacak olaylar ı haber vermi ştir:Rumlar ın İranhlar ı yeneceklerini, müslümanlar ın Mekke'yi fethedecek-1 Kasas Suresi: 492 taxa Suresi: 883 Hud Suresi: 134 Yunus Suresi: 38


46 Bakara Suresi]erini, inan ıp yararl ı işler yapanlar ın yeryüzüne hükümran olacaklar ınısöylemi ş, bu söyledikleri aynen olmu ştur.Kur'ân, öyle ilmi gerçeklere dokunmaktad ır ki bugünün pozitifilim verileri de bunlar ı do ğrulamaktad ır. Mesela gö ğe doğru yükselmeklegö ğsiln.daralaca ğını, nefes almamn güçle şece ğini söyler. Gerçekten yükseğe ç ıktıkça hava bas ınc ı düşece ği için nefes alma güçle şir. Kur'an,umm ve diğer y ıldızların, önceleri birbirine yap ışık olduklarını, Allah'ın,bunlar ı birbirinden ay ırıp her canlı şeyi sudan yaratt ığını söyler. Bugününilmi görü şü de bunun böyle oldu ğunu söylemektedir. Daha bunabenzer, kainat ın yarat ılışı hakkında nice gerçekler, Kur'an dilinde özliibir biçimde anlat ılmıştır.Kur'an' ın üslfibu da bamba şka bir mu'cizedir. Anlatt ığı en soyutolayları canl ı şahıslar şekline koyup anlatan Kur'ân, göze, kula ğa, bütünduyulara hitabederek ruha aç ılan bütün yollarla insan ın benliğine sokulur.Onun her kelimesinde, ilahi bir musiki kula ğı ok şar. O, her haliyleinsan sözü olmay ıp Allah sözü oldu ğunu ispatlar. Bundan dolay ı o indiğizaman şairler, utançlar ından şiirlerini Kâ'be davarlar ından indirmi ş -ler, inananlar da inanmayanlar da ondan üstün bir söz olamayaca ğınıitiraf etmi şlerdir. Bugüne kadar hiç kimse onun tek bir âyetine denk birsöz söyleyememi şfir, bundan sonra da söyleyemeyecektir.24 ncü ayetin sonunda, insanlar ı ve ta şlar ı yakan ate şten sakınılması emredilmektedir. Ate şin, ta şlar ı yaktığı mahsus söylenmiştir. ÇünküKur'ân' ın hitabetti ği insanlar, ta şlara, heykellere tap ıyorlard ı . YüceAllah buyuruyor ki: Sirkten dönüp Kur'an yoluna gelmezseniz, varacağınızcehennemin ate şi sizi de yakar, o tapt ığınız, sizi koruyaca ğını sandığınızta şlari , heykelleri de yakar. Siz onlara tanr ı diye tap ıyorsunuz,onların sizi koruyaca ğını sanıyorsunuz. Oysa onlar, sizi de ğil, kendilerinidahi koruyamaz..3, .5 -5 o oI j C,:,-$ ..ı..11 I j_Jci(‘' °) -125. ." 1 ° fi- f::: e-4-25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin,kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir mey-


Cuz' 1, Sure: 2 4/vadan rızaclandıkça "Bu, daha önce de rız ıklandığım ız şeydir. (dünyadaiken de bu miktara yemi ştik) derler. (Cennetteki bu r ızık), onlara (odedikleri)ne benzer verilmi ştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır veonlar orada ebedi kalacaklardır.Tefsir:25- Cennet, gözden gizli kalan, içine girilmeden görülmeyen bahçedir.Cennet, Ingatte örtmek demektir. Ayn ı kökten gelen ein.n de gözdenkapalı olan yarat ıktır. İşte bu kökten al ınan cennet, girift a ğaçlarla zeminigörünmez bahçedir. Dinde cennet, dünya gözüyle görülmeyen,Hakk' ın gayb ında gizli, sevap evinin ad ıdır. Bu ebedi bahçe, öyle güzelbir yerdir ki alt ından, yani zemininin içinden, t ıpkı dünyada oldu ğu gibiırmaklar akar. Fakat orada bol olan, sadece su de ğildir. Bal ırmaklar ı ,süt ırmaklar ı, sarho ş etmeyen şarap ırmaklar ı da vardır. Her şey öylesineboldur orada. "O c3nnetlerdeki herhangi bir meyvadan rtztklandıkça:'Bu, daha önce de rız ıklandığım ız şeydir'." cümlesi üzerinde rnüfessirlerözellikle iki aç ıklama naklederler. Bunlardan. birine göre âhirette verilenrızıklar, şekil ve renk bak ımından birbirine benzer, fakat tad ve lezzetbakımından bir sonra verilen, bir öncekinden farkl ıdır. Diğer görü şegöre de âhirette verilecek r ız ıklar, meyvalar, şekil ve ad bakımındandünyadaki meyvalara benzerler, fakat tad ve lezzetleri de ğişiktir. Ayetinmuhtevas ından, bu ikinci aç ıklamanın daha kuvvetli olduğu anlaşılmaktadır.Insanlar, ancak al ışık oldukları şeyleri kavrayabilirler. Ba şka âyetlerdede cennet, hep nal., hurma, ku ş eti, birbirine girmi ş ağaçlar, zencebil,kâfur, misk, koltuklar, yast ıklar, dola şıp hizmet eden güzel k ızlar,ve delikanlıların bulunduğu bahçe şeklinde tasvir edilir. İşte mii'minlereverilen uhrevi ni ınetler, kendilerine, görünü şte dünyadaki nimetlerebenzer gelecektir, fakat gerçekte farkl ıdır. İbn Abbas' ın: "Cennettebulunan şeylerin, isimlerinden ba şka hiçbir şey, dilnyadakine benzemez"dediği rivayet edilirl Cennetteki nimetlerin maliyeti ba şkadır. Çünküonlar, sâf nimettir, dünyadakilerin hakikatidir. Dünyadaki meyvalar,onların gölgesi durumundad ır. O meyvalar, insanın hakikatine verilmektedir.O bahçeleri ve meyvalar ı, insamn amelleri yapm ıştır. Daha'doğrusu insanın amelleri, âhirette o şekli almıştır. Ayna zamanda oradain.ananlara, tertemiz e şler vard ır. O güzel kızlarda, dünyadaki kad ınlardaolduğu gibi âdet görme ve lohusal ık yoktur. Ahlâklar ı da en yüksek1 Ihn. Kesir, I, 62•


48 Bakara Suresiahlâkt ır. Onlar gerek maddeten, gerek manen tertemiz e şlerdir. İştemü'minler bu zevk ve bu nimet içinde birkaç gün de ğil, sürekli kalacaklardır.. -o '-'y « ..- • l «"a .9 •rirj ) .):'4 4—;ı ı ı :51_4 "c„........ı_ıı C. ı0-0 ı C.", c ı-.),_!,:sı:Aa) 19.jp A)°)S°1 L9iC7.4 11A-..C.4.-_P9 1 1*c.şi17 ı";,:i, ı. o ol4—.—J I---)45,, ı-,:.:T C..∎_3f ı °-- • Q- u" -(Y N) j26— Allah, bir sivrisineği, hattâ onun da üstünde olanı (ondan dahazayıf bir varlığı) misal vermekten çekinmez. inananlar, onun, Rablerinden(gelen) bil gerçek olduğunu bilirler. inkâr edenler ise : "Allah, bu rhisallene demek istedi ?" derler. (Allah), onunla birçoğunu saptırır ve yine onunlabirçoğunu yola getirir. Onunla sadece fasıkları saptırır. 27— Onlar ki sözverip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar ; Allah'ın birleştirilmesiniemrettiği şeyi (iman ve akrabahk ba ğlarını) keserler ve yeryüzündebozgunculuk yaparlar ; i şte ziyana uğrayanlar onlardır. 28— Allah' ınasıl inkâr edersiniz ki siz, ölüler idiniz, O sizi diriltti ; yine öldürecek,yine diriltecek ; sonra O'na döndürüleceksiniz. 29— O ki yeryüzünde ne varsahepsini sizin için yaratt ı ; sonra göğe yöneldi, onlar ı yedi gök olarak düzenledi.O, her şeyi bilir.Tefsir:26, 27 nci ayetlerde Cenab ı Hakk' ın, gerçe ği anlatmak için hertürlü misali verdi ği, bunun gayet do ğal olduğu bildirilmektedir. Mü'-minler, verilen bu misallerle anlatmak istenen mânay ı derhal kavrarlar.


Cüz' 1, Süre: 2 49Ama inkârc ılar, inkâr etmek için bahane arar, bu misalleri güya Allah'ayakıştırmazlar. Said'in, Katâ'eden nakletti ğine göre Kur'ân'da örümcekve sinek, misal olarak anlat ılınca sap ıklar: "Allah bunlar ı anmakla nedemek istiyor? Allah böyle şeyleri söylemekten münezzehtir" dediler.I şte 26 ncı âyet, bu münasebetle indi'.Kalbi hastalıklı birçok insan, bu misallerin derinine inemedi ğindensap ıtır. Fakat i şin iç yüzünü kavrayan birçok insan da bunlarla anlat ılmakistenen gerçe ği kavray ıp hidayete gelir. Tabii, sap ıtanlar, kötüniyetli fas ıklardan ba şkası de ğildir.Fısk, dilde yoldan çıkmak demektir. Dinde f ısk, büyük günah i ş-lemek suretiyle Allah'a itaatin d ışına çıkmak anlamınadır. Fıskın üçmertebesi vard ır: Birincisi, günah ı çirkin kabul etmekle beraber yinede bazan nefse uyup günah i şlemektir. İkincisi, günah oldu ğunu bilereksık sık günah i şlemektir. Üçüncüsü, günahın çirkinliğini inkâr ederek,onu iyi bir şey kabul edip günah i şlemektir ki bu türlü fısk, küfürdür.Bu tür fâs ıklar, verdikleri sözü tutmayan, Allah' ın ilişkiyi sürdürmeyiemretti ği akraba ile ili şkiyi kesen, yeryüzünde bozgunculuk yapankimselerdir. Bunlar ın sonu hüsrand ır.Anlatılan örümcek ve sinek misallerini onlar, kal ın kafahlıklar ındanveya inatlar ından ötürü anlamamışlardır.. Aslında basit gibi görünenörümcek ve sinekte, Allah' ın bu ho-r görülen küçük yarat ıklarında neilahi sanatlar gizlidir. O şahane tül evini ören örümcek küçümsenir mi?Kaldı ki bu misal ile, kendilerini korumak için Allah'tan ba şka veliler,rablar edinen kimseler, t ıpkı korunmak için ev yapan örümce ğin durum-tufa benzetilmi ştir. örümce ğin evi ne kadar zay ıf ise, işte inkürcılarmsığındıkları tanrılar da öyle zayıftır. Örümcek evi, bir çöp ile y ıkıhr.O tanr ı diye tapuulan şeylerin de bir sine ğe dahi gücü yetmez. Sinek oputların üstüne taran ır, üzerlerine sürülen ya ğı, tatlıy ı emer, ama putüstüne taranan sine ğe engel olamaz. Bununla gayet aç ık bir biçimdeanlatılan gerçek şudur: Inkârc ıların tanr ı diye tapt ıkları putlar. âcizdir,tapanlar, çok çürük bir i ş yapmaktad ırlar. Bu misal, inkârc ıların yaptıklarıişin çürükliiğünü, gayet canlı bir biçimde herkesin gözleri önünesermektedir. Neden Allah, insanlar ın kavrayışlarına uygun gelen misallerivermesin? Tabiattan verilen misaller, soyut mânalar ı, milşahhashale getirir, insan zihnine sokan.` Kur'an, tasviri üslûbu kullannu ştır.28-29: Son iki âyet de Allah' ın, bizi ölü iken diriltti ğini, sonra öldüreceğini,tekrar diriltece ğini, daha sonra da O'na döndürülece ğimizi; O'nun1 Ibn Kesfr, I, 64


50 Bakara Suresiyer yüzünde olan her şeyi bizim için yaratt ığını, sonra gö ğe yöneliponları yedi gök halinde düzenledi ğini ve her şeyi bildiğini ifade ediyor.28 nci âyet hakk ında İbn Abbas' ın şu tefsiri nakledilir: "Siz yarat ıl-'nazdan önce babalar ınızın belinde ölüler halinde bulunuyordunu ı .Allah sizi yaratt ı. Sonra gerçek ölümle öldürecek, sonra tekrar diriltecektir.”"Yüce Allah bize şöyle demek istiyor: Ey insanlar, dü şünün siz cansizidiniz, hayatta de ğildiniz, daha önce baban ızın belinde bir tohum idiniz,ondan önce de belki bitki, daha önce de toprak idiniz. Hepinizinash toprak idi. Allah sizi çe şitli a şamalardan geçirip şu insan hayatınagetirdi. Size can verdi, ak ıl verdi. Şimdi O'nu nas ıl inkâr edersiniz ?Bir müddet bu dünyada ya şadıktan sonra sizi öldürüyor, ama ölüm herşeyinsonu de ğildir, yine diriltecek ve en sonunda O'nun huzuruna toplanacaksınız. Allah, size sadece hayat vermekle kalmad ı, yeri de,yerde olanlar ı da sizin için yaratt ı. Bu kadar nimete kar şı nasıl nankörlükedersiniz ? Her iyili ğe bir te şekkür gerekir. Allah' ın size verdiğican nimetine ve dünyada sizin için yaratt ığı say ısız nimetlere kar şıte şekkür et ıneniz gerekirken nas ıl oluyor da O'nu inkâra sap ıyer, O'nubırakıp birtakım âciz yarat ıklara tap ıyorsunuz ?u_; JS' ı"JC;} o ı ı ı 9 O.) •.."3.3t-; G ;X.••,.. "„ 3 3L.4 JC; ; - 4LA• ••• t. o ...t4-1f r (r.) t:.."' 3 ... "'" o "' . 3 . ••• 3.O 3 O'' l ' ...fth O 1•1-.1 ( , .;,J.3 -..,-OLi ;C.S.3Sk......3 I d_p ,,-t..,,,:..„.::- - , ç, . 5 5c C.:::_ts LA I (;:i - °Lp 't ,.,..i:;C,, ı j_it:; (t )) -- ; .b ı",,,, .- - f-cj: - - -c*e:4-j1,::t:, ' e...i ' °4..ri 5 (:.>1 t-_,.. "LiC; (r 'O ',.....


Cüz' ,1, Sure: 2 51(1' 0 _i ı:ğ ° Q- • ı ıI a, 14-ş,fol(re.) C.J.-eji-J :51 -j4J!-\ j• • .9 O ".


52 Bakara Suresidir. 38— "Hepiniz oradan inin, " dedik, "Yaln ız (iyi bilin ki) size bendenbir hidayet geldiği zaman kim benim hidayetime uyarsa art ık onlara birkorku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." 39— "inkar edip ayetlerimiziyalanlayanlar ise ateş halk ıdır, onlar orada ebedi kalacaklardır."Tefsir:30-39: Yüce Allah bu ayetlerde insan ın yaratılışma dikkati çekiyorve melaike ile insan ı kar şıla ştırıyor. Melek, lu ğatte kuvvetli, tasarruf sahibianlamına gelir. Bu kelimenin asl ı melek'tir. Melek, elçilik demektir.Allah'ın buyruklar ım ta şımağa ve yerine getirme ğe me'mur elçiler olduğuiçin bu varhklara melek denmi ştir. Ço ğulu melaike'dir.Melekler Allah' ın, yüce, nurani, Vadi yarat ılışh, mahiyetlerini ancakAllah' ın bildiği birtakım kuvvetli varl ıklardır. Asıl ruhani biçimleriyleonları bu gözle görmek mümkün de ğildir. Fakat onlar, istedikleri şeklebürünüp görünebilirler. Yerde, gökte, her tarafta bulunurlar. Bir andayeri ve gökleri dola şabilirler, çok a ğır i şleri bir anda yapma gücünesahiptirler. Meleklerde erkeklik di şilik olmadığı gibi yorulma ve usanmada yoktur. Allah'a isyan etmezler, daima O'na itaatle me şguldürler.Meleklerde günah i şleme yetene ği yoktur.Meleklerden bir k ısmının görevi yaln ız Allah'a ibadet etmektir.Bir kısmı Allah' ın verdi ği görevleri yaparla ı . Allah' ın Arşı'nı taşıyan,Arş' ı tavaf eden, daima zikir ve tehlil ile me şgul olan melekler bulundu ğugibi rüzgarlar ı savuran, ya ğmurları yağdıran, depremleri meydana getirenmelekler de vard ır. Yani tabiat kanunlar ı ve kuvvetlerinden tutunda peygamberlere vahiy ta şıyan Hz. Cebrail'e kadar çok çe şitli derece veyarat ıhşta melekler mevcuttur. İnsanların yaptıkları i şleri kaydedeniki melek de vard ır ki Bunlara Hafaza, Kiramen Katibin melekleridenir. Bunlar, insandan hiç ayr ılmazlar. Her insan ın yanında böyle ikimelek bulunur ve onun yaptığı her i şi kaydeder. Cenab ı Hak: "Sizinüzerinizde (yap tıklarımzı ve söylediklerinizi) zaptedici melekler vard ır.Onlar şerefli yaz ıcılardır, işlediklerinizi yazarlar."' buyurmaktadır.Meleklerin yazmasm ı, insanın yazmasiyle k ıyaslamak do ğru de ğildir.Daha aç ık bir deyimle söylersek meleklerin yazmas ı, Allah' ın koyduğubirtakım güçlerle amellerimizin tesbit edilmesi demektir. Bu tesbiti şini anlayabilmek için sesimizin ve hareketlerimizin, atmosfer tarafındanalınıp korunmasını hatırlayabiliiiz. Sesimiz titre şim olarakatmosfere geçer. Atmosferde milyonlar, milyarlarca sesler vard ır. Bir1 Infitar Suresi: 10-12


Cilz) I, Sure: 2 53aheı tarafından bu sesler tekrar ses halinde kulaklara yans ır. Kezauzay dalga haline gelen şekillerimizi de ta şır. Bir alıcı televizyon tarafındanbu dalga şekiller, tekrar görüntüye dönü ştürülür. İşte seslerimizve görüntülerimiz nas ıl tabiat güçleriyle zaptediliyor, tesbitediliyorsa amellerimiz de Allah' ın yarattığı ma'nevi güçlerle, meleklerleböyle tesbit edilmektedir. Bir gün bunlar, önümüze serilecektir.Peygamberler, melekleri, şekilleriyle görmü şlerdir. Şekiller de cismânidirve boyutludur. Maddesiz, soyut kuvvet tasavvuru, bizzat Allah'ınkudretini dü şünmek demektir. Allah'tan ba şka soyut zât yoktur.Madde düşüncesinden silindiği zaman kudret, Allah' ın kudretindenibaret kalır. Henüz hiçbir selde girmeyen bölünmez madde halindekisaf madde, tamamen at ıldır, onda hiçbir aktiflik yoktur. Bu güçlereaktiflik verildiği zaman şekle giren cisim olurlar. Şekle giren bunlar ınhakikatleri de ğildir, ancak, maddede görünümleri, şekil halinde olur.Islam filozoflar ına göre melekler ne boyutludur, ne de cicim.insan ruhu gibi soyut cevherlerdir, fakat mahiyetleri insan ruhundanbaşkadır, daha güçlü, daha bilgilidirler. Melekler iki k ısma ayr ılır:Bir kısmı sadece Hakkı bilmenin içine dalmi ş, başka bir şeyle uğraşmaktan uzak kalm ıştır. Onlar "Hiç usanmadan, gece gündüz Allah' ıtesbih ederler." Bir kısmı da kazâ ve kader i şini yönetirler. Bunlarınyere ve gö ğe ait olanları vardır. Öncekiler de bunlar ın ruhları durumundadır.'Bütün maddi kâinat, bir göktür ki Kurân-i Kerim'de buna en yak ıngök denir. Bunun ötesinde daha yedi gök vard ır. Bu göklerin her birinemahsus melekler vard ır. Bunları dü şündükçe meleklerin makamlar ınınne kadar yükseklere vard ığını, sayılarının ne kadar çok oldu ğunu anlamakmümkündür. Meleklerin çokluğımu anlatmak için Pey ğamberimiz(s.a.v.) .şöyle buyurmu şlardır: "Gök g ıcırdamaktadır Gıcırdamakta haklıdır.Zira gökte hiçbir ayak basacak yer yoktur ki orada secde veya,rülıtı eden bir melek bulunmas ın." 2Meleklerin en büyükleri: Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrâil (selamonlara)d ır. Cebrail, pey ğamberlere vahiy getirir. Mikail bir k ısım olayların, ya ğmurların, rüzgarlar ın ve ekinlerin meydana gelmesine; Azrall,can alma ğa; İsrafil kıyamette birinci ve . ikinci Sur'u üflerae ğe yanikıyametin kopmas ına ve âhiret gününün ba şlatılmasına me'mur melektir.1 Hak Dini Kur'an Dili, I. 3062 Tirmial, Zühd, 9; Ibn Mace, Zühd, 19, İbn Haubel, V. 173


54 Bakara SuresiMelekler ölmezler, k ıyamete kadar y a şar, sonra onlar da, ölürler.Allah, küinat ın düzenini bu ma'nevi güçlere havale etmi ştir. Gözümüzlegörmesek bile melekler vard ır. Gözümüzle göremediğimiz daha nice yarapklarmevcuttur. Mikrobu, güne şin ültraviyole ışınlarmı, atomdakihareketi de bu gözle göremiyoruz ama bunlar ın varlığı ilmen ispat edilmiştir. Melekleri de bu gözle göremiyoruz, onlar ı görmek için bizde kuvveolarak mevcut basiret gözünü açmak gerekir. Mâna varl ıklar', ancakmâna gözüyle görülür. Bütün peygamberler, meleklerin varl ığını habervermi şlerdir. Biz onlar ın varlığına kesin olarak inan ırız.İşte yüce Allah bu âyetlerde isyan kabiliyeti olmayan bu niânevivarlıklann, Adem'in yarat ılışı kar şıs ındaki dü şüncelerini aç ıklıyor.AdenVin yarat ılışı ve meleklerin ona secde edip İblis'in, Adem'e, boyuneğmeğe tenezzül etmeyi şi birkaç yerde anlat ılir. Fakat henüz Adem yaratılmazdan önce yüce Allah' ın, meleklerle konu şmasını anlatan bu sahneyenidir, ba şka yerde geçmez. Kitab ı Mukaddes'in elde mevcut sifirlerinde de bu sahne yoktur. Belki Hz. Peygamber zaman ında bu vak'ada Kitab ı Mukaddes'te vard ı, sonradan kaybolmu ştur.Milfessirler, bu âyetlerin tefsiri hakk ında İbn Abbas'a ve di ğer salıabive tâblilere nispet edilen çe şitli rivayetler naklederler. Kimisi garip,kimisi çeli şkili olan bu rivayetlerin hemen hiçbirinin senedi sa ğlamde ğildir.Bu âyetlerden anl ıyoruz ki yüce Allah, yeryüzünü imar edecek, insandenen varl ıklar yaratmay ı ezelden beri m.urâdetmi ştir. Müfessirlerinnakline göre Arz, Âdem o ğullarından önce cinler ya da ba şka yarat ıklartarafından imar edilmi ş idi. Bunlar yeryüzünde fesat ç ıkard ılar, kandöktider. Allah da melekleri gönderip onlar ı vurdu. Sonra meleklereyeryüzünde halife yarataca ğı hakkındaki karar ını söyleyince melekler,daha önce yeryüzünde fesat ç ıkarmış olan yarat ıklar ı gördüklerinden,dolay ı yarat ılacak insanlar ın da öyle bozgunculuk yapacaklar ını, kandökeceklerini söylediler.tlalife, birinin ard ından gelip ona halef olan, onun ad ına hükmedenkimse demektir. Adem ve zürriyeti, adaletle hiikümetmede Allah'ahalef olduklar ı veya birbiri ard ından gelip birbirlerine halef olduklar ıiçin insana halife denmi ştir. Bir kimse, bir ba şkasından sonra gelip onunyerine geçerse "Falan adam, falana halef oldu" denir. Tabii, Allah'tansonra gelip O'nun yerine geçmek söz konusu olamaz. Âdem ve zürriyeti,yeryüzünde adaletle hüküm vermede, yönetimde Allah' ın temsilcisioldukları ve birbirilerinin ard ından gelip birbirlerine halef olduklar ındandolayı Âdem'e ve soyuna HALIFE unvanı verilmiştir.


Caz' 1, Sure: 2 55Tesbiti, yüzmek anlam ına gelen sbh kökünden masdard ır. Allah'ınzaten, kendisine yak ışmayan her şeyden uzak tutmak demektir. Takdisde, uzağa gitmek anlam ına gelen kds. den türemi ştir. Takdis, temizlemek,pislikten çok uzak tutmaktır. Melekler: "Seni takas ederiz.." sözleriyleAllah'', her türlü eksiklikten uzak tuttuklarm ı, O'na hiçbir suretlee ş ve ortak -ko şmadıklarmı belirtmektedirler.Allah' ın, meleklere, ..A.dem'i yarataca ğını söylemesi, meleklerin debuna itiraz etmelerine gelince, bu•sözleri d ış manasında anlamak do ğruolmaz. Bu, meleklerin, içlerinde beliren bir niyetin, yani hal diliyle takmmışoldukları tavrın, içlerinden geçen sözün naklidir. Yoksa hâ şâ,ne Allah meleklere bir şey danışır, ne de melekkr O'nun huzurundaitiraza cür'et edebilirler. Zaten meleklerin konu şması, bizim anladığımızmanada harf ve sesle de ğildir. Onlar ın konu şması, içlerindeki dü şüncedenibarettir. Onlar ın içlerinde beliren dü şünceyi Allah görmü ş vebu düşüncelerinin yanlış olduğunu, Adem'in istidad ını onlara göstermekleyine onların içinde yarattığı bir dü şünce ve kesin bilgi ile onlaraaçıklamıştır. Bu âyetlerden, bizim ah şageldiğimiz şekilde Allah ile melekleraras ında bir konu şma anla şılmamak lâzımgelir. Elrnahlı MuhammedHamdi Yazır, şöyle diyor:"ilim, hakikatin bir tecellisi, kelâm da filmin bir belirtisidir. As ılilimde hakikatin bir yüzü, kelâmda o yüzün n.âibi (temsilcisi) vard ır.Isimler, manalar ın kalıplarıdır. Meleklerde mânalarm kentlileri vard ır,kalıpları yoktur. Allah, mânây,ı, kalibiyle birlikte ancak Adem'e vermiştir.Onun için Adem, esmâya (isimlere) vak ıf olmuştur. Demek kiCevabı Allah ile meleklerin önceki konu şmaları, hiçbir isim şekline vetemsilcisine karışmayan, ve bizzat hakikat veçhiyle meydana gelen birilim akımıdır (içte bir bilginin uyaru şıdır). Meleklerin konu şmalar ı,tesbihleri, takdisleri, bizzat bir ilmi i şrak (parlama, do ğma)dır ki bununla,asıl sözün görüntüsü olan konu şma aras ındaki fark a şikârdır..."'"... Anla şıhyor ki melâikeye olan konu şmanın hakikati, ancak mânadanibarettir, şekil v e katip de ğildir." 2Yeryüzünü ve gökleri dolduran ruhani melekler ve ayr ıca tabiatkuvvetleri, Allah' ın, tabiati, insanın yaratılmasına seferber etti ğini,eşyadaki tekâmülün, gitgide ilerleyip Adem'in meydana gelmek üzre.olduğunu gören melelder, bu yarat ılacak yeni mahltikun da öncekilergibi yeryüzünde bozgunculuk yap ıp kan dökece ğini sanmışlar, ondakialdi ve rulıâni yetenekler sayesinde onun dünyay ı imar edece ğini, ruhen1 Hak Dini Dili, I. 3142 Ayni eser, I. 316


56 Bakara Suresiki yüce Allah onlara hakikat diliyle: "Ben sizin bilmedi ğiniz şeyleribilirim." demi ştir.imffiniyye ve sidiyyeye göre kitap ehlinin ve bizim indimizde me ş-hur olan Adem'den ba şka birçok Ademler vardır. er-Rilhu'l-mecâni adheserde şöyle deniyor: İmamiyyeden Camicu'l-al ıbar yazarı, eserin 15 ncifaslında, babamız Adem'den önce daha otuz A.demin bulundu ğuna, herAdemle diğer Adem aras ında bin yıl geçtiğine, bunlardan sonra dib ıyaıımelli bin yıl harap kal ıp sonra elli bin y ıl imar edildiğine, daha sonra dababamız Adem'in yarat ıldığma dair uzun bir rivayet nakleder.İbn Babveyh'in, Kitabu't-Tevhid'de, Ca'fer-i Sad ık'tan nakletti ğiuzun hadiste de Ca'feri Sad ık şöyle demi ş : Sen sanıyorsun ki Allah,sizden ba şka be şer yaratmam ıştır. Hayır vallahi Allah, bin kere binAdem yaratm ıştır. Siz o Ademlerin sonuncususunuz.e ş- Şeyhul-Ekber de el-Futahat' ında Adem'den k ırk bin yıl öncebaşka Adem'in bulunduğunu anlat ır'.Seyyid Re şid Rıza, bu konuda şöyle diyor: "Yaratma i şi, Allah'amahsus işlerdendir. Bunun mahiyetini anlamak güçtür. Allah, bu ayetlerdeinsan yarat ıhşını, bizden önceki kitap ehli aras ında dola şan rivayetlerebenzer biçimde nakletmi ş, soyut nı:analar ı şekillendirerek temsilyoluyla anlatmıştır. Ilstad Muhammed Abduh, bu ayetlerin, müte şabihayetlerden olduğu, bunları dış manasiyle anlaman ın mümkün olmadığıgörü şünde idi. Çünkü bu konu şma tarz ı, ya bir danışmadır ki Allahiçin nıfi,mkün değildir. Ya bu, Allah' ın yapaca ğı işleri meleklerehaber vermesi, meleklerin_de buna itiraz etmeleri şeklindedir ki bu dane Allah' ın şanına, ne de meleklere yak ışmaz. Zira melekler: "Allah' ın,kendilerine emrettiğine karşı gelmezler ve kendilerine emredileni yaparlar."2İslam ümmeti, Allah'ın, yaratıklara benzemekten münezzeh oldu ğundaittifak etmi şlerdir. Akıl ve nakil, bu tenzih dü şüncesinin do ğruluğunukabul eder. Bundan dolayı Kur'ân veya sünnetin d ış anlamında tenziheaykırı dü şen bir şey bulunursa müslümanlar iki yoldan birini takibederler.Birisi selefin yaptığı gibi "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur'", " İzzetsahibi olan Rabbin, onların niteledikleri şeylerden münezzehtir" 4 ay-etlerininde beyan ve te'yid etti ği üzre Allah' ı tenzih etmek ve o müteşt,bihingerçek manas ını Allah'a b ırakm.aktır. Miite şabihin manasın ı biz1 Reşid Rıdâ, Tefstru'l-lur'ân, IV. 323-3252 Tahrim. Suresi: 63 Şiıra Sure: 114 Sâffât Suresi: 180


Cüz' 1, Sure: 2 57de olgunluğa eri şip melekleri dahi geçebilece ğini anlamamış olacaklarbilemeyiz. Allah, bizim istifademiz için soyut manalarr bizim kavramagücümüze, akhm ıza yakla şt ırarak anlatm ıştır. Biz böyle inanırız. Budüşünce selefin dü şüncesidir. İkinci yol da halefin yolu olan te'vil y,cludur.Onlar derler ki İslam dini, akıl kuralları üzerine kurulmu ştur.Hiçbir şey, anla şılabilirlik (ma'kul) d ışında kalmaz. E ğer nakil, aklınkesin gördü ğü bir konuda akla ayk ırı görünen bir hüküm bildirirse ozaman akl ın hükmü, o nakil ile zahir mânâmn kasdedilmedi ğine kesindelil olur. 0 zaman nakle uygun bir anlam vermek, yani onu te'vil etmekgerekir. Bu görü ş de halefin görü şüdür. Fakat bu gibi me,_elelerde selefingörü şü daha çok tercihe şayand ır."Hasıl ı bu ayetler, meleklerin içlerinde beliren dü şünceyi yans ıtan,hal diliyle olan konu şmayı temsil yoliyle belirten tasviri ifadeler,dir.Bu konuşmalar, sözlü de ğil, hal diliyle olan konu şmalard ır. Kur'an'dabunun örnekleri vard ır. Allah' ın iradesinin, gö ğe ve yere yöneldiğini vegöğün yerin, Allah' ın iradesi do ğrultusunda olu ştuğunu anlatan şu âyetebakınız: "(Allah), göğe ve yere isteyerek veya istemeyerek (buyru ğuma)gelin, dedi. Dediler ki: isteyerek (buyru ğuna) geldik."' Burada gö ğün veyerin konu şması, sözlü bir konu şma de ğil, hal diliyle olan bir konu ş-madır. Allah'ın iradesine uyuldu ğunu canlandıran bir ifadedir. İşte buayetlerde de böyle bir mâna sezilmektedir..Secde : İtaat edip boyun e ğmek anlamlarma gelir. Sayg ı için aln ıyere koymak da itaatin bir simgesidir. Meleklerin, Adem'e secdesi, onaboyun e ğdiklerini, itaat ettiklerini belirtir. Tabiat kuvvetleri ve ruhanimelekler, hilafet s ırrından dolayı Adem'e secde etmi ş, ona boyun e ğ-mişlerdir. İnsan oğlu, tabiat kuvvetlerini, zekasiyle kendine boyun e ğ-dirip hizmet ettirmi ştir. Ruhi kemaliyle de insan, ruhani meleklerehükmetmi ştir.Allah' ın Adem'e ö ğretti ği isimlere gelince, müfessirler bu konudaçe şitli rivayetler ileri sürerler: Allah, Adem'e, kendisinden türeyecek bütünçocuklar ının, bütün hayvanlar ın isimlerini ö ğretti; Allah Adem'einsanlar ın, hayvanlar ın, gö ğün; yerin, deniz, at, merkep ve benzeriyarat ıkların isimlerini *etti; Allah . Adem'e çanak çömlek yapmay ıöğretti. Bu görü şler İbn Abbas'a nispet edilir. İbn Kesir şöyle diyor:"Allah, Adem'e, bütün e şyanın kendisini, s ıfat ını ve ne i ş yapabilece ğini,neye yaradığını ö ğretti." 2 Bu ifadeye göre Allah, Âdem'e e şyanın isimlerinive özelliklerini *etmi ştir.1 Fussilet Suresi: 112 Ibn Kestr, I. 73


58 Bakara SuresiBütün bunlar gösterir ki ilk insana az çok konu şma özelliği verilmiştir.Öğretilen isimler, dildeki kelimeleri ifade eder. Demek ki Adem'-den önceki yarat ıklar, konuşmaktan yoksun idiler. Dil yetene ği, eşyahakkında bilgi sahibi olup e şyayı bilinçli olarak i şleme özelliği, sanatkabiliyeti ancak insanda ortaya ç ıkmıştır. "Allah, Adem'e isimlerintümünü öğretti" âyeti bunlara i şaret etmektedir. Gerçi melekte de e ş-yaya tasarruf özelli ği vardır ama melekler, e şyayı işlemez, şeklini de ğiştirmez,e şyayı terkib edip yeni şekiller ortaya getirmezler. Da ğları yerindenoynatma gibi ola ğan üstü şeyleri yaparlar. Ya da meleklerdenbazıları birer güçtür. O gücü yönetecek ak ıllı varhk, insandır. İnsan,bilgi ile Allah'ın yaratt ığı bu güçleri kendi yararma kullanma özelli ğinesahiptir. Meselâ da ğları, ovalar ı yarıp akan ırmaklar birer meleki güçtür.Onların önüne barajlar yap ıp elektriğe çevirme, araziyi sulay ıpürün alma yetene ği ancak insana verilmi ştir. İşte meleklerin insanaboyun e ğmesi, Allah bilir, bu anlam ı ' da ta şımaktadır.Iblis : Miifessirlerin çoğunluğuna göre ash yabanc ı olan bu kelime,Hayırdan ümid kesmek, pi şmanl ık ve üzüntü duymak anlamlar ına gelir.Bu takdirde iblis, hay ırdan son derece ümitsiz demektir. İbn Abbas'adayanan rivayetlere göre İblis'in adı Azâzil olup kendisi meleklerin enşereflisi bulunuyordu. Cennetin muhaf ızı olduklar ından cin denen birmelek grubunun ba şkanı idi. Bilgisinin çoklu ğundan dolay ı kendisinekibir ve gurur geldi. Kendisi en yak ın göğün ve dünyanın sultan idi.'Cennetin, gözden sakh, girift a ğaçl ı bahçe anlamına geldiğini dahaönce söylemi ştik. Cennet, dünyadan sonra var ılacak ebedi bahçenin dead ıd ır. Acaba Âdem'in yarat ıldığı cennet, yeryüzü cenneti midir, yeksaebedi cennet midir sorusu bilginler aras ında ihtilâf konusudur. Adem'inyaratıldığı cennetin Filistinde yahut Fâtis ile Kirman aras ında bir yerolduğu ileri sürülmüş , ,Âdemin cennetten ini şi de, buradan Hindistan'anakledili şidir, denilmiştir. Adem'in yeryüzünde yarat ıldığı, âyetlerinkesin ifadesidir. Demek ki Âdem düny'adaki bahçelerden birinde yaratılmıştır. Yukarıda Âdem'in cennette yarat ıld ığını anlatan âyetlerdeonun, gö ğe yükseltildi ğinden söz edilmemi ştir. Ayr ıca Adem, ebedicennette bulunsayd ı, oradan ç ıkılmaz idi.Adem'in dünyaya ini şini, yeryüzünde ortaya ç ıkışı şeklinde k-,nlamakakla ve nakle daha uygundur. el-Cennet, âhirette mii'minlerin varacağımükâfat yurdudur ki halen mevcuttur, fakat dünyada gözden gizlidir.Adem'in cennette yarat ılması, onun ruhâni halini tasvir edebilir. Hamdi1 Aynı


Cüz' 1, Sure:, 2 59Yazır şöyle diyor: "Nefs-i nât ıka-i Adem'in bütün kuvve-i kemaliyyesinihaiz olarak maddeye ilk taalluku, ba şka deyi şle ilk Adem hücreciğininteşekkülü ve ondan zevcinin dallanmas ıdır. Muhyiddin-i Arabrninta'birine göre ruhun tabiata ilk tevdiidir."'Eğer Âdem'in bulunduğu cennet, tıuld (ebedi) cennet olsayd ı, oradazaten ebediyyet içide bulundu ğundan, Âdem'in ebediyyet aramas ınalüzum yoktu. Halbuki Adem, ebediyyete ermek için yasak a ğacın meyvasındanyemi ştir. E ğer bu cennet ebedi cennet olsayd ı, ondan çıkılmazve şeytan oraya giremezdi, orada günah i şlenmezdi. Çünkü Kur'ân'dacennet, do ğru hareket edenlerin, ne saçmalamaya, ne de günaha sokmayanbir kadehten i ştahla içecekleri yer olarak nitelendiril ınektedir.2şlenmez. Halbuki Âdem'in bulundu ğu Demek ki ebedi cennette günah icennette günah i şlenmi ş, Allah' ın emrine kar şı gelinmiştir. Başka birayet ise Âdem'in bulundu ğu ilk cennet: "Sen orada acLkmayacaks ı,n vesen orada susamayacaksın" 3 şeklinde, ac ıkma ve susaman ın olmadığıbir yer olarak tasvir edilmektedir. Muhammed Ikbal, bu âyetlerden şusonuca varmaktad ır: "Kur'ân' ın Adem hikâyesindeki cennet, insan ın,pratik olarak çevresiyle münasebet kuramad ığı, dolarsiyle ferdi ihtiyaçlarıhissetmediği bir durumu gösterir. Insan ın bu ihtiyaçlar ı hissetmesi,insan kültürünün ba şlangıç noktasını i şaretler. Demek ki Adem'incennetten inmesi hikâyesinin, insan ın bu gezegende ilk kez görünmesiylebir ilgisi yoktur. Bunun gayesi, insan ın içgüdüye bağlı istekten, itaatve isyana kabiliyetli, bilinçli iste ğe, irade hiirriyetine, yani insan benliginekavu şmasını anlatmakt ır "4"Şu ağaca yaklaşmay ın, yoksa zalimlerden olursunuz": Zulüm,haddi a şıp bir hakkı, asıl yerinden ba şka bir yere koymak demektir.Yüce Allah, Âdem'e hürriyet vermi ş, fakat bu hürriyeti s ınırlamıştı. Osınırı geçmekle haks ızlık etmi ş olaca ğı kendisine bildirilmi şti. Kendisinecennette serbestlik verilmi ş, açlık; susuzluk duymamas ı, dünya dertleriyletasalanmamas ı için bir ağaca yakla şmamas ı emredilmi şti.Bu ağacın bugday, üzüm, incir olduğu hakkında rivayet vard ır.Baz ı bilginlerin kanaatine göre bu a ğaç burada sembolik bir anlam taşnnaktadır,cinsel birle şmeden kinayedir. Çünkü bu birle şme ile insan,tıpkı ağaç gibi dallanır, ürer. Hıristiyanlara göre de bu a ğaç, kadınlaerkeğin cinsel münasebetinden kinayedir. Tabii bu, sadece bir görü ştür.1 Hak Dini Kur'an Dili, I. 3222 Tur Suresi: 233 Taha Süresi: 118-1194 SIR M. IQBAL, The Reconstruction of Religious Thought in Islam, s. 85


60 Bakara SuresiBu ağacın hakikatini biz belirleyemeyiz. Her ne suretle olursa olsunÂdem o a ğaçtan yemekle ebedi ya şama özelli ğine kavu şmak istemi şti.Fakat onu yemekle g ıdaya ihtiyac ı olmayan, açl ık ve susuzluk duymayano cennet hayat ından ayr ılmak zorunda kald ı. Içine bu fikri atan daşeytan idi. Şeytan Aden'in içine dünya sevgisini att ı, ona dünyadaebedi kalma arzusunu fıs ıldad ı. Adem de onun i ğvasiyle yasak a ğacayakla şt ı, cinsiyyet a ğac ından yedi. Böylece hiçbir ızdırap ve tasa duymadığıilk hayat ından, maddi — be şeri hayat ına indi.Bu âyetten anlad ığımıza göre insan ın kökü, ferdiyetinin sonlu olduğunugörmü ş, bu eksikliğini cinsel üreme ile telaf ı edip ferden olmasada toplum halinde ebedi ya şamanın yolunu aramış, hayatını, kendindenüreyecek nesillerde sürdürmek istemi ştir. Nitekim a ğacın meyvasm ı,kadının erke ğe ikram etmesinde de bu anlam sakl ı olsa gerektir.İmdi Adem, hiçbir ihtiyaç hissetmedi ği ilk hayat ından, ihtiyaçlarladolu be şer' hayat ına inince Rabbinden birtak ım kelimeler ö ğrendi,yani içine birtak ım 'sözler do ğdu. Onlara göre hareket etti, onlarla eksikliğinibilip Kendisi de, e şi de: "Rabbimiz, biz kendimize yaz ık ettik,eğer bizi affetmezsen ziyana u ğrayanlardan oluruz" dedi. Rabbi de onuntevbesini kabul buyurdu. Zira o, çok şefkatli, çok merhametlidh.Demek ki Âdem, cennet hayat ından inmekle beraber o ruhanihayatından 'tamamen de ilgisini kesmedi. Kendisine verilen akl ına Allah'tanbirtak ım bilgiler do ğdu. Şeytamn yolundan ayr ılıp Hakk'a yönehrtek,yarat ılışına uygun yola dönmek gerekti ğini anladı. Hakk'ayönelince de Allah' ın affına mazhar oldu, yine manen yükseldi. İşteinsanda hem ruhaniyyet, hem de mâddiyet vard ır. İnsanın asıl a ğırtarafı, ruhâniyyetidir. İnsan be şeriyyet gere ği bir hatâ i şlerse hemenruhaniyyetine dönmeli, Hakk'a yönelmelidir ki tamamen şeytanlaşmasın, teybe edip Hakk' ın rahmetine yakla şsın.Adem'in dünyaya inmesiyle Hakk' ın ezdi karar ı ortaya ç ıkmıştır:İnsan şu dünyada, be şeri hayatı içinde devam edecektir. Bu hayat içindezaman zaman insan ın nefs tarafına sapmalar ını düzeltmek, nefsiHakk'ın emirleri çizgisine getirmek için insana yol gösteren peygamberlergelecektir. Kimler o Hak hidayetine uyarlarsa onlara korku olmayacak,onlar asla üzülmeyeceklerdir. Ama kimler de inkâr edip Allah' ınâyetlerini yalanlarlarsa onlar da şeytan ın yolunda kalacaklar, ate şinhalk ı olacaklard ır.İşte bu ayetlerde k ısaca Âdem'in yarat ılışı anlat ılmaktadır. Sonundada "Hepiniz oradan inip" denilmektedir. Böylece hitap, yaln ız


Cüz' 1, Sure: 2 61Adem'e de ğil, bütün çocuklar ına, soyuna yöneltilmektedir. Gerçi Âdemcennetten ç ıkarıbrken nesli, görünürde henüz mevcut de ğildi ama,bilkuvve onun belinde vard ı. Ağacın çekirdekte varb ğı gibi Âdem evlâdı da bir kuvve olarak kendisinde vard ı. Ve Adem'le beraber, bütünsoyu da kuvve olarak dünyaya (be şeri hayata) inmi ş oldu. Şimdi kimbabas ı Adem'in yaptığı gibi şeytanın yolunda gitmekte ısrar etmez deHak yoluna dönerse Allah' ın rahmetine erer, cennete girer. Ama kimşeytamn yolundan ayr ılmazsa onun da varaca ğı yer, ate ştir.Ad em'in yarat ılışı , ba şka yerlerde de anlat ılmaktadır. Kur'ân' ınifadesine göre tüm insanlığın babas ı Âdem'dir. Bütün insanl ık bir köktengelmi ş, sonra çe şitli gruplara ar ılmıştır. Yine Kur'ân.' ın ifadesinegre Adem'in yarat ılışı, çe şitli merhaleler geçirmi ştir. Adem, bu merhalelerdengeçirilerek seçilmi ş, be şeri ve ma'nevi yeteneklerini kazanarakşerefli bir yarat ık olmu ştur. İnsanın bir evrim geçirdi ğinde şüphe yoktur.Fakat bu evrim, tamamen kendi kökünden gelen bir evrin ıdir, birhayvanın ılgunla şarak insan olmasa şeklinde bir evrim de ğildir. Çünkütabiatta türler sabittir, de ğişmez. Hiçbir tavuğun yumurtas ından ku şolmaz, arslan ın yavrusu'köpek olmaz, has ılı her hayvan, Allah' ın koyduğubir kanun ile kendi cinsini korumaktad ır. E ğer maymun evrimle şipinsan olsayd ı, sürekli olarak maymunlar ın evrimle şip insan olmalar ıgerekirdi. Insanl ık tarihinin ba şlangıcından beri hiçbir maymunun insanolduğu görülmemi ştir. İnsan, maymunun insan olabildi ğini tecrübesiyleispat edemediğine, hayvan cinsinin ba şka hayvanlara de ğişmediğide ispat edilmi ş bir kanun olduğuna göre sadece bir ak ıl yürütmeile insamn maymundan türedi ğini söylemek, ilmi olmaktan uzakt ır.İnsanın maymundan geldi ği tecrübe ile sabit olmadığı gibi ilmen dedoğru de ğildir." Vahiy ise bize insanlar ın maymunluğa tenezzülü (ini şi)hakkında baz ı ihtarlarda bulunuyorsa da aksini haber vermiyor."'Buradaki âyetlerin ihtiva etti ği hikmetler:Bu âyetlerin ihtiva etti ği hikmetleri de şöyle sıralayabiliriz:1) Allah, yaratt ığı şeylerin hikmetinden, kullarunn anlayamad ıkları şeyleri sormalarma raz ı olur. Soru, sözle , olabildiği gibi hal diliyle deolabilir. Kendini ara ştırmaya vermek, ak ıl yürütmek, Allah' ın ilhammamazhar olmak gibi yollarla Allah' ın bilgi hazinesinden ilim elde edilebilir.Belki de meleklerin, ilim sahibi olmak için bizim bilmedi ğimiz biryöntemleri vard ır. Burada meleklerin sormasun, bu yönteme, hamletmemizmümkündür.1 Hak Dini, Kur'an Dili, I. 331


62 Bakara Suresi2) Meleklerin dahi bilmedikleri Ilahi s ırlar olursa elbette bizim bilmediğimiz ilâhi s ırlar da olacakt ır. İnsan ın, tüm yaratma esrar ını çözmesimümkün de ğildir.3) Halife sözüyle insan o ğlunun mertebesi belirtilmi ştir. İnsanoğlu, yeryüzünde Allah' ın halifesi oldu ğundan, melekler Allah'a secdeettikleri gibi insan o ğluna da secde etmi ş, ona boyun e ğmişlerdir. Allah'ın verdi ği bu şeref ve ikrama kar şı insan o ğlunun da şükretmesi,Yarat ıcısına kulluktan geri durmamas ı gerekir.4) Âdemi'n teybe edip, günahm ın affedildi ğini bildiren 37 nciâyet ise çok önemli bir konuya işaret etmektedir: H ırıstiyanhğa göreÂdem'in i şlediği bu suç, evlâdmda devam ede ede, isâ'ya kadar gelmi ş ,nihayet Allah, insanlığı bu suçtan kurtarmak için bir insan şekline bilrünüpbir kadının karnına girmi ş, sonra insan olarak Isâ şeklinde dünyayagelmiş, nihayet kendisini feda edip ast ırmak suretiyle insanlığıbu ezeli günahından kurtarmıştır. I şte 37 nci âyet, Âdem'in, i şlediğisuçtan affedilmi ş olduğunu belirtmek suretiyle bütün insanl ığın, ezdisuçtan sorumlu olmad ığını, bu dü şüncenin yanlış olduğunu beyan etmektedir.Hâ şâ Allah, hiç kimseyi ba şkasının suçundan sorumlu tutmaz.Kaldı ki Âdem'in i şledi ği hatâ, görünü şte suç ise de gerçekte Allah' ıniradesinin bir gere ğidir. Zira Allah, yeryüzünde halife yaratmay ı dilemişti. Bu halifenin, yeryüzünde hükümran olabilmesi için bu dünyayainmesi gerekir. Bu da i şte o hatân ın i şlenmesine ba ğlıdır. O hatâ, insanınyeryiizüne inmesi için bir sebeptir. Kald ı ki izah etti ğimiz üzereâyet, mecazi anlam da ta şıyabilir.(f * ), .);;;JG Jcrji li.;)_


C ılz) 1, Sure: 263o 5 ;;; -t , o ..., ' ......4..4...; / J 4 -,4-.),..).53_ (.3...... ....- 31 - se j ı, ...........,.9 oI.,-9 )'1/4,4..., .9 o ..5- I.., ..,.. .5..3, "ı 1. ... -!...9,..... ... .Z,,... ( , n ).-. . , ,..... Ot,..4,.; I (:) ..,.."144J y :1..) I ■ `• ''' .1 (..;-^5.41.->ı.J1J. ...—il J.,..., _ (.5...±. *- L,. - (E ') - •,..) j..._,:- i 1 - j...• ,... O.." 1."j.P4—. °3 ıi „j 5 ;2 _ _ 5 j (t v) „... i."1 _.,.. I ı -‘.j." .. ° s,_ ...._ '..° 15.; _ JI' —- ....9 ° Ç,,- "S,_,Ip .. ' ı......-4-stJ ° -- ° .'i-... o .9 "• o, o o o -o „( t ,),p 09 09 ,ı5, o o .9 09t,İ6•40- Ey İsrailoğulları, size verdi ğim nimetimi hat ırlayın, bana verdiğinizsözü tutun ki, ben de size verdi ğim sözü tutay ım ; (başkasındandeğil), sadece benden korkan! 41- Sizin yan ınızda bulunan], doğrulayıcıolarak indirmiş bulunduğum (Kur'ân)a inanın ve onu ilk inkür eden sizolmay ın ; benim âyetlerimi birkaç paraya satmayın ve benden sak ının.42- Bile bile gerçeği bâtılla bulayıp hakk ı gizlemeyin. 43- Namaz ı k ılın,zeküt ı verin, rüldi' edenlerle (Allah' ın huzurunda e ğilenlerle) beraber eğilin.44- Siz, kitüln okudu ğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendiniziunutuyor musunuz? Akl ınız ı kullanm ıyor musunuz? 45- Sabırla, namazla(Allah'tan) yardım dileyin, şüphesiz bu, (Allah'a) sayg ı gösterenlerdenbaşkas ına ağır gelir. 46- (Allah'a sayg ılı olanlar), Rablerine kavu şacaklarını (gözetir) ve gerçekten O'na döneceklerini bilirler.i 47- Ey ısrailoğulları,size verdiğim nimetimi ve sizi âlemlere üstün k ıldığım ı hatırlayın.48- Ve öyle bir günden korkan ki, o gün hiç kimse kimsenin cezas ını çekmez,kimseden şefaat (arac ılık, iltimas) da kabul edilmez, kimseden fidyede ahnmaz ve onlara hiçbir yardım yap ılmaz.Tefsir :40-48: Bu ayetler, Yahudilerin İslama kar şı tutum ve davranışlarını anlatan ayetler dizisinin ilk halkas ını te şkil eder. Islam dini, Medine'deyayılmaya ba şladığı zaman onun en amans ız düşmanı Yahudiler oldu.Bunlar, Medine'deki münafıkları kışkırtıyor, onları islamın aleyhindedavranışlara te şvik ediyorlard ı. Yahudiler, Medine'den sürgün edilinceyekadar gizli ve aç ık dü şmanhklar ını devam ettirdiler. Bu yüzdenzaman zaman bunlar ın tutumlarını yeren, daha önce kendi pey ğamberlerininde sözlerini dinlemediklerini bildiren ayetler indi. Kur'ân- ı Kerim"dehayat hikayeleri en çok anlat ılan toplum, Yahudi toplumudur.Bunun sebebi, onlar ın durmadan İslama kar şı tuzak kurmalar ı olmuştur.1 bn Mes'nd mushafinda yezunnun yerine yaclemiin yazıldığından bu anlamı tercih ettik.


64 Bakara SoresiAllah' ın Resulii Medine'ye geldiği zaman Yahudileri İslama davetetti. Fakat Yahudiler beklediler. Amaçlar ı, Hz. Muhammed(s.a.v.)inliderliğinde Araplara hakim olmak, sonra da cihan hakimiyeti kurmakidi. Ama Hz. Muhammed'in, kendilerinin milli arzularına alet olmayacağını anlayınca onun ve Islamın en yaman dü şmanı oldular.İsrail O ğulları kimlerdir ?İsrail, kelime itibariyle Allah' ın kulu anlamına gelir. Hz. Ya'kub'ununvanıdır. Onun, Allah' ın halis kulu oldu ğunu belirtir. İsrailoğulları,Hz. Ya'kubun soyundan gelen kimselerdir. Hicaz Yahudilerinin, yahudileşmi ş Arap kabileleri oldu ğunu söyleyenler vard ır. Fakat bu görü ş,doğru olmasa gerek. Eldeki deliller, bu Yahudilerin, Filistin'den Hicaz'agöçmüş İsrail o ğulları olduğunu göstermektedir. Bir kere Kur'ân- ı Kerim,onlara İsrail o ğulları diye hitabetmektedir. Araplar, İsrail o ğlu değildir.Gerçi Yahudilerden bir k ısmı Arap ismi ta şır, fakat bunlar ınbabalar ının adı ibrânidir. Mesela `Abdullah ibn şurya, Rifaca ibn Zeydibn Tabut, Sagebe ibn şa`ya, Numan ibn Açlâ, Useyr ibn Zârim, Finha ş,şas, Sagebe ibn Liftyon, Senana ibn Mi şkem, Uzeyz, Zeyd ibn el- La şit.'Ayr ıca bunlar, kendi aralar ında ibrânice konu şurlard ı . İbn Sa'd' ın,Tabakat' ında anlatt ığına göre Hz. Peyğamber (s.a.v.) Ebu Râfi' Ebul-1-1ukayk' ı vurmak için düzenledi ği seriyye (küçük sava ş) ye Abdullah ibnAtiyk'i kumandan yapmıştı. Çünkü Abdullah, az ıcık ibranice konu ş-mas ını bilirdi. Aynı zamanda Hz. Peyğamber (s.a.v.), Zeyd ibn Sabit'eibranice ö ğrenmesini emretmi şti. Bütün bunlar, Hicaz Yahudilerinin,İsrail Oğulları olduklarını gösterir. Belki aralar ında Yahudile şmiş Araplarda vard ı ama esas itibariyle bu kabileler, bu bölgeye göç etmi ş İsrailo ğullarından idiler.Mil:adi 70 yılında Romahlar, Yahudileri kırıp geçirmi ş, sağ kalanlarda dünyanın çe şitli yerlerine da ğılnuşlardı. Demek ki Hicaz bölgesiYahudileri de MilMm birinci ve ikinci as ırlarında Yek-ib'e (Medine'ye)geldiler, bunlardan bir k ısmı da Şam—Ye'grib yolu üzerinde bulunan- Rura'ya, Fedek'e, Teyma'ya yerle ştiler. Oralarda oturanAraplara, Araplar ın Ismail soyundan, kendilerinin de İshak soyundangeldiklerini, her ikisinin de Hz. İbrahim'in o ğlu olduğunu, bundan dolayıkendileriyle Araplar ın amcazade olduklar ını söylemek suretiyle onlardaniyi muamele gördüler. Filistin'de çiftçilik ve ticaretle u ğra şan bu adamlar,Hicaz'daki topraklar ı işledikleri gibi ticaret ve tefecilik yaparak dazengin oldular.1 İbn Hişâm, es-Siretu'n - Nebeviyye, III, 160 - 161, M ısır, 1355/1936; İbn KIM, at-Tabaktıtu'l-Kubrâ,III. 135


Cüz' 1, Sure: 2 65Yahudilik, Miladi be şinci as ırda Hicaz'dan Yemen'e geçti. Baz ıHimyer kırallar ı ve kabileleri de Yahudi dinine girdiler. Fakat Habe şistilası sonunda Yahudilik Yemenden silindi. Hz. Peygamber ve DörtHalife devrinde Yemen'de Yahudi bulundu ğuna dair bir kay ıt yoktur.Yahudilere hitabeden, onlar ın davranışlarını anlatan yukar ıdakiayetler, müslümanlara . baz ı dersler vermektedir. Şöyle ki:Allah'ın nimetini hat ırlayıp şükretmek, verilen sözde durmak, peyğambereve Kur'ân'a inanmak, söyledi ği sözü önce kendisine tatbiketmek, ba şkalarına öğüt verirken kendisi yasak k ılınan şeyleri yapmamak,Allah' ın huzurunda e ğilen cemaate kat ılıp onlarla berabernamaz kılmak, sabır ve namaz ile Allah'tan yard ım dilemek lazımdır.Yüce Allah, Yahudilere: ".Kur'ân'i ilk inkar eden siz olmay ın" demektedir.Oysa Kur'ân' ı ilk inkar edenler, Yahudiler de ğil, müşrikleridi. Buratla kasdedilen, Medine devridir. Medine devrinde Kur'ân' ın,karşısına ilk çıkanlar, kitap ehli olan Yahudiler olmu ştur. Yahudiler,Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in gerçek pey ğamber ve Kur'ân' ın da ilahi birkitap olduğunu bile bile inkâra kalkm ışlardır. Yüce Allah, onlara diyorki:Ey İsrail O ğıılları;siz, Hz. Muhammed'in pey ğamber olduğunu biliyordunuz,hattâ o geldiği zaman `onunla birle şip başka millertlere hakimolacagınızı söylüyordunuz. O gelmezden önce gelece ğini müjdelerkeno gelince Medine'de onu ilk inkar eden, siz olmay ın."Allah' ın âyetlerini birkaç paraya, satmak" tabirine gelince buradayahudilerin bile Dile hakk ı gizlediklerine i şaret edilmektedir. Yahudi bilginleri,Tevrat'ta, Son Zamanda gelecek peygamberin vas ıflarını görmüşler,Hz. Muhammed'in, Tevrat'ta gelece ği haber verilen Son Zaman peygamberiolduğunu anlamışlardı. Fakat ona inand ıkları takdirde rütbelerininelden gidece ğini, menfaatlerinin zedelenece ğini düşündükleri için onuinkâr ettiler, "Bu, Tevrat'ta haber verilen pey ğamber de ğildir" dediler.Hatta tarihi kayıtlara göre onlar, Tevrat'ta Hz. Muhammed'in vas ıfların'anlatan âyetleri gizlediler, de ğiştirdiler, hazan da onlar ı kasdenyanlış biçimde yorumlad ılar. Böylece Allah'ın, ayetlelini birkaç para,azıc ık dünya menfaati kar şılığında satmış oldular. İşte Allah' ın ayet-,lerini satmak, dünya menfaati için onlar ı yanlış yorumlamak veya değiştirmek,bozmak demektir.Her çağda mevki ve menfaat için dini, bile bile yanlış yoru ırdayan.-lar, dinin gerçeklerini gizleyenler vard ır. Bir mevki elde edebilmek veyamevkiini koruyabilmek için âyetleri, iktidardaki idarecilerin ho şuna


66 Bakara Suresigidecek biçimde yorumlayan, icab ında haram olan bir şeyi helal gösteren,üç be ş kuruşluk menfaat kar şılığında dinlerini satan sözde din adamlar ıvardır. İşte Kur'an böylelerine ihtar ediyor, "Birkaç para için Allah'ınâyetlerini satmayın" diyor. Zira dünya geçicidir. Bu geciçi hayat bitipde ruh, âhirete do ğunca dinini verip dünyay ı alan adamlar, asl ındacevher verip, vücudunu yakacak ate ş satın aldıklarını, kendi elleriylekendilerini ate şe att ıklarını anlarlar ama o zaman i ş işten geçmi ş olur.Baz ı bilginler, bu âyete dayanarak Kur'an ö ğretme kar şılığındapara alınamayaca ğını ileri sürmü şlerse de bu do ğru değildir. Herkesuğra ştığı iş kar şılığında bir ücret al ır. Bilginlerin ço ğunluğu bu kanaattedir.Buhari'deki bir hadiste bunun caiz ,oldu ğu şöylece beyan edilmektedir:"Ald ığınız en güzel ücret, Allah'ın kitabı(nı öğretme) karşılığında aldığınız ücrettir."' Öğretim karşılığındaalınan ücret, ki şinin harcad ığı çaba ve vaktin kar şılığıdır.Burada kar şılıklı menfaat vard ır. Öğrenci öğrenmekte, ö ğretmen deçabas ı karşılığında ücret almaktad ır. Bu, Allah' ın âyetlerini satmak demekdeğildir. Allah'ın âyetlerini satmak, bile bile menfaat için onlar ıtahrif etmek, manas ını gizlemek, yanl ış yorumlamak, has ılı, hakkı gizlemektir.Kur'ân ö ğretmede hakkı gizlemek veya de ğiştirmek diye birşey stiZ konusu de ğildir. Bilakis Hak öğretilmiş olur. Elbette bu meslek,mübarek bir meslektir. Ama bu, ö ğretim için böyledir. Dini görevleriyapma kar şılığında yine ücret alınır. Fakat yaln ız Kur'ân okuma kar şılığındapara al ınmaz. Ahnan para, okunan Kur'ân' ın kar şılığı değil, harcananvaktin kar şılığıdır. Harcanan vakit için bir miktar para al ınabilir,Yoksa Kur'ân' ın değeri biçilmez. Para ile Kur'an okumay ı meslek edinmekdoğru de ğildir.Rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamber (s.a.v.) devrinde Medine'dekiYahudi hahamlar ından baz ıları, kendilerine gizlice gelip Hz.Muhammed hakkında ne dersin diye soranlara, do ğrudur, derler, Allah'ınResnlüne uymay ı emrederlermi ş. Fakat kendileri, cemaatlerindenellerine geçen hediyelerden, vergilerden mahrum kalmak endi şesiylePeyğambere tabi olmazlarm ış. Bazıları da sadaka veriniz diye emreder,kendileri vermezlermi ş. Diğer bazıları da Allah'a itaat ediniz, âsi olmaynuz,namaz k ıhnız, rükü ediniz derler, fakat kendileri bu sözlerinitutmazlarmış . İşte Cenab ı Hak, başkalarına iyiliği emredip sözlerinikendileri tutmayan kimseleri uyarmaktad ır. İnsanın sözünün etkiliolabilmesi için önce kendisinin o söze uymas ı gerekir. As ıl öğüt,insanın sözden çok hareketleriyle, davram şlaıiyle verdiği Sğüttür.1 Butıiırl, Ictıre, 16 ,


aiz): 1, Sure: 2 67Ba şkalarına iyiliği emredip kendileri yapmayan insanlar ı uyarançe şitli hadisler vard ır. İbn Hanbel, Müsned'inde şu hadisi ıivayet etmiştir:"Mi'rac'a çıkarıldığtm gece, dudaklar ı, ateşten makas/al-la kesilenbir topluluğun yanına geldim. Bunlar kimdir, diye sordum. Dediler kiBunlar, dünyada insanlara iyiliği emredip kendilerini unutan, ümmetininhatipleridir."' Yine hem Buhâri ve Müslim'de, hem de Müsned'de yeralan bir hadiste şöyle buyınulmuştur: "Kıyamet günü adam getirilir,barsaklarına işleyen ate şin şiddetinden değirmen etrafında dönen mer -kep gibi k ıvranıp döner. Ate ş halkının hayali, onun karşısına çık ıpona : Ey falan sana ne oldu, sen bize iyiliği emreder, bizi kötülükten menetmezmiydin? derler. Evet, der, ben size iyili ği emrederdim ama kendimyapmazdım, sizi kötülükden menederim ama kendim yapard ım. " 245 nci ayet, sab ır ve namaz ile Allah'tan yard ım istemeyi emretmektedir.Gerçekten sab ır, çok ac ı olaylar ı tatlı sonuca bağlar. İnsanruhunu dayan ıklı yapar. İnsanın ba şı sıkıldığı zaman ibadete sar ılırsaruhu aç ılır. Peygamberimiz (s.a.v.) de bir dert, bir ızdırap zaman ındanamaz k ılmayı tavsiye etmi ştir. Öyle ya insan s ıkıldığı zaman huzurile bir abdest ald ı mı ferahhk duyar. Rabbinin divamna durup i şiniO'na havale etti mi gönlü ferahlar. Ama bu, inkarc ılara, münafıklarazor gelir. Fakat Allah'a inanan, O'ndan korkanlar, her zaman O'nayönelirler, yard ımı O'ndan beklerler. Çünkü onlar, sonunda Allah'adöneceklerini bilirler, dünyada her olay ile smanmakta olduklar ınıanlarlar.Son ayette de Cenab ı. Allah, tekrar İsrail Okullarma verdi ği nimeti,bir zamanlar kendilerini âlemlere üstün, di ğer 'milletlere hakim k ıldığınıhatırlamalarm ı ve kâfirlere hiçbir iltimasm yap ılmayacakı kıyametgününden korkmalar ım bildirmektedir. Bu ayetlerde, İsrail O ğullarmanimet vermi ş olduğuna, bir zamanlar onlar ı diğer milletlere hakim yaptığına kısaca i şaret buyurmu ştur. Şimdi yüce Allah, bu söylediği özetiaçmak için İsrail Oğulları= hayatından yeni sahneler anlatmağa başlayarakbuyuruyor ki:• -L",„11e j-.9 „(...1A o 9 A 0. ,-•. , y(,)„ - j. j...• ° .5 - oe - ...I.1 İbn Kedi., I. 82 Aynı


68 Bakara Suresit , .. A ....5..-. _ ... 0 , ...(5"-4-4 G L.-. i J - ,) i ‘.° . , C.) i .7 c:).) j-1. 5 CI; * 5 °;-i - o( ") .' . ÇN)e...... , ... _. L,..„... „... Ç..J


Cüz' 1, Sure: 2 69zans k ırallar ına Kayser veya Hirakl denirdi ise M ısır kırallarına daFircavn denirdi.Mısır kıralı, korkunç bir ru'ya görmü ş. Rü'yas ında Kudüs'tençıkan bir ate şin, kıptilerin yani Mısırhların evlerine girdi ğini, yalnızİsrail Oğullarmın evlerine girmedi ğini görmüş. Bu ru'yan ın., İsrail Oğullarıaras ından ç ıkacak bir erkek eliyle saltanat ının yıkılacağına delâletettiğini anlamış, bundan dolayı İsrail Okullar ından, doğan erkek çocuklarınöldürülmesini emretmi şti. Erkek çocuklar ı öldürtüyor, kızları sağbırakıyordu.' Böylece saltanat ım koruyaca ğım sanıyordu. Bundan ayr ıolarak da İsrail Okullar ını çok ağır işlere ko şuyordu. Aslında yüce Allahİsrail okullarını bu olaylarla deniyor, sınavdan -geçiriyordu.Neticede Fir'avn' ın tedbiri, Allah' ın takdirine engel olamad ı . İsrailOkullarından binlerce çocuk öldürülmesine ra ğmen, yine onlar aras ındadoğan bir çocuk, annesi tarafından sandık içine konulup nehre at ıldı .Sandık içinde nehir boyunca gelen çocu ğu, Fir'avn' ın ailesi alıp evlâdedindi. İşte bu çocuk Musa idi. Hz. Musa, Hz. İbrahim soyundan gelir.Nesebi şöyle zikredilir: ibrâhim, - tak ı:4, - Ya(k ılb, - Lavi, Kâhis,Yarsih, - (imxan, - Müsâ. Muhakkak ki Musa ile İbrahim aras ındadaha birçok baba vard ır fakat bunlar en ünlüleri olabilir.Fir'avn' ın elinde büyüyen Musa, sonunda pey ğamber oldu, İsrailOkullarını Mısır'dan alıp Flistin'e götürmek istedi, Fir (avn ve adamları,İsrail Okullarını yakalamak için onlar ın ardına düştüler. Fakat Allah' ınemriyle Musa, mu'cizeli asasiyle denize vurunca deniz ikiye ayr ıldı ,Musa ve adamlar ı geçtiler. Fircavn ve adamlar ı da denizde aç ılmış bulunanyola girince deniz kapand ı, böylece Fir"avn, ordusuyla birlikteboğuldu. Bunlar, İsrail Oğullar ına Allah' ın bir lûtfu idi. -Ama kendileriniböylesine lütuflara mazhar k ılan Allah'a kar şı İsrail oğulları nankörlükettiler, Hz. Musa'n ın sağlığında dahi altundan yap ılmış buza ğıya taptılar. Yani içlerini dünya ihtiras ı sard ı. Dünyadan ba şka bir şey düşünmezoldular.Hz. Musa Aleyhisselarn, kavmini kurtar ıp Filistin'e getirdikten sonraTür-i Sinâ'ya çekilmi ş, orada kırk gün kalıp gece gündüz ibadetle me ş-gul olmuştu. Bu ibadet ile ruhi tekâmillünü tamamlam ış, Allah' ın bizzathitab ını işitmiş, kendisine Tevrat levhalar ı verilmişti. Fakat Hz.Musa'nın Tur'da bulunduğu sırada toplumu, kuyumcu SamirPnin yaptığıaltun buza ğıya tapt ı, Kavminden baz ıları Hz. Musa'nın vekil bıraktığıHz. Harun'un sözünü dinleyip tevhidden ayr ılmamıştı ama diğer-2 Kitabı mukaddes, Ç ıkış, Bab: 1, âyet 11-22 ye halimiz4.


70 Bakara Suresiteri altun buza ğıya tapmışlard ı. Musa döndü ğü zaman kavminin bozulupsapt ığmı gördü. "Haydi teybe edin, kendinizi öldürün" dedi. Bu kendiniziöldürün tabiri üzerinde üç mana verilmi ştir:1) İsrailo ğullarımn tevbesi, birbirini öldürmek şeklinde idi. Elinekılıcı alan herkes, baba o ğul demeden rastlad ığnıı öldilrürdii°. Fakatböyle bir halde geriye katillerden ba şkası kalmaz, toplum mahvolurdu.2) İbn Abbas'a dayanan ikinci yoruma göre Hz. Musa, buza ğıyatap. anlar ı Allah' ın emri veçhile oturtmu ş, tapmayanlar da ellerine hançerlerialmışlar. Zifiri karanlık olunca bunlar birbirlerini öldürme ğe başlamışlar.Nihayet karanl ık açılıncaya kadar yetmi ş bin kişi öldürülmü ş.Öldüren de, öldürülen de affedilmi ş2. Bu doğru ise şu anlamı ya şır: Toplumöylesine bozulmu ş ki çetin bir iç savaş ba şlanUş. Bu iç sava şta birçokinsan öldükten sonra nihayet bar ış olmuş, toplum düzelmi ş .3) Üçüncü mana ise tasavvufi manad ır. Mutasavv ıf müfessirleregöre "Kendinizi öldürön" ifadesi daha derin bir mana ta şımaktadır.Buradaki öldürmekten maksat, d ış vücudu öldürmek de ğil, nefsin şehvetlerini,kötü duygular ını öldürmektir. Vücudu de ğil, nefsi, yani insanınegosunu, bencilliğini öldürmektir. Nefis öldürülünce, onun kötüduyguları yok edilince ruh düzelir, insan ruhu vesveselerden kurtulupyücelir. İşte âyetin kasdı, insanı kötülüklere sevk eden baya ğı duyguları , ,Teybe ettikleri için Allah İsrail Oğullarını affetti. Fakat onlar ınisyanı bununla bitmedi. Daha da ileri giderek Allah' ı açıkça görmekistediler. Tefsirlerin nakline göre bu teybe olayından sonra Musa kavmindenbaz ı insanlar, Allah' ın Musa ile konuşmasını duymak istemi şler.O da imanlar ı kuvvetlensin diye kavminin içinden yetmi ş kişi seçipTur'a götürmü ş. Tur'da Hz. Musa'ya gelen vahyi gören bu adamlar:"Hayır, biz Allah' ı açıkça görmedikçe sana inanmay ız." demişler.İnsanın Allah' ı görmesi mümkün de ğildir. Bu adamlar, muhal ulanbir şeyi istemekle Alldh'ın gazabını hak etmi şler. Kendilerini korkunçbir ses yakalam ış, hepsi bu korkunç gürültünün tesiriyle bay ılıp, olduk-'ları yere yığılmışlardır. Aslında ölmemişler ama ölü gibi yerinden kımıldayamaz,bir şey anlayamaz duruma gelmi şler. "Siz bak ıyordunuz"1 Kitabı Mukaddes, Çıkış, 33. btib ın 27-28 nd Liyetleri, buza ğıya tapanlar hakk ındakihükmü şöyle açıklıyor: " İsrailin Allahı Rab şöyle dedi: Herkes &ham beline ku şansın veordugâhto kap ıdan kap ıya dolaşsm ve herkes kendi karde şini ve herkes kendi arkada şını veherkes kendi kom şusınıu öldürsün. Ve Levi o ğulları, Musa'nın söylediği gibi yaptılar ve okavimden üç bin adam kadar dü ştü."2 İbn Kesir, I. 92nefsin alt güçlerini öldürmektir.


Cüz': 1, Süre: 2 71cümlesi, bunların ölmediklerini gösterir. Demek ki korkunç gürültüyeyakalan ınca öyle peri şan bir halde yığıhp kalmışlar ki bakıp durduklarıhalde hareket edemiyorlarm ış. Nihayet Hz. Musa'mn. Allah'a yalvarması ile bu adamlar-tekrar normal durum.larma dönelürühnii şlerdir.Bir kıs ım müfessirlere göre de bunlar gerçekten ölmü şler, sonraAllah, bunları diriltmiş. Bir rivayete göre de baz ıları ölmüşler, baz ılarıde ölenlere bak ıyormu ş. Sonra bakanlar ölmü ş, ötekiler diriltilmiş .Bunlar çe şitli rivayetlerdir. Herhalde bunlar ın gerçekten ölmey ip, ölügibi bir hale düşmüş olmaları daha isabetli bir görü ş olsa gerektir. Do ğ-rusunu Allah bilir.e:."(:■„:;,:ıı1;;CS ğ‘54:1 C;;_,.:£1:, C.") C.(a v) 'fi2; -57— Buluta üstünüze gölgelik çektik, size kudret helvas ı ve bildtre ınindirdik : "Size verdi ğimiz güzel r ız ıklardan yeyin" (dedik). -Ama onlarbize değil, kendi kendilerine zulmediyorlard ı .Tefsir:57- Bu ayette belirtildi ğine göre tih(çöl)de İsrail O ğullarımn üzerinebir bulutla gölge yap ılmış ve ağaçlardan kendilerine bol bol reçinelerverilmi şti. Ali ibn Ebi Talha'nın İbn Abbas'tan nakletti ği tefsire göreel- ınenn, ağaçlara inen, İsrail O ğulların ın beslendi ği gıda idi. Türkçeyekudret helvas ı diye tercüme etti ğimiz el-menn'e çe şitli mânalax verilmiştir.Katâde'ye göre bulunduklar ı yerde İsrail Oğullarının üzerineinen kardan beyaz, baldan tatl ı bir şey yağardı. Tan yerinin ağarmasiylegüne şin doğmas ı aras ında ya ğan bu g ıdaya el-menn denmiştir. Sa-.bahleyin herkes, bir günlük yiyece ğin alır, onunla ertesi güne kadaridare ederdi.Müfessirlerden kimi el-menn'i yemek, kimi de içilecek şey diyetefsir etmi ştir. Ayetin ruhundan anla şılıyor ki el-merın, İsrail Oğullarına,çalışmadan, zahmet çekmeden verilen yiyecek ve içecelderdir. 1ız bir tek çe şit gıda de ğildir. Zahmetsiz olarak kendilerine verilen Yalnbütün gıdalar ın adıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.): ;UI1 İl n Kes2r, Tefsir, I. 95


72 Bakara Suresibuyurmu ştur.: Kem'e (mantar) menn'dendir, suyu göze şifadıı ."'Demek ki Cevab ı Hak, İsrail O ğullarına gökten bolluklar vermi ş ,ağaçlardan akan reçineleri, üstlerinde uçan b ıldıremlar ı kendileriner ız ık olarak ihsan etmi ş, onlara daha ba şka bereketler vermi şti.Fakat onlar, bu nimetlerin de kadrini bilmemi ş, haks ızlık etmi ş, yoldansapmışlar. Ama do ğru yoldan sapmalar ının zarar ı yine kendilerinedokunmuş, haks ızhklar ı, kendilerini peri şan etmi ş. Zira insanlar ın yaptıklarıkötülükler Allah'a zarar vermez, kendilerini mahveder. İnsantaşkınlık yapmak, edep s ınırım a şmakla hem dünyada hem de âhirettekendi gelece ğini berbad eder. Yapt ığı kötülükler kendi ba şına dolarnr,kendisi için yıkım ve azâb olur.o.$:::!....,',,- :::, ı-4::,—.11...& :i ":(_,:Jzo.11 J — o ... .1-_k. j_1:.-o ' l'e - , . e- , _f- ' • - •s!, ° -_; °.4...,, ı,_..-.1-1, -,..)...k_ ıı -J ..C.:3 (. A)* 5-,CA:12:- * '-,_t * ;...+3-; 9 :12._,- ' ' - :, -,...it- 3 ı-cJ.,..:....: ."L.,:„. T J°_, 11_,Q:ii -c,,...,,L. )1 -sp L:3,;:;1-J °,5_ -J(..;, , , „ ,4-., aJ Lsw.,- 4 --.. - 9,-,,, J k° `') C.)i-i...,..:o_., IJ-A-_,.( 4.,_., A,_,-.J1- , , - ...•u r'«.ç ±: t;1 *J1' fi 4 .::■■ 4 : vj_ C i :): r.>,i ..■ C04:5k.J. ,1 t.:,..ii_io°o .9 o 9o3—A-1:P .C;J . ) ol„W1.4.5. U.;se o 9 .o ..."c 9N.k—il—J (3 .5 I j—İf03, o , o , o 9 o,e o ,-, , o.),11 1_47-';C:ç ",!..11":5 gulJ'e-4 :"1..;;LJ -950_;-..J,• -,• _-.ı• °.51'3.9Y )ooJ7"94-i ‘.7J1 Tirmi4 T ıbb, 22


Cüz' 1, Sure: 2 7358- Demi ştik ki : " Şu şehre girin, oradan dilediğiniz yerde bol bolyeyin; secde ederek kap ıdan girin ve "ltiga (ya Rabbi, bizi affet)" deyin ki,biz de sizin hateilann ız ı bağışlayalım, biz güzel davrananlara daha fazlasn ıda veririz." 59- Derken o zalimler, onu kendilerine söylenenden ba şka birsözle değiştirdiler. Biz de yapt ıkları kötülüklerden dolay ı o zulmedenlerinüzerine gökten bir pislik(azab) indirdik.60- Bir zaman da Musâ, kavmi için su (yağmur) istemi şti; "Asün'lataşa vur", demi ştik. Bunun üzerine ta ştan on iki göze f ışk ırmıştı. Herbölük, kendi içecekleri p ınarı bilmi şti : "Allah' ın rızk ından yeyin, için veyeryüzünde bozgunculuk yaparak (şuna buna) sa/d ırmay ırt."(demi ştik).61- Hani siz demi ştiniz ki : "Ey Musa, biz bir yeme ğe dayanamayacağız,bizim için Rabbine duâ et de bize yerin bitirdi ği sebzesinden, kabağından,sanmsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." (Musa): "İyi olan ı ,daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, orada sizeistediğiniz var," demi şti. Üzerlerine alçaklık ve yoksulluk damgas ı vuruldu;Allah'ın gazab ına uğradılar. öyle oldu, çünkü onlar, Allah'ın ayet-Terini inkür ediyorlar ve haks ız yere pey ğamberleri öldürüyorlardı . İsyanadaldıkları, s ınırı aştıkları için bunu hak ettiler.Tefsir:58-61 : İsrail O ğulları, Mısır'dan kurtulduktan sonra kendilerine, atalarıYa'kub'un yurdu olan Arz- ı Mukaddes'e girmeleri, orada oturan kâfirAmalika kavmiyle sava şmalar ı emredildi. Yılgınlık gösterdiler, sava ş -ınaddar. Bu yüzden ceza olarak Allah, onlar ı Tih(çöl)e sürdü. K ırk yılTih'te kald ıktan sonra Nun o ğlu Yitşa` kumandas ı alt ında Beyt-i Mukaddes'eyürüdüler ve oray ı fethettiler. Allah, onlara fethettilderi şehrinkap ısından secde ederek yani böbürle ıımeden, alçak gönüllülükle,Allah'a kar şı boynu e ğik bir vaziyette girmelerini ve girerken de "hitta"demelerini emretti. Fakat İsrail Oğulları, bu emrin hilâfn ıa hareket ettiler,şehrin kap ısından kibr ile girdiler. "klitta" bizi affet, bizi ba ğışlademektir. Böyle diyeeekleri yerde "hinta" dediler IJinta bu ğday demektir.Af yerine menfaat istediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:"İsrail OğnIlarına : 'Beyti Makdis'in kap ıs ından eğilerek (tevazuile) giriniz ve 'Hifta (bizi ba ğışla)' deyiniz denildi. Onlar ise k ıçlarıüzerine emekleyerek girdiler ve (emrolunduklar ı kelimeyi de ğiştirip)habbe fi şacara (bize bu ğday, ba şağında tane ver) dediler."1İşte böyle yoldan ç ıktıklar ı için Allah onlar ın üzerine azâb indirdi,hastalıklara, sıkınt ılara u ğradılar.1 Buhtırt, Tefstr, 4; Müslim, Tefsir, 1; Fethu'l-Bari bi şarhi sahthll-Buhârt


74 Bakara Suresi60 net âyette yine İsrail Oğullarma bahsedilen nimetlere I şaret edilmektedir.İsrail O ğulları, çölde susuzluk çekiyorlard ı. Hz. Musa, kaymiiçin Allah'tan su istedi. Yüce Allah, Hz. Musa'ya asasiyle kayaya vurmasmıemretti. Musa, kayaya vurunca kayadan on iki kaynak f ışkırdı .İsrail O ğullar ı, on iki kabileden olu şmakta idi. İşte her kabile için bukayadan bir kaynak do ğdu. Her-kabile, kendisine mahsus kaynaktansuyunu ald ı. Kendilerine: "Allah' ın verdiği r ızıktan yeyin, için, yer yüzündebozguneuluk yapmay ın" denildi.İsrail Oğulları, bu çölde Allah' ın lütfetti ği kudret helvas ı, bıldırcıneti gibi külfetsiz r ızıklara, kayalardan fışkıran mu'cizevi sulara ra ğmentek tip yiyece ğe dayanamad ılar, sebze, kabak, so ğan, sarımsak, mercimek:gibi g ıdalar istediler. Oysa istedikleri, kendilerine lâtfedileniu altındaolan şeylerdi. Bundan dolay ı Hz. Musa, onlara: "Siz, daha üstünolanı, daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? öyle ise şehre inin."dedi. Gerçi İsrail O ğullarmın, orada yedikleri, tek tip g ıda idi ama, ondaAllah'ın lütfu ve o hayatta Allah' ın feyzi vard ı. Onun ma'nevi değeriçok büyüktü. Öteki g ıdalar her yerde bulunabilirdi fakat o ilahi feyizve nimetler ba şka yerde bulunamazd ı. Elbette tek tip g ıda, insana yeterlideğildir. Fakat bu g ıda bir ilahi lütuf olarak, külfetsiz veriliyor veonunla insan ruhuna feyiz ve huzur doluyorsa ondan , hayırlı bir rızıkolamaz, öylesine geçirilen bir hayattan daha üstün bir hayat bulunamaz.Ama onlar, içinde ya şadıkları bu mutlulu ğun kadrini bilemediler.Oradan ayr ıldılar, fakat sapt ılar, Allah' ın gazabına uğradılar.Üzerlerine alçakhk ve meskenet binas ı kuruldu. Yenilgiye u ğradılar,a ğır vergiler alt ında kald ılar. Çünkü onlar, Allah ın âyetlerini inkârediyorlar, haks ız yere pey ğamberleri öldiirüyorlar, isyan ediyorlar,haddi a şıyorlard ı. S ınırı aşan, haktan sapan her toplumun u ğrayaca ğısonuç da yenilgidir, zillettir.k *J j fi k _10.«rn fi-9 o o 9.> U-Ş,40 j:TV1 .guL,e "-•(.■4')"9 o e 3;51 - :CP 'L;62- Şüphesiz İman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sübiiler,bunlardan kim ki Allah'a ve âhiret gününe inan ır, iyi- bir iş yaparsa elbetteonlara, Rableri katında mükâfat vardır ; onlaı'a korku yoktur ve 'Onlarüzülmeyeceklerdir.


Cüz': 1, Sure: 2 75Tefsir:62— Yüce Allah, yukar ıdaki âyette s ınırı a şanları sayıp onların gazabave azâba düçâr olduklar ını anlatt ıktan sonra bu âyetle de bir istisnayapıp Kitap ehli olan milletlerden: yani mü'minlerden, Yahudilerden,Hınstiyanlardan ve Sabiilerden, Allah'a ve ahiret gününe inan ıp iyi işyapan kimselere..korku olmadığını, onların üzüntüye ve s ıkıntıya uğramayacaklannı bildirmektedir.Tabii bu âyetin hükmüne göre Allah'a, Kur'ân ın tanımladığı biçimdeşirksiz inanmak, Uzeyr'i veya Isa'y ı Allah'ın o ğlu saymarrıak,âhirete de lâyiki veçhile inanmak, bunun yan ında Islam dinine gitmesedahi Kur'ân' ın Allah kelâmı, Hz. Muhammed'in de hak peygamberolduğunu inkâr etmemek lâz ımdır. Nitekim: "Rabbimiz Allah't ır, deyipsonra doğru olanların üzerine melekler iner : 'Korkmay ın, üzülmeyin,size söz verilen , cennetle sevinin' (derler)."' âyetinde de Allah'a inananlarıncennete gireeekleri haber verilmektedir.Müfessider, genellikle Kitap ehlinden Allah'a ve âhirete inanm ışolan kimselerin ancak Hz. Muhammed(s.a.v.) e inan ıp müslüman oldukları takdirde güvene kavu şup, âhirette üzüntüye u ğramayaeaklankanaatindedirler. İbn Kesir der ki: Musa'ya inanan ve iyi amel i şleyenlerin,iman ve amelleri, Hz. İsâ gelinceye kadar makbul idi. O geldiktensonra Musa dinini b ırakıp Isa'nın emirlerine uymayanlar ın, iman veamelleri• makbul de ğildir. Keza İsa dinine uyanlar ın iman ve amelleride Hz. Muhammed(s.a.v.) gelinceye kadar makbul idi. O ğeldiklten sonraİsa dinini bırakıp Hz. Muhammed(s.a.v.)in sözleriyle , amel etmeyenleriniman ve amelleri de makbul de ğildir.Fakat kanaatimize göre âyette böyle bir kay ıt yoktur. Ayet mutlaktır.Kur'sün' ın tan ımladığı biçimde Allah'a ve âhirete inanan herkesingüvene kavu şup üzüntüden kurtulaca ğı ifade edilmektedir. NitekimAli İmran Suresinin 113-115 nci âyetleri de bunu ifade etmektedir:"Ama hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde öyleleri var ki gece saatlerindeayakta durup Allah'ın âyetlerini okuyarak secdeye kapan ırlar.Allah'a ve âhiı:gt gününe inanırlar, iyiliği emredtr, kötülükten menederler; hayır işlerine koşuşurlar. İşte onlar iyilerdendir. Yaptıkları hiçbiriyilik inkâr edilmeyecektir. Şüphesiz Allah, (günahlardan) korunanlarıbilir."Tefsirini yapnaakta olduğumuz âyette dört kavimden söz edilmektedir:Âmenü: inananlar; hâdü: Yahudi olanlar; en-Nasârâ; H ınstiyanlar,es-sâbPün: şâbliler.1 Fussilet Suresi: 30


76 Bakara SuresiNa şârâ, Na şranrnin. ço ğuludur. Na şrâni, hıristiyan demektir.Şabillere gelince bunlar hakk ında çe şitli tefsirler vard ır. Şöyle ki:1- Şâbiller, ın.edisilerle Yahudi ve h ıristiyanlar aras ında bir topumdur.Kendilerinin özel bir dini yoktur.2- Şâbiiler, Kitap ehlinden bir fırkadır. Zebur okurlar. Bundandolayı Ebu Hanife, bunlar ın kestiklerinin yenilece ğine, bunlarla evlenilebileceğine hükmetmiştir.3- Şâbliler, meleklere tapan bir topluluktu.4- Şâbiiler, Musul'da oturan, "Allah'tan ba şka tanr ı yoktur" diyen,fakat herhangi bir pey ğamberi, kitab ı ve ameli bulunmayan birtoplum idi. Hz. Peygamber de "Allah'tan ba şka tanr ı yoktur" dediğiiçin, başlang ıçta mü şrik Araplar ona ve arkada şlarına " şâbii" demiş -lerdi.5- Râzi'ye göre Şâbilleı •Allah'ın dünyanın idaresini yıldızlara b ı-raktığma inanıp yıld ızlara tapan bir milletti. Bunlar, İbrahim Aleyhisselâm'ın,doğru yola getirmek için gönderildi ği k avim-di.6- tbn Kesire göre Şâbiiler konusunda en do ğru görü ş, Miicâhid veVehb'in görü şüdür. Onlar bu konuda şöyle demi şlerdir: Şâbliler, neyahudi, ne h ıristiyan, nemecusi, ne de mü şrik olmayan, kendi yaratılmışbulunduklar ı tabii halleri üzere kalan millet idi. Bunlar ın, tabi olduklarıbelli bir dinleri yoktu.'Hâlâ Irak'ta Şabii denen birkaç âile mevcuttur. Bunlardan, üniversitetalebesi olan bir genç, 1973 yılında Bağdad'da bizimle beraber mescidegelip namaz k ılmıştı. O gençten edindi ğini bilgiye göre Şâbiller,hırıstiyanhlda yıldızlara tapma dininin bir kar ışımı dır. Büyük ölçüdehır ı stiyanh ğm etkisin dedi r, -)11311 ° » ı- 3 - o(") 1:4- e4:u1('‘ -( *j--- )°('\.)- -.;„,, 0. „ ,L4- -1 11311 Kesir, I, 104


Cüz' 1, Sure: 2 77Co C»63- Bir zaman da sizin sözünüzü alm ış, üzerinize dağı kaldırmıştık"Size verdi ğimizi kuvvetle tutun, içinde olan ı hatırlayın ki (azabımızdan)korunasınız" demi ştik. 64- Ard ından yine dönmü ştünüz ; eğer Allah' ınsize iyili ği ve ınerhameti olmasayd ı , elbette ziyana uğrayanlardan olurdunuz.65- Cumartesi günü, içinizden azg ınhk edenleri, elbette bilmi şsinizdir; işte onlara : "Aşağılık maymunlar olun" dedik. 66-- Ve bu cezeıy ı,önündekilere ve ard ından geleceklere bir ibret, (azüburuzdan) korunanlarada bir öğüt yapt ık.Tefsir:63-65 nci âyetler de İsrail O ğullarının hayat ından bazı sahneler anlatmaktadır. İsrail O ğullarına, Cumartesi denizde avlanmak yasakt ı. Denizkıyısında bulunan bir köy halkı, Cumartesi avlanmak için bir hileyebaşvurdular: Cumartesinden önce a ğlarını, şebekelerini denize att ılar,a ğları Cumartesi toplamad ılar. Cumartesi geçtikten sonra a ğlarmı topladılar.Yahut Cumartesi çokça gelen bal ıkları yakalamak için bir arkaçtılar. O arka gelen bal ıklar, su azald ığı için tekrar denize dönemiyor-Jardı. Köylüler de Cumartesi geçince arktaki bal ıkları yakallyorlardı .1Böyle bir hile ile Allah' ın yasağını çiğniyorlard ı .65 nci âyette Cumartesi yasa ğına uymad ıkları için bu insanlar ın,Allah' ın gazab ına uğrayıp maymun kılığına sokulduklar ı anlat ılmaktatadır.Bu a ş a ğılık maymun olma, görünürde bir şekil değiştirme midir,yoksa ma'nevi bir dü şüklük müdür, bu konuda ihtilâf vard ır. Müfessirlerinço ğu, bunlar ın zahiren meshedildiklerini, maymun k ılığına sokulduklarımsöylemi şlerse de Mücâhid ve taraftarlar ı, bu meshin (şekildeğiştirmenin) ma'nevi oldu ğunu, görünümlerinin de ğil, kalblerininmeshedildiğini söylemi şlerdir. 2.Maymun, taklitçidir, dü şünce ile hareket etmez, ancak gördüklerinitaklid eder. İşte dü şünmeden, gördükleri her hareketi taklidedenler degörünüşte olmasa bile hakikatte maymun ahrak ına girmi ş, maymunsiretine bürünmü ş olurlar. İsrail O ğullar ından baz ı kabileler, Allah'tangelen bunca âyetleri dü şünmeden, baya ğı insanlardan gördükleri herkötü- hareketi taklid ettikleri için maymun siretine sokulmu ş, süründji-1 Ibu Kedi., I. 1062 Aynı eser, I. 105, 106


78 Bakara Suresirillmüşlerdir. Böylece hak yoldan ç ıkanlar ın ne vahim bir sonuca dilşeceklerinedair dünya milletlerine ibret olmu şlardır.'°bi _-41 5,;) ı -Jc; 9; ı _J, , sı. o 9 9 .... s1i_31; c Gö j.A.. ı.iS ‘..) Lut., J1.; !) .;33C. CJ -4; ■IJC; (;v)ftiC; ('‘A)ı .L • IL 9. O 991 r .L .-. 1;j..1;L:11 J 4.; ı Jt.•"):43 ı İ -Lr.AC,. ",!...1_,:j .(`■ 't)' 4:; i -dc; (v.) _43 4131 u ı> 131 o o j il' O' 5 ."•Ii1. O .L , O .9 OL, O ... o .090.1A Lirj ; (.5 Lffl (Ve..L4.)3 ' ..(5 ' off Î (") L.,?*.( .o ( v or o 5, 5 - 0n , o 9L ok..J I • (3.,..o...3 ı ," • )1,12.; ....f.- , ,,1,,..1ı-4*.Ar ı.- o .. ....L.+:,._,. ‘'..) I i.- -.J. c 0 .....(V 0 . ' )).1..4.A.;....9 -- •, 1, 1,11, ....., .. ... ..90 9 9 O .. ... ."4U-A 7:' • J.;,-...:—.9 L.;:;i:::::). ...,‘•:-.3.. `.....-:.■1..F joi Ot-) . o1,3 C; L•9, 41 z-....ğ.,..,-.. °‘:,_..6'1- Musa, kav ınine : "Allah size bir inek kesmenizi emrediyor'? demişti. "Bizimle alay m ı ediyorsun?" dediler. "Cahillerden olmaktan Allah'asığınırım!" dedi. 68- "Bizim için Rabbine duâ et, onun ne oldu ğunubize aç ıklas ın." dediler. Dedi ki : "O diyor ki :c 0 (inek), ne ya şlı, ne dekörpe, ikisinin ortasında (bir inekd)ir!) Haydi, size emredileni yap ın!"69- Dediler ki : "Bizim için Rabbine duâ et, rengi nin nas ıl olduğunu açıklasın."Dedi : "0 diyor ki: 'Rengi parlak, sarı bir inektir, bakanlara


Cüz': 1, Sure: 2 79sevinç verir,". 70- "Bizim için Rabbine duâ et, onun nas ıl bir şey olduğunubize aç ıklas ın. Zira o inek bize (başka ineklere) benzer geldi. Ama Allahdilerse mutlaka (emredileni yapma ğa) yol buluruz.'? dediler. 71- Dedi :"0 şöyle diyor : '0, henüz boyunduruk alt ına alınmam ış bir inektir. Yerisürmez, ekin sulamaz. Salma, (çifte ko şulmamış), hiç alacası yok'." " İşteşimdi gerçeği getirdin" deyip ineği boğazladılar, az daha yapmayacaklardı . 72- Hani siz, bir adam öldürmüştünüz de onun (kaatili) hakk ında birbirinizleatışmışt ınız ; oysa Allah, gizledi ğinizi ortaya çıkaracaktır. 73-Onun için : "(ineğiı.) bir parçasiyle c (öldürüle)ne vurun." demi ştik. İşteAllah, böylece ölüleri diriltir, size âyetlerini gösterir ki, düşünesiniz. 74-Sonra yine bunun ardından kalbleriniz kat ılaştı ; şimdi onlar taş gibi,hattâ' daha da katıd ır. Çünkü öyle ta ş var ki içinden ırmaklar fışk ırır ;öyhısi var ki çattar da bağrından su kaynar ; öylesi de var ki Allah korkusundanyukar ıdan (yere) düşer. Allah, yapt ıklarınız ı bilmez de ğildir.Tefsir:67- 74ncii ayetlerde de Yahudilerin bir ba şka safhas ı anlatılmaktadır.Bir katil olayı ve bu olay üzerine vuku bulan bir mu'cize zikredilmektedir.Müfessirlerin, İbn Abbas'a ve ba şka sahabilere adet), anlatt ıklar ıolayın özeti şudur: İsrail O ğullarından bir adam vard ı, çocuğu yoktu.Karde şinin oğlu, kendisinin tek varisi idi. Ye ğeni, a ıneasnun malmavaris olmak için onu öldürdü, geceleyin s ırtına alıp gizlice ba şka biradamın kap ısının önüne koydu. Sabahleyin de amcasm ın, o kimse tarafındanöldürüldü ğünü iddia etti. Böylece hem amcas ından miras, hemde üzerine iftira etti ği kimseden diyet almak istedi. Öteki adam ve taraftarları bu suçu kabul etmediler. İki taraf silâha sar ıldılar. Tam bir.birlerine girecekleri s ırada ak ıllı kişilerin düşüncesine uyarak Hz. Musa'yabaşvurdular. Hz. Musa (A.) da vahye dayanarak onlara, bir inek kesmelerinive ine ğin bir parçasiyle maktule vurmalar ını emretti. Onuntarif etti ği özellikte bir inek bulup kestiler, maktule vurdular. Maktuldirildi ve kendisini, karde şinin oğlunun öldürdüğünü haber verdi.Burada İsrail Oğullarının, inek kesmeleri kendilerine emredildiğizaman buna hayret etmeleri, "bizimle alay m ı ediyorsun?" demi şolmalar ı, onların ineğe bir kıxtsall ık atfettiklerini gösterir. İsrail Oğulları, uzun süre Mısır'da bulunduklar ından dolay ı Mısırhların etkisindekahru şlard ı. Mısırhlarm, buza ğıyı tanr ı kabul ettikleri,' tarihi bir *gerçektir. Demek ki bunlar ın etkisiyle İsrail Oğulları da ine ği kutsal tamyorlardı . Samiri'nin, onlara altun buza ğı biçiminde bir put yapmas ı daonların, ineğe kutsallık atfettiklerini gösterir. ine ğe tap ınma, birçok


80 Bakara Suresieski toplumlarda görülür. Hala Hindistan'da inek, mukaddes tan ınmaktadır.Tevhid dininde puta tap ınak olmaz, Allah'tan ba şka hiçbir şeyekutsalhk verilmez. Bundan dolay ı tar.rılaştırılan ine ğin kesilmesi laz ımdırki sirk ortadan kalkm ış olsun. Hz. Musa, onlara ine ği boğazlamalarıniemredince onlar, bu inançlarmdan dolay ı ineğin kesilmesine hayretetmi şlerdi. İşin ciddi olduğunu anlayınca da bu i ş kendilerine çok a ğırgeldi. bilgin niteliklerini sorup durarak i şi sürüncemede b ırakt ılar.Ne•deyse yapmayaeaklard ı. Çok güçlükle bunu yapabildiler.Bu kıssa, bugün elde bulunan Kitab ı Mukaddes nüshalar ında yoktur.Ancak Tesniye Sifrinin, 21 nci bab ında, kırda kaatili bilinmeyen biradam görüldü ğü zaman onun kaatilinin bulunmas ı için şöyle bir yol ö ğ-retilir: Öldürülmü ş adama en yak ın olan şehrin ihtiyarlar ı, çalıştırılmamış,boyundur ıık ta şımamış genç bir inek alacaklar; onu sürülmemi ş,ekilmemi ş, içinden su akan bir vadiye indirecekler ve orada ine ğin boynunukıracaklar, onun üzerinde ellerini y ıkayacaklar ve şöyle diyecekler:Ellerimiz bu kanı dökmedi ve gözlerimiz onu görmedi. Kurtard ığınkav ınin İsrail'e ba ğışla ya Rab ve kav ınin Israil aras ında suçsuz kanbırakma. Ve kan onlara ba ğışlanacakt ır.'Muhakkak ki bu k ıssa, Hz. Pey ğamber (s.a.v.) zama ıundaki Yahudilerinellerinde bulunan nüshada, Kur'ân' ın anlattığı biçimde vardı..Çünkü Kur'ân- ı Kerim, onların bildiği bir şeyi anlatmaktad ır. Maksat,onlara bildikleri bir konuyu hat ırlatıp, onlar ı Allah' ın nimetine şükretmeğe iletmektir. Kur'an, anlatt ığı konulara itiraz ı olanlara: "Dogru iseniz,Tevrat' ı getirip okuyan" diye emretmi ş, bu anlatılanlar ın Tevrat'taaynen mevcudolduğuna dikkati çekmi ştir. Buna kar şı onlar Tevrat'taböyle bir şeyin olmadığını söylememi şlerdir. E ğer Tevrat'ta böyle birşey olmasayd ı . Yahudiler, Kur'an' ın anlatt ıklarma itiraz ederlerdi.Onlar tarafından böyle bir itiraz yap ıldığı hususunda hiçbir rivayetyoktur.Kald ı ki müfes irler, sahabile e ve tabiilere sormak suretiyle bukıssalar ı tefsir etmi şlerdir. Sahâbi ve tabiller de bu k ıssalar ı, bizzatYahudilerin- kendilerinden sorup ö ğrenmi şlerdi. Bütün bunlar gösterirki bu kıssalar o zamanki Tevrat nüshalarmda vard ı, fakat zamanlakaybolmu ştu•.Burada ders al ınacak önemli bir husus vard ır, o da din konusundaAllah' ın açıklamalar ını aynen almak ve bunlar üzerinde fazla teferruâta1 Kitab ı Mukaddes, s. 197-198, İstanbul, 1972


Cüz' :1, Sure: 2 81dalmamakt ır. Emredileni yapmak yeter. Gereksiz sorularla teferruâtadalmak, i şi güçle ştirnıekten ba şka bir şeye yaramaz. İsrail O ğullar ı ,"Bir inek kesin" emrine derhal uyup,ine ği boğazlamış olsalardı emiryerine getirilmi ş olurdu. Fakat onlar "ine ğin rengi nas ıl, ne biçim?"gibi sorulara dald ıkça i şleri güçle şti.Bu olay, İsrail O ğullarına, öldükten sonra dirilme hakk ında da birörnek idi. Allah bunu onlara göstermi şti ki âhirete inançlar ı arts ın,kesinlikle inans ınlar. Bundan dolayı Allah, 73 ncü âyeti, " İşte Allahböylece ölüleri diriltir, size ayetlerini gösterir ki düşünesiniz." şeklindebağlamaktad ır.C-)L5 .! Ç6- -0,,,,L;Lç• LA (:),4 Al) I


82 Bakara Sureside düşünüp ak ıl erdirdiken sonra, bile bile onu değiştirirlerdi. 76- İnananlararastladıkları zaman : "İnandık" derler ; birbirleriyle yalnız kaldıklarızaman : "Allah' ın size açtığın ı onlara söylüyorsunuz ki, onu Rabbinizkat ında sizin aleyhinize delil olarak m ı kullans ınlar? Akl ınız ı kullanmıyor musunuz?" derler. 77- Bilmiyorlar m ı ki Allah, onlar ın gizlediklerinive açığa- vurduklarını, biliyor ? 78- Onlann içinde bir de ümmiler(okur yazar olmayanlar) var ki, Kitab ı bilmezler, bütün bildikleri birtakım kuruntulardır (yahut bilgileri kulaktan dolmadır) ; onlar sadece zaniçinde bulunurlar. 79- Vay haline o kimselerin ki, Kitab ı elleriyle yaz ıp,az bir paraya satmak için : "Bu, Allah katındandır" derler. Ellerininyazd ığından ötürü vay haline onların! Kazand ıklarından ötürü vay halineonların! 80- Bir de dediler ki : "Say ılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacaktır." De ki : "Allah'tan (bu hususta) bir söz mü ald ınız? - Şayetöyle ise Allah, verdi ği sözden dönmez- Yoksa Allah hakk ında bilmediğinizbir şey mi söylüyorsunuz?" 81- Evet kim bir günah kazan ır da suçu kendisiniku şatmış olursa işte onlar, ateş (cehennem) halkıd ır, orada ebedikalacaklardır. 82- İnanıp yararlı işler yapanlara gelince, onlar da cennethalkıdır, orada ebedi kalacaklardır.Tefsir:75-82: Yüce Allah, bu âyetlerde mü'minleri teselli için diyor ki:şimdi siz, bunlar ın sizi; inanmalarm ı mı umuyorsunuz? Bunlar öylekimselerdir ki:1) Bunlardan bir grup, Allah' ın sözünü (yani Tevrat' ı veya Kur'-ân' ı) dinleyip anlad ıkları halde bile bile onu de ğiştirirler.2) Bunlardan bir grup da inananlara rastlad ıkları zaman: "Evetinandık, Kur'ân'da haber verilenler, bizim Kitab ımıza uygundur"derler. Fakat birbirleriyle ba şba şa kaldıkları zaman da: "Neden böylesöylüyorsunuz ? Sonra bu sözleriniz, Allah' ın yanında sizin aleyhinizedelil Olur. Kur'ân' ın hak kitap oldu ğunu söylerseniz, ima inananlar, bizikınarlar; kendilerine Kur'ân' ın hak oldu ğunu söylediğimiz halde bizimona inanmad ığımızı söyleyerek, bizim sözümüzü aleyhimize delil olarakkullanırlar." derler. Halbuki onlar do ğruyu söyleseler de, söylemeselerde Allah onlar ın içini bilmektedir. Kur'ân' ın hak kelâmı olduğunu bildiklerihalde onu gizlediklerini bilmez mi Allah? yüce Allah, onlar ınher yâpt ıklarım ve dü şündükleri her şeyi bilmektedir.3) İçlerinden öyleleri de var ki kitab ı bilmezler, okuma yazmalar ıyoktur, bu bak ımdan Kitapta olanlar ı bilmezler, bütün bilgileri ku-


Cüz> : 1, Sure: 2 83laktan dolmad ır. kuru iddialar pe şindedirler. Allah' ın kitab ında bulunmayanşeylerin Kitapta olduğunu ileri siirerler.4) Baz ıları da dünya menfaati için kendi elleriyle kitaplar yaz ıpbu yazdıkları şeylerin Allah kelâm ı oldu ğunu iddiâ ederler.5) Bir de bunlar, say ılı birkaç gün dışında kendilerine azap dokunmayacağı nı iddia etmektedirler. Bunlara göre kendileri, Hz. Musa,Tur-i Sina'da bulunduğu sırada k ırk gün buza ğıya tapmışlardı . İştebuza ğıya tavuklar ı bu kırk günden dolay ı kendilerine kırk gün azabedilecek, sonra kurtulacaklard ır. Bu tür iddialar, hayfflden ibaret şeylerdir.Allah'tan bir söz mü alm ışlar ki böyle şeyler ileri sürüyorlar?Allah bir söz vermedikten sonra kimse sonundan emin olamaz. Allah' ınkoyduğu yasa şudur:Kim günah i şler de günahlar ı kendisini ku şatırsa, o günahlar ı kendisinincehennemi, ate şi olur. 0 kimse, kendi kendisini ate şe atmıştır,orada sürekli kal ır. Ama inamp giik.el i şler yapanlar da i şledikleri güzelfiillerin cennetine girerler. Onlar cennet halkı olur, orada süreklikalırlar.Yahudiler, neden Hz. Muhammed(s.a.v.)e kar şı 'çıkt ılar?Yahudilerin, Hz. Muhammed(s.a.v.)'e kar şı çıkmaları= ba şlıcasebebi, daha önce söyledi ğimiz gibi onu kendi emellerine alet edememi şolmalarıdır. Onlar, kendilerini bütün milletlerden üstün görüyorlard ı .Hz. Muhammed'in de kendilerine kat ılmasını istiyor, onun liderli ğindediğer milletlere hakim olmak diliyorlard ı. Bakara Suresinin 120 nciayeti, bu hususu gayet aç ık belirtmektedir: "Sen kendilerinin dinlerineuymad ıkça ne yahudiler, ne de hiristiyanlar senden razı olmazlar."Hz. Muham ıned(s.a.v.)in kendilerine uymad ığını, kendi dışındakalan toplumlar ın ise git gide onun çevresinde topland ıklar ını görünceYahudiler, bu durumun kendi gelecekleri için tehlikeli oldu ğunu anladılar.Mekke devrinde, Hz. Muhammed hakk ında kendilerine sorusoranlara onun hak peygamber oldu ğunu söyledikleri, Medine devrininba şlarında da, Resule kar şı bir bekleyi ş içine girip sustuklar ı halde dahasonra durumun, kendileri için tehlikeli oldu ğunu görünce kâh Medinelimünafıklarla, kâh Mekkeli ve öteki mü şrik kabilelerle aç ıktan, gizlidenittifaklar yaparak islam ın geli şmesini durdurmak istediler. Hattamenfaat h ırs ı gözlerini o derece bürüdü ki mü şriklerin yolunun, müslümanların tevhid yolundan daha üstün oldu ğunu söyleyecek kadar ilerigittiler. Fakat içlerinde •insafh bilginler de vard ı . "Fakat içlerinden,


84 Bakara Suresiilimde ileri gitmi ş olanlar, ve inananlar, sana indirilene ve senden önceindirilene inanırlar.."1 âyeti, bu insafh âlimleri nitelemektedir.İşte bu âyetler, onlar ın çe şitli hayat safhalar ını, onların Allah' ınnimetlerine kar şı nankörlük ettiklerini anlatarak mirminleri tesellietmektedir.-.45ıı 5 ı J,) .1- J--*"0. J1„11..1;_;; (.5,S C...:k° 1 :, L5',.C.:_ :::1I -.3 L;,:"..231 4 ,Ç :5 ; 1;l:—.,-1 c;,:.,ı.3 I-AU -.3.,SI --- 1- - :. ;" 5".;1I l,,,2 T _, s5C,43I li 9- ....._; ı j ı;.__,..>. u,l......0ıc" -- i- ej -',ir , . 9 .... =,:3, .„::- i) I .- 4 ! ı ,,__:,_,..... -,■).aııı•-••,..., ,4 , ,g , o , o- ... - o ,:', r, o 9o'5'1_i I 4:7 -(^ 'N) °" ° r4b j Lr$83- Biz İsrail Oğullarından şöyle söz alm ıştık : "Allah'tan başkas ınakulluk etmeyeceksiniz, anaya-babaya, yak ınlara, yetimlere, yoks ııllaraiyilik edeceksiniz, insanlara güzel söz söyleyin, namaz ı k ılın, zekat ı verin!"Sonra siz, pek azıntz hariç döndiinüz ; hâla da yüz çevirip duruyorsunuz.84- "Birbirinizin kan ını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlar ınızdançıkarmayacaksınız!" diye sizden kesin söz alm ıştık ; göre göre bunuikrar etmiştiniz. '85- Ama siz yine birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden birgrubu yurtlarından çıkarıyorsunuz; onlara karşı günah ve dü şmanlık yap-1 Nisa Suresi: 162ı.z._;


Cüz' :1, Sure: 2 85makta birleşiyorsunuz ; onları ç ıkarmak size yasaklanm ış iken (çıkarıyorsunuz,sonra da) esir olarak geldiklerinde fidyelerini veriyor (kurtarıyor)sunuz.Yoksa siz Kitab ın bir kısm ına inanıp bir kısm ını inkar mıediyorsunuz? Sizden bunu yapan ın cezas ı, dünya hayatında rezil olmaktanbaşka nedir? Kıyamet gününde de (onlar) aztib ın en şiddetlisine itilirler.Allah, yapt ıklarınız ı bilmez de ğildir 86—işte onlar, âhireti verip dünyahayatını satın alan kimselerdir. Onlardan azap hiç hafifletilmez ve onlarahiç yardım edilmez.Tefsir:83 ve 84 ncü ayetlerde Yahudilere verilmi ş olan on emir an ılmaktadır:1) Allah'tan ba şkasına tapmayın, 2) Anaya—babaya iyilik edin,3) Akrabaya iyilik edin, 4) Yetimlere iyilik edin, 5) Yoksullara iyilikedin, 6) Insanlara güzel söz söyleyin, 7) Namaz ı kılın, 8) Zekâtı verin,9) Birbirinizin kan ını dökmeyin, 10) Birbirinizi yurdunuzdan ç ıkarmaym.Muhammed Hamdi Yaz ır şöyle diyor: "Bu suretle tamam ı onavaran bu emir ve nehiylerin, Tevrat'taki on emir mi, yoksa Uâtemu'lenbiyiEfendimize verdikleri ahid suretleri mi oldu ğu hakkında ikirivayet vard ır ki ikisinin de sa ğlam olduğuna kaniiz."184 ncü ayette yüce Allah, Yahudilerden birbirlerine destek olmalar ı,birbirlerini öldürmemele ıi, birbirleri aleyhine yabanc ılara yardım etmemelerihususunda söz alm ış olduğunu bildirmektedir. Yahudiler,Allah'a verdikleri sözü tutmad ılar, birbirlerinin kan ını döktüler, birbirleriniyurtlarından sürüp ç ıkardılar. Yabanc ılarla birlik olup kendiırkda şlarma karşı sava ştılar. Kitapta kendilerine haram k ıhnnuş olanbu işleri yapt ılar. Beri taraftan yabanc ıların eline esir dü şmüş bulunanırkdaşlarını da fidye verip kurtarmak da kendilerine emredilmi şti. Buemri yerine getirdiler. Yabanc ılarla bir olup aleyhlerine sava ştıklarıırkdaşları, yabancının eline esir dü şünce fidye verip onu esirlikten kurtarıyorlardı.Böylece Kitab ın bir kısmına inanmış, bir kısmıııı da kabuletmemi ş oluyorlardı .Yesrip Yahudilerinden Na çlir O ğullariyle Raynuka Oğulları, Hazreçlilerleittifak yapm ışlardı. Rurayza O ğulları da Evs kabilesinin müttefikiidi. Medine'de bulunan iki Arap kabilesi Evs ile Hazreç arasmdazaman zaman, sava şa dönüşen anla şmazlıklar çıkardı. Bu sava şlardaher yahudi de kendi müttefikiyle birle şip sava şa katıhrd ı. Böylecekar şı tarafla birle şmiş olan ırkdaşlar ına kar şı sava şır, onları öldürür41 Hak Dini Kur'an Dili, I. 400


86 Bakara Suresiveya esir al ırlardı. Sava ş durup bar ış yapılaca ğı zaman her iki taraftakiYahudi kabileleri, aralar ında yard ım toplayıp Arap kabilelerine esirdüşmü ş olası Yahudileri fidye ile kurtar ırlardı .Demek Yahudiler, kendi aralar ında birle şik bir kütle de ğil, birbirlerinedü şman bir kütle idiler. Onlar da Arap toplumunun sosyal karakterineuymu şlard ı. Böyle birbirlerine kar şı dövü şüp birbirlerini yurtlarından ç ıkaran, kendi milletlerine kar şı yabancılarla birle şen toplumlarınsonu dünyada yenilgidir. Bu haram i şleri yapanlar, âhirette deazab ın en çetinine at ılacaklard ır. Bunlar, âhireti verip dünyay ı sat ınalmışlardırDünya kelimesi, denâvet veya denâet kökünden ism-i tafdildir.Yakın veya alçak anlamlar ına gelir. İşte böyle hareket edenler, şu yakın,şu alçak hayata bedel olarak yüce, temiz âhiret hayat ını vermi şler,onu verip bunu alm ışlardır. Onlardan azâp hafifletilmez ve onlara yardımda edilmez.> „ (9".,'0 ı:;°.f, -• „_A0 9 e e o o .


Cüz' :1, Sure: 2 87şeydir. Ruh, e şyadan insana do ğru tekaraill eder. Bitkideki ruba nebâti(bitkisel) ruh denir. Fakat henüz bitkisel ruhta hareket ve irade yoktur.Bunun bir derece üstü hayvan ruhtur. Bu da hayvanlara canl ılık vehareket verir. Fakat henüz tam anlam ıyla dü şünce yetene ğine sahipdeğildir. Bunun üstünde de insani ruh vard ır. Bu ruhta canl ıl ık, hareketve kuvvet yan ında dü şünce yetene ği de vard ır. Bu ruhlar, madde ilebirle şmek suretiyle onlara canl ılık ve hareket veren ruhlard ır. Bir detamamen ruhâniyyetten ibaret ruhlar vard ır ki melekler, böyle soyutruhlardan ibarettir. i şte Ruhül-Kudüs, temiz ruh demektir ki pey ğamberlerevahiy götüren, onlar ı manen destekleyen Hz. Cebrail'in ad ıdır.Gerçi Hz. Isa'yı destekleyen Ruhü'l-Kudüs'ün ne olduğu hakkındaçe şitli' göıüşler vardır. Kimi bunun, Allah' ın ruhu olduğunu, kimi Allah'ın ism-i a(zarnı olduğunu, kimi Incil oldu ğunu söylemi ştin Ama enkuvvetli görü şe göre Rulftii'/-Kudüs, Cebrail Aleyhisselâm'd ır. Çünkü"De ki : inananları sağlamlaşt ırmak ve müslümanlara yol gösterici ve müjdeolmak üzere onu, Ruhü'l-Kudüs, Rabbinden hak ile indirdi."1 âyetindeKur'ân' ın taraf ından indirildiği bildirilmektedir. Kur'an' ıindiren, Hz. Cebrail Aleyhisselam 'oldu ğuna göre demek ki Ruhü'l-Kudüs,Cebrail'in bir s ıfat ıdın Cebrail'in di ğer bir s ıfatı da er-Ruhü'l-e ınin(güvenilir ruh)dir: "De ki : uyarıc ılardan olman için onu senin kalbineer-Risıbü'l-emin indirdi."'Hz. Ai şe'den gelen bir rivayete göre Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in mescidinde,Allah Elçisinin şairi Hassan için bir minber kurulmu ştu: Has-'San, o minber üzerine ç ıkıp Allah' ın Elçisini savunurdu. PeY ğanı.berimiz,Hassan için: L.3 e:41.; lâ ,,....x211 cii 4 r.+111 "Allah ım, pey ğamberinisavunan Hassan't, Ruhü'l-Kudüs'le destekle".3 diye duâ etmi şti.Hassan da bir şi'rinde: =US- 4.!"Cibril bize Allah ın elçisidir,4 Ruhü'l-Kudüs bizimle beraberdir;onun dengi yoktur." demi ştin Bütün bunlar, Ruhü'l-Kudüs'ün,Cebrail Aleyhisselam oldu ğunu gösterir.İşte Hz. İsa, Cebrail Aleyhisselam ile te'yid edilmi şti. Gerçi di ğerpeyğamberler de Cebrail taraf ından teyid edilmi ştir. Fakat Hz. Isa'n ınonunla ili şkisi daha fazla oldu ğundan, burada özellikle Hz. Isa'n ın,onunla desteklendi ği bildirilmektedir. Meryem Suresinde belirtildi ği1 Nahl Suresi: 1022 Suarâ Suresi: 193-1943 Buhâri, Salât 68, Bed'u'l-halk, 6, Ede}, 91; Müslim, Fadâilu's-sahâbe, 151, 1524 ibıl Kesti., I. 122; Müslim, Façlâilu' ş- şaliâbe, 157


88 Bakara Suresiüzre Hz. İsa'n ın babas ı yoktur. O, Cebrail'in, Meryem'e üflemesindenibaret bir do ğuş mu'cizesidir. İşte Hz. İsa'nın, hayata gelmesine sebebolan Ruhü'l-Kudüsle İsa Aleyhisselâm aras ındaki bu yakın ilişkiyibelirtmek üzre onun, Rulıü'l-R-udüsle desteklendiği, özellikle tasrih edilmiştir.Evet, İsrail Oğullarına böyle Allah'ın desteğine mazhar olmu ş nicepeygamberler gönderilmi ş, fakat hangi pey ğamber onların keyiflerineelvermeyen bir hüküm getirmi şse İsrail Oğulları, onlara kar şı çıkmışlar,kimini yalanlamış, kimini de öldürmüşlerdir. İşte, şimdi yine Ruhü'l-Kudüsle desteklenen bu pey ğambere de kar şı çıkmakta, bunu da yalanlamaktadırlar.° • ....• ,.... ..■ ,„, , jı 5 .... .),51.1 .- : 4... ..... . r.19• ..,_........ 41ı .5, J, .9.J.J C t i LL 1 .:.....; j...b I.j...11..; jıl 0,- .İ o , >,_.3 3 ..ı.,,a_A LUI .l::._P ‘5..A L....4-:-Ç ° .'":.-4-_- \-..3:, (AA)--Z);_:,,...1_,.. CA, r.; , - t • -• , ..• ı •, •G 1 jj-ıiS. ..(:),.. IJI j..t. (..)j->•..,::-.4.2..?........?. 4..}-.9 C.,-.4 ii-A-5 j rfrA-A(A N) -c.,.. _.,_it:‹31 -J:t 4:111 'z::::.:13 4_,. ıi,:is li..io.5 .:;-P CA . 1 1:J6; t - Y-1i• „ 't f e ., J.. , , t, • ."t ..., , ,• 9.•,,, o."1. e 1 , .9 „• 't • ,, e f .., ı O.U I iı••••L> •W.. ı d ..;•••, I•‘,...# I j J r•41•• ■••.! U I r.e.~Aj 1 4L4 1 i j••• ir ......-k-.9.... ... ..,„.I )3C;i1 4 0 .5 t...-P ec:,.., ► 'ffl.CL -.). °C;-.4 --S.P 9L.C.ı=;21...., ..„° C). 9 >9111 "J .;Z,ı-:› I ", ('‘.)::,.... 4.-. -,1"-Cp -,../ ..,..ii...r'ji, ,..A J ° °I.J., 14 , U.3.)-A->-?, .!(,o) 2,, j,.....3",, ° .;,_• :,:45- .(:) I 's j:,.:.; e ‘:).... £41 -a.l-_,....;;- 1. -(5.,"..; -....rioF:o LA- • A - j:„*S1 ' '"...C . 5-r 5 31a - • ‘-): • r',.., ,....., 1:::A"-:IL, . ,-...,...L_ '• ° e?; ' t:. ° La-J jF ... - • ... ---'e'--


Cüz' :1, Sure: 2 89o , o 90 9 o. ....o, o) t) ffi U•— ° 'tIo o 9o 9 ••••-•,‘-4.j (`k o)I - -*—AJ- ?*-4.) 1 ..? CAe f"88— "Kalblerimiz perdelidir" dediler, Hayır, ama inkârlarındandolay ı Allah onları ldnetlemi ştir. Art ık çok az inanırlar. 89— Ne zaman kionlara Allah katından, yanlarında butunan(Tevrat)t doğrulayıcı birkitâb (Kur'an) geldi, daha önce inkâr edenlere karşı yardım isteyip durnrlarken,o bildikleri (Kur'ân) kendilerine gelince onu inkar ettiler ; artıkAllah' ın lâneti, inkarcıların üzerine olsun! 90— Allah' ın, kullarından dilediğinelâtfiyle (vahiy) indirmesini çekemeyerek, Allah' ın indirdiğiniinkar etmek için kendilerini ne alçak şeye satt ılar da gazab üstüne gazaliauğradılar. Inkar edenler için alçaltıcı bir aza vardır. 91— Onlara : "Allah'ınindirdiğine inanın" denilse, "Bize indirilene inan ırız" derler,ötesini kabul etmezler. Halbuki o, kendi yanlar ında bulunanı doğrulayıcı .ıyor idiyseniz neden daha önce peyğamberleriöldürüyordunuz?" 92— "Andolsun Musa, size aç ık delillerlebir gerçektir. De ki : "Gerçekten inangelmi şti, sonra onun ardından tuttunuz, buzağıya taptımz ; siz öyle zalimlersinizişte!" 93— Bir zaman üzerinize Tur(dağın) ı kaldın,p sizden kesinsöz alm ıştık : "Size verdi ğimiz şeyi kuvvetle tutun, dinleyin!" (demiştik)."Dinledik ve isyan ettik" dediler. Inkarlariyle kalblerine buzağı sevgisiiçirildi. De ki : "Eğer mü'min iseniz, imanınız size ne kötü şey emrediyor!"94— De ki : "Eğer (dediğiniz gibi) gerçekten Allah kat ında ahiretyurdu kimsenin de ğil, yalnız sizin ise, bu sözünüzde do ğru iseniz, haydiölümü temenni edin!" 95— Fakat ellerinin yapıp öne sürdüğü işlerdendolay ı ölümü asla istemezler, Allah zalimleri bilir. 96— Onları, insanlarınhayata en düşkünü, puta tapanlardan daha tutkunu bulacaksın; her biriister ki bin y ıl yaşatıls ın. Oysa yaşatılmas ı, onu azabdan uzaklaştıraceıkdeğildir. Allah, ne yapt ıklarını görüyor.Tefsir:88-95 nci âyetlerden anla şıldığına göre Hz. Pey ğamber(s.a.v.), İsrailOğullarına Kur'ân' ı okuyup onları dü şünceye davet ettikçe onlar inatve küfürlerinde ısrar etmi şler "Senin dediklerini akhm ız almaz, bizimbildiğimiz bize yeter, fazlasma ihtiyac ımız yok, senin dedi ğin şeylere


90 Bakara Suresibizim kalblerimiz kapand ır" demi şlerdi. Oysa onlar, :daha önce, yakmdaç ıkacak bir peyğamberin öncülüğünde Araplara galip geleceklerini söyleyipduruyorlard ı. Fakat kendi milletleri d ışında bir insan ın peyğamberoluşunu çekemediler. Bu pey ğamberin getirdikleri, kendi yanlar ındabulunan kitab ın hükümlerine uygun oldu ğu halde s ırf kıskançhklarmdandolayı bile bile onu inkar ettiler. Böylece onlar, iman ı verip küfrifsatınaldılar, kötü bir al ışveriş yapmış oldular. Çünkü bu ah şveri şinsonu, kendilerini alçaltan bir azâb olacakt ır. Bu tür al ışveriş yapanlar,Allah' ın gazab ına uğrarlar. Allah' ın -Iâneti, öyleleüni ku şatıp mahveder.Pey ğamber (s.a.v.) onlara: "Allah' ın indirdiğine inanın" dedikçeonlar: "Bize indirilene inan ırız" demi şler, bundan ba şkas ını inkar etmişlerdi.Aslında kendileri, daha önceki pey ğamberlere de do ğru dürüstinanrmş değillerdi. Onlara da nice eziyetler etmi şlerdi. Hatta peyğamberleriöldürecek kadar ileri girmi şlerdi. Hz. Musa, kendilerine mu'cizelerlegeldiği halde yine putatapmay ı içlerinden söküp atam.am ışlar,onun ardından buzağıya tapnuşlardı. Allah, kendisinden geleni dinleyipbuyruklarma s ımsıkı sarılacaklarma dair onlardan kesin söz ald ığıhalde onlar a ğızlariyle " İşittik" demişler, fakat davran ışlariyle "isyanettik" demişlerdi. Çünkü sözlerinden caynn ş, puta tapnu şlardı. Ku şkusuzbu tür davran ış, imanla ba ğdaşmaz.Bir de onlar, ahiretin, sadece kendilerine ait oldu ğunu, cenneteyalnız kendilerinin gidece ğini söylüyorlard ı . Bu da onlar ın kuruntusundanba şka bir şey değildi. Âhirete öylesine inanan kimse, dünyaya,altun buza ğıya tapacak kadar ba ğlan ır mı ? Cennete gidece ğine eminolan kimse, ister ki ölsün de bir an önce cennetteki o yüce hayata kavu ş -sun. Halbuki Yahudiler, ya. şamağa çok dü şkün insanlaıdı. Bin yıl dahiyaşasalar, yine ölmek istemezlerdi. Çünkü yaptıklar ı çirkin işlerdendolayı ahiretlerinder. endi şe içindeydiler.Hamdi Yaz ır şöyle diyor: "Dar, h ıgatte, etrafı çevrili, ya şamağaelveri şli yer demektir. Dilimizde büyük konak, saray, şehir, memleket,yurt ve vatan kelimelerinin anlamlar ını ta şır. Yerine göre bu masalardanbirini alır. İçinde bulundu ğumuz şu &deme de dâr-i dünya (dünyaevi), buna kar şılık olarak ahirete de dar-i ahiret (ahiret evi) denilir.Âhiret evi, ölümden sonra ebedi kalmacak yurttur. Binaenaleyh ahiretyurdu, s ırf bizimdir demek, öldükten sonra herkes ya mahv veya kahrolacak,sadece biz kalaca ğız, biz mes'ud olaca ğı z demek olur. Ölümdensonra böyle ebedi bir saadet, yaln ız kendilerinin olduğuna cidden


Cüz' : 1, Sure: 2 91kani bulunanlar ın, zahmetler, elemler, kederlerle dolu olan şu üç be şgünlük dünya hayat ına sar ılmalarımn hiçbir manas ı yoktur. Hele dünyadavatandan, istiklalden mahri ım, zillet ve meskenete mahka ın birhalde ya şayanlar için böyle bir temenni, zaruri olmak laz ım.gelir."'İbn Abbas' ın tefsirine göre bu ayette Yahudilere deniyor ki: SizAllah' ın dostlar ı, Allah' ın o ğullar ı ve sevgilileri oldu ğunuzu zannediyorsunuz,yaln ız sizin cennet ehli oldu ğunuzu, sizden ba şkalar ının cefiennemehli olduğunu söylüyorsunuz. Madem ki öyledir, o halde mübgeleediniz, yani kim yalanc ı ise ona ölüm temenniİşte bu ayet, onlar ı yalancıya ölüm temenni etme ğe davet etmi ştir.Nitekim hırıstiyanlar da Ali İmran Suresinde mübüheleye davet edilmişlerdir.Hıııstiyanlar mübâheleye yana şmadıkları gibi Yahudiler deyana şmadılar. Çünkü Hz. Muhammed(s.a.-v.)in, pey ğamher olduğunubiliyorlard ı. Ölüm temenni etseler, mahvoacaklann ı anhyorlard ı. Abdullahibn Abbas: "E ğer ölüm temenni etmi ş olsalard ı, her birini derhalyıldırım çarpard ı." demi ştin. Taberi de şöyle diyor: "E ğer Yahudiler,ölüm temenni etmi ş olsalard ı, derhal öliir ve ate şteki yerlerini görürlerdiAllah' ın Resuliyle mübüheleye çıkanlar, evlerine döndükle ı i zaman neçoluk çocuklar ım, ne de mallar ıni göremezlerdi, hepsi mahvolup giderdi."2t—) LS;14.:1:; (j'.P 34:r—•345; , ti j )o( ,ı v) •.9 0 ,,(.5o ,ıı97— De ki : Allah' ın izniyle Kur' ân' ı, kendinden öncekini do ğrulaylcıve inananlara yol gösterici ve müjdeci olarak senin kalbine indirdiği içinkim Cebrâil'e dü şman olursa 98— (Evet) kim Allah'a, meleklerine, pey ğamberlerine,Cebrüil'e ve Mikaire düşman olursa bilsin ki Allah da inkaredenlerin düşman ıdır."Tefsir:97-98nei ayetlerin ini ş sebebi hakkında çe şitli rivaye ıler vard ır.Bu rivayetlerin anlat ıh şı farkl ı ise de hepsinin özü bindir:1 Hak Dini Kur'an Dili, L 243-442 İbn Kesir, Tefsir, I. 127-128


92 Bakara SuresiYahudilerden bir grup, Hz Pey ğamber (s.a.v.)e gelmi şler, ondanbirtakım sorular sormu şlar. O da sorular ını cevaplandırmış. Bu cevaplarındoğruluğunu itiraf etmi şler, sonra kendisine kimin vahiy indirdiğinisormuşlar. Hz. Pey ğamber, Cebrail'in vahiy getirdi ğini söyleyince:"O deprem, felaket, şiddet, sava ş ve ölüm getirir. Buhtunnas ır' ın öldürülmesiniönlemekle onun bizi mahvetmesine sebeb olmu ştur. Obizim dü şman ımızdır. Ama Mikail bizim dostumuzdur. E ğer sana vahiygetiren, Mikail olsayd ı, sana inan ırdık." demi şler. İşte bu miinasebetlebu ayet inmi ştir.Yüce Allah, bu ayetlerde, Allah' ın izniyle peyğambere vahiy getirdiğiiçin Cebraire dü şman olanın, Allah' ın düşmanı olaca ğını, Allah'ında onlara dü şman olaca ğını bildirmektedir. Çünkü bütün melekler Allah' ın dostudûrlar. Allah' ın dostuna dü şman olan, Allah'a dü şmanolur.Bu âyetlerden anla şılıyor ki Yahudilerin Cebrâil'e dü şmanlıklar',onun Hz. Muhammed'e vahiy getirmesinden ileri gelmektedir. İlk defaburada Hz. Muhammed(s.a.v.)e vahiy getiren mele ğin, Cel;rall oldu ğuaçıklanmıştır. Bundan önce Suara Suresinde bu melektenemin (güvenilir ruh), Nahil Suresinde er-Ruttu'l-kudüs (kutsal ruh)diye söz edilmi ştir.Cibril, (cebra)(il) kelimelerinden olu şan Cebrall'in bir ba şka teliffuzuclur.îl, eski Arapçada Allah anlam ına gelir. Cebrail, Cebrullah (Allah'ınkuvveti) demektir. Kelime, Cebrail'in, Yenilmez bir kuvvet veAllah katında büyük bir makam sahibi oldu ğunu ifade eder.Çe şitli hadislerde Cebrail'in, Hz. Pey ğamber'e vahiy getiren melekolduğu anlatılmaktadır. Hz. Peyğamber'e vahiy getirdi ği zaman bumeleğin ruhaniyyeti, Allah' ın Resulünü öylesine istilâ ederdi ki Allah'ın Resulünün takati kesilirdi.»kal, ilk defa ve yaln ız burada zikredilmektedir. Mikal de Mikailad ının bir söyleni şidir. tkrime'ye göre Cebr, Mik, israf: kul anlam ınagelir. İl de Allah'tır. Cebrail, Mficall, İsrafil hep Allah' ın kulu demektir.'İ Cip J-4. -J t:A; C.J GT -43 I 1:::S:;:r1 6-C13;1 tim Kesir, I, 130jef.:C;; T.,C4:p0 i7;VS -J-1st_Pr ft .9 e 3s' I j,.o 9 •••• ■1 O


Cüz> :1, Sure: 2 93.151-o -99- Andolsun sana ap açık eıyetleri indirdik, onlar ı yoldan ç ıkm ışlardanbaşkas ı inkar etmez. 100— Ne zaman bir ahit (andla şma) yapt ılarsaonlardan bir grup o andi bozup atmadı m ı ? Zaten onlar ın çoğu inanmazlar.101— Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunan ı doğrulay ıc ıbir elçi gelince, kitap verilmi ş olanlardan bir grup, Allah' ın kitab ınısanki bilmiyorlarm ış gibi s ırtlarının arkasına att ılar.Tefsir:99-101 nci ayetlerde Hz. Muhammed(s.a.v.)e indirilen ayetleriancak fas ıklann inkâr edecekleri, bundan dolayı bunları inkar eden Yahudilerinde do ğru yoldan ayr ılıp fas ık olduklar ı belirtilmekte ve Yahudilerin,daha önceki pey ğamberlere kar şı tutumları hat ırlatılmaktad ır:Onlar ne zaman bir söz vermilerse onu yerine getirmemi şler, onlardanbir grup, verdikleri sözü arkalar ına atmışlar, çoklar ı Allah'agere ği gibi inannıad ıklarından andi bozmakta bir sak ınca görmemi ş -lerdir. Ne zaman peygamber onlara, yanlar ında bulunan kitab ı do ğrulayıcıbir kitap getirmi şse onu kabul etmemi şler, ellerindeki kitab ınhühnünce o pey ğambere uymalar ı gerekirken bilmezlikten gelip Allah' ınkitab ının hükümlerini arkalarına atmışlardır.İşte ey Muhammed, onlar ın bu tutumu yeni de ğildir. Onlar, ötedenberi peyğamberlere böyle yapagelmi şlerdir. Şimdi sana da böyleyapmaktad ırlar. Senin getirdi ği'm kitap, ellerinde bulunan kitaba uygunolduğiı, senin vasıflar ını kendi kitaplar ında gördükleri ve kitaplar ınınhükmüne göre sana uymalar ı gerekirken onlar senden yüz çeviriyorlarsaüzülme; bu, onlar ın eski huylarıdır. Onlar ın çoğunluğu, senden öncekipeyğamberlere de böyle yapm ışlardı ._5•-j_l_z_;(4.11-f t_., t;.J j:;51


9 Bakara Suresio 5 -ıa Cı4 41-ıo .4 o.LA J ,CkA•—• o ,ı ‘si ol9 o 9 o o 9 9 o„ ,J.A.5- 4...~:4-; I k., Ii •J '« (..)-"'""-•-,5 o- oL d:111 ı ° ı T ° ° • Y)c:;:"t.)( ■ • r) 11.;&i°102 — SüleYman' ın hükümranl ığı hakk ında onlar, şeytanların uydurduklarısözlere uydular (Sülernan' ın büyü yaparak saltanatun kazandığınısöyleyen şeytan ruhlu insanlara uyup, Silleyman' ın büyilcii olduğunainandılar). Oysa Süleyman, (büyü yaparak) küfre gitmemi şti.Fakat o şeytanlar, kiifre gittiler : Insanlara büyü ve Babil'de Hâri ıt veWırut adlı melekler(den ilham alan iki ki şiy)e indirileni öğretiyorlar.Halbuki onlar : "Biz bir fitneyiz (bu bilgi, sizin bunu kötüye kullampkullanmayaca ğın ız ın denenmesi için size ö ğretilmektedir. Sakın bunukötüye kullanıp büyü yaparak) küfre gitme(yin)!" demedikçe kimseyebir şey öğretmiyorlardı. Fakat bunlar, onlardan, erkekle karı s ının arası n ıaçacak şeyler öğreniyorlardı. Ama onlar, Allah' ın izni olmadan onunla hiçkimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine yarar vereni de ğil, zara r vereniifğreniyorlardı. Andolsun, onu sat( ıp onunla çıkar sa ğlay)an ın, iihirettebir nasibi olmadığı n ı gayet iyi biliyorlardı . Vicdanlarını sanıkları şey nekötüdür, ke şke (bunu) bilselerdi! 103 — Eğer onlar inan ıp (Allah'ın azabından)korunmu ş olsalardı, elbette Allah kat ından (verilecek) sevap, (kendileriiçin) daha hayırlı olurdu. Ke şke bilselerdi!Tefsir:102-103 ncü âyetlerde Yahudilerin baz ı zayıf karakterleri anlat ılmaktadır.Şöyle ki: Yahudiler verdikleri sözden caymak, Allah' ın kitab ı-n ın hükümlerini tammamakla kalmam ışlar, aynı zamanda Süleyman' ın,-hükümdarh ğını büyü yoluyla elde etti ği hakkında şeytan ruhlu ki şilerinsöylediklerine inanarak Hz. Süleyman' ı büyücü sanmışlardır. Büyü küfüri şlerindendir. Oysa Hz. Süleyman küfür i şlememi ştir. Yine Yahudiler,Babil'de Hârut ve Mârut adl ı iki melek hakkında söylenen rivayetlerede inanm ışlard ır. Evet o iki melek sihir ö ğretiyorlard ı ama ö ğretirkenbu bilginin, insanlar ın smanmas ı için ö ğretildiğini, kötüye kullanıldığıtakdirde bunun küfür oldu ğunu söylüyorlardı. Halbuki Yahu-


Ci.,)z) :I, Sure: 2diler, ö ğrendikleri bilgiyi kötüye kullan ıyorlar, kar ı ile kocas ının aras ınıaçacak, insanlara zarar verecek şeyler ö ğreniyorlard ı. Elbette bu türdavranışlar, insanlar ı Allah' ın azübına sokar, r ızasından yoksun bıı akır.Onlar, böyle yapacaklanna peygamberin risaletine inamp günahlardansakmmış olsalard ı, kurtulu şa ererlerdi. Bilselerdi böyle yaparlard ı .Eski Müfessirler Bübirde insanlara büyü ö ğreten iki melek hakk ındaçok acayip rivayetler -nakletmi şlerdir. Bu rivayetlerin özeti şudur:Güya melekler Allah'a: Adem o ğullanmn çok günah i şlediklerini söylemişler,Yüce Allah da onlara demi ş ki: "Ben onlar ı, size vennedi ğimbirtakım illetlere mübtelâ k ıldım. Eğer o illetleri size verseydim, 'sizde onlar gibi yapardınız." Melekler: "Hâ şâ, seni tenzih ederiz." demi ş-ler, Allah da içlerinden iki ki şi seçmelerini emretmi ş, melekler Hârutve Martıt'u seçmi şler. Allah Hârut ve Mürut'u insan o ğlunun şehvetlerinemübtelâ kılıp Babil'e indirmiş .Bunlar güzel bir kad ına rastlanu şlar, kadından küm almak istemi ş-ler. Mecusi olan bu kad ın örce bunlan kendi dinine davet etmi ş, kabuletmemişler. Sonra kad ın bir put ç ıkarmış, demi ş ki:- Ya bu puta tapacaks ınız, ya şu adam ı öldüreceksiniz, ya da şuşarab ı içeceksiniz.Aksi taktirde kendilerine teslim olmayaca ğını söylemiş. Onlar dadaha hafif diye son şılçkı kabul edip şarap içmi şler. Şarap içip sarho şolunca zinâ etmi şler ve orada bulunan bir insan kendilerini ihbar ederdü şüncesiyle onu da öldiirmü şler, puta da tapnu şlar. Allah da onlar ıya dünya ya da ahiret azab ından birini seçmekte serbest b ırakmış .Birincisini seçmi şler. Bu yüzden Allah' ın emriyle ayaklar ından ba şaşağı asılmışlar. İşte Bübil'eleki insanlar bunlar ın yan ına gelinrri ş,,bunlarda onlara büyü ö ğretirlermi ş. Fakat büyü ö ğretirken onlar ı uyanrlar,kendilerinin bir fitne olduklar ım„insanlann denenmesi için büyü.*ettiklerini, bu bilgileri kötüye kullanman ın küfür olduğunu söylerlernaiş.° ,Bu rivayetlerin zay ıf ve garip oldu ğunu İbn-i Kesir söyledi ği gibiRazi de bunlar ın asil olmadığını çe şitli yollarla isbat etmi ştir.Büyünün Arabeas ı sihir'dir. Sebebi gizli; ince, anla şılması güç birolayd ır. İnceliğinden dolayı sabah vaktine de seher denmi ştir. Sihir,hakkı bât ıl, batılı hak göstermek ve ç ıkar sa ğlamak kasdiyle yap ıldığındankötüdür; imans ızlığa, ahlüks ızliğa dayanır.1 İbn-i Kesfr I. 139-140; Muhammed chzet berveze, Et-Tefslru'l-badf§, VII % 217-218 •


96 Bakara SuresiBüyü, tabiat üstü âlem ile ba ğ kurarak varl ıklar üzerinde etkiyapma amac ını ta şır. Bunun bir k ıs ım tamâmen yalandır, bir kısım dahakikatle hayâlin kar ışımıdır. Yani bir kısmı az çok bir gerçe ğe dayanır,ama bu gerçe ğe pek çok yalan kar ıştırılmıştır.Ayette şeytanlarm, insanlara büyüyü ve bir de Babirde Hârut veMarilt isimli iki meleğe indirileni ö ğrettikleri ifade ediliyor. Ayetinbu kısm ı üzerinde tefsirciler birçok fikirler beyan etmi şlerdir: Bir kısmıburada mâ'y ı nâfiye kabül ederek: "Babirde Hârüt ve Mârât ad ında ikimele ğe bir şey indirilnıedi" diye ınânâ vermi ştir ki, ayetin alt taraf ıbu mânây-a uygun de ğildir. Bu mânâyı verenlerin maksad ı, meleklerin,insanlara büyü ö ğretmelerini kabül etmemektir. Hakikatte buna lii.zumyoktur. Çünkü ayet, büyü ile meleklere indirileni ay ırmaktad ır: "Onlar,insanlara büyüyü, bir de iki meleğe indirileni öğretiyorlar" diyor. Şeytanlar,bu ikisini birbirine kar ıştırarak bir yığın hayalât, vafk, t ılsım ortayaatmışlardır. Demek ki, melekler, insanlara büyüyü de ğil, büyünün dedayand ığı temel bilgiyi vermi şlerdir.Her bilgi iyidir. Büyünün kendisi de bilgi olarak kötü de ğildir.Allah, akıl sahibi insanların, her bak ımdan bilgi sahibi olmalar ını istemişve bu bilgilerini kötüye kullan ıp kullanmayacaklarım sınamakdilemiştir. Bunun için semâvi kuvvetler olan melekleri görevlendirmi ş ,melekler insanlara ilham ile bilgiler vermi şlerdir. Peygamberin d ışındakiinsanlar, meleklerden ancak ilhâm ile bilgi alabilirler. Ayette geçeniki melek, asl ında meleklerden ilham alma derecesine yükselen ikimelek ruhlu insand ır. Bu mânây ı veren müfessirler olduğu gibi: "Melekeyn"kelimesinde lam' ı kesre ile "nıelikeyn" şeklinde okuyanlar da vardır.O zaman: "Bâbil'de iki k ırala indirileni öğretiyorlardı" demek olur.Hakikaten kırallık kurumunun kökünde de büyü vard ır. O takdirdeindirme, ilhânı etme anlamına gelir.' Has ılı diğer bilgiler oldu ğu gibi,büyünün dayandığı temel bilgi de Bâbil'de iki melek ruhlu insana veyaiki kırala melekler taraf ından ilhâm edilmiştir. Ama kötüye kullanılmaküzere de ğil, sadece bilinmek ve şerrinden korunmak üzere ilhamedilmiştir. Çünkü Bâbilliler, büyü i şleriyle u ğra şıp duruyorlard ı . İnsanlarıbunlar ın şerrinden korumak için büyünün ne oldu ğu, hangisebepler zincirinin düzenlenmesinden meydana geldi ği iki insana ilhamedildi. Aslında insana ola ğanüstü gelen büyü, yaln ız erbâbmca bilinen,başkalar ına gizli kalan sebeplerin düzenlenmesinden has ıl olan bir olay=dır. Herhangi bir olay ın sebebi, bilinmezse, büyü gibi görünür. Amasebebi anla şıhnca olay, gariplikten ç ıkar. Mesela: bugün tabiat kuvvet-1 Aliısi, Ruhu'l-Mectınf, I. 277-282.


Cüz': 1, Sure: 2 97lerinden yararlamlarak yap ılawuçak, bin y ıl önceki insanlar için büyükbir büyüdür.İşte basit olaylann dahi büyü gibi göründü ğü Mezopotamya insanlarıaras ında iki ki şi, diğer insanlar ın kavrayamayaca ğı birtakımolayların kanunlar ın ke şfetmi şler ve bunu talebelerine ö ğretirken kötüyekullanmamalar ını söylemişlerdi. Fakat Babilliler ve Babirdeesâretleri s ırasında onlardan garip olaylar ı öğrenen Yahudiler, birçokhurâfeleri de katarak bu bilgileri kötüye kulland ılar, büyü yaptılar.Büyü, o zamanlar tabiat ilimleriyle kan şıkti. Bir filozof, ayn ı zamandahüyüeü idi. Dedi ğimiz gibi ö ğrenme merak ı, insanı her şeyi bilmeğesevk eder. Bugün müsbet ilimler de öyle de ğil midir? Elektrik bilgisi,parlak bir ilimdir. Fakat o bilgiden yararlanarak herkesin ayak bast ığımerdiven parmakl ıklarma gizli bir kablo ile elektrik verip insanlar ıöldürmek büyüdür. Atom bilgisi yücedir. Atomu insanl ığın yarar ınakullanmak güzeldin Fakat bir atom bombasiyle bir şehri, bir ülkeyiöldürmek büyüdür. O halde, melek büyü ö ğretir mi, diye dü şünmeğebizum yoktur. Melek büyü ö ğretmiyor. O, birtak ım kanunları ilhamediyor. İnsanlar ın, bu bilgileri kötüye kullanmalar ı büyü oluyor.İmam . Fahri Razi, büyüyü sekiz çe şide çıkarmaktad ır:1- Semavi kuvvetlerle yere 'ait kuvvetleri birbirine kar ıştırarakyap ılan Kildâni büyüsü. İbrahim Aleybisselam, bu tür büyü ile u ğra şanmilleti uyarmak için gönderilmi şti. Kildaniler, yildızlara, büyük kuvvetleratfederek baz ı rakamlar ın özelliklerinden ve t ılsımlardan yararlanmaksûretiyle büyü yaparlar, y ıld ızlardan yararlanmak için onlarataparlard ı. Bunlar büyüeillii ğiin ve kahinli ğin sırrını bilmekle ün yapmışlardı .2- Evham ve güçlü ruh sahiplerinin büyüsü. Bunlar insan rühununtemizlenmesiyle baz ı güçler kazanaca ğına, kendi bedeninde olduğugibi, ba şka bedenler üzerinde de etki yapabilece ğine inanırlar.Bunun için sırf ba şka varlıkları buyruk alt ına almak amaciyle u ıleteçekilir, çe şitli riyâzetler yaparlar.3- 'Üçüncü şekil, yalnız yere ait ruhlardan, yani cinlerden yararlamlarakyap ılan büyüdür. Yere ait ruhlarla münasebet kurmak, semaviruhlarla, yani meleklerle ili şki kurmaktan kolayd ır. Hindistan'-daki fakirizm bu son iki şekle girebilir.4- Hayali hakikat göstermek, göz ba ğlamak şeklindeki büyü. Bu,duyulan aldatmaktan ibaret bir büyüdür. T ıpkı gemide giden yolcunun,kıyım'', hareket etti ğini görmesi gibi.


98 Bakara Suresi5- Birtakım âktlerle yap ılan hünerler, el çabuklu ğu kabilindenşeylerdir. Mesela: ku şu kesip, sakladığı başka bir kuşu uçurmak suretiyle,kestiği kuşu diriltip uçurmuş göstermek gibi. Fir'avn' ın bilyüclilerininde bu tür büyücüler oldu ğu sanılmaktadır. Bunlar, bat ılı gerçekmiş gibi göstermi şlerdi. Rivâyete göre bunlar, özel si ı'lrette yapt ırdıklarıdeğaeklerin ve iplerin içine c ıva koymu şlar, hünerlerini göstereceklerialanı da daha önceden alttan ate ş yakarak ısıtmışlardı. Bu iplerive de ğnekleri halk ın gözü önünde topra ğın üzerine atmca, alttanate şin, üstten güne şin teLiriyle c ıva geni şlemi ş, bundan ötürü de ğneklerve ipler kınuldadığından halk bunlar ı hareket ediyor sanm ıştı .6- Baz ı ilâçlarla yap ılan büyü. Büyü yap ılacak kimseye esrar, morfingibi şeyler içirmek sûretiyle akl ı çelinir. D ışkılar, kadavra parçalar ı ,kan ve cinsiyetle ilgili her çe şit nesne, biiyii.ciinün kullandığı ilaçlardandır.Bunların bir özelli ği de dinen pis say ılan şeyler olmas ıdır. Mesela;necis olan pisli ği, büyücü ilaç olarak kullan ır. Ayr ıca büyülenecek kimseninvücudundan al ınacak herhangi bir şey (saç teli, t ırnak v.s. gibi)de büyü yap ımında kullamln=.7- Dinleyiciyi yaldızlı sözlerle kand ırıp kendisinin cinlerle temaskurdukuna, m.ânevi bir güce sahiboldu ğun.a inandırarak ona istedi ğiniyaptırabilme kurnazl ıkı da bir çe şit büyü demektir.8- Söz götürüp getirerek insanlar ı birbirine dü şürmek, böylecekendi hesab ına çıkar sağlamak da büyü anlarm içindedir. Ama büyüdeyince akla gelen, ilk üç şekildir.Mu'tezileye ve ehli sünnetten baz ı ki şilere göre büyü, gerçek de ğildir.Büyü diye bir şey yoktur. İnsan hiçbir surette, dokunmadan ba ş-kasına etki yapamaz. Fakat Cumhura, yâni ehli sünnetin ço ğunluğunagöre büyii vard ır. Bazı kimseler riyazet, isimlerin ve rakamlar ın özellikleri,afsun, uzlet gibi yollara ba şvurarak ba şka varlıklar üzerinde etkiyapacak duruma gelebilirler. Cinlerin kötüleriyle temas kurup, onlarvaSıtasiyle ola ğanüstü gibi görünen şeyler yapabilirler. Ancak bu okğanüstüi şleri yapan, yine Allah't ır. Büyücü, büyüsüyle bir olay ın sebeplerinibir do ğrultuda düzenlenme ğe sevk eder. O isimlere ve rakamlara,o özellikleri veren de Allah't ır. Böylece her i şin fiili Allah olur.'Böyle oldu ğundan Allah' ın izni olmad ıkça kimseye bir zarar verilemez.Bundan dolay ı Allah'a sığındıktan sonra art ık hiç bir şeydenkorkulmaz. Çünkü Allah ad ının anıldığı yere şeytan sokulamaz. Eûzübesmele, mü'minin koruyucu silah ıdır. "O, öyle Allah'tır ki, onun ismi1 Mefatibui-Ğayb, I. 635-654, Dâru't-t ıbâati'l•Aanire, sene 1307.


Cüz': 1, Sure: 2 94anıldıktan sonra ne yerde, ne de gökte hiçbir şey zarar vermez." Bunuböyle bilip, kafay ı ve riıshu büyü vehmin.den s ıyırmak lazımdır.Cinlerin imans ızları olan şeytanları etki alt ına almak ve onlardanyararlanmak için Bâbilliler, M ısırlılar, Hindliler, Yunanlılar ve dahabirçok milletler büyülere, t ılsımlara, afsunlara ba şvurhıuşlardır. Bu iş,bugün de modern bir şekle bürünerek devam etmektedir. ,Islam'da Büyünün Hükmü:Yukarıdaki ayette görüldü ğü gibi Kur'an büyü ile u ğra şmayıfür saymaktad ır. Bu konuda mezheplerin görü şlerini Ebu'l-MuzafferYahya ibn Muhammed ibn Hüberye, el-i şraf alâ Mezhebin-E ŞI:af adl ıeserinin büyüye tahsis etti ği bölümünde toplamıştır:Ebiı Hanife d ışındaki Fakihler büyünün bir hakikati oldu ğu görüşündedirler. Ebu Hanife'ye göre büyü, tamamen aldatmadan ibaret ,ı yoktur. İm.ânı Ebu Hanife ve İmam Mâlik'e tir. Hiç bir gerçek yangöre büyü ö ğrenip yapan kimse kâfir olur. Ebu Hanife taraftarlar ındanbaz ılarına göre s ırf kötülü ğünden korunmak için büyü ö ğrenmek küfürolmaz. Ama büyünün caiz oldu ğuna, ya da kendisine fayda sa ğlayacağına inaharak büyü ö ğrenen ve istedi ği herşeyi büyü yolu ile yapabileceğineinanan kimse kâfir olur.İmam Şafirye göre büyü ö ğrenen, şayet Babil halkı gibi büyü ileyedi yıldıza yakla şacağına ve o y ıldızların, arzu etti ği her şeyi yapacağınainan ıyorsa kafirdir. Şayet u ğra ştığı büyü böyle küfür gerektirenşeyler de ğilse kafir olmamakla beraber yine bunu haram bilmesi gerekir.Küfrü gerektirmeyen büyüyü dahi mübah bilerek yapan kafir olur.Büyünün Cezas ı :İmam Malik ve Ahmed'e göre büyü yapan öldürülür. İmam Şafiive EVI Hanife'ye göre öldürülmez. Fakat büyüyü büyüsüyle bir insan ıöldürmüşse Malik, Şafii ve Ahmed'e göre kendisi de öldürülür. EbuHanife'ye göre bu fiili tekerrür etmedikçe, ya da bizzat kendisi falan'büyü ile öldürdü ğünü itiraf etmedikçe öldürülmez.Büyücünün tevbesinin makbul olup olmadığı mes'elesine gelinceİmam Malik, İmam- ı Azalır ve İmam Ahmed'den gelen me şhur rivayetegöre büyücünün tevbesi makbul de ğildir. İmam Şafii'ye ve İmam Ahmed'dengelen di ğer bir rivayete göre büyücünün tevbesi makbuldü ı .Burada İmam Şafii ve İmam Ahmed'in görü şleri tercihe şayangörülmektedir. Çünkü. Allah teybe eden her günahkar' affedece ğiniKur'an- ı Kerim'de va'd buyurmu ştur.


100 Bakara SuresiBüyücüden büyüsünü çözmesi istenir mi? Buhari'nin nakline göreSaid İbnu el-Müseyyib bunun caiz oldu ğunu söylemi ştir. Kurtubi Vehb'den şunu naklediyor: Yedi sedir yapra ğı alımı., bunlar iki ta ş arasındadövülüp suya kat ılır. Üzerine Ayet-ül Kürsi okunup büyü yap ılan kişiyeüç yudum içirilir, gerisiyle de y ıkan ır. Böylece büyüsü çözülmü şolur, Bu, özellikle ba ğlamp kar ısına varamayan erke ğe iyi gelirmi ş .İbn-i Kesir şu neticeye var ıyor: Bana göre büyüyü gidermek için enfaydalı yol Allah' ın Resûlüne indirdi ği Muavvizât'ı okumaktır. Hadistede "Allah'a sığınan hiç kimse bu iki s ığınma duüs ı gibi etkili bir duâ ileAllah'a sığınamaz." buyurulmu ştur. Kezâ ket-ül-Kürsi'yi de okumakfaydal ıdır. Çünkü Ayet-ii'l-Kürsi şeytanı koyar.'İster küfür ister harâm kabul edilsin, büyü ile u ğra şan, bu işine devamederse bütün mezheplere göre öldürülür. Has ılı büyü bir tezvirsanatıdır. Ancak kötü ruhlu ki şilerin uğra şaca ğı bir şeydir. Bununlauğra şanlar dünyada da, âhirette de iflâh olmazlar. Çünkü Allah: "Büyüciinereye varsa iflah olmaz."' diyor.Büyünün nasıl islâmiyetle bir ilgisi yoksa, büyliciinün de dinadamlığı ile bir ilgisi yoktur. Bu, tâ eski medeniyetlerden kalma birmirastır. Düşünmek lazımdır ki İslam, böyle şeyleri yapanlara ı;ezâlarınen a ğırını vermekte, böylelerini ölüm cezâsma çarpt ırmaktadır.Tekrar edelim: Harâm olan, bir şeyi bilmek de ğil, yapmaktır. Müslümanhalkımızın, Allah'a ilticâ ederek bu gibi haram şeylerden kaçmmalarmı tavsiye ederiz. İmam Ahmed ibn Hanbel, Pey ğamberimiz'denşu hadisi rivayet etmektedir:"Kim kâhine ya da müneccime gider de onun söylediklerini do ğrukabul ederse, Muhammed'e indirileni inkâr etmi ş olur."'-t-4.-!.•104— Ey inananlar, "Râcinâ (bizi gözet) demeyin, uturna (bize bak)deyin ve dinleyin. Kâfirler için ac ı bir azeip vardır."1 Kesti. I. 147-1482 Taha Süresi: 693 Müsned, II. 429; ayn ı meâlde bir hadis, Müslim, Selam Kitab ında da vard ır. Baba tahrinırbkehaneti...


Cüz) : 1, Sure: 2 101Tefsir:104 ncü ayette geçen rci(intı kelimesi, "bize riayet et, bizi gözet"demektir. Müslümanlar, Allah' ın Elçisine böyle hitabederlerdi. Yahudilerise müslümanlar ın kullandıkları bu kelimeyi, a ğızlannda e ğip bilkerekhakaret anlam ına gelecek biçime sokuyorlard ı : Kelimeyi hakaret vekabalık anlamına gelen ruanet kökünden yap ılmış rain sıfatına, yahut"bizim çoban" anlammdaki rand kelimesine ya da ibranicede sövmeanlammdaki bir kelimeye benzeterek söylüyorlar ve müslümanlar ınkullandıkları bu kelimeyi duyduklar ı zaman birbirlerine i şaret edipkendi içlerindeki manay ı ima ederek müslümanlarla alay ediyorlard ı.Ayrıca onlar, es-seltım kelimesini de ölüm anlam ına gelen es-sclm şeklindetelaffuz ediyorlard ı. Nitekim Nisa Suresinin 46 ne ı ayetinde, onlar ın,kelimeleri yerlerinden de ğiştirip tahrif ettiklerine i şaret edilmektedir.Bir gün Evs kabilesinin lideri Sacd ibn Muâz, Yahudilerin, sözü böylegevelemekten maksatlar ını sezince onlara şöyle demi şti: "Ey Allah' ındüşmanları, Allah'ın lâneti üzerinize olsun. Nefsimi elinde bulunduranAllah hakkı için bir daha içinizden birinin böyle bir şey söylediğini duyarsamboynunu vururum." Onlar da: `Siz de böyle söylemiyor musunuz?" demişlerdi. İşte yil'ee Allah, müslümanlara, bundan böyle ku şkuyave iştibaha fırsat verecek sözler söylememelerini, racinti yerine unpuniiyani "latfen bize bak", demelerini emretmektedir. Allah Elçisinin, aralarındabulunmas ı, insanlar için büyük latuftur. Onun arac ılığı ile inenbu ayetler, kıtuflarm en büyü ğüdür. Müslümanlar, bu latuflarm kadrinibilip Allah'ın elçisine sayg ıh olmah, asla sayg ıya aykırı düşen bir kelimekullanmamalıdırlar..y, ,. -t , ...j.„A I,... e .... o• • 0 ii 0 0 o* 04.).42.:L>G.jr


102 Bakara Suresi105- Kitap ehlinden olan kâfirler de, putatapanlar da size Rabbinizdenbir hayır indirilmesini istemezler. Oysa Allah, , rahmetini dilediğinetahsis eder, Allah, büyük lütuf scthibidir. 106- Biz, daha iyisini veya benzerinigetirmedikçe bir âyeti(n hükmünü) yürürlükten kald ırmaz veya unutturmayız. Allah' ın, her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi ? 107- Bilmedinmi ki göklerin ve yerin ınülkü, (hilkümranhğl, yönetimi, mülkiyeti)yalnız Allah ındır ? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımc ıyoktur.Tefsir:105-107: Yüce Allah, 105 nci âyette kitap ehlinin ve putatapanlar ın,rnü'minlere Rablerinden inen nimetleri çekemediklerini, inananlar aras ındabirlik ve sevgi ba ğının kurulmasını asl'a istemediklerini belirttikten sonraYahudilerin ve mü şriklerin, müslümanlar ın kalblerine ku şku sokabilmekiçin hükmü yürürlükten kald ır ılan baz ı âyetleri ele alarak: "Muhammedbir şeyi emrediyor, sonra onu yasakl ıyor. Bu;pey ğamberlerinyapaca ğı bir iş de ğildir" tarz ındaki sözlerini cevapland ırıyor. Benzeriniveya daha iyisini getirmedikçe hiçbir âyeti nesli veya insâ'etmeyece ğinibildiriyor.Nesli kelimesi, lûgatte gidermek, de ğiştirmek, bir yerden bir yerenakletmek, bir yaz ıy ı kopye etmek anlamlar ına gelir. Burada kullan ı-lan nesli, bir âyetin hükmünü ba şka bir âyetle ortadan kald ırmak demektir.Bir âyetin hükmünü ortadan kald ıran âyete nüsih, hükmü ortadankald ırılan âyete de mensiilı denir. islâm ın kurulu ş safhas ındakonulan baz ı hiikümlerin, şartlar ın de ği şmesiyle kaldırılıp yerine ba şkahilkümlerin konmas ı pek tabiidir ve Allah' ın hikmetine uygundur. Nitekimyüce Allah, hikmeti uyar ınca, insanlar ın sosyal yönden geli şmesi,ihtiyaçlarm ve şartlar ın değişmesiyle yeni pey ğamerler göndermeksuretiyle eski dinlerin baz ı hükümlerini neshetmi ştir. Islâmda da müslümanlarınzayıf zamanlar ında inen baz ı âyetler, müslümanlar kuvvetbulunca neshedilmi ş ve onlar ın yerine yeni hüküm bildiren âyetler gelmiştir.Meselâ müslümanlar ın zay ıf bulundukları Mekke devrindecihad emredilmemi ş,: Sizin dininiz size, benim dinimbanadır." âyeti gelmi şti. Fakat müslümanlar kuvvet bulunca cihâdemriyle bu âyetin hükmü neshedilnii ştir.İnsâ, nesy kökünden al ınırsa unutturmak anlam ına gelir ama nes'kökünden alınırsa ertelemek demektir. Müfessirlerin ço ğu, insâ'yı, nesykökünden alıp âyete öyle mana vermi şlerdir. Buna göre Hz. Peygamber,(s.a.v.) kendisine gelen baz ı âyetleri tebli ğ etmezden önce veya sonra


Cüz': 1, Sure: 2 103unutmu ştur. Buna dair baz ı hadisler naklederler. Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in baz ı vahiyleri unutmu ş olmas ı muhtemeldir. "Sana (Kur'ân' ı)okutacağız ve sen unutmayacaks ın. Ancak Allah' ın dilediğini unutabilirsin."'ayeti de bu ihtimali hat ıra getirebilir. Şayet Hz. peyga ınber(s.a.v.)inunutttu ğu baz ı ayetler varsa bunlar Kur'a ıf ın bütünlüğünübozacak ölçüde değildir. Pek az ayetlerdir ki Allah onlar ın yerineyenilerini indirmi ştir.Zerke şi'ye göre ise âyetteki insâ', nes' kökünden gelir ve ertelemekdemektir. Yüce Allah buyurmu ştur ki: Biz bir âyetin benzeriniveya daha iyisini getirmedikçe hükmünü ortadan kald ırmayız veya onuertelemeyiz. Şimdi neshedilen ayetin hükmü, bir bak ıma tam ortadankaldırılmamış, başka bir zamana ertelenmi ştir. O hükmü gerektiren şartlardoğunca tekrar o hüküm tatbik edilecektir. Ne zaman müslümanlarzayıf dü ş-erse "Sizin dininiz size, benim dinim banad ır" hükmü uygulanır."Nereye dönerseniz Allah' ın vechi (zâtı) oradadır"" ayeti,. "YüzünüMescid-i Haram tarafına çevir."' âyetiyle neshedilmiştir. Fakat birinciayetin hükmü tamamen ortadan kald ırılmış değil, tatbikini gereklikılan şartlar ın doğmas ına ertelenmi ştir. Kıblenin bilinmediği şartlardo ğunca "Nereye dönerseniz Allah' ın vechi oradadır." âyetinin hükmüuyarınca herhangi bir tarafa dönülüp namaz k ılinabilir. Demek ki mensötı(hükmü yürürlükten kaldırılmış) ayetler, bir bak ıma münse'(ertelenmiş)dirler. Onlar ın hükümleri, gerekli şartlara ertelenmi ştir.Mensula ayetlerin say ısını 200 e ç ıkarmalar oldu ğu gibi be şe indiı enlerve Kur'an'da neshin olmad ığını, burada kasdedilen neshin, K ın'an'ın,geçmiş kitapları ve Islamın, geçmiş dinleri neshetti ği manasına geldiğinisöyleyenler de vardır. Bunlar ın delillerini burada serdetmek, sözü uzatır.Konu, tersir ve fıkıh usuliinün konusu oldu ğundan bu kadarlıklayetinmeyi uygun buluyoruz.o •••, 11 o o• o e 9 d ." •• oJJrj." --;: o. LrA - - j•1 S l c '1"), S" j (t • A)1 A'ltı Suresi: 62 Bakara Suresi: 1153 Bakara Suresi: 144


104 Bakara SuresiL - Lo • o oLy—.4•• o, o • .0 ,,„ • },, ıjt...4—N- —t .,•1 j ı • ı J • Jo ••• e s- • :1; - o ot_J oLW "‘ -a ıS;11 i:i:,,z ıt • N)o o o .0 • o, • .31 `.=rj C oC.0 O j 5—A _olli;• t—A jor)108— Yoksa siz de pey ğamberinizi, daha önce Musa'ya sorulduğugibi (birtakım sorularla) sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Kim iman ıküfürle d, ğiştirirse, şüphesiz (o), dümdüz yolu sap ıtm ıştır. 109— Kitapsahiplerinden çoğu, gerçek kendilerine besbelli olduktan sonra, s ırf içlerindekik ıskançlıktan ötürü sizi iman ınızdan sonra küfre döndürmek isterler.Allah, emrini getirinceye kadar affedin, ho ş görün, şüphesiz Allah her şeyegücü yetendir. 110— Namaz ı k ılın, zekat ı verin ; kendiniz için yap ıp gönderdiğinizher hayra, Allah' ın yanında bulursunuz, Allah yapt ıklarınız ıgörür.Tefsir:108 nci âyetten anla şıhyor ki müslümanlardan baz ıları, Hz. Peyğamber'denbaz ı şeyleri istemişler, hattâ içinde az ıcık ku şku bulunanbazı sorular sormu şlardır. Bu âyet, fazla soru sorman ın mü'minlereyakışmadığını, Allah' ın Elçisini rahatsız etti ğini belirtmektedir. Kur'-ân- ı Kerim nazil olurken teferruâta dair sorular sormak, müslümanlar ınaleyhine olur. Hac âyeti indi ği zaman bir adam: "Ya Resulâllah, her senemi hac yapaca ğız?" diye sordu. Allah' ın Resulü cevap vermedi. Adambu soruyu birkaç defa tekrar edince Allah' ın Resulü: "Hay ır, dedi evetdesem (her sene hacca gitmek) farz olur, farz olunca da yapamazs ınız.Benim sizi serbest b ıraktığım hususlarda siz de beni (kendi halime) b ırakın! Sizden önce hele& olan milletler, çok soru sormaları ve pey ğamberlerinekarşı gelmeleri yüzünden hela olmu şlardır. Size bir şey emrettiğim zınaanelinizden geldiği kadar onu yapın, size bir şeyi yasaklarsam onu b ırakın."Bir kısım müfessirlere göre 108 nci âyetteki hitâp, Yahudilere yöneliktir.Çünkü onlar, Hz. Pey ğamber'den, gökten bir kitap indirmesiniistemişlerdir. Onların bu istekleri, Nisa Suresinde anlat ılmaktadır:"Kitap ehli, senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar.1 Müslim, Hacc, hah: 37, hadis: 412


Cuz': 1, Sure: 2 105Musa'dan, bundan daha büyüğünü istemi şler ; 'Allah'ı bize aç ıkça göster'demi şlerdi..."'Bir k ısım müfessirlere göre de âyetteki hitap, putatapanlara yöneliktir.Onlar da Hz. Pey ğamber'den, gökten bir kitap indirmesini, yerdenırmaklar f ışkırtmasım, bahçeler meydana getirmesini .... istemi şlerdi.Onların bu istekleri de Mekke'de inen ayetlerde anlat ılmaktadır.Bu âyetteki kitabın, müslümanlara âidolmas ı, muhtevaya dahauygun dü şmektedir. Demek ki müslümanlardan baz ılar ı, belki de Yahudilerinte şvikiyle Allah' ın Resulünden baz ı şeyler istemi şler, bu istekleriiçlerinde bir ku şku uyandığını ima etti ği için yüce Allah, o kimselerikınamıştır.109 ncu ayet, yine Yahudilerin kötü niyçtlerine kar şı müslümanlarıuyarmaktad ır. Onların bütün amaçlar ı, müslümanlar ı eski cahilve müşrik durumlarına döndürmek, onlar ın arasındaki birli ği bozmak,kuvvetlerini k ırmak ve böylece onlara hakim olmak idi. Hz. Muhammed'(s.a.v..)in peygamber oldu ğunu bilmediklerinden de ğil, kıskançlıklarındandolayı böyle yap ıyorlardı. Yahudilerin bu kıskançhklar ına ve kötü niyetlerinera ğmen yüce Allah, müslümanlara yine ho şgörüyü, affı tavsiyeetmektedir. Bu ayetler, Yahudilerin, müslümanlar aras ında ne kadaretkili olduklarını, müslümanlar ı birbirine katmak için nas ıl desiselereba şvurduklarını gösterir. Ayetin sonu, Yahudilere büyük bir ihtard ır.Zira Allah' ın güçlülüğünü hatırlatmaktad ır. Bu, hilelere ba şvuranlarınbir gün Allah'ın kudretiyle mahv ve peri şan olacaklarına i şarettir.110 ncu ayet ise müslümanlara üzerlerine dü şen görevleri yapmalarını telkin etmekte, yapt ıkları iyiliklerin zayi olmayaca ğını, Allah' ınher şeyi gördüğünü, iyileri mükâfatland ıraca ğım bildirmekte, böylecemüslümanlara moral gücü vermektedir.‘ 5,C...2:; "3-1 '6.;_ıc, " ı".5" 6 ,. 5•1 ı -.:::::>.:t ı -1.):_>-°_,C ı c'ci:1 ıi:.ıı) --i......„ e-e-.4-:-, C.(I ‘ ■ ) .„_i ,Co ° '::::::s `.., ı " '...:- .3 rk....4 Ci-A J-J.- ,.. 3 3 • -I. 3 -,,i -.0, • 3 -3 3 fi , • , , „ .. - .. o o -. --...X.,...P 0 .)..,:- 1 4...1 C.),:ı".›,....4 jjb .Jfi -- • , , , -- ft -.e -- o fi •-• , • •,, 15, o.- on, '-'-'--ft-4.--11 k:..'11:1 j (‘ Y) t*J j..;_;.›.....! .), ., e-:+-:-I-P L.9 j--4- i 4-4. j,;, o ,-.S.P '.1. 4,,, ":11 c.:...:),:i (.5",Q4..:i ı c.,:seı -, . L5°).:;;, " Sp -, ı',.,_:,5 ı ,:.____,L. 12 Ayet: 153


106 Bakara Suresi:3 ..., O ,..., , .... .3 , o , O 3 ....,„ 1/4_,,'"' " S" ‘..,..ı0,1■^•? . ,:j.:1:51 -L1G -,:..1_1-£5.- ,......A:::..›,:,1 ,•„) ,_L:,.., ,..ft, j, O 9 ı p ı 55 O ı ii „. ı O o ı ... O1 .,_; 3 Cs-- *- -. ..3 :1:4 C.2:11 .. (....9_, ..4.-:-■.._, _.


Cuz': 1, Sure: 2 107Görüyormu ş gibi Allah'a kulluk eder. İşte cennete girecekler, Yahudilerveya hırıstiyanlar de ğil, her devirde özünü Allah'a verip güzel davrananlardır. Böyleleri, Rablerinin yan ında mükafatlarm ı bulurlar,korku görmezler, üzüntüye dûçar olmazlar.Aslında hıristiyanlık, Yahudiliğin bir devamından ibaret bulundu ğu,Hz. İsa, Yahudiliği ıslah için gönderilmi ş bir Ibrâni oldu ğu halde Yahudilerhırıstiyanh ğı tanımamışlar, hırıstiyanların bir esas üzerindedmadıklarım ileri sürmü şler ve hırıstiyanlar ın can dü şmanı olmuşlardır.H ıristiyanlar da yahudilerin bir esas üzerinde olmad ıklar ını söylemişlerdir. As ırlardan beri aralar ında ihtilaf sürüp -gelmi ştir. Halbukiiki farka da ayn ı kitab ı okumaktad ırlar. Gerçi Yahudiler İncil'i okumazlarama hıristiyanlar Tevrat' ı okurlar, Tevrat' ı kendilerinin kutsal kitabı kabul ederler. Aynı kitabı okudukları halde aralar ında böylesineayrılığa dü şmeleri, bu kitabı yanl ış anlamalarmdan do ğmu ştur.O halde her iki fırkanın da iki kitab ı da do ğrulayan, "aralar ındakidavay hak ile çözümleyen bu yeni kitab ı tanıyıp İslama gelmelerigerekir ki yeryüzünde ihtilaf kalmas ın. Islam, bu iki ucun orta noktasıdır.Aşırı uçlardakiler, merkezde birle şirse ihtilaf kalmaz. İslamdaifrat yok, k ıskançl ık yoktur: "Böylece sizi orta bir ümmet yapttk ki insanlaraşahid olasın,ız, Peygamber de size ş(thid olsun...."'111 nci ayetin şu münasebetle indi ği rivayet edilir: Nercan h ıristiyanheyeti, Allah' ın Resulü ile konu şmak üzere Medine'ye geldi ğizaman Yahudi bilginleri de meclise gelmi ş, konu şmalara kat ılmışlard ı .Bir toplant ı esnasında Yahudilerden Râfi ibn Hureymile, h ıristiyanlara:"Siz bir esas üzerinde de ğilsiniz" deyip Isa'y ı ve İncil'i inkar etmi ş .Necranl ılardan biri de Yahudilere: "Siz bir esas üzerinde de ğilsiniz"deyip Hz. Musa'yı ve Tevrat' ı inkâr etmi ş. Bunun üzerine bu ayetinmiş?Necran. hey'eti, Medine devrinin ortalar ında, belki de HudeybiyeAndtlaşmasmdan sonra, yani peygamberimizin dünyan ın belli ba ş-lı kırallar ına, Arap Yar ımadasındaki toplumlara mektuplar gönderiponları İslama davet etti ği devirde gelmi şti. Halbuki yahudilerin hementamamı, Hudeybiye Andla şmas ından önce Medine'den ayr ılmışlard ı .Buna göre onlar ın toplantılara `at ıldıkları hakkındaki riv ayetler do ğrugörünmüyor. Bu ayet, Yahudilerle h ıristiyanlar hakkında ötedenberisüregelen ihtilafa, iki tarafın birbirini inkâra varan a şırı tutumlarma1 Bakara Suresi: 1432 Ihn Kesti-, I. 155


108 Bakara Suresii şaret etmektedir. Kitap ehlinin karakterini anlatan ayetlerin devamıdır.Bunu böyle zay ıf bir nüzul sebebine ba ğlamak do ğru de ğildir.L°c;i -.—." t:: J- -1°1;1 -J-4 - -Po --o, o A__43 CA c Lgi )4_4 3 :„SDA,j _J • 1--*o) _rp e I j "J,I ı W J I c ,11114- Allah' ın mescidlerinde, Allah' ın adının anılmas ına engel olanve onların harabolmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Bunların,oralara korka korka girmeleri gerekir (ba şka türlü, girme ğe haklar ı yoktur).Bunlar için dünyada rezillik, âhirette de büyük aziip vardır. 115- Doğuda, batı da Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah' ın yüzü (zat ı) oradadır.Şüphesiz Alalh( ın rahmeti ve nimeti) geniştir. 0 (herşeyi) bilendir.Tefsir:114- Acaba Allah' ın mescidlerinde Allah' ın adının alınmas ına engelolan ve onlar ın yıkılmasına çalışanlar kimlerdir ? Bu hususta tefsirlerdemuhtelif rivayetler nakledilir • Bir rivayete göre bunlar Babil'li Buhtunnasırve adamlarıdır. Buhtunnas ır, Beyt-i Makdis'i tahrib etmi ş, hıristiyan.;lar da ona yard ım etmi şlerdir. Bir rivayete göre de Beyt-i Makdis'itahribedenler Rumlard ır. Bir diğer rivayete göre Allah' ın meseidletinitahribetme ğe çalışanlar, Hudeybiye günü, Hz. Peygamber (s.a.v.)inMescid-i Haram'a girmesine engel olan mü şriklerdir.Önce Buhtunnas ır'a hırıstiyanların yardım etmiş olmaları iddiasıtamamen uydurmad ır. Çünkü Buhtunnas ır, Hz. İsa'nın do ğumundanaltı asır önce hüküm sürmü ş olan İran hükümdar ıdır. Ayeti belli kimselerehamletmek do ğru değildir. Afet ınutlaktır. Buradaki mescidler,mutlak olarak tüm mescidlere şamildir. Her mescidden Allah' ın kullarınımenedenler, ayetin hükmüne girerler. Müfessir Hamdi Yaz ı'', bu konudaşöyle diyor:Tarihlerin beyan ına göre Beyt-i Makdis (Kudüs), ilk defa Buhtunnasırtarafından feci' bir şekilde tahribedilmi ş ve İsrail O ğulları devletineson verilmi şti. Sonra Fars Kral ı Erde şiri Behmen (Kurus) tarafın-


Cuz': 1, Sure: 2 10§dan onar ılmış ve Yahudiler bunun zaman ında mahalli bir hükümet kurmuşlardır.Yahudiler daha sonra Yunanl ıların ve sonra da Romahlann idaresinegeçtiler. Hz. Isa'dan k ırk yıl sonra Roma kayserlerinden Neron'unhalefi Ospasyano ş ve onun o ğlu Titos tarafındaıı Beyt-i Makdis, ikincidefa tahribedildi. Titos, gerek yahudi, gerek h ıristiyan, tüm halk ı katledipzürriyet ıerini esir etti. Asl ında Yahudilerin isy anlar ı , peygamberleriöldürmeleri yüzünden ba şlarına bu belalar musallat olmu ştu. Dahasonra kaç ıp kurtulabilen İsrail O ğulları, toparlanma ğa ba şladılar. Kudüsbiraz imar edildi. Nihayet h ırıstiyanlığı kabul eden Bizans imparatoruKostantin'in annesi Eleni, Kudüs'e g(ldi, Hz. İsa'nın, üzerindeasıldığı iddia edilen kabir üzerine bir kilise yapt ı fakat biraz tahribedilmi ş bulunan Beyt-i Makdis heykelini de tamamen y ıktırıp buray ımezbele yapt ırd ı .İşte Hz. Ömer Kudüs'e gelince bu mezbeleyi temizletip oraya Mescid-iA.ksa'y ı yapt ırd ı .Demek ki Yahudiler ta şkınlık yaparak devletlerinin gitmesine,mâbetlerinin y ıkılmasına sebebolmu şlar. Iranl ı ve Romalı müşrikler,Allah adına yap ılan ma'bede sald ırıp Allah' ın mescidini y ıkmışlar.Hıristiyanlar da Süleyman ma'bedinin yerine bir zaman çöp dökmü şler.Mekke müşrikleri de Allah' ın Resulüniin Mescid-i , Haram'a girmesineengel olmuşlard ır. İşte kim olursa olsun, Allah' ın mescidlerinde Allah'ın adının andmas ına engel olanlar, onlar ın yıkılmas ına çalışanlaren zalim insanlardir. Böyle yapanlar ın, o mescidlere korka korka girmektenba şka haklar ı yoktur. Kendilerinin san ıp, ba şkalarının, o mescidleregirmelcrine engel olanlar, bir gün gelir ki kendileri o mescidlereancak korka korka, titreye girebilirler. Çünkü Allah o nimeti ellerindenalmış, inanan insanlara vermi ş olur. Nitekim öyle olmu ş, Kudüs Roma-Mann elinden ç ıktığı gibi Mescid-i Haram da mü şriklerin elinden ç ıkmıştır.Kur'ân' ın bu mu'cizesi de tahakkuk etmi ştir. Böyle zalimler,dünyada peri şan olur, âhirette büyük azâba y ığrarlar.115 nci ayette k ıblenin çevrilece ğine i şaret vard ır. Hz. Peygamber(s.a.v.), Medine'ye geldiklerinde 1,5 y ıl kadar Kudüs'e do ğru dönüpnamaz k ıldı. Bunu gören' Yahudiler şımaı dılar, "Muhammed nereyedönece ğini bilmiyordu, biz ona k ıblesini öğrettik' .' dediler. Yüce Allah,bu âyetle ibadette bir tarafa dönü şün, sembolik bir şey olduğunu, dokanunda,' bat ının da Allah'a ait bulundu ğunu, nereye dönülse Allah' ınzatının orada haz ır bulunaca ğını haber verip müslümanlara bir geni şlik


110 Bakara Suresigetirmekte Yahudilere de şımar ıp övünmeleri için bir sebeb olmad ığınıihtar etmektedir.Daha önceki dinlerde ibadet s ırf ma'bedde yap ılırken müslümanlariçin bütün yer yüzü ma'bed k ılınmıştır. Âyetin sonunda Allah' ınvâsi (geni ş) ve alim (bilici) s ıfatlar ının zikredilmesinde bir incelik, tümyeryüzünün ma'bed olu şuna bir i şaret vardır. Yani Allah bir ma'bedemünhasır de ğildir. Tüm kainat ı ku şatmıştır. Her yerde O'na ibadetedilebilir. Nereye dönülse O'nun zat ı oradad ır. O, her yerde yap ılanibadetten haberdar olur.Bu ayetin hükmüne göre müslümanlar, k ıbleyi bilemedikleri, yada k ıble tarafına dönmenin saknı calı oldu ğu zamanlarda -mesela hayvanveya araç üzerinde yolculuk' yaparken- yönelebildikleri tarafa do ğrudurup namazlar ını kılabilirler. Korkulu hallerde de tehlikeli olmayanyana yönelip namazlar ını kılarlar. Âyet müslümanlara böyle bir geni ş -lik getirmektedir.ı L911:. c La 3_1 I3 3o a oe lQ-0;, ,) N 'O ‘J'Sj y-JC;(‘ V) 'C.)1-Ç-:-1-‘tir £5. ‘ ''':1:JT C.:.>,-;"C.:; °J- t s d:W .151e; I(N N A) -431j .)5,*e_:+:1:;;"JC;116- "Allah, çocuk edindi", dediler. Ha şa, O, yücedir. Göklerde veyerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmi ştir. 117- (0),göklerin ve yerin yarat ıcıs ıdır. Bir şeyi yaratmak istedi mi, ona sadece"ol" der, o da hemen oluverir. 118-- Bilmeyenle ı dedi(ler)ki : "Allah,bizimle konu şmal ı, ya da bize bir ayet (mu'cize) gelmeli değil miydi ?"Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demi şlerdi. Kalbleri birbirinebenzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetlerimizi ap aç ık gösterdik.119- Doğrusu, biz seni gerçekle, müjdeleyici ve uyar ıc ı olarak gönderdik.Cehennem halk ından sen sorumlu değilsin.


Cüzi: 1, Sure: 2 111Tefsir:116— İlk iki ayette Allah'a çocuk isnadedenler lunanmaktad ır. Mü ş -ı ikleı , melekleri Allah' ın kızları san ırlardı. Yahudiler, Uzery'i, h ır ıstiyanlarda Isa'y ı Allah' ın o ğlu kabul ederler.Bunlar ın hepsi şirktir. Göklerdeve yerde ne varsa hepsi Allah ındır, her şey O'na boyun e ğruiştir, herşeyi O yaratmıştır. Gökleri ve yeri, kendi iradesiyle yoktan var etmi ş-tir. Ha şa 0, kimsenin babas ı de ğildir. Babal ık, o ğulluk yarat ıklarm s ı-fatıdır. Allah, kainat ı do ğurmamıştır. Baz ı felsefelerde ileri sürüldü ğügibi kâinat, tıpkı do ğum. gibi Allah'tan do ğup çıkmamış, Allah parçalarabölünmek suretiyle kainat meydana gelmemi ştir. Öyle olsayd ıkainatı olu şturan as ıl kaynak tükenir, yahut şu fani varlıklar gibi oda yok olurdu. Ha şa Allah, kendisi parçalanarak bu kainat ı meydanagetirmemi ş, O, iradesiyle kainat ı yoktan var etmi ştir. Hiçbir şey O'nuno ğlu veya kızı de ğildir. O, o ğul, kız sahibi olmaktan münezzehtir. Birşeyi var etmek için do ğurmaya lüzum yoktur. 0, bir şeyin olmas ınıdileyince o şey d erhal oluverir.117 nci âyetteki feyekün ifadesinde çok ince bir hikmet vard ır:Burada Allah bir şeyi dileyince o oluverir, deniyor, diledi de oldu denmiyor.Gerçekten yaratmada dinamizm vard ır. Yaratma ezelde olmu ş ,bitmiş de ğil, her an olmakta devam etmektedir. Kainatta her an yenişeyler yaratılmaktadır. Allah, her an bir şandad ır, yeni şeyler yaratmaktadır.118 nci ayette ise gerek mü şrilderin, gerek yahudilerin, Hz. Peyğamber'dentuhaf ve alayl ı istekleri tahkir edilmektedir. Onlar: "YaMuhammed, e ğer sen pey ğambersen Allah bizimle konu şsun, ya da bizebir mu'cize getir" demi şlerdi. Bunlardan önceki milletler de pey ğamberlerin.denböyle acaip şeyler istemi şlerdi. Bütün inkare ıların dü şün.-celeri birbirine benzer. Dü şünen insanlar için şu Kur'an' ın 'ayetlerindendaha büyük ayet, daha büyük mu'cize olur mu? Bunlar dünyan ınve ahiretin mutlulu ğunu ta şımakta, doğruyu, e ğriyi göstermekte, kâinatmesrar ını ihtiva etmektedir. Pey ğamberin görevi, insanlar ı ir şaddır.119 nen ayet ise Hz. Pey ğamber'i teselli ederek: "Ey Muhammedbiz seni gerçekle, cennetle müjdeleyici ve cehennemle uyar ıcı olarakgönderdik. Onlar yola gelmiyorlar, hakk ı inkâra devam ediyorlarsa senüzülme. Çünkü sen cehennem halk ının yapt ıklarından sorumlu de ğilsin."demektedir.


112 Bakara Susesicri5 ..c j.› 4.s .1-ft3 C.).)( 1 Y *) • .111 - • A L —9t • -A ,9 9c I I Ly . .1.1 I°") AC•.9 o .9„rfib1-•I - -* •,o 9 o 0 .4 o o , . 9 3,/ • r -I j NI Ics-, I .4.5. .1-P I J I " j.. _-,„"o 1,o41,..■5 — 0 . 5 o , z ,— o( ) J r.% j Y ., J -LP 4s—A120- Sen onların, kendi dinlerine uymad ıkça ne yahudiler, ne de hırıstiyanlarsenden raz ı ol ınazlar. "Asil doğru yol, Allah' ın yoludur," de.Sana gelen ilimden sonra eğer onların keyiflerine uyarsan andolsunki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımc ı olmaz. 121- Kendilerineverdiğimiz kitab ı gereğince okuyanlar var ya, işte onlar, ona inanırlar.Onu inkâr edenler, ise ziyana uğrarlar. 122- Ey İsrail Oğulları, sizeverdiğim nimeti ve sizi âlemlere üstün kam ış olduğumu hat ırlayın. 123-Ve şu günden sak ının ki kimse kimsenin cezas ını çekmez, kimsedenfidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat (arac ılık, iltimas) fayda vermez,bir taraftan yardım da görmezler.Tefsir:120 ne! ayette kendi dinlerine tabi olmad ıkça yahudilerin velurıstiyanlarm, Hz. Pey ğamber'den raz ı olmayacaklar ı belirtilmektedir.K ıblenin, Mescid-i Aksâ'dan Mescid-i Haram'a çevrilmesi,yahudilerin ho şuna gitmemi şti. Hatta tefsirlerin anlatt ığına göreyahudiler, Hz. Peygamber'den, sürekli olarak Mescid-i Aksâ'y ı kıbletanımakta devam etti ği takdirde kendilerinin de onun pey ğamberligineinanacaklar ım söylemi şler, bu ayet !laza olmu ştur.Ayette millet kelimesi geçer. "Sen onların milletlerine tabi olmadıkçaonlar senden razı olmazlar" denilmektedir. Millet, lûgatte bir sözüsöyleyip yazdırmak veya ezbere yazmak anlam ında imlal köküyle ilgilibir isimdir. Asıl manas ı gidilecek yoldur. Millet, topluluk ve toplumsaldin manas ına da gelir. Bir toplumun tabi oldu ğu yol, toplumsal


Cüz' : 1, Sui.e: 2 113Bindir. Kur'an- ı Kerim'de millet, toplumsal din anlam ına kullanılmış -tır. Yüce Allah, bu iki ayette diyor ki:Ey Muhammed, sen ne yapsan onlar sana inanmazlar. Tamamenonların dinine tabi olmad ıkça, senden raz ı olmazlar. Ama do ğru yol,onların yolu de ğil, Allah' ın gösterdi ği yoldur. E ğer sana gelen bu ilimdensonra sen onlar ın keyiflerine uyarsan, seni Allah'a kar şı koruyacak,Allah' ın azab ından kurtaracak bir dost ve yard ımcı bulamazsın. Sanakar şı çıkmakta direnenler, kibir ve k ıskançlıktan ötürü böyle yapmaktadırlar.Ama kendilerine verilen kitab ı layikiyle okuyup onun gerçekmana= anlayşanlar, senin getirdi ğin hidayete inanırlar. Onu inkaredenler ise ebedi husrana u ğrarlar.121-123 ncü, ayetlerde yine hitap yahudilere çevrilmekte, Allah'ın, kendilerine verdi ği nimetleri, bir zamanlar kendilerini di ğer milletlerehakim kıldığım hatırlay ıp Allah'a şükretmeleri, ve kimsenin,ba şka bir kimse yerine ceza çekmeyece ği, ne fidye ne de iltimasm kabuledilmeyece ği, hiç kimseden yard ım da görülmeyece ği o korkunç kıyametgününden sak ınıp ta şkınlığı bırakmalar ı emredilmektedir.($;,1 -Lf:Lf ;S.C.4-P 'Jj.ı)"JCi=,< ıeI", •L):4• -3 t) ,5j. ewi5 ! İ -* C -°• °J+ L) *-4k-"Qi'E...T T-M 1--CA °S4.1' ı "JC; (N Y .)‘_:*1 .. °3-......ıı , LA.,. * Ç: .4..;._.. "c7" °..T ,..,:. ,-.J ■,-.....5...,11 -,:,:.• 34".C.ft,-- 1 ° Li'3° )tj --. , ..., „. . ,. .„„ 90 , , A •.% , ,J1 P, ...- „... ı o ..- •••• 0 ,•••jt••••1/ L• , (..L d O J- 12... ej,3k,..Li A......... Li j_LS c.,-. j J ıi..... -ero. A , . 5 ı O , O. .... / , ,... ..1 «, k‘ " -./....4.1:1 4.)::::—I. ..)' - ..k : : ..4. il e: . :al j ,j J .• j,j( I Y V) fi,:.: 1-_,:j ft ,...:,j -C...3- 1 ..‘41,.;* G t‘::-.• aj-. -;2.-; 1-::-ı-j ‘ ilj..- -.~. .¥ İ -j.4 ıs .5 g ş 7,7‘,"!.. ' Cira 4....14)(‘ VA ) ji5.• • 5 .• • ,L.JI•; t


114 Bakara Suresiıaw O 0 " 1 0 ı o ı W .4.4.12 C_31 ° J - - o• -e.•124— Bir zaman Rabbi İbrahim'i birtakım kelimelerle s ınamış, o daonları tamamlay ınca : "Ben seni insanlara önder, yapacağım." demi şti."Soyumdan da (önderler yap ya Rabbi), " dedi. (Rabbi) : "Zalimlereandim ermez (onlar için söz vermedim)" buyurdu. 125— Biz Beyt'i (Kâ'-be'yi) insanlara, sevap kazanılacak bir toplantı ve güven yeri yapt ık. Siz deIbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz k ıhn). İb. a-him ve Ismail'e : "Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rülıtı ve secde edenleriçin evi mi temizleyin!" diye emretmi ştik. 126— İbrahim demi şti ki :"Rabbim,bu şehri güvenli bir şehir yap, halkından Allah'a ve âhiret gününe inananlarıçe şitli ürünlerle bedel" (Rabbi) buyurdu ki : " İnkâr edeni dahi az birsüre geçindirir, sonra onu cehennem azâblna (girmeğe, mecbur ederim. Nekötü var ılacak yerdir orası !" 127— İbrahim, smairle beraber Ev'in temelleriniyükseltiyor : "Rabbimiz, bizden kabul buyur, şüphesiz sen i şitensin, bilensin."128— "Rabbimiz, bizi sana teslim olanlar yap, neslimizden de sanateslim olari bir ümmet ç ıkar ; bize ibadet yerlerimizi göster, tevbernizi kabulet; zira tevbeleri kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin, sen!" 129—"Rabbimiz, onlara kendi içlerinden, senin ayetlerini kendilerine okuyacak,onlara Kitap ve hikmeti ö ğretecek, onları temizleyecek bir elçi gönder, Herzaman üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yaln ız sensin, sen!"Tefsir:124 ncü ayette yüce Allah, İbrahim'i birtakım kelimelerle imtihanettiğini ve kendisine emredilen şeyleri yapmak, yasaklanan şeylerdende kaç ınmak suretiyle Ibrahim'in, bu kelimeleri tamamladığını, Allah' ınbuyruğunu tuttuğunu aç ıklamaktadır.Ibrahim'e emredilen kelimeler üzerinde müfessirler çe şitli rivayetlernaklederler: Kimine göre bu emirler b ıyık kısaltmak, a ğzı burnutemizlemek, misvak kullanmak, saçlar ı taramak, t ırnakları kesmek, edepyerini tra ş etmek, sünnet olmak, koltuk alt ındaki kılları gidermek,gaita ve idrar ı su ile yıkamaktır. Kimine göre İbrahim'in s ınandığıemirler: kavminden ayr ılmas ı, Nemrud'a kar şı gelmesi, ona kar şı gelmektendoğacak tehlikelere katlanmas ı, ate şe at ılmaya sabretmesi,daha sonra valanmdan hicret etmesi, konu ğu ağırlamas ı gibi emirlerdir.


Cüz' : 1, Sure: 2 " 115Daha buna benzer çe şitli rivayetler vardır. Fakat bu görü şler,tahminden ibaret şeylerdir. Taberi de, Hz. Pey ğamber'den, bu konudasağlam bir rivayetin gelmedi ğini söylemiştir. Allah' ın, İbrahim'i imtihanetti ği kelimeler, ona verdi ği emirler ve yasaklard ır. Hz. İbrahim,Allah' ın buyruklar ını tutmak, yasaklar ından kaçmak suretiyle bu imtihan'ba şardığı için Allah kendisini takdir edip insanlara lider yapacağınısöylemiştir. Hz. İbrahim, zürriyetinin de lider olmas ını dilemiş,fakat Cenab ı Allah, bu sözüniin sadece salihlere Şamil olduğunu, zalimleriçin söz vermedi ğini bildirmiştir.Burada özellikle Hz. Peygamber (s.a.v.) devrindeki Yahudilerebir uyarı mevcuttur. Çünkü onlar, kendilerinin, bütün milletlerden üstünolduklar ını iddiâ ediyorlard ı . Bu as yetle onlara ihtar edilmektedirki: Evet İbrahim yolunda olanlara liderlik verilmi ştir: Ama onun yolundanayr ılan, zulme sapan insanlar ın üstünlük ve liderlik taslama ğahaklar ı yoktur.Zürriyyeti (soyum) kelimesine, İbrahim soyundan gelen bütün milletlerdahildir. İsrail O ğullar ı , İbrahim soyundan geldi ği gibi Hicazhveya Adnanl ı Araplar da buna dahildir. Çünkü onlar da İbrahim suyundangelir. Allah, bir zaman İsrail O ğullarma lûtfetti ği imamet verisaleti, haktan saptiklar ı için onlardan al ıp yine İbrahim soyunun birba şka koluna vermi ştir. Risalet ve imamet, Hz. Muhammed Aleyhisselâm'ageçmi ştir. Art ık bundan böyle ona tabi olanlar, onun yolundagidenler lider olacaklard ır. Zalimler, zulüm ve haks ızlık yüzündenliderli ği kaybetmi şlerdir.Bu ayet, zalimin imamete (devlet ba şkanlığına) ehil olmadığınave önce adil iken sonradan zulüm yapan imamm, hal'inin (yerindenatılmasının) vacib olduğuna delildir.I.125 nci ayette Cenaln. Allah, "Biz Beyt'i (Ka'be'yi), insanlar için,ziyaret edilip sevap kazan ılacak, içinde güven bulunan bir yer yaptık"diyor. Insanlar onu haccetmekle sevap kazamrlar, ve onun haremine(s ınırı içine) girmekle sald ırıdan kurtulur, güven içinde buluntular.Bütün bunlar, Ibrahim'e latfumuz sayesinde olmu ştur. Çünkü Kâ'be'ninyerini ona bulduran ve Ka'be'yi yapmas ını ona emreden biziz..0 haldeİbrahini nıakanum namazgâh edininiz. Orada namaz k ılınız, dua ediniz.İbrahim IVIakam ı, Hz. ibrahinı'in, Kâ'be'yi yaparken üzerine ç ıktığıta ştır diye tefsir olundu ğu gibi Harem'i ıı tamam ı, hacmn tamam ıdiye de tefsir olunmu ştur. rivayetine göre Makam, Hz. İs-1 Hak Dini, Kul'an Dili, I. 492


116 . Bakara Suresima'ilin kar ısının, kayınpederi olan Hz, İbrahim'in ayaklar ı altına koyupba şım yıkadıği taştır.' Bütün bu rivayetler, buras ının, çok öncedenAraplarca İbrahim Makama, olarak tan ındığını gösterir. Bugün bu ta ş ,tunçlu ve camh alt ıgen veya sekizgen bir korunma içine al ınmıştır.Bu mahfaza içindeki siyah ta şın üzerinde iki ayak izi vard ır. Bunlar ın,Hz. İbrahim'in ayak izleri oldu ğu söylenir. Fakat herhalde bu izler,sonradan yap ılmıştır. Çünkü kaynaklarda önceleri mevcudolan bu ayakizlerinin, zamanla silindi ği zikredilir. Bu ayak izleri hakk ında Ebutalib'inbir şi'ri nakledilir:• ,3,1; 4;., ijKaya üzerinde İbrahim'in, ayakkab ısız, ç ıplak ayak izleri üzerindeıslaklık (veya yosun) vard ır. 2Islâmdan önce de Araplar, Kâ'be'nin Hz. İbrahim tarafından yapıldığınave hac ibadetinin ondan kald ığına inanırlardı. Gerçekten Kâ'be'-yi ilk yapan, Hz. İbrahim Aleyhisselâm'd ır. Kâ'be'nin, ilk defa meleklertarafından, yahut Hz. Adem Aleyhisselâm taraf ından yapıldığınadair rivayetler de vard ır. Fakat bu rivayetler gariptir ve itimada sayandeğildir. İbn Kesir de bu rivayetlere güvenilemeyece ğini söyler.' Gerektefsirini yapmakta oldu ğumuz bu ayet, gerek Hac suresinin "Bir zamanlarIbrahim'e Beyt'in yerini açıklanuştık.." meâlindeki 26 nci ayeti, Kâ'-be'nin, Hz. Ibrahim tarafından yap ılmış olduğunu göstermektedir.Tecrid-i Sarih mütercimi Prof. Kâmil . Miras da Kâ'be'nin ilkdefa İbrahim Aleyhisselâm tarafından yap ılmış olduğunu kabul ederekşöyle diyor: "... İbn Kesir'in dedi ği vechile Beyt-i Muazzam' ın âmir-iinşası Allahü Zülcelâl, mübelli ği ve mühendisi Cibril, ilk bânisi İbrahimHalil, muâvini de İsmail oldu ğu, en sahih rivayet olarak kabuledilmek icab eder." (Kastallâni). Maamafih, Beyt'in mahall-i mübâreki,esasen meleklerin ve peygamberlerin tavaf ettikleri yer idi." 4İmam Buhâri, Hz. İbrahim'in, karısı Hacer ve o ğlu İsmail'i Mekke'yegetiri şini, İbn Abbas'tan gelen uzun bir metinle anlat ır. Ozetişudur:Hz. İbrahim, karısı Sâre'nin hissi rekabeti sonunda diğer karısıHâcer'le ondan do ğma o ğlu İsmail'i Filistinden alıp Mekke'nin. bulunduğuyere getirdi. Zemzem'in üstünde büyük bir a ğacın yanına b ırakt ı .1 Ibn Kesti., I. 168-1692 Aynı eser, I. 1703 Aynı eser, L 1734 Bkz. Tecrld-i Sarnh Tercemesi, VI. 17


Caz' : 1, Sure: 2 117`0 gün henüz Mekke şehri kurulmamıştı. Hz. İbrahim, anne , ile o ğlunabir dağarcık hurma ile bir k ırba su bırakıp geri döndü. Kendilerine üzülmemelerini,Allah'ın emriyle kendilerini buraya b ıraktığım söyledi.Hacer, Allah' ın emriyle buraya b ırakıldığını öğrenince Allah'a güvendi.Hz. İbrahim de onlardan ayr ıldıktan sonra bir tepe üzerine ç ıktı, burada b ıraktığı zürriyetinin bolluk içinde ya şatılmasım, çe şitli ürünlerlebeslenmesini, insanlar ın buraya meyletmesini Allah'tan diledi.Hacer, yan ında bulunan su ve az ık tükenince su bulmak için yakındakiSafa ile Merve tepeleri aras ında ko ştu. Safâ'ya ç ıkıp çevreyebakındı, kimseyi göremedi; Merve'ye ç ıkıp çevreye bakt ı, kimseyi göremedi.Bu iki tepe aras ında yedi defa gidip geldi. İşte hacda iki tepearasında yedi defa gidip gelmek ondan kalm ıştır. Merve'ye yedinciçıkışında bir ses i şitti. Bir mele ğin, aya ğının ökçesiyle veya kanadiyleZemzem'in yerini e ştiğini gördü. Meleğin e şmesiyle. su çıkıvermişti.Hacer, suyun ak ıp gitmemesi için etrafını tutarak havuz yapma ğaba şlad ı. Peygamberimiz: "Allah, Ismail'in annesine rahmet etsin, e ğerhavuz yapmasayd ı, Zemzem, şimdi akar pu. olurdu" demi ştir. Hacer,avucuyla kana kana su içti, çocu ğunu emzirdi. Melek ona korkmamalarım,kaybolmayaca.klarm ı, bu çocuğun, burada Allah' ın Evi'ni yapacağınısöyledi.O sırada Beytullah' ın yeri yüksekçe idi. As ırlarca gelen sel sular ı,sağmdaki sōlundaki eraziyi yalayarak buray ı tepeeik haline sokmu ştu.Bu sırada Ciirhümlülerden bir cemaat, Keda da ğı yoluyla gelip Mekke'ninalt taraf ına konmu şlard ı. Susuz olan bu yerde Zemze ın'in ortayaçıkmas ı, -bunları çok sevindirmi şti. Suyun as ıl sahibi Hz. Ilâcer'denmüsaade al ıp buraya yerle ştiler. Di ğer Cürhümlüleri de buraya davetettiler. Onlar da gelip buraya yerle şmeğe ba şladılar.Hz. İsmail büyümü ş, ana dili İbranice'den ba şka AraplardanArapçayı da öğrenmi şti.. Zemzem'in as ıl sahibi olan Hz. Ismail'e herkessaygı gösteriyordu. Evlenme ça ğına gelince onu Cürhümlülerden birkızla evlendirdiler. Bundan sonra Hacer vefat etti.Hz. İbrahim, zaman zaman gelir, Hacer'le o ğlunun durumlar ınısorard ı. Bir daha geli şinde art ık yeti şmiş olan oğlunun, Zemzem yan ındakibir a ğaç altında kendisi için ok yonttu ğunu gördü. Baba o ğulbirlikte ok yaptılar Sonra o ğluna:— İsmail, yüce Allah bana şurada bir ev yapmam' emretti, banayardim eder misin? dedi ve eliyle o yüksek yere i şaret etti. İsmail de:— Rabbin sana ne emrediyorsa yap, sana yard ım ederim, dedi.


118 Bakara Suresiİşte böylece Hz. İbrahim, o ğluyla birlikte Kâ'be'yi yapma ğa ba ş -ladı . İsmail ta ş getiriyor, İbrahim de yap ıyordu. Temel yükselince bugünMakamı İbrahim diye bilinen ta şı koydular. İbrahim onun üstüneçıktı . İsmail ta ş veriyor, Hz. Ibrahim de iskele olarak kulland ığı o ta şüstünden Kâ'be'nin duvarlar ını örüyordu. Duvarlar ı örerken şöyleduâ ediyorlard ı : "Rabbimiz bizden kabul buyur, şüphesiz sen i şitensin,bilensin...."'Hz. İbrahim, Kâ'beyi yapma ğa ba şladıktan sonra bir rivayete göreEbu Kubeys Da ğından getirdi ği Hacer-i Esved'i tavafa ba şlang ıç i şaretiolarak şimdi bulunduğu yere koyup üzerini örme ğe devam etti.İbn Hanbel'in, Abdullah ibn A.bbas'tan rivayetine göre Hz. İbrahimve Ismail, Kâ'he'yi dokuz ar şın yüksekliğinde yaptılar, binanın üzerinide açık bıraktılar. Ebu Cehm'in hadisinde de Hz. Ismail'in, koyun a ğı&olan ve sonradan Hicr-i Ismail denilen yeri de Kâ'be'ye dahil ettilerki buras ı, Hatim'in içidir. 2Yukar ıda açıkladığımız gibi Hz. İbrahim, karısını ve çocu ğunu yerleştirdiği bu yeni kurulacak olan belde halk ına Allah'tan bolluk ve bereketdilemi ştir. Gerçekten bu belde, o günden bugüne Allah' ın bollukve bereketine mazhard ır. Bölgede hemen hiçbir ürün yeti şmediği haldehiç daxlık çekilmez. İnsan, her arad ığın ı orada bulur. Milyonlarca hac ıbirden şehre dolar, ama ne ekmek s ıkıntısı çekilir, ne de su sıkıntısı .Nasıl Hz. İbrahim, Mekke için duâ etmi şse Peygamberimiz de Medine'yedua etmi ştir. Hadis mecmualar ında bu konuda hadisler vard ır.Müslim'in kaydetti ği hadis şöyledir: "Medine'de ilk meyva ürünü eldeedildiği zaman halk onu Hz. Peygamber (s.a.v.)e getirirdi. Allah'ın Resuliiıneyvay ı alır, şöyle dua ederdi : 'Allahım, meyvam ız ı bereketli k ıl, şehrimizdebize bereket ver. Ölçe ğimize, batman ımıu bereket ihsan eyle. Allah ımİbrahim senin kulun, dostun ve pey ğamberindir. Ben de senin kulun vepeyğamberinim. O, Mekke için sana duâ etmi şti. Ben de sana Medine içindua ediyorum. Onun Mekke için istediklerini ve bir misli de fazlas ını Medine'yevermeni niyaz ediyorum." Peygamberimiz böyle dua ettikten sonraorada bulunan en küçük çocuğu çağırır, o ıneyvay• ona yedirirdi." 3Peyğamberimizin bu duâs ı da Medine'yi bolluklara ğark etmi ştir.Bir şehre kendi nüfusundan hariç, birden bire bir milyondan fazla insandolunca nasıl bir karga şalık ve s ıkıntı olaca ğı, herkesçe bilinir. Bütün1 Butıttri, bâb:"yeziffûne'n-neselânu fil-me şyi, IV. 172-1752 Teerid-i Sarih, VI. 233 Müslim, Hacc, 473; bu metilde birçok hadis vard ır. Bkz, Fluhari, Medine, 12:, ibn Witee,.Wime, 39; 'Tirmikı, Menfılph, 71; İbn Vanbel, I: 169,;


Cüz' : 1, Sure: 2 119düzen alt üst olur. Halbuki hac aylar ında birden bire takriben iki milyoninsan Mekke'yi ve Medine'yi doldurun ama yine kimse aç ve susuzkalmaz. Bu, Hz. İbrahim'in ve Hz. Pey ğam.ber'in duâlarm ın eseridir,Allah' ın liitfudur. Yüce Allah, kendisine ve âhiret gününe inananlar ı,dünyada bolluk içinde ya şataca ğım va'detmi ştir. Allah' ı inkar edenlerde ayetin ifade etti ği üzre yine dünyada ya şayacaklar, bu nimetlerdende istifade edeceklerdir. Fakat sonunda onlar ın gidece ği yer ate ştir.Mil'minin varaca ğı yer ise, diinyadakinden çok daha iyidir. Demek kikâfirin dünyada ya şamas ı, hikmetine ayk ırı de ğildir. Yinekâfirin dünyada bolluk içinde ya şamas ı da Allah' ın ondan raz ı olduğuanlamına gelmez. Bu, Allah'ın hikmeti gere ğidir. Bu dünya hayatı ,bir s ınavdır. Allah, insanlar"' e verdiği nimetlerle s ınamaktadır. Allah' ınemirlerine uyanlar için âhirette daha bol nimetler verilir. Uymayanlarada, dünyada verilmi ş olan nimetler, âhirette azâba çevrilir.126-129 neu ayetlerde, Hz. İbrahim'in, o ğlu Ismail ile birlikteKâ'beyi in şa ederken yapt ıkları duâ zikredilmektedir. Kur'ân- ı Keriminüsliibu, tasvir üsliibudur. Yani Kur'an, olaylar ı canlandırarak,sahnele ştirerek anlat ır. Bunu temin için fiillerin zaman kiplerini uygunbiçimde kullan ır. Mesela geçmi ş bir olayı anlat ırken bu'âyette oldu ğugibi şimdiki zaman kipini, gelecekteki bir olayı anlatırken de geçmi şzaman kipini kullan ır Çoğu kez de zaman kipini tamamen kald ırın. Birde bakars ınız ki, geçmi ş olay, veya gelecek vak'a, gözümüzün önündecereyan eden bir sahne oluvermi ştir. Mesela: burada Kur'ân, İbrahimAleyhisselâm'ın, oğlu İsmail ile birlikte Kâ'be'yi yapt ığım anlatmaktadın.Hâdise çok önceden olmu ştur. Fakat Kur'ân, bu geçmi ş olayı"İbrahim Kâ'be'yi yapt ı" şeklinde mazi fiille anlatm ıyor, "firtıhim,Ktebe'nin temellerini yükseltiyor" diye şimdiki zaman kipiyle ba şlıyorve hemen sözü, İbrahim'in ağz ına koyuyor: "Rabbimiz, bizden kabulbuyur, çünkü sen i şitensin, bilensin.." Artık biz, İbrahim'in, o ğluylabirlikte Kâ'be'yi yapmakta olduklar ını görüyor ve onlar ın duâsmı işitiyoruz.Olay eski değildir, gözümüzün önünde geçen taze bir olayd ır.Kur'an, gelecekte vukubulaeak bir olay ı, cennette mü'minlerin,cehennemde kâfirlerin hallerini anlat ırken de genellikle gelecek zamankipini de ğil, geçmi ş veya şimdiki zaman kipini kullan ır. Bu, da olayınkesinlikle vukubnlaca ğını gösterdi ği gibi, aynı zhmanda olay ı kar şımızagetirir. kdetâ cennettekilerin nimet içindeki sevinçlerini, cehennemdekilerinazâb içinde k ıvranışlarını görürüz. Kur'an, görülen manzaray ı,zihni bir mânay ı, ruhi bir hali old'uğu kadar insan karakterlerini, be şertal3iatlerini de canl ı bir tablo halinde gözle görülür şekle sokarak an-


120 Bakara Suresilatır. Çizdi ği tablolara hayat verir. Bir de bakars ınız ki o mücerretmana şekillenmi ş, o insan karakteri cisimlenmi ş, o geçmi ş olay canlanınış.Canlandırdığı olaylara bir de konu şma katınca sahnenin bütünunsurları tamamlanmış olur ve okuyucu, veya dinleyici, olay ın vukubulduğualana çekilir. Gördü ğü manzaralar kar şıs ında dinleyici, bununokunan bir söz veya anlatılan bir mesel oldu ğunu unutur da hareketeden şahısların meydana getirdi ği olaylar ı görür. Kur'ân' ın . anlattığıkıssalar, onun ifade stilinde hayat ın hikayesi olmaktan ç ıkar da hayat ınkendisi olur. Kur'ân.' ın bütün anlat ımında bu ta.sviri ifadeyi görürüz.İşte bu ifade tarz ında zaman kipinin çok önemi vard ır. Onun kullandığızamanlar ı, genel ifade tarz ı içinde dü şünmek ve de ğerlendirmek gerekir.Hz. İbrahim, Allah'tan bu topluma bir pey ğamber göndermesininiyaz etmektedir. Bu pey ğamber, tlâtem'ul-enbiya Hz. MuhammedAleyhisselâm'dır. Çünkü Hz. İbrahim, İsmail soyundan gelecek butopluma, kendi içlerinden bir peygamberin gönderilmesini istemi ştir.Hz. İsmail soyundan, Hz. Muhammed'den başka bir peyğamber gelmemiştir.Demek ki Hz. İbrahim, Hz. Muhammed(s.a.v.)in pey ğambergönderilmesini istemi ştir. Peygamberimiz de Hz. İbrahim'in, duasiylekendisinin gönderildi ğini söylemi ştin "Ben atam İbrahim'in &dist, İsa'n ın müjdesiyim. Ahnem, kendisinden bir nur ç ıkt ığını ve o nur ile Şamsaraylarının ayd ınlandığını görmüştür."'Hz. İbrahim'in duas ı, i şte 129 ucu âyetle bildirilen duâ'd ır. Hz.İsa'ıun müjdesi de Saf Suresinin 6 nc ı ayetinde: "....Ey İsrail Oğulları,ben size Allah' ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat' ı dogrulayıcı ve bendensonra gelecek, Ahmed ad ında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)" meâlindeki müjdesidir. Annesi, Hz. Pey ğamber (s.a.v.)e hamilekalınca ru'yas ında kendisinden bir nurun ç ıktığını görmü ş, bu nur ileŞam saraylar ı kendisine görünmü ştür. Bu ru'ya, Şam bölgesinin tezzamanda İslam nuriyle ayd ınlanıp müslümanlar ın eline geçece ğine işaretolmu ştur?• e .... ,4 ııt,11 • 1 .Sn ".,sh ".4.01(.0• t::,° - •"14r-* CA:11 C.; -J13. >"43 -ci ı:; .).J1 nın Hanbel, Musned, V. 2621 tim Kesti., I. 184


Cüz' : 1, Sure: 2 1212.° ı "° ı , 5 ; -c_to 9 .o. >e, o ıı„ ı o .9 o 9 o ••••a A, 9r ı ki , L5-4 •-kA9.1‘..n.; C. -JC; .•> ı-,..„1.;C,1" ı ı— • -On') 543 ı--c31:5--c. c4:11.15- ( k rııo - o -s s o o oJ-, _9 C 1_,c;\ •-• e, o t? oh130- Nefsini a şağı lık yapan (beyinsiz) den başka, kim İbrahimdininden yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (beğenip) seçmi ştik,âhirette de o, iyiler dendir. 131- Rabbi ona : "Islam ol!" demişti, "A-lemlerinRabbine teslim oldum." dedi. 132- İbrahim de bunu kendi oğullarınavasiyyet etti, Yakub da : "O ğulları m, Allah, sizin için o dini seçti, bundandolay ı sadece müslümanlar olarak ölünüz" (dedi). 133- Yoksa siz, Ya'-kub'a ölüm (hali) geldiği zaman orada mı idiniz? 0 zaman (Ya'kub),oğullarına : "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demi şti. "Senintavrın ve ataların İbrahim, İsmail ve i şhak'ın tanrısı olan tek Tanr ı'yakulluk ederiz, biz O'na teslim olanlar ız." dediler. 134- Onlar bir ümmetidi, gelip geçti. Onların kazand ıkları kendilerine, sizin kazand ık/ann ızsize aittir. Siz onların yapt ıklarından sorulmazsınız.135- "Yahudi veya h ıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" dediler.De ki.: "Hay ır, biz dosdoğru İbrahim dinine (uyar ız). 0, (Allah'a) ortakko şanlardanTefsir:130-134: Yüce Allah bu âyetlerde, dünyada İbrahim'i seçip pey ğamberkıldığnu, âhirette de onun makam ın' yükseltciğini bildirmektedir. İbrahim,tevhid dinini kurmu ş, Allah'a teslim olmu ştur. Onmi dini, Allah'ateslim olma dini olan İslam dinidir Kim onun dini olan tevhidden,Allah'a teslim olmaktan yüz çevirirse ke ırdisini alçaltm ış olur.


122 Bakara SuresiYalnız İbrahim. de ğil, ondan önceki pey ğamberler de, onun soyundan.gelen pey ğamberler de hep tevhidi, Allah'a teslim olmaktan, yaln ızAllah'a kul olmaktan ibaret olan İslami getirmişler, onu qiitlemi şlerdir.İbrahim, bunu o ğullarma tavsiye etti ği gibi torunu Ya'kub da o ğullarınamüslüman olmalarını ve ancak müslüman, olarak can vermeleriniö ğütlemi ştir-.Hz. Ya'kub, bütün ömrü boyunca İslami tavsiye etmi ş, ölüm döşeğindebile Mısır'da yerle şmi ş bulunan oğullar ını başına toplarru ş ,Mısırlılara uyup sapacaklar ından endi şe ettiği için kendisinden sonraislamdan ayrılmayacaklarına dair onlardan söz alm ıştır. Onlara:— Benden sonra neye ibadet edeceksiniz ?diyesormu ş. Onlar da:— Senin tanr ına ve atalar ın İbrahim, İsmail ve İshak' ın tanrısıolan tek Allah'a ibadet edece ğiz, O'na teslim olaca ğız, demişler, atakrnungerçekle ştirdiği tevhid dininden ayr ılmayacaklanna söz vermi ş-lerdir.Hz. Ya'kub, Hz. İshak'ın oğluduı . 133. ayette İbrahim ve İsmailde Ya'kub'un babas ı gibi gösterilmi ştir. Bu, dedeni ııı ve amean ın babagibi insanın kökü olduğunu belirtmek içindir. Baz ı durnmlarda amcayada baba denir. Ya'kub'un o ğulları, Ya'kub'un dedesi İbrahim'i ve amcasıismail'i de onun babas ı sayd ılar ve kendilerinin sadece israil o ğullarıdeğil, İbrahim o ğulları olduklar ını da ifade ettiler. Burada Tevrat' ın,son peygamberi müjdeleyen ve tammlayan âyetlerinden baz ılarındaki"sizin karde şleriniz aras ından gelecektir" cümlesinin bir aç ıklamasıvardır. Bugün ellerde bulunan Tevrat' ın beşinci sifri olan Tesniye'nin18 nci bab ında Hz. Musa'nın, İsrail Ogullarına şöyle dedi ği anlat ılıyor:"Allahın Rab, senin için aran ızdan, karde şlerinden benim gibi bir peygamberç ıkaracak; onu dinleyeceksin... Ve Rab bana dedi:.. Onlar içinkarde şleri aras ından senin gibi bir peygamber ç ıkaraca ğım ve sözlerimionun a ğzına kcyaca ğım ve ona emredece ğim her şeyi onlara söyleyecek.Ve vaki olacak ki benim ismimle söyleyece ği sözlerimi dinlemeyecekolan adamdan ben arayaca ğım..."'Tevrat'taki bu ayetler, Hz. Muhammed (s.a.v.)in pey ğamberliğineaç ıkça tan ıklık etmektedir. Çünkü Hz. Musa, İsrail %Alarma kendiaralarından ve karde şleri aras ından kendisi gibi bir peygamber geleceğinimüjdeleinektedir. İsrail Oğullarmdan, Hz. Musa gibi bir peygambergelmemiştir. Gerçi Hz. İsa gelmişse de o, yeni bir din getirmemi ş, sadeceMusa dinini düzeltmeğe çalışmıştır. Hz. Musa'ya denk olarak gönderi-,.1 Kitab ı Mukaddes, Tesviye, lıtib: 18, s. 195


Cüz' :1, Sur: 2 12 3lecek olan bu peygamber, İsrail O ğulları= kendi aralar ından de ğil,karde şleri aras ından çıkaca ğına; İsrail O ğulları= karde şleri de İsmailsoyundan gelen Kurey ş kabilesi olduğuna göre bu peygamber Hz.Muhammed Aleyhisselâm'dan ba şkası de ğildir.Tefsirini yaprn.akta oldu ğumuz ayette i şaret edildi ği üzre Hz. ib-'rahim'in iki o ğlu vard ı : Ismail ve İshak. Ishak'tan Ya'kub (israil) olmuş,Ya'kub'un on iki o ğlundan da İsrail O ğullarm ın on iki kolu türemiştir.Hz. ismall'den de Hicaz bölgesinde yerle şen Kurey ş Kabilesi- türemi ştir. Demek ki Kurey ş Kabilesi ile israil O ğulları karde ştir.Arapça ile Ibranice aras ındaki yakınlık da bunun bir delilidir.I şte unvan ı İsrail olan Hz.. Ya'kub'un o ğullar ı, amcalar ı Ismail'ede baba diyerek Araplarla olan karde şliklerini belirtiyor ve tevhid dininden asla ayr ılmayacaklarnu söylüyorlar.134 ncü ayette yüce Allah, bu temiz insanlar ın güzel yolunu aç ıkladıktansonra: "Onlar bir millet idi gelip geçti. Onların yaptıkları onlara,sizin yapt ığın ız sizedir. Siz onlar ın yapt ıklarından sorulmazs ınız." diyor.Böylece kendisini düzeltmeyen bir milletin, atalariyle övünmekten biryarar sa ğlayamayaca ğma dikkati çekiyor. Demek istiyor ki:Ey İsrail O ğulları, evet onlar böyle seçkin insanlard ır. Ama siz enların yolundan ayrıld ı gnuz halde onlar ın yaptıklariyle iftihar edip ba ş --ımzdır ama ka milletlere üstünlük tashyorsunuz. Gerçi onlar sizin atalaronların yapt ıklariyle siz üstünlük kazanamazsm ız. Onlar ın şerefi kendilerineaittir. Siz onlar ın yaptıklarından so ıumlu olmayacağinız gibionlar da sizin yapt ıklarmızdan sorumlu değillerdir. As ıl şeref, kuru davaile değil, onlar ın yolunda gitmekle olur. Kabir ta şiyle öviinülmez.Bu, ferd için böyle oldu ğu gibi toplum için de böyledir. Herkeskendi yaptığına ba ğlıdır, onunla de ğer kazan ır. Ahirette insanlar arasındasoy sop yoktur, burada oldu ğu gibi orada da öyle birbirlerininsoyunu, atas ını sormazlar. Çünkü orada herkesin de ğeri ameliyleatasiyle de ğil. Evet iyi atalar ının yolundan gidenler, muhakkak kionların şerefinden istifade ederler. Fakat kendileri tamamen o yoldanayrıldikları halde s ırf atalar ının iyiliklerine güvenerıler, bo ş hayalekap ılmış olurlar. Çünkü bunlar ın onlarla ma'nevi ba ğı, tamamen kopmuştur.135:Yahudi ve h ırıstiyanlardan her biri, kendi yolunun en do ğruyol olduğunu iddia edegelmi,lerdir. Yahudiler: "Yahudi olun ki do ğruyolu bulasınız", hu ıstiyanlar da: "H ıristiyan olun ki do ğru yolu bulas ı-n ız" derle . Hay ır, yahudilik de bozulmu ştur, hıristiyanlık da. İkisi de


124 Bakara Sûresias ıftemizli ğini kaybetmi ş , şirke bulanm ışt ır. Art ık turda= hiçbiri hidayetyolu de ğildir. Hidayet yolu, Hz. İbrahim'in gösterdi ği tevhid yoludur.İbrahim, şirke ko şanlard an degildi. Onun dinindt zerrece sirk iz; y ıktu.İşte o din, yeniden ve tam kemaliyle kurulmu ştur. şeriatlerde farklılıkolsa bile bütün pey ğamberlerin getirdi ği din, islâm dinidir. Ancakislâma uyanlar do ğru yolu bulurlar, selâmete erer, cennete girerler.J_;-; 1 L, J ji I LA 9 .11L, Lw.w T9 , 9 C ir ı i i r 3 .. f i3, L.9...,,3-4 4.9; .... ı- 4 3 ..a- 1.-...4 y ı......9.... .9.0 ..,,—,.,...g..._ ?ı ı .... 3 ,.. ı .... O , .....,- -t - . - , ....,- .9 •r,jk..,.. I C. j.....4. ■,. c,....;:t...; y .......4.-_,) C7,4jt.,,...., li J.,....,..,... ı .Jj_......±:JI 4.97., I 17„. ..,


Cüz' : 1, Sure: 2 125Söyle (t nlara) "Allah bizim ve sizin Rabbiniz iken O'nun hakk ında bizimletart ışıyor musunuz? Bizim yapt ıklarım ız bize, sizin yapt ıkların ızda size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız." 140— "Yoksa siz,İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve s ıbt(torun)lar ın yahudi yahut h ıristiyanolduklarını mı söylüyorsunuz?" De ki : "Siz mi daha iyi bilirsiniz,yoksa Allah m ı ?" Allah tarafından bildiği bir şahitliği gizleyenden dahazalim kim olabilir? Allah yapt ıklarınızdan gafil değildir 141— Onlar birümmet idi, gelip geçti. Onlar ın kazand ıkları kendilerine, sizin katand ıklarınızsize aittir. Siz onlar ın yapt ıklarından sorulmazs ınız.Tefsir:136 neı ayette müslümanlar ın nas ıl iman etmeleri gerekti ği anlat ı-lıyor. Müslümanlar, Allah'a, kendi pey ğamberlerine ve ona indirilenkitaba inand ıklar ı gibi Hz. Ibrahim'e, Ismail'e, İshak'a, Ya'kub'a,Ya'kub o ğullarından türeyen yahudi kabilelerinin pey ğamberlerine, 1ılı bütün peyğamberlere Rableri taraf ından ve- Musa'ya ve Isa'ya, hasrilen vahiylere, kitaplara i ıaamrlar. Pey ğamberleri birbirinden ay ırdetmezler.Kimine inan ıp kimini inkar etmezler. Hepsini Allah' ın elçisikabul ederler. Peygamberler aras ında muhakkak ki derece fark ı vardır.Bilgi ve ma'nevi derece bak ımından farkhd ırla ı . Kimi resuldür, kiminebidir. Resuller, nebilerden üstündür. Resullerden de kimi ötekindenüstündür. Ilatemul-enbiya ise bütün pey ğamberlerin. en üstünüdür.Fakat kendi aralar ında derece fark ı olsa da peygamber olmalar ı dolarsiylehepsi seçkin insanlard ır. Elçilik görevi bak ımından aralar ındafark yoktur. Hepsi masumdur.Yahudiler, sadece kendi pey ğamberlerini tanıyıp Hz. Isa'yı inkarederler. H ıristiyanlar da sadece Hz. Isa'y ı ve ondan önceki peygamberleri tan ır, Hz. Muhammed(s.a.v.)i inkar ederler. Halbuki müslümanlar,peygamberler aras ında bir ay ırım yapmadan bütün pey ğamberlereinamrlar ve yaln ız Allah'a teslim olurlar. O'ndan ba şkasına bağlanmazlar.Müslümanlar ın peyğamberlere iman ı bu şekilde özetlendikten. sonra137 nci ayette Kitap ehli de böyle bir imana davetle: "E ğer onlar dasizin gibi inanırlarsa do ğru yolu bulmu ş olurlar. Ama yüz çevirirler,1 Ayette geçen el-Esbât s ıbt' ın ço ğuludur. S ı1.4 Arapçada torun demektir. Ya'kub o ğullarındantüreyen kabilelerden her birine s ıbt denir. Ya'kub o ğulları, Tekvin sifrinin 46 nc ı bab ında açıklandığı üzre şunlard ır:Şimeon, Levi, Yehuda, Peretsin, issakar, Zebulun, Cad, A şer, Beria, Yusuf veBenyamin.


126 liakara Suresiayrılık ç ıkarmağa, nifaka devam ederlerse onlar ın tuzaklar ına kar şıAllah sana yeter. . O, herkesin ne yapt ığın ı i şitir, kalbinde neler dola ştığınıbilir." buyuruluyor.138: İşte fitri iman, Allah'a teslim olup pey ğamherler aras ında biray ırım yapmadan hepsine inanmakt ır. Bu şekilde inanan kimse, Allah' ınfıtri boyasiyle boyanm ıştır. Baksana bütün tabiat, Allah' ın bu do ğalboyasiyle boyal ıd ır. Onun do ğal boyas ı dururken yapma boyalarlaboyanma ğa ne gerek var ? Bu yapma boya, insana güzellik de ğil, çirkinlikverir. Gerçe ğe aykırı inançları ruha- doldur ınak, insan kafas ını bunaltır,ruhu kirletir. 138 nci ayette Allah' ın boyasiyle, ezelden beri insanruhuna konan, do ğu ştan gelen tevhid inanc ı kasdedilmektedir. H ıristiyanlar,çocuklar ını sarımtırak bir suya bat ırarak vaftiz ederler. Bu boyal ısu ile o çocuğu gerçek hırıstiyanhğa soktuklarım ~dar.İşte bu âyetle Cevab ı Hak onlara, imanın öyle boyalı suya sokmaklaolmayaca ğın ı, imanın fıtrattan f ıtrattan gelen iman ı sudanimanla değiştirmenin do ğru olmadığını bildirmektedir. İman kalb i şidir.Sarı suya sokulmakla insan ın kalbine iman girmez. Bunlar şekildenibaret şeylerdir. Bunlar ın gerçek imanla alakas ı olamaz. Bundan. dolay ıHz. Peygamber (s.a.v.): "Her çocuk, İslam yaratılışı üzerine doğar, sonraonun annesi babası onu ya yahudi, ya h ırıstiyan veya mecusi yaparlar."'demiştir.139 nen ayette tekrar hitap, kitap ehline çevrilerek: "Söyle, yaMuhammed, deniyor, Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz ikenne diye bizimle Allah hakkında tartışıp duruyor, ayr ılığa düşüyorsunuz? Ne diye yalnız kendinizin cennete girece ğini iddia ediyor, cennetisadece kendinize özgü san ıyorsunuz? Sizin yapt ıklarınız size, bizim yaptıkları=bize aittir. . . Herkes kendi Yapt ığının kar şılığını alacakt ır. Amaşunu iyi biliniz ki biz Allah'tan ba şkas ına tapmayız. Allah'a o ğul, kızisnadetmeyiz. Biz bütün pey ğamberlere ve kendi pey ğamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)e inamr ız. Ama asla ona tanr ılık atfetineyiz, onatapmayız. Yaln ız ve ancak Allah'a kulluk ederiz. Biz yarat ıklar' putla ş-tırmayız."140 ncı ayette ise yine yahudilerin ve h ırıstiyanlarm as ılsız iddalarmatemas edilmektedir. Yahudiler İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kubve s ıbtlarm yahudi, h ır ıstiyanlar da bunlar ın hırıstiyan olduklar ınısamyorlardı. Halbuki yahudilik ve hırıstiyanhk adlar ı, bu pey ğamberlerdensonra ortaya ç ıkmış idi. O halde bunlar ı yahudi veya hırıstiyanCeuâ'iz, 92; Ebu Dâvûd, Sunne, 17. Kader; 5; Muvatta', Cenâ'iz, 52


Cüz' : 1, Sure: 2 727sanmak büyük hatad ır. Allah m ı yarat ıklarını daha iyi bilir, yoksa buiddia sahipleri mi? Hem bunlar içinde gerçe ği bilen, Hz. Muhammed'inhak pey ğamber oldu ğunu Tevrat'tan okuyup anlayan insanlar da vard ıama gerçe ği gizliyorlard ı. Allah tarafından kendisine verilen bir bilgiyi,gördüğü ve bildiği bir şeyi gizleyen insandan daha zalim kim olabilir?Allah, herkesin yaptığını bilir.141 nei ayette insan ın gerçek de ğ rinin kendi amellerinden do ğ-duğu, sadece atalar ın şerefiyle ,övünmenin bir yarar sa ğlamayaca ğıhatırlat ılarak: "Onlar bir ümmet idi, gelip geçti. Onların yaptıkları kendilerine,sizin yapt ıklarınız size aittir. Siz onlar ın yapt ıklarından sorulmazsı n ız, onlar da sizin yaptıkların ızdan sorulmazlar" deniyor.Siz ayr ı bir nesilsiniz, ayr ı bir milletsiniz. Zaman de ğişmi ştir. Art ıkzaman ilerlemi ş, sizin ihtiyaçlar ının kar şılamak üzere yep yeni bir dingönderilmi ştir. Siz geriye ba ğlanıp kalmamah, mutlulu ğunuz için buyeni dine uymal ısınız. Aslında o pey ğamberler de sizi bu dine uyma ğasevk etmi ştir. Çünkü bu son din, her ça ğın ihtiyaçlar ına cevap verecekbir mükemmelii ğe ve elastikiyete sahiptir.İslam dininin, bir taraftan de ğ işmez hükümler, bir taraftan dade ğişebilir hükümler ihtiva etmesi, onun k ıyamete kadar kah şını sa ğlayacak sebeplerden biridir. Bu sayede be. şeriyyetin hem terakkisi muhafazaolunur, hem de insanl ık bunalımlardan, y ıkıcı devrimlerden korunur.Ayrıca peygamberlerin yolunda yürümek isteyenlerin, geçmi şlerinie ğrisiyle, do ğrusuyla körü körüne taklid ile u ğra şmay ıp hak ve bat ılıbizzat birbirinden ay ırd ederek amel etmeleri gerekir. Çünkü "Siz onlarınyaptıklarından sorulmazs ınız" buyurulmu ştur.°Caz) ; 2.L. ° ° A C:ii - • 5. ı-,-;-1"f fiJj - -o e .9.,C7 .4 c5:L4...ı c ı-) .)-;e:n Aı.1 j-ıı c 1-4....L9'5 5 5'c & c - I j..; -— I J *si I 11 Z1-2.11 LA)1. c.) I j _L j-P1 Hamdi Yaz ır, Hak Dini, Kur'an Dili, I. 519


••128 Bakara Suresi'‘&1C.,4j-fi .):1G 0j_j_fflo , o .9 .... - 9 .9 o .9 5 o o tLA^I1j-3. •o o ■


Cüz): 2, Sure: 2 129ğunun da, bat ının da Allah'a âid olduğu, Allah'ın, kullanın dilediğiyöne çevirebilece ği ve kullarmdan diledi ğini doğru yola iletece ği hatırlatılmaktadır.Allah' ın Resulü (s.a.v.) Mekke'de iken Kâ'be'ye do ğru yönelip namazkılard ı. Mediııe'ye gelince Yahudilerin k ıblesi olan Kudüs'tekiSatıra'ya do ğru yönelerek namaz k ılmağa ba şladı. On alt ı-on yedi aykadar böyle namaz k ıldı. Bundan maksad ı, Yahudileri İslâma ısındırmak,onların İslâma yönelmelerini sa ğlamak idi. Fakat gönlü, Kâ'be'ninkıble olmas ını istiyordu. Çünkü yahudiler, İslâma ısınmak şöyle dursun,bundan şımararak: "Muhammed ve ashab ı, kıblelerinin neresi oldu ğunubilmiyorlardı, biz onlara yol gösterdik" deme ğe ba şlamışlardı. Allah'ınResulü, kıble hususunda Allah'tan bir emir bekliyordu.Nihayet Bedir Gazas ından iki ay önce bu emir geldi. Kendisi ö ğlerıamaz ının henüz iki rek'atini k ıldırmıştı ki: "Biz senin yüzünün gö ğedoğru çevrilip durduğunu, (gökten haber bekledi ğini) görüyoruz. (Meraketme) Elbette seni ho şlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz. (Bundan böyle)Yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir, nerede olursan ız yüzkrinizi oyöne çevirin. Kendilerine kitap verilmi ş olanlar, bunun Rabları tarafındanbir gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yapt ıklarından gafil değildir."âyeti indi. Allah' ın Resulü ve arkas ındaki cemaat, k ıbleye do ğ-ru döndüler. Kad ınlar erkeklerin yerine erkekler de kad ınların yerinegeçtiler.Bu emrin, namaz d ışında, yahut ikindi veya sabah namazmda geldiğinedair rivayetler de vard ır. Fakat riv ayetlerin kuvvetlisi, ö ğle namazında gelmi ş olduğudur. Peyğamber(s.a.v.) Seleme O ğulları Mescidindeöğle namaz ı= iki rek'atini k ılmış iken Kâbe'ye dönme emrigelmi ş, bundan dolay ı O mescide mescidu'l-k ıbleteyn (iki kıbleli mescid)denmi ştir. Ö ğle namazını, Allah' ın Resulü ile birlikte kılmışolan bir adam, ikindi vakti ba şka bir toplumun mescidine gitmişve ikindi namaz ı= rükil'unda bulunan cemaate: "Allah şahiddir kiben Peygamber (s.a.v.) ile birlikte Kâ'be'ye do ğru namaz kıldım" demiş,oradakiler de Kâ'be'ye dönmü şlerdir. K ıblenin çevrilmesi hakk ındakiemir, Kuba Mescidine ancak ertesi gün sabah namaz ında ula şmış ,yüzleri Şam'a do ğru dönük olan bu cemaat, Kâ'be'ye dönmü şlerdir.'Müslümanların, Kudüs'ten Kâ'be'ye yönelmeleri, yahudilerin canlarınısıkmış , "Bunları bulundukları k ıbleden çeviren nedir?" demi ş-1 Balı:Iri, Şalât; Taberl, Câmicu'l-beyân II, 3-4; Iç ıırtubi, al-Câmi c li-Alıkânırl-R.ur'ânII, 147-150


130 Bakara Suresilerdir. Zaten Allah, bu çevrilme emrini verirken onlar ın böyle söyleyeceklerinihaber vermi,tir: "insanlardan bazı .beyinsizler: 'Onları, üzerindebulundukları k ıbleden çeviren nedir?' diyecekler. De ki : "Doğu da, batıda Allah'ındır. 0, dilediğini doğru yola iletir."'Mes'ele şuraya buraya yönelmek de ğil, gönlij Allah'a yöneltmektir.Doğu da, bat ı da Allah'a aittir. Daha önce gelmi ş olan bir 4ret, nereyeyönelinse Allah' ın Zatımn orada bulundu ğunu haber vermi ştir. Kudüs'eveya Kâ'be'ye yönelmek bir tevhid sembolü idi. Tevhid dinininasıl temsilcisi Hz. İbrahim (A.) idi. Kâ'be'yi o yapm ıştı. Hz. İbrahim,üç dinin babas ı sayılırdı. Yahudiliğin, hırıstiyanlığın ve müslümanlığınkurucular ı olan peygamberler, hep onun neslinden gelmi şlerdi.O halde bu üç dinin atas ının, Allah ad ına yapt ığı Ev'e yönelmek en do ğ-ru bir hareket olacak ve Kâ'be bütün putlardan temizlenip tevhidinodak noktas ı haline gelecekti. Art ık İslam güçleniyordu. Kıblenin Kâ'be'ye çevrilmesi, bu i şareti veriyordu. Yahudilik, gerçi semavi bir .dindiama şirke bulanm ıştı . şirke bulanm ış bir toplumun kıblesine yönetmeningereği yoktu art ık. Hele bu toplum, hiç yola gelmeyecek bir t oplumolursa. Oysa öteki toplum, şimdi müşrikti ama sonra tamamenmuvahhid olacakt ı. 0 halde oraya yönelmek gerekliydi. Ve öyle bir dinkuruluyordu ki o dinin salikleri, kim eyi taklidetmeyecekler, kimseyikendilerine örnek almayacaklar, kendileri herkese örnek olacaklard ı .Allah, kıbleyi çevirmekle art ık çok zinde bir tevhid iimmeti meydanagetirdiğini işaret ediyordu. K ıyamete kadar gelecek nesillerin mihrak ı ,herkese imtisal nümunesi olacak bir ümmet. Bunu, yüce Allah aç ıkçabelirtiyor: "Böylece sizi orta bir ümmet yapt ık ki insanlara tanık olasınız,peygamber de size tan ık olsun. Biz, Pey ğambere uyan ı, ökçesi üzerindegeriye dönenden ay ıralım diye, eskiden yöneldi ğin Kâ'be'yi k ıble yapt ık.Bu, Allah' ın, yol gösterdiği kimselerden ba şkas ına elbette ağır gelir. Allahsizin imanınız ı zayi edecek de ğildir. Şüphesiz Allah, insanlara şefkatli,merhametlidir."2Evet Allah, kıbleyi tevhidin as ıl mümessili olan Hz. İbrahim'inyaptığı Kâ'be'ye döndürmekle İslâm ümmetini orta bir ümmet yapm ıştır.Bütün insanlık dairesinin merkezinde bulunan orta bir ümmet,diğer milletlere şahid olacak bir ümmet. 143 ncü âyette islâm ümmetinin,diğer ümmetlere şâhid olan orta bir ümmet olaca ğı anlatılmaktadır.143— Şfflaid, bir vak'ayı görüp bilen, bir olay hakk ında verilecek hükmünşöyle veya böyle olmas ını etkileyen kimse demektir. 0 halde insan-1 Bakara: 1422 Bakara: 143


Cüz): 2, Sure: 2 131hğın merkezinde bulunacak İslam ümmeti, bütün insanlığın doğru veyayanlış yolda gittiklerine şahid olacak, onlar ın gözetleyieisi ve koruyucusubulunacakt ır. Kendisini onlara uydurmayacak, onlar kendisini örnekalarak hareketlerini ona göre düzenleyeceklerdir. Yüce Allah, İslamümmetinin ba şka milletleri taklidetmesine, onlar ın peşinden sürüklenmesineraz ı olmamıştır: "Herkesin yöneldi ği bir yönü vardır, siz hay ırişlerine ko şun"' demi ştir. Hay ır i şleri, iyi hareketler tamamen İslamdadır. Eğer İslam toplumu, ortada duran şahid toplum olma vasfnuyitirir, şunun bunun uydusu haline gelirse Allah onlara yard ımını keser,ba şar ılarını kısar. "Ey inananlar, yahudileri ve hırıstiyanları veliler edin-?neyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları veli edinirseo onlardandır. Allah talim toplumu doğru yola iletmez (ba şarıya ulaştırmaz)."2 demi ştir.Teknikte geri kalan İslam toplumu, bugün her hususta bat ıya taklidederduruma gelmi ştir. Bu, sosyolojik bir kuraldn: Zay ıf toplumlar,kendilerinden güçlü toplumlara kar şı bir hayranl ık duyar ve onlar ıtaklidederler. Böyledir ama neden islam milletleri bu zay ıf duruma dü ş-müşlerdir ? Dinleri onlara: "Diişmanlarınıza karşı gücünüz yetti ğincekuvvet haz ırlayın" dediği halde niçin onlar böyle uyu şmuşlardır ? Bununbirçok nedenleri vard ır. Bunlar ın detayına girmeğe lüzum yok. Bununlaberaber İslam toplumu, kendisinin üstün ümmet oldu ğunu; tahriftenkorunmuş tek ilahi kitaba sahip bulunduğunu; şefkat, merhamet, ba ş-kalarına yardım; konukseverlik; ihtiyac ı olduğu halde komşularuudüşünmek; hattâ ba şkalarının yarar ını kendi yararından üstün tutmakgibi yüksek meziyetler bak ımından kendisinin üstün olduğunu bilereksilkinmeli, Allah'ın, kendisi için belirledi ği orta noktadaki yerini almalıdır.Yoksa bat ının her yaptığını keramet bilip onu taklide kalkarsabir gün farkına varmadan zaten insani meziyetlerini yitirme ğe yüz tutanbat ının potas ında eriyip varl ığının elden gitti ğini görür ama o zaman daiş işten geçmi ş olur.Ilim mü şterektir. Bunlar ı bulduğu her yerde almas ı müslümanıngörevidir ama as ıl mt,deniyetin kendisi olan ahlak ve törelerinden ferağatetmemesi gerekir. Bilmek laz ımd ır ki İslam dünyası re kadar kendisinibatıya benzetme ğe kalkıp onun sempatisini kazanma ğa çal ışsabo ştur, çünkü onlar, tamamen kendilerinden olmad ıkça kimseden raz ıolacağa benzemezler.1 Bakara: 1482 Mide: 51


132 Bakara SuresiCı halde batıya hayranl ık yerine Allah ın işaretledi ği üzre bi..t ıyıkendimize hayran b ırakacak bir düzeye ç ıkmanın lâz ımdır.Namazda k ıbleye dönmek, namaz ın sıhhatinin şartlar ından biridir.Yalnız korku halinde veya hayvan üzerinde nafile namaz k ılarken durumdeği şir. Birincisinde güven, hangi yönde ise k ıble oras ı, ikincisindehayvan ın veya geminin yöneldi ği taraf kıbledir.Mescid-i Haram tabiıi birkaç mânada kullan ılmıştır: Yaln ız Kâ'beanlamına kullanıldığı gibi Mescid ve çevresi; Mekke, çevresindeki Harem'lebirlikte Mekke anlamlar ında da kullanılmıştır. Meselâ "YüzünüMescid-i Haram'a çevir"1 âyetinde kasdedilen Kâ'be'dir. "şartı yücedirO'nun ki, kulunu geceleyin Meseid-i Harcan'dan yiirüttü..." 2 âyetindeMescid-i Haram ile, Mekke kasdedilmi ştir. Çünkü yürütme Mekke evlerindenbirinden olmuş idi: "Benim bu mescidimde bir namaz k ılmak,bundan başka mescidlerde bin namaz k ılmaktan hây ırlıdır. Yaln ız mescid-iHaram hariç."' hadisinde kasdedilen, peygamber Mescidi ve çevresidir."Ey inananlar, muhakkak müşrikler necistir, bu y ıllarından sonraartık Mescid-i Haram'a yaklaşmas ınlar."4 âyetinde Mescidi Haram'danmaksat, Harem ile birlikte Mekke'dir.Şair : Yarım manas ına geldiği gibi yön mânasma da gelir. Yar ımmanasına geldiğini söyleyenlere göre kasdedilen, Kâcbe'nin yar ısıdır.Buna göre Mescid d ışında namaz kılıp Kâ'benin tam yar ısına kar şıdurmayan kimse, Kâ'be'den ba şka tarafa durup namaz Unus olur,namazı bo şa çıkar. Yön mânasma geldi ğini söyleyenlere göre şatrın,burada yar ım manasına gelmesi mümkün de ğildir Çünkü Mekke dışındaolan bir kimsenin Kâ'be'yi tam ortalamas ı inıkânsızdır. Bu, o kimseden,yap ılamayacak bir i şi istemek olur.Rıbleye gelince: .T ıble, Kâ'be'nin kendisi midir, yoksa yönü müdürmeselesi, ihtilâf konusu olmu ştur. Şafillere göre k ıble, Kne'•nin kendisidir,Hanefilere göre yönüdür. Malikilere göre Kâ'benin kar şısındabulunan için kıble, Kâ'benin kendisidir, kar şısında bulunmayan içinyönüdür.Şafiller ve Ha.nbeliler diyorlar ki: Kâ'be'nin kendisine çevrilmedikçekıbleye dönme farz ı yerine gelmez. Kâ'be'yi gören, mutlaka Kâ'be'yikar şısına alacak, göremeyen ise Kâ'be 'yönüne dönecek ve Kâbe'yikar şısına alma ğa çal ışacakt ır.1 Bakara Suresi: 1442 İsra Suresi: 13 Dtırimis, Salar, 131; Nesâ'i, Mesâeid, 4; Ibn ljanbel, I, 184, II, 528.4 Teybe Suresi: 28


Cüz): 2, Sure: 2 133Hane/11er ve Malikiler de Ka'be'yi görenin, onu kar şısına almasını,göremeyenin ise sadece yönüne dönmesini ileri sürmii şlerdir.Safillerin. hüeceti, Kur'an, sünnet ve k ıyastır. :Ayetin zahirindenanla şılan mana, Ka'benin cânibine dönmektir. Bir şeyin cânibi, onabitişik olan, hizas ında bulunan şeydir. Hadise göre Hz. Peyğamber (s.-a.v.), Kabe'yi kar şısına alarak iki rek'at namaz k ılmış ve "Bu, labledir"demiştir.° Kıyasa gelince: Peygamberimiz, Kabe'ye çok sayg ı gösterirdi.Namaz dinin temellerindendir. Bunun sahip olmas ı için Ka'be'ye dönülmesi,Ka'be'nin şerefini art ım. Ka'be'nin kıbleliği bellidir. bundanba şka tarafın kıble olabilece ği ise şüphelidir. İhtiyata riayet için tamKâ'be'ye kar şı durmak gerekir.Hanefilerin ve Malikilerin delilleri:1) Mescid-i Haram' ın bulunduğu tarafa dönen, Mescid-i Haram'adönmüş olur. İster yüzü tam Ka'be'nin kar şısına gelsin, ister gelmesin.E ınxedilen, Mescid-i haram yönüne dönmektir.2) Ebu Hüreyre (r.a.)den rivayet edilen hadise göre Hz. PeygamberAleyhisselâm: "Doğu ile batı, arası, k ıbledir"2 demiştir.3) Sahabilerin tatbikat ı da bu görüşü destekler. Kaba halk ı, sabahnamazında iken onlara Ka'be'ye dönme haberi ula şmıştı. Namazdabulunan Kuba'hlar ın arkalar ı Medine'ye, yüzleri Kudüs'e dönük idi.onlara gelen birinin "Bu gece pey ğamber(s.a.v.)e indirilen Kuran'daKa'be'ye dönülmesi emredildi, o tarafa dönünilz!„ dedi ğini duyuncahemen Kâbe yönüne döndüler. Ka'benin tam cihetini ara ştırmadan,namazda iken tahmine göre hemen o yana döndüler. Hz. Pey ğamber,onların bu hareketine bir şey demedi. Medine'de namaz k ılaninsanlar ın namaz ın içinde iken tam Ka'beyi kar şılarına getirecekbiçimde ona yönelmeleri mümkün olmad ığı gibi alaca karanl ık birzamanda bu hiç olmaz.4) Hz. Peyğamber devrinden beri insanlar mescid yapmaktad ırlar.Mihrabı düzenlemek için mühendis getirmemi şlerdir. Oysa mihrab ın,tam Ka'benin kar şısına düşebilmesi için ince geometrik hesaba ihtiyaçvardır.5) Şayet tam Ka'be'nin kendisine isabet farz olsayd ı, hendeseöğrenmenin farz olmas ı gerekirdi. Çünkü bu isabet, ancak ince hendesihesaplar ile tesbit edilebilir. Farz ın, tesbit edildi ği sebep de farzd ır.1 Tefsiru A.yâti'l-at ıkâm, I, 352 Tirnıizî, Mevalsit, 139; Nestı'li, Sly'am, 43; /bn Mâce, Ilsguner, 56; Muvatta', R ıble, 8


134 Bakara SuresiHalbuki hendesi delilleri ö ğrenmek farz de ğildir. Demek ki Kâ'be'nintam kendisinin kar şısına durmak farz de ğildir, yönüne durmak farzdır.'Görülüyor ki iki • araim da ihtilâf ı, asl ında yarars ızdır, zahiridir.Çünkü her iki taraf da Kâ'be kasdiyle k ıbleye dönmenin fare oldu ğunainanmaktadn . Bu konuda ba şka bir ihtilâç daha vard ır ki o da Kâbe'ninüstünde namaz k ılmaınn caiz olup olmad ığı meselesidir. H anefilere görecihet, yerden tâ gö ğe kadardır. Bu bakımdan Kâbe' ılin üstünde de namazkılınabilir, fakat Kâ'be'nin üstüne ç ıkmak, saygısızlık olduğundanmekruhtur. Ba şkaları ise Ka'be üstüne ç ıkanııı, Ka'be'ye kar şı duramayacağı düşüncesiyle bu namaz ı caiz görmemi şlerdir.144-145nci ayetlerin manas ı açıktır, anlamı tefsire ihtiyaç yoktur.o 3 O --t . 3. o 3 3 •I LAT


Cüz': 2, S ııre: 2 135yapabilir. 149— Nereden (yola) ç ıkarsaıı yüzünü Mescid-i Haram'a doğruçevir. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir. Allah yapt ıklarınızdanhabersiz değildir. 150— Nereden (yola) ç ıkarsan yüzünü Mescid-i Harâm'adoğru çevir. Nerede olsan ız yüzünüzü o yana çevirin ki insanlardan (hiçkimsenin) aleyhinizde (kullanabilece ği) bir Jetin olmasın. Yalnız haks ızlıkedenler hariç (onlar haks ız olarak sizin kar şınıza çıkar, sizinle tartışırlar).Onlardan da korkmayın, benden korkun ve (o yana dönün ki)size olan nimetimi tamamlayay ım, böylece do ğru yolu bulmu ş olasınız.TE,fsir:146nc ı âyette, kitap ehlinin, Hz. Muhammed(s.a.v.)in pey ğamberliğinive ona gelen kitab ın hak oldu ğunu, kıblenin çevrilmesinin de Allah'ın bir emri oldu ğunu, topluluk içerisinde o ğullar ım gördükleri zamannasıl tanırlarsa öyle tan ıdıkları, bunun hak olduğunu o kadarkesinlikle bildikleri, fakat bile bile hakkı gizledikleri anlat ılmaktadır.Bu, insanların alıştıkları şeyden dönmelerinin kolay olmadığındanileri gelir. Herkesin yöneldi ği bir yönü vard ır. Herkes bir yolu tutmu şgitmektedir. Müslümanlar, Hakk' ın gösterdiği yoldan gitmeli, bu konudainsanlar ın dedikodusuna ehemmiyet vermemeli, daima iyili ğe ko ş-malı, hayır işlerinde yarışmandırlar. Allah, insanlar ın yaptıklar ını bilirve tüm insanlar ı bir araya topladığı gün, herkesin yapt ığının kar şılığınıtastamam kendisine verir.148-150 nci âyetler, dünyan ın neresinde bulunulursa bulunulsunkıbleye yönelmek gerekti ğini bildirmektedh. Bunlar, k ıble konusundakiyukarıda geçmi ş olan emirlerin peki ştirmesidir. Mânalar ı açıktır. Kıble,dinin bir hükmüdür. İslâm dini, Allah' ın en büyük nimetidir. K ıbleninçevrilnıesiyle Allah, insanlara olan din nimetinin bir hükmünü dahatamamlamaktad ır. Böyle böyle dinin bütün hükümleri tamamlanm ışolacak ki insanlar tam do ğru yolu bulmu ş olsunlar.apt:.5 0 0 9 0 5 .'S (N N)(N T)— —151— Nitekim kendi içinizden, size ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen,size kitab ı, hikmeti ve size bilmediklerinizi ö ğreten bir Elçi gönderdik.


136 Bakara Suresi152— öyleyse beni an ın ki ben de sizi anay ını ; bana şükredin, nankörlüketmeyin.Tefsir:151-İnsanlara Allah' ın âyetlerini okuyan, onlar ı manevi kirlerdentemizleyen, onlara kitap ve hikmeti ö ğreten Hz. Muhammed(s.a.v.)'in,Elçi olarak gönderilmesi, Allah' ın insanlara en büyük hitfudur. Öyleyseinsanların, kendilerini en büyük nimete mazhar k ılan yüce Allah' ı anmalara,O'nun büyüklüğünü ve nimetini hat ırlamaları, O'na şükretmeleri,O'nun nimetlerine kar şı nankörlük etmemeleri gerekir.152-"Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim,.." ğikr, anmak, şân, şeref,övmek, namaz k ılmak ve dil% etmek anlamlar ına gelir. Ço ğuluZüldır ve eZkârd ır. Ilâhiyatç ılar, Kur'ân'da zikrin on yedi mânadakullanıldığını tesbit etmi şlerdir. Silfiyye ıstılâhında zikir, Allah' ı belirlicümleler veya kelimelerle anmak demektir. Allah' ı anmak, en büyükibadettir. Bu hususta pek çok âyet ve hadis vard ır. Zikri emredenâyetlerden birkaç ı :"Ayakta, oturarak ve yanlar ınız üzerine yatarken Allah' ı zikredin."'"Allah' ı çok zikredin ki felâha eresiniz." 2"Rabbini çok zikret, halktan kesilerek O'na yönel." 3"Ey mü'minle r, mallar ınız ve çocuklar ınız, sizi Allah' ı anmfiktanalıkeymas ın."4"Kendi içinde ağlaya, sızlaya, korkarak fakat bağırıp çağırmadansabah akşam zikret ; gafillerden olma."'"O erkekler ki onları ne ticaret, ne de alışveriş, Allah' ı zikretmektenve namaz k ılmaktan alı,koymaz:' 6Zikir hakkında daha birçok âyet bulundu ğu gibi zikre te şvik edenpek çok hadis de vard ır. Bunlardan birkaç ına da i şarei edelim:"Kulum beni zikret ►iği zaman beni nas ıl sanıyorsa ben öyleyim, onunlaberaberim. Kulum beni kendi içinde zikrederse ben de onu kendi nefsimdezikrederim. Beni cemaat içerisinde zikrederse ben de onu daha hayırlı1 Nisa Suresi: 1032 Cumu'a Soresi: 103 Müzzemmil Suresi: 84 Milnafikun Suresi: 95 A'raf Suresi: 2056 Nur Suresi: 37


Ğüz': 2, Sure: 2 137bir cemâat içerisinde zikrede ı im. Bana bir karış yaklaşırsa ben ona birkulaç yakla şırım. O, bana yürüyerek gelirse ben ona ko ş6rak giderim."'"Allah'a, zikredenle etmeyen, diri ile ölü gibidir." 2"Her şeyin bir cilits ı vardı, kalblerin cilüsı da Allah'a, anmaktır.İnsanı Allah' ın azabından en çok koruyacak şey, Allah' ı anmaktan başkası değildir. (Allah yolunda cihad da mı değil? dediler) Hay ı r, kesilinceyekadar vuruşsa dahi buyurdu."3"Bir topluluk oturup Allah' ı zikrederse melekler onlar ı 'ku şatır, rahmetonları kaplar, üze ı lerine sekine (huzur, feyiz) iner ve Allah, onlarıyaııındakilere anar."'Zikir üçe ayr ılır: Zikr-i celi veya fikr-i cehri, hafi veya Z' ıkr-isırri,Allah adını veya kelime-i teviıid vs. den birini dilile zikretmek, aç ık zikirdir. Nefesle yap ılan zikir bari yani gizli zikirdir.Allah' ı kalben dü şünmek suretiyle yap ılan zikir, kalbi zikirdir. Zikrinen üstünü, Allah'tan ba şka her şeyi unutarak sadece Allah' ı düşünmektirki bunun için sürekli bir çaba ve temrin gerekir. İnsan nefsiniıslâh edip kemale ula ştıran, zikirdir. Çünkü insan Allah' ı hat ırladıkçakötü dü şünceler onun kalbinde yer bulamaz. Peygamberimizbuyurmu şlardır ki: "Şeytan, insan oğlunun kalbi üzerine ağz ını ve burnunukcyar, insan Allah' ı zikredince şeytan geri çekilin, unutuncaşeytan onun kalbini yutar." 5Zikrin tasavvufta ald ığı derin manay ı Erzurumlu İbrahim HakkıHazretleri, Ma(rifetnâme'sinde anlat ır. Özeti aşa ğıdadır:"2ikrullah üç dereceye ayr ılır: Kelimelerle yap ılan dilin zikri. Bundahuzur yoktur. Ama buna devam ede ede zikir kalbe i şler. Dil durur,k.alb kendiliğinden Allah' ı anar. Nefesiyle gizlice Allah, Allah veya lailüheillâllah diyen kimse, lisâni ve kalbi zikri beraber yapm ış olur. Bir angelir ki zikir, kalbden bütün vücuda yay ıhr, ruhu sarar: Bu da ruhunikridir ."Żikrullah ile gece gündüz u ğra şan kimsenin kalbinden hikmetnurları parlar. Evvelâ şimşek gibi çakar, geçer. Sonra yine çakar, fakatdaha uzun kal ır. Ve nihayet her tarafuu kaplayan nurlar, ledünni ilimsırlarını basiret gözüne açar. Bu nurlar, zikir nurlar ıdır, sâfla şan ruhun1 Müslim, Kıtabu'i%fikri va'd-du (5', 1.2 Buhâri Dacavtıt, 67; Müslim, 'fikir, 123 Tirmifi, Dacavkt, 54 Müslim, 2ikir, 1, 115 Ubu Ydltı, Milsued; Beyhalp, şucabu'l-imtm; Var;lu'l-Iadir, II, 354


138 Bakara Suresiakisleridir. Nurlar, camlar içerisinde parlayan inci gibi sâft ır. Vücut,safhğın son noktas ına ula şmıştır. Artık vücudu bu derece zikir kaplay ıpruh güne şi doğduktan sonra a şk ve mahabbe,t ate şi, zikreden insan ınvarl ığını tamamen yakarak zikredilenden ba şka bir şey bırakmaz.İşte fena fiili& (Allah ta yok olma) denen mertebe budur. Bu şekildezikreden zaki ıin uzuvlar ında ve mafsallar ında bir çe şit a ğrı Nas ıl olur.Bu ağn, birazc ık yanma ile kalbinde de belirir. Fakat bunlar çok zevkliağnlardır. S ırri zikre ula şan kimsenin, haline güvenerek zikri azaltmas ıtehlikelidir. Zira kalb penceresi tedricen aç ıldığı gibi tedricen de kapanarakbüsbütün karanl ıkta kalır: "Benim zikrimden yüz çeviren kimseyedar bir geçim vardır ve biz onu, k ıyamet gününde kör olarak hasrederiz."'"Zikirle basireti aç ılan kimse, ledünni bilgilere vak ıf olur. E ğercezbe gelmezse o bilgilerle u ğra şır, durur. Ama Allah' ın hıtfiyle cezbeyekap ılanlar, vandet denizinin dalgalanndan ibaret olan ledünni bilgileride bırakarak deryada kaybolup giderler."Zikir, dilden kalbe, oradan s ırra geçer, bütün ruhu istilâ eder.Bunun alâmeti; zâlçir sustu ğu zaman zikrullah' ın, iğne ucu gibi zâkirindiline bannlmasıdır ve yüzünün tamamen dil kesilmesidir. Zikir ruhusard ıktan sonra artık Allah adını dil ile söyleme ğe lüzum yoktur. Çünküonun bütün ruhu, bütün varlığı O'nu anmakla dolmu ştur zaten."Irfan yolunda yürüyen kimse, üç konaktan geçer: Fena (alemicezbe `alemi, kabda alemi, Fena âleminde lâilâhe illallah kelimesinedevam eder. Cebe âleminde Allah Allah diye zikreder. Kabçla âlemindeHa, Hû der. Çünkü lâilâhe illâllah, kalbleri aç ıcı , Allah ismi «Mi ruhlarıaçıcı , Hist ise s ırları açıeldır." 2Elbette Allah' ı anmak en büyük ibadettir. Ancak Allah' ı anmakişi gücü tamamen b ırak ıp dünyayı terk etmeyi gerektirmez, Israr -nıntemel prensibi, ruh ile maddeyi, dünya ile âhireti beraber yilrütmektir.Mü'min Allah'a kar şı vazifelerini -yaptığı gibi dünyaya ait vazifelerinide aksatmadan yapacakt ır. Ancak dünya i şlerini yaparken Allah' ı daimahat ırında tutacakt ır. Allah' ı hatırlamas ı, dünya işlerinde de kendisineşevk verecek, i şlerini ba şar ı ile yürütmesini sa ğlayacak, onu daima saadetve huzur içinde tutacakt ır."Bana şült ı edin, nankörlük etmeyin." şükür, bir iyiliğe te ,,,ekküretmek demektir. Yüce Allah' ın bize nimet ıeri sonsuzdur.Nefes al ırkenciğenerimize oksijen girer, nefes verirken ci ğerlerimizde biriken zehirli1 Ttılıâ Soresi: 1242 Macrifetnâme, s. 336 ve devam ı .


Cüz': 2, Sure: 2 139gaz d ışar ı at ılır. Sadece bir nefes al ıp verme i şleminde Allah' ın bize ikinimeti vard ır. Kanuni Sultan Süleyman' ın dediği gibi sadece sa ğlıknimeti, dünyaya de ğer bir devlettir. Bütün bunlardan ayr ı olarak Allahtabiat ı bizim hiz ınetimize vermi ştir. O'nun verdi ği bu nimetlereteşekkür etmek de bizim görevimizdir. Allah'a şükür söz ve fiille olur.Asıl şükür, Allah' ı anmak, O'na kulluk etmektir. Allah'a ibadet, O'nunnimetlerine kar şı bir te şekkür ifadesidir. Şükür, nimetin artmas ına,şükrün kar şıtı olan nankörlük ise nimetin elden gitmesine sebebolur.İnsan şükrettikçe Allah onun nimetini art ırır, onun gönlüne kanaatve huzur verir. Ama nankörlük eden, "Allah bana ne verdi ki, karn ınındoymuyor ki..." deyip de dilini "Allah'a şükür, hamdolsun Allah' ınverdiklerine..." gibi sözlere al ıştırmayan insan ın gönlü s ıkıntıdan kurtulmaz,nimeti de elinden gider. Yüce Mevlâ buyurur: "Şükrederseniz,(nimetimi) artııınm. Ama nankörlük giderseniz, muhakkak ki azab ını şid•detlidir."'ı° t )• ° "s•rI I :5 I cj.. ..U- 1 ° °)- e -° 41,:..:31 C; 11_1 Ci° v) j'.1_•f_4.91.° 1 J ° •e"41-153- Ey insanlar, sabır ve namazla (Allah'tan) yardı m isteyin, muhakkakki Allah, sabredenlerle beraberdir. 154- Allah yolunda ,öldürülenlere,"ölüler" demeyin; hay ır, onlar diridirler, ama siz farkında olmazsın ı z. 155- Andolsun, sizi korku, açl ık, ınallar(ınız)dan canlar(ınız)danve ürünler(iniz)den eksiltmek gibi bir şeyle deneriz. Sabredenleri müjdele :156- Ki onlara bir belCı eriştiği zaman "Biz Allah içiniz ve biz O'na döneceğiz"derler. 157- İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradırve doğru yolu bulanlar da onlardır.1 İbrahim Suresi: 7


140 Bakara SuresiTefsir:153-157: Bedir ve Uhud'da verdikleri şehidlerden dolay ı mü'minleriteselli için bu ayetlerin indi ği rivayet edilir. Ancak mü'minler, Bedir'debirkaç şehide kar şılık büyük bir zafer kazmd ıklarından, çok sevinçlidönmü şlerdi, neticeden üzgün de ğil, sevinçli idiler. Herhalde bu ayetler,Bedir vak'as ından önce müslümanlarla mü şrikler aras ında meydana gelenbaz ı çat ışmalarda verdikleri kay ıplarden cl ı,layı müslümanları tesellietmek için inmiştir. Müslümanlar ın daima denenmekte oldu ğunu, sabredenlerinbüyük miikafata ereceklerini anlatmakta ve müslümanlara,uğrad ıklar ı musibetler, belalaı , afetler kar şısında sab ır ve namazla Allah'tanyard ım dile ırı.elerini emretmektedir. Gerçekten felaketler kar şısındaibadet ile Allah'a iltica, insan ruhunu kuvvetlendirir, insan ın maneviyatın.ı düzeltir, Allah' ın kaderine inanc ını artırır ve onu bunalımlardankurtar ır.154 ncü ayet, şehidlere ölü denemeyeee ğini, onların gerçekte diriolduklarını anlatmaktad ır. Normal ölümle ölen kimseye "ölü" denir.Allah yolunda hayat ını feda eden şehid, Allah' ın katında yüce, birhayata nail olaca ğı gibi toplumu tarafından da daima rahmet ve takdirleyad edilir. Hem toplumu içinde ebediyyen ya şar, hem de ğaybâleminde gerçek hayata erer.Ölüm, şu görünen bedene özgüdür. İnsanın asıl benliği bedeni değil,onun içinde gizli olan, ona hareket ve canl ılık veren ruhudur. Bedenkahptır. Ruh onun hakikati, insan ın gerçe ğidir. Bedenin ash toprakta.Topraktan süzüle süzüle g ıdalarla insana geçmi ş, insan vücudunda birtakımameliyelerden geçip insan tohumu haline gelmi ş, tohum halinegelirken de t ıpkı süt içine ya ğın karışmas ı, susam tanesinin zerrelerineyağlı nüfuzu gibi insan tohumunun içine de ruh cevheri, canl ılık giydirilmiştir.Ana karnında cenin haline gelen insandaki ruh da geli şmeğeba şlamıştır. Cenini insan şekline sokup şu dünyaya getiren, Allah' ınizni ve iradesiyle onun içine üflenen ruhtur.özü şu topraktan ç ıkan beden, zamanla de ğişikliğe uğrar, büyür,gelişir, ihtiyarlar ve içindeki ruhu kaybedince de tekrar topra ğa dü şüpçözülür, da ğılır, adı olan toprağa karışır.Ama deneylerden geçip olgunla şmak, ruhani bilgiler ve haller kazanmakiçin beden içine konup bir süre bedende konuk gibi kalan ruh,ölmez, ya şar. İşte insan öldüğü zaman kabir sevab ı ve azab ı, ölen bedeninede ğil, ölmeyen. ruhunadır. Çünkü beden ölünce genellikle topraktaçürür, Kaz ı bedenler de yak ılır, kül olur. Baz ıları havada parçala-


Cüz) : 2, Sure: 2 141nıp da ğılır, baz ılar ı denizlerin derinliklerine at ılır. Ruhunu kaybedenbedene bir daha ruh dönmez, ölen ki şi şu dünyada bir daha dirilmez.Kuruyan a ğaca nas ıl bir daha ya şl ık gelmezse, ölen bedene de bir dahacanlılık gelmez.Peki ama tefsirine çal ış tığımız, şehidlerin ölmediğini ifade eden buayet ile Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in: "Kabir ya cennet bahçelerinden birbahçe, yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur."ı meâlindeki hadislerinas ıl izah edilecektir?Bu âyet ve hadis, insan bedeninin de ğil, ruhunun şu bedenden ayrıld ıktan sonraki halini tasvir etmektedir. Kabir ile, insan ın ölümündensonraki hali kasdeclilmi ştir Çünkü her insan kabre girmez. Yak ıhp külüşi şelerde saklanan insanlar da vard ır. öldükten sonra aylarca, hattâyıllarca kabre konulmayan kimseler de vard ır. Binaenaleyh hadistekikabir kelimesiyle kasdedilen, insanın ölümünden sonraki halidir. I şteinsan öldükten sonra ruhu ya cennet gibi bir hayat içine girecek veyayaptığı kötü i şlerin tutsa ğı olacakt ır. Ayet ve hadisin kasd ı budur.İmam Fahreddin Razi şöyle diyor: "Kabir sevab ı ve azabı, ya bubedene veya bunun bir parças ına ulaşır. Birincisi (yani sevab ve azab ınbedene ula şmas ı iddiası) kuru bir inatç ıhktan ba şka bir şey de ğildir.Çünkü bu bedenin çözülüp da ğıldığnu görüyoruz. Çürüyüp da ğılan bilşeye nas ıl sevap ve azal ım dokunduğu iddia edilir?"Bedenin tümüne sevab ve azâb dokunmayaca ğma göre, Allah' ınbedenin küçük parçalar ından baz ılarına diriltip sevab ve azab ı onlaradokundurduğunu söylemek gerekir. Bu caiz oldu ğuna göre neden "insanruhtur" demek caiz olmas ın? Çünkü ruh çözülmez, da ğılmaz, acıve lezzet duyar." 2 "Kabir sevab ı ve azab ı da kalıba de ğil, ruhadır." 3ıyamet gününde de Allah, ruhu tekrar bedene döndürlir ki cismani "Khaller, rülıâni hallerle büle şsin (insan ke ınalini bulsun)." 4Dünyada güzel amellerle bezenip safiyet kazanan insan ruhu, şubedenden ayr ılınca cennet bahçeleri gibi bir ya şam içine girecek, oradaiyi ruhlarla, pey ğamberler, s ıddikleı , salihler ve şehitlerle beraber tadınadoyulmaz bir ruhani alemde bulunacakt ır. Fakat dünyada kötüişlerle kirlenmi ş, bozulmuş olan insan ruhu da bedeninden ayr ıldıktansonra dünyadaki kötü i şlerinin gerçek niteli ğini görecek, azâba dönü şen1 Tinnin, I,"-lytımet, 262 Mefâtibul- ğayb, II. 5'53 Mefâtibu'l- ğayb, II. 534 Mefâtilfl- ğayb, II. 55


142 Bakara Suresio amellerinin tutsa ğı olacak, çe şitli azâblar içerisinde kalacakt ır. İşteHz. Peygamber (s.a.v.), bu gerçe ğe i şaret için kabrin ya cennet bahçelerindenbir bahçe, ya da cehennem çukurlar ından bir çukur oldu ğunusöylemiştir.Allah yolunda öldürülen kimseler, amellerin en güzelini i şlemişlerdir.Onlar, Allah' ın en fazla sevdi ği işi yapmış, canlarını Allahu ğruna feda etmi şlerdir. Yoluna can feda eden bu insanlar ı yüce Allah,iyi kullarımn arasına katacak, ma'nevi derecelerin en yükseklerine ç ı -karacak, cennet bahçelerinde ya şatacak, huzurunda, ak ıl ve hayale gelmeyeceknimetle ı e nail eyleyecektir.İnsan dünyada ne kadar mutlu ya şasa yine de acılardan, ızdıraplardanuzak elamaz. Çünkü dünyan ın lezzeti yan ında üzüntü ve kederide vard ır. As ıl elemsiz, üzüntüsüz, tasas ız ya şam, o ruhsal ya şamdır.Şehidler, bu ruhsal ya şamın en yükse ğine ermi şlerdir. O ebedi zevk içindeya şayan insanlara ölü demek do ğru de ğildir. Onlar, ölmenin arız olduğuvücut elbisesini atmış, kat ıks ız, sâf, ölümsüz hayata kavu şmuşlardır.Ama basiretlei kapal ı olan dünyahlar, onlar ın o s af, ölümsüz hayatlarının,ruhani zevk ve lezzetlerinin fark ında de ğillerdir.Allah yolunda cihad, ibadetlerin en üstünüdür. Cihad eden müslüman,ya şehid olur, ya gazi. İkisi de yüksek rütbelerdir. Hele şehidlikmertebesi, mertebelerin en yücesidi ı . Peyğamberlikten sonra en makbulmertebe, şehidlik mertebesidir. Bundan dolay ı ashab ı kirâm, şehid ol.mak için can atarlard ı. Allah' ın kılıcı unvaniyle taltif edilmi ş bulunanHalid ibn Velid, ömrü sava şlar içinde geçti ği halde yine şehid olamayıpyata ğında öldüğü için üzüntü çekmiştir.Mü'minler, şehid olmak için çarp ışırlar. Şchidliği arzu ederek çarpışEninsanlar yenilirler mi? Bu iman, en güçlü silahlar ı dahi yener.Çünkü silahı kullanan da insand ır.`C-arbın afak ını sarmışsa çelik z ırhl ı duvar;Benim iman dolu gö ğsüm gibi serhaddim var!"İnsan nas ıl olsa bir gün ölecektir. Süleyman Çelebi'nin dedi ği gibi:"Her ne denlist yas& ise bir ki şi, Aibet ölmekdürür an ın işi."Yüce Mevlâmız: "ölmekten, öldürülmekten kaçmak size fayda vermez.Kaçsanız bile ancak az bir süre yasatılırsınız.."' buyuruyor. Şu fanidünyada zilletle ya şamak yerine Hak yolunda şehidolmay ı tercih eden.1 Alızisıb suresi: 16


Cüz': 2, Sure: 2 143insanlar, ebedi diriliğe kavu şur, pey ğamberlerle arkada ş olmak şerefineererler. -Allah' ın Resulü (s.a.v.), şehidlerin derecesini söyle aç ıklıyor:"Cennete giren hiç kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin dahi olsabir daha dünyaya dönmek istemez. Yaln ız şehid müstesna. Çünkü o, gördüğüikram karşıs ında dünyaya dönüp on kere öldürülmeyi arzu eder."'Ebu Katade anlat ıyor: "Allah' ın Resulü (s.a.v.), ashabı arasındadurdu. Allah yolunda cihadın ve Allah'a inanman ın, amellerin en üstünüolduğunu söyledi. Bir adam kalkt ı :— Ya Resulâllah, dedi, Allah yolunda öldürülürsem giinahlar ımaffedilir mi? Allah' ın Resulü şöyle buyurdu:-- Sab ır ve sebat Ederek s ırf Allah r ızas ı için düşmana yönelir, arkanıdönmezsen evet. Sonra Allah' ın Resulü sordu— Nas ıl demi ştin?— Allah yolunda öldürülürsem günahlanm affedilir mi demi ştim.— Evet, sab ı eder ; AllGh r ızas ı için düşmana yönelir, arkanı dönmezsenborç d ışındaki günahların affedilir. Cebrail bana böyle söyledi." 2Bedir Savaşında şehid dü şen Hârise'nin, annesi gelip Allah' ın Resulünesordu:— Ya Resultıllah, dedi, bana Harise'den bahşetmez misin? Bedir'deöldürüldü. Eğer (o ğlum) cennette ise sabredeyim, de ğilse ağlayay ım. Allah'ınResulü buyurdu :— Ey Harise'nin annesi, cennette birçok cennetler var. Senin oğlunen yüksek Firdevs'e ula ştı."jHz. Câbir anlat ıyor:"Babam Abdullah ibn A mr, Uhud Sava şında öldürülünce, Allah'ınResulü (s.a.v.) bana :Câbir, dedi, Allah'ın babana ne söylediğini haber vereyim mi?— Evet Ya Resulâllah, dedim. Dedi ki :— Allah, herkese ancak perde arkas ından konu şmu ş- iken seninbabana, karşı karşıya konu ştu ve dedi ki : (Ey Allah' ın kulu, dile benden(ne dilersen) vereyim.) Baban : (Ya Rabbi, beni hayata döndür ki ikinci1 Bubâri, Müslim (at-Tar ğib, II, 311)2 Müslim, (at-Tarğib, II, 311)3 Bubari, (at-Tar ğlb, II, 325)


144 Bakara Suresikez öldürüleyim dedi). Yüce Allah : (Onlar ın dünyaya dönmeyeceklerineezelde hükmettim, dedi. 0 halde ya Rabbi, arkamda kalanlara, benim burdakidu•umumu duyur, dedi Bunun üzerine Yüce Allah şu âyeti indirdi :Allah yolunda öldürülenleri ölü sanınay ınız. Hay ır, onlar diridirler. Rablerikatında rız ıklanmaktad ırlar. Allah'ın, kendilerine verdiği nimetlerdensevinç duyn ıaktadırlar. Henüz kendilerine katılmarnış olanlara da korkuolmadığının, onların da üzülmeyeceklerinin. ve Allah' ın iyilik edenlerinecrini zoyi etmiyeceginin ınüjdelenmesini isterler.'İbni Abbas Hazretleri de bu meâlde bir Hadis anlat ır:"Kardeşleriniz vutulunca Allah onlar ın ruhlarını ye şil birer kuşşekline koydu. Cennetin nehirlerine gelir, meyvalar ından yer, Ar ş' ı n gölgesialtındaki altın kandillere kona•lar. Yedikkrinin, içtiklerinin ve istirahatleriningüzelliğini görünce : (Bizim sa ğ olup cennette r ız ıklandığım ızt karde şlerimize kim duyuracak ki onlar, cihaddan yüz çevirmesinle ı ,savaştan dönmesinler.) dediler. Yüce Allah : (Ben sizin yerinize duyurayını) dedi ve şu ayeti indirdi : (Allah yolunda öldürülenleri ölüdürler sanmayınız, hay ır onlar diridirler, Rableri indinde rız ıklanmaktad ırlar..)"2Mu'ta Şava şında şehid dü şen Hz. Ca'ferTayyar için Allah' ın Resulüşöyle dedi: "Ca'fer ibn EbiTalib'i, cennette uçan iki kanatlı bir melekolarak gördüm. Orada dilediği yere uçuyordu. Kanatlarının ucu kanabulanmıştı. Zeyd'in kar şıs ında bulunuyordu."'"Şehid, evinin halk ından yetmi ş ki şiye şefaat edecektir." 4"(Savaşta) Öldürülenler üç türlüdür : Bir adam ki inanır, nefsiyle,maliyle Allah yolunda cihadeder, dü şmanla karşılaşınca savaşır, nihayetöldürülür. Bu, cennette, Allah' ın Ar ş'ı altında göğsü sevinç ile dolan şehiddir.Peygamberler, sadece peyğamberlik dolay ısiyle bundan üstiindiiiler.Bir adam ki günahlarından ve hatalarından dolayı nefsinden korkmaktadır; caniyle, maliyle Allah yolunda cihadeder, düşmanla karşılaşıncasavaşır, öldürülür. Bu şehidlik, onun günahlarını siler. Çünkügünahları silicidir. (O adam), Cennetin hangi kap ısından isterse oradancennete sokulur. Çünkü cennetin sekiz kap ıs ı vardır, cehennemin de yedikap ıs ı vad ır, birbirinden üstündür: Ve bir adam ki münafıkt ır, caniylemaliyle Gihadeder, diişmanla karşılaşınca Allah yolunda savaşır, ödürülür.Bu adam cehennemdedir. Çünkü k ılıç, ınünafikl ığı silmez."'1 Tirmifi, İbni lIace, Hakim (at-Tar ğlb, II, 314)2 Ebu Davud, Hakim (at-Tar ğib, II, 3233 Taberani (at-Tar ğib, II, 314-315)4 Ebu Davud, Ibn Iiibban (at-Tar ğib, II, 316)5 Ahmed ibn Taberâni, İjnıi 1.1ibban, Beyhald (at-TarğIb, II, 316-17-


Cüz): 2, Sure: 2Sava şta ön safta ça ıpışmak efdaldir. Hz. Peygamber (s.a.v.), savaştaön safta çarp ışanlara Rabbin gülümseyece ğini, Rabbin gülümsedigikimsenin de hesaba çekilmeyeLegini, cennetin en yüksek yerineçıkaca ğın ı haber vermi ştir.'0d3I s. r..1 e' J- ı-43 -ıo .-. fi •••—•G I 5(0158— Safa ile Merve, Allah' ın nişanlarındandır: Kim Ev'i (Kâ'be'yi)hacceder, ya da ömre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günahyoktur.Kim kendili ğinden bir iyilik yaparsa bilsin ki, Allah kar şı lığınıverir, yaptığını biliTefsir:158— Safâ ile Merve, Kâ'be'nin yak ınında bulunan iki tepeciktir.Bu iki tepe aras ında dörtyüz metre civar ında bir mesafe vard ır. Hacve ömre yapan kimse buralara da ziyaret edö ı .Hac, belli zamanda yap ılan ibadetlerin ad ıdır. Yola gücü yeten,ergin müslümanlara hac farzd ır., Ömre de hac gibi bir ibadettir. Ancak'ömrenin belli bir zaman ı yoktur. Her zaman yap ıhbilir. Ömre, Kâ'be'yitavaf ile Safâ ile Merve aras ında sa'y'den ibaretti ı .Allah için hac veya ömre yapan kimsenin, Safâ ile Merve'yi ziyaretetmesinde bir günah yoktur. Çünkü buralara ziyaret de hacc ın. menasikindendir(hac ibâdetlerindendir). Kim kendili ğinden bir iyilik yaparsamuhakkakki Allah, onun yapt ığı iyiliği bilir ve o iyili ğin kar şılığın' verir.Rivayete göre Cahiliyye devrinde Safâ ile Merve aras ında sa'yedilirdi.Bu tepelerden biri üzerinde Esâf, di ğeri üzerinde naile ad ında ikiArap putu vard ı. Araplar bu putlar ın yanında kurbanlar ını keserlerdi.I şte bu tarihi geçmi şinden dolayı müslümanlar, buralara ziyaret etmektetereddüdettile ı . Bunun üzerine Safâ ile Merve'nin, l ıaccın menasikildenolduğunu, buralara ziyaret etmekte bir sak ınca bulunmadığınıbildiren bu âyet indi.1 at-Tar ğlb, II, 319


146 Bakara SuresiBu iki tepe aras ında sa'yin me şru olmas ının hikmeti şöyle açıklanır:Hz. İbrahim, karısı ile oğlu İsmail'i Mekke'ye bırakıp gitmişti. Ismail'inannesi Hacer, su bulmak için çocu ğunu Harem'in bulundu ğu yere koyup tepeden tepeye ko şmağa ba şladı . Bu s ırada Allah' ın yard ımı yeti ş -mi ş ve Zemzem Kuyusunun yerinden su fışkırmıştı . İşte onun hat ıras ıiçin bu iki tepe aras ında ko şmak, hacc ın ibadetleri aras ına konulmu ştur.Bu ko şma, Allah' ın yardım ın ı araman ın ve bunald ıklar ı zaman Allah'ınyardımının, insanlara yeti şeceğinin bir simgesidir.Safa ile Merve aras ında ko şmak, Maliki ve Şafli mezheplerine görefarz, Hanefi mezhebine göre vacibdir. Çünkü "Günah yoktur" ifadesi,mendub bildirir. Ancak bu ko şmanın, farz oldu ğunu bildiren hadislerde mevcudoldu ğundan, Hanefiler, sa'yi vacib kabul etmi şlerdir..C.--.; • ... („5-..k.431 -, ,:x.:.__.: ' 31 - • ,.. ı_r.°. i I:. -,..),„,_-__,.. - -,.. iii- .., 5 e''1, • C.>, .- . .. ‘j: 'jj , .."'''. -..". el:J . jaCIAi re,. ' ft . ‘„ ... . .3 .... . ... ... 4.j.... ... .rt.::-.^..i:J ' 4 I..:1 1 ,.L..;_•.c ı ci ,C:Ji '0L-_, t-,..‘!■12.3 jti 1 .1.1j ; I;NZ O , 11-.I.C; '../ .1tiJl .: ( N ° )-) j5J,p 5k:0'„o434 ı "°!):s< 4pe'Jb-.;'‘) Cjı-Z3Î,9 .9 • } •••••( \ ) ./.7..W.J A159- indirdi'gimiz açık delilleri ve hidayeti -biz, Kitapta insanlaraaçıkça belirttikten sonra- gizleyenler (var ya), işte onlara hem Allah lâneteder, hem bütün lanet edebilenler lânet eder. 160- Ancak teybe edip (durumlarını)düzeltenler, (gerçe ği) açıklayanlaı başka. Onları bağışlarını. Çünküben, tevbeyi çok kabul edenim, çok esirgeyenim. 161- Ama âyetlerimiziinkâr etmi ş ve kâfir olarak ölmüş olanlar, işte Allah' ın, meleklerin ve tüminsanların lâneti onları n üstünedir. 162- Ebediyen lanet içinde kal ırlar.Ne kendilerinden azeip hafifleltilir, ne de onlara fırsat verilir.Tefsiı :159-162: 159 ncu ayetin, Tevrat'ta Hz. Pey ğamber'in vas ıflarınıokudukları halde onu gizleyen Yahudiler hakk ında indi ği rivayet edilir.Hz. Muz (r.a.) Yahudilere, Tevrat'ta Hz. Pey ğamber'in nas ıl anla-


Cüz': 2, Sure: 2 147tıldığını sormu ş, onlar da Hz. pey ğamberin Tevrat'taki vas ıflarımgizlemişler, söylememi şlerdir. Bunun üzerine bu ayet inmi ştir.Yahudilerin, Hz. Pey ğamber'in gerçek peygamber oldu ğunu bildiklerinedair elimizde pek çok delil vard ır. Bu konuda tarih kitaplar ıittifak halindedir. islamdan önce uzun süre birbirleriyle kom şu olarakya şayan Medineli Araplarla Yahudiler aras ında zaman zaman kavgalarç ıkardı. Yahudiler yenilince derlerdi ki: "Bizim söyledilderimizi tasdikeden bir pey ğamberin gelme zamanı yakla ştı. Biz onunla birlik olupsizi, Ad ve İrem toplumlar ının öldürülmesi gibi öldüı eceğiz." Ve sonzamanda gelecek pey ğamberin yüzü hürmetine Allah'a duâ ederler:"Ya Rabbi, evsafını Tevrat'ta gördü ğümüz, âhir zamanda gönderilecekpey ğamberle bize yard ım eyle!" derlerdi. Fakat âhir zaman peyğamberigelince yahudiler beklediler ki o, kendileriyle birlik Olsun, onunliderli ğinde Araplar ı yensinler, cihana hakim olsunlar,. Hz. Peygamber,onlal ın dünya hakimiyeti davalar ına hizmet etmedi ği, ırkçılığı yeripbütün insanla." e şit ve karde ş ilan ettiği için bile bile ona dü şman oldular.'Şu ayet de onlar ın, Hz. Muhammed(s.a.v.)'in pey ğamberli ğini gayetiyi bildiklerine tan ıktır: "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu,oğullarını bildikleri gibi bilirler ama yine de onlardan bir grup, bile bilehakk ı gizlerle ı ."2Ayet yahudiler hakk ında nazil olsa da manas ı umumidir, Allah'ındinini gizleyen bütün insanlara şamildir. Allah' ın indirdi ğini gizlemek,dünya menfaati için onu söylememek veya tahrif ederek söylemek,inSamn ba şına lanet ya ğdırır. Allah' ın dinine dair bir şey bilen, onubilmeyenlere ö ğretmek, soranlara söylemek zorundad ır. Dilini e ğip bükmeden,olduğu gibi, dosdoğru söylemelidir. Yüce Allah, bütün kitapsahiplerinden bu hususta kesin söz alm ıştır: "Allah, bir zaman kendilerinekitap verilenlerden (onu insanlara açiklayacaks ınız, onu gizlemeyeceksiniz)diye kesin söz alm ıştı."' Dünya menfaati kar şılığında Allah' ın sözlerinigizleyen veya de ğiştirenlerin u ğrayacaklar ı sonucu da yüce Allahşöyle açıklamaktad ır: "Allah' ın indirdiği kitab ı gizleyip de onu az birparaya satanlar, karınlarına ateşten başka bir şey yemiyorlar. Allah, k ı-yamet günü onlarla konu şmayacak, onları temizlemeyecektir. Onlar içinacı bir azap vardır."41 Bın Hişam, Slratu'n-Nehl, I, 211; Taberi, C ıııi`u'l-Byiiıı, I, 410-412, Mısır, 1388/1968.2 Bakara Suresi: 1463 Ali İmran Suresi: 1874 Bakara Suresi: 174 -


148 13akara SuresiHakkı gizlemek, risalet görevinin geçersiz kalmas ına yol açar.Bu ise tüm insanlığın ınahvı demektir. Bundan dolay ı hakkı gizlemek,Allah'ın ve bütün lanet edebileceklerin lânetine müstahak k ılacakderecede a ğır bir günaht ır. İnsan, şahsına münhasır bir günah i şleyipteybe ederse Allah gafur ve rahimdir, onu affeder. Fakat Allah, hakk ıgizleyenleri, indirdi ği dini ve hidayeti tahrif edenleri yaln ız kendi lânetiyledeğil, bütün canl ıların lânetiyle cezaland ırıyor.Enes ibn Malik anlat ıyor: "Allah' ın Resulü bir seferine giderkenMuâz ibn Cebel de kendisinin binek arkada şı idi. Allah' ın Resulü:— Ey Muâz, dedi. Muâz :— Buyur, ya Resulâllah, dedi. Allah' ın Resulü yine :— Ey Muâz, dedi. Muâz :— Buyur, ya Resulâllah, dedi. Allah' ın Resulü :— Ey Muâz, dedi, Allah•tan ba şka tanrı olmadığına, Muhammedinde Allah' ın kulu ve elçisi olduğuna şahidlik eden hiçbir kul yoktur ki Allahonu cehenneme haram etmesin. Muâz :— Ya Resulâllah, bunu insanlara haber vereyim mi ki sevinsinler?dedi. Allah' ın Resulü :— O zaman (buna) güvenir (ameli bırakır)lar, dedi.Uzun zaman bu müjdeyi kimseye söylemeyen Muâz, nihayet ölece ğisırada bildiği bir şeyi gizleyip de günahkar olmamak için bunu aç ıkladı."1İşte onlar, bildikleri bir şeyi gizlemekten, duyduklar ı bir peygambersözünü insanlara duyurmamaktan öyle korkarlard ı. Bundan dolay ıAllah'ın Resulünden ne duymu şlarsa onu oldu ğu gibi kendilerinden sonragelen nede aktarm ışlar ve onlar ın bu dürüst davran ışı sayesindeİslam nuru bize kadar gelmi ştir.Bildiğini ba şkalar ına öğretmek, Allah' ın, insan üzerinde bulunanbir hakkı oldu ğu içindir ki ilk İslam bilginleri, Kur'an ve din ilimleriniö ğretme kar şılığında ücret almay ı caiz görmemi şlerdir. Fakat sonradandünya işlerinin ço ğalmas ı, hayat şartlar ının değişmesi kar şısında buhüküm yumuşatılmıştır. Çünkü Kur'âm Kerim'in: "... Her toplumdanbir zümrenin, (peygamberle beraber) sefere çık ıp dini öğrenmelerive döndükleri zaman kavimlerini uyarmaları gerekir"2 ayeti, toplum içindebir zümrenin din ilimlerinde ihtisas yapmas ını emretmektedir. Bu,kifaye olarak farzd ır. Bu ihtisas ise onlar ı, geçimlerini sağlayacak bir1 Müslim, Iman, hab: 10, hadis: 132 Teybe Soresi: 122


Cüz': 2, Sure: 2 149iş yapmaktan ahkor. Bundan dolay ı topluma dinini 'ö ğletecek bu insanların,'fiini görevleri yapt ıran din adamlarının, geçimlerini sa ğlayacakbir ücret almalar ı caiz, hatta zaruri görülmü ştür. Gaye,Kur'ân' ınzayi olmasını önlemek, dini ilinalerin ö ğretimini sa ğlamaktır.Herhangi bir olaya tLn ık olup da- bir menfaat veya adam kay ırmayüzünden olayı gizleyen veya yalanc ı şahidlik yapan kimse de ayetintehdidi alt ına girer.Kur'ân ı Keıim'e göre müslüman, hiçbir halde do ğ-ruluktan ayr ılmaz. Akrabasmın, annesinin babas ının, hatta kendi nefsininaleyhinde dahi olsa hakkı gizlemez, do ğruyu söylemekten kaç ınmaz.İşte böyle bir toplumda haks ızlık olmaz, cinayetler i şlenmez. Allah'ın emirleri uygulanır. Yuvalara mutluluk, kalblere huzur dolar.Bütün toplumu ilahi saadet kucaklar.Teybe edip uslananlara kar şı yüce Allah, merhametlidir. Ama inkaredenler ve inkar ile ölenler, ebedi lanet içinde kahrlar. Cehennem deAllah'ın lânetinin toplandığı yerdir. İşte kafirler sürekli olarak lanetiçinde kalır, aza') çekerler. Amelle ıi, kendilerini hiç b ırakınaz yapt ıklarınıncezas ını görürler.(‘'r) T) °,ft ı A_ C_ ı 4_ ıj'Şı ••••4.W (.13.; Iı r 0 p • O O •ı ; • 9. ... o1,„...K • j Cej j J.S.'•(• •• t) ,git. ı-b°1_,":ı j31.43:1;• , ı 0.k.) -41 5(*)-1 .1.1) "Ğ;LII-,,, ı-£.3 ı(‘'‘'‘),„, .9 .51 , 4.• ee411 LtU c Ie- J " • 1-


150 Bakara Suresi-163— Tanrınız bir tek Tanr ıdır, O'ndan başka tanrı yoktur. O, Rahmandır,Rallinıdir. 164— Şüphesiz göklerin ve yerin yarat ılışında, geceve gündüzün de ğişmesi nde, insanların faydas ına olan şeyleri denizdetaşıy ıp giden gemilerde, Allah' ın gökten su indirip onunla ölmü ş olanyeri dirilterek, üzerine her çe şit canlıy ı yaymas ında, rüzgarları ve yer ilegök arasında emre hazır bekleyen bulutlar ı evirip çevirmesinde elbette düşünenbir topluluk için (Allah' ın varh ğına ve biili ğine) deliller vardır.165— insanlardan kimi, Allah'tan başka eşler tutar, Allah'', sever gibi onlarıseverler. inananlar ise en çok Allah'', severler. Zulmedenler, azâb ıgördükleri zaman bütün kuvvetin Allah'a âid oldu ğunu ve Allah' ın azabının çetin olduğunu anlayacaklarını ke şke bilselerdi. 166— İşte uyulanlar,(kendilerine) uyanlardan uzak durdular ; azabı gördüler, aralarındaki(bütün) bağlar kesildi. 167- Uyanlar şöyle dediler : "Ah ke şke bir dahadünyaya gitmemiz mümkün olsayd ı da şimdi onların bizden uzak durduklarıgibi biz de onlardan uzak dursaydık!" Böylece Allah, onlara i şledikleribütün fiilen hasretler (pişmanlık ve üzüntüler kayna ğı) olarak gösterir.Ve onlar, ateşten çıkamaz/ar.Tefsir:163-167 nei ayetler, gözümüzün önüne iki tablo çizmektedir.Birinci tablo, Allah' ın birliğini ispat tablosudur. İlk iki ayette Allah' ınbirliği, Rahman ve Rahim oldu ğu hatırlatıldıktan sonra O'nun varl ı-ğının ve birliğinin delillerine dikkat çekilmektedir: Göklerin ve yerinyaratılması, gece ve gündüzün de ği şmesi, Allah' ın koydu ğu kanunlarsayesinde insanlara faydal ı şeylerle dolu gemilerin deniz üstünde ak ıpgitmesi, ya ğmurun ya ğmas ı, ölü tabiat ın yeniden canl ılık kazanmas ı ,yer yüzünde milyonlarca, hayvan ın yayılması, göklerle yer aras ındaO'nun emri uyarınca rüzgarlar ın esmesi... bütün bunlar dü şünen insanlariçin Allah'ın varlığının, birliğinin ve merhametinin i şaretleridir.Ayet, aç ık alamet, inkar ı mümkün olmayan mu'cize demektir.Kur'ân' ın cümleleri, Allah' ın varlığına, birli ğine, Kur'ân' ın, Allah' ınkelâmı oldu ğuna delâlet eden ayetler oldu ğu gibi tabiat olaylar ı daAllah' ın varlığına ve birli ğine delâlet eden âyetlerdir. Kur'ân'a göreiki türlü ayet vard ır: Biri sözlü olan Kur'ân âyetleridir. Biri de herkesingözü önünde serili bulunan tabiat kitab ının âyetleri, yani tabiat olaylarıdır.Aklını çalıştıran, iyi dü şünen insanlar için bütün tabiat olaylar ı,dillenip Allah' ın varlığını ve birliğini haykırır. Şu ye şillenen ağaçlar,şu uçan ku şlar, şu yüzen balıklar, şu gece gündüz, şu kainattaki düzen,kendilerini yaratan çok ak ıllı, Rahman ve Rahim, her şeye gücü yeten


Cüz': 2, Sure: 2 151bir Tanrının varh ğını söyler. Bundan dolay ı Kur'ân, her vesile ile insanındikkatini tabiat âyetlerini okumaya, onlardaki incelikleri dü şünmeğedavet eder. Onlar ı okuyan, derhal Allah' ın var olduğunu, birolduğunu, Rahman ve Rahim oldu ğunu onlar, her şeyin O'na boyune ğdiğini görür. Kendisi de bilinçli olarak O'nun emrine boyun e ğer,O'na kulluk eder.İkinci tablo, bu âyetlerden ibret almay ıp nefislerine esir olan,Allah'tan ba şka tanr ılar edinen inkâralarm, âhiretteki durumlar ını canlandırmaktadır. Dünyada Allah'tan ba şka şeylere tanr ı diye tapan,onlardan meded umanlar, âhirette azâb ı görünce kuvvetin, mülkün yalnızAllah'a âid oldu ğunu anlarlar, tapt ıkları tanr ılar kendilerine hiçbiryarar sağlamaz. Orada uyanlarla uyulanlar aras ındaki bütün ba ğlarkopar. O zaman tapanlar, tap ılanlara, dü şman olurlar. Uyarılar, uyduklar ı kimselere "Ke şke bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsayd ı dasizin şimdi bizden uzak durdu ğunuz gibi biz de sizden uzak dur saydık"derler ama ne çare, bütün yapt ıkları, kendilerine hasret ve üzüntükayna ğı olur. İçleri yanar durur, bir, türlü ate şten çıkamazlar.J:„ ı:;i ı) ,") j -CPSr C4 ,:CW A.G 11.45ji3 e(.Ş 1 ,11:).Z■>:j.11 O•jLi°S, 11JC; -J-j_rt C. ')° v ■ ) -° oft • •, .


152 Bakara Suresişey i şitmeyen (i şitti ği sesin manas ını anlamayan hayvanlar)a hayk ırankimsenin durumu gibidir. (Onlar), sağır, dilsiz ve köfdürler, onun içinlüşünmezler.Tefsir:168-171 nci ayetlerde anlat ılanlar' şöyle özetleyebiliriz: YüceAllah, yeryüzünde bulunan' güzel şeyleri insanlara helal kalm ışt ır. Esasenbunları insanlar için yaratm ıştır. Hakk ında ilahi bir yasak gelmeyen herşey mübaht ır. Baz ı insanlar, vehimlerine. dayanarak Allah' ın yaratt ığınimetleri haram sayarlar. Bu dü şünceler, şeytamn telkinleridir. Allah' ınharam kalmad ığı şeyi kimse haram k ılamaz. Mü'minler, insanların açıkdü şmanı olan şeytana uyarak Allah' ın nimetlerini haram kalmaya kalkmamalıdırlar.Şeytan daima insana kötülü ğü, a şırılığı enareder. İnsanları, bilmedenAllah'a iftira etme ğe sevk eder. "Allah şunu yasaklamıştır,şu haramdır" demelerini ister ki onlar ı Hakkın yolundan ç ıkarıp evlıamve hurafeler yoluna soksun.Çoğu insanlar, şeytanın yoluna, kendi vehinderine kap ılıp doğruyoldan sapmıştır, art ık onların ardından gelen nice nesiller de körü körüneonlar ı taklid edip bat ıl yolda yürümü şlerdir. Bu insanlara gittikleriyolun yanlışlığt gösterilip hak yola davet edilseler, bir türlü körükörüne sapland ıkları taklid batakl ığından çıkamazlar. Gittikleriyolun yanlışlığı ispat edilse, onlar atalar ının gittiği yolun do ğruolduğuna in.amr, bir türlü ondan ayr ılmazlar. "Üstad böyle dedi, onundediği doğrudur" diye ısrar ederler. Bilmezler ki hatadan salim olanyalnız Allah'tır. Peyğamberler hariç, her insan hatâ edebilir. Peygamberdenba şka hiç kimseyi körü körüne taklid do ğru alamaz.İşte kendilerine do ğru yol gösterildi ği halde yine e ğri yollara sapan,bat ıl düşüncelere dolan kimseler, kendilerini toparlay ıp yola sokmağau ğra şan çobanın sesini duyup, söyledi ği sözlerin manas ını anlamayanhayvanlara benzerler. Pey ğamberler, onlar ın varisleri olan bilginler,şu sap ık insanlar ı yola getirmek için kendilerine nice deliller. gösterirler,nice hikmetli konu şmalar yaparlar ama bunlar bir türlü sözanlamazlar. T ıpkı çobanın sesini i şitip sözlerinin manas ını anlamayanhayvanlar gibi peygamberlerin ve bilginlerin sözlerini anlamay ıp düştüklerisap ıkhk içinde bocalar, dururlar.Salih atalarm yolunda gitmek iyidir. Fakat onlar ın ilerlediği gibiilerlemeğe devam etmek gerekir. Eskilerin gelmi ş olduğu noktada kal.mak, bir ad ım dahi ileri gitmenaek, hatta onlar ın vardığı fikri seviyedendaha geride kalmak, islam ın ruhuna aykırıdır. Her nesil, kendi toplu-


Cüz': 2, Su re: 2 153munu daha ileriye götürmekle yükümlüdür. Salih atalar ı takib edipilmen ve ahlaken ilerlemek laz ımdır. Ancak imandan ve ilimden yoksunatalar ın yolunda gidilmez. İşte Kur'an bunu anlat ıyor.s:I.Ji, e.. ,:_> ı,_.:..), c,... 11..ı:_s ıi:.:,...T -,.,:. J:J' ı 1-4',:i ı--,, ,.....,.... , ...,..., -1 ,-,-.-,..


154 Bakara Suresilere şamil olmadığını, balık ve çekirge ölüsünün, haram olan meytenindışında kaldığını bildiren hadisler vard ır. İbn Mace, Hz. Pey ğamber'in:"Size iki ölü ve iki kan helül /al ınd ı . İki ölü balık ve çekirge ölü,südür ;iki kan da ciğer ve dalaktır"' dediğini rivayet etmi ştir. Bulyari ve Müslim'deşöyle bir vak'a anlat ılır: Câbir ibn Abdullah demi ştir ki: "Allah'ınResulü bizi, bir Kurey ş kervan ı n ı yakalamak için gönderdi. EbuUbeydeyi bize kumandan yapt ı ve az ık olarak da bir çuval hurma verdi,başka bir şey bulamadı . Ebu Ubeyde her birimize günde bir tane hurmaverirdi. Biz onu ağz ım ızda çocuklar gibi, ernerdik, üzerine de biraz su içerdik,o bize akşama kadar yeterdi. Değneklerimizle a ğaçtan yaprak döker,su ile ıslatır, yerdik. Deniz sahiline vard ık. Denizden kum tepesi gibi birşeyin bize y iikseltilip at ıldığın ı gördük. Yan ına gittik,' bakt ık ki Anberdenilen hayvan. Ebu Ubeyde :(Müdür, ama ne yapalım biz Allah' ın Elçisinin elçileriyiz. Dardakalm ış durumdasınız. Yeyin, dedi.Biz üçyüz ki şi idik. Bir ay onu yedik, vücudumuz düzeldi. (Öyle iribir hayvand ı ki) gözünün oyu ğundan testilerle yağ çıkarırdık. Her biriöküz büyüklü ğünde parçalar keserdik. Ebu Ubeyde, içimizden ön üç ki şiyi,bu hayvan ın gözünün oyu ğuna oturttu (hepsi sadece bir göz oyu ğunasığdılar). Kaburgalarından bi. ini de alıp yere (yay gibi) dikti, yanım ızdabulunan en büyük deveyi onun kaburgas ının cdt ından geçirdi (işte -böyleacaip bir hayvand ı bu). Etinden az ı k olmak üzere past ırmalar yaptık.Nihayet Medine'ye döndü ğümüzde durumu Allah' ın Resulüne arz ettik.Allah' ın Resulü:— O, Allah' ın sizin için ç ıkardığı bir rı z ık idi, yan ınızda onun etindenbize yedirece ğiniz bir şey yok mu? dedi.Onun etinden bir parça da Allah'ın Resulüne gönderdik, yedi." 2Ayrıca Hz. Peyğamber'in, deniz hakkında: "Onun suyu temiz, ölüsühelCıldir" 3 dediği de rivayet edilmi ştir.Hanefiler ve Şafiiler, âyetteki meyteyi, birinci hadise dayanaraktahsis etmi şler, bal ık ve çekirge ölüsünü helal saymışlardır. AncakHanefiler, deniz içinde ölüp su üstüne ç ıkan balığı haram, denizin çekilmesiylekarada kalmak suretiyle ölen bal ığı helal saymışlardır. Ziraönceki hadisi de tahsis eden bir hadis vard ır: Câbir ibn Abdullah' ın ri-1 Aynı hadisi el-Hakim ve Beyhal şi de rivayet etmi şlerdir. Faydu'l-IÇ.adir, I, 2002 Müslim, aş- Şayd, hah: 4, hadis: 173 Ehü bâviıd, Tahüret, 19; Tirmizî, Tahüret 52; Nesai, Tahüret, 46, Miy611 4; İbn MüceTahüret 38; Wırind, Vudfı', 53


Cüz': 2, Sure: 2 155vayetinde Resulullah (s.a.v.): "Denizin d ışarı attığı veya çekilip karadab ıraktığı şeyi yeyin, ama içinde ölüp su üstüne ç ıkan ı yemeyin."' demi ş( ir.Malildlere gelince "Size iki ölü ve iki kan helCıl k ılınd ı..." hadisinizayıf görmü şlerdir. Onlara göre Kur'ân' ın sünnetle tahsisi (yani genelmanas ımn özelle ştirilmesi) ihtilaf konusudur ama Kur'an' ın zayıf hadisletahsis edilemeyece ği. hususunda ittifak vard ır. İkinci ve üçüncühadis ise sahihtir. İşte Malikiler ikinci ve üçüncü hadise dayanarakKur'ân'ın, meyte hakkındaki hükmünü tahsis etmi şler, balığın ölüsünühelal, çekirgenin ölüsünü haram saym ışlard ır. Onlara göre çekirge ölüsününhelal olduğu hakkıda bir hadis yoktur.Kur'an' ın hiçbir suretle sünnet ile tahsis edilemeyece ği kanaatindeolanlara göre de bal ık ölüsünü meyte hükmünden ç ıkaran hadis de ğil,"Size deniz av ı ve yeme ği helal k ılındı " ayetidir. Denizin avı, bir uzakile yakalanan hayvand ır; yeme ği ise su üstüne ç ıkan, ya da denizin çekilmesiylekarada kalan ölmü ş balıklardır.Ebu Hanife, meytenin haram oldu ğunu göz önünde tutarak annesiboğazlan ıp da kanundan ölü ç ıkan yavrunun da haram oldu ğuna hükmetmiştir. Çünkü meyte haramd ır. Fakat Şafii ve Ahmed ibn Hanbel,annesinin bo ğazlanmasiyle yavrunun da bo ğazlanmış sayılaca ğını ilerisürerek bu yavruyu helal saym ışlardır. Malik ise uzuvları tamamlanmış ,kılı bitmi ş olduğu takdirde yavrunun yenilebilece ğini, aksi halde yenilemeyeceğini ileri sürmü ştür. Onlar ın delili de Hz. Pey ğamber'in şusözüdür: "Zeköt ıı'l-cenini '-ekâtu ummih : Yavrunun bo ğazlanması, annesininboğazlanmas ıdır."3Bu hüküm, hayvan ın bo ğazlanmas ının, bütün vücuduna Şamilolduğunu, vücudun içinde bulunan yavrunun da bo ğazlanmış sayılacağını gösterir. Fakat Ebu Hanife taraftarlar ı burdaki ifadmin te şbihanlam ına da gelece ğini, yani "Yavrunun kesilmesi, annesinin kesilmesigibidir, anne, yavrunun kesilmesiyle, kendisi kesilmi ş gibi olur" manasımda ta şıdığını söyleyerek itiraz etmi şlerse de hadisin söyleni ş tarz ıbu itiraz ı bertaraf etmektedir: Baz ı kimseler, Hz. Pey ğamber'den:"Ya Resulâllah, biz deve kesiyoruz, s ığır, koyun kesiyoruz. Bazan bunlar ınkarnındqn yavru ç ık ıyor. Bunu atalım m ı, yoksa yiyelim mi?" şeklindeMcime, 352 Mâide Suresi: 96 -3 Tirmiii, Şayd, 10; Eb6 Davûd, Adgii, 17; tim Mace, Zebâih 15; Darimi, AMA 17; Ilmi -Hanbel, ITI, 31, 39, 45, 53; H€ıkim, İbn 1.1ibbân, Darekutui ve Taberâni de rivayet etmi şlerdir.


156 Bakara Suresisoru_ sormu şlar, Hz. Peyğamber de: "isterseniz yeyin, çünkü yavrununkesilmesi, annesinin kesilmesidir." demi ştin'Meytenin etini yemek haram olmakla beraber boyac ıhkta kullan ı-lıp kullanılamayaca ğı, derisinin tabak edilip edilemeyece ği sorunu daihtilâf konusu olmu ştur. Fakihleıin çoğunluğu, haram olan i şin, meytedenyararlanmak oldu ğuna dayanarak meyteden her türlü yararlanmay ıharam kabul etmi şlerdir. Câbir, Ebu Hü ıeyre ve Hz. Omer'den rivayetedilen bir hadise göre Allah' ın Resulü, meytenin iç ya ğını toplamay ıyasaklam ış : "Allah yahudilere meytenin iç ya ğını haram kıldı, onlar daonu satıp parasını yediler."z demi ştir. Ya ğımn haram olmas ı, bununsatunın ın da haram olmas ını gösterir. Fakat `Ata, meyte'nin iç ya ğınınboyacıhkta kullarulabilece ğine, bununla gemilerin ya ğlanıp boyanabileceğine hükmetmi ştir. Ona göre âyette yasak edilen şey, yararlanmakde ğil, yemektir. Ayr ıca Meymune'nin koyunu hakk ındaki hadisde Yahudiler hakk ındaki hadise -ayk ırıdır:Hz. Peyğamber'in zevcesi Meymune'nin ifadesine göre Allah' ınResulünün hal:anılarından birinin koyunu ölmü ştü. Allah'ın Resulü:"Derisini alıp istifade etsenize" dedi. Aynı hadisi İbni Abbas da rivayetetmiştir. Onun rivayetinde bu koyun, Meymune'nin cariyesine ait idi.Abdullah ibn Abbas' ın rivayet etti ği diğer bir hadise göre de deri tabakedilince temiz , olur.'Atâ'n ın vardığı bu hüküm, hem ayetin zahirine daha uygun olmasıhem de zaman ımızdaki boyac ılık sanayiinde önemi ve dünyadaham maddenin gittikçe azalmas ı, deniz dibindeki yosmılardan, organikkahntılardan istifadenin dahi git gide zaruret haline gelmesi kar şmndatercihe şayand ır.'Kan : Bu âyette kan, mutlak, yani vas ıfs ız olarak zikredilmi ştir.Encâm Suresinde "Ak ıtılm ış" kelimesiyle nitelendi ıilmiştir. Böylecemutlak kan de ğil, ancak akıtılmış kan haram olmaktad ır. Hz. Ai şe:"Eğer Allah, (akıtılmış kan) dememi ş olsaydı, insanlar damarlardakikanın ard ına düşer(onu haram sayar)lard ı" demi ştir. Hanefiler ve Safiiler:"Size iki ölü ve iki kan heltil k ıhndı : İki ölü balık ve çekirge ölüsüdür,iki kan da ciğer ve dalaktır" hadisiyle kanı tahsis etmi şlerdir, yanidalak ve ci ğeri haram olan kandan ç ıkarmışlard ır. Fakat Malikilere1 Bakınız: Fay ■Ju'l-R.adir, III, 5632 Müslim, MüsâlFât, bâb 13, hadis 71, 72, 73, q4; Bubl ıri, Enbiyâ 50, Buyüc, 103, 112;Nesâ'i, Farc: 9; Dâriml, E şribe 9; Muvatta', Şıfatu'n-Nebiy, 36; Ibn klambel I, 25, 247, 293, 322,III, 1173 Müslim, Hayçl, bil]) 27, 11adis 102, 103, 104, 105


Cüz): 2, Sure: 2 157göre bu hadiste kan ı tahsis edecek bir şey yoktur. Çünkü ci ğer ve dalakne et, ne de kan say ılır. Burada Malikilere hak vermek gerekir. Ziraci ğer ve dalakta kan fazla ise de bunlar yine et kategorisine girer.Hınzir Domuz demektir. Zahiriyye mezhebi mensuplar ından birkısmı domuzun sadece etinin haram oldu ğunu, iç ya ğımn haram olmadığımsöylemişlerdir. Çünkü Allah: " y. l9: domuz eti (sizeharam kılınd ı)" demi ştir. Ama cumhura (bilginlerin ço ğunluğuna)göre iç ya ğı da ete dahildir, o da haramd ır.Allah'tan başkas ı adına boğazlanana gelince : Bu da üzerine Allah' ınadı değil de başka birinin ad ı amlarak kesilen veya Allah için de ğil debir put için, Allah'tan ba şka bir varlık için kesilen hayvandır. Acabahırıstiyanların, İsa'nın adını anarak kestikleri hayvanlar yenilir mi,yenilmez mi? Bu mesele ihtilaf konusu olmu ştur. Ebu Hanife, EbuYusuf, Muhammed, Mü ve Marık'e göre İsa'nın ad ı amlarak kesilenlerde Allah'tan ba şkası ad ına kesilenler grubuna girer. Atâ, Mekhal, Hasan,Sa'bi ve Said ibn el-Müseyyib, Malikilerden E şheb ise bu hayvanınharam olmad ığına kanidirler. Ihtilaf nereden ç ıkmıştır ?Maide Suresinin 5 nci âyetinde: "Kendilerine Kitap verilenlerin.Yeme ği size helül, sizin yeme ğiniz de onlara helâldir." denilmektedir. Buayet, tefsirini yapma ğı çalıştığımız ayeti tahsis etmekte oldu ğu gibi,o ayet de bunu tahsis etmektedir. -0 zaman mana: "Allah'tan başkas ın ınadı anılmad ıkça kitap ehlinin yeme ği size helâldir" şeklinde olabilece ğigibi: "Allah'tan başkas ının adı aıularak kesilenler haramdır, ancak kitapehlinin kestikleri hariç." şeklinde de olabilir. İşte birinci görü şe sahibolanlar,Inrıstiyanlarm, İsa'nın adını anarak kestikleri hayvanlar ı haramsaymışlar; ikinci görü şe sahibolanlar da İsa'nın adını anarak kesmi şolsalar dahi kitap sahiplerinin kestiklerini helal saym ışlardır. Buradaikinci görü ş tercihe şayand ır. Çünkü ayet, Araplar ın putlar ad ına ve putlarınüzerine kestikleri hayvanlar hakk ındad ır, onları yasallamaktad ır.Kitap ehliyle, ilgili de ğildir. Zühri, h ıristiyan Araplar ın kestiklerini yemedebir sakınca olmadığını, Allah onların küfrilnü bildi ği halde kestiklerinihelal kıldığını söylemi ştir. 1 İbni Abbas da kitap ehlinin kestiklerinihelal saymıştır.2Birçok bilginler, ayette bu say ılan şeylerden yararlanmamn haramkılındığun ileri sürerek bunlardan hiçbir suretle istifadeyi caiz görmemişlerdir.Fakat bundan önceki ay-etten ve bu ayetin sonundan anla şıldığıüzre söz, yemek üzerinde cereyan etmektedir. Önceki ayette: "Sizeverdiğimiz güzel r ız ıklardan yeyin" deniyor. Bu ayetin sonunda da: •1 Bubâri, Zebâ'itı, 222 Buljârl, 2ebâ'ib 22; Ebû Dâvûd, Adâhi 13 .


158 Bakara Suresi"Kim mecbur kal ırsa saldırmadan, haddi aşmadan bunlardan yemesindekendisine bir günah yoktur" deniliyor. Demek ki yasak olan, faydalanmakde ğil, bunlar ın etini yemektir. Nitekim Meymune'nin ölmü ş koyunu hakkındaHz. Peyamber: (s.a.v.) "Derisinden istifade etsenize" demiştir."Ölüdür" de ıni şleı , demi ş ki: "Haram olan, meyteyi yemektir." 1 Şayetyemekten ayr ı olarak bunlardan her türlü istifadeyi yasaklayan hadislergelmi ş olsayd ı o zaman bu âyetle de ğil, fakat o hadislerle bunlardanistifade haram edilmi ş olurdu.Ayet hasr ifade etmektedir. Yani bu say ılarda= dışında kalanhayvalar ın helal oldu ğu anla şılır. "De ki : Bana vahyolunanda, meyte,akıt ılm ış kan, domuz eti-ki pistir- ve f ısk ile Allah'tan başkas ı, adına kesilmi ş olanlardan başkas ın ın, yiyecek kimse için haram oldu ğuna dairbir şey bulam ıyo ı um." 2 ayeti de bu mânay ı kuvvetlendirmektedir. Fakatyırt ıcı hayvanlar ın, yırt ıcı ku şlar ın, e şeklerin, kat ırların haram olduğunubildiren hadisler vard ır. Buhâri ve Müslim'in rivayetine göreHz. Pey ğamber: "Az ı di şi olan y ırtıcı hayvanları yemeyi yasc ıklam ıştır."3Kez.: "Allah' ın Resulü, az ı dişi olan y ı rtıcı hayvanları ve t ırnaklı olany ırtıcı ku şları yemeyi yasaklam ıştır."4 Câbir'in rivayetine göre de HzPeyğamber, "Hayber günü ehli merkeplerin etleri ni yasaklam ış, fakatat etine müsaade etmi ştir." 5Ebu Hanife, Şafii ve Ahmed ibn Hanbel, bu hadislere dayanarak.bu hayvanlar ın etini yemeyi haram saym ışlardır. İmam Malik'in dekuvvetli görü şü budur. Fakat bunlar ın mekruh oldu ğu hakkında birgörü şü de vard ır.' Birtak ım bilginler de bunlar ı mekruh saynu şlard ır.Ebu Hanife ve Malik at etinin haram oldu ğuna; Şafii, Ahmed-, Ebu Yu- •suf ve Muhammed ise mübah olduğuna hükmetmişlerdir.Bu hayvanlar ın haram olmad ığını ileri sürenler, tefsiri sadedindeolduğumuz âyete dayanmakta, bu ayette say ılanlarm d ışında kalanbütün hayvanlar ın helâl olduğuna hükmetmekte, bu hadisleri de, ayetin1 Bultâri, Zelıat, 61; Müslim, Ilaytl, 100, 101, 2eba'ilt 30; EbtiDttvûd, Libas 38, 39; Nesâ'f,Fare: 4, 5; Dürimi, Adâbl 20; Muvatta', Şayd 16; bn Hanbel, I, 262.2 E/1%m Suresi: 1453 BulAri, Zebâ'i1.1 28, 29; Müslim, Şayd, 12-15; Tirmili, Şayd, 11, At eime 6; Ebü Dttvfıd,At'ime 25, 32; Nesâ'i, Buyfıe 79; Ibn Mâce, Şayd 13; Dûrimi, Adâhi, 18; Muv4 -W, Şayd, 13, 14;İbn Hanbel, I, 244, 289.4 Müslim, Sayd 15, 16; Ebû Dâvûd, Ateime, 32; Tirmifi, Şayd, 9, 11; Nestt'1, Şayd 86; bnMûee, Şayd 13; Dârimi, Adabl 18; Ibrı Hanbel, I, 147, 244, 289, 302, IV, 89, 90, 1275 Buhari, Mağâzi, 38, 2ebâ'ilı, 27, 28; Müslim, Şayd, 36, 37; Ebü Dâvûd, AtSme, 25, 33;Attime, 5; Nestil, Şayd 65-71; Ibrı 1VIûee, 2ebil'ib 12, 14.6 Bkz. Muvatta', Şayd, 10, 11, 12


Cüz': 2, Sure: 2 159hükmüne ayk ır ı dü ştü ğü için sahih görmemektedirler. Bu hayvanlar ıharam sayanlar ise bu hadislere dayanmaktad ırlar. Onlara göre bu hadisler âyetin muhtasar hükmünü izah etmektedir. Ayetler, Araplar ınharam sayd ıklar ı baz ı hayvanlara ili şkin hükmü bildirmektedir. Yoksaharam olanlar ın, sadece âyette say ılanlardan ibaret oldu ğu gibi bir anlamta,şımamaktad ır. Malikiler ise bu hadislerin hürmet de ğil, kerahetanlamı ta şıdığı kanaatindedirler. Yani bu hadislerde beyan edilen hayvanları yemek, onlara göre haram de ğil, mekruhtur. Belki de Malikilerinbu görü şü, âyetlerin aç ık manas ı kar şısında daha isabetlidir. Bu konudaMâide suresinin 2 nci ve En'âm suresinin 145 nci ve Nahil suresinin115 nci âyetlerinin tefsirlerinde de bilgi verilecektir.Darda kalm ış kimse, âyette ve hadiste haram oldu ğu bildirilenşeylerden yiyebilir. Fakat ya şayacak kadar m ı yiyecektir, yoksa iyicedoyuncaya kadar m ı ? İmam Malik'e göre mecbur kalan, bunlardan doyuncayakadar yiyebilir. Çünkü zaruret, haram ı ortadan kald ır ır, nıeytede mübah olur. Zaruret ölçüsü de yiyecek bir şeyin bulunmamasıdır.Ba şka yiyecek bulununca zaruret ortadan kalkar ve bu say ılan şeyleryine haram olur.'Bunların haram olmas ındaki hikmet:Ölmü ş hayvan pistir. Çünkü kesilmeden ölen hayvan, vücudununyapısını tahribeden mikroplarm etkisiyle ölmü ştür. oldükten sonra dao mikroplar hayvan ın hücrelerinde mevcuttur. Onu yiyen insan; bumikroplar ı kendi vücuduna nakletmi ş olur, kendi eliyle kendisini tehlikeyeatar. Ayr ıca le ş, iğrenç bir şeydir.Akıtılmış kan da hem pistir, hem de mikrop alm ıştır, zararhd ır.Ama kesilen hayvan ın damarında kalmış kan haram olmadığı gibiinsanların hayatını kurtarmak için insanlardan al ınıp muhafaza edilenve insanlara verilen kan da haram de ğildir. Çünkü dinin gayesi insamnsağlığını korumakt ır. Baz ı durumlarda kan vermek insan ın sağhğın ıdeğil, hayatını kurtar ır. Bu bakımdan Hak r ızası ve insanların sıhhatiiçin kan verenler sevap i şlemi ş olurlar.Domuz etine gelince bu hem pistir, hem de domuz, insan vücudunazararl ı olan bir şeridin arac ısıdır. Bu şerit donauzda mayalamr, insandaürer. Ve' domuz etinin, insan ın tabiat ında düşüklük meydana getirdiği,insandan gayret duygusunu kald ırdığı söylenir. Yedi ği gıdalar, insanınmoral yap ısına tesir eder. Belki de bizim bilmedi ğimiz daha birçokzararlarmdan ötürü Allah bunu yasaklam ıştır.1 Bu görüşler için bakınız: Tefslru Ayilti'l-alıkâm, Mısır, 1373/1953


160 Bakara SuresiAllah'tan ba şkas ı adına kesilmi ş olan hayvanın yasak edilmesindekihikmet de dinin temeli olan tevhid inanc ını korumak, bu inanca ayk ırıher° davranıştan kaçmmakt ır.- • -' Z J jj I L,. c',.) I.\1_1 t. C. - _, $ t 1:435 -Jo -4: o ı o, 59 9 9 9F.:4:■S" yiov ğ )ı .vi)oy°174- Allah' ın indirdiği kitaptan bir şey gizleyip onu birkaç parayasatanlar var ya, işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey yemiyorlar.K ıyamet günü Allah, ne onlarla konu şacak ve ne de onları temizleyecektir .Onlar için ac ı bir azâp vardır. 175- Onlar hidayet karşılığında saykl ık,mağrifet karşılığında azâp satın almışlardır. Onlar ateşe karşı ne kadarda dayanıkl ıdırlar(!) 176- (Onlara) böyle (azâp edilecek)dir, çünkü Allahkitab ı gerçekle indirmi ştir. Kitapta ayrılıp düşenler, elbette derin bir anlaşmazlık içindedirler.Tcfsir :174-176: Mânalar ı açık olan bu âyetler, do ğruyu gizleyen, birkaç kuruşluk cltinya menfaati için dinini satan kimselerin u ğrayaoaklar ı kötü sonucutasvir etmektedir. İnsana dünya cazip gelir ama gayri me şru tarzda,yalan ve haks ı zlıkla, hakkı gizlemekle elde edilen dünya mal ı, aslındacehennemin ta kendisidir. O haram şeyleri yiyenler, yemek yediklerinisanırlar ama, içlerine cehennem ate şini indirdiklerinin farkında de ğilleıdir.Kıyamet gününde Allah, buyruklar ını tutanlara hitab edecekiken bunlara konu şmaz, bunlar ı temizlemez. Allah' ın temizlemediğikimseler de aci azab ın içinde kahrlar. Şimdi bunlar, o âhiret azâbm ı nasıl düşünmeden dünyada böyle hakk ı gizleme ğe kalkıyorlar?. Ate şe nekadar dayan ıklı insanlar (!) ki hakk ı gizleyerek kendilerini ate şe atmaktadular.


Cüz': 2, Sure: 2 161Allah, bu kitab ı gerçek olarak indirmi ştir. Buna uyanlar birlik veberaberlik içinde ya şarlar. Ama buna kar şı çıkanlar, Allah' ın kelâmıüzerinde bile bile ayr ıhğa düşenler, anla şmazl ık ve düşmanlık içindekahrlar.Bu ayetler, Peyğamberimizin vas ıflannı gizleyen, Kur an' ın haramkıldığı şeyle ı in Tevrat'ta da haram k ıhnmış olduğunu inkar eden Yahudilerhakk ında inmekle beraber manalar ı geneldir. Hakk ı gizleyen herinsan, ayetin belirtti ği sonuca u ğrar. Kasden kitab ın üzerinde ihtilafetmekten kaç ınmak laz ımdır.Var gücünü harcayarak yap ılan ilmi ictihadlardaki ihtilaf, kötüniyetli olmamak şartiyle iyidir, hatta bir hadise göre ictihad dinde kolayhkve geni şlik getirdiği için rahmete vesiledir. Ancak bu ictihadlarlaamel edecek olanlar ın amac ı, ihtilaf ç ıkarmak değil, ittifak yolunubulmaktır. S ırf ihtilaf ç ıkarmak amaciyle kitab ı kendi keyiflerincemanalandırmağa kalkanlar, toplumda ayr ıhk doğururlar, büyük azâbamüstahak olurlar. Her mü'minin, müslümanlar aras ındaki birliği bozacak,ayrılık do ğuracak davran ışlardan sak ınması lazımdır."J /3 4":.l ı c;1 ^_;.JI47"L4°,5 11 "JO: ı L;;T:, c-.0. 3kU ı "riii;c V C9.5 1 C,3:1;Q: J J t- °Ç" ° - A ,k 4- * -ot—J 9° Jj 31(.94 I jj T c u —;fi &‘..› •,,„„(I ı ı177— Yüzlerinizi do ğu ve bat ı tarafına çevirmeniz iyilik de ğildir.As ıl iyilik, o (kimsenin iyiliği)dir ki, Allah'a âhiret gününe, ıneleklere,Kitâba ve pey ğaınberlere inan& Allah rızas ı için yak ınlara, yetimlere,yoksullara, yokla kalm ışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan(köle ve esirler)e mal verdi ; namazı k ıldı, zektıtı verdi. Andla şma yapt ıkları zaman andlaşmalarını yerine getirenler ; sık ıntı, hastalık ve sava şzamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azab ından)korunanlar da onlarda r.


162 Bakara SuresiTefsir:- 177- Mânası açık olan bu âyet, kuvvetli rivayete göre, k ıblenin çevrilmesinibahane edip müslümanlar ın kalblerine ku şku sokmağa, onlar ınaras ındaki birliği bozm a ğa çalışan Yahudiler hakk ında inmiştir.Bu âyetislâmın özünü aç ıklamaktad ır: Yüzü sa ğa, sola çevirmek sembolik birharekettir, Allah'a itaatin simgesidir. Bu hareketin as ıl amac ı, bütünruhiyle insan ın, Allah'a inanmas ı, O'nun emirlerini tutmas ı, elindengeldi ğince Allah' ın yarat ıklarına iyilik etmesi, sözünde durmas ıdır. Verdiği sözü tutmadıktan, ba şkalarına zerre miktar ı iyilikte bulunmad ıktan,hakk ı gizledikten, her türlü kötülü ğü i şledikten sonra insan, yüzünüsağa sola çevirmekle iyilik yapm ış olmaz. Allah insan ın dışına de ğil,içine; görilnü şüne değil, yaptığı işlere ve o i şleri yaparken içindesakladığı niyyetine bakar.Bakara Suresinin ilk âyetlerinde münaf ıklann durumlar ına temasedilmi ş, daha sonra ta buraya kadar Yahudilerin muhtelif karakterlerive davran ışları anlatılmıştır. Bütün bunlar, İslâmın ortaya ç ıkışısıras ında Yahudilerin, İslâma ve müslümanlara kar şı ne yaman birdü şmanhk içine girdiklerini, • İslâmı yıkmak için ne kadar çaba harcadıklarını gösterir.Şimdi burada yeni bir fas ıl ba şlamakta, İslam hukukunun baz ıhükümleri aç ıklanmaktad ır:‘..)«ji0P 1 ..C11..O o *fili 0 o °fil. o ı O ı e ." ı 0j.j. '11 j j IC.:>• Lj 4:.3 Ci '4".JCj Ft:, -3 (1 v A)‘.7( 1 v i')178— Ey inananlar, öldürmede kısas size farz k ılındı . (Binaenaleyh,kaatilin de öldürülmesi gerekir). Hüre hür, köleye köle, kad ına kadın.Ama kim (yani kaatil, müslüman) kardeşi tarafından affedilirse, o zaman(affedenin, örfe göre) uygun. olanı yapmas ı , (uygun diyeti istemesi, -affedileninde) g üzeke onu öde ıne(si) gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir


Cüz) : 2, Surer 2 163hafifletme ve ac ımadır. Kim bundan sonra da saldırıya kalkarsa artık onuniçin acı bir azap vardır. 179— Ey ak ıl sahipleri, kısasta sizin için hayatvardır, böylece korunursunuz.Tefsir :178-179: l ışâ ş : Bir i şin mislini yapmak demektir. al-Katlâ iseçoğuludur. Öldürülenler demektir. al-cafv : Lûgatte birkaçmânaya gelir. Burada iki mânas ı uygundur: Vermek ve dü şürmek.Ayetin ini ş sebebi hakk ında birkaç rivayet vard ır. Katâcle'den anlatıldığınagöre: Cahiliyye ça ğında kabileler, kendilerini birbirlerindenüstün görürlerdi. Şayet kuvvetli olan kabilenin kölesi öldürülse, onunyerine bir hür; kad ın öldürülse, yerine bir erkek; hür bir erkek öldürülseyerine iki hür erkek öldürmek isterlerdi. Böylece o kabile; kölelerinin,ba şkalarının hürlerine; kad ınlar ının, ba şkalarının erkeklerine; bir hürlerinin,ba şkalar ının iki hürrüne denk oldu ğunu ileri sürmü ş, öv-ünmüşolurdu. İşte Yüce Allah, bu 'ayeti indirerek ancak köle kar şılığında kölenin,kad ın kar şılığında kad ının k ısas edilebileceğini bildirdi ve insanlarıböyle a şırılıklardan menetti. Daha sonra da Mâide Suresindeki:"Onlara (İsrail o ğullarma) Tevrat'ta cana canın, göze gözün, buruna bu ı -nun, kulağa kulağın ve yaralamaların da birbirine karşı k ısas edileceğiniyazd ık." meâlinde bulunan 45 nci ayeti indirdi. Buna benzer bir rivayetide tabiûndan bir topluluk, şa`bi'den nakletmi ştir.Süddi'den gelen rivayete göre de Araplardan, biri müslüman, ötekimuâhid iki kabile çarp ışmış, hürleri, köleleri ve kad ınları öldürmüşkrdi.Peygamber (s.a.v.) bunlar aras ında: Hürre hür diyeti, köleye kölediyeti, kad ına kad ın diyeti verilmek üzere sulh yapm ıştı. Böylece herkesbirbirinden hakkını almıştı .Âyetin mânas ı : Ey inananlar öldürülenin kaatiline k ısas yapmanız ;ılındı. Kimse kimseye kar şı haksızlık yapmasın, a şırı gitmesin. size farz kHür bir insan, hür bir insan ı öldürdüğü zaman yalnız o hiirrü öldürün,köle, köleyi öldürdü ğü zaman da yalnız onu öldürün. Kad ına kar şılıkda sadece kaatil kad ını öldürün. Hür yerine birçok hürler, köle yerinehür; kad ın yerine erkek öldürmeyin. Her kim için karde şi tarafından(yani maktulün velisi tarafından) kısastan bir şey, diyete b ırakılmışolursa art ık diyeti isteyen ki şi, işi yoku şa sürmeden güzelce hakk ın ı alsın,diyeti veren de i şi sürüncemede b ırakmadan borcunu ödesin. KIsastanvazgeçip, cezan ın diyete indirilmesi, Rabbinizden size bir rahmettir.Halbuki sizden önce Yahudilerde diyet almak yasakt ı. Mak-


164 Bakara Suresitulün velileri yaln ız kısas yapmak zorunda b ırakılmışlardı. Size ise kısasıdiyete indirme kolaylığı sağland ı . İmdi kim diyeti ald ıktan sonra kaatilide öldürmeğe kalkaısa onun için ac ı bir azap vard ır. Kim kendisineçizdiğim yolu tecavüz eder de cahiliyye âdetine dönerse onun için ac ıbir azap vardır.Âyetin ba ş tarafı, k ısası genel prensip olarak farz k ılmakta, fakatmaktulün velisine kaatili affetme yetkisini de vermektedir. Bu husus,ümmet için bir rahmettir. K ısastan maksat, toplumun huzurununteminidir. Çünkü haks ız yere iildürülenin kaatili de hayattan mahrumedilmezse bu durum, maktulün yak ınları arasında bir infiâle, kan davasının sürüp gitmesine ve iki taraf aras ında ard ı aras ı kesilmez öldürmelerin cereyamna sebebolur. Ama kaatiI, şeriatin bir emri olarak öldarülünceiki taraf da yat ışır, karde ş olarak ya şamalarını sürdürür.Kısasın yanında af yetkisinin de tan ınmas ı, Kur'an hükmüne her zamanuygulanabilecek bir elastikiyyet vermi ştir.Bilginler, bu ayetin manas ında ve bundan ç ıkarılan hilkünderdebazı yönlerden ihtilafa dii şmüşlerdir: Köle kar şılığında hür öldürülebilirmi? Zimmi karşılığında müslüman öldürülebilir mi? Hanefiler sorularaolumlu, Şafüler ve Hanbeliler olumsuz cevap vermi şlerdir. Ihtilafınsebebi, ayetin ba şının müstakil bir hüküm ifade edip etmemesidir.Hanefilere göre 'ayetin ba şı ve sonu birbirinden ba ğımsızdır. Diğerlerinegöre ba şı ve sonu birbirine ba ğlıdır. Hanefiler diyorlar ki: Allah,'ayetin ba şiyle kaatilin öldürülmesini farz k ılmıştır. Bu hüküm, bütünkatillere şamildir. Kaatil, ister hür olsun, ister köle olsun; ister kad ınolsun, ister erkek olsun; ister müslüman, ister zimmi olsun de ği şmez.Her kaatil öldürülür. "Hürre karşılık hür..." cümlesi ise, geçen hükmü,teyid şeklinde açıklamakta ve baz ı kabilelerin tatbikat ını yasaklamaktadır.Onlar kölelerine kar şılık hür öldürmek istiyorlard ı. Âyet onlar ınbu zulmünü önlemekte ve ancak kaatilin öldürülece ğini eınretmektedir.Buna göre ayette köle öldürmü ş olan bir hiirriin, ölditral ıneyeceğinedair bir delil olmad ığı gibi kadın öldüren erke ğin öklürülmeyece ğinedair bir delil de yoktur. Âyetin ba şı, genel bir hüküm ifade eder. Hüryerine hürrün öldürülmesinin zikredil ı:nesi, öteden beri uygulanan birzulmii iptal etmektedir. Zulmen öldürülen herkes: "Kim zuln ıen öldürü,-lürse, onun velisine yetki veririz ama o da öldiir ınede aşırı gitmesin."'âyetinin kapsam ına girer. Maktul müs1ü.man olsun, zimmi olsun,hür olsun, köle olsun, kad ın olsun, erkek olsun velisine k ısas talebetme1 lira Suresi: 33


Cüz': 2, Sure: 2 165yetkisi verilmiştir. Mâide Suresinin 45 nci âyetinde de "cana can, göze-göz"ün k ısas edileceği beyan edilmektedir. Ehli kitap hakk ındaki buhükmü nesheden, bir ayet inmemi ştir. "Kim size tecavüz ederse, onun sizetecavüz etti ği kadar siz de ona tecavüz ediniz !", 1 "Ceza verirseniz, sizeedilen azap kadar ceza veriniz." 2 âyetleri de k ısası emretmektedir.Sünnet de lusastaki bu genel hükmün, kölelere de tamil oldu ğunugösterir. Peygamber (s.a.v.), -müdümanlann kanlar ı= birbirine denkolduğunu söylemiş, köle ile hür aras ında ayının yapmamıştır. Peygamber(s.a.v.); "kölesini, öldüreni öldürürüz, onun burnunu, kulağını,kesenin burnunu, kulv ğını keseriz ve onu i ğdiş edeni iğdiş ederiz" 3buyurmuştur.Malik-ler ve şafitler diyorlar ki: "öldürmekrde k ısas size farz !alındı"cilmlesiyle ayetin manas ı tamamlanmıyor. Ancak "kadına karşılıkkadın.." sözüne var ınca mana tamamlanmış oluyor. Allah, gerçi e şitliğiemretmiştir ama muteber e şitliğin ne olduğunu da: hürriin hiirre kölenin,köleye; kad ının kadına e şit olduğunu buyurarak aç ıklamıştır.Bu görü şe göre kadına kar şılık erke ğin öldürülmemesi laz ım gelir amakadını öldüren erkeğin öldürülece ği hakkında icma vard ır. Fakatköle, hürre e şit değildir. Bir köle için bir hür öldürülemeyece ğine göremiisliim.an da zimmi kar şılığında öltlürülemez. -Küfü'r alâmetlerindenolan kölelik kusuru yüzünden köleye kar şı hür öldürülmediğine göreyine küfür izleri ta şıyan zimmi karşılığında da müslüman öldürülmez.Hz. Pey ğamber'in: "Wire kar şılık bir- mü' ınin, yahut andi içerisindebulunan bir ahidli öldürülmez."4 hadisi, bunu kanıtlar.Ayetin zahiri, kölenin, hür kar şılığında öldürülmeyece ğini ifadeeder ama manaya dikkat edersek anlar ız ki köle, köle kar şılığında öldürülür.Köle, köle kar şılığında öldürüldüğüne göre ondan, daha üstünolan hür kar şılığında da öldürülmesi gerekir. Yani tam e şitini veya e şitliktekendinden üstün olan ı öldüren kimse öldürülür, fakat e şitliktekendinden a şağı olanı öldüren, öldürülmez. 'Ebu Hanife'nin, hürrüntarafının (yani el ve aynklarm ın), kölenin taraflanna e şit olmayıp üstün,olduğu hakkındaki hükmü de bu görüşü destekler. Hürle kölenin taraflarıaras ında kısas yap ılmadığın.a göre canları aras ında da kısas yap ılmaz.1 %kara Suresi: 1942 Nabi Suresi: 1263 Bulsiarrcilm 39, Cihâd, 17, DiyAt, 24, 31; Ebû Dâvûd, 11, 147;...4 Ebu Dâvûd, Diyât 7; Tirmi2, Diyat, 17;...


.166 Bakara SuresiBu meselede Ebu Hanife'nin görü şünün daha isabetli olduğu ortadadır. Çünkü Safüler ve Malikiler bir yandan muteber e şitlik meselesiniortaya atarken kad ın kar şılığında erke ğin öldürülece ği görü şleriylebu prensiplerini bozmu şlard ır. Sonra âyetin zahirinde de insanlararasında böyle ay ırım yap ılaca ğını gösteren bir husus yoktur. Kaatilkim olursa olsun, birisini zulmen öldürümü şse kendisi de öldürülür.Kanda köle kad ın, müslüman ve zimmi hep birbirine e şittir. Müslümanınmal ı nas ıl haramsa zimmininki de haramd ır. Zimminin malını çAanında eli kesilir. Hz. Pey ğamber (s.a.v.), zimmiye kar şılık müslümandanfidye almış ve: "Ben, zimmetine riâyet edenin hakk ını korurum." demiştir.Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin de zimmiye kar şılık müslüman öldürdükleririvayet edilmi ştir."Bir kâfir için bir mü'min ve andi içinde bir zimmi öldürülmez."hadisine gelince bu, tevil edilebilir: Hz. Peygamber, cahiliyye ça ğındaöldürülmü ş bir kâfir yüzünden bir müslüman ın öldürülmeyece ğini,ahidli bulunan kimsenin de andi içinde öldürülmeyece ğini, cahiliyyeçağının bütün kan davalar ının kaldırıldığını haber vermi ştir. Bu hadis,o münasebetle söylenmi ştir.'ketten anla şılıyor ki insanlar ın vasıflarındaki farkl ıl ık, kısastahükmü de ğiştirmedi ği gibi sayıdaki farkl ılık da hükmü değiştirmez.Yani bir şahs ı, birkaç ki şi beraberce öldürmü ş olsa, Zahiriyye mezhebihariç, bütün mezheplerin ittifakiyle o topluluk öldürülür.Kısas hükmü, zulmen öldürülenler için uygulan ır. Şeriat ın belirttiğinedenlerden birisiyle öldürülmeyi hakketmi ş bir kimsenin veya müslümanlarlasava ş halinde bulunan bir harbinin kaatiline k ısas yap ılmaz.Keza hatâ ile öldürmelerde de k ısas uygulanmayaca ğı gibi öldürmeninkısası gerektirip gerektirmedi ği şüpheli olan durumlarda da k ısas uygulanmaz.Çünkü "Şüpheli durumlarda hadleri (cezalar ı) kaldırın."2hadisi gere ğince had .kalkar. K ısas da hadlere dahildir. Bundan dolay ıçocukları kar şılığında anne, baba ve kölesi kar şılığında sahibi öldürülmez,ta'zir edilir.İşte bu esaslar dahilinde k ısası uygulamak, ümmete ve ümmetinönderi olan imama farzd ır. Bu hüküm, ilk bakışta ağır bir ceza gibigelirse de a ğır değildir, Allah' ın adaletine uygundur. Çünkü k ısas, nefsimüdafaa gibi me şru bir sebep olmadan bir adam ı zulmen öldürenlere1 Bu tefsirler için balumz: Tefsiru Ayati'l-ahkam, I, 47-532 Ibn 'Adi, al-Ka.mirde Ibnu's-Sem`fini d-2eyrde rivayet etmi şlerdir, Hasan hadistir.Bkz. I, 227•


Cüz': 2, Sure: 2 167uygulawr. Birisinin ya şama hakk ını yok yere, kabagücüne dayanarakelinden alan kimseye, kendisinden daha giiçlanün var oldu ğunu bildirmek,onun da elinden hayat hakk ım almak lâz ımdır. Birisini haksız yere öldürdüğütakdirde kendisinin de öldürülece ğini bilen insan, kimseyi öldürmeğecesaret edemez. Böylece toplumda öldürme olaylar ı çok azalır.Arada s ırada gözü dönmü ş kaatiller ç ıkarsa onlar da Allah' ın kanunuyla,ortadankald ırıhnca topluma tam bir huzur havas ı hakim olur. Sonrazalimler öldürülünce mazIam olarak öldürülen kimsenin akrabalar ınınkalbinde kin ve intikam hissi kalmaz. Hak yerini bulur. Devlet cezay ıverdiği için, fertler öldürmek suretiyle ceza Verme ğe kalkmazlar.Kan davalar ı , kavgalar ortadan kalkar. Belki birkaç y ılda bir kişi öldürülürama toplum ya şar. Yüce Allah, 179 ucu âyette bu cezan ınhikmetini aç ıklamış, "ey ak ı/ sahipleri kısasta sizin için, hayat vardır,korunmanız için bu hüküm size farz k ılındı" buyurmuştur.(‘ A■•■■ — 1 72,o o, •—• e .1, • .... ••• • ,(‘ AY) *180— Birinize ölüm geldi ği zaman, eğer bil hayır (mal) bırakacaksa,anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyyet etmek, Allah'tankorkanlar üzerine bir borçtur. 181 - Kim i şittikten sonra onu (vasiyyeti)değiştirirse, günaht, onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah,işitendir, bilendir. 182— Kim de vasiyyet edenin bir -hata veya günah işlemesindenkorkar da (taraflar ın aralarını) düzeltirse, ona günah yoktur.Allah bağışlayandır, merhamet edendir.Tefsir:180-182 nci âyetlerde, eceli yakla şan her müslümana, mal ından anababasına, akrabasma vasiyyetle bir şey bırakmas ı; bu vasiyyetin, herhangibir tarafı kayırmadan, âdilâne bir biçimde yerine getirilmesi emredilmekte,vasiyyetiiı bir tarafı kayırdığı görüldüğünde, vasiyyetle ilgili


168 Bakara Suresikimselerin aras ını bulmağa çal ışmakta bir sak ınca olmadığı belirtilmektedir.Bu ayetlerde, henüz ana baban ın ve akraban ın terekeden mirashakları belirtilmemi ştir. Bu ayetler, miras hukukunun bir ba şlangıcıdır.Bu âyetlerden vasiyyetin ne derece önemli oldu ğu anla şılmaktad ır.Buhari, Müslim, Tirmizt ve Ebu Davud'un rivayet ettikleri bir hadisteşöyle buyurulmuştur: "Hiçbir müslüman ın, vasiyyet edece ği bir şey varken,vasiyyetini yazmadan iki gece (dahi) yat ınası doğru değiklir."'Taberi de Dahhak'in şu sözünü yaz ıyor: "Akrabas ı için bir şeylervasiyyet etmeden ölen ki şi, amelini günah ile kapatmıştır." Dahhak'agöre: "Akrabas ı olmayan kişi, fakir müslümanlar için vasiyyet eder."İmam şafii, yukarıdaki, hadisi izah ederken , şöyle diyor: "Müslümaniçin ihtiyatlı olan, vasiyyetinin yan ında yaz ılı bulunmasıdır. Kişi vasiyyetinisağlimda hemen yazmah ve yazd ığına şahid de tutraal ıdır. Vasiyyetineyap ılmasını istediği her şeyi yazmalıdır."Son ayette vasiyyet eden kimsenin, bir taraf ı kayırmak suretiylehaksızlık etmesinin önlenmesi istenmektedir. Buna misal olarak müfessirlerşunu ileri sürerler:Mesela dedenin, sağ olan evladından birinin o ğluna mal vasiyyetedip diğerlerinin o ğullarına vasiyyet etmemesi haks ızlık-tır. Yahutkadının, kızlarından birisinin kocas ına mal vasiyyet etmesi haks ızlıktır.Çünkü her iki halde de mal, torunun bahasma, yahut annesine gidecektir.Ayrıça bunlara mal vasiyyet etmek öteki çocuklar ı zararasokar. Bu gibi haksızhkların önlenmesi istenmektedir. Fakat dede,babası ölmüş bulunan torununa vasiyyetle mal b ırakmandır. Çünkü dedevasiyyet etmezse babas ı öldüğü için o çocuk miras da alamaz, peri şanolur.Bu ayet vasiyyeti ge ıekli kıldığına göre insan, mal ını vakıf olarakda vasiyyet edebilir. Müsned yazarlar ı , İbn Ömer'den şunu rivayetederler: "Ömer Hayber'de bir erazi ele geçirdi. Hz. Peyğamber(s.a.v)egeldi, Ey Allah' ın Resulü, dedi, Hayber'de öyle bir erazi elde ettim kiondan daha güzeli şimdiye dek elime geçmemi şti. Onu ne yapman ız emredersinbana? Allah'ın Resulü buyurdu ki : istersen aslını bakla ve tasadduket. Ömer de onu, sat ılmamak, miras ve hibe olunmamak, geliri fakirlere,akrabaya, kölelikten kurtulmak isteyenlere, Allah yolunda sava şanlara,yolda kalm ışlara, konuklara harcanmak üzre tasadduk etti (vakfetti).Ona bakan (miltevelli) ondan iyilikle yiyebilir, bir dostuna da yedirebiliydi,ancak onu kendine mal etmemek şartiyle."21 Müslim, Vasiyyet, Kal, 25, badts: 1; Fayd, V, 441. Hadis muttefekun aleyhtir.2 et-Tile, II, 274; et-Tefsiru'l-b.adis, VII, 277


Cüz': 2, Sure: 2 169Demek ki insan vakıf olarak da malını vasiyyet edebilir. Ancakvasiyyetin, mal ın üçte birini geçmemesi ve varisleri zarara sokmamas ı ,onlar ı peri şan etmemesi, varislerden bir taraf ı tercih, di ğer tarafı zararasokma amacına yönelik olmamas ı laz ımdır.Ayetteki 1,layr mal manas ına gelir. Hz. Ali ve Hz. Ai şe'nin ifadedelerinegöre b ırakılacak az miktardaki maldan de ğil, çok maldan vasiyyetedilir. Miras âyetleri gelmezden önce ki şinin, b ıraktığı maldananne babas ına ve akrabasma bir pay verilmesini vasiyyet etmesi, buâyetle faiz k ılınnu ş idi. Fakat Nisa Suresindeki miras âyetiyle annebabam ıa ve akraban ın mirastan alacaklar ı hisselerHz. Peygamber de: "Allah her hak sahibine hakk ını vermi ştir. Art ıkveırise vasiyet olmaz."' dediği için bu ayetin akrabâya vasiyyet hükmüneshedilmi ş, yani ortadan kaldırılmıştır. Fakat baz ı bilginlere göremiras âyetlerinin inmesiyle yak ın akrabaya vasiyyet hükmü nesnedilmi şise de mirastan pay ı olmayan uzak akrabaya vasiyyet hükmü farzolarak baki kalmıştır.Mesela erkek evlad ı, ana ve babas ı bulunduğu zaman ölünün kızkaıde şlerine miras düşmez. Amcalar ı bulunan çoçuğa, dedesindenmiras kalmaz. Babas ı, yahut erkek evlad ı bulunan ki ınsenin, amcas ına,halasına, dayısına teyzesine miras dü şmez. İşte bu gibi kimseleri zarurettenkurtarmak için bunlara bir miktar mal ı ti asiyyet etmek, buâyetle ,emredilmektedir.Genel kanaate göre gerek miras âyetlerinin inmesi, gerek rivayetedilen hadislerle vasiyyet mecburiyyeti kald ırdmıştır. Ancak vasiyyetcaizdir. Ki şi miras dü şmeyen akrabasma vasiyyet edebilece ği gibi başkalarınada vasiyyet edebilir. Hatta kendine° korunmasnu gerekli gördüğümiras payı olan akrabas ı için de vasiyyet edip onun mirastan alacağı paydan ayr ı olarak vasiyyetle de ona bir şeyler bua.kabilir. Ancakvasiyyet edece ği mal, bırakt ığı malın üçte birini geçmemelidir. Mal ıntamamını vasiyyet etmek do ğru de ğildir.Sa`d ibn Ebi Vakkas, Mekke'de hastaland ığını, kendisini sor ına ğagelen Allah' ın Resulüne: "Ya Resulâllah, malım ın tamam ını vasiyyetedeyim mi?" diye sorduğum, Hz. Peyğamberin, malın tamam ını veyayarısın ı vasiyyet etmesine raz ı olmayıp, ancak üçte birini vasiyyet edebileceğini,zira geride ba şkalar ına el açan fakir varisler b ırakma yerinezengin varisler b ırakmas ımn, kendisi için daha iyi ve çoluk çocu ğuna1 Ebu Dâveıcl, Vaşâyâ, 6, Buyilc, 88; TinuiM, Va şâyâ, 5; Nesâ'i, Va şâyâ, 5; 1bn Mace,Vaşâyâ, 6; Diirimit, Va şâyâ, 28.


.L:>1-.5_35-C_;_,170 Baka a Suresiy edirdi ği nafakan ın kendisi için sadaka olduğunu bildirdi ğini nakletmi.ştir.°Un Abbas da şöyle demi ştir: "Mal çocuklara, vasiyyet ana babayaidi. Allah bundan istediğini nesnetti. Erke ğe, kadının iki misli, ebeveynealtıda bir, kad ına sekizde veya dörtte bir, kocaya da yar ı veya dörttebir pay verdi." 2ıZ.'ie -... ... 5. ,r, ..- e e ,ft z; .. ... .. - - e -.. -G J -..^:- I


titiz': 2, Sure: 2ve yanl ışı birbirinden ayırdedip açıklay ı c ı olarak Ku,'ân o ayda indirilmiştir- içinizden kim o aya yeti şir(ayı görür)se oruç tutsun. Kim hastaolur, yahut seferde bulunursa tutamadığı günler say ıs ınca başka günlerdeoruç tutsun. Allah sizin için kolayl ık ister, güçlük istemez. Say ıy ı tamamlamanızı, size do ğru yolu göSterdiğinden dolay ı Allah' ı tesbih etmenizi(O'nun şairinin yüceliğini anman ız ı) ister. Şükredesiniz diye (size bu kolaylığı gösterir). 186- (Ey Muhammed), Kullarını sana benden sorar-(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Duâ eden kimse, bana duâettiği zaman onun duasına karşılık veririm. 0 halde onlar da banakarşılık versin(benim ça ğırıma uysun)lar, bana inansınlar ki doğruyolu bulmu ş olalar.Tefsir:183-184: şıyâm kelimesinin dilimizde karşılığı oruçtur. Arapçaşavm ve şıyâm, ayni anlama gelir. Şavm yani oruç, nefsi e ğilim duydu;ğu şeylerden geri tutmak, menetmektir. Dinde tam tamm ı, dini emirlerleyükümlü bir insanın, tan yeri a ğarmasından güne şin batmas ına kadarolan zaman içinde yemekten, içmekten ve cinsel ili şkiden, ibadet niyyetiylegeri durmas ıdır Söz söylemekten çekinm.ek de oruç anlam ı içine girer.Bu tip ibadete susma orucu denir. Meryem Sureti, 26. âyette bu tip orucai şaret edilmi ştir. Fakat bizim dinimizde tam susma orucu yoktur.Yalnız Ramazan ın son on gününde yap ılması sünnet olan ictikeıf ibadeti,buna yak ındır. Konu şmak, orucu bozmaz, fakat oruçlu iken mil ınkiinmertebe lüzumsuz sözler konu şmayıp sükat ile Allah' ı anmak, tefekküredalmak menduptur.Oruç yaln ız müslümanlara de ğil, daha önceki toplumlara da farzkılınmıştır. Çünkü insan nefsini şelıvetlerden çekip dizginleyen, ruhu inceltiptemizleyen en güzel ibadet oruçtur. Gerek Yahudiler, gerek hirıstiyanlar, Allah tarafından emrolunan bu en güzel ibadeti de, dininbirçok hükümleri gibi de ğişikliğe uğratmışlardır. Yahudiler orucun gününüazaltmışlar, hıristiyanlar da şeklini değiştirip onu perhiz halinesokmuşlar ve gününü ço ğaltmışlard ır. Bu yüzden oruç, İslâm dini ileaslına çevrilmi ştir.Milfessirler, " û I J.,1:,,C,T :sayılı günler olarak" Cümlesinişöyle açıklarlar: Oruç, önceleri her ay üç gün olmak üzere farz k ılınmışidi. Daha önceki kitap ehlinin orucu da böyle idi. Mü' ıninler de ba şlı..nguçtanafile olarak böyle oruç tutarlard ı. Sonra bu şekilde farz k ılınd ı .Daha sonra Ramazan ay ında oruç tutma emredilmekle her ay üç günoruç tutma farz ı neshedildi. Bir k ısım bilginlere göre de "Say ı lı günler


172 Bakara Suresiolarak" ifadesiyle Ramazan Ay ı kasdedihni ştir. Daha sonra gelen "Ramazanay ı-ki insanlara yol gösterici, hidayeti, doğruyu ve yanl ışı birbirin,-den ay ırdedip açıklay ıcı olarak Kur'an o ayda indirilmiştir- içinizdenkim o ay yeti şirse oruç tutsun...." âyeti, "eyyâmen ma`elüdat: say ılıgünler% beyan etmektedir.Bu görü ş daha isabetlidir. Nitekim: "Kim hasta olur, yahut seferdebulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun" cümleside bu görü şüp doğrulu ğunu gösterir. Çünkü bu ifade, "Say ılı günler"in,belirli bir ı amanda yani Ramazan Ay ında olduğuna delâlet eder." (.1.0 : Oruca güç dayananlarm fidyevermesi: bir yoksulu doyurmas ı" cümlesi üzerinde de şu görü şler ilerisürülmü ştür.:1) i:4„1.? fi'linden önce bir " y " gizlidir. a,, 9 i y " demektir.Zira burada mukadder bir lâ olunca oruç yeme ğe izin vermenin hükmüanlaşılır.2) " " filinde bir şeyi güçlükle yapma anlam ı vard ır. Iyileşme ümidi kalmam ış ihtiyarlar, hastalar gibi oruca güç dayananlarafidye vermek suretiyle oruç tutmamaya izin verilmi ştir. Çocu ğuna zarargeleceğinden korkan gebeleri ve emzikli kad ınları da fidye vereceklerarasına katanlar olmu ştur.3) Üçüncü görü şe göre oruç, ba şlangıçta seçimli olarak farz kkl ınnaışidi. Dileyen oruç tutar, dileyen de oruç tutma yerine fidye verirdi. Sonrabu âyet, 185 nci âyetle neshedildi. Bu hususta Seleme ibn el-Ekvacdanbir hadis rivayet edilmi ştir.: " rtal. " âyetiindiği zaman içimizden dileyen oruç tutar, dileyen fidye verirdi. Ondansonraki ( j4411 ) ayeti ininc,e ötekini neshetti."'Fakat baz ı müfessirler, ",j& " âyetininneshedilmiş olduğunu kabul etmiyor, bunun hilkmünün baki oldu ğunusöylüyorlar. Bu konuda 1bn Abbas' ın şu sözünü naklediyorlar:"Bu âyet neshedilmi ş değildir. Bu âyet, çok ya şlı erkek ve kad ına,çocuğundan korkan gebe ve emzikli kadına, iyileşme ümidi kalmamışhastaya rulısattır."2Ayetin, çok ya şh kimselere, iyile şme ümidi kalmamış hastalara ruhsatiçin indiğine dair Ibn Abbas'tan gelen ba şka bir rivayet daha vard ır.Bu görüşün daha isabetli olduğu anla şılmaktadır. Fakat emzikli ile gebekadınlar da hasta hükmündedir. Ivile ştiklerinde kaza etmek üzere on-1 et-Tilc, II. 592 et-Ttic, IL 87


Cüz': 2, Sure: 217Blar da ol-uçların ı yiyebilirler. Bu husus, 185 nci âvetin hilkmünden ç ı -kar ılmaktadn.Fidye, oruçlumm, ailesine yedirdi ği orta cins yemekten tam bir günfakiri doyurmas ıdır. Ayette fidyeye izin verilmekle beraber oruç tutmanındaha hay' ırh olaca ğı da belirtilmekteelir.Orucun Faydalar ı :Biz, ibadeti yarar ından dolayı de ğil, Allah emretti ği için yapar ız.Fakat şu da muhakkak ki Allah, her zaman yarar ımıza olan şeyleri yapmarnız ı emreder, zarar ımıza olan şeyleri yasaklar. Oruçta gerek ruhumuz,gerek bedenimiz için pek çok yararlar vard ır.Oruç nefsin şehvetlerini kırar, önüne geçilmez ihth aslarnu, azg ınlıklarımdizginler. Oruç tutmad ığı zaman insan, can ımı". çekti ğini yemekister, ama cruçlu bunu yapamaz. Harama bakmaya meyleden nefsi,oruç bundan meneder, zin.an ın ve diğer yasak şeylerin sebeplerindenuzakla şt ım; nefsin baya ğı i ştahlar ım kıra ı . Bundan dolay ı PeygamberimizHazretleri, mucun, kötüliiklere - kar şı bir kalkan olduğunu söylemiş've demi ştir ki: " İçinizden kimin evlenme ğe gücü yeterse evlensin.Çünkü evlenmek, gözü haramdan korur. Buna gücü yetmeyen oruç tutsun.Çünkü oruç, onun şehvetini kırar."'Oruç, vücuda sa ğlık getirir. Bir y ıl t ıka basa yemeden dolay ı mideyorulur. İşte oruç, midenin uzun süre dinlenmesine vesile olur.'Ancak iftar vakti ölçüyü kaç ırıp mideyi şişirmemek ve terâvihi de mutlakakılmak laz ımdır. Terâvih, ibadet yönünden orucun tamamlay ıcısıolduğu gibi, dolan midenin, yemekleri kolayca sindirmesine de , yardımcıolu.•. Şişmanlık, insan sa ğlığına çok zararhdır. İşte iftarlar' ve sahurlar ıölçülü yemek şartiyle insan, oruç tutarak vücutta birikmi ş zararl ı kilo-,ları, yiikleri atmış olur.Oruç, insan ın duygu ve dü şüncelerini inceltir. Insan ı şefkatli, merhametliyapar. Oruç tutan insan, açl ığın ne demek oldu ğunu, sürekliolarak açl ık ve sefalet içinde k ıvrananlar ın ızdn abin" anlar; onlara elindengeldiğince yard ım etme ğe çalışır.Oruç, insanı sabra, dayan ıklı olmaya ah şt-ır ır. Bugün iste ğiyle oruçtutan kimse, bir gün sava ş, deprem veya ba şka felaketler gibi zor şartlar'kaışısında yiyecek bulamad ığı zaman, daha önce kendisini aç kalmaya1 Bubâri, Kitâbu' ş-Şavm, 9 ncu bab2 Butıftri, Kitabli' ş- Şavin, 10 'cu lıâb


174 Bakara Suresial ıştırdığı için dayan ır. Ama hiç o ıuç tutmayan insanlar, birkaç 'saat açkalınca açl ıktan öleceklerini zanneder, daha i şin başında ruhen çökerler.Oruç ay ı , bolluk ve bereket ay ıdır. En fakir ailenin dahi evinde bakarsınız Ramazan ay ında bir bolluk bereket vard ır. Allah oruç tutan oinsanlara ummad ıklan yerden nz ıldar gönderir. Bunu her müslümanailesi bilir.Oruç manevi duygulara güç verir. Ruh, şu ten kafesine bürününcomaddenin etkisi alfinda kalarak hayvansal duygulara esir olur. Bizkendimizi açlığa ahştırırsak, maddi arzular ımız zayıflar, ruhani hisleri/raizkuvvetlenir, gönül gözümüz aç ıhr ve gerçek benli ğimize açılan kalbgörümüzle nice mana âlemlerini mü şahede etme imkan ını bulabiliriz.İşte bu yüzdendir ki bütün veliler ve pey ğamberler riyazet yapm ışlar,oruç tutarak yücelmi şlerdir. Peygamber Efendimiz, henüz kendisinepeyğamberlik gelmezden önce Hira Ma ğaras ına çekilir, yemekten kesilir,riyazet yapar, derin tefekküre dalard ı. Peyamberimiz Hazretleri,orucu severlerdi.Medine'ye gelmezden önce her ay üç gün ve bir deAşürâ günü nafile olarak oruç tutmay ı tavsiye ederlerdi.' Nihayet Medine'yegöç etmelerinden bir buçuk y ıl sonra Şa'ban ayının onundaRamazan orucu farz k ıhnmış tır.Riya karışmadrğından dolayı Allah indinde en makbul ibadet oruçtur.Bir Kudsi Hadiste Cenab ı Allah: "Oruç benim içinidir, onu ben mükâfatlandırırtın."buyurmu ştur. 2Makbul Oruç:Oruç, sadece midenin bo ş kalmas ı demek de ğildir. Bunun yanındadilin dedikodudan, gıybetten; kula ğın kötü söz dinlemekten;- beyninbo ş dü şüncelerden kaçnamas ı; has ılı bütün organlar ın kötü işlerden sakınmasılazımd ır ki oruç insan ruhundaki etkisini yaps ın. Yoksa sadeceaç kalmak, bir mana ifade etmez. Resuli Ekrem Efendimiz: "zür sözü(yani yalan, g ıybet, dedikodu gibi günah sözleri) ve bununla amel etmeyib ırakmadıktan sonra bir kimsenin yemesini, içmesini terk etmesine Allah'ınbir ihtiyacı yoktur."' demi ştir. Oruç ay ında bu gibi kötü duygularıiçimizden çıkarıp atmal ıpz ki Allah' ın co şan rahmetine ve feyzinedalalım. "Nice oruç tutan var ki, orucundan kendisine kalan; sadece açlıkve susuzluktur.."41 BulArf, Müslim, Nesai (at-Tar ğIb, II, 120)2 Butiri, Şavm, 9 ncu bâb3 Buhâri, Şavm, 8 nci bâb4 Beyh4i (at-Tar ğib, II, 148. Taberâni de ayn ı hadisi rivayet etmi ştir.


Cüz': 2, Sure: 2 175Ramazanda şu üç şeyi yapmak müstehabd ır, yani makbuldiix:11) Sahura kalkmak, 2) Sahuru geç yemek, 3) Hava aç ık olduğu zamangüneş batınca hemen orucu açmak. Orucu açarken: "Allahumme lekeşumtu ve bike âmentu ve`aleyke tevekkeltu ve`alâ rizk ıke efiartu : Allah' ım,senin için oruç tuttum, sana inandı m, sana dayandı m, senin verdi ğin rı -z ıkla orucu açtım." demek sünnettir.Oruç hakk ında baz ı Hadis meâileriyle konuyu bitirelim:1—Yüce Allah buyurdu: "Adem o ğlunun bütün ameli kendisi içindir,yalnız oruç benim içindir; onu ben mükâfatland ırırım. Oruç (kötüi şlere kar şı insan ı koruyucu) bir kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün,kötü söz (zinaya, günaha dair söz) söylemesin, bağırıp çağırmasın, Birikendisine söverse : Ben oruçluyum, ben oruçluyum desin. Muhammed'innefsi elinde bulunan Allah'a andolsun ki oruçlunun ağz ının kokusu, Allahkatında misk kokusundan daha ho ştur. Oruçlu için iki sevinç vard ır :Orucunu açtığı zaman orucunu açmasiyle sevinir ; Rabbine, kavu ştuğuzaman da orucuyla sevinir."' Buljarrnin ba şka bir rivayetinde bu KudsiHadiste şu ilâve vard ır: "(Oruçlu), Benim için yemesini, içmesini veşehvetini b ırakır. Oruç benim içindir. Onu ben mükâfatlandırırım. Yap ı-lan iyiliğe on kat sevap vardır."2—"Ramazan girdiği zaman gök (yani cennet) kap ıları açılır, cehennemkap ıları kapatılır, şeytan zincire vurulur."23—"Cennette Reyyân ad ında bir kapı vardı r. Ondan yalnız oruç tutanlargirer, başkaları giremez. ,Oruç tutanlar nerede?' diye çağtrıhr. Oruçlularkalkarlar, (kap ıdan) içeri girerler. Onlar girince kapı kapanır, okap ıdan onlardan başkas ı giremez."'4—"Kim inanarak ve hak rızas ı için kalk ıp Kadir gecesi namaz k ı-larsa geçmiş günahı affedilir, ve kim inanarak ve hak man için Ramazandaoruç tutarsa geçmiş günah', affedilir."4185 nci âyetteki "Kim o aya yeti şirse oruç tutsun." cümlesine baz ımüfessirler: "Sizden kim, hilâli görürse" şeklinde açıklama yapmışlarsada ço ğunluğa göre bu cümle: "Oruç ay ında mulim olan, orucu tutsun"anlanundad ır. Nitekim "Kim hasta olur, yahut seferde bulunursa tutamadığıgünler sayısınca başka günlerde oruç tutsun" cümlesi de bu manayıdoğrulamaktadir.1 Butıari, Şavm, 9 ucu bâb2 Bubârt, Şavm, 5 nci bâb3 BulAri, Şavm, 4 ncü bâb4 Bubârt, Şavm, 6 na bâb


176 Bakara SuresiAyı görme meselesi üzerinde her y ıl münakaşalar sürüp gitmektedir:Ramazan hilâli, görme ile mi, yoksa hesap ile mi tesbit edilmelidir?diye. Hz. Pey ğamber (s.a.v.) şöyle buyurmu ştur:" 1,541 lj ;•.1 I jilaZ j J 5k4t l : Hilâli görmeden oruç tutmayınız, hilâli görmeden orucu bozmay ınız. Eğer hava bulutlu ise takdirediniz (ayı hesap ediniz). "Buhârrnin bir rivayetinde:" 115%j.>U;.ı : Eğer hava bulutlu ise şa'ban't otuz güne tamamlayınız."şeklindedir. Bir rivayette de: "Hava bulutlu ise otuz gün oruç tutunuz."'şeklindedir.İbn Omer'den de şu hadis rivayet edilir: "insanlar ayı gözetlediler.Ben Allah' ın Resulü(s.a.v.)e ay ı gördüğümü söyledim. Kendisi oruçtuttu, insanlara da oruç tutmalarını emretti." Abdullah ibn Abbas'tan daşöyle bir hadis rivayet edilir: "Bir bedevi, Peyğamber (s.a.v.)e geldi, ay ıgördüğünü söyledi. Hz. Pey ğamber (s.a.v.), Allah'tan başka tanrı olmadığıne,Muhammed'in de Allah' ın Resul olduğuna şahitlik eder misin? dedi.Bedevi, evet, dedi. Peygamber (s.a.v.), Ey Bildi, insanlara duyur, oruçtutsunla, , dedi." 2Bütün bu hadiLltrin. gayesi, Ramazan ın girişinin tesbitini anlatmaktır. Bu husus, gözetleme ile tesbit edilebilece ği gibi şa şmaz astrnoıaıikhesaplarla da tesbit edilebilir. İnce rasat aletleriyle de ay ı görmekmümkündür. Bugün art ık güne şin ve ay ın ne zaman tutulaca ğını san.iytsisaniyesine çok önceden tesbit imkan ı sa ğlayan hesaplarla Ramazaıı hilâlinin do ğma zaman ı gayet kolayca bilinebilir. Bir birlik sa ğ-lamak üzere bütün İslam alemi, bir metod üzerinde birle şip aynı zamandaoruca ba şlamal ı ve ayn ı zamanda bayram etmelidirler. Kimi oruçtutarken kiminin yemesi, kimi bayram ederken kiminin oruç tutmas ı ,müslümanlar aras ındaki birli ği bozmaktad ır. Müslümanlar aras ındaakdedilecek bir kongrede bu mesele üzerinde bir anla şmaya var ılmas ıçok temenni edilir.Ramazan ay ı öyle mübarek bir ayd ır ki Kur'ân- ı Kerimiçinde ve Kadir Gecesinde inmege ba şlamışt ır. Hz. Pey ğamber (s.a.v.),peygamber olarak gönderilmezden önce Hira Ma ğarasma çekilir, oradakendi bildiğince kainat ın yarat ıcısı tek Allah'a kulluk ederdi. Mekke'deHanif denen baz ı kimseler de inzivaya çekilip bu tür ibadetlerde bulunuilardı . İşte Hz. Muhammed (s.a.v.), Ramazan ay ında böyle itikâfaçekilmi ş iken kendisine Kur'ân' ın Mak Suresinin ilk be ş ayeti indi.1 et-Tâc, II. 542 et-Tâc, II. 543 et-Tac, II. 56


Cüz): 2, Sure: 2 177Kur'ân' ın bu ayda inme ğe ba şlaması, bu ay ın feyiz ve bereketini göster- •meğe kâfidir.186 ncı âyette Allah' ın, kullarma yakın olduğu, duâ edenin duls ınıkabul buyuraca ğı belirtilmektedir. Baz ı rivayetlere göre Ashabdanbiri: "Rabbimiz bize yak ın mıd ır? E ğer yakınsa O'na içimizden yalvaralım,uzaksa ba ğıralım." diye sormu ş, bunun üzerine bu âyet inmi ştir.Bu rivayet sa ğlam bir senede dayanmamaktad ır. Ayet, kendinden öncekiâyetlerle ba ğlantılıdır. Kullara ümid a şılamakta, onları Rab Taâlâyailtica etme ğe yöneltmektedir. Bu âyetin anlam ın pekiştiren hadislerde vard ır:"Allah Diridir, Cömertir kendisine el açıp yalvaran kulunun elleriniboş çevirmekten utan ır."1"Hiçbir müslüman yoktur ki bir günah ve yak ınlaı la ilgiyi kesme isteğiolmayan bir şeyi Allah'tan istesin de Allah ona şu üç şeyden birinivermesin : Ya okulun iste ğini yerine getirir ; yahut isteğini âhirete saklar;ya da duasının dengi olan bir kötülüğü ondan sayar. Dediler ki : 0 haldeçok duâ edelim. Buyurdu ki : Allah da çok kabul eder." 2 "Kabul edileceğinegüvenerek Allah'a duâ ediniz ve biliniz ki Allah, gaflet içinde bulunanbir kalbden gelen duâyı kabul etmez."'"Mescidlerde ibadete çekilmi ş iken kad ınlara yaklaşmay ın" âyetindemiifessirlerin nakline göre baz ı miislümaLlar, Ramazan ay ının tamam ıveya birkaç gününde mescidde gece gündüz itikâfa girmeyi adarlar,sonra geceleyin mescidden ç ıkıp e şleriyle münasebette bulunur, y ıkanır,tekrar itikâflarm.a dönerlerdi. Bu âyet, itikâfta bu tür harekette bulunmayın.ehyetti.Baz ı müfessirleı deri temas ını , öpmeyi ve sayılmay ı da cima' hiik-, münde saymışlar, kimi de Hz. Ai şe'den rivayet edilen: "Peygamber(s.a.v.) nefsine sizden daha çok hakim iken yine de oruçlu oldu ğu haldeöper, sarılırdı."4 meâlindeki hadise dayanarak öpmeyi, sar ılmay ı mübahgöz mü şlerdir.Bo şalma korkusu yok ise öpme ve sar ılma, oruca mani de ğildir.Ama nefsinden emin olmayan, bo şalma şüphesi olan kimse bunlardankaç ınmalıdır. Nitekim Peygamberimiz, kar ısını öpüp öpmeyece ğinisoran birisine müsaade etmi ş, bir diğerini bundan menetmi ştir. Ciinkü1 Ebû Dâvûd, Vitr, 23; Timi ." Da'avgit, 105; Ibn Mke, Durcâ'; 132 İbn Ha bel, III. 18,3 Tirmizî, Dacavât, 664 et-Tile, II. 80


178 Bakara Suresibunlardan biri ya şh, diğeri genç idi. Ya şlının bo şalma endi şesi az oldu ğuiçin onun öpmesine müsaade etmi ş, fakat genci öpmekten menetmi ştir.Muhammed İzzet Derveze, hadislerden yararlanarak oruç hakk ındakihükümleri şöyle özetlemi ştir:1- Hayız, nifas halinde bulunan kad ınlar, oruçlarm ı yer, ba şkagünlerde tutarlar.'2- Gebe ve emzikli kad ınlar da oruçlarm ı yiyebilirler. Ancak bunların yedikleri gün için fidye v erecekleri, yahut ba şka günlerde oruçlannı kaza edecekleri hususunda ihtilâf va ıdır. 23- Oruçlar ın ı yeme ğe ruhsat velilenler, bunlar ı kaza ederken ardarda tutmak zorunda de ğillerdir. Aral ıklı kaza edebilirler. 34- Oruç yemeyi mübah kılan hastalık ve seferin sun -mu belirleyenbir hadis bulunamam ıştır. Müfessirlere göre hastal ık, kişiye zarar verecek,ya da hastal ığın artmas ına sebebolacak durumlar, oruç yeme ğimübah kılar4. Seferin s ınırına gelince bu, mezheplere göre değişir.Kimine göre gidilecek mesafe sekiz fersah, kimine göre on alt ı fersah,kimine göre de yirmi dört fersaht ır. Fersah, takriben yaya olarak 1,5saatlik yoldur.5- Oruca dayanabilmek için gece sahura kalkmak sünnettir. HzPey ğamber .a .v.) "Sahur yemeği yeyinix, çünkü o, mübarek gidadir ."demiştir. 56- Yats ı namaz ından sonra teravih namaz ı kılmak sünmAtir. Bununkaç rek'at oldu ğu hakkında ihtilâf vardır. Seki. ile yirmi rek'ataras ında de ği şir.7- Unutarak yemek, içmek orucu bozmaz. 68- istemeyerek kusmak orucu bozmaz. Kasden kusmak orucu bozar,yalnız kaza etmeyi gerektirir. 79- Gündüzün ihtilâm olmak, yahut cünüp iken y ıkanmadan sabahagirmek orucu bozmaz. 81 et-tâc, II, 882 et-tâc, II, 873 et-tâc, II. 88-894 ibn Ke§tr, Hazin, Tabresi5 et-tâc, II. 676 et-tâc, II. 787 et-tâc, II. 788 et-tâc, II. 82


Cüz': 2, Sure: 2 17910- Kan ald ırmamn orucu bozup bozmad ığında ihtilâf vardır.'Ancak Oruçluyu zayıf düşürecekse kan ald ırmak mekruthur. 211- Sürme çekmek orucu biozmaz 312- Ağıza buruna su verirken ihtiyaten ınübâlâğadan kaç ınmaklâz ımd ır413- Hiç, iftar etmeden üst üste oruç tutmak yasaklanm ıştır.'14- Cima' orucu bozdu ğu gibi kasden yapana kazâ ve keffaret gerekir.Keffaret ya iki ay üst üste oruç tutmak, ya bir köle azad etmekya da altm ış fakiri doyurmakt ır 615- Hz. Pey ğamber (s.a.v.) Ramazan ve Kurban bayram ı günlerindeoruç tutmay ı menetmi ştir. 716- Hz. Peygamber (s.a.v.), mü'minleri Allah'a yakla şmak içinRamazan Ay ı dışında nafile oruç tutmaya te şvik etmi ştir: Receb, şa'-han ve Muharrem aylar ında, yahut bu aylar ın baz ı günlerinde, özellikleAşürâ gününde, Şa'ban ın ortas ında, Ramazandan sonra giren Şevvalayının altı gününde, Zilhiccenin ilk dokuz gününde, her ay ın üç gününde,bir rivayete göre her ay ın 13, 14 ve 15nei gii,;ılerinde oruç tutma ğa te şviketmiştir. Yıl boyunca oruç tutmaktan menetmi ştir: "Oruç da tut, iftarda et. Çünkü bedenin, senin üzerinde hakk ı vardır, ailenin senin üzerindehakk ı vardır, gözlerinin senin üzerinde hakk ı vardır" buyurmuştur.8eo to tçr'-°11cı3 I0C. 1,;;,:°.,51 et-tâc, II. 82-832 et-tâc, II. 833 et-tâc, II. 834 et-tâc, II. 815 et-tâc, II. 79-806 et-tâc, IL 777 et-tâc, II. 978 et-tâc, II. 100-115


180 %kara Suresi4 Co•••t!U Aa. ; Cr .13.A ‘4.. .c..,":" • -9 e 1 :.* 9 — - „J1A. ° ft 45.>.;,.,al187- Oruç gecesi, kadınlara yaklaşmak, size helâl !al ındı . Onlar sizinelbisenizdir, siz de onların elbisesisiniz. Allah sizin kendinize yaz ık etmekteolduğunuzu bildi de tevbenizi kabul edip sizi affetti. Art ık şimdi onlarayaklaşın ve Allah' ın sizin için yaz(ıp takdir etmi ş ol)duğunu arayın;şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ay ırdedilinceye kadar y eyi ıı, için ;sonra tâ gece oluncaya dek orucu tamamlayan. Mescidlerde ibadete çekilmi şiken kad ınlara yaklaşmay ın. Allah, insanlara âyetlerini böy le açıklar kikorunup salansınlar.Tefsir:187- İlk zamanlarda oruçlu, ak şam iftar ettikten sonra uyumamakve yats ıyı kılmamak şartiyle gece yeyip içebilirdi. Ama iftardansonra uyur, ya da yats ıyı kılarsa art ık yeyip içemez, münâsebettebulunamazd ı. Müslümanlardan bir k ısmı, yorgunluk dolay ısiylegece bir şey yemeden uyur, ertesi ak şama kadar aç kal ır, peri şan olurdu.Öyle anla şılıyor ki baz ı müslümanlar, zaman zaman uyuduktan sonrayeme yasağı dışına ç ıkmışlar, yüce Allah onlara ac ıyarak bu şartlar ıhafifletmi ştir. Ayetin ini ş sebebi hakk ında şöyle bir olay anlat ılır:Ensârdan bir adam (Ebu Şırma veya Rays ibn S ırma), ak şanıleyinHz. Peyğamber'in yanına gelir. Orucun hayli y ıpratmış olduğu bu adamaHz. Pey ğamber, peri şan durumunun sebebini sorar. Adam der ki:— Ya Resulâllah, gündüzün ak şama kadar hurma toplad ım. Akşamkar ım bana yemek versin diye eve geldim, fakat o da yemek Yapmaktagecikti. Öyle uyumu şum. Uyandırdılar, fakat art ık bir şey yemekharam olmu ştu.Orada bulunan Ömer de aya ğa kalkıp:— Ya Resulâllah, dedi, ben de buna benzer bir şeyden dolay ı sanaözür dileyece ğim. Son yats ıyı kıldıktan sonra kar ıma yakla ştım.Peyğamber:— Yapmamalıydm ey Ömer, dedi.


Cüz': 2, Sure: 2 181Başka adamlar da kalk ıp buna benzer şeyler yapt ıklarını itiraf ettiler.İşte bunun üzerine bu ayet indi'Oruçla Ilgili Baz ı Önemli Meseleler :Her Ramazan ay ı geldiğinde oruçla ilgili birçok mesele sorulur.Iğne yapt ırmanın, denize girmenin orucu bozup bozmayaca ğı konusu,her yıl tekrarlanan sorularm ba şında gelir. Hanefi fıkıh kitaplarını inceleyerekbu sorunlar ı açıklığa kavuşturmak istiyoruz.- Esas meselelerimizegeçmezden önce temel ilke olarak orucu nelerin bozdu ğunu,nelerden kazâ ve nelerden keffaret laz ım geldiğini açıklayahm:Bilindiği gibi orucu bozan şeyler yemek, içmek ve cinsel ili şkidebulunmaktır. Bunlar tam tam ına olmuş ise ba şlanan farz oruca kar şıbir cinayet i şlenmiştir. Bu cinayeti i şlemekten, yani ba şlanmış olan farzorucu bozmaktan ötürü keffâret ve kazâ laz ımgelir. Oruç bozma cinayetitam olmamış, bir eksiklik bulunmuş ise bundan ötürü de yalnızkazâ laz ım gelir. Vücudun yararlanaca ğı ve zevk alaca ğı bir gıdayı kendiisteğiyle yemek orucu bozar, hem kazâ, hem keffaret gerekir. Yenmesiâdet olmayan, vücudun normal olarak tiksindi ği, hoşlanmadığı bir şeyiyemek, mesela bir avuç tuzu birden, yahut olgunla şmamış bir ayvayıyemek orucu bozar. Fakat vücut bunlardan tam lezzet almad ığındanbu tür oruç bozma, yaln ız kazay ı gerektirir. Mideye veya genze kaçandeniz suyu da böyledir. Bundan yaln ız kazâ laz ım gelir. Bu genel prensibiböylece ortaya koyduktan sonra şimdi as ıl konumuza gelelim:Oruç, vücuda aç ılan normal menfezlerden giren g ıda, yahut g ıdaanlammdaki şeylerle bozulur. Islam fıklunda vücutta iki bo şluk kabuledilir: Biri dimağ, diğeri karmd ır. Dimağa açılan normal menfezler (aç ıklıklar, yollar), burun, kulak; mideye aç ılan normal menfezler de burun,boğaz ve kal ın barsakt ır. Bu yollardan biriyle dimağa, yahut kar ın boşluğuna(mideye) giden şeyler orucu bozar. Mesamat denilen k ılcal delikçikler,mide veya dima ğa açılan normal menfezler de ğildir. Bunlardanvücuda giren şeyler orucu bozma2.. 2Semsul-eimme es-Ser4si, Kitabul-MebsaNnda şöyle diyor:"Göze sürme çekmek orucu bozmaz. Sürmenin tad ı boğazda hissedilsedahi sürme çekmesin oruca zarar ı yoktur. Hz. Peygamber (8.-a.v.)in, oruçlu iken gözlerine sürme çekti ği rivayet edilir. Bo ğazdahissedilen, sürmenin kendisi de ğil, eseridir. Bu, acı bir şeyi tadan kim-1 Ibnu'l-cArabi, Atıkılmul-Tur'tın, I. 89; Mifatibu'l- ğayb, II. 131-132; Tefsfru lkyAti'14-kgim, I. 77-782 Tabtavi, s. 361, Btılills, 1318


182 Bakara Suresisenin, onun tesirini bo ğazında hissetmesi gibidir. Hatta göze çekilen sürme,batma (kar ın bo şluğuna) gitse de yine orucu bozmaz. Çünkü orucunbozulmas ı için orucu bozan şeyin, normal yoldan karna gitmesi gerekir.Normal olmayan yolla karna gitmekle oruç bozulmaz. Gözden karmagiden doğal bir yol yoktur. Sürme ancak mesâm (k ılcal damarlar) yoluylakarma gitmi ş olur. Bu, suya giren kimsenin, suyun so ğıikluğunuciğerinde hissetmesine benzer. Bunlar orucu bozmaz. B ıyık yaVamakda orucu bozmaz."Fakat su ılt ve vücür (buruna ve a ğıza ilaç damlatmak) orucubozar. Çünkü biri dima ğa, diğeri karma gider. Bundan dolayr oruçbozulur. Ancak bu suretle oruç bozma cinayeti, tam olmad ığından keffaretigerektirmez."Kulağa damlatılan ilaç, dima ğa gidece ğindeiı orucu bozar. Çünküdimağ da vücuddaki iki bo şluktan biridir. D ış idrar yoluna ilaç damlatmakise Ebu Hanife ve Muhammed'e göre orucu bozmaz. Bir rivayetegöre Ebu Yusuf, ihlile (d ış idrar yoluna) ak ıtılan su ve ilac ın, orucubozduğuna, hükmetmi ş, bir rivayete göre de bu konuda tevakkuf etmiş(tereddüd göstermi ş)tir. Fetvâ, İmam Ebu Hanife ve İmam Muhammed'ingörü şü üzredir. Çünkü ihlile dökülen şeyin kâr ına gitmesitasavvur edilemez. Mesâneden karma aç ılan do ğal bir menfez yoktur."Dış idrar yoluna akıtılan ilacın orucu bozmamas ı veya bozmas ıkonusundaki bu ihtilaf, ilac ın mesâneye varmas ı halinde mevcuttur.E ğer ilaç, mesâneye varmaz, sadece d ış idrar yolunda kal ırsa it.tifaklaorucu bozmaz.°"Caift ve âmme: Damarlar ı karma ula şan yaraya dimağaula şan yaraya da an ım° denir. Ebu Hanife'ye göre herhangi bir yarayasürülen kuru ilaç, orucu bozmaz. Ya ş ilaç ise, içeriye nüfuz edece ğindenorucu bor,- ar. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ister ya ş ,ister kuru olsun, yaraya sürülen ilâçla oruç bozulmaz.' İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed, orucun bozulmas ı için,orucu bozan şeyin, normal yolla karma veya dima ğa gitmesini esas kabuletmi şler, İmamı A'zam ise gidi ş yolunu de ğil, vücuda giren şeyinkarma ula şmas ını esas kabul etmi ştir. Bundan dolayı Ebu Hanife'yegöre hangi yolla olursa olsun orucu bozan şey, karma ula şınca oruç bozulur.İki imam ise orucu bozan şeyin, ancak do ğal yolla karın veya dimağaula şmasiyle orucun bozulaca ğına kanidirler. Do ğal olmayan1 Mer411-Felakı, s. 362, Takttâvt kenar ında.


Cüz': 2, Sure: 2 183bir yolla kar ın veya dimağa giden oruç bozucu, orucu bezmaz.°de, mayi hukne d ışında, bo ğazdan gayri bir yolla karma giden şeyinorucu bozmad ığım söylemektedir2 .Serahsi ve diğer fakihlerin ifadesine göre Hanefi imamlarmm çoçoğunluğu,Ebu Hartife'nin görü şü olan vüsulü (giren şeyin karın veyadimağa ulaşmasını) esas almışlardır. Ya ş ilacın, içeriye nüfuz edece ğidüşüncesiyle Ebu Hanife, yaraya sürülen ya ş ilacın, orucu bozaca ğıııısöylemi ştir. Aslında kuru ilaç da yaran ı!), rütubetiy ıe ıslanır. Fakihlerinde belirtti ği gibi Ebu Hanife'y e göre önemli olan, ilac ın yaş veya kuruolmas ı değil, karın veya dima ğa ulaşıp ulaşmamasıdır. Yaras ına herhangibir ilaç süren kimse, e ğer ilac ın karnına veya dima ğına gittiğinianlarsa orucu bozulur, aksi takdirde buzulmaz.Şimdi biz, Imam]. A'zam' ın görüşünü esas al ırsak, oruçlu kimse,vücuduna i ğne ile zerk edilen ilac ın, midesine veya dima ğına gittiginihissederse orucu bozulur, ilac ın mide veya dima ğına gitmedi ğine kanaatgetirirse orucu bozulmaz. T ıbben bilinmektedir ki adaleye zerk edilenilaç, k ılcal damarlar yoluyla vücudu dola şır. Açık yaraya ilaç sürmekle,iğne ile adaleye ilaç zerk etmek aras ında bir fark yoktur. Her iki haldede k ılcal damarlar vas ıtasiyle ilaç, vücuda yay ıhr, fakat midenin içinedelmaz.Ebu Hanife'nin maksad ı, ilac ın, midenin içine gitmesidir. E ğerilaç, mideye veya dima ğa gitmiyorsa orucu bozmaz. Ilaç, damarlar aracılığıile zerre zerre vücudu dola şsa da gidip midede birikmezBuna göre besleyici niteli ği olmayan, sadece mikrop öldürücü a şıve iğneler, basit ameliyatlar için yap ılan lokal anesteziler, vücuda g ıdayönünden bir yarar sağlamaz, yaln ız mikrop öldürür, yahut tedaviyikolayla ştırır. Öyleyse adaleye zerk edilen a şı veya antiseptik iğneler,vücuda g ıda olmadığmdan orucu bozmaz. Fakat damara yap ılan gıdamaddelerini muhtevi besleyici i ğneler, kuvvet ve vitamin i ğneleri orucubozar. Çünkü bunlar, tedavi yan ında vücuda gıda da sağlamaktadır,vücudu beslemektedir. İşte İmam A'zam' ın, ilacın karma ula şmasısözüyle anlatmak istedi ği, bu olsa gerektir. Yani vücudun beslenmesiorucu bozar.İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in görü şünü esas ahrsakhüküm şudur: ancak normal yolla vücuda giren g ıda orucu bozar. A ğız,1 el-ilebsüt, e. 3, s. 67-68, M ısır, 1324; el-Ihtiyiir, c. 1, s. 1322 Şertddl-Islâm, I. 193.


184 Bakara Suresiburun ve kalın barsak d ışında adale ve damar yoluyla zerk edilen ilaçlar,iğneler orucu bozmaz.Gerek İmam A'zam' ın, gerek iki imamm görüşlerinden hangisiesas almsa iğnenin, mutlaka orucu bozaca ğı söylenemez. Gerçi İmamıA'zamın görü şünde iğne ile zerk edilen ilaç, mideye giderse orucu bozar,fakat iki imamm görü şünde hiçbir suretle igne orucu bozmaz.Hastalar için oruç tutmak zorunlu de ğildir. Oruç tutmay ı terciheden hastalarımız, iğnelerini iftardan sonra yapt ırmandırlar. Fakatmecbur kaldıkları takdirde penisilin gibi antiseptik i ğneleri yaptırabilirler.Bunun oruca bir zarar ı yoktur. Ancak kuvvet i ğnesi, besleyiciserum gibi iğneleri yaptıranlar, yine oruçlarma devam ederler, imameynkavline göre bunlar ın oruçlar ı bozulmaz. Fakat İmamı A'zam kavlinegöre oruçlarm ın bozulmas ı kuşkusu bulundu ğundan o gün oruçlarmadevam etmekle beraber Ramazandan sonra da ihtiyaten o günü kazâederler.Kan verme:Kan aldırmak orucu bozmaz. Hz. Peygamber (s.a.v.), Ramazandakan ald ırmıştır. Çünkü kan ald ırmak orucun rüknü olan yememe veiçmemeye bir zarar vermez.' Eskiden kan ald ırma usulü çok ilkel idi.Bugün bu i ş modern usullerle yapılmaktadır. Herhangi bir hastan ınkurtar ıılması, yahut tahlil için kan vermek caizdir, orucu bozmaz. Fakatzaruret olmad ıkça oruçlu iken kan aldırmak mekruhtur.Bir şeyin tadına bakma, bo ğaza toz duman kaçmas ı :Oruçlu olan, boğaz ına sokmadan bir şeyin sadece diliyle tad ınabaksa orucu bozulmaz. Nas ıl abdest alırken a ğza su verip ç ıkarmakoruca zarar vermiyorsa diliyle bir şeyi yoklamak da oruca zarar vermez.Ancak zaruret olmad ıkça böyle yapmak da mekruhtur. Oruçlunun,dışarıdan ağz ına aldığı susam tanesi büyüklii ğiindeki bir şey,çiğneyerek a ğzında da ğılır ve tad ın ı boğazında hissetmezse orucu bozulmaz.2Boğaz ından midesine kaçan sinek de orucu bozmaz. Çünkü bundainsanın bir kusuru ve iste ği yoktur. Bu, boğaza kaçan toz duman gibidir.Bunlardan kaç ınmak mümkün de ğildir. İnsan konuşmak için a ğ-zını açsa, boğa..ma toz, duman sinek kaçabilir? Ancak kendi iste ğiyle1 el-Mebsüt, III. 572 Bter6101-Felfib, s. 3633 el-Mebs6t, III. 98


Cüz': 2, Sure: 2 185zevk aldığı duman ı içine çekmek orucu bozar. Bundan keffaret de gerekir.Sigara içmek orucu bozar, keffâreti gerekli k ılar.'Zorla yemek yedirilen veya bir şey içirilen kimsenin orucu bozulur,fakat bu adama yaln ız kazâ laz ım gelir.Uyuyan kimsenin bo ğazına su dökülse Hanefi imamlarm ın ço ğunluğunagöre orucu bozulur. Fakat İmam Züfer'e ve İmam Şafirye görebozzulmaz. Çünkü bu kimse, unutarak orucunu yiyenden daha mazurdur.Unutarak yiyenin, hiç de ğilse yemede bir ihtiyar], iradesi vard ır.Halbuki uykuda kendisine, bir şey yedirilen kimsenin hiç iradesi yoktur.Bu konuda Hanefi İmamı olan İmam Züfer'in ve Şafii'nin görü şü terciheşayand ır.Oruçlunun misvak kullanmas ı da orucuna zarar vermez. Misvakağzı temizler. Ağza su vermek nas ıl mekruh de ğilse, misvak kullanmakda mekruh de ğil, bilakis sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v.) oruçlu ikende misvak kullanm ıştır. Misvakin kuru ve ya ş olmas ında bir sak ıncabulunmadığı gibi, su ile ıslatılmasında da bir sak ınca yoktur.' Bunagöre dişleri fırça ile temizlemek de caizdir. Ancak ihtiyaten macun kullanmamandır.Oruçlu abdestte a ğz ına su verirken su bo ğazına kaçsa, oruçlu olduğunubiliyorsa Hanefilere göre orucu bozulur. E ğer oruçlu oldu ğunuhatırlamıyorsa orucu bozulmaz. Bu, unutarak su içen kimse gibi olur.İmam Şafirye göre a ğzına su verirken kendi iste ği dışında midesine sukaçmas ı, hiçbir suretle orucu bozmaz. Ona göre bu adam, unutarakyiyen kimseden daha mazurdur. İmam Mü Peyğamberimizin: " Ümmetimdenhat4, ve, unutma ve zor kar şısında yaptıkları şeyler affedilmi ştir"meâlindeki hadisi, delil getirmektedir. İbn Ebi Leylâ'ya göre abdestifarz ise orucu bozulmaz, nafile ise bozulur.'Sak ız çiğnemek: Sakız çiğnemek orucu bozmamakla beraber mekruhtur.Ancak sak ız ın orucu bozmamas ı için ıslanmış, yumuşamış tabiisakız olmas ı gerekir. Bugünkü şekerli, naneli çikletleri çi ğnemek orucubozar. Sakızı çiğnerken da ğılan eczas ı mideye giderse orucu bozar. 4ı maddeden armm ış, bitkiden elde edilmi ş, yumuşa- Her türlü yabanctılmış, çiğn.erken hiçbir suretle da ğıhp kendisinden mideye bir şeylergitmeyen sak ızı çiğnemek, orucu bozmaz. Fakat mekruhtur, yani orucun cevab ını azalt ır.1 el-Ibtiyg'ır, oruç kısmı.2 e1-Mehs14, III. 993 Ayni eser, III. 66-674 Aynı eser, III. 100; el-Ibtiytır, I. 134


186 Bakara SuresiY ıkanrnak denize girmek :Burundan ve a ğızdan dimağa veya mideye su kaç ırmamak şartiyleyıkanmak orucu bozmaz. Y ıkan.an kimse, suyun so ğukluğunu ciğerind(hissetmi§ olsa da orucuna zarar gelmez.' Yaln ız İmamı A'zam (r.a.),serinlemek için suya girmeyi ve ya ş elbiseye "sarılmayı mekruh saymıştır.İmama göre bunun oruç boz makla bir ilgisi yoktur. Ancak ISu hareket,ibadetten usanma belirtisidir. Bundan dolay ı mekruhtur.Fakat Ebu Yusuf'a göre y ıkanmak, ya ş elbiseye sar ılmak mekruhdeğildir. Bu hareket usanç belirtisi de ğil, ibadete yard ım etmektir..Hz. Peygamber (s.a.v.), oruçlu iken susuzlu ğunu, yahut hararetini gidermekiçin ba şına su dökmü ştür. İbn Ömer (r.a.) ise elbisesini ıslat ıpvücuduna sararm ış .Demek ki denize veya nehire girip y ıkanmak orucu bozmaz. Ancakburun veya bo ğazdan dimağa, yahut mideye su kaçmamak şartiyle.Kulağa su kaçmas ı, oruca zarar vermez. Burundan ve a ğızdan genize veyamideye su kaçarsa oruç bozulur. Hele yüz erken yüzde doksan denecekkadar büyük bir ihtimalle genze veya mideye su kaçar, böylece de oruçbozulur. Talıtâvi, kulağa su kaçmasm ın, orucu bozup bozmayaca ğıhakkında iki görüş olduğunu söylüyor. Fakat do ğru olan görü şe görekulağa su girmesi, orucu bozmaz. Ancak Tal ıtâvrnin dedi ği gibi ihtiyatengündüzün denize ve ırmağa girmekten kaç ınmak, suya girince desu kaçmamas ı için kulağı suya doğru e ğmek lâz ımdır.2İşte denize girenlerin, bunu göz önünde bulundurmalar ı, yüzmeden,ba şlarını suya sokmadan durmalar ı gerekir. Şayet yüzerler, yahutbaşlarını suya dald ır ırlarsa burun veya kulaklarmdan genizlerine veyamidelerine su kaçt ı mı oruçlar ı bozulur. lbadetlerine yaz ık ederler.Bu suretle bozulan oruç için yaln ız kazâ Umm gelir. Çünkü derizsuyu, vücudun ho şlanaca ğı bir g ıda de ğildir. Bilikis bu suyun boğaza,genze kaçmas ından vücut tiksinir, rahats ız olur. Bundan ötürü denizsuyunun mideye gitmesinden sadece kazâ lâz ım gelir.s1_4 I j..J-X:; ı1 s. 3612 Tabtâvi, s. 362rJI" A ° • A RIS ^ l^ _J r_lâpd`I• .9- L): Jn A) -451,..1;;;( ı.


Cüz': 2, Sure: 2 187188- Mallarınızt bat ıl (sebepler) ile yemeyin ; bile bile insanlar ınmallarından bir kısm ını günah bir biçimde yemeniz için onlar ı hakimler(inönün)e atmay ın.Tefsir:188 nci ayet, ba şl ıca iki hüküm ta şımaktad ır: mallar ın bat ıl ileyenilmesi ve hakimlerin önüne at ılmamas ı .A- Batıl: Ortadan kalkan, bo şa çıkan, ash olmayan anlam ınad ır.Mal ı batıl ile yemek, iki şekilde olur: Biri, mal ı sahibinden zuliim, hırsıal ık, gasp ve sair suretlerle almak; di ğeri kumar gibi şeriatm yasakladığıişler yaparak kazanmak suretiyledir. Bu tür yemelerin hepsibat ıl ile yemenin anlam ı içine girer.Yüce Allah, mallar ı bat ıl şekilde yemevi defaatla yasaklamaktdır:"Ey inananlar, mallarınız ı aranızda batı l (sebepler) ile yemeyin,ancak rızanızla yaptığınız ticaret hariç.'”, "Yetimlerin mallarını zulümile yiyenler, kar ınlarına sadece ateş doldurmaktadırlar."2Bu âyetlerle haram k ılınan i ş, sadece yemek de ğildir, haks ız olarakyap ılan bütün tasarruflar haram k ılınmaktad ır. Maldan gözetilen as ılgaye yemek oldu ğu için yüce Allah "yemeyin" diyor. Mal ını harcayanahalk aras ında "mal ını yedi" denir. Halbuki adam mal ın ı yaln ız yememi ş ,satmış, elbise almış, otelde yatmış, fuzuli yerlere vermi ş vs. şekilde kullanmıştır.Ama bunlar ın hepsi için "yedi" deyim: kullan ılır. İşte ayetteki"mallar ının bat ıl ile yemeyin" tabiri de "mallar ının bat ıl şekildekullanmay ın" demektir.Fahru'd-din Raznıin tasnifine göre mallar madenlerden, bitL ilerdeiive hayvanlardan olu şur. Bunlar ın ya bizzat kendileri haramd ırveya kendileri asl ında helal, fakat kazan ılmaları yönünden haram olurlar:1) Hayat ı, s ıhhati ve akl ı gidermeyen madenler, bitkiler helaldiy.Fakat zehir gibi hayat ı gideren veya sa ğl ığa zarar veren madenler vebitkiler haramd ır. Hayvanlar ın da yenilmesi helal ve haram olanlar ıvard ır. Yenilen hayvanlar ın helal olmas ı için şeriate uygun biçimdekesilmeleri veya avlanmalari gerekir.2) Mallar, ya insan ın iste ğiyle veya iste ği dışında elde edilir. İnsanın iste ğiyle elde etti ği mal da ya bir ba şkas ının elinden veya sahipsiz1 Nisâ, suresi: 292 Nisâ, Suresi: 10


188 Bakara Suresibir yerden al ınır Birinin elinden alınan mallar, ya adam ın rr,asiyle veyazorla alın ır. Sahibinin elinden almanlar ya bir kar şılık verilerek al ınır,ticaret gibi. Veya kar şılıksız al ın ır, hibe, vasiyyet gibi. Zorla ahnanlarda ya mülkiyet hakk ının düşmesinden ötürü al ınır, sava ş ganimetlerigibi. Yahut zcrla almay ı gerektiren bir durum has ıl olmasından ötürüalınır: Zekât vermeyenden zorla zekat ın alınmas ı, çoluk çocu ğunu beslemeyen,onlara nafaka vermeyen kimseden zorla nafakan ın alınması gibi.a) İmdi herhangi bir malikten ahnmayan mallar: madenler, mevâtarazi, da ğdaki odun, nehir sular ı helâldir. Ancak bunlar, mal ve candokunulmazl ığı bulunan bir insana aidolmamak şartiyle.b) Hürmeti, yani mal ve can dokunulmazl ığı bulunmayan muharibkafirlerden al ınan ganimet mallar ı müslümanlara helâldir. Fakatmüslümanların, bu mallar ı eman ve ahid sahibi bulunan bir kâfirdenalmamaları ve aldıklar ı ganimetin be şte birini ç ıkardıktan sonra haksahipleri aras ında adaletle payla ştırmaları lazımdır.e) Zekât vermeyen veya üzerine geçindirmesi vacibolanlarm nafakasını vermekten kaç ınan kimseden al ınmas ı gereken miktardaki mali,zorla almak da helâldir.d) Bir kar şılık mukabilinde ve r ız a ile alınan mallar, icap ve kabulşart ına uyulmak suretiyle helâldir.e) R ıza ile fakat kar şılıksız alınan hibe, vasiyyet VE sadaka da helâldir.Ancak şartlara uyulmas ı, vasiyyetin varisi veya ba şkalarını zararasokmamas ı 115.1md ır.f) Miras gibi insan ın iradesi d ışında has ıl olan mallar da helâldir.Yaln ız miras b ırakan ın, bu malı helal yollarla kazanm ış olması ve borcununverilmesi, vasiyyetinin yerine getirilmesi, miras ır varisler arasındaadaletle bölü ştürülmesi, miras içinde bulunan zekât ve keffaretinçıkarılıp verilmesi laz ımd ır.İşte bu alt ı maddede say ılan mallar helâldir, bunun d ışında kalanlarharamd ır. İnsan, paras ını içki gibi haram şeylere vermek suretiylehelal malını haram yap ıp yemi ş olur.'B-- "Malları hakimlerin önüne atmay ın" ifadesi, iki anlama gelir:1) Malın, ba şkas ına aidolduğunu bildiğiniz halde kendinize mal etmekiçin onu mahkemelere götürm3yin, davalara dü şmeyin. 2) Ba şkalarınaait malı yiyebilmek için mallarm ızı hakimlere rüşvet vermeyin.1 Meftıtâtıucl-ğayb, II. 207-209


Cüz': 2, Sure: 2 189Ayetin sonunda bilerek kayd ı vardır. Yani haks ız olduğunuzu bi ıebile bu i şi yapmayın. Kendi haks ızlıgını, karşı tarafın haklılığını bildiğihalde davayı lehine çevirebilmek için hakimlere dil dökmek, avukatlartutmak, hele rü şvet vermek İslam ile bağda şmayan bir harekettir.Baz ı insanlar dillidir, güzel konu şur, haksız oldukları halde kurnazcasözleriyle mahkemeyi lehlerine çevirebilirler. Para vererek tuttuklar ıavukatlar da mahkemeyi e tkilerler. Baz ı insanlar da haklar ını savunmaktanâcizdirler. Kendilerini savunacak bilgileri, avukat tutacak parala.1olmadığından davay ı kaybedebilirler. Bu durumda davay ı kazanan haksız insan, as ıl kaybeden.in kendisi olduğunu un.utmamal ıdır. Hz. Peyğamber(s.a.v.) buyurmu ştur ki: "Bana gelip davalaşıyorsuntız. Birinizdiğerinden daha güzel konuşup deıvas ını daha güzel savunabilir. Ben deonun söylediğine göre lehinde hüküm verebilirim. Her kime karde şininhakk ından bir şey hükmetmi şsem bilsin ki onun için ate şten bir parça biçmişimdir. Onu almasın."'Taberi, Katade'nin şu tefsirini naklediyor: "Ey insan o ğlu, bil kihakimin hükmü, sana haram olan bir şeyi helal klima?, bat ıl olan ı hakyapmaz. Hakim, gördü ğüne ve şahidlerin şahidli ğine göre hüküm verir.Hakim de insandır, yamlabilir. Kim haks ız olduğu halde lehine hükümverilirse bilsin ki o dava bitmemi ştir. Allah kıyamet gününde o iki davacıyıtoplayacak, haks ız ın aleyhine, hakl ının lehine hüküm verecektir.Haksızdan, lehine hükmedilen şeyi alıp haklıya verecektir." 2Hakimlik, a ğır bir meslektir. Hakimlerin titiz davranmalar ı gerekir.Allah, Mil hakimi kıyamet gününde kendi gölgesi alt ında bulunduracaktır. Bununla beraber Mil hakimin dahi hesab ı güçtür. Hz.Peyğamber, bir hadislerinde: "K ıyamet gününde Mil hakim ça ğırılır,öyle çetin bir hesapla karşılaşır ki ke şke ömründe hiç iki ki şi arasındahüküm vermemi ş olsaydı diye temenni eder." 3Ebu Zerri Ğitari, Hz. Peyğamber'den, kendisini bir yere âmil (hakimve vali) tayin etmesini ister. Hz. Pey ğamber, omuzuna vurarakder ki: "Sen zay ıfs ın, (bu i şin üstesinden gelemezsin). Bu bir emanettir.K ıyamet gününde (insana) utanç ve pi şmanlık getirir. Ancak hakkiyleyapan, görevini hiyikiyle yerine getiren müstesna." 41 İbn Ijanbel, Musned, VI, 203, 290, 307.2 Câmicul-beyân, II. 1073 İbn Ijanbel, Musned, VI, 157; İbn Ijibbân; et-Tar ğib, III, 1574 BulAri, Men4ibu'l-Ensâr, 8; Müslim, trnket, 16, 48; Nesâ'l, R.ud'at, 4; İbn Ijanbel,351, 352


00 13akara SuresiBu sorumlulu ğundan dolay ı imanı Ebu Hanife, halifenin ısrar ına,hatta i şkencesine ra ğmen ömrü boyunca kad ılığı kabul etmemi ştir.Mahkemeye rü şvet girerse adalet mekanizmas ı bozulur. Rüşvet,haks ız iken hak sahibi olmak için hakime veya ilgili memura Mal vepara vermektir. Bu surette, uzak 'Olan hüküm. kendisine yakla şır. Allah'ave ahirete inanan ki şi, toplum düzeninin bozulmas ına sebebolanböyle alçak bir harekete tevessül etmez. Peygamberimiz, rü şvet alanada, verene de lanet etmi ştir.'Rüşvet haklar ın yenmesine, i şlerin sürüncemede kalmas ına sebebolur.Bir kere bu hastal ık yayıldı mı artık rüşvetsiz i ş yaptırılamaz,olur. Bu toplum Allah' ın cezas ına müstahak bir hale gelir. Amr ibnel-As' ın rivayet etti ği bir hadiste Hz. Peygamber: "Tefeciliğin ortayaçıkt ığı bir toplum, k ıtlık ile cezaland ırılır ; rüşvetin zuhur etti ği bir toplumda korku ile (dü şman sald ırısı ile) eezalandırılır." demi ştir?Rüşvet, toplumun üzerine çöken bir kâbustur, toplumu korkunçbir karanlığa boğar. Haklar ı yenen mazlümlarm ah" yerde kalmaz.Allah'a ç ıkar ve azap haline dönüp zalimi yakar. Hz. Peygamber (s.a.v.)Muaz ibn Cebel'i vali olarak Yemen'e gönderirken ona demi ştir ki:"Mazliimun duüs ından sakın. • Çünkü onun duâsiyle Allah aras ındaperde yoktur."'Karakteri sa ğlam, kalbi iman dolu hakimler, yöneticiler davayabakarken k ılı kırk yararlar. Yarat ıkları memnun etmek için Yaratank ızd ıracak davran ışlardan sakm ırlar. Kimsenin hakk ın ı bilerek veyabilmeyerek çi ğnememek için çok titiz davran ırlar. Böyle adil kimse/er,kıyametteki çetin hesaptan aln ı ak ç ıkınca Allah' ın büyük ikramınamazhar olurlar. Fakat haktan sapanlar, "Allah' ın azabı şiddetlidir 1"ilahi uyar ıyı hatırlamalıdırlar.o 5C:JJcs--:L >-° cJ111_9 _72_1 j 1 4:„. 1 9 ., I igA4 )1 Bkz. Bubari, Abküln, 9; Ebû Dâvûd, Aktliye, 4; Ibn Mke, Abküm, 2; Ibn Hanbel, II,164, 190, 194,. V, 2792 Ibn Danbel, Musned, IV, 2053 Bubüri, Zekât, 63; Müslim, Intân, 29; Ebil Dâvnd, Zekât, 5; Nesâ'i, Zekât, 1, 46; Tirndhi,Bin., 68; Ibn Mâce, Zekât, 1: Muvatta', Da`vetu'l-Mazlûn ı, 1; /bn Manbel, I, 233.


Cüz': 2, Sure: 191189- Sana doğan aylardan soruyorlar. De ki : "Onlar, insanlar vehac için vakit ölçüleridir." Evlere arkalarından girmek iyilik de ğildir.iyilik, (Allah' ın yasaklarından kaçın ıp adibından) korunan'ındir. Evlere kap ılarından girin ve Allah'tan korkan ki başarıya erişesiniz.Tefsir:189— El-ehilleh : hilâlin çoğuludur. Yeni doğan aya hilâl denir. Ay,ilk iki gecede hilâl ad ını al ır. Sonra büyür, kamer olur. Ebul-Haysem'inifadesine göre ay ın sonundaki iki gecede de ay'a yine, hilâl denir.Menfilıit : vakit anlamına gekn ıniUtın çoğuludur. Vakit herhangibir işin yap ılacağı zamandır. Mikiıt, zaman anlam ına gelirse de bazanmekân anlam ı da verir. Hacca d ışarıdan gelenlerin, ihrama girmek zorundaolduklar ı yerlere miküt denir.Ayette iki şık vard ır: Hilâl hakkındaki soruya cevap ve bir de Araplarınbir gelene ği hakkındaki hüküm.1) Rivayete göre ensâr'dan Muâz ibn Cebel ve Sagebe ibn Ğanem,gelip: "Ya Resulâllah, demi şler, neden ay önce ince bir ip gibi görünüyorda sonra büyüyor, içi doluyor, düzeliyor ve sonra tekrar eksilmeğebaşlıyor, giderek eski halini al ıyor? Güne ş gibi bir halde kalm ı-yor?" Başka bir rivayete göre de buna benzer bir soruyu yahudilersormuşlar, i şte bu sorulara cevap olarak âyetin birinci şıkkı inmiştir.°Âyet, ay ın bu görünü şünün, insanlar aç ıs ından hikmetini izah etmi ş,fakat bunun olu ş nedeninden söz etmemi ştir. Çünkü insanlar ı ilk alâkadareden şey, ayın neden böyle olduğu değil, niçin böyle olduğudur.Neden böyle olduğu meselesi, yarat ıliş kanununa aittir ve soruyu soraninsanlar için bunun önemi ikinci derecede kahr. Demek ki ay ın böylegörünmesi, insanlar ın, vakitleri tayin etmeleri ve hac zaman ını bilmeleriiçindir. Gerçekten ay ın bu görüntüsünden günler, haftalar; aylarhesaplanmış, namaz vakitleri, iddet süreleri ve daha ba şka birçok dinive dünyevi meseleler, ay ın görüntüsüne göre tesbit edilmi ştir. Ayınböyle görünmesinin bir hikmeti, insanlar ın vakti ve hac zaman ını hesabetmeleridir.2) Cahiliyye halk ı aras ında bir gelenek vard ı. ihrama girdiklerizaman hiçbir gölgelik altında bulunmamağa özenirler, bir a ğac ın altındaoturmaz, evlerine veya çad ırlarma girinezlerdi. Şayet zarfın bir ihtiyaçları için evlerine, yahut çad ırlarma girmek zorunda kahrlarsa ka-1 Mut, Mefiltilmq- ğayb, IT, 141


192 Bakara Suresip ıdan girmezler, evlerinin veya çad ırlarmın ardından açt ıkları bir deliktengirerler, yahut bir merdiven kurup bacaya ç ıkar, oradan evin bahçesineinerler, bu yapt ıkları i şi bir (iyilik) sayarlard ı.' İşte âyetin ikincişıkk ı da bu hareketin bir iyilik olmad ığını, dindarlığın böyle şekillerle,ters yollardan eve girip ç ıkmakla de ğil, takvâ ile, gönülden Allah'a ba ğ-l ılık ile olaca ğını belirtmektedir. Nitekim Hadis-i Şerifte de: "Allah,sizin şekillerinize ve mallar ınıza bakmaz, fakat sizin kalblerinize ve amellerinizebakar." 2 buyurulmu ştur.Eve kap ıdan veya bacadan girmenin, insan ruhu üzerinde ne etkisiolabilir ki? İnsan ruhunu ar ıt ıp Allah'a yakla ştıracak olan birr (iyilik),böyle budalaca merasimler, yok yere nefse eziyet çektirmeler de ğil,kalbe yerle ştirilen Allah sevgisidir, Hakk'a ba ğlıhktırAyetin, önce birinci şıkk ının, sonra ikinci şıkkının indiği hakkındarivay etler vard ır. Fakat herhalde bu iki konu hakk ında Allah' ın Resulünemuhtelif zamanlarda veya ayn ı zamanda sorular sorulmu ş vebunun üzerine inen âyet, iki meseleyi de birden cevapland ırmıştır. Ayetintümünün birden indiği kuvvetle muhtemeldir, çünkü âyetin lâfz ındabir bütünlük ve âhenk birli ği vardır.• 0 9 0 O 9 9 9 0 ı 9 t ••••,11r..gb I jO 9 .9 9z _, — e ,4 o 0. ı ı9, 0 o O 9 .9 0 'tI • I1 CLJ 1.° 1 ..X °« . P ° j'Jh(.9 _„`‘T)• 1 Ci G o .U4 'r) Spoil..., 4°_,:lpc1 Aynı eser, II, 1442 Müslim ve IbnMâce rivayet etmi ştir, sahihtir. 11,277


Cüz': 2, Sure: 2 193ı l_2_;z:;1, O '\ t)„..:2....:i-,ı ',. "Lb ı - j1 1 .1-o-1:Pf :, -L■A 1 1-.Z!7 1 , c;-


194 Bakara Suresigöre müslümanlar ın da O'nun kullar ına merhamet etmeleri, onlar ın suçlarınıba ğışlamalar ı gerekir.Müfessirler, bu âyetlerin ini ş sebebi hakk ında muhtelif rivayetlerkaydetmi şlerdir. Bu rivayetlerden baz ısına göre 'ayetler, Hudeybiye"deinmi ştir. Orada Hz. Peygamber sava şmamay ı emretmi şti. Fakat dü şmantarafından bir sald ırı girişimi olunca bu âyetler indi. Bir rivayete göre buâyetler, müslüm.anlardan birinin Haram ay ında bir kâfiri öldürmesi münasebetiyleinmi ştir. Bir rivayete göre de Hz. Pey ğamber(s.a.v.), Mekke'-de müslümanlara, kâfirlerin eziyetlerine sabretmelerini, kar şılık vermemeleriniemrederdi. Hicretten sonra müslümanlar, kâfirlere kar şısava şmak üzere Hz. Pey ğamber'den izin istediler. İşte onlara ilk sava şemrini vermek üzere bu âyetler indi.'Birinci rivayet zay ıftır. Çünkü Hudeybiye olay ı, hicTetin alt ıncıyılında olmu ş, ve Feth Suresinde anlat ılmıştır. Onun hakk ında inmişolan âyetlerin buraya konmas ı hikmete uygun de ğildir.İkinci rivayete gelince bu rivayet biraz sonra gelece ği ürze haramayında vukubulan sava şı anlatan ayetin tefsirinde de nakledilmi ştir.Üçüncü rivayet daha çok tercihe uygundur. Bu âyetler, sald ırganlarakar şı sava şmak üzre müslümanlara ilk izni vermektedir. islammcihad prensiplerini içermektedir. islâm ın cihad prensiplerini şöyle özetleyebiliriz:1) Saldırgan dü şmanlara kar şı sava şmak, müslümanlar üzerinefarzd ır. Saldırmayanlarla sava şılmaz. •2) Düşman teslim olma, barış veya andla şma suretiyle sava şa sonverirse müslümanlar ın da sava şı bırakmalar ı farz olur.3) Hangi şartlarda olursa olsun, dü şmanın saldırısına kar şılık vermek,müslümanlar ın hakkıdır. Ancak onlar ın yaptığından fazlas ın ıyapmak do ğru de ğildir.4) Her hal-ü kârda sava şa haz ırlıkl ı ve uyan ık bulunmak, bununiçin gerekli harcamalar ı yapmak farzd ır.5) Müslümanları dinlerinden döndürme ğe, onlara eziyet etme ğeçalışmak, islâmın serbestçe anlat ılmasm.a engel olmak gibi durumlar,savaşı gerektiren sebeplerdir. Vicdanlardan bask ının kalkmas ı ve Allah'ın dininin hakim olmas ı için bunları yapanlara kar şı sava şıhr.Bu prensipler, 'çok adil prensiplerdir. Bütün bunlar gösterir kiİslamda zorlama yoktur. İslamda cihad, ba şkalarını zorla dine sokmak1 et-Tefsiru'l-hadis VII, 294-295


Cüz': 2, Sure: 2 195amac ım ta şımaz. Vicdanlar ı hürriyete kavu şturmak, tevacüzü önlemek,2.ulmü ve bask ıyı ortadan kald ırmak için cihad yap ılır. İslam, haks ızyere sald ırmay ı menetmi ş, vicdanlara bask ı yapmayı yasaklamıştır.Müfessirler, tabillerden birine atfen ": Sizinle savaşanlar"cümlesindeki " nin sava şabilen kimseleri kasdetti ğinirivayet ederler. Kad ınlar, ihtiyarlar, çocuklar ve rahipler bu hükümdenmüstesnadır. Onlara sald ırılmaz. İbn Abbas' ın, bu istisnaya bar ışisteyerek sava ştan vazgeçenleri de katt ığı rivayet edilir. Zaten ayet,sava şamayan bütün insanlara şamildir. Sava şmaktan âciz, yahut müslümanlarlabar ış yapmak isteyen kimselerle sava şılmaz. Nisa Suresinin90 nc ı ayeti de bu hükmü destekliyor: "Ancak andlaşma bulunan birtopluma s ığınanlar, yahut ne sizinle ne de kendi toplumlariyle savaşmak(isternediklerin)den yürekleri s ık ılarak size gelenler hariç. Allah dileseydionları sizin başınıza musallat ederdi, sizinle savaşırlardı. ,0 halde onlar,sizden uzak dururlar, sizinle savaşmazlar ve sizinle barış içinde yaşamakisterlerse Allah size, onlara saldırmak için bir yol vermemi ştir."Baz ı miifessirler, .193 ncü âyetteki "fitne" kelimesini şirk diye tefsiretmi şler ve âyetten "şirk kalk ıncaya kadar müşriklerle savaşılması"gere ğini çıkarmışlardır. Ayet böyle bir anlam ta şımaz. Bir önceki ayettesava ştan el çekenlerle sava şılmayaca ğı açıklandığına göre mü şrik deolsalar, sava ştan el çekip bar ış isteyenlere kar şı sava şa devam edilmez.Yani dü şmanlar müslüman oluncaya kadar sava ş sürdürülmez. NitekimHz. Peygamber (s.a.v.), ilk önce kendileri müslümanlara sald ırmış bulunanbaz ı müşriklerle bar ış yapmıştır. Biraz önce kaydetti ğimiz NisaSuresinin 90 nc ı ayeti bunu belirtti ği gibi Teybe Suresinin 4 ncü ayetide buna delildir: "Ancak andlaşma , yaptığınız mü şriklerden, (şartlarauyan, andla şma şartlarından) hiçbir şeyi size eksik b ırakmayan ve sizekarşı hiç kimseye arka ç ıkmayanların andlaşmalartnı, kendilerine tanıdığınızsüre sonuna kadar tamamlayan.." Aynı Surenin yedinci ayeti de buhükmü getirmi ştir: "Ancak Mescid-i Haram'da andlaşma yaptığınızmü şrikler hariç. Onlar size dürüst davrandıkça siz de onlara dürüst davranan..."Bilindiği üzre Hudeybiye andla şması da müslümanlar ın düşmanıolan Kurey ş müşrikleriyle yap ılmıştır.Ayetteki fitne kelimesi, müslümanlar aras ında bozgunculuk, vicdanlarüzerinde bask ı yapmayı, insanlar ın hürriyetini kısmayı kasdetmektedir.İşte Allah' ın dinine davet hususunda müslümanlara engelolan, yani insanlar ın hürriyetini kısıtlayan insanlara kar şı sava şmakfarzdır. Yoksa zorla insanlar ı dine sokmak için sava şmak emredilmedi ğigibi, böyle bir davran ış haks ız sald ırı kabul edilmi ş ve 190 ncı ayetin,


196 Bakara Suresi'ke2a "Dinde zorlama yoktur" meâlindeki 256 nc ı ayetin hükmiyle yasaklanmıştır.Eefal suresinin • "Fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah ın oluncayakadar onlarla savaşın! Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki Allah, neyapt ıklarını görmektedir."' Meâlindeki ayeti, Bedir vak'as ından sonra inmiştir.Bundan sonra müslümanlarla mü şrikler aras ında hicretin alt ınc ıyıl ına kadar çok sava şlar olmu ş, nihayet alt ıncı hicret y ılında Hz. Peygamber(s.a.v.), mü şriklerle barış yapmak suretiyle iki taraf aras ındakisava ş durumu sona ermi ştir. E ğer bu ayetler, mü şrikler müslüman oluncayakadar onlarla sava şmayı emretmi ş olsaydı, onlarla sava şın sürdürülmesive onlarla bar ış, yap ılmamas ı gerekirdi.Kaldı ki fitne kelimesi, Kur'ân- ı Kerim'de birkaç yerde muhtelifanlamlarda kullan ılmıştır. Bunların hiçbiri açıkça şirk anlamına gelmez.Bürfıc Suresinin 10 ncu Ayetinde ve Nahl Suresinin 110 ncu âyetinclemüslümanlara zorla dinlerinden döndürme ğe çalışmak anlamındakullanılır Bakara Suresinin "Fitne, kutilden şiddetlidir"2 âyetindekifitne kelimesi de bu anlamdad ır. Yani müslamanlan zorla dinlerindendöndürme ğe çalışmak, adam öldürmekten daha kötüdür. demektir.Müfessirler, buradaki ayetlerin, Tevbe Suresinde sava şı emredenşu âyetlerle meshedilmi ş olduğunu söylerler: "Haram ayları ç ık ınca(Allah'a) ortak koşanları nerede bulursaruz öldürün ; onları yakalayan,hapsedin ve her gözetleme yerinde otur(up) onlar ı bekleyin. Eğer teybe ederler,namazı k ılarlar, zekatı verirlerse yollarını serbest bırakın. Çünkü Allahbağışlayan, esirgeyendir.." "Eğer teybe ederler, namazı k ılarlar vezektıtt verirlerse dinde sizin karde şlerinizdirler..."4 Bu ayetler, Hz. Peyğamber'leandla şma yap ıp sonradan sözlerinden dönenler hakk ındadır,genel değildir.""Allah'a ortak ko şanlar nasıl sizinle topyekün sava şıyorlarsa siz deonlarla topyekün savaşın..." 5 ayeti de yine müslümanlara sald ırmış bulunanmüşriklere kar şı bir misilleme hareketi tayin etmektedir. BunakarOık• "Allah sizi, din hakk ında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlartn ızdançıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adâletli davranmaktanmenetmez. Çünkü Allah, adalet yapanlar ı sever.." 6 ayeti de müslüman-1 Enfal Suresi: 392 Ayet: 1193 Teybe Suresi: 54 Tevbe Suresi: 115 Teybe Suresi: 366 Milmtehine Suresi: 8


Cüz': 2, Sure: 2 197larla barış içinde ya şamak isteyen mü şriklere kar şı barış içinde ya şamayı, onlara iyi davranmay ı tavsiye etmektedir.'Nitekim Hz. Pey ğamberi'n şu hadisi de İslamda hiç kimsenin zorladine sokulmayaca ğnu gösterir: "Hz. Peygamber (s.a.v) bir ordu veyaseriyye gönderdiği zaman başına geçirdiği kumandana ve yan ındaki müslümanlaraAllah'tan korkmaya tavsiye ettikten sonra kumandana şöylederdi : Allah'ın adiyle gaza), a çık ıntz, inkür edenlerle sava şınız,gazâ ediniz, hiyanet etmeyiniz, ganimet mal ını çalmayınız, andi bozmayınız, kulak burun kesmeyiniz, çocuk öldürmeyiniz. Mü şrik olan düşınatanlakarşılaştığın zaman onları üç şeyden birine davet et, hangisini kabulederlerse sen de kabul et, onlardan elini çek : Onları İslama davet et. Kabulederlerse sen de onların müslümanl ıgını kabul et ve onlardan elini çek veonları, yurtlarını bırakıp göçmenlerin yurduna gitmeğe davet et, bunu yaptıklarıtakdirde göçmenlere uygulanan hükümlerin kendilerine de uygulanacağınısöyle. Bunu kabul etmezlerse müslüman bedeviler gibi, olacaklannı,Allah' ın mü'minlere uygulanan hükümlerinin kendilerine de uygulanacağını,ancak müslümanlarla birlikte savaşa katılmadıkça ganiınetalamayacakların ı söyle. Bunu kabul etmezlerse onlara cizye vermeyi teklifet. Kabul ederlerse onlardan cizye al, başka bir şey yapma. Bunu da kabuletmezlerse Allah'tan yard ım dile ve onlarla savaş. Bir kale halkını ku şattıgınzaman onlar, kendilerine Allah ve Resulünün zimmetini (hayatgüvenliğini) tanımam isterlerse onlara bunu tanıma, fakat sen kendin veadamların adına onlara can güvenliği tanı. Çünkü senin ve adamlarınınverdiği garantiden cayman, Allah ve Resulünün garantisinden caymandandaha hafif olur. Onlar senden Allah'ın hükmünü kendilerine uygulan ıanıisterlerse bunu kabul etme, fakat kendi hükmünü uygula. Çünkü sen, Allah'ınonlar hakkındaki hükmünü do ğru bir biçimde uygulay ıp uygulamayacağ'ınıbilemezsin."'194 ncü âyetteki bardm, ayına gelince: Haram ayı tabiri, ilk defabu ayette kullan ılmaktadır. Haram dokunulmas ı yasak, kutsal demektir.Araplar, kentler aras ında serbestçe, güvenlik içinde gidip gelebilmekiçin dört ay ı haram (dokunulmaz, kutsal) kabul etmi şlerdi.Bunlardan üçü, ard arda gelen hac aylar ı idi: 2ilka


198 Bakara Suresibakımdan Araplara büyük yarar ı vardı. Bu aylarda ticaret canlan ıyordu.Dini ve ekonomik yararmdan ötürü Araplar, bu aylarda birbirlerinesaldırmazlar, kan dökmezlerdi. Kur'ân- ı Kerim de bu aylar ın haram ayıolduklarını kabul etmi ş, fakat ba şkalarından bir saldırıya uğradıklarıtakdirde müslümanlar ın bu aylarda dahi onlara kar şıl ık vermeleriniamretmi ştir. Çünkü müslümanların, saldırıyı cevaps ız, b ırakmalar ı,kendilerini zay ıflatır, kâfirlere de cesaret verir.Hz. Peygamber, ömre yapmak maksadiyle hicretin alt ıncı yılındaMekke'ye do ğru hareket etti. Fakat mü şrikler, onun Mekke'ye girmesineengel oldular. Çetin münaka şalardan sonra Hudeybiye Bar ış Andlaşmas ı yap ıldı. Bunun şartlar ından biri de müslümanlar ın, bu senedönüp, gelecek sene ömreye gelmeleri idi. Olay, Haram aylar ından2i'l-Ka`de'de olmuştu. Müşrikler, müslümanları geri çevirmekle övündüler.Yüce Allah da müslümanlar ı ertesi y ıl aynı Haram ayı içindeMekke'ye soktu. Onların bu ayda müslümanları Mekke'den menetmelerine,mukabil, Allah da bu ayda onlar ın Mekke'ye girmelerini sa ğladı .Ve o ayı bu ayla takas ettirdi. Ayette ayr ıca hangi zamanda olursa olsunsald ırıya cevap verilmesi emredilmi ş olmaktadır. Zaten Haram ay ındasava şma yasa ğı, islâmda kaldırdmıştır. Saldırıya misliyle kar şılıkverilmesi, umumun selâmeti ve Islâm ın şevketi için gereklidir.195 ne! âyette müslümanlara, Allah yolunda mallar ını harcamalar ı,cimrilik edip kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atmamalar ı, iyilik etmeleri,Allah' ın, iyilik edenleri sevdiği buyurulmaktad ırSavaşla ilgili âyetlefin ard ından gelen bu âyet, sava ş masraflar ın ıkarşılamak için müslümanları Allah için mal-para verme ğe te şvik etmektedir.Çünkü, sava ş, paraya dayan ır. Mali destek olmadan sava şı sürdürmekmümkün de ğildir. Sava ş masraflarm ın, müslümanlar tarafındankarşılanması gerekir. Şayet müslümanlar cimrilik eder, sava ş masraflarını karşılamazlarsa kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atm ış olurlar.Çünkü kendilerinden güçlü ordulara, yenilip peri şan olurlar.Ayetin sonunda Allah' ın, iyilik edenleri se


Cüz): 2, Sure:• 2 199"— Siz, ayeti yanl ış yorumluyorsunuz. Bu ayet biz Ensâr hakk ındainmiştir. Allah, dinini giiçlendirip, dinin yard ımcıları çoğahnca biz, kendiaramızda: "Keski art ık biz mallarımızın ba şına dönsek de onlara baksak!"dediydik de Allah bu ayeti indirdi." demi ş'.Muhakkak ki Ebu Eyyûb el-Ensâri Hazretleri, İstanbul kuşatmasındabulunan müslümanlara cesaret vermek için ayeti o şartlara uygunolarak tefsir etmi ştir. Evet ayet, müslümanlar ı infâka te şvik ediyor amabu infâkın sava ş masraflar ını kar şılamak için yap ılacak infak oldu ğu;söz geliminden anla şıl ıyor Çünkü sava ş önce cana, sonra mala dayan ır.Canlarını Allah Yoluna fedâ etmeğe hazır alan müslümanlara, mallarınıda o uğurda harcamaktan çekinmemeleri buyurulmak suretiyle konubağlanıyor,..,,a,....:zn ... Z. • , 1 • ı,:.) U Lu J. jI ..9«o•oj I jı ı ı ıi; ı e ..1 1 ..« o/ J'. .0 , .5' .. 0 o/ .Z. i ı 0 _, 0 , ...(.9... ...›. icos,.../.., . .9 ..) I >41‘...,.•J j (S 4/...3 (....r.O ... ‘ O /. 1. 10;.xi.5 oo • ." 00 oo.A (S :b 1 4...t j j_ıı ....A ;....,....#e - , ,,..,J ,, ....4°J ■9 .::.....:,...,:iN•‘)eı ı• ı•J' ı* D .... t / ../ o. * '' t ,..,:,.. ..,„_.÷..;„,t 1,...; c_.,...11 JI. • •'?I c.-> J1 r Ior3I;_.:Cpi196- Allah için hacca ve ömreyi tamamlayan. Eğer (düşman veyahastalık .gibi bir engelle) çevrilmiş olursanız (size) kolay olan kurbanı(gönderin); kurban, yerine varıncaya kadar başlarınız ı tıraş etmeyin.İçinizden hasta olan veya başından bir rahatsızl ığı bulunan (bundanötürü traş olmak zorunda kalan) kimse, oruçtan, sadakadan veya kurbandan(biriyle) fidye (versin). Güvene kavu ştuğunuz zaman haç (zamanm)akadar ömre ile faydalanmak isteyen kimse, kolay ıma gelen kurbanı (keser).Kurbanı bulamayan kimse, üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüz zaman(olmak üzre) tam on gün oruç tutar. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayanlariçindir. Allah'tan korkun ve Allah' ın cezasının çetin olduğunubilin.1. Ib ıı Kelro


200 Bakara SuresiTefsir:196 ncı ayet, birkaç hühüm içermektedir:A— Hac : Lügatte bir şeyi kasdetmek, saygı gösterilecek bir yeregitmeğe azmetmektir. şeriatte hac : özel zamanda, özel yerde birtak ımözel i şleri yapmakt ır ki bu işlerin bir kısmı rükün, bir k ısmı vacib, birkısmı hey'ettir. Rükün, yap ılmadan ihramdan ç ıkılamayacak olan fiillerdir.Vâcib, terkinden ötürü kurban laz ım gelen işlerdir. Hey'et iseterk edene kurban gerekmeyen güzel hareketlerdir.Haccın rükünleri : Hanefilere göre ikidir: Arafat'ta durmak, Kabe'yitavaf etmek. Di ğer üç mezhebe göre hacdır rükünleri dörttür:Ihrama girmek, ziyaret tavafı yapmak, Safâ ile Merve aras ında ko şmak,Arafat'ta durmak.Haccın vâcibleri :Milana veya daha önce ihrama girmek, Arafattakivakfeyi güne ş batıncaya kadar sürdürmek, Müzd£life'de bir miktardurmak, Safâ ile Merve aras ında ko şmak, Mina'da ta şları atmak,ziyaret tavafını bayramın bir, iki veya üçüncü gününde yapmak, vedâtavafmı yapmak, Tavafa Hacer-i Esved taraf ından ba şlamak ve Kâbe'yisola alarak sağa doğru yürümek, ta şları attıktan sonra kurban kesmekve tıraş olmak...Bunların dışında kalan hac filleri sünnettir.B — (Ömre de lügatte ziyaret demektir. Şer'an: ıhram, tavaf,sa'y, tra ş veya saçlar ı kısaltmaktan ibaret olan özel bir Ka'be ziyantidir.comre'nin şartı: ihrama girmek; rükünleri: tavaf ve sa'yetmek;vacibi: tra ş olmak veya saçlar ı kısaltmakt ır. `Ömre de küçük bir hacd ır.Ancak hac belli zamanda yap ılır, (ömre her zaman yap ılabilir. Hanefilereve Malikilere göre `ömre nafiledir, Şafülere ve Hanbelilere görefarzdır.Hac zamanmda ömresiz olarak tek ba şına yap ılan hacca ifrad hacc ıdenir. Hac zamanında ınikatta, `ömre yapmak niyyetiyle ihrama girerekcömreyi yaptıktan sonra ihramdan ç ıkıp bir Mekkeli gibi kalmak, sonrahac günlerinde yeniden ihrama girmek suretiyle yap ılan hac, ternettuchaccıdır. Mikatta hem 'ömre hem de hac niyetiyle ihrama girip öncecömreyi, sonra ihramdan ç ıkmadan haccx yapma ğa da kıran hatt ı denir.Ebu Hanife'ye göre hacc ın efdali önce k ıran, sonra ifrad, sonra temettucdür.Fakat şafil'ye göre efdal olan önce ifrâd, sonra temettuc, sonrak ıran haccıdır.


Cüz': 2, Sure: 2 201C — "Hac ve ömreyi tamamlay ın" ifadesinin anlam ı üzerindebirkaç tefsir ileri sürülmü ştür: Bunlar ı tamamlamak, farz ıiıı, vacibinieksiksiz, tam anlamiyle yerine getirmek; ba şka bir amaçla de ğil, sırfbunları yapmak gayesiyle yola ç ıkmak; bunlar ı yapmak için helal vetemiz mal harcamak vs. Bir görü şe göre buradaki "tamaınlay ın" sözüyarım kalanı tamamlayan demek de ğil, "edâ edin" demektir.'Bu ayet Hudeybiye olay ı üzerine inmi ştir. Müslümanlar, hicretinaltınc ı yılında ömre yapmak maksadiyle yola ç ıkmışlar, fakat Hudeybiye'demü şrikler tarafından engellenmi şlerdi. İşte ayet, onlara ba şlad ıklarıhac ve ömreyi tamamlamalar ını emretmektedir. Bundan dolay ı"tamaınlayın" sözünü kendi as ıl manasında anlamak daha do ğrudur.Nitekim bundan bir y ıl sonra yap ılan ömreye cÖmretu'l-kada kazaömresi)denmi ştir.Bi!ginlerden bir k ısmına göre ayet, mutlak emir de ğildir. Hac veömreyi mutlaka emretmiyor, fakat yar ıda kalan hac ve ömreyi tamamlamayıemrediyor. Çünkü ba şlanan nafile ibâdeti tamamlamak farzd ır.Demek ki bu âyetle henüz hac, farz k ılınmamaktad ır. Bir kısım ulemâise bunu mutlak emir kabul ediyor ve böylece `ömreyi de farz say ıyorlar2Omrenin nafile oldu ğunu söyleyenlere göre hac bu âyetle de ğil:"Ona gitmek için yola gücü yeten kimseye haccetmek, insanlar üzerindeAllah'ın bir hakkıdır."' âyetiyle farz olmu ştur. Hacc ı emreden ayetlerdeömreden söz edilmemektedir. Islam ın esaslar ın ı bildiren badislerde deömre ad ı geçmez. Yaln ız nitelik bildiren ayetlerde ömre de hacla beraberzikredilmi ştir. Mesela bu ayette, ve "Safâ ile Merve Allah' ın nişau,-larındandır. Kim hacceder veya ömre yaparsa bunları tavaf etmesindekendisi için bir günah yoktur" 4 ayetiude oldu ğu gibi. İşte bundan dolayıİbn Mes' ıld, Câbir ibn Abdullah, Sa'bi ömrenin sünnet oldu ğuna kaniolmuşlar; Malik, Neha'i ve Ebu Hanife de bu görü şü benimsemi şlerdir.Taberi de bu görü ştedir. İbn Abbas, Said ibn Cübeyr ve Atâ ise ömreninde hac gibi farz oldu ğu kanaatine varm ışlar; Mü, Ahmed, Malikilerdenİbnu'l-Cehm de bu görü şü benimsemişlerdir. Kurralarda.n bir k ısmıömre kelimesini merfû okuyup müpteda yapm ışlarsa da Taberrye göre.doğrusu mansubolmas ıdır. Çünkü mansubolmas ı, ömrenin farz olduğunugöstermez. 51 Bkz. Taberi, Camicul-beyâil, II, 2092 Râzi, Meffitihul- ğayb, II, 152; Taberi, IL 208, 2123 Ali imren Suresi: 974 Bakara Suresi: 1585 Taberl, II. 211


202 Bakara Suresi -Ömrenin farz oldu ğunu söyleyenler şu hadisleri delil gösterirler:"Kimin yan ında kurbanı varsa ömre ile birlikte yaptığı hac için kurbankessin." 1 "ömre, k ıyamete kadar ha can içine dahildir."2 "Hac ve ömreiki farzd ır, hangisinden başlasdn zararı yok." 3Fakat Taberi, ömrenin farz oldu ğunu gösteren hadislerin senedlerindeçürüklük görmektedir. Ayr ıca ömrenin sünnet oldu ğunu bildirenhadisler de vard ır. Câbir ibn Abdullah' ın rivayetinde ömreninfarz olup olmad ığı hakkındaki bir soruya Hz. Peygamber: "Hayır, farzdeğil ama ömre yaparsanız sizin için iyi olur" 4 demiştir. Ebu Sâlih el-Hanefi de Hz. Peyamber'in: "Hac, cihaddır, ömre nafiledir." dedi ğinirivayet etmi ştir.Birinci görü ş sahiplerine göre ömrenin vaciboldu ğunu söyleyenhadisler sahih olsa bile bunlar, ba şlanmış olan ömreyi kasdetmektedir.Çünkü ba şlanan nafile ibadeti tamamlamak farz olur. Ayetlerde ömreninfarziyyetini gösterir bir ifade yoktur. Hadislerde ise hem farz olduğu,hem de nafile oldu ğu hakkında rivayetler vard ır. Şüpheli olan ifadelerlefarz sabit olmaz. Demek ki ömrenin farziyyetinden söz eden hadisler,ba şlanan ömreyi kasdetmektedir.D — "Eğer ihştır edilmiş olursanız size kolay olan kurban ı gönderin."İhşetr, tutmak engellemek demektir. İh şdr' ın anlamı üzerindeiki görüş ileri sürmü şlerdir: Birinci görü şe göre ih şör hastal ık, düşmanveya herhangi bir sebeple tutulmak, engellenmek; ikinci görü şe göreitışlir, sadece düşman tarafından engellenmi ş olmaktır. Hanefilere göreihrama girdikten sonra Kâ'beye kavu şmasına engel olan herhangi birnedenle geri kalana mulışar denir. Şafifiere göre yaln ız düşman tarafındanengellenmiş olan muk şardır. Her ne suretle olursa olsun gerek hac,gerek ömre için ihrama girdikten sonra Kâbe'ye varmas ı engellenmişolan insan, ihramdan ç ıkabilmek için kesilmek üzere bir hedy -gönderir.Hedy : hedye'nin ço ğuludur. Allah'a yakla şmak maksadiyle Allah'ınevine hediyye edilen kurbanlar demektir. Kurban, deve, s ığırve davar cinsinden olur. En iyisi deve, ortas ı sığır, a şağısı koyun vekeçidir. Şahsın durumu hangisine müsaitse onu keser.1 Bubüri, Hac 77, 104, Tefsiru Sure II, 35, Me ğâzi, 77; Müslim, Hac, 111, 113, 173, 190;Ebû Dâvûd, Menâsik, 23, 24; TirmiZ1, Hac, 96; Nesâ'i, Menâsik, 50, 58; Muv4ta', Hac 42.2 Müslim, Hac, 203; Ebû Davûd, Menâsik, 23, 24, 56; bn Mâce, Menâsik, 40, 84; Dürimi,Menâsik, 34, 38.3 Deylemi, Musnedu'l-Firdevs'te Câbir'den; I3âkim Zeyd ibn Sâbit'ten rivayet etmi şlerdir.Fayçlu'l-Iadir, III, 4074 Taberi, Camicu'l-beyiin, II, 212; Ilin Banbel, III, 3575 Dm Mâce, Menâsik, 44; Taberi, Ii. 212


Cüz': 2, Sure: 2 203E — "Kurban, mahilline var ıncaya kadar başlarınız ı tıraş etmeyin."Ayetteki mahill kelimesi üzerinde ihtilaf vard ır. Ebu Hanife'ye göre bukelime mekan ismidir, Safiiye göre zaman ismidir. İşte bu anlay ıştanötürü ictihad farklar ı ortaya ç ıkmışt ır. Hanefilere göre kurbanm kesilmeyeri Harem bölgesidir. Abdullah ibn Mes'ûd, İbn Abbas, Atâ, Tavus,Mücâhid, İbn Sirin, Seyri ve Malik de bu görü ştedirler. Buna göre engellenmişolan kimse, kolay ına gelen türden bir kurban al ıp kesilmeküzere Harem'e gönderir, kurban ı kesilince ihramdan ç ıkar. Fakat Safiiyegöre insan ın engellenmi ş olduğu yer, kurbanm kesilme yeridir.Nerede engellenmi ş ise orada kurban ını kesip ihramdan ç ıkar. ÇünküHz. Peyğamber (s.a.v.) Hudeybiye'de engellenmi ş ve orada kurban ır ıkesmi ştir. Hudeybiye, Harem bölgesine dahil de ğildir. Ayetteki mahillkelimesi, kurbamn kesilme zaman ı anlammadır. "Kurban, kesilmezaman ı,na- erişmeden başınız ı tıraş etmeyin" demektir. Hanefilere görebu mütalaa, ayeti as ıl anlam ı dışına çıkarmak olur. E ğer kurban, engellenmeyerinde kesilseydi, zaten mahalline eri şmiş demekti, artık "kurbangideceği yere varıncaya kadar.." sözüne lüzum yoktu. Ayrıca "Sonrabunlar Beyti Atik'e var ır."',' "Ey inananlar ihramlı iken av öldürmeyin.Sizden bile bile onu öldürene, ehli hayvanlardan, öldürdüğü kadar olduğunaiçinizden iki adil kimsenin hükmedece ği, Kâ'be'ye varacak bir kurbanödemesi gerekir.." 2 âyetleri de kurbanm varaca ğı yerin Kabe oldu ğunu,orada kesilece ğini göstermektedir. Gerçi Hz. Pey ğamber, kurban ınıHudeybiye'de kesmi şti ama Hudeybiyenin bir tarafı hille, öbür tarafıHarem idi. İşte Hz. Peyğamber, kurban ını, Hudeybiye'nin, Mekke'ninaşağısma dü şen Harem'e dahil k ısmında kesmi şti.Ömre niyyetiyle ihrama girip de engellenmi ş olan, dilediği zamankurbanm ı kesip ihramdan çıkabilir. Fakat hac için ihrama girip de engellenmiş olan, Ebu Hanife, Malik ve Safiiye göre hemen kurbama ı kesipihramdan çıkabilir ama Süfyan-i Seyri, Ebu Yusuf ve Muhammed'egöre bayram gününden önce kurban ı kesemez.Birinci görüş elbette daha kuvvetlidir Çünkü önemli olan, hac veyaömreyi yapamamaktan ötürü bir kan ak ıtmaktır. Hacc ı yapamad ıktansonra gereksiz yere bayram gününe kadar ihram içinde kalmak,muh şar insana zarard ır.F — " İçinizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunankimse, oruçtan, sadakadan veya kurbandan biriyle fidye (versin)."1 Hac Suresi: 332 Maide Soresi: 95


204 Bakara SuresiBaz ıları bu ruhsat ın, sadece mulışar(engellenmi ş olan)a mahsusolduğunu söyle ıniştir. Âyet böyle bir sebeple inmi ş olsa dahi ister muhsarolsun., ister olmas ın ihramda bulunan herkese şamildir: İhramholan kimse, hastalık, ba şından rahats ızlık dolay ısiyle tıraş olmak, dikişli elbise giymek gibi ihraml ıya yasak olan şeyleri yapabilir, kokusürünebilir ama buna kar şılık fidye verir. Çünkü Hz. Peygamber, Hudeybiye'deashabdan Ka'b ibn Ucre'nin ba şında bit türedi ğini görüncet ıraş olmas ını, kesecek kurban ı da bulunmad ığından ya üç gün oruçtutmas ını veya her fakire bir ölçek olmak üzere alt ı fakire yemek yedirmesinienıretmi ştir'. 1 Ba şka varyantlarda bu miktar üç ölçek diye geçtiğinden yağlı yemekten üç, hurma yeme ğinden alt ı ölçek olmas ı gerektiğine lıükmedilmi ştir.Demek ki ihramda iken ba şın ı tıra ş etmek zorunda kalan kimseya üç gün oruç tutar, ya alt ı fakire birer kab yemek yedirir veya kurbankeser. Bu kurban, âyette nüsük kelimesiyle ifade edilmi ştir.Nüsük : Posadan arıtmak için eritilmiş gümüş, maden vs.dir. Ruhugünah kirinden ar ıtan ibadete de nüsük denmi ş, sonra insan ruhunu ençok temizleyip insan ı Allah'a en fazla yakla ştıran kurban ibadetinin ad ıolmu ştur. Önce de belirtti ğimiz gibi kurban ya deveden, ya s ığırdanveya koyun ve keçiden olur.G — "Güvene kavu ştuğunuz zaman hac (zaman ın)a kadar ömre ilefaydalanmak isteyen kimse kolaytna gelen bir kurban (keser)."Âyetteki temettut kelimesi iki mânaya gelir: Biri ihramdan ç ıkıpkadınlardan yararlanmak, di ğeri hac aylar ında hac ile ömreyi cemetmektir.Demek ki bu ayette ihramdan ç ıkınca kadınlardan istifade etmeninmübah oldu ğu anlatıldığı gibi hac ve ömrenin birlikte yap ılabileceği de anlat ılmış olmaktad ır. islamdan önce Araplar hac ile ömreyibirlikte yapmay ı kötü işlerden sayarlard ı . İslam onlarm bu yarg ılarımreddetmektedir.Âyetin bu kısmı üzerindeki ihtilaflar ı belirten Taberi şöyle diyor:"Yüce Allah buyuruyor ki: Ey inananlar, engellendi ğiniz zaman kolay ı-nıza gelen bir kurban kesin. Dü şmandan veya hastal ıktan korkunuzgeçip de hac zaman ına kadar ömre ile yararlamrsan ız yine kolaym ızagelen bir kurban kesmeniz gerekir." İbn Zübeyr, İbn Abbas ve Atâ'ya göre muhsar (engellenen insan),hac zaman ını geçirmi ş olursa Mekke'ye gelir, ömre yap ıp ihramdan ç ıkar1 Müslim, 1Pıc, 80-84


Cüz': 2, Sure: 2 205ve böylece gelecek hac mevsimine kadar helal olmaktan (ihram ı çıkarmaktan)yararlan ır Sonra ertesi y ıl hattını yap ıp kurbanın ı keser." İbrahim ibn Alkame, Said ibn Katâde ve di ğerlerine göre muhsar,ömre yapmadan kurban kesip ihramdan ç ıkmışsa ertesi yıl hac aylarındaömre yapt ıktan sonra henüz haecetmeden ihramdan ç ıktığı takdirdebir kurban keser."Mücâhid, Nâfi ve bir toplulu ğa göre de bu hüküm, Mekke d ışından.gelenlere mahsustur. Böyle bir adam ömresini yap ıp ihramdan ç ı-kar, hac zaman ına kadar ihrams ız kalır, hac zaman ında yine ihramagirip hatt ını yapar."'Ayetin aahirinden ve bu rivayetlerin özünden anl ıyoruz ki hac ı,ömre ile hacc ı beraber yapabilir. Ayni mevsimde önce ömreyi yap ıpihramdan ç ıkan kimse, ihramdan ç ıkışından dolayı arız olan eksikligitelifi için veya Allah' ın verdi ği kolaylığa şükür için bir kurban keser.Hac ile timrenin, hac mevsiminde beraber yap ıl ıp yapılamayaea ğıhakkında ashaptan muhtelif rivayetler nakledilmi ştir. Rivayete göreHz. Ömer ve Hz.Osman bunu menederken Hz. Ali emredermi ş. HerhaldeHz. Ömer ve Hz. Osman' ın ömreyi hac zaman ında menetmesi, ömrenin o zaman caiz ohnamas ından ötürü de ğil, Beytullah' ın, yılın herzaman ında ziyaret edilmesi ve Mekke fukaras ının her mevsimde gözetilmesigayesiyle yap ılmışt ır. Hz. Ali ise bu i şin kendi•htiyarımıza b ı-rakıldığın ı söylemi ştir. 2H — "Kurban bulamayan kimse, üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüzzaman oruç tutar. Bunlar tanı on gündür. (Bundan eksik veyafazla' de ğildir)."Paras ızlığından veya hayvan bulamad ığından ötürü kurban kesemeyenkimse, hac esnasmda üç gün, ailesine döndükten sonra da yedigün olmak üzere tanı on gün oruç tutar. Hacda ihrama girdi ğinden itibarenbayram gününe kadar ne zaman isterse oruç tutabilir. FakatZil-Hiece'nin yedinci, sekizinci ve dokuzuncu günlerinde tutmak müs"-tehabdir. Döndükten sonra tutulacak oruç da eve döndiikten sonratutulur. Bir k ısmırıa göre hac i şleri bittikten sonra yolda, Malik'e göreMina'ya var ır ca tutulabilir.İ — "Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayanlar içindir..." Bu,zarniri temettu'a i şaret olabilece ği gibi oruç ve kurbana da i şaret ola-1 Taberi Camiu'l-beyin II, 243-2452 Bkz. Tefsfru Ayai'l-abkiim, I, s. 102


206 Bakara Suresibilir. Ebu Hanife'ye göre temettu'a i şarettir. Yani ancak ailesi Mescid-iHaram'da oturmayanlar ömre ile hacc ı birle ştirebilirler. Mescid-iHaram halkı temettu' ve k ıran hatt ı yapamaz. Yaparsa cinayet demigerekir ki bundan yiyemez. Şafirye göre "bu" zamiri, oruç ve kurbanfidyesine i şarettir. Yani ailesi Mescidi Haram'da oturmayanlar, oruçve kurban fidyesi verirler.Âilesi , Mescid-i Haram'da oturanlar, temettu`yap ıp ihramdan ç ıkmakta kendilerine oruç tutmak veya kurban kesmekgerekmez. Zira ömre yapan ta şralı, ömre için rnIkatta ihrama girer,sonra ihramdan ç ıkar, hac için yeniden ihrama girer ama bu kezmikattan de ğil Harem'den ihrama girdi ğinden ölmesine göre haccmdabir eksiklik olur. Bunu telifi için kurban keser. Fakat Mekke'li, ömreiçin de hac için de Harem'de ihrama girer. Böyle bir eksiklik onun içinsöz konusu olmadığından ona oruç ve kurban fidyesi gerekmez.' Hanefilerinde delilleri varsa da fazla teferruâta girrne ğe lüzum yoktur.Meseid-i Haram'da oturmayanlar kimlerdir? Evleri mikit d ışındaolan bütün ta şralılardır. Bunlara MM: denir. Mikatlarda ve mikatlardanberide oturanlar Mescid-i Haram halk ıdırlar. Bunlar Mekke'yeihrams ız olarak girip çıkarlar. Mekke'den ç ıkanlar da mikat ı geçmedikçeyine ihrama girmeden Mekke'ye dönenler.-,..:1,) 9ci .,.- .• .... • - •:J ı ',.): t...! ,?,-,:i ğ ,_•,:i- ‘ >. : _,..,'.1,,_ ° . ,43._I" 4' ..-„,..* 3 ı9 o4.,,a.-1-it- ı,...,-,-,:- ,:)...• 1.9-1-•t ı2-; t-• _9 G .....,.....1I J., J ı -L.e- 'T:, "c31.....:_i 51-_,ula! ,11 1-.., (:),,..'-.r :, (1.,:;i:d ,.. ;1I ",:;,..- '.) G I i'.37;2; ", ‘ 'aıı...• • ,ı-.5 Cı ° °


Cüz): 2, Sure: 2 207,„ _5-"."J1 J..9-4.-?.11,:„..s ° ):J1 1-jje-4-r ",:ü ı 11,S °.* ı", (Y • Y)• ,ı % ° .". " 4. - ı "50,197— Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda (ihrama girerek) hattı(kendisine) farz ederse bilsin ki, hacda kadına yaklaşmak, günaha sapmak,kavga etmek yoktur. Siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir. (Yoliçin) kendinize azık alın (da bir günaha dü şmekten korunun), çünküazığın en iyisi (günahlardan) korunmad ır. Ey akıl sahipleri benden korkun!198— Rabbinizin lütuf ve keremini araman ızda sizin için bir günahyoktur. Arafat(taki duruş)tan ayrılıp (Müzdelife'ye) akın edince Me ş'-ar-i Haram'da Allah'ı anın, O'nun size gösterdiği biçimde O'nu anın.'(Bilirsiniz ki) siz, O'nun yol göstermesinden önce sap ıklardan idiniz.199— Sonra insanların akın akın döndüğü yerden siz de ak ın edin veAllah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayan, esirgeyendir.200— Hac ibadetlerirıizi bitirince atalari,nız ı andığınız gibi hattâ dahakuvvetli bir an ışla Allah'ı anın. Insanlardan kimi "Rabbimiz, bize dünyadaver!" der ; onun âhirette bir payı yoktur. 201— Onlardan kimi de :"Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver, bizi ate şazâbından koru!" der. 202— İşte onların kazandıklarından (alacaklar ı)bir payları vardır. Allah, hesabı çabuk görendir. 203— Say ılı günlerdeAllah'', anın (tekbir al ın). Kim hemen iki gün içinde (Mina'dan Mekke'ye)dönerse ona günah yoktur. Kim geri kal ırsa korunduğu takdirdeona da günah yoktur. Allah'tan korkun ve O'nun huzuruna toplanacağınız ıbilin.Tefsir:186 nci âyette hacc ın, belli aylarda yap ılacağı, hac yapmak isteyeninhac aylar ında cinsel ili şkiden, günahtan, kavgadan sak ınmas ı gerektiği belirtilmektedir. Hac aylar ının Şevvâl, Zilka'de Zilhicce olduğurivayet edilirse de bunlar ın, haram aylar ı olan Zilka'de, Zilhicce veMuharrem ayları olmas ı daha uygundur. Çünkü bu aylar, eskiden berihacc ın güven içinde yap ıldığı aylard ır.1 Yahut: O size nas ıl güzel hidayet ettiyse, siz de onu öyle güzel bir biçimde an ın. Envtıru't-Tenz11.I. 146


208 Bakara SuresiHacc ın amac ı, ruhu dünya dü şüncelerinden temizleyip Allah'ayönelmektir. Hem hacca gidip hem de oran ın aclab ına yakışmayan kötüişler yapmak, ba şkaların ı inctmek, gönül y ıkmak dogru olamaz. Allah,yap ılan her iyili ği bilir. Yola giden yan ına az ık alır. Ahiret yolcusu olaninsanın, alaca ğı az ık takvâd ır. Takvâ (yani günahlardan korunma),az ıklarm en iyisidir.198— Câhiliyye ça ğında hac aylar ında üç ticaret pazar ı kurulurdu.Birincisi Mekke dışındaki Ukâz'da kurulur, Zilka'de ay ında kurulan bupazar yirmi gün sürerdi. İkinci pazar Mecenne'de kurulur, on sekiz günsürerdi. "Üçüncü pazar Zul-Mecaz'da, kurulur, Arefe ve bayram gününekadar sürerdi. Mfislümanlar, hac aylar ında böyle ticaret yap ılmas ınıgünah sayd ılar. Buhari, Müslim ve Nasa'i, İbn Abbas'tan şunu naklediyorlar:" İlk zamanlarda insanlar hac zaman ı, Mina'da, Arafat'tave Suku'l-Mecaz'da alışveri ş ederlerdi. Müslümanlar, ihram'da ikenalış veri ş etmekten korktular. Yüce Allah: "Hac aylarında Rabbinizinlütuf ve keremini aramanızda sizin için bir günah yoktur" âyetini indir-198-199 nen ayetlerde yüce Allah, hac farizasm ı yapmaya engel olmadıktan,hacc ın aclâbl d ışına ç ıkmad ıktan sonra hac aylar ında ticaretyapmanın, ya da me şru biçimde çalışıp kazanman ın günah olmadığınıbelirtmi ştir. Arafat'tan indikten sonra Müzdelife'de bulunan Me ş'ar-iHaram'da Allah' ı zikretmelerini, Me ş'ar-i Haram'dan da hep birlikte.Allah' ı anarak. O'ndan ma ğfiret dileyerek inmelerini insanlara emretmektedir.200-202: islamdan önce Araplar, hac ibadetlerini yapt ıktan sonraMina'da durup atalar ının iyiliklerini atarlard ı. İşte 200 ncü ayette müslümanlara,hacc ı tamamlad ıktan sonra atalar ını and ıkları gibi hattâondan da fazla Allah' ı anmalar ı, O'na şükretmeleri emredilmektedir.Ayette hacda bulunan baz ı yer adlar ı geçer: `Arafat, Zilhiccenindokuzuncu günü hac ıların topland ığı ovadır. Hacıların burada ihraml ıbulunmas ı, yani diki şli elbiselerinden soyunup iki havluya sar ılmış olmalarışartt ır. Bu mah şeri kalabal ık, insana dünya tasalarm ı 'unutturur,sanki mah şer demini ya şatır. Burada insanlar aras ında tame şitlik kurulur.Mescar-i haram : Arafat'la Mina aras ında, iklüzdelife'de bulunanbir yerdir. Hac ılar Arafat ovas ından sonra Müzdelife'ye gelir, sabahnamaz ını buradaki Mes'ar-i 1.-larâm'da kılarlar.1 Taberi, Cânıirul-beyan, I. 285


Cüz': 2, Sure: 2 209İnsanlardan kimi dünyaya dü şkündür. Allah'tan sadece dünyal ıkister. oyleleririn âhirette nasibi yoktur. Ama kimi de Allah'tandünya ve âhiret iyili ğini ister. Böyleleri, dünyan ın da âhiretin. de:yiliğine ererler. Onlara kazand ıkları tastamam verilir. Allah kimseninamelini zayi etmez. Allah' ın hesab ı çabuktur.201-202 nci âyeter gösteriyor ki islâmda dünyadan el etek çekmeyoktur. Müslüman, dünyada da güzel ya şamaya çalışır, âhirette de.Dünyan ın da iyiliklerine, güzel nimetlerine ermek ister âhiretin de. 201nci âyette belirtilen duâ, duâlar ın en. güzelidir.203 ncü âyette, "Allah' ı belli günlerde zikredin", buyurulmaktad ır.Burada emredilen zikir, tekbirdir, O'nun büyüklü ğünü yâd etmektir.Hacılar bayram günlerinde Mina'da şeytan ı ta şlarlar ve geceleri deorada geçirirler. Bayram gecelerini Mina'da geçirmek sünnettir. Buradabirinci gün küçük şeytana yedi ta ş , diğer günler üç ta şlama yerinede yedişerden yirmi birer ta ş atılır. Acelesi olan iki gün ta ş atıp döner.Acelesi olmayan bunu üç gün sürdürür. Hac ı, kendisine uygun olan ıyapar. Hangisini yapsa bir sak ıncas ı yoktur.o t t „ . , .9 ••••4)-4 j— . • .. -, ii -- . • ... .. --.p, _. ,41, ‘ j.„.:_..J ı , ,::>,_,..°J ı ",!..ı...1°4_, , 1.,,i ..L.,.....,L 3 u_1;•°1 LiL5.^.- L..,_'; i ı , (Y. O çiş.„,:;....i ı ..0 ı j..A , 4,_r_i LJ CA j_ 4.,,I, ., , .._ , ,';`";_.:i ı >4:3-..k:;T -,11 3; '43 -j.,_; ..,ı-S ı -, (T • 0) 1-_,...,:;..51 ',...._,:_,"-cy.A (Y • '‘) s, 1°1 °.3 -4 .„(Y • v) "fij.9'3") e.;.;,••ez,tcj-204- İnsanlardan ,öylesi var ki, dünya hayat ına dair sözü, seninhoşuna gider. Kalbinde olana (sözlerinin kalbden geldi ğine, sözüniinözüne uyduğuna) Allah' ı şahit tutar. Oysa o, hasımların en yamanıdır.205- Dönüp gitti mi (veya i ş başına geçti mi) yer yüzünde bozgunculukyapmaya, ekin ve nesli yok etme ğe çalışır; Allah da bozgunculuğu sevmez.206- Ona : "Allah'tan kork!" dense, gururu, kendisini günaha sürükler.Art ık ona cehennem yeti şir ; ne kötü bir yataktır o! 207- İnsanlardanöylesi de var ki, kendisini Allah' ın rızasına -satan Allah da kullar(m)açok şefkatlidir.


210 Bakara SuresiTefstr:204-207nci âyetlerde iki insan karakteri çizilmektedir: Biri riyakâr,yalancı, kendini beğenmiş, kibirli, dıştan dost görünen, içi kin doluinsan; diğeri 4 Allah' ın rızasmdan ba şka bir şey dü şünmeyen mü'min, mütevazi insan.204-206 ncı âyetlerin, Saldfli Almes ibn Şurayk hakk ında nazilolduğu rivayet edilir Bu adam, Zühre o ğullarmm andhs ı idi. Medine'yegelip Hz. Pey ğamber'in yanında oturdu, müslüman olduğunu, Allah'ınResulünü sevdi ğini söyledi, bu hususta yemin etti. Asl ında münafıktı,bu sözleri içinden gelmiyor, a ğızdan söylüyordu: Içi kâfirdi. Sonra müslümanlardanbir toplumun ekinlerinin yanından geçerken ekinleri yakt ı_ve hayvanlar ı öldürdü. İşte "döndüğü zaman başlar, ekini ve nesli yoketmeğe" ibaresi, buna i şaret etmektedir'.Bu tip insanlar her zaman mevcuttur. Kurnazca lâf ederler, sözlerinianayı") pullayarak insanlar ı kandırırlar, fakat içleri fesat doludur.Kimi de var ki bir araba dolusu laf eder, zerre kadar i ş başaramaz.Kimseyi de be ğenmez, kendinden üstün insan görmez. Kendisine yanlışyola gittiği, Allah'tan korkup kendini düzeltmesi hat ırlatılsa zorunagider. "Kendisine Allah'tan kork dense, gurur, kendisini ,günaha sürükler."Bu sözün söylenmesine tahammül edemez, kaba sözlerle muhatabmmg'önlünü k ırar. İşte Islam, gerek bu ve gerek benzeri' ayet vehadislerle sözden çok özün önemli oldu ğunu beyan etmekte, öze uymayansözün bir de ğeri olmadığmı anlatmaktad ır. Şairin dediği gibi:"Ayinesi iştir kişinin lafe bakılmaz; Şahsın görünür rütbe-i akl ıeserinde."Evet dünyada böyle içi kof, lafazan insanlar oldu ğu gibi bunim tamkarşıtı olan, yani Lafı-bırakıp iş yapan, yaptıklarını, iyiliklerini söylemekistemeyen, hattâ gizleyen, yaln ız Allah' ın mama arzu eden insanlarda vard ır. I şte Yüce Allah, Kur'ân' ın mdâni, yani konular ı kar şıtl ı,iki kutuplu anlatım prensibi uyar ınca bu olgun insan karakterini deşöyle çizmektedir:"insanlardan öylesi de var ki kendisini Allah'ın rızas ına satar. Al-_lah da kullar(m)a çok şefkatlidir:"1) İbn Abbas'tan gelen rivayete göre bu âyet, Şuliayb ibn Sinan,`Ammâr ibn Yâsir, babas ı Yâsir, annesi Sümeyye, Bilâli I3abe şt, 1.1abbâbibn el-Erett ve Abis hakk ında nazil olmu ştur. Müşrikler butlar ı tutup iş-1 Taberi, II. 312


Cüz': 2, Sure: 2 211kente etmi şlerdi. Bunlardan Şuhayb, Mekkelilere: "Ben ihtiyar bir adamım,malım ve e şyam var. Benim, sizin veya dü şmanlarm ızm yan ındaolmam, size ne yarar, ne de zarar vermez. Ben bir söz söyledim, art ıkOndan dönmek istemiyorum. Ben size mahm ı ve e şyamı vereyim, böylecesizden dinimi sat ın alayım" demişti. Onlar da bu söze raz ı olmuş -lardı. Bu anla şma üzefine, Şuhayb, mal ını Mekkelilere verip Medine'yegeldi. Medine'ye girerken rastlad ık"' Hz. Ebubekir, kendisine: "Al ışveri şin kazançlı oldu" dedi ve bu âyeti okudu. Demek ö yolda iken buâyet inmi şti.'2) Hz. Omer'den gelen rivayete göre de âyet, iyili ği emreden,kötülükten nehyederı bir adam hakk ında inmiştir.3) Bir rivayete göre de Hz. Pey ğamber'in hicreti s ıras ında onunyatağına girip yatan ve böylece çok büyük hir tehlikeye fütursuzcagö ğüs geren Hz. Ali hakk ında inmi ştir.Bu sebeplerin hepsi yak ıştırmadan ibarettir. Bu âyet, yukar ıdakiâyetlerle bir bütün te şkil etmektedir. Kur'ân, o âyetlerle bozuk karakterlibir insan tipini çizmi şken bu âyetle de onun kar şısında bulunansağlam karakterli, Allah r ızas ı için nefsini feda etmekten çekinmeyen,Hakkın rızas ından ba şka bir düşüncesi olmayan insan tipini çizmektedir.Her âyete mutlaka bir nüzul sebebi arama ğa gerek yoktur. İnsanlıkyarat ılal ıdan beri bu iki tip insan vard ır. Birinciler huzursuzluğungirdab ında bocalar durur, ikinciler huzur ve saâdetin zirvesineulaşırlar. "Allah onlara, altlarından ırmaklar akan cennetler va'detmişdr."'Dünyalar ı cennet gibi olur, âhiretlerinde ise cennetin içindedirler.1,14(..7 51 ", °Z:I 1.-s.5""j ( • A) '4:; c (*JC12°-.?....t111.,...ı.PLe' Lk.A >e'4.;:f 1:f. * Z.) Y1,1O• A(„):,j, (Y N.) j3.A c Jo -04.■31";C:_. •_„ V. ""s- „I• `) - • - e F -(Y N N) -41 ° •1 Rtizt, Meftuibu'l- ğayb, II, 184-189; et-Tefsiru'l-badg, VII, 316-317; Hak Dini Kur'anDili, I, 731-7342 Teybe Suresi: 72


212 nakara Suresi208-Ey inananlar, hepiniz birlikte İslama (veya barışa) girin, şeytanınadımlarını izlemeyin, çünkü o size ap aç ık dü şmandır. 209- Sizeaçık aç ık deliller geldikten sonra yine (hak yoldan) kayarsanız, bilin kiAllah dâima üstündür, hikmet sahibidir. 210- Onlar, buluttan gölgeleriçinde Allah' ın ve meleklerin gelmesini ve i şin bitirilmesini mi bekliyorlar?Halbuki bütün işler tekrar Allah'a döndürülüp götürülecektir. 211-İsrail Oğullarına sor; onlara nice açık ayetler verdik. Kim Allah' ın kendisinegelen nimetini de ğiştirirse bilsin ki• Allah' ın cezas ı çetindir!Tefsir•208-209: Birinci ayette bütün insanlar ın silm'e girmeleri emredilmektedir.Silm kelimesi, sin'in fethi ve kesri ile okunur. Kesriyle okunmasıdaha me şhurdur. Bar ış anlamına geldi ği gibi Allah'a itaat ve teslimiyet manas ındaki İslam anlamına da gelir. Müfessirlerin ço ğunluğuna göresilm, burada İslâm anlammad ır. Esasen İslam kelimesi içinde de bar ışmanas ı vardır. Çünkü Allah'a itaat edenler, birbirlerine kar şı gelmez,kavga etmezler, bar ış içinde ya şarlar.Bu ayetin nüzul sebebi hakk ında da çe şitli rivayetler vard ır. Birrivayete göre ayet, bir yandan Hz. Pey ğamber'e inan ıp diğer yandanyahudiliğin bazı hükümlerine ba ğlı kalan, kitap ehlinden müslümanolmuş kimseler hakk ında inmi ştir. Bir rivayete göre müslüman görünüpiçten kâfir olanlar hakk ında inmi ştir. Bir ba şka rivayete göre demüslüman oldukları halde dinin hükümlerine tam riayet etmeyen,bu hususta gev şeklik gösteren kimseler hakk ında inmiştir.Bıi son rivayet, ayetin ruhuna daha uygundur.' Çünkü ayet; yukar ı-daki âyetlerle ili şkilidir. O ayetlerde mevcut iki insan tipi gösterildiktensonra bu âyetle inanan insanlara seslenilmekte ve onlara tam mutli ıluğaermenin yolu gösterilmektedir. Yüce Allah bu iki ayette buyuruyor ki:Ey inananlar, tüm olarak İslâma girin, bar ış ve huzura kavu şun.İnand ıktan sonra şeytan ın sözlerine kulak asarak sak ın dinin hükümlerinde,Allah' ın emirlerini yerine getirm.ekte gev şeklik göstermeyin. Şeytangibi sizi yoldan çıkarmak isteyen insanların ardından gitmeyin. Çünküşeytanın adımlar ını izlerseniz, o sizin aran ıza fitne dü şürür, sizi birbirinizedü şman eder. 0 zaman gücünüz azal ır, güvensizlik içinde bocalay ıpdurursunuz. "Size aç ık ayetler geldikten sonra (Allah' ın emirlerini tutmakta)kusur ederseniz, bilin ki Allah, azizdir, hakimdir" 2. O, istediğini yaptırmağagüçlüdür, yenilmez güce sahiptir. Buyru ğuna kar şı gelenleri ceza-1 et-Tefsiru'l-badig VII, 318-3192 Bakara Suresi: 209


Cüz) : 2, Sure: 2 213landırır. Fakat ceza vermede aceleci de ğildir. Gücü, kaba kuvvet de ğil,hikmete bağlıdır. Gücünü hikmetiyle kullanır O'nun gücü y ıkıcı değil,dihelticidir, cezas ı zulüm de ğil, yola getiricidir. O'nun cezas ı da yarat ıklarınarahmettir. Öyle ise O rahmeti bol padi şahm gösterdi ği yoldangidin: "Hep beraber Allah'ın ipine sardın ve ayr ılmay ın." I "Allah'a veO'nun resulüne itaat edin, kavga etmeyin ; sonra başarısızlığa uğrarsınız,gücünüz (elden) gider. Sabredin, çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir."2210 ucu' ayet Allah' ın ve meleklerin, beyaz buluttan gölgeler arasındagelip kendilerine do ğrudan do ğruya konu şmasını bekleyen kimselerekar şı atar niteli ğinde bir sorudur. Böyle bir şey olduğu takdirde,Allah' ın, ötedenberi sürüp giden âdeti uyar ınca bunu isteyen insanlar ıni şlerinin bitirilece ği, mahvolup gidecekleri hakkında şiddetli bir uyarıdır.Allah, gelip gitmek gibi yarat ıklara mahsus i şlerden münezzehtir.Allah' ın bu âyetle muradi; bizim anlad ığımız manadaki gelip gitmeolamaz. Selef-i salihine göre bunun mahiyetini biz bilemeyiz. Bunun genişanlamın ı Allah'a havale ederiz. Fakat sonradan kelân ıcılar: Allah'ıngelmesini, Allah'ın emrinin gelmesi, azab ının gelmesi vs. şekillerdete'vil etmi şlerdir. Bunlar da nihayet birer te'vilden ibarettir. FahriRazi' ılin kanaatine göre "Ey inananlar, tüm olarak İslama girin...•"ayeti yahudiler hakkındad ır. Bu ayet de yine onlar ın halini anlatmaktadır. Çünkü onlar, Allah' ın gelip gitmesini caiz görüyorlar ve O'nun,Tur'da, bulutlardan olu şmuş gölgeler aras ında Musa'ya göründii ğiinüsöylüyorlardı. Hz. Muhammed(s.a.v.)den de bunun gibi bir mu'eizeistemiş veya böyle bir şey istenmesini başkalarına telkin etmiş olabilirler.İşte ayet, onlar ın bu durumuna temas ederek, Allah, bulutlardangölgeler aras ında gelip görünmedikçe onlar ın inanmayacaklarm ı belirtmektedir.Baksana onlar, Musa'ya da: "Allah' ı açıkça görmedikçe sanainanmay ız" 3 demişlerdi.Eğer ayet, gerçekten yahudilerin halini anlatmakta ise o zamante'vile hiç hacet yoktur. Çünkü onlar ın muhal olan şeyi istediklerini,böyle bir şey olmayaca ğına göre onlar ın hiç inanmayacaklarmı belirtmektedir.Bu iste ğin, Kurey ş kâfirlerinden gelmi ş olmas ı da muhtemeldir.Çünkü Kurey ş kafirleri, muhtelif vesilelerle Allah' ı görmelerini,meleklerin inmesini, kendilerine gökten hazineler aç ılmasın ı istemi ş-lerdir. Furkan Suresinin 21 nci, En(am Suresinin 8 nci, 1nd Suresinin1 Âli İmran Suresi: 1032 Enfâ1 Suresi: 463 Bakara Suresi: 55


214 Bakara Suresi17 nci, İsra Suresinin 92 nci âyetleri, onlar ın bu tuhaf isteklerini anlatıponları kmamaktad ır. Kureyşin bu hareketiyle İsrail oğulları atalarmm,Hz. Musa'ya: "Allah' ı bize açıkça göster. " 1 "Allah' ı açıkçagörmedikçe sana inanmayız”2 demeleri aras ında bir ilişki kurulmuş,onların ba şına gelen azabm, böyle isteklerde bulunan bütün insanlar ında ba şına gelece ği hatırlatılmıştır.Hasılı ayetin manas ı şudur: Böyle suçlular, ak ıl yoluyla sabit olandelillere dayanarak Allah'a inanmazlar, uyar ılara kulak asmazlar daAllah'ı açıkça görmek talebinde bulunurlar. Görmedi ğimiz şeye inanmayı2derler. Be şerin Allah' ı görmesi de mümkün olmadığından onlar,hiç imana yana şmazlar. Bunlar ın basiretleri ba ğhdır. Bu istekleri odereceye var ır ki sonunda ba şlarına azap iner ve i şleri bitirilir.Allah'ın emri bir geldi mi art ık iş işten geçmi ş olur. Bu, dünya kurulal ıberi hep böyle sürüp gitmektedir. Misal istiyorsan İsrail O ğullarmabak,211- Evet onlara ne kadar aç ık ayetler verilmi şti, fakat onlar yineinanmadılar, "Ey Musa, Allah'', aç ıkça görmedikçe sana inanmaylz"dediler. Bu küstahhklarmda direnince da ğlar ba şlarına kaldırıldı, milletleridağıldı. Nice yıllar esaret içinde kald ılar, işkence hayat ı yaşad ılar,belalara uğrad ılar. Bütün bunlar, o inat ve küfürlerinin cezas ı idi. EyMuhammed, şimdi sana inanmamakta ısrar edenler, Allah' ı meleklerigörmek isteyenler, bu küfür ve inatlarmda direnenlerin sonuçlar ınınne olaca ğını İsrail O ğullarından sorsunlar. Onlar ın ba şlarına gelenler,bütün inanmayanlar için ibrettir. İşte 211 nci ayet bu gerçe ği beyanediyor..51 — • :3 :›r.°J,9oCj-•J-.1.c212- İnkâr edenlere, dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar, inananlarlaalay ederler. Oysa (Allah' ın azab ından) korunanlar kıyamet günündeonlardan üstündürler. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.2 Nisa Suresi: 1531 Bakara Suresi: 55


Cüz': 2, Sure: 2Tefsir:212nci âyet, fakir müslünranlarla alay eden, "E ğer bunlar, Allah adamıolsalardı Allah bunlara bol rızık verirdi" diyen Kurey ş veya yahudiileri gelenleri, yahut münafıklar hakkında inmiştir.° Geçici dünya malina güvenerek üstünlük taslayanlar her zaman vard ır. İnsanın de ğeridünya maliyle ölçülmez. Bir insan ın, dünyada refah içinde ya şaması,mutlaka onun Allah kat ında makbul bir kimse olduğunu gösterhreyeceğigibi fakirlik ve s ık ıntı içinde ya şaması da onun kötü olduğuna delâletetmez. iyilik takvâya ba ğlıdır. Takvâ sahibi olmayan kimseler içinzenginlik bir azapt ır, çünkü o, mallar ının hesab ını vereceklerdir. Sabredenrtıü'ınin fakirler için de çektikleri s ık ıntılar, zaruretler bir s ınavd ır,bU sınavda muvaffak olduklar ı için ebedi nimetlere ereceklerdir. Ahiretteher şeyin iç yüzü ortaya ç ıkacakt ır. O zaman kibirli zenginler, servetlerininnas ıl bir azap kesildi ğini, sabreden fakirler de s ıkıntılarmınne nimetlere dönü ştüğünü göreceklerdir! R ızkı veren de, alan da Allah'tır. .Allah, herkesin hakk ında neyin hay ırlı olduğunu bilir ve herkesehakk ında hayırlı olanı verir.4:79454i kL. '- •• ııı 7,7; ıc*CS-• 4-b-; T;.11 .9 o o .5 ıı e: 0.C.e !C* J j 0., ji c ), ...d1.31ıc(`:-213— İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peyğamberleri, müjdecilerve uyarıcılar olarak gönderdi, an,laşmazl ığa düştükleri konularda,insanlar arasında hükmetsin diye o pey ğamberlerle beraber, içinde gerçekleritaşıyan kitap indirdi. Dysa kendilerine kitap verilmi ş olanlar,kendilerine açık kan ıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki k ıskançlıktanötürü o(kitap hakkı)nda anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerin6 Allah,kendi izniyle insanlar ı, onların üzerinde ihtilaf ettikleri gerçeğe iletti.Allah, dilediğini doğru yola iletir.1 et-Teffsiru'l-hadM, VII. 321


216 Bakara SuresiTefsir:İnsanlar, önceleri birbiriyle anla şan, huzur içinde ya şayan bir toplumidi. Brahmanizm ve Budizm eserleri, Homeros'un şiirleri, insanlarınatalarının mutlu ya şantılarından söz eder. Sonradan yay ılantamah, kin ve hased duygular ı, insanları aulaşmazlığa diişürmüş vebunun üzerine Allah, insanlar ı yola getirmek için pey ğanıberler göndermiştir'213-Bundan önceki ayette, insanlar ın kibre kap ılıp yoldan saptıklarıanlat ılnuştı Burada da küfürde ısrar eden kimselere hat ırlatılıyor ki:Kibir ve küfür, dünya sevgisinden, kıskançlıktan ileri gelmektedir. Bu,eskiden beri görülen bir hastal ıktır. Bu hastalığa yakalananlar, peri şanolmuşlar, cezalarm ı bulmuşlardır. Aynı yolu izleyip küfre giden buinsanlar da öncekilerin âkibetine u ğrayacaklardır.Peyğamberlerden önce insanlar ın bir tek ümmet olmas ı hakkındaçe şitli tefsirler ileri sürülmü ştür:1) Burada ümmet din anlammad ır. İnsanlar, önceleri hep ayn ıdine bağlı olan bir toplum idiler. Bu din, Allah'a iman ve O'na teslimolma esas ına dayanan frtri (do ğal) din idi. Allah' ın varlığını ve birliğinikabul etmek, doğuştan insanda mevcut bir özelliktir. Nitekim Hadis-işe'rifte de: "Her çocuk, fıtrat (Allah'a teslim olma) esası üzerine doğar.Sonra onun anası babası, onu ya yahudi, ya htrıstiyan veya mecusi yapar.Nasıl ki her hayvan yavrusunu, vücut organları tam olarak doğurur,hiç o yavrunun burnunda, kulağında eksik, kesik bir şey görür müsünüz?(Fakat sonradan insanlar, onun kula ğını keser, burnunu yarar, ona baz ıişaretler vururlar. İşte insan da böyledir. Kusursuz, islam dinini, tevhidikabule müsait bir durumda yarat ılmışken, sonradan ana babas ıona kendi damgalar ını vururlar). Hadisi rivayet eden Ebu Hüreyre :"Allah' ın, insanları yarattığı fitrat. Allah'ın dininde bir değişiklik yoktur,işte doğru din budur."2 ayetini okumu ştur."3Bu Hadisi şerife göre çocuk, Allah' ın varlığını ve birliğini kabuleistidadı bir biçimde yarat ılır. Insanda bulunan ak ıl, insanı bu inancagötürür. İşte bu, özüyle islamdan ba şka bir şey olmadığından her insan,islam, yani Allah'a itaat ve kulluk yarat ıhşı üzerine dünyaya gelir.Fakat sonradan aile ve çevre, çocu ğun bu saf yarat ılışını de ği ştirir,ona, benliğine aykırı, tevhide muhalif inançlar a şılar. Insanlığın baş-.1 Tantfıvi Cevheri, el-Cevâhir ff Tefsirrl-Kur'ân, I, 1902 Rum Suresi: 303 BuWiri, Cenâiz 92; Ebh Dtıvıld, Sunnet 17; Tirmia, {ader, 5; Muvatta', Cenâiz 52; IbnXIanbel, II, 233, Tecridi Sarih Tercemesi, IV, 674


Cüz': 2, Sure: 2 217langıç tarihlerinde do ğuştan gelen bu istidat bozulmad ığı için insanlar,akıllariyle Allah' ın varlığı esas ına bağlı tabii din içinde bir tek ümmetidiler. Sonradan dünya sevgisi, kin ve haset duygular ı, insanlar aras ındaanla şmazlıklar çıkard ı, düşmanlıklar meydana getirdi. Allanda onlarıyola getirmek için zaman zaman pey ğamberler gönderdi.Kur'âm Kerim'de bu anlay ışı destekleyen âyetler vard ır. Rum. Suresinin53 ncü âyeti, birleyip O'na boyun e ğmenin, insanın tabiatindemevcud olan do ğru din olduğunu, :Ali İmran Suresinin 67 nciâyeti, Ibrahim'in ne yahudi, ne de h ıristiyan olmay ıp Allah' ı birleyenbir müslüman olduğunu haber vermektedir. Allah' ı bir bilip O'na boyuneğmenin adı, islâmd ır. Bunun hukuk sistemi zaman zaman de ğişebilir,ama esas inanç bir oldu ğundan bütün peyğamberlerin telkinettiği inanç sisteminin ad ı islâm.dir, onun için bütün pey ğamberlertopluluğu ve onlara tabi olanlar bir tek ümmet olarak tavsif edilmi ştir.Enbiya Suresinde pey ğamberlerden bir dizi anlat ıldıktan sonra: " İştebu sizin ümmetiniz, bir tek ümmettir, ben de sizin Rabbinizim, öyleysebana kulluk edin."' buyurulmaktad ır. Mü'minun Suresinin 52 nci âyetide aynıdır. İşte ba şlangıçta Hz. A.dem'in de telkin etti ği bu tabii dinüzerinde giden insanlar, sonradan anla şnıazlığa dü şüp yoldan sap ıncaAllah, peygamberler göndermi ştir. Nitekim: "İnsanlar bir tek ümmettenbaşka bir şey değildi, sonradan ihtilâf ettiler..."2 âyeti de bunu ifadeetmektedir.2) Müfessirlerden Ebu Müslim ve Kâçli (Abdu'l-Cebbâr' ın görüşünegöre ak ıl Allah'ın varlığını, O'na hizmetin zulmün kötülüğünüanlayabilir. İşte insanların başlangıçtaki dini, böyle akıldançıkmış bir dindi, herhangi bir peyğamberin getirdiği şeriatten ahnmamıştı.Çünkü âyetteki en-nebiyyin kelimesi umum ve isti ğrak ifadeeder. Bacase (gönderdi) kelimesinin ba şındaki bâ da terâbli (sonral ık)manas ı ta şır. "Sonradan Allah pey ğamberleri gönderdi" demektir. Busöz, peyğamberlerin, insanlarm bir tek ümmet oldu ğu çağdan sonragönderildiğini ifade eder. Demek ki o çağda insanların dini, herhangibir peyğamberin şeriatinden ahnm,am ıştı. İnsanlar, akıldan doğan birdin üzerinde anla şmışlardı, sonradan çe şitli nedenlerle ayr ılığa düş -tüler."Peki, insanlar ın evveli Adem ve Adem de pey ğamber de ğilmiydi?"sorusuna K.âçli, şöyle cevap veriyor: Muhtemeldir ki Adem, öncelerievlâdiyle birlikte ak ıl dinine bağlı idi. Sonralar ı Allah onu kendi çocuk-1 Ayet 922 Yunus Suresi: 19


218 Bakara Suresilarma peygamber gönderdi. Kendisinin vefat ı üzerine şeriati ortadankalktı, insanlar tekrar ak ıl dinine döndüler.3) Burada en-ntis (insanlar) kelimesiyle Hz. Musa'ya inanm ış olankitap ehli kasdedilmi ştir. Çünkü bu ayet, "Ey inananlar tüm olarakİslama girin"" âyetiyle ili şkilidir. Müfessirlerden ço ğunun kanaatinegöreo ayet, yahudiler hakk ında inmiştir. İşte "İnsanlar bir tek ümmetidi" ayeti de Musa'ya inananlar ın, aslında bir tek din üzerinde birle ş-miş bir toplum olduklarını, sonradan Izin ve hased yüzünden ayr ılığadüştüklerini, bunun üzerine Musa'dan sonraki peygamberlerin gönderildiğinive onlara kitaplar indirildi ğini anlatmaktad ır.'4) Dördüncü görü şe göre tek ümmet, tek cins veya s ınıf demektir.Yani o insanlar hiçbir şeriat ve kanuna tabi de ğillerdi. Asıl olan ibahadevrinde ya şıyorlardı. Peygamberler, sonradan gönderilmi ş, iman veküfür taksimi sonradan olmu ştur. 'O halde öncekiler, çocuklar gibi mükellefiyettenuzak bir toplum idiler veya ayn ı kökten, ayn ı babadangelmeleri dolayısiyle bir tek millet idiler, aralar ında ırk, dil ayr ılığıyoktu. Bu anlamda "tek ümmet", ayni dine mensup toplum de ğil, aynıcins veya s ın ıf demektir. Bu görü ş , İmam Maturidrye nisbet edilmi ş-tir. 2Buna göre demek ki insanlar ba şlangıçta mutlak hürriyet içindeyaşıyorlard ı, hiçbir yasa ğa tabi de ğillerdi. Sosyolojinin tan ımladığı ilkeldurumda bulunuyorlard ı . Sayıları az, ve yer de geni ş, ürünleri bololduğundan aralar ında bir anla şmazlığa düşmüyorlardı. Babalar ındangördüğü kurallara göre hareket ediyorlard ı. Fakat insarlar ın sayılarıartıp, baş olma sevdas ı kalblerine yer edince aralar ında anla şmazlıklar,kavgalar çıktı. Bunun ,üzerine Allah peygamberler gönderdi.. Bu izah, âyette "ihtilâf ettiler" sözünün takdirine ve siyaka da uygundüşebilir, fakat buna iki noktadan itiraz edilebilir: -Ümmet kelimesi,as ıl sosyal anlam ı dışına çıkarılmışt ır. Çocukluk devri gibi de olsailk insanların hiçbir ahkâm.a tabi olmad ıkları, hiçbir kanuna uymad ıkları,akla uygun düşmemektedir. "Şu ağaca yaklaşmaytn" 3 ayeti, teklifinAdem ile ba şladiğını gösterir. 45) Bir görü şe göre de ayet, insanlar ın bir tek ümmet olduklar ınısöylüyor ama küfür üzerinde mi, iman üzerinde mi birle şmiş bir ümmet1 Wa'zi, Mefâtillu'l- ğayb, II, 2032 Ebu Hayyân, el-BaVu'l-Muhlt, II, 1343 Bakara Suresi: 354 Hamdi Yazir, Hak dini Kur'ân Dili, I, 746-748


Cüz': 2, Sure: 2219',1olduğundan söz etmiyor. Bu husus ancak delil ile bilinir. Elde delil olmadığınagöre bu konuda kesin bir hüküm verilemez. -'Daha ba şka teferruât kabilinden görü şler varsa da onlar ı s ıralamaktansarfı nazar ediyoruz. Bu görü şlerin her birinin hakl ı yanlar ıvard ır. Fakat biz Kur'âm Kerim'in ruhuna müracaat edersek ğörürüzki Kur'ân' ın kasdetti ğı, insanlar ın fıtri din üzerinde bulunrüâlar ıdır.,Hz. Adem hem peygamberdir, hem de insanl ık vasfmı kazanan toplumunbabasıdır. Ancak onun pey ğamber olarak gönderildi ği toplum,kendi çocuklar ı idi. Bunların ya şantıları basit, ihtiyaçlar ı az idi. Ilkelinsanlard ı. Ona vahyedilen şeriat de bir Allah'a iman esas ına dayal ı ,fakat ilkel toplumun ihtiyaçlar ını karşılayacak basit ak ıl kurallar ındanibaret idi: İnsanın fıtrat ında var olan tabii, tevhid dini idi. Fakat zamanlainsanlar ın sayıları ve ihtiyaçlar ı artt ıkça kin ve hased duygular ıbelirme ğe ba şladı, anlaşmazlıklar çıktı . İnsanlar, babalar ın ın âsüdeyolundan sapt ılar, çe şitli kuvvetlere tanr ılık atfettiler, ayr ı ayrı milletlerdo ğdu, ayrı ayrı inançlar meydana geldi. KavgaMr, niza'lar ba şladı .İşte insanlar ı rahat ve huzura kavu şturmak, yanl ış yoldan çıkarıp Hakyola sokmak için peygamberler gönderildi. O günden bugüne Hak ilebatılın mücadelesi sürüp gitti. İlk insanlar ın uydukları kurallar, istertabii akıldan, selim düşiinceden çıksın, ister bir peygamberin vahyiolsun, kainat ın yarat ıcısına iman ve O'na itaat esas ına dayal ı idi. İştebu inanç sisteminin ad ı islarndır ve ilk insandan bu yana yegane Hakyol, islâmd ır.... o 5,, o .9 9, •-•(:)' j-1 ,4 j°LA J—S' ( -... .5 o o ,“ osl J-411 j c •• e Ir - •... 7.; -9L» 4-; (9:-4 4.^..4 • J 51 J ;2' J J J9 e 9(Y c):4 C.4;( Y N t) ‘_- ı j_i• .11W°,1 ° • ° ıJ- ,>--214- Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu ba şınıza gelmezdenönce cennete gireceğinizi mi sand ınız?,Onlara öyle yoksulluk ve s ık ıntıdokunmu ştu, öyle sars ılm ışlardı ki, nihayet pey ğamber ve onunla birlikte


220 Bakara Suresiinananlar : "Allah'ın yardım ı ne zaman?" diyecek olmu şlardı. İyi bilinki . Allah' ın yardım ı yak ındır. 215- Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklaım ı soruyorlar. De ki : "Verdiğiniz hay ır (mal), ana-baba, yakınlar,öksüzler, yoksullar w yolda kalm ış(lar) içindir. Yaptığınız her hayramuhakak Allah bilir."Tefsir:214 ncü ayetin anlam ı şudur: Ey Allah'a ve Resulüne inananlar,sizden önceki pey ğamberlere ve resullere uyanlarm çektikleri s ıkıntı, güçlükve belâlara u ğrayıp onlar gibi çe şitli imtihanlardan geçmeden, onlargibi düşmanlardan korku çekerek sars ılmadan ve "Allah' ın yardımınerede?" diyecek duruma gelmeden cennete girece ğinizi mi sand ınız ?Taberrye göre bu ayet, Hendek sava şında, mü'minlerin çektiklerizahmet ve s ıkınt ılar üzerine inmi ştir.' Ba şka bir rivayete göre UhudSavaşında müslümanlar ın uğradıkları felaket üzerine inmi ştir. İbniAbbas'a göre Allah' ın Resulü ve ashab ı Medine'ye geldiklerinde bugüçten çok zarar gördüler. Çünkü müslümanlar, evlerini, barklar ını,mallarını, müllderini kafirlerin ellerine b ırakarak göç etmi şlerdi. İşteayet, hicret yüzünden u ğrad ıkları sıkıntı ve zararlardan dolay ı müslümanları teselli için inmi ştir. 2Bu üçüncü rivayet, ayetin ruhuna daha uygundur. Çünkü UhudOlayı, Mi İmran Suresinde, Hendek Vak'as ı da .4.hzalı Suresindelatılmaktad ır. Bu âyetin buraya konmas ı, geçen ayetlerle ili şkili olduğunugösterir. Bu ayet müminlere, Allah' ın rızasma ancak metanet vesabır göstermekle eri şilebilece ğini hatırlatmaktad ır. Allah, tarih boyuncakendisine inananlar ı böyle s ıkıntılarla denemi ş, imanlar ını olgunlaş -tnnuştır. Bu, Allah' ın bir kanurtudur. Sonunda sabredenler ba şarıyave zafere ula şmışlardır. İşte ayni şeyler bunların ba şına da gelmektedir.Bu imtihanlar ı ba şard ıkları takdirde zaferin yak ın olduğu, kendilerinemüjdelen mektedir.215 nci ayet, sure içinde yeni bir te şrii konu açmaktad ır. İbniMes'ud'dan, bu ayetin zekat ayetiyle neshedildi ği rivayet edilirse de burivayet isabetli de ğildir Çünkü zekât, bundan önce inen bir âyetle farzkılınmıştır. Kur'an, müslümanlar ı, zeka -utan ayr ı olarak sadakaya te ş-vik etmi ştir. Bu ayet, farz olan zekat ın yan ında gönülden yap ılacakharcamalar ın kimlere sarfedilece ğini belirtmektedir. Bütün mezhep1 Taberf, Chnic ıfl-beyan, II, 3412 et-Tefsfru'l-lıadik VII. 325


Cüz): 2e Sure: 2 221imamları, yoksul ana babay ı beslemenin, evlat üzerine farz oldu ğunusöylemişler ve bu husustaki harcamay ı zeka saymamışlardır. Binaenal--yhzekât ayr ıdır, böyle gönülden yap ılacak iyilikler de ayr ıdır. Kuran,her vesile ile müslümanlar ı iyiliğe tevşik etmekte ve yap ılacak iyiliğinevvel emirde ana babaya, akrabaya, yetimlere, r ızkım kazanmaktanjaciz yoksullara, yolda kalm ışlara yap ılmasını öğütlemektedir.°C.)(.5....-.Ç. i..f. „o1.`.. - _ı,_.,t, ıj,_._;--; 51 0 ':; -- I -3 -k"-_,çe. -.5 o A o ...9....< - 1') .... ... 9jb .... ,2.40i ‘, ,,,_;S ,4:::i 'Lit:......i °j5; ,,,,,,_; ,J1::_ii (.,1;>.°J ı _,:t.,ti ı ,, .):,o ••• ı ı.9 ,.... ..., 19 o ,9,,,,‘ ->s,....) 3 J-... -0. - - -c.) ı ,..9..—P j.. P .... .„9 , ,... .,o,, 9 .9„.... ..,....J-, 3 jc.1L.:‘- ' AJI „,...›......-A_P.... -I. .5. ,q o.- A-C r.


222 Baka a Suresibütün yaptıkları, dünyada da, âhirette de boşa çıkm ıştır ve onlar, âteşhalk ıdır, orada ebedi kalacaklardır. 218— Onlar ki inandılar, göç ettiler,Allah yolunda sava ştılar ; işte onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah,çok bağışlayan, çok merhamet edendir.Tefsir:216— Hz. Muhammed (s.a.v.), Mekke'de iken kendisine sava şma izniverilmemi şti Çünkü mü'minlerin durumu buna müsait de ğildi. Medine'yehicret edince önce savunma sava şına izin verildi, sonra genel ola-.rak sava ş emredildi, en sonunda da cihad farz k ılındı. Islâm bilginlerininkanaatine göre bir sald ırıya uğramadıkları zaman, cihad müslümanlarakifayeten farzd ır. Yani içlerinden bir grup sava şmca diğerlerindenbu görev dü şer. Ama müslümanlar ın yurduna sald ırı olduğu zamancihad, bütün fertlere aynen farz olur.Yukarıdaki âyette yüce Allah diyor ki: Sava ş sizin ho şunuza gitmez,size güç gelir, fakat hazan giiciinüze giden bir şey sizin için hayırlıdırve ho şunuza giden bir şey de sizin için kötüdür. Çünkü i şlerin içyüzünü Allah bilir, siz bilmezsiniz.Evet insan ne kadar bilgili olsa da onun bilgisi ancak duyularmverilerine ba ğlıdır, duyulara çarpan olaylardan gelir. Yarg ısı da görünüşlere göredir. Olaylar ın iyi veya kötü olduğu, bunlardan doğacakyarar veya zararlar ı tecrübe ile bilir. Ço ğu kez bir olay ı tecrübeye imkanolmaz. Te'crübeye kalk ıldığı zaman da i ş işten geçmi ş olur. Hasılıinsan, 'olaylar ın dış yüzünü bilir. Halbuki Allah, her şeyi yaratan kendisiolduğundan her şeyin d ışını da, içini de bilir. Bu bilgisi uyarıncainsanm yarar ına olan şeyleri emreder. zararma olan şeyleri yasaklar.Onun emrettiği bir şey, zahiren ho ş görünmese de gerçekte ho ştur. Savaş da görünü şte hO ş değildir, çünkü insanın ölümüne sebebolabilir.Ama birkaç ki şinin ölümüyle bir toplumun hürriyeti, şeref ve namusukurtarıhr. Ölenler de cennette ebedi dirili ğe eri şirler, peyğamberlerearkada ş olmak şerefine ererler. Gerçekter cihad eden İslam milletleriyükselm; şler, cihad] b ırakınca dünya haritas ındaki yerleri küçülme ğebaşlamış, sonunda güzelim ülkeleri, yabanc ılar tarafından asırlarca sömürülmüştür.Cihad ı bırakmak, yaln ız cepheye gitmemek de ğildir. Dü ş-mana karşı kuvvet haz ırlamayı ihmal etmek, düşman atom yaparkenpiyade tüfe ğiyle yetinmek de cihad ı bırakmak demektir. Bugün Islâmıniki büyük dü şman ı, iki emperyalist güç aya giderlerken, Islân ı mil-


Cüz': 2, Süre: 2 223letleri bir uçak dahi yapmaktan âcizdirler. Demek ki cihad', yani dü ş-mana karşı tehdi, bırakmış, uyuşmuşlarchr.Âyettrı çıkarılacak birinci hüküm, birinci ders Cihada devamd ır.İkinci ders de, bazan ho şumuza gitmeyen şeylerin, hakkımızda hayırlıolduğuctur. Evet nice üzüldü ğümüz şeyler vard ır ki sonunda bizim içinçok hay ırlı olmuş ve nice sevdiğimiz şeyler vard ır ki bizim için, kötüsonuç vermi ştir. O halde biz elimizden geldi ği, gücümüzün yetti ği kadaryararl ı i şler yapma ğa, durunıumuzu düzeltme ğe, kötü sonuç doğuracaki şlerden kaçma ğa, tehlikelerden sak ınmağa çalışmalıyız. FakatAllah'tan, ba şurrza bir olay geldi ği, hoşumuza gitmeyen, bizi üzen birolayla kar şılaştığımız zaman da kendimizi üzüntü girdab ına atmakyerine sabretmeli, i şin sonuna beklemeliyiz. Allah' ın takdiri ne şekildetecelli ederse etsin, mutlaka hakk ımızda hay ırl ıdır. Atalarımız. " İnsanın gücüne giden şey, hakkında hayırl ıdır" demi şlerdir. Bir babanm,küçük çocu ğunu ,baz ı şeylerden menetmesi, çocu ğun zoruna gitse deonun yarar ınadır. Doktorun verdi ği ilaç, acı olsa da hastaya şifa getirir.Doktor, zulmünden de ğil, şefkatinden ötürü o ac ı ilac ı hastayavermektedir. Hastan ın her arzu etti ğini vermek, onu ölüme sürükleyebilir.Şayet yüce Allah da sana istedi ğin bir şeyi vermiyorsa, senizengin etmiyor, fakir ya şatıyorsa, seni çocuksuz yapm ışsa veya çok sevdiğinbir şeyi elinden almışsa üzülme, sabret; bu ho şuna gitmeyen i ş-lerin içinde senin için kim bilir nice faydalar vard ır! Ya bu vesiyle ileAllah sana ileride çok yararl ı şeyler verecek, yahut seni bu olaylarladeneyip ruhunu olgunla ştıracak, manevi dereceni yükselteçektir.Biz, Rabbimizin her an, her nefes bin türlü nimetiyle besleniyoruz.Bir nefes al ış, vücuda oksijen götürür, nefes veri ş, vücutta biriken zehirligaz ı dışarı atar. Bir nefes al ış veri şte Allah' ın bize iki lâtfu, ıkinimeti var. Bir vakit de O'ndan bir s ınavla kar şı karşıya kal ırsak elbettesabretmemiz gerekir. Derler ki padi şahın biri, kendisine sunulanbir elmay ı ısırmış, elma zehir gibi ac ı imiş . Şaka olsun diye vezirine uzatmışelmayı :— Hele şunu ye, demi ş .Vezir, elmay ı kıtır kıtır yemiş. Padi şah:— Yahu, demiş o zehir gibi ac ı idi, nasıl yedin onu?— .Padişahım, demiş vezir, ben o elden o kadar tatl ı nimetler yedimki şimdi onun verdi ği bu acıyı yememek mürüvvete yak ışmaz!Sabredersek, ac ı olaylar tatl ılaşır. Allah, olayları hikmetle örmü ş-tür. Bazan hay ırlı sonuçları, görünü şte insanın hoşuna gitmeyen olay-


224 Bakara Suresilara ba ğlamıştır. Şerri hay ır yapacak yine O'dur. "Allah, teybe edip güzeliş yapanların kötülüklerini iyiliklere çevirir."' Meyvalar, güne şin kar şısındadura dura tathla şır. Hakk' ın rızas ı karşısında duranlar da ruhenolgunla şır, iki cihanın mutluluğuna ererler.Bir tan ıdığım, bana şu , anlatmıştı: "Bir müesseseye çimentoısmarlamıştım Çimentolar geldi, fakat anla şmantız ın tersine şoför,çimentc■ları sokağa yıktı. Halbuki içeriye ta şımaları gerekirdi. Can ımsıkıldı. Öyle dü şünürken kar şıdan 8-10 amelenin geçti ğini gördüm.Onlara:— Size birkaç kuru ş versem bunlar ı içeri ta şır mısın ız? dedim.— Elbet ağabey, dediler, zaten sabahtan beri i ş bulamamıştık.Onlar çimtntolar ı içeri ta şıdılar, kendilerine yüz lira verdim veiçimden de ferahl ık duydum. Kendi kendime dedim ki: Bak bu şoför şutersli ği yapmasayd ı, i ş bulamamış olar şu adamlar, bir ekmek paras ıkazan amayacaklard ı. Demt k ki Allah, bu adamlar ı aç b ırakmantak içinşoföre o davran ışı yaptırd ı.Ertesi gün, çimentoyu gönderen. müessesenin adam ı geldi, kendisineşoförün çimentolar ı içeri ta şımadığmı, ben ayrıca amele tutup ta şıttığımısöyledim. Adam da:— Tamam ağabey, dedi, o paray ı bizden kes, çünkü bizim şoförolmadığı için çimentolar ı başka bir şoförle gönderdik, o da terslik etmi ş .Ne verdiyesen onu •bizden kes.Bakan işte ralıirde hoş görünmeyen, insan ın gücüne giden bir şey,sonunda ne tatl ı bir neticeye ba ğlanmış, olaylar nas ıl Allah' ın hikmeteliyle dokunmuştur!Hakk' ın kazasına rıza, O'na tevekkül mü'minin en yüce vas ıflarından biridir ve gerçekten insan ı her bakımdan mutlu kılar. Allah,kendisine tevekkül edenleri, daima huzur içinde ya şatır. Öyle insanlargelmiş ki şu dünyada Hakk' ın l ıltfunu da kahr ın ı da ho ş karşılarm şlar,her ikisinden de zevk alm ışlar, Allah' ı öylesine sevmi şler "Liitfun daho ş, kahrın da hoş" deme yüceliğine eri şmi şlerdir. Ne güzel söylüyorErzurumlu İbrahim Hakk ı Hazretleri:Hak şefleri hayreyler Zannetme ki ğayreyler Arif anı seyreylerMevlii görelim neylerNey lerse güzel eylerSen Hakka tevekkül k ıl Tafviz et ve râhat bul Sabreyle ve raz ı olNievltı görelim neyler Ney lerse , güzel , eyler1 Furkau Suresi: 70


Cüz': 2, Sure: 2 225Bir i şi muradetme Oldiyse inâdetme Haktandır o reddetmeMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eylerHak'tan blıcak işler Bo ştur ğam-ü te şvi şler Ol hikmeti/ii işlerMevla görelim neylerNeylerse güzel eylerHep işleri faiktir Birbirine lâyiktir Neylerse muvâfiktirMevla görelim neylerNeylerse güzel eylerHiç kimseye hor bakma incitme gönül yıkma Sen nefsine yan çıkmaMevla görelim neylerNeylerse güzel eylerNâçâr kalacak yerde Nâgâh açar ol perde Derman eder ol derdeMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eylerHer kftluna her anda Geh kahr-u geh ihsanda Her anda o bir şandeMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eylerGeçmişle geri kalma Müstakbele hem dalma Hal iyle dahi olmaMevla görelim neylerNeylerse güzel eylerVallâhi güzel etmi ş Billâhi güzel etmiş Tallahi güzel etmi şMevlâ görelim netmi ş Neetmişse güzel etmi ş._ 217 nci ayet Haram ay ında- sava şmanın caiz olup olmad ığı hakk ındakibir soru üzerine inmi ştir. Hz. Peygamber (s.a.v.), halasm ın oğluAbdullah ibn Cah ş'ı mulıacirlerden yedi-sekiz ki şilik.bir bölüğün başındayola çıkarmış, gönüllü olmayan ı götürmemesini kendisine emretmişve bir mektup vererek bu mektubu ancak iki gün sonra .eknmas ınıbildirmişti, İki gün sonra mektubu açan Abdullah, şöyle yazd ı:1411ugördü: "Mektubumu okuyunca Mekke ile Tâif aras ındaki Nahle'ye kadarilerle; buradan Kurey ş'i gözetle ve bize onlardan haber getir".Abdullah ile arkada şları Nahle'ye vard ılar. Bu s ırada Kureyşe ait birticaret kervan ı oradan geçiyordu. Recebin birinci günü idi, fakat müslümanlar,Cumad' ın son günü olduğunu samyorlard ı. Eğer, o gün, onlarabir şey yapmazlarsa ertesi gün Haram ay ı girer, hiçbir şey yapamazlardiye düşündüler. Kurey şlilerin, kendilerine yaptıkları fenal ıkları hatırlayincadayanamay ıp kervana sald ırdılar, kervan ın başkanı Abdullahel-Haçlrami'yi öldürüp iki ki şiyi de esir ald ılar, bir adam da kaçt ı. Keryanısürüp Medine'ye getirdiler. Allah' ın Resulü: "Ben site haram aytıtdasavaşmaya emretmemi ştim" dedi ve ganimetten kendisine ayr ılanalmadı. Ashab ı kiram tarafından da k ınanan sava şçılar, çok üzüldüler.Recep ay ı, savaşma= yasak oldu ğu haram aylar ın en saygıhsı idi.Kurey ş, olayın Recep ay ının ba şında olduğunu iddiâ edip: "Muhammedharam ayını helal saydı" diye aleyhte propaganda yapma ğa ba şladılar.Sava şa kat ılan müslümanlar ise Cumad' ın sonunda sava ştıklarmı söylediler.nihayet inen 217 ve 218 nci ayetler, Seriyye sava şçılarının, fitneyekarşı baskınlarmı haklı çıkardı. Onların, Allah'a inanan, hicreteden, Allah yolunda sava şan faziletli insanlar oldu ğunu, Allah' ın rahme-


226 Bakara Suresimetini uman o insanlara kar şı Allah' ın ba ğışlayan ve esirgeyen olduğunubildirdiBunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) kabul etmeyip bekletti ğiganimeti ald ı ki islâmda al ınan ilk ganimet budur. İki esir de, müşriklerinyakalay ıp esir almış olduklar ı Sa'd ibn EM Vakkas ve Utbeibn Gazvân ile de ğiştirildi.'217 nci ayeti, haram ay ında sava şmanm haram olduğuna delilsayarlar. Fakat neshedilip edilmediği hakk ında ihtilaf vard ır. Atâ, buayetin neshedilmedi ğini söyler ve bu hususta yemin edermi ş .Diğer bilginlere göre ayet mensuhtur. Ancak nasibi üzerinde ihtilafvard ır. Teybe, sures ınin 5. veya 29. veya 36, âyetlerinin nasib oldu ğunusöyleyenler yan ında peyğamber'in uygulamas ının ayeti neshetti ğinisöyleyenler de vard ır. Çünkü Allah' ın Resulü (s.a.v.), Huneyn'de Hevâzinkabilesiyle, Taif'te akîf kabileiyle haram ay ında sava şmış, EbuÂmir'i de yine haram ay ında mü şriklerle sava şmas ı için Evtas'agöndermi şti.İbnu'l-Arabi'ye göre bu ayet, mü şrikler;n, yukar ıda sözü edilen haramayında vukubulmu ş savaştan dolay ı H7. Peygamber ve müslümanlarışiddetle km amalarm ı reddetmektedir. Yüce Allah onlara diyor ki: Allahyolundan menetmek, Allah' ı inkar etmek, halk ını Mescidi Haram'dançıkarmak Allah katında daha büyük bir günaht ır. Haram ay ında fitne ç ı-karmak yani küfre sap ıp ortalığı karıştırmak, adam öldürmekten dahaağır bir suçtur. Siz bunlar ı yaptığınız için sizinle sava şmak gerekrni ştir.2Buna göre ayet, haram ay ında sava şmayı yasaklamıyor, tersinesava ş, kaç ınılmaz hale gelince o aylarda da sava şmanun günah olmayacağmı anlatmış oluyor. Zaten ayetin söz geliminden de bu anla şılmaktadır. Art ık ayette bir nesh araman ın manas ı yoktur. Davet hürriyetinikorumak, sald ırıyı püskürtmek, sald ırganlarla sava şmak herzaman ve şartta vacibdir.''. j,t-.;5" e." j ,..-t-. -1, °‘;-.; L , 1.-..,. J, ; )...a.:;:i C):P 4.■Iji-1- ,..,...).Çt-...4 -,,!,1:-.; 110:::„...;:, ..., -1,........:;2:; ‘:,_,,, e ' i......5.- 1. --1:1„ __4:-...:". I -., ( ..)-..,'c...--11:::-A _,8 )1—Ğ:A3 k::>l: «;-T I 'e'..‹.3 'tu ı ',;_,-_,;, -,.,..u -,:cs 4 :;.;1:04.-1 j'i '‘.)j)j- *'?.e .- .. ,4 t3C:,.. .. &.p11 ,..1.3.,..U......,.Jj c s .,...g-1 I j l.._; ..tIl j (Y N 'N ) -:)1.):.


CÜz': 2, Sure: 2 227o 9 9 9 ,p ı 9 1ft 0 0e-4-3 j9I... o o o • it4.1J İ j ")-4) ...L...4'd(.< *) çj.>. *P219- Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki, : "O ikisi ndebüyük günah vardır. Insanlara bazı faydaları varsa da günahlart, faydalarındanbüyüktür." Ve sana Allah yolunda ne vereceklerini soruyorlar.De ki : "Af (yani ihtiyaçlar ınızdan fazlas ını veya heM1 ve güzel olanşeyleri verin!)." Allah size âyetlerini böyle aç ıklıyor ki dü şünesiniz :220- Dünya ve âhiret hakk ında (ki i şleri dü şünesiniz). Ve sana öksüzlerdensoruyorlar. De ki : "Onların (durumlaruu) düzeltmek hay ırlıdır. Eğeronlara karışır (onlarla bir arada ya şar)sanız, (onlar) sizin karde şlerinizdir.Allah, bozan ı düzeltenden ay ırır. Allah dileseydi sizi zora sokard ı . şüphesizAllah, daima üstün ve her şeyi yerli verince yapandır.Tefstr:219 ncu âyetin nüzul sebebi hakk ında çe şitli rivayetler vard ır:1) Tirmzrnin kaydetti ği rivayete göre Hz. Ömer: "Allah' ım, hamrhakk ında bize şifa verici bir aç ıklama yap" diye duâ ederdi. Önce BakaraSuresinde, tefsirini yapt ığımız bu âyet indi. Ömer yine duâ etti.Sarh ı. ş iker namaza yakla şmayı yasaklayan, Nisa Suresindeki 43 rcüâyet indi. Ömer yine hamr hakk ında şifa verici bir aç ıklama yapmasm ıAllah'tan niyaz etti. Maide Sures;ndeki 91 nci âyet indi.'2) Fahri Râzi de şu rivayeti kaydediyor: Hamr hakk ında dörtâyet inmi ştir. Mekke'de: "Hurmanın ve üzümün meyvalar ından sarhoşlukve güzel r ız ık elde ediyorsunuz." 2 âyeti indi. Müslümanlar içkiyi he-MI olarak içiyorlard ı. Sonra Ömer, Muâz ve sal ıabeden bir topluluk:"Ya resulâllah, bize şarap hakk ında bir hüküm ver, çünkü o akl ı gideripmalı telef ediyor" dediler. Bakara Suresindeki: "Onlarda büyük günahvardır, insanlara faydaları da varsa da, günahları, faydalarından büyüktür."âyeti indi. Bir topluluk b ırakt ı, bir topluluk içme ğe devam etti.Daha sonra Abdurrahman ibn Avf, bir grup insan ı davet etti. içtiler,sarho ş oldular. İçlerinden biri namaz kıld ırırken Kâfirun Suresiniv 9 ı n L. J.A J,KJIW : Ey kâfirler sizin tapt ığnuza ben de taparım"şeklinde okudu. Bunun üzerine "Ey inananlar, sarhoş iken na-1 Uff-miii, Tefsh, Mâide Suresi; Ahkimu'l-Kur'ân, I, 1492 Nahl Suresi: 67


228 Bakara Suresimana yaklaşmay ın ki ne dediğinizi bilesiniz."' ayeti indi. Içenler azald ı .En nihayet ensardan bir topluluk, bir ziyafette bulunuyorlard ı. AralarındaMekke'den göçenlerden Sa`d ibn Ebi Vakkas da vard ı. Sarhoşolunca Arap şiirleri okuyup övünmeğ. başlad ılar. Sa`d ibn EM. Vakkasda, içinde ensara yergi olan bir şiir okudu. Ensardan biri, devenin çenesiylevurup Sa`dın ba şını yardı. Sa`d durumu, Allah' ın Resulüneşikayete geldi. Ömer: "Allahım, şarap hakk ında bize Şifa verici bir aç ıklamayap" diye duâ etti. 0 s ırada: "Ey inananlar, hamr, meysir, dikilitaşlar, ezlâm, şeytan i şi pisliktir. Bundan kaç ının ki felâh bulasin ız.Şeytan, hamr ve meysir ile sizin aran ıza düşmanlık ve öfke sokmak ve sizianmaktan ve namazdan menetmek istiyor. (Nasıl) vazgeçtiniz mi?" 2ayeti indi. Ömer "Vazgeçtik!" dedi.'Islam bilginlerinden bir k ısmı, tefsirini yapma ğa çah ştığımız ayetinharam bildirmedi ğini, bir kısmı ise haram bildirdiğini söylemişlerdir.Zahir olan, birinci k ısmın görü şüdür. Ayetin haram bildirdi ğini söyleyenleregöre Cenab ı Allah: "Hamr ve meysir'de büyük günah oldu ğunu"söylemiştir. "Rabbim, fuhu şların açığını, gizlisini, günah', ve haks ız yeresaldırıy ı haram kıldı"4 âyetiyle de günahı haram kılmıştır. Hamr vemeysirde de günah mevcudoldu ğuna göre bunlar ın da haram oldu ğuanla şılır. Demek ki bu ayetin ini şinden sonra yine içme ğe devam edenler,'ayeti te'vil ederek içmi şlerdir. Fakat Ibnu'l-Arabi'nin de i şaretettiği gibi bu görü şün geçerli olabilmesi için günah ın haram olduğunubildiren ayetin, bu âyetten önce inmi ş olmas ı gerekir. Halbuki bu hususbilinmiyor. Bundan dolay ı bu ayetin haram bildirdi ği söylenemez.Âyette geçen i'Llrı (günah), içki içip sarho ş olduktan sonra görülensövmeler, kavgalar, öldürmelerdir. Menafic (yararlar) ise ticaret ve lezzetolabilir. Çünkü tâcirler içkiyi Şam'dan hicaza getirip satarlar vebüyük •para kazan ırlard ı .Ayette günah oldu ğu bildirilen hamr ve meysir'in ne oldu ğunu vebunlar hakk ında Islamın son hükmünü inceleyelim:1— Hamr : Hmr maddesinden olup örtmek anlam ınadır. Ba ş örtüsünede bin:Lar denir. Akl ı uyu şturup örttii ğii için şaraba hamr denmiştir.13:anırın ne olduğu hakkında müctehidler iki grupa ayr ılnuştır:Malik, şâfii, Ahmed ibn. Hanbel, Hicazl ılara göre gerek üzüm, gerek1 Nisa Suresi: 432 Maide Suresi: 90-913 Rtızt, Mefatil,lu'l- ğayb, II, 2174 A'raf Suresi: 33


Cüz): 2, Sure: 2 229başka maddelerin suyundan elde edilen alkollü içkiye hamr denir. Hurmadan,arpadan, bu ğdaydan, has ılı her türlü üründen yap ılan sarho şedici içki, ljamrdır.Irakhlara yani Ebu Hanife, ibrâhim Süfyân es-Sevri, İbnEbi -teylâ, Şerik ve İbn Şübrüme'ye . göre hamr yaln ız, üzüm suyundanyap ılan aklollü içkidir. Hurma, buğday gibi üzümden ba şka maddelerdenyap ılan alkollü içkiye hamr de ğil, nebi denir°Hicazlılar, hangi maddeden yap ılırsa yap ılsın sarho şluk veren heriçkinin hamr oldu ğu kanaatinde bulunduklarmdan dolay ı hamrı harameden âyetlerle alkollü içkilerin tümünün haram oldu ğuna hiikmetmi şlerdir.Bu içkinin az ı da ço ğu da haramd ır. Bu hususta delilleri şudur:Şaraba, akl ı uyuşturduğu için hamr denmi ştir. Nebi2 de aklı uyuştur'''.Çünkü ikisinde de sarho ş eden madde alkoldür. O halde dil bak ı-mından nebizlere de hamr denmesi gerekir. Bu delil zay ıftır. Çünkü dil,kıyas ile sabit olmaz. Şeriat bak ımından delilleri de şöyledir:Hz. Peygamber: " j1) ,}5", (J.S" :Sarhoşluk verenher şey lz,amrdır ve sarhoşluk veren her şey haramdlı ."2 Ebu Hüreyre deHz. Peygamber'den şu hadisi rivayet etmi ştir: "Hamr şu iki agaçtan yapılır : Hurmadan, üzünıden." 3Abdullah ibn Ömer de Hz. Peygamber'in şöyle dediğinirivayetediyor: " 1)- tızümdenyap ılan bir şarap vardır, baldan yapılan bir şarap vardır, buğdaydan yapılanbir şarap vardır, arpadan yapılan bir şarap vardır." Nu'man ibn Be şirde buna benzer bir hadis rivayet etmi ştir: " c t.Jl j c c‘3,5" j31 , ;j 411 j Js JI j : S ıradan, kuru üzümden, hurmadan,buğdaydan, darıdan yap ılan birer şarap vard ır. Ben sizi her sarho şedici şeyden menederim." 4Buhâri de Enes'ten şu rivayeti ç ıkarmıştır: "j4IU :1•14 rı!1 I „;,g 1..., Hamr bize haram/alındığı, zaman Meine'de pek az üzüm şarabı bulabilirdik. Genellikle1 Nebil', aslında atmak, b ırakmak, atılmış şey demektir. Bir kaba konulan hurma üzerinebiraz su d5külüp mayalanma ğa bırakıldığından dolayı bu türlü içkiye neblâ denmi ştir.2 Bu4arl, Edeb, 80, .A.Vkâm, 22; Müslim, E şribe, bal) 't; Ebu Davhd, E şribe, 5; Tirmiât,Eşribe 1; Nesâi, E şribe 53; İbn Mke, E şribe 9; Darimil, E şribe 83 Müslim, E şribe bab: 4, hadis' 3, Tirmia, E şribe, 84 Ebu Dâvhd, E şribe, Bab'al-hamru mimme hiye, c. 2, s. 293


230 Bakara Suresişarabımız kurmadan yap ılırdı."' Hz. Ai şe de şöyle diyor: "Allah' ın Resulünetib' (yani bal nebizi)nden soruldu. 'Sarhoşluk veren her içki haramdır'dedi:."2 Bütün bunlar, nebizlere de hamr dendi ğini gösterir.Bunlar ın az ı da, ço ğu da haramd ır. Çünkü Hz. Peygambe ı (s.a.v.):"41 e y SES, i 1. : Çoğu sarhoş eden şeyin az ı da haramdır."' buyurmuştur.İraklılar ise yaln ız üzümden yapilan alkollü içkiye hamr dediklerinden,hamr hakk ındaki âyetlerle yaln ız üzii ınden yap ılan alkollüiçkilerin haram oldu ğuna kani'dirler. Ba şka maddelerden yap ılan içkiler,nebiz oldu ğundan onlar, liamr ı yasaklayan âyetlerin hükmü altına girmez. Sünnette ise sarho ş edecek kadar nebiz içmek haramd ır,fakat sarho ş etmeyecek kadar nebiz içilmesine müsaade edilmi ştir.Onlara göre nebillerden haram olan, üçüncü kadehtir.İraklıların delilleri şöyledir:Dilde hamr, üzümclen yap ılan alkollü içkinin ad ıdır. Sünnete gelince:Müslim'de birkaç hadis vard ır ki bunlar Hz. Pey ğamber'in, nebiziçme ğe müsaade etti ğini söyler: Hz. Peygamber, çe şitli maddelerdenyap ılan nebi2lerin kar ışımını -ki buna 1JaW denir- yasaklam ış, fakatyalnız bir nebizi, ba şka bir nebi2e kar ıştırmadan içme ğe cevaz vermi ş -'tir. Çünkü nebizleri birbirine kar ıştırmak, sarho şluğu çabukla şt ırır.Ebu Said el-kıudri'nin rivayetinde Hz. Peygamber şöyle de ıniştir:"Sizden kim nebiz içerse yalnız zebib (kuru üzüm nebi zi) yahut yaln ıztemr (hurma nebizi) içsin."4 Biına benzer birkaç hadis vard ır. Câb ır ;bnAbdullah el-Ensâri de Hz. Pey ğamber'in: "zebib ile temri, büsr ile temribirbirine karışt ırmayı yasakladı'sğım rivayet etmi ştir. 5 Daha birçokrivâyet nebizleri birbirine kar ıştırmamak şartiyle içme ğe müsaadeetmektedir.Ebu Katâde, babas ından Hz. Pey ğamberi'n şu hadisini rivayetetmi ştir: "Temr ile zebibi, zehv ile rutab'i birbirine kar ıştırıp içmeyin."Nesâi, bu hadisi şöyle aç ıklıyor: "Bunlar ı karıştırmaktaki kerahetinsebebi şudur: Kar ışt ırmak sarho şluğu çabukla ştırır. Henüz tad ı de ği ş -meden sarho şluk verir. Içen insan, sarho şluk vermedi ğini sanır ama müs-1 Kitâbu'l-E şribe, bâb: al-Hamru2 Buhüri, Vuçlü; 71, E şribe, 4; Müslim, E şribe 67, 68; Ebu Dâvud, E şribe, 5;Eşribe, 2; İbn Mke, E şribe, 9, 10; Muva“a', E şribe 9; Dirimi, E şribe 8; İbn Banbel, VI, 36...3 Ebu Dürüd, E şribe 5; Nesâ'i, E şribe 25; İbn Mke, Eşribe 10; Düriml, E şribe 8; İbnHanbel, II, 91, 167...; Tirmiii bu hadisin garib hadis oldu ğunu söylüyor. Bkz. E şribe, 34 Müslim, Eşribe 5, hadis: 225 Müslim, Eşribe 5, hadis 16. '


Cilz): 2, Sure: 2 231kirdir. Cumhura göre bu kar ıştırmadaki nehiy, tenzih nehyidir. Zehv,kızarıp sararma ğa başlayan, tatl ılaşan hurma koru ğudur."'TahâvVnin, Ebu Musa'dan ç ıkardığı şu hadis de nebizlerden yaln ızsarho şluk veren miktar ın haram oldu ğunu gösterir: "Allah' ın Resulü,beni ve Mutız' ı Yemen'e gönderirken kendisine :— Ya Resulâllah dedik orada buğdaydan ve arpadan yaptıklarıiki içki vard ır. Birine mizr, ötekine bit( derler. Bunlardan içmeyelim mi?Peygamber Aleyhisseleım buyurdu ki :— İçin ama sarhoş olmay ın."2Bu hadisin beweri Müslim ve Nesâ'ide de vard ır. Ancak sonlar ı,Tahâvi'nin rivayetinden farkl ıdır:"Ebu Musa anlatıyor : Allah' ın Resulü (s.a.v.) beni Yemen'e gönderdi:— Ya Resuldllah, dedim, orada çe şitli içkiler var. Neyi içip neyiiçmeyelim?Nedir onlar, dedi.— Bit( ve mizr dedim,Bit( ve mizr nedir, dedi.— Bit' bal nebizidir, mizr ise darı nebizidir. dedim. Resulullahbuyurdu ki :— Sarhoşluk vereni içmeyin, her sarho şluk vereni haram k ıldım." 4Müslimde, ise Hadisin sonu: "Insanı, sarhoş edip namazdan alakoyacakher içki haramdır"4 şeklindedir.Irakhlara göre Allah, hamr ı yasaklamas ındaki hikmeti şöyle açıklamıştır:"Şeytan, şarap ve kumar ile sizin aranıza düşmanlık ve öfkesokmak ve sizi Allah' ı anmaktan ve namazdan menetmek istiyor."' Buifade, alkollü içkilerden sadece sarho şluk veren miktar ın haram olmasınıgerektirir Çünkü ancak o ölçüde içilince -haram k ılmma illeti ortayaç ıkar. Fakat hamr ın, azının da, çoğunun da haram oldu ğu hususundaicmâc vard ır. Bu bakımdan üzümden elde edilen sarho ş edici içkilerinaz ı da, çoğu da kesinlikle haramd ır, bunun haram olduğunu inkâr eden1 Nas ıl% E şribe, Halitu'z-zehvi ve'r-Rt4ab.2 Tefsiru ıkyâti'l-ablrâm, I, 1223 Nesâ'i, E şribe, Tefsiru'l-bit'i4 E şribe, bal 7, Hadis 705 Maide Suresi: 91


232 Bakara Suresikâfir olur. Fakat öbür içkilerin bizzat kendilerinin haram ve necis olduğuhususunda kesinlik yoktur. Bunlar ın ancak sarho ş eden miktarıharamdır.İraklılar, Hicazhlarm delil gösterdikleri hadislerin bir k ısmın ızayıf bulmuşlar, bir kısım hadislerde de nebize mecâzen h.amr dendi ğiniileri sürmüşlerdir.°Netice:İki tarafın da-ileri sürdü ğü bazı hadislerden sonraki ça ğların düşüncekokusu gelmektedir. Bunlar ın, o düşüncelerin mahsulü olmas ıda muhtemeldir. Meselâ "Çoğu sarhoş eden şeyin arı da haramdır" hadisi,ikinci ve üçüncü as ırların fıkıh kuralına benzemektedir. Nitekimbu hadisi Tirmüi de garip bulmuştur. Ancak bu meselede Hicazhlarmdelilleri daha a ğır basmaktad ır. Çünkü Allah, sarho şluk verdiğindendolayı içkiyi yasaklamıştır. Bu, çe şitli âyetlerden anla şılmaktadır.Sonra Sahabe, hanırm yasaklandığmı duyar duymaz diğer maddelerdenyap ılan sarho ş edici içkilerin de yasakland ığma kani olmu şlar vemevcut bütün içkilerini dökmü şlerdir. Enes ibn Malik şöyle diyor:"Hamr haram edildiği zaman ben, Ebu Talha'n ın evindeki bir toplulu ğahamr sunuyordum. Çünkü ben onlar ın en küçüğü idim. O gün onlarıniçtikleri hamr, büsr ve temr (kar ışımı) idi. Birinin, şarap haram k ılındıdiye, bağırdığını duy'duk. Medine sokaklar ında ( şarap) akt ı. Ebu Talhabana dışarı çık da bunu dök dedi. Ç ıkıp döktüm..."2 Burada döküldüğüifade edilen içki, temr ve büsr kar ışımı nebizdir. Bunda alkol derecesifazladır.Czümden yap ılan içkiler aynen necistir. Öbür maddelerden yap ı-lan alkollü içkileri içmek de haramd ır. Fakat haram olan, bunlar ı içmektir.Bu haraml ık, sarho ş etme Metinde bunlar ın hamr ile ortak olmasmdanileri gelir. İkisi de sarhoş eder. Arada bir fark vard ır. 'üzümdenyap ılan içkilerin aynen kendileri necis say ılmıştır. Yaln ız içmekdeğil, kendileri de haramd ır. Onlar elbiseye dökülse elbise pis olur, y ı-kanmas ı gerekir. Fakat öbür maddelerden yap ılan içkilerin içilmesiharam ise de bunlar ın necis oldu ğu iddia edilemez. İspirto, bira, özellikleart ık bir ikram maddesi haline gelen kolonyan ın elbiseye dökülmesiveya bedene sürülmesi namaza mani de ğildir.Hamdi Yazır şöyle diyor: "Ebu Hanife Hazretleri, bu suretle şaraptanba şka sarho şluk veren içkilerin ayn ı ve katresinin necis olmad ı-1 Tefairu Aytıti'l-abkilm, I, 1222 müslim, Eşribe, bal), 41•


Cüz): 2, Sure: 2 233ğına ve binaenaleyh sarho şluk derecesine varmaks ızın ve fas ıklara vekâfirlere benzemek niyyeti ta şımaks ız ın kuvvet için az bir miktardaiçilmesinin caiz olabilece ğine kail olmuş ise de... üç mezheb ile beraberHanefi Mezhebinde de muhtar olan, hadisi Şerif gere ğince "Çoğu sarhoşedenin, an da haramdır". Fakat tedavi için alkol kullanmak, "Darda kalan,haddi aşmadan, (ba şkasının hakkına) saldırmadan yiyebilir" ayetiuyarınca zaruret dolay ısiyle caizdir."'içki, toplumu felakete sürükleyen bir unsurdur. İnsanın karakterinibozan Bunun için Yüce Allah onu haram k ılmıştır. Yaln ız İslamda değil,daha önceki ilahi dinlerde de içki kötü görülmü ştür. Tavrat'ta birkaçyerde kendini ibadete, Allah'a adayanlara içki içmenin yasakland ığıbelirtiliyor. IVIesela israili dü şman istilasından kurtaracak çocu ğa gebekalan kadana Rabbin mele ği şöyle diyor: "Ve şimdi şarap ve içki içmeve hiçbir murdar şeyi yeme". 2 İşte Tevrat'm bu âyetine göre de şarap ,ve içki murdard ır!2— Meysir:Gerek bu ayette, gerek Mâide Suresinde hamrle beraber zikredilenmeysir ise yüsr veya yes& kökünden gelir. Yüsr kolaylık manasmageldiği gibi bölmek, parçalamak ınanasma da gelir. Meysir, parçalaraayrılacak şey demektir. Bo ğazlanacak deveye de meysir denir. Deveyikesip parçalayana yetsir dendiği gibi kesilecek deve üzerinde kumar oynayanlara da yasir denir.Allah'ın haram kald ığı meysir, oklarla oynanan piyangoya benzerbir kumard ır. Benzerlik dolay ısiyle tavlaya ve di ğer kumar çe şitlerinede , meysir denmiştir. Şimdi asıl meysirin, ne biçim bir oyun oldu ğunuizah edelim:Meysir, fakirlere ikram için oynanan bir kumar çe şidi idi. Ezlâmve aklâm denen on okla oynan ırdı. Bu oklann adları: fezz, tev'em, raktb,hils, nâfis, müsbil, mucalla, merak, sefih ve vağd idi. Bu on oktan yedisinepay verilmi şti. Di ğer üçü bo ştu. Yedi okun paylar ı da rakamlar ı oranında idi. Fezzin bir payı, tev'emin iki payı, ...mucallamn yedi payıvardı. Her okun üzerinde ad ını ve payını belirten i şaretler bulunurdu.Kesilen deve 28 parçaya ayr ılırdı. Okları Rebâbe denilen bir torhann içine koyup adil 13 .;r kişinin önüne bırakırlardı. O adam da torbaya1 Hak Dini, Kur'an Dili, I, 762-7632 Kitabı Mukaddes, Hakimler, billı 13, ayet: 7


234 Bakara Suresikarıştırıp oyuna kat ılanlardan birinin ad ına bir ok çekerdi. Kime fezzç ıkmışsa o, bir hisse al ırd ı; kime tev'em ç ıkmışsa o iki hisse al ırdı; kimemucallet çıkmışsa o da yedi hisse alırdı. Boş ok çıkanlar bir şey almaz,devenin paras ını öderlerdi. Oyuna kat ılanlar, kazand ıkları payları yemezler,fukaraya verirlerdi. Araplar bu oyunu bir nfeziyet bilirler veoyuna kat ılmayanlar' k ınarlard ı.Bundan ayr ı olarak muhatara dedikleri bir kumar da oynarlard ı .Ortaya mallar ını veya kar ılarını koyar, bunlar üzerine oynarlard ı. Kaybeden,kar ısını veya malını kaybederdi. Acaba meysir, yalnız izah ettiğimizözel oyunun ad ı mıdır, yoksa bütün kumarlar ın ortak ad ı mıdır?Bu husus, ihtilaf konusudur. E ğer bütün kumar çe şitlerine meysirdeniyor idiyse Mâ'ide Suresinin 90 nc ı âyetiyle kumarm her çe şidi yasaklanmıştır.Şayet meysir, yaln ız bu özel oyunun ad ı idiyse diğer ku-,.marlar da buna k ıyasen haram k ılınmış elur. Zira öteki kumarlara göreiyi bir maksat için oynanan bu piyango türü, yasak edildikten sonrazevk ve şahsi çıkar, oturdu ğu yerde para kazanmak için oynanan ötekikumarlar elbette yasak olur. Bir para veya mal kar şılığında bahse girmekde İslamda haram k ılınmıştır. Mekke devrinde, Rum Suresininba ş tarafı inince Hz. Ebubekir, müşriklerden biriyle Rumlar ın, İranl ılarıyenece ği hakkında bahse girmi ş ve ortaya bir mal koymu şlardı. Fakatsonradan böyle menfaat kar şılığında bahse girmeler de haram k ıhrımıştır.Haram olan oyun, bir menfaat kar şılığında oynanan oyundur.Menfaat kar şılığı olmadan zevk için oynanan oyunlar kumar olmaz.İmam Şafirye göre "Santranç, ortaya bir para koymadan, kötü sözden,namaz ı unutmadan uzak oldukça haram de ğildir." Çünkü haramolan meysir, mal verip almağa sebebolan kumard ır. Mal verme vealma olmayan oyun kumar olmaz. Atl ı ve yaya ko şuları, ok atmalar,silah talimleri, vücudu geliştiren sporlar ve bunlara konan mükâfatlar,fık ıh kitaplarmda belirtilen şartlara göre helaldir.° Fakat bu sporlarüzerine oynanan kumarlar haramd ır.Para ve menfaat kar şılığında oynanan her türlü kumar haramd ır.Çünkü kumar insanların, bat ıl yere birbirlerinin mallar ını yemelerine,bir tarafın emeksiz para kazanmas ına, diğer tarafın yok yere mal ınıkaybetmesine sebebolur. Böylece sonunda oynayanlarm içlerinde birbirlerinekarşı kin ve nefret do ğar.Islamın tan ıdığı me şru kazanç yollar ında mutlaka kar şılıklı faydavardır. Bir elbise yapt ırdığınız zaman terzi para kazan ır, elbise yaptıran1 Mefâtillu'l- ğayb, II, 219-220; Tefsira ıkytıti'l-alkâm, I, 123,124


Cüz': 2, Süre: 2 235müşteri de elbise sahibi olur. Toplum için de bir madde üretilmi ş olur.Halbuki kumarda bir taraf sadece kazan ır, öteki tarafın hiçbir kazanc ıyoktur. Ona sadece ziyan kal ır. Kumarda bir şey üretilmez, kalblerdeüreyen dü şmanl ık ve nefretten ba şka. Kumar nice aileleri y ıkmış, niceocakları söndürmü ştiii. Içki ve kumar belas ını yasaklamakla İslam,toplumun üzerine çöken iki kabusu defetmi ştir.219neu âyetteki "cafv" kelimesine gelince: (afv fazla demektir.cs".-«" ayeti de fazla ileri gittiler anlammad ır. Af, kolaylık göstermekmanas ına da gelir. Zaten ihtiyaçtan fazlas ını vermekte bir kolayl ıkvardır. Yani yüce Allah: "S ık ıntıya düşmeden, kendi ihtiyac ının karşıladıktansonra fazlasını verin" diyor. İhtiyaçta ıı fazla mal ın, Allahrızas ı için sarfedilmesini öğütlüyor.Islam, mal yığmayı —ki buna kenz denir— ho ş 'görmez. Nefsinin,çoluk çocuğunun ihtiyacmdan fazlas ını fakirlere vermeyi, Hak r ızasınaharcamay ı tavsiye eder. Ancak bütün yar ını yoğunu sarfedip ba şkasınael açacak duruma dü şmek de do ğru de ğildir. Bu hususta birçok hadisiŞerif mevcuttur. Pey ğamberimiz: "Yan ında bir mal bulunan kimse,önce kendi nefsine harcas ın, bakım ı kendisine ait bulunan kimselere, veböyle böyle (derece derece akrabaya, sonra başkalarına) harcasın."' demiştir.Câbir ibn Abdullah' ın rivayetine göre bir adam Hz. Pey ğamber'eyumurta büyüklü ğünde bir alt ın getirmi ş : "Bunu sadaka (müslümanlarayard ım) olarak al, vallahi bundan ba şka bir şeyim yok" demi ş .Allah' ın Resulü almamış. Adam sa ğdan gelmiş, almasını rica etmi ş,soldan gelmi ş, almasını rica etmiş. Hz. Peyğamber kızarak adam ın elindenalt ını alıp sonra adama fırtlatmış : "Biriniz bütün var ım yo ğunugetirsin, sonra da otursun dilensin (öyle mi)? Sadaka ancak zenginliktenverilir. Bunu al, bizim buna ihtiyac ım ız yok" demi ş."2İslam, ifratı ve tefriti yani gerek cömertlikte, gerek tutumluluktaa şırı gitmeyi yasaklar. İnfak iyidir ama israf haramd ır. Tutumluluk iyidirama cimrilik haramdır. Allah, Kur'an]. Kerimde saç ıp savurmay ıyasakladığı gibi av-ucu s ıkı sıkıya kapay ıp para yığmayı da yasaklam ıştır.İhtiyaçtan fazlas ını vermek, sosyal adaletin kendisidir. Ayet, ihtiyaçtanfazla olan her şeyin verilmesini emretmiyor, tavsiye ediyor.Mü'minleri böyle gönül zenginli ğine, cömertliğe, başkalarmı düşünmeğete şvik ediyor. Herkes ihtiyac ından fazlas ını zorla de ğil, fakat gönül1 Ebu Dâvâd, qtâk, 9; Nesa't, Buyur, 84; !bn Hanbel, III, 305; Fayçlu'l- IÇuctir, I, 4262 Darimi, Zekât, Bibu'n-nehyi bi-cenal


236 Bakara Suresiho şluğuyla verirse ülkede fakir kalmaz, bunal ımlar durulur. Gönüllerdengönüllere sevgiden ba ğlar kurulur.Baz ı bilginler, zekât âyetiyle bu âyetin bu hükmünün neshedildiğinisanmışlard ır ama bu doğru de ğildir. Zekât farzd ır. Bu ise zekâttanayr ı olarak insanlar ı nafile sadakaya te şvik etmektedir. Buradaneshedilecek bir şey yoktur. Bu infak sayesinde, Ha şr Suresinde de beyanedildiği üzre servetler, sadece zenginler aras ında dolaşan bir şeyolmaktan ç ıkıp toplumun ihtiyac ını karşılayacak, toplumun huzur vekalkınmasma hizmet edecektir.220 nci âyette de yetimlerin durumu anlat ılmaktadır.Yetim: Erginli ğe ermeden babas ı ölmüş olan çocuktur. Annesinikaybeden çocuğa da yetim denir ama kelimenin as ıl konumu, babasınıkaybeden çocuk içindir. Babas ın ı kaybeden çocuk, koruma ve yard ımdan;annesini kaybeden çocuk şefkatten mahrum kal ır. Baba korumave yard ımın, anne şefkatin sembclüdür. Gerçi ikisinde de koruma ve şefkatvard ır ama baban ın koruması anneden fazla, annenin şefkati debabadan fazlad ır. Yetim bülû ğa erince dil bakımından kendisindenyetimlik kalkar. Fakat kendisinde, mal ını kendi ba şına kullanacak ak ılolgunluğu görülünceye kadar o, dinen yetim hükmündedir.İslâmdan önce insanlar, yetimlerin mallar ını yerler, onlar ın mallarındanyararlanmak için yetimle evlenme ya da onu o ğlu veya kızıile evlendirme yollarma ba şvururlard ı. Nisa Suresinde: "Zulüm ile yetimlerinmallarını yiyenler, kar ınlarına sadece ateş yemektedirler ve ç ılgınbir ateşe gireceklerdir."' En'âm, Suresinde: "Yetimin mahna yakla ş-mayın ; yalnız erginlik çağına erişinceye kadar (onun malina) en güzelbiçimde (yakla şabilirsiniz)...." 2 âyetleri inince müslümanlar, yetimlerinmallarından el çektiler. Yemek şöyle dursun, onlar ın mallarının, kendimallarına karışmamasına özen gösterdiler. Hattâ yetimin önündenartan yeme ği dahi yemekten çekindiler. Evlerinde yetim bulunanlar,onun yiyecek ve içece ğim ayırdılar, ona ayr ı bir ev tahsis ettiler. Budurum, mallarını çalıştırmaktan âciz olan yetimlerin aleyhine oldu ğugibi yetim sahiplerine de güç gelen bir i şti. Hattâ Abdullah ibn Ravâhe,Hz. Peyğamber'e:"— Ya Resulâllah, dedi, hepimiz yetimleri oturtacak ayr ı bir eve,yetimlere ayr ı yiyecek ve çiçeek verecek kudrete sahip de ğiliz."1 Ayet: 102 Ayet: 152


Cüz.: 2, Sure: 2İşte bu yanlış anlamay ı bertaraf edip meseleyi aç ıklığa kavu şturmaküzere yukar ıdaki ayet indi. Bu âyete göre önemli olan, yetimigüzel yeti ştirmek, onun mal ını da kendi yarar ına, islâh edip geli ştirmektir.Aleyhlerine olmamak şartiyle yetimlerle beraber oturmak, onlar ınmallarını kendi malına kat ıp beraber çal ıştırmakta bir sakınca yoktur.Ancak elde edilen gelirden masraf ç ıkt ıktan sonra paylar ına dü şenionlara vermek veya onlar ın hesab ına kaydetmek laz ımdır.Yetimin velisi, yetimin faydas ı için onun mal ında ticaret yapabilir,malını kendi malına karıştırıp ortakla şa çalıştırabilir, şirket kurabilit,Yetimin faydas ı_ neyi gerektiriyorsa onu yapar. Fakat mal ında onunzararma olacak tasarrufta bulunamaz. Onun mal ını kendi yarar ına kuhlanamaz. "Onlar için ısleth daha hayırhdır" ifadesi, farz de ğil, nedb bildiriyor.Yani yetimin mal ında tasarruf yap ıp geliştirmek, yetimi evlendirmekveliye farz de ğil, mendubdur.'Ebubekr er-Razi'ye göre bu ayet, k ız ise yetimi oğluna almak, erkekise k ız ını vermek suretiyle onu kendi ailesine katma ğa cevaz vermektedir.Yine bu ayet, yetimin yiyece ğini tahmin ettiği miktardakimalını kendi malına karıştırıp beraber yeme ğe de cevaz vermektedir.Buna göre yol arkada şı olan kimselerin de yiyecelderini birbirine kar ıştırıp beraber yemeleri de caizdir. Herkesin yiyece ği miktar ayn ı olmamaklaberaber arkada şlar kendi aralar ında anla şıp raz ı olduklarındanbunda bir sak ınca yoktur. 2Zayıfı himaye etmek, müslüman ın şiarıd ır. Özellikle yetimi korumakçok sevapt ır. Hz. Peyğamber (s.a.v): "Yetime bakanla ben, cennetteşu ikisi gibiyiz" diyerek i şaret parma ğiyle orta parma ğını göstermi ş ,yetime bakan ın, cennette kendisiyle bu iki parmak gibi yan yana olacağınıbildirmiştir. 3Yetime bakmak, onu himaye etmek, kimsesiz çocuklar ı koruyupkollarnak çok sevap olan i şlerdenclir. Hz. Peyğamber (s.a.v.): "Müslümanlarınevlerinin en hayırlısı, içinde yetime iyilik edilen evdir. Ve müslümanlarınevlerinin en şerlisi de içinde yetime kötülük edilen evdir." 4demişledir. Ahmed ibn Hanbel'in rivayet etti ği bir hadis de şöyledir:"Kim bir yetimin ba şını Allah rızas ı için ok şarsa, elinin değdiği her k ıl1 Itüzl, Mefâtilru'l- Ğayb, II, 222-224; Ahkümu'l-1{ür'ân, I, 154-156; Tefsiru kyüti'l-ahküm,I, 1262 Tefsira Iyüti'l-abküm, I, 1263 Buhari, Talâls 25, Edeb 24; Müslim, Zühd 42; Ebü Dâvûd, Edeb 123; Tirmi'ii, Birr, 14;Muvw4a.', Şiir 5; /bn 1.1anbel, II, 375, V, 3334 ibn M'ace, Edeb, 6


238 Bakara Suresiiçin kendisine sevap verilir. Ve kim, yan ında bulunan kız veya erkek biryerime iyilik ederse benimle o, cennette şu iki parmak gibi (yan yana) oluruz.(Hz. Pey ğamber, i şaret parma ğiyle orta parma ğını göstermi ştir)."'ı ı 0 0 ı • 5 0 ıg o •>e..P i J-J°-çh- • •;,;2;,k),* 5o .9o, IS, o 9 5, o, 9 oj e:,11.9 „ r- ı( Y Y -ı.)1.): A_; ı:fT 1.4221 — Allah'a ortak ko şan kadınlarla, onlar inanıncaya kadar, evlenmeyin.(Allah'a ortak ko şan kad ın), hoşunuza gitse dahi, inanan bircariye, ortak koşan bir kadından iyidir. Ortak koşan erkekler de inanıncayakadar, onlarla (kad ınların ın) evlendirmeyin. (Allah'a ortak ko şan hürbir erkek) ho şunuza gitse dahi, inanan bir köle, ortak koşan bir adamdaniyidir. (Zira) onlar ateşe çağırıyorlar. Allah ise izniyle cennete (girme ğe)ve mağfirete çağırıyor. insanlara dyetlerini (böyle) açıkl ıyor ki öğüt alsınlar.Tefsir:221— Ayetin nüzul sebebi hakk ında iki rivayet vard ır. Bir rivayetegöre müslümanlardan biri (Mersed ibn Mersed), mü şriklerden güzel birkad ınla evlenmek hususunda Allah' ın Resulünden izin istemi ş, onunüzerine bu âyet inmi ştir. Diğer bir rivayete göre de şair sahabi Abdullahibn Ravâhe'nin zenci bir cariyesi varm ış. Abdullah bu cariyeyidövmü ş, sonra yaptığına pişman olup Hz. Peyğamber'e durumu arzetmi ş Hz. Peyğamber (s.a.v.), cariyenin halini sormu ş. Abdullah danamaz k ıldığını, oruç tuttu ğunu ve Allah Resulünün peyğamberliğineşahitlik etti ğini anlatmış. Hz. Peyğamber de bu cariyenin inanm ış birkadın olduğunu söylemi ş . Abdullah, yapt ığını telâfi için onu âzad ediponunla evlenme ğe yemin etmiş ve öyle yapm ış. Baz ı kimseler, onun buhareketini k ınamışlar: "Cariyesiyle evlendi" demi şler. Bu olay üzerinebu âyet inmi ştir.21 et-Terğib, III, 3492 Taberi, II. 378-79


Cüz': 2, Sure: 2 239Ayet, art ık bundan böyle şirk ko şan kad ınlarla evlenmeyi yasaklamıştır.Inanm ış bir cariye ile evlenmek, elbette Allah'a şirk ko şansoylu b ır kadınla evlenmekten ye ğdir. Zira Allah'a inanan insan, ruhenyücelmi ştir. Allah'a şirk ko şan ise soylu da olsa ruhunu alçatmış, adile ş-tirmi ştir.Acaba mü şrik kimdir? Mü şrik, Allah'a ortak ko şan, Allah'tanbaşka tanr ıların varl ığına inanan ve onlara tapan kimsedir. Kur'ân- ıKerim, mü şrik tabiri ile ilahi bir kitaba sabibolmayan putperestlerikasdediyor. Bir k ıs ım ulemaya göre Uzeyr'e 4.11ah'm o ğlu diyen Yahudiler,Allah' ın üç varl ıktan meydana geldi ğini söyleyen h ıristiyanlarda müşriktir. Zira yüce Allah: "Yahudiler, Uzeyr Allah' ın -oğludur' dediler.Hırıstiyanlar da, Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu, onların ağızlariylegeveledikleri sözleridir. (Sözlerini), önceden inkâr etmi ş (olanmü şrik)/erin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da(haktan bât ıla) çevriliyorlar?"' "Allah, üçün üçüncüsüdür, diyenlerelbette kâfir olmu şlardır. Oysa yalnız bir tek Tanr ı vardır, başka tanrıyoktur. Bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette onlardan inkâr edenlereacı bir azap dokunacaktır."2 buyurmu ştur. Bu ayetler, yahudi vehırıstiyanlar ın da mü şrik tabiri içine girdi ğini gösterir.Bu görü ş sahiplerine göre yahudi ve h ıristiyanlar da mü şrik olduklarıiçin bu ayet ile onlardan k ız almak da yasaklanmıştır. Fakat:44Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu, hür kad ınlarsize helâldir" 3 ayeti yukar ıdaki ayetin genel hükmünü tahsis etmi ş ,yahudi ve h ıristiyan mü şriklerin k ızlariyle evlenmeye müsaade etmi ş -tir.Fakat bu görü ş, Kur'ân' ın zahirine aykırıdır. Çünkü Kur'ân, kitapehline mü şrik demiyor. Daima kitap ehliyle mü şrikleri ay ırdediyor. Mesela: "Kitap ehlinden olan kâfirler de, mü şrikler de sizeRabbinizden bir hay ır indirilmesini istemezler." 4 " İnananlara en yamandüşman olarak yahudileri ve (Allah'a) ortak ko şanları bulursun. İnananlarasevgice en yakınları da, biz hırtstiyanlariz' diyenleri bulursun.Çünkü onların içlerinde ke şişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük tas--lamazlar."5 âyetlerinden, kitap ehlinin müşriklerden say ılmadıği anlaşılmaktadır.1 Teybe Suresi: 302 Maide Suresi: 733 Maide Suresi: 54 Bakara Suresi: 1055 Maide Suresi: 82


240 Bakara SuresiHz. Peyğamber (s.a.v.) zaman ında hıristiyanlar aras ında üçlemeinancı hakimdi ve onlar, İsa'n ın Allah'ın oğlu olduğuna inan ıyorlard ı .Buna ra ğmen Kur'an bu h ıristiyanlar' kafir kabul etmekle berabermü şrik saymam ıştır. Binaenaleyh kitap dilini mü şriklerle bir tutmakdoğru de ğildir. Çünkü mü şriklerle evlenmeyi yasaklayan ayet, müşrikArapalar hakk ındadır. Zira hicretin ilk y ıllarında müslümanlarla mü şrikAraplar aras ında akrabal ık ilişkileri, evlenmeler devam ediyordu. Hattâson nazil olan surelerden Teybe Suresindeki: "Ey inananlar, eğer imanakarşı küfrü seviyorlarsa babalarının ve karde şlerinizi veliler edinmeyin..." 1âyetinin ifadesinden., bu münasebetlerin, ta hicretin son y ıllarına kadarsürdü ğü anla şılmaktad ır. Mücadele Suresinin 22 nci âyetinden de ayn ımana sezilmektedir. Hudeybiye bar ışından sonra inen MümtehineSuresindeki: "Ey inananlar, mü'min kadınlar göç ederek size geldiği zaman,onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğeronların (gerçekten) inanmış olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geridöndürmeyin. Ne bu ka -dınlar onlara helâldir ; ne de onlar bunlara helalolurlar. Onların (yani kâfir kbcalar ınm, bunlara) sarfettikleri (mehirleri)onlara verin. Ücretlerini (yani mehirlerini) kendilerine verdiğiniz takdirdebu (kadın)larla evlenmenizde sizin için bir günah yoktur. Kâfir kad ınlarınismetlerini (nikah, akrabal ık veya herhangi bir ba ğlarını) tutmay ın(onlarla ili şkiyi kesin ve kâfirlere kat ılan kadınlara) harcadığınız (mehr)iisteyin. Onlar da (size kat ılan kadınlarına) harcadıklarını istesinler.Bu, Allah' ın hükmi,idür. Aran ızda (böyle) hükmediyor. Allah bilendir,hikmet sahibidir." 2Bu ayette bir k ısım kad ınların, İslama girmedikleri, müslümanolan kocalariyle beraber Medine'ye gitmeyip Mekke'de kald ıkları; kâfirnikah ı altında bulunan bir k ısım müslüman kadınların da kocalarunbırakıp Medine'ye gittikleri anlat ılıyor ve kafirlerden kaçan müslümankadınların, art ık esl i kecalarma verilmemesi, çünkü bunlar ın, o kafirlerehelal olmadığı, müslümanlar ın da kâfir kad ınları nikahlarmda tutmamaları emrediliyor.Hz. Peyğamber (s.a.v.)in k ızı Zeynep de uzun süre, bir mü şrik olankocas ı Ebill-As'ın yanında kalmıştır. Ebill-As, Bedir Sava şında esirdüşünce Zeynep, kocas ını kurtarmak için gerdanl ığını fidye göndermi ş-tir. Sonra kocas ını bırakıp Medine'ye gelmi ş, fakat yine Ebti'l-As' ı kocas ısanmıştır. Ebill-İs, başka bir olayda yine esir edilip Medine'ye getirilmişve Zeyneb'den, kendisini yan ına al ıp himaye etmesini istemi ştir.1 Ayet: 232 Milmtehiue Suresi: 10


Cüz': 2, Snre: 2 241Zeyneb de onu himayesine almıştır. Hz. Pey ğamber, Zeyneb'in himayesinikabul etmi ş, fakat ona, eski kocas ının yanına varmamas ını, ziraartık onun, kendisine haram oldu ğunu tenbih etmi ştir. Bundan sonraEbül-As, Mekke'ye gitmi ş, oradaki i şlerini görüp Medine'ye dönmü ş,iman etmi ş ve böylece yeni bir nikâh kesilmeden e şi Zeynep, kendisinehelal olmuştur.'Bütün bunlar gösteriyor ki âyetin kasd ı, miişrik Araplardır. Tabiikitap ehli olmayan bütün mü şrikler de bu hükme dahildir. Kitâp ehli,kâfir olmalar ına ra ğmen mü şrik de ğillerdir. "Kitap ehlinin namuslukadınları,.... .size helaldir" âyeti, yahudi ve hıristiyan kad ınlarla evlenmeyihelâl k ılmaktad ır. Baz ı bilginlerin zannettikleri gibi âyettenesih veya tahsis yoktur.Ashabdan, kitap ehli olan kad ınlarla evlenenler olmu ş, diğerleribuna ses çıkarmamışlardır. Bu durum, kitap ohh b ır kadınla evlenmenincaiz olduğu hususunda ashab ın icmac ı demektir. Ashabdan HuzeyfeHazretlerinin, bir Yahudi veya H ıristiyan kad ınla evlendiği, Hz. Ömer'inona bu kad ını bo şamasını yazd ığı, Huzeyfe'nin: "Bunu haram m ı sanıyorsun?"sorusu üzerine Hz. Ömer'in: "Hay ır ama yabanc ı kadınlarlaevlenmenin yayg ınla şıp müslüman kad ınlara ra ğbet edilmeyece ğindenkorkuyorum" dediği rivayet edilir. Câbir de: "Biz kitap ehlinin kad ınlariyleevleniriz ama onlar bizim kad ınlarımızla evlenemezler" demi ştir.Hz. Ömer'in de buna benzer bir sözü nakledilmi ştir.2Maide Suresinin 5 nci âyeti, kitap ehli kad ınlarla evlenmeye müsaadeetmi ştir ama müslümanların, kitap ehli erkeklere k ız vermelerihususunda bir aç ıklama yapmam ışt ır. Hz. Câbir'in, biraz önce kaydettiğimizsözü de müslüman kad ınların müslüman olmayan hiçbir kimseile evlenemeyece ğini gösterir. Buna göre müslüman bir k ız veya kadın,müslüman olmayan bir erkekle hiçbir suretle evlenemez. Çünkü çocukbabaya tabidir. Müslüman kad ın, kitap ehli bir erkekle evlendi ği takdirdedoğacak çocuklar, küfürle bulanm ış bir dine sokulmuş olurlar.Hz. Ömer, toplumu bozar, müslüman kad ınlar ihmal edilip, ba şka kadınlarlaevlenme arzusu yay ıhr endi şesiyle kitap ehli kad ınlarla evlenmeyidahi hoş kanılamamıştır. 3Dinine bağl ı, namuslu, güzel - huylu bir kad ın en büyük mutlulukkayna ğıdır. Hz. Peyğamber (s.a.v.) şöyle buyurmu ştur: "Kadın şu dört1 Şiretu Ibn Hi şâm, II, 296-299, 302-304; et-Tefdru'l hadg, VII, 336 _2 İbn Kesir, I, 257; Râzi, 1VIefâtibu'1- Ğayb, II, 225-228; Taberl, II, 3783 Bkz. Ibn Kedi., I, 257; Taberi, II. 3783/4


242 Bakara Suresişeyi nden ötürü alınır : Malından, soyundan, güzelliğinden ve dindarhğından.Sen dindarınt seç, mutlu olursun."' ibn Ömer de Allah Resulününşu hadisini naklediyor: "Dünya bir geçimdir. Dünya geçimininen iyisi, salihe bir kadındır."2.O o ıcs .› i_th j_ffl*; ... oc'çX:;1"5 - o,C‘A ı çcS. ı,9 o e90 &O .."ii.4:(Y Y Y); 5(Y Yr) "c›.:,;3_1.°I c5C.)-4 CrAıi3 G5 o°222- Sana âdet görmeden soruyorlar. De ki : "O eziyettir." Adet halindekadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmay ın Temizlendiklerizaman Allah' ın emrettiği yerden onlara yarın. Allah teybeedenleri sever, temizlenenleri sever. 223- Kadınlarınız sizin tarlanızdır.Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle yar ın. Kendiniz için ileriye haz ırlık yap ınve mutlaka Allah'a kavu şacağınız ı bilin. (Ey Muhammed) bunu inanlaramüjdele.Tefsir:222 ve 223 neü ayetlerde kad ınlarla ili şki durumu anlat ılmaktadır.Hay4 : kadının adet görmesidir. Adet süresi en az üç, en çok ongündür. Bundan az veya çok süre akan kan, adet de ğil, hastalık eserisayılır. Hayz halinde kad ın oruç tutamaz, namaz k ılamaz, Kur'anokuyamaz, Mushaf' ı tutamaz, münasebette bulunamaz. Orucu sonrakaza eder, fakat namaz ı kaza etmez.EM, eziyyet veren bir hastalik mânasma gelebilece ği gibi, insanıtiksindiren pislik anlamına da gelir. Yani hayz, kad ına eziyet veren, sizide tiksindiren bir haldir. O halde bulunan kad ınla münasebetten ayr ılın:Yahudiler hay ızdan çok sak ınırlar, hay ızlı kadınla yatmadıklarıgibi onunla beraber yemek yemez, onunla ayn ı odada dahi oturma ılardı .1 Buhari, Nikâh 15; Müslim, Radae14; Ebû Davild, Nikah 2; Nesa'i, Nikâh 13; ibn. Mace,Nikah, 6, Darimi, Nikah 4; Muvatta', Nikah 21; İbn Hanbel, II, 4282 Müslim, Ra ılâ( , bal) 17, hadis: 64


2, Sure:• 2 243Hıristiyanlar ise hayza hiç önem vermezler, hay ızlı kadınlarla münasebettebulunurlard ı. Araplar, özellikle Medineliler, bu hususta Yahudilerintesirinde kalmışlardı. Onlar da Yahudiler gibi yap ıyorlardı . Baz ısahabiler, Hz. Peyğamber'den bu konuda islâm ın hükmünü sordular.İşte âyet, bu münasebetle indi.'Ayetteki "kadınlardan ayrılın" sözü, onlarla münasebette bulunmayınanlamınadır. Yoksa onlarla bütün ili şkileri kesin, demek de ğildir.Hz. Peyğamber (s.a.v.) hay ır halinde bulunan han ımlariyle, cima d ı-şında bütün ili şkilerini sürdürmü ş ve âdet halindeki kad ınla ilişki konusundasorulan bir soru üzerine: "Cima'dan başka her şeyi yap ın" demiştir.2 Hz. Ai şe diyor ki: "Ben ve Pey ğamber, ikimiz de cüniip iken ayn ıkabdan (su alıp) y ıkanırdık. Ben Met halinde iken göbe ğimle diz kapağtmarasını kapatmam ı emreder ve o şekilde benimle münasebette bulunurdu.İ'tikâfa girdiği zaman ( ınescidinden) başını uzatırdı, Medi olduğum haldeonun başını y ıkardım." 3 "Ben (idetli iken su içti ğim kab ı Peyğamber(s.a.v.)e uzatırdım, o da alır, benim ağz ım ı vurduğum yere ağz ını koyupsu içerdi. ;Medi 'iken yediğim tikeyi, Pey ğamber (s.a.v.)e verirdim, o daalır, benim ağz ım ı vurduğum yerden yerdi." 4, "Ben adedi iken Allah' ınResulü ile beraber aynı kaftan içinde yatardık. Eğer benden, kendisine birşey bulaşmış olursa yalnız o bulaşan yerini y ıkardı . Şayet elbisesine birşey bula şırsa yalnız oray ı y ıkar ve o elbise içinde namaz kılardı."5"Temizlendikleri zaman Allah' ın emrettiği yerde onlara yarın" cümlesiüzerinde fakihler ihtilâf etmi şlerdir:1) Ebu Hanife'ye göre birinci "yathurne”nin kökü, kendili ğindentemizlenmek, yani hayz ın kesilmesi demektir. Şeddeli olan "tetahharne"ise, insanın çaba sarfederek kendini temizlemesidir. Fakat burada"tetahharne" kelimesi de şeddesiz yathurne anlam ınadır. Binâenaleyh,kadın ın, âdeti kesilince y ıkanmadan dahi onunla münasebette bulunmaktabir sakınca yoktur.2) Malik, Zühri, el-Leys, Rabia, Ahmed, İshak ve Ebû Sevr'e görekan kesilince münasebette bulunabilmek için kad ının yıGnması gerekir.Bunlara göre de Ebû. Hanife görü şünüµ aksine, birinci "yathurne",şeddeli olan "yattahharne" anlamınadır. "Su ile yıkanmadan, onlarla1 tiberi, II. 380-391; Ilin Kesir, I. 358-3602 Müslim, ljayçl, 3, Hadis 16; Ebu Dâvüd, Nikilli 463 Buliâri, ljayd, 64 Müslim, Ijay4, bn, 3, Hadis: 145 Elif' Hâvüd, Nikâh 46, Tahâret, 106; Nesli% Tahâret 178, Hayd 11; Darimi, Vudfl',105; et-Tefsiru'l-hadik VII, 338-340; el-Cevâhir ft Tefshi'l-Iur'ân, I, 200-201


244 Bakara Suresitemas etmeyin. Onlar su ile y ıkand ıktan sonra onlarla temas edebilirsiniz"demektir. Zira "y4urne"yi, "ya!tahharne" şeklinde okuyanlarda vard ır. Kaldı ki Allah, âyetin sonunda "Allah, teybe edenlerisever, temizlenenleri sever" demiştin Bu da gösterir ki buradaki "yathurne"su ile temizlenmek anlam ınad ır.3) Tâviis ve Mücâhid'e göre de kan kesildikten sonra kad ın, münasebettebulunabilmek için y ıkan ır ama, cünüplükten yıkanır gibi yıkanmasınalüzum yoktur. Sadece abdest almas ı kâfidir.°"Kadınlannız sizin tarlanızdır. 0 halde tarlanıza nasıl dilersenizöyle yarın. Kendiniz için ileriye haz ırlık yap ın ve mutlaka Allah'akavu şacagtnız ı bilin. (Ey Muhammed) bunu) inananlara miijdele."223 numaral ı bu âyetin niizul sebebi hakk ında muhtelif rivayetlervard ır:Câbir'in rivayetine göre Yahudiler: "Kadmm arka taraf ından önünevardır da kad ın gebe kahrsa çocuk şaşı olur" derlermi ş. Bunun üzerinebu âyet inmi ştir. 2Tirmizt ve 'bn Hanbel de şu rivayeti kaydediyorlar: Ömer (r.a.),Peyğamber(s.a.v.)e geldi: "Mahvoldum" dedi. Peyğamber (s, a. v.):"Seni mahveden nedir?" dedi. Ömer: "Bu gece göçümün yolunu de ğiş -tirdim" dedi. Pey ğamber (s.a.v.) ona bir şey demedi. Nihayet Allah,Resulüne bu âyeti indirdi. Buyurdu ki: Kad ına önden ve arkadan varama, dübürden ve hay ızdan sakın?İbn Ömer ve İbn Abbas'a dayand ırılan bir rivayete göre de Yahudiler,kad ınların' yalnız bir yan ı üzerine yat ırıp münasebette bulunurlarmış.Onların tesirinde kalan Mcdineliler de böyle yaparlarm ış. Fakatkadınları istedikleri gibi öne, arkaya, yana, y'Lizü koyun yat ırıp münasebettebulunan Mekkeliler, Medine'ye göç edip Ensar• kad ınlariyleevlenince kendi memleketlerinde yapt ıklarını bu kadınlara da yapmakistemişler. Ama Medineli bir kad ın: "Bize ancak bir yandan var ılır"deyip bu uygulamayı kabul etmemiş. Nihayet olay, Hz. Peyğamber'eaksetmi ş. Yüce Allah bu âyeti indirmi ş .4Hadisçiler, âyettel "ennti şi'tum" ifadesini, çocuğun üreyece ğiyer olan ferce sokulmak şartiyle istediğiniz biçimde kad ınlarla münasebettebulunun tarz ında tefsir ediyorlar. Müslim'de şu tefsir yer alm ış-1 Tefsiru kütil-abkâm, I, 129-1302 Müslim, Nikâh, bâb 19, Hadis: 118, Talâk, 7, 8, T ıb 50; Ebû Dâvûd, Niktıtı 45; TirmiM,Tefsiru Sure II, 25; bn Mke, Tahliret, 122, Nikâtı 29; Dârimi, Vudû', 1143 Tirmiii, Tefsiru Sure II, 27; İbn Ilanbel, I, 2974 Ebû Dâvûd, Nikâtı, Bâb fî Câmici'll-nikiib; Abkamu'l-Iur'ân, I, 174


alz) : 2, Sure: 2 245tır: "Yani adam dilerse yüzü koyun yat ırır, dilerse ba şka türlü yat ırır.Ancak tek yere, yani yaln ız ferce varmak şartiyle."'Bütün bu rivayetler, bu mesele üzerinde baz ı olaylar olduğunu vebu konuda Hz. Pey ğamber'e soru soruldu ğ'unu, neticede bu ayetin indiğinigösterir." "g.t, :31 Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle yar ın."cümlesinden, kadını arkadan kullanman ın caiz olduğu manası daçıkarılmıştır. Kadını arkadan kullanman ın mubah olduğuna dair muhtelifsahabe ve tabiür ıa dayandmlan sözler mevcudolduğu gibi bununtamamen haram, hatta küfür oldu ğunu anlatan rivayetler de vard ır.İbn Şa'ban, bu konuda "Citnâcu'n-nisvân ve Ahkeımu'l-KurYın" adlımüstakil bir kitâp yazm ış , İbn Kesir de bu konudaki rivayetleri etrafl ıolarak eserine derlemi ştir.2İbnu Kesir özetle şöyle diyor:"Ebu Hanife, Şafii ve Ahmed ibn Hanbel'd .en gelen sözlere görekadın ancak fercinden kullan ılabilir. İmam Malik'ten ise kad ını arkadankullanmanın caiz olduğu rivayet edilmi ştir. Hakim, Dârekutni, HatibiBağdâdi, İmam Malik'in, kad ını dübüründen kullanmanın caiz olduğukanaatinde bulunduğunu çe şitli yollarla rivayet etmi şlerdir. Fakatsenedlerde zayıfhk vardır." 3 Nâfi' ibn Ömer'in: "Ayet kad ınlara arkalarındanvarman ın caiz olduğu hakkındadır" dediğini nakletmiş, fakatbaşkaları, Nafi'i, bu rivayetinde yalanlam ışlardır. Şiadan Seyyid , el-Murtaza da bunun caiz oldu ğuna kanidir. Seyyid Murtazâ, bu görü şü,İmam Ca'fer ibn Muhammed es-Sad ık'tan rivayet etmi ştir.4Kadına arkadan varman ın haram olduğunu söyleyenler, şu hadisleredayan ırlar: "Kadınlara arkalarından varmayın. Allah hakkı söylemektenutanmaz." 5 "Erkek veya kad ına arkasından varan adama,Allah bakmaz." 6Tirmizi, birinci hadisin senedinde zay ıflık gördüğü gibi ikinci hadisede "garip" demiştin. Tirmizi, İbn Mâce, Dârimi ve İbn Hanbel'inrivayet ettikleri "Kim hay ızh kad ına varır, kadını dübüründen kullanır,1 Müslim, Nikah, hab 19, Hadis: 1192 Abkilmu'l-Kur'ân, I, 1743 İbn Kesir, I, 2654 Mai, MefatlInfl- Ğayb, II, 2345 Tirmizi, Radâc, 12; Dârakutni, Mehr, Hadis: 1606 Tirmiai, Rada' 12


246 Bakara Suresiyahut kâhine başvurur(ondan istikbal sorar)sa kâfir olmu ştur."' şeklindekihadisi de yine Tirmizi, sened bak ımından zayıf görmektedir: "ÇünküPeygamber (s.a.v.), adet halindeki kad ına varan ın, bir dinar keffaretvermesini emretmi ştir. E ğer adetli kad ına varmak küfür olsayd ı, bu işekeffaret konmazd ı." diyor. 2Görülüyor ki iki tarafın delillerinde de zarfl ık vardır. Fakat buişin haram, yahut harama yak ın mekruh olmas ı gerekir. Çünkü ayet:"Tarlantza istediğiniz şekilde (veya istedi ğiniz yerden) yarın" demeklekadını tarlaya benzetiyor. Tarla nas ıl ürün verirse kad ın da çocuk üretir.Demek kadına varmaktan maksat, s ırf şehveti tatmin deffil, neslin devamıdır.Cenab ı Hak, kadın ve erke ğe şehvet duygusunu da e şlerin birbirineyakla şıp birle şmeleri ve böylece neslin devam etmesi için vermi ş-tir. Yani kadın, şehveti tatmin vas ıtas ı de ğil, şehvet neslin vas ıtas ıdır.Nesil de ancak belli yerden ürer. İşte yüce Allah, o belli yere hangi yandandilerseniz oradan yar ın diyor. Ba şka yoldan sadece şehveti tatminise kadına eziyet olduğu gibi ayn ı zamanda israft ır, erkek tohumlar ınınboşa dökühnesidir. Eziyet de, israf da haramd ır. Kaldı ki bu iş, erkekiçin iğrenç bir şeydir. Hayz halinde kad ına yaklaşma yasa ğındaki illetyani eziyet ve pislik bu i şte daima vardır.Mesele üzerindeki münaka şalar, bu i şin birçök kimse tarafındanyapıldığını gösterir. Nitekim İkrime'den gelen bir rivayet şöyledir: "Biradam, İbn Abbas'a gelip:— Ben karma arkas ından var ıyorum. Allah' ın, "Kadınlarınızsizin tarlatuzdır. Tarlanıza dilediğiniz yerden yar ın" sözünden bunun,bana helal olduğunu sanıyorum, dedi. İbn Abbas şöyle cevap verdi:— Ey alçak, "Tarlanıza dilediğiniz yerden yar ın" sözü: ayakta,oturarak, önden veya arkadan ne biçimde isterseniz o biçimde kad ınınfercine yar ın, başka yere tecavüz etmeyin demektir.İbn Hanbel de kad ına arkasından varmanm, küçük lâtilik oldu ğunadair bir hadis rivayet etmi ştir.'•,..ŞT .41-41 es (t. Y 4) .1r- tt...4_,,4 ' 43411 Tirmiii, Tahâret, 102; İbn Mâce, Tahâret, 122; Dârind, Vudn' 114; bil Manbel, II,408, 4762 Tirmilt, Tahâret 1023 Müsned, II, 182, 210


Cüz>: 2, Sure: 2 247• 9ı 9,.j.‹.3 °... ..g.( " o )224- Allah( ın adın)ı yemin (etti ğiniz i ş) lerinize (yani) iyilik etmenize,(kötülüklerden) korunmanıza ve insanların arasını düzeltmenize engelyapmay ın. Allah, i şitendir, bilendir. 225- Allah, sizi yapt ığınız kas ıtsızyeminlerizden sorumlu tutmaz; fakat kalblerinizin kazand ığı (bile bileyapt ığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah ba ğışlayandır, halinıdir.224- Urla birkaç nıanaya gelirse de hepsinin kayna ğmda men'anlamı vard ır. Yolun önüne konulan şeye car4 denmi ş, sonra bu konuluçe şitli anlamlarda kullan ılmıştır. (Ar4;1 önüne koymak, sunmak, curdaengel demektir. Yemin, sözü güçlendirmek için kullan ılan kelime veyacifanledir. Burada iki mana ileri sürülür:1) Allah' ın adını yeminlerinize arz etmeyin, ikide birde yemin edipAllah'ın adın ı ortaya koymayın kı iyilik edesiniz, korunasımı ve insanlararas ını düzeltesiniz. Çok yemin ederseniz, iyilik edemez, korunamazve insanlar aras ını ıslah edemezsiniz. Bu i şleri yapmak, çok yeminedip Allah'ın adını sözlerinize destek olmak için ortaya atmaktan uzakdurmanızla mümkündür.• 2) Daha kuvvetli olan ikinci mana şudur: Allah' ın adım yeminettiğiniz şeylere yani iyilik etmenize, korunman ıza ve insanların arasınıdüzeltmenize engel yapmay ın.Nüzul sebebi hakk ındaki rivayet de bu manay ı kuvvetlendirmektedir.Baz ı kimseler, yakınlarını ziyaret etmeyeceklerine, yahut kimseyeyardım etmeyip insanlar ın arasın ı bulmayacaklarma yemin eder, sonrada "Art ık yemin ettim, yeminimi bozarsam Allah'tan korkar ım."diyerek böyle güzel i şleri yapmaktan kaçm ırlard ı. İşte Yüce Allah,bu ayeti indirerek yeminlerin, iyilik yapma ğa engel olmas ını ortadankaldırmıştır. Buyuruyor ki: Yeminlerinizi iyilik etmenize, insanlar ıbarıştırmağa engel tutmayın. Yeminlerinize ayk ırı da olsa iyilik yap ın,yemininiz için de keffaret verirsiniz'. Hz. Pey ğamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:•1 Razı, Meftıtib, II, 236; Ebu Ijayytuı, el-Babru'l-Mubit, II, 176


248 Bakara Suresi"Kim bir şeye yemin eder de onun aksini daha hay ırlı görürse hayırlıolanı yapsın, yeminine de kefafret versin."'Bu hükmiyle İslam, iyiliğin önüne konulan bütün engelleri ortadankaldırmışt ır.225— Lâğv, boş, önemsiz sözdür. Yemin-i lâ ğv : sözü kuvvetlendirmeamac ı taşımayan yemindir. Bu hususta ba şlıca iki tefsir vard ır:1) Ebu Hanife'ye göre lâ ğv yemini, bir şeye, kanaatine göre yeminetmek, sonra o şeyin, yemininin hilâfma oldu ğu anlaşılmaktır. Bu yemin,istikbale de ğil, geçmişe ba ğlıdır. Yalan kasd ı olmadan yap ılanyemindir, buna keffaret gerekmez.2) şafü'ye göre ise lâ ğv yemini, yemin kasd ı olmadan, söz aras ındageçen "Hay ır vallahi, evet vallahi" gibi sözlerdir.Ebu Hanife'nin görüşü, İbn Abbas, Nehai, Zühri, Süleyman ibnYesâr, Katâde, Süddi ve Mekhill'e; şafiinin görüşü de Ai şe, şa'bi veİkrime'ye dayan ır. İki görüş arasmdaki fark şudur:Ebu Hanife, mazide geçen olaylara, galip zanna göre yap ılıp sonradantersinin do ğru olduğu anlaşılan yeminlere keffareti gerekli görmüyor.Fakat söz aras ında "Hayır vallahi, evet vallahi" gibi yeminlerekeffareti gerekli görüyor. Ona göre bunlar, sözü kuvvetlendirmekiçin yap ılmış yeminlerdir. Istikbale matuf olan bu sözler, yemin kasdiylesöylenmeye dahi, bunlar ın aksi yapıldığı zaman keffaret gerekir -. İmamşafii ise mazi hakk ında yalan kasd ı olmadan kanaate göre yap ılan yeminlere,bunların tersi ortaya ç ıktığı zaman keffareti lüzumlu görüyor,fakat söz arasmda geçen "Hay ır vallahi, evet vallahi" gibi sözleri lâ ğvyemini kabul ettiği için bunlara keffareti gerekli görmüyor?İki görüşü birle ştirm.ek mümkündür: Yemin kasd ı olmadan s ırfalışkanlık dolayısiyle ağızdan ç ıkan bu sözler de, geçmi ş olay hakkındakikanaate göre yap ılan yeminler de lâ ğvdir. Ayetin maksad ı, yeminkasdiyle söylenmeyen, kimseye zarar ı olmayacak, alışkanlık dolayısiylesöz aras ında söylenen yemin sözleridir "vallahi yahu, billâhi can ım"gibi.Kızgmhkla yemin etmeyi, " şu işi yapmazsam can ım çıksın, gözüm ,kör olsun" gibi kendi aleyhine bedduâ etmeyi, unutarak yemin etmeyi1 Butıâri,Sums 15, 26, Eymiin 1, Keffirk, 10, Ablcâm, 5, 6, Tevbid 56; MüslimEymiin 4, 9, 10-13, 15-17; Ebu Dâvâxl, Eymün,-12, 14; Tirmi21, Nuâûr 5, 6; Nesül, Eymiln 15,16, 43; Ibn Mâce, Keffârât 7, 8; Darimi, NUM. 9; Ibn IIanbel II, 185-2 Mefatitu'l-Gayb, II, 237


Cüz': 2, Sure: 2 249lağv yemini sayanlar olmu ştur ama bunlar yemin etmek amaciyle yapılanyeminler olduğu için bunları lağv saymak doğru olmasa gerektir.Allah, yeminin iki türlü olduğunu bildiriyor. Biri ka şıtsız, diğeri de kas ıtlıolarak yap ılan yeminlerdir. Kas ıtsız yeminlerden ötürü insanlar ı sorumlututmuyor. Kas ıth yemine gelince bu da iki çe şittir:1. Kalbin kazandığı yani mali sath ve yalan yere yemin ki bunayemin-i ğamüs denir. Ğaınfıs, daldıran demektir. Sahibini günaha daldırdığıiçin yalan yere yemin etme ğe bu ad verilmi ştir. Bunun keffaretiyoktur. Sahibi teybe etmelidir. Teybe ile Allah' ın affına mazhar olmazsaâhirette azâba düçar olur.2. İstikbale ma'tuf yeminler vard ır ki bunlara yemin-i müntakidedenir. "Vallâhi şöyle yapaca ğım, şuraya gidece ğim..." gibi. Sonradanyemin ettiği şeyin tersinin daha hay ırh olduğu anla şıhrsa yemine keffaretvE rilip bozulur, yemin edilen şeyin aksi yapıhr.Maide Suresinin 89 ucu ayeti, bu çe şit yeminlerin keffaretini aç ıklamaktadır. İnsan bir şeyi yapmağa veya yapmamağa yemin eder desonra bunun aksinin daha iyi oldu ğunu görüp de yerninini boz arsa yeminineverece ği keffaret: ya on fakiri ortalama bir yiyecekle doyurmak,ya da giydirmek veya bir köle âzadetmektir. Bunlar ı yapmak mümkünolmadığı takdirde üç gün oruç tutmak Laz ımdır.Ebu Dâvûd, şu hadisi rivayet etmektedir: "Adem o ğlunun, malikolmadığı bir şeyi, yahut Allah'a isyan ı veya akraba ile münasebeti kesmeyiadaması, yahut bunlar için yemin etmesi olmaz. Kim bir yemin eder deonun, aksini daha hayırlı görürse yeminini b ıraksın, haydrı olanı yapsın.Zira onu terk etmesi, yemininin keffaretidir."'Müslim.de bulunan benzeri bir hadis de şöyledir:Hz. Peygamber (s.a.v.): "Allah'a isyan için yap ılan adak yerine getirilmez,kul, sahibolmad ıg'ı bir şeyi adayamaz." demiştir. Bu hadisin söyleni şsebebi şudur: Ensardan b;r kad ın, Adbâ adlı deve ile birlikte esir edilmişti.Bu deve, Beytulmale ait idi. Kad ın bir gece ba ğını çözüp, kendisiniesir edenlere ait develerin yan ına vard ı. Fakat hangi deveye yaklaşsa deve ba ğınyordu. Develerin aras ında bulunan Adbâ'ya geldi,uysal olan Adbâ'ya bindi ve sürdü. Adamlar durumu fark ettiler, kad ınınpeşine düştüler. Kadın, Allah kendisini bu durumdan kurtardığı takdirdeAdbâ'yı kurban edece ğini söyledi. Deve kendisini kaç ırıp Medine'ye1 Ebu Davud, Eyman, 12; Hadisin ba ş tarab Nes8.1 Eyman, 18 ve İbn Haubel II, 190,212 de de vard ır.


250 Bakara Suresigetirdi. Deveyi kesecekti, fakat halk: "Bu, Allah' ın Resulünün devesidir"dediler. Hz. Pey ğamber'e durumu arz ettiler. Hz. Peygamber."Subhanellah dedi, ne kötü kar şılık vermi ş. Allah kendisini kurtardığıtakdirde deveyi kesece ğini adamiş. Günah hususunda ve insanın sahibolmadığışey hususunda adak olmaz."iYemini al ışkanl ık haline getirmek, söz ba şına vallâhi, billâhi demek,Allah'a kar şı sayg ısızlık olduğu gibi toplum içinde insan ın şahsına karşıda güvensizlik do ğurur Çünkü gerekli, gereksiz yemin eden ki şinin sözüneartık kimse inanmaz olur. Yalan yere yemin ise çok büyük birgün ahtır. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yalan yere yemin edenkişinin, kıyamet günü Allah yüzüne bakmayaca ğını ve onu temizlemeyeceğini, onun için ac ı bir azap bulunduğunu haber vermi ştir.2Doğru bir şey için dahi gereksiz yere yemin etmek, Allah' ın gazabına sebebolur. Resuli Ekrem şöyle buyurmuştur: "Dört insan vardırki Allah'', k ızd ırır : Yemin eden sat ıcı, kendini beğenmi ş fakir, zina edenihtiyar, zalim imam (devlet ba şkam)." 3Ticaret erbab ının bu hususta titiz davranmas ı, ikide birde Allah' ınadını, dünyanın birkaç kuru şu için âlet etmemesi gerekir. Hz. Peygamber(s.a.v.): "Satışta çok yemin etmekten sak ının, çünkü yemin, öncesürümü artırır ama sonra kazancı mahveder," demiştir.4 Allah' ın Resulü,ba şka bir hadislerinde de ticaret erbab ına şu öğütü veriyor:"Yemin (belki) malı arttırır (müşteri çeker, sat ışı çoğaltır) amakazancı, bereketi yok eder." 5sI 1 -3Y-!. -‘3(Yrk) "Ja, ı ;,3 ı;Cit.- 2-226— Kadınları hakk ında ilet edenler için, ancak dört ay bekleme(hakkı) vardır. Eğer (o süre) içinde dönerlerse Allah bağışlayan, merha-1 Müslim, Nelr, 3 ucu bal), 8 nci hadis.2 Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâ'i, İbni Mke rivayet etmi şlerdir. Et-Tarğib, II, 5873 Nes ıl'i, İbn Müslimde de benzeri vardır. Bkz. Et-Tarğib, II, 5894 Müslim, 1V1üştıkat 133; Nesül, Buyilc, 5; Ibn Mâce, Ticârat, 30; Ebu Dâvild, Buyf ıc, 1,6; Ibn Banbel, IV, 5....5 Bubâri, Buyii


Cüz': 2, Sure: 2 251met edendir. 227- Eğer boşamağa kesin karar verirlerse, şüphesiz Allahişitendir, bilendir.Tefsir:226- ila' lûgatte yemin demektir. Dinde ise erke ğin, herhangi bir sebeplekarısına yakla şmamağa yemin etmesidir. Böyle yemin edene malidenir. Eskiden beri Araplar bu şekilde yemin ederlerdi. Bu yemin, kad ıniçin kötü bir bo şanma tarz ı idi. Böylece kad ın, kocas ına haram say ılır,ama ondan tam bo ş olmadığı için başka birisiyle de evlenemez, kocas ıolduğu halde kocas ız gibi yaşardı. Bu i ş çe şitli nedenlerle yap ılırdı :Kadının çok çocuk yapmas ın ı önlemek, kad ını sevmediği halde evindebırakıp hizmetçi gibi çal ıştırmak, ona i şkence etmek gibi. İşte islâmiyyet,kadının çok aleyhinde olan bu durumu düzeltti.İnsan kırgınlık dolayısiyle kar ısına yakla şmamağa yemin edebilir.Yemin mu'teberdir, bu da bir yemind;r. Ancak erke ğin, bu yemini yıllarcauzat ıp kadını zarara sokma ğa, ona i şkence etme ğe hakkı yoktur.Yüce Allah, bu âyetleriyle buyuruyor ki kadmlarma yakla şmarn . ağayemin edenler, bu yeminlerini en fazla dört ay sürdürebilirler. Bu dörtay içinde k anlarma dönmez de bo şamağa karar verirlerse Allah onlar ınsözlerini işiten, bilendir.Evet erkek, ailenin reisi, kad ının âmiridir. Ama ona kötülük edemez.Yemin ederek kar ısından bir süre ayrı kalabilir, bu müddet içindeiyice düşünüp taşınır. Onunla yaşayabilece ğine kanaat getirirse yeminibozup ona döner. E ğer ya şayamayaca ğını anlarsa artık bu muvakkatayrılığı dört aydan fazla uzat ıp kadını zarara sokamaz. Onu b ırakır,o da gidip ba şının çaresine bakar, bir ba şkasiyle evlenir.Det'ınn vasfı üzerinde İslam hukukçuları aras ında anlayış fark ıvardır. Bir kısmına göre ancak k ızgınhkla ve kad ına zarar vermekamaciyle yap ılan perhiz yemini i/â'd ır. Meselâ kad ının sağhğma zararvermemek, çocu ğun sütünü bozmamak gibi iyi niyyetlerle yap ılanperhiz yemini ila' olmaz. Çünkü Allah, kad ını erke ğin kötü muâmelesindenkurtarmak için i/â'ya dört ay süre koymu ştur. Böyle bir zararsöz konusu olmay ınca kad ını kurtarmak da söz konusu olmaz. 0 haldeiyi niyyetle yap ılan perhiz yemini ila' olmaz ve o ye ıninin üzerindenne kadar zaman geçerse geçsin kad ın boş olmaz. Bu görüş, Hz. Ali'yedayan ır.Ba şkalarına göre de ne niyyetle yap ılırsa yap ılsın, her türlü perhizyemini i/et'd ır ve bunun üzerinden dört ay geçince kad ın bo ş olur. EbuHanife'ye göre en az dört ay süre ile kad ına yakla şmamağa yemin eden


252 Bakara Suresikimse, i/â' etmi ş olur. Bundan az bir süre için yap ılan perhiz yeminii/â'Bir kısım ulemaya göre ihr, yalnıı münasebeti terke yemin etmekdeğildir, kad ın ı dövece ğine, ona kötülük, dü şmanlık edece ğine yeminetmek de îlâ'd ır Çünkü bu şekilde yap ılan 2 arar, ondan luak durmaklayap ılan zarardan daha az de ğildir.Malikilere göre adam, hiç yemin etmeden de öaürsüz olarak kar ı-sına yakla şmaktan kaçın ırsa, ila etmi ş sayılır. Çünkü i/â'dan maksatkötü mu'âmeledir. Erke ğin yeminsiz olarak perhiz etmesi de ilet' demektir.116' eden- kimse, kendisine tan ınan süre dolmadan kar ısına dönmekisterse hasta veya özürlü de ğilse onunla münasebette bulunur. Hastaveya özürlü ise diliyle döndü ğünü söylemesi veya sadece kalben dönmü şolmas ı kaTidir.°Kadın, ı'lâ durumunda kocas ından, ya kendisine dönmesini, yahutda kendisini bo şamasmı isteme hakk ına sahiptir. Koca bunu kabul etmezsekad ın hakime ba şvurur. Hakim, kad ının kocas ından, dört aydolmadan kad ına dönmesini ister. Erkek bunu kabul etmezse hakim,kadını ric`i talâk ile kocas ından ayırır. Koca, üç hay ız ve üç temizliksüresi içinde kar ısına nikah kesmeden dönebilir.İbn Kesir'e göre "Şayet boşamağa karar verirlerse..." ifadesi, yalnızdört ay ğeçmekle kad ının hemen bo ş olmayaca ğını, erke ğin, bu süresonunda ayr ıca bo şaması gerektiğini gösterir. Ama birçok sahabe vetabi'ûndan nakledilen sözlere göre dört ay geçer geçmez kadm, kendiliğinden-bo ş olur. Ebu Hanife de bu görü ştedir. Said ibn el-Müseyyib,Ebubekr ibn Abdu'r-Rahman, Mekhül ve Rabi'a'ya göre bu dört aysonunda vukubulan otomatik talâk, ric`idir. Hz. Ali, İbn Abbas, İbnÖmer, Zeyd ibn Sâbit, Câbir ibn Zeyd ,ve Ebu Hanife'den rivayet edilensöze göre bu talâk, bâ'in talâkt ır.İki talâk aras ındaki fark: Ricci talâk, erke ğin, yeni bir nikâhkesmeden ve mehr ödemeden kar ısına dönebileceği talâkt ır. Bin talâkise karısına dönebilmek için erke ğin, yeni bir nikâh kesmek ve mehirödemek zorunda bulunduğu talâktır. Ayrıca bâ'in talâkta kad ının,kocas ına dönmeğe muvafakat etmesi de şarttır. Kadın isterse kocas ınadönmeyip başka biriyle evlenebilir.1 Tefstru Ayati'1-at ık3m, I, 136


Cüz': 2, Sure: 2 253Aralarında İmam Şafii ve İmam Malik'in bulunduğu sonradan gelenbilginlerin çoğunluğunun kanaatine göre ise, dört ay geçmekle hem)nbo şanma vukubulmaz. Erkek tutuklan ır, kendisinden, kar ısınadönmesi istenir. Bunu yapmazsa bo şamağa zorlan ır. Nafi'in, Abdullahibn Omer'den nakletti ği bu görüşü, Buhari kaydetmi ştir. Şafii'de enaz on sahabiden bu görü şün nakledildi ğini, Hz. Ali'nin de tutuklayıpiki şeyden birini yapmağa yani ya kar ısına dönme ğe veya onubo şamağa mecbur etti ğini rivayet etmi ştir.'Dört ay dolmadan kar ıs ına dönenlerin, yeminleri için keffaret veripvermeyecekleri meselesine gelince: Bu husus ihtilaf konusu olmaklaberaber kuvvetli görü şe göre bu da bir yemindir. Di ğer yeminleri bozuncanas ıl keffaret laz ımsa bunun için de keffaret laz ımdır Fakatbaz ı kimseler de ayetin sonunda "dönerlerse, Allah bağışlayan, ınerhanıetedendir" ifadesinden, bu yeminden dönmenin ba ğışlandığını, buna keffaretgerekmeyece ği hükmünü ç ıkarmışlardır.29 .9 , 7...7•->L-Jj )1 .3 Li • .4_, JI,J2_,L.12i, 19. . (:) C. c)..4 .5. - .„oct,+JIo - t •- 5Ö2J1- ( Y YA)- J- -c,ı J j->r...-J. -y j ıo , o .-Zi o Z; o • ... 5 ..- 5 o°; *1 I c.r.ro 1 LA.-.4 I,J1-T , L;°T _P c5 1 -" ciı .■ .9 Oj 99.2 5Ci0 OC)A 4.4,112 4.9 v ■olko.:oi 1ı-co. jj J L.5-.4->" u-A.$ $ oacil .>3 tj.1 J J-1 Ibn Kesir, I, 2682 et-Tefstrefbbaclig, III, 343-344


254 Bakara Suresij (Yr.)° 3 9 9 9 , eo — - TCr. ( j , t j",... 4,;"9C.)- 11%9, o 9 o, . .9 9• I i, J') J I . 1.1;oı ':IjA G 0..J,ı "".•• ı-J (Y Yl)jj j (.)$41fl :;# *...1;1; ';;J..( r Y) S1228— Bo şanmış kadınlar, üç kur' (üç adet veya üç temizlik süresibekleyip) kendilerini gözetlerler (hâmile olup olmad ıklarma bakarlar).Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın, kendi rahiınlerindeyarattığını gizlemeleri (yani karmlar ında çocuk bulunduğunu saklamalar ı)kendilerine helal olmaz. Kocaları da bu arada barışmak isterlerse onlarıgeri almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin, kadınlar üzerinde bulunanhakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin,kadınlar üzerinde(ki hakları), bir derece fazladır. Allah azizdir,hakimdir. 229- Bo şama iki defad ır. (Bundan sonra kad ını) ya iyilikletutmak, ya da güzelce sahvermek(Uz ım)d ır. Onlara verdiklerinizden birşey geri almanız, size helal değildir. Yalnız, erkek ve kad ının, Allah' ınsınırlarında duramayacaklarından korkarsanız , o zaman kad ının (ayr ılmakiçin) verdiği fidyede (hakkından vazgeçmesinde) ikisine de bir günahyoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Sak ın bunları asmay ın.Kim(ler) Allah' ın sınırlarını aş arsa işte onlar zalimlerdir. 230— Erkek(üçüncü kez) boşarsa, artık o kad ın, başka bir kocaya varmadan kendisinehelal olmaz. O (vardığı adam) da bunu boşarsa, Allah'ın sınırları içindeduracaklarına akılları kestiği takdirde, (eski kar ı-kocanın) tekrar birbirlerinedönmelerinde kendilerine bir günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ınsınırlarıdır. (Allah), bunları bilen bir toplum için açıklıyor. 231 — Kadın-


Cüz': 2, Sure: 2 255ları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini bitirdiler mi, ya onları iyilikletutun, ya da iyilikle b ırakın; haklarına tecavüz edip zarar vermek içinonları (yan ımızda) tutmay ın. Kim . bunu yaparsa kendine yazık etmi şolur. Allah'ın âyetlerini eğlence yerine koy ınayın ; Allah' ın size olannimetini ve size ö ğüt vermek için indirdiği kitap ve hikmeti dü şünün,Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, her şeyi bilir. 232— Kadınları -boşadığınızzaman bekleme sürelerini bitirdiler mi, kendi aralarında güzelceanlaştıkları takdirde, (eski) kocalariyle evlenmelerine engel olmay ın. Bu,içinizden Allah'a ve âhiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Bu,sizin için daha iyi ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.Tefsir:228-232 nci âyetlerde yüce Allah, bo şanma= hükümlerini aç ıklıyor:1— Bo şanan kadın, gebe olup olmadığının anla şılmas ı için bir sürebekleyecektir. Bu süreye `iddet denir. Burada beyan edilen `iddet,âdet gören, gebe olmayan, nikâhtan sonra kocasiyle birle şmiş bulunankadınlara mahsustur. Nikâhlamp da henüz kocasiyle birle şmedenbo şanan kad ınlar: "inanan kadınları nikühlay ıp da henüz kendilerinedokunmadan bo şarsanız, onların üzerinde sayacağınız bir iddethakk ınız yoktur." ı âyş-Ainin hükmü gere ğince iddet beklemezler. "Gebeolan kadınların bekleme süresi, yüklerini b ırakıncaya kadardır."2 Küçüklükveya ya şlılık sebebiyle âdet görmeyen kadmlar.ise üç ay beklerler:"(Ya şhlıklarından ötürü) âdetten kesilen kad ınlarınız ın bekleme süresiüç aydır. Henüz âdet görmeyenler de böyledir."'Yukar ıdaki âyette geçen kurüş kelimesi, bur'ün çoğuludur. Kur',Arapçada iki z ıd anlamlı kelimelerdendir. Hem âdet, hem temizlik anlamınagelir. Ebu Hanife, bunu lıayz (âdet)_anlamında almış , Şafii detuhr (temizlik) anlam ında kabul etmi ştiz. Ebû Hanife'ye göre bo şanankadim, bo şaıımasun müteâkib üç âdet görmesini bekleyecektir. Şâfii'yegöre bulunduğu temizlik süresinden sonra iki temizlik süresi daha bekleyecektir.(iddet beklemeni ıı iki önemli hikmeti vard ır: Biri, kad ın ın karn ındaçocu ğu olup olmadığının anlaşılmas ı, böylece çocuğun babas ının belliolması; diğeri de bu süre içinde kar ı kocan ın, iyice düşünüp bir anla ş-ma zemini bulmalarına, aradaki k ırgihlığı gidererek tekrar birbirlerinedönmelerine imkân verilmesidir. Kar ı koca, herhangi bir sebeple kavga1 Ahz3b Suresi: 492 Tal3k Suresi: 43 Talâk Suresi: 4


256 riakara Süresiedebilir, anla şmazlığa dü şeb'lir. öfkeye kap ılıp boşanmağa kalkabilirler.Ama bu arla şmazhk, ço ğu kez bir tehevvürün, bir öfkenin eseridir.Şimdi bunlar, birbirlerine yakla şmadan, ayn ı evde veya ba şka evlerdebir süre ayrı ya şayıp düşünürlerse, ço ğunlukla yapt ıklarına pişman olur,birbirlerini gerçekten sevdiklerini ve ayr ı ya şayamayacaklar ın ı anlarve birbirlerine dönme ğe karar verebilirler. Nitekim Cenab ı Hak: "Bilemezsin,belki Allah, bundan sonra bir i ş yapar (bir anla şma imkan ı ortayaç ıkarır)." 1 âyetiyle iddetin hikmetini aç ıklamıştır. Öyle ya, insan birnimetin kadrini, bir süre ondan uzak kal ınca daha iyi anlar.Kad ın, iddeti içinde iken kccas ı isterse yeni bir nikâh kesmedenona dönebilir. Ancak iyi niyyetle dönmek şartiyle. Yüce Allah: "Buarada, kocaları da barışınak isterlerse onları geri almağa daha çok haksahibidirler."2 cümlesiyle .bu iyi niyyetin, ıslah ve barış riyyetinin esasolduğunu bildiriyor. Müfessir Kasimi, ıslah niyyetiyle olmad ıkça iddetiiçinde, bo şadığı kadına dönmenin haram olduğunu söylemi ştir. Kocasının iyi niyyetinden emin olmayan kad ın da isterse kocas ının dönmeisteğine raz ı olmayabilir. "Kadınların üzerinde (erkeklerin) birtakımhakları olduğu gibi onların da (erkekler üzerinde) birtakım hakları vardır"cü ırdesinden bu mana anla şılıyor. Nas ıl erke ğin, iddeti içinde karısına dönmeyip i şi bâ'in talâka çevirme hakk ı varsa, kocas ının iyi niyyetindenemin olmayan kad ının da aynı hakkı vardır. Bu anlayış , "Erkeklerin, kad ınlar üzerindeki hakk ı bir derece fazladır." cürnlesine ayk ırıdüşmez. Çünkü bu ifade, genel olarak "aile hayat ında, aile reisli ği, nafakatemini, kad ını himaye gibi hususlarda erke ğin bir üstünlük kazand ığınıbelirtir. Erke ğin, kadın üzerinde hakk ı olduğu gibi, kad ının da erkeküzerinde hakk ı vardır. İkisi de kar şılıklı olarak birbirlerine iyilik etmekleyükümlüdürler. İbn Abbas şöyle demi ş : "Nas ıl ben, kadının benim içinsüslenmesini istiyorsam, benim de kad ın için süslenmemi isterim. ÇünküAllah (Kadınların üzerinde erkeklerin birtak ım hakları olduğu gibi, onlarında erkekler üzerinde birtakım hakları vardır) diyor." 2Has ıh iddetin en önemli hikmeti, kar ı kocanın, bir süre evlilikmünasebetinden uzak kalıp salimen dü şünmeleri ve birbirlerine dönmezemini ve fırsatı bulmalar ıdır. Bunun için yüce Allah, bo şaman ın olupbittiye getirilmesini yasakl ıyor ve ayr ı zamanlarda verilmek şartiyletalakı üçe ç ıkarıyor.1 Tal5k Suresi: 12 Bakara: 2283 İbn Kesin I, 371


Cüz): 2, Sure: 2 2572– 229 nen ayette: "Bo şama iki defadır. (Bundan sonra) ya iyilikletutmak, ya da güzelce sahvermek (laz ımdır)" buyuruluyor.islamdan önce Araplar, kar ılarmı istedikleri kadar bo şar, belli birsüre sonra tekrar ona döner, yine bo şar, yine döner, böylece 227 nci'ayette aç ıklanan ila'da oldu ğu gibi bu yolla da kad ına i şkence ederler;ne ona hürriyetini verirler, ne de ona e ş gözüyle bakarlard ı. İslam devrindeEnsardan bir adam, kar ısına:— Sana hiç yakla şmayaca ğım, ama sen benden çözülüp ayr ılamayacaksmdedi.Kad ın:— Nasıl olur, dedi. Adam:— Seni bo şayaca ğım, süren dolmağa yakla şınca sana dönece ğim.Yine bo şayaca ğım, süren sonuna yakla şmca tekrar dönece ğim, işi böylesürdürece ğim, dedi.Kadın, bu durumu Allah' ın Resulüne arz etti. Yüce Allah 229 ncuayeti indirdi.'İşte yüce Allah, kad ının aleyhine i şleyen bu bo şama sistemini kaldırıyorve erke ğe, ancak iki bo şamada dönme hakkı tanıyor. Üçüncüdefa da bo şarsa art ık ona dönme hakkı vermiyor?İslama göre kad ın nas ıl bo şan ır ?Kütüb-i Sittede bulunan hadislerin de ifade etti ği üzre kar ısını boşamakisteyen kimse, kad ın Metinden temizlendikten sonra onu bo şayıpbekler, Kad ın bir adet daha görüp temizlendikten sonra bir daha bo şar.Yine bekler, kad ın bir adet daha görüp temizlenir. E ğer adam bo şamadakararl ı ise bir daha bo şar. Böylece kad ınla bütün evlilik ba ğları kopmuşolur. Kad ın ertesi Metini de gördükten sonra dilediğine varabilir, dilediğiyleevlenebilir.Bütün mezheplere göre adet halinde bulunan kad ını boşamak caizdeğildir. Adeti kesildikten sonra kocas ı, temas etmeden onu bo şayabilir.Adetten sonra temas etmi ş ise bu temizlik içinde de bo şamak caiz de ğildir.'Kur'ân' ın anlattığı tarzda bo şama halinde kad ın, kocas ının evindenayrılırken iddet süresini de bitirmi ş olarak ayr ılır. Kur'an şöyle diyor:1 Tirnıi4 TalfflF, 16; Taberi, Câmicu'l-beyân, II. 4562 İbn Kedi., I, 3713 Kitftbu'l-F ılsh (a.151-MeMhibi'1-Arbaca, IV 311


258 Bakara Suresi"Ey Peygamber, kad ınları boşadığınız zaman iddetleri içinde (âdettentemiz olduklar ı sırada) onları boşayın ve iddeti say ın (üç defa adet görüptemizlenmelerini bekleyin). Rabbiniz Allah'tan korkun. (Bekleme süreleridolmadan) onları evlerinden ç ıkarmay ın. Kendileri de ç ıkmas ınlaı ;ancak ap açık bir edepsizlik yaparlarsa başka. Bunlar,., Allah' ın sınırlandır.Kim Allah' ın sınırlarını geçerse kendine yaz ık etmi ş olur. Bilmezsinbelki Allah, bundan sonra bir i ş ortaya çıkarır (bu bekleme süresiiçinde, e şler aras ında bir sevgi yarat ır, bir anla şma zemini haz ırlar)."'Gerek Bakara Suresi, 229 ncu ayetin, gerek talâk suresi, 1 nciayetin ifadesinden anla şılıyor ki bu üç talâk, ayr ı ayrı talaklard ır."marrateyn" ta'biri, bir şeyin iki kere yap ılmasını gösterir. Nitekimşari', otuz üç kere "sublıânellah", otuz üç kere "elb,amdulillech", otuzüç kere "Allahuekber" denmesini emretmi ştir. Şimdi bir adam bir defa-. da 33 adedini söyleyerek "otuz üç kere elbamdulillah" demekle bu emriyerine getirmi ş olmaz. Mutlaka ayr ı ayrı otuz üç tane "el4a ındulillah"demesi gerekir. İşte tıpkı bunun gibi, bir adam, bir sözle: "üç defa boşadım"demekle de kad ın, üç defa bo şanmış olmaz. Hz. Peyğamber'inaçıkladığma göre adet halinde iken kad ın bo şanmaz, ancak temizlikhalinde- bo şanabilir. Hz. Ömer'in o ğlu Abdullah, hayz halinde bulunankarısın ı, bir rivayete göre bir talâk ile, bir ba şka rivayete göre üç tarakile bo şanuş. Hz. Ömer, bu durumu Hz. Pey ğamber(s.a.v.)den sormu ş .Allah' ın Resulü buyurmu ş ki: "Ona emret, kadına dönsün. Temizleninceyekadar onunla münasebette bulunmas ın. Kadın tekrar adet görsün, yinetemizlensin, bundan sonra dilerse onu yanında koysun, dilerse hiç temasetmeden bo şasın. İşte Allah' ın, kadınları boşamak için emrettiği iddetbudur."2Gelen sahih hadisler, üç -Lal:akın bir defada verilemeyece ğini gösterir.İbn Ömer'in, bir defada kar ısını üç talâk ile bo şayan bir adama:"Bari bir kere, yahut iki kere bo şasayclın, çünkü Allah' ın Resulü, banaböyle emretti. Eğer onu üç kere boşarsan, kadın, başka kocaya varmadıkçasana haram olur ve sen, Allah'ın kamu bo şaman hususunda sana verdiğiemre ayk ırı giderek Allah'a eısi olursun'. dediği rivayet edilir.' Bu rivayet,üç talakm, bir arada verilebilece ğini gösterirse de Nesa'rde bulunanhadis, bu rivayeti cerhetmektedir:"Bir adamın, karıs ını bir defada üç talâk ile boşadık, Allah' ın Resülünehaber verildi. Allah'ın Resulü, kazarak ayağa kalktı , şöyle dedi :1 Talâk Suresi: 12 Buhâri, Talâls, 1; Müslim, Talâls, 1; 1bn Mâee, Talâls .2; Nesâ'i, Tarak 1; Tirmizî, Talâls. 1.3 BulAri, Talâls, 7; Müslim, Talâls 1.


Cüz) : 2, Sure: 2, 259— Ben henüz aranızda iken Allah' ın kitabiyle mi oynan ıyor?Bir adam ayağa kalkt ı :— Ya Resulâllah, şu adamı öldüreyim mi? dedi."'Tirmizi de Rükâne'nin şu rivayetini kaydediyor: "Yâ Resulâllah,dedim, kar ımı kesin şekilde bo şadım. Ne niyyet ettin, dedi. Bir talakaniyyet ettim, dedim. Vallahi mi, dedi. Vallahi, dedim. .Niyy etin ne isetalâk odur, dgcli."2Ancak Tirmizi, bu hadisin sadece bir senedle geldi ğini ve bu hadisteızdırap bulunduğunu söyler. bn Hanbel de bu hadisi sa ğlam görmemiştir.İbn İshak' ın, Dâvûd ibn İkrime yoliyle İbn Abbas'tan rivayetinegöre "Rükâne, kar ısını üç talâk ile bo şamıştı ama Medine halk ı, üç talâkakesin talâk der". 3 Ahmed ibn Hanbel'in rivayetine göre kar ısınıüç talâx ile bo şayıp sonra çok pi şman olan Abdu Yezid o ğlu Rükâne,durumu Hz. Peyğamber'den sordu. Hz. Pey ğamber, Riikâne'den, karısmınas ıl bo şadığmı 'sordu. Rükâne, üç talâk ile bo şadığını söyledi.Hz. Peyğamber: "Bir mecliste mi?" diye sordu. Rükâne: "Evet" dedi. ,Hz. Peyğamber• "Bu sadece bir bo şamadır. istersen dön" dedi. Burivayet eden İbn Abbas: "Talâk ın ancak her temizlikte bir tane"olabilece ği görü şünde idi.4Ebû Dâvird'un, İkrime yoliyle ibn Abbas'tan rivayet etti ği benzeribir hadiste ise kar ısını boşayan, Rükânenin kendisi de ğil, babası AbduYezicl'dir. Abdu Yezid, çocuklar ının annesini boşayıp başka bir kad ınlaevlendi. Ald ığı kadın, Hz. Pey ğamber'e gelip Abdu Yezid'in, kendisinebir yarar ı olmadığını söyleyerek ondan ayr ılmak istedi. Hz. Peyğamberde Abdu Yezid'e, bu kad ını bo şayıp, Rükâne ve karde şlerinin annesiolan(eski karısın)a dönmesini emretti. Abdu Yezid'in:— Ya Resulâllah, ben onu üç talâk ile bo şad ım, demesi üzerineHz. Peyğamber:— Biliyorum, dedi ve "Ey peyğamber, kad ınları boşadığınız zaman,onlar ı iddetleri içinde ba şayın ve iddeti sayın"5 âyetini okudu.°1 Nesül, Talals, Mb: e'&gelü'Au'l-meemilcatu vemâ fihi mine't-ta ğliş .2 Tirmizf, Talüls, 2. Ebü Davild, Müslim ve İbn Hanbel de rivatey etmi şlerdir. et-Tile,II, 3103 Bkz. el-Cevziyye, Anâmu'l-MuvalsIs ıcin, III, 40-414 İbn Hanbel, I, 2655 Talâk Suresi: 16 Ebü Dâvûd, Talâls, bâb neshi'l-murâca`a


260 Bakara Suresiİbn Abbas'tan gelen çe şitli rivayetler, ta Hz. Ömer devrinin ilkyıllarına kadar bir defada söylenen üç talak ın, bir talâk say ıld ığını belirtmektedir:-4P ı.9 .1ı1=J1ili ;tl


Cüz': 2, Sure: 2 261sonunda otuz üçer kere "subbeınelleth, elbamdu 'Mak, Allahu ekber" denmesiemredilmi ştir. İnsan bir a ğızdd "otuz üç kere subbanelleth,..." demeklebu emir yerine getirilmez, belirtilen sevaba erilmez. Ayr ı ayrı tamotuz üç kere "subbânellah,...." demek gerekir. Nur Suresinin 58 nciâyetinde hizmetçilerin ve bülü ğa ermemi ş çocukların, üç kere izin almalarıemredilmi ştir. Hadiste de:' "Izin alma üç defad ır. Eğer izin verilirsegir, yoksa geri dön" buyurulmu ştur. Bu e ınirlerin yerine gelmesiiçin üç defa ayr ı ayrı izin almak gerekir, bir kerede "Üç defa şöyle olsun"demekle emir yerine getirilmez. İşte talâk hakkındaki emir de böyledir.'( (3hk1.11)) daki ( (.11) ist ğirak ifade eder. Ayetin takriri:ZtJUZıt;,.: Bütün bo şanmalar iki keredir, bir de üçüncü boşama vardtr."demek olur. Böyle olunca me şru talâk, ancak ayr ı ayrı yap ılantalüktır. ( ) ancak ayr ı ayrı yap ılmakla olur. Kitab ın, sünnetinve dilin gere ği budur2"Ashabm hepsi, Hz. Ömer devrinin ilk y ıllarına kadar bir lâfızlasöylenen üç talükm bir talâk oldu ğu kanaatinde idi. Bu görü şe itirazeden olmdmıştı. Bundan dolayı baz ı ilim erbab ı, bu meselenin, kadimbir icma olduğunu söylemi ştir. Ama bunun hilâfına bir icma olmamış,günümüze kadar her as ırda bu görü şü benimseyen ve buna göre fetvaveren âlimler bulunmu ştur:"Abdullah ibn Abbas bu görü şte olduğu gibi Zübeyr ibn el-Avvâmve Abdurrahman ibn Avf da böyle fetva vermi şlerdir. Hz. Alt ve İbnMes'ild'dan ise iki rivayet gelmektedir. Birine göre bir lüf ızdaki üç talükıkabul etmişler, diğerine göre etmemi şlerdir. Tâbiüdan İkrimc,Tüvus, tübrut-tüblinden Muhammed ibn isbük, Hilüs ibn Amr, el-Hâris el-Ukeyli, bunlardan sonra gelen nesilden Dâvüd ibn Ali ve taraftarları, İbn Hazm ve ba şkaları, İmam Malik'in bir kısım talebesi,Hanefilerden baz ıları, İbn Hanbelin bazı talebeleri böyle fetva vermi ş-lerdir. İmam Ahmed'e göre bir a ğızla yap ılan üç talükm geçerli olmayacağıhakkındaki hadis do ğrudur, fakat hadisi rivayet edenin, hadisinhilüfını benimsediğinden dolayı İmam, hadisin hilüfl olan görü şü kabuletmiştir. Çünkü İbn Abbas'tan, bunun- hilâfma da rivayet vard ır."Hz. Ömer'in, bir a ğızla söylenen üç talük ı geçerli saymasma gelince:Ömer devrinde, insanlar talük ı küçümser oldular, bunun bir andaolup bitmesini isteyenler ço ğaldı. Resulullah devrinde , insanlar, Allah'-1 Bkz. Aclâmu'l-Muvakl", III. 422 Râzi, Mef6~1- Ğayb, II, 247-248


262 Bakara Suresitan korkar, talaktan çekinirlerdi. Fakat zaman geçtikçe takva azald ı,insanlar Allah ve Resulünün verdi ği ruhsat ı çiğneyerek i şin bir an önceolup bitmesini isteme ğe ba şladılar. Hz. Ömer de onlar ı ma'nen cezalandırmakiçin aleyhlerine olan bu isteklerini kabul etti ki bir defada talakolup bitince başka biriyle evlenip bo şanmad ıkça kar ısını alamayaca ğınıgörsün ve bunun ne zor bir şey olduğunu anlasınlar da talaktan çekinsinler.Kendi devri için bunu uygun gördü de fetvay ı böyle verdi. Bu,zaman ın ihtiyaçlarına göre fetvamn de ğişmesidir."Fakat bu tatbikat, zamanla kötü sonuçlar do ğurmuştur. Mademki üç talakın birden verilmesinin geçerli olmayaca ğı hakkındaki hadisdoğrudur, bunu nesheden bir hadis yoktur. O halde ümmete, bu hadisinhükmünü almak, buna ayk ırı düşen bütün rivayetleri terk etmekgerekir. Birisi, bir hadise ayk ırı davrandı diye hadisi terk edemeyiz. Ziraonun muhalif davranmasm ın, aslında tutars ız olan birçok sebepleri olabilir.O insan masum de ğildir. Sahabe, insanlar ın aceleciliğini görünce,fesadı önlemek için talâk meselesindeki eski fetvay ı değiştirmiştir. Şimdimeydana gelen mefsedeti önlemek için, bu konudaki fetvay ı yine eski-haline, Resulullah ve Ebubekir devrindeki durumuna döndürmek lazımdır."'Evet İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye'nin yukar ıdaki izahlar ı, Kur'ân' ınruhuna uygundur. Çünkü Kur'ân' ın maksad ı, mümkün olduğu kadarailenin yıkılmasına engel olmaktır. "Belki Allah, ondan sonra bir işortaya çtkarır"2 âyetinin de belirtti ği üzre talâkta böyle tedrici bir yolizlenmesi, enıxedilmiştir ki şayet bir tehevvür veya basit sebeplerle kankoca, birbirlerine danhp ayr ılmağa kalkıgmışlarsa, meseleyi geni ş zamaniçinde salim kafa ile yeni ba ştan gözden geçirip tekrar ban şma vebirbirilerine dönme arzu ve imkamm bulsunlar. Hz. Peygamber (s.a.v.)in dediği üzre: "Allah indinde en sevilmeyen helâl, takikt ır."3 Zira kankocan ın ayrılmas ı, yalnız kendileri için de ğil, çocukları için de büyükbiryıkımdır. Ancak bütün anla şma imkanlar ı ortadan kalk ınca talaka ba ş-vurulur. Bu da zamanla anla şılır. Kişi, beraber ya şayamayacağmı sandığıkarısından bir iki ay ayrı kalınca onunla ya şamas ı gerektiğini anlar. Onuniçin bir defada: "Seni üçten dokuza bo şadım" demekle i ş bitmez. Kur'an,kadının durumunu yüceltmi ştir. Hemen bir k ızgmlıkla a ğızdan ç ıkanbir sözle kadını bo şanmış saymak, onun aleyhinedir. Yaln ız onun de ğil,çoluk çocuğun ve kadının ailesinin de aleyhinedir. Bu, Kur'ân' ın ruhu-1 İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye, an ılan eser, III, 45-51 özet olarak ahnra ıstır.2 Talûk Suresi: 13 Ebû Dâvûd, Taliik, 2


Cüz> 2, Sure: 2 263na tamamen aykırıdır. Nitekim Resulullah ve H7. Ebubekir devirlerindeböyle bir sözle üç talâk, geçerli sayilmam ıştır.Hz. ikişe'nin rivayet etti ği bir hadis, bu hususta çok önemlidir,Allah' ın Resulü (s.a.v.): " dyl j J1:Ç : i ğlakta ne talâk,ne de köle âzâd etme olmaz.'" demi ştir. Eba Davisul, İmam Şafü,Ahmed ibn Hanbel, Kadi İsmail, iğlakı kızgmhk diye tefsir etmi şlerdir.iğlak, dilde kapamak, kilitlemek demektir. K ızgınlık da sahibine salimdüşünme kap ısını kapat ır. Bundan dolayı kızgınhğa i ğlak denmi ştir.Kişi kız ınca aklı karışır, sarho ştan, bir i şe zorlanan(mükreh)dan beterduruma düşer. Istemediği şeyi söyler. Bundan dolay ı Abdullah ibnAbbâs: "Bo şama, ancak bo şayanın gönülden niyyeti,yle olur" derniştir. 2şöyle diyor: Kar ısını bo şamağa zorlananm, k ızgınlık içinde ola- Buharinın, sarho şun, delinin, yamlamn ve unutan ın talakı geçerli de ğildir.Çünkü Peyğamberimiz (s.a.v.): "Ameller, niyyetlere göredir" demi ştir.Cenab ı Hak da: "Rabbimiz, unutur, ya da yandırsak bizi cezalandırma"buyurmuştur. 3Kur'an, bir veya iki talâk ile bo şanan kad ının, evden çıkarilmayıpbir süre beklemesini emretmekle kar ı kocan ın anlaşmalarma fırsat vermekistemi ştir. Yüce Allah, karı kocan ın aralarını bulmayı ailelerine1 /bn Hanbel, Ebû Havüd, İbn Mace ve Hakim rivayet etmi şlerdir, sahihtir.Kadir, VI, 4332 Buhari, Talâk3 Bkz. %bari, Tarak, babu't-talak ril-ğlak.Bo şama kasdı olmadan yapılan yeminler: Burada bo şama üzerine yapılan yeminler hakkındabiraz maliimat vermek gerekmektedir:Yemin kasdı olmadan "hayır vallâhi, evet yallah" gibi ye ıninler lağv yemini olduğu gibi"Üzerime talâk laz ım gelsin ki, karım benden bo ş olsun ki şu iş şöyledir" gibi yerninier de lağvsayılır. Önemli olan niyyettir. Söz arasında böyle söyleyenin, as ıl niyyeti karısını boşamaksözünü isbat etmek olduğundan bu yeminlerle talâk olmaz.Kasıtlı olarak yap ılan bo şama yeminlerine gelince: Do ğru görüşe göre bunlarla da Ulaolmaz. Ancak bunlar yemin oldu ğu için keffaret verilir "Kar ım benden bo ş olsun ki şu işi yapacağımveya yapmayaca ğım" diyen kimse yemin etmi ştir. Ama bu yem? nin gereği yapılmaz,keffareti verilir. Hz. Ali, Hz. Ali'nin kad ısı Şurayh, Ibn Mes'ûd, Davud ibn Ali ve taraftarlar ınagöre talâk üzerine yemin hanide, bu tür yeminlerden ötürü hiçbir şey lazımgelmez. "Şunu yaparsam,karım bana haram olsun" gibi sözlere gelince Abdullah ibn Abbas' ın, Buharide nakledilengörtişüne göre bu sözden hiçbir şey laz ım gelmez. (Bkz. Talak, bâb lime t ıtharrimu ma elıallelltihulek...) Müslim'de ise Abdullah ibn Abbas'tan, bunun yemin oldu ğu, keffaretinin verileceğirivayet edilir (Talak, 3).Şarta bağlı sözlerin ise geçerli bo şama olaca ğı hakkında görüşler bulunduğu gibi bunlarıngeçerli olmadığı hakkında da görü şler vardır. Geçerli olsa bile bunlarla ancak bir talâk vukubulur.Kocanın dönme hakkı vardır. Bu hususta (AcItımu'l-MuvalApcin'in 3 114. cilt, 69-78 ncisayfalarmda geni ş bilgi vardır).


264 Bakara Suresiemretmektedir: "Eğer (kan kocan ın) aralannın açılmasından endişeduyarsanız, erkeğin âilesinden bir hakem ve kad ının âilesinden bir hakemgönderin. Bunlar arayı düzeltmek isterlerse, Allah onlar ın arasını bulur.(Çünkü Allah), her şeyi bilendir, haber alandır."' "Ey' Peygamber, kadınlarıboşadı:gut= zaman iddetleri içinde onları boşayın ve iddeti say ın.Rabbiniz Allah'tan korkun (bekleme süreleri dolmadan) onları evlerindençıkarmayın, kendileri de çıkmas ınlar. Ancak ap açık bir edepsizlikyaparlarsa başka. Bunlar, Allah' ın sınırlarıdır. Kim Allah' ın sınırlarınıgeçerse kendine yaz ık etmi ş olur. Bilmezsin, belki Allah, bundan sonra(yeni) bir iş ortaya çıkarır (bu bekleme süresi içinde e şler aras ında birsevgi yarat ır, bir anla şma zemini haz ırlar). Sürelerinin sonuna vardıklarındaya onları güzelce (nikahınız altında) tutun, yahut (onlardan güzellikle)ayr ılan. (E şinize tekrar dönmek veya ondan ayr ılmak için)içinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Ş ahitliği Allah için yap ın.İşte Allah'a ve Son Güne inanan kimseye ö ğütlenen budur. Kim Allah'tankorkarsa (Allah), ona bir çık ış (yolu) yaratır."2Bu kadar aç ık beyanlardan sonra art ık Allah' ın sıkıca bağladığıaile bağını, bir iki zay ıf rivayete dayanarak gev şetmek doğru olmaz.Dediğimiz gibi mezhepler, bir defada üç talâk vermenin haram veyamekruh olduğunu kabul etmekle beraber bu talak ı geçerli saymışlard ırama bunlarm görü şünü kabul etmeyen bilginler de vard ır. Onların-ictihad ı, Kur'ân' ın ruhuna daha uygundur. Bu anlay ış, günümüze dedaha muvafık düşmektedir.Zira halkımız dindard ır. Adam kar ısına kızıyor, öfkeye kap ılıphemen "Seni üçten dokuza bo şadım" deyiveriyor. Gerçi kanun bu sözükabul etmez ve o çifti be şamaz. Ama adam ın içi rahat etmez. Huzursuzolur, hocalara ba şvurur, kendisini huzura kavu şturacak bir fetvaarar. Kimi olmaz, art ık kadın tamamen bo ştur, der, kimi hile-i şer'iyyetavsiyye eder: " Şafii mezhebinde nikâh velisiz olmazm ış. Senin nikahınzaten Şafiilerce muteber de ğildir. Bir Şafii imamı bul, o sana nikah kıysm"der.Ne lüzu ın var bunlara? Madem ki adam pi şman olmuştur. Ağzındançıkan söz ne olursa olsun, bir defada söylenmi ş olduğuna göre birtalakt ır. iddeti içinde kar ısına dönebilir. Ayr ı ayrı iki ayda, iki defatalâk vukubulmuşsa, henüz iddeti içinde yine kar ısına dönebilir. Adamınböyle kızg-mlıkla söylediği söze bakilmaz.1 Nisa Suresi: 352 Taliik Suresi: 1-2


Cüz> 2, Sure: 2 265Kar ısını bir kere b'o şamış olan, iddeti içinde ona dönebilir. Budönüşünden sonra yine anla şmazlık olur, bir daha bo şarsa yine dönebilir.Her bo şamanın iddet süresi üç âdet süresidir. Bu süre içindekarı koca anla şabilirlerse ne alâ. Anla şamazlarsa o zaman bir daha boşarki i şte ondan sonra ip tamamen kopar. Erkek, art ık karısına dönemez.Mesele bu kadar geni ş ve aç ık iken bunu daraltmak do ğru de ğildir.İslânım prensibi zorla ştırmak de ğil, kolaylaştırmaktır.Bu yanlış anlama yüzünden İslâma birçok tenkidler yöneltilmi ş-tir. islâmın, kad ını kocan ın elinde bir esir yapt ığı söylenmi ştir. Halbukibu, İslâma iftirad ır. islâmın, kad ına tan ıdığı hak ve hürriyeti hiçbirnizam tan ımamıştır. Bu üç talâk meselesi de yine onu, erke ğin sonsuzcaalıp bo şama arzusundan, onun i şkencesinden kurtarmak içindir.et-Tefsîru'l-hadîs müellifi Muhammed İzzet Derveze şöyle diyor:"Ömer'in, bir defada söylenen üç talülfi kabul etmesi, kesin olarak boşamaarzusunda olarilar hakk ındadır. Eğer koca, bir, defada söyledi ğiüç talâk ile, bir defa bo şamayı kasdettiğini söylerse bu talâk, bir riccitalâk sayılır. Bununla beraber tefsirini yapt ığımız âyetin, Talük Süresindekiâyetlerle birlikte ruhu ve anlam ı, bir defada ancak bir talükmvukubulaca ğını gösterir. İbn Ömer'in, talük ı hakkındaki hadis de bunuteyideder."3- "Ya iyilikle imsâk (tutmak), ya da güzelce tesri4 lüzl ındır."İyilikle tutmak, ikinci bo şamadan sonra ikinci dönü ştür. Tesrilıise üçüncü bo şamadır. İki talâk verdikten sonra geriye iki şeyden biriniyapmak kalır: Ya güzelce kar ısiyle geçinmek veya onu serbest b ırakmak.kile, kar şılıklı sevgi, şefkat ve sayg ı temeli üzerine kurulmu ştur.Iki boşama ve birle şmeden sonra e şler birbirleriyle ya şayıp ya şayamayacaklarmıanlarlar. Anla şabileceklerse ne alâ. Anla şamayacaklarsao zaman huzursuzlu ğu devam ettirmenin mânas ı yoktur. Erke ğin, kadınınikühmda tutup ona i şkence etmesi do ğru olamaz. Onu art ık bırakmasıgerekir. Evet koca, Câhiliyye ça ğı araplarmm yapt ığı gibi tekrartekrar al ıp bo şayarak kad ına eziyet edemez. İkinci aynlıktan sonraiddeti içinde kad ına dönmezse ve iddeti çıktıktan sonra da onu bo şamazsakad ın, hakime müracaat edip hakk ını arar, kendisini kocas ındanayırmasmı hakimden ister.4- "Onlara' verdiklerinizden bir şeyi geri almanız, size heleilYaln ız erkek ve kad ının, Allah' ın sınırlarında durmayacaklarından korkarsanız,o zaman kadının (ayırılmak için) verdiği fidyede (hakk ındanvazgeçmesinde) ikisine de bir günah yoktur. I şte bunlar Allah'ın sınır-


266 Bakara Suresilarıdır. Sakın bunları aşmay ın. Kimler, Allah' ın sınırlarını aşarsa işteonlar zalimlerdir."229 ncu ayetin bu k ısmı, erke ğin, bo şarken kad ına daha önce vermişolduğu mehr ve sair mal ve e şyayı geri almas ını yasaklıyor. Zira verdiğini,kendisine hizmet etmi ş olan e şinden geri almas ı, "İyilikle tutmak,yahut güzellikle sal ıvermek" prensibine ayk ırıdır."Onlara verdiklerinizin bir kısm ını (onlardan) alıp götürmek içinonları sık ıştırmay ın. Şayet açık bir edepsizlik yaparlarsa başka. Onlarlaiyi geçinin." 1 ayeti de kötü maksatla, verdi ğini geri almak için kad ınabaskı yapmayı yasaklamaktad ır. Ancak kad ının edepsizce davran ışı,kötü huyluluğu, serke şliği görüldü ğünde verilen mal geri al ınabilir."Yalnız erkek ve kad ının, Allah' ın s ınırlarında durmayacaklarındankorkarsamz, o zaman kad ının, (ayrılmak için) verdiği fidyede ikisine debir günah yoktur." cümlesinin belirtti ği gibi kad ın, kocasiyle Allah' ınemretti ği tarzda geçinemeyece ğini anlar ve ondan kurtulmak ister,kocas ı da bo şamak için kendisinden mal talebederse kad ın, ald ığı mehriveya fazladan mal ve para vererek kocas ından ayrılabilir. Buna fıkıhtaal-Hul` denir.Bu hususta şöyle bir vak'a zikredilir: Sâbit ibn Kays' ın karısı bulunanÜbeyy o ğlu Abdullah kızı Cemile (veya IJabibe), kocas ının çirkinliğinden,ba şka bir rivayete göre kendisini dövdü ğünden dolayı, Hz.Peyğamber'den, kendisini kocas ından ayırmasınf ister. Kocas ı Sâbitde bo şamak için, kad ına verdiği bahçenin geri verilmesini şart ko şar.Cemile, yaln ız bahçeyi değil, daha fazlas ını da verme ğe haz ır olduğunusöyler. Hz. Peygamber (s.a.v.). Sâbit'e yaln ız bahçeyi al ıp kadını serbestb ırakmasm ı emreder. İşte İslamda ilk tlul< olayı budur?:Ayetin aç ıkladığı üzre bul`, ancak e şlerin, Allah' ın emrettiği biçimdegüzel geçinemeyeceklerini iyice anlad ıkları zaman yap ılabilir.Allah'ın belirttiği sın ırlara uymamak: geçimsizlik, itaatsizlik, dövme,hakir görme, ihmal, hastal ık, bunaklık, çirkinlik gibi hallerden ileri gelir.Mecbur kalmadan böyle bir yola ba şvurmak günaht ır. Hz. Peygamber:(s•a.v.): "Hangi kadın zorunlu bir sebep olmadan kocas ından,kendisini bo şamasını isterse ona cennet kokusu haramdır."3 demiştir.Bir cemaate göre hulc, talâk değil, fesh'tir. E şler raz ı oldukları zamanerkek yeni bir nikah ve mehirle kar ısına dönebilir. Bu nikah, yeni1 Nisa Suresi: 192 Ibn Kedi.; Itazi, Mefâtib, II, 2493 Ibn Mke, Talâk 21; Ebû Dav ıld, Talâk, bâb fi'l-hul`; Dârimi, Tali& 6


Cüz' 2, Sure: 2 267bir akid say ıldığından, diğer nikahlarm bütün şartlar ını içinde ta şır.Fakat ço ğunluğa göre hulc fesh değil, talaktır Çünkü hulc, fesh olsayd ı,hulccla kad ının aldığı mehirden fazlas ını vermesi caiz olmazd ı .Zemah şeri: "Erkek ve kad ının, Allah' ın s ınırlarında durmayacaklarındankorkarsanız..." hitab ının, devlet adamlar ına ve hakimlere yöneldiğinisöyler. Bu anlayış doğrudur. Nitekim Cemile de davas ın ı , Hz.Peyğamber'e götürmü ştü. Elbette e şlerin kendi aralar ında çözemediklerimeseleleri hakimin çözmesi gerekir.Hu/cdan ayr ı olarak, kad ın, nikah esnas ında boşama yetkisininkendisine verilmesini şart ko şabilir. Koca bunu kabul ederse kad ın,kendi kendisini bo şayabilir. Böyle kad ına al-Mufavva4a (talakı elineverilmiş kadın) denir. al-mufavvaçla, bu hakkm ı kullandığı zaman talalu,kesin talâk olur."İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim bunları çiğnerse öyleleri,kendilerine yazık etmi ş olurlar."5— "Erkek (üçüncü kez) boşarsa, artık kad ın, başka bir kocaya varmadankendisine helal olmaz. 0 (vardığı adam) da bunu boşarsa, Allah'ınsınırları içinde duracaklarına akılları kestiği takdirde, (eski kar ı-kocan ın)tekrar birbirlerine dönrnelerinde kendilerine bir günah yoktur. Işte bunlar,Allah' ın sınırlarıdır. (Allah) bunları, bilen bir toplum için aç ıklıyor."'Şimdi koca, kar ısmı bu iki talâktan sonra bir kez daha bo şarsa230 mu âyete göre ba şka bir kocaya varmadan eski kocasiyle evlenemez.Yeni vardığı kocası da kendisini boşarsa o zaman tekrar eski kocasiyleevlenebilir.Bu nikahın mahiyeti de ihtilaf konusu Olmu ştur. Said ibn el-Müseyyib'egöre sadece akid kâfidir. Kad ın, ba şka bir adama sadece nikah ıkıyıldıktan sonra onunla zifaf olmadan bo şansa dahi birinci kocas ınahelal olur. Diğer bilginlere göre sadece nikah k ıymak yetmez. -Mutlakacinsel ilişki şarttır.Bu hususta delilleri şudur: "Rifda al-Kura4"nin karısı, Hz. Peyğamber'egelip demiş ki : "Ben Riflica'nin kar ısı idim, beni bo şadı. Abdurrahmanibn ez-Zübeyr'e vardım. Ama ondaki de t ıpk ı çaput gibi." Hz.Peygamber gülerek : "Yani tekrar Rifacaya varmak m ı istiyorsun? Amasen bunun, balagazından, bu da senin balcığazından tadmadıkça olmaz."demi ş."21 Bakara Suresi: 2302 Buliari, Libûs 23, TalâlF, 7, 37; Diesn, Taltık 9; Ebii Dâvûd, Ta14, 49; Ibn. Mke,Nikah 32; Muvatta', Nikâh, 17, 18; /bn Vanbel, I, 214, II, 25;...


268 Bakara. SuresiS ırf eski kocas ına varabilmek amaciyle birisiyle evlenme ğe tahlîldenir. Eski kocas ına helâl yapmak için kad ınla evlenen erke ğe multallil,bu işin kendisi için yap ıldığı adama muhallelun leh denir. İmam Malik,İmam Ahmed , ve Servrye, zahir ehline ve ba şka birtakım bilginlere görebu maksad ile yap ılan nikâh bat ıldır. Böyle yapmakla kad ın, ne birincikocasına, ne de ikinci kocas ına helâl olmaz. İkinci erkek, tam arzu ileve devaml ı karısı olmas ı niyetiyle kadınla evlenecektir. Sonra herhangibir sebeple bo şarsa o zaman kad ın birinci kocas ına varabilir.Dilimizde /Aile denen bu uygulama, Kur'ân' ın ruhuna ayk ırıdır.Muvakkat nikâh caiz de ğildir. Hz. Peygamber (s.a.v.) in, bu i şi yapan(muhallil)e de, yapt ıran (muhallelun leh)e de lânet etti ği rivayet edilirKadının ikinci evlenmesinin, bir şaka, ya da eski kocas ına varmakiçin şer'i bir hile olmayıp tam bir evlenme olduğunu, yukarıda kaydedilencuseyle hadisi de göstermektedir. İbn Abbas da muhallil hakk ında sorulanbir soruya, Hz. Peyğamber (s.a.v.) in, şöyle dediğini rivayet etmiştir:"Böyle şey olmaz. Ancak istek ile evlenme olur. Elden ele dola şacaknikâh olmaz, Allah' ın kitabiyle eğlenilinez. Erkek, kad ının balcığazındantadmadıkça nikah olmaz." 2İbn Menzür ve İbn Ebi Şeybe, Hz. Ömer'in, kendisine bir muhallilveya muhallelun leh getirilse onlar ı recmedece ğini söylemiş bulunduğunurivayet etnışilerdir. 3İbnu'l-Kayyim, Aclâmul-Muvakkıcin'de birkaç fas ılla bunun kötülüklerinianlatmaktad ır. 4 Kur'ân' ın ruhuna tamamen ayk ırı düştiiğiiıhalde nedense batan uygulanm ış olan bu hülle meselesi, birçok kimselerin,İslama dil uzatmalarma sebeb olmaktad ır. Kabahat hâ şâ İslamdadeğil, onu yanlış anlayanlardad ır.Hz. Ömer'in o ğlu Abdullah, bu tür bir maksad ile nikâhlanan hemkadın hem de erke ğin, zâni olacaklar ına hükmetmi ştir. Bir adam İbnÖmer'e gelmi ş, karısını üç talâk ile bo şayan bir mü' ınin karde şinin karısınıtekrar ona helâi k ılmak maksadiyle o bo şanmış kadın ile nikahlananadamın durumunu sormu ş. İbn Ömer: "Nikah, ancak istekleolur. Biz bu tür evlenmeyi, Resulullah devrinde sifült (zina) sayard ık"demiştir. 51 Bkz. Tiznnai, Nikah 28; Eba Davad, Nikah. 15; Nesa'i, Talak 13, Zinet 25; İbn Mke,Nikâb 33; Darinıf, Nikâb 53; İbn Ijanbel, I, 83, 87, 88, 93, II, 322.2 et-Tae, II, 3133 .A.9.amu'1-muvakki'in. III. 62; 1289/1969; Tefsfru kyati'l-abkam, I, 147; et-Tefsiru'lbadia,VII, 346-3564 Bkz. C. 3. s. 63-645 İbn Kedi., ayetin tefsiri.


Cüz' 2, Sure: 2 269Bu tür evlenmeyi baz ı imamlar mekruh, baz ıları da haram görmü ş -lerdir. Bunun ho ş bir şey olduğunu söyleyen yoktur. Yukar ıdan berisaydığımız deliller, hülle nikahm ın, islamın ruhuna ayk ırı olduğunuaç ıkça gösterir. İslami böyle yanlış anlamalardan tenzih etmek gerekir.Kesin olarak bo şanan kad ın, Kur'ân'a göre ba şka biriyle evlenir. Şayeto adam, herhangi bir sebeple kendisini bo şarsa o zaman eski kocas ınavarabilir. Ama ben şununla bir nikah k ıymak veya yanında. bir iki günkalmak suretiyle evleneyim de sonra eski kocama varay ım niyetiyleevlenme olmaz.6—233 ıı cü âyetin sonunda da kar ıkoca raz ı olup birbirlerine varmakistedikleri zaman, ailelerinin buna engel olmamalar ı emrediliyor.Böylece aile, sağlam esaslara bağlanıyor.7— "Kadınları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini bitirdiler mi,ya onları iyilikle tutun, ya da iyilikle b ırakın; (haklar ına) tecavüz edipzarar vermek için onları (yanm ızda) tutmay ın. Kim bunu yaparsa kendineyazık etmi ş olur. Allah'ın âyetlerini eğlence yerine koymay ın. Allah ın sizeolan nitemini ve size öğüt vermek için indirdiği kitap ve hikmeti dü şünün,Allah'tan korkan ve bilin ki Allah her şeyi bilir."'231 nci âyette geçen "ecel" süre demektir. Sürenin tamam ına da,sonuna da denir. Burada sürenin sonu demektir. Yani kad ınlar, iddetsürelerinin sonuna yakla ştıkları zaman ya onlar ı güzellikte (evlerinizde)tutun, ya da güzellikle sal ıverin. Onlara zarar verip haklar ını çiğnemekiçin onları yanm ızda tutmayın.Bu âyet de islamdan önce hüküm süren bo şama tatbikatma ili ş-kindir. Adam kar ısını bo şar, sonra iddetin dolmas ına bir iki gün kalatekrar ona dönerdi. Böyle bo şayıp dönmek suretiyle aylar ı, yılları kadına zehir ederdi. Allah, böyle kötü niyetli hareketleri yasakl ıyor. Oyuncakgibi kadını alıp boşamak, Allah' ın güzel geçinme, iyi niyetle hareketetme hususundaki emirlerini ciddiye almamak, onlar ı e ğlence yerinekoymak demektir.Yüce Allah 232 nci ayette de: "Kadınları boşadığınız zaman beklemesürelerinin (sonuna) vardılar mı kendi aralarında güzelce anlaş -t ıkları takdirde, (eski) kocalariyle evlenmelerine engel olmay ın. Bu, içinizdenAllah'a ve âhiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Bu, siziniçin daha iyi ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz." buyurarakbo şand ıktan sonra tekrar kocalar ına dönmek isteyen kad ınlara engel1 Bakara Suresi: 231


270 Bakara Suresiolmak için onlara bask ı yap ılmamas ını, onların bu arzularma kar şıdurulmamasm ı emrediyor. Demek ki bo şanan kad ın, iddeti doluncatekrar eski kocas ına dönmek isterse dönebilir. Bu da gösteriyor ki say ısıne olursa ıasun, bir lâfizda söylenen talâk ile i ş bitmi ş olmuyor. İddetsüresi içinde e şlerin, birbirlerine dönme hakk ı vard ır.En kuvvetli rivayctlere göre âyet M"al ibn Yesr hakk ında nazilolmu ştur. Eniştesi, Mackal'in k ız karde şini bo şamıştı . Sonra adam,tekrar kar ısına dönmek istedi. Fakat Maclal, k ız karde şinin ona dönmesineengel oldu. Bu münasebetle bu âyet indi.İmam Sâfil, bu âyetten velisiz nikâh ın- sahih olmayaca ğı hükmünüçıkarıyor. Ona göre e ğer velinin r ızas ı olmadan kad ının evlenme yetkisiolsayd ı, velinin bu hususta bir rolü bulunmasayd ı, velileri, kad ınlarabaskı yapmaktan menetmenin anlam ı kalmazdı. Fakat bu âycttenböyle bir mana ç ıkmaz. Ayet, eskiden beri süregelen gelene ğe göre kızlarınayahut velisi bulunduklar ı kad ınlara bask ı yapan insanlar ı bubaskıdan menetmektedir. Yoksa rü şde eren kad ınların, kendi arzulariyleevlenme hürriyetlerini k ısıtlamamaktad ır. Bilâkis "evlenmelerinmani olmay ın" kaydı ile kad ınlara tam evlenme yetkisi vermektedir.'İbn Abbas şöyle demiş : "Bu âyet, kar ısını bir, ya da iki bo şamaile bo şayıp, kadının bekleme süresi dolduktan sonra tekrar ona dönmeyiisteyen adam hakk ında inmiş ve kad ının velilerinin buna engelolmalar ını yasaklamıştır."o Q -4 •-• o 'o-jj .), '43 .3 C,f) rj-1.C4:^:.,45,9)J-14 .,(S. 343 "5-£51-,Q.0 .0 rj:.; (N4-i 7 ı ‘..) ",!.),(;yci o "Z",0 A . o o . --- t ,J L) I -.)! •J3.)I c J * _A. k * * 5-* 3T CA * °(''rr))1 Tefsiru İbn Kesir, I, 280-282; Ibnu'l-Arabi, Al -.1(ânıu'1-Kur'ân, I, 199-200; Tefsiru Ayatrl-Ahkihn,I, 148-150


Cüz' 2, Sure: 2 271233- Anneler, çocuklar ını -emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseiçin- tam iki y ıl emzirirler,. Onların uygun biçimde yiyece ğini ve giyeceğinisağlamak, çocuğun babasına aittir. Herkes ancak gücü ölçüsünde birşeyle yükümlü tutulur. Ne anne çocu ğu yüzünden, ne de çocuk kendisineâit bulunan baba, çocuğu yüzünden zarara sokulmas ın. Mirasçının daaynı şeyi yapmas ı gerekir. Eğer (ana-baba), anlaşıp danışarak (çocuğumemeden) kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklar ının(süt annesi tutup) emzirtmek isterseniz, verece ğinizi güzelce verdiktensonra, yine üzerinize bir günah yoktur (emzirtirsiniz). Allah'tan korkunve bilin ki Allah, yapt ığınız herşeyi görmektedir.Tefsir:223- Baz ı bilginlere göre bu âyet, bo şanmış kadınlar hakk ındad ır.Çünkü bo şanmağa ili şkin âyetlerden hemen sonra gelmektedir. Yani boşanmışolan anneler, çocuklar ını iki yıl emzirirler. Tam emzirme süresiiki yıldır. Bu süre içinde çocu ğun babas ı, ya da babas ı yoksa onun variside annenin nafakas ını ve giyimini temin eder. Emzirme süresi içindeannenin geçiminin sa ğlanması emredildiğine göre âyetin bo şanmışanneler hakk ında olduğu anla şılıyorFakat ço ğunluğun kanaatine göre âyet, yaln ız boşanmış kad ınlarhakkında değil, bütün anneler hakk ındad ır. Anne süt vermesi, çocu ğabakmas ı dolayısiyle belki kocas ına hizmette kusur eder de bu yüzdenkocas ı onu beslemekten kaçm ır diye yüce Allah, özellikle emzikli annelerinbeslenmelerini, giydirilmelerini em/etmi ş bulunmaktad ır."Emzirmeyi tamamlamak isteyen kimse için" ifadesinden de anlaşılacağıüzre iki yıl süt emzirmek vacib de ğildir. Tam emzirme süresiiki yıldır. Çocuğunu tam emzirmek isteyen kimse, iki y ıl emzirir demektir.Tam emzirme süresi iki y ıl olduğuna göre islâm ın tanıdığı "süt emmedendoğan evlenme yasa ğı" da ancak bu iki y ıl içinde süt emen çocuklaramahsustur. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Neseb yüzünden haram olanlar,süt yüzünden de haram olur."' buyurmu ştur.İmam şâfirye göre iki ya şına kadar bir kad ından süt emen çocukiçin bu haraml ık sabit olur. Ondan sonra emen çocuk için haraml ık sabitolmaz. . Ebil Hanife'ye göre süt emme süresi otuz ayd ır. İki buçukyaşına kadar emen çocuklar için haraml ık sabit olur, ondan sonra emenleriçin sabit olmaz.1 Buldiri, şehadat, 7, Nikah, 20, 27, 117, I:111ms, 4; Müslim, Rada r hadis:, 1, 2, 9, 12; EbüDaviid, Nikah 6; İbn Mace, Nikah, 34; Darimi, Nikah, 48; Muvalla', Raçlâ c, 1, 2, 16; İbnIjanbel, 1, 275, 290, 329, IV, 4, 5, VI, 44, 51, 66


••272 Bakara Suresi"Eğer (ana-baba), anlaşıp dam şarak (çocuğu memeden) kesmekisterlerse kendilerine günah yoktur." cümlesinin hükmüne göre ana baba,danışıp anla şmak suretiyle çocuklar ını, iki yıl dolmadan da sütten kesebilirler.Mutlaka iki y ıl emzirmeleri farz de ğildir. Bundan önce de süttenkesm.elerinde bir günah yoktur. Ancak ikisi, birbirine dan ışarakçocuğun sağlığına bir zarar ı olmayaca ğma kanaat getirdikten sonrabu i şi yapabilirler.Emzirme süresi içinde annenin nafaka ve giyimini temin- babayadüşer. Fakat herkes gücü ölçüsünde, imkânlar ı oran ında kadının ihtiyaçlarınıkarşılar. Kimseye gücünün üstünde bir şey teklif edilmez. Neanne çocu ğu yüzünden zarara sokulur, ne de baba. Bo şanmış anne, çocuğunuemzirmek istedi ği halde babas ı onu çocuğundan ay ırıp ızdırabasokama ı , yahut baba, annenin nafaka ve giyimini sa ğladığı halde anne,çocuğunu emzirmekten kaç ınıp babayı müşkil durumda b ırakamaz.Ş ayet çocu ğun babas ı yoksa, onun veya çocu ğun varisi durumundaolan kimse, annenin geçimini sa ğlar. Baba öldüğü zaman, çocu ğun—mal ı varsa— vasisi, onun malmdan annesinin geçimini temin eder.Malı yoksa, baban ın yahut çocu ğun varisi olan akraba, annenin geçiminisağlar. E ğer varisler de bunu yapmazlar ve anneden ba şka çocuğu emzirecekkimse de bulunmazsa, çocuk ölüme terk edilmez, annesi, çocu ğuemzirmeğe zorlan ır.Baba isterse çocu ğu, başka bir süt anne tutup emzirtebilir. Ancaksüt annenin ücretini eline teslim etmek lâz ımdır ki kadın, gönül hoşluğuylaçocuğa baksm, onu güzelce emzirsin.Ayetin sonunda yüce Allah, korunmay ı, Allah'ın emirleri içindehareket etmeyi emretmektedir. Çünkü Cenab ı Hak, bütün yapt ıklarımızıgörmektedir.r .1 ^0 ••••.:5Li j J...4.J'. I :bu ) 1 L ı.5. fi4ıfl j I 4i —_9••# O e ,.„tY 1 4 ) U4:' 54 ..- - C • "-' • J- k"— -j„ .0 . o ' ş ."*. ,••••• :j, *c (i je -, •ı, , ,Iri,..k...p ı ,"_; c75.....ı j


Cüz): 2, Sure: 2 273-11 e•C. • - C' 1I(Yr °Y -4-,0 ı234— İçinizden ölenlerin, geriye b ıraktıkları eşleri, dört ay on gün (bekleyip)kendilerini gözetlerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için uygunolanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah, yapt ıklarının haberalır. 235— Böyle (iddetini bekleyen) kadınlara evlenme isteğinizi üstükapalı biçimde bildirmenizde, yahut içinizde tutman ızda size bir günahyoktur. (Çünkü) Allah, sizin onlar ı anacağının bilmektedir. Sak ın (kapalıevlenme teklifi s ıras ında), iyi söz söylemeniz d ışında onlarla bir gizli(buluşma)ya sözle şmeyin ve farz olan bekleme süresi sona ermeden nikah bağınıbağlamağa kalkmaytn ve bilin ki Allah, içinizden geçeni bilir. O'ndansakınin ve yine bilin ki Allah, ba ğışlayandır, halimdir (ceza vermekteaceleci de ğildir). "Tefs'ir :234-235 nci ayetler, kocas ı ölen kad ınlar hakkındadır. Kocas ı ölenkad ın, dört ay on gün iddet bekleyecektir. Bu müdet içinde kad ının gebeolup olmadığı anlaşılır. Şayet gebe ise: "Gebe olanların süreleri de yüklerinibırakmalarına kadardır"' âyetinin hükmü uyar ınca do ğuruncayakadar bekler.Gebe değilse dört ay on gün sonra, gebe ise do ğurduktan sonrakadın, ahlâka uygun olmak şartiyle istediği gibi hareket edtbilir, evlenmesicaiz olan diledi ği erkekle evlenebilir.Acaba bu dört ay on gün içinde kad ın, süslenmeden ve koku sürünmedende uzak durup yas m ı tutacakt ır sorunu ihtilâf konusudur. Ulemanın çoğunluğuna göre evet'kad ın, bu müddet içinde süslü elbise giymeyecek,koku sürünmeyecek, kocas ının evinden ayr ılmayacakt ır. Hz.Peyğamber'in han ım ı Hafsa, Hz. Peygamber (s.a.v.)in şöyle dediğininakletmiştir: "Allah'a ve âhiret gününe inanan hiçbir kadının, üç gündenfazla yas tutmas ı helül olmaz. Yalnız kocas ı için yas tutmas ı hariç. Kadın,kocası için dört ay on gün yas tutar ?"31 Tali& Suresi: 4 ,2 Hadiste ihdâd kelimesi geçer. İhdâd: güzel koku sürünmekten ve süslenmekten uzakdurmak demektir. Biz bunu yas tutmak diye terceme ediyoruz.3 Buhâri, Cenâ'iz, 31, ¥ayçl, 12, Talâk 36-49; Müslim, Ta/4, bâb 9, hadis: 58, 59, 62,63-67;


2/4 Bakara Su esiFakat diğer birtakım bilginlere göre bu müddet, yas tutmak içindeğil, evlenmemek için konulmuştur. Yas, ancak üç gündür. Üç günsonra kadın, koku sürünüp süslenebilir, evinden ç ıkabilir. Bu görü şüileri sürenler de Umeys k ız ı Esma'nın nakletti ği bir hadise dayan ırlar.Esma', Ca'fer Tayyar'm kar ısıdır. Ca'fer, Mu'ta Sava şında şehid düşmüştü.Onun şehadetinin üçüncü gününde Esma'n ın evine gelen AllahElçisi, ona: "Art ık bu günden sonra yas tutma" demi ştir.'Fakat pek çok hadis, birinci görü şüp daha kuvvetli oldu ğunu göstermektedir.Bunlardan sadece ikisini kaydedelim: Ümm-i Seleme, Hz.Peyğamber(s.a.v.)in şu sözünü rivayet etmi ştir: "Kocas ı ölen kadın(süs için) bitkiden ve topraktan yap ılmış boya ile boyal ı elbise giymez,mücevherat takmaz, k ına yakmaz, sürme çekmez." 2 Ümm-i Atiyye de şöylediyor: "Biz, ölüye üç günden fazla yas tutmaktan menedilirdik. Ancakkocaya dört ay on gün yas tutardtk. Bu süre içinde sürme çekmezdik, kokusürünmezdik, boyal ı elbise giymezdik. Yaln ız boyal ı iplikle dokunmu şkumaştan elbise giyebilirdik. Birimiz âdetinden y ıkanıp temizlendi ğizaman (kötü kokusunu gidermek için) küst ve azfar(buhurlar ın)danbiraz sürünmesi için bize izin verilmi şti."'Daha önce Arap toplumunda kocas ı ölen kadın, bir y ıl yas tutar,evinden ayr ılmazd ı. Kur'ân, bu süreyi dört ay on güne indirmi ştir.Fakat bu müddet sonunda kad ının, mutlaka evden ç ıkıp gitmesi gerekmez.Şayet kadın, evinden ayrılmak istemezse, kocan ın varisleri, terekeden,bir y ıl süre ile kad ının nafakas ını kar şılamak zorundad ırlar.Surenin 240 nc ı ayeti şöyle diyor: "İçinizden ölüp de geriye e şler bırakankimseler, e şlerinin, evden çıkarılmaks ız ın, bir yıla kadar geçiınler' inin sağlanmasınıvasiyyet etsinler. Şayet kendileri ç ıkarlarsa, kendileri hakkındauygun olana yapmalartnda' sizin için bir günah yoktur."Gerçi 240 nc ı ayetin, bu âyetlerle ve kadana pay veren miras âyetiyleneshedildi ğini söyleyenler varsa da ayetin muhkem olup neshedilmediğinisöyleyenler de vard ır. Yukar ıdaki iki ayet, dul kad ının, beklemekzorunda oldu ğu müddeti tayin ediyor. 240 nc ı ayet ise evdençıkmak istemeyen dul kad ına, bir yıl süre ile evde kalma hakk ının verilmesinive bu süre içinde onun geçiminin sa ğlanmas ını emrediyor. İkiayetin hükmü birbirine ayk ırı de ğil, birbirini tamamlar mal ı;yettediz.43, 46;•-•1 'bn Ranbel, VI, 3692 Ebû Dâvûd, Tala4 46; Nesâ'i, Taltik 64, 65; /bn. Hanbel, VI, 3023 Buljari, Centı'iz 31, Ilay ğ 12; Müslim, Talak 9; Tirmiii, Taltik 18;' Ebû Dtıvild


Cüz': 2, Sure: 2 275Ancak bu bir yıl, yas tutma süresi de ğildir. Dört ay on günden fazlayas tutmak haramd ır.Baz ı bilginlere göre kocas ı ölen kad ın gebe ise, çocu ğunu doğuruncayakadar kocas ının bıraktığı maldan nafakas ı temin edilir. 240 nc ıâyet buna delil olduğu gibi, Talâk Suresinin: : "(Bo şadığınız) kadınları,gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onlar ısık ıştır(ıp evden çıkmağa zorla)mak için kendilerine zarar vermeğe kalk ışmayın. Şayet gebe iseler yüklerini btrakmalarına kadar onları besleyin."'âyeti de bo şanan kadının, değuruncaya kadar nafakas ının teminiriemretmektedir.Fakat bazılar ına göre kad ının miras hakk ını belirten âyetler geldiktensonra art ık kocas ı ölen kadının nafakas ı= temin edilmesi hakkındakiâyetin hükmü nesbedilmi ştir. Miras hakkı olmayan bo şanmışkadın ile, kalan maldan miras alacak olan kocas ı ölmüş kadın arasındafark vard ır.2Kocas ı ölen kadın, iddeti içinde evlenemez. Ancak iddet süresi içindeâdâba uygun biçimde, kapal ı bir tarzda ona evlenme teklifi yapmakcâizdir. kette bu husus, tdriçi kelimesiyle ifade ediliyor. Tdriçl, üstükapal ı biçimde anlatmak demektir. İddeti içinde bulunan kad ına veyaonun velisine, üstü kapah biçimde hitbe (evlenme teklifi) yap ılabilir.Meselâ: "In şallah, Allah bana iyi bir kad ın nasibeder", ya da: "Sengüzelsin!" gibi sözlerle bu niyyet belirtilebilir. Yahut bu niyyet hiçsöylenmeden, içte ta şınabilir. Ama böyle bir kad ınla gizli gizli k4nu ş-mak, buluşmak, ya da gayri me şru bir şekilde birle şmek üzre sözle ş-mek haramdır. Üstü kapal ı tarzda evlenme teklifinden ba şka, edepd ışı bir söz söylemek veya ona kar şı kötü bir niyet ta şımak yasaklanmıştır.- -_^.,—.....; ..3 LA .C....,_:JI e_:..:2.9 -,!, - -- ... .,,, ft ft . P. . . .. ._' ..00 ı -cl:.ft ft ... _ .9...«Z 9 9% ... ı ı• ı ı Z 9 ı 9 • ı 0 '''' 90 i ...kı'i ".■....•.,.. k 1 ...j...C. E C,-Ai."-::-.* j C :ı...)... ,..i ‘..,..g.. 1.i.,;" j..A...; j I„t_ -%-, > • - • % , , > - - • > • - - -,:›..z......›...-1. I J..c. LA.>- 4 L:9 j-od L, tPC.::.... c oj ..tj )..,:-Z...1, I j_P j-o :. „ • _o• is■ .9 9 o .15 ı coj 4.5 I jr:«9(*) rJ Ioefe'4;41:4".:3 (54«3 F:.ha -791 Ayet: 62 et-Tefslru'l-Iftadle, VII, 362


276 Bakara SurdsiL.3.7.,0.3 . , 0 2o 4..4-P o °J.-1ı ı9,, • ı-) I•-(:• e"- •236- Henüz dokunmadan, ya da bir mehir kesmeden kad ınları boşarsantz,size bir günah yoktur. Onları faydalandırın (yani bir miktarbir şey verin). Eli geniş olan, kendi gücü nisbetinde, eli dar olan da kendikaderince güzel bir şekilde faydalandırmalı (herkes gücü ölçüsünde birşey vermeli)dir. Bu, iyilik edenlerin üzerine bir borçtur. 237- Bir mehirkestiğiniz takdirde henüz dokunmadan onlar ı boşamışsantz, kestiğinizinyarısını (verin). Ancak kad ınlar vazgeçer, yahut nikâh bağı elinde bulunanerkek vazgeçerse başka. (Erkekler), sizin affetmeniz, (müsamaha gösteripmehrin tümünü vermeniz) takvaya daha yakındır. Aranizda birbirinizeiyilik etmeyi unutmay ın. Şüphesiz Allah, yapt ıklarının görür.Tefsir:236-237 nci âyetler, henüz dokunulmadan bo şanan kad ınlar hakkındadır.Şartlar gerektirdi ği takdirde birle şmeden kad ın ı bo şamak caizdir.Ancak erke ğin, keyif için bunu yapmas ı günahtır. Çünkü "Allah indindeen sevilmeyen hellil, bo şamadır." Şayet bo şamay ı zorunlu kılan bir durumvarsa nikâhtan sonra henüz dokunmadan kar ısını bo şayan erkek, kad ınam.ütta vermek zorundad ır. Yani bir şeyler verip onun gönlünü almas ılâz ımdır. Nikâhta e ğer mehir kesilmemi ş ise böyledir. Fakat nikâhta mehirbelli edilmiş ise onun yar ıs ı verilir. Ama kad ın, isterse hakkından vazgeçebilir,yahut erkek, mehrin tamam ını verebilir. Buras ı, onlarin seçimlerineve faziletlerine b ırakılmıştır. Tabii kar şıdakinin lehine ba ğıştabulunmak, ba şkalarma kar şı liitufkâr davranmak takvaya daha yakmdır.Allah, kullarm ın yapt ıklarını' görmektedir. Yap ılan iyilik, zayiolmaz.236 ncı âyet, mehir kesilmemi ş ve dokunulmadan bo şanmış kad ının,237 nci âyet ise mehir kesilmi ş ve dokunulmadan bo şanmış kad ınındurumunu anlatmaktad ır. Dokunmadan bo şama halinde kadm ın iddetbeklemesi gerekme ,i237 nci âyette: "Nikâh bağı elinde bulunan" kimsenin affetmesinden,yani mebri ba ğışlamas ıncl an söz edilir. Acaba nikâh ba ğı elindebulunan kimdir? ibn Abbas, Hasan Basri, Tâvûs, Ata, Zeyd ibn Eslemve Rabra'ya göre bununla kasdedilen, kad ının velisidir. İmam Malik


Crız' :2, Sure: 2 277bu görüşü benimsemi ştir. Hz. Ali, Şureyh, Said ibn el-Museyyib, Cubeyribn Mut'im, Mücâhid ve Sevrrye göre bu deyimle kasdedilen, kocad ır.Eb ıl Hanife ve Şafii de bu görü şü benimsemi şlerdir. Bu görüş daha kuvvrçi onu evlendirebilir ama bu tasarrufunun geçerli olabilmesi içinkad ının, özellikle bülüğa ermi ş kad ının muvafakati şarttır: "Kadınlara,mehirlerini gönül hosluğuyla verin ; eğer (onlar), kendi istekleriyle o mehrinbir kısm ını size bağışlarlarsa onu da ifıfiyetle yeyin." 1 âyetinin ifadesiylemehri almak ve onu gönülden ba ğışlamak, kad ın ın hakkıdır. Kad ınınvelisi, kad ının hakkın ı alıp ba ğışlayamaz.İmdi bu tabirle, birincilerin dedikleri gibi veli kasdedilirse ayetinmanası : " Şayet kad ınlar, yahut nikah ba ğı elinde bulunan kadının velisibağışlar, mehirden vazgeçerse, koca mehri vermeyebilir" demektir.İkincilerin dedikleri gibi bu tabir ile kasdedilen koca ise ayetin manas ı :"Şayet kadınlar, haklar ı olan yarı mehri almaktan vazgeçer, ya da nikâhbağı elinde bulunan koca, kendi hakk ını bağışlayarak mehri tam ödersebunu yapabilir" demek olur.Ulema birinci ayetten, mehir belirtmeden nikah kesmenin caizolduğunu çıkarmışlard ır. Mehir belirtilmeden nikahlanan kad ınlara,dengi olan kad ınların mehri (mehı-i misl) verilir:Müt`a nedir, mehr nedir, bunlar kimlere verilir?Müt`a, kad ına yarar sa ğlayacak bir miktar e şya, para vs. dir. Mehrise evlenme mukabilinde kad ına verilmesi gereken, mal, e şya yahutparad ır. Nikah kesilirken kad ına verilecek mehr (saç ı) yahut para belirtilir.Bu belirtilmese de nikah sahihtir, o kad ına dengi olan kad ınlarınmehri verilir.Mehir belirtilmeden nikah ı kesilmiş, fakat henüz kendisine dokunulmadanbo şanmış olan kadına mehir de ğil, mütca verilir. Nikahta mehirbelirtilmi ş ve dokunulmadan bo şanmış kad ına da, 237 nci ayetin hükmünce,belirtilmi ş olan mehrin yar ısı verilir. Birle şmeden sonra bo şanmışkad ınlara gelince: Şayet nikah k ıyılırken mehir belirtilmi ş ise mehrintamamı ödenir. Nikâhta mehir belirtilmemi ş ise bunlara da dengi olankadınların mehri ödenir.Bo şanmış kad ınlara verilecek mütca, bir atiyye de ğil, kadının erkeküzerinde bulunan bir hakk ı, bir alaca ğıdır. Bu sürenin 241 nci ayeti,bunu aç ıklamıştır: "Bo şanm ıs kadınlara uygun bir geçim vermek, koru-1 Nisa Suresi: 4


278 Bakara Suresinanlar üzerine bir borçtur." Bu âyetin hükmü geneldir. Bütün bo şanmışkadınlara mütca vermeyi emretmektedir. Nitekim: "Ey peygamber!eşlerine söyle : Eğer siz, dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsan ız, gelinsize müt'a vereyim ve sizi güzellikle salay ım."' âyeti de genel olarak boşanankad ınlara müt'a verilmesini gerekli k ılmaktad ır. Said ibn Cübeyr,Hasan Basri ve bir rivayete göre Safii, bu görü ştedir. Bunagöre dokunulmamış, mehir kesilmemi ş kad ınlara yaln ız müt'a, di ğerlerineise müt'a ile beraber mehir de verilecektir.Ba şka bir görü şe göre müt'a, yaln ız dokunmadan bo şanmış kad ınlaramahsustur.- Çünkü Cenab ı Hak, Ahzâb Suresinin 49 nen âyetindede "dokunulmadah bo şanan kadınlara müt(a verilmesini" emretmektedir.Nitekim Buhârrnin rivayetine göre Hz. Pey ğamber (s.a.v.) dokunmadan bo şadığı Umeyne binti Surahbil'e müt'a vermi ştir?Dokunulmadan önce bo şanmış kadınlara müt'a verilmesini emredenâyetin sonunda: "Bu, iyilik edenlerin üzerine bir hakt ır" dendiği içinbaz ı müslümanlar, "Dilersem ihsan ederim, dilersem etmem" demi şlerve âyetin bir mecburiyet yiiklemedi ğini sanmışlardır. Bundan dolay ımüt'anin, ödenmesi gerexli bir borç oldu ğunu bildiren 241 nci âyet inmiştir.3Mütcanin miktar ı :Müt'anin miktarı 'üzerindeki görü şlerde de bir birlik yoktur. Ayettebelirtildiği üzre herkes gücü nisbe t;nde bir şeyler verir. İbn Abbas'agöre müt`anin en yükse ği bir hizmetçi, ortas ı varak (para), a şa ğısı elbisedir.112. Peyğamber, dühulden önce kar ısın ı boşayan bir sahabiye,bir kalensüve (o zamanl ı, kad ın başhğı) olsun, kar ısına vermesini emretmiştir.Bir kısım bilginler de, ikinci âyetin hükmüne dayariarak müttanin,mehrin yar ısı olduğuna hükmetmi şlerdir. Baz ılarına göre de müt'a üzerindebir anla şmazl ık olursa müt'anin miktar ını hakim tayin eder.İmam Safiiye göre koca, belli bir miktar vermek hususunda zorlanmazAncak müt'a denebilecek bir şey verir. Bunun en aza, içinde namazkılmanın caiz olaca ğı bir elbisedir. 4Ebu Hanife ve Ahmed'e göre tam ,halvet yani kad ınla tam yaln ızkalmak, onunla birle şmek hükmündedir. Kad ınla tam yaln ız kalmış1 Ahzâb Suresi: 282 İbn Kesir, I, 287-2883 Tefsfru Ayâtrbahkâm, I, 1614 bu Kesir, I, 287


Cüz': 2, Sure: 2 279olan kimse, ona dokunmamı ş olsa dahi, tam mehr verecektir. Halbukiayetin ifadesi aç ıktır. Âyet dokunmadan bo şama halinde yar ı mehrveribnesini emretmektedir. Dokunma, birle şmeden kinayed;r. Kald ıki Hz. Peygamber (s.a.v.), Şurahbil kızı Umeyne ile nikahlanm ış, fakatzifafta kad ına elini uzat ınca kad ın hoşlanmartilş. Allah' ın Resulü deEbıl Useyd'e, kad ını donatmas ın ı, ona iki mavi elbise giydirrnesi ııiemretmi ştir. Demek ki Hz. Peygamber, halvet oldu ğu halde dokunmadığı için kad ına müt`a vermi ştir. Bu da gösterir ki tam mehr, ancakv-at' (birle şme) halinde şartt ır.Dühulden önce boşanmış kad ınlara iddet gezekmez.Ahzâb Suresinin 49 ncu âyetinde de, dokunulmadan bo şanmışkadınlara miit'a verilip b ırakılmaları, onlarmiddet beklemelerine gerekolmadığı bildirilmektedir: "Ey inananlar, inanmış kadınları nilaihlayıpda henüz onlara dokunmadan boşarsanız, onların üzerinde sayacağınızbir iddet hakk ınız yoktur. Hemen müt'alar ını verin (biraz geçimlik veripmemnun edin) ve onları güzellikle serbest b ırakın."Bunların iddet beklemelerine lüzum yoktur. Çünkü iddet, rahminberâetinin anla şılmas ı için emredilmi ştir. Dokunulmam ış kadın için elbetteböyle bir durum söz konusu olamaz.1 j„,•j_.• j (.;12:JJ:t ı ?Ur, ‘.f..P238- Namaztart ve orta namaz ı koruyun, gönülden bağlılık ve sayg ıile Allah' ın huzuruna durun.Tefsir:238- Orta namaz ın hangi namaz olduğu hususunda gelen rivayetler ihtilâfl ıdır. Hz. Ali'ye, Hz. Ai şe'ye ve daha birçok sahâbiye dayananrivayetlere göre orta namaz, ikindi namaz ıdır. Hz. Ali şöyle demiştir:"Ahzab günü (yani Hendek Sava şında), Allah ın Resulü (s.a.v.): 'Biziorta namaz olan ikindi namazından alakoydular. Allah evlerini ve kabirleriniateşle doldursun' dedi ve ikindiyi, ak şamla yatsı arasında kıldı." ıAbdullah ibn Mes'iıd da Hz. Pey ğamber'in: "Orta namaz, ikindinamazıdır" dediğini rivayet etmi ştir. 2 diz. Âi şe de orta namaz ın, ikindi1 BulAr4, Cihad, 98; Müslim, Mesacid, bâb: 35, hadis: 202, 205, 206; İbti Mâee, Şahit 62 Tirmiz4, Salât, bâb mâ eâ's fi şalâti'l-vus%â


280 Bakara Suresinamaz ı olduğunu söylemi ştir.' Buhâr ı'de de buna dair, İbn Ömer'dengelen bir rivayet vard ır.Zeyd ibn Sâbit'e dayanan rivayetlere göre orta namaz, ö ğle namazıd ır.2 Zeyd diyor ki: "Allah' ın Resulü (s.a.v.), öğle namazını, gününortasında kılardı. Arkas ında ancak bir iki saf bulunurdu. İnsanlar istirahatiçinde veya ticaretle me şgul oldukları için namaza gelemezlerdi... Onunüzerine bu ayet indi."'İbn Abbas'tan gelen baz ı rivayetlere göre de bu namaz, sabah namazıdır. Çünkü sabah namaz ından önce iki gece namaz ı olan ak şam veyatsı namazlar ı ; sonra da iki gündüz namaz ı olan öğle ve ikindi namazlarıvard ır. Sabah namaz ı, bunların ortas ında bulunmaktad ır. Sabahnamaz ı, en zor namazd ır. Bundan dolay ı sabah namaz ı, orta namazolarak nitelendirilmi ştir.4 Orta namaz ın, akşam namaz ı olduğuna dairrivayetler de vard ır.'İlk bakışta günün orta vaktinde bulundu ğundan, öğle namazmın,orta namaz olmas ı hatıra geliyorsa da hadisçilerin ço ğu, bu namaz ın,ikindi namaz ı olduğunda birle şmiştir. Zemah şerrye göre Hz. Pey ğamber(s a v ), ikindi namaz ından sonra ashabiyle oturup sohpet ederdi.Ashâb, onun çevresinde halkalanıp va'zlar ını dinlerdi. İşte bu önemindendolayı, ikindi namaz ı üzerine ayr ıca dikkat çekilmi ştir. Çünkü ondahaz ır bulunmak, insana hem namaz, hem de sohpet bak ımından faydasağlamaktad ır. 6"Gönülden bağlılık ve sayg ı ile Allah' ın huzuruna durun!" emrigere ğince namazda konu şmamak lân ınd ır. Çünkü konuşmak, sayg ıyaaykırıd ır. Gelen hadislerden ö ğrendi ğimize göre islâm ın başlangıcındabir ihtiyaç an ında namazda konu şulur imiş. Bu ayet ile konu şmakmenedilmiştir. Zeyd ibn Erkam şöyle diyor: "Peygamber (s.a.v.) devrindekişi, bir ihtiyacı olduğu zaman namazda konu şurdu. 'Gönüldenbağlılık ve sayg ı ile Allah' ın huzurüna durun' ayeti inince susmamız bizeemredildi. Konu şmaktan menedildik." 7Fakat bu hadis, baz ı ulemaya mü şkil gelmiştir. Zira Namazdakonuşmak, Mekke'de, Habe şistan'a hicretten sonra ve Medine'ye hic-1 Taberi, II, 555-5562 Tirmül, şahit, MI) railcâ'e fî şalâtil-vustâ3 Tabert, II, 5624 Taberi, II, 5655 Taberi, II, 5646 Bkz. et-Tefsinfl-hadig, VII, 3677 Ebfı Dâvtid, Şalât, bâbu'n-nehyi cani'l-keltım fr ş-şalât; Nesâ'i, Sehv,


Cüz': 2, Sure: 2 281retten önce menedilmi şti Halbuki "Gönülden bağlılık ve sayg ı ile Allah' ınhuzuruna durun" ayeti, Medine'de nazil olmu ştur. Abdullah ibn Mes'ticlşöyle diyor:"Biz Habe şistan'a hicretten önce Allah'ın Resulü namazda iken onaselâm verirdik, selâm ımızt alırdı. Habeşistan'dan döndükten sonra namazk ılarken kendisine selâm verdim, selân ıımı almadı. Ben Resulullah' ınböyle davranmasından kuşkulandım. Fakat namazını bitirip selam verincededi ki : Yüce Allah, emrinde (yani dininde) dilediği yeniliği yapar. Artıknamazda konu şulmamas ı hükmünü getirdi.'" Bilindiği gibi İbn Mes' ıld,Habe şistan'a göç eden ilk müslümanlardand ır. Demek ki namazda konuşmak,Mekke'de iken menolunmu ştur. 2Ancak bu iki hadis şöyle te'lif edilebilir: Namazda konu şmak,Mekke'de Allah Elçisinin hadisiyle menolunmu ştur. Medine'de ise inenbu âyetle bu yasak peki ştirilmi ştir.eO 9 o•"'1 ° ". ••-•- _ . J • J £—""4(Y 1* • •j* 5- *e°e239- Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, yaya yahut binmi ş olarakk ıhn ; güvene kavu ştuğunuz zaman, bilmedi ğiniz şeyleri size öğrettiği şekildeAllah' ı anın.Tefsir:239— Taberrnin anlatt ığı üzre sava ş, yırt ıcı hayvan sald ırısı, selve saire gibi erkâniyle namaz k ılman ın tehlikeli olacağı durumlardayürüyerek, ya da binek üzerinde nama2 k ılmak caizdir. Yüzün yönelebildiğitaraf k ıbledir. Tabii bu durumda rükâ' ve secde, ima ile yanibaş eğmek suretiyle yap ılır. Ancak secde için ba ş, rükti'a e ğildiğindenbiraz daha fazla e ğilir. E ğer ima da mümkün olmazsa sadece iki tekbirkâficlir. Bu durumda yüzün k ıbleden ba şka yöne çevrilmesi namaza maniolmadığı gibi konu şmak da mani değildir.Bu şekilde namazlar sadece iki rek'at k ılınır. Bir rek'at dahi k ılmakyeterlidir. Görüldü ğü üzre bu namaz, Allah' ı hat ırlamadan ibarettir.Zira iki tekbir dahi kâfi görülmü ştür. Böyle tehlikeli anlarda namaz,1 Buhâri, TevVid, 42; Nesâ'1, Sehv 202 İbn Kesir, I, 294-295


282 Bakara Suresimüslüman! me şgul edip tehlikeye atmaz, onu sava ştan geri 'koymaz.İslamda güçlük yoktur. Tabii bu şekilde namaz, gerçekten her an tehlikeningelebilece ği durumlarda k ılınır.Sava ş alan ında fakat muharebenin olmad ığı zamanda, Kur'an'Kerim, şöyle namaz k ıhnacağmı ta'rif ediyor: "Yer yüzünde sefere -çıktığınızzaman inkar edenlerin size bir kötülük yap malarından korkarsanız,namazı k ısaltmanızda size bir günah yoktur. Muhakkak ki kafirler, sizinaçık dü şmantruzdır. (Ey Muhammed), sen de içlerinde bulunup onlaranamaz k ıldırdığın vakit, onlardan bir bölük, seninle beraber namaza dursunve silahlarını da yanlarına alsınlar. (Namazdakiler), secdeye vard ıklarındaarkanıza geçsinler, bu kez namaz k ılmayan öteki bölük gelsin, seninleberaber namaz kılsınlor ; korunma tedbirlerini ve silahlarını da alsınlar."ıAbdullah ibn Ömer, Hz. Pey ğamber'in, korku namaz ını şöyle kıldırdığmı anlatıyor: "Allah' ın Resulü (s.a.v.), sava şlarından birindekorku namaz ı k ıldırdı . (Askerden) bir bölük, kendisiyle beraber namazadurdu, bir bölük de düşmanın karşıs ında (tetikte) bekledi. Kendisiylenamaza beraber duranlar bir rek'at kılıp gittiler, bu kez ötekiler geldiler.Resulullah, onlara da bir rek'at kıldırdı. Sonra her bölük, (bulunduklar ıyerde) birer rek'at daha kıldılar."Dedi ğimiz gibi bu şekilde , namaz, korkunun ve tehlikenin fazla olmadığızamanlarda k ılınır. Ve herkes, büyük hüsni zan beslenen birimamm arkas ında namaz k ılmak isterse böyle yap ılır. Şayet her bölükkendi bulunduğu yerde, ayr ı ayr ı irnamlar arkas ında k ılacak olursa bunalüzum kalmaz. Bu, ancak veli oldu ğuna inan ılan, büyük hüsni zan beslenenmuhterem bir zat arkas ında bütün cemaat namaz k ılma arzusunugösterdiği zaman uygulanacak bir yöntemdir. Şayet böyle namaz k ılmaktehlikeli olursa, yukar ıda belirtildi ği üzre ima.' ile k ılımı . Abdullahibn Ömer şöyle diyor: "Korku fazla ise o zaman binek üzerinde ya dayürüyerek namaz k ıl, rüldı ve sücudu ba şını eğmek suretiyle yap."ZBuhari, "Kaleleri ku şatma ve dü şmanla kar şıla şma durumundanamaz" bab ında Evzâ'i'd.en naklen şöyle diyor: "Fetih haz ırlığı içinde(inü'minler) namaz k ılamazlarsa herkes kendi ba şına ima ile k ılar. imâ'da yapamazlarsa sava ş sona erip güvene kavu şuncaya kadar namaz ıertelerler. Güvene kavu ştuklarında da iki rek'at k ılarlar. Bu mümkünde ğilse bir rek'at k ılıp iki sesde yaparlar. Bunu da yapamazlarsa yaln ız1 Nisa' Suresi: 101-1022 Müslim, Saliltu'l-Müsafil:in, bal,: 57, hadis 305-306


Cuz): 2, Sure: 2 283tekbir kafi gelmez, tam güvene kavu şuncaya kadar namaz ı ertelerler.Mekhal de böyle demiştir. Tüster Kalesi ku şatmasında bulunan Enes(ibn Malik), sabah ışırken sava ş devam gittiğinden namaz, k ılamad ıklarını,ancak güne ş yükseldikten sonra kendilerine fetih nasib olupnamaz k ılabildiklerini ve Eba Masa ile k ıld ıkları o namaz ın, kendisiiçin dünyadan ve dünya içinde bulunan her şeyden daha hay ırlı olduğunuanlatmıştır."'Buhari, bu görü şüne Hz. Peyğamber'in, ikindi namaz ını erteleyipgüne ş batt ıktan sonra k ıldığın ı delil gösterir. Ço ğunluk, Hendek Savaşında,henüz korku namaz ı hakkındaki emrin gelmediğini söyleyerekBuharrnin görü şüne itiraz etmi şler, bu husustaki emirler geldiktensonra, Nisa' Suresi 102 nci ayetin, emri ve bunu aç ıklayan hadislerintarifine göre namaz k ılınabilece ğini söylemi şlerdir.fakat korku namaz ı hakkındaki emirlerin, Hendek Sava şındansonra gelmiş olması, Buhari'nin, tehlikeli anlarda namaz ın trtelenebileceğihakk ındaki görü şüne aykırı dü şmez. Zira bu hal, nadir bir durumdur.Tehlike çok fazla ise namaz ertelenebilir. Nitekim Hz. Ömer zamanındafethedilen Tüster Kalesi ku şatmas ında sahabiler, sabah namaz ırlı ertelemi şlerdir. 2Biz yine çoğunluğun görü şüne uymay ı uygun görüyoruz: Tehlikefazla de ğilse Nisa Suresi, 102 nci ayette tarif edildi ği şekilde namaz k ı-lımr Tehlike fazla ise herkes kendi ba şına, yaya veya binek üzerinde imaile, iki veya bir rek'at rıarnaz'kılar. Bunu da yapmak tehlikeli ise yaln ıziki tekbir alm'ak, iki defa "Allâhu ek ber, Allâhu ekber" demek kâfi gelir.Maksat Allah' ı gönülden anmak, her i şte, her zaman O'nunla beraberolduğunu un ırtmamakt ır. •-5k39..0; Z.■ "4.":**.f t?" A J-i-;:j■-12:::1* L. 1;i:T L; °111::::ıı(Y .t Y) e 4_7C., Î ° — £..< (Y t— — ç".1 Butıki, Şalât, bâb a ş- şalâtu iude ınunâhati'l-hu ştm...2 ibtı Kesir, I, 295-296


284 Bakara Suresi240- İçinizden ölüp geriye e şler bırakan(erkek)ler, eşlerinin, (evlerinden)çıkarılmadan bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyyetetsinler. Şayet kendileri ç ıkarlarsa, kendi haklarında uygun olanayapmalartnda sizin için bir günah yoktur. Allah dâima üstündür, hikmetsahibidir. 241 - Bo şanmış kadınların uygun olan geçimlerini sağlamak,(Allah' ın azab ından) korunanlar üzerine bir borçtur. 242- Düşünesinizdiye Allah, size âyetlerini böyle aç ıkl ıyor.Tefsir:240 ncı ayetin, babas ı, kar ısı ve çocuklariyle Tairten Medine'yehicret edip orada vefat eden bir adam hakk ında indiği rivayet edilir.Kad ının mirastan alaca ğın ı belirten mirasayetleriyle neshedildi ğinisöyleyenler bulunduğu gibi, muhkem oldu ğunu söyleyenler de vardır. İbnu'z-Zubeyr Hz. Osman'a (İçinizden ölüp geriye e şler bırakanlar...)âyetini ba şka bir ayet neshetti ği halde ne diye onu Mushafa -yazıyorsun? deyince Hz. Osman: "Karde şimin, oğlu, ben hiçbir şeyiyerinden de ğiştiremem." cevabm ı vermiştir.'İbni Abbas'a göre kocas ı ölmüş olan kadın, bir yıl evinde durur vekendisinin geçimi temin edilirdi Bunu miras âyetleri neshetmi ştir.Ancak bu ayeti nesheden ayetler, rivayetlere göre de ğişmektedir. Birrivayete göre bunu, daha önce tefsirini yapt ığımız 234 ncü ayet neshetmiş,bir kısmına göre Nisa Suresinin 11 nci âyetindeki "Allah'tanbir vasiyyet olarak.." sözü neshetmi ştir.234 neü.ayet, dul kad ın ın, beklemek zorunda oldu ğu süreyi tayinetmektedir. 240 nc ı ayet ise evden ç ıkmak istemeyen dul kad ına, biryıl süre ile evde kalma hakk ının verilmesini ve geçiminin sağlanmas ınıemretmektedir. Iki ayetin hükmü birbirine ayk ırı de ğil, birbirinitamamlar niteliktedir. İkisi aras ında aykırılık olmadığı için nesilı deyoktur. Ancak bu bir y ıl, yas, tutma süresi- değildir. Dört ay ongünden fazla yas tutulmaz.241 nci ayet, bo şanan kad ınlara müt'a verilmesini, muttakilerüzerine bir borç k ılmaktad ır. 236 nc ı ayette herkesin, bo şadığıkad ına kendi gücü ölçüsünde mütca vermesinin, iyilik edenler üzerinebir borç oldu ğıgiu bildirdiği zaman bir adam: "Istersem iyilik ederim,istersem etmem" demi ş, bunun üzerine yüce Allah, 241 nci ayeti_indirerekmüt'a vermenin, bütün muttakiler üzerine borç oldu ğunu bildirmiştir.1 Ibn KeBir, I. 296


Cüz): 2, Sure 2 285236 nc ı âyetten, baz ı müslümanlar, müt(an ın farz de ğil, bir ihsan(iyilik) olduğunu anlamışlard ı . İşte 241 nci âyet, bu durumu aç ıklığakavu şturmu ştur.242 nci âyet de Allah' ın âyetlerini böyle aç ıkladığını bildirmektedir.}.17 .0 't o A o 0 9 „J11 JI cı .5 d 9(Y t Y') -C)11S.°_,b u.„LI",_lç5'Al I"; (Y t "Lul WiJcCot:::,( T ") 4-9; 3, 1 ‘7''Ş.` 5 "4 -"!243- Şu binlerce kişi iken ölüm korkusuyla yurtlar ından çıkanlar&görmedin mi? Allah onlara "Ölün" demişti de sonra kendilerini diriltmişti.Şüphesiz Allah, insanlara karşı ikram sahibidir. Ama insanların çoğuşükretmezler. 244- Allah yolunda sava şın ve bilin ki Allah, i şitendir,bilendir. 245- Kimdir o adam ki Allah'a güzel bir borç versin de Allah daona kat kat fazlasiyle (verdi ğini) .ödesin! Allah (rızk ı) kısar da, açar da.Hep O'na döndürüleceksiniz.Tefsir:243 ncü âyet, sava ştan kaçman ın bir yarar sağlamayaca ğını, aksineinsan ı ölüme, ölümdcn de beter olan zillete dü şürece ğini anlatmaktadır. 244 ncü âyet de müslümanlara, Allah yolunda cesaretle cihadetrneyiemretmektedir. 245 nci âyet ise insanlar ı Allah yolundaharcama ğa te şvik buyurmaktad ır.Abdullah ibn Mes'ild'un anlattığına göre son âyetteki te şviki duyanEbisı'd-Dandah el-Ensâri:— Ya Resulâllah, Allah bizden borç mu istiyor? dedi. Allah' ınResulü:— Evet ey Ebû'd-Dandah diye cevap verdi.— Elini ver, ya Resulallah, dedi. Allah' ın Resulü elini uzatt ı .— Bahçemi Rabbime borç verdim, dedi. Allah' ın Resulü de:Cennette ona, içinde alt ıyüz hurma bulunan bir bahçenin verilece ği-


286 Bakara Suresini, karısın ın ve çocuklar ının da orada kendisiyle beraber bulunaca ğınıEbü'd-Dandâh'a müjdeledi.°243 ncü âyette anlat ılan olayın, hangi toplumun ba şına geldi ğizikredilmemi ştir. Tefsirlerde bu olay, çe şitli milletlere ve bölgeleremal edilir. ibn Abbastan gelen rivayete göre: isrâilo ğullarmın bulunduğubir şehirde veba ç ıkmıştı . Şehir halk ı ölümden korkarak kenttenkaçt ılar. Allah da' iki melek gönderdi, onlar ın çıkardığı bir gürültü ilebu adamlarm hepsi öldüler. Aradan çok zaman geçtikten sonra bir günbunların kemiklerinin y ığıldığı vadiden, yine Israilo ğullarm ın peyğamberlerindenbiri geçti. Bu peygamberin ad ı Hezekiel idi. Hezekiel,Allah'tan, bunlar ı diriltmesini niyaz etti. Allah da onun duâs ını kabulbuyurdu. Kemiklere bir araya toplanmalar ı için emir vermesini istedi.Hezekiel'in emriyle her bedenin kemikleri, bir araya topland ılar Toplananbu kemiklere et giydirildi. Sonra rüzgâra emretti, rüzgâr bu cesetleresoluk verdi.Başka bir rivayete göre de peygamber Hezekiel, israilo ğullarındanbir grupu sava şa te şvik etmi ş, onlar korkmu şlar, isteksizlik göstermi ş-ler, Allah da onlar ın üzerine ölüm göndermi ş. Sonra Hezekiel'in, yaniZülkifl'in duâsiyle Allah onlar ı tekrar hayata kavu ştuirmu ştur. 2Kitab ı Mukaddes'in Hezekiel Sifri'nin 37 nci bâb ında Hezekiel'inağz ından şöyle deniyor:"Beni vadinin ortas ına koydu; vadi kemiklerle dolu idi. Onlar ınüzerinden her yandan beni geçirdi. Ve i şte ovan ın yüzünde kemiklerpek çoktu ve-i şte çok kurumu şlard ı. Ve bana dedi, Adem o ğlu, bu kemiklerdirilebilir mi? Ve ben:" Ya Rab Yehova, sen bilirsin, dedim. Vebana dedi: Bu kemikler üzerine pey ğamberlik et ve onlara de: Kurukemikler, Rabbin sözünü dinleyin; Rab Yehova bu kemiklere şöylediyor: İşte sizin içinize soluk sokaca ğım ve dirileceksiniz. Ve ü ı.erinizeadaleler koyaca ğım ve üzerinizde et bitirece ğim ve sizi deri ile kaplayacağım ve içinize soluk koyaca ğım ve dirileceksiniz ve bileaeksiniz kiben Rabbim."'Hezekielin, Rabbin emriyle pey ğamberlik ettiğini, bir gürültükoptuğunu, kemiklerin kemiklere yakla şıp üzerine adaleler giydirildiğinive üstten bunlar ı deriler kaplad ığmı, nihayet yele de pey ğamberliketmesiyle bu cesetlerin içine soluk doldu ğunu ve bunların clirilerek.1 Ibn Kesir, I, 2992 Ilin Kesir, I, 298; Taberi, Hâziu.3 Kitab ı Mukaddes, s. 825-826


Cüz': 2, Sure: 2 287ayaklar ı üzerine dikildiklerini ve büyük bir ordu oldu ğunu Kitab ı Mukaddesanlat ır ve bunun, Allah' ın kudretinin bir delili olduğunu söyler.Kur'ân ı Kerim, müslümanlar ı cihada te şvike başlarken bu k ıssayıanlat ıyor ki müslümanlar korkakl ık göstermesinler. Ya şatan ında, öldürenin de Allah oldu ğunu bilsinler. Herhalde Medine devrininbaşlangıcında ilk cihad emri geldi ği sırada baz ı müslümanlar tereddüdgöstermi şlerdi. Nitekim Nisa Suresinin 77-78 nci âyetlerinden böylebir tereddüdün vukubuldu ğunu anl ıyoruz: "... Kendilerine savaş yaz ı-lınca hemen içlerinden bir grup, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hattadaha fazla korkmaya başladılar. Dediler ki : Rabbimiz, niçin bize savaş.yazd ın. Bizi yak ın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıyd ı ? De ki : Dünyageçimi azd ır. Korunan için âhiret daha iyidir. Size kıl kadar haksızl ıkedilmez. Nerede olsan ız, sağlam kaleler içinde de bulunsantz yine ölümsizi bulur."'Bu k ıssada anlat ılan ölümün, meeâzi ölüm olmas ı da muhtemeldir.Belki de İsrailoğullarından bir grup, çalışmadan, cihaddan uzak durduklarıiçiıi geri kalmışlar, düşmanlarının istilâsma uğrayıp zilllet içinedüşmüşlerdir. Bu, onlardan birçok kimselerin ölmesine, birçoklar ın ında ölümden de kötü bir hakaret içinde kalmas ına sebeb olmu ştur.Yıllarca böyle esaret içinde kald ıktan sonra nihayet içlerinden ç ıkanbir peyğamberin, bir kudsi kuvvet sahibi kurtar ıcının uyarılariyleuyanmışlar, kölelik zineirini kırıp ba ğımsızlığa kavu şmak suretiyleyeniden hayat bulmu şlard ır. Ba ğıms ızlık ve hürriyet, bir millet içinhayat, esaret ise ölüm demektir. Gerçekten y ılgınlık gösterenler, ölümdenkorkanlar, millet olarak varl ıklarını sürdüremezler. Hürriyet içinölmesini bilenlerdir ki ya şama ğa lâyiktirler.İşte müslümanlara bu gerçe ği kavratmak için bu k ıssa anlat ılıyor.Hürriyet içinde ya şayabilmek için tanla ba şla, y ılmadan mücadeleetmenin gere ği hat ırlat ılıyor.Sava ştan kaçmak en büyük günahlard an biridir. Veba hastal ığınınçıktığı yerde bulunan kimsenin de, vebâdan kurtulmak için oradan kaçması doğru de ğildir. Hastalığın çaresine, bulundu ğu yerde bakmas ıgerekir. Zira veban ın çıktığı bölgede bulunan kimse, mikrobu alm ış ,fakat henüz hastal ık kendisinde ba şlamam ış olabilir. Çünkü mikrobunbir kuluçka devresi vard ır. Kuluçka devresinden sonra hastal ık ortayaçıkar. Veba bulunan yerden kaçan kimse, hastal ığı başka yerlere deta şıyabilir. Nitekim Hz. Ömer Şam'a giderken, Şam'da Veba salg ın ıbulunduğunu öğrendi. Şam'a girip girmemekte tereddüt etti. Arkada ş-


288 Bakara Suresilariyle müzakere ederken, bir i şi için o anda orada bulunmayan Abdurrahmanibn Avf ç ıkageldi ve meseleyi ö ğrenince şöyle dedi:"Ben bu konuda bir şey biliyorum. Allah' ın Resulü(s.a.v.)in şöyledediğini işittim. "Bir yerde veba çekti ğini duyarsanız oraya gitmeyin ;bir yerde vebâ ç ıkar da'siz de orada bulunursanız, ondan kaçmak için oradançıkmay ırt." Hz. Ömer Allah'a hamdetti ve Şam'a girmeyip geridöndü.'İslâm ordular ı komutan ı Hâlid İbn el-Velid, ölüm dö şe ğinde yatarken,şehid düşmeyip yata ğında ölmesine teessüf ederek şöyle demi ştir:"O kadar sava şlarda bulundum ki vücudumdaki her organda bir m ızrakveya k ılıç yaras ı vard ır. Buna ra ğmen yine develerin, yatt ıkları yerdeölmesi gibi ben de yata ğımda ölüyorum!" 2,L5...°?-I»"J(J• J °Lp ı:i".; 1. A1::::-3.eı‘ 52,-. .,J5k.:1: ' Lı T" jft c.iT_Le:Li,• -olti k::J1 t:J« ".)- 1JZ, ••••o O 9 • 0 • 9 ı . .(Y t A) yr..< s tt, ze , t ,,- o 9 9 9 9,ı Lıu• .11 Bubini, T ıb 30. Bu konuda Müslinı'de birkaç hadis vard ır: Mara, hadis: 92-94, 98, 1002 İbn Kesir, I, 298


Cilz) : 2, Sure: 2 289_ ,..9 7.; 9 o o o o,:i-A .5L (.9:,2,4o J, oji G 4-4 .-A 1 4.:-4 J.2.:9,,:.. .,i ,i,ı_,.,I. . „„ri,,,i ı,1:,..3 Zjil:b ')I li_JC;„.111 1 '_;'5t,. ° ) 51 ''')i;_,,:ili ° • L.,- ,. .., ° F .. i e-Ir J-(t `k) - k:f ):,.„,rt. " 5.CU i ; , ... .Lel.) ,3 *..tJ '''°- ı".° ** * * - T ı-,.„1:1J (Y ° N)Tj 2ZY ;t2.9„ ,,,• C;O L:,, „P J.9 —91 j 11.57-ı.r °i:ü ı4:4—Ga,!...L1.1. 1 4,IA a..s I j .39 1 .3 j 41 v .3 L,.3.-Zul i .!Jj(Y o Y)"1—_.,,,°;_1. ° 1 Lıı . 1.".as ı‘.)■.O ıı fi ş0..ı. J,4 —• J-P246- Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedinmi? Peyğamberlerine : "Bize bir hükümdar gönder, (onun önderliğinde)Allah yolunda savaşalım" demi şlerdi. "Ya size sava ş yaz ılınca savaşmazSanız?" dedi. Dediler : "Bizler neden Allah yolunda sava şmayahmki; oysa biz yurtlarım ızdan ve oğullarımız arasından çıkarılıp sürüldük?"Fakat kendilerine savaş yaz ılınca, içlerinden pek azı hâriç, yüzçevirdiler. Allah zalimleri bilir. 247- Peyğamberleri onlara dedi ki :"Allah, Talfıt'u size hükümdar gönderdi". Dediler ki : "O, bizim üzerimizenas ıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarl ığa ondan daha layikız, onageniş mal da verilmemi ştir". Dedi : "Allah onu sizin üzerinize (hükümdar)seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı". "Allah mülkünüdilediğine verir. Allah(ın lûtfu) geniştir, bilendir". 248- Peyğamberlerionlara dedi ki : "Onun hükümdarlığının alâmeti, Tâbât'un size gelmesidir.Onun içinde, Rabbinizden bir ferahlık ve Masa ailesinin, Haran-ailesinin geriye b ıraktıklarından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşımaktadır.Eğer inanlyorsanız bunda sizin için kesin bir alamet vard ır".249- Talat, askerler(iy)le ayrılınca dedi ki : "Allah sizi bir ırmakla deneyecektir.Kim ondan içerse benden de ğildir. Ondan (kana kana) tadmay ıpsadece eliyle bir avuç alan bendendir". Içlerinden pek azı hâriç, hepsi ondaniçtiler. Nihâyet Talat ve kendisiyle beraber inananlar, irmağı geçince: "Bugün Calisıt'a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok" dediler. Al-


290 Bakara Suresilah'a kavuşacaklarına kanaat getirenler ise şöyle dedi : "Nice az bir toplulukvar ki Allah' ın ,izniyle çok toplulu ğa galip gelmiştir. Allah, sabredenlerleberaberdir". 250— (Tâlût'un askerleri) Calut ve askerlerine karşı çıkt ıklarındaşöyle dediler : "Rabbimiz, üzerimize sab ır dök! Ayaklar ımız ı sağlamtut ve o kâfir millete kar şı bize yard ım et!" 251— Derken Allah' ın izniyleonları bozdular. Dâvâd Câlât'u öldürdü; Allah ona hiikümdarhk ve hikmetverdi ve ona diledi ğini öğretti. Eğer Allah, insanların bir kısmiylediğerlerini savmasaydı, dünya bozulurdu. Fakat Allah, bütün âlemlerekarşı lâtuf sahibidir. 252— Bunlar, Allah'ın âyetleridir ; bunları sanagerçek ile okuyoruz. (bunlarla sana gerçekleri aç ıklıyoruz). Elbette sengönderilen elçilerdensin.Tefsir:246-252 nei âyetler, evvel emirde müslümanlara cihad ın öneminianlatmak için bir ibiet misali getirmektedir. Hz. Musâ'dan bir zaman sonraYahudiler, davran ışlarını bozdular. Kimileri puta tapt ılar, kimileri çeşitligünahlara sapt ılar. Bu yüzden zayıflad ılar, kendilerini çevreleyendüşmanlarm hücumuna uğradılar. Daha sonra aralar ında çıkan bir peygamberinir şadiyle uyand ılar, az olduklar ı halde çok olan dü şmanlarınıyendiler. Ba şlangıçta az bir ordu ile koca dü şmanla ba ş edemeyeceklerindenkorkmu şlard ı ama Allah' ın yardımiyle bunu ba şardılar.Müslümanlar da ilk hicret y ıllarında az idiler. Kar şılarmda kocabir küfür toplumu vard ı. Israilo ğullarmm durumu gibi müslümanlarda her yandan küfürle sar ılmış idiler. İşte kendi durumlarına çok benzeyenisrailo ğullarımn durumunu anlatmak suretiyle yüce Allah, müslümanlaraders veriyor ve zaferin, say ı ile değil, iman ve sebat ile, Allah'myard ımiyle kazamlacağım belirtiyor. Allah'a inan ıp O'nun yolundacansiperane çarp ışanlar, kendilerinden kat kat üstün kuvvetleribozabilirler. Nitekim pey ğamberlerinin buyruklar ına itaat eden Israiloğullarıda bunu yapmışlard ı.Kur'ân- ı Kerim'de böylece özetlenen bu k ıssa, Kitab ı Mukaddes'inBirinci ve İkinci Samuel sifirlerinde tafsilâtiyle anlat ılır. Kur'ân' ınözeti, ana çizgileriyle bu sifirde anlat ılanlara uymaktacl ır. Yaln ızufak baz ı farklar vard ır. Herhalde Kur'ân' ın anlatımı, kıssanın Hz.Peyamber zamarımdaki Yahudilerin ve Araplar ın ağz ında dola şanşeklini yans ıtmaktadır. Çünkü o zamanki Yahudiler, Kur'ân' ın anlattığıbu tarza itira2, etmemi şlerdir. Hz. Musâ'dan sonraki tarihi sifirlerile bugün elde mevcut sifirler aras ında da çeli şkiler vard ır. NitekimTarihler ile Krallar sifirleri kar şılaştırılınca bu gerçek ortaya ç ıkar.


Cüz': 2, Sure: 2 291Zaten bu sifirler, çe şitli şahıslar tarafından ve çe şitli zamanlarda yaz ı-lan not ve risalelerin derlenmesinden ibaret oldu ğundan, muhtelifşahıslar veya toplumlar elinde bulunan risaleler aras ında baz ı farklarmbulunmas ı tabiidir. Demek Kur'ân' ın anlatt ığı tarz ı aynen uyan sifir,bugün kaybolmuştur. Elde mevcut Kitab ı Mukaddes'in, bu konudasöylediklerini özetliyoruz:Ye şu'nun ölümünden sonra İsrailoğulları, Rabbin gözünde kötüolanı yapt ılar, putlara tapt ılar. Allah da onlara dü şmanlarını musallatetti. Flistilerin (yani Filistinde oturan Amalika kavminin), Ken'anhların,Hıttilerin, Amarilerin, Perizzilerin... sald ırılarına maruz kaldılar.Mezopotamya Kral ı Kuşan-ri şatayim bunlar ı esir aldı. Ona sekizyıl kulluk ettiler. Ondan kurtulup Moab kral ına kul oldular. Ondan kurtulupKen'ânhlara, sonra Midyenlilere yenildiler. Böyle çok belâlarauğradılar. Her seferinde hakim unvaniyle biri ç ıkıp israiloğullarmı esarettenkurtar ıyordu.İsrailoğullarımn yurdunu istila ettikleri zaman, onlar ındini kitaplarını ve dini emanetlerini içinde ta şıyan "Allah' ın Ahid Sandığı"mele geçirdiler. Tâb at denilen bu sand ık, israiloğullarmın ta eskicedlerinden elden ele geçerek geliyordu. Flistilerin bir kolu A şdod'Iar,bu sandığı, kendi tanr ıları Dagon'un yan ına götürdüler. Ama ertesi günDagon'un, yüz üstü yere y ıkılmış ölduğanu gördüler. Do ğrulttularsada üç gece ayn ı şey oldu. Hattâ üçüncü gecenin sabah ında Dagon'u,elleri ve ba şı kesilmiş olarak e şikte buldular. Bundan sonra A şdodlarınba şına belâlar gelmeğe başlad ı. Bu sand ık yüzünden ba şlarına belageldiğini anlad ılar. Sand ığı hangi kente götürdülerse oran ın halkı belalarauğrad ı, vücutlarında urlar ç ıktı. Böylece onu, boyunduruk vurulmamış,emzikli olan iki ine ğin çektiği bir arabaya koyup İsrailoğullarıyurduna gönderdiler. Sürücüsü olmayan araba, do ğru Beyt- Şames'egitti, Yeşu'un tarlas ına girip orada durdu.İsrailoğulları da bu yenik durumdan kurtulmak için pey ğamberleriSamuel'den, kendilerine bir kral tayin etmesini istediler ve onun önderliğindeçarpışacaklarm ı söylediler. Peygamber Samuel de Saul (Talat)uonlara kral yapt ı. Talat, toplumun içinde en uzun boylu, yiğit birgençti. Baz ı kimseler onu küçümseyip k.rallığa layik görmediler.' Anlaşılıyorki peygamber Samuel, bu s ırada Tabut'un gelmesini, Saul'unkrallığına bir işaret saydı. Sonunda Saul'un kumandas ı altında toplan-1 İslâmi kaynaklara göre Tâbût, Tâlût'un evine getirilmi şti. Peygamber Samuel de Tâliit'unkralhğına delil olarak Tâbût'un, onun evine gelmi ş olmasını gösterdi.


.292 Bakara Suresidılar. Saul, düşmanı yenip öclerini alıncaya kadar yemek tadmamalarm ıemretti. Ama kendi o ğlu da dahil, bir k ısım insanlar yediler. Önceleriaz olan bu orduya, sonradan öteki Yahudi kabileleri de katildi.Israil ordusu ile Flisti ordusu çarp ıştı. Flisti kumandanlarınd anGolyat (Cahit), İsrail ordusuna seslenerek dedi ki: "Niçin cenge dizilmeğeçıktmız ? Ben Flisti de ğil miyim? Siz de Saul'un kullar ı de ğilmisiniz? Kendiniz için bir adam seçin de yan ıma insin, eğer benimlecenk edebilir ve beni vurursa o zaman size kul oluruz; fakat ben onuyener ve onu vurursam, o 5 aman siz bize kul olursunuz.'.."Israiloğullarmdan Davild adli bir genç ç ıktı. Attığı sapan taşiyleGolyat' ı alnmm ortasmdan vurup öldürdü. Böylece israilo ğulları, savaşıkazand ılar. Saul, Davud'u, önce ordusuna kumandan yapt ı. Sonraona gösterilen sevgiden ku şkulandı, tahumm onun eline geçmesindenendişe etti. Onu binba şı yap ıp yan ından uzaklaştırdı. Onu öldürmeğeçalıştı, fakat başaramadı. Çünkü Saul'un o ğlu Yonatan, Davud'u çokseviyordu. Nihayet Saul'un ölümünden sonra onun yerine Davud kralseçildi.'Tefsir kitaplar ında bu konuda birçok rivayetler vard ır. Bu rivayetleraras ındaki farklar, ravilerin, a ğızdan ağıza dola şanlar' nakletmelerindenileri gelmi ştir. Belki israilo ğullarma dair hikayeler, Hz.Peygamber devrindeki Araplar aras ında da söyleniyordu. Kur'âmKerim, herkesin bildi ği bir olayı, ana çizgileriyle özetleyerek müslümanlaraders vermek, Allah'a inanan, sab ır ve sebat gösteren insanlarınzafere ulaşacaklarna bildirmek istiyor. Maksat hikaye anlatmak de ğil,bilinen kıssa üzerinde zihinleri toplayarak mü'minlerin nas ıl başarıyaulaşmış olduklarını belirtmek, müslümanlara ö ğüt vermektir: "Şüphesizbunda, sağduyu sahipleri için ibret vardır!"248 nci ayette geçen sekh ıe ve bakiyye.kelimeleri üzerinde bir haylisöz söylenmi ştir. Sekine hareketin z ıddıdır. Isim yerinde kullanılan masdardır.Insanı süldina ulaştıran şey demektir. Içindeki mukaddes e şyaile Taba, İsrailoğullarma huzur ve sükiin veren bir şeydi Çünkü onuniçinde Musâ ve Harun ailesinden kalma mukaddes miras bulunuyordu.Israiloğullarmın tarihi kutsal miras ı, onun içinde idi. İsrail okulları ,mukaddes emanetleri elden ç ıkarmakla çok üzülfilii şlerdi. Onun gelmesiylehuzur ve sükana kavu ştular.2 Bkz. Kitab ı Mukaddes, Samuel I, bâb 1-31; Samuel II, b'âb: 1-24, s. 272-334


Cüz': 3; Sure: 2 293e • s s 4- 1!),—;r O ı r O ıır! jr4A,..fL•2_,,-.10‘., .71 .0 .1 iı ... ' ; •••q. . .. , -.!:, .- o ,'41 ;l:::;.3j 4 - m J ....4 11 C., J-J. 0 1. 1 ! J1...■ I i Lı, t ...A..k ...:.i 1ıfi .11 O ı . ı , ı O ı Oj...0 0, t r":". L A tire..J • .. • .--A .C.O.. -) .t>.•‘j: 1 ... -•, ,..... , ,... 5 o ...r ... ..... .r. o ... 11 •1:.9-L:L:U1 LA ftA:Ui -.5, t, ı.,i3 :, C :,::4:.< ''‘.i:A °1 .4...LA ..9 L'j-A 1 C7,4 o i.;•,A..".9 .9 ı D ı ııj.L ;L; I jj,...4T Ltr.J C!. (" j."_;„,o T, - • • , ı •A, • ••• e a o O% 1 es-( Y ° "c*J;_kel:P.11 ';./b c Sr;253— İşte o elçilerden kimini kiminden üstün k ıldık. Allah onlardankimiyle konu ştu, kimini de derecelerle yükseltti. Meryem o ğlu Isa'ya daaçık deliller verdik ve onu Ruh'ul-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Allahdileseydi onların arkasından gelen milletler, kendilerine açık belgelergelmi ş olduktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat anlaşmazlığadüştüler. Onlardan kimi inandı, kimi de inkar etti. Allah dileseydi, birbirleriniöldürmezlerdi. Ama Allah diledi ğini yapar. 254— Ey inananlar,ne alışverişin, ne dostluğun ve ne de iltimas ın olmadığı gün gelmedenönce, size verdiğimiz r ızıktan (Allah için) harcayan., Kafirler, zalimlerinta kendileridir.Tefsir:253— Yüce Allah, peygamberlerin her birine ayr ı meziyetler ve mu'-cizeler vermi ş, bu meziyetler yönünden onlardan kimini kiminden üstünyapmıştır. Mesela Adem Aleyhisselâm'a melekler sesde etmi ştir.İbrahim Aleyhisselâm' ı ate ş yakmamıştır. Musa Aleyhisselam, Allahile konuşmak şerefine ermi ştir. Hz. Süleyman'a, insanlar, diller, ku şlar,vah şi hayvanlar ve rüzgarlar boyun egdirilmi ştir. Peygamber olmalar ıbakımından hepsi de çok yüce bir şerefi haizdir. Ancak her biri, birmeziyette ve sdatta di ğerinden üstün kılınmıştır. Yoksa şeref bak ımındanonları birbirinden ayırdetmek do ğru değildir. _ Nitekim bu Surenin285 nci âyetinde, mü'minlerin, pey ğamberleri birbirlerinden ay ırdetmeyecekleribelirtilmi ştir.Bu ayette, di ğer peygamberler genel olarak zikredilmi ş, fakat ikipeygamber sarahaten andm ıştır. "Allah onlardan kimiyle konu ştu" cüm-


294 Bakara Suresi∎lesiyle i şaret edilen pey ğamber, Musa Aleyhisselâmd ır. Çünkü "AllahMusa ile konu şmu ştu"' âyetinin de bildirdi ği üzre Cenab ı Allah, Hz.Musâ'yı bu lâtfuna mazhar k ılmışt ı. Hz. Isâ ise aç ık ismiyle andm ıştır.Tam bu ikisinin ortas ında: "Onlardan kimini de derecelerle" yükseltti"buyurulmuştur. Bu "Onlardan kimi" sözüyle i şaret edilen pey ğamber,müfessirlerin kanaatine göre Hz. Muhammed Aleyl ıisselâmd ır Yüce .Allah, iki yaşayan dinin pey ğamberiı;ıi ismen zikrediyor ve bunlarmortas ında da derecelerle yükseltilen zat ı an ıyor. Onu bu iki peygamberinbulunduğu çizginin ortas ına, peyğamberler dairesinin merkezine koyuyor.Onun, kendi kat ındaki derecesini belirtmek için de ismini müphembırak ıyor. Ondan bu şekilde söz edilmesi, onun derecesine dahafazla büyükliik kat ıyor, sözü daha etkili yap ıyor. Bu tarz beyan, bazandilde daha etkili olur. Arap edebiyat ında bunun örnekleri çoktur. Meselâkendisinden en yüksek şairin kim olduğu sorulan "Hutay'a", Züheyr'ive Nabiğa'yı söylemiş, " İstesem üçüncüyü de söylerdim" sözüyle dekendisini kasdetmi ştir. Bu ifade, " İstesem kendimi de söylerdim"ifadesinden daha beliğdir.Hz. Muhammed Aleyhisselâm, pey ğamberlerin en üstünüdür. Çün-.kü o, son peyğamberdir. Yüce Allah, Ahzâb Suresinin 40 nc ı âyetindeonun, peygamberlerin sonuncusu olduğunu; Sebe' Suresinin 28 neiâyetinde de onun, bütün insanlara müjdeleyici ve uyar ıcı olarak gönderilidğinihaber vermi ştir. Diğer peyğamberler bu niteli ği taşımazlar.Hz, Peyğamber'in kendisi de peygamberler aras ındaki mevkiini şöylebelirtmi ştir.:"Benimle, benden önce gelen pey ğamberlerin durumu, tıpk ı şu binayapan adamın durumu gibidir ki : bu adam bir bina yaptı, güzel yapt ı,onu süsledi, tamamladı. Yaln ız kö şelerinden birinde bir kerpiçlik yer eksikkaldı. Insanlar binanın çevresini dolaşmağa başladılar. Onu çok. beğendilerama "keşke şu kerpiç de yerinde olsaydı" dediler. İşte o kerpiç benim.Ben peyğamberlerin sonuncusuyum." 2Evet o, bütün peyğamberlerin yüksek huy ve vas ıflarını kendisindetoplam ıştır. Nas ıl Kur'an, gelmi ş geçmi ş bütün kitaplar ın özü ise,o dd gelmiş geçmiş bütün peyğamberlerin özüdür. O, insan o ğlunun efendisidir.Kendisinin şöyle dedi ği rivâyet edilir:"Ben k ıyamet günü, Adem_ o ğlunun efendisiyim. Kabri ilk aç ılan(yani ilk diriltilen) ben olacağım. İlk şefaat eden ve şefaati kabul edilen1 Nisâ Suresi: 1642 BulArl, Menadglı 18; Müslim, Fadgril 22, 23; Tirmi'gi, Edeb 77, Mentıkıb I; Ibn Iianbel,II, 137,....


Cüz': 3, Sure: 2 295de benim."' "Ben, k ıyamet günü Adem o ğlunun en hayırlısıy ım, amaövünmem. Hamd bayrağı benim elimdedir, yine övünmem. 0 gün gerekAdem, gerek ondan ba şka bütün peygamberler hep benim bayrağım altındadırlar.İlk şefaat eden ve şefaati makbul olan benim, fakat yine övünmem."2Peyğamberimizin, diğer peyğamberlerden üstünlüğünü belirtenbu hadisler, Kur'âm kerim'in baz ı âyetlerine uygundur. Ancak yineBuhâri ve Müslim'de bulunan "Peyğamberleri birbirinden üstün tutmayın" hadisine ayk ırı görülmektedir. Ebu Hüreyre'nin rivayet etti ği buhadis, şöyle bir olay üzerine söylenmi ştir:"Malını satmakta olan bir Yahudi, verilen fiyata raz ı olmay ıp :— Musa'yı bütün insanlardan üstün kılan (Tanrı) hakk ı için olmaz,demi ş.Ensârdan biri, Yahudinin bu sözüne k ızarak yüzüne bir tokat vurmu ş.Yahudi, kendisini vuran ı Hz. Muhammed(s.a.v.)e şikâyet etmi ş. Allah' ınResulü, vuran adama niçin vurduğunu sormuş. 0 da Yahudi'nin söylediğisözü nakletmi ş ve bunun için vurduğunu söylemi ş. Hz. Peyğamber kızm ış ,yüzünde k ızg ınlığının işareti belirmiş, demi ş ki :— Allah' ın peyğamberlerini birbirinden üstün tutmayın. Çünkü(yarın) Sur'a üflenir, göktekilerin ve yerdekilerin hepsi hele& olur, yaln ızAllah'ın dilediği kalır. Sonra tekrar Sur'a üflenir. Ben ilk dirilen olurum(veya ilk dirilenlerin aras ında bulunurum), bir de bakarım ki Musa,Arşı(n kenarından) tutmu ş. Art ık bilmem Tur'da bay ılıp düşmesiylemi hesabı görülmüş (bundan dolayı mı artık kıyâmette b'ay ılmamış),yoksa o benden önce mi dirilmi ş. Ben, kimsenin Mana o ğlu Yunus'tan dahaüstün olduğunu söyleyemem."'Ya yukarıdaki hadisler sa ğlam değildir veya onlara ayk ırı düşenbu hadis, yoruma muhtaçt ır. Şöyle ki: Hz. Pey ğamber tevazuundanötürü böyle söylemi ştir, yahut asabiyyete kap ılarak üstünlükiddia etmeyi önlemek maksadiyle böyle söylemi ş olabilir. Yani demekistemiştir ki: Size düşen, söylenenlere inanmakt ır. Sizin kendi aldmızlafalanı filândan üstün tutma ğa hakkınız yoktur. Kimin kimden üstünolduğunuAllah bilir. Siz, peygamberlerin hepsine inanmak ve sayg ı göstermekleyiikiirrıliisünüz. Onları birbirinden arrdetmeniz do ğru olmaz.41 Müslim, Imân, hadis: 327, 328, Fasiâ'il, 3; Tir' Tefsiru Sure IV; Ebn. Dâvfld, Sunne 132 Dm Mâce, Zühd 37; Dârîmi, Mukaddime, bâb mâ uctlye'n-nebiyyu (s.a.v.)3 Buknri, Enbiyâ 35; Müslim, Fa ğâ'il, hadis: 1594 Bkz. Ibn Kesir, I, 304


' 296Bakara SuresiEvet bu peyğamberler, insanlara do ğru yolu göstermek için gönderilmiş,kendileri çe şitli mu'cizeler ve aç ık delillerle desteklenmi ştir.Bununla beraber insanlar ın kimi inanmış, kimi sapıklıkta kalmıştır.Herkes inansayd ı ihtilaf olmazdı. Ama kimi imana ko şarken kimi küfürdeısrar edince ihtilaf ba ş göstermi ş, inananlar ve inanmayanlar Mücadeleetmi şler, sava şmışlardır. Ihtilaf olmasayd ı sürtü şme ve vuruşmaolmazd ı . "Allah dileseydi ihtilaf olmazd ı ve insanlar, kendilerine açıkdeliller geldikten sonra çarpışmazlardı." Fakat Allah, onların çarp ışmamalarmıdilemedi. Onlara bir irade verdi, do ğrunun ve e ğrinin yolunugösterdi. Hür iradelerini hangi yönde kullanacaklar ını denemek ve onlar ıyaptıklarından sorumlu tutmak istedi. Ama onlar ın hiç ihtilafa düşme-Ilkelerini dilemiş olsaydı onları iyilik yoluna gitme ğe mecbur ederdi.Onlar da hiç ihtilafa dü şmez, sürtü şmez, çarp ışmazlard ı. Fakat böyleolmas ını istemedi. Çünkü ihtilaf, bir bak ıma ilerlemeğe, kalkınmayayardım eder. Mücadele, insanları birbirinden üstün ve kuvvetli olma ğaiter. Bu da sanayiin, filmin geli şmesine neden olur.Demek ki ihtilafı dileyen de Allaht ır. Küfür, iman, tâat ve isyanhepsi Allah'ın yasasiyle yani O'nun kaza ve kaderiyle olmaktad ır. İnsanlarınihtilaf' da bir ölçüde gerekli olduğu için Allah bunu da dilemi ş,fakat bunun ileri dereceye vard ırılmaması için peyğamberler göndererekinsanlara imanm, karde şliğin yolunu göstermi ştir. Peygamberler geldiktensonra insanlardan kimi inan ıp yola gelmiş, kimi de isyan edip yoldansapmıştır. Bu da Allah' ın hikmeti, ezeli kazas ı gereğidir. Allah dilediğiniyapar.İnsanların ihtilaf' doğald ır. Çünkü Allah, her şeyi çe şit çe şit yaratmıştır. Allah'ın "çe şitli yaratma" yasas ı uyarınca insanlar ın kabiliyetleride çe şit çe şittir. Allah, kudreti gere ği, çok çe şitli tiplerde yaratt ığıinsanlara muhtelif özellikler vermi ştir. Kabiliyetlerin ve özelliklerinçeşitli olmasından zaruri olarak ihtilaf do ğar. İmam Fahreddin Radşöyle diyor:"İnsanların ihtilaf', birbirleriyle vuru şmalarma sebeb olmu ştur.Yani insanların dinde ihtilafa düşmeleri, onları vuruşmağa sevk eder,Demek ki vuru şma, dinde ihtilaf yüzünden do ğar. Bir sebep olmadanbir iş meydana gelmez. Her olay ın bir sebebi vard ır. Sebep bulununcaolay meydana gelir. O halde her şey Allah' ın kaza ve kaderiyle olmaktadır. Çünkü bütün sebepler, Allah' ın, kulda yaratt ığı bir esas sebebedayanmaktad ır. ' 11 Mefatibul- Ğayb, II, 305


Crız) : 3, Sure: 2 297o,' o .9 o 0., -• 3.o , o , 5 9 ,rj.; o.k,>. 1-; )1 j_ıe 4.31 4 1 41 I4.5A1 c. '43J...L, I • A Lot 41; .)e! ı rj G ...5,C4;41-4-1P-ı.* • 5 j-?. j G 1255- "Allah, ki O'ndan başka tanrı yoktur, daima diri ve yarat ıklarınıkoruyup yöneticidir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz.Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan O'nunkatında kim şefaat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir.Onun ilminden, ancak kendisinin diledi ği kadarından başka 'bir şey havrayamazlar.O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplam ıştır. Onları koru(yupgözet)mek, kendisine ağır gelmez. O, yücedir, uludur.."Tefsir:255— Bu ayet, içinde Allah' ın tahtı anlammdaki Kürsi kelimesi geçtiğiiçin Ayetu'l Kürsi (Kürsü Ayeti) adiyle me şhurdur. ketül-Kürsrnin.ında çe şitli hadisler vardır'. Bunlardan birkaçm ı kaydedelim:fazileti hakkEb ıl Dâvûd , Tirmizi ve İbn Hanbel'in, Yezid kiz ı Es ınâ'dan rivayetettikleri bir hadise göre iki ayet var ki bunlar Allah' ın İsm-i Aczammı(en büyük ismini) ihtiva etmektedirler: (Allah lailahe illa huve'l-bayyu'l-lcayyam)ve (E.L.M. Allahu lâilill ıe illa huve'l-bayyu'l-bayyllm.)iDârimi'nin rivayet etti ği bir hadise göre de Kur'ân'da en büyüksure, İhiâs Suresi, en büyük ayet de Ayetii'l-Kürsi'dir. 2ebeyy ibn Kâcb diyor ki: "Allah' ın Resulü bana, Allah'ın kitab ındahangi ayetin daha büyük olduğunu sordu. (Allah ve Resulü daha iyibilir) dedim. Ayn ı suali tekrar etti. (Allahu lailahe illa huve'l-bayyu'l-Icayyrım)dur dedim. ( İlim sana mübarek olsun ey Ebirl-Münzir) dedi." 3Hz. Ali ve Ebû emâme, Hz. Peyğamber'in şu hadisini rivayet etmişlerdir:"Kim her farz namaz ın arkasında Ayetü'l-Kürsryi. okursa,artık onun cennete girmesine ölümden ba şka bir engel kalmaz."'1 Ely0 Dâvad, Kitabu'a- Şalât, bâbu'd-ducâ, I. 343, 3442 Dadal?, Façlâilug-X(ur'âtı, 14; İbn klanbel, V, 583 Ebti Dâvftd, Şalât, balo mâ câe fi katil-Kutsi4 Fay ı;lu'l-Radh., VI, 197; 'hit Kdir, I, 309


298 Bakara SuresiBuhâri, Ebu Hüreyre'den şu hadisi rivayet ediyor: "Allah' ın (Resulü(s.a.v.), beni Ramazan zekât ının üzerine vekil b ırakmıştı . (Geceleyin)birinin gelip erzak ı avuçladığını gördüm, hemen yakalad ım :— "Seni Allah' ın Resulüne götüreceğim, dedim.— "Muhtacım, çoluk çocu ğum var, ihtiyac ım çok, dedi. Ben de onuserbest bıraktım.Sabahleyin Allah' ın Resulü bana :— "Ey Ebu Hüreyre, geceleyin esirin ne yapt ı ? dedi.— "Ya Resulallah, dedim, çoluk çocuk sahibi oldu ğundan, ihtiyaçiçinde bulunduğundan yakındı. Ben de ac ıy ıp serbest bıraktım.— "O sana yalan söyledi, yine gelecek, dedi.Allah' ın Resulünün "yine gelecek" demesinden ötürü onun tekrargeleceğini anlayarak (gece) bekledim. Hakikaten geldi, erzak ı avuçladı.Yakalad ım :— "Seni Allah' ın Resulü(s.a.v.)e götüreceğim, dedim.— "Beni b ırak, muhtacım, çoluk çocuğum var, bir daha gelmem, dedi.Ben de ac ıy ıp b ıraktım. Sabahleyin Allah' ın Resulü bana :— "Ey Ebu Hüreyre, esirin ne yapt ı, dedi.— "Ya Resulâllah, dedim, çoluk çocuk sahibi oldu ğundan, ihtiyaçiçinde bulunduğundan yak ındı. Ben de acıy ıp serbest bıraktım.— "Yalan söyledi, yine gelecek, dedi. Üçüncü gece de gözetledim.Hakikaten geldi, erzak ı avuçladı, hemen yakaladım :— "Bu üçüncü defad ır geliyorsun. Gelmeyeceğini sanıyorsun amayine geliyorsun. Seni mutlaka Allah' ın Resulü(s.a.v.)e götüreceğim,dedim.-- "Beni b ırak, Allah' ın seni faydalandıracağı birkaç kelime öğreteyim(sana) dedi.— "Nedir onlar, dedim. Dedi ki :— "Yatağına gittiğin zaman Ayetü'l-Kürsiyi : Allahu lâilâhe LIMhuve'l-bayyu'l-bayyam'u sonuna kadar oku. Allah tarafından üzerindebir koruyucu bulunur. Sabah 'oluncaya kadar sana şeytan yakla şmaz.- "Böyle deyince ben de onu serbest b ıraktım. Sabahleyin Allah' ınResulü bana :— "Gece esirin ne yaptı, dedi.— "Ya Resukillah, dedim, Allah' ın beni yararlandıracağı birkaçkelime öğreteceğini sandı (onlar ı bana söyledi), ben de onu serbest bı,ralc-


Cüz):' 3; Sure: 2 299— "Nedir onlar, dedi.— "Yatağına gittiğin zaman A-yetü'l-Kürsi'yi ba şından sonunakadar oku, Allah tarafından üzerinde bir koruyucu bulunur, sabah oluncayakadar sana şeytan yaklaşmaz' dedi. Ben de serbest b ıraktım.— "Doğru söylemi ş ama o yalancıdır. Üç, günden beri seninle konuşaııınkim olduğunu biliyor musun ey Ebu Hüreyre? dedi.— "Hayır, dedim.— "O şeytandır, dedi."'ketül-Kürsi'de Allah' ın isim ve s ıfatlar ı en güzel bir tarzda andmakta,yüce Allah, insan ın kavramas ına mümkün olan ölçüde yakla ş-tırılarak anlatılmaktadır.Allâh ismi, yüce Tanr ı'nın özel adıdır. O'ndan ba şka hiçbir varl ığaAllah denmez. İnsanlar Allah' ı bırakıp kendilerine birtak ım mabutlaredinmişler ama onlara tanr ı demişlerdir. Allah dendiği zaman yalnızkâinatm tek yarat ıcısını anlamışlardır. Tasavvuf erbab ına göre Allahadının her harfi dahi O'nu gösterir: Allah ( â ) ın ba şından elifi (I) kaldırsaklillâh ( â ) kal ır. „.; 453 (göklerdekilefin veyerdekilerin hepsi Allah' ındır). Lâmlardan birini kald ırsak lehu ( )kalır. 41 (Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsiO'nundur). İkinci lâmı da kaldırsak hû ( ) kal ır. Hû da Allah' ıişaret eden zamirdir. VI &J '1,53,11 â1 ii, (o öyle Allaht ır ki O'ndanbaşka tann yoktur).O, el-Uayy, el-layyüm'dur. İbn Abbâs: "Allah' ın en büyük isimleriel-Uayy, el-.Kayyâm'dur" demiştir. Hz. Peyğamber'in, Bedir Sava şındasecdeye kapan ıp hep "ya JIayy, yâ .Kayytım" demesi de bu isimlerinyüceliğini belirtme ğe kâfidir. Evet Allah Liayy'dir, yani diridir. Öylebaz ı filozoflarm sand ığı gibi kâinata ilk hareketi verip geri çekilmi ş,cansız, pasif bir varl ık değil; yaratıcılığı her an devam eden, her andabir iş yapıp vücuda getiren, ak ıllı, bilgili, faal bir varl ıktır..Kayytt.ın'duryani kendi kendisiyle vard ır, varlığı başka şeylere bağlı değildir. Diğervarhkların varlığı hep O'na bağlıdır. O'nun varlığı gereklidir. Bütün,varlıklar' etkileyen, vücuda getiren ve yöneten hep O'dur. .1ayyisım kelimesininArapça mübalâ ğa kipi oluğunu söyleyenler bulunduğu gibi bukelimenin ibrâniceden yahut Süryaniceden geldi ğini söyleyenler de vardır.Dalthâk'e göre el-Kayyisım : Varlığı hiç değişmeden devam eden demektir.Baz ılarma göre .layytım, Süryanicede uyumayan demektir21 Buhar?, Kitiibu'l-Vektıle, 10, Bed'u'l-Ijalk, 11, FOliilu'l-ur'tın, 102 Mefat4u'1- Ğayb, II, 310


300 Bakara Suresi"O'nu ne gaflet basar, ne uyku". Hiçbir şey O'nu gaflete dü şürüpyönetiminden alıkoymaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur,O'nun yönetimindedir. O öyle bir saltanat ve ihti şam sahibidir ki kendisininizin verdiğinden başka kimin haddine dü şmüş ki O'nun huzurundaşefaat etme ğe kalkışsın!Şefaat, birini kurtarmak, ya da birine yarar sa ğlamak maksadiylebir büyüğün nezdinde arac ı olmak demektir. Padi şahlarm yakınları,kendi adamları hakkında padi şah katmda şefaat ederler. Allah da bütünkâinatın padişahıdır. Ama O'nun katmda, kendisinin izin verdi ğindenbaşka hiç kimse şefaat etme ğe cür'et edemez. Ancak Allah kime izinverirse o şefaat edebilir. Onlar da ancak Allah' ın raz ı olduğuna, şefaatedilmesini ho ş kar şılayaca ğı kimseye şefaat edebilirler. O'nun istemediginekimse şefaat edemez.Burada mü şriklerin, tannlarm ı, kendileriyle Allah aras ında- şefaatçikabul etmelerine tariz vard ır. O tanr ı dedikleri düzme şeyler ne oluyorki Allah katmda şefkat edcbilsinler ? Allah kimlere izin verirse ancak onlarşefaat edebilirler. Allah, ancak seçkin kullarma, pey ğamberlerine vevelilerine şefaat izni verecektir. En büyük şefaat ruhsat ı da Hz. MuhammedAleyhisselâm'a verilmi ştir. Onur} şefaati, en büyük ve en yaygınşefaat olacakt ır.Allah, bütün varl ıklann önlerinde ve arkalarmda, geçmi şlerinde vegeleceklerinde ne varsa, ne olmu ş ve olacaksa hepsini bilir. Fakat onlar,O'nun bilgisinden hiçbir şey kavrayamaziar. O, gizli bilgisine, ğaybilmine onları muttali k ılmaz. "0, ğaybi bilendir. Ğaybini kimseye göstermez.Me ğer razı olduğu bir peygamber olsun."' âyetinin de ifade etti ğiüzre yaln ız baz ı kullannı seçer, onlara ğayb ilminden baz ı bilgiler gösterir."O nun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplam ıştır. 0 nun hilkümranl ığıve ilmi her şeyi kuşatmıştır. Emri, küinat ın her zerresinde geçerlidir.Kürsi, aslında bir araya toplanmak anlam ına gelir. Sandalyenin tahtalarıbir araya topland ığından, üzerine oturulacak sandalyeye, koltu ğada kürsi denir. Burada kürsi, taht anlam ınadır. Hasan Basri'ye görekürsi, cAr ş ın aynıdır. Baz ı âyetlerde cAr ş denen şeye burada kiirsidenmiştir. Bu kelime üzerinde birkaç görü ş ileri sürülmü ştür:1) Kürsi, gökleri ve yeri kaplayan büyük bir cisinulir. Ar şm altında,yedinci gö ğün üstündedir. İbn Abbas' ın: "Kürsi, iki ayağın konulduğuyerdir" dediği rivayet edilir. Fakat İbn Abbas, iki ayak sözüyle1 Cintı. Suresi: 26


Cüz': 3, Sure: 2 301Allah' ın aya-kları olduğunu kasdetmi ş olamaz. Çünkü Allah, uzuv sahibiclmaktan münezzehtir. Ya bu rivayet do ğru de ğildir, ya da İbn Abbas,Ruh -i A`zam' ın veya Allah'a yakın diğer bir mele ğin, kürsiye ayaklarınıkoyduğunu kasdetmi ştir.2) Kürsrden maksat, maddi bir cisim de ğil* mülk, kudret ve saltanattır.Tanrilık ancak kudret ile olur. Melikin oturdu ğu yere kürsidendiği gibi hazan bizzat kendisine de kürsi denir.3) Kürsi kelimesiyle Allah' ın ilmi kasdedilmi ştir. Çünkü ilim,âlimin dayand ığı şeydir. Kendisine itimadedilen âlimlere kürsiler denir.İtimadedilen ilme de kürsi denmi ştir. Burada° kürsi, Allah' ın ilminigösterir.4) Klirsi kelimesi, burada Allah' ın büyüklüğünü ve gücünü anlatmakiçin kullan ılmıştır, mecazi bir anlam ta şır. Yüce Allah, ke'ndibüyüklüğünü, insanların alıştıkları vas ıflarla anlatm ıştır. İnsanlarkırallarım böyle nitelerler. İşte Allah da kendi büyüklü ğünü, onlar ınanlayışlarına yakla ştırmak için onların alıştıkları sözlerle tavsif etmi ştir.Bunun örnekleri çoktur. Meselâ Kâ'be'yi kendi evi olarak nitelemi ştir.İnsanlar kırallar ının evi etrafında nas ıl dönerlerse ayn ı şekilde kunat ınpadişahının evi etrafında da öyle dönmelerini emretmi ştir. Hacer-iEsved'i yer yüzünde Allah' ın sağ eli saymış, insanların, kırallarınınöptükleri gibi onu da öpüleeek bir şey yapm ıştır. Tıpkı bunun gibikıyamette meleklerin dizilece ğini, mizan ın konulaca ğını söylemi ştir.Bunlar, Allah' ın büyüklüğünü, insan kavramas ına ve anlamas ına yaklaştırmak için kullanılan meeâzi anlam ta şırlar. Rahman' ın Arşa oturması,meleklerin, Rahman' ın taht ı etrafında dönmesi, kürsinin göklerive yeri kaplamas ı hep ıneeâzi ifadelerdir. Onun kudretinin büyüklü ğünükavratmak için kullan ılmış sözlerdir. Bunlar ı maddi mârtada anlamakdoğru değildir.İmam Fahreddin Râzi, bunun güzel bir yorum oldu ğunu kabuletmekle beraber birinci görü şün daha çok güvenilir oldu ğunu, zira delilsizolarak zahir mânay ı terk etmenin caiz olmad ığını söyler.'Evet Allah'm bir taht üzerinde oturdu ğunu düşünmek hatâd ır.Ayetten anla şıldığına göre Allah' ın kürsisi, bütün gökleri, yeri, yanitüm maddi cisimleri kaplayan şeydir. Bu bize Allah' ın ilim ve kudretininher şeyi sardığını anlatır. Bütün kâinat eisimkri bu kürsi içinde kald ığıiçin onun üzerinde hükmeden ilim ve saltanat sahibinin, eisimli ğin üzerindebir varl ık olduğunu anlar ız. Hadislere göre gökler ve yerler birbiri-1 Mefâtibu'l- Ğayb, II, 313


302 Bakara Suresine eklense yine kiirsinin geni şliği kar şısında, çölün içine dü şen bir halkagibi kal ırd ı. Taberi şu hadisi naklediyor: "Kürsi içinde yedi gök, bir kalkaniçine atılm ış yedi dirhem gibi kal ır." Ebu 2er de Hz. Peyğamber'inşu sözünü nakletmiştir: "Ar ş içinde kürsi, yer yüzünde bir çölün içine at ılmış demir bir halka (yüzük) kadard ır."'Kürsi, her şeyi böylesine kaplayan bir şey olduğuna göre onun,her şeyi içine alan mutlak mekân oldu ğunu da düşünebiliriz. Bunun üstündezaman vard ır. Arş da kürsiyi içine alm ıştır. Ak ıllar ve ruhlarâlernini içeren, Allah'a yak ın meleklerle çevrilmi ş bulunan Arş, mekânüstüdür. "Rahman Ar şın üstüne oturdu" 2 âyetinin söylediği üzre Allah,Arşın içinde de ğil, üstündedir. Allah' ın, Arşın üzerinde olmas ı, mekânsizbir keyfiyettir. "Ey Rabbimiz, sen rahmet ve ilimce her şeyi ku şattın." 3âyeti gere ğince Allah' ın kuşatmas ı, ilim ve rahmetiyle ku şatmas ını ifadeeder. O'nun kürsisi, bu rahmetinin, bizim kâinat ımıza tecelli etti ği yerdir.Allah' ın kürsisi olmas ı, Allah'ın düşündüğümüz tarzda onun üzerindeoturmas ını gerektirmez. Hâ şâ Allah cisim değildir. Bu ifade, Allah'ın kâinat ı yönetmekte oldu ğunu, küinat ın mutlak hakimi oldu ğunu belirtir.i şte gökler ve yer ne kadar a şikârsa Allah onlardan daha a şikârd ır.Bunları kuşatan kürsi ve onun ötesi ne kadar gizli ise Allah ondan dahigizlidir. 4 O, çok yücedir, çok uludur,o „ o ,•3 ,4)11 e.ls • ".01 -01- °( ı0 30. ••• •••0 0 3ja.) 1 „; At.) j y.t t..1231, :;2-5-■cs■ 31.5,-.■ıı L-4.73.l.)1 - !;11 -d I L-_JC..._1!1;i1 - • _. e '4'.›.(../..,. - i •e.;?_.. ),,,„Q, e- , ,-,.:>C ..fiL . ı-j ı_il"..:J ı- L): • A ".4.:; .P '_.,- .>..°;.'., ',....>„,.. ı:b.iiC, cs.f.."s ı ı °?-1- (Y. C 'fi(su -JC.; c I, - .43.) Ci I t j "JC--7.- "1 % ıl Kesir, I, 3092 Tâhâ Suresi: 53 Ğâfir Suresi: 74 Bkz. Hamdi Yazır, Hak Diui Kur'an Dili, I, 859# c


Cüz': 3, Süre: 2 303o GJt-4.... ...J. Lg..."too,4 .ıt•256- Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Kim rdSgilt(şeytan) ı inkâr edip Allah'a inanırsa muhakkak kio, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir. 257-Allah, inananların dostudur. Onları karanhklardan aydınlı& ç ıkarır.Kâfirlerin dostları da tağuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlığa çıkarır.onlar ateş halkıchr, orada ebedi kalacaklardır. 258- Allah kendisine hükümdarlıkverdi diye (şımararak) Rabbi hakk ında İbrahim'le tartışanıgörmedin mi? İbrahim : "Benim Rabbim O'dur ki ya şatır, öldürür". demişti. "Ben de ya şatır, öldürürüm." dedi. İbrahim; "Allah, güneşi doğudanbatıya getirir, sen de onu batıdan getir!" deyince inkâr eden o adamşaşırıp kaldı. Allah, zalim toplumu do ğru yola iletmez.Tefsir:256-İkdih, bir kimseyi ho şlanmad ığı bir şeye zorlamak, tehdid ile onabir şeyi yapt ırma'ğa kalkışmaktır. Din, ba şka konularda dahi haks ız zorlamalarıyasaklamışt ır. Hele dinin kendisinde aslâ zorlama olmaz. Dininsanların hür vicdanlariyle seçip ba ğlanacaklar ı bir şeydir. Zor ile yapılandini işte sevap olmaz. Gönül r ızasiyle yap ılmayan ibadete ibadetdenmez. Zira "ameller, niyetlere göre karşılık alır". Zorla insanı imanasokmak mümkün de ğildir. Bask ı ve tehdid sonucunda gösterilen iman,gerçek iman olamaz. Islâmda cihad, insanlar ı zorla dine sokmak içindeğil, vicdanlar üzerindeki bask ıyı kald ırmak, insanlar ı serbestçe kararverme hürriyetine kavu şturmak için farz k ılmnuştır. Hiç kimse dinegirmek için zorlanmaz. Ancak din tebli ğ edilir. E ğer zorlama olsayd ı,Anak insanlar ı herhangi bir inanca zorlard ı ve insanlar da art ık onundışına çıkamazlardı. Böyle olunca da sevap ve cezan ın anlamı kalmazd ı .Halbuki Cenab ı Hak kimseyi imana zorlamamıştır. "Rabbin dileseydi,yeryüzünde bulunanların hepsi iman ederdi. Şimdi sen mi mü'min olmalar ıiçin insanları zorlayacaksın?"' diyor yüce Mevlâ. Ayr ıca Kâfirtsın SuresindeHz. Peyğamber'e: "Sizin dininiz size, benim dinim bana" demesiemredilmi ştir. İslâmın prensibi budur: Do ğru ve e ğri yollar ap aç ık insanların gözleri önüne serilmi ştir. Doğruyu veya e ğriyi seçmek, insanlarınhür vicdanlar ına bırak ılmıştır.İzah ına çalıştığımız ayetin ini ş sebebi hakk ında çe şitli rivayetlervardır: Bir rivayete göre İslâmdan önce çocu ğu yaşamayan ensâr kad ın-ı Yunus Suresi:


304 Bakara Suresiları, çocuğu olduğu takdirde onu yahudiler aras ında yeti ştirip yahudiyapacaklar ını adar idiler. Çünkü yahudileri, din bak ımından kendilerindenüstün görürlerdi. Böylece baz ı ensâr çocuklar ı, yahudiler arasındabüyümü ş ve yahudi olmuşlardı— İslam gelip de yahudilerdenNadir oğulları, yurtlarınd an sürülünce ensarl ılar: "Biz çocuklar ımızınonlarla' beraber gitmesine müsaade etmeyiz" dediler ve çocuklar ını müslümanolmağa zorlamak istediler Bunun üzerine bu ayet indi.'Bir rivayete göre de ayet, yine ensar ın bir kolu olan Salim ibn AvfOğullarından el-Hu şayn hakk ında inmiştir. Bu zat ın iki oğlu vard ı .Bunlar Şam'dan Medine'ye kuru üzüm getiren iki tüccarm telkiniylehıristiyan olmu şlard ı. Bu çocuklar da o tüccarla beraber Şam'a gitmekisteyince babalar ı, bunları zorla İslama sokmak istedi ve. Allah' ın Resulünden,arkadan adam gönderip bunlar ı İslama döndürmesini ricaetti, bu ayet indi. 2İşte bu ini ş sebeplerine dayanarak baz ı' müfessirler bu ayetin, ancakkitap ehlinden olan kimselerin müslüman olma ğa zorlanmayacaklarıgörü şünü ileri sürmü şlerdir. Baz ılarına göre de âyet önce bütüninsanlara şamil olmak üzre inmi ş, sonra k ıtal ayetiyle mü şrikler ile olanili şkisi neshedilmiş ve hükmü, yaln ız kitap ehline ili şkin olmak üzrebaki kalmıştır. Kitap ehli kendi dinlerinde kalmakta serbesttir. Amamüşrikler, ya İslami veya ölümü seçmek zorundad ırlar. Zira onlar hakkında:"Fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah' ın oluncaya kadaronlarla savaş"' buyurulmaktad ır. Bir kısmına göre de "Dinde zorlamayoktur" ayeti, "Fitne kalmay ıncaya.... kadar onlarla savaş," ayetindensonra inmiştir. Arap Yar ımadas ındaki müşrikler tamamen müslümanolduktan sonra "dinde zorlama yoktur" ayeti inmi ş ve bundan böylehiç kimsenin zorla dine sokulmayaca ğı aç ıklanmıştır. Fakat bu ayetininceye kadar Arap mü şriklerine din hürriyeti tamnmam ışt ı. Zira Hz.Peygamber: "Allah'tan başka tanrı yoktur demelerine kadar onlarla savaşmamemredildi. Bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını bendenkorumuş olurlar. Ancak Islamın hakk ını yerine getirerek söylemeleri gerekir.Hesapları da Allah'a aittir demiştir."4 Bu hadisin hükmü, "dinde zorlama1 Ebû Dâvûd, Cihâd, hah fil-esir yukrahu Nesii, İbn Ebî Hâtim ve İbn Hib-bin da rivayet etmi şlerdir; İbn Kesir, I, 310; Ibnu'l- (Arabi, Alikam, I, 333; el-Bahru'l-mukit,II, 2812 İbn Kesir, I, 310, 3113 Enfal Suresi: 394 Buhari, Iman, 17, Zekât 1, Cihad 95; Tirmiai, Iman, 1,2, Tefsiru Sure LXXXVIII;Nesât, Zekât 3, /man 15, Cihad, 1, Tahrim 1; İbn Mke, Mukaddime 9, Fiten 1; Darimi,Siyer 10; İbn Haubel; I, 11, 78, II, 314


Cüz': 3, Sure: 2 305yoktur" âyetinin hükmüne ayk ırıdır. Demek ki "Laikrahe...." âyeti,daha sonra inerek ikrah ı kald ırmıştır.Fakat bu görü şün doğru olabilmesi için (lâ âyetinin, Araplarınmüslüman olmas ından sonra inmi ş olduğunun ispat edilmesi gerekir.Halbuki bu, ispat edilemez. :Ayetin, "Fitne kalmay ıncaya kadaronlarla savaş" âyetinden sonra veya ona yak ın bir zamanda indiğigörü şü daha kuvvetlidir. Kald ı ki Hz. Peyğamber, ne Arap müşriklerini,ne de bir ba şkasını, zorla İslâma sokmamıştır. İman gönül, işidir zorlaolmaz. Nitekim Hz. Ömer, hir ıstiyan kölesi Esbak'a birkaç defaiman teklif etmi ş, köle kabul etmedikçe Hz. Ömer: "Dinde zorlama yoktur,ama müslüman olsan, müslümanlar ın baz ı işlerinde senden istifadeederiz" demi ştin' Ahmed ibn Hanbel'in rivayet etti ği bir hadise göreHz. Peyğamber (s.a.v.) "bir adama müslüman ol, dedi. (Adam) kendimiisteksiz görüyorum, dedi. (Hz. Pey ğamber), isteksiz de olsan müslümanol, dedi." 2 Hadisten anla şıldığı üzre Hz. Peyğamber, adam ı zorlamamış,sadece müslüman olmas ını tavsiye etmi ştir. Onun isteksizli ğinin sonradantam huzura dönü şece ğini bildiği için isteksiz de olsa inanmas ınsöylemiştir. Burda zorlama yoktur. 3Tefsirini yaptığımız âyet ile Enfal Suresinin 39 ncu âyeti, birbirinitamamlar mabiyettedir. Mü şriklerle sava ş, fitnenin ortadan kalkmas ıiçin evareclilmi ştir. Demek ki cihad ın gayesi, vicdanlardan bask ıyıka/d ırmakt ır. "Dinde zorlama yoktur" âyetiyle "Fitne... kalmay ıncayakadar onlarla savaş" âyeti aras ında bir aykırılık yoktur. Arabistanmüşriklerine din hürriyeti tanmmam ıştı. Çünkü onlar İslâmın en büyükdüşman ı idiler. Şirk onları islâmla sava şmağa, İslâmın serbestçe tebliğineengel olmağa yöneltiyordu. Onun için Hz. Pey ğamber, bu fitnekayna ğın ı kurutmak istemi ştir. Evet islâmda ikral ı yoktur, fakat ikrahmolmamas ı, .fitnenin bulunmamas ı şartma bağlıdır. Fitne yoksadinde ikrah da yoktur. Fitne varsa, din o fitnenin kald ırılmasını emretmektedir.Bundan dolayıdır ki cihad ilür ederken dü şmana ya hak dini kabuletmesi veya yenilgiyi kabullenerek kendi dininde kal ıp İslam tabiiyetindevergi vermesi teklif edilir. Dü şman bunlardan birini kabul1 Buhâri, Iman 17, Zekât, 1, Cihâd 95; Tirmiil, Itufm 1, 2, Tefsiru Sure LXXXVIII;Nesâ't, Zekât, 3, İman 15; Cihâd, 1, Tabrim 1; İbn Mâce, Mukaddime 9, Fiten 1; HârimI, Siyer10; /bn Hanbel I, 11, 78, II, 3142 İbn Hanbel, III, 109, 1813 İbn Kedi', 1, 3114 İbn Keslr, I, 311


306 Bakara Süresiederse bar ış andlaşmas ı yap ılır. Bunları kabul etmez de sava şlamailâb edilirse yine dinini de ğiştirmeğe zorlanmaz, adalet dairesindekonulan vergiyi verme ğe ve düzene uyma ğa mecbur edilir.Demek ki cihad, din de ğiştirtmek için bir zorlama arac ı de ğil, hakdinin yüksekliğini filen ispat vas ıtas ıdır. Cihadın hikmeti, insanlar ıikrahtan korumak, ikrah kabul etmeyen dini hakim k ılmak suretiyleAllah' ın kelimelerini yiiceltmektir. Yani hakk ın serbestçe kabulüne engelolmak isteyen ve bu hususta cebir kullanan hak dü şmanlar ın ın def'i,hak yoldan engellerin kald ırılması için cihad yap ılır. İşte kelimetullâhbudur.-Yalnız burada bir hususa daha dikkati çekmek gerekir. Gerçi İslânida_ zorlama yoktur. Ba şka bir din mensubu zorla İslâm dinine sokulmazama İslâmı kabul eden veya İslam tabiiyetinde ya şayan kimsenin,.islam nizamma uymas ı mecburidir. Meselâ müslüman bir kimseniniçki içmesine veya zina etmesine engel olunur. Çünkü bu fiiller,düzeni bozar. Her hukuk sistemi, kendisine tabi vatanda şları, kanunlarmauymağa mecbur etti ği gibi İslam hukuk sistemi de kendi tabbiiyetindeya şayanları, prensiplerine uyma ğa, getirdiği düzene göre yaşama&mecbur eder."Kim tâğâtu tanımaz ve Allah'a inan ırsa kopmayan sağlam bir kulpayapışmıştır..."Tâğât, tuğyândan mübâlâ ğa kipinde bir cins ismidir. Çok azg ın,azman, az ıtkan demektir. Allah'a kar şı azan, ba şkalarını da azd ıranherşey tâğuttur. As ıl azd ırıcı, şeytan olmakla beraber, kendisini tanr ıyerine koyan, insanlar ı yanhş yollara sevk eden kötü ki şiler ve kendılerinetapm ılan putlar da tâ ğâtun anlamı içine girer.' İşte o tâğütu inkâredip Allah'a inanan kimse, kopmayan sa ğlam kulpa yap ışmış olur.Mücâhid'e göre sa ğlam kulp imand ır. Süddiye göre İslâmd ır. Enes ibnMalik'e göre Kur'ând ır. Bunlar e ş anlaınh görü şlerdir. Kays ibn Ubâdşu olayı anlat ıyor:"Mescidde idim, yüzünde hu şu izi bulunan bir adam geldi, k ısacaiki rek'at namaz k ıldı. Herkes "bu adam cennet ehlidir" dedi. Sonraadam çıktı, ben de ard ından ç ıktım. Evine girdi, ben de ard ından gir-1 Hamdi Yaz ır, Hak Dini Kur'an Dili, I, 870


Cüz': 3, Sure: 2 307dim. Kendisiyle konu ştum. Mescidde namaz kılarken halkın kendisihakkındaki kanaatlerini kendisine anlatt ım. Dedi k*:— Subhânellah, kimsenin bilmedi ği bir şeyi söylemesi doğru de ğildir.Sana sebebini söyleyeyim: Ben Allah' ın Resulü (s.a.v.) devrindeşöyle bir ruya gördüm: Kendimi ye şil bir bahçe içinde gördüm (bahçeningeni şli ğini, çay ır çimenle dolu oldu ğunu, ye şilliğini de anlatmıştır),ortas ında dibi yerde, üstü gökte olan demirden bir direk vard ı. Pireğinüstünde (tutunacak) bir kulp bulunuyordu. Bana "ona ç ık" dendi."Ç ıkamam" dedim. Bir hizmetçi geldi, arkadan elbisem ı kaldırdı , "çık"dedi. Ç ıktım, kulpu tuttum, "kulpa yap ış" dedi. Kulp elimde iken uyandini. Allah' ın Resulü(s.a.v.)e gelip ru'yay ı anlatt ım. Buyurdu ki:— O bahçe islâm bahçesidir, direk de Islâm dire ğidir. Kulp da(el-curvetu'l-vugka: sa ğlam tutunacak şeydir). Sen ölünceye kadar Islâmüzerinde kalacaks ın. -"Hadisi anlatan Kays ibn Ubâd, i şte o adam Abdullah ibn Selamdır, demi ştir." 2258 nci ayette dünya saltanatma güvenerek tanr ıl ık davasına kalkışankıral ile Hz. İbrahim aras ındaki tart ışma anlatılmaktad ır. İbrahimonu Hakk'a kulluğa davet etmi ş, o da kendisinden ba şka tanr ı görmemiştir.İbrahim, tanr ı olmak için diriltme ve öldürme kudretine sahibolmakgerekti ğini hatırlatarak i şte "Benim Rabbim diriltir ve öldürür"demi ş . 0 da hemen mugalataya sap ıp "Ben de ya şatır ve öldürürüm",dilediğimi sağ bırakır, dilediğimi de katlederim demi ş. Bu defaİbrahim "Benim Rabbim, güne şi doğudan (batıya) getirir. Sen de eğertanrı isen onu batıdan doğuya getir" demiş . O inkârc ı kıral, bu delil kar şısındasöz bulamam ış , şaşırıp kalmışt ır.Servet ve mevki kar şısında böyle gurura kap ılan, kendilerini tanrıyerine koyan insanlar her zaman vard ır. Tefsircilere göre bu adam,Babil K ıralı Nemrud idi. Fakat bu olay, Tevrat' ın Tekvin sifrinde yoktur.Herhalde bu vakay ı anlatan Tevrat parças ı, Hz. Peygamber devrindevard ı veya Yahudiler aras ında bu vak'a biliniyordu.Tefsirlerde bu konuda çok teferruât vard ır. Bunlardan sarf ı nazarediyoruz. Kur'ân' ın gayesi, mevkiine, servetine, mülk ve saltanatmagüvenip' kendisini tanrılaştıran Nemrudlarla, Allah'tan ba şka kuvvet,otorite ve mülk sahibi görmeyen olgun insanlar ı, bu iki z ıd karakter1 Müslim, Fa ılailu's- şabilbe, bâb 33; Bulıüri, Tâclıir, 23, Menürpbu'l-ensür 19; bn 1;lanbel,V, 452


308 Bakara Suresiaras ındaki mücadeleyi karakterize etmek suretiyle insanlara ders vermektir.Bu konuda teferruâta girmek, Kur'ân ın gayesine ayk ırıdır.,^ -" ,j j_P j1->- u-Rı j..9 j_P .7A (.5 •:t!i l.s °J ii.• 1 , • 3 -4; .24eLP 41 &ULA Li L L-42 i-A .L14-t 4.1)1 L9J I U0 1• 't ıf O ı O . ı •_ ı , ı :7;j ı1J.1Ljr A-j - ı, 17, , 1 e. t.• e." c ı b L:31-.1•Ç e 1.1 .2.-1J1° L;_ç -sp• • • ,-JC;JL; 61-3 -jc>:-:(jı-_;z":12J1-sp4* ..) rLpi .. ş -• ,(y.ı •)259— Yahut şu kimse gibisini (görmedin mi) ki duvarları, çatılanüstüne yığılm ış (alt üst olmu ş) ISSLZ bir kasabaya uğramıştı: "Allah, bunuböyle öldükten sonra nas ıl diriltecek?" demişti. Allah da kendisini yüzsene öldürüp sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" dedi. "Bir gün; ya da birgünün birazı kadar kaldım" dedi. (Allah): "Hayır dedi, yüz y ıl kaldın,yiyecek ve içece ğine bak, bozulmam ış ; eşeğine bak, seni insanlar için (kudretimize)bir işaret kılalım diye bunları böyle yapt ık. Kemiklere bak, nas ılonları birbiri üstüne koyuyor, sonra onlara et giydiriyoruz!" Bu işler onaaçıkça belli olunca: "Biliyorum, Allah her şeye kadirdir!" dedi. 260— İbrahimde bir zaman: "Rabbim, ölüleri nasıl diriltirsin?" demişti. (Allah):"İnanmadın m ı ?" dedi. İbrahim : "Hayır. (inandım), fakat kalbim kuvvetbulsun diye (görmek istiyorum)" dedi. "O halde kuşlardan diirdünütut, onları kendine çek (iyice incele) sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça koy, sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler.Bil ki Allah, daima galip ve hikmet sahibidir." dedi.


Cüz': 3, Sure: 2 309Tefsir:259 ncu âyet, muhakkak ki o zamanki yahudiler aras ında anlat ı-lan bir olaya işaret etmektedir. Daha önceki âyette kendisini tanr ı yerinekoyan zalim bir k ıral tipi temsil edilmişti. Burada da Allah' ın kudretinigörünce derhal hakk ı kabul eden mü'min bir kişi canlandırılmaktadır.Bu adam, y ıkılmış, harab olmu ş bir şehrin yan ından geçerken ümitsizliğedüşer: kendine "Acaba Allah bunlar ı nasıl diriltir?" der.Allah' ın yaratmas ından şüphe etti ğinden değil, fakat büyük umutsuzlukve esef içinde bulundu ğundan, şaşkınlık içine düştüğünden dolayıböyle söyler, dü şünür ve uykuya dalar. Uykuda iken Allah onun ruhunualır, yüz yıl böyle kalır. Sonra tekrar onu diriltir. Adam, uyuyupbiraz sonra uyand ığım san ır. Kendisine gizliden bir ses "Ne kadar kaldın?"diye sorar. O da bir gün, ya da günün birkaç saati kadar bir süreböyle kaldığını söyler. Kendisine, yüz yıl o şekilde kaldığı, yiyecek veiçeceğinin bozulmad ığı, fakat merkebinin da ğılmış kemik haline geldiği,Allah'ın kudretini göstermek ve insanlara bir ibret b ırakmakiçin merkebinin, onun gözleri önünde diriltilece ği söylenir. Allah'ın iradesiylekemikler bir araya gelip birbirine eklenir, eklenen kemiklerüzerine et giydirilir, içine ruh iiflenir ve merkep dirilip kalkar. Allah' ınbu yüce kudretini gören adam: "Biliyorum, Allah her şeyi yapabilir"der.I3u adam kimdir ? Bunun, o sözü söyledi ği zaman mü'min mi,kâfir mi olduğu hakkında tefsirler çe şitli rivayetler ileri sürmü şlerdir.Fakat âyetin muhtevas ından, bunun mü'min bir insan oldu ğunu anlıyoruz.Müfessirlerden ço ğunun kanaatine göre bu adam, İsrailoğullarıpeyğamberlerinden biridir. Nâciye ibn Kâb, Süleyman ibn Büreyde,Katâde, Rabi, Süddi, Dahhâk ve İbn Abbas'tan gelen rivayetleregöre bu adam Uzeyr'dir. Di ğerlerine göre Hilkiya o ğlu Yeremyâ'd ır.İbn İshak'a göre bu adam H ıdır'dır Çünkü Hıdır, İmran oğlu Hârun'untorunlar ından olan Hilkiya o ğlu irmiya'dır.°Kitab- ı Mukaddes'te anlat ıldığına göre Fars Kral ı Nebukadretsar(Buhtunnasr) Kudüs'ü ya ğmalamış, yahudileri esir alıp götürınüştür.Hem Yeremya, hem de Hezekiel, Kudüs'ün tahrib edili şini görmü ş,Babil'e götürülmü şlerdir.243 ıı cü âyetin tefsir3.nde de Hezekiel hakk ında benzeri bir olay ıarz etmi ş bulunuyoruz. önemli olan, bu adam ın ya da gördü ğü yıkık1 Taberi, III, 28-29 .


310 Bakara Suresikasabanın ismi değildir. Çünkü verilen isimlerin, mutlaka Kur'an'-ın anlatt ığı zat veya yer oldu ğu hakkmda kesin bir bilgiye sahip de ğiliz.Kur'an, 258 ve 259 nen avetlerinde iki şahsi karakterize etmektedir.Birinci ayette Allah'a inanmayan, kendisini tanr ılaştıran, gördü ğü delillerkar şısında şaşırıp kaldığı halde yine kibir ve inad ında direnen birkafir; ikinci ayette virane bir ülkeyi görünce bunun dirilece ği hakkındaumutsuzluğa . .üşen, fakat Allah' ın diriltici kudretini görünce de bütünhulüsiyle Allah'a yönelen, O'nun kudretini kabul edip O'na teslim olanmü'min bir kimse tasvir edilmektedir. Teferruât, Kur'ân ın amac ına aykırıdır.Ibn. Abbas'tan nakledilen rivayete göre bu k ıssan ın kahraman ıUzeyr'dir. Buhtunnasr Yahudileri ma ğlab edip ülkelerini yağmalamış ,halkın çoğunu esir alıp Babil'e götürmü ş idi. Bunlar aras ında İsrailoğulları bilginlerinden Uzeyr de vard ı . Bir gün Uzeyr, e şe ğine binipanılan kasabaya geldi, şehirde dola ştı, kimseyi göremeyince "Allahbunları nasıl diriltir?" diye umutsuzluğunu ifade etti. Bir a ğacın altındaoturdu, üzüm, incir yedi, şıra içti, uyuyakald ı. Allah onu uykuda ikenyüz yıl öldürdü. Fakat ne insanlar, ne y ırtıcı hayvanlar, ne de ku şlar,onun öldüğünün farkında de ğillerdi. Sonra Allah onu diriltti ve Uzeyrgözleri önünde merkebinin nas ıl diriltildiğini görünce Allah' ın kudretikarşısında secdeye kapan ıp "Allah her şeye kadirdir" dedi. Daha sonraUzeyr şehre girdi, şehirde kimse onu tan ıyamadı. Çünkü yüzy ıl önceUzeyr'in esir edilip öldürüldüğü söyleniyordu. Yüzy ıl sonra ç ıkagelenUzeyr, Tevrat' ı onlara ezberinden yazd ırdı. Sonra bir yerde gömülübulunan Tevrat' ı çıkarıp Uzeyr'in yazd ırdığiyle karşılaştırdılar, birharfin bile de ğişik olmadığını gördüler.'Bunun, Tevrat'a sa ğlamlık kazand ırmak için Yahudilerce uydurulmuşbir hikaye olduğu açıktır, üzerinde durma ğa değmez.260 nc ı ayette de Hz. İbrahim'in dü şüncesi ve ona gösterilen mucize-anlatılıyor. Taberrnin belirtti ğine göre İbrahim Aleybisselarn, yoldayürürken, ölmü ş, yırt ıcı hayvanlar ve ku şlar tarafından parçalanmış ,kemikleri ortaya ç ıkmış bir hayvan görmü ş . Onu bu halde görünce durupdüşünmeğe ba şlamış : "Ya Rabbi, biliyorum sen bu hayvan ın vücudunuyırt ıcı hayvanların ve kuşların kursa ğından toplayıp bir araya getirecekve bunu dirilteceksin. Ama , bu i şi nas ıl yapacaks ın, bana göster!"diye yalvarm ış . Allah' ın kudretinden şüphe etti ğin den dolayı de ğil,kalbindeki inanc ı daha da güç kazans ın diye böyle söylemi ş. Çünkü2 Râzî, Mefatill, II, 486


Cüz': 3, Sure: 2 311bilmek, gözle görmek gibi de ğildir. Gözle görmek, daha kesin bilgi verir.Yüce Allah da ona dört ku ş al ıp bunları kendine çekmesini, yanikendi yan ında bulundurup yarat ılışlarını iyice incelemesini, sonra kesipher da ğın başına bunlardan birer parça koymas ını emretmi ş .Ayetteki (fe şurhunne) kelimesi, çlamme ile de kesre ile deokunabilir. Fakat damme ile okunmas ı me şhurdur. pamme ile okunduğunda"Onları yanına al, kendine meylettir" demek olur. Kesre ileokunduğunda "Onları kes" anlamına gelir. Ancak İbn Abbas'tan gelenrivayetlere göre çlamme ile de, kesre ile de okunsa ayn ı anlamı verir.Kelime, N abatçadan gelir, "kes, da ğıt" demektir. Zaten "meylettir"manas ı da verilse yine siyaktan "onlar ı kendine meylettir, yan ına al,ineele, -sonra kes" anlam ı ortaya ç ıkmaktad ır. Demek ki herhalde kelimedekes anlam ı vardır.'Hz. İbrahim Aleyhisselâm' ın, bu emri yerine getirdi ği açıkça zikredilmemiştir. Ama siyaktan böyle yapt ığı anla şılıyor. Allah' ın buyruğuuyarınca dört ku ş -rivayete göre tâvus, güvercin, karga, horoz- alm ış,bunlar ı inceledikten sonra kesmi ş ve bunlar ın her parças ını bir da ğınbaşına koymuş, sonra bunlar ı kendisine ça ğırmıştır. Da ğılan parçalar ıbir araya toplan ıp Allah' ın kudretiyle yeniden can bulan ku şlar, koşarakHz. Ibrahim'e gelmi şlerdir.Bu ve bundan önceki âyet, her şeyi sebeplere ba ğlayan yüce Yaratıcının, istediği zaman bilinen sebepler koymadan da e şyayı yaratacağını,O'nun "Ol!" dediği her şeyin derhal olaca ğını anlatmaktadır. Heriki olay da birer mu'cizedir. 259 ncu âyette öldükten sonra dirilmeyigörmek isteyen insana, bu olay hem kendi şahs ında, hem de hayvan ındagösterilmi ştir. 260 ncı âyette ise öldürüp diriltme olay ı, dört ku ştayap ılmıştır.Allah, sevdiklerinin dileklerini yerine getirir. Bir kul, Allah a şkıile, O'na kullukla o derece yak ınl ık kazan ır ki Allah, diriltme s ıfatın ıbir an için onda tecelli ettirir. Yüce Mevlâ, Mulıyi (diriltici) s ıfatiylepeygamberi Ibrahim'e tecelli etmi ş ve kesilip parçalanan ku şlar Allah-'ın Diriltici sıfatına mazhar olan Ibrahim'in ça ğırısiyle can bulmuşlardır.Görünüşte onları ça ğıran İbrahim ise de gerçekte Allah't ır ÇünküAllah' ın tecellisi kar şıs ında İbrahim'in be şeri varlığı ortadan silinmi ştir.İşte Hz. Pey ğamber (s.a.v.) bu yüce mertebeye şöyle i şaret buyurmu ş-lard ır: "Allah buyurdu : Benim bir velime dü şmanlık yapana karşı savaşaçarım. Kulum, kendisine farz kald ığım ibadetlerle yaklaştığı kadar hiçbir1 Taberi, Camicu'l-bey'ân, III, 52-53


•312 Bakara Suresişeyle bana yaklaşamaz. Kulum, nafile ibadetlerle de bana yakla şmağadevam eder, o kadar ki ben onu severim. Ben onu sevince de onun i şittiğikulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğii ayağı olurum..." 1Mutasavvıflara göre Hz. İbrahim'in yoklayıp kestiği bu dört şey,nefistir. Nefsi kesmedikçe kalb can bulmaz. Nefsini mücâhedelerle boğazlamayan,kalbini Allah ile diriltemez. 2Lz ı.re,'-°'.9 5 9 , y, .9 o .9 99 5 . o ,SAÇ C002..) acil j_5 j...A • J00o'1- * -,..):A" ı (Y -Ç ) 5£1, ı• ". L A I 3.;-.- T 3 .•3-$51534 e-t Zfi j\j„,..; k Y Y) ; :I:P j G --J-,e•0. , • o 5 o ıe .9 •4311 3 c .5 I„3.°L, •*-° ' • A*.' J,. J u:" ı:J ■ , ,;£3-5 9(r‘r)pr,j2:.0 ° I'‘w . L;.ŞJ.z. "Sp .• -J ı- -ÖI (Y t)O q- o 0 ,A.4 -.00,- ..»fra-~12.; .00 04.0 -' _A )1.•aC;1. 4-7. 4"")•J L4-; Y I A {,5•0 15 ;4;4.15_.015 5 .943; ,:J ı" ",;J ı '431 Bubâri, RilsIF 38; İbn Ilanbel, VI, 2562 1.-uşeyri, Letâifug-i şâra, I, 215, Kahire.


Cüz': 3, Sure: 2 313' 34:1,1 - . °- a- j C 4 C * 1 C4_, - C „o __-.41 • (Y 'k 'k)ft °e• 9. e ,ot.ı ° -c.) :J:J1 9 9 1 • Z7° 0 •:,, Lu ı ı .o • 911 ,..., •t e.411 j G 0, t-.:•.%: —J2:51-., j(" A ) 1:P A IT '‘,3A261- Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her başağındayüz dâne olmak üzere yedi ba şak veren bir dâne'nin durumu gibidir. Allahdilediğine kat kat verir, Allah( ın geniştir, (0) bilendir. 262- MallarınıAllah yolunda verip de ardından başka kakmayan ve eziyet etmeyenlerin,Rableri katında mükâfatları vardır, onlara korku yoktur ve onlarüzülmeyeceklerdir. 263- Güzel bir söz (söylemek) ve affetmek, pe şindeneziyet gelen sadakadan iyidir. Allah zengindir, halimdir. 264- Ey inananlar,insanlara gösteriş için Malını verip Allah'a ve âhiret gününe inanmayanadam gibi, başa kakmak ve eziyet etmekle sadakalar ınız ı boşa çıkarmayın. Öylesinin durumu, 'üzerinde biraz toprak bulunan şu kayayabenzer ki ; şiddetli bir sağnak indi de (üstündeki topra ğı silip süpürerek)onu sert bir taş halinde bıraktı . (Böyleleri), kazandıklarından bir şey eldeedemezler. Allah, kâfir kavmi do ğru yola iletmez. 265- Allah' ın rızasınıkazanmak ve ruhlarındaki(ima)n ı kökle ştirmek için mallarını harcayanlarındurumu da bir tepe üzerindeki şu bahçeye benzer ki bol ya ğmur değinCeürününü iki kat verdi. Ya ğmur değmeseydi bile çisinti olurdu. Allahyapt ıklarının bilir.266- "Biriniz ister Ini ki kendisinin, alt ından ırmaklar akan, içindeher çeşit meyvas ı bulunan, hurmalardan ve üzümlerden oluşmu ş bir bahçesiolsun ; (fakat) kendi üstüne tam ihtiyarl ık çökmü ş (bakıma muhtaç)aciz ve küçük çocuklar ı da var iken, birden ateşli bir kasırga gelsin de bahçeyiyaktp kül etsin? Allah, dü şünesiniz diye size âyetlerini böyle aç ıkl ı -yor. 267- Ey inananlar, kazandıklarınız ın ve yerden sizin için ç ıkardığımız nimetlerin iyilerinden (Allah için) verin, kendiniz (utand ığınızdan,iğrendiğinizden dolayı) göz yummadan alamayacağınız kötü şeyleri sadakavermeyin. Bilin ki Allah, zengindir, halimdir. 268- Şeytan sizi fakirliklekorkutur (fakir dü şeee ğinizi söyleyerek sizi sadaka vermekten geri b ı-rakmağa çalışır) ve size çirkin şeyleri yapmay ı e ınreder. Allah ise sizeL)—,A


314 Bakara Suresimağfiret ve lütuf va'dediyor. Şüphesiz Allah( ın lûtfu) geniştir, (0) bilendir."Tefsir:Bu ayetler, Allah yolunda infak etmenin de ğerini anlatmaktadır. 261 nei ayette mallar ını Allah yolunda harcayanlar bir çiftçiyebenzetilmektedir ki onun yere att ığı her dâne, her birinde yüz dâne bulunanyedi başak bitirmi ştir. Böylece çiftçi, bire yedi yüz alm ıştır. İştemalların ı Hak yolunda harcayanlar, onu kaybetmezler, tersine bir vermişlerseyedi yüz al ırlar. Allah' ın hazinesi boldur, O diledi ğine bununkat kat fazlas ını da verir.Ayet, evvel emird.e yap ılan iyiliklere kat kat ecir verilece ğini 13elirtmekleberaber, teknik geli şmeler sayesinde toprak veriminin art ırılabileceğinede işaret etmi ş bulunmaktad ır. Çünkü att ığı bir dânenin,her birinde yüz dâne bulunan yedi ba şak bitirdiği bir çiftçiden söz etmekteve Allah' ın dilediğine kata kat fazlas ını da verece ğini bildirmektedir.Demek ki topraktan bire yüz de ğil, bire yedi yüz hatta dahafazla verim almak mümkündür. Yüce Allah, çiftçilere böyle üstün, birverim almayı hedef göstermi ş bulunmaktad ır.262-263: Mal ı Allah yolunda harcamak iyidir, fakat verdi ğinin ardındanbaşa kakmamak laz ımdır. İşte Allah için harcay ıp da ardındanbaşa kakmayan, dille veya elle eziyet etmeyenlerin, Allah kat ındamükafatlan büyük olacakt ır. Onlar ne korku görecekler, ne de üzüntüyeuğrayacaklard ır.264-265: Ba şa kakmak, yard ım ettiği kimselere eziyet etmek, sadakalanbo şa ç ıkardığı gibi gösteri ş için sadaka verm ek de Allah indinde birde ğer ta şımaz. Verdiklerinin ard ından ba şa kakan, ya da Allah'a ve âhireteinanmad ıkları halde gösteri ş için sadaka veren kimselerin verdiklerişeyler, sert kayalar üzerinde bulunan az bir topra ğa benzetilmi ştir.Ufacık bir yağmur yağınca topra ğı filer, süpürür, cascavlak ta ş ortayaç ıkar ki art ık onun üzerinde ne ot biter, ne ekin olur. Mallar ın ı inanarakve Hakk' ın rızas ını kazanmak için verenlerin sadakalar ı da bir Bay ırüzerindeki güzel, verimli topra ğa_ benzer. Bu toprak ya ğmur görüncebol bol meyva verir, bol ya ğmur görmeyip ufak bir ya ğmur çisintiside olsa yine ürün verir. İşte o mü'minlerin sadakalar ı da her hal vekârda ürün verecek, sahibine dünya ve âhirette büyük mükâfatlar sa ğ-layacakt ır.266- İçinde , şarıl şarıl suların aktığı güzel bir hurma ve üzüm bahçesinemalik bulunan., çoluk çocuk -sahibi bir insan, hiç ister mi ki birden


Cüz': 3, Sure: 2 315bire her şeyi kas ıp kavuran bir rüzgâr ç ıks ın da ürününü yaks ın, bahçesinimahvetsin, kurutsun, çoluk çocu ğunu peri şan bir duruma soksun ?Elbette kimse böyle bir duruma dü şmek istemez. İşte sadakalarm ardındanba şa kakmak ve eziyet etmek de amellerin meydana getirdi ğimanevi bahçeleri mahvçden dondurucu bir kas ırgadır. Bu hareket,o güzelim amelleri yakar, kül eder. Hz. Ömer (r.a.): "Biriniz ister mi kikendisinin, altından ırmaklar akan, içinde her çeşit meyvas ı bulunan,hurmalardan ve üzümlerden oluşmu ş bir bahçesi olsun da..." ayeti hakk ındademi ştir ki: "Bu ayet, güzel amel yap ıp da en çok amele muhtaç bulunduğuömrünün son demlerinde kötü amele sapan kimsenin durumunusembolik olarak anlatmaktadı,r."'267— Sadakalar, sevilen, be ğenilen şeylerden verilmelidir. Zaten at ı-lacak olan i ğrenç, işe yaramaz şeylerden sadaka olmaz. Nisa Suresinin92 nci ayetinde de yüce Allah: "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçeiyiliğe eremezsiniz" buyurmaktad ır. Evet, makbul olan sadaka, insanınkendi yediği ve giydiği şeylerden verilen sadakad ır. Yoksa kendisininiğrendiği, çöp sepetine ataca ğı şeyi fakire vermek, makbul birsadaka olmaz.268- Sadaka mal ı eksiltmez, bereketlendirir. Çünkü sadaka, mal ınma'nevi pisliklerini temizler, onu helal, temiz yapar. Şeytan insana,sadaka verince mal ın ın azalaca ğın ı telkin ederek onu korkutur, iyiliketmekten geri koyma ğa çal ışır. Oysa Allah, sadaka ile mal ın a ı almayıpartaca ğın ı, üsteiik sadaka verenc ma ğfiretini lfitfedreegini va'detmektedir.O halde insan, şeytan ın i ğvas ına de ğil, Hakk'm va'dine kulakasmalı, şeytamn izinde de ğil, Hakk' ın yolunda yürümelidir.• (..r°3 ı ı oı 0 « 0 34 0A.(y .k ,k) .269- Allah, dilediğine hikmeti verir. Kime hikmet verilirse ona çokhayır verilmiştir. Ancak öz ak ıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.Tefsir:269 nen ayette, hikmetin önemi helirtilmi ştir. Hikmet : hkm kökündengelir. Hükm, hükâmetj ve ilikam manalariyle ilgili olarak1 Taberi, Câmicu'l-beyan, III, 75, Mısır 1388/1968


316 Bakara Suresimasdar ve isim olabilir. Her iki halde de özünde bozuklu ğa engelolmak, iyiliği, düzeni getirmek anlam ı vardır ki'hüküm ve hükümet bukökten gelmi ştir. Bozuklu ğun kald ırılıp iyiliğin sağlandığı, düzeninkorunduğu her yerde bir hikmet vard ır. Bundan dolayı hikmet denincemutlaka bir sebep ve sonuç hat ıra gelir. Yani hikmet, neticenin sebebebağlanmas ı, iki şey arasmda bir ilginin kurulmas ı, sebep ile sonuçarasındaki münasebetin bilinmesi demektir. Bir i şi başka bir işe bağlamağa, yani bir yaı gıya varmağa hüküm dendiği gibi doğru olan herhangibir yargıya da hikmet denir. Demek ki bilgiye dayanan amel,yararlı bir sonuç veren bilgi hikmettir. İslam bilginleri, hikmeti çe şitlibiçimlerde tan ımlamışlardır. Birkaç ına işaret ede ıim:1) Hikmet sözde ve i şte isabettir, 2) Hikmet ilim ve ameldir, 3)Hikmet, ilim ve fıkıhtır, 4) Hikmet, e şyan ın manalar ım bilmek, anlaınaktır,5) Hikmet, icad demektir. E şya aras ında hüküraran olan sebepve sonuç zincirlerini bilip e şyayı sebeplerle birbirine ba ğlayarak sonuçlar,sonuçlar ı da sebep yap ıp başka sonuçlar meydana getirmek, yanikainatı düzen içinde yaratmak demektir ki bu anlamda hikmet Allah' ınbilgisi ve i şidir. 6) Hikmet, e şyayı tam gerekti ği yere koymak, her şeyiyerli yerince yapmakt ır. 7) Ve nihayet Fahri Raziye göre hikmet, Allah'ın ahlakiyle ahlaklanmak demektir.Bütün bu tammlardan ve hikmet hakk ındaki hadislerin muhtevasındananlıyoruz ki hikmet, derin ve yararl ı bilgidir. Bu bilgi, ancakdüşüncenin ürünü olaca ğmdan yüce Allah: "Ancak öz ak ıl sahipleridüşünüp ibret alır" demiştir. Kur'ân' ın kasdetti ği hikmet, bir y ığınfelsefi nazariyat de ğildir. Asırlarca insanlar ın kafalar ını bo ş yere uğra ş-t ırmış durmu ş olan bu tür nazariyattan kaçn ımay ı, Resuli .Ekrem(s.a.v.) Efendimiz bize tavsiye etmi şlerdir: "Yararlı bilgi isteyin, yararsızbilgiden Allah'a s ığının."'İslam bilginleri, hikmeti tan ımlarken mutlaka "amelle birlikte bulunanilim", yani işe dönüşecek bilgi dü şülicesinde ısrar etmi şlerdir.Bunun gayesi, nazariyatta kalacak yarars ız bilgiden kaçmd ırmaktır.Kur'an! Kerim'de ilm ve hik ınete çok de ğer verilmi ştir. filmdenbahseden ayet say ıs ı 750 ye var ır. Kur'an, âlimi görür; cahili kör kabuleder. 2 "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak öz ak ıl sahipleri düşünüpibret ahr".3 "Ancak bilgin kullar ı, Allah'a gereğince sayg ı gösterir"4der.1 bn Mace; Beyhalsi, Şdabu'l-Inıan; Fayçlu'l-Iç.adir, IV. 1082 Fatır Suresi, 19-21 nci âyetlere bak ıruz. .3 Zlimer Suresi: 94 Fatır Suresi: 28


Cüz): 3, Sure: 2 317Fakat Kur'ân' ın istedi ği ilim, bo ş nazariyyat de ğil, insan ın iç dünyasını aydınlatan din bilgisi ve d ış dünyasını ayd ınlatan müsbet ilimdir.Yüce Allah: "Biz onlara ayetlerimizi aftikta (dış dünyada) ve kendi içlerindegöstereceğiz"' diyor. idakta gösterilen ayetler, tabiat varl ıklar,ve bunların tabi olduğu kanunlar, enfüste gösterilen ayetler, insan ruhununderin, a şamaları ve bunlara konulan ilâhi nu4ard ır. İşte her ikidünyada Allah' ın kanunların' anlamak, bilgi ve hikmete ba ğlıdır. Kur'-ân, tabiat kanunlarma "Sunnetullah : Allah' ın &idi" adını verir ve dikkatinıi2ihep bu olaylara çeker:"ü stlerinde kanatlarını açıp kapayarak Uçan- kuşları görmüyorlarm ı ? Onları Rahman'dan başka kimse tutmuyor." 2, "Develere bakm ıyorlarmı nasıl yaratıldt? Göğe bakm ıyorlar mı nasıl yükseltildi? Dağlarabakm ıyorlar mı nasıl dikildi? Yere bakm ıyorlar mı nasıl yay ılıp döşendi?"'Kur'an, enfüsü ve afak ı yani iç tecrübeyi ve tabiat varl ıldarım bilgininiki temel kayna ğı saymıştır. Güne şi, ayı, gölgenin uzamasını,gecenin ve gündüzün de ğişmesini, insan renklerinin ve dillerinin' çe şitlenmesini,has ılı insan duyusuna çarpan bütün do ğa claylarım Allah' ın -varlığının ve kudretinin âyetleri (i şaretleri) görür. Müslümanlar ın görevi,bu âyetleri derince dü şünüp incelemek, bunlar ın yanından körü körünegeçmemektir: "Göklerde ve yerde nice ayetler vard ır ki onların yanından(hiç düşünmeden) yüz çevirerek geçerler." 4Niçin Kur'ân, insanın gözünü tabiat olaylar ına çeviriyor? ÇünküAllah' ın kanunları, her-ân bu olaylarda tecelli etmektedir. Bu kanunlar ıkeşfedenler; Allah' ın kudretini daha iyi anlay ıp O'na gere ğiyle saygıgösterecekieri gibi tabiata da hâkim olurlar, tabiatm büyük, hattayıkıcı güçlerini kendilerine boyun e ğdirir, hizmetlerinde kullan ırlar.Çünkü Allah, denizleri, da ğları, güne şi, ayı, hayvanlar ı, has ıh her şeyi,bütün doğayı insanın emrine vermi ş, meleki güçler insana boyun e ğ-miştir. Ancak insan ın aklım çalıştırması, tabiatm esrar ım bilmesilâz ım.dır ki tabiata hakim olabilsin. Zira tabiata hakim olmak bilgi i şidir.Bilgili olan, güçlü olur. İşte insanlığın yararına dönüşecek, fi'le ç ı-kacak müsbet ilim, imanla beraber olursa Kur'an dilinde hikmet adını alır.Kur'ân ın hikmet dediği müsbet ilim, ruhsuz, maneviyats ız bilgi değil,Yaratan ını görerek yarat ıklarım incelenıeğe iten ve inceledikçe insan ın1 Fussilet Suresi: 532 Mülk Suresi: 193 Ğgleiye Suresi: 17-204 Yusuf Suresi: 105


318 Bakara SuresiYaratana kar şı sevgi ve sayg ıs ını kamç ılayan bilgidir. Bu bilgi insan ımaddeye kullu ğa değil, maddenin yarat ıc ısı Allah'a sayg ıya; 'imans ızlığa de ğil, imana götürür. Bundan dolay ı Allah' ın Resulü: "Hikmetinbaşı Allah korkusudur"' buyurmuşlardır.İsıâm Peyğamber:, kesin olarak k ıskanmay ı yasaklamışken yalnızilimde ve hay ırda imrenme anlamında k ıskanmay ı hoş görmüştür:"Yaln ız iki ki şiye hased (gıpta) edilebilir : Bir adam ki Allah kendisinehikmet vermi ştir, o adam bu hikmet gereğince hareket ediyor ve bunu ba ş-kalarına da öğretiyor ve bir adam ki Allah kendisine mal vermi ştir, o dao malı Hak yolunda harcamaya koyulmu ştur."2İslâmda hikmetin yeri o kadar yücedir ki " İlim öğrenmek her ınüslümanafarzd ır. İlim öğrenen ki şiye her şey, hattâ denizdeki bal ıklarbile istiğfar eder."'İnsan, yer yüzünde Allah' ın halifesidir. O halde Allah' ın Bakt ınve 'Alim s ıfatlar ından yararlanmaya, bilgi ve hikmet sahibi olmayaçal ışmal ıdır. Kur'ân istiyor ki insan, bilgi sahibi olsun, tabiat ı incelesin,ondaki ince sanat ı görsün de Yaratan'a daha içten ba ğlans ın, O'nadaha gönülden kulluk etsin.Eğer müslümanlar, birtak ım kuru nazariyata dalmay ıp Kur'ân'myönelttiği doğrultuda gitmeğe devam etselerdi, hiç şüphesiz Avrupa'-nın bugünkü düzeyine, Avrupahlardan çok önce varabilirlerdi. Çünkübaşlangıçtaki inki şaf böyle idi. Maamafih, İslâmın ilk feyzinden ilhamalan müslümanlar, ilk be ş altı as ır, ilme büyük hizmetler etmi şler, bugünküAvrupa medeniyetinin temelini atm ışlard ır.daı i ‘) L! ..) ..k..; • _.4 ; j ..k.; j 4...g..;2-; • - A _:_i_.;:j I CA


Cüz): 3, Sure: 2 319P°-A j rJ Q...4 I•••> ot .9 • o . 5 ,Ç A-7--""1 „. 4.w(Y v T)O .P "' o O • O •••j —reL,..11ci° ft-f•‘- ‘. ft ft-İ .*;çe4L,' -U I (‘" vıiı4W c .)oC.)—•o O ı O > •C -SCG j t-J(Y v t )Ç4-° 9f‘„° .4_°L270- (Allah için) Yapt ığınız her harcamaya, yahut adadığın ı,z heradağı Allah bilir. Zalimlerin yard ımc ısı yoktur. 271- Sadakaları açıktanverirseniz ne güzel! E ğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin içindaha iyidir, ve sizin günahlaı ın ızdan bir kısm ını kapatır. Allah, yapt ıklarıntzı duyar. 272- (Ey Muhammed), onları yola getirmek sana düşmez.Allah dilediğini yola getirin. Verdiğiniz her hay ır (sadaka), kendiniz içindir.Yaln ız Allah' ın rızas ınt kazanmak maksadiyle verirseniz, verdi ğinizher hayır, size tastamam verilir ve hiç hakk ınız yenmez. 273- (Sadakalar ı-nızı) şu fakirlere (verin ki), Allah yolunda kapan ıp kalm ışlardır. Yeryüzündegezip dola şamazlar. Bilmeyen, utangaçltkParından dolayı onlarızengin sanır. Ordan simalarından (yüzlerinden) tanırsın. Yüzsüzlük edipinsanlardan istemezlr. Yaptığınız kay ıtları muhakkak ki Allah bilir.274- Mallarını gece gündüz gizli ve aç ık, Allah yolunda verenlerin mükâfat ıRableri yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.Tefsir:270 nci âyette yüce Allah, verilen sadakalar ı, yerine getirilen adaklarıbildiğini, zalimlerin bir yard ımc ılar ı olmad ığını, 271 nci âyette deaçıkça sadaka vermenin iyi olmakla beraber gizlice sadaka vermeninçok daha iyi olduğunu, Allah' ın, böyle sadaka veren kimselerin kötülükleriniörtece ğini, günahlar ın bağışlayaca ğmı, zira O'nun, kullarm ınyaptığı herşeyi bildiğini buyurmaktad ır.Bu âyet, sadakay ı hiç kimse bilmeden s ırf Allah r ızâs ı için gizliceyoksullara vermenin, aç ıkça vermekten daha iyi oldu ğunu gösterir.Çünkü bu şekilde sadaka, hem gösteri şten uzak kal ır, hem de yoksul,herkesin içinde utand ırılmaz, onuru k ırılmaz. Ancak ba şkalar ın ı da


320 Bakara Suresisadaka vermeye te şvik gibi toplum yarar ına bir amaç ta şıyorsa o zamanaç ıkça sadaka vermek daha efdal olur. Peygamber (s.a.v.)kendi gölgesinden ba şka hölgenin olmadığı kıyâmet gününde gölgesialt ına alaca ğı yedi ki şiden birinin de: "Sağ elinin verdiğinden sol elininhabeı i olmayacak derecede gizli sadaka veren adam" olduğunu bildirmi ş-lerdir.' Şu hadis de gizlice sadaka vermenin önemini belirtmektedir:"Allah Dünyay ı yaratınca Dünya sallanmağa başladı. Allah dağlarıyaratıp Dünyan ın üstüne koydu. Dünya istikrar buldu. Melekler da ğlarıngücüne hayret edip sordular :— Ya Rabbi, dediler, senin dağlardan daha güçlü bir yaratığınvar m ı ?Evet, demir, dedi.— Ya Rabbi, demirden daha güçlü bir yaratığın var m ı, dediler.Evet, ate ş, dedi.Ya Rabbi, ate şten daha güçlü bir yaratığın var m ı, dediler.-- Evet, su, dedi.Ya Rabbi, sudan daha güçlü bir yaratığın var m ı, dediler.Evet, rüzgâr, dedi.Ya Rabbi, senin rüzgârdan daha güçlü bir yaratığın var mı dediler.— Evet, sağ eliyle verdiği sadakayı sol elinden gizleyen Adem o ğlu(riizgârdan da güçlüdür) buyurdu:". 2nci âyette "Onları doğru yola iletmek sana düşmez. Allah dilediğinidoğru yola iletir. Sizin yapt ığınız iyilikler kendiniz içindir. Allahrızâs ı için verdiğiniz sadakalar size ödenir. Verdiğiniz her şeyi tastamanzAllah kat ında bulursunuz" buyurulmaktad ır.Sadaka ile ilgili bu âyetin ba şı ve sonu Allah' ın kulları araundahiç ayın ın yapmadan, mü'min, kâfir, müslüman, gayri müslim, iyi kötü,her yoksula yard ım etmek gerekti ğini anlat ıyor. Çünkü onlar ı doğruyola iletmek Allah'a ait bir şeydir. Herkes inanc ından dolayı Allah'akar şı sorumludur. Yard ım ederken insan ın inanc ını ara ştırmak, kendiinanç ve dü şüncesinde olmayan yoksula yard ım etmemek do ğru değildir.İbn. Abbâs' ın rivayeti ııe göre Peygamber (s.a.v.), önce yaln ız müslümanyoksullara sadaka verilmesini emredermi ş, bu âyet inince herkese1 Bubtiri, Edeb, 36; Zektıt, 16; Rilf4, 24; kludûd, 19; Tirmizî, Zühd, 53; Nes5'1,Ca.çlti', 22 Kit5bu't-tefsir, 96


Cüz': 3, Sure: 2 321sadaka verilmesini em ıetmi ştir:' Ebu liüreyre de Peygamber(s.a.v.)inşöyle buyurduğunu rivayet ediyor:"Bir adam : 'Ben bu gece sadaka vereceğim" dedi, sadakastny gececeleyingötürdü, bir fühi şenin avucuna koydu. Sabahleyin insanlar :— Sen fâhi şeye sadaka ve ı iyorsun, dediler.— Allah ım, fâhi şeye (sadaka) verdiğim için sana hamdolsun, bugece de sadaka vereceğim, dedi.Götürüp bir zenginin avucuna koydu (gece oldu ğu için verdiği şahsın kim olduğunu bilmiyordu). Sabahleyin insanlar :— Sen zengine sadaka veriyorsun, dediler.— Allah ım, zengine (sadaka) verdiğim için sana hamdolsun, bu geceyine sadaka vereceğim, dedi.Bu kez de sadakas ını götürüp bir hırstun avucuna koydu. Yine insanlar:— Sen geceleyin h ırsıza sadaka veriyorsun, demeğe başladılar.— Allahım, fâhi şeye de, zengine de, h ırsıza da verdiğim saddkadandolayı sana hamdolsun, dedi.Ona gizliden gelinip şöyle denildi :— Senin sadakan kabul edildi. Sadaka verdiğin kimselere gelince :belki fahi şe uslanır, fuhu ştan vazgeçer, zengin ibret alır da o da Allah'ınverdiğinden verir ve belki h ırsız da h ırsızlığından teybe eder." 2273 ncü ây et de sadaka verilmesi gereken gerçek yoksullar ı belirlemektedir.Sadakalar o yoksullara verilmelidir ki Allah yolunda ku şatılmışlardır.Bir tarafa gidip çal ışacak durumda de ğillerdir, hallerini dekimseye belli edemezler, utan ırlar, kimseden bir şey isteyemezler. Bilmeyen,onlar ı görünümlerinden zengin san ır. Oysa gerçekten yoksuldurlar.İşte öyle yoksullar ı bulup sadaka vermek gerekir. Peygamber(s.a.v.): "As ıl fakir, ortaltklarda dolaşıp dilenen, kendisine bir iki hurma,veya lokma veya bir ekmek parças ı verilen kimse de ğil, kendisine yetecekkadar rız ık bulamayan, hali bilinmediği için sadaka da verilmeyen, kimsedende bir şey isteyemeyen fakirdir:" 3 buyurmu ştur.İslâmda zaruret olmad ıkça dilenmek ho ş görülmez. Peygamber(s .a .v.): "Yan ında kendisine yetecek kadar geçimi bulunan kimse dilenir-1 İbn Kesir, I. 243 (Muhtasarmdan)2 Buhâri; Müslim, Zekât, 78; Nesâ'i, Zekât, 47, İbn Hanbel, II. 322, 3503 Müslim, Zekât, hâb: 34, hadis: 101, Nesal, Zekât, 76; Muvatta', ştfatu'n-Neblyy, 7;İbn Hanbel, I. 384, 446....


322 Bakara Süresise dilenmesi, k ıyamet gününde gelip yüzünü t ırmalar buyurmuştur. "YaResulallah, kendisine yetecek geçim nedir ?" diye sormu şlar, "Beş dirhemveya bunun kar şılığı altın" demi ştir.'"274 ncü ayet de Allah yolunda mallar ın ı gece gündüz, gizli ve aç ıkharcayanlarm, Allah kat ında büyük mükâfatlara ereceklerini korku veüzüntü görmeyeceklerini müjdeliyor..7.7 P P., ".■ P .9 .P o» 1 ..9jLjo tj L'!„ C5,.»P12:7,1. :11 12,o , P.... r ... %. ,0 , Z , L ı 2" •4 $C.` o ,..7.4j b. j/ r .).›. , ,...,. ■:3 •CW j›. ı , 1:,..)11 5 rj..,..„.''';:1;.),, ı•...)CG ğ •.,:A ., dW -',. ı '4,),_,.- 1", ,..A:c...c. ',ıl; u..".4.-_::;t:i ;..;:j .‘•)-..... ,C) 3:Ü41 jj-.>%:4,-J ( V \1° )) 1.4-JC>.- '" i ° 'A je:J1 ftc..X.,•4:4431- ' ...1,...(_3,1:9e-o. - : % P P -- o 9Ci..,:k5 *)) ( Y ") . ,,...i. I j 'Uç j_S -L..„,_,.., 3.,:»1 3 ,:, ı:;',.\:,,i ı 4. ,,_,,„,--' 3 3" -'0'" S'j11' "ir - "Z.5Call li'..,.Cil -_, C>,_3l::2.11 {1.14.-.p 9 1 .;.-.:„.TF4. .., i- -., - -'.3 ''• >:-: " - ' ‘. :CP ''. ->-S -_, * :- -..X....P 05 5 :r-I- r-e_..... ... ..) L.,- 4,.$7,2 . - J ...) J J .:AT:- ..ki ı " ı4Z:i ı:f.-....• '-'..'_ ',1 -1,' ı ı - • .. -_, c,. ı '''' -,cu ı "...4.!; ı....... 9 '‘4_1,_,,,, j.w ,:,.., f°,:,,,. ıi_; .z u ıi_ı_._..7 ,..... ., o , , .,-J.)t_i(TvA) &Li.„.3_,..... ,, . , , • ... ... • 5/ , O , f 5 ,..., o P,„,,,,. o .9.o P o,-.0.112..> "V i-4...Lâ:P ... ,.. -31 ,..9-A I Q- 4 J ..) -^->:-..' 4 • - .. 1 3I.,_; ..l.da.; 4.) 1 i L ej.....-:-.4 ,.. I .0. .)-1.2-.-i ö.j......-P i .5., - ._ ,,)3..5" u ._I i(YvN)P Or , , , 0 r 0)03 e oL•j-? j0. A„ tj CA j-;Z:fi°'275- Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarpmış olduğu kimsenin kalkt ığıgibi kalkarlar. Bu, onların : "Al ışveriş de faiz gibidir" demelerinden ötürüdür.Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram 'almıştır. Kime Rabbindenbir öğüt gelir de (c ö ğüte uyarak faizden) vazgeçerse geçmi şte olan kendisinindirve işi de Allah'a kalm ıştır (Allah onu affeder). Kim tekrar (faize)dönerse onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır. 276- Allah, faizimahveder, sadakaları artırır. Allah, (haramda ısrar eden) hiçbir günahkarkâfiri sevmez. 277- Onlar ki, inandılar, güzel işler yaptılar, namazı1 El:ıl"' Dav6d, Zekât, 34 Tirma, Zektıt, 22; iba Mâce, Zekât, 26; İbnI. 388, 441


Cüz': 3, Sure: 2 323kadılar, zekâtı verdiler ; işte onları,n mükeıfatlart, Rableri yanındadır.Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. 278- Ey inananlar, Allah'tankorkun, eğer inanıyorsanız faizden (henüz almmarp) geri kalank ısm ı bırakın (almayın). 279- Eğer böyle yapmazsan ız o takdirde Allahve Resulilyle sava şa girdiğinizi bilin. Teybe ederseniz, ana sermayenizsitindir. Ne haks ızl ık edersiniz, ne de haks ızlığa uğratılırsınız. 280- Eğer(borçlu) darlık içinde ise, bir kolayl ık' a çık ıncaya kadar beklemek (lâzımdır). (Verdi ğiniz borcu, eli darda olan bc.rçluya) sadaka olarak bağışlamanızise sizin için daha iyidir, eğer bilirseniz. 281- şu günden sakınınki o gün (hepiniz) Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra herkese, kazand ığı ,tastamam verilecek ve onlara hiç haks ızl ık edilmeyecektir.Tefsir•275-280 nei ayetlerde riba yasaklamyor ve ribâdan vazgeçmeyer ı-lerin, Allah ve Resulii, ile sava şa girmi ş olacaklar ı belirtiliyor.Ribâ, bagatte artmak demektir. ".ülâyetinde ` 6,:..)" büyüdü, yükseldi anlammad ır. -ayetinde de " sayıca daha çok demektir. Seriatte ribâ: Bir mucavaza(kar şılıklı deği ştirme) akdinde ivazs ız (kar şılıksız) kalan herhangibir fazlad ır ki, bugün faiz denen ziyadenin ad ıdır. Mucavaza akdininesas ı; mal ile mal ı, terazi veya ölçü ile de ğiştirmek demek olan bey`(sat ış)d ır. Sat ış, hazan kazanç anlam ına gelir. Fakat kazanç, ancakiki akdin ürünü olduğundan ivazs ız olamaz. On kuru şa alınan bir şey,on bir kuru şa satıldığı zaman bir kuru ş kâr edilir. Bu kâr, al ış-veri şinkarşdaştırdmas ından has ıl olur. Halbuki ribâ, yaln ız bir akdin ürünüdür.Bir akidde cins ve miktar ı ayn ı olan iki mal, birbiriyle de ği ştirildiğizaman bir tarafın alaca ğı karşılıks ız fazlal ık ribadır.Ribâ iki kısma ayr ılır: 1) Nesre ribas ı, 2) Fac,11 ribas ı .1) Nesi'e ribas ı : Nesre bir şeyi bir süreye ertelemek, veresiye vermekdemektir. Bir mal ı, kendi cinsinden bir mal ile, bedelini bir süresonra almak üzre de ğiştirmekten do ğan fazlahk, nesi'e ribas ıdır. Meselakışın birine bir ölçek buğday verip yaz ın onun yerine iki ölçek buğdayalmak gibi. Buradaki fazlalık, bedelin veresiye olmas ından doğmuştur.Bu fazlalıği veren kimse, tamamen kar şılıksız vermi ştir. Bunun kar şılığıyoktur.


324 Bakara Suresi2) Fadl ribas ı: Aynı cins ve miktardaki mallar ın pe şin olarak birbiriyledeğiştirilmesinden alman fazlal ıktır. Bir ölçek buğdayı pe şinolarak birbuçuk ölçek bu ğday ile de ğiştirmek; on gram altunu pe şinolarak on bir gram altunla de ğiştirmek; bir batman bal ı iki batmanballa değiştirmek gibi.Ayet nazil olduğu zaman Araplar aras ında nesre ribas ı yaygınd ı,başkasm ı bilmezlerdi. Birine bir süre için borç verirler, süre dolunca:"Borcunu öde veya art ır" derlerdi. Borçlu, borcunu ödeyemezse art ı-rırlard ı. Bu artış sayıda oldu ğu gibi nitelikte de olurdu. Mesela verilenbir deve, zaman ında ödenmezse iki deveye ç ıkarıl ırdı. Yahut bir ya şındakideve, zaman ında ödenmezse süre art ırılınca yerine iki ya şında birdeve alınırdı.'Ayrıca belli bir va'de ile borç verirler, her ay bir miktar fazlal ıkald ıktan sonra süre sonunda esas borcun kendisini tahsil ederlerdi. Şayetborçlu, süresi içinde borcunu ödeyemezse süreyi uzat ır, faizi de artırırlard ı. Böylece va'de yenilendikçe borcun miktar ı artar, faiz yüzdeyüzü geçer, ana paran ın birkaç mislini bulurdu. Ana paraya re'sü'lmal,fazlas ına da ribâ derlerdi. Faizin kat kat büyümesinden ötürühazan borçlu, bütün malını kaybetme durumuna dü şerdi.' İşte°Z...ıi:Pl:İ .4 11(.412 âyetiyle evvel emirde bu insaf-"Ey inananlar, ribâyt kat kat yemeyin"sız uygulama yasaklanra ıştır. 3Va'de yenilendikçe eklenen ribâ, yaln ız kapital üzerinden hesaplandığıgibi hazan biriken faizler de hesaba kat ılarak fazlal ık yekünüzerinden tahakkuk ettirilirdi. Bu i şlem, bugün basit ve bile şik faizdediğimiz sistemden ba şka bir şey de ğildir. 4NesVe ribası denen faizle borç verme, Allah' ın kitab ı, Resülün sünnetive müslümanlarm icmaiyle kesin olarak haramd ır. Bundan vazgeçmeyenler,279 ucu ayetin aç ıkladığı veçhile bizzat Allah ve resulüylesava şa girmi ş olurlar ki böylelerinin sonucu husrandan ba şka bir şeyolamaz.Ribayı yasaklayan âyetleri yukar ıda gördük. Şimdi ribâ hakkındagelen birkaç hadis üzerinde dural ım:1 el-Fıkh Calâ'l-mdtthibil-arbaca, II, 2462 AM İmran Suresi: 1303 Mai, Mefiltibu'l- ğayb, II, 529; Tefslru Ayki'l-atıklim, I, 1614 Hak Dini Kur'ân I, 952-53


Cüz': 3, Sure: 2 325Ubâde ibn es-Sâmit yoluyla gelen bir hadiste alt ı şeyin birbiriyledeğiştiril ınesinde bir tarafın alacağı fazlah ğın haram oldu ğu belirtilmiştir:",t -$ ."A-"ti .3 4 ;km=4.-;2°J f",;i-Li' ri L.:-/ff-iJI.JJ—La ae„ , •, • „• :o" r;-,19 1t : .1; 10..c1-.5 : Altun altunla, gümü ş gümüşle,buğday buğday ile, arpa arpa ile, hurma hurma ile, tuz tuz ile birbirine tamdenk, eşit ve pe şin olarak satılır. Bu sınıflar birbirinden farkli olursa alışveriş peşin olduğu takdirde dilediğiniz gibi satın."' Aynı meâlde bir hadis,Ebu Said el-Hudri'den ve Ebu Hüreyre'den de rivayet edilmektedir:"Hurma hurma ile, buğday buğday ile, arpa arpa ile, tuz tuz ile misli mislineve pe şin olarak değiştirilebilir. Bundan fazla veren veya isteyen ribayapm ış olur. Ancak cinsler değişik olursa fazlalık rib ıl olınaz."2Muhtelif hadislerin ifadesine göre bu say ılan mallar ın kalitelerideğişik de olsa yine aynı cinsten şeylerin birbiriyle de ğiştirilmesindealmacak fazlalık ribâ'dır. Ebu Hiireyre'nin rivayetine göre Hz. Peyğamber'in,Hayber'e vali tayin etti ği bir adam, Hz. Peyğamber'e Cenibhurmas ı getirmi şti. Hz. Peyğamber, Hayber hurmalarm ın hepsinin böylegüzel mi olduğunu sordu. Adam: "Hayır, ya Resulâllah, dedi, biziki ölçek hurma verip bu hurmadan bir ölçek al ıyoruz" dedi. Hz. Peyğamber:"Böyle yapma, dedi, kendi hurman ı para ile sat, sonra o paraile Cenib hurması al."' Bir başka rivayete göre de iki ölçek dü şük kalitelihurma verip bir ölçek Berniy hurmas ı alan ve bunu Hz. Peyğamber'ehediye getiren Bilâl'e Hz. Peygamber. "Bu, aynen ribâd ır, bunu yapma,eğer iyi hurma almak istiyorsan, kendi hurman ı sat, o para ile iyihurma satın al" dedi.Buna benzer birkaç hadis, ayn ı cinsten iki mal aras ında kalite farkıda olsa bunların birbiriyle de ğiştirilmesinde fazlal ığın ribâ olduğunusöylüyor. Fakat Abdullah ibn Abbas, pe şin olunca ayn ı cinsten iki malınmübadelesinde fazlalığın riba olmayacağı kanaatindedir. Ona göreribâ, ancak veresiye de ğiştirmelerde olur. Ebu Sâlih şöyle diyor: "Ebu1 Müslim, MüstılFrıt, btıb: 15; Tirmifi, Buyü`, 232 Müslim, Mü'sliVit, bilb: 153 Müslim, MiisalAt, b51): 17


326 Bakara SüresiSaid el-Hudri'nin, Dinar dinarla, dirhem dirhemle ancak misli mislinede ği ştirilebilir. Fazla alan veya veren ribâ yapar, dedi ğini işittim. Kendisine,İbni Abbas' ın, aksi kanaatte olduğunu söyledim. Bana dedi ki:(İbni Abbas' ı gördüm, bu söyledi ğini Allah' ın Resuliinden mi işittin,yoksa Allah' ın kitab ında mı gördün)? dedim (Allah' ın Resulürdtni şitmedim, Allah' ın kitab ında da görmedim. Ancak bana Vsâtue ibnZeyd, Peygamber (s.a.v.) in "Ribâ ancak nesrededir (va'de ile verilenşeylerdedir)" buyurduğunu söyledi, dedi. " 2 Darinarnin rivayetine görede "Usame ibn Zeyd, İbn Abbas'a, Hz. Pey ğamber'in: "Ribâ, ancakborçtadır" dediğini, anlatmıştır. 2İşte rsâme'nin nakletti ği bu hadise dayanan Abdullah ibn Abbas,ayn ı cinsten iki şeyin pe şin de ğiştirilmesinde al ınacak fazlamn ribaolmayaca ğı görü şünü benimsemi ştir. Gerçi onun sonradan bu fikrindenvazgeçti ği de rivayet edilir ama bu zay ıf bir ihtimaldir. İbni Abbas' ındelili şudur: ' A : Allah bey'i helâl 'aldı" cümlesi,para olan dirhemi dirhem kar şılığında satmay ı da içine alır. Çünkü buda bir sat ıştır. « : Ribay ı haram kıldı" sözü, bu satışı ya-saklamaz-. Çünkü ribâ, ziyadeden ibarettir. Her ziyade haram de ğildir."Allah ribay ı haram k ıldı" sözü, araplar aras ında uygulanan nesreribas ını yani faizle ödünç para vermeyi haram k ılmaktadır. Demek kifaçll ribas ı helâldir. Hadisin bu ribay ı yasakladığı söylenemez. Çünküo zaman Kur'ân' ın, haber-i vâhidle tahsis edilmi ş olmas ı gerekir ki bucaiz de ğildir.'Bir şeyi kendi cinsiyle de ği ştirmek, yayg ın bir işlem değildir. An-, cak birinde ötekine göre kalite fark ı veya daha fazla yarar bulundu ğutakdirde de ğiştirme i şlemi yap ılır ki o zaman da İbni Abbas' ın daha isabetlibir görüş benimsediği anlaşıhr. Kur'ân' ın gayesi, faizle borç vermenin,tefeciliğin önüne geçmektir. Kalite fark ından dolay ı ayn ı cinstenşeylerin de ğiştirilmesinde fazlal ık olmas ı tabiidir. Mesela on gram külçealtunla on gram i şlenmiş yiizük ayn ı cins ve miktardad ır ama bunlar ınde ğerleri ayn ı de ğildir. I şlenmiş yüzükte kuyumeurıun eme ği vard ır.Buna, ra ğmen bu alışveri şe hile karışma ihtimali bulunduğundandört mezhep de ayn ı cins şeylerin de ğiştirilmesinde fazlal ık!, haram olanribâ saym ıştır. Baz ı kimseler, bir cins bu ğdayın, daha dü şük kalitedekibuğdayın iki üç misline denk oldu ğunu söyleyip kar şıdakini aldatabi-1 Müslim, Müsâküt, 182 Dkimi, Büyü' 423 Râzi, Mef8t111, II, 530


Cuz': 3, Sure: 2 327lirler. Kalite fark ı olmakla beraber, birinin, ötekinin ne kadarma denkolduğunu herkesin ve her zaman kestirmesi mümkün olamaz. Bundan dolayıinsanlar aldat ılabilirler. Bu tür aldanmalar ın önüne geçmek için ayıucins ve miktardaki şeylerin birbiriyle de ğiştirilmesinde fazlal ık haramsayılmıştır. Bu de ğiştirme pe şin de olsa, veresiye de olsa durum ayn ıdır.On gram altunun, on iki gram altunla pe şin veya veresiye de ğiştirilmesiharam kabul edilmi ştir. De ğiştirilecek şeylerden birinin i şlenmiş, diğerininişlenmemiş olması da meseleyi de ğiştirmez. Yüz gram i şlenmiş,nakışlı bir yüzüğün, yüz on gram i şlenmemiş altun ile pe şin veya veresiyesat ılmas ı faiz sayılmaktad ır. Bunlar de ği ştirildiği takdirde para olanaltun ile, sat ın alınacak altun ayn ı miktrada ve ayn ı mecliste alınıpverilecektir ki be:1M olsun.Fakat cinsler de ği şik_ olursa iki şeyi pe şin olmak kaydiyle fazlaile değiştirmek helâldir, biri veresiye olursa haram olur. Bir kile bu ğdaykar şılığında pe şin olarak iki kile arpa al ınabilir. Ama bir kile buğdayverip bir ay veya bir y ıl sonra iki kile arpa almak haram olmaktad ır.Abdurrahman ibn Ebî Bekre'nin, babas ından anlatt ığına göre Hz.Peyğamber (s.a.v.), kendilerine, gümü şü altunla, altunu gümü şle dilediklerigibi satın alabileceklerini, ancak bu ali şveri şine pe şin olmasıgerektiğini söylemi ştir.' Beri ibn ifadesine göre medine'de veresiyeolarak altun kar şılığı para sat ılır, hac mevsimi girince veresiyeverilen paran ın kar şılığı olan altun aluurnu ş . Allah'ın Resulü Medine'yegeldiklerinde: "Bu al ışveri ş pe şin olursa bir sak ınca yoktur, veresiyeolursa ribad ır" demi ş . 2Hz. Ömer de altunun para ile ancak pe şin olarak de ğiştirilece ğinekani'dir. Malik ibn Evs, Hz. Omer'iu huzurunda paras ını bozdurmakistemi ş . Orada bulunanlardan Talha ibn Ubeydullah: " Şimdi altununuver, param sonra gel al" demi ş. Hz. Ömer: "Hay ır ya şimdi paras ınıver, veya altunu iade et. Çünkü Pey ğamber (s.a.v.), paran ın altunla,buğdayın buğday ile, arpan ın arpa ile, hurman ın hurma ile ancak pe şindeğiştirilebilece ğini, veresiye olursa ribâ olaca ğım söyledi" demi ştir. 3ığı rivayete göre Hz. Peygamber, pe şinDirimi'nin ibn Omer'den aldalişveri şte dirhem yerine dinar, dinar yerine dirhem al ınmasına müsaadeetmi ş ,4 Buharrnin rivayetine göre de altunu veresiye olarak paraile sat ınaktan men etmi ştir.'1 Müslim, Müstılsüt, bâb: 172 Müslim, Müs4üt,.bâb: 163 Müslim, Müsalgit, hâb: 15; Tirmikl, Büyü', 244 Dtirimi, Büyü', 435 Bubâri, Buyü` 80; Müslim, Mils4rit, hadis: 87 Nesâi, Büyü( 49;...


328 Bakara SuresiAcaba ribâ, yaln ız hadiste say ılan alt ı şeyin değiştirilmesinde miolur, yoksa di ğer mallara da Şamil midir? Kıyas ı kabul etmeyenlere günribâ yalnız hadiste belirtilen alt ı cinse mahsustur, di ğer mallarda ribaolmaz. Öteki mezheplere göre ribâ, hadiste say ılanlara kıyas edilebilecekbütün mallarda cereyan eder. Ribân ın yasaklanmas ına sebeklanMetin bulunduğu her şeyde ribâ olabilir. Ancak ribâ'n ın tahrim illetiüzerinde mezheplerin görü şleri de ğişiktir:Hanefilere göre ribâ'n ın tahrim illeti: dirhem ve dinarlarda vezn(tart ı), diğer şeylerde keyl (ölçü) ve cins birliğidir. Ölçü ile sat ılan herşey buğday ve arpaya, tart ı ile satılan her şey altın ve gümüşe kıyasedilir Bunlar ın ayni cins ve miktarda olanlar ı, birbiriyle fazlas ına de ğiştirilemez.Ölçü ve tart ı ile satılmayan, 'say ı veya metre ile sat ılan şeylerderibâ cereyan etmez.şaffilere göre ribâ'nm tahrim illeti: dört şeyde gıdahk ve cins birliği,altun ve gümü şte paral ık vasfıd ır. şafiller, yiyecek veya paral ıkvasfı bulunan şeyleri, hadiste zikredilen alt ı maddeye k ıyas edip bunlararasında ribay ı haram saymışlardır.Malikilere göre illet: g ıda veya gıdayı iyile ştiren, şey olmakt ır.Buğday gıda, tuz ise g ıdayı iyile ştiren şeydir. Abdul-Melik ibn Mâcişun'agöre de illet faydad ır. Kendisinden yararlanılan her şeyde ribâişlemi cereyan eder.Günümüzdeki dalgal ı para sistemlerinde ribân ın durumu:Hadiste beyan edildiği üzre cins ve miktar ı aynı olan şeylerideğiştirmede fazlal ık ribâdır. Altun, gümü ş ve hadiste gösterilenöteki maddeler, de ğerini koruyan şeylerdir. Faraza on y ıl önce bir• gram altun ne kadar iş görürse bugün de o kadar i ş görür. Gerçi ozaman altunun gram ı düşük idi ama kar şılığı olan para kıymetli idi.On yıl önce fiyat ı 15 lira olan,bir gram altunun al ış gücü ne ise bugünfiyatı 2000 lira olan bir gram altunun al ış gücü de odur. Bundan dolay ıaltun veya gümü ş, yahut bunlardan yap ılmış para borç vermi ş olan kimse,bir süre sonra yine ancak verdi ğinin mislini alabilir. Bundan fazlasınıalması haramd ır.Fakat bugün uygulanan dalgal ı para sistemleri, y ıldan yıla, hattâaydan aya de ğer kaybma uğramaktad ır. Bir yıl önceki yüz lira ile, biryıl sonraki yüz liran ın alış gücü ayn ı değildir. Bu paralar, mutlaka satınalma gücünden % 5,—% 50,60 oran ında değer kaybma uğramaktad ır.Binaenaleyh, bu paralar ı borç verenin, verdi ği borcun, borç verdi ğiandaki değerini karşılayacak oranda bir fazlal ık alması haram olmasa


Cüz': 3, Sure: 2 329gerektir. Çünkü bunlar altun ve gümü ş olmadığı için hadiste zikredilenalt ı şeyin hükmüne girip girmedikleri hususunda ne de olsa bir şüphevardır. Ödünç veren, böyle bir fazlal ık almazsa zarara u ğramış olur.Faraza bir yıl önce bin lira borç veren adam, bir y ıl sonra yinebin lira alırsa-paran ın yılda yüzde on veya daha fazla de ğer kaybınauğradığın ı düşünürsek en az 100 lira zarar etmi ş olur. Çünkübin lira, bir y ıl 'sonra 900 lira de ğerine düşmüştür. O haldebu adamı ziyana sokmamak için paran ın yılda uğradığı değer kaybınıvermek laz ımdır. Bu bir fazlal ık de ğil, adamın kendi paras ıdır.İslam kimsenin zarara u ğramas ını istemez. Evet altun ve gümü ş ,yahut hadiste say ılan maddelerin ödünç verilmesinde fazlal ık haramdır,faizdir. Fakat de ğer kayb ına uğrayan paralar ın ödünç verilmesindeparan ın değer kayb ı kadar bir fazlal ık, haram faiz hükmünegirmez, yahut borcun, altun veya gümü ş ğibi değerini koruyan maddelerüzerinden verilip al ınmas ı uygun olur. Mesela borç olarak altunverilir ve al ınan altun aynen ödenir. Böylece borç veren dezarardan korunmu ş olur.Faizi yasaklayan ayet geldi ği zaman Araplar aras ında uygulanan,yüzde yüzü geçen fil:Palaz ı da göz önünde tutarsak Kur'ân' ıngayesi daha iyi anla şılır. Kur'ân, bu tür ribâlardan tahsil edilmemi şolanlarm art ık bırak ılmas ın ı emretmi ştir.Fertlere, özellikle fakir kimselere verilen borçlardan bu de ğerkayb ını dahi almak doğru de ğildir. Çünkü Kur'an, müteakip ayette elidarda olanın borcunun ertelenmesini veya tamamen tasadduk edilmesiniemretmektedir. Fakat tamamen zenginlerin kar gayesiyle kurduklarıbankalara yat ırılan paran ın, değer kayb ını almak haram olmasagerektir Çünkü o şirketler muhtaç de ğildir ki onlara borç verilsin. Onlarda zaten bu paray ı borç olarak almıyorlar. Onlar ın gayesi, mevduat ıtoplayıp yatırım yapmak, yüksek oranlarda karlar sa ğlamaktır. 0 haldeonların kazanmas ına katk ısı olanlar da. hiç de ğilse paralar ının değerkaybını almalıdırlar. Kur'ân' ın gayesi, oturdu ğu yerde fakirlere borçverip yüksek faizler almak suretiyle onlar ın sırtından zengin olmayıönlemektir. Fukaranm cebinden, bedelsiz ç ıkan bu paralar, onun gözyaşıdır. Alanı iflah etmez. Has ılı fertlere verilen borçtan faiz almakharamd ır.Takside satış : İkinci husus da taksitle sat ış meselesidir. Bununda faiz olup olmadığı çok sorulur. Pe şin olarak yüz liraya sat ılacakbir mal, veresiye yüz on liraya sat ılabilir. Bu fazlal ık haram de ğildir.


330 Bakara Suresiİmam Fahr-i Râzi'llin tefsirinde aynen şu cümle mevcuttur: " Şimdion lira değerinde olan bir kuma ş], bir ay va'de ile on bir liraya satmakcaizdir."iSat ıştaki pe şin veresiye farkına gelince e ğer al ınan verilen iki bedelaynı cinsten de ğil iseler, bunlar bir akidde birbirleriyle kar şılaştırdd ıkları,birbirleriyle ölçüldükleri zaman aralar ında fazlal ık fark ına imkânyoktur. Fazlalik bunlar ı bir, akidde de ğiştirmede de ğil, akdin -dışındakalan üçüncü bir ölçü ile sabit olur. Bundan dolay ı yalnız bir sat ış akdi,hiçbir zaman kazanç ifade etmez. Sat ışta kazanç, bir şey üzerine birkaçakdin yap ılmas ı sonucudur. Tüccar, böyle çe şitli akitlerle uğraşan kimsedir.Meselâ 50 lira, şu anda ve şu akidde bir kilo buğdaya tam karşılıkolabildiği gibi ba şka bir gün ve ba şka bir akidde on kilo veya yarımkilo buğdaya da kar şılık olabilir. Ve lira ile buğday aras ında cinslerininve yararlar ı= farkhl ığından dolay ı iki taraf her zaman için hakiki_ bir mübadele yapabilir. Hiçbiri bir kayba u ğramaz. Bu akid, taraflardanbirine bir kâr temin ederse o kâr yaln ız bu akidden de ğil, bununladaha önce yap ılmış olan bir akdin kar şılaştırdmas ından meydana gelmi ş-tir. On kilo unu 500 liraya satan adam, belki bunu 250 liraya alm ıştır. Bunun tersine on kiloyu 200 liraya satan da bunu 400 liraya alm ış olabilir.I şte kâr, iki akdin kar şılaşt ırdmasmdan anla şılır. Ticari i şlemlerde kârve zarar hep böyledir. Bu akidlerin yal= kendileri dü şünüldüğü zamanne kâr ne de zarar olmaz. Binaenaleyh bir şeyi pe şin ayrı, veresiye ayr ıbir fiyatla satmak faiz değildir. Faiz, cins ve miktarlar ı ayn ı olan şeylerideğiştirmede olur. Un veya kuma ş ile parayı değiştirmek, ne suretleolursa olsun bir sat ıştır. Ama un unla gerek pe şin ve gerek veresiye değiştirildiğinde fazlal ık ribâd ır. Taksitle sat ışlardaki fazlalığı ribâ kabuletmek do ğru de ğildir.275 nci âyetten anla şılıyor ki Câhiliyye ça ğın ın, tefecilikle ba şkasının sırt ından geçinmeyi Met edinen insanlar ı, faizle borç vermeyibir ticaret i şlemi saymakta idiler. Ayet, ribâ ve ah ş-verişin ayrı şeylerolduğuna dikkati çekmektedir. Çünkü ah şveri şteki kazanç bir çabanm,vakit ve mal harcaman ın ürünüdür. Halbuki oturdu ğu yerde paray ıfaize vermekte bir çaba yoktur. Bir taraf oturdu ğu yerde hiç emek sarfetmedenpara kazan ır, öteki ziyan eder. Bu, insanlar aras ında sevgiyerine dü şmanlık, huzur yerine anar şi meydana getirir.Bugün de faiz sistemi çok yayg ın bir hal almıştır. Öyle ki faizsizekonomi olmayacağı kanaati hakim olmaya ba şlamıştır. Hz. Peygamberbu duruma: '"İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki herkes ribâ yiyecekler,1 Meftıtibu'l- ğayb, II, 534


Cüz': 3, Sure: 2 331yemiyene de faizin tozu bula şacakttr"' hadisiyle işaret buyurmu ştur.Buharide de ayn ı meâlde bir hadis Ebû Hüreyre'den rivayet edilir:"Insanlara öyle bir zaman gelecek ki ki şi aldığı malın helâlden mi, haramdanmı geldiğine aldırmayacaktır."2Faizciler, faizin mal ı art ıracağını san ırlar. Oysa Allah böyle insanlarıiflah etmez. Faizle artan mal ın bereketini kald ırır: Yüce AllahRum Suresinin 39. âyetinde:„ — .Jli Ai l (j pJ j_ fA NA. `1 • 51% ..0 j j .! J.> jAInsanların malları içinde artması için verdiğiniz faiz (mal ı),da artmaz. Ama Allah' ın rızas ını isteyerek verdiğinizlarmı ve mallar ını) kat kat artıranlar on(u veren)lerdir." Hz,(s.a.v.) de: "Ribâ çok da olsa sonu azalmaya rılahkümdur"Allah kat ın-Işte (sevap-Peygamberdemiştir. 3Yukarıya yazd ığımız Rum Serisinin. 39. ayeti Mekke'de inmi ştir.Bu âyetle henüz Mekke devrinde dahi islam ın ribâ hakk ındaki görüşübelirlenmi ş, riba kötülenmi ş, sadaka övülmüştür. Ribâ hakkında atılanilk adım budur. İkinci a şamada, Mi İmran Suresinin 130 11 CU üyetiylekat kat faiz yenmesi yasaklanm ıştır. Ve nihayet Veda Hace ı S ıralarındaindiği rivayet edilen. 4 tefsirini yapmakta olduğumuz âyetlerlefaiz tamamen haram k ılınmıştır. İleri toplumlarda faiz i şlemi cereyanetmez. Demek ki Hz. Muhammed Aleyhisselân ı'm 23 senelik peyğamberlikhayatının sonlarında islam toplumu bu tekâmül seviyesine geldiğindenfaiz tamamen yasaklanm ış ve Hz. Peygamber Veda hutbesinde:"...Câhiliyye faizi yasakt ır. Ayağımın altına aldığım ilk ribâ kendifcıizimiz, Abdulmuttalip o ğlu Abbas' ın faizidir. Onun bütün faizi kald ırtlmıştır.."6 sözleriyle faizin tamamen yasakland ığını duyurmuştur.İslamdan önceki ilahi dinlerde de faiz haram k ıhnmıştı. BugünküTevrat' ın, Çıkış Kitab ın ın 22 nci bab 25 nei âyetinde faiz yasaklanmaktadır.Buna ra ğmen İsrail oğullaiı bu yasa ğı çiğneyip faize dadanmışlar,dünyaya da faizcili ği yaymışlard ır. Bu yüzden Kur'ân onlar ı faizciliklenitelemektedir: "Menedildikleri halde faiz almalarından ve haks ızyere insanların mallarını yemelerinden ötürü..." 61 !bn Mâee, Tieârât 58; Nesâ'i, Buyâc 22 Bûhârî, Buyü, bâb kavlillâh yâ eyyuhâlleMne âmenü lâ te'kuhfr-ribâ3 tim Hanbel, I, 395, 434•4 Hz. ömer'den rivayet edildi ğine göre son nazil olan ayet, ribâ âyetidir. İbn Mke, Tieârât,585 Müslim, klace, hadis: 147; Ebâ Dâvtid, Buyâ` 5; ibn .Mâce MenLik 76;...6 Nisa Suresi: 161


332 Bakara SurestDaha sonra bu i şlem, Araplar aras ında yay ıldığı gibi günümüzdede bu illet bütün toplumlar ı sarmıştır. Bütün insanlığı, aynı inanç sistemiiçinde birle ştirip karde ş yapma gayesi güden Islam, bu i şlemitamamen yasaklamakla insanlar ı birbirine dü şman edecek, toplumdahuzursuzluklara sebebolacak bir kötülü ğü ortadan kald ırmak istemi ştir.* C.)I • "tA4 41 1 >,.g..31 jjk,4 1£11 tf-f. 1 t!.»fi •3-4 L:"Ey inananlar, Allah'tan korkun, eğer inanıyorsanız faizden (henüzalınmayı ) geri kalan kısm ı b ırakın (almayın)." âyetiyle de eskiden verilmiş olan borçlar ın kalan faizleri tamamen kald ırılmıştır. Ancak esasborç, sahibine ödenecektir.Bu ayetin ini ş sebebi hakkmda birkaç rivayet varsa da hepsi aynınoktada toplan ır: Abdul-Muttalib o ğlu Abbas ile Mugire o ğullarındanbiri arkada ş idiler. Bunlar Cahiliyye devrinde Sakiflilere faizle borçvermişlerdi. Islam geldi ğinde bunların büyük miktarda faiz alacaklarıvard ı. Yüce Allah " Faizden geri kalanı, bırakın" âyetini indirmeklebu faiz alacaklar ı kaldırıldı. Bir başka rivayete göre de Sakîfliibn Umeyr oğulları, Muğire oğullarmdan faiz ahrlard ı. İslamgeldiğinde Amr o ğullarmın, Muğire o ğulları üzerinde çok miktardafaiz alacaklar ı vard ı. Bunlar, fethinden sonra Mekke'ye vali olan Attâbibn Esid'e gelip Mu ğire o ğulları üzerindeki faiz alacaklar ını tahsiletmesini istediler. Attâb da durumu Allah' ın Resulüne yazd ı. 278 nciayet bu münasebetle ind=. Bundan böyle ancak ana paralar ını alabilecekleri,faizi b ırakmadıkları takdirde Allah ve Resulüyle sava şa gireceklerinibilmeleri duyuruldu.'Insanları faizden sakmd ıran çok hadis vard ır. Hz. Peyğamber(s.a.v.) faiz yiyene, yedirene, bunu yazana ve şahidlerine lânet etmi ş-tir? Semure ibn Cundeb'in rivayet etti ği bir hadiste de Peyğamber(s.a.v.) şöyle buyurmu ştur: "Bu gece r ıy'yamda iki adam gördüm, banageldiler, beni Arz- ı Mukaddes' götürdüler. Yürüdük, kandan bir nehrinkenarına geldik. Nehrin içinde bir adam duruyordu, ortasında da önündetaş bulunan bir adam bulunuyordu. Nehrin içindeki adam çıkmak için kenarageldi, çıkmak isteyince elinde ta ş bulunan adam taşla ağz ına vurup onueski yerine döndürdü. Her çıkmak isteyince o adam ta şla vurup eski yerine1 Taberl, III. 106-1072 Bubârl, Buyfi c bâb Mûkil er-Ribâ; Müslim, Milsükrit, hah: 19; Tirmizf, Buyilc 2


Cüz) : 3, Sure: 2 333döndürüyardu. Bu kimdir? dedim 0 nehirde gördüğün adam, ribâ yiyendirdedi."'Faizin yasaklaninas ındaki hikmeti müfessirler şöyle aç ıklıyorlar:1- Faiz, insan ın malını karşılıksız almakt ır. Mal can ın yongas ıdır,Hadisi şerifte belirtildiği üzre insan ın mal ı da can ı gibi dokunulmazd ır.O halde insanın malını kar şılıksız almak haramd ır. Söyle denilebilir:Eğer kapital, sahibinin elinde uzun süre kalsayd ı, adamın onunla ticaretyap ıp kazanç sa ğlamas ı mümkündü. Bu paray ı uzun müddet bo ı ç-lunun eline verince borçlu bunu çal ıştırıp kaz anç sağlayabilir. O haldeborçlu neden para sahibine sa ğladığı yarara kar şılık bir fazlal ık vermesin?Bu dü şünce do ğru de ğildir. Borçlunun o para ile ticaret yap ıpkazanç sağlamas ı kesin değil, itibari bir şeydir. Kazanç sa ğlayabilirde sağlayamaz da. Böyle şüpheli bir şeye kar şılık kesin olan bir şeyivermek borçluya zarar açar.2- Faiz, insanları, oturduklar ı yerde zahmetsiz para kazanma ğaal ıştım, çalışıp çabalamadan alakor. Çünkü birkaç kuru şu olan, faizleparas ını artırma imkan ını bulunsa geçimini temin için bu kolay yol ııseçer, zahmetli olan ticaret, sanat külfetine katlanmaz. Bu da üretim,çalışma kabiliyeti olan birçok kimseleri atalete sevk eder. Sermayesahipleri, paralarma çabalar ını da katarak çal ışırlarsa topluma dahayararl ı olurlar. Dünyan ın yarar ı, ticaret ve sanatla u ğraşmaktad ır.Dünya bununla imar edilir. Ticaret kurumlar ı açmak, atölyeler, fabrikalarkurmak suretiyle birçok kimseye i ş imkanı sağlanır, beldelermamur olur.3- Faiz, insanlar ı birbirlerine kar şılıks ız yard ım etmekten alakor.Artık kimse kimseye Allah r ızas ı için güzel borç vermez olur. Borçlular,faizle ald ıkları borcun gittikçe büyüdü ğünü, korkunç miktarlaravardığını görünce borcu verenlere dü şmanl ık besierler, fırsat bulunsane borcu, ne de faizini vermek istemezler. Bu durum, toplum ahlaki=bozulmas ına yol açar.4- Faiz, zenginlere fakirlerden daha çok kazanma imkan ı sa ğlar.Çünkü genellikle borç veren zengin, borç alan fakirdir. Faiz, zenginin,zaten zay ıf, mii şkil durumda bulunan fakirden kar şılıks ız para almas ı,onun s ırt ından daha çok zengin olmas ı demektir ki kuvvetlinin zay ıfiböylesine ezmesi, Allah' ın rahmetine ayk ırıdır.5- Bunlar, faizin yasaklanmas ı için hat ıra gelen baz ı sebepler olabilir.Ama yasa ğın sebebi, yaln ız bunlarClan ibaret de ğildir. Çünkü biz,1 Bubâri, Buy'd, bâb âkil er-Ribâ


334 Bakara Soresidini tekliflerin bütün hikmeti( rini bilemeyiz. Belki daha bilmedi ğimiznice zararlar ından ötürü Allah faizi yasaklamıştır.°Faizin kalkması ferdin i şi değil, toplumun i şidir. Her muâmelesifaizle i şleyen bir toplumda ya şayan fert de ister istemez faize bula şır.Onun korunmak için bankala ıa yat ırd ık.' paradan banka yüzde elli,yüzde yüz kazan ırken kendisinin aldığı yüzde beşlik faiz, aslında parasının süre içinde uğradığı de ğer kaybını bile kar şılamaz. Zarurete binaeno da paras ının faizini alır, ama içi tutmuyor, takvas ı müsaadeetmiyorsa faiz olarak ald ıklarını fukaraya, hay ır kurumlar ına verir.3 . , •••-La.; C.) 1 .> b JI0.4/, 111 0,« (j.) e..5•j280- "Eğer borçlu darlık içinde ise bir kolayl ığa plancaya kadarbeklemek löz ımd ır. Eğer bilirseniz, sadaka olarak bağıslamanız sizin içindaha hayırlıdır."Müslüman fedâkârd ır, güzel borç vererek müslüman karde şlerinindertlerine deva olur. Verdi ği borcun mükâfat ını berçludan de ğil, Allah'tanbekler. Borcundan faiz almad ığı gibi vadesinde ödeyemeyen fakire,eli gen; şe çıkıncaya kadar süre tan ır, icraya verip Ona yata ğanyorganım sattırmaz. Şayet hiç ödeyemeyecek durumda ise borcunubağışlar, sadaka sayar. Ahmed ibn Hanbel'in, Süleyman ibn Bureyde'denrivayet etti ği bir hadiste Hz. Pey ğamber: verdi ği borcu, güçdurumda bulunan borçlunun geni şliğe kavu şmas ına kadar erteleyenkimseye Allah'ın, va'desinden önceki her gün için borcun bir misli,va'desi dolduktan sonraki her gün için de borcun iki misli sadaka sevab ıverece ğini bildirmiştir. 2 Es'ad ibn Zürâre'nin rivayet etti ği bir hadistede Hz. Pey ğamber:. 97; .9 • • Z; ••• •k ıl; ( .1."W • LUL, C.) 1JKim ki Allah' ın, kendisini, gölgesi alt ında gölgelendirmesini isterseeli darda olan borçluya mühlet versin, ya da borcunu tamamen kaldırsın"3 demiştir. Darl ık içinde bulunan borçluya borcunu erteleyen veyatamamen ba ğışlayan kimseyi Allah' ın, kıyamet gününde gölgelendireceğine, teybe edinceye kadar onun i şlediği giinahlarclan geçece ğinedair muhtelif hadisler vard ır.1 Rtlei, Mefâtibu'l- ğayb, II, 5312 Ibn Hanbel, Musned, V, 3603 Ibn Mâce sadaldit, 14; Ibn Kesti., I, 331


Cüz': 3, Sure: 2 335-*5ı i o t. ..9 o o:Şu günden sakının ki o gün (hepiniz) Allah'a döndürüleceksiniz, sonraherkese kazand ığı tastamam verilecek ve onlara hiç haks ızl ı k edilmeyecektir."BuharVnin, İbn Abbas'tan ald ığı rivayete göre bu ayet son nazil olanayettir.° Ayet, önceki ayetlerle ba ğlant ılıd ır. Hz. Omer'den de ribaayetinin, son nazil olan ayet oldu ğu rivayet edilmi ştir. Demek ki faizinhükmünü bildiren bu ayetler topluca inmi ştir. İbn Abbas şöyle demiş -tir: "Bu ayet Resule inen son ayettir. Allah' ın Resulü, haccederkenkendisine Kelâle ayeti olan ayeti indi, Arafat'ia dururkenayeti indi. Sonra da « 1.. 4,9 ayeti indi. Cebrail Aleyhisselâm: Ey Muhammed,bunu Bakaran ın ikiyüz sekseninei âyetinin ba şına koy, dedi. Allah' ınResulü bundan sonra seksen bir gün ya şad ı." Yirmi bir gün, yedi gün,üç saat ya şadığı da rivayet edilir 2(5 :L11" Ci-A 111 C4._. I k:-t. - . t , . o t - 3 99 01ke.br L L,r, j ir) 1—) • 1..fflo le 9 o o .5,(5..111 j JL9 I - J I9 o4. .) ı7: 9 o -1 9 O • Ç ı ..rlı O.9 0^JJCT •ı1 t ilm.""4,cie, -::1.r) C;3 .9 .9 o o r .9 .9 r 9 ı ı ojı,.kyt, G Lo 4 t*e; j_; ,& 4-1:, 2 °) . T, 9 , ,C + j _,‘; ) C ° ı j3.., C; °,3 '11 ° -;j ° ;1 Bulıûri, Buyd, bâb Mûkil er-Ribâ2 Râzi, Meatibu'l- ğayb, II, 545oeooCi


336 Bakara Suresrs 1 .."9.,..x. ol .- czi9 9 .......:z.....; :"..1 ıg 9 A/o ..-.... -- o ....e o 9/.... o"...:1A A Z; , A ,,..- o . ... O ..... ,... 1, ,... ... . fi Z , 0 fi O ı ,..Ci. ,,,,i k; L; 1 .".1_,_.4_'; c) I ., c ...t 2.„_,t Y ., L.....;I:) jt,02-.! - ı ., ,,_*.z-pt_? L....;(Y AYYCi'43..:1.;jfi -;;;-ACi Cfi , 9 fi 9 fi Ol: fi ı ,ı ,,, i 9 ...T.1, o 9d:W I - çç. j°L-;CÇ*3 •o • 9 A o z 9(Y A rY•282- Ey inananlar, belirli bir süreye kadar birbirinize borç verdiğinizzaman onu yaz ın. Aranızda bir yaz ı c ı (onu) adâletle yazs ın. Yazıcı,Allah' ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaç ınmas ın, yazs ın ; borçluolan da yazdırsın, Rabbi (olan) Allah'tan korksur ı, borcundan hiçbirşeyi eksik etmesin, (hepsini tastamam yazd ırs ın). Eğer borçlu olan kimseaklı ermez, yahut zt.y ıf, ya da kendisi yazd ıramayacak durumda ise velisionu adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki ki şiyi de şahit tutun. Eğer ikierkek yoksa raz ı olduğunuz şahitlerden bir erkek, iki kadın (şahitlik etsin).Ta ki kad ınlardan biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatsın. Şahitler, (ş a-hitlik için) çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun,çok olsun onu süresinc kadar yazmtıktan üşenmeyin. Bu, Allah kat ındadaha adaletli, şahitlik için daha sağlam, şüpheye dü şmemeniz için dahaelveri şlidir. Yalnız aranızda hemen al ıp vereceğiniz pe şin ticaret olursaonu yazmaman ızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Al ışveriş yapt ı-ğınız zaman da şahit tutun. Yaz ıcıya da, Şahide de aslâ zarar verilmesin.Eğer (bir zarar) yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun,Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilir. 283- Ve eğer seferde olur da yazacakbirini bulamazsanız alınan rehinler (yeter). Birbirinize güvenirseniz,kendisine güvenilen kimse emaneti (borcunu) ödesin, Rabbi (olan)Allah'tan korksun. Şahitliği (gördüğünüz şeyi) gizle ıneyin, onu gizleyeninkalbi giinahkârdır. Allah yapt ıklarınızı bilir.Tefsir:282- İbn Kesir'in rivayetine göre "Kur'ân' ın, Arşa en yakın ayeti,deyn (bore)ayetidir". Yani en son inen ayet budur.' Bu ayetler, Faizin vealışveri şin durumunu bildiren âyetlerle bir bütün te şkil etmektedir.I, 334


Cüz': 3, Sure: 2Yukarıdaki âyetlerde faiz yasaklamp darda kalanlara kar şılıksız borçvermenin fazileti anlat ıldıktan sonra bu âyetlerde de borç al ıp verirkennasıl hareket edilece ği izah edilmektedir. Demek ki gerek faiz, gerekborç hakkındaki bu âyetler, hep bir arada veya birbirine çok yak ın zamanlardainmi ş ve iniş sıras ına göre suredeki yerlerine konmu ştur.Borç âyetinin içerdi ği talimat şöyle sıralanabilir:1- Mü'minler, belli bir süre için borç al ıp verdiklerinde bunu birsenede yazacaklard ır. Senedi yazd ırmak, özellikle borcu alan kimseningörevidir. Çünkü o mükelleftir.2- Senedi yazan, her şeyi doğru biçimde yazmal ı, yazmay ı bilenkimse yazmaktan kaçmm.amal ıd ır. Insanlara yard ım etmek her müslümanın vazifesidir.3- Borçlu da borcunu do ğru yazd ırmalı, eksik beyanda bulunmamalıdır.Şayet borçlu akl ı ermez, zayıf, yazamayacak durumda isesenedi velisi yazd ırmandır.4- Yaz ılan borç senedine gerek borçlunun, gerek borç verenin güvendiğiiki erkek, bu olmad ığı takdirde bir erkek iki kad ın tanıklık edecektir.Bir erkek yerine iki kad ın ın tanıkl ık etmesi, kad ının erkektena şağı telâkki edilmesinden de ğildir. Islam, kad ını erkekle e şit y-apmış-tır.Ancak yarat ılış itibariyle kad ın erkekten daha hassast ır. Olaylardandaha çok etkilenir. Çocuklarla u ğraşmak, yemek pişirmek, ev fi şleriniyapmak gibi bir yığın me şguliyet onun zihnini yorar. Bu hassasiyetve nıe şguliyet, ona do ğrudan kendisini ilgilendirmeyen i şleri unutturur.İşte kad ının bu unutma ihtimalinclen dolay ı yüce Allah, bir erkekşahit yerine iki kad ın şahit emretmekte ve bu erarinin hikmetini de"taki biri şaştrıp unuttuğu zaman diğeri hattrlatstn" sözüyle açıklamaktadır.Alış veri ş, ticaret vs. i şleri, kadından ziyade erke ğin işidir. Kadınlarınas ıl görevi çocuk yeti ştirmek, ev i şlerini yürütmektir. İşte asilerkeklerin görevi olan al ış veri ş, borçlanma vb. gibi hususlarda şahitliketmek de erke ğin görevidir. Ama erkek olmazsa bu görevi kad ınlar dayapar. Ancak kad ın, burada asil görevi d ışında bir vazife yüklenmektedir.Erke ğe ait olan bir vazifeyi bir tek, kad ına yüklemek, onun içinağır bir yük olur. Bunun için bu vazife iki kad ına yüklenmektedir. Birerkek yerine iki kad ının tan ıklık etmesi, erkeklerin tan ıklık yapabileceklerimeselelerdedir. Do ğum, süt emzirme gibi hususlarda bir kad ınıntan ıklığı bile kâfidir.


338 Bakara SuresiBazı tabillere atfedilen sözlere göre kad ınlar, had, ceza ve k ısasgibi konularda tan ıkl ık edemezler, ancak mal, akid, nikâh, köle azadi,doğum, süt emzirme, bekâret, dulluk vs. gibi davalarda tan ıklık edebilirler.Fakat bu görü şe mesned olabilecek bir hadis veya sal ı abi sözüyoktur. Ibnul-Rayyim el-Cevziyye, bu meseleyi etrafl ı olarak incelemi ş,Kur'an ve hadisin naslarma göre kad ının da her hususta tan ıklık edebileceğisonucuna varmıştır.iA.yetteki "sizin erkeklerinizden iki şahit" ifadesinden Malik, şafiive Ahmed ibn Hanbcl, şahitlerin müslüman olmaları gerekti ği anlamınıçıkarmışlardır. Hanefilere göre kafirlerin de birbirlerine şahitlik etmeleiicaizdir. Baz ı müfessirler: "Ey inananlar, birinize ölüm gelince vasiyetsırasında içinizden iki adil ki şi, aranızda şahitlik etsin. Ya da yer yüzündeyolculuk ederken ba şınıza ölüm musibeti gelmi şse, sizden olmayan iki ki şi(şahitlik etsin). Ku şkulanırsanız, namazdan sonra onları tutar(yeminettirir)siniz : "Akraba da olsa yeminimizi hiçbir paraya satmayacağtz,Allah' ın (üzerimizde bir borç olarak bulunan) şahitliğini gizlemeyeceğiz,yoksa biz, elbette günahkarlardan oluruz." diye Allah'a yemin ederler."2ayetin dayanarak müslüman olmayanlar ın da müslümanlaraşahitlik etmesini caiz görmü şlerdir. Müslümana ancak müslüman ın şabitlikedebilece ğini söyleyenlere göre Bakara Suresindeki Borç ayetiyle,Mâide Suresinde bulunan bu ayet neshedilmi ştir. Bir kısmına göre deMâide Suresindeki âyet, seferdeki zaruret durumuna aittir. Orada belkimüslüman şahit bulunmayabilir. Onun için müslüman olmayamn şahitliğineizin verilmi ştir. İbnu'l-Kayyim ise ayetin neshedildi ğini kabuletmemektedir ki onun görü şü daha doğrudur. Ayetin neshedilmesi içinbir sebep yoktur. Çünkü ayet, gerçekten seferdeki durumdan söz etmektedir.Orada müslüman bulunmaymca gayri müslimin şahitlik etmesitabiidir.5- Müslümanlar şahitlikten kaç ınmamah, şahitlik için çağaıldıklarındagitmelidirler. Bu çağırıya gitmek, bütün müslümanlar ın üzerinekifaye olarak farzd ır. Hiç kimse gitmezse bütün müslümanlar günahkarolurlar.6- Ne yazana, ne de şahide asla zarar verilemez. Şahitliğe gelmeyen,zorla götürülemeyece ği gibi yazmak iste ıneyene de zorla yazd ırılamaz.Yahut yazana ve şahide baskı yap ılıp yanhş yazm ağa, yalan şahitliketmeğe sevk edilemez. Böyle hareketler günaht ır, Allah'a isyand ır.1 Acidmu'l-Muvr~in, II, 76 ve devam ı.2 Maide Suresi: 106


Cüz': 3, Sure: 2 3397 Alınan borcu yazd ırmak ve iki şahit tutmak, kalblere herhangibir ku şku girmemesi için en sa ğlam yol olduğu gibi Allah kat ında da enMil bir davram şt ır Fakat hemen al ınıp verilen pe şin ahşverişlerde senetyazmağa gerek yoktur. Bununla beraber pe şin ahşveri şlerde dahi şahitbulundurmak lâz ımdır.8-- Taraflardan biri yolda veya yola ç ıkmak üzre olur da borcuyazdıracak birini bulamazsa senet garantisi yerine geçmek üzere borçlu,borç verene bir rehin verir. Rehin yaln ız seferde de ğil, hazarda da verilebilir.Fakat seferde yazma i şi güç olduğundan borcun teminat ı olarakrehin vermek daha lüzumlu hale gelir. Yoksa bu âyetten, hazardarehin verilmez anlam ı çıkmaz. Nitekim Hz. Peyğaınber (s.a.v.), Medine'deyani hazarda kendi z ırhını âilesinin geçimi için otuz yasak arpayabir Yahudiye rehin vermi ş idi.'9— Taraflar birbirine güvenir de yazma ğa veya rehin almağa 1üzumgörmezlerse güvenilen ki şi, arkada şının güvenini kötüye kullanmamah,aldığı borcu eksiksiz ödemelidir. Yahut rehni alan, borcun ödenmesihalinde rehni sahibine geri vermelidir.Borcu yazd ırmak hususunda müfessirler birkaç görü ş ileri sürmü ş-lerdir: Bir görü şe göre "Onu yazın", "İki şahit tutun" emirleri vücub ifadeeder. Bu emirlerle borcu yazd ırmak farz k ılmmış, "Birbirinize güvenirseniz,güvenilen kimse emaneti ödesin" sözüyle bu farz neshedilip emirlernedbe çevrilmi ştir. Bu görü ş zayıf bir görü ştür. Çünkü ikinci âyetin,birinciden sonra geldi ğine dair bir kesinlik yoktur. Bunlar birlikte inenve aynı konuyu anlatan âyetlerdir. Cumhurun kanaatine göre "Onuyaz ın", "İki şahit tutun" emirleri nedb ifade eder. Bundan dolay ı borcuyazmak ve şahit bulundurmak menduptur. Çünkü sahabe, tabiun veİslam ülkelerinin fakihleri, borcun yaz ılması ve şahit bulundurmak hususundatitiz davranmanu şlardır. Onların aralar ındaki ahşveri şler, borçişlemleri, genellikle yaz ısız ve şahitsiz geçerdi. İçlerinden hiçbirinin bututuma itiraz etmemi ş olması da âyetteki emirlefin nedb ifade etti ğinigösterir.Yapılan akidler, verilen borçlar unutulmas ın, herkesin mal ı korunsundiye yüce Allah, borcun yaz ılmasını ho ş görmüştür. Zira olabilir kigüvenilen kişiler hilekâr çıkar, ald ığı borcu inkâr ederler. Yahut verilenmiktar unutulur. Yüz lira borç verir de 150 lira verdi ğini sanır. 200 liraborç alır da 150 lira ald ığını sanabilir. Yahut borçlu veya borç verenölür. Arada yaz ılı bir vesika yoksa böyle hallerde taraflardan biri ziyana1 Ibtı Kesir, I, 337


340 13akara Suresiuğrar, hattâ bu durum sonradan k ırgınhklara yol açar. Ama her şeyyaz ılıp şahitlerin de huzurunda i şlem yap ılırsa i ş sağlam olur, kimseningönlünde şüphe de k almaz."Onu yazın" emri, âkidlerin senedi bizzat yazmalarm ı gerektirmez.Nitekim "Aran ızdan bir yazıcı (onu) adületle yazs ın" ifadesi, senedi âdilbir kâtibin yazaca ğım açıklıyor. Acaba Mil kâtip bu senedi yazma ğadinen mecbur mudur? Bir k ısım bilginlere göre yazmas ı farz ı kifayedir.Bir kısmma göre yazmas ı talebedildiği takdirde yazmas ı farz ı ayindir.Fakat do ğru olan görü şe göre bu bir irşad emridir. Kâtib-i adl, ücretinialmadan yazmaktan imtina edebilir.10- Müslümanlar gördüklerini, duyduklar ını gizlemez, yalan beyandabulunmazlar. Her hal-ü karda Allah'tan korkarlar. Şahitliğigizleyenin kalbi günaha batm ış olur. Allah her yap ılanı bilir ve insanlarayapt ıkları hareketlere göre kar şılık verir.j ci C.; 013. '90.w.j .„ o .9 o 90 . o• C 9§okH •1.4,0J(( At) 5;.■11 . 4.:;.4284- Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah' ındır. İçlerinizdekiniaçıklasaruz da gizleseniz de Allah, sizi onunla hesaba çeker ; dilediğinibağışlar, dilediğine azeib eder. Allah her şeye kaadirdir.Tefsir:284- Birbiri ard ından gelen bu âyetler birbirini tamamlamaktad ır.âyetin manas ı genel olmakla beraber, konu şâhidlik ve şâhidliği gizlemekonusu olduğundan ilk önce şahidliği gizleyeni tehdid etmektedir.İbn Abbâs ve İkrime'den gelen çe şitli rivayetlere göre âyet, şahidliğigizleme hakk ında inmiştir. ı Yüce Allah, bu âyetle diyor ki: Ey şâhidler,şâhidliği gizlemeyin, bildiğimizi doğru söyleyin. Bildiğiniz gerçe ği insanlardangizleseniz dahi Allah'tan gizleyemezsiniz, çünkü Allah her şeyibilir. 0 halde Allah' ın cezas ından korkun da hakk ı gizlemeyin. E ğerhakkı gizleme dü şüncesini ortaya kor veya bunu içinizde ta şırsan ızAllah sizi hesaba çeker, sonra diledi ğini affeder, dile ğini cezaland ırır.Allah her şeyi yapabilir. 21 Taberf, Câmi cu'l-beytın, III, 142-1432 Ayın eser.


Cüz': 3, Sure: 2 341Baz ı rivayetlere göre ayet, kalbe gelen bütün dü şüncelerden ötürüinsanın hesaba çekilece ğini belirtmektedir. Bundan dolay ı bu ayetnazil olduğu zaman ta şıdığı hüküm, ashaba çok a ğır gelmişti: "YaResullillah, dediler, eğer kalbimize gelen dü şüncelerden ötürü cezalandinlacaksakmahvolduk!" Bunun üzerine yüce Allah : "Allah, hiçbir ki şiyegücünün üstünde bir şey teklif etmez" etyetini indirdpKalbe gelen düşüncelerden ötürü insan ın hesaba çekilece ğini bildirenbu ayetin hükmün.ün yürürlükte olup olmad ığı hakkında ihtilafvardır. İbn 1VIes'ûd, Ebû Hüreyre, Hasan, şa'bi, İbn Sirin, Said ibnCübeyr, Katâde, Atâ el-Horasani ve Mukatil'e göre bu ayet, daha sonrainen: "Allah hiçbir ki şiye gücünün üstünde bir şey teklif etmez" ayetiylereshedilmi ştir. ibn Kesti- de Buhâri ve Müslim'de bulunan rivayetleredayanarak bu ayetin, kendinden sonraki âyetlerle neshedildi ği kanaatindedir.Hz. Peygamber (s.a.v.) in: "Allah, benim için ümmetimin kalblerindengeçen şeylerden geçti. Bu dü şünceleri yapmadıkları, ya da söylemedikleritakdirde bunları affetti." 2 "Yüce Allah şöyle buyurdu : Kulum biriyilik yapmaya niyet eder de yapmazsa o niyetini kendisi için bir iyilikyazan ın ; eğer onu yaparsa ona on katından. yediyüz kat ına kadar iyilikyazarım. Ama bir kötülük yapmak ister de yapmazsa ona kötülük yazmam.Şayet yaparsa ona sadece bir kötülük yazarım." 3 mealindeki hadisler debu ayetin neshedildiğini gösterir.İbn Ömer, Ebu Süleyman ed-D ımaş1F.i, kadî Ebû Ycalâ ve İbnAbbas'm benimsediği ve Taberrnin de tercih etti ği ikinci görüşe göreayetin hükmü mensup _ değildir. Allah' ın muhasebe etmesi, azaba çekmesianlamına gelmez. Muhâsebe edip af da eder, azab da eder. Buhari,Müslim ve İbn Hanbel, Safvân ibn Muhriz'den şu hadisi rivayet ederler:"Bir adam İbn Omer'e : "Allah'ın Resulü(s.a.v.)den necva (gizlikonuşma) hakk ında ne işittin?" diye sordu. İbn Ömer dedi ki : Onun şöyledediğini işittim "Mü'min, k ıyamet günü yüce Rabbine yakla ştınbr.0 kadar ki Rabbi, onun üzerine affin ı koyar, onun yapm ış olduğu günahlarıona söyler :"—Bunlan bilmiyor musun' (hatırlamıyor musun) ?" der.Kul :"— Biliyorum ya Rabbi" diye cevap verir. (Allah) "—Onları dünyadasenin üzerinde gizledim, (senin içini kimseye fa ş etmedim), bugün de seniniçin onları bağışlıyorum" der ve yapm ış olduğu iyiliklerinin sayfas ı1 Aynı eser.2 Buljüri,


342 Bakara Suresiona verilir. Kafir ve münafıklara da herkesin gözleri önünde : "BunlarAllah'a karşı yalan söyleyen kimselerdirl' diye ba ğ'ınlır"1Ali İbn Ebi Talha da İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmi ştir:"Bu ayet neshedilmemi ştir. Fakat Yüce Allah, mahliikat ı toplad ığızaman onlara: "— içinizde gizlemi ş olduğunuz, meleklerimin dahi muttali'olmad ığı şeyleri size haber verece ğim," der, mü'minlere dünyadaiçlerinden ne geçmişse söyler ve onlar ı bu düşüncelerden affeder. İşte"Allah sizi onunla hesaba çeker" sözü bunu gösteriyor. Şirk ve şüpheehline de içlerinde gizlemi ş oldukları yalanlamayı haber verir. I şte"dilediğini bağışlar, dilediğine azâb eder" sözü de bunu gösteriyor. Onlardan-dilediğini ba ğışlar, dilediğini cezalandır ır."2insanın kalbine çe şitli düşünceler gelebilir. Bu do ğal bir şeydir.içinden geçen bütün dü şüncelerden insan ın sorumlu tutulmas ı, onagücünün üstünde teklif yükletilmesi demektir. Halbuki Allah, insanagücünün üstünde teklif yüklemeyece ğini, bu surenin son âyetindeaçıklamıştır. O halde insan, hangi dü şüncesinden ötürü sorumlu tutulur ?Müfessirler bu soruya çe şitli cevaplar vermi şlerdir ama Kur'ân'm muhtevâsından anlaşılan şudur:İnsan, istemeyerek akl ına gelen düşünce ve vesveselerdenkesinlikle yapmağa karar verdi ği kötü dü şüncelerden sorumlu olur.Bu husus: " 4.! ';'[12..;-t cUr : Yan ılarakyaptığ ınızda size bir günah yok, fakat kalblerinizin bile bile yapt ığında(günah vard ır)." 3, "Allah sizi, yapt ığınız kas ıtsız yeminlerinizden sorumlututmaz, fakat kalblerinizin kazand ığı (bile bile yaptığınız) yeminlerdensorumlu tutar."4 âyetlerinden de anla şılmaktad ır.Insanı sorumluluğa düşüren, kesinlikle yapma ğa karar verdi ği,geldiği zaman içinden söküp atma ğa çalışmadığı kötü düşüncelerdir.Böyle dü şünceler kalbde kald ıkça insan ruhunu karart ır. İnsan, ruhunutemizlemekle yükümlüdür İbadetten gaye de ruhu kötü dü şüncelerdenarıtmaktır. Ancak temizlenen ruh Allah'a yak ınlık kazanırMüfessirlerden baz ılarına göre kalbde kalan dü şünceleri fi'len i şlemedikçeinsan sorumlu olmaz. Yapmad ığı sürece insan ın, düşüncelerinden1 Müslim, Teybe, hadis 52. Hadis di ğer mecmualarda da vard ır ve muhtelif rivayetleribulunmaktadır.2 Elyn-Ferae Cemâlu'd-din cAbdu'r-Rahman ibn el-Çevzi, Ztıdu'l-Mesir ficilmi'ttefsir,I, 342-3433 Ahzâb Suresi: 54 Bakara Suresi: 225


Cüz': 3, Sure: 2 343sorumlu olmayaca ğı hakkında hadisler de vard ır. Fakat bu hadislerinamac ı, insanın içine gelen kötü dü şünceleri atmaya te şviktir, kasdedilen,henüz yapma ğa kesin karar vermediği düşüncelerdir. Yoksa bunlar, kalbamellı rine sorumluluk gelmeyece ği anlamını taşımaz. Zira Allah, d ıştançok insanın içine bakar. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Allah, sizin suretlerinizeve mallarınıza bakmaz; fakat kalblerinize ve amellerinize bakar."' demiştinİmam Fahru'd-din Razi diyor ki: "En çok sorumluluk, kalb amellerinegelir. Küfür ve iman kalb i şidir. İnsan, kalbinde taşıdığı küfürdendolayı en büyük cezaya çarpt ırıhr. Yap ılan ibadetler, e ğer niyete, içtekidüşüncelere bağlı değilse onlara mükâfat veya ceza verilmez. Uyuyankinıse, yaptığı hareketlerden sorumlu olmad ığı gibi, ikrah ile inkar dainsanı sorumluluğa- dü şürmez." 2Diğer bir görü şe göre Allah, kalbdeki dü şüncelerden dolay ı insanısorumlu tutar, cezaland ırır ama kalbi dü şüncelere verilecek ceza uhrevi'değil, diinyevidir. Allah, dünyada içine gam ve keder vermek suretiyleo adam ı cezaland ırır.Yukarıda İbn Abbas'ın sözüne dayalı olan diğer bir görü şe göre deAllah'ın muhasebesi başka, muahezesi ba şkadır. Allah, her hesaba çektiğini cezaland ırmaz. Hesaba çektiklerinden kimin; affeder, kiminicezaland ınr. Bu âyette "yulıtısibkum bihilleıh" deniyor, "yutılliZ"kumdenmiyor. İşte Allah, bu hesaba çekti ği kullarmdan kiminiaffeder, kimini cezaland ırır. 3Hasılı insan, kalbine gelen dü şüncelerle mücadele edip onlar ı atmayaçalışmalıdır. Bu çabas ından ötürü de ayr ıca sevap al ır. Bul:Lal-1'debulunan bir hadise göre "Bir kimse bir kötülük yapmak ister de onu yapmazsa(yani bu dü şüncesini uygulamaz, içinden atarsa) ona bir iyilikyapm ış gibi sevap yaz ıhr"4 İnsan kalbine gelen vesveseleri sürmeğe çalışma2,sao dü şünceler kalbi istilâ edip sonunda insan ı kötü işlere sürükler.Vücudu hareket ettiren ruhtur, dü şüncedir. Bundan dolayıdır ki Resu-1-i Ekrem (s.a.v.): "Dikkat edin, kalbde bir et parças ı vardır ki o düzeldimi bütün vücut düzelir, o bozuldu mu bütün vücut bozulur. Dikkat edin,o kalbdir!'" buyurulmu ştur.1 Müslim, Birr, 32; İbn Mke, Zühd, 9; İbn Banbel, II, 285,5392 Mefatilıu'l-ğayb, II, 560-5623 Aynı yer.4 Buhki, Rikâk, 315 Bulıki, İman, 39; Müslim, Müstıhüt 107; İbn Mke, Fiten 14; Dkimi, Buytic, 1


344 Bakara Suresi, 3 o .3 o , o o , 3 o. 3 3 7;(..),,«;.-A3..1. ...A-J 4...,J I J I,4jj.-4-; j j A j 411 _I",,..1° 3 I "i IJCS c °:.C43 c (Y") "frf.:I e l1 °C.) I 1-..; âiL-1 -12 c LS i CA L 1:pOj t:43:P C;L:.) 01:11. 19 •P L) G A.J C:3 -31:1, c .1_11- • -J-P C; ti G C; 1:::-A>:,:jr C:.P(V") ,.; CṠJI (b285— Resul, Rabbinden kendisine indirilene inand ı, mü'minler de.Hepsi Allah'a, meleklerine, kitablar ına ve peyğamberlerine inandı : "O'nunelçilerinden hiçbirini diğerinden ayırmay ız" (dediler). Ve dediler ki : " İ şittik,itaat ettik! Rabbimiz! bizi ba ğışlamanı dileriz! Dönüş(ümüz) sanadır!286— Allah, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığıiyilik kendi yarar ına, kötülük de kendi zararınadır. "Rabbimiz, unutur,ya da yanıhrsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bize, bizden öncekilereyüklediğin gibi ağır yük yükleme! Rabbimiz, bize gücümüzün yetmedi ğişeyleri yükleme! Bizi affet, bizi ba ğışla, bize acı ! Sen bizim mevlam ız (sahibimiz,efendirai2)sinl Kâfir topluma kar şı bize yardım eyle!Tefsir:285-286 nc ı âyetle Bakara Suresi son bulmaktad ır. İçinde birçokhükümler belirtildikten sonra Resulün ve mü'minlerin, Allah'tangelenlere inand ıkları ifade edilmek suretiyle sure, gayet mütenâsib birsonuca ba ğlanmakta ve mü'minlerin duâsiyle bitirilmektedir. İbnMes'fid, bu iki âyet hakk ında Hz. Peyğamber(s.a.v.)in şöyle dediğininakletmi ştir: "Kim geceleyin, Bakara Suresinin sonundaki bu iki âyetiokursa bunlar ona yetişir (onu gecenin şerrinden, kötülüklerinden korur.Yahut bunlar gece ibadeti olarak ona kâfi gelir)"i İmam Müslim, Sahibinde,Abdullah ibn Abbas'tan şunu naklediyor: "Cebrail Aleyhisselam,Peyğamber(s.a.v.)in yanında otururken üst tarafından kapı gıcırtısına1 Müslim, Saltıtu'l-müsffirin, hadis, 256. Hadisi Butiâri, Ebit Dâvud, İbn Mâee, Tirmiii veNesn de rivayet etmi şlerdir. Faydu'l-Ctıdir, VI, 197


Cüz): 3, Sure: 2 345benzer bir ses işitti, başını kaldırdı. 'BUgün gökten öyle bir kap ı açıldı kibundan önce hiç böylesi açılmam ıştı (işte bu ses onun sesidir)' dedi. 0açılan kapıdan bir melek indi: ,Bugün öyle bir melek indi ki, bundan öncehiç inmemi şti. Selam verdi ve şöyle dedi : Senden önce hiçbir pey ğambereverilmeyip yaln ız sana verilen iki nuru müjdeliyorum : Fâtiha ile BakaraSuresinin sonları. Onlardan okuduğun her harf için mutlaka sana (sevap)verilecektir."'Dahhâk şöyle demi ş : "Cebrail, Peyğamber(s.a.v.)e geldi, dedi ki :`Ya Muhammed, rabbenâ ltitu'âgZ"na in nesinâ ev al ıta'na de.' Allah'ınResulü söyledi. Cebrâil `(Allah, dedi ğini) yaptı' dedi. Yine Cebrâil Hz.Peyğamber'e : 'Rabbena velâ tahmil caleyna ışran kemâ lıamelteh ılldine min lcablinâ' de, dedi. Allah'ın Resulü söyledi. Cebrâil (Allahdediğini) yaptı, dedi. Ve yine Cebrâil Rabbenâ velâ tulıammitnâ mâ lcitakatelenâ bih' de, dedi. Allah' ın Resulü söyledi. Cebriif,l (s.a.v.) `(Allah,dediğini) yaptı' dedi. Sonra `Va`fu `cuma, vağ`fir lenâ, varlıamnâ, entemevlâneı fanşurnâ calâ'l-icavmi'l-kâfirin de,' dedi. Allah'ın Resulü söyledi.Cebrâil `(Allah, dediğini) yaptı,' dedi."'Ebu Hüreyre yoluyla gelen rivayete göre: "... iklerinizdekini aç ıklasanızda gizleseniz de Allah, sizi onunla hesaba çeker.. âyeti, müslümanlaraağır geldi, Hz. Peyğamber(s.a.v.)e gelip diz çöktüler :— Sana inen bu ayetin hükmünü yerine getirme ğe gücümüz yetmez.Namaz, oruç, cihad, sadaka işlerini yapabiliriz ama bu ayetin hükmünüyerine getiremeyiz, dediler. Allah' ın ResulüSizden önceki iki kitap ehlinin dedikleri gibi, i şittik, isyan ettikmi demek istiyorsunuz? i şittik, itaat ettik, bizi bağışla, dönüş sanadırdesenize, dedi.Fakat okudukları zaman dilleri acizleşince yüce Allah, bunun ard ındanâmene'r-restılü âyetlerini indirdi."'Bu rivayetten, 284 ncü ayetin neshedildi ği anlamı çıkarılmışsa daönce söylediğimiz gibi orada neshedilecek bir şey yoktur. Ahâd haberiyleayet neshedilemez. O ayetin n2.aksad ı, içte kötü düşünceler ta şınmasımönlemek, gayri ihtiyâri kalbe gelen dü şüncelerin sürüp at ılmasmı sağ-1 Müslim, Şaltıtu'l-müsöfirhı, hadis 2542 Teber?, Ciimicu'l-beyön, III, 160. Taberi'de benzeri bir söz, Ibn Abbas'tan da rivayetedilmiştir.3 Müslim, İman, hadis: 199; aynı halisi Ahmed ibn Hanbel ve Ibn klibbön da rivayetetmişlerdir. Z'iidu'l-Mesir, I, 345


346 Bakara Suresilamaktır. Fakat mü'minler, demek ki o âyetten, kalbe gelen her dü şüncedensorumlu tutulacaklarm ı sanmışlar, Cenabı Hak da Bakara Suresinınson âyetiyle onlara güçlerinin üstünde hiçbir şey teklif etmedi ğini,bildirmiş, unutma ve yan ılma sonucunda yapt ıkları işlerden ötürü Allah'tanaf dilemelerini ö ğretmi ştir.Hz. Pey ğamber (s.a.v.) efendimiz: "Allah, yan ılarak, unutarakyapt ıkları veya zorla kendilerine yapt ırılan şeyleri ümmetimden afetti"'buyurmu ştur. Yüce Allah, birçok yerde dinde güçlük olmad ığını, güçlerininyetmediği şeyleri insanlara teklif etmeyece ğini, zaruret hallerindeharam olan şeylerin dahi yap ılabilece ğini bildirmi ştir.Yüce Allah bütün zorluklar ı İslâmdan kald ırmış ve onu, kıyametedek uygulanabilecek kolay, ar ı bir din kılmıştır. Ayetteki ışr kelimesi,önceki dinlerde bulunan zor hükümlerdir. O zorluklar, o a ğır yüklerislâmdan kald ırılm ıştır. İşte Hz. Muhammed, insanlar üzerindeki buağır yükleri kald ırmak, kolay dini yerle ştirmek için gönderilmi ştir. Buhusus, A'raf Süresinin 157 nci âyetinden aç ıkça anla şılmaktad ır: "Onlarki yanlarındaki Tevrât ve Incil' de yaz ık bulduklar ı 0 Elçiye, o ümidPeyğambere uyarlar. 0 peygamber ki, kendilerine iyiliği emreder, onlarıkötülükten meneder ; onlara güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar,üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. Onainanan, destekleyerek ona sayg ı gösteren, ona yardım eden ve onunla beraberindirilen nura uyanlar, işte felâha erenler onlardır."1 İbn Mâce, TaWF, 16; ....


AL- İ İMRÂN SURES İ32 noi âyetinde "İnırCın ailesi"nden söz edildi ği için bu adı alm ıştır.Enfal Suresinden sonra nazil olmu ştur. 200 âyettir. Bu surede üç bölümvard ır: 1) Hz. Pey ğamber (s.a.v.) in kitap ehliyle münâzaras ı, 2) Yahuhudilerindavranışları, 3) Müslümanlarla mü şrikler aras ında geçen savaş.Müfessirler ve tarihçiler, birinci bölümde anlat ılan münazâran ın,Necran h ırıstiyanlarından gelen bir hey'etle Hz. Pey ğamber(s.a.v.) arasındageçmiş olduğunu söylerler. Fakat hey'etin geli ş tarihi üzerinde kesinbir aç ıklama yapmazlar. İbn Sa'd Tabaka't ında, Ebil Yusuf da Kitâbu'l-Harâc'ında Hz. Peyğamber'in, Necran h ırıstiyanlarına, bir güvenceverdiğini yazmaktad ırlar. E ğer bu rivayet do ğru ise bu hey'etin, Mekke'ninfethinden bir y ıl sonra gelmi ş olması lâmmdır. Bilindiği iizreHicretin dokuzuncu y ılı, elçiler yılıdır. O sene çe şitli bölgelerden elçilergelip Hz. Peyğamber'le görü şmüş, ondan güvence alm ışlar, andla şmayapmışlardır.İbn Hi şam ise bu hey'etin geli şini, Bedir Sava şından sonraki olaylararas ında zikreder, fakat tarih vermez. Tefsirler, bu surenin, EnfalSuresinden sonra indi ğini söylediklerine göre, surenin tamam ı olmasabile büyük bir k ısnumn, Uhud Savaşından önce inmi ş olduğu anla şılmaktadır. Ba ş tarafından seksen küsur âyetinin nüzulüne sebep olanvak'a, şöyle anlat ılmaktadır:Necran h ırıstiyanlarından altmış kişilik bir hey'et geldi. Fâhir elbiselergiymi ş olan hey'et üyeleri, ikindi namaz ından sonra Hz. Peyğamber'inyan ına girdiler. Hz. Peyğamber bunlar ı mescidinde konukladı, mescidde do ğuya doğru dönüp h ıristiyan usulünce namaz klimalarmamüsaade etti. Aralar ında on dört ki şi reis mevkiinde idi. Buon dört ki şi aras ında da üç kişi çok önemli ki şilerdi: Emirleri Abdul-Mesih, seyyid ve danışmanlar ı el-Eyhem, papaslar ı Ebîı Hâris.Bunlar birkaç gün Hz. Pey ğamber'in yan ında kalıp Hz. İsa hakkındaPeyğamber (s.a.v.) ile tart ıştılar. Aralar ında bir inanç birli ği de yoktuKimi "İsa Allah'tır", kimi "Allah' ın oğludur", kimi de "O, üçünüçüncüsüdür" diyordu. Allah' ın Resulü (s.a.v.), bunlarla tart ışıp ileri


348 Al-i imrkı Suresisürdükleri delilleri çürüttükten sonra müslüman olmalar ını teklif etti.Müslümanh ğı kabul etmediler, tart ışmalarını sürdürüp:— Ya Muhammed, sen onun, Allah' ın kelimesi ve O'ndan bir ruholduğunu söylemiyor musun? dediler.— Evet, dedi.— İşte bu bize yeter, dediler. Yüce Allah da Ali İmran Suresininba şından seksen küsur âyet indirdi.İnatlar ında direnince Allah' ın Resulü onları mübâheleye davetetti:— Geliniz toplan al ım, kim yalan söylüyorsa ona Allah'tan lânetdileyelim, dedi.Ertesi güne kadar mühlet istediler ve kendi aralar ında konuşup:"Biliyorsunuz ki Muhammed peyğamberdir. Bir peyğamberle lânetle ş-meye giren toplumu Allah' ın kırıp geçirdiğini de biliyorsunuz: E ğer kendidininizde kalacaksamz adama veda edin, onunla lânetle şmeye girmeyin"dediler. Ve ertesi gün gelip dediler ki:— Biz seninle lânetle şmeyeceğiz, seni kendi dininle ba şbaşa birakacağız,biz de kendi dinimizde kalaca ğız. Biz dönüyoruz. Sen ashabındanbir adam gönder, mallar ımız hakk ında ihtilâf ettiğimiz hususlardaaram ızda hükmetsin. Çünkü siz, bizce güvenilir ki şılersiniz Bizsizden memnunuz.Allah' ın Resulü de Ebu Ubeyde ibn el-Cerrah' ı, onlara hakim olarakgönderdi.'Sure : 3Il • 4-341"4-ip "J".;:; (Y) ->J1 ).› •"r ı ı y '434( 0);:1l„;-1'


Cüz': 3, Sure: 3 349-4:1 -L;A:;5" * S el • cS 5'.› (o) g:\:-11J .))(`k)_> ';41Rahman ve Rahim Allah' ın Adiyle1— Elif lam nzim, 2- Allah ki, O'ndan başka tanrı yoktur, daima dirive yaratıklarını koruyup yöneticidir. 3- Sana Kitabı hak ile ve kendindenöncekini doğrulayıcı olarak indirdi, Tevrat ve ıncil'i de indirdi : 4- Bundanönce, insanlara yol gösterici olarak. Furkan(do ğruyu ve eğriyi birbirindenayırdeden kitab) ı da indirdi. Muhakkak ki Allah' ın âyetkriniinkâr edenler için çetin bir azâb vardır. Allah, daima üstündür ve öcalandır! 5- Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.6- Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'dan başka tanrıyoktur. O, azizdir, hikmet sahibidir.Tefsir:Bu Sure de Bakara Suresi gibi hurrıf-i mukatta`a (müstakil harflerle)ba şlamaktad ır. Bu harflerin gerçek anlam ını Allah bilir. Bunların,okunmakta olan valiye dikkati çekmek için uyar ı niteliği ta şıdığını söyleyenlervard ır.1-- Daha önce de söyledi ğimiz gibi Surenin başından itibaren seksenküsur ayetin, Necran'dan gelen H ıristiyan hey'etiyle Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in görü şmeleri sıras ında ir diği rivayet edilir.' Belki bu ayetlerinhepsi bir anda inmemiş, fakat bir ay süren müzakereler esnas ında arainmiştir.2 nci ayette Allah' ın daima diri, yarat ıklarını yönetici olduğuhatırlatılmaktadır. ketu'l-Kürsrnin tefsirinde söyledi ğimiz gibi EbüDavüd, Tirmizt ve ibn Hanbel'in rivayet ettikleri bir hadiste Hz. Peyğamber(s.a.v.), ism-i A`zam (Allah' ın en büyük ad ı)ın "Allahu lailaheilla huve'l-bayyul'-kayyrim" olduğunu ifade etmi şlerdir.3-4 mü ayetlerde kullarm ı irşâd için yüce Allah' ın Hz. Muhammed'ebu gerçek olan, kendinden önceki kitaplar ı doğrulayan kitab ı indirdi ğibildiriyor. Nitekim O, insanlar ı doğru yola iletmek için Musa'ya Tevrat' ıMeryem o ğlu Isa'ya İncil'i indirmi şti. İşte Tevrat ve incil'i kim indirmişsehakk ı batıldan ayıran bu Kur'ân' ı da O indirmiştir. O'nun indirdiğikitaplar ı kabul etmek gerekir. Allah' ın ayetlerin inkar edenler,çetin bir azâba u ğrarlar. Çünkü Allah yenilmez, daima galiptir. buyru-1 Tabed, Câmicu'l-beyan, III. 163


350 Al-i ımrân Suresiğuna karşı gelen, emrini dinlemeyen kimselerden öcünü al ır. O, herkesinne yapt ığın ı bilir. Gökte ve yerde O'ndan gizli kalan hiçbir şey yoktur.Hırıstiyanlarla olan müzâkereye bir giri ş niteli ği taşıyan bu âyetlerdeher iki dinin kutsal kitab ını gönderen Allah' ın, Kur'ân' ı da gönderdiği,üç dinin kayna ğının ayn ı olduğu belirtiliyor. Dördüncü âyette geçenFurbön kelimesi, Kur'ân' ın bir s ıfatıdır. Üçüncü âyette Hz. Muhammed'eindirilen kitâp, burada tavsif ediliyor, onun hakk ı bâtıldan ayıranbir kitap olduğu belirtiliyor.5-6: be şinci âyette Allah'a hiçbir şeyin gizli kalmayaca ğı vurgulandıktansonra alt ınc ı âyette, yüce Allah' ın, "siz" diye hitâbetti ği insanları ve bütün canl ıları, anne rahmin de diledi ği gibi şekillendirip yarattığıifade ediliyor. Burada dolay ısiyle Hz. İsa'n ın ana karn ında Allah' ınemir ve fermaniyle şekiDendirilip yarat ıldığına i şaret vard ır Çünkü konu,onun üzerinde dola şmaktadır. İsa'nın Allah' ın oğlu olduğunu iddiâedenlere Yüce Allah diyor ki "Sizi rahhulerde diledi ği gibi şekillendiripyaratan O'dur. Sizi nas ıl annelerinizin karn ında şekillendirmiş, yaratmışsaIsa'y ı da öyle yaratm ıştır. O da annesinden do ğmuştur. O da sizingibi Allah'ın yarat ığıdır, kuludur."Z 9T 54.:, °-.7' (S J-o o 9 A. . ı , .5ı fie. ıo,, t .54(...4,»-L9 LA Li 1 j (hc , et.:` -00‘;: ı r", 5 C.•Zrı O 0, • ıiı r „OG ı , ıI 1,..) j FLOCJ Ij3 ,t.W 4 ,1/ j L.;(V) '1‘) 3 ' T c P e • ‘LıQ-- • • „ „7— "Kitab ı sana 0 indirdi. Onun bazı tıyetleri muhkemdir, (açık anlamlıdır), bunlar kitabın anasıdır. Diğerleri de birbirine müteşabih (çeşitlianlamlar ta şıyan)dı •. Kalblerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak,kendilerine göre yorumlamak için onun müte şabih tıyetlerinin ardınadüşerler. Oysa onun te'vilini Allah'tan başka kimse bilmez. ılimde ilerigidenler, "Ona inandık, hepsi Rabbimiz kat ındandır" derler. Akl-t selimsahiplerinden başkas ı dü şünüp anlamaz."Tefsir:7— Mubkem, manas ı aç ık, herkesçe anla şılabilen âyetlerdir. Müte şetbiise kök itibariyle benzer demek ise de burada manas ı insanlar ın tamamınaveya birço ğuna kapal ı olan âyetlerdir.


Cüz': 3, Sure: 3 351Muhkem ve miite şübih âyetler hakkında seleften birçok sözler rivayetedilmi ştir. Ali ibn Ebi Talha, İbni Abbas' ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Muhkem âyetler, Kur'ân- ı Kerim'in nâsihi, helâli, haram ı,hudüd ve ahkâmı, emredilip yap ılan hükümleridir." Ba şka rivayetlerde muhkemin, kitab ın esas ı olan bütün emir ve yasaklar ı olduğunu anlatmaktadır. Müte şâbih hakk ındaki görüşler de şöyledir: 1) mensuhâyetlerdir, 2) kıyametin kopmas ı vs. gibi bilginlerin bilemeyece ği ây etlerdir.3) Elif Mm minı. gibi Inırüf-i mukagca'd ır. 4) Manas ı birbirinebenzer âyetlerdir. 5) Sözleri tekerrür eden lâf ızlard ır. 6) Birkaç mânayagelebilen âyetlerdir. 7) K ıssalar ve darb- ı mesellerden söz eden âyetlerdir.°Fakat müte şâbih hakk ında en doğru görü ş, ibn_ Kesir'in dediğigibi manas ı kapal ı olan âyetlerdir. Mü'minler, kitab ın bütün âyetlerine -inamrlar. Kalblerinde hastal ık bulunanlar ise manas ı kapalı olan, herkestarafından kolayca anla şılamayan, mutlaka tefsir ve beyana ihtiyaçduyulan âyetlerin ard ına düşer, onlar ı istedikleri biçimde yorumlamaksuretiyle karışıklık ç ıkarmak, İslâmın safvetini bozmak isterler. Oysaonların gerçek yorumunu ancak Allah bilir.Hz. Ai şe diyor ki: "Allah' ın Resulü (s.a.v.), huvellezi enzele caleyke'lkitabeâyetini okudu, buyurdu ki : Kur'ân' ın müte şâbihinin ardınadüşenleri görürseniz bilin ki Allah' ın, kitab ında kasdettiği (kar ışıhk ç ıkarmakisteyen) kimseler onlardır. Onlardan kaçının."2Bilginlerden çoğu, « ,&I 4.1j; J» cümlesinde lâfza-i celâlüzerinde durman ın gere ğine hükmetmi şler, böylece müte şâbihin te'viliniAllah'tan ba şka kimsenin bilemeyece ği kanaatine varmışlard ır. Bugörüşe göre lâfza-i celâlden sonraki vâv, iptidâiyyedir. 0 zaman manaşöyle olur: "Onun te'vilini Allah'tan başka kimse bilmez; ilimde disiholanlar, ona inandık, hepsi Rabbimiz kat ındandır, derler."Bir kısım bilginlere göre de lâfza-i celâlden sonraki vâv, ât ıfadır. 0zaman mana şöyle olur: "Onun te'vilini, ancak Allah ve ilimde râsih olanlarbilir." İbn Abbas' ın, "ben onun te'vilini bilenlerdenim" dedi ği rivayetedilirRâğıb, Müfredat' ında müte şâbihi üç kısma ayırmıştır: "Bir kısmınınmanasını yalnız Allah bilir. K ıyametin kopmas ı, Dâbbe'nin ç ıkması ve benzeri şeyler böyledir. Bir k ısmını insan bilebilir. Garib lâfızlar,kapal ı hükümler gibi. Bir k ısmı da bu ikisi aras ında bulunmaktad ır.1 ndul-Mesir, I, 3512 Ruhtiri, Tefsiru Sisireti Ali'cimrtın. Hadis diğer hadis rceemualarinda da geçer.


352 o İmran SuresiBunlar ı, ileri gitmiş bilginlerin ancak bir k ısmi bilir, hepsi bilemez. İş -te Peygamber (s.a.v.) in, 'Ali (r.a.) ve İbn Abbas için: "Allah ım, onudinde bilgili yap, ona te'vili öğret!" sözüyle i şaret edilen te'vi!,müte şabihin bu kısmının te'vilidir."'Şüphesiz Ra ğıb' ın bu fikri daha isabetlidir. Allah' ın zatı ve s ıfatlarınınmahiyeti bilinemez. Bundan dolay ı Allah' ın Resulü (s.a.v.):"(Rabbim), sen kendini övdü ğün gibisin, ben sana bir övgü bulamam"demi ştir?Müte şabih ayetler konusunda İslam bilginleri, ba şlıca iki yol tutmuşlardır. Birincisi selefin yoludur. Selefe göre milte şabililere inanmal ı,fakat onlar ın gerçek bilgisini Allah'a havale etmelidir. İmam Malik:"Rahman Ar şa istivii etti"' ayetinde Rahman' ın Arşa istivas ından soranbir adama: " İstiva bilinmektedir, fakat nas ıllığı bilinemez. Bundansormak bd'attir. Seni kötü bir adam san ıyorum; bunu benim yan ımdanç ıkar ın." 4 demi ştir. Daha sonra gelen bilginlere göre d ış anlamınayormak mümkün olmayan kelimeyi, Allah' ın zat ına yakışır bir manaile açıklamak laz ımd ır. Bu görü ş, i ınamu'l-Harameyn ile sonra gelenbilginlerden bir grupa nisbet edilir.Surenin ba şında i şaret etti ğimiz gibi konumuzun esas ını te şkil edenayet, hırıstiyarlar hakk ında nazil olmu ştur. Necran'dan gelen h ıristiyanheyeti, uzun süre Medine'de kal ıp Hz. Peyğamberle Allah'ın birliğiüzerinde çe şitli miinaka şalar yapmışlard ı . İşte Ali İmran Suresininseksen küsur ayeti onlar hakk ında indi. Bu ayet, h ırıstiyanlar ın, kitab ınesas ı olan aç ık 'ay ı -ileri b ırakıp müte şâbihlerin pe şine takild ıklarındanötürü tevhide ayk ırı inançlara sapm ış bulunduklar ına i şaret etmektedir.Her kitab ın, herkesçe anla şılmayan baz ı müte şab;hleri vard ır.Elbet Allah kelâm ımn esrarı bulunacakt ır. Müte şabih ayetler, Allahkel:aln ının esrarıdır. Müslümanlar ın görevi, selefin yapt ığı gibi kitab ıntemeli olan muhkem, manas ı aç ık âyetlere uymak, müte şabihe de inan ıponları muhkenılerin ışığı alt ında izah etme ğe çalışmak ve gerçek manasmıAllah'a havale etmektir.İbn Kesir şöyle diyor: "Bir k ısım bilginlere göre te'vil, iki manayagelir. Birinci manada te'vil, bir şeyin hakikati demektir. E ğer ayette1 el-Mufredut, s. 2252 Müslim, Şalât 222; Ebu' Davud, Şalât, 148, Vitr 5; 1.Nesâ'i, 1(tyâmu'l-ley1 51; Tirmui,Da'ava, 75, 112; İbn 11 113ce„ D`3,3.3 Tâhâ Suresi: 54 itkün, II, 6


Cüz': 3, Sure: 3 353geçen te'vil kelimesi bu manada al ınırsa lâfza-i celâl üzerinde durmakgerekir. Çünkü i şlerin hakikatini ancak Allah bilir. İkinci manada te'vil,tefsir ve aç ıklama demektir. "nebbi'nâ üyeti, "Bize onun açıklamasını yap" demektir. Ayetteki te'vil'den bu mana kasdedilirse"ve'r-rasiguıe üzerinde d. ıkrmak gerekir Çünkü âlimler, müteşâbihlerintam hakikatini kavrayamazlarsa da kendilerine hitabedilensözün manas ını saçıMayabilirler."'O,ıL;_JO.,.> I 1;:,O ıı /0, ı ti;(A)(‘‘) 4-.u+ c r8— "(O ilimde râsih olanlar derler ki) "Rabbimiz, bizi do ğru yolailettikten sonra kalblerimizi eğriltme, bize kat ından bir rahmet ver, şüphesizsen çok bağış yapansın! 9— Rdbbimiz, sen mutlaka insanlar ı, asla şüpheolmayan bir günde toplayacaksın!" Allah sözünden dönmez.Tefsir:8-9 ucu âyetlerde ilimde rasilj, yani -son derece ileri gitmi şalanlar ın, Allah'a ba ğlılıklarını gösteren dualar ı yer almaktad ır.Ümm-i Seleme'nin anlatt ığına göre Hz. Pey ğamber (s.a.v.)". c


354 Al-i imrân Suresi• iı .D ıı ı ı , T .j 41 ; J.;Ca-; :Z_Li C:24:::11• ,- -ı c 41:4 ;2....Z). j;.1fi c(‘ t) j_Ca.,. 1 °Erj:10— "Inkar edenler var ya, ne malları, ne de çocukları onlara, Allah'akarşı hiçbir fayda sağlamaz. Onlar, ateşin yak ıtıdırlar. 11— Fir'avn ailesininve onlardan öncekilerin durumu gibi. Onlar da ayetlerimizi yalanladılar, Allah da onları günahlariyle yakaladı.. (malları ve çocuklar ı,onlara bir yarar sağlamadı). Allah• ıncezas ı çetindir. 12— Inkar edenleresöyle : "Yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz. Oras ı ne kötü birdöşektir!" 13— (Bedir'de) karşılaşan şu iki toplulukta sizin için bir ibretvardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu, öteki de inkara (idi ki)bunlar(müslümanlar) ı açıkça, gözleriyle kendilerinin iki kat ı görüyorlardı .Allah, dilediğini yardımiyle destekler. Elbette gözleri olanlar için bunda,bir ibret vardır.Tefsir:10-13 ncü âyetlerin nüzul sebebi hakk ında birkaç rivayet nakledilmiştir:İbni ishak'm rivayet etti ği bir görüşe göre âyetler Kaynuka Yahudilerihakkında inmi ştir.Bedir Sava şından sonra Hz. Pey ğamber(s.a.v.)Yahudileri Kaynuka Çar şısında toplay ıp, Kureyş'in başına gelenlerin,bir gün kendi başlarına da gelmezden önce müslüman olmalar ını söyledi.Yahudiler dediler ki: "Ya Muhammed, sen a'ldan ıyorsun. Sen sava ş-mamut bilmeyen toy bir Kurey ş toplumuyla dövüştün. E ğer bizimlesava şırsan bizim ne yaman sava şçılar olduğumuzu, ömründe bizim gibisinihiç görmedi ğini anlars ın !" dediler. Onların bu sözleri üzerine :"Inkar edenlere de ki : Yeniteceksiniz, ve cehenneme sürüleceksiniz...."âyetleriDiğer bir rivayete göre Medine Yahudileri, Bedir olay ından sonranerdeyse müslüman olacak.Mra ı: "Bu, kitab ımızda gördüğümüz, sancağıgeri çevrilmeyecek olan peygamberdir." dediler. Bir k ısmı da:"Hele acele etmeyin, bekleyin bir vak'as ını daha görün" dediler. UhudSavaşı olunca şüpheye dü ştüler: "Bu, o de ğil" dediler ve Hz. Pey ğamber'-le aralar ındaki andla şmayı bozdular. Katkı ibn el-E şref altmış kişi ileMekke'ye gitti, "Söz birli ği edelim" dedi. İşte bu âyetler, onlar hakk ındaindi. İbn Abbas'a ve Dahhak'a nisbet edilen üçüncü bir görü şe göre buâyetler, Bedir vak'as ından önce, Kurey ş müşrikleri hakk ında inmiş -1 Cffinicu'l-beytin, III, 1922 Zâdu'l'-biestr, I, 356


Cüz' : 3, Sure : 3 355tir.' Diğer bir görü şe göre de ayetler belli bir, toplulu ğu değil, bütün U-firleri, bütün inkare ılan kasdetmektedir. Belli bir toplum hakk ında indiğinedair bir delil yoktur? Tüm inkâr edenlere hitabedilmektedir.Bu son görüş doğru olmakla beraber ayetlerin Yahudiler hakk ındaindiği rivayeti daha kuvetlidir. Fakat sebebin hususiyeti, genel manay ıtahsis etmez. Ayet, bütün inkarc ılara hitabetmektedir. Bütün- inkarcılar,Kur'ân'la sava şa giren tüm kafirler yenilme ğe mahkamdur.13 ncü ayette kar şılaşmalanna i şaret edilen iki toplumdan biri,Allah Elçisi kumandas ındaki İslam ordusu, diğeri de müşrik Kureyşordusudur. Yüce Allah, Bedir Sava şında müsliimanlann gözüne kafirleriaz göstermi ş, kafirlerin gözüne de müslümanlar ı çok göstermi ştirki ezdi buyru ğu yerine gelsin, Hak bat ılı ezsin. Abdullah ibnşöyle diyor:"Biz ilk önce müşriklere baktığımız zaman onlar ı bizden kat katfazla görmü ştük. Fakat sava ş başladığı zaman onlara bakt ık, onları dabizim kadar gördük, bizden bir ki şi dahi fazla 'gelmediler gözümüze."Ondan gelen bir rivayete göre İbu Mes'ud şöyle devam etmi ş : "Yan ımdakiadama 'Acaba şunlar yetmi ş kişi var mı' diye sordum; 'Yüz ki şikadar var herhalde' dedi. Sonra onlardan bir adam ı esir aldık, ne kadarolduklarını sorduk. Bin ki şi olduklarını söyledi." Bir ba şka rivayetegöre müşrikler de müslümanlardan kaç ki şi olduklarını sormuşlar. Müslümanlar,üçyüz on üç ki şi olduklarını söyleyince mü şrik(esir)ler hayretetmişler: "Biz sizi, bizden kat kat fazla görüyorduk!" demi şler)o ıI I j â J i' .L.)1 0.,-,12.."..4«.1.-« • .-91 o 9 9 ı o 9j G C.:.; rıC::>,:O 31J(N O ,_,T.21)14— Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılm ış altun ve gümü şten,salma atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük,insanlara süslü (cazib) gösterildi. Bunlar, sadece dünya' hayatının geçimidir.Asil var ılacak güzel yer, Allah' ın yanındadır.1 Zklul-mesir, I, 3562 Zaclu'l-meslr, I, 358; Taberl, III, 195


356 Al-i İmran SuresiTefsir:14 neii ayette geçen sehevât kelimesi, şehvetin çoğuludur. Şehvet, nefsinarzu ettiği şeye atılışıdır ki Türkçede buna gönül çekmek denir. Rana-IcanNr' ın çoğuludur. el-Mulsantara, kantarlanmış demektir. Kantarlarmkantarlanmas ı, paran ın yığın yığın artmas ı anlamını ta şımaktadır.Kantar, çe şitli milletlere göre de ğişen bir- ölçüdür. Bir zamanlarAfrika'da ye Endülüs'te sekiz bin miskal, sonra yüz r ıtl Jir kartar kabuledilirmi ş.° Hazreti Pey ğamber(s.a.v.)den kantar ın bin ikiyüz okya,on iki bin okya, on iki okya, bin ikiyüz dinar oldu ğuna dair rivayetlervardır.2 Ayette kantar kelimesi, belli bir say ı ifade etmeyip çok miktardaanlamına gelir. Araplar kantar' ı çokluk ifade eden bir kelime olarakkullanırlard ı. el-Haylu'l-musevveme : otlağa salınmış atlar, yahut i şaretlenmişveya çok güzel atlar anlam ına gelir.Yüce Allah bu ayette insan ın tabiatinde bulunan tutkuya i şaretetmektedir. İnsan kadına, evlada, çok miktarda altun ve gümü şe, salmaatlara, davarlara, ekinlere, has ılı tüm dünya varl ığına düşkündür.Bunlardan ne miktar elde etse daha fazlas ına sahib olmak ister. İnsanınbu tutkusu dizginlenmezse gözü' doymaz bir varl ık olur, -çıkar. Peyğamberimiz(s.a.v.), bir hadislerinde: "İnsan oğlunun bir vadi dolu mali alsaikincisini ister: İki vadi dolusu mal ı olsa; üçüncüsünü ister. İnsan oğlununkarın bosluğunu ancak toprak doyurur. Allah teybe edenin' tevbesinikabul eder."3 demiştir.Çalışıp kazanmak güzel bir şeydir. Helal mal ından yemek, güzelgiyinmek de iyidir. A'raf Suresinin 32 nci ayetinde süsün ve güzel şeylerinmü'minlere yasak k ılınmadığı açıklanmakta, 31 nci ayetinde de:"Mescidlere giderken süsünüzü 1«k ın (elbiselerinizi giyin), yeyin, için,fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez" buyurulmaktad ır. Demekki Kur'ân' ın gayesi, insanı dünyadan el etek çekme ğe sevk etmek değil,fakat dünya mal ına dü şkünlük göstermeyi önlemektir. Çünkü dünyatutkusu, insan ruhunu karart ır, kendinden ba şkas ını düşünmez halesokar. Fani şeylere ihtiras, onlar ın sevgisini kalbe sokmak do ğru değildir.Çünkü mal, mülk, kadm, evlat, hep şu geçici dünyan ın birkaç günlükgeçiminden ibarettir. O halde aza kanaat edip gönülden dünya h ırsıni çıkarmal ı, ruhu Allah sevgisi ile doldurmal ıdır Çünkü insana mutlulukgetirecek tek şey, Allah sevgisidir. En güzel mükafat, Allah' ın1 Hak Dini Kur'an Dili, II, 10512 Zadul-medr, I, 859'3 Bubari, Müslim, Tirmizî, Ahmed ibn Hanbel ve Bezzar rivayet etmi şlerdir. Faydu'l-K.adir, V, 327


Cüz': 3, Sure: 3 357yanındad ır. Allah' ın yan ında olan âhiret nimetleri geçici de ğil, süreklidir.Yüce Allah bu gerçe ği anlatmak için diyor ki:,.,.. .4_, j -.Ay 1 .j. °-;i:;r - ).:Ğ1 „ .*j:,,., °- ;:,.‹):,4_;1 1 - °r- • .j';e- 0, Z; ıC.. jj 1 j 1.1......1 .7.. ..,t_11.,:. jt_4...; ' 1 I L4.::-._>,; 4:):.. (s,:.>,._7 ‘'... ' ,1..:,_,.--.(.:y. ..1.5 -« ( ‘ ° ) .> CA,5ti> LJ k400....).>41.W *... ., 4 LO ..,.).../4 'jil.„) 1 :;..,L.,...›... '.:, I'3:):+.11: 4ı , .. .„' «....( ‘ 'O j d::JI ,.. 1"..:Cp C:,..; -_, 1::,:,.;_;' t:::.3 ° _.;1°_Ci t':::..T 12; ı t:;.':,-, "");_11_;i:• ,, .., 0 5 .. 0„Ci jrA,:‘,Z....i. 0 i &Ii. /.2..;,..11 -3 L' jı..:_;C:g5i -_, (:)..; .t...ail 3


358 Al-i imrân Suresise bilsin ki Allah, hesab ı çabuk görendir. 20— Seninle tartışmaya girişirlersede ki : "Ben de özümü Allah'a teslim ettim ; bana uyanlar da." Kendilerinekitap verilenlere ve ümmile ı e de ki : "Siz de İslam oldunuz mu?"Eğer Islam olurlarsa doğru yolu bulmu şlardır. Yok e ğer dönerlerse sanadüşen, sadece duyurmakt ır. Allah kulları(n yaptıklarını) görmektedir.Tefsir:15-17 nci ayetlerde Rablefinden korkan, geceleri ibadet edip O'ndanma ğfiret dileyen mü'minlerin erecekleri nimetler ve Allah katmdakazand ıkları dereceler anlat ılmaktad ır.18-19 ucu ayetlerde Allah'tan ba şka tanr ı olmadığını herkesinbildiği, Allah kat ında makbul dinin ancak İslam (yaln ız Allah'a kulluk)oldu ğu, kitap ehlinin, sırf çekememezlikleri yüzünden ayr ılığa düştükleri,bildiriliyor ve Allah' ın âyetlerini inkar edenler uyar ılıyor.20 nci ayette de Hz. Muhammed(s.a.v.)e, kendisiyle tart ışmayagirenlere, kendisinin Allah'a teslim oldu ğunu söylemesi, kendisiningörevinin sadece tebli ğ olduğu buyuruluyor.20 nci ayette geçen el-ummiyyin (ümmiler) kelimesi kitap sahibiolmayan kimseler demektir. Bununla mü şrik Araplar kasdedilmektedir.Manası açık olan bu ayetlerin nüzül sebebi hakk ındaki baz ı rivayetlersağlam değildir, onlara güvenilemez. As ıl sebep, Hz. Peyğamber'in,Necran H ıristiyan hey'etiyle münazaras ıdır. Bu münazara esnas ındahırıstiyanların sarfettikleri tevhide ayk ırı sözlerine âyetlerle cevap verilmektedir:Allah' ın birliğine bizzat kendisi şahid olduğu gibi melekler, bütünruhani: varl ıklar ve adaletli, insafh ilim sahipleri de şahiddir. Allah' ın,birliğine şahidlik etmesi, gö..lerimizin önüne serdi ği yarat ıklar" arac ıhğiyleolduğu gibi, gönderdiği kitaplar vas ıtasiyle de olmaktad ır. Bütünkâinat varl ıklar', O'nun birli ğini hayk;rmaktad ır. Bütün melekler,O'nun birli ğini söylemektedir. Bütün peyğamberlere Allah' ın bir olduğuvahyedilmi ştir. Bilgi sahipleri de bunu söylemi şlerdir. Gerçekbilgi, insanı tek Allah'a inanmağa, O'nu her türlü eksik s ıfatlardan tenzihetme ğe götürür.Tevhid inancına dayanan İslam dini, insan fitrat ına en uygun dinolduğu için Allah'ın seçtiği, raz ı olduğu tek dindir. Allah, bütün peyğamberlerebu tevhid dinini göndermi ştir Kitap ehli aras ında görülenihtilaflar, dinin kendisinden de ğil, onların düşüncelerinden do ğmuştur.Gelen yeni gerçe ği de kıskançlıklar' yüzünden kabul etmeyip Allah' ın


Cüz': 3, Sure: 2 359Resulüyle tart ışmaya girmi şlerdir. Elbette hakk ı inkâr edenleri Allah,besaba çekecektir. O'nun hesab ı çabuktur. O, bir anda milyarlarm hesabını görür.Allah'ın birliği, insan ın Allah'ın oğlu veya O'nun parças ı olamayacağıgayet açık iken yine kitap ehli, Allah' ın Elçisiyle tart ışmaya girmiş,İsa'nın, Allah' ın oğlu, yahut üçün üçüncüsü gibi ak ıl almaz şeyleriisbat etme ğe kalki şmışlardır. Yüce Allah Resulüne demi ştir ki:E ğer kitap ehli olan Necranl ılar, İsa hakkında seninle tart ışırlarsaonlara şöyle de: Ben ve bana uyanlar, bütün özümüzle Allah' ı birleyipO'na teslim olur, kulluk ederiz. Hem kitap ehline, hem de şu ümmimüşriklere bu gerçekler kar şısında Allah'a teslim olup olmad ıklarınısor. Eğer Allah'ın birliğini kabul etmezlerse sana dü şen, sadece durırmaktırSen vazifeni yapmışsındır. Gerisi Allah'a kalmıştır. Allah, kullarınınne yaptığın ı görmektedir.Din, Allah tarafından, peygamberler vas ıtasiyle gönderilen emir veyasaklar nizamul ır. Insanı Allah'a itaate götürür. İslam ise silm, selâmetkökünden gelir. Selâmete girmek, teslim olmak, itaat etmek anlaralarınadır.Mutlak manasiyle alınırsa din ve İslam aynı şeyi ifadeeder. İkisi de itaat edip selâmete ermek anlam ını taşır.oJc—:^ - JI j .1.11 Lı Io .1' o ı . t .0 ı 0 oıFfib . jj A‘3• ° ° - 13(Y Y) ° • " C A j21- Allah' ın ayetlerini inkâr edenler, haks ız yere pey ğamberleridürenkr, , insanlar aras ından adâleti emredenleri öldürenler (yok mu),onlar ı acı bir azâb ile müjdele! 22- İşte onlar ın yapt ıklar ı, dünyada daaltirette de bo şa çıkm ıştır ve-onlar ın hiçbir yard ımc ılar ı da yoktur."Tefsir:21-22nci ayetlerde belirtilen pey ğamberleri ve adâleti emredenleri öldüreninsanlar yahudilerdir. Herhalde Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in, • hırıstiyanlarlamünakaşalarmda onlar da taraf olmu şlar ki bu ayetler, onlaracevap mahiyetinde inmi ştir. Yahudiler, Hz. Pey ğamber'i inkârda devamettikleri halde Allah' ı birleyen insanlar olduklar ını iddia ediyorlardı. Kur'an, Allah'a inanmanm, O'nun peygamberlerin° de inanmay ı


360 Al-i imrân Suresi,gerektirdi ğini bildirmektedir. Peyğamberlerden birini kabul edip diğer 7ın bir kısmını kabul edip diğerlerini .lerini inkar etmek, ya da kitaplarinkâr etmek tevhid inanc ına sığmaz.Yahudiler, yaln ız -Hz. Muhammed(s.a.v.)i inkar etmekle de kalmannşlar,Hz. Musa'dan sonra gelip geçmi ş nice peyğamberleri, nicedin büyülderini öldürmü şlenli. Bakara Suresinin 91 nci âyetinde onlar ınbu davran ışlarına temas edilmi ştir: "Onlara : 'Allah'ın indirdiğine inanın'denilse, 'Bize indirilen inanınz' derler, ötesini kabul etmezler. Halbukio, kendi yanlar ında bulunanı doğ'rulayrcı bir gerçektir. De ki : 'Gerçekteninan ıyor idiyseniz neden daha önce pey ğamberleri öldürüyordunuz?"Taberi, Ebu Ubeyde ibn el-Cerrah' ın şöyle dediğini naklediyor:"— Ya Resulüllah, k ıyamet gününde azab ı en şiddetli olan kimdir?diye sordum. Allah' ın Resulü : •Bir peyğamberi öldüren, ya da kötülüğü emredip iyilikten nehyedenkimsedir, dedi. Ve : 'Allah' ın ayetlerini inkür edenler, haks ız yerepeyğamberleri öldürenler ayetini, onların hiçbir yardımc ıları da yoktur'lasmına kadar okudu. Sonra buyurdu ki :"— Ey Ebü Ubeyde, Israil o ğulları gündüzün başından bir saat içindek ırk üç peyğamber öldürdüler. İsrail oğülifırının ibâdet edenlerinden'yüz on iki adam kalkt ı, onlara iyiliği emredip onları ,kötülükten men etti.0 günün sonuna doğru hepsi öldürüldü."'Peyğairmberimizden rivayet edilen bu sözü, bugün elde mevcut KitabıMukaddes de do ğrulamaktadır. Kırallar bölümünün 17-18 ncibablarında Kral Ahab ile.kans ı İzabel'in yaptığı kötülükler anlat ılır:"Ve Obadya Rabdan çok korkard ı. Ve vaki oldu ki İzabel, peyğamberleriöldürdüğü zaman Obadya, yüz peygamber ald ı ve onları ellişerellişer mağarada saklad ı ve onları ekmek ve su ile besledi."Matta İncilinin 14 ncü babmda da Kral Hirodes'in emriyle Peyğamber Zekeriya' ıun o ğlu peyğamber Yahya'n ın başının kesildiği anlatılır.Birinci MM-t asrında yaşamış Yahudi tarihçisi Yosifus, KralHirodes'in, Yahudi alimlerinden birço ğıum öldürdüğünü yazm ıştır?Demek ki Yahudi krallan, kendilerini uyaran birçok peygamberi,birçok ıslahatç ı din bilginini öldürmüşler, akıl ve hayalin al ııiayaca ğıcinayetler i şlemişlerdir. Böyle iken' yine muvahhid olduklar ını, Allah1 Teber?, Camicul-beyan, M, 216; Ib ıall-Cevd, Zadu'l-Mestr, I, 365; İbn Kesîr, Tefstr,I, 3552 et-Tefairu'l-badq, VIII, 87


Cüz': 3, Sure: 3 361adına hareket ettiklerini de söylemekten geri durmam ışlard ır. Hz. Peyğamber'inkar şıs ında yer alan Yah ısıdiler de, t ıpkı atalar ı gibi Allah' ınResulünün en yaman dü şman ı oldukları halde yine Atlar ı birlediklerini,Allah'ın halis kulları olduklarını iddiâ ediyorlard ı. Allah'a inanan, onunkullarını, onun peyğamberlerini, Allah' ın dinini düzeltme ğe me.'muredilen din bilginlerini nas ıl öldürür? İman ın insana kazand ıraca ğı enbüyük vas ıf, merhâmettir. Merhameti olmayan ın imanı da olmaz.Içini dünya h ırs ı kaplam ış olanın imanı, gerçek iman de ğildir. Allah'ainanan kimse, O'nun göndermi ş olduğu kitab ın, işine gelen kısm ını alıpişine gelmeyen k ısmını red ve inkar etmez. Kitab ın tamamına, Allah' ınbütün peyğamberlerine, bütün kitaplarma inamr. Elçiye itaat, elçiyigönderene itaat demektir. Allah' ın gönderdiği en son elçiyi inkar eden,hatta ona en yaman dü şman kesilen kimseler, nas ıl muvahhid olduklarını iddia edebilirler?• t,p - 03 09° °e-A JF,t_J ı ci3 ; (tv)0t) C j^^JL7jL5 °o .4, "er ,O r O ı ;Zi tL4 j j Aı.ffl P J...J23- Baksana Kitâbdan kendilerine bir pay verilmi ş olanlar, aralarındahüküm vermesi için Allah' ın kitab ına çağırthyorlar da sonra onlardanbir topluluk, yüz çevirerek dönüyorlar. 24- Bu hareketleri, onların"Bize ate ş, sayılı birkaç günden başka dokunmayacak" demelerinden ilerigelmektedir. Uydurduklar ı şeyler, onları dinlerinde yanıltm ıştır, 25- Peki,ya kendilerini, hiç şüphe olmayan bir gün için topladığımız ve herkesinkazandığı, kendisine tastamam verilip hiç kimseye haks ızl ık edilmediğizaman (durumlar ı) nasıl (olacak)?Tefsir:23-25: Bu üç ayetin, yahudiler hakk ında indiği rivayet edilmektedir.Yahudiler, Allah' ın birliğini kabul ediyor, fakat Hz. 1VIuhammed(s.a.-v.)in peyğamberliğini kabuk yana şmıyor, onun pey ğamberliğine kar şı


362 imrân Suresiçıkıyorlard ı . Onun peyğamber olmadığı- hakk ında da k endilerince delillerileri sürüyor, münaka şa ediyorlard ı. Hatta İsrail O ğullarmdan ba ş -ka bir milletten pey ğamber ç ıkmayaca ğını iddiâ etmi şlerdi. Hz. Muhammed(s.a.v.), kendi vasfm ın Tevrat'ta bulundu ğunu, bu konudaTevrât' ın hükmüne uy ınalarm ı söyledi ama onlar inkârda ısrar ettiler.İşte - yüce Allah, bu âyetlerle onlar ın tutumunu kmamaktad ır.Taberi, 25. âyetin nüzul sebebi olarak İbn Abbas'tan şu rivayetinakletmektedir: "Allah' ın Resulü (s.a.v.), Yahudi hahamlarmdanMidras' ın evine gitmi şti. Orada Yahudilerden bir topluluk oturuyordu.Allah'ın Resulü, onlar ı Islâma davet etti. Onlardan Amr adl ı biri:"— Senin dinin nedir ya Muhammed, dedi. Hz. Peygamber,İbrahim dininde olduğunu söyledi. Onlar, İbrahim'in Yahudi olduğunuiddiâ ettiler. Allah' ın Resulü:"— Öyleyse Tevrat' ı getirin bakalım" dedi. Onlar 1Zabul etmediler.İşte bunun üzerine: "Baksana kendilerine Kitab'dan bir pay verilenler.."âyeti indi."'Diğer bir rivayete göre 25 nci âyet, bir zina olay ı üzerine inmi ştir.Yahudilerden soylu biri zina etmi ş, bu konuda hüküm vermesi için davayı Hz. Peyğamber'e getirmi şler. Hz. Pey ğamber de Tevrat' ın hük ınüneuygun olarak zina edenlerin reemedilmesini emretmi ş. Yahudiler bunukabul etmemi şler.Hz. Pey ğamber de onlar ı Tevrat' ın hükmüne uymayadavet etmi ş, onlar kabul etmemi şler. Bu tarzda bir rivayet, Maide Suresindeki43 neü âyet için de nakledilir.Birinci rivâyet, âyetin siyak ına daha uygun dü şmektedir. Çünkübu konudaki rivayetler daha çoktur. Taberi'nin nakletti ği başka birrivayet de b ınıu destekler mahiyettedir: Allah' ı n Resulü (s.a.v.), Yahudileriİslama davet etti, Yahudiler: "Biz hidâyete senden daha lâyik ı z,Allah İsrail O ğullarmdan ba şka bir toplumdan peygamber göndermemiştir"dediler. Allah' ın Resulü (s.a.v.): "Tevrat' ı çıkarın, benim peygamberolduğum orada yaz ıl ıdır" dedi. Bu teklifi kabul etmecliler. 221-22 ve 26-27 nci âyetler de birinci ilesonuncu rivayetin do ğruluğunudestekler niteliktedir. Konu, Yahudilerin, Hz. Muhammed(s.a.v.)in peyğamberli ğini kabul etmemeleri, kendilerini Xllah' ın üstün kullarısaymaları, bu yüzden ba ş kald ırıp fısk-u fileura dalmalar ı konusudur.Onlar kendilerini Allah' ın has kullar ı gördüklerinden dolayı, kendilerine1 Taberi, Cfuni cu'l-beyâu, III, 217-2182 Z,âclu'l-mesir, I, 366-367


Cüz': 3, Sure: 3 363birkaç gün d ışında azabedilmeyece ğini ileri sürüyorlard ı. Onların buiddias ına, Bakara Suresinin 80 nci âyetinde de yer verilmektedir. Diyorlardıki "Biz buza ğıya tapmış olduğumuz kırk gün için k ırk gün a7abçekece ğiz, sonra kurtulaca ğız."Bunlar, kendi uydurduklar ı şeylerdi. Bu uydurmalar ı, onları dinlerikonusunda yan ıltm ış, yanlış yollara sürüklemi şti. Yüce Allah, buiddialarından ötürü 25 nci ayette onlar ı tehdid ederek, kopmas ında aslaşüphe olmayan k ıyamet gününe topland ıkları, herkesin kazand ığı kendisineverildiği-zaman hallerinin nice olaca ğını sormakta ve pey ğamberiniteselli için de ona şöyle demektedir:9 o .... r 1501.2.j). (■*1..1,1 (.33:.; CA, 9 9 o , 4 9 -‘:.>„o V A n... .9 9 o —• o•• • '‘) c-' ` :11 ° . 3Cr.° ks->c - - J -4- 11 e. I Jo 9 „9p(1. V) (...ıito.,>. • (j • - j , • - j-->e .-26- De ki : "Allah ım, (ey) mülkün sahibi, sen dilediğine mülkü verirsin,dilediğinden mülkü al ırsın ; dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın.Hayır senin elindedir. şüphesiz sen, her şeye kadirsin!" 27-"Geceyi gündüze sokars ın, gündüzü geceye sokars ın ; öliiden diri çıkarırsın,diriden ölü çıkanrsın, dilediğini de hesapsız r ız ıklandırırsın!"Tefsir:26-27 nci âyetlorin manas ı aç ıktır. Yaln ız "Ölüden diri çıkarırsın,diriden ölü çıkarırsın" kısmı üzerinde müfessirlerin aç ıklamaları şöyledir:"Taneden ekin, ekinden tane; çekirdekten hurma, kurmadan çekirdek;kafirden mü'min, mü'minden kafir; yurnurtadan tavuk, tavuktan yumurta;meniden insan, insandan meni ç ıkarırsm..."'o - 5 oCi■-,...A3.1 .) .j .3 , • 9.9 o • ı. o ...(5 45i) :43fl j ...OOr 0,0, O,(T A) acil'Lz ı1 ibn. Kesir, III, 356; Câmicu'l-beyttn, 224-225


364 hurân Suresi28- Mü'minler, inananlaıı bırakıp Wirleri dost edinmesin. Kimböyle yaparsa Allah ile bir dostluğu kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecektehlikeden) korunmanız başka. (Şerlerinden korunmak için dost gözüke=bilirsiniz). Allah, sizi kendisin(in emirlerine kar şı gelmek)den sakındırır.(Sakıp hükümlerine ayk ırı davranarak, dü şmanların ı dost tutarakO'nun gazab ına uğramaym. Çünkü) dönüş O'nadır.Tefsir:28 nei âyetin ini ş sebebi hakk ında dört iivayet vard ır:1- Bir rivayete göre müslümanlardan baz ıları Yahudilerle dostidiler. Uyanık müslümanlar, bunları uyard ılarsa da bunlar, dinlemediler.Bu âyet inerek müslümanlar ın, müslüman olmayanlarla s ıkı fıkı dostolmalarını yasaklad ı .2- Buna yakın bir rivayete göre de bu âyet Abdullah ibn Ubeyyve adamlar ı hakkında inmi ştir.' Yabudilerle s ıkı dostluk kuran bu adamlar,müslümanlar ın sırlarını Yahudilere ta şıyorlar, Yahudilerin, Peyğamber(s.a.v.)ekar şı zafer kazanmalar ını istiyorlard ı. Bu âyet bu münasebetleindi.3- Bir diğer rivayete göre de Ubâde ibn es-Sân ıit'in Yahudileraras ında dostlar ı vardı. Hendek Sava şı sıras ında Ubâde: "Ya Resulâllah,Yahudiler içinde be şyüz adamım var, onların da benimle beraberdüşmana kar şı savaşmalarını istiyorum" dedi. Bu âyGt indi.4- Dördüncü bir rivayete göre de Mekke'nin fethi için sefer haz ırlıklarıyapılırken ashabdan Hâtib ibn Ebi Belteca, yazdığı bir mektuplaHz. Peyğamber'in sefer haz ırhklarmı Kureyşe bildirmeğe te şebbüs ev.mişti. Bunun üzerine bu âyet indi.'Bu son rivayet, âyetin siyak ına uymaz. Çünkü bu son rivayet,Mümtehine Suresinin birinci âyeti münasebetiyle anlat ılmaktadır.Bu âyet, Yahudilerin de zaman zaman kat ıldığı Necran h ıristiyanlariyleHz. Pey ğamber aras ında geçen uzun münaka şalar üzerine inenâyetlerdendir. Yüce Allah, yukar ıda kitap ehli. olan Yahudilerin küfürleriııi,pey ğamberlere sald ırılarını açıkladıktan sonra müslümanlara,böyle toplumlara kar şı ihtiyath bulunmalarını, bunlara s ır vermemelerini emretmektedir. Bu âyet, müslümanlar ın, müslüman olmayan toplumlarlaili şkikri konusunda iki prensip getirmektedir:1- Müslüman olmayanlarla ili şki kurarken daima ihtiyath olmak,-onlara fazla güvenmemek, yaln ız müslümanları gerçek dost bilmek,1 Zadul-mesir, I, 371


Cüz': 3, Sure: 3 3652- Şartların gerektirdi'ği hallerde şerlerinden korunmak için onlarlaiyi geçinmek, fakat onlar ı baş tac ı etmemek. •Müfessirlere göre bu ayet, müslümanlar ın, kafirlerle dost olmalar ınıyasakladığı gibi müslümanlar ın kâfirlerle pakt kurmalar ım da yasaklamıştır.Müslümanların, kafirlere s ır vermeleri caiz de ğildir.Bu konuda Tevbe, Mücadele ve Mümtehine surelerinde bulunanşu âyetleri de göz önünde bulundurmak gerekir:1- "Ey inananlar, eğer imana karşı küfrü seviyorlarsa babctlarınıztve karde şlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onlar ı veli tan ı: sa işte zâlimleronlardır." (Tevbe: 23)2- "Allah'a ve ahi ı et gününe inanan bir milletin ; babaları, oğulları,kardeşleri; yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne dü şman olanlarladostluk ettiğini görmezsin...." (Mücadele: 22). 3- "Ey inananlar, benim de düşmanım, sizin de dü şman ınız olankimseleri dost edinmeyin. Onlar, size gelen gerçe ği inkâr ettikleri, RabbinizAllah'a inandıg'ınızdan dolayı Resulü ve sizi (yurdunuzdan sürüp) çıkardıklarıhalde siz onlara sevgi (belirtecek mektup) ula ştırıyorsunuz..."(Mümtehine: 1)Nisa ve Maide Surelerinde bulunan a şa ğıdaki âyetlerden de miinafıklarlabaz ı mü'minlerin; kafirlerle, özellikle kitap ehli ile s ıkı dostluklarınıs -(irdürdükleri anla şılmaktad ır:1- "Münafıklara, acı bir azâbın, kendilerinin olacağını müjdele.Onlar, mü'minleri bırakıp kâfirleri dost tutuyorlar. Onların yanında şerefmi arıyorlar? Bütün şeref, tamamen Allah'a aittir." (Nisa': 138-139)2- "Ey inananlar, mü'minleri bırakıp ketfirteri dost tutmay ın. Allah'a,aleyhinizde olacak açık bir delil vermek mi istiyorsunuz?" (Nisa':144)3- "Ey inananlar, Yahudileri ve hırıstiyantarı dost edinmeyin.Onlar, birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost tutarsa o, &dardandır.Şüphesiz Allah, zâlim toplumu do ğru yola iletmez." (Mâide: 51)Bu ayetlerin, müslümanlar ın o zamanki stratejik durumlariyleyakın ilişkisi vard ır. Müslümanlar, .o zaman gayri müslimlerle, özellikleKurey ş müşrikleriyle sava ş halinde Miler. Islam ın kar şısında bir tutumalan Yahudiler de islam ın yıkılması için fırsat kolluyorlard ı. Bundandolayı kuvvetli durumda bulunduklar ını hissettikleri zaman Hz. Peyğamber'leyapt ıkları andla şmayı derhal bozup müşrikleri destekliyor-


366 Al-i İmran Suresi'ard ı . Şimdi müslümanlar ın, böyle kimselerle s ıkı fıkı dost olmaları ,askeri sular ın, bunlar ın eline geçmesine sebeb olurdu. İşte böyle aleyhlerinebir sonuç do ğuracak durumlarda inkarc ılar toplumu ile dostolmalar ı yasaklanmıştır.Muhammed Re şid R ıza da ayetlerin, Hz. Pey ğamber'in ya şadığışartlarla yak ın ilişkisi olduğuna temas ederek özetle şöyle diyor: "Buayetler, müslümanlar ı, ba şka toplumlarla kendi yararlar ına olacak andlaşmalar yapmaktan menetmedi ği gibi sava ş halinde bulunmad ıklarıtoplumlarla ili şki kurmaktan da menetmez. Hz. Peygamber (s.a.v.),Kureyş'le yapt ığı Hudeybiye Andla şmasına göre Mekke bölgesinde oturanHuza`a ve Bekr O ğulları adlı iki kabilenin, istedikleri tarafı tutmaları şart ım kabul etmi şti. Biribirine dü şman olan bu iki kabi1edenBekr Oğullar ı Kurey ş tarafını tutunca Huza`a kabilesi de müslümanlarıntarafını tuttu. Andla şnıan ın bütün hükümleri, taraflardan biri yanındayer alan bu kabileler için de geçerli idi. Şimdi Peyğamberimizin,asl ında miişrik olan Huza‘a kabilesiyle ittifak yapmas ı, müslümanların,müslüman olmayan toplumlarla, kendi yararlar ına andla şmalar, ittifaklaryapabileceklerini gösterir."'Ayrıca Hz. Peyğamber (s.a.v.) Medine'ye geldiklerinde Yahudilerleyaz ılı bir andla şma yapmıştı. Bu andla şmaya göre Yahudiler kendi dinlerindeserbest olacaklar, Fvs ve Hazrec kabileleriyle yapm ış olduklarıandla şmalar yürürlükte kalacak, müslümanlara bir sald ırı halinde Yahudiler,müslümanlar ın yan ında yer alacak, müslümanlara kar şı düşmancabir tutum izlemedikleri takdirde de müslümanlar, bir sald ırıya uğrayanYahudilere yard ım edeceklerdi.Hz. Peyğamber (s.a.v.) in bu andla şmalarmdan ve ayetlerin ruhundananlıyoruz ki müslüman yöneticiler, müslüman olmayan toplumlarla,iyi ilişkiler kurabilirler. Ancak böyle bir ili şki kurarken iki hususadikkat etmeleri gerekir:1- İlişki kuracakları .toplumlarm esas niyetlerine bakmak, müslümanlarakar şı kötü niyet ta şımayan kimselerle ittifak yapmak,2- Ittifak yapt ıkları gayri müslimlere kar şı daima ihtiyatl ı bulunmak,bütün s ırlarını onlara açmamak, onlara fazla güvenmemek, uyan ıkbulunmak.Şunu da iyi bilmek Umudu ki ittifaklar, kar şıl ıklı menfaatlere dayanır. Tefsirini yapmakta oldu ğumuz ayet, "kâfirlerle andla şma yap-1 et-Tefslru'l-bad Şs, VIII, 96;


Cüz': 3, Sure: 3 367mayın" demiyor, "müslümanları bırakıp onları dost tutmay ın" diyor.Andlaşma yap ıp iyi geçinmek ba şka şey, dost tutmak ba şka şeydir.Mümtehine Suresinin sekizinci âyetinde bu husus, aç ıkça belirtilmektedir:"Allah, sizi, din hakk ında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdanç ıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan menetmez.Çünkü Allah, adalet yapanlar ı sever.":Ayetteki: " ;1.; ı;'(:)1 Wyl : Ancak onlardan korunman ız başka..."cümlesi üzerinde çok durulmu ştur. Bu cümleden takiyye hükmüçıkarılmaktad ır. Talsiyye, birinin kötülüğünden korunmak için as ılinancını gizlemek anlamına gelir. Baz ı müfessirlere göre tehlikeli olan .,her durumda takiyye caizdir. Zayıf durumda bulunduklar ı baz ı ülkelerdeveya zamanlarda müslümanlar takiyye ile hareket edebilirler.'Kafirlere kar şı takiyye ile hareket edilebilece ği gibi müslümanlar birbirlerinekar şı da talsiyyeyi uygulayabilirler. Buhari, Ebud-Derda'n ınşu sözünü naklediyor: "Biz, birtak ım insanların yüzlerine kar şı güleriz,fakat kalblerimiz onlara lanet eder." İbn Abbas'a göre takiyye ancakdille olur. İnsan ancak tehlikeli durumlarda dilini sak ınır, ama iman ınıngere ğini yapmaktan geri durmaz. "İnandıktan sonra Allah'ı inkâr eden,kalbi imana tam anlamiyle kanm ış iken inkara zorlanan değil, küfregöğüs açan (küfürle sevinç duyan) kimselere Allah'tan bir gazab iner veonlar için büyük bir azâb vardır"' ayeti de bu görü şü teyidetmektedir.Taberi ve Hazin ise talciyyenin, ancak haram ın helal, helalin haramsayılması, bir müslüman ın kanının akıtılmas ı, ya da malnun helal görülmesigibi konular ın dışında caiz olabilece ğini söylemi şlerdir. YaniKafirleri kendine dost etmek gibi hususlarda takiyye olmaz.Fakat ayetin muhtevas ı, müslümanların birbirlerine kar şı davran ış -ları değil, kafirlere kar şı davranışları üzerindedir. Böyle iken bundan,'müslümanların, birbirlerine kar şı takiyye ile hareket gidebilecekleri anlamını çıkarmak, uzak bir te'vildir. Bu ayette yüce Allah, müslüman-\ lara ihtiyatl ı bulunmalarını, zaman ve şartlar ın icab ına göre islamınve müslümanlar ın yaıarma uygun tarzda hareket etmelerini emretmektedir.Daha sonra yüce Allah, mü'minleri, buyru ğuna ayk ırı bir davranışve dü şünce içine girmekten sak ındırmak için içlerinden geçen bütündüşüncelerini, gizli ve a şikar bütün yapt ıklarını bildiğini hat ırlatarakdiyor ki:1 Nahl Suresi: 106


368 Âl-i İmrâri Suresio„..1 o ..-- 9o 9.. o "" o 9 9 , o o4--1-R-? ■ -5 j C.)1 I.;e - -° i.j_.3 "T ı t:. jo 9 O •••(„P"4.)o ,o - o , ,04■41.5),P LA çj.....1İ.. ama_, Per, yI• 5 J—;G Ç9c:1—* L..—Lfr9c:) '2.:9 ):; -) .1'J. 1 c43JI ) ;I ii (r •)ı --*O ı 0, ı 9 0 O 9 555 5 .5.5J--_çıACiğc;_; (r Y,-;O 5 ,ııokW J.; .3ı °29- De ki : "Göğiislerinizde' olanı, gizleseniz de, aç ığa vursanız daAllah onu bilir ; göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir.30- 0 gün her nefis, yapt ığı her hayrı hazır bulacaktır; işlediği her kötülüğüde. İster ki o kötülükle kendisi aras ında uzak bir mesafe bulunsun.Allah sizi . kendisin(in emirlerine kar şı gelmek)den sak ındırıyor.' Allahkullarına şefkatlidir." 31- De ki : "Eğer Allah'ı seviyorsan ız bana uyunki Allah da sizi sensin ve günahlar ınız ı bağışlasın. Allah, bağışlayan,esirgeyendir." 32- De ki : "Allah'a ve Peyğambe‘ r'e itâat edin!" Eğerdönerlerse muhakkak ki Allah, Wirleri sevmez.Tefsir:29-30 ncu ayetlerde Allah' ın her şeyi bildiği, iıısan' ın içinde sakladığıdiişiincelere dahi vak ıf olduğu. hiçbir şeyin O'ndan gizli kalmadığıve kişinin, yaptığı her şeyi bir gün kar şıs ında bulaca ğı, dünyadaseverek yapt ığı kötü şeylerin azap şeklindeki korkunç hakikatlerindenkaçma ğa çalışaca ğı, ama onlardan kurtulamayaca ğı anlat ılıyor vekullar ına şefkatli Allah, onlar ı kendisinden çekinip kötüliiklerdensakındırıyor.31-32 nci âyetlerin, Neerar ı'dan gelen hey'etin veya ba şka kimselerin"Biz Allah' ı çok seviyoruz" demeleri üzerine nazil oldu ğu rivayet. Allah' ısevmek, O'nun emirlerini tutmakla olur `. Kuru sözle olmaz. O'nun emirleriniinsanlara duyuran da Hz. Muhammed(s.a.v.)dir. O halde Resulüngetirdiklerini, kabul etmek, onun yolundan gitmek lâz ımd ır. ÇünküResul, Allah' ın insanlara elçisidir. Elçiye itaat, elçiyi gönderene itaatdemektir.


Cüz': 3, Sure: 3369 •-J T -L1 T t "r"..;— • ,-1 •"Li:12:4145,1(r t Yı .Cpe::33- Allah, Adem'i, Nuh'u, Ibrahim âilesini ve imrtin âilesini seçipâlemlere üstün !aldı . 34- (Bunlar), birbirinden türeyen nesil(ler)dir. Allah,işitendir, bilendir.Tefsiri33 ncü ayet, tabiattaki ışf ıfiiya işaret etmektedir./ Ştıffl, bir şeyi yabancımaddelerden ay ıklamak, saf ve temiz yapmak demektir. Müfessirler,ıştıfâyı: " : Onlar ı yarat ıklarının en sâfı kıldı" veya:" Li.s.,JI 1—LO : Onları kötü sıfatlardantemizledi, güzel huylarla bezedi"' şeklinde iki türlü tefsir etmi şlerdir.Bunlar ın ikisi de birbirine bağlıdır.Yüce Allah, alemi bir tekâmül kanununa göre yaratm ıştır. Insanıvücuda getirmek için önce anorganik maddeleri yaratm ış, bunları süzesüze, bitkileri vücuda getirmi ş, bitkileri de olgunla ştıra, olgunlaştıra canlılarıyaratmış, canl ıları da geli ştire geliştire Âdem'i ortaya ç ıkarmıştır.Adem'ir, neslinden de pey ğamberleri siizerek meydana getirmi ştir.Peyğamberler, umum insanlar ın özü, süzülmü şüdür Peyğamberler,maddi ve ruhi olgunluğun doruğunda bulunan kimselerdir. Nuh soyu,İbrahim ve. İmrân soyları hep birbirinden süzüle süzüle gelmi ştir. Bütünpeygamberler önce Adem'den, sonra Nuh'tan türemi ştir. Nuh zürriyetindenHz. İbrahim gelmiş, onun zürriyetinden de Hz. Muhammed(s.a.v.) yarat ılmıştır. H2. Muhammed (s.a.v.) bütün pey ğamberler zümresininözü, hulâsas ıdır.c• .••• 2= • '•!.. .••• •••• ••• ■:,‘!• 3 L:J a c..3C; 9;1o. ...„:„; 1 ;o?A • j:;£::iJ. , , •(-41


370 Al-i imrân Suresi.1-J C A' •:tw-P 5 1 3 I j L; I j 1.535- İ mreın'ın karısı demi şti ki : "Rabbim, karnımda olanı tam hürolarak sana adadım, benden kabul buyur; şüphesiz sen i şitensin, bilensin."36- Onu doğurunca - Allah onun ne doğurduğunu bilirken - yine şöylededi : "Rabbim onu k ız doğurdum, erkek kız gibi değildir. Ona Meryemadını verdim. Onu ve soyunu, kovulmu ş şeytanın şerrinden sana umar'',yorum."Tefsir:35-36: Burada zikredilen Imrân, Matan (Taberi'ye göre Ya şhem) oğluİmran'd ır, Musa'nın babası Imrân de ğildir. Imrân' ın kar ı sı, Fokuz'unkızı ve Hz. Meryem'in annesi olan Hanna'd ır.° Hanna'nm kız karde şi-birrivayete göre Meryem'in k ız karde şi- İyşâ', Hz. Zekeriyyâ'mn kar ısıve Hz. Yahya'nın annesi imi ş. Bir Hadis-i şerifte Hz. Yahya ile Hz.İsâ'nm, teyze o ğulları oldukları bildirilmiştir?İbni İshak' ın rivayetine göre Hanna'nin uzun zaman çocu ğu olmamış.Bir gün bir ku şun, yavrular ın beslediğini görünce içinde çocuksahibi olma arzusu uyanm ış. Allah'a niyaz edip kendisine bir çocukhitfetmesini dilemi ş, çocuğu olduğu takdirde onu Beytu'l-Makdis'evermeyi adamış. Nihayet Meryem'e hâmile kalm ış, hâmileli ğ-i esnasındakocas ı İmran ölmü ş .Multarrer, âzâdedilmiş demektir. Hanna, burada çocu ğunu her türlüdünya ilişkilerinden, dünyaya kulluktan çözüp Allah'a kul olma ğavakfedece ğini adamış ve ismini de Meryem koymu ş ve çocuğunu şeytamnşerrinden korumas ını Allah'tan dilemi ştir.Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.)şöyle buyurmu ştur: "Doğan her çocuğa, doğarken şeytan dürter (başkarivayetlerde dokunur). şeytanın bu dürtmesinden ötürü çocuk ağlayarakdünyaya gelir. Ancak Meryem'e ve o ğluna şeytan dürtmemi ştir." Hadisirivayet eden Ebu Hüreyre : 'Onu ve soyunu, kovulmu ş şeytanın şerrindensana ısmarlıyorum' âyetini okuyunuz" demi ştir.31 'bn Kask, Tefsir, I, 359; Ib ım'beevzi, Züdu'l-mestr, I, 3762 Hak Dini Kur'ân Dili, II, 10943 Müslim, Feğail, bâb 40, hadis, 146, 147; ibn 1,Ianbel, II, 233


Cüz': 3, Sure: 3 371oo „1.1 ı., s- j_;- S« • Lj_f4 ciu .:C/6 Li T Ju A .3) 1:1:.up °eJ"'(vv) -4341,2 sıı ..C. , :p37- Rabbi, onu güzel bir sekilde kabul buyurdu, onu güzel bir bitkigibi yetistirdi ve Zekeriyya da onun bak ım ını üzerine aldı. Zekeriyya,onun yanına, mihraba her girdiginde yanında bir rızık bulurdu. "EyMeryem, bu sana nereden?" derdi. "Bu, Allah katından" derdi. ZiraAllah, dilediğine hesapsız rız ık verir.Tefsir:37— Meryem, henüz annesinin karn ında iken babas ını kaybetmi ş,yetim doğmuştu. Annesi onu hahamlara götürdü. Hadis-i şerife göreMeryem'in eni ştesi, bir rivayete göre de teyzesinin kocas ı olan Zekeriyya,Meryem'in bak ımını üzerine almak istedi. Fakat hahamlar topluluğu,buna itiraz ettiler. Meryem'i yan ına almak isteyen yirmi dokuz ki şiaras ında kur'a çekildi: Herkes okunu nehre att ı. Okların hepsi suyundibine batt ı, yalnız Zekeriyya' ıun oku batmadı. Böylece Meryem'inbakımı, Zekeriyya'ya kald ı .Meryem biraz büyüyünce Hz. Zekeriyya, annesinin va'di yerinegelsin diye Beytu'l-Makdis'teki mihraba koydu. Mihrab yüksek yerdemektir. Meclislerin en mu'tenâ yerine mihrab denir. Demek ki Hz.Meryem, ma'bedde özel ve yüksek bir odaya konmu ştur.Hz. Meryem, burada ibadet ile me şgul iken kendisine mana'danrızıklar gelmi ştir. Hz. Zekeriyya, onun yan ına odaya girdi ğinde yanındarız ıklar görmüş, bunun nereden geldiğini sormuş, o da bunun Allah tarafındangeldiğini söylemiştir. Bu âyet-i Kerime, evliyâ'n ın kerametininhak olduğunu gösterir. Zira bir peygamber olmayan Hz. Meryem'eAllah tarafında rızıklarm gelmesi, salih ki şilerin böyle ilâhi lâtuflaranail olacaklarma delildir. Peygamber olmayan iyi ki şilerin nail oldukları bu olağan üstü hâdiselere kerâmet denir. Peyğamberlerden zuhureden olağan üstü olaylar da muccizedir.Hz. Zekeriyya, Meryem'de zuhur eden bu ola ğan üstü hâdiseyi,zamans ız olarak ona taze meyva verilmi ş olduğunu görünce ihtiyarlam ışolmasına 'rağmen, kendisinin de bir çocuğu olması arzusu içine dü ştügündenAllah'a niyaZ etmiş :j


37.2 imrân Suresi• .0' Ct:‹jSCI, e 1l*A ‘ffi 'J C, CP ı,f„U, •(rA)19•-JC; ,ı34"JC; ej"-_, .>.1 -JC9* (t.) '‘.}:.°_,*;c'IS":> ı ", 4 T J:.; "z:30* 1 - (t N) * ÎJJL3Ciİ:ol j: ı; —3e-(t Y)o o ■••• ş o , ,o„„•-• ş , .9 04_, .4~,4),L4 ı. (t t)38- Orada Zekeriyyâ, Rabbine duâ etmi şti : "Rabbim, demi şti, banakatından temiz bir nesil ver. Sen duây ı işitensin." 39- Zekeriyyâ, ma'beddedurmuş, namaz k ılarken melekler ona : "Allah, sana Allah'tan bir kelimeyidogrulay ıcı, efendi, nefsine hakim ve iyilerden bir peygamber olacakYahya'y ı müjdeler." diye ünlediler. 40- Dedi ki : "Rabbim, bana ihtiyarlıkgelip çatmış, karım da k ısır iken benim nas ıl oğlum olur?", "Öyle (ama)Allah, dilediğini yapar," dedi. 41- "Rabbim, o halde bana (oğlum olacağınadair) bir alamet ver" dedi. (Allah) buyurdu ki : "Senin alânıetin, üçgün insanlarla, işaretten başka türlü konu şmamandır : Rabbini çok an,akşam sabah (O'nu) tesbih et." 42- Melekler demi şti ki : "Ey Meryem,Allah se ıii seçti, temizledi ve seni dünyalar ın kadınlarına üstün k ıldı."43- "Ey Meryem, Rabbine divan dur, secde et, (O'nuia huzurunda) eğilenlerleberaber eğil." 44- Bunlar, sana vahyettiğimiz, görünmez âlemin haberleriııdendir.Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini (oklarim)atarlarken sen onların yanında degildin ; çekiştikleri zaman da sen yanlarındadeğildin.


Cüz': 3, Süre: 3 373Tefsir:38-41 nci ayetlerde, ihtiyarl ık ça ğında, Hz. Zekeriyya'ya, Allah'tanbir kelimeyi doğrulayacak, seyyid, ha.ştir ve sâlihlerden bir pey ğamberolacak bir oğlu dünyaya gelece ğinin müjdelendiği, oğlu olaca ğına alametolarak da, üç gün insanlarla sadece i şaret ile konu şabilece ği ve sabahakşam Allah' ı tesbih etmesi emredildi ği bildiriliyor.Allah'tan kelime : Ibn Abbas, Hasan, Mücâhid, Katâde, Süddi veMukatil'e göre Hz. Isa Aleyhisselâm'd ır. Çünkü o, "kün : ol" kelimesiyleoluvernıiştir. Ebu Ubeyde'ye göre "Allah'tan kelime" Allah'ın kitabıve gönderdiği âyetlerdir. Fakat birinci görü ş daha do ğrudur. Seyyid :değerli, şerefli, efendi, hatt ın., günahlardan korunan, hikmet sahibi,bilgin manalarına gelir. Ha şür ise kad ınlara kar şı şehvet duygularmdanarınmış, tertemiz insan demektir. I şte Zekeriyyâ'nm o ğlu Yaby‘i, doğumu,sırf kün kelimesinin harika bir tecellisi olan Hz. Isa'y ı doğrulayan,Allah kat ında de ğerli, şehvet duygular ından arınmış, temiz, nezillbir efendi, salih bir peygamber olacakt ır. Hz. Yahya'n ın, Hz. Isa'danaltı ay, bir rivayete göre de üç ay önce do ğduğu ve Hz. Isa'nın ortadançexilmesinden alt ı ay önce şekle" edildiği rivayet edilir.42-43 ncü. ayetlerde Meryem'in, o zamanki dünya kad ınlarıaras ından seçilip onlardan üstün k ılındığı ve kendisine Rabbinin huzurundarüldi ve sesde etmesinin emredildi ği anlatılmaktadır. Müslim'inrivayet etti ği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:"Dünya kadınlarının en iyisi İmran k ız ı Meryem ile 1,Iuveylid k ız ı.13adice dir."' Tirmizi de şu hadisi rivayet etmektedir: "Sana şu dünyakadınları kafi : `İmran kızı Meryem, Huveylid k ız ı 1,1, adice, Muhammedk ızı Fettıma, ve Fircavn'ın karısı c."İsiye." 244 ncü ayette de Meryem'in do ğumu, Zekeriyya'n ın onun bak ımınıüzerine almas ı ve Hz. Yahya'n ın doğumu hakkında bu anlatılanların,ğayb haberleri oldu ğu, bunların, Hz. Muhammed'e vahiy suretiylebildirildiği anlatılmaktadır. Şüphesiz bu haberler, h ınstiyanlann İncillerindezikrediliyor ve halk aras ında da söyleniyordu. Fakat rivayetlerbirbirini tutmazdı. Bu incilleri okumam ış olan Hz.' Muhammed(s.a.v.) için bunlar ğayb idi, bilinmeyen şeylerdi. Yüce Allah buayetlerde, birbirini tutmaz çe şitli rivayetler halinde gelen haberlerinesas ını anlatmak suretiyle üzerinde çok ayr ılığa düşülen konularıaydınlı:O. kavu şturmuştur. Hz. Muhammed Aleyhisselam' ın, bun-1 Müslim, Feçlail, bâb 12, hadis 692 Tirmial, Menalsb, 62, hadis 3878


▪• 5374 ImrAn Suresiları Kur'ânın beyaniyle böyle güzel anlatmas ı, onun peyğamberliğininen büyük delilidir.ığ:z ı(37., 9 e .9 .0 •4 •AJI•- 1 I A-4...At5".423c 0 e ... .9 .9/ ro• ,e-""---•(.:1211 ,;(j■ e,,-;-,ST L•j:JJ9(") -5.■_;;;15.1.)J L4 -L") (r0fi,:.:1 or..!,-) CA "j•9 e .94■4.1.9L9.. ( tv)9 .9 • • • e 9 .„„,!0 oL; II • ••bul e 30 ' C) ).tie.•;1:3o ,, o .91., o,J-1- 1,r4 I j j..1. •■•• I j0,9 09 " •• j«).„4- LA ;ı•*eil_„


Cüz': 3, Sure: 3 375tirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanıcı, iseniz elbette bunda sizin içinbir ibret vardır.' 50- (Ben), benden önce gelen Tevrat' ı doğrulayıcı olaraksize haram k ılınan bazı. şeyleri size hela yapay ım diye gönderildim. SizeRabbinizden bir mu'cize getirdim, o halde Allah'tan korkun, bana itaatedin.' 51- 'Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin,doğru yol budur!"Tefsir:45 nci ayette ve Nisâ Suresinin de 171 nci âyetinde Hz. Isa, Allah'-tan bir kelime diye tavsif edilir. Kelime, kelâmdan geneldir. Kelâmyalnız kulağa hitabeden sözdür. Kelime ise gerek kulak, gerek göz,gerek ba şka duyular arac ılığı ile içte duygular, manalar uyand ıran herşeydir. A ğızdan ç ıkan veya kitaba yazilan sözler birer kelime oldu ğugibi insanın ruhunda ibretler uyand ıran tabiat olaylar ı da birer kelimedir,fakat bunlar sözsüz kelimelerdir. Gözlerimizin önünde cereyaneden tabiat olaylar ı: doğumlar, çiçeklerin açmas ı, ağaçların yeşilliklerebürünmesi, kuşlarm uçmas ı, her şeyin belli kanunlara göre ve düzenleişlemesi, büyük bir kudret, akıl ve bilgi sahibi bir yarat ıcının varlığınıhaykıran, ruhta derin duygular uyand ıran birer kelimedir. Hz. Isa'nmdoğumu ise olağamn üstünde bir hadisedir. Bu fevkalade hadise, herkesiçin Allah'm kudretini ifade eden sözsüz bir konu şmadır. İşte doğumununuyandırd ığı ibretten dolayı Hz. Isa, Allah' ın kelimesi olarak nitelendirilmiştir. Yani zuhura geli şi, varlığı başlı başma bir sözdür, insanlaraibret veren ilahi bir konu şmad ır, bir âyettir. Kur'an'da sözlü vesözsüz ayetlerin anlam ı üzerinde daha geni ş bilgi edinmek için "Kur'-an'da Allah ve İnsan" adlı terceme eserimize bakılabilir. -İlk defa burada Hz. İsa, Mesih s ıfatiyle an ılmaktadır. MüfessirlerMesih kelimesi üzerinde birkaç mana vermi şlerdir. Ayağmm altı dümdüzolduğu, hiç çukurluk bulunmadığı için Hz. İsa'ya Mesih denmiş ;yahut çok seyahat etti ğinden, ya da elini sürdü ğü her hastay ı şifayakavuşturduğundan, yahut kendisi bereketle meshedildi ğinden, yahutmesbedilmek suretiyle kirlerden ar ıtıldığı için, ya da annesinden ya ğsürülmüş olarak doğduğu için Mesih denmi ştir. Tabii bu faraziyeler,kelimenin Arapça kabul edilmesine göredir. Fakat mesih kelimesininibranice mesih yahut mesiya kelimesiaden geldi ği görüşü daha dogrugörünmektedir. Peygamber Samuel, Allah' ın emriyle kıral yaptığıSaul(Talut)un ba şına yağ döküp meshetmi ş : "Kendi miras ı üzerine reisolarak Rab seni meshetti" demi ştir.' O günden sonra İsrail kırallarına,1 Bakınız: Kitab ı Mukaddes, Samuel I, bilb 9-10., 15-16


376 Al-i İmran Suresikırall ığa geçirildiklerinde yağ sürmek adet olmu ş ve kırallara vücudunayağ sürülmüş anlamına mesih unvan ı verilmiştir. Yahudiler, Hz. Isa'yada alay yoluyla Mesih demi şlerdi. 1 Fakat bu kelime burada, Allah tarafındanseçilmi ş, tertemiz bir insan manas ında kullanılmıştır.46-51 inci ayetlerde Hz.. Isa'n ın doğumu olayına, vasıflarına,mu'cizelerine ve ö ğretilerinin özüne i şaret edilmektedir.Hz. İsa gelmi ş, İsrail oğullarına Allah'm emirlerini tebli ğ etmi ş .Peyğamberliğinin delili olarak mu'cizeler göstermi ştir. Fakat ona inananpek az olmuş . İsrail c ğulları onu inkar etmi şlerdir.4"»1"-JJei• ••• •••• J, ı ,"J„.,- ",31 , "JD 1£,T (ot)(o t)",:y (o r) e4i ■ 6452- İsâ, onlardan inkarı sexince : "Allah'a gitmek için kimler banayardımc ı olacak?" dedi. Havartler : "Biz, Allah (yolun)un yardımalarıym; Allah'a inandık, şahid ol, biz müsliimanlarıx" dediler. 53- "Rabbimix,senin indirdiğine inandık, peyğambere uyduk, bizi şahidlerle beraberyaz!" 54- Mekr ettiler (isa'yı ortadan kaldırmak için tedbir dü şündüler,tuzak kurdular) Allah da onların mekirlerine karşılık verdi (tedbirleriniboşa çıkard ı). Çünkü Allah, mekredenlerin (tedbir edenlerin) en iyisidir.Tefsir:52-53 : İsrail oğullannın kendisini inkâr ettiklerini anlayan Hz.İsa, kendisine Allah yolunda yard ımcılar arad ı. Kendisine inanmışolan havariler, ona yard ım edeceklerini va'dettiler. İsrail'oğulları ise,Isa'yı ortadan kald ırmak için çareler ar ıyorlar, tuzaklar kuruyorlard ı .Nihayet onu çarmıha gererek öldürme ğe karar verdiler.54 ncü ay( t, onlar ın bu tedbirlerine i şaret etmektedir. Mekr, birşeyi yapmayı plânlamak, tedbir dü şünmek demektir. Genellikle yap ı-lacak kötü şeyler gizli tutulduğundan mekr, kötü i ş düzenleme, tuzakkurma anlamnada kullan ılır. Fakat mekr mutlaka kötü tedbir dü şünmekdemek de ğildir. İyi tedbir dü şünmeğe de el-mekru'l-liasen denir. Bu bakımdanAllah, mâkirlerin en iyisidir şeklinde tavsl' edilmektedir. Yani2 et-Tefskul-hadis, VIII, 106


Cûz': 3, Sure: 3 377Allah, tedbir dü şünenlerin en hay ırl ısıd ır. Zira O'nun tedbirinin sonucu,daima yarat ıklarm hayr ınadır. İşin iç yüzünü bilmeyenler, O'nun tedbirinibazan şer san ırlar ama şer sand ıkları, aslında kendileri için hay ırlıdır.Şimdi yüce Allah, burada diyor ki: Onlar Isa'y ı öldürmek için tedbirdü şündüler, tuzak kurdular. Allah da onu kurtarmay ı tedbir etti.Çünkü en güzel tedbir eden, her şeyi yerli yerince en güzel düzenleyenO'dur.11;i:tj (93 ... .1.3L 3 ;I; j ‘.9.4÷P Cı Z) I ei O..>j:pc,•••• 1 o .31 Sıo •••• e 9,9 • "«: , o ‘ o t- • >"- F>*-1":1:-"-" Ç93 1 4-4"':A""0..x.:p.st, tr,:: cei (o o)(") C fj_,:-V1 -) C;;4.,11 tl-LPI I:2.11 ".)'3Lco A)55- Allah demi şti ki : "Ey Isa, ben seni vefat ettireceğim, bana yükselteceğim,seni inkar edenlerden temizleyece ğim ve sana uyanları, ta kıyametgününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönü şünüz banaolacaktır. Aynl ığ'a düştüğünüz şeyler hakk ında aranızda ben hükmedeceğim."56- "Inkar edenlere gelince, onlara dünyada da, âhirette de şiddetlibir şekilde azâb edeceğim, onların yardımc ıları da olmayacaktır." 57-Inamp iyi i şler yapanlara da (Allah) mükafatlarınt tam olarak verecektir.Allah zalimleri sevmez. 58- İşte bu sana okuduğumuz (olaylar), ayetlerdenve hikmetli zikir(Kur'ân)dand ır.Tefsir:55-Teveffi lagatte esas itibariyle bir say ının tanı olması, bir işi tamyapmak anlannnadır. Sonradan ölüm manas ında kullanılmıştır. 55 nciayette geçer teveffi kelimesi üzerindeki görüşleri üç noktada toplayabiliriz :1) Teveffi ölüm manasmad ır. 2) Teveffi uyku manasınadır. 3) Teveffi,lp.bz (tamamen al ıp kald ırmak) manas ınadır. Bu görü şleri açalım:


378 ımrân Suresi1) Ali ibn Ebi Talha'n ın, ibn Abbas'tan nakletti ği bir görüşe göre"inni muteveffike, inni mumituke : yani ben seni öldürece ğim" demektir.Muhammed ibn İshak, meçhul bir şahıs yoluyla Vehb ibn Münebbih'ten,Allah Isa'y ı yük seltece ği zaman üç saat, ya da üç gün öldürmü ş, sonradiriltip yükseltmi ştir. Bir k ısım tefsircilere göre de tevefil ölüm -anlamınadır,fakat âyette takdim ve te'hir vard ır. Mütevefface ile reıficuke'yibirbirine ba ğlayan vâv tertib ifade etmez, cern' ifade eder. Ayetin takdiri:"inni râficuke ileyye ve mateveffike ya`ni ba (cle zâlik : Ben seni banayükselteceğim, daha sonra öldüreceğim" şeklindedir.°Fakat bu görü ş, tutarl ı bir görü ş olmaktan uzakt ır. Çünkü edebibir sözde, yap ılan i şler bir sıra ile anlat ılır, geli şigüzel söylenmez. 1VIeselâ"Sabahleyin kalkaca ğım ve çar şıya gidece ğim ve elbisemi giyece ğim."denmez. "Sabahleyin kalkaca ğım, elbisemi giyece ğim ve çar şıya gideceğim."denir. E ğer takdim ve te'hiri gerektiren edebi, ince bir nükteolursa o zaman takdim ve te'hir yap ılabilir. Burada takdim ve te'hirigerektiren bir şey yoktur.2) Teveffinin, uyku manas ında kullanıldığını söyleyenlere göre - kiço ğunluk bu görü ştedir— âyetin takdiri: " (51 d-1,i ,:31»"şeklindeclir. Yani "seni uyatacağım" demektir.3) Tevveffinin kab.7


Cüz': 3, Sure: 3 3792) Gök ile kasdedilen maddi gök ise bu y ıld ızlardan ibarettir. YaniIsa, şu yıldızlardan birine mi ç ıkarılmışt ır? E ğer kasdedilen ma'nevigök ise oraya cesed gitmez, ruh gider. Çünkü oras ı maddi de ğildir.3) Kur'an' Kerim, İsa'n ın göğe yükseltildiğini söyleniyor, Allah'ayükseltildiğini söylüyor. Allah'a yük seimek ba şka şey, göğe yükselmekba şka şeydir. Allah'a yükselmck, O'nun kat ında yüksek derece kazanmakanlamına gelir. Idris Aleyhisselâm hakk ında da: "Biz onu, yüce bir dereceyeyükselttik."' buyurulniuştur.Yüce Allah, Hz. Isa'yı mütecavizlerin elinden kurtarmak suretiyleonu ma'nevi derecçlere nail eylemi ş , şamm yüceltmiştir. Nitekim "ta ,k ıyamet gününe kadar sana uyanları, inkâr edenlere üstün yapacağım"âyetinden bu mana anla şılmaktad ır. Gerçekten Isa'n ın ümmeti. daimaonu inkar eden yahudilere hakim olagelmi ştir. Bû da onun Allah nezdindekişamn ın yüceliğini gösterir.Müfessirlerin, "... seni vefat ettireceğinı, bana yükselteceğim..." âyetinigenellikle İsa'nın göğe çıktığı şeklinde tefsir etmelerinin ba şlıca iki amilivardır:Bunların e ıi öne ınlisi, hıristiyanlar ve yahudiler hakk ındaki ayetlerinizah]. için İslama yeni girmi ş olan yahudi ve h ıristiyan alimlerinebaşvurmaları ve onların söylediklerini tam hakikat kabul edip nakletmelendir.Di ğer âmil de Isa'n ın göğe ç ıktığı ve ahir zamanda yereinip Deccal'i öldürece ği , haç ı kıraca ğı ve İslam şeriati ile amel edece ğihakkında anlat ılan baz ı hadislerdir.Şimdi hınstiyanlarm temel inanc ı olan Isa'nın çarm ıha gerilmesihakkındaki dü şüncelerini özetleyelim: Adem yasak meyvay ı yiyerekAllah'a asi olunca onun bu günah", soyunda devam edegeldi. Ademsoyundan gelenler, hem kendi günablanndan, hem babalar ı Adem'ingünahmdan ötürü cezaya müstahak oldular. Adalet ve merhamet sahibiAllah için, Adem ve soyunda zuhur eden bu günah yüzünden bir problemortaya ç ıktı : Şimdi Adem o ğullann ı cezalandırsa rahmetine ayk ırıolacak, rahim olmayacak; cezaland ırmasa adâletine ayk ırı dü şecek,adil olmayacak. I şte Adem'in isyan ından bu yana hep rahmet ve adalets ıfatlar ını bağdaştırmayı düşündü, dü şündü, ancak bizim sene hesab ı-mızla bin dokuz yüz oniki sene sonra bu rahmet ve adalet s ıfatlanm bağdaştırmanınyolunu buldu:Kendi nefsi olan oğlunu çocuk şeklinde bir kad ının karnına koyacak,tam bir insan olarak dünyaya gelecek, insanlar gibi yeyip içecek,1 Meyrem Suresi: 57


380 Al-i İmran Suresiya şayaCak ve sonunda dü şmanlarının zulmüne uğrayarak as ılacak,böylece kendi nefsi olan o ğlunu feda ederek insanl ığı ezdi günahmdankurtaracakt ı. Öyle yapt ı . İşte İsa'nın as ılmas ı, Allah' ın o ğlunun, insanlarıezeli günahtan kurtarmak için kendini fedâ et ımesidir.°Bu inanc ın, mantığa sığar tarafı yoktur. Ve bu itikad, putperestliktenh ırıstiyanli ğa geçmi ş bir itikadd ır. Zira Hinduizmde de insanl ığınezeli günah ından ve bunun kald ırılması için babas ız dünyaya gelenKri şna'n ın, kendisini feda etti ğinden, as ılırken ba şında altından bir tacbulunduğundan söz edilir Kri şna, elleri ayaklar ı denilerek (yani çivilenerek)as ılmıştır. Hıristiyanlara göre de İsa asilırken ba şında dikendenbir tac vard ı. Eski uzak doğu, dinlerinin birço ğunda elleri ayaklar ıçivilenerak as ılmak suretiyle insanl ığı ezeli günahtan kurtaran bir dinbüyüğünden söz edilir ve bu adam, Allah' ın insan şeklinde bir görüntüsükabul edilir. 2Allah, adalet ve rahmet s ıfatlarm ı bağdaştırabilmek için e ğer 1912sene düşünmüş de ancak bu kadar uzun müddet geçtikten sonra bir çarebulabihnişse demek ki uzun bir müddet âciz kalm ış, bir işin nas ıl çözüleceğinibilememiştir. Ha şa Allah'a hiçbir an cahillik veya âcizlik arizolamaz.Allah, insanlar ın günahın ı affetmek için çocuk şekline büriinüp kadınınkarnına girmez. Bunlar acz belirtileridir. Ve insan şekline de girseAllah'ın ayn ı olan bu insan ın öldürülmemesi icabeder. Hem Allah,insanları affetmek istedikten sonra ne diye böyle çareler dü şünsün;affediverir, yapt ığından sorumlu de ğildir, dilediğini yapar. Kald ı kiAdem'in günalu ıldan, zürriyetinin sorumlu tutulmas ı da Allah' ın adaletineayk ırıdır. Baban ın suçundan o ğlu neden sorumlu olsun? Çocu ğunkabahati nedir? İslama göre herkes kendi günahmdan sorumludur.Günah ferdidir. Baban ın işlediği suçtan oğlu sorumlu olmaz. Hiçbirgünahkar, diğerinin günah ını çekmez. Herkes kendi günah ını yüklenir,ondan hesaba çekilir.Gerçekte Hz. İsa, çar ıııııha gerilmemi ş, öldiirülmemi ştir. Bu husustabugünkü hırıstiyanlarca kabul edilen dört İncil'in ifadesi birbirini tutmadığıgibi Barnaba İncilinde de Hz. İsa'n ın as ılmad ığı, ona benzetilenbirinin asıld ığı kaydedilmektedir.Nisa Suresinin 157-159 nen âyetleri Hz. İsa'n ın öldürührıediğini,as ılmadığını, ancak birinin ona bemetildi ğini söylemektedir.1 Bakınız: M. Re şid Ibda, Tefsir, VI, 24-252 Bakınız Telef/. el-Meniir VI. 32-33


Cüz': 3, Sure: 3 381Muhammed Re şid Rıza, bu konuda özetle şöyle diyor: Isa'y ı öldürecekaskerler onu tamm ıyorlardı . İsa'nın havarilerinden, Isa'ya çokbenzeyen Yehuza, önce İsa'nın sakland ığı yeri para kar şılığında askerlerehaber verdi. Sonra bu yapt ığına pi şman oldu. Vicdan azab ından kurtulmakiçin kendisini İsa diye tamt ıp as ıldı. Hıristiyan kaynaklar ındaIsa'yı haber veren Yehuza'nm, İsa'nın as ılmasından sonra bir dahagörünmeyip intihar etti ği rivayet edilir. Kendisini İsa diye tan ıtıpaskerlere teslim olmas ı da bir çe şit intihard ır.,Demek ki ayetin dedi ği gibi Allah, isaya ikram edip onu dü şmanlarının elinden kurtarm ış ve İsa, gizlice ba şka bir ülkeye gidip normalhayatını yaşadıktan sonra vefat etmi ş, vefat ından sonra da ruhu, Allahkatında yüce derecelere yükselmi ştir.Müfessirlerden bir k ısmı, Hz. Peyğamber(s.a.v.)in, Mi'rac'da Hz.İsa ve Hz. Yahya'y ı ikinci gökte görmü ş olmas ını , İsa'n ın ruhuyla vecismiyle gö ğe çıktığına delil gösterirler. E ğer Hz. Pey ğamber'in, Mi'rac'-da gökte görmesi, Hz. İsa'n ın, cismiyle gö ğe ç ıktığına delil ise Hz. Yahya'nınve diğer peyğamberlerin de cismen gö ğe çıktığına delildir. ÇünküHz. Peygamber (s.a.v.) öteki pey ğamberleri de çe şitli göklerde görmü şidi. Oysa hiç kimse, ba şka bir peygamberin, ruhu ve cismiyle birliktegöğe çıktığını ileri sürmemi ştir. Zaten bütün peYğamberlerin ruhlar ıyücelere, inelekat alemine yükselirler. Muhakkak ki Hz. Pey ğamber'inruhu, en yüce melek ılt âleminde, en yüksek göktedir.« .. j..,; 4.! ,:1ı.4 Il yI tz.(.11 Jr.1 j : Kitap ehlinden hiç kimseyoktur ki ölümünden önce ona inanacak olmas ın"' ayetinde mevtih kelimesindekizamir, kitap ehli olan her insana raci'dir. Bir k ısım müfessirler,bu zamiri Hz. Isa'ya götürürler. Onlara göre, Hz. İsa'nın göktenyere inip öldükten sonra kitap ehli olanlar ın hepsi ona inanacakt ır.Bu görü ş kabul edilse, kitap ehlinden olan her insan ın, ta Hz. İsa'n ıninece ği zamana kadar ya şamas ı gerekir ki o, yere insin, ya şasin,ölsün de, bu da ona inans ın,. Bu mümkün de ğildir. « ,...4:z5.11 J »da ehl, nefy yerinde nekredir, umum ifade eder. Yani kitap ehlindenherkes, ölece ği zaman İsa hakkindaki gerçe ği görüp ona doğru bir biçimdeinanır demektir. Gözlerden perdenin kalkt ığı can çeki şmesi halindeYahudi, Isa'n ın, Allah' ın doğru bir peygamberi oldu ğunu anlar,hıristiyan da onun, Allah' ın oğlu olmayıp kulu ve resulü olduğunu görüpona, doğru bir şekilde inanır. :Ayetin manas ı budur. 21 Nisa Suresi: 1592 Tefsiru'l-Men5r, VI, 20-21


382 Ai-i Imrân SuresiAhir zamanda Hz. İsa'nın ineee ğine dair hadisler:Hz. Isa'n ın inip Deccal'i öldürece ği, Islam ümmeti aras ında adaletlehükmedece ği hakkında birkaç hadis rivayet edilmi ştir. Bunlar ın ço ğuEbu Hüreyre'den nakledilir Baz ılarmı zikredelim:Buliari, Müslim, ve Tir ınizi'de Ebu Hüreyre'den muhtelif yollarlaşu hadis rivayet edilir: "Nefsim, elinde bulunan Allah'a andasun kiMeryem oğlu İsa'nın aranıza adil bir hakem olarak ineceği zaman yaklaşmaktadır.0 zaman haç!, k ıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kald ıracak,mal o kadar bollaşacak ki onu kabul eden kimse bulunmayacak." Bu hadisinçe şitli rivayetlerinde fazlal ık ve eksiklik vard ır.' Aynı anlamda bir hadis,İbn Mâce ve İbn. Hanbel'de de mevcuttur. 2 Buharrdeki rivayette şufazlal ık vard ır: "Sonra Ebu Hüreyre: "Kitap ehlinden hiç kimse yokturki ölümünden önce ona inanacak olmas ın. K ıyamet günü de 0, onlar ınaleyhine şeihid olacaktır."3: âyetini okuyun demi ştir." 4Ebu Davud'da bulunan bir hadiste "Meryem oğlu İsa" kıyantetinon alâmetinden biri olarak say ılmakla beraber gökten inmesinden sözedilmez Tirmizrnin rivayet etti ği iki hadisten birinde Hz. Isa'n ın,Şam'da Ak Minare yak ınına inece ği, ikincisinde de Deccal'i Ludd kapısındaöldüreceği ifade edilmektedir. 6Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste Rumlar Şam'da A'mak'a, yahutDabik'a 7 inmeden kıyametin kopmayaca ğı anlat ılır. Rumlar bu bölgeyegelinCe Medine'den ç ıkacak bir Islam ordusu gelip bunlarla sava şacak.Bu ordunun üçte biri bozulacak, üçte biri şehid dü şecek, üçte birine defetih nasib olacakt ır. Rumları yenen bu askerler, Istanbul'u fethedecekler.Orada zeytin a ğaçlarına kılıçların ı asmış vaziyette ganimetleri bölüştürürlerkenşeytan: "Mesih, sizin yerinize evlerinize sahib oldu" diyebağıracak. Bunlar Şam'a gelecekler, sava şmak için kılıçlarım düzeltir-'erken namaz k ılacaklar. Meryem o ğlu Isa, inip onlara imam olacak,Allah'ın düşmanı (Deccal) onu görünce, tuzun suda erimesi gibi erime ğebaşlayacak. Allah onu İsa'nın eliyle öldürecek. Isa, m ızrağmın ucundakiDeccalin kan ını müslüman askerlerine gösterecek.'1 Müslim, İman, bâb, 71, hadis: 2422 Ibn Mke, Fiten, bn. 33; 1bn Hanbel, II, 240-272;...3 Nisa Suresi: 1594 Bed'ul-halk, bâb nuzul Isâ'bn Meryem5 Kit'âbu'l-melâhim, bâb Emârâti's-sicah6 Fiten, bâb, 59 ve 627 Bunlar, Halep yak ınında bulunan yerlerdir.8 Kitâb 52, bâb 9, hadis: 34


Cü : 3, Sure: 3 383Müslim'in rivayet etti ği, Deccal'den bahseden bir hadiste de Meryemoğlu İsa'nın gelece ği, Allah'ın, onu Deccal'den koruyaca ğı, Allah'ınvahyiyle Tur'a ç ıkaraca ğı, sonra Ye'cuc ve Me'euc'un zuhuredip Taberiyye Gölüne doğru yürüyecekleri, İsa ve adamlar ının kuşatılacağı,sonra Isa ve adamlar ının dağdan yere inecekleri, yerde her şeyinbollaşaca ğı, nihayet kıyametin kopaca ğı anlat ılmaktad ır.°Lafızları, birbirinden hayli de ği şiklikler gösteren bu hadislerin,manalarında da bir birlik yoktur. Çünkü birinde İsa zuhur edince çokbolluk olaca ğı, Deccal'i öldüreceği belirtilirken ötekinde İsa ve adamlarının,Ye'cuc ve Me'cuc taraf ından kuşatılacağı, bir süre çok darl ıkçekecekleri söylenmektedir. Gerçi bunlar ın hepsinde de Isa'n ın inece ğiifade edilmi ştir ama ini ş safbalaıı, birbirinden farkl ı anlatılmaktad ır.İsa'n ın ineceğine inanmak, itikadi bir mest ledir. İtikad, şek üzerinekurulmaz, yakin üzerine kurulur. İsa'nın gö ğe çıktığına ve âhir zamandainece ğine dair yak ın (kesin bilgi) ifade edecek bir haber yoktur. Bu konudakirivayetlerin hepsi, ahad haberlerinden ibarettir. Kald ı ki Isa'n ınineceği hakkında anlat ılanlar, Ehli Beyt'ten Mehdi ad ında adil birimamın gelece ğine dair anlatılan rivayetlere çok benzerlik gösterir kiMehdi hakkındaki rivayetlerde de bir kesinlik yoktur. Bu rivayetlermütevatir olmad ığı gibi meşhur bile de ğildir. Hadisçiler indinde sahihinaltında bir derece olan hasen hadis kabul edilmi şlerdir.. Kesinlik ifadeetmeyen bu hadislerle itikad sabit olamaz.Kur'âm Kerim'de İsa'n ın öleceği açıkça ifade edildi ğine göre onunöldüğüne inanmak gerekir. Ancak İsa, hırıstiyanların zannettikleri gibiöldürülmemi ş, asılmamış, Allah onu Yahudilerin şerlerinden kurtar- .mıştır. Yahudiler, Isa'ya benzettikleri birini İsa diye asmışlard ır. Hz.İsa da onların gözlerinden kaybolup emin -bir yere gitmi ş ve orada normalbir şekilde vefat etmi ş, ruhu da göklere yükselmi ştir.Isa'nın ineceğine ve Islam şeriatiyle amel edece ğine dair hadislereğer do ğru ise şöyle te'vil edilebilir: Bir peygamberin dini ya şadıkçakendisi ma'nen ya şamaktad ır. Isa'n ın fikriyat ım, Yahudiler öldüre;memi şlerdir. Bilâkis onun tebli ğleri yayılmış, Yahadili ğe hakim olmu ş-tur. Onun ruhunu temsil eden ümmeti, bir gün ismen olmasa bile ma'nenHz. Muhammed'in fikriyat ını benimseyecek, onlar ı uygulayacaktır.Nitekim XX nci Asr ıı' son yarısında Avrupa'da Islam ın sesi yava ş yavaşduyulmağa ba şlamıştır. Afrika'da İslâmiyet sür'atle yay ılmaktad ır.islam ın anla şılmasma engel olan, onun hüviyetini de ğiştirerek, tahrif1 Kitâb 52, b5b 20, hadis: 110


384 İmran Suresiederek Avrupa'ya anlatan misyonerler, yeni yeti şen tarafs ız bilim adamlarınınçabalariyle yava ş yava ş bu tutumlarmda ıı vazgeçmek zorundakalmışlard ır. İslam, oldu ğu gibi anlat ıld ığı takdirde Avrupa'da ve dünyanınher tarafında hakim duruma geçece ğinde şiiphe yoktur.Kur'ân ı Kerim'de Ali İmran Suresinin 55 nci âyetiyle Mide Suresinin117 nci âyetinde İsa'nın vefat ettirildi ği açıklanmışt ır. MâideSuresinin 117 nci âyetinde belirtildi ği üzre Hz. İsa, insanlar ı, Allah'tanayr ı olarak kendisini ve anas ını iki tanrı tan ımaya davet etmemi ş olduğunu yüce Allah'a söylemi ş ve şöyle devam etmi ştir: "j5 1,1i G r.f.3Ben onların içinde olduğum sürece atılan kolladım, fakat sen beni vefatettirince onları gözetleyen (yaln ız) sen oldun. Sen her şeyi görensin."Görülüyor ki âyetlere göre Hz. İsa'n ın vefat ı kesindir. Bu sahihâyetleri, âhâd haberlerine dayanarak te'vil etmek yerine bu hadislerite'vil etmek dah. do ğrudur. E ğer bu hadisler, rivayet edildikleri şekildeHz. Peyğamber tarafından söylenmi ş ise bunlardan şu mana anla şılabilir: İsa'nın ruhu yani ümmeti mahvolmad ı, daha ya şayacakt ır.Fakat k ıyametten önce bu ruh yani İsa ümmeti, islâmiyete dönecektir. .Bu hadislerden, h ırıstiyanlarm, bir gün müslüman olacaklar ı sezilebilir.Tabii bu, hadislerin yüzde yüz Hz. Pey ğamber tarafından söy -lermiş olmas ı halinde böyledir. Me ıhurn Hamdi Yaz ır da takriben bumanaya gelmekte, şöyle demektedir:"... Her pey ğamberin ruhani eceli, ümmetinin ecelidir. Ruhani ecelleritamam olmu ş nice peygamberler var ki Kur'an'da zikredilmemi ş -lerdir. Allahın. seçkin pey ğamberleri içine giren büyük pey ğamberkrin,derecelerine göre ruhani semada bekalar ı devam etmektedir ki bunlarda İbrahim âilesidir. İmran ailesi de bunlardand ır. İsa'nın. cesedi Allah'akald ırılmış, fakat Isa'n ın ruhu da kabzedilmemi ş, yani ümmetinineceli gelmemi ş, İsrailo ğullarının sui kasd ı , hiles ı ile h ıristiyanl ık mahvolmamış;ya şamış ve İsa'nın ruhu, Musa maiyetinde ya şamıştır. Bununiçin mahvoldu zannedilen bir avuç tabi'leri, bu ruhtan istifade ederekk ısa bir zamanda Yahudilerin üstünde bir hayata kavu şmuşlarchr. Venihayet Hz. Muhammed'in gelmesiyle hepsi, Muhammed'in ruhununemri alt ına geçmi ştir. Art ık bundan sonra İsa da di ğer peygamberler .gibi Muhammed'in ruhu maiyetindedir. Bir gün gelecek, ümmet-i Muhammed'indarald ığı bir devirde Allah' ın garip bir kelimesi olan Isa'n ınruhu ortaya ç ıkacak, Muhammed'in ruhu maiyetinde hizmet edecek vefakat k ıyametten evvel vefat eyleyecektir...ı Hak Dini, Kur'an Dili, II, 1112-1114


Cüz': 3, Sure: 3 885Muhammed Abduh da bu konuda şöyle "... Bu te'vile göreIsa'n ın zaman ı, insanlar ın, Islam şeriatinin ruhuna ba ğlanacaklar ı,şekilleri b ırakıp içleri ıslah için Islam şeriatinin özüyle amel edeceklerizamand ır."'.S1 OSt.:A1,-sci (o ,k) (.1t3J31' C.7.4A .k..*•';:..


386 İmran SuresiÖnce de söyledi ğimiz gibi Surenin ba şından buraya kadar olanayetler, Necran'dan gelen h ıristiyan hey'etiyle Hz. Muhammed Aleyhisselâmaras ında geçen uzun münaka şalar münasebetiyle inmi ştir.Hıristiyan hey'eti içinden kimi "İsa Allah'tır", kimi " İsa, Allah' ın oğludur",kimi " İsa, üçten biridir" diyordu. Allah' ın Resulü, onlar ı gerçe ğikabule, islam elmağa davet etti. Onlar: "Peki babası kimdir ya Muhammed?"dediler. Resulullah sustu, yüce Allah Ali İmran Suresininbaşmdan seksen küsur ayet indirdi. Bu rivayeti nakleden İbn İshak,açıklamasına devam ederek şöyle diyor:"Allah' ın Resulü, onları, hakkı kabul etmedikleri takdirde mülâaneye(kar şılıklı lanet etme ğe) davet edince h ıristiyan hey'eti kendi aralarındakonuştular:"— Muhammed'in, pey ğamber oldu ğunda şüphe yoktur. E ğer bizonunla Iânetle şme ğe girersek, bir peygamberin lanet okudu ğu kavimmahvolur." dediler. Ertesi gün Hz. Pey ğamber(s.a.v.)e gelip:"— Ya Muhammed, biz sana lanet etmeyiz. Sen kendi dinindekal, biz de kendi dinimizde kalal ım. Yaln ız bize, raz ı olduğun birini gönderde ayr ılığa düştüğümüz konularda aram ızda hüküm versin." dediler.Hz. Peyğamber de Ebu Ubeyde'yi gönderdi. Hz. Ömer diyor ki:"— Ben, gitmeyi çok istiyordum. Ö ğle namaz ına erken geldim,Peyğamber namaz ı kıldırıp selam verdikten sonra beni görsün diye ileridoğru uzand ım. Fakat bana hiç bakmad ı. Etrafa göz Bezdirdi; Ebu Ubeyde'yigördü:"— Kalk ey Ebu Ubeyde, git, ihtilaf ettikleri konularda aralarındahüküm ver", dedi. Ve orada: "Ebu Ubeyde, bu ümmetin eminidir (güvenilirkişisidir)" buyurmu ştu.°tes-.-,!3 43A11.3 _,.;2 ' :I 5:;; Ci c 41 .ı.ı.3j..^, - ••• ı o 9...‹,j-,) ( 3 (t) C;. s oCA-J1 Ibn Ilişam, I, 657


Cüz': 3, Sure: 3 387-F5G).).-.Fo... - -..ft, 0.,....a'';,:t . P _..tj °j‘-,< -J'\‘,....i ::...›,...›-Cp- ...9.7 3 ...4. e-:-; CP. e; °* •.. ....... ...„, ... ıtt o-,.)1:< ° :ŞJ ", CjI-J.:4-_; 1-j l!,,,..'.4.-.J. 'e: ibl- ..; ° I - )l-. C,. (") -45;,.:1:A.SSu.„C;i1 --LJ- 1 ' (51, ek v) ",..,,S j,:l.,:11.1 -,.,.., -4:>C5' CA:, %1„...1 °—.,)_,. ti:L›.'1 -_, c 11.;:.T "ci A1 -_, ‘5.:. " ,..:JI 1-£4b ", 3,4 -cj: if..0 - ...),17_, ı,.(. A);:,,,,.....,.,. °I..1) ,.,.....1 --,.. -64— De ki : "Ey kitâb ehli, bizim ve sizin aran ızda eşit olan bir kelimeyegelin : Yaln ız Allah'a tapalım ve O'na hiçbir şeyi ortak ko şmayahm ;biribirimizi Allah'tan başka Tanrılar edinmeyelim." Eğer yüz çevirirlerse:"Şâhid olun, biz müslümanlar ız" deyin. 65— Ey kitâb ehli, neden ibrâhimhakk ında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirildi.Düşünmüyor musunuz? 66— Haydi (diyelim) siz biraz bilginiz olanşey hakk ında tartıştınız ; ama hiç bilginiz olmayan şey hakk ında nedentartıştyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz. 67— İbrahim ne Yahudi,ne de hırıstiyand ı ; dosdoğru bir müslümandı. Mü şriklerden de değildi.68- Doğrusu insanların, Ibrahim'e en yak ın olanı, ona uyanlar, bu peyğamberve mü'minlerdir. Allah da mü'minlerin dostudur.Tefsir:64-68: İbn Abbas'tan gelen rivayete göre Necran hey'eti Medine'deiken Yahudi hahamlar ı da toplant ıya katıldılar ve Hz. Peyğamber'inhuzurunda h ırıstiyanlarla tart ıştılar. Yahudiler: " İbrahim Yahudidir"diyor, h ıristiyanlar da: " İbrahim hırıstiyandır" diyorlard ı. Yüce.Allah, bu âyetleri indirerek İbrahim'in ne Yahudi ne de h ıristiyan olmayıp, dosdoğru bir müslüman olduğunu bildirdi. Çünkü Yahudilik, Tevrat'ın inişinden sonra, hıristiyanl ık da İncil'in ini şinden sonra ortayaçıkmış dinlerdi. O halde bunlardan çok önce gelen İbrahim Yahudi veve hıristiyan olamazd ı.' İbrahim'in dini, tek Allah'a teslim olma, O'ndanba şka tap ılan bir varl ık tan ımama esas ına dayalı tevhid dini olan İslamdini idi. Bu bak ımdan kâinat ın Tanrısını millile ştiren Yahudiler de,Allah'a o ğul isnadeden, O'nu üç esastan meydana gelmi ş bir varlık kabuleden hıristiyanlar da İbrahim'den fikren çok uzak dü şmüşlerdi. Onayakın olanlar, kendisine uyanlar, onun getirdi ği tevhid dinini tazeleyenbu peyğamber ve tevhide inanan mü'minlerdi.1 Tabert, III, 305; İbu Kesti., I, 372


388 imrtin Soresiİbn Mes'udun rivayetinde Hz. Pey ğamber: "Her peygamberin,peyğamberlerden velileri vardır. Benim verim de atam ve yüce RabbiminDostudur." demiş, sonra: "Doğrusu insanların, Ibrahim'e en yakın olanı ,ona uyanlar, bu peygamber ve mü'minlerdir.." âyetini okumuştur'o t o . o • ..jt o,o o .9 9 o' ■rl s('k'k) 1 )11"S_A- C,„ (v.) -(1_24; ° ° e.:..; zu ı "c*.) J-A -'-J • °I ı ğı °‘-.1_, s'I;CL,C1, (Y))j j u_Po t, z.., J9 ...9„ O t , o AZ t i s o ...-k-4...11 4.5..1. -Y I k.". o O .9„.. eO 501 t o. sft OI L.• J,_»- .1 4.3 1 c5 -t—Abo 9o ....ot , S. ,„ .. oj .> 4■11 j c s-L...t.?. Cj_*°J)_;c •)• 4 -•• (v r) :c.(v t.) ^...3;ı_se.i > I69- Kitüb ehlinden bir grup istedi ki sizi sapt ırsınlar. Oysa sadecekendilerini saptırıyorlar, fakat farkında değiller. 70- Ey kitab ehli, (gerçeği) gördüğünüz halde niçin Allah' ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?71- Ey kitâb ehli, niçin hakk ı bâtıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?72- Kitüb ehlinden bir grup dedi ki : " İnananlara indirilmişolana, günün önünde inanın, sonunda inkâr edin ; belki (size bakarakonlar da) dönerler," 73- "Sizin dininize uymayandan ba şkasına inanmayin"(dediler). De ki ; : "Hidâyet, Allah' ın hidâyetidir. Birine, size verileninmisli veriliyor veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getirirlerdiye mi (böyle davran ıyorsunuz) ?" De ki : "Lütuf Allah' ın elindedir,onu dilediğine verir. Allah'(ın lûtfu) geniştir, (O her şeyi) bilendir.74- Rahmetini dilediği« has /alar. Allah, büyük lütuf ve kerem sahibidir."1 Tirmizî, Tefsfr, Siire: III, hadis: 2995; Ilin ganbel, I, 401, 430


Cüz': 3, Sure: 3 38969-74 ncü ayetler, Yahudilerin, müslümanl ığı yok etmek, müslümanları kuşkuya dü şürüp dinlefinden döndürmek için ba şvurduklar ıhile ve tuz aklara ve son derece ırkç ı olup kendi ırklarından olmayanbir peyganibere asla 'ina nmad ıklarma i şaret etmektedir. Müfessirlerinanlatt ıklarma göre Yahudiler, kendi aralar ında konuşup şu kararavard ılar: Sabahleyin inanacaklar, hattâ gidip müslümanlarla birliktes.bah namazun k ılacaklaı, fakat ak şam olunca yine, kendi dinlerinedöneceklerdi. Böylece baz ı bilgisiz müslümanlar ın içine ku şku düşürmüşolacaklarda. Onlar da: "Baksana Bunlar kitap elli, bizden bilgili insanlar.Müslüman olmuş iken döndürkr. Demek ki müslümanl ıkta eksiklikve kusur buldular ki döndüler" diyecelderdi. İşte onlar, müslümanlarıniçine böyle ku şku düşürüp baz ı zayıf ve bilgisiz kimseleri dinden döndürmekiçin böyle bir şeytanlık düşünmüşlerdi.Ve yine bunlar, Yahudi olmayanlara asla s ır vermemelerini, âhirzaman peyğamberinin vas ıflarına dair Tevrat'ta gördüklerini kimseyesöylememelerini, aksi takdirde hem bu sözlerinin, Allah huzurundaaleyhlerine delil olaca ğını, hem de birçok kimseyi müslümanh ğa sevkedeceğini birbirlerine tenbih ederlerdi.'Bütün bu rivayetler ve ayetlerin bizzat kendileri, Yahudilerin, Hz.Muhammed(s.a.v.)in pey ğamber olduğunu bildiklerini, ancak hasedyüzünden İslama girmediklerini gösterir. Onlar, ümmiler içinden ç ıkanbir araba pey ğamberlik gelmesini hazmedememi şlerdi, onu çekemiyorlardı. Bu yüzden onun amans ız dü şman ı kesilmişlerdi. Halbuki lütufonların elinde de ğil, Allahı'n elindeydi. Allah kullarnıdan dilediğiniseçer, onu lütfuna mazhar k ılıp peyğamber yapar. O'nun lûtfuna kimseengel olamaz.S • e•—, • e• „ıC:, -L,T' ci 11.1C.; °•z, I• „.(v0) -4)1_4:1Z ' 1:_t• "L>.k:S,ei ı J5,1 "z);_k;_i!.(\i'0 -L»; ,31, •• ft J s i • r4:4-"J.1 Taberi, III, 311; Ihn Kedi., I, 373; et-Tefdru'l-b.adle, VIII, 113-114


390 A.1-i İmran Suresi41) SI-11,w 3 3(v v) rT "3 - c'75- Kitâb ehlinden öylesi vardır ki ona yüklerle emanet b ıraksan onusana öder. Onlardan öylesi de vardır ki ona bir dinar versen, devamlı olarakbaşına dikilmedikçe onu sana ödemez. Onlar : "timmilere kar şı bize birsorumluluk yoktur" dedikleri için böyle yap ıyorlar ve Allah'a karşı bilebile yalan söylüyorlar. 76- Hayır, kim sözünü yerine getirir ve (günahlardan)korunursa, şüphesiz Allah da korunanları sever. 77- Fakat Allah'averdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya işte onların,âhirette bir payı yoktur ; Allah k ıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlarabakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için ac ı bir azâb vardır.Tefsir:75-77: Bu ayetler de yine , Yahudilerin hiyanet ve pintiliklerini anlatmakta ve mü'minlerin onlara aldanmamalar ın ı ö ğütlemektedir. Yahudilerinveya daha geni ş mânasiyle kitap ehlinin hepsi bir de ğildir tabii. İçlerindeöyle güvenilir kimseler vardir ki kantarlarca mal emanet etseniz,emaneti size geri verir, hiç hiyanet etmez. Bunlar annl ıktad ır. Amaöylesi cre vard ır ki bir dinar dahi verseniz, sürekli olarak ba şına dikilipistemedikçe onu size iade etmez. Yahudilerin, Yahudi olmayanlardanaldıkları borç ve emaneti iade etmek istememelerinin bir sebebi de Yahudiolmayan kimselerin mallar ını yemekten ötürü kendilerine bir sorumlulukgelmeyece ğine inanmalar ıd ır. Onlar: "Allah bize, şu ümmilerinmallarını helâl k ılmıştır" derler. Bugün elde mevcut Tevrat'tabulunan bir hükme göre Yahudi, ancak Yahudi kom şusuna, kendi dindaşına kar şı dürüst davranmakla yükümlüdür. Yahudi olmayamn mal ı-nı çalmas ı, ona kar şı yalan söylemesi,. bir yahudi için günah say ıl-amaktacl ır.'Bu inanç, tamamen kendi uydurmalar ıd ır. Allah; hiçbir kulunakarşı haks ızl ık edilmesini kimseye helâl ve me şru' kılmamıştır. Haks ız-Ula al ınan bütün mallar haramd ır. Kimse, kimsenin malını gasbedemez.Yahudilerin bu sözleri, Allah'a iftirad ır.Kitâb ehlinin, "Vmmilerin mallar ını yemek, bize günah de ğildir"şeklindeki sözlerini duyunca Hz. Peygamber (s.a.v.) dedi ki: "Allah' ındüşmanları yalan söylemi şler. Câhiliyye devrine ait her şey şu iki ayağım-


Cûi'; 3, Surz: 3 391altındadır. Yaln ız emanet hâriç. Çünkü iyiye de, kötüye de emaneti geriverilir."Bir adam Abdullah ibn Abbas'a şöyle sormuş : "Biz, gazâda zimmilerinmali olan tavuk, koyun ele geçiriyoruz. Bunun bize bir günah'yoktur diyoruz." İbn Abbas şu cevab ı vermi ş : "Bu söz, t ıpkı ‘1..Immllerinmalını yemek bize günah de ğildir' diyen kitâb ehlinin sözüne benziyor.Zimmiler, cizyelerini verdikten sonra mallar ı size helâl değildir.Ancak kendi gönül r ızalariyle verdikleri hariç." ıSon âyetin tefsiri üzerinde müfessirler baz ı 'hadisler de zikretrai ş-lerdir. Bunlardan üçünü kaydedelim: "Allah'ın Resulü şöyle buyurdu :Üç ki şi vardır ki Allah, k ıyamet günü onlarla konuşmaz, onların yüzünebakmaz, onları temizlemez. Onlar için ar ı bir azâb vardır. Allah'ın Resulübunu üç defa okudu. Hadisi rivayet eden Muâz : Ya Resulöllah, bu ziyanauğrayıp mahvolanlar, kimlerdir? diye sordu. Allah'ın Resulü: Müsbil(elbisesini yerden sürüye sürüye yürüyüp kibreden, çal ım satan), yalanyeminle tica(etinde sürüm yapma ğa çalışan ve verdiklerini başa kakankimselerdir, dedi."'"Kim birinin mal ını ele geçirmek için yalan yere yemin ederse Allah'akavuştu& zaman Allah kendisine k ızg ın olur."3, "Üç ki şi vardır ki ,Allah, k ıyamet gününde onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temizlemez: çölde yan ında bulunan fazla suyu yolcuya vermeyen, ikindiden sonramalını satmak için yalan yere yemin eden, dünya için devlet ba şkanınabiat de başkan ona mal verince ona verdiği sözde duran, mal vermeyinceverdiği sözü tutmayan kimse." 4fts°..A .13,ıı -jp e‘5-A„4,xııo•gul ı :JLÇ t_. (vb)r.1 İbn Kesir, I, 374; Taberi, III, 318-192 Müslim, İman, 46;, hadis: 171; İbn Kesir, I, 3753 Müslim, İman, Mb: 46; İbn Kesir, I, 3754 Müslim, İman, bâb 246 hadis, 173 Ebû Dâvûd, Buyfıc, 6 da benzeri hadisler vard ır.Ayrıca hadisi İbn Kesir, I 376 da zikretmistir.


392 imrân Suresi•••, ı O ık .24 Lra,CLÇJI j•..7;‘ •■•• r; ı et, •-•t C:J- T j ı S tN i e s .} o, • - e şki‘II78-- "Onlardan bir grup var ki (kitaptan olmayan bir, şeyi) siz kitaptansanas ınız diye dillerini kitapla e ğip büker(uydurduklart sözleri vahiyinişgibi göstermek için kelimeleri dillerinde bükerek okur, onlar ı kitabınsözlerine benzetme ğe çalışır)lar : "O, Allah kat ındandtr" derler. Oysao, Allah kat ından değildir. Bile bile Allah'a kar şı yalan söylerler. 79--Hiçbir insana yak4m,az ki Allah ona kitap, hüküm (hikmet) ve peyğamberlikversin de sonra o, (kalksın) insanlara : "Allah'', b ırak ıp bana kullarolun" desin. "O ğretti ğiniz ve okuduğunuz kitap gere ğince Rabba hâliskullar olun" der. 80-; Ve size : "melekleri ve peyğamberleri tanr ılar edinin"diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra size inkar ı, emreder mihiç.?Tefsir:78 ne! ayette geçen yelv ü' ne fi'li, leyy kökünden gelir. Leyy kelimesi,bir şeyi eğmek, bükmek demektir. Kitap ile dili e ğmek, onun sözlerinibaşka anlama gelecek şekilde telâffuz etmek, onu as ıl manası dışındayorumlayıp tahr;f .etmek demektir. Bu ayet, Yahudilerin, kitab ın sözlerinikasden yanl ış telâffuz ederek, ya da kitapta olmayan sözleri kitâbasokup kitaptaki baz ı kelimeleri ç ıkarmak suretiyle tahrif ettiklerineişaret etmektedir. Nisâ' Suresinin 46 nc ı âyetinde de Yahudilerin bukasıtl ı davran ışları anlatılır: "Yahudilerden öyleleri var ki kelimeleriyerlerinden de ğiştiriyorlar : ve isyan ettik', 'Dinle, dinlemez olas ı've dillerini e ğip : 'reıcinet' diyorlar. E ğer onlar : itiiat ettik', 'Dinleve bize bak' deselerdi, elbette kendileri için daha iyi, daha do ğru olurdu.Fakat Allah, inkarlar ından dolay ı onlar ı lânetlemi ştir, pek am hariç,inanmazlar."Bu ayetten Yahudilerin, kasden sözleri yanl ış telâffuz ederek, yerlerinide ğiştirerek dili eğip bükmek suretiyle tahrif yapt ıkları anlaşil-,maktadır. Müfessirlerin nakline göre Yahudiler: "yerine: " " demişlerdi. Birincisi normal bir duâdır, "Kötü söziştimeyesin" demektir. İkincisi " İşitmeyesice" anlam ına gelir ki hakaretsayılır. Yine Arapçada birinin yard ımını taleb için söylenen " U .);,.;1"kelimesi yerine ibrânicede bir sövme kelimesi alan “râcinâ"


Cüz': 3, Sure: 3 393kelimesini kullanm ışlard ı. Hz. Peyğamber'e selam verdikleri zamankasden, selam kelimesinin Umm gizleyerek "es-şdmu caleykum" derlerdi.San), ölüm demektir. Böylece, selam verirken "Ölüm sana" diyorlarve Hz. Peyğamber'in, bunu fark etmed ∎ğini zannediyorlard ı i.Ayrıca İbn Abbas'tan gelen rivayete göre Yahudilerden bir grup,bir kitap yazd ılar, orada Hz. Muhammed(s.a.v.)in vasf ını bildirenâyetleri de ğiştirdiler ve kendi yazd ıklarını, Hz. Muhammed(s.a.v.)intavsif edildiği ilahi kitaba karışt ırd ılar, "Bu, Allah kat ındandır" dediler?Gerek tefsirini yapt ığımız 78. ayetten, gerek Bakara suresinin'79, 80. ve Nisa suresinin 46. âyetlerinden yahudilerin, baz ı sözlerigeveleyip tahrif ettikleri anla şılmaktad ır.Yahudiler, kitaptan olmayan sözleri kitaba sokuyor, kitab ın sözlerini,dillerini e ğip bükerek ba şka manalara yoruyorlard ı ki müslümanlar,o uydurmalan, Allah' ın kitab ından saıtsınlar. Kendi basit vebatıl düşüncelerini Allah' ın sözü gibi gösterme ğe çalışıyor, taassuplarmdandolayı dinin ruhundan ve manasmdan uzakla şıyor, fakat dinehizmet ettiklerini samyorlard ı. Böylece taassuplar ı, onları hakka düşmanlığa,Allah'a karşı yalan söylemeğe sürüyordu. Bu yanlış anlayışlanmnaçık örneklerinden biri de il7. İsa'n ın Allah'a sayg ı için "baba"demiş olmasını da ele alıp sap ıklığa dü şmü ş olmalar ıdır.Hz. İsa, Allah'a "baba" demi şse bu, Allah' ın kainatın sahibi olduğunuanlatmak için kulland ığı mecâzi bir sözdür. Fakat ona inan'anlar,bu sözü hakiki manas ında anlayıp İsa'yı "Allah'ın oğlu" sanmışlarve sap ıtmışlard ır.Yahudiler Uzeyr'i, h ıristiyanlar da İsa'yı Allah' ın oğlu sanarakonları peyğaınberlikten, ha şa tanr ıhk mertebesine ç ıkarmış, onlaratapmışlardır. Halbuki hiçbir peyğamber Allah'a ortak ko şmayı emretmez.Hak peygamberlerin hepsi insanlar ı Allah'ı birlemeğe, bütünyaratıkları bırakıp yalnız Allah'a tapmağa davet etmi şlerdir. Hiçpeygamber kula kul olmay ı emreder mi? E ğer ederse ona pey ğamberdenilir mi?1 Buhari, Edeb 35, 38, Cihad, 98; Müslim, Selam 10, 11, 13; Tirmill, Siyer, 40, Istratın12, 13; Earimi, Isti'aan 7; Ibn Manbel, II, 114,2 Mefılhu'l-ğayb, VIII, 107, tahran bask ısı .


394 Al-i İmrân SuresiMüfessirler, 79 nen âyetin şu münasebetle indiğini rivayet ederler:Gûya Yahudilerden Ebû Râfi< el-kurazi ve h ınstiyanlardan Neeranhey'etinin ba şkanı, Hz. Peyğamber'e: "Yani sana tapmam ızı, seni Rabedinmemhi mi istiyorsun?" demi ş de bunun üzerine bu ayet inmiş.'Bu rivayet zay ıft ır. Ayetler, bütünüyle yahudi ve h ırıstiyanların peygamberlerhakk ındaki inançlar ın ı ele ştirmektedir. Allah' ın o ğlu diyekabul edilen Uzeyı'in veya İsa'n ın kendilerini Allah' ın oğlu olaraktanıtmadıklarını, toplumlar ın! kendilerine tapma ğa ça ğırmad ıklarm ı,esasen peygamber olduklar ı için asla böyle bir şey yapamayaeaklanmAllah'tan ba şka birine tapma ğa ça ğıramayacaklar ını beyan etmektedir.Hz. Peygamber (s.a.v.), daima kendisinin bir insan oldu ğunu söylemiş,hiç kimsenin, Allah'tan ba şkasına tapmas ına veya birini tajıaeakderecede kutsalla ştırmasma müsaade etmemi ştir. İnsanlar yaln ız Allah'ın kuludur. Peygamberimiz, bir insan ın, diğer bir insana "kölem"diye hitâbetmesini dahi ho ş görmemi ştir. Buyurmuştur ki: "Hiçbiriniz,(elinin alt ında bulunanlara) 'kulum' demesin. Çünkü hepiniz Allah' ınkullarısınız. Fakat uşağını desin. Köle de sahibine 'Rabbim' demesin,fakat, 'Efendim' desin." 279 neu âyetteki "rabbünr kelimesine gelince: Bu konuda -birkaçgörüş ileri sürülmü ştür: Sibeveyh'e göre "rabbânr, Ṛabba mensupdemektir. Rabb ı bilen, O'na itaat eden anlam ına gelir. Nitekim Tanr ı'yıbilmeğe, O'na itâate yönelen kimseye "Ilethi adam" denir. Kelimedekielif nun fazlal ığı, bu niteliğin çokluğunu gösterir. Nas ıl saçı çok olanaşa


Cüz': 3, Sure: 3 395L.JuS • ft-°_,:"..; 1" ı ı• - - -o 9 e o o!4.! C A 3 _J°° °S1 -Jc;Ç4- -)j(A C; - 1 11.4ğ-t, -J ı3:1 '43 :3,JA ci• ••(Ar) 4__s ı 381- Allah, peyğamberlerden şöyle söz alm ıştı : "Bak ın, size kitap vehikmet verdim, imdi yan ınızda bulunanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğindeona mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardım edeceksiniz. Bunukabul ettiniz n° ıi? Ve bu hususta ağır andimi üzerinize aldınız m ı ?" demişti."Kabul ettik" dediler. "O halde tanık olun, ben de sizinle beraber tan ık o-lanlardanım" dedi. 82 - Art ık kim bundan sonra dönerse i şte onlar fasıklardır.83 - Allah' ın dininden başkas ını m ı arıyorlar? Oysa göklerde veyerde olanların hepsi ister istemez O'na teslim olmu ştur ve O'na döndürülüpgötürüleceklerdir.Tefsir:81 nci âyetten anla şılıyor ki risalet görevinin gere ği olarak herpeyğamber kendinden sonra gelecek peygamberi tasdik eder, onu müjdeler.Müfessirlere göre burada peygamberler zikredilmi ş, fakat onlar ınkendileri de ğil, ümmetleri kasdedilmi ştir. Yani Allah, pey ğamberleri aracılığıile onlara tabi olan ümmetlerinden, daha sonra gelecek kitap vepeygamberi kabul ve tasdik etmeleri hakk ında söz alm ıştır.' Bir görü şegöre de Allah, her pey ğamberden, âhir zamanda gelecek son pey ğamberineinanmalarma dair söz alm ışt ır. Hz. Ali ile İbn Abbâs şöyle demişler:"Allah, gönderdi ği her peygamberden, Muhammed geldi ği zamansağ olduklar ı takdirde mutlaka ona inamp ona yard ım edeceklerine dairsöz aldığı gibi ayrıca onlara, ümmetlerinden Muhammed:e yeti ştikleritakdirde ona inan ıp yard ım etmeleri hakk ında söz- almalar ın ı emretmi ş-tir." 2 Baz ı hadislerde Hz. Peygamberin "Eğer Musa ve İsa sağ olsalardı .bana uymaktan başka bir şey yaprızazlardı." dediği rivayet edilir,'1 Elin Kesti., I, 3782 Aynı3 Aynı


396 *AM imrân SuresiPeygamberler, tevhidi yerle ştirme davasmın erleridir. Onlar, birbirinikıskanıp inkar eden de ğil, birbirini tamamlayan, birbirini do ğrulayaninsanlard ır. Heps -: ayn ı padi şah ın elçileri olduğu için sözleri birbirinitutar. Onlar, ayn ı zineirin birbirini tamamlayan halkalar ıdır, onlardaayrılık olmaz. Gerçek peyğamberli ğin gere ği budur. İşte Allah' ın dini,o elçilerin getirdi ği tevhid dinidir. Bundan ayr ılanlar yoldan sapmışlardır.E ğer ayn ı devirde iki pey ğamber gelmi şse bunlar birbirlerinin yardımcılarıdır.Hz. Musa ile Hz. Hârûn gibi. Bir pey ğamber gönderildiktensonra ayn ı kavme bir zaman sonra henüz o pey ğamber hayatta ikenba şka bir peyğamber daha gönderilirse önceki, sonrakini tasdik eder.Şayet sonrakinin getirdiklerinde, öncekinin getirdiklerinin bir k ısmın ınesheden hükümler bulunursa birincisi, ikincisinin getirdiklerini kabuleder. Bu, t ıpkı şuna benzer: Bir padi şahtan bir elçi gönderilir, sonraard ından ba şka bir elçi daha gönderilirse birinci elçi, ikincisinin söylediklerinidok'rulay ıp ona yard ım eder. Ama kendi elçili ği de devameder. Çünkü ikincisi, birincisinin görevini tamamlamak için gönderilmiştir.'Müfessirler 83 ncü ayetteki tavan ve kerhen (ister istemez) tabiriüzerinde bir hayli yorum yapm ışlardır. İster istemez teslim olman ın nedemek olduğunu anlatm ışlard ır. Kanaatimize göre bu bir üslûb ta ı zıdır.Kasdedilen dini anlamdaki islam (teslim olma) de ğil, Allah'ın kudretininönüne geçilemez oldu ğunu, her şeyin muhakkak O'na boyune ğdiğini anlatan bir ifadedir. Nitekim: "Sonra duman halinde bulunangöğe yöneldi, ona ve yere : 'İsteyerek veya istemeyerek (buyruğuma uyun,varlığa) gelin' dedi. 'İsteyerek geldik' dediler." 2 âyeti de. Allah' ın kudretve iradesinin behemehal geçerli oldu ğunu belirten bir ifade tarz ıdır.Bundan kelâmi manalar ç ıkarmağa hiç gerek yoktur. Muhammed İzzetDerveze de bu görü ştedir. 3(41:p -J3::; fti CA; zu ı.,• J'.;(5'J1 (-3} C,. ", S°1 -, (j.?- ı, •,0 • e „.y(At) '431 Muhammed Re şid Rıdâ, Tefsfr, III, 3522 russilet Suresi: 113 Bkz. et-Tefsfru'l-hadis: VIII, 123


•▪Cüz': 3, Sure: 3 397(.5 kit-.0.5 41 ) 1 i-A5j: " 15 ‘)1 I 4.-; 1 -C 1j_ıeJIÎ (") LJ ■ j”ji:J1 4.5 C. .$CA-_::+ '( Av) Q—Aı_ 4.1,40 L, j—J. G3.>ı- °. ı °ı1.'3;j:Y (' 4-)ı ı .1-ıı ı (“)"•4 J 1. . 9 ı ıu-•• ■; °;TI );J4 .‘:;£9 s. .5İt■ 11-k. 3• • C. * 5 ı.. k..84- De ki : 'Allah'a bize indirilene, Ibrahim'e Ismail'e, İshak'aYa'kub'a, ve esbâta (torunlara) indirilene ; Musa'ya, Isa'ya ve peyğamberlereRableri tarafindan verilene inandık ; onlardan hiçbiri arasında birayırım yapmay ız, biz O'na teslim olanlar ız. 85 Kim İslarrıdan başka birdin ararsa (bilsin ki) ondan kabul edilmeyecek ve o, âhirette kaybedenlerdenolacaktır. 86- İman ettikten, Resulün hak oldu ğunu gördükten ve kendilerineaçık kan ıtlar geldikten sonra inkâr eden bir topluma Allah nasılyol gösterir? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez. 87- İşte onlarıncezas ı : Allahın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerinedir?88—Onun içinden ebedi kalacaklardır. Onlardan azâb hafifletilmeyecek veonlara asla fırsat verilmeyecektir. 89- Ancak ondan sonra teybe edip aslananlarbaşka. Çünkü Allah ; çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 90- Onlarki inandıktan sonra inkâr ettiler, sonra inkârlan arttı, onların tevbelerikabul edilmeyecektir. Onlar sapıklann ta kendileridir. 91- Onlar ki inkârettiler ve kafir olarak öldüler; onların her biri, (azâptan kurtulmak için)dünya dolusu altı n fidye yerse hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Onlariçin acı bir aza!) vardır ve onların hiçbir yardımc ıları da yoktur.Tefdr:84-85 nci ayetlerde peygamber(s.a.v.)e hiçbir ay ırım yapmadanbütün peygamberlere inand ığını ve yalnız Allah'a teslim oldu ğunu


398 ImrânSuresisöylemesi emrediliyor ve islâmdan ba şka bir dinin makbul olmad ığıvurgulan ıyor.el-Esbât : SıN' ın çoğuludur. S ıbt torun demektir. Yakub o ğullarındantüremi ş olan kollara, kabilelere el-esbât denir. Ya'kub o ğullarındanon iki kol türemi ştir. Bu kollar içinden pey ğamberler gelmi ştir. Ya'kub'ununvân ı isrâil olduğundan bu kollara İsrailo ğulları denir. Bizim peyğanberimizinmensub oldu ğu Kurey ş kabilesi de Ya'kub'un amcas ıolan Hz. Is ınairden türemi ştir.Biz müslümanlar, Hz. Muhammed(s.a.v.)e indirilene inanmaklamükellef olduğumuz gibi Ibrahim'e, Ismail'e, İshak'a, Ya'kub'a veYa'kub o ğullarından gelen pey ğamberlere indirilene, Musa'ya, ve Isa'-ya verilen kitaplara, has ıl ı bütün hak peyğamberlere Rableri taraf ındanverilen her şeye inanmaklada yükümlüyüz. Biz peygamberler aras ındabir ay ırım yapmay ız. Çünkü peygamberlerin, hepsi Allah' ın elçileridir.Biz O'nun elçilerine uyar, onlar ın söylediklerini do ğrulayıp Allah'ateslim oluruz.Bütün pey ğamberler, Allah'a teslim olmay ı ö ğütlemişlerdir. Dinlerinözü budur. Bu anlamiyle bütün hak dinler, islâmd ır. Allah'a teslimolmaya ayk ırı düşecek bir din, makbul de ğildir. Allah'a ortak tan ı-mak, O'na çocuk isnadetmek, islâma (Allah'a teslim olmaya) ayk ırıdır.Bu bak ımdan İslâmdan ba şka bir din arayan, böyle bir dine giren kimsenindavran ışı merduddur, o kimse âhirette büyük kayba u ğrar, hus-!anda kal ır. Hz. Peygamber: "Bizim bu yolumuzun d ışında bir iş yapanınyaptığı, iş reddedilir."' demiştir. 2' 86-89 ncu ayetlerin ini ş sebebi hakkında birkaç rivayet nakledilir.Bir rivayete göre Ensar'dan bir adam müslüman olmu ştu. Sonradinden döndü, şirke kat ıldı . Daha sonra yapt ığına pişman oldu. Adamlarını gönderip, tekrar teybe ederse tevbesinin kabul edilip edilmeyeceğinisordurdu. 86-89 ncu ayetler bu münasebetle indi. Bunun üzerineadam iyi bir müslüman oldu.' Mücâhid'den nakledilen bir rivayete görede müslüman olup ırtidad eden adam el-Hâris ibn Suveyd'dir. Onunküfre dönmesi üzerine: " İmir/ ettikten sonra inkâr eden bir toplumaAllah nas ıl yol gösterir Allah çok esirgeyen, çok ba ğışlayandır" âyetleriindi. Bu âyetleri, kavminden birisi Hâris'e okuyunca Hâris:1 Müslim, İbn Hanbel, Hz. Ai şe'den rivayet etmi şlerdir. Fayd, VI, 182; Müslim, Akdiye,Mili: 8, hadis 182 Ibn Kesti., I, 3793 Bu hadisi Nesli, Hakim, Ibn Hiblıfin rivayet etmişlerdir.


Cüz': 3, Sure: 3 399— Vallahi sen do ğrusun, Allah' ın Resulü senden do ğrudur, Allahise bu üçün en do ğrusudur, deyip tekrar İslama döndü, bu kez iyi birmüslüman oldu.'Bir rivayete göre bu ayetler, Hz. Pey ğamber'es inanmış iken sonrairtidâd eden, Kurey ş'e kat ılan, daha sonra baz ıları inkarında direnen,kimileri de teybe eden bir Arap toplulu ğu hakkında inmiştiı . 2 Bir kısımmüfessirlere göre de ayetler, Hz. Pey ğamber'in vas ıflarını bildikleriiçin daha önce ona inanm ış iken sonra o kendilerine gelince inanmayanyahudiler hakk ında n azil olmu ştur.Öyle anla şılıyor ki baz ı kişiler müslüman olmuş iken sonradan dindendönmü şlerdir. Bunlar ın davran ışı, hem Hz. Peyğamber'e, hem demü'minlere a ğır gelmi ştir. Bu irt .idad olayında belki de yahudilerin deparma ğı vardır. İşte ayetler bu davran ış içine girenler hakk ında inmiş -tir.Allah ğafurdur, rahimdir. İnsan ne kadar günahkâr da olsa teybeedince Allah onu affeder. Dinden dönen bile 89 nen ayetin aç ıklamas ınagöre teybe etti ği takdirde Allah' ın af ve merhametine mazhar olur.Ancak Allah şirk içinde kalmay ı affetmez. 90 nc ı ayet bunu bildirmektedir.Inanm ış iken inkar eden, inkarcla ısrar ede ede küfrü katmerle şenkimse, ölünceye dek küfürde kal ır da can çeki şirken gözünden perdekalkıp âhiretteki yerini görünce teybe ederse enun tevbesi makbul değildir.Bu ayet, mürteddin ölüm an ındaki tevbesinin makbul olmad ığımbildirmektedir. Yoksa henüz hayat ında iken şirkinden, günah ındandönüp, uslananın tevbesi makbuldür. Nitekim bir önceki ayet bunuaçıklamıştır. 90 nei ayetin, ölüm an ındaki mürteddin tevbesinin makbul olmadığını belirttiğine bir delil de Nisa Suresinin 18 nci âyetidir.Orada şöyle buyurulmaktad ır: "Kötülükler yap ıp yapıp da nihayet birineölüm gelip çattnca 'Ben şimdi teybe ettim' diyenlere ve kafir olarak ölenlereteybe yoktur (öylelerinin tevbesi makbul de ğildir). Onlara acı bir azâbvardır." Ayrıca 91 nci ayet de, bir önceki ayetin tefsiri mahiyetindedir.Zira 91 nci ayette inkar edip kafir olarak ölen kimseler, yer dolusu kadarfidye verseler, fidyelerinin kabul edilmeyece ğini, onların acı bir azâbiçinde kalacaklar ını bildirmektedir. Demek ki tevbesi makbul olmayan,yapt ıkları hiçbir iyiliğin kabul edilmediği kimseler, dünyada iken teybeedenler de ğil, küfürde ısrar edip kâfir olarak ölenlerdir. Öylelerinin dünyadayapt ıkları iyilikler, kendilerini azabdan kurtarmayacakt ır. Belki1 'bn Kesti., I, 3802 et-Tefstran-badis, MIII, 124


400 Imrân Stiresiiyilikleri, azabların ın hafifletilmesine sebeb olur ama kendilerini cehennemdenkurtarmaz.İslamda İman, her şeyin ba şında gelir. İman olmadıktan sonraamelin âhirette de ğeriı yoktur. Baz ı kimseler, kâfir olan kimselerin yaptıklarıiyiliklerin , hizmetlerinin kendilerine yarar ı d okunup clok unmayacapmsorarlar. Derler ki: "Bald ırı ç ıplak bir çoban, inand ığı için cennetegirer de dünyay ı ışığa boğan, insani -L .0 bu kadar hizmeti dokunanfalan veya filan mucid ve kâ şif cehenneme mi girer?" Allah'a ve pey,ğamberlere inanan kimseler, önünde sonunda cennete girerler. Bize misalverilen muCidlerin ve ka şiflerin ço ğu, Allah'a inanan kimselerdir.Ancak h ırıstiyan veya yahudi'dirler. Kitap ehlinden Allah'a ve â.hiretedoğru dürüst inamp, Islam dinine girmese bile Pey ğamberimizin peyğamberliğim kabul eden kimseler de Kur'ân'- ı Kerim'in beyamna görecennete gidebilirler. Çünkü Bakara Suresinin 62 ne' âyetinde: "Allah'a,tihirete inanıp iyi i ş yapan yahudi, hırıstiyan ve sclbiilerin korku ve üzüntüyeuğramayacakları" belirtilmektedir. Âli İmran Suresinin 113 ncüâyetinde de: "Kitap ehlinin hepsinin bir olmadığı, onlar içinde gece saatlerindeAllah'ın Cıyetlerini okuyup secde edenlerin bulundu ğu" beyan edilmektedir.Binaenaleyh dünyan ın neresinde ve hangi millete mensubolursa olsun, Allah'a şirksiz, gereği gibi inan ır, âhireti kabul eder, peyğamberlereinamr, bizim pey ğamberimizi de inkar etmezse o kimse yaptığı hizmetlerinin kar şılığın ı görür.Fakat Allah' ı inkar eden, maddenin ötesinde hiçbir şey kabul etmeyenmaddeci kafirler, ne icadederlerse etsinler, ne kadar iyilik yaparlarsayaps ınlar yapt ıklar ının kar şılığını ancak dünyada görebilirler.ASirette bu hareketleri, kendilerini azaptan kurtarmaZ. Çünkü oradaiman aran ır.Kaldı ki yapılan katlar, her zaman insanl ığın hayrına da değildir.Bir atom bombas ı büyük bir çaban ın ve zekan ın ürünüdür ama, şeytanibir zeka= ürünüdür. Bir anda milyonlarca insan ı mahvedecek, şehirleriy ık ıp tarümar edecek bir silaht ır. Yani adam daha fazla insan öldürmekiçin bu korkunç silah ı yapmıştır. Elbette katlar iyiye kullan ılırsainsanl ığın hayr ınad ır ama, kötüye kullan ıhrsa insanlığın mahv ınasebeb olmaktad ır. Peki milyonlarca insan ı bir anda öldüren silah kullamldiğızaman bunu yapan, sorumlu olmaz m ı acaba? İşin bir de buyan ı vardır. Binaenaleyh dünya i şlerini âhiretle kar ıştırm,amak laz ımdır. Orada madde de ğil, ruh geçerlidir. Orada istenen imand ır.


Cüz': 3, Sure: 3 401Hz. Aişe diyor ki: "Allah' ın Resulüne : 'Ya resulallair, Cahiliyyedevrinde (Abdullah İ bn Ced(an misafiri ağırlar, tutsağı tutsaklıktan kurtarır,akrabayı ziyaret eder, kom şuya iyilik ederdi' dedim, onu övdüm, bunlarınkendisine faydas ı olur mu?' dedim. Allah' ın Resulü (s.a.v.): 'Hayır,dedi, o hiçbir gün : Allahım, ceza gününde beni ba ğışla, demedi' buyurdu."'Enes ibn Malik de Hz. Peyğamber'in şöyle buyurduğunu naldetmiştir:"Kıyamet gününde ate ş halkından olan adama denilir ki : Baksana, dünyadolusu malın olsaydı (şu azâptan kurtulmak için) o malını fidye verirmiydin?', 'Evet' der. Allah buyurur ki : Ben (dünyada) senden, bundandaha kolay bir şey i.sterniştim : Henüz babanın belinde iken bana hiçbirşeyi ortak ko şmaman hakk ında senden söz alm ıştım. Sen ise döndün,bana ortak koşmaktan başka bir şeyi kabul etmedin' ." 2Caz': 4L,-;U...L .; LA (..) (.9:3• 1.)-3("Y .& 4-) - ı .°-. ° •92— Sevdiğiniz şeylerden (Allah için) harcamadıkça asla iyiliğe eremezsiniz.Ne harcarsan ız mutlaka Allah onu bilir.Tefsir:92 ni ayetin ibaresi açıktır. Burada müslümanlara hitabedilmektedir.Ayetin nüzul sebebi hakk ında bir rivayete rastlanmam ıştır. Bu ayet,müteakip ayetlerin çizdi ği tabloya bir giri ş niteliği taşımaktad ır.Birr : İhsan, geni ş hayır, çok hayır demektir. Birr ile hayır arasmdaşöyle bir fark belirtilmi ştir. Birr : Hayra ula şan ve kasden yap ılan fayda,hayır ise yarnlarak da olsa yap ılmış olan mutlak faydad ır. Birr'inzıdd ı hayr ın zıdd ı da şer'dir. Maamafih birr,hins kar şılığı olarakda kullan ılır.Bu ayet, sadakan ın güzel şeylerden verilmesi gerekti ğine, nefsintiksineceği şeyleri sadaka vermenin ho ş olmad ığına işaret etmektedir.Bakara suresi 267 ayet de ayn ı nitelikte olmakla beraber buradaki ifadedaha kuvvetlidir. Her i şi güzel yapmayı bildiren Kur'an prensiplerinede uygun dü şmektedir. MüfessirJerin nakline göre bu ayet indi ği zamadAllah Resulünün ashab ından baz ılarmı çok etkilemi şti. Ansar' ın enzengini olan Ebu Talha'nm, Mescidin kar şısında Beyrabit denen bir bah-2181 bu Manbel, VIi1202 BulAri, Rikâk, 49; Müslim, Sifitu'l-murıafilFin, bil): 10, hadis: 51-53; 'bn Manbel, III,


402 İmrân Suresiçesi vard ı ki burası, kendisinin en çok sevdiği malı idi. Allah'ın Resulü(s.a.v.) buraya girer, güzel suyundan içerdi. Yukandaki ayet nazil oluncaEbu Talha Allah' ın Resuliine geldi: "Yüce Allah kitab ında sevdiklern;zdeninfak etmedikçe iyili ğe nail olarnazs ınız.” buyurmaktad ır. Benimen sevdiğim mal, Beyrabledn. Onu Allah için sadaka yapıyorum.İyiliğini ve ürününü Allah'tan bekliyorum. Ya Resülüllah nas ıl istersenonu öyle yap, istedi ğim ver" dedi. Allah' ın Resulü buyurdu ki: "Maşaallah,işte kazançl ı mal budur, kazançlı mal budur. Dediğini işittim. Benbunu, senin, akrabaların arasında taksim etmeni uygun görüyorum."Ebu Talha o mal ı akrabas ı ve ameasm ın oğulları aras ında bölüştürdü.'Hz. Ömer: "Ya Resulâllah, dedi. Benim mal ım ın en iyisi Hayber'-deki hissemdir. Ne buyuru ı sun, onu ne yapay ım" Allah'ın Resulü buyurduki: "Asl ını tut, meyvesini- sadaka yap" 2Abdullah İbn Ömer de bu ayet inince en sevdiği-şey olan Rum cariyesiniAllah için âzâd etmi ş ve: "E ğer bundan daha çok sevdi ğim birşeyolsaydı, onu tasadduk eder, bununla evlenirdim." demi ştir. 3göl:;I r,C.:12! ı cj_.5"° :d ı_ ı j'i; ' ..1",°;. ".11 -d;:,'..; J:..:; o. 4-~j2-; *J., J - - • -( 90') 1A,91:3C1ooC3. (") e-A L!,,y_33(") ■..ç A 431:ç t: 4; J:J -4,93- Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in kendisine haram /aldığı şeylerdışında, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helâldi. De ki : "Doğru iseniz,Tevrat' ı getirip okuyan." 94- Art ık bundan sonra da kim Allah'ayalan uydurup iftira ederse, işte onlar zalimlerdir. 95- Deki : "Allahdoğru söyledi, öyle ise dosdoğru Allah' ı birleyici olarak Ibrahim dinineuyun. O, puta tapanlardan değildi."Tefsir:93 pcü ayette geçen İsrail kelimesi, Hz. Ya'kub'un unvan ıdır.Tevrât'ın Tekv'in Sifrinin 32 nci bühluda Ya'kub'a İsrail ad ının yedi-1 Bul-Jüri, Zektit, 44; Müslim, Zekât, bâb 14, Hadis 422 Bubürl, Şurıl 19, Vaştiya 28, Eyman 33; Müslim, Va şiyyet 5; Tirrni4 Ahlstim 36; bnMace, Şadaktit 4; Nesal, İhlas, 33 İbni Kaat; I. 381


Cüz': 4, Sure: 3 403diği belirtilmektedir. Bu ayetlerde Hz. Ya'kub'un, kendi kendisine haramk ıldığı şeyler d ışında bütün yiyeceklerin israilo ğullarına helal olduğubelirtilmektedir. Bunun aksini iddiâ edenlerin, Tevrat' ı getiripokumalar ı buyurulmakta ve Allah'a yalan uyduranlar, zalim yani hak-'siz insanlar olarak nitelendirilmektedir. Tevrat, Hz. Ya'kub'dan çoksonra inmiştir. Tevrat'ta haram alan her şeyin Ya'kub zaman ında haramolma ı gerekmez. İbrahim ise Allah' ı birleyen bir kimse olarak tavsifedilmekte, Allah'a ortak ko şanlardan olmad ığı açkılanmaktad ır.Ayetlerin. iniş sebebi hakkında çeşitli rivayetler nakledilmi ştir.Bu rivayetlere göre yahudiler, Hz. Pey ğamber'den çe şitli sorular sormuşlar,bunlara do ğru cevap verdi ği takdirde kendisine tabi olacaklarmasöz vermi şlerdi. Bu sorulardan biri de atalar ı İsrail'in, en çoksevdiği yeme ğin ııe olduğu idi. Hz. Peygamber (s.a.v.) de İsrail'in, ençok deve etini sevdi ğini, ancak yakaland ığı bir hastal ıktan -bir rivayetegöre siyatik hastal ığından- kurtuldu ğu takdirde Allah için deve eti yemeyeceğini adadığını, hastalıktan şifa bulunca da art ık deve etini kendisineharam etti ğini söyledi. Yahudiler, deve etinin Ya'kub'un adamasiyleharam olmayıp ta İbrahim dininde haram k ılındığını, Ya'kub ve çocuklarınında İbrahim dinine uyduklar ın ı söyleyerek Hz. Pey ğamber'eitiraz ettiler. Zaten her fırsatta niü'rninleri ku şkuya düşürmek içinAllah'ın Resulüne itiraz etmek isterlerdi. Nitekim Mescid-i Aksa'nmKa'be'den daha önc ı yapılmış olup Ka'be'den daha şerefli olduğunusöyleyerek k ıblenin. Ka'be yönüne çevrilmesine de itiraz ediyorlard ı.İşte bu son iddiaları Inkkında da a şa ğıdaki ayetler inmi ştir:'rCi:;. GT 4.3 ( 9 '‘) 2j,1:- C.114:3,1 1L12--°,1 1 r u_,C11 t.-1" rvLS(/) -41196- Doğrusu insanlara (ma'bed olarak) ilk kurulan ev, Mekke'deolandır. Jilemlere uğur, bereket ve hidayet kayna ğı olarak kurulmuştur.97- Onda açık açık deliller, İbrahim'in makamı vardır. Ona giren, güveneerer. Yoluna gücü yeten herkesin, o Ev'e (gidip) haccetmesi, insanlar üzerindeAllah'ın bir hakkıdır. Kim inkar ederse şüphesiz Allah, bütün âlemlerdenzengindir.


404 Al-i İmrün SuresiTefsir:96-97: Me şhur rivayete göre Bekke, Mekke'nin bir di ğer telâffuzudur.Ba şka bir rivayete göre de Kâ'be ve çevresine Bekke, bundan ötesineMekke denir. Birinci görü ş daha do ğrudur. Burada Ev ile kasdedilenherhangi bir ev de ğil, ma'beddir. Hadislerde belirtildi ğine göreibadet için ilk yap ılan ma'bed, Kâ'be'clir.Buhâri ve Müslinfin rivayet etti ği bir hadiste Ebu ZerAllah' ın Elçisinden, ilk defa hangi mescidin yap ılmış olduğunu sormu ş ,o da önce Kâ'be'nin, sonra da Mescid-i Aksâ'n ın yapıldığını söylemişdr.'Hz. Ali ise bu âyetin tefsirinde şöyle demiştir: "Evler, Kâ'be'denönce yap ılmıştır. Fakat Allah'a ibadet maksadiyle ilk yap ılan ev, Kâ'-be'dir." İbn Kesir, Kâ'be'yi Adem'in yapt ığına dair rivayeti zay ıf görmektedir?Do ğrusu da Kâ'be'yi ilk defa Hz. İbrahim Aleyhisselânı'myapmış olduğudur. ketten anlaşılan, insanlar için ilk yap ılan Ma'bed'in,Kâ'be olduğudur.Kâ'be, yapıldığından bu yana insanlar ın saygı gösterdiği bir ma'bedolmuştur. Cahiliyye devrinde de insanlar, Kâ'be'nin içinde bulundu ğuHarem bölgesinde vuru şmazlar, kan dökmezlerdi. Harem bölgesine giren,güven içinde olurdu. Adam birini öldürüp Harem bölgesine girse,orada kimse kendisine dokunmaz, öldürülenin o ğlu veya akrabas ı Harem'dekaatile rastlasa, oradan ç ıkıncaya kadar ona bir şey yapmazd ı.Kurey ş Suresinde: "Kendilerini açlıktan yedirip doyuran ve korkudangüvene kavu şturan, bu Ev'in sahibi Allah'a ibadet etsinler" âyeti, bu güvenei şaret etmektedir.Gücü yeten kimsenin Kâbe'yi ziyaret etmesi farzd ır. Gücün yetmesi,yola gidip gelme ğe sağlığın elverişli, gidip gelmek için yetecekkadar para ve yol güvenli ği olması şeklinde izah edilir Bu şartları haizolan kimseye, örnürde bir defa hacca gitmek farzd ır. Ebu Hüreyre (r.a.)şu hadisi rivayet etmi ştir: "Allah' ın Elçisi (s.a.v.) bize hitap edip : 'Eyinsanlar, Allah size hava farz k ıldı, haccediniz' dedi. Bir adam : 'Her senemi ya Resulâllah' diye sordu. Allah' ın Elçisi cevap vermedi. Adam, sorusunuüç defa tekrarlayınca Allah' ın Elçisi : 'Evet, desem, farz olur, yapamazsınız' dedi ve ilâve etti : "Benim sizi serbest b ıraktığım hususlarda sizde beni serbest bırakınız. Sizden âncekiler, çok sormalar ı ve peygamberlerineaykırı davranmaları yüzünden helâk oldular. Size bir şey enzretti-1 Bubari, Enbiya, 10, 40; Müslim, Mesâcid, bâb, 5, hadis: 1, 2; Nesa'1, Mesâcid, 3; IbnMke, Mesâcid 7; Ibn Ijanbel, V, 150,...2 İbn Kesir, I. 383


Cilz': 4, Sure: 3 405ğim zaman gücürıiiz yetti ği kadar onu yapınız. Sizi bir şeyden menettiğim zaman da onu b ırakınız."'Hac, şartların ı haiz olan kadın erkek her müslüman a farzd ır, ancakçocuğa farz de ğildir. Hac, gidip gelme ğe gücü yeten kimseye farzolur. Hastaya, tutuklu olana hac farz de ğildir. Gidip gelme esnas ındakendisinin ve geride b ıraktığı çocuklar ının rızkı mevcud olmayan kimseyede hac farz olmaz. Ba şka birisi, kendisine gidip gelme masrafın'yerse, onu kabul etmek zorunda de ğildir. Hattâ kendi çocu ğu dahi yolmasrafm ı yerse, Malik ve Ebu Hanife'ye göre bunu kabul etmek gerekmez,şafirye göre kabul etmek gerekir. Çünkü insan ın çocuğu, kendi-Sininbir parças ıd ır. Onun vermesinde minnet olmaz?ıP ,4.3.J 4' 1 j ""1 sj-;°J)ı .; C. "Sp• , ı L4 o•I e.:_; ı j j-P L4._; ()..1 41.11„09 9ii I (`‘ `‘) j.it;4-)„( • •) -Lx. • '1' ,„*,t,c ° cj-IJI- • F.9 .9 0, ıı , .O ,... ..r o .4„..o ....,... .. , o .> ol o. .. .1....ı > .3.,..,... o ......„ ....AL i ‘.... .JLJ 1 ,5■,,,,WP (.4 :Z> .1-$ 1 j J4.-...., j J. j 4„..4, 5 j... ..- .. f' ....... o! , ,... ... „ ... > o ....... , D ı D ı O „ ., ..0, .9 ,£.-4-:-....~• -10- 1 ./..40 ( 3 I (...5 ...1-4 .._A- i ! 4» LJ 4.Z."-i • A j C 4-3 j-,A)5F- - -* e- 4 .r,`75 ... , p ... ,‘.)-.,"-; )1 i- 41.;....; (3.T 41 1 .)-2 .71 1 j: _,• 1 .4.11 I+, 1 I., (N • o, ... , • ,_ , ,,..3, ! o .9 o J' o --11, ..- Z., , ,)1 .., 111.4.4...>:. ot.‘11 j-,,,.. ı I j......4-:-P I .., l‘ • Y) (:)_,...4,..L.,_• ,,"_; I J- , • „.•y ıF$_.0...1 1) 9.1 ..k. °I. ,:: • '° I °;-■ '°''- - - r-98- De ki : "Ey Kitâb ehli, Allah yapt ıklarının görüp dururken nedenAllah' ın âyetlerini inkar ediyorsunuz?" 99- De ki : "Ey Kitâb ehli,1 Müslim, ljace, bâb: 73, hadis: 412; ayn ı hadisi Ahmed ilın Hanbel de rivayet etmi ştir.2 Akıkilmu'l-lur'ân, I. 288-290


406 Al-i İmran Soresigerçeği gör(üp bildiğiniz halde, niçin Allah' ın yolunu eğri göstermeğeyeltenerek inananları Allah yolundan çevirme ğe çalıgyorsunuz? Allahyaptıklannızdan habersiz değildir." 100- Ey inananlar, Kitab verilenlerdenherhangibir gruba uyarsanız iman ınızdan sonra (onlar) sizi döndürüpkâfir yaparlar. 101- Size Allah'ın âyetleri okunmakta ve O'nun elçisi dearanızda iken nas ıl inkâr edersiniz? Kim Allah'a sarılır-sa muhakkak kio, doğru yola iletilmiştir. 102- Ey inananlar, Allah'tan, O'na yar aşt ı-biçimde korkan ve ancak müslümanlar olarak ölün. 103- Ve toplu,a Allah'ınipine yap ışın, ayrılmayın ; Allah'ın size olan nimetini hatırlayın :Hani siz birbirimize düşman idiniz, (Allah) kalblerinizi birleştirdi. O'nunnimetiyle karde şler haline geldiniz. Siz ate şten bir çukurun kenarındabulunuyordunuz, (Allah) sizi ondan kurtardı,. Allah size âyetlerini böyleaçıklıyor ki yola gelesiniz.Tefsir:98-99 ucu ayetlerde hitap, kitap ehlinedir. Bile bile Allah' ın ayetleriniinkar etmeleri, Hak yolunda yürümek isteyenleri şaşırtmağa çalışmaları,inkar tarz ında sorıdarak bu tutumlar ı kmanmaktad ır. Gerçektenkitap ehli, Allah' ın Elçisine gelen ayetlerin, ilahi vahy oldu ğunu bil:-yor, Hz. Muhammed(s.a.v.)in gerçek pey ğamber olduğunu da gayetiyi anlıyor, fakat gurur ve menfaat yüzünden inkarda ısrar ediyor,Hak yolu eğri gösterme ğe, inananları şaşırtma ğa çalışıyorlard ı.100-103 ncü ayetlerde de hitap, müminlere yöneltilmekte ve kitapehlinden bir grupun sözlerine uyduklar ı takdirde, onların, kendileriniyine küfre döndürecekleri hat ırlatılmaktad ır. Allah' ın ayetleri okunupdururken, Allah' ın Elçisi de aralarında bulunurken mü'rninler nas ılinkâr ederler? Allah'a sar ılan, dosdo ğru yolu, bulmuş olur. Allah'tangereği şekilde korkmak, O'nun yolu ve buyruklar ı dışına çıkmaktan sakınmaklaz ımdır. Yüce Allah' ın, gökten yere sark ıttığı ipe, yani Allah' ındinine sarılanlar, birle şirler. Daha önce birbirine dü şman olalı şu Medine =,toplumu, birbirlerine kar şı ate ş püskürürdü, içleri birbirine kar şı, kinve nefret dolu olan bu insanlar ı, Allah' ın dini birle ştirdi. Bunlar, nefretate şiyle dolu bil yarın kenarında idiler, dü şmanlık ate şi içine düşüpmahvolacaklar ı bir sırada Allah, hidayetini latredip onlar ı helâktankurtard ı . Şimdi hidayete gelip karde şlik içine girdikten sonra tekrar odüşmanlık dı virlerine dönmeleri, yak ışık al ır mı hiç?Allah Ekisinin Medine'ye te şriflerinden önce burada Evs ve Hazrecdiye iki Arap kabilesi otururdu. Cahiliyye devrinde bunlar aras ında şiddetlidü şmanlık vardı. Zaman zaman bunlar kavga ederler, sava şırlar-


Cüz': 4, Sure: 3 407 -d ı . İki kabile aras ında geçen son sava ş da Buceıs harbi idi. Medine'ye_İslam gelince iki kabile birbiriyle dost ve karde ş oldular.Onların bu karde şçe yaşayışları, aslında ikisini de istemeyen Yahudilerison derece k ıskandnıyordu. Yahudilerden Kaya o ğlu şas, birgün Evslilerle Hazreçlilerin birlikte konu şup sohpet ettiklerini gördü,çok can ı sık ıldı: "Bunlar böylesine dost olduklar ı sürece bizim buradayerle şmernize imkan kalmaz" diyerek bir Yahudi çocu ğunu onlarınaras ına gönderdi ve onlara Bac& harbini, bu harbde Evs'in Hazreçkabilesini yendiğini hatırlatmas ın tenbih etti. Yahudi çocuğu, aralarınasokulup Buceıs konusunu ortaya at ınca o günlerin dü şmanlıkları gönüllerdeuyanmağa başladı. Evs ve Hazreç mensuplar ı birbirlerine laf atmağaba şladılar ve: " İsterseniz o günü tekrar edelim, haydi IJarra'yagidelim!" dediler. Buceıs harbi klarra meydanında geçtiği için oraya gidipvuruşmak istediler, silahlar ını almağa ba şladılar. Tam bu sıradaAllah'ın Elçisi, durumdan haberdar olup geldi, Onlar ı yatıştırmağaçalıştı : "Ben sizin aranızda iken cahiliyye dtevas ını m ı güdüyors ıınuz?"dedi ve yukar ıdaki ayetleri okudu.İki kabile mensupları da yaptıklarına pişman oldular, bar ıştılar,birbirlerine sar ıldılar.°1 .... .., .... j. e ,..... 3 1 ..., ...,..,...,_,p co..c, ift..." 4:4...., ...... L;...," I o .„,....„.... ....„.....„...,o .0-,>...f..):.°1". -d..1£1,51-, ,_-_.(::_i) ,.;.-r. -z),°-_,.......,-_, ,...i,,..._1.1_,.,, ,, ,... ., , .,...,, , , , .„,.., , .... ...„........ z , ....ıb s.t....-L. ...k-IP....ı. (:),..4 1-AJL:-.".:. I i 1 .,_8 j_;2..; (:): ...J.,_3 LS I ..., ..J j. 3• -4 - ...- e.(N * e) '''' —1:?:.P ",_,I-Lp "' 1 -,:u0 't -", 5,-..,L.L.J -- " - °1•,,,,..-.:,--; r ...,-:. ,c: ..").14tT.... ,1 tim Kesir, I. 389; Hüseyin Heykel, Hz. Muhammed Mustafa, Ömer R ıza Do ğrul tercemesi,s. 232, İstanbul, 1948


408 Âi-i İmran Suresi104- İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten menedenbir topluluk olsun ; işte onlar kurtuluşa eı enlerdir. 105- Kendilerine açıkdeliller geldikten sonra ayrılığa düşüp ihtilaf edenler gibi olmayın. İşteonlar, (evet) onlar için (kıyamet günü) büyük bir azâp vard ır. 106- 0gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler karartr. Yüzleri kararanlara : "Inanınanızdansonra inkâr mı ettiniz? 0 halde inkâr etmenize karşılık uzaktadın!" (denilecektir). 107- Yüzleri a ğaranlar ise Allah'ın rahmeti içindedirler.Orada ebedi kalacaklardır. 108- İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir.Bunları sana gerçek olarak okuyoruz. Allah, âlemlere zulmetmek istemez.109- Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah' ındır. Bütün i şler, Allah'adöndürülür.Tefdr:104-109 ucu ayetler, dinin en önemli prensi"plerini içine alm ıştır.Birinci ayette üç prensip vard ır: 1) iyiliğe, doğruluğa, güzel ve yararl ıolan şeylere ça ğırmak, 2) Toplumun yarar ına, insanlar ın iyiliğine olanşeyleri em.retmek, 3) Toplumun zararma olan şeylerden menetmek,mü'minleıin görevidir.Bunlar her devirde ve her toplumda uygulanmas ı gerekli olan,toplumu bozulmaktan koruyan prensiplerdir. Ayette geçen "ümmet"kelimesiyle belli bir grup kasdedilmektedir. Yüce Allah, ümmet içindeiyiliği emredip kötülükten meneden bir grupun kurulmas ını ve ye.tiştirilmesini emretmektedir. İyiliği emir, kötülükten men, farz- ıkifayedir. ümmet içinde bir topluluk, bunu yerine getirirse di ğer fertlerdenbu farz dü şer. Fakat hiç kimse yapmazsa bütün toplum fertlerigünaha girmi ş olur.Daima insanlara güzel yolu göstermek, kötülüklere kar şı otlarıuyarmak, müslümanların, özellikle din bilginlerinin vazifesidir. Ancakbunun, tatl ı bir üslûpla yap ıılması, gönül k ırmaktan, fitne ç ıkarmaktansakınılması da Kur'ân' ın" prensiplerindendir. Kur'an: "(Kötülü ğü) engüzel olan şeyle say, o zaman bakars ın ki seninle arasında düşmanlık bulunankimse, sanki s ıcak bir dost oluvermi ştir."'Kur'ân' ın amacı, insanların kusurlarm ı herkese yaymak, insanlararasında düşmanlık var etmek de ğil, toplumu kusurlardan, hatalardanarıtmaktır.İyiliği emir, kötülükten men, en önemli farzlardan biridir. Peygamberimizbu konuda şöyle buyurmu şlard ır: "Sizden kim bir kötülük1 Fussilet Suresi: 34


Cüz': 4, Sure: 3 409görürse onu eliyle değiştirsin, buna gücü yetmezse diliyle onun kötülü ğünüsöylesin, buna da gücü yetmezse kalbiyle onu kötü görsün. Bu da iman ınen zay ıf clurumudur."' Bu konuda diğer bir hadis de şöyledir: "IVefsimielinde tutan Allah'a andolsun ki siz, ya iyiliği emredip kötülükten menedersiniz,ya da Allah, kendi kat ından sizin üzerinize bir azâp gönderir. 0zaman duâ edersiniz, fakat duânız kabul edilmez." 2Daha sonra gelen iki âyette, k ıyamet gününde baz ı yüzlerin a ğaracağı, bazı yüzlerin kararaca ğı, yüzleri ağaranların, Allah'ın rahmetiiçinde yani cennette olup orada ebedi kalacaklar ı, yüzleri kararanlar ında azâba çarpt ınlacaklan belirtilmektedir. "Siz inand ıktan sonra inkarm ı ettiniz?" şeklindeki tekdir hitab ından bu ikinci zümrenin, inkârasapan kimseler oldu ğunu anl ıyoruz. Bunlar ın kim olduğu hakkında üçgörüş ileri sürülmüştür: Hasan Basn'ye göre yüzleri kararanlar: "münafıklardır".Mücahid'e göre bunlar "mürtedlerdir". Zeccâc'a göre bunlar"kitâb ehlidir." 3 Bu âyetlerin ibaresini belli bir zümreye hasretmekdoğru olmasa gerektir. Ayetlerin mânas ı geneldir. Insanl ığın başlangıcındank ıyamete kadar tüm insanlar, ba şhca iki grupta toplan ır. Allah'ainanan ve O'nun buyruklarma gönülden ba ğlananlar, âhirette yüzleriağaran zümredir. Bu zümre, Allah' ın rahmeti olan cennette ebedi kalacaklardır.Yüzün a ğarmas ı, sevinci belirten mecâzi bir ifadedir. Allah'ainanmayan, ya da inand ıktan sonra inkâra sapanlar da yüzü kararacakzümreyi olu şturur. Yüzün kararmas ı da tasay ı ifade den ınecâzi bir ifadedir.Bu adamlar ın dünyada yapt ıkları, kendilerini tasaya sokacak,tasadan yüzleri kararacak, azâp içinde kalacaklard ır.Yüce Allah, bu âyetlerle insanlar ın, yapt ıklarından sorumlu olduklahnıbildirmekte, küfürden, fitne ve tefrikadan sak ınd ırmaktad ır.o e 9 9 o s(3),... L:7jı"..>-e 5 .5-•-•0-4 T e 3 J 414 -( t t ‘'))«.%. ' A °35J.° 1 A C ° 3+3F.)C.ı °.;Sri °(:) c ;•;25i. 5:,.5'.:ts ı 4:43,:p (N ‘)o, 0C.)-P1 Müslim, Iman, Idtb 20, hadis: 78; Tirnd'ii, Fiten, 11; Nesh'i, İman, 172 Ebh Dâvûd, Melahim, 16; Tirmial, Fiten, 9; ilin klanbel, V. 388,...3 Abkiimul-Etir'ân, L 294


410 Al-i İmran Suresioft -1 JL, jo9 9.0 „o, 1o Z; 9 o 1oLi c!„,141, 0 ıj4.42,.P 4 .5 43.7""f-.1" ,•Y)110- Siz, insanlar için çıkarılm ış en hay ırlı bir ümmet oldunuz.İyiliği emreder, kötülükten menedersiniz ve Allah'a inan ırsınız. Eğer Kitapehli inanmış olsaydı, elbette kendileri için iyi olurdu. Onlardan inananlarda var ama çokları yoldan çıkm ışlardır. 111 Size eziyetten ba şka birzarar veremezkr. Sizinle sava şsalar bile, size arkalarını dönüp kaçarlar,-sonra onlara yardım da edilmez. 112- Nerede olsalar, onlara alçaklık(damgas ı) vurulmuştur (ezilme ğe mahkil ındurlar). Meğer ki Allah' ınandine ve (inanan) insanların andine sığınm ış olsunlar. Allah'ın gazabınauğradılar ve üzerleri ne miskinlik damgas ı vuruldu (yoksulluk içindeezildiler). Böyle oldu, çünkü onlar Allah' ın ayetlerini inkar ediyorlar,haks ız yere pey ğamberleri öldürüyorlardı ve onlar isyan etmi şlerdi, haddiaşıyorlardı .Tefsir:110-112: Bu âyetlerde mü'minlerin, dünyaya gelmi ş en hayırlı toplumoldukları müjdelenmektedir. Hay ırl ı oluşlarımn temel vasfı da Allah'ainanmalar ı, iyiliğe emir, kötülükten menet ıneleridir. Allah'a inanan,iyiliği emir ve kötülükten meneden toplum, en güzel ahlâk ı kendindetoplamış hay ırlı bir toplumdur. Eğer Kitap ehli de İslama, Hz. Muhammed(s.a.v.)inpeyğamberli ğine inanmış olsalard ı, kendileri için hayırlıolurdu. Gerçi onlar içinde Abdullah ibn Selâm v, benzerleri gibi gerçe ğikabul edenler var ama çoklar ı yoldan ç ıkmış insanla ı dır.Fakat onlar ın yoldan çıkmalar ı, müslümanlara fazla bir zarar - vermez.Müslümanlar birlik olup as ıl iman ve iyili ği emir, kötülükten menözelliklerini koruduklar ı sürece Kitap ehlinin kendilerine verebilece ğizarar, dil ile incitn ıekten, rahats ız etmekten öteye geçmez. Onlar, dedikodulariyle,ertab ğı katmak suretiyle müslümanlar ı rahats ı z edebilirler.Fakat müslümanlarla sava şa girseler geri dönüp kaçarlar, o zamankendilerine yard ım da edilmez.Her yerde onlara zillet ve yenilgi damgas ı vurulmu ştur. AncakAllah' ın yada mü'minlerin andini ald ıkları takdirde güven içinde ya şayabilirler.Bunun d ışında yenilirler. Çünkü haks ızlık yapmaktad ırlar.


Cüz': 4, Sure: 3 411Haksızlar, Allah' ın gazab ına uğrarlar. Onlar haks ızlıkta o derece ilerigitmişlerdir ki pey ğamberlerini dahi öldürmü şlerdir. İsyanları ve saldırgaril ıkları, kendilerini bu zilletc mahküm etmi ştir.111 nci âyet, evvel emirde Hz. Pey ğamber(s.a.v.)e kar şı türlü entrikaçeviren yahudileri kasdetmektedir. Bu âyetlerin, yahudilerden Abdullahibn Sclâm gibi baz ı kimselerin müslüman olmalar ı üzerine yahudihahandarm ın: "Muhammed'e inananlar, bizim en kötülerimizdir, ba ş-kası değildir" dedikleri için indiği rivayet edilir. Ba şka rivayetlere görede yahudiler, kendilerini di ğer insanlardan üstün gördükleri için buâyetler inmi ştir. Bu ikinci rivayet, âyetlerin ruhuna daha uygundur.Yüce Allah, üstünlük iddia edenlere, üstünlü ğün ancak iman ve iman ıngereği olan i şleri yapmakla kazarulaca ğını bildirmekteclir.Hz. 111uhammed(s.a.v.)in peyğamberli ğine inananlar, gerçekten,en güzel vas ıflarla bezenmi şlerdir. Hz. Muhammed (s.a.v.), üstün ahlâkıtamamlamak için gönderilmi ştir. Onun ümmeti, üstün ahlük ın temsilcileriolmuştur. Onlarda a şır ıl ık yok, itidal vard ır. Allah kat ında enbüyük mükâfata erecek olanlar da Hz. Muhammed(s.a.v.)in ümmetidir.Kendisi bir hadislerincle şöyle buyurmu şlard ır:"tımmetimden yetmi ş bin ki şi, hesapsız (scrgusuz) cennete girecektir."0 böyle söyleyince ashabdan


•412 Al-! İmran SuresiC; I ıft« C t::°J .ı11 •is -0 i t:.• t:-:• 3 3 • .. jı o , o • o .3 3 o •••• , , • o ...c L. ;t.; ı ..›.9V) -c) )1;cs ° •113- Ama hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayaktadurup Allah'ın tiyetlerini okuyarak secdeye kapanan bir topluluk vardır.114 - Onla• Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülüktenmenederler ; hay ır işlerine koşuşurlar. İşte onlar iyilerdendir.115- Yapt ıkları hiçbir iyilik inkâr edilmeyecektir. Şüphesiz Allah, (günahlardan)korunanları bilmektedir. 116- O inkâr edenler (yok mu), nemalları, ne de evlatları onlara, Allah'a karşı hiçbir fayda sağlamayacaktır.Onlar ateş halladır ; onlar orada ebedi kalacaklardır. 117- Bu dünya hayatındaharcadıklarının durumu, tıpk ı (şu) dondurucu rüzgâra benzer(ki) kendi kendilerine zulmeden bir toplulu ğun ekinine vurdu da onu mahvetti.Allah onlara zulmet ınedi ; fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.Tefsir:Yukarıdaki ayetlerde Kitap ehlinden ço ğunun yoldan ç ıktığı, çeşitlientrikalarla müslümanlar ı rahats ız etmeğe çalıştıkları bildiridiktensonra 113-115 nci ayetlerde de Kitap ehlinin hepsinin bir olmad ığı, bunlariçinde geceleri kalk ıp Allah' ın âyetlerini okuyan, secde eden, Allah'ave âhirete inanan, iyili ği emredip kötüliikten mereden, hay ır i şlerinekoşan kimselerin bulunduğu belirtilmekte ve Allah'tan korkan bu insanların,iyiliklerinin kar şılığını bulacakları, kimsenin yapt ığı işinzayi olmayaca ğı ifade edilmektedir.Müfessirler, bu ayetlerin de Yahudilerden baz ılarının müslümanohnalarmdan dolayı onları kınayan Yahudi hahamlarının davranışıüzerine inmi ş olduğunu söylüyorlar. Diğer bir rivayete göre de bu ayetler,Necran'dan k ırk, Habe şistan'dan otuz ve Rumlardan da sekiz ki şiningelip müslüman olması üzerine inmiştir.Fakat bu ayetler, daha önceki ayetlerin devam ıdır. Bunların ayrıayrı olaylar üzerine inmiş olmas ı gerekmez. Müslümanların vasıflarunbelirten ayetlerden sonra Kitap ehlinin genel karakteri ve onlar içindeinanmış kişilerin karakteri belirtilmektedir. Baz ı toplumlarda iyilerinoran ı ço ğunlukta, baz ı toplumlarda da kötükrin oran ı çoğunluktad ır.Bazı toplumlarda kötüler çok olsa da iyi insanlar da bulunur. Yuka-


Cüz': 4, Su e: 3 413ndaki âyetler, bir toplumun genel karakterini, bunlar da o toplumuniçinde bulunan mümtaz insanlar ı tasvir etmektedir.116_11.7 nci âyetler de mallar ının çokluğuyla, askeri güçleriyle övünenYahudilere kar şı bir uyand ır. Onların ne mallar ı, ne de evlâtlan,maddi güçleri, kendilerini Allah' ın azabından kurtaramaz. inanmam ışinsanların dünya hayat ında harcad ıkları şey, bo şa gider, o harcamalarındanumdukları sonucu alamazlar.. ,.,„ , • .- - ,„ ,`',_.< 5 ...;j5.5 ,.,:. 4..;02_, Ii ,.t....._:..,. ),I ..,.:,,•.1- ..,...,...x11 IL C, .,•,L) •-• .1.1_;,—JI c, , ı.., -Li e--- " • P CA I _9 J ‘ IC.,:.- . * e- fi--; - J 5..ri° -).. -'1;iz i., .0 5,....-, ı z.....:: , 0 ... .5 ı 0,,,... t O .İ° } 9 9, .o . 9.. ı O iı 0.t ı...C:J y. Y İ Ç,T>.-J l.....L ı .l..! G ..)...-3 I ..le j ...,•.40 .„‘....4->j LA _, çd...›, 1,,_.41-J "4:;L,..):; ,•/_,' e '::;-1 Cz (N NA) -cil_L:2, ° ,_-; "1::::5°- ''.) It" -.... , 0ir...„.. .,. ..,(:::,41- I.,J13 `'' 5 3 ıı -, 4 4:.LY ul:',:__Il-J c- - • „.. j:•-,*3-7 i 5.-+ j-;->=-.FI .9... 5- , ...,..4 5 °J.5_i ‘ ..6.:, ' ""_:'11 -,..„,,, j.....Cr°1 ':(..1."..),:p 1 .;,.:p 1 J °..c,... ı , ı _,i--e'- °-..,:,-..,,,,-j Gc.)1 (N N 'N*) )12431 ‘.*1.1., 1:r• -.i.k11 ';cjI c ° ..._ ° k.>-o . , ..• ,, , 5 -' ...- , 5 .., `,-= ..- c ı ,.... .74,..! 4,......../4 .....ALS (. ... 1 1 ...9 A 3-... .-;;■....,.....,-3-, ...., T. o o 5 . 3 o ... o 5 .- 5 .... - ..9 i; .... ı .31 OC.P.,.J J'cW (:)1 C 1,'Zı.'.Hİ m .1.,_S- -.5- j,-,,.z- ı I jı:L; j Ii J.,...4.3-e-( 1 Y') '5.12—,...):c4 rtJ,-İ.-e..st-?,118- Ey inananlar, kendinizıden başkas ını kendinize dost edinmeyin ;onlar sizi bozmaktan geri durmazlar. Size s ık ıntı verecek şeyleri isterler.Onların a;' ?- , ızlarından öfke taşmaktadır. Göğüslerinde gizledikleri (kin)ise daha büyüktür. Düşünürseniz, biz ,size âyetleri aç ıkladık. 119- i ştesiz öyle kimselersiniz ki onlar ı seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler.Kitabın hepsine inanırsınız. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman "inandık"derler. Kendi başlarına kaldıklarında size karşı öfkeden parmaklar ını ısı -rırlar. De ki : "Ofkenizden ölün!" Şüphesiz Allah, gö ğüslerin özünü bilir.120- Size bir iyilik dokunsa (bu), onları tasalandırır ; size bir kötülükdokunsa, ondan ötürü sevinirler. Eğer sabreder, korunursanız onlarınhilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz Allah, pnların yapt ıklarını kuşatmıştır (onların tuzaklar ını, hilelerini sizden sayar, onlar ın yaptığıher şeyi bilir).


414 Al-i itnrân SuresiTefsir:118-120 nci âyetlerle müslümanlar uyar ılmakta, dıştan dost görünen,fakat içleri kin ve nefret dolu ki şilere s ırların ı açmamalar ı, işlerinin içyüzüneo yüzleri dost, özleri dü şman kimseleri vak ıf etmemeleri emredilmektedir.Çünkü onlar, dost görünseler bilgi aldatmad ır, müslümanlarıniyiliğini istenaezler, müslümanlar ı sevmezler. Halbuki müslümanlar temizyürekli insanlard ır, içleri dışları birdir. Kendilerine inen Kitab ın tümüneinandıldar ı gibi Allah'tan gelen bütün kitaplara da inan ırlar. İçleri fesattanar ınmıştır. Herkesin iyiliğini isterler. Kendilerine dost görüneneiyi zan beslerler. Vicdanlar ı temiz olduğu için herkesi kendileri gibitemiz san ır, dostluk gösterme bazan her şeylerini anlat ırlar.İşte herkese her şeyi anlatmak, hele toplumun güvenli ğini ilgilendirens ırlar ı, samimiyyetleri iyice belli olmayan ki şilere aç ıklamak doğrude ğildir. Çünkü dost görünüp dü şman olan kimseler vardır. Bunlar,müslümanların ilerlemesini, zafere ula şmas ını istemez, tersine felâketeuğramas ını ister, onların yenik dü şmesinden , sevinç duyarlar. O haldeşüpheli kinıselerle konu şurken ihtiyath konu şmalı, dost seçerken dedikkatli davranmal ıdır. Müslümanlar dikkatli ve ihtiyath davrand ıkçamüslüman olmayanlar ın, yahut münafıldarın tuza ğı, onlara zarar vermez.Bu ayetlerde s ık ı fıkı dost tutulmas ı yasaklanan kimselerin yahudilerveya münafıklar olduğu hakk ında rivayetler vard ır.sizden ba şkalarından" kelimesi, bunların yahudiler olduğu kanaatinikuvvetlendirmektedir. Maamafih mün af ıklar d a kelimenin kapsamı içinegirebilir. Çünkü onlar da ırk ve din itibariyle müslümanlardan görünselerbile gönülden müslümanlara ba ğlı olmadıklarından onlardan sayılmazlar.Müslümanların dostu, ancak müslümanlard ır. Yüce -Allah, NisaSuresinin 144 ncü âyetinde: "Ey inananlar, mü'minleri bırakıp kâfirleridost edin ınpyin!" buyurduğu gibi, Mâide Suresinin 51 nci âyetinde de:"Ey inananlar, Yahudileri ve h ırıstiyanlaıı dost edinmeyin. Onlar birbirlerinindostudurlar..." buyurmaktad ır. Samimi olmayanlar) s ıkı dosttutmak, özellikle askeri bak ımdan müslümanların gücünü zayıflatabilir.Bu bak ımdan yüce Allah, bu hususu birkaç yerde hat ırlatmakta, samimiolmayanların s ıkı fıkı dost tutulmasmı ve onlara müslümanlar ın bütünsava ş güçlerinin aç ıklanmas ını yasaklamaktad ır.Bivayete göre Hz. Omer'e Hire'li bir genci sa ğlık vermişler: "zekidir,kâtiptir, onu katip olarak istihdam et" demi şler. "Müslümanlar-


Cüz': 4, Sure: 3 415dan başkas ını kendime s ıkı dost mu edineyim ?" diye cevap vermi ş .İbni Kesir şöyle diyor: "Bu haberde, zimmileri müslümanlar ın gizlive önemli işlerinde kâtip olarak kullanman ın caiz olmadığına delil vardır.Zira bu takdirde müslümanlar ın s ırrı, müslümanlarla sava ş halindebulunan dü şman.larm eline geçer."'Şüphesiz devlet güvenliğini ilgilendiren işlerde samimi müslümanolmayandan ba şkas ını istihdam etmek do ğru değildir. Ama ilimde vesanatta herkesten istifade edilmelidir ve İslam tarihinde böyle yap ılmıştır. Peygamberimiz, hikmeti, mü' ıninin yitiği saymış ve nerede bulunursaalınmasın ı emretmi ştir. Bundan dolay ı müslümanlar, ilim ve teknikadamlarından istifade etmi şler, din d ışında kalan fenlerde, bilim dallarındagayri müslim bilginlerden yararlanm ışlard ır. Bağdad'da ve diğerislâm ülkelerinde kurulan felsefi ve teknik okullara gerekti ğinde gayrimüslim öğretmenler atanm ış, gayri müslim bilginlere de itibar gösterilmiş,eserler terceme ettirilmi ştir İlimde tefrik yap ılmaz. Hikmet ve teknikherkesten ö ğrenilebilir. Fakat İslam dini, yaln ız müslümanlarclanöğrenilmelidir. Devlet güvenli ğini ilgilendiren işlerde de ancak müslümanlarkullan ılmalıdır.J C:_L'u --ı_p ı-.2-„. -‘:„.. ..._A°3:. ° ı V:,:;..; `,.,..Lİ:iıi ° .7,4 - .L...,°3-..ı: ; ı -,I ... ı ı-H. -.. *ci—i * fi .,°..:,_.., ,:) C...z—_;Lsti, `',....„.":„..:Jb ı (N Y 0 G '' - 'asil -,3F - s' —.: -4- -°L13 , ( ‘ Y Y) ,)-:,..,:i'.. ‘5S;..7.....19 a l J. ; 4 ' ,>-:—,..i --_, 1 ',.,o , , o .9 o ... .. .9 9 9,W I c I 4:u I e..5"e."• °° T I (‘OY t) -,.•j‘i • :c_fsIck °1 " . A T z.1.(„),—..1)0, o , Z; .9 o o• .« 5r.:Lte j ICA (‘ a ) J. t....eS To. 5 ı , ı ltı. j Y... 1 431ISJİ i (‘ ")Lr. '43( 1 V V)1 'bn Kestr, Tefstr, I. -398 .


416 Al-i imrân Suresio A Z; o 3 , 9 o ••• o o o e 9 o , o, e, ,* ..•••• .I )3 LA jo va .N„ci 411'1 * 1 • `—• C( Y A) '.(.)1..1.,t:1;oJ-4.P 4.111 c121- Hani sen erkenden ailenden ayrılm ıştın, (Uhud'da) mü'minlerisavaş üslerine yerleştiriyordun. Allah da (söylediklerini) işitmekte, bilmekteidi. 122- Sizden iki tak ım, korkup bozulmaya yüz tutmu ştu. HalbukiAllah, onların dostu idi. Inananlar, Allah'a dayansınlar. 123- (Allahmü'minlere yard ım eder). Nitekim Allah size Bedir'de de yard ım etmi şti.Siz o zaman zay ıf idiniz. 0 halde Allah'tan korkun ki şükredesiniz. 124- 0zaman sen mü'minlere : "Rabbinizin, size indirilmi ş üç bin melek ile yardımetmesi size yetmez mi?" diyordun. 125- "Evet, sabreder, (Allah'tan)korkarsanız ; onlar hemen şu dakikada da üzerinize gelseler, Rabbinizsize, ni şanlı beş bin melekle yard ım eder.." 126- Allah, bunu s ırf size müjdeolsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yapt ı. Yard ım, yaln ız azizve hikmet sahibi Allah kat ındandır. 127- Inkar edenlerden bir kısm ınıkessin veya peri şan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye (size yardım eder). 128- Sana o işten hiçbir şey dü şmez. (Sen sadece uyar ıcısın),Allah ya tevbelerini kabul edip onlar ı affeder, ya da zalim olduklar ındandolay ı onlara azâb eder (ne isterse onu yapar. Sana bir şey Lazım gelmez).129- Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah ındır. (0), dilediğini bağışlar,dilediğine azâbeder. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir!Tefsir:121-129ncu ayetler, Uhud Sava şına işaret etmektedir. Uhud Sava şı ,hicretin üçüncü y ılında, Şevval ayında ve Bedir Sava şından takriben onbeş ay sonra vukubulmu ştur. Müşrikler, Bedir'de a ğır zayiat vermi şler,ileri gelen liderlerini kaybetmi şlerdi. Fakat as ıl müslümanların vurmakistedikleri kervan, yolunu de ğiştirerek kurtulmu ş, Mekke'ye varm ıştı .İşte Ebu Süfyan, bu kervan mal ını, Bedir'in intikam ını almak için askerve silah toplamaya harcamay ı uygun buldu. Kureyşliler bununlaasker ve silah toplad ılar ve üç bin ki şilik bir ordu ile Medine üzerineyürüdüler.Kureyş ordusu, Medine civar ındaki Uhud Dağı yakınına kondu.Allah'ın Resulü, dü şman ordusunun Medine üstüne geldi ğini görüncearkada şlariyie konu ştu, şehri içinden savunmak ya da şehir dışına çıkıp düşmanla dışarıda çarpışmak konusunda ashab ının fikirlerini sordu.


Cüz': 4, Sure: 3 . 41/Abdullah ibn Vbeyy ve baz ı insanlar, şehrin içinde kalmay ı uygun gördüler: "Biz ne kadar şehir içinde sava şmışsak yenmişiz, ne zaman şehirdışına çıkmışsak yenilmişiz. Şehir içinde kalal ım, duvarlar ı kendimizesiper edip şehri savunahm. Eğer düşman bize saldırırsa kadınlannuzda evlerin bacalar ından düşmana ok ve ta ş atarlar.." dediler. Fakat ashabın bir kısmı da, özellikle Bedir Sava şında bulunamayanlar, şehirdışına çıkmayı, düşmandan korkmay ıp üstüne yürümeyi ileri sürdüler:"Ya Resulâllah, bizi dü şmanımıza ç ıkar, bizim kendilerinden korktuğumuzusanmasmlar" dediler.sTarihlerin kayd ına göre Allah' ın Resulü şehir içinde kalma taraftarıydı, fakat bu ısrar üzerine z ırh ını giyip çıktı. Yüzünde biraz ho şnutsuzlukvard ı. Dışarı çıkma fikrini ileri sürenler, onun bu halini görünce,ona gönülden istemediği bir şeyi teklif ettiklerini anlad ılar: "Ya Resulâllah,istersen şehir içinde kalahm" dediler. Allah' ın Resulü: "Birpeyğa ınber, z ırh ını giydikten sonra art ık savaşmadan ç ıkarmaz" dedive bin k işiden oluşan ordusuyla yürüdü.Fakat münafiklann büyüğü Abdullah ibn "Übeyy: "Onlara uydu,bizim sözümüzü dinlemedi. Ben sava ş olacağını sanm ıyorum. Sava ş içinçıkmadım" diyerek taraftar ı olan üçyüz ki şi ile geri döndü. Az dahaHârise Oğullariyle Seleme Oğulları da bunların tesirinde kal ıp geri çekileceklerdi.Fakat Allah, samimi olan bu insanlar ın kalbini sağlam tuttuda bunlar ona kap ılmadılar, geri dönmediler.Muhammed İzzet Derveze'ye göre âyetlerde münafiklarm önceyola ç ıkıp sonra yoldan geri döndüklerine dair bir i şaret yoktur. Hattâdaha sonra gelecek âyetler münafiklarm, sözlerine uyulmad ığı, sava şolmayacağı gerekçesiyle Medine'den hiç ç ıkmadıklarına delâlet etmektedir.'Allah' ın Resulü, kendine tabi olan 700 ki şi ile birlikte yoluna de- °vam etti, Uhud'un yamacma vard ı. 0 gün Cumartesi günüydü. Cumaveya Çar şamba günü olduğunu söyleyenler de vard ır. Askerin s ırtın ıdağa vermek suretiyle ordusunu sava ş düzenine soktu. Abdullah ibnCübeyr'in kumandas ına verdiği elli kişilik okçu kuvvetini de dü şmanmsızma ihtimali bulunan Da ğ'ın geçidine yerle ştirdi: "Oklarınızla bizisavunun, nrka ııiızdan gelmelerine engel olun. Biz yensek de, yenilsekde kat'iyyen yerinizden ayr ılmaym!" dedi.Düşman, müslümanların beş katından fazla olmas ına rağmen, ilkanda müslümanlar dü şmanı bozguna uğratt ılar. Ama müslüman okçu-1 et-Tefslru'l-Vadis, VIII. 154


418 imrân Suresilar, düşmanm bozulduğunu görünce yerlerinde duramad ılar, kumandanınbütün ısrarına rağmen sava ş alanına indiler. Okçuları gözetleyenbir düşman kolu, çoğunun gidip ancak birkaç ki şinin kald ığını görüncederhal oradan hücuma geçti, o birkaç ki şiyi de k ıhçtan geçirip müslümanlaraarkadan sald ırdı. Böylece müslümanlar iki kuvvet aras ındakaldılar, birden bire şaşırdılar. Allah Elçisinin çevresinden da ğıldılar.Düşman toparland ı, hücumunu sıklaştırdı. Allah'ın Resulü üzerine ta şve ok yağdırmaya ba şlad ılar. Allah' ın Resulüne isabet eden bir ta ş,az ı dişinin önündeki di şi kırd ı. Atılan ok ve ta şlarla Allah Elçisi, dudağından,alnından ve yana ğından yaralandı. Yüzünden akan kan ı silerken:"Kendilerini Rablerine ça ğıran peyğamberlerinin yüzünü kanabulayan bir kavim nas ıl iflah olur?" diyordu. Maamafih yine onlaralanet etmedi, hidayete gelmeleri için duâ etti.Biri: "Muhammed öldürüldü!" diye ba ğırdı. Bu ses, müslümanlarınmoralini iyice bozdu. Fakat bir sahabi Allah' ın Resulünü sa ğ görünce" İşte Allah' ın Resulü burada!" diye ba ğırmağa ba şlad ı .Allah'ın Resulü (s.a.v.), yüzünden, ba şından yaralan ıp bir çukuradüşmesine rağmen yiğitlik ve metanetini hiç kaybetmedi, bu haldebile müslümanları, çevresinde toplan ıp sava şmaya te şvik etti. Müslümanlaronun çevresinde toplan ıp dağa doğru çekildiler. Ebu Süfyan,savaştan sonra: "Muhammed aran ızda mı ?" diye seslendi. Hz. Peyğamber'inemri üzerine kendisine cevap verilmedi. Ebu Süfyan birkaçkez böyle ba ğırdıktan sonra: "Ebu Kuhafe aran ızda mı ?", "Ömer aranızdamı ?" diye seslendi. Yine cevap alamaymca: "Bunlar ölmü ş. Bunlarınölmesi bizim için yeter" dedi. Fakat kendini tutamayan Hz. Ömer:"Yalan söylüyorsun ey Allah' ın düşmanı, onlar sağdır, seni iizecek kadarinsan sağ burada!" dedi. Ebu Süfyan:— Yüce! Hübel, yücel Hübel! diye putunu övünce, müslümanlarda Hz. Peyğamber'in emriyle:— Allah daha yüce ve büyüktür dediler.Ebu Süfyan:— Bizim Uzzannz var, sizin Uzza'n ız yok, dedi. Müslümanlar:— Bizim Mevlamız var, sizin Mevlân ız yok, dediler.Müslümanlar, yetmiş şehit vermi şlerdi. Allah Elçisinin kahramanamcası Hz. Hamza da şehidler aras ında idi. Fakat mü şrikler de hayli ölü•vermiş, birçoklar ı da yaralanmışt ı . Müslümanlar a ğır zayiat vermekleberaber, dü şman da sava ştan kesin bir sonuç alamam ış ve sava şı kesipdönmek lüzumunu hissetmiş ve dönmüştü.


Cüz': 4, Sure:- 3 419Allah'ın Resulü, düşman ın tekrar geri dönüp sald ıraca ğı haberinialınca kendisi ve arkada şları yaral ı olmalarına rağmen dü şmanı takibekararverdi. Fakat dü şmanın konakladığı yere vard ıklarında düşmanıngitmi ş olduğunu gördüler.Bu sava ştan alınacak en önemli ders, Allah' ın Resulane kayıtsızve şarts ız itaatin gereklili ğidir. Eğer okçular, Allah Resulüniin sözlerineta'm itaat edip yerlerini terk etmeselerdi, kesin zafer müslümanlar ındı.Fakat Allah Elçisine muhalefet, sava şı müslümanlar ın aleyhine çevirdi.Demek ki sava şta kumandana itaat gerekir. Hele kumandan Allah' ınvahyiyle desteklenmi ş bir peygamber olur veya Peygamberin yolundagiden akıllı, sâlih bir mümin olursa ona itaat de müslümanlar ı zaferegötürür.İşte İslam tarihindeki zaferlerin s ırrı, kumandana itaat, dönmekiçin de ğil, şehid olmak için çarp ışma azmidir.Müfessirlerin nakline göre 124-125 nci ayetlerde va'dedilen üçbin ve be ş bin melekle yard ım hadisesi,Bedir'de olmu ştur. Ayetlerinruhundan anladığımıza göre, bu ayetler, Re şulullah, askerlerini sava şdüzenin sokarken onlara moral vermek için söyledi ği sözleri nakletmektedir.Allah' ın Resulü, ashabm ı yerlerine yerle ştirirken onlara sabretmelerini,Allah' ın yardımının kendileriyle beraber oldu ğunu, Bedir'denasıl üç-be ş bin melekle kendilerine yardım edildiyse burada, bu dakikadada sab ır ve sebat ettikleri takdirde yine ma'nevi güçlerle, meleklerlekendilerine yard ım edilece ğini va'detmiştir. Nitekim öyle 'de olmuştur.Eğer ilahi güçler, dü şmanlann kalblerine korku salmasalard ı,düşman Medine'ye girer ve ınüslümanlan tamamen imha ederdi. FakatAllah'ın yardımı ve ma'nevi güçlerle deste ği sayesinde müslümanlartoparland ılar, müşrikler de sonunda geri dönmek zorunda kald ıları ı T ". .151ZLPL,:2-• bt-R-4., J -J5.4.p > ı'J ı ► o Y' .) ° L‘s- "'-P L ") "j1- 4.°;:jil "‘ZU1 (‘ N)9 o ı . , 9 o şo. o o ... t ,1 9 -ıd 47A (,..; Io oı orio . 9 9 o 'Z ;. ı ..„„J ı ‘fi J:3 ı (rfr) Ij G ,j


420 Inırân Suresi• .• 11 o --e r r / o .1 0j ‘Lı.a.,". 1.; 1 irt,. Pt.3 1 .5 1 â,J1 I Y' t) ı, •.•1.; .• , ,• ... o o ,$1331 4 1 41; jio 11 .1t .1 n o o 11 , 4 -9 0.j I "J j_P I j.),..2_! j- • -• • - • - e o 1/1 r O O ı Oir ı„L4,..; 'S, I j r 4.-+J ;;J:i1;4-4Or'N) -• 1-. 3 ı ) ° - 1 ° ;130- Ey inananlar, kat kat faiz yemeyin, Allah'tan korkun ki, kurtuluşaeresiniz, 131- Kâfirler için haz ırlanm ış ate şten sabr ım! 132- Allah'ave Peyğamber'e itaat edin ki size de merhamet edilsin. 133- Rabbinizdenbir ba ğt şlanmaya ve geni şliği göklerle yer aras ı kadar olan, korunanlariçin haz ırlanm ış cennete ko şun! 134- O(koruna)nlar ki bolluktave darhkta Allah için harcarlar, öfke(lerin)i yutkunurlar, insanlar ı affederler.Allah da güzel day ı:artanlar ı sever. 135- Ve onlar ki . bir kötülük yaptıklar ı, ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah' ı hat ırlayarak hemengünahlannın bağışlanmas ını dilerler. Günahlan da Allah'tan ba şka kimbag ışlayabilir ? Ve onlar, yapt ıklar ında bile bile ısrar etmezler. 136- İşteonlar ın mükâfat ı, Rableri taraf ından bag ışlanma ve altlar ından ırmaklarakan, ebedi kalacaklar ı cennetlerdir. Çal ışanlar ın ücreti ne güzeldir!•Tefsir:130-136 nc ı âyetlerde faizin kat kat yenilmesi yasaklanm.akta,kâfirler için haz ırlanmış bulunan cehennem ate şinden korkulmas ı : Allah'ave O'nun Elçisine itaat etmek suretiyle korunanlar için haz ırlanmışbulunan cennete ko şulmas ı emredilmekte ve korunanlarm yas ıflarıanlatılmaktad ır:Müttakiler yani korunanlar bir günah i şledikleri zaman derhalAllah' ı hatırlayıp günahlaıından teybe ve istiğfar ederler, bile bile kötüi şlerde ısrar etmezler. Böylelerinin mükâfat ı, ebedi kahnaeak olan cennetlerdir.Çal ışanlarm, güzel i ş yapanların ücreti ne güzeldir!ifadesi gayet aç ık olan bu âyetler hakk ında müfessirler bir nüzulsebebi zikretmezler. Ancak 135 mi âyet için şöyle bir nüzul sebebi anlatılır:Hurma satan bir müslümana bir kad ın gelmi ş, hurma almak istemiş .Adam da içe ıide daha iyisi oldu ğunu söyleyip kad ını içeri almış. Içeridekadınla yalnız kal ınca kadına sarılmış, onu öpmü ş. Kadın: "Allah'tankork!" demiş. Bunun üzerine adam kad ını bırakmış, fakat içine bir kor-


Cüz': 4, Sure: 3 421ku düşmüş. Nereye varaca ğını, ne yapaca ğını bilememiş. Hz. Peygamber(s.a.v.)e gelip günah ını itiraf etmi ş ve bu ayet inmiş .Bu ayetler, bir bütün te şkil etmektedir. Hepsinin bir arada inmi şolmas ı kuvvetle muhtemeldir. S ırf bu ayetin, böyle bir hadise üzerinemüstakil inmesi dü şüncesi zayıf bir ihtimaldir. 130-136 ne ı ayetler,yukarısından ve a şağısından ayrı, müstakil bir konuyu . anlatmaktad ır.Çünkü bunlardan_ önceki ve sonraki ayetler, Uhud Sava şı hakkındadır.Halbuki bunlar faizden ve müttakilerin vas ıflarmdan söz eder. Konusuayrı olmakla beraber vahyin hikmeti, bu ayetlerin buraya konmas ımgerektirmi ştir.Bakara Suresinde faizi yasaklayan 275-281 nci ayetlerin, son inenKur'an 'ayetleri oldu ğu rivayet edilir. Orada faizin tümü yasaklanm ıştır.Buradaki 130 ncu ayette ise kat kat faiz yemek haram k ılmm.aktadır.Demek ki bu âyet, Bakara Suresindeki 275-281 nci âyetlerden önce inmiştir.Bundan önce de, faiz hakk ında, Rum Suresindeki 39 ncu ayetinmiştir: "insanların malları içinde artması için verdiğiniz faiz (mali),Allah kat ında artmaz. Ama Allah' ın yüzünü (O'nun rızas ını) isteyerekverdiğiniz zekeıt(a gelince); İşte (onu verenler, sevaplarm ı ve mallarını)kat kat artırırlar." İşte Rum Suresindeki bu ayet, riban ın haram olmasmadoğru at ılmış ilk ad ımdır. İlk defa bu ayette, faizin, mal ı &Itırmayıptersine bereketi giderece ği belirtilmiş, ikinci merhalede yukar ı-daki âyetlerle kat kat faiz al ınması yasaklanmış, en sonunda da faizintamamı haram k ıl ınmıştır. Böylece insanlar ın son derece al ışık olduklarıbir olay yasaklanırken, teşri hikmeti olan tedric esas ına riayet edilmiştir.130-131 nci ayetlerde kat kat faiz yemeyi b ırakmak suretiyle kafirleriçin haz ırlanmış bulunan ate şten sakuulması emredildikten sonra132-133 ncü ayetlerde de Allah'a ve Resule itaat etmek suretiyle Allah'ınrahmetine eri şmeğe çalışmak ve müttakiler için haz ırlanmış olancennete ko şmak emredilmekte, daha sonra da müttakilerin vas ıflarısayılmaktadır:Müttak,iler, bollukta ve darl ıkta mallarını Allah yolunda harcarlar,öfkelerine hakim olurlar, insanlar ı affederler. Bir günah i şledikleri, yada nefislerine yaz ık ettikleri zaman hemen Allah' ı anar, günahlarmateybe ederler, bile bile kötülükte ısrar etmezler.Müttakilerin yapacağı işlerin başında Allah için mal harcama veöfkeye hakim olma vardır. ofkeye hakim olmak, büyük bir meziyettir.


422 Al-i İmran SuresiPeygamberimiz (s.a.v.): "As ıl pehlivan, güreşte rakibini yenen değil,k ızdığı zaman bfkesine hakim olan kimsedir." demiştir°Öfkeye hakimiyyet konusunda birçok hadisi Şerif vard ır. Ahmedibn Hanbel'in rivayet etti ği bir hadise göre bir adam Hz. Pey ğamberden,kolay belIeyece ği bir öğüt söylemesini istemi ş. Hz. Peyğamber(s.a.v.) de ona: "k ızma!" demi ş. Adam birkaç kez daha ö ğüt istemi ş,Peygamberimiz her defas ında: "Kızma!" demi ş .Öfkesini y-utkunan kimseler için büyük mükâfatlar vaYedilmi ştir.Bir hadislerinde Allahın Resulü şöyle buyurmuştur: "Bir kimse öfkesiningereğini yapmaya kaadir iken onu yutkunur, yenerse Allah, k ıyametgünü o adamı herkesin önünde çağırır, onu dilediği hurlyi almakta serbestb ırakır."2Kızgınlığın geçmesi için Hz. Pey ğamber (s.a.v.), Allah'a s ığınmayı ,oturmayı, uzanmayı, ve abdest almay ı. tavsiye etmi ştir.:Muâz ibn Cebel şöyle diyor: "İki ki şi Allah' ın Resulünün yan ındakavga edip birbirine sövmeğe başladılar. Birinin yüzünde k ızg ınlık belirdi.Hz. Peyğamber (s.a.v.) şöyle dedi : Ben bir kelime biliyorum, e ğer şû adambunu söylerse öfkesi geçer. 0 kelime : aza billâhi mine şşeyteıniracim'dir."3Ebu Zer (r.a.), bir gün havuzunun ba şında su içerken, bir adamonu kızdıracak bir şey yapt ı : şaka için Ebu 2err'in ba şındaki saçlar ıntellerini sayma ğa kalkt ı. Ebü Zer ayakta idi, hemen cturdu, sonra -uzandı. "Niçin oturdun, sonra da uzandm?" dediler. Dedi ki: "Allah ınResulü (s.a.v.) bize şöyle buyurmu ştu : Biriniz ayakta iken k ızarsa otursun,k ızg ınlığı giderse ne Gitmezse uzans ın."4_ Urve ibn Muhammed es-Sa'dl, bir adam ın kendisine söylediği birsöze kızınca kalkıp abdest alm ış, dönüp bir daha abdest almış ve babas ıyoluyla dedesi . Atiyye'den duyduğu bir hadisi anlatmıştır. Allahın Resulüo hadiste şöyle buyurmaktad ır: "Gazab şeytandandır, şeytan da ateştenyaratılm ıştır. Ate ş, ancak su ile söndürülür. Biriniz k ızdığı zamanabdest alsın."5Öfke, insan ı çok kötü durumlara dü şürür, insana istemedi ği işleriyaptırır. Hattâ basan yuvalar söndürür. Birçok cinayetler, öfke yüzün-1 Buljürl, Edeb 76, 102; Müslim, Birr, 107, 108; Ebu Drivüd, Edeb, 32 Ebü Dâvûd, Edeb, 43 TirmiE, Dacrıvilt, 524 Ebu Dâvûd, Edeb 4; Feyçlu'l-Kadir, I. 4075 Ebü Dâvüd, Edeb, 4


Cüz': 4, Sure: 3 423den işlenir. Öfkeye kapılan insan, çoğu kez derin pi şmanlık içine düşer.Atalarımız: "Öfkeyle kalkan, zararla oturur" demi şlerdir. Bundan do.layı Kur'ân, Allah'tan korkan mü'minlerin, öfkelerine hakim olduklar ınıbelirtmekte, Allah ın Resulü de öfkeye kap ılmamayı tenbih etmektedir.İnsanlar ı affetmek, en büyük meziyyettir, büyüklerin i şidir. Allah'ınResulü hiçbir zaman nefsi için öfkesine kap ılmanuş, intikam almamıştır. Ancak Allah' ın yasaklarnun çiğnenmesine de müsaade etmemiştir.Insanın nefsini ilgilendiren konularda öfkesine hakim olmak, Allah'ın emridir, fakat kamuyu ilgilendiren meselelerde adaletin bozulmasına göz yummamak lâz ımdır. Çünkü böyle konularda müsamaha,toplum düzeninin bozulmas ına yol açar, önüne geçilmez kötülüklerortaya çıkar ır. İslâmda nefis için kızmak iyi bir şey değildir, fakat Allahiçin kızmak güzeldir. Mücâbedeler, sava şlar, hep Allah için k ızmanıngere ğidir. Nefsin iste ği reddedilir ama Allah' ın isteği yerine getirilir.Nefis için öc alınmaz, fakat Allah' ın dininin yücelmesi için gerekli olanne ise o yap ılır. Allah için sevme, Allah için kızma mü'minlerin prensibidir.Daha sonraki âyetlerde nefis bir öfkeye kap ılıp a şırıhğa düştüğüzaman yap ılacak işi belirlemektedir. Mü'min, dü ştüğü hatâyı işlemeğedevam etmez,'hatâsm ı anladığı zaman derhal ondan döner, günah ındanLevbe eder. Allah da teybe edenleri affeder.j.k.';‘, J ,,,,t :."-,U, ''' ı t..,:, 1-.1:* ( ı rv) 7.5,;,:ı:91. °1';;;Cp "(:)CS ,..;..:T921; lifje,„:; -'- l',, ğ.:7 - 0 r A) ;5LL ıi ''zi,...p°:.. , ...... ,., ....-....,.. , , 0„,,,,,,,,,,Liti c ji ..,.....4.-: c).) (, ) ,‘. .,...4 ,-Ar.....> JI, c.,),,-1,..G Y 1.....(J-o C:sh -,S):::.1, t:4i i (..1:.; 'r e:'s. ı -d.,l:L; ", >,i..r_.. - -''tği2i -re.,:.7:31 ,..,_,,.. ' .4-09'1....›.'..:S1 >45.•1 --j- c -$.1"...t:r_' :....‹.:,.. "..1.;..Z :, 1 .1..::« AT "(:),.. ,I51 " 41 - -1::,.-1-_,F --".. ,kt:S.:1. 1 -,:>.-.:::.:! , 1,,X_A ft T - y. -C1I '4341 „,..„21 _, (N t •) c,‘._1. C:WI5 1 -.1:A:J t:1- - -:C:.:_,..11 1 )50.C301. O ğ÷,--,-0 r1 0 *‘)L):.... - ....- - -, •(‘ t Y) ".., 1 ,,l'ç,',411 -r."1:.:?, ) `'.S.::.. I j'.. ı:A4


424 İmran Suresi137- Sizden önce de (Allah'ın yasala ştırdığı) nice olaylar gelip geçti.Yeryüzünde dola şın da yalanlayıcıların sonunun nasıl olduğunu görün.138- Bu (Kur'an), insanlara bir açıklama, (Allah'tan) korkanlara yolgösterme ve öğüttür. 139- Gev şemeyin, üzülmeyin, e ğer (gerçekten) inanıyorsanız,mutlaka siz üstün geleceksiniz! 140- Eğer size (Uhud'da) biryara dokunduysa, o topluluğa da (Bedir'de) benzeri bir yara dokunmu ştu.0 günler... (evet) onları biz, insanlar arasında çevirip duruyoruz (kahbir kavme, kah ötekine gaalibiyyet veriyoruz; bazan bir topluma iyiveya kötü günler gösteriyoruz. bazan ötekine). Allah inananları ortayaçıkarsın, sizden şehidle ı edinsin diye (zamanı kâh lehinize, kah aleyhinizeçevirmektedir). Allah, zalimleri sevmez. 141- Ve inananları (günahlardan)temizlesin ve ketfirleri mahvetsin diye (böyle, günleri insanlar aras ındaçevirmektedir). 142- Yoksa siz, Allah, içinizden cihâd edenleri (sınayıp)bilmeden, sabredenleri (sınayıp) bilmeden cennete gireceğinizi misandınız?refsir:137-142 nci ayetlerde de Uhud Sava şına işaret edilmekte ve müslümanlaraşöyle denilmektedir: Sizden önceki milletler aras ında da bununörnekleri geçmi ştir. Yeryüzünde dola. şm, ara ştırın, yalanlayıcılarm nas ılbir sonuca uğrad ıklarını görün. 137 nci âyetteki bu ifade, insanlar ı ara ş-tırmaya, özellikle tarihi ve arkeolojik ara ştırmalar yapmaya yöneltmektedir.Demek ki tarihi, arkeolojik ve benzeri ilmi ara ştırmalar yapmak,bu ayetin hükmün göre en az ından mendu'bdur. Bu tür ara ştırmalargöstermektedir ki inkarc ılar, peyğamberlerine kar şı gelenler, onlarıngetirdiklerini yalanlayanlar, sonunda peri şan olmuşlar, yenik dü ş-müşler, hak galip gelmiştir. O halde ey müslümanlar, siz de Uhud'dakidurumunUzdan ötürü üzülmeyin, gev şemeyin, sabredin, metin olun,gerçekten inananlar iseniz siz üstün geleceksiniz.Eğer Uhud'da siz, bir yara aldm ızsa bundan önce de Bedir'dedüşmanlannız benzeri bir yara alm ıştı. Ama onlar sizinle sava şmakiçin azmettiler, çah ştılar, sebat ettiler, neticede çal ışmalarının ve sebatlarınınkarşılığını aldılar. Allah, onları sevdiğinden dolayı onlara zafervermiş değildi, fakat onlar çal ışmalarının semeresini alm ış oldular. Sizise peyğamberinizin buradaki emirlerini dinlemediniz. Pey ğamberinsözünü dinlememek, insanlar ı yenilgiye götürür. Maamafih bu felaket,sizin denenmeniz içindi. Yüce Allah, kimlerin, a ğır şartlar alt ında tanlabaşla dinini savunup bu uğurda can verebileceklerini ortaya ç ıkarmak,kimlerin imanlarmm zay ıf ve çürük oldu ğunu belli etmek için sizi böylebir sınavdan geçirdi. Hep siz galip gelseydiniz, belki nas ıl olsa Allah bize


Cüz': 3, Sure: 3 425galibiyyet verecektir deyip çal ışmayı bırak ırd ımz. Böylece anladın ız kiimanla beraber çal ışmak da lâz ımd ır. Kim çalışırsa o davas ında ba şarıyaulaşır. Bu, Allah' ın bir kanunud ıır: iki kuvvet çarp ışır, bu kuvvetlerinçarp ışmas ından zayıflar arklamr, iman ve irâde gücüne, üstünruh yapısına sahib olanlar seçilir. Böylece toplumlar ileriye gider, iyilerseçilir. E ğer küfür kuvvetine hiç güç veril ınese, iman kuvveti dekemale eri şemez, çünkü ancak rakib kuvvet onun güçlenmesine sebebolur. Insanları ileriye iten, aralar ındaki rekabettir. İşte müslümanlarbu sava şla anlamışlard ır ki kar şılarında bir kuvvet vard ır. Kendileriimanca üstündürler ama, bu üstünlüklerini sürdürebilmek için kumandanınemrini dinlemek, sava şın gereklerine uymak ve daima çal ışmaklâzımdır.Bu sava ş, bir denemedir. Müslümanlar üzülmesinler, inand ıklarıve imanlarmın gereklerini yerine getirdikleri takdirde daima kendileriüstün geleceklerdir. Nitekim öyle olmu ş, bu sava ş Islam tarihinde birdönüm noktas ı te şkil etmiş, bundan sonra art ık müslümanlar hep üstüngelmişlerdir.Kureyş ordusu sava ş alanmdan ayr ıldıktan sonra müslümanlar ınkökünü kesmediklerinden ötürü pi şman olmuş, geri dönüp tekrar saldırmayıdüşünmüşlerdi Allah' ın Resulü bunu bildigi için müslümanlar ı,onlara kar şı çıkmaya te şvik etti. Müslümanlar, yaral ı, üzgün ve bitkinolmalarına rağmen düşmanın ardına düştüler. Hamretu'l-Esed denenyere geldiklerinde Kurey şin gitmi ş olduğunu gördüler. Bu hareketleri,Resul ve ashab ımn kahramanlığını gösterme ğe kâfidir. İşte bütün müslümanlarınböyle yiğit olmaları gerekir. A şağıdaki âyetler, bu anlat ı-lanlar' doğrulamaktad ır:.1, er e o .0..„ .4 J,(..) I I JTr. r.; 9 o e.4.4-0.0_, -)İ CA -J (‘ r) I j-.•.)est:.", (N !O "cy....if ı5.l ı„ , o,, • ,- o „ TcJ3A c'); I


426 İmrân Suresidpıı eG • -_, Li ( t °) - 5-(../ J-9 o .9 9C43 LkA •Co:9C;$1 "..x:s);ft,C71:.1 (N tA)143- Andolsun ki, siz ölümle kar şılaşmadan önce onu arzuluyordunuz.İşte onu gördünüz, ama bak ıp duruyorsunuz. 144- Muhammed,sadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür, veyaöldürülürse siz, ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesiüzerinde geriye dönerse, Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah, şükredenlerimükâfatlandıracaktır. 145- Allah' ın izni olmadan hiçbir kişi ölemez.(Ölüm), belirli bir süreye göre yazılm ıştır. Kim dünya sevab ını (menfaatini)isterse, kendisine ondan veririz ; kim âhiret sevab ınt isterse, kendisineondan veririz, şükredenleri mükâfatland ıracağız. 146- Nice peygambervar ki, kendileriyle beraber birçok erenler çarpıştılar; Allah yolunda baş -larına gelenlerden y ılmadılar, zayıfl ık göstermediler, boyun e ğmediler.Allah, sabredenleri sever. 147- Sadece şöyle diyorlardı, : "Rabbimiz, bizimgünahlarımız ı ve i şimizde ta şk ınlığtm ız ı bağtşla, ayaklarımız/ (yolunda)sağlam tut, kâfir topluma karşı bize yardım eyle!" 148- Allah da onlarahem dünya karşılığını, hem de âhiret karşılığının en güzelini verdi. ÇünküAllah, güzel davrananlaıı, sever.Tefsir:143 ncü âyette, mü'minlerin, sava ştan önce ölüm, yani şehadetistedikleri belirtilmektedir. İşte bu sava şta o arzular ı yerine gelmi ş, istediklerişehadete birçoklar ı kavuşmuştur. Bu sava şta Ensârdan yetmi ş,muhâcirlerden de 5-13 ki şi aras ında şehid verilmiştir. Arkada şlarınınbirbiri ard ınca şehid düşmesi, müslümanlar ın moralini k ırm ış, onlarıbeklenmedik bir hal kar şıs ında b ırakmış ki yüce Allah: " İşte ölümügördünüz ama hayret içinde bakıp duruyorsunuz!" diyerek böyle sars ılmalarını kmamaktad ır.


Cüz': 4, Sure: 3 427144-145 Kâfirlerin: "Muhammed öldürüldü" diye ba ğırmaları ve buhaberin müslümanlar aras ında da yay ılmas ı, müslümanlar ın savaşazmini çok k ırmış, onlar ı şa şkına çevirmi şti. İşte yüce Allah bu durumaişaretle diyor ki: Muhammed, insanlar aras ından seçilmi ş bir elçidir.Gerçi elçidir ama yine insand ır. Her insana ölüm nas ıl mukadder iseMuhammed'e de mukadderdir. Şimdi Muhammed ölür veya öldürülürsesiz yine şirkr mi döneceksiniz? Geri dönen kimse, Allah'a de ğil, kendisine,toplumuna zarar verir. Allah sab ır ve sebat edenleri sever. Herinsanın, her can ın Allah kat ında belli bir ömrü vard ır. O süre dolmadanölmez. Dünyay ı isteyenlere Allah dünyal ık âhireti isteyenlereAllah âhireti verir. Herkese arzu etti ğini verecek olan yaln ız Allah't ır.Allah şükredenleri mükâfatland ırır.146-148: Geçmi ş peygamberlerin yan ında birçok ribbiler (Allah' ı bilen,Allah'a ibadet eden, Allah yolunda cihâd eden insanlar) sava ştılar,Allah yolunda uğradıkları belMardan yıl ınadılar, ba şlarına gelen olaylarasabrettiler, Allah'tan sebat istediler. Allah da onlara dünyan ın da âhiretinde en güzel ödülünü verdi. Çünkü Allah, güzel davranmalar ı sever.Hz. Peygamber (s.a.v.), vefat etti ği zaman insanlar şaşkına dönmüşlerdi.Hz. Ömer ne yapaca ğını şaşırımş • "Kim Muhammed öldüderse onu öldürürüm.." demi şti. Fakat serin kanhl ığını kaybetmeyenHz. Ebubekir: "Kim Muhammed'e tap ıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür,kim Allah'a tap ıyorsa Allah difidir, ölmez!" demi ş ve 144 ncüâyeti okumu ştur. Ayet, ashâb üzerinde öylesine etkili olmu ştur ki herkessanki âyeti daha önce hiç duy ınadıklarım, o anda nazil oldu ğunusamnışlardır.° Böylece ortal ık yat ışmış ve ashâb, önce Hz. örner'inbiat etmesiyle Ebubekir'e Mat etmi şlerdir.145 nci âyette, Allah' ın takdir etti ği ecel gelmeden hiçbir canl ınınölmeyeceffl aç ıklanmaktad ır. Allah' ın izni olmadan hiçbir can ölmez.Sava şta ölen de yine Allah' ın takdiriyle ölür. Her can için Allah bir süretesbit etmi ştir. Bu süre (ecel) ne ileri, ne de geri gitmez. Her insan ınancak bir eceli vard ır. Her ne suretle olursa olsun ölen ki şi, mutlakakendi eceliyle ölür. Baz ı kimseler ecel-i müsenımâ, ecel-i kazâ diye ikiecel dü şünürler. "Zavall ı, eceli yetmeden kazâya u ğradı" derler. Bilmezlerki v ıikua gelen ıııe ise ömür, ecel odur. O kimsenin Allah kat ındabelirlenen vakti, i şte o ya şadığından ibarettir.? Allah' ın takdir etti ğiecel dışında bir ecel dü şünmek, eceli ikiye ay ırmak, faraziyeden ba şkabir şey değildir.1 Dın Kesir, I. 4092 Hak Dini Kur'iin Dili, II. 1195-96


▪•428 Al-i İmrân Suresi• eeS oWlTr o.)11 (.7„•J • ..., J LA 411 L, lif t I.... O r 9 1; , 3 9 r o ke e. or o 9 , 9 „. .9 ... o(j...."...9. Lİıi....v .1.4...ı....... ..,- .. e ..... fi , .5 9 o. 9 .... • .... 9 ... 9 .., ıı ...• ı • ••••••• r / ■ rıA.÷; jerr• ■•>Cr.; O ....x_p j atı l A,..5...9 -1 .4, - 1.4.3 j l ‘ o ) -ciLWI l. L (s-j2:-_ ° Aı ... ı -- -. o 5 .... , - ....z.,,,, . . 5.. -.,....... ...• o ."..o, ,..... ,... , Z.... o.(....r..A Ç, ...7. . «....4 P j ..)«.•• Y I ....(j ico,,,,,,G )1,......., j £..,,,,,A-~9 I .) ...1 ,..."•• 4 ...4...; 3».I ••o 5„..0. ı t, 0to , t i .." . ." o. ı O -9,00. ı . t J'. i. ı O 9.„.„, , ı ı l. ı O ıF>'-'-'' -, L2'-' 4" - L..)--» ! U- 4 ,4-)"•"- '4 4 1) 9-:-'"--' L F) /..) t4 L ""‘••••=3i ••• 1 ... , . •o, „,,, , o ...9. , ‘,..* , , • 9 o., o , ,... , z; 9,,. ‘ ...... . 4,7to, 5 . 9 • ......4.,..1 A j C ....A."..l.......3 ........c. -9 .1'0 ...,..›.,-,y ı ...l., .-,.)... Q -A--- • ..- I• .9 • 9 o, ı> I o y) 3_ , J9 z 4431• ." ı • e ." o o•1-j.,*- J:• j l,v 1. LA j_pe • F --*'II J (Nor) -L5 4-54_ °-; \e_.!o o , 0, , o 9I 4.0 4L2..A149- j- .0.j•i2 J ZLLt, C>C3 . 3;• uej4_43.0 9 9 o 0. . .9„ .0, t. •Clo 4AULJ."„tmt- • :( • T4 .9 • 0 ...o..,„°„."T ı C. • 2.a•fT••• ı ı .” ." • J' • • o ..11 ...:1«1 j_e c LA- - - eizıı -jo• L' -A"".AJI e":ı 0 ,... 9.9. • 9 , • 9.5„,„ .9.1,0411 .11 c .3 eo f • ,`'" 1°A "7 ". .15 ı 0.0 j.j L.7- ■;; ' 4,1:32°.;. ::«i ft '..;J:;:::.1.c ı 00Yr:--zul;‘..)


Cüz': 4, Sure: 3 429149— Ey inananlar, eğer inkar edenlere itaat ederseniz, sizi arkanıza(küfre) çevirirler, o zaman büsbütün kaybedersiniz. 150— Hayir, mevlâtuzAllaht ır. (O'na itaat edin), yardımc ıların en iyisi O'dur. 151- Allah ın,haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak ko ştuklanndandolayı, inkâr edenlerin kalblerine korku salacağız; gidecekleri yer de cehennemdir!Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür! 152- Kendi izniyle onlar ıöldürdüğünüz sürece Allah, size (yardım) va'dini doğruladı : Nihayet sizkorktunuz, Allah size sevdiginiz(gâlibiyyet)i gösterdikten sonra (verilen)emir hakk ında çekişip isyan ettiniz : Kiminiz dünyay ı istiyordu, kiminizâhireti istiyordu. Sonra Allah, sizi denemek için onlardan geri çevirdi(yenilgiye u ğratt ı. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah, mü'minlere kar şıçok latufkardır. 153— Peygamber, arkanı zdan sizi çağırırken siz boyuna(dü şmandan) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakm ıyordunuz. Bundandolayı Allah, size gam üstüne gam verdi ki ne elinizden gidene, ne de başınızagelene üzülmeyesiniz. Allah, yapt ıklarının duymaktad ır. 154ından (Allah), size bir güven, bir uyku indirdi ki-Sonra o üzüntünüzün ardbir kısm ının bürüyordu, bir takım ı da kendi canları nın kayg ısına düşmüştü.Allah'a karşı cahiliyye zann ı gibi haksız bir zanda bulunuyorlar : "(Hani)bu işten biz -e bir şey var m ı ?" diyorlardı. De ki : "Bütün i ş, Allah'a aittir."Onlar, sana açıklayamad ıklarını içlerinde gizliyorlar. Diyorlar ki :"Bu işten bize bir fayda olsayd ı, burada öldürülmezdik." De ki : "Evle ınizde dahi olsaydınız, yine üzerine öldürülme(si) yaz ılm ış olanlar, mutlaka(vurulup) yatacakları yerleri boylardı. Allah, gağiislerinizd ekini denemek,kalblerinizdekini aç ığa çıkarmak için(dir ki) bunları başınıza getirdi.Allah, göğüslerin içinde olanı bilir. 155— İki topluluğun karşılaş -tığı gün, içinizden yüz çevirip gidenleri, yapt ıkları -bazı işlerden dolayışeytan, (yoldan) kayd ırmak istemi şti. Ama yine de Allah, onlar ı affetti.Şüphesiz Allah, çok ba ğışlayandır, halimdir!Tefsir:149-155: Yüce Allah, mü'minleri, kâfirlere ve münafiklara itaattenkaçındırıyor. Çünkü onlara itaat, dünyada ve âhirette zillet getirir. "Onlaraitaat ederseniz onlar sizi geriye döndürürter, perişan olursunuz" diyor,sonra kendisine itaati, yaln ız O'na güvenmeyi ve yaln ız O'ndan yard ımisteme ği emrederek: "Mevlân ız Allah't ır, O, yardım edenlerin en iyisidi ı !"buyuruyor. Daha sonra da Allah'a ortak ko şanlarm kalblerine korkusalaca ğın ı bildirmekle miişriklerin, mü'minlerden çekineeeklerini, dünyadaba şarıya ula şamayacaklar ı gibi âhirette de cehennem ate şine tutsakolacaklarını belirtiy ı r.


430 Al-i i ınrân SuresiYüce Allah, kendisinden korkan, kendisinin dostu olanlar ı diğerinsanlara kar şı heybetli gösterir. Özellikle Pey ğamberimizde bu heybetçok belirgindi. Allah' ın Resulü şöyle buyurmu ştur: "Bana beş şey verildiki bunlar, benden önceki peygamberlerin hiçbirine verilmemi şti. Banaheybet verilmek suretiyle yard ım edildi. Heybetim, bir ayl ık yoldan hissedilir.Yer yüzü bana mescid k ılındı. Ganimet malları bana helal sayıldı .Ve bana şefaat (etme yetkisi) verildi. Benden önceki peygamberler sadecekendi milletlerine gönderilirlerdi. Ben ise bütün insanlara gönderildim."'Gerçekten Ebu Süfyan' ın ordusu müslümanlara galip gelmi ş, hattâonlar ı tamamen mahvetmek için Medine'yi tamamen ele geçirme imkânve fırsat ına sahip olmu ş iken çekip gitmeleri, Allah' ın, onların yüreklerinekorku salmas ının bir sonucudur.Sonra yüce Allah, mü'rninlere yard ım va'dini do ğruladığmı hat ırlatarakdiyor ki: "Allah size va'dini do ğrulad ı. Çünkü sabah erken sava şbaşladığında Allah' ın yard ımı ve izniyle siz onlara üstün gelmi ş idiniz.Ama sonradan verilen emri dinlemediniz, münaka şa ettiniz. Biz sizesevdiğinizi elde edece ğiniz yolu göstermiş iken siz Resulümüzün emrinekar şı geldiniz, yerlerinizi korumakta tereddüd gösterdiniz, bir k ısmınızyerinden ayr ıldı, bir kısmınız yerinde kald ı . İşte bu yüzden ba şınıza oyenilgi gelmiş oldu.Müslümanların bozulmas ına sebep, 152 nci âyetin ifade etti ği gibiokçular ın, Allah Resulünün emrini dinlemeyip yerlerini terk etmeleridir.Kumandanlar ı, kendilerine her ne kadar Allah Resulünün emrinihat ırlatmış, bulundukları yeri terk etmemelerini istemi şse de onu dinlememişler, ancak on‘k.i şi yerinde kalm ış, kalanlar da üzerlerine sald ırandü şman kuvveti tarafından kılıçtan geçirilmi şlerdi.:Ayetin belirttiği üzre yerlerinden ayr ılanlar, kumandanla münakaşa etmi şler, ganimet toplamak için a şağı inmişlerdir. İşte ne olmu şsalresulün ve kumandanm emrine ayk ırı olarak dünyayı istemeleri yüzündenolmuştur. Dünya iste ğinin-peşine düşünce sava şın akışı aleyhlerinedönmü ş, Allah'ın Resulü dahi yaralanmış, hattâ ölüm tehlikesigeçirmi ştir. Böylece müslümanlar, neye u ğradıklarını bilememi şler,can kaygusuyla dağa doğru çekilmeğe başlamışlar, kimi yaln ız AllahResulünü savunmaya gayret göstermi ş, kimi, Medine'ye kaçmak istemi ş,baz ıları da yalnız canımı); kaygısına dü şerek dağa kaçnu ştır. Müslümanlardanbir bölümü "Sava ştan vazgeçelim" demi ş, bir bölümü bir kenaraçekilip oturmuş, Ebu Süfyan'dan eman dilemeyi dü şünmü ş. Fakat1 Bulıtal, Teyernmüm 1, şalât, 56; Müslim, Mesâcid, 3; Nesâi, Ğusl, 26


Cilz': 4, Sure: 3 431baz ı sahâbiler de: "Allah Resulünden sonra ya şamak neye yarar?"diyerek sava ş alan ına atılmış , şehid düşünceye dek çarp ışmışlard ır.Allah' ın Resulü de bu hengâmede metanet ve cesaretin e şsiz ör- .neğini vermi ş, da ğılip kaça ıaları kendi çevresinde toplanma ğa davetederek: "Ey Allah ın k ılları, bana geliniz!" demiştir. Yüce Allah, ma'nevigüçlerle Elçisini korumu ştur. Sa'd ibn Ebi Vakkas şöyle demi ştir:"Uhud günü, Hz. Peygamber (s.a.v.) in sa ğında ve solunda Beyaz elbiseliiki adam gördüm. Onlar ı daha önce hiç görmedi ğini: gibi daha sonrada görmedim. Bunlar Allah' ın Resulünü savunuyorlar, onun yan ındaşiddetle çarp ışıyod ard ı".°Yüce Allah, müslümanlar ın üzerine, uğrad ıkları üzüntüden sonrabir sükünet indirmi ştir. Bu süldınet ile rahat etmi şler, hatta tatl ı biruykuya dalabilecek derecede huzura ermi şlerdir. Çünkü böyle korkuluanda uyuklama, güven delilidir. Şiddetli korkuya kap ılan insan ı uykututmaz. Uykusuzluk sürdükçe de peri şanlık artar. Böyle bir halde uyuyabilenkimse korkuyu unutmu ş, güvene kavu şmu ştur. Bu uyku, normalbir uyku değil, Rahman' ın rahmetinden kaynaklanan bir güvenduygusunun eseri idi.Milslümanlardan bir bölümü böyle huzura kavu şmuş iken diğer birbölümü de canlar ını!' kaygısına düşmüş, Allah' ın takdir ve hikmetinianlamayarak kötü zanlara, cahiliyye dü şüncelerim kap ılmış, içlerindeAllah hakkında imana ayk ırı zanlar uyanma ğa başlamiştı. Hattâ kendisözleri dinlenmi ş olsayd ı bu duruma dü şmeyecekleri ,ni söyleyenler olmuştU.Yüce Allah, her i şin, Allah' ın elinde olduğunu, yalnız O'na itaatedilece ğini, ölen kimsenin ancak takdir F dilmi ş eceliyle öldü ğünü, eceligelen kimsenin, evinden çıkmasa dahi ölümden kurtulamayacag ını, herinsan ın ölümü nerede mukadderse oraya gidece ğini, Allahın, gönüllerdengeçen her şeyi bildiğini hatnlat ınaktad ır.Bu olaylar ın bir hikmeti de mü'minlerin denenmesidir. Çünküinsanların gerçek yönleri, güç olaylar kar şısında ortaya ç ıkar. UhudSavaşındaki olaylarla müslümanlar imtihan edilmi ş, birçok kimseleriniç yüzü ortaya ç ıkarılmış, kimin doğru, kimin iki yüzlü olduğu belliolmuş ve inananlar ın yürekleri kötü dü şüncelerden temizlenmi ştir.Mü'minler içinde ilk deh şet karşı sında sarsılnuş olanlar bulunsa bilesonradan bunlar kendilerini toparlanu şlar, gerçek imana ayk ırı düşün-1 %II Kedi., I. 415


432 İmran Soresicelerden armm ışlar, dinlerine ve peyğam.berlerine ihlas ile ba ğlanmışlardır.154 neü ayetin, durumlar ını ve sözlerini anlatt ığı grubun, yanikötü zanna kap ılıp: "Bizim sözümüz dinlenseydi burada öldürülmezdik"diyen kimselerin, münafıklar olduğunu ıivayet ederler. Fakat ayetlerinruhundan anlad ığımıza göre bunlar münafıklar de ğil, samimi mü'minlerdenbir gruptur. Çünkü münafıklar sava şa katılmamış idiler. Demekki sava şın dehşe,tinden sars ılan baz ı mü'minlerin, içlerinde böyle düşüncelerbelirmi ştir. Böyle s ıkıntıl ı, korkulu durumlarda insan ın klbine,normal zamanlarda gelmeyen dü şünceler gelebilir, deh şetli anlardainsan, normal zamanda söyleyemeyece ği şeyleri söyleyebilir, Buinıans ızhk de ğil, o deh şetli an ın uyand ırdığı kuşkudur. Allah bunlar ıaffeder in şaallah, nitekim bu türlü dü şüncelere kap ılan baz ı sahabileride affetmi ştir.Bu ayetler hep Uhud Sava şı hakk ındad ır. Hikaye olmak için de ğil,sadece ö ğüt vermek, ibret olmak için sava şır baz ı durumlar ını anlatmaktadır. Ayetin nakletti ği "Sözümüz dinlenseydi burada öldürülmezdik"sözünü münafıklar da kendilerini hakl ı çıkarmak için söylemi ş olabilirler.Fakat sava şın içindeki bir durum tasvir edildi ğinch n, bu sö leri savaşa kat ılan mü'minlerden bir grupun söylemi ş olmas ı daha kuvvetlibir ihtimaldir.155 nci ayette anlat ıldığı üzre baz ı mü'minle ı , can kayg ısıyla savaştan el çekmi şler, bu günah ile şeytan onlar ın ayaklar ını kayd ırmakistemiş, fakat hatalar ının farkına var ıp af dlleyen bu mü'minleri Allahaffetmi ştir. Çünkü Allah affedicidir, halimdir.j_JC.; 11):;şf0,j° 4;,°)"*4TIo 9 , e , , ..1„....(3 2.13 4.0 I I LA31.— o oj L jo ...4..11 oı'.' ,.,t"..kı l - • ,. *'',i, _A„;...1 ...,•.„. ., I ‘,".u l j...);_,.. Li°*19 O , o- -


Cüz' : 4, Sure: 3 433156- Ey inananlar, siz inkâr edenler ve yer yüzünde sefere, ya da savaşaçıkan kardeşleri için : "Eğer bizim yan ımızda olsalardı ölmezlerdi vevurulmazlardı." diyenler gibi olmay ın. Allah, onların bu sözlerini, kalblerine(onulmaz) bir hasret (yaras ı) olarak koyar. Ya şatan da, öldürende Allah'tır. Allah, yaptıklartnız ı görmektedir. 157- Eğer Allah yolundaöldürülür, ya da ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti, onların topladıldart(dünyalıklan)ndan(çok) daha iyidir. 158- ölür veya öldürülürseniz,elbette Allah( ın huzurun)a çıkarılacaksınız.Tefsir:-156-158 nci ayetlerde yüce Allah, m.ü'minlere, inanmayan insanlargibi yanlış itikada sapmamalar ını, yanl ış düşüncelere kap ılmamalarmıemretmektedir. Burada kasa edilen inkarc ılar, münafıklard ır. Müfessirlerdenbir k ısmı da "kafirler" tabiriyle münaf ıklarm ba şı Abdullahibn Übeyy'in kasdedildiğini ileri sürmüşlerdir.Münafıklar, çe şitli bahanelerle sava ştan çekilmi şler, Allah' ın Resulüylesava şa kat ılmış olan akraba ve tan ıdıklarından ölenler; duydukça:"Eğer bizim yan ımızda olsalardı vurulmazlardı" .demi şlerdi. Bu tür sözler,onlara hiçbir yarar sa ğlama.5, sadece yüreklerindeki derdi art ım.Çünkü Allah' ın kaderini inkar, her i şi insanın kendi kusuruna yüklemek,insanı bunahma sokar. Oysa her şey, Allah'ın takdirine bağlıd ır. Ecelgelmedikçe insan ölmez. Sava şta ölen, eceli sona erdi ği için ölür. Ecelgelmemi ş insanı Cenab ı Hak, kur şunlar aras ından kurtar ıp yaşat ır.Allah' ın kaderine böyle inanan teselli bulur.Kald ı ki Allah yelunda öldürülen veya ölenlere Allah, rahmetiniva'detmiştir. Şehidler, Allah'ın ma ğfiret ve rahmetine nail olacaklardır. Bu ise dünyada kal ıp dünya nimetleri yığmaktan çok daha iyidir.Zira insan ne kadar ya şasa, ne kadar servet sahibi olsa bir gün hepsinibırakıp gidecektir. Dünya mal ı geçicidir. Halbuki Allah' ın rahmeti venimeti süreklidir. Bu gerçekleri anlatan yüce Allah, sonunda da ölenwaya öldürülen herkesin yüce Allah' ın huzuruna götürülece ğini, dünyadayaptığı hayır ve şer ameline göre mükâfat veya ceza görece ğini hatırlatmaktachr.Bu ayetler de daha önceki ayetler gibi mü' ıninlere sabrı, Allah'ınrızas ını aramay ı, O'nun hükmüne teslimiyeti, Allah' ın verece ği nimetleridünya nimetlerine tercih etmeyi telkin etmektedir.


434 Al-i İmran Suresi.J*3G, • ı 09 O O ı 0 09 O ı 9 O O ı O 4-j•4:o -J:p5Ci '41 fi ° °,3 1 (N o 'k)..1.1 1 ; e_.e.159— Allah ın rahmeti sebebiyledir ki sen onlara yumuşak davrandın.Eğer kaba, katı yürekli olsayd ın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyleyseonlar(m kusurlarm)dan geç, onlar için mağrifet dile. (Yapaca ğın) iş(ler)hakk ında onlara danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan ; çünküAllah, kendine dayan ıp güvenenleri sever. 160— Eğer Allah size yard ımederse, artık sizi yenecek (kuvvet) yoktur. Ve e ğer sizi yüzüstü b ırakırsa,O'ndan sanra artık size yardım edecek kim var? mü'minler Allah'adayansınlar.Tefsir:159 ncu ayet, Hz.'Peyğamber (s.a.v.) in yüksek ahlak ım, onun kabadavran ışlardan uzak bulunduğunu, her zaman merhamttli, şefkatli,yumuşak huylu olduğunu göstermektedir. Bu yüksek ahlak, onun peyğamberliğiningere ği, liderliğinin sırrıdır. Eğer kendisine kaba davrananlara,kusur i şleyenlere kar şı o da kaba davransayd ı, çevresinden da ğıl ıpgiderlerdi. Onun belirgin niteliklerinden biri de yumu şak huylu, yufkayürekli oluşudur. Ahined ibn Hanbel'in rivayet etti ği bir hadise görePeygamberimiz, Ebu emâme el-Bahilrnin elinden tutmu ş : "Ey EbuV ınâme, benim kalbimin şefkat duyduğu kimse, mü'minlerdendir." 2 demiştir.Bu ayet, Hz. Peygamber (s.a.v.) e, müslümanlarla isti şare etmesini,bir şeye karar verince de Allah'a dayamp azimle sonuca gitmesini emretmektedir.Bu emir, islam idare düzenini belirlemektedir. Islam idaredüzeni, istişare (dan ışma) esas ına dayal ıdır. Ayet Medine'de inmi ştir.Fakat bu âyetten önce Mekke'de inen: "Rablerinin çağırısına gelirler,namazı k ılarlar. İşleri, aralarında danışma, (konuşma) iledir..."2 meâlindekiayet de müslümanlar ın danışma ile hareket edeceklerini bildirmi ştir.1 !bn Kedi., I. 4202 Şura Suresi: 38


Cuz': 4, Sure: 3 435Hz. Peygamber (s.a.v.), ashabiyle isti şare buyururdu. Bunun örnekleriçoktur. Bedir günü, dü şman kervanmin üzerine yürüyüp yürümemekonusunu onlara danışmış, onlar da : "Ya Resulâllah, eğer bizedenizi göstersen seninle beraber denizi geçeriz. Bizi Birku'l- Ğimad'a' yürütsen seninle beraber geliriz. Biz sana, Musa'nın kavminin ona söyledi ğigibi : "Sen git, Rabbinle beraber savaşın, biz burada oturuyoruz!" demeyiz.Biz* de] iz ki : Yürü, biz de seninle beraberiz. Senin önünde, sa ğInda vesolunda savaşarak yürürüz."Yine Bedir'de karargâh için seçtiği yerin uygun olup olmad ığını asheibiyleisti şare etmiş, el-Habbâb ibn el-Murdir :•— Ya Resalüllah, buras ı Allah' ın indirdiği yer midir? Eğer öyleise bundan ne bir adım ileriye ne de geriye gidebiliriz. Yoksa bu bir görü ş,bir harb stratejisi midir? diye sormuş, Allah' ın Resulü (s.a.v.)— Hayir bu bir görüştür demişti. Habbab şöyle cevap vermi şti :— Ya Resulâllah, buras ı uygun bir yer değildir. Bizi düşmana enyak ın suyun yan ına götür, gerideki kuyuları örtelim, bizim yan ım ızdada bir havuz yapalım, oraya su dolduralım. Böylece dü şman sudan istifadeedemesin. Allah' ın Resulü :— Sen güzel bir görü şe işaret ettin, demiş ve öyle yapn ıtştı .2Uhud Savaşında Medine'de kalıp şehri içinden savunmak, ya dadışarı çıkıp düşmanla sava şmak konusunda da isti şare etmi ş, ashabmçoğunluğu, şehir dışma çıkmayı uygun görünce o da şehir d ışma çıkmayakarar vermi şti. Hendek Sava şında da Allah' ın Resulü, birle şik Arapordularının birliğini bozmak için Gatafan Kabilesinin kumandanlar ıolan Uyeyne ibn H ışn ile Hâris ibn Avf'a, sava ştan vazgeçip gittikleritakdirde Medine meyvalar ının üçte birini vermeyi va'detmi ş, hatta bukonuda bir sözle şme de yaz ılmıştı. Bu durumu ashab ından Sa'd ibnMuâz ile, Sa'd ibn Ubade'ye açt ı, onlarla konuyu isti şare etti. Dedilerki:— Ya Resulâllah, bu, senin bizden yapmam ız', istediğin bir şeymidir? yoksa Allah' ın sana emrettiği bir şey midir? Eğer Allah sanaemrettiyse mutlaka yapacağız. Yoksa bizi korumak için mi böyle yap ıyorsun?— Hayır, sizi düşünerek böyle yapmak istedim. Araplar ın saldtrısınık ırmak istedim, Mut-iz şöyle dedi :1 Birku'l- Ğiıngid, Mekke yöresinde, deniz kıyısında bir yerdir. Yemende' bir şehir olduğuda söylenir. Mucemu'l-Buldan, I. 5891 Teldibu Sireti ıbn Hişton, I. 146, Beyrut, 1972


436 As 1-i imrân Suresi-- Ya Resuleıllah, Biz de bunlar da puta taparken biz bunlara bir tekhurma vermezdik. Ancak ikram olarak, ya da satmak suretiyle verdi ğimizbaşka. Şimdi Allah bize İslam lâtfetmi ş, bizi seninle ve islâm ile güçlendirmişolduktan sonra mı mallarımızt onlara vereceğiz? Onlara kıhçtanbaşka vereceğimiz bir şey yoktur. Resulullah :— Sen bilirsin Muâz, dedi ve Mutız, yaz ılm ış olan andlaşmay ı alıpy ırttı.'Bu istişaremn örnekleri çoktur. Ilz. Pey ğamber (s.a.v.) önemlikonularda ashabiyle isti şare buyururdu. Ahmed ibn Hanbel'in kaydettiği bir hadiste Hz. Pey ğamber (s.a.v.), Hz. ,bubekir ve Hz. Ömer için:"Siz bir danışmada fikir birliğine varırsanı,z ben-size ayk ırı hareket' etmem."demiştir2İbn Murdeveyh'in, Hz. Ali'den rivayet etti ği bir hadise göre Allah' ınResulü (s.a.v) e azmin ne demek oldu ğu sorulmu ş , şöyle cevap vermi ştir:"(Azm), görüş sahipleriyle istişare etmek ve onlar ın görüşlerine uymakt ır."3Ebu Hüreyre'nin rivayetinde de Pey ğamber (s.a.v.): "Müste şar, mutemendir."4Yani güvenilir insand ır. Kendisine dan ışılan bir şeyde doğrubildiğini söylemeli, kötü yolu göstermemelidir. Allah ın Resulü, ba şkabir hadislerinde de: "Bir müslüman karde şiniz birinize bir şey dan ıştığızaman ona (bildiği doğru p:du) göstersin."5 buyurm.uştur:Bu iki hadiste insanlar ın, önemli işlerini birbirlerine dan ışarakyapmalar ı ö ğütlenmekte ve dam şılan kimse(müste şar)nin i şaret edeceğihususun doğru ve sağlam olmas ı telkin edilmektedir.Müste ş'ar, bir yol gösterirken, bir fikir verirken bilerek söylemelive mutlaka bildiği doğru yolu göstermelidir. Aksi halde büyük vebalaltına girer. Ebu Hüreyre yoluyla gelen bir hadiste Allah' ın Resulü(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim bilmeden fetva verirse, yap ılan işingünahl, o fetva veren gider." 6 Diğer bir rivayette de şu fazlalık vardır:"Kim müslüman karde şine, bile bile jqınhş yol gösterirse ona hiyanet etmiş olur."Kendisine bir şey sorulan kimsenin, bildiğini söylemesi gerekir.Bildiğini söylemeyen. ki şileri Peygamberimiz şiddetle uyarmıştır. Şöyle1 Ayni eser, L 200-2012 Musned, IV. 2273 İbn Kesti., I. 4204 Ebu Dâvüd, Edeb, 114; Tirmili, Zühd, 39, Edeb, 57; İbn Mâee, Edeb, 375 İbn Mâce, Edeb 37 -6 Ebu Daviid, 'Ihn, 8


Cilz': 4, Sure: 3 437buyurmuştur: "Ki şiye bildiği bir şey sorulduğu zaman onu gizlerse Allah,k ıyamet günü o kimseyi yularla bağlar."'Tabiidir ki istişare, nass olmayan konulara mahsustur. Tabillereve onların tabillerine atfedilen sözlere göre Allah ın Resulü (s.a.v.),vahiy olmayan ve dini esaslarla ilgili bulunmayan konularda isti şareederdi. Fakat vahye dayal ı dini esaslarda Hz. Peygamber (s.a.v.) istişareetmemi ştir. Çünkü "Nass olan yerde ictihad yap ılamaz". Diniesaslar, Hz. Peyğamber'in kendi be şeri görü şüyle değil, Allah'ın vahiyve ilhamiyle kurulmuştur. Burada isti şarenin yeri yoktur.Ancak şu var ki Kur'ân ı Kerim'de siyasete, idareye, cihada, ekonomi,kaza (yargı) ve sosyal konulara ili şkin ayetlerin çoğu, genel prensiplerniteliğ-indeclir. Bu konularda detaylara girilmemi ştir. Detaylar ıbelirlenmiş hükümler çok azd ır. Bu hükümlerin kurallar halinde düzenlenmesive infaz ı, müslümanlar ın ya şadıkları ve yaşayacakları şartlarıngereklerine b ırakılmıştır. İşte müslümanlar, Kur'ân' ın koyduğu bu genelprensipler ve ve anahatlar çerçevesinde isti şare ve ictihad ile meselelereçözüm ararlar. Bu yöntem islam ın her devre uymas ını, her devrin sorunlarınaçözüm getirmesini, dolay ısiyle onun ebedi ya şamasını sa ğlar.İstişare geneldir. Her ça ğda istişareye uygun insanlarla isti şareedilir. İstişare edilecek ki şPerin vas ıflaıı vard ır. İbn Kesir'in, İbn Abbas'tanyapt ığı bir rivayette "Emirde (işinde) onlara danış."2 âyetindeistişare edilmesi kasdedilen insanlar, Hz. Ebubekir ile Hz. Ome,r'dir.Bu görüş, ayetin ruhuna ayk ırıdır. İstişare edilebilecek herkesle isti şareedilir İstişare yap ılacak konular değişiktir. Her konuyu, o konuda bilgi,tecrübe ve ihtisas sahibi insanlarla isti şare etmek gerekir. Ekonomikbir konuyu ekonomistlerle, sava şa ait bir konuyu sava ş tecrübesi olan,savaş konularında yeti şmiş askeri şahsiyetlerle, siyasi konular ı diplomatve hukukçularla, has ılı her konuyu, o konuda yeti şmiş elemanlarla istişareetmek laz ımdır.İmam Şafii, "Emirde (işinde) onlara daim" â yetindeki emir kipininnedb (mendubluk) ifade etti ğini söylemi şse de ayetin zahir anlammdanbunun gereklik ifade etti ği anla şılmaktadır. Fakat nass olanyerde ictihad caiz değildir. Vahiy gelen konularda peygamberin, ashabiyleistişaresi caiz olmaz.Acaba na şş bulunmayan her konuda pey ğamber ashabiyle isti şareedebilir mi? Bu konuda bilgi'inler iki kuma ayr ılnuştır. Bir kısım bilgin-]. Ebu Dtıvıld,


438 İmrân Suresilere göre "Emirde onlara danış" âyeti, sava ş gibi dünya işlerine mahsuskonulara aittir. Din i şlerinde peygamberin isti şare etmesi caiz değildir.Bir kısım bilginlere göre de "Lıı: Bütün i şler Allah'aaittir"' âyetindeki emir (i ş) sava şa mahsus olmadığı gibi "Alâyetindekifi'l-e ınri (i şte) de sava şa mahsus de ğildir. Her i ş bunun kapsamıiçine girer. Nitekim Allah ın Resulü (s.a.v.) vahyi gözetlerdi. Vahiygelmeyen konularda re'y ve ictihad ile ame] ederdi. Ba şlangıçta bu ictihaddahatâ da olabilir. Fakat hatâ olursa vahiyle düzeltilirdi. Peygamberinictihadm ın diğer içtihadlardan fark ı, onur ictihad ında vukubulacakherhangi bir hatân ın, gelecek vabiyle düzeltilmesidir." ,1 h h 0 : Ey ak ıl sahipleri ibret altntz"2 âyetiyle itibar vekıyas emredilmi ştir. Allahın Resulü (s.a.v.) de bu âyet ile ictibadaıne'murdur. İctihad ise görü şme danışma ve tart ışma ile güç bulaca ğındanpeygamber (s.a.v.), vahiy olmayan her konuda isti şare etmekleemredil ıniştir. Baz ı bilginlerin görüşü budur.Fakat çoğunluğun kanaati şudur: Allah' ın Resulüne teveih buyurulanbu emir, iimmetine isti şare etmelerini ö ğretmek, onları buna te ş -vik içindir. Yoksa Allah ve Resulü, isti şareden müstağnidir (buna ihtiyaçlarıyoktur). Kendisinin buna ihtiyac ı olmadığı hakkında hadis devard ır. Ümmeti isti şare ile hareket etsin diye kendisine böyle emir verilmiştir.160 nc ı âyette de Allah ın yardım ettiğini kimsenin yenemeyece ği;şan etti ğine de kimsenin yard ım edemeyeceği belirtilerek O'nun periinananlara, Allah'a dayanmalar ı buyurulmaktad ır,Lı—J9 • 3 o 9 ..- o ....o ıt o , 9, o . o 5 , 9 ,, o t. •t...•1- -" 53• C,.,.)ı 34 ı °L;c33Fiş J kj ı: T e 4::1:" "• P j-1 Ali İmran Suresi: 1542 Ha şr Suresi: 2o ,oy. L .4.-r.j.•••••,)


Cilı': 4, -Sure: 3 439° • 1 '.cs °. İ(ru)3 3 3 ‘«161- Bir peygamberin, ğanimet mahnı gizlemesi (emanete hiyanetetmesi), asla (doğru) olamaz. Kim emanete hiyanet eder, a ştrırsa kıyametgünü, aşıt dığını boynuna yüklenip getirir. Sonra herkese kazand ığı,tastamam verilir, hiçbir haksızlığa uğratılmazlar. 162- Hiç Allah' ın rıza-,sına uyan kimse ; Allah' ın hışmına uğrayan, yeri de cehennem olan adamgibi olur mu? Ne kötü sonuçtur orası ! 163- 0(insa)n/ar, Allah kat ındaderece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir. 164- Andolsunki, Allah mü'minlere büyük latufia bulundu : Zira daha önce aç ık birsapıkhk içinde bulunuyorlarken onlara, kendi içlerinden, kendilerineAllah' ın eiyetlerini okuyan, kendilerini temizleyen ve kendilerine Kitapve hikmeti ö ğreten bir elçi gönderdi.Tefsir:161 nci âyet, hiçbir peygamberin hiyanet etmeyece ğini, devletmahn ı zimmetine geçirmeyece ğini belirtmektedir. Hiçbir peygamber,kamu mal ını zimmetine geçirmeyece ğine göre Hz. Muhammed Aleyhisselârohiç geçirmez. Çünkü o, peygamberlerin, en yücesidir.Ayetin iniş sebebi hakkında İbn Abbas'a dayanan rivayete göreBedir günü bir kuma ş kaybolmuş. Baz ıları: "Herhalde Allah ın Resulüalmıştır" demişler. Onların bu sözleri üzerine yüce Allah, bu âYeti indirmiş.Diğer bir rivayete göre de münaf ıklar Allah' ın Resulünü birMah ald ı diye itham etmi şler, bu âyetBu rivayetler de ğişik olsa da özü birdir. Demek ki baz ı eimr,ikişiler, Allah'ın Resulünün, ganimet mallar ından bir şeyi ald ığnıı sanmışve bunun dedikodusunu yapmışlar ki bu âyet inmiş .Peygamber, insanlar ın en doğrusudur. Onun gözünde dünya mal ı-nın, bir tüy kadar de ğeri yoktur. E ğer o, dünya malma de ğer verşeydimal yığar, geriye servet b ırakırdı. Halbuki kendisi geriye miras dahibırakmam ıştır. Hâ şâ onun hiyanet etmesi, ganimet mallar ından birinialıp kendine saklamas ı, yahut kendisine inen bir âyeti ümmetindengizlemesi olur Şey, değildir.idareeiler dürüSt olmal ıdırlar. Yaln ız kendisini doyurmay ı düşünenler,islâm ın istediği idarecilik '


440 imrân Suresişeyle gelecektir. Ahmed ibn Hanbel'in rivayet etti ği bir hadiste Peyğamberimizşöyle buyuruyor:"Bizim i şimizi yönetmek için tayin edilen kimse, evi yoksa ev als ın,karısı yoksa evlensin, hizmetçisi yoksa hizmetçi als ın, bineği yoksa binekalsın, bundan başka (devlet mal ından) bir şey alan kinise, hiyanet etmi şolur."'Bu hadisi şerifte bir yönetici için zaruri olan şeylerin, devlet bütçesindensağlanmasma müsaade edilmi ş, bunun ötesini almak hiyanetsarhan ştır. Evi olmayan insan rahat edemez, kar ısı olmayanın düzenliyaşamas ı zordur. idarecinin i şlerini görecek bir hizmetçiye, kendisiniistediği yere götürecek bir bine ğe ihtiyacı vard ır. Bunlar normal ya şamakiçin gerekli olan şeylerdir. Bunun ötesi zaruri de ğildir. Zaruri olmayanşeyleri devlet malından alan kimse, hiyanet etmi ş olur. Ahmedibn Hanbel'in nakletti ği bir hadisi şerifte valilere, tahsildarlara verilenhediyeler dahi h ırsızlık sayılmıştır.2Tirmizrnin rivayetinde, Allah' ın Resulü (s.a.v.) Muâz ibn Cebel'i,Yemen'e gönderirken ona şöyle demiştir: "Benim iznini , olmadan hiçbirşey alnıa, çünkü bu h ırsızhkt ır. Devlet malını aşıran kimse, k ıyamet günüo aşırclığını getirir.'"Ahmed ibn Hanbel'in ıivpyet ettiği bir hadis de şöyledir: "Kimivergi toplama& tayin edersek topladığı vergilerin azını, çoğunu getirsin.Sonra kendisine (tarafımızdan) verileni alır, verilmeyenden vazgeçer." 4Buhâri ve ibn Mâce de şu hadisi nakletmi şlerdir: "Hz. Peygamber(s.a.v.) in yükünün ba şında Kerkere adında bir adam bulunurdu. Buadam öldü. Peyğamber (s.a.v.):40 ateştedir' dedi. Gidip adama baktılar,yanında çalmış olduğu bir elbise veya aba buldular."5Başhca hadis mecmualarmda rivayet edilen şu hadis de çok dikkatçekicidir: Ebu Hüreyre anlat ıyor: "Biz Allah' ın Resulü ile birlikte Hayber'egittik. Allah bize fetih nasib etti, Orada ne altın, ne de para alamadık.Yaln ız ev e şyas ı, yiyecek ve elbise ganimeti elimize geçti. Sonra vadiye do ğruyürüdük. Allah' ın Resulünün, kendisine Cüzagi'dan bir adam ın hediyeettiği, Dabib oğullarından Zeyd oğlu Rifde adl ı bir kölesi vardı. Vadiyeindiğimizde Allah Resulünün kölesi, yükünü çözme ğe başladı. 0 sıradaatılan bir ok, ölümüne sebeb oldu.1 İbn Hanbel, N. 2292 Musned, V. 4243 Tirmiii, A ham, 84 Müslim., İmam, 30; /bn Hanbel, IV. 92; Ebu Davad, /mare 105 Buhari, Cihad, 190; /bn Mace, Cihad, 34


Ctitz': 4, Sure: 3 441— Ya Resulâllah, şehidlik ona kutlu olsun, dedik. Allah' ın Resulübuyurdu ki :— Hayır, Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a andolsun ki Haybergünü aldığı, ganimetlere katmad ığı gömlek, kendisine cay ır cayır yananbir ateş oldu!Allah Resulünün bu sözü üzerine bir adam bir veya--iki nalin ba ğıgetirdi :— Ya Resulâllah, bunları Hayber'de almıştım, dedi. Allah' ın Resulü(s.a.v.):- Ate şten bir bağ veya iki bağdır, dedi."'Ebu Hüreyre Hazretleri şu hadisi rivayet etmi ştir: "Bir gün Allah'ınResulü aramızda kalkt ı , ğulardan (kamu malını zimmete geçirmekten,aşırmaktan) söz etti, bunun çok günah bir şey olduğunu anlattı ve şöylededi : `Birinizin k ıyamet günü, s ırtında bağıran bir deve olduğu halde gelmesinigörmeyeyim!' 0 zaman :— Ya Resulâllah, bana yardım et, beni kurtar der, fakat ben de :— Senin için yapabileceğim bir şey yoktur, ben sana bunu tebli ğetmi ştim, derim.- Birinizi k ıyamet günü, boynunda ki şneyen bir at taşıyarak gelmesinigörmeyeyim! 0 zaman— Ya Resulâllah, bana yardım et, beni kurtar, der, ben de :— Senin için yapabileceğim bir şey yoktur, ben sana tebliğ etmiştim,derim.Birinizin, .k ıyamet günü, boynunda bağıran bir koyun olduğu haldegelmesini görmeyeyim. 0 zaman :— Ya Resulâllah, bana yardım et, beni kurtar der, ben de :— Senin için yapabileceğim bir şey yoktur, ben sana tebliğ etmi ştim,derim.Birinizin k ıyamet günü, boynunda feryad eden bir insan ta şıyarakgelmesini görmeyeyim. 0 zaman :— Ya Resulâllah, bana yardım et, beni kurtar, der, ben de :— Senin için yapabileCeğim bir şey yoktur, ben .sana tebliğ etmi ştim,derim.1 Bubfiri, Eyman, 33, Mağtist, 38; Müslim, İman, 183; EVI Dtıvild, Cihad, 133; Nesâ'i,Eymtm, 38


••442 İmrân SuresiBirinizin k ıyamet günü, boynunda ta şıdığı elbisenin altında soluyarakgelmesini görmeyeyim! 0 zaman :— Ya Resuldllah, bana yardım et, beni kurtar der, ben de :— Senin için yapabileceğini bir şey yoktur, ben sana tebliğ etmi ştim,derim.Birinizin k ıyamet günü boynunda alt ın ve gümü ş taşıyarak gelmesinigörmeyeyim ; O zaman :— Ya Resulallah, bana yardım et, beni kurtar der, ben de :— Senin için yapabileceğim bir şey yoktur, ben sana tebliğ etmi ştim,derim."'162 ve 163 ncü ayetler, ğulill (çalma, kamu mal ını zimmete geçirme)hakk ındaki âyetlerle ili şkilidir. Bunlar da çal ıp aşıran kimseyiuyarmakta; Allah' ın rızas ından ayr ılmayana da ma'nevi dereceler,uhrevi cennetler va'detmektedir.164 ncü ayet ise Allah' ın mü'minlere olan lütfunu hat ırlatmaktad ır.Evet Yüce Allah, onlara kendi aralar ından kendilerine Allah' ın ayet-!erini okuyan, kendilerini temizleyen, daha önce ap aç ık bir sap ıklıkiçinde bulunduklar ı halde şimdi kendilerine Kitap ve hikmeti, ilim veirfan ı öğreten bir elçi göndermekle büyük lütufta bulunmu ştur.ı t. 090, 0,0 o 9re Z,C„,Lt t \ I le-)LS • --j, 'roı 0 o O fi j9...1;ki J.D I . ...A L I4t ı i(,) ci_d ı (,,°)ıi° :1C,[i• '; 43 j_23C; (rr\)°-1°_„:i J- * 11J JC; ' t 4j) ı 111;C;• , 0, 9, ,a9?k_t_o°J"; ç ı.,ft_i_:.ft; LA C;;_p ıiı :1A) -.L5.x.7.9.?C,o3 O ı O 9 0 o P*çg,-:.r▪ °ftSi;- - -..< J! °L..,:pft ft1 Müslim, im'üret, bül ı 6, hadis: 24


Cüz': 4, Sure: 3 443165— Başınıza bir bela gelince —siz onun iki kat ını (Bedir'de) onlarınbaşlarına getirmiş olduğunuz halde yine— "Bu nereden ba şımıza geldi?"dediniz. De ki : "O (belâ), kendinizdendir." Şüphesiz All4, her şeye kaadirdir.166- İki topluluğun karşılaştığı gün, sizin başın ıza gelen, ancakAllah' ın izniyle olmu ştur ki (0), inananları bilsin (deneyip ortaya ç ıkarsın).167- Ve iki yüzlülük yapanlar ı bilsin (ortaya ç ıkars ın). Onlara :"Allah yolunda savaşın, ya da savunun" dendiği halde : "Eğer savaş (olacağını) bilseydik, sizinle gelirdik." dediler. Onlar, o gün imandan çok küfreyak ın idiler. Ağızlariyle, kalblerinde olmayan', söylüyorlar. Halbuki Allah,içlerinde sakladıkları şeyi çok iyi bilmektedir. 168- . (Sava ştan gerikalip) oturarak, kardeşleri için "Bizim sözümüzü tutsalard ı, öldürülmezlerdi"diyenlere söyle : "Eğer doğru iseniz, o halde ölümü kendinizdensav ınız!"Tefslr:165-168: Yüce Allah bu âyetlerde buyuruyor ki: Ey mü'minler,e ğer siz Uhud'da yetmi ş şehid verdinizse Bedirde bunun iki kat ına nailolmuş idiniz. Yetmiş kişiyi öldürmüş, yetmiş kişiyi de esir almış idiniz.Uhuddaki durumu görünce "Bu neden ba şmuza geldi?" dediniz. Bu sizinkendi hatân ız yüzünden oldu. Çünkü Allah' ın Resulü, size yerin'zdenayrılmaınanızı tenbih etmi şti. Fakat okçularm ız, onun emrini dinlemeyipyerlerinden ayr ıldılar. İşte o emre ayk ırı hareketinizden dolay ıbu iş ba şınıza geldi. Ama müslüman ve kâfir ordusunun kar şılaştığıgün ba şınıza gelen bu olay, yine de Allah' ın takdiriyle olmu ştur. Onunizni olmadan hiçbir şey vukubulmaz. Allah' ın dilemediği şey olmaz.Allah' ın dilemesi iki türlüdür. Biri cebri olan ilâhi iradedir, bu iradeyihiçbir sebep ve şart geçmez. Yani bu irade bir sebebe ba ğl ı değildir.Bu, Allah' ın Cebbâr ismi şerifinin eseridir. "Bu iradenin ortaya ç ı-kardığı kul filleri zorunludur, kul bunun önüne geçemez ve bundansorumlu değildir. Allah' ın diğer bir iradesi de sebep ve şarta bağlı olupkulun iradesiyle birlikte cereyan eder. Bu irade, Kulun i şine izin verme,onun işini yürütme, fi'li yapmas ı için kula güç verme anlam ınadır. Bui şlerde sorumluluk kula aittir. Çünkü kul bir i şi yapmayı isteyince Allahda onun o işi yapmas ına izin ve güç verir. Bunda istek kuldan olduğu için sorumlu olan kuldur.İşte Uhud'da müslümanlar ın uğradıkları güçlükler de Allah' ınizniyle olmu ştur. Burada Allah' ın izni, O'nun r ızas ı demek de ğildir.Allah dileseydi, müslümanlar ın, kusurları yüzünden kâfirlerin onlaragalip gelmelerine izin vermez, her şeye rağmen yine müslümanlar ı üs-


444 İmran Suresitün getirirdi. Fakat Allah ezelde bir yasa koymu ştur. Çal ışanı, tedbiralan ı ba şarıya ula ştıraca ğmı takdir etmi ştir. Kâinatta bu yasa hakimdir.Allah' ın yasas ında değişiklik olmaz. Baz ı müslümanlar, burada tedbirib ırakıp küçük menfaatleri dü şündüklerinden ba şlarına bu bozgungeldi. Sava şın yasas ı, ölümü göze alarak vargücüyle çarp ışmaktır. Böyleçarp ışmayan insanların başarıya ula şmas ı zordur. Allah' ın genelyasas ı budur. Ama Allah için güç olan bir şey yoktur. Allah dilese kâfirleriher şeye rağmen ba şarıya ula ştırmaz. Fakat böyle olmas ında yineO'nun hikmetleri vard ır.Böylece Allah, sab ır ve sebat eden mü'minler ile ikiyüzlülük yapaninsanları birbirinden ayırıp herkese belli etmek için bu olaya müsaadeetmiştir. 0 ikiyüzlü insanlara Allah yolunda sava şmaları, Savunmalarısöylendi ği zartran "Biz sava ş olacağını bilsek sizinle beraber geliriz,ama sava ş olmayacak" diyerek sava şa kat ılmaktan geri durmu şlardı . Ogün onlar, imandan çok küfre yak ın idiler. Kalblerinde olmayan ı a ğızlariylesöylüyorlard ı Çünkü onlar, sava ş olacağını pekâlâ biliyorlard ı ,ama sava ştan kaçmak için bu sözü bahane ettiler. Allah onlar ın içlerindegizlediklerini bilir. Sava şa katılmayıp kadınlar gibi oturan iki yüzlü..ler, sava şıp da şehid düşen karde şleri için:"Bizim sözümüzü, dinleselerdi öldürülmezlerdi." dediler. Ey Muhammed,onlara söyle: "Eğer doğru iseniz, kendi nefsinizden ölümü saannızbakalım." Eğer sava ştan çekinip oturmak, insan ı ölümden kurtarıyorsasizin öl ınemeniz gerekir. Acaba siz ölümden kurtulacak m ı-sınız ? Gayet sa ğlam saraylarda da olsan ız, yine bir gün ölüm sizi yakalayacaktır. Ölüm, insan için mukadder oldu ğuna göre şerefle ölmek,birkaç gün a şa ğılık içinde ya şamaktan iyidir. İslam için savaşıp ölenler,asla ölmezler. O şehidler ebedi şerefe ve sonsuz dirili ğe ermiş olurlar.O o 9 1 9 - o 90 91 •J(rk 40r-J, o 9 • „ o • 1 o • o Z; 0,o • • o • 9 0, o , • 9 o ..••••(‘ y N)..21/4..~ ?• k9J'169 - Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma.; hayır, (onlar) diridirler,Rableri katında rızıklanmaktadırlar. 170- Allah' ın, keremiyle


Cüz': 4, Sure: 3 445kendilerine verdiklerinden sevinçli olarak, arkalarından henüz (şehid olup)kendilerine yeti şemeyenlere de korku olmad ığı, onların da üzüntüye uğramayacaklarımüjdesiyle sevinmektedirler. 171 - Allah' ın nimeti ve keremiyleve Allah' ın, mü'minlerin ecrini zayi etmeyece ği ınüjdesiyleTefsir•169-171: Yüce Allah, bu âyetlerle şehidlerin hallerini aç ıklamakta,onlar bu dünyada öldürülmü ş iseler de bu dünyan ın manas ı, ruhu olansonsuzluk yurdunda diri olduklar ı ve her türlü nimetlerle beslendiklerihaber verilmektedir.Bu ayetlerin, Uhud şehidleri hakkInda indi ğine dair rivayetlerbulundu ğu gibi Bi'ri Manne şehidleri hakk ında nazil olduğuna dairrivayetler de vard ır.Allah' ın Resulü (s.a.v.), ashab ından k ırk kişiyi, Need halk ın ı İslamadavet için gönderdi. Asl ında kendisi göndermek istemiyordu, fakathuzuruna gelip sözlerini dinleyen, İslama girmediği halde ona meyilduyan Ebu Amir'in, Necd tarafına bir hey'et göndermesini istemesi veonları koruyaca ğına söz vermesi üzerine bu k ırk kişiyi gönderdi. Brınlarmba şında el-Munzir ibn Amr var idi. Bi'ri Maiâne'ye indiler. Buras ıSüleym Kabilesi ile Amir ibn et-Tufeyl'in topraklar ı aras ında bir yeridi. Buraya konunca Haram ibn Malhan ile, Hz. Peygamber (s.a.v.) inmektubunu Amir ibn Tufeyl'e gönderdiler. Bu Allah dü şmanı, mektubahiç bakmadan, onu getiren sahabinin üzerine at ılıp onu öldürdü. Diğerlerinide öldürmek için Amir O ğallariyle Sfieym o ğullarm ı ça ğırd ı. Âmiro ğulları onun çağn ısma uymad ılar, fakat Süleym o ğulları onun ça ğırısınauyup Bi' ıi Manne'de bulunan müslülharıları kuşatt ılar, onlar da sarıldıklarını görünce kıl ıçların ı alıp son fertleri ölünceye kadar çarp ıştılarve şehid oldular.' İşte orada öldürülen sahâbiler hakk ında bu ayetlerinnazil oldu ğu rivayet edilir.Fakat ayetlerin manas ı geneldir, bütün şehidleri içine al ır. Bellibir vak'a üzerine inmi ş olsa bile bunlar ı belirli şahıslara tahsis etmekdoğru olmaz. Bu ayetler, Allah yolunda öldürülen bütün şehidlerin,âhiretteki hallerini tasvir etmektedir. şehidlerin makam ı çok yüksektir.Müslim'in rivayet etti ği bir hadisi şerife göre ashab ı kiramdan Mesrukdiyor ki: "Biz Allah' ın Resulüne bu âyetten sorduk, şöyle buyurdu :1 %Il Kesir, I. 425


446 Al-i İmran Suresi— Allah, o şehidlerin ruhlarını ye şil ku şların içine koymu ştur.Onların Arsa asılı kandilleri vardır. Cennette diledikleri gibi dolaşır, sonrao kandillere gelir(konar)lar. Rableri onlara görünür :— Bir şey istiyor musunuz? der.Ne isteyeli ın ya Rabbi, dilediğimiz gibi dola şıyoruz, derler.Yüce Allah üç defa böyle sorar, bakarlar ki sürekli olarak kendilerinebir istekleri olup olmadığı soruluyor. Derler ki :Ya Rabbi ruhlarım ız ın, cesetlerimize döndürülmesini istiyoruzki senin yolunda bir kez daha öldürülelim. Yüce Allah bakar ki bir dilekkriyok, öyle b ırakılıhrlar (onları hallerine terk eder)."'Yine Müslim'de bulunan ba şka, bir hadis de şöyledir: "ölen hiçbirnefis yoktur ki e ğer onun, Allah indinde bir hayrı (derecesi) varsa tekrardünyaya dönmek istesin. Dünya ve içinde bulunan her şey kendisinin deolsa yine dünyaya dönmek istemez. Ancak şehid müstesnadır. Çünkü o,şehidliğin faziletini görünce tekrar dünyaya dönüp bir kez daha öldürülmeyiarzu eder." 2Abdullah ibn Amr ibn Harâm el-Ansâri, Uhud şehidlerindendir .O ğlu Câbir şöyle diyor: "Babam öldürüldüğü zaman ağlamaya başladım,yüzündeki örtüyü aç ıp açıp ağlıyordum. Resulullah' ın ashabı beni b ırakmakistemiyorlar, fakat Resulullah bana engel olmuyordu. Sonra buyurduki : A ğlasan da, ağlamasan da fark etmez. 0 (baban) kaldırılıp defn olununcayakadar melekler kanatlariyle ona gölge yapıyorlardt."3İbn Abbas da şu hadisi rivayet etmi ştir: "Kardeşleriniz Uhud'davurulunca Allah, onların ruhlarını ye şil ku şların içine (şekline) koydu.Cennetin ırmaklarına gelir, meyvalarından yer, A r şın gölgesindeki altunkandillere gelir konarlar. Yediklerinin ve içtiklerinin güzelliğini görünce: 'Ke şke karde şlerimiz, Allah' ın bize ne yapt ığını (ne ikramlarda bulunduğunu)bilseler de savaştan dönmeseler!' dediler. Yüce Allah : 'Bensizin bu arzunuzu onlara duyururum' buyurdu ve bu âyetleri indirdi."4Bu hadis, birkaç muhaddis tarafından rivayet edilmi ştir. Câbhibn Abdullah şöyle demiştir:"Bir gün Allah' ın Resulü (s.a.v.) bana baktı :— Ciibir, dedi, neden seni üzgün görüyorum?1 Müslim, Imâret, bâb 33, hadis: 1212 Müslim, Imâret, hah 29, hadis: 1083 Bubâ ıl, Cmıâ'iz, 34, Cihad, 2; Müslim, Façlâil, hah 26, hadis: 129, 1304 EU Dâvfid, Cihâd, lıAlı fi


Cüz': 4, Sure: 3 447— Ya Res ıdallah, dedim, babam şehid oldu, geriye borç ve çoluk çocukb ıraktı .— Fakat bilir misin Allah başkalariyle ancak perde arkasından konuşmuş iken babanla karşı karşıya konu ştu, ona `(Kulum.), dile, vereyim'dedi. Baban : 'Ya Rabbi, beni dünyaya döndürmeni dilerim ki senin u ğ-runda ikinci kez öldiirilleyim.' dedi. Yüce Rab buyurdu ki : 'Ölenlerin birdaha dünyaya dönmeyeceklerini söylemi ştim.' Baban : 'Öyle ise Rabbim,bizim arkam ızdan onlara (duramumuzu) haber ver' dedi. Yüce Allah :"Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma ; hayır onlar diridirler, Rablerikatında rız ıklanmaktad ı rlar..." âyetlerini indirdi."'° -It. ° • J _.9ı • :1;:ı- ıJ' • .9- -9o .9 o o o o 5,ı, ... 0 rv16-11-;..1.1;e1(N yr),...;,,L11 '5,31-j'_1129*c5 rff-Jjç'‘v t)172- 0(mii'mi)nle ı ki kendilerine yara aldıktan sonra yine Allah'ınve Resulün çağırısına uydular ; onlardan iyilik edenler ve (sirkten, günahlardankaçıp Allah'ın azâb ından) korunanlar için pek büyük ecir vard ır.173- Onlar ki halk kendilerine :" (Dü şmanm ız olan) insanlar size karşıordu toplamışlar, onlardan korkun!" deyince, bu söz, onların imanını artırdıve : "Allah bize yeter, O, ne güzel vekildir" dediler. 174- Bundan dolayıAllah'tan bir nimet ve bollukla geri döndüler, kendilerine hiçbir kötülükdokunmad ı. Ve Allah' ın rızüs ına uydular. Allah, büyük kerem sahibidir.Tefsir:172-174 neü âyetler de, sava şta yaralanm ış olmalarına, uğrad ıklarıme şakkatlere rağmen yine Allah ve Resulünün ça ğrısına uyarak yenibir sava şa ç ıkan, " İnsanlar sizinle sava şmak için topland ı" gibi sözlerdenkorkmay ıp, bilâkis Allah'a güvenleri artan, gönülden Allah'atevekkül eden, böylece Allah' ın nimetine ve r ızâsma nail olan yi ğitmü'minlerin durumunu tasvir etmektedir.1 Tirmifi, Tefsiru Sure 3; İbu Mâce, Mukaddime, 13


448 Al-i imrân SuresiBu.âyetler, hemen Uhud Sava şın ı müteâkib cereyan eden bir olay ıanlatmaktadır. Şöyle ki:Mü şrikler, Uhud'da kazand ıkları zaferden ülkelerine dönerlerkenyolda pişman oldular. Neden müslümanlar ın kökünü kesip Medine'yiele geçirmedik diye dü şündüler ve geri dönme ğe karar verdiler. Allah' ınResulü, onların bu kararmdan haberdar olunca müslümanlar ı, onlarıtakib etme ğe çağırd ı. Yalnız Uhud Sava şında bulunmu ş olanların kendisiyleberaber gelmesine müsaade etti. Uhud'da bulunmayan yaln ızbir ki şi bu takibde Resulullah' ın ordusuna katıldı ki bu da genç Câbiribn Abdullah idi. Babas ı Abdullah, Uhud'a giderken onu yedi k ızınınüzerine koruyucu olarak koymu ş :— O ğlum, ikimiz de sava şa gidip bu k ızları yalnız b ırakmanuzdoğru olmaz. Ben Allah' ın Resulü ile birlikte cihada gitme konusundaseni kendime tercih edemem. Sen bu k ız karde şlerinin yanında kal, demiş,Cabir de bu yüzden Uhud Sava şına kat ılamamıştı .Câbir bu durumu Resulullah'a anlat ınca, Resulullah, onun da kendilerinekat ılmas ına müsaade etmişti.Daha bir gün önce Uhud Sava şında çe şitli yaralar alan yetmi şsahabi, Allah' ın Resulü ile birlikte dü şmana kar şı sava şa gidiyorlard ı .Içlerinde öyle yaral ılar vard ı ki yola gitme ğe güçleri olmad ığından nöbetleşe birbirlerini-s ırtlar ında ta şıyorlard ı . Allah Resulü de birçok yaralaralmıştı. Yüzü yaralanm ış, alın yar ılmış, az ı dişinin önündeki di şikırılmış, alt duda ğı yaralanm ış , sa ğ omuzu incinmiş, iki dizi de yaralanmıştı . İşte bu halde iken dü şmanı takibe koyuldular.Medine'ye üç mil mesafede bulunan Hamrâu'l-Esed'e geldiler.Uhud Sava şı, Cumartesi günü olmu ştu, ertesi gün yani Pazar günü Allah'ın ResuIü dü şman ı takibe ç ık ıp buraya geldi. Burada üç gün kald ı .O s ırada henüz mü şrik olan Huzda kabilesinden Ma'bed, Resulullahve ashab ının ba şına gelenlere üzülmü ş, Allah' ın Resulü riamrâu'l-Esed'e vardığı zaman Ma'bed de müslümanlar ı ikinci bir sald ırıdan korumakiçin, Ravhâ'da konaklayan ve tekrar sald ırı için geri dönme ğehaz ırlanan Ebu Süfyan' ın yan ına gitmişti. Ebu Süfyan:— Arkanda ne var, ne kadar kuvvet var Ma'bed, diye sordu. Ma'-bed:— Muhammed ve adamlar ı, o kadar büyük bir kuvvetle seni takibediyorlarki o derece büyük bir toplulu ğu öihrümde görmedim, hepside size kar şı ate ş püskürüyorlar. Uhud'a kat ılmayanlar da yapt ıklarına


eüz' : 4, Sure: 3 449pişman olmuşlar, hep toplanm ış, sizin üstünüze yürüyorlar, dedi:Ebu Stifyan bu sözden ku şkuland ı :— Doğru mu söylüyorsun, dedi, Ma'bed de:— Istersen git, atlar ın almlarm ı görürsün, dedi.Bunun üzerine ikinci bir sald ırıdan çekinen Ebu Süfyan, o adangeçen bir kervamn adamlar ına şöyle dedi:— Mulıammed'e rastlarsamz, ona söyleyiniz, biz gidip kendilerininköklerini kesece ğiz.Hamra'ul'-Esed'e gelen kervandaki adamlar, Ebu Süfyan'm sözünüHz. Pey ğamber'e söylediler. Allah' ın Resulü ve ashab ı bu sa denhiç korkmad ı, sarsılmadı, bilâk's imanlar ı daha da güçlendi. "Ijasbnnallâhuve : Allah bize yeter, 0 ne güzel vekildir" dedileı .İşte 173 ncü âyet, onlar ın bu imandan fışkı •an sözlerini nakletmektedir.Allah'a böylesine inanan, O'na böylesine dayananlar, Allah' ın ni.met ve keremini görürler, zafere ula şır, Allah' ın rızâsma ererler. şüphesizAllah, kendisine dayan ıp, buyruğunca gidenleri ziyana u ğratmaz.O'nun lütuf ve keremi büyüktür.'Hz. Peygamber (s.a.v.), güç i şler karşısmda "klasbunallahu ve ı:n. -ıne'l-vekil" veya "1.-lasbiyallahu ve nictne'l-vekil" demeyi , tavsiye, etmiş=tir.2. , 9 ı • .1j_i ı:; -9Li C...3 30 oc.„1I 4.4..L.; ( " c) °4.«,) I,ova) " ':7,1- ,:p • '4.-J- F,c»1 I j _f_,_ ?. c:3 j° • ° "J d° 5 * '".;I:S". - Ovv)''o 9 4 il - o oo ft ft oo9 of o , o 94—,LPD ıı 090,AL...J " • ı 91.1) VA)


450 Al-i imrân Süresifi :12L3,134 L, I J eli '.1*".) ° ° • -41i 5 •1fi t , , 5," ./ P I 4.0).0.4 ..)h.s.""ji-L •••.0 9 o o ft t r„ T 311_ • ° . .imıA C.r/ 4 da,% Fib 1...1 I 1/4.7.1ıl 9 o o of..AC ..4.31 ...r.,Z _4 ; c J.2:,(‘ A • ' ,ı3A u_o;;;T I û (J:4:J 1 434175- 0 şeytan sizi kendi dostlanndan korkutuyor. E ğer inanmış iseniz,onlardan korkmay ın, benden korkan! 176- İnkâra koşanlar, seniiiz ınesin, onlar Allah'a hiçbir zarar -veremezler. . Allah, onlara ülzirette hiçbirnasip koymamak istiyor. Onlar için büyük bir anip vard ır. 177- imankarşılığında inkün satın alanlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Onlariçin acı bir azâp vardır. 178- Inkelr edenler, sanmasınlar ki, kendilerinemühlet vermemiz, kendileri için hay ırlıdır? Biz onlara mühlet veriyoruzki günahı at tırsınlar. Onlar için alçaltıcı bir azâp vardır. 179- Allah,mü'minleri (şu) üzerinde bulunduğunuz halde b ırakacak değildir, temizipisten ayıracaktır ve Allah sizi (ğaybe) vak ıf k ılacak değildir. Fakat Allah,elçilerinden dilediğini seçei (onu ğaybe vak ıf kılar). O halde Allah'ave onun elçilerine inan ın; eğer inanır ve (günahlardan) korunursantz,sizin için büyük bir mükâfat vard ır. 180- Allah'ın, kereminden kendilerineverdiğine cimrilik edenler, onu kendileri için hay ırlı sanmannlar. Hayır,o, kendileri için şerlidir. Cimrilik ettikleri şeyler, k ıyamet günü boyunlarınadolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah ındır (bütün mülk O'naaittir ve O'na kalacakt ır). Allah, yapt ıklarının haber alandır.Tefsir:175-176 nc ı âyetlerde şeytanm, mü'minleri kendi dostlar ı olan kâfirlerdenkorkuttu ğu; yahut şeytanm, kendisine dost gördüğü, imanı zayıf insanları korkuttuğu; şeytamn vesvesesine aldan ıp da Allah' ın düşmanlarmdankorkmanm, mü'minlere yara şmayaca ğı beyan edilmekteve Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a, inkâra ko şanlarm tutumlanna üzülmemesiöğütlenmektedir. tzüline ğe gerek yoktur, çünkü Allah' ın izniolmadıkça onlar mü'miniere hiçbir zarar veremezkr. 0 kimselerin âhirettede bir nasibi yoktur, orada büyük azâba dûçar olacaklard ır.177-178: iman ı verip küfrü alanlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler.Allah' ın, dünyada kâfirlere verdi ği servet ve maddi kuvvet, asl ında


Cüz'• 4, Sure: 3 .151bir inıtiharıdan ba şka bir şey de ğildir. Bu, onlar iyi insanlar olduklar ıiçin kendilerine verilmi ş, onların hayrına olan bir şey değildir. Çünkü cazipnimet gibi görünen o dünyal ıklar, kişiye Rabbini unutturuyor, onugünahlara, isyanlara dald ınyorsa azâbm ta kendisi olacakt ır. Allah buclihıyal ıklarla insanları imtihan etmektedir. Servet ve nimet içinde kendisineitaat edip etmediklerini denemektedir. Nimetlere sahip iken Allah'akulluk eden kazan ır. Ama şu geçici dünya nimetlefini, ebedi kendisininkalacakm ış samp da gurura kap ılan, Allah'ı unutan, günahlara ve inkâradalan kimse, azâbm içine dü şer; kendi gelece ğini mahveder. İşte kâfirlerbu dünya nimetlerine aldan ıp günahlara dalarlar, böylece o nimetlerâbirette kar şılarına birer azap olarak ç ıkar.179- Yüce Allah, mü'rninleri denemeden b ırakmaz. Çe şitli olaylarlaonlar ı imtihan eder ki temiz olanlar, kötü insanlardan ayr ılıp belliolsun.Allah herkesi gizli bilgisine vakıf k ılmaz. Ancak peygamberlerin.-den baz ılarmı, sevip beğendiği elçilerini ğayb ına rnuttali k ılar. Allah'ave O'nun peyğamberlerine inanan insanlar, büyük mükâfata nail olurlar.180- Allah'ın verdiği nimetlere cimrilik edip onlar ı sıkı sıkı tutarlar,servetlerinin hayr ını görme2ler. Yar ın kıyamet gününde o s ıkı sıkı tuttuklarışeyler, boyunlar ına dolan ır, kendileri için cehennem azâ.b ı olur.Zekât ve sadakas ı verilmeyen mal, kul için âhiret azâb ı olacakt ır. Bundaşüphe yoktur. Dü şünmek lâw ımdır ki şu mülkler kimindir ? Kime kalmıştır ? Her fani bunlara bir zaman ba ğlanır ama sonunda b ırakıp gider.Gök.lefin ve yerin miras ı Allah'ındır. 1Vlülkün gerçek sahibi O'dur.İnsanların "malım" di.). e cimrilik ettikleri şeyler, asl ında kendi mallarıdeğildir. Bütün mülk Allah' ınd ır. Allah mülkü diledi ğine emanet olarakverir. Allah'ın bu emanetini kendinin san ıp Allah' ın kullarma vermekten,yoksullan doyurmaktan kaçmanlar, yar ın aldand ıklarmı anlayacaklardırama iş işten geçmi ş olacakt ır. Hiç kimse mülkünü âhirete götüremez.Kefenln cebi yoktur. Ahirete götürülen, cin ıxilik edilip saklarlar'değil, Allah için barcanand ır." " cümlesi ra.,1»cl j.„12; : ömürlerini uzat ınz" manasmagelir. Onıürlerinin uzat ılması, onlara mühlet ve fırsat verilmesi anlam ınıtaşır. Bazı müfess;slere göre bu âyet, " 1_,L; z r». y J14 4.! Lel(4: Onlar öyle mi sanıyorlar ki kendilerine verdiğimiz mal veoğullar ile, kendilerinin iyiliklerine' ko şuyoruz? Hay ır, (bu verdiğimiz


452 Al-i imrân Suresidünya nimetleri onlar için bir imtihand ır fakat onlar) farkında değiller."ıâ yetiyle ayn ı anlama gelir.Allah' ın verdiğine cimrilik etmek do ğru değildir. Hz. Peygamber(s.a.v.) şöyle_ buyurmuştur: "Her kime Allah mal verir de o kimse mal ınınzekat ını vermezse, k ıyamet gününde onun mal ı, gözlerinin üstünde birersiyah nokta bulunan çok zehirli bir y ılan şekline sokulur ve öylece sahibininboynuna dolanır. Bu y ılan ağziyle adam ın çenesini iki tarafından yakalar :`Ben senin (dünyada çck sevdi ğin) malınım, ben senin hazinenim!' der.Resulullah bu hadisini söyledikten sonra (Allah ın, keremiyle kendilerineverdiği şeylere cimrilik edenler, onu kendileri için hay ırlı sanmasınlar.Hayır, o, kendileri için şerlidir. Cimı-ilik ettikleri şeyler, k ıyamet günüboyunlarına dolandırılacaktır) âyetini okumu ştur."zAbdullah ibn Mes'ud'un rivayet etti ği benzeri bir hadis de şöyledir:"Hangi kul, malının zektit ı,n1 vermezse mal ı çok zehirli erkek bir y ı-lan şekline sokulur ve adam ın ardına düşer, adam ondan kaçar, fakatmalı onu takib eder : 'Ben senin hazinenim' der. Sonra Abdullah, delilolarak (Cimrilik ettikleri şeyler, k ıyamet günü onların boyunlarına dolandırıhr)âyetini okumu ştur."3Birçok sahabi tarafından rivayet edilen buna benzer hadisler, hemenbütün hadis mecmualar ında yer almıştır. Bunların sıhhatinde şüpheyoktur. Bu hadislerin sözlerinde ufak tefek de ğişiklik varsa da hep-. . . .s ının özü birdir ki o da şudur: Zekât ı verilmeyen mal, k ıyamet günündeyılan olup sahibinin boynuna dolan ır. Öyleyse insan, mal ını kendisiiçin yılan değil, cennet bahçesi yapmal ıdır. Bu da Allah' ın verdi ğini,Allah yolunda harcamaktan kaçmmamakla olu ı . Allah'ın verdiğiniAllah yolunda harcayan insan, sevgili Pey ğamberimizin de bir hadislerindebelirttikleri üzre g ıpta edilecek insand ır. Ne mutlu öyle insanlara!j 1 "J .,° 3 6.c;:s, • .99e r ı O O'li_JCi; C.ğc:45.-C; (NA ‘) 4;.;.>,31J£111 ;7 "I ı j'_1(3 AT) '5(k,1 Suresi: 55-562 Bullâri, Zekât, 3, Tefsfru Sure 3; Nesât, Zekât, bâbu mâniq zekâti mâlih.3 İbn Kestr, T. 433


Cüz': 4, Sure: 3 453.9 1.7 • • .• • • .• • • •J• ;''' J- .9- -0 ... .... 0 - ı ..._.• Lç .....LIL i ul.:,..,.—JL, ... .. ..... ... j •_.3 . • ,..„: • A ''ıci" ...) •j? ç,_ - $ 1-.. $.- e..C- $ •J'" -9 C ;..>'1:;11..Croi '..4,■,. ' 5,1:5 °( .) G 0 Ar) ' ; t-,„„,$ • ft-•. .' c. ) I • fift. ft ..5....:_t..3 - 1.1


454 Al-i Imrân SuresiBaşka bir rivayete göre de Hz. Pey ğamber (s.a.v.), Hz. Ebubekir(r.a.)i, müslümanlarm müttefiki olan yahudilerden, yap ılacak birsavaş için borç isteme ğe göndermi ş, Hz. Ebubekir, Allah için borç vermeninfaziletini anlatm ış, bu sırada bir yahudi, onunla alay eder tarzdakonu şmuştur. Bu ildnci rivayet gerçe ğe daha uygun görünmektedir.Çünkü Hz. Pey ğamber (s.a.v.), Medine'ye geldiklerinde yahudilerlebir ittifak andla şmas ı imzalamıştı. Bu andlaşmaya göre bu ittifakagiren yahudiler müslümanlara kar şı bir sava ş vukuunda, müslümanlarınsava ş masraflarına kat ılacak, mal ve para yard ımı yapacaklardı.Kendilerine bir sald ırı vukuunda da müslümanlar onlara yard ımedeceklerdi.° İşte bu ittifak gere ği olarak Hz. Ebubekir, sava ş yardımıisteyince yahudiler Allah' ın âyetleriyle alay etmi ş: "Demek Allahfakir ki bizden borç istiyor" demi şler, bu olay üzerine yukar ıdaki âyetlerinmi ştir.Ayetler, Hz. Peyğamber(s.a.v.)i teselli etmekte, Yahudilerin, dahaönceki peyğamberlere de kar şı geldiklerini, bu hareketlerinden dolay ıhesaba çekileceklerini belirtmektedir.Yahudiler, inannıamak için: "Allah bize, herhangi bir peygamberbize ate şin yiyeceği bir kurban getirmedikçe ona inanmamay ı tavsiyeetti." demi şlerdir. Halbuki onlara, daha birçok mu'cizeler yan ında ateşinyakıp kül ettiği kurban ı getiren peygamberler de gelmi şti, fakat onlarada inanmam ışlardı . Bu talep, inanmamak için onlar ın ortaya attıklarıbir bahaneden ba şka bir şey değildi.Tevrat' ın Birinci Krallar Sifrinde Yahudilerin, birçok pey ğan ıberiöldürdükleri anlat ılmaktad ır. 183 ncü âyette i şaret edilen kurban olayıda yine bu sifirde yer alm ıştır ki özeti şöyledir:israiloğullan arasında puta tapma yayg ınlaşmıştı. Putlara tapmayaça ğıran., dörtyüzden fazla insan vard ı. Krallar, özellikle kralAhab ve kar ısı İzabel, insanlar ı puta tapmaya te şvik ediyordu. Allah' ınpeyğamberi İlya ile Ba'l (put) pey ğamberleri aras ında bir tart ışma oldu.Gerçek peya ınber İlya, Ba'l peyğamberlerine meydan okuyup: "Birboğa siz al ıp boğazlaym, parçalay ın, odunlar ın üstüne koyun, ate ş yakmayın.Tanrınız Ba'l'den ate ş isteyin. Bir boğa da ben al ıp kesece ğim,odunların üstüne koyup alt ına ate ş yakmayaca ğım. Allah'tan ate ş isteyeceğini.Han gimizin kurban ını, gökten ate ş gelip yakarsa o hakl ıdır,onun Allah' ı İsrailin rabbidir." dedi. İki taraf da hayvan be ğazlayıpodunların üstüne koydular. BaTin pey ğamberleri ne kadar yalvard ılar- •1 Telüilm Sirati tim Hi şâm, I. 129


Cüz': 4, Sure: 3 455sa da onların kurbanma ate ş inmedi. Fakat ilya'n ın kurbanma "Rabbinate şi düştü ve yakılan ve odunları ve ta şları ve topra ğı yeyip bitirdi vebendekte olan suyu yalad ı." 1İşte Kur'ân ı Kerim'in i şaret etti ği olay, bizzat bugünkü Tevrattada anlat ılmıştır. Bütün bu gerçekler kar şısında yine Yahudi krallar ., yolagelmemi şler, peyğamberleri yalanlamışlar, öldürmü şlerdir.Bu olay, burada Hz. Peyğamber'i teselli için anlat ılmaktadır.Cenab ı Allah ona şöyle buyuruyor: Ey Muhammed, bu Yahudiler,yaln ız seni değil, senden önceki peyğamberleri de yalanlanu şlar, hattâonlar içinde mu'cizeler getirmi ş olan nice peyğamberleri öldürmüşlerdir.Ey Muhammed, seni yalanlad ılarsa buna üzülme, senden öncekipeygamberler de yalanlanm ıştı. Senin vazifen, hakkı duyurmak ve hakkınduyurulmas ı hususunda sab ır ve sebat etmektir!°.,c J 11 :CAC.J31 -.14.)5.,;_1:;£3 A °) fteS—":4 .\1 1 CA‹....e..,:r> ° *,-.4 ,,,,...4.


456 Al-i imrân Suresiyeni bir dünya kurulacak ve kurulan yeni dünyada mükellef canl ılar,bu dünyada yapt ıkları işlerin karşılığını göreceklerdir. Orada cennetve cehennem vard ır. Cehennem insanlar ı kapmak isteyen bir canl ı gibitasvir edilmi ştir. Gerçekten de insan yarat ılış itibariyle şehvete, dünyazevklerine dü şkündür. Bunlar ın içyüzü, âhiretteki hakikati ise cehenneındir. İşte kim cehennemin elinden kurtar ıhp cennete sokulursa okimse gerçek kurtulu şa ermi ş olur. Asil nimet odur. Dünyadaki geçicimal, trıiilk değil. Dünya hayatı, aldatıcı bir geçim, bir zevkten ba şkabir şey değildir. İnsan, gelip geçti ği yol ile de ğil, varıp kalaca ğı ebediyurdu ile övünmelidir. Allah' ın Resulü (s.a.v.): "Cennette bir kamçıkadar yer, dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha iyidir, isterseniz: (Kim ate şin elinden kurtarılır da cennete sokulursa, işte o kurtulu şa-ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten ba şka bir şey değildir) âyetiniokuyunuz."' buyur ınuştur. Dünyayı âhiretle mukayese ederken ResulullahEfendimiz şöyle buyurmuştur: "Vallahi âhiret karşısında dünya,birinizin parmağını denize dald ırmasına benzer. İmdi baks ın, parmağıdenizden kendisine ne getirir ? ("Ahiret nimetleri kar şısında dünya nimetleri,denize sokulan bir parma ğın, denizden alaca ğı su miktarı kadarazd ır, de ğersizdir)." 2Dünya, bir imtihan evidir. Zaten Mülk Suresinde ifade buyuruldu ğuüzre Yüce Allah, hayat ı ve ölümü insanlar ı sınamak için yaratm ıştır.İnsanların, malları ve canları konusunda imtihan edilecekleri, baz ı ayetlerdeaçıklanmıştır. Gerektiği zaman malını veya canın ı Allah yolundafeda etmeyen, imtihan" ba şarmış olmaz. Allah' ın hükmünün hakimolmas ı için inananlar ın daima cihad etmeleri, bu u ğurda mallar ını vecanlarını feda etmekten çekinmemeleri gerekir. Allah' ın dininin yayılması için yap ılan mücadelede müslümanlar hem putatapan, maddi dünyadanbaşka hiçbir şey kabul etmeyen maddeci dinsizlerden, hem dekitap ehlinden birçok incitici sözler, olumsuz, k ırıcı propagandalar i şi.tecekler, birçok i şkenceler de göreceklerdir. Ama mü'minler, sabrettikteri,günahlardan korunduklar ı, Allah'ın buyruldarma uyduklar ı takdirdeönünde sonunda zafere ula şacaklard ır. Bu ulvi dava, sab ır ister;fedakarl ık ister, hattâ kurban ister. Her şeyi göze al ıp hak davayı tanlabaşla savunanlar zafere ula şırlar. Bunlar, yap ılması gereken önemliişlerdir.Yüce Allah, bu ayetlerle müslümanlar ı dünyadan el etek çekme ğedeğil, cihad ederken ba şa gelen olaylara katlanma ğa, iradelerini gev şet-1 Buhar!, Cihad, 73; Tirmiii, 17, 25, Tefsiru Sure III. bilb: 42 Müslim, Kitilbu'l-cenne, hali, 14, hadis; 55; Fayçlu'l-Kadir, VI. 359


Cüz': 4, Sure: 3 457memeğe, daima tahammül gösterme ğe, sabretme ğe sevk etmektedir.Çünkü irade ve sab ır, her güçlüğü yenebilecek iki önemli unsurdur."Her nefis ölümü tadacaktır." âyetini M. Hamdi Yaz ır şöyle tefsiretmiştir:Nefis, zât ve ruh manalar ına geldiğinden dolayı baz ı zâtlar, _buâyetten, ruhun bakas ını anlamışlardır. Çünkü tadmak, bir hayat eseridir.Ve tadma an ında tadan kimsenin, baki (mevcut, canl ı) olduğunuifâde eder. Aksi takdirde tadma dü şünülemez. Öyle ise mana: "Hernefis, bedeninin ölümünü tadacakt ır" demek olur. Bu da nefsin bedendenayrı olduğunu ve bedenin ölümüyle nefsin ölmeyece ğini anlat ır.ölüm, bedensel hayata özgü olup bedenden ayr ılmış ruhlarm ölmeyeceğinisöylemişler, âhiret meselesini de ruhun ölmezli ğine dayalı ruhsalbir hayat olarak dü şünmüşlerdir.Diğer taraftan baz ı müfessir ve ilimler, bu tür te'vilin zorlamaolduğunu ileri sürmüşlerdir. Onlara göre "Lâikatu'l-mevt : ölümü tadacaktır"demek, ölecektir demektir. Tadan kimsenin ölece ği açıktır.Gerçi nefis ve ruhun, büsbütün yok olmay ıp bir süre kalabilece ği, başkadelillerle sabit ise de genellikle bütün ruhlarm ölmez oldu ğu ne aklen,ne de naklen sabit değildir. Ancak "Her nefis, ölümü tadacaktır" hükmüde genel anlamı üzerinde kalmaz. Bu hükmün istisnalar ı vardır. Çünkü:"(Birinci defa) Sur'a üflendi, göklerde ve yerde olanlar korkudan düşüpbayıldılar, ancak Allah'ın diledikleri hariç."1 âyetinde, yüce Allah'ındilediği kimseler, bu genel hükümden istisna edilmi şlerdir. Bundandolayı göğe ve yere ait melekler ile nefisler arasmda ölmez olanlarbulunabilecektir. İşte İslam ilimlerinden baz ılarmm görüşü budur.2İbnu'l-Kayy ım el-Cevziyye, Kitibu'r-rib adl ı eserinde ruhun ölmezliğiniaklı ve nakli kamtlarla ispata çal ışmaktadır. Biz de " İnsanve ötesi" adli eserimizde ruhun ölmezli ğini ispata çal ışmıştık. Konununözeti şudur: Ruh yarat ım ışthr, evveli vard ır ama sonu yoktur.Ruha ölümsüzlük verilmiştir. Beden içinde olgunla şan ruh, bedendenayrıldıktan sonra varlığını korur, dünyada yapt ığı işlere göre ya güzelyerlerde bulunur veya bir süre azâp çeker. K ıyamet gününderuhlar tekrar bedenlere sokulup ho şrolunurlar. Ayet ve hadiselerdenanladığımız budur. Gerçe ği Allah bilir.1 Ziimer Suresi: 632 Hak Dini KurVın Dili, IL 1244-1245


458 imrân Suresi)1,J-^--41 F- J" N C..M.7. .C11 0") eAA)5°(:)1 t_.,._,ANY„,...cs "J":P '43J L):,;;T 3 4:5.-C1-A187- Allah, kendilerine kitap verilenlerden : "Onu mutlaka insanlaraaçıklayacaks ınız, gizlemeyeceksiniz" diye söz alm ıştı. Fakat onlar, verdiklerisözü arkalarına attılar ve karşılığında birkaç para aldılar. Ne kötüşey satın alıyorlar (onlar)! 188- O ettiklerine sevinen, yapmad ıkları şe)4erleövülmeyi sevenlerin, aztibdan 'kurtulacaklar ını sanma. Onlar için acı birazetb vardır. 189- Göklerin ve yerin mülkü Allah' ındır. Allah, herşeyekaadirdir.Tefsir:187-189: Bir dini, bir kitab ı kabul eden kimseler, onun içindekilereuymay ı teahhüd etmi şlerdir. Cenab ı Hak, gönderdi ği bütün kitaplar ıaçıklamayı, o dinin saliklerine emretmi ştir. Bu âyetlerde, Yüce Allah' ın,kitap ehlinc]en, insanlara gerçe ği aç ıklamalar ı, Hakk' ın gönderdiği emirlerdenhiçbirini gizlememeleri konusunda söz ald ığı, bu hususta Allah'akesin söz vermelerine ra ğmen, dünya menfaati kar şı sında sözlerini unutuphakk ı gizledikleri ifade edilmekte ve yapmad ıkları şeyleri yapm ışgibi gösterip kendilerinin övülmesini isteyenlerin, ac ı azâbdan kurtuiamayâcakları, mülkün gerçek sahibi olan Allah' ın, herşeye kaadir olduğuaç ıklanmaktad ır.188 nci âyetin tefsiri münasebetiyle Buhâri, iki rivayet sevk eder.Birincisi şöyledir: Allah' ın Resulü (s.a.v.), gazâya ç ıktığı zaman münafıklarsava şa çıkma2lar ve bu fiillerinden dolay ı da sevinirlerdi. Allah' ınResulü sava ştan döndü ğü zaman da gelip özür dilerler, sava şa katılmadıkları halde sava şa katılmışlar gibi itibar görmelerini, övülmeleriniisterlerdi. İşte 188 nci âyet bu münasebetle inmi ştir.Brıhârrnin sevk etti ği diğer rivayet de şöyledir: Mervan, kap ıcıs ıRâfi'i, İbn Abbas'a gönderir:


Cüz': 4, Sure: 3 459— Ey Rafi`, Abbas'a git, sor, e ğer kendisine verilen şeyleilesevinen ve yapmad ığı bir işle övülmek isteyen herkes azâba u ğrayacaksa,hepimiz azâba dûçar olaca ğız demektir.İbn Abbas şöyle cevap verir:— Bu âyetten size ne. Pey ğambtr (s.a.v.), Yahudileri ça ğırdı,onlara bir şey sordu. Yahudiler, sorulan şeyi gizlediler, ba şka bir şeysöylediler. Böylece Allah Resulünün sordu ğu soruya do ğru cevap vermişlergibi Allah Resulünün, kendilerini övmesini, takdir etmesini istediler.Hakikati gizleme marifetlerine de sevindiler. Sonra İbn Abbas,186-187 nci âyetleri okudu.'Bu rivayetlerin hangisinin daha do ğru olduğunu Allah bilir. Ayetler,Yahudilerden söz etmekle beraber manalar ı geneldir. Bunlar ı bellibir olayın çerçevesine hasretmek do ğru olmaz. Her devirde hakk ı gizleyen,yapmadığı işi yapanlar gibi övülmek isteyen insanlar vard ır. İşteRur'ânı Kerim, bu tür nifak hareketlerini k ınamakta, böyle davrananların, azâba uğrayacaklarm ı belirtmektedir. Herkesin bildi ğini söylemesi,gerçe ği gizlememesi, Allah'a iman ın bir belirtisidir. Allah' ın Resulü(s.a.v.). bu konuda şöyle buyuimu ştur: "Bildiği bir iliınden sorulupda onu gizleyen kimse, k ıyamet günün- de ateşten bir yularla bağlanır."2Yapmad ığı işlerle övünen, yalan ile dünya toplamak isteyen kimsenin,dünyası bile dar olur. Görünü şte varhldı da olsa malı onun ruhunu s ı-kar. l3uhâri ve Müslim'de bulunan bir hadisi Şerif şöyledir: "Dünyamalını çoğaltmak için yalan bir davada bulunan kimsenin malını Allahazaltır."3I^y9x9^^J.14 ..C9 • - N.X..Jt_, ı ı"O ■■•■ . o 9I j j J(N 'N ) L51 -4...JI-Lp :i24 t:A 1-;.5-J:j.cie • A CA 541,-*** ı- * * j..›:-.X)-7 * :A,T ° .)- 1


460 imrân Suresi° >'. "> C.1 7' -ı:jL.AT.:i oJj_p CJT;ly (N 'vi") C.:;;;",(N 1 31" °- C' J •.7.->c«.■°'190- Göklerin ve yerin yarat ılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişindeelbette akli selim sahipleri için ibret verici deliller vard ır. 191- Onlarayakta, oturarak ve yanlar ı üzerine yatarken Allah'a anarlar, gökletinve yerin yarat ılışı üzerinde dü şünürler : "Rabbimiz (derler), bunu bo şyeis yaratmad ın, sen yücesin, bizi ate ş aztıb ından korur 192- "Rabbimiz,sen birini ate şe soktun mu onu peri şan etmi şsindir, zalimlerin yard ımc ılar ıyoktur!" 193- "Rabbimiz, biz, ‘Rabbinize inan ın' diye imana ça ğıran birdavetçi i şittik, hemen inand ık. Rabbimiz, bizim günahlanm ızı bağışla,kötülüklerimizi ört, iyilerle beraber can ım ız ı al!" 194- "Rabbimiz bize,elçilerine va'detti ğini ver, k ıyamet gününde bizi yüzüstü b ırak ıp rezil etme.Zira sen verdi ğin sözden caymazs ın!"Tefsin190-194 ncü "ayetler, insanlar ı, göklerin ve yerin yarat ılışmı düşünmeğe,kâinattaki yüksek sanat ı anlamağa dav'et etmektedir. Göklerin veyerin yarat ıb şını , -zerreden küreye yarat ıhştaki ince düzeni, bu yüceilim ve hikmet eserlerini dü şünen insan, bunlar ın kendili ğinden olamayacağını,kendili ğinden bu ince düzenin, bu tabiat yasalar ının kurulamayacağını anlar, bunları yaratan yüce varl ığa bağlanır, bunların boşyere yaratılmadığun anlayıp O'na iltica eder. O'ndan gelen davetçiyeuyar, günahlannın bağışlanmasmı diler.Derin ve an dü şünce, mutlaka insanı kudreti sonsuz olan Yarat ıcıyateslimiyyete götürür. Bi şr ibn el-klâris el-klâfi şöyle demiş : " İnsanlar,Allah' ın büyüklü ğünü düşünseler, O'na isyan etmezlerdi." Temiztefekkür, ba şlı başına bir ibadettir. Allah'ın Resulü (s.a.v.) in ilk ibadeti,tefekkür şeklinde ba şlamıştı . el-Hasan el-Basri: "Bir saat dü şünmek,bir gece nafile namaz kılmaktan hayırlıdır." demiştir.Bu âyetler, islâmda ibadetin özünü de ortaya koymu ş bulunmaktadır.İbadette önemli olan, huzur ve tefekkürdür. Huzursuz binlercerek'at namaz k ılmaktansa huzur ile birkaç rek'at k ılmak daha iyidir.Abdullah ibn Abbas şöyle demi ştir: "Tefekkür içinde k ılınan iki rek'atnamaz, gafil kalb ile bütün gece namaz k ılmaktan iyidir."


Caz': 4, Sure: 3 461el-Hasan el-Basri şöyle demi ş : "Ey Adem oğlu karnının üçte biriyleye, üçte biriyle iç, üçte birini de dü şiin ıneye ayır."'Bu âyetler, Allah'a ibadette bir güçlük olmad ığını, her durumdainsan ın O'nu düşünüp ibadet edebilece ğini gösterir. 191 nci ayet, ayakta,oturarak ve yan üstü yatarak Allah' ın zikredilebilece ğini belirtmektedir.Ashabdan İmran ibn Husayn, kendisinde nâsur (basur) illetibulunduğunu söyler. Allah ın Resulü (s.a.v.) ona: "Ayakta namaz k ıl,bunu yapaınazsan oturarak kıl, bunu da yapaırıazsan yan üstü yatarakk ıl."2 buyurmuştur. Ebu Dâvud'un rivayetine göre Hz. Pey ğamber(s.a.v.), ya şlandığı zaman bir dire ğin yanında durmu ş ve o dire ğe, dayanaraknamaz ın ı k ılmıştır3Yukarıdaki ayetler, Kur'ân' ın düşünceye davet eden en etkili ayetlerindendir.Buhâri'de bu ayetin tefsirinde İbn Abbas' ın şu sözü nakledilin"Bir gece Resulullah' ın zevcesi olan teyzem tmn ıü Seleme'ninyanında idim. Allah' ın Resulü bir saat kadar ailesiyle konu ştu, sori ı auyudu. Gecenin son üçte biri olunca kalkt ı, göğe bakt ı "Göklerin ve yerinyaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip geli şinde elbette akli sell ın sahipleriiçin ibret verici deliller vardır" (mealindeki 190 nc ı) ayeti okudu.Sonra kalktı, abdest ald ı, dişlerini misvalde temizledi, on bir rek'atnamaz kıldı. Daha sonra Bilâl ezan okudu. Allah' ın Resulü (s.a.v.) ikirek'at namaz kll ıp çıktı , sabah namaz ını kıldırd ı." 4Abdullah ibn Ömer (r.a.), Hz. Ai şe (r.a.) ya, Hz. Pey ğamber (s.a.v.)den gördüğü en acâib (en be ğenilir) şeyin ne olduğunu sordu. Hz. Ai şebu soru üzerine a ğlayarak şöyle dedi: "Onun bütün i şleri acaipti. Benimnöbetirrıde yanıma geldi, beraberce yata ğa girdik, cildini cildime dokundurdu,sonra:— "Aişe, bana müsaade et, Rabbime ibadet edeyim, dedi. Dedim ki:Vallahi senin yan ında olmak isterim, senin Allah'a kulluk edipyaklaşmanı isterim.Kalkt ı, evdeki kırbay ı aldı, üzerine biraz su döktükten sonra naenazaba şladı. Namazda sakal ı ıslanıncaya kadar a ğlad ı. Secdeye vardı,ağladı, göz ya şlariyle yer ısland ı . Sonra yan tarafına dayand ı, ağladı.Yanına Bilâl geldi, sabah namaz ı olduğunu bildirdi "Ya Resulallah,namaz vaktidir" dedi. Bilâl Allah' ın Resulünün a ğlad ığını görünce:1 İbn Kestr, Tefstr, İ. 4382 134kt, Taksi.; 19; Tirmiii, Mevâkft, 157; İbn Mâce, İlame, 139; Ebu Dtıvild, Şalât,bâb ft şalâtil-kfiScl.3 Ebu Davud şalât, bâbu'r-racul ya


462 tınrân Suresi— Ya Resulallah, neden a ğlıyorsun, Allah senin geçmi ş ve gelecekgünahlaı Int affetmi ştir? dedi. Allah'ın Resulü :— Ey Bileti, neden a ğlamayayım, dedi bu, gece bana : "Göklerin veyerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip geli şinde elbette akli selimsahipleri için ibret verici deliller vardır " Cıyetleri indi. Bu tıyetleriokuyup da bunlar üzerinde düşünmeyene yaz ıklar olsun!"'or.< 9 ı .a, o 9 t, o 9_ACpjy (.41-Ci ° " .4—• ° ıı.—) -,75 I ° j 4— .5e9. 3 O o O t o 5sJ Ii I Io, • .5, -..-,• ..9„tt, - • • ft 0.- -4.5 - j•3 o9 1 "" -o ..9J.ııı e 5.. ct. 1"..?.3"51L..1 ° İ Li • „I. -• ,— ,(' .tv)• -• 0„ • -Jı-JL>:- jLg...j -Y I( 'N A) jo1:4 j -> Lt195- Rableri onlara karşılık verdi : "Ben, sizden kad ın erkek, hiçbirçahşanın işini zayi etmeyece ğim. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler,yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkence edilenler, vuru şanlar ve öldürülenler...Elbette onların kötülüklerini örteceğim ve onlan, altlarından ırmaklarakan cenrretlere sokacağım. (Yapt ıklarma) Allah kat ından bir karşılıkolarak (bu nimetleri verece ğim),. Karşılıklann en güzeli, Allah kat ındadır.196- İnkiir edenlerin, öyle şehirlerde gezip dolaşması seni aldatmasın.197- Bu, az bir geçimdir. Sonra gidecekleri yer cehennemdir. Ne kötü bir5 Bu hadisi İbn Murdeveyh,


Cüz': 4, Sure: 3 463yatakt ır orası : 198- Fakat Rablerinden korkanlar için altlarından ırmaklarakan cennetler var. Orada ebedi kalacaklar. Allah taraf ından ağırlanacaklardır.Allah yantnda bulunanlar ise iyiler için daha hayırlıdır.Tefsir:195 nci ayetin, mü'minlerin annelerinden "Ummii Seleme'nin: "YaResulallah, yüce Allah Kur'an'da hep erkeklerin hicretini övüyor, kadınların hicreti hakk ında hiçbir şey söylemiyor" demesi üzerine indi ğirivayet edilir'. Birçok ayetlerde oldu ğu gibi Yüce Allah, bu ayette dekadınlar ın, erkeklerle her yönden e şit olduğunu, hiçbir einsin diğer cinsebir üstünlüğü bulunmad ığını bildirmi ştir. Islamdan ba şka biçbir dindekadın erkek e şitliği, bu derece aç ıklıkla ortaya konmam ışt ır. Kad ın erkek,birbirinin tamamlay ıeısı, bir bütünün parçalar ıdır. Biri olmay ıncadiğeri de olmaz. Baz ı yönlerden Allah birine üstünlük vermi şse baz ıyönlerden de diğerine üstünlük vermi ştir. Erkek yönetimde, sevk veidarede, maddi güçte bir parça üstünse kad ın da anne olmakta, ev idaresinde,şefkat ve merhamette, duyarl ıl ıkta üstündür. Birlaenalyelı bunlardanbirini diğerinden üstün saymak do ğru değildir Çünkü her birininkendine has özellik ve meziyyetleri vard ır. Allah'a kulhık ve insanlikbakımından ise hiçbiri di ğerine üstün de ğildir. Allah huzurunda kad ında, erkek de insanlık yönünden birdir. Hangisi Allah' ın buyruklann ıdaha çok tutarsa Allah kat ında o üstündür.• Her insan, bu dünyada Allah r ızas ı için yaptığı güzel işlerin kar şılığınıAllah'tan alacak, altlanndan ırmaklar akan cennetlere konacakt ır.Şüphesiz, kar şılıklann en güzeli, mükafatlann en iyisi, Allah' ın yan ındadır.Yüce Allah, 196-198 nci ayetlerde diyor ki: Şu inkâr edenlerin, birsüre için nimet içinde bulunmalar ı, refah içinde ya şamaları seni aldatmasın.Onların bu hali geçicidir, bir deneme devresi içindir. :Görünü ştenimet olan o servetler, gerçekte onlar için azapt ır. çünkü azâba dünüşeceklerdir.Onlar, kap ıldıklan aldat ıcı hayat ın mahiyyetine, cehennemeko şmaktad ırlar. Varacaklar ı yer cehennemdir.Fakat Rablerinden korkarak günahlardan sakmanlar, dünya hayatınaaldanmayanlar için, altlarmdan ırmaklar akan cennetler vard ır.Orada ebedi kalacaklard ır. Bu, Allah' ın a ğırlamas ıd ır. Elbette iyiler içinAllah kat ında olan ebedi nimetler, şu geçici dünya nimetlerinden dahaiyidir.1 İhn Kesfr, Tefsir, I. 440-441


464 İmran Suresio .9 OJJ C., 'AyaJ:f."` z.)1,• ,ci_, ") ° ;3 ı "J • ° .,'T C. - °„ ;-, „ o O .1 o , t4» 1 ;J F4J e-0:$ j_ı- I e-4Jk".512)1; ;J:J cj (t ct), •Je199- Kitap ehlinden öyleleri var ki Allah'a inanırlar, size indirilenede kendilerine indirilene de inanı,rlar, Allah'a saygı gösterirler, Allah'ınayetlerini birkaç paraya satmazlar. Onların mükafat ı da Rableri katındadır.Şüphesiz Allah, hesab ı çabuk görendir. 200- Ey inananlar, sabredin,sabırda direnip (düşmanlar ın ızal üstün gelin, savaş için haz ırhkh, uyan ıkbulunun ve Allah'tan korkun ki ba şarıya eresiniz!Tefsir:199-200: Kitap ehlinin hepsi bir de ğildir. Içlerinde insafl ıları vardır.Kimin ağz ından çıkarsa ç ıksın gerçe ği kabul eden, taassuptan uzakinsanlar bulunur. Allah'a gere ği gibi inanan bu insanlar, hem kendilerintindirilene, hem de müslümanlara indirilen vahiylere inan ırlar,Allah'tan korkarlar, gerçe ği gizlemezler, Allah' ın âyetlerini dünya menfaatikar şılığında satmazlar.Kitap ehli içinde böyle taassuptan uzak, gerçe ği duyunca kabuleden insanlar, Kur'ân ı Kerimin birkaç âyetinde övülmektedir. 199numaralı yukarıdaki âyetten ba şka a şağıdaki ,âyetler de insan ı kitapehlini övmektedir:"Şüphesiz iman eden(müslüman)lar, yahudiler, hırıstiyanlar veve Sabiller, bunlardan kim ki Allah'a ve eıhiret gününe inanır, iyi bir işyaparsa elbette onlara Rableri katında mükafat vard ır ; onlara korku yokturve onlar üzülmeyeceklerdir."'"Kendilerine verdiğimiz Kitab ı gereğince okuyanlar var ya, işte onlarona (o Kur'ân'a) inan ıdar." 2" ... Kitap verilenler, bunun, Rableri tarafından bir gerçek olduğunu1 Bakara Suresi: 622 Bakara Suresi: 1213 Bakara Suresi: 144


Cüz': 4, Sure: 3 465"Resul' e indirilen(Kur'ân)t dinledikleri zaman, tantdtklart gerçektendolay ı gözlerinin yaşla dolup taştı 'g'ını görürsün. Derler ki : "Rabbimiz,inandık, bizi şahitlerle beraber yaz!'""Ama hepsi bir değildir. Kitap ehli arasında gece saatleri içinde ayaktadurup Allah'ın âyetlerini okuyarak- secdeye kapanan bir topluluk davardır. Onlar, Allah'a ve âhiret gününe inantrlar, iyiliği emreder, kötülüktenmenederler ; hayır işlerine koşarlar. İşte onlar iyilerdendir."2"Musa'nın kavminden bir topluluk da var ki gerçe ğe götürürler veonunla adâlet yaparlar."'"De ki : Siz ister ona inan ın, ister inanmayın. O, daha önce kendilerinebilgi verilenlere okunduğu zaman onlar, derhal çeneleri üstünesecdeye kapan ırlar. `Rabbimizin şetnı yücedir, gerçekten Rabbimizin sözümutlaka yerine getirilmi ştir!' derler. A ğlayarak çeneleri üstüne kapanırlarve (Kur'ân' ı dinlemek), onların derin saygısını artırır."4"Bu(Kur'an)dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, buna inan ırlar.Onlara (Kur'an) okunduğu zaman : 'Ona inandık, o, Rabbimizden(gelen) gerçektir. Zaten biz, ondan önce de müslümanlar idik.' derler. İşteonlara, sabretmelerinden ötürü müldifatlart iki kere verilir; onlar kötülüğüiyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz r ız ıktan (hayır yoluna) harcarlar."'Hadiste sabit olmu ştur ki Müslümanlardan bir k ısmı Habe şistan'ahicret ettikleri zaman Ca'fer ibn Ebî Talib, Neca şi Ashame ve Patriklerininhuzurunda Meryem Suresinin ba ş tarafın ı okuduğu ,zaman Necaşi ve yan ındakiler, sakalları ıslanıncaya kadar a ğlamışlardı.' Bu Habeş Kralı vefat etti ği zaman Hz. Peygamber (s.a.v.), bir mu'cize olarakonun öldüğünü ashab ına haber vermi ş ve: "Habeşistan'da bir kardeşinizöldü, ona namaz k ılınız!" demi ş, namazgâhta ashab ın ı iki saf yaparakNeca şi'ye namaz k ıld ırmıştır. 7Hafız Ebubekr ibn Murdeveyh'in, klammad ibn Seleme-Sabit-Enesibn 1VIalik'ten nakline göre Neca şl vefat etti ği zaman Allah' ın Resulü1 Ali İmran Suresi: 113-1142 Mâide Suresi: 833 A'râf Suresi: 1594 İsra Soresi:. 107-1095 Kasas Suresi: 52-546 Müslim, Cenâiz, bil) 21, hadis 62-67; Tirmili, Cenâiz, 48; Nesâi, Cenâiz,57; bn Mke, Cenâiz, 337 Aynı eserler.


466 İmran Suresi(s.a.v.): "Kardeşinize istiğfar ediniz" deyince baz ıları ; "Habeşistan'daölen bh kâfir için mağfiret dilememizi mi emrediyor?" demişler, bununüzerine: "Kitap ehlinden öyleleri var ki Allah'a inan ırlar; size indirilenede, kendilerine indirilene de inanırlar, Allah'a saygı gösterirler, Allah'ınâyetler;ini birkaç paraya satmazlar. Onların mükâfat ı da Rableri katındadır.Şüphesiz Allah, hesab ı çabuk görendir." (mealindeki Ali İmran,199.) ayet inmi ştir. 1Yukarıdaki ayetlerden ve bu hadisten anl ıyoruz ki Hıristiyanlariçinde Hz. Peyğamber(s.a.v.)in pey ğamberliğini inkâr etmeyen, Allah'ında bir olduğunu itiraf eden tevhid inanc ına sahip insanlar da cennetegideceklerdir. Ama tevhide ayk ırı olan teslise inan ıp M. MuhammedAleyhisselâma da dü şmanlık besleyen kimseleri, Kur'ân ı Kerim kâfirkabul ediyor. "Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler kâfir olmu şlardır"2buyuruyor. Kifirlerin yeri ise cehennemdir. Allah'm birli ğine inanan veO'na kendi dini uyar ınca ibadet eden bir ilahi din mensubu, K. Kerimegöre mü'mindir ve her mü'min, Allah kat ında mükafatm ı alacakt ır.Yüce Allah, aldat ıcı yaşayışa kap ılan inkarc ılarm akibetin;., mü'-minlerin varacaklar' güzel sonucu belirttikten, kitap ehli içinde taassuptanuzak ki şilerin de ecir ve mükâfata nail olacaklar ın ı ifade buyurduktansonra müslümanlara, Hak yolunda sab ır ve sebat ı öğütleyerek:"Ey inananlar, sabredin, sabırda (düşmanlarm ızla) yar ışın, direnip onlaraüstün gelin, savaş için hazırlıklı ve uyan ık bulunun, s ınırları kollay ın,nöbet bekleyin ve Allah'tan korkun ki ba şarıya eresiniz!" buyurmaktad ır.Düşmana üstün gelmenin s ırrı, sab ır, sebat, elden geldi ği kadar sava şaraçları haz ırlamak ve her zaman uyan ık bulunmakt ır. Sava şa daimahazırlıkl ı bulunanlar, gafil avlanmaz, ba şarıya ula şırlar.Sabır : Nefsi kendisinde olan ho şlanmadığı şeylere katland ırmaktır.Mu şdbere ise onu gerek kendisinde, gerek kendi d ışında bulunanzorluklara katland ırmaktır. Hastahk, nefsin kendisinde bulunan birzorluktur. Nefsin hastal ığa katlanmas ı sabırdır. Cihad ise nefsin dışındaolan bir zorluktur. Nefsin ona katlanmas ı ise mu şabere'dir.Rilı Cif da nefsi güzel niyyete, güzel i ş yapmağa yöneltmektir. Güzelişlerin en iyisi de Allah yolunda at ba ğlamak, Allah yolunda sava ş -mak ve nefsi namazlara ba ğlamaktır. Allah' ın Resulü (s.a.v.), cihad içinat beslemenin ve Allah yolunda cihad ın faziletine dair çok hadisi Şerifirad buyurduğu gibi bizzat nefis ile ma'nevi sava şın da ribât olduğunu1 Ibıl Kesti., I. 4432 1VI'U'ide Suresi: 73


Cüz': 4, Sure: 3 467belirtmi ştir: "Size, yap ıldığı zaman Allah' ın hatüları sileceği, dereceleriyükseltece ği bir amel (iş) söyleyeyim mi? dedi. Söyle, dediler, ya Resulâllah.Zorluklar karşısında (soğukta, hastal ıkta ve di ğer güç zamanlarda)güzelce abdest almak, mescidlere çok gitmek, namazdan namaz ı gözetmek.İşte bu, ribâtır."'el-Murübata : sava ş için at haz ırlamak ve daima sava şa haz ırl ıklıbulunmaktır. Rübitü emri, daima dü şmana kar şı uyan ık ve haz ırlıkl ıbulunan, anlamınadır.Yurdu beklemek, s ınırda nöbet tutmak büyük sevapt ır. İbn Kes?",bu konuda birçok hadis nakletmi ştir. Bunlardan baz ıları şöyledir:"Herkes ölünce ameli kapan ır. Allah yolunda murüb ıt (s ınırda dü ş-manı bekleyerek) ölen kimsenin ameli, ta Tay amete kadar sürekli artarve o kimse kabir fitnesinden (azâb ından) güvende olur."?"Allah yolunda bir gece nöbet beklemek, gecesi namazla, ğündüzüoruçla geçen bin günden hayırlıdır."'"Bir savaşta Allah'ın Resulü (s.a.v.), gece olunca :— Bu gece bizi kim bekler, ona duâ edeyim de o da onun bereketinigörsün dedi. Ensar'dan bir adam kalktı :— Ya Resulallah, ben, dedi. Allah' ın Resulü ona çok duâ etti. Birbaşka Ensarlı geldi— Ben de beklemek istiyorum, ya Resulâllah, dedi. Allah' ın Resulü(s.a .v.) ona da duâ etti. Sonra şöyle buyurdu : Allah yolunda uykusuzkalan bir göze, cehennem ateşi haram kılınm ıştır."41 Müslim, Tahâret, bâh, 14, hadis: 412 Ebu Davud, TirMi21, Ilükim ve Ahmed ibu Hanbel rivayet etmi şlerdir. Faydu'l-IÇadir,V. 343 Taberâni, Hakim, ve Beyhaki rivayet etmi şlerdir. Eaydu'l-ladir, III. 3794 İbn Kesir, I. 445; et-Tar ğib, II. 250-51


c(P4\>>N/SA.' SURES İBüyük bir k ısm ı kadın haklarından söz etti ği için "Nisâ' (kadınlar)Suresi" adiyle an ılmış olan bu sure, hicretin 3-5 nci y ılları aras ında veMümtehine Suresinden sonra inmi ştir. 176 âyettir.Yetimler, yetim hakim, evlenme ve kar ı-kocanın birbirlerine karşıvazifeleri, kad ın hakları, zayıflar ın hukuku, cünüplük ve sarho şluğunhükümleri, buyruk sahiplerine itaat, Kur'an ve sünneti'', düzenin temeliolduğu, açıklık olmayan hususlarda ilim sahiplerinin ictihad yapacakları,düşmana kar şı haz ırl ıklı bulunma, zalimlere kar şı savaş, müslümanlarınbirlik ve beraberli ği, müslümanlarla gayri müslimler arasındavukubulacak sava ş, andlaşma gibi siyasi ilişkiler, adam öldürmeninhükümleri, hakimlerin göz önünde bulunduracaklan prensipler, sureninba şhca konularıd ır.Surede münafıklara hücum edilmekte, pey ğamber gönderilmesindekihikmet ve bütün peyğamberlere inanmanm gereklili ği anlatılmakta,Hz. Isa'n ın gerçek niteli ği ortaya konmakta, Yahudi ve h ıristiyanlarm,Hz. İsa hakkındaki yanl ış düşünceleri düzeltilmekte ve bütün insanlar,hakk ı kabule davet edilmektedir.Surenin içine, Hz. Peygamber (s.a.v.) in hayat ına dair baz ı bölümlerile öfflit ve telkinler de girmi ştir. Konular ın bir bölümünün dahaönce, bir bölümünün de daha sonra nazil oldu ğu anla şılmaktadır. Birbiriylezaman ve konu bak ımından bağlantılı bölümler bulunduğu gibibağımsız konular da vard ır. fiıyetlerden bir k ısmı, daha önce, bir kısımda daha sonra inmi ş, fakat çe şitli tarihlerde inen bölümler, bu sure içindebir araya getirilmi ştir. Baz ı rivayetlere göre bu sure, Medine'de inensurelerin altıncısı, bazılarına göre de sekizincisidir. En sonundaki Kelâleayeti, mirasla ilgilidir. Bu ayetin, daha önceki mirasla ilgili ayetleraras ına konmas ı uygun clurdu. Konu bak ımından bu ayetin sona konması uygun düşmemektedir. Bu, ancak bir sebeple izah edilebilir: Sureninbütün âyetleri toplan ıp sıraya konduktan sonra bu ayet inmi şolduğu için en sona konmu ştur. Buhari'llin tesbit etti ği bir rivayete göreKur'an-1 Kerim'de inen son ayet, bu surenin sonundaki Kelâle ayetidir.°1 Bubari, Tefsfrul-Kur'tın, btıb Yesteft ılnek...


470 Nisâ' Suresi.J11 e 4sşıJ ,.5 e ;° -


Cüz': 4, Sure: 4 471kemiğinden yaratılm ıştı: . Kaburga kemiğinin en eğrisi, baş tarafıdır. Onudoğrultmağa çalışt ı-san !ararsın, hali üzre bıralcırsan öyle eğri kalır.Kadınlar hakkında hayır tavsiye edin (Onlara karşı iyi davranm)." 2Bu hadisten, Hz. Adem'in kar ısı Havva'nın, :Adem'in kaburgakemiğinden yaratıldığı manas ı anla şılmıştır. Oysa bu, kad ınların hassasruhi durumunu belirten mecâzi bir ifadeclir. Abdu'r-Raüf el-Munâvide bu manayı anlamış ve Havvâ'mn, kdem'in kaburga kemi ğindenyarat ıldığı görüşünü kile 'söylenir' kelimesiyle kaydederek bunun zay ıflığnubelirtmi ştir.2 Ebu Müslim de Hz. Havvâ 'n ın kaburga kemiğindenyarat ıldığı görüşünü kabul etmemiştir.' Müttefekun-akyh olan bu hadiste,Havvâ ile fikdem'den söz edilmemi ş, ancak kad ının dıl


472 Nisâ' Suresikamçılı tek hücreli hayvanlar, bölünerek ürerler. Biraz daha ileri safhadatomurcuklanma ile üreyen canl ılar vard ır. Bu üremede batan yavru,anneden ayr ılmaz, onunla birlikte koloni te şkil eder, hazan da annedenayrılıp kendi kendine ya şar. Tatlı su hidras ı, polip, mercan bu tipüreme ile ço ğalan canhlard ır.Zayıf canlıların meydana geldi ği bu tür üreme, hayat şartlar ı kolayolan denizlerde, su kenarlar ında görülür. Karada ya şayabilmek için karaşartlarına dayan ıklı varlıklar gerektir. Bu canl ıların meydana gelmeside ancak iki canl ının cinsel hücrelerinin birle şmesine bağlı kıhnmıştır.Bu tür iiremeye de e şeyli yani cinsel üreme denir. Demek ki hayat öncee şeysiz olarak denizlerde, su kenarlar ında görülen basit canklarla ba şlanuş, sonra karaya geçmi ştir.Yüce Allah, Enbiya suresinin 30 ucu âyetinde buna şöyle işaretediyor: "inkeır edenler görmediler mi ki göklerle yer birbirine yapışıkidi, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık."İşte tefsirine çal ıştığımız bu âyetten anladığımıza göre insan ı oluşturmaküzre yarat ılan bir tür canl ı, önce e şeysiz üreme (kendi kendineçoğalma) ile, ba şka varhklara veya hayvanlara hiç de ğişmeden kendiistikametinde tekâmül edip e şeyli üreme a şamasına gelmi ş, sonra da ilkdefa kendisinden üremi ş olan dişisiyle birle şerek, birçok insanlar ve kadınlaryarat ılmış olabilir.Bu sözümüzle biz, bütün canl ıların, bir tek hücreden tekâmül edipçe şitli hayvanlar ın bu suretle meydana geldi ğini, insanın da herhangibir hayvandan veya maymundan türedi ğini söylemek istemiyoruz.Mevcut canl ıların hepsi tekâmül geçirmi ş olabilir. Fakat hiçbirinin, diğerindenevrimle şerek bugünkü biçimine geldiği kanısında değiliz.Yüce Allah, her canlı türünü meydana getirmek üzere çe şitli hücreleryaratm ış olabilir. Mevcut canlıların her biri, kendilerinin meydanagelmesi için yarat ılan ayrı ayrı ana hücrelerden, kendi köklerindenevrimle şerek bugünkü şekline getirilmi ş olabilir.İnsanın da basit, kendi kendine üreyen bir ilk kökten, bir ilk can-Man yarat ıldığını düşünebiliriz. İnsanın aslı olan bu canl ı, -git gidetekâmül edip önce şu, sonra bu hayvana, ondan sonra da insana çevrilmeden,-do ğrudan do ğruya gittikçe tekâmül eden insan modeli canl ı-lardan geçe geçe, ak ıl ve yeteneklerini kazanan ve Adem ad ını alan insanşekline gelebilir. Duyular ın ı ve akl ını kazandığı zaman Adem ad ınıalan bu en mütekâmil, kâinatm özü insan ın, kendisi gibi mütekâmilinsan düzeyine ula şm ış olan e şiyle çiftle şmesinden birçok erkekler vekadınlar yarat ılıp dünyaya yayılmıştır.


Cüz': 4, Sure: 4 473"Nefsi vâhide ile Adem'in kas'dedildi ğine dair bir na şş yoktur. Müfessirlerdenbaz ılarma göre bu tür hitaplar Mekke halk ına, yahut Kureyş Kabilesine yöneliktir. 0 zaman nefsi vallide ile kasdedilen, Mekkehalk ının atas ı Adnan olur. E ğer en-ntıs tabiriyle bütün Araplar kasdedilini§ise o zaman nefsi vâhide, bütün Araplar ın atas ı Yacrub veyaKabtan olur. E ğer en-niis ile bütün insanlık kasdedilmi ş ise o takdirdebu ayette"), herkes kendi inanc ına göre insanlığın atasını anlar. Bütüninsanlığın Adem'den geldiğine inananlar, nefsi vâhide ile Adem'in kasdedildiğiniMilletlerin ayr ı ayrı atalardan geldiğine inananlarda nefsi vâhideyi kendi inançlar ına göre yorumlarlar."Bakara Suresinin baş tarafının tefsirinde Adenı'den önce yeryüzündeinsan cinsinden fesat ç ıkaran, kan döken birtak ım yarat ıklar'nbulunduğunu söyleyen Muhammed Abduh, nefs-i vâhideyi, Adem diyetefsir edenlerin, ayetin na şşına değil, insanlığın atasmın Adem olduğuhakkındaki önyarg ılarma dayand ıklarmı söyler ve şöyle devam eder:"Adem'in, bütün insanl ığın babas ı olduğuna dair Kur'an'da kesinbir nas yoktur. Ilmi ara ştırmac ılar, insanlar ın, çe şitli babalardan türediklefiniileri sürerler. E ğer araştırıelların dedikleri gibi insanlar, çe şitliköklerden türemi şlerse bu, Kur'ân'a ayk ırı değildir. Kur'an, bu konudasöylediklerini, öyle genel ve şümullü söylemiştir ki ne Yahudiler onaitiraz edebilmi şler, ne de ara ştırıcılar onun, kendi bulgular ına aykırıdüştüğünü söyleyebilmişlerdir."Nefis kelimesi, insan ı oluşturan, seçkin varl ık yapan mahiyet(insanınhakikati)dir. Bu hakikat ister ehli kitab ın dediği gibi Adem ilebaşlasm, şiilerin ve süfilerin dedi ği gibi sonradan inkıraz eden ba şkaAdemlerle başlas ın, yahut ara ştırıcslarm dedi ği gibi çe şitli köklerdentüresin fark etmez. Insan ın yarat ılışmdan söz eden bütün ayetler, bütüninsanlar ın bir tek nefisten geldi ğini söyler. Bu tek nefis, insan ınhakikatidir. İnsanlar, bununla insan olmu şlardır. İnsanlar, Âdem Aleyhisselâm'danda gelseler, kendilerinden önceki canl ılardan da türemi şolsalar, onlar ı insan yapan, bu tek hakikattir. Hepsi bu ortak hakikatile insan olmuşlardır. Bundan dolay ı karde ştirler.„'Insanı-canlı kılan nefis üzerinde çok ihtilaf vard ır: Baz ılarına görenefis, bedenin a'raz ındandır, (belirtilerindendir), ba ğımsız bir varl ığıyoktur. 0, hayat ın kendisidir. Cumhura göre nefis cevherdir. Baz ılarınagöre nefis maddedir, baz ılarına göre de maddeden ayr ıdır. Bir görüşegöre nefis bedenin bir parças ıdır. Diğer bir görüşe göre bedenden ayr ıolan nefis, bedenin içine konulmu ştur. Ruhun nefis veya nefisten ba şkabir şey olduğu hakkında da ihtilaf vardır. Baz ılarına göre bu konudakesin bir şey söylenemez.1 Muhammed Re şid Ruja, Tefdru'l-Kurin, IV. 326-327


474 Nisâ SuresiBütün bu görü şler, İslâm kelâmc ı, felsefeci ve mutasavv ıflarmıngörüşleridir. Hiçbiri diğerini görüşünden dolayı tekfir etmemi ştir.E ş'ari mütekellimlerinden Kad ı Ebubekr el-Bâkillâni'ye göre ruh, &sl ıııbelirtilerinden bir belirtidir (arazd ır), hayat ın kendisidir. Bâkıllâni vetaraftarlar ı, bu görüşlerine ra ğmen ehli sünnet i ınamlarmdan sayıhrlar.Âyeti kerimelerin özünden anlad ığımıza göre insan ın yarat ılışı,birtakım evrelerden geçirilmi ştir. İnsanın bir tekâmül geçirdi ği düşüncesi,İslâm filozoflar ı tarafından işlenmiş bir konudur. Bu hususta dahageniş bilgi için "Kur'ân'ı Kerim'e O, e Evrim Teorisi" adlı makale ınizebakılabilirlKur'ân ı Kerim, yarat ılışın esaslar ına i şaret eder, teferrüât ı ara ştırıeılarınincelemelerine b ırakır. Onun yarat ılış hakk ında söyledikleri,bilime uygun dü şmektedir. Kur'ân ı Kerim'de ispath ilme ayk ırı düşenhiçtir âyet yoktur.İnsanın yarat ıhşı hakkında bugün ortaya at ılan görü şler de sonuçtabir teoridir. İnsanın mutlaka şöyle veya böyle bir tekâmülden geçipbu hale geldiğini kesin biçimde söylemek mümkün de ğildir. Çünkü ispat'mümkün -olamaz. İspatı mümkün olmayan da pozitif ilim olamaz.Demek ki bu söylenenler bir tahn ıindir. Ancak âyetlerin ruhundan insanınbir tekâmül geçirdi ğini anlıyoruz. Fakat bu tekâraülün a şamalarını,yolunu bilmekten âciziz. Gerçe ği ancak Allah' ın ilmine havale ederiz.1 nci âyet insanın kökenine i şaret ederek "Sizi bir tek canl ı varlıktanyaratan ve ondan eşini var eden, ikisinden de birçok erkekler ve kad ınlaryaratan Rabbinizden korkan!" buyurmaktadır. Demek ki bu ilk a şamadainsanın eşi, müstakil yarat ılmam ış, insan ın kendisinden yarat ılmışt ır.O halde insan ın ilk çoğalması, cinsel olmayan ço ğalmadır.Hadisi şerifte e ğer "kadın" tabiriyle kasdedilen, Hz. Havvâ ise,Havvâ'nm Adem'den yarat ılması, insan ın kökenindeki bu e şeysiz çoğalmayai şaret olabilir. Böylece yüce Kur'ân'm i şareti, filmin ışığı altındane güzel çözümlenmektedir!Bu âyeti kerime'de, önemli, bir gerçek daha vard ır. Şöyle ki: Çokhücreli canl ılar ve bunlar aras ında insanlar, birle şme yoluyla ürerler.Birle şmede erkek, di şiye sperma hayvanc ığı verir. Bu hayvanc ık, dişidekiyumurta)i a şılar, zigot, embrio olu şur ve cenin meydana gelir,insan olur.Sperma hayvanc ığı, başı ve kuyruğu olan, mikroskobik, canh bircisimciktir. Bu cisimciğin yumurta şeklindeki baş kısmının ortas ında1 Ku'rkm Kerime Göre Evrim teorisi, ıltıhiyat Fakültesi Dergisi, C. XX. s. 127-146


Cilz': 4, Sure: 4 475çekirdek bulunur. Çekirde ği, protoplasm sarm ıştır. Çekirde ğin içinde,birbiri içine geçmi ş kromozom iplikleri mevcuttur. Her birinin özel birşekli bulunan bu ipliklerin say ıs ı, cinslere göre de ğişir ve her cinstesabit miktardad ır. Mesela insan sipermas ında 23 tane kromozom vard ır.Bu sayı değişince, canhnm biçimi ve yap ısı da değişir.Sperma ana hücresinin çekirde ğinde 23 çift kromozom bulunur.Yani spermadakinin iki kat ı. Kad ının yumurtas ı da aynen sperma gibidir,ancak spermanm ba şı ve kuyruğu varken yumurtan ın kuyruğuyoktur.Erkek tohumunun ana hücresindeki kromozom çiftlerinin her biri,ba şka bir biçimdedir. Kad ın yumurtasınm ana hücresi de ayn ı durumdadır.Erkek tohumunun ana hücresiyle kad ın yumurtas ı= ana hücresiaras ında bir fark vard ır. Erkeğin ana hücresindeki kromozom ipliklerininson çifti birbirinden farkl ıd ır. Bu kromozomlardan, biri uzun çomakgibi, diğeri kısad ır. Bunlardan uzunu x, k ısayı y ile gösterelim. Kad ınyumurtas ının ana hücresindeki kromozomolar ın son çifti, birbirinin aynıdır, ikisi de uzundur.Cinsel birle şmede erkek, takriben 500 milyon sperma hayvanc ığı çı -karır. Bunların yarıs ı uzun, yarısı kısa kromozom ta şır. İşte döllenmeesnasında e ğer yumurtay ı kısa ip ta şıyan sperma (y) a şılarsa yavruerkek, uzun tip ta şıyan sperma a şılarsa yavru k ız olur. Demek ki çocuğunoğlan veya k ız olmas ı, anneye ba ğlı değil, tamamen babaya ba ğ-lıdır. Erkek cinsi de, kad ın cinsi de bir tek nefisten, yani erkekten gelmektedir.Kız veya erkek çocuk do ğurmak, kad ının elinde olan bir şeydeğildir, erke ğin de elinde de ğildir. Bu, takdiri ilâhiye ait bir şeydir.'Öyle ise kız çocuk doğurduğu için karısın ı kınayan, onu azarlayanlar,tamamen haks ız hareket etmektedirler. Çünkü yavrunun cinsiribelirleyen unsur, kar ılarmdan de ğil, kendilerinden ç ıkmıştır. Bu daAllah'ın .hikmetidir, O'nun kudreti ve takdiridir."Ad ına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve rahimlerden(akrabalık hakkına karşı gelmekten) sakıntn." cümlesinde yüce Mevlâ,Allah'a itaati, akrabal ık hakk ına saygıyı emrediyor. İnsanlar aras ındaadettir: "Allah hakk ı için rica ederim," "akrabal ık hakkı için rica ediyorum"denilir. İnsanlar, bu ikisini anarak birbirlerinden istekte bulunurlar.Bu, tür sözler, Allah'a ve akrabal ığa saygmm ehemmiyetini belirtir.Şimdi Cenab ı Hak diyor ki: Adlarına birbirinize and verip dilektebulunduğunuz Allah'a saygı gösteriniz, akrabal ık haklarını çiğnemektensak_m ın ız, bunlara hürmette kusur etmeyiniz. Allah'a itaat ediniz,O'nun buyruklarını tutunuz, akraba ile de ilgiyi kesmeyiniz.


•476 Nisâ' Soresira,bm'in çoğuludur.' Ratım, kadının çocuk yata ğıdır.Fakat akrabalığa da denir. şıla-i rabim, akrabay ı ziyaret; kat`-i rabimise akraba ile ilgiyi kesmektir. Burada Arbam hakk ına riayet emredilmekle,kad ınlara kar şı şefkatle davramlmas ı, aile hukukuna riayet ediliparalarında rahim ba ğı bulunan insanların, birbirlerine kar şı sevgi veşefkatle hareket etmeleri, akraba ile ilgiyi kesmemeleri emredilmektedir.Bu ayetin ini ş sebebi hakkında bir olay nakledilmemi ştir. Ba şındansonuna dek insan haklar ına ili şkin hükümler ihtiva eden Nisâ Suresininerke ğin, kadının, çe şitli ırklara mensup insanlar ın ortak niteliğiolan en-nas (insanlar) tabiriyle ba şlaması, insanların bir tek kökten geldiğininbelirtilmesi ve akrabal ık hakkına saygm ın e ınredilmesi, bütüninsanlar ın ayn ı kökten gelmi ş, aynı ana-babadan türemi ş karde şlerolduğuna dikkati çekmek içindir. Bu âyet, ırk, dil, bölge farkı gözetmedenbütün insanlığa hitabeden islamın cihan şümul, toplayıcı, birle ş-tiriei ezeli hitaplar ından, yaygın prensiplerinden, derin hikmetlerindenbiridir.° .5.1,,cı, C.ı ı e o `..11 •I jj I (.)C1° )


Cüz': 4, Sure: 4 477Tefsir:2— el- Yetâmâ, yetim'in çoğuludur. Yetim, tek kalma andam ındakiyetem'den gelir. Babas ı ölmüş kimseye, babas ından ayrı, tek kald ığıiçin yetim dendiği gibi kocas ı ölmüş kadına da yetime denir. Bu, kelimenindil anlam ıdır. Bu anlamda kaç ya şında olursa olsun, babas ı ölmüşinsana yetim denebilir. Fakat örfen yetim, babas ı ölmüş çocuğaverilen addır. Erginliğe eren çocu ğa yetim denmez. Hz. Ali "Bulü ğaerdikten sonra yetimlik kalkar" buyurmu ştur. Demek ki örfen babalar ıölmüş erkek ve k ız çocuklara ço ğul olarak yetâmâ ve eytam dendiği gibikocas ız kalmış kadınlara dahi dil bak ımından yerime denir. Çünkü bunlarınhepsi himaye ve şefkate muhtaçnr.,Bu ayette Cevab ı Hak, yetimlere mallar ının geri verilmesini emrediyor.Baz ı müfessirlerin nakline göre: erginli ğe ermi ş bir yetime,amcas ı malını vermemi ş, yetim de amcasını Hz. Peyğamber(s.a.v.)eşikayet etmi ş, bu ayet inmi ştir.°Bu rivayet do ğru olabilir. Fakat ayetin ini ş sebebi olarak yaln ızbu olayı göstermek uygun de ğildir. Çünkü bu ayet, belli bir olaya s ığmayacakkadar geni ş anlamlıdır. Her devirde, vesayetleri alt ında bulunanyetimlerin mallar ını hile ile yiyen, kendi yararlannda kullanan,onların değerli mallarını, aynı cinsten fakat dü şük kaliteli mallaıla değiştiren insanlar çoktur. İşte ayeti kerirne, bu tür davran ışları yasaklamaktadır.Ayetteki lıabU ve ayyib'den maksat, haram ve helal oland ır. Yanihelal mal ınızı bırakıp onların, size haram dan mallar ın ı yemeyiniz, demektir.Ba_ ı müfessirlere göre 4abg ve tayyib'den maksat, kötü ve iyiolandır. Süddi şöyle demiş : Baz ı insanlar, yetimin şişman olan koyununualır, yerine zayıf koyun verirler " İşte koyunun yerine koyun" derlerdi.Yahut yetimin de ğerli olan paras ını alır, yerine de ğersiz para verirler,"O da dirhem, bu da dirhem" der)erdi. 2İmam Ebu Hanife'ye göre bu ayet, yetimin malmm kendisine verilmesiniemretmi ş, yetimin temyiz yetene ğine eri şmesi şart ko şulmamıştır. Ancak 6 nc ı ayette nikah ça ğına var ıncaya kadar yetimin denenmesi,rü şde erdiği anla şıhrsa mal ının verilmesi emredildi ğinden malınınkendisine verilmesi için yetimde rü şd aran ır. E ğer yetim, erginli ğeerdiği halde henüz rü şde (yani temyiz yetene ğine) ermemi şse yirmi be şyaşına varıncaya kadar beklenir. Yirmi be ş ya şına bastığı halde rüşdüne1 et-Tefdru'l-b.actil, IX. 82 Taberl, IV. 229; Ibn Kedi., I. 449


478 Nısâ' Suresiermemi şse art ık beklenmez, rü şde ersin ermesin mal ı kendisine verilir.Çünkü "Yetimlere mallar ını veriniz" emri mutlakt ır.Tabii, âyttteki veriniz tabiriyle bizzat mal ı kendisine vermek kabuledilirse bu yorum do ğru olabilir. Fakat âyetin as ıl kasdı, yetiminmalının kendisine verilmesi de ğil, zimmete geçirilmemesi, onun yarar ınakorunmas ı, işletilmesi, geli ştirilmesidir. Burada yetim ile yaln ız biliiiğaermemi ş babasız çocuk de ğil, akli yeteneklerini kazan ıp kendisini idareedecek düzeye gelmemi ş, babas ız, zay ıf insan, kasdedilmi ştir. Yani yetim'inlûgat mânas ı burada daha kuvvetlidir. Vermek tabiri de onunmalını korumak, zimmete geçirmemek anlammad ır. Yoksa mahn ı, mu=hafaza edemeyecek durumda bulunan bir çocu ğa vermek ona biL'r yararsağlamaz. Halbuki bu emrin amac ı, yetimin yarar ıdır. Nitekim 6 nc ıayette kendisini idare edemeyecek durumda olan yetimlere mallar ınınverilmeyip onlar lehine korunmas ı emir buyurulmaktad ır.Velisi, yetimin mal ını muhafaza eder, batt ı onun yarar ına i şletir,geliştirir. Yetimin, kendi mal ın ı koruyacak, iyi istikamette kullanacakduruma geldiğini anlayınca malını ona teslim eder. Âyetin amac ı, yetimhaklar ının korunmas ıdır.3 numaral ı ayet, yetim k ızlara kar şı adaletli davranamama endişesiolduğu takdirde yetim olmayan kad ınlarla evlenmeyi ö ğütlemektedir.Ayetin anlam ı şudur: "Yetim, k ızlarla evlendiginiz zaman onlarakarşı adâletli davranamayacagınızdan korkarsanız onlarla evlenmeyiniz,size helâl olan başka kadınlarla evleniniz."Bu âyetin ini ş sebebi hakk ında bir olay zibredilmemi ştir. Ancakâyetin tefsiri konusunda Buhâ ıi ve Müslim, Hz. Âi şe' ırin bir yorumununaklederler: "Urve ibnu'z-Zubeyr Hz. Âi şe (r.a.) den ,Yetimler hakk ındaadâleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanı , ' âvetinden sordu. Hz..Aişe Şöyle cevap verdi: K ızkarde şimin oğlu, bu o yetim k ızd ır ki velisininyan ında olur, malını onun mal ına katar. Güzelli ği ve mal ı adamınho şuna gider. Bu veli, adâletli biçimde di ğer kad ınlara verilen mehr'iona vermeden onunla evlenmeye kalkar. İşte böyleleri, en yüksek mehir-'erini vermedikçe yetim k ızlarla evlenmekten menedilmi şler ve ba şkakad ınlarla evlenmeleri em ıredilmiştir."'Hz. lise şöyle devam ediyor: " İnsanlar bu âyetten sonra (Hz.Peyğamber'den) fetva sordular. Yüce Allah:, Senden kad ınlar hakkındafetva istiyorlar. De ki : Allah, size onlar hakk ında hükmünü aç ıkl ıyor :1 Bulıari, Tefstr, Suretu'n-NisiV.


Cüz': 4, Sure: 4 479Kendilerine yaz ılm ış o/an(miras haklar ın)ı vermeyip kendileriyle evlenmek istedi ğiniz yetim kad ınlar ve zavallı çocuklar hakk ında ve yetimlerekarşı adaleti yerine getirmeniz hakk ında Kitâbda size okunan ayetler,Allah' ın hükmünü aç ıklamaktadır.""2 Hz. Ai şe, s ırf malı için yetimlerleevlenmenin yasak kıl ınd ığını açıklamşıtır. 3Baz ı insanlar, vasisi bulunduklar ı yetimin mallar ını ele geçirmek,malın ba şkasına geçmesini önlemek için onlarla evlenirler ama asl ındaonlardan ho şlanmazlar. Evlendikten sonra da o zavall ılara hayat ı zindanederler.Demek ki mallar ına konmak için yetim k ızlarla evlenmek yasakt ır.Yetim kızlarla evlenince onlar ın haklarına riayet edilemeyece ği endi şesivarsa onlarla evlenmek do ğru değildir. Fakat -onların hakkım tam yerinegetirece ğinden emin olan kimsenin, böyle k ızlarla evlenmesinde bir sakıncayoktur. Ayetin amac ı, yetim kızlara zulmü önlemektir.Vesayeti alt ında bulunan yetim k ız veya kad ınlarla evlenmek,adalet yönünden sak ıncal ı ise, vesayeti alt ında bulunmayan kad ınlarlaevlenmek laz ımdır. Evlenme fi'li genellikle mendubdur. Fakat haramadü şme tehlikesi varsa o zaman evlenmek farz olur. Ama normal haldeevlenmek mendubdur.Çok kad ınla evlenme sorunu:Bu ayette iki, üç, dört kad ın almaya müsaade edilmi ştir. Ayetinmaksadı kaç kad ın al ınacağını belirtmek de ğil, yetimlere zulmü önlemekiçin ba şka kad ınlarla evlenme yolunu göstermektir. Buradaki"evleniniZ" emri, vücub de ğil, ibalia ifade eder. Yani bu erarin hükmü,farz de ğil, mübaht ır. Ayet, mutlaka 2, 3, 4 kad ın almayı emret ın;yor.Ancak zaruret halinde buna müsaade ediyor. Bu müsaadeyi de kad ınlararas ında adalet etme şartına bağlıyor. Son bölümünde ise: "Eğeradalet yapamamaktan korkarsanız bir tane ahn ıx" buyuruyor.Müfessirlerin ço ğunluğuna göre "" k ısmındakite'ala kelimesi, cevr anlam ındaki cavrden gelir. Mana: "Cev r ve zulümetmemeniz için en uygun olan bir tane almanzzd ır" şeklinde olur. Tabiilereatfedilen bir tefsire göre tecisılû kelimesi, fakirlik anlam ındaki


480 Nisâ' Suresikullan ılan


Cüz': 4, Sure: 4 481cümlesi, bu müsaadenin, yaln ız Hz. Peyğamber(s.a.v.)e Mahsus olduğunugöstermektedir.Baz ı kimseler, islam ın dört kad ınla evlenmeye cevaz vermesiniele ştirirler. Önce şunu belirtmek laz ımdır ki İslam geldiği zaman, birerkek istediği kadar kad ınla evlenme hakk ına sahipti.Çok kad ınla evlenme âdeti, eski toplumlar ın birço ğunda geçerliidi. Eski Hindular, s ınırs ız kad ınla evlenmeyi mübah gördükleri gibibugün bile baz ı Brehmenler aras ında çok kad ınla evlenme âdeti vard ır.Lidyalılar, Babilliler, eski Iran ve Hz. Musa'n ın vefat ından önce ve sonrakiYahudilerde erkeğin, evlenmesi s ınırlı değildi.Kitab ı Mukaddese göre Hz. İbrahim'in iki kar ısı vardı. İshak' ınbüyük oğlu Esav da birkaç kad ınla evli idi. Takvin Kitab ının 28 nci babında aynen şöyle deniyor: "Esav Ismail'e gitti ve Ibrahim o ğlu Ismail'inkız ı Nebayotu'un k ızkarde şi Mahalat' ı kanlar ı üzerine kar ı olarak aldı.'Hz. Ya'kub'un birkaç kar ısı vard ı2 Ya'kub, iki k ızkarde şi birliktealmıştı : "O gece Ya'kub kalk ıp iki kar ıs ını ve iki cariyesini ve onbirçocuğunu ald ı, Yabbok geçidini geçti." 3Elkana'n ın iki karısı vard ı, birinin ad ı Hanna, öbürünün Peninnaidi4. Davud, Hebron'dan geldikten sonra Yeru şalim'den yine cariyelerve kanlar ald ı ve yine Davud'a o ğullar ve kızlar do ğdular5. I. SamuelKitab ının 42-45 nci cümlelerinde de Davud'un birkaç kar ısı olduğuteyid edilmektedir.Kitab ı Mukadd.es'te çok kad ın alman ın hükmü söyledi': "E ğerkendisine ba şka bir kad ın al ırsa, evvelkinin nafakas ını, esvab ım ve karılıkhakk ını eksiltrneyeeektli." 6Talmud, erke ğin evlenece ği bütün kaçbnlannın ihtiyaçlar ını görecekderecede güçlü olmas ı şartını getirdi ise de kad ın sayısını sımrlamadı.Gerçi Yahudi hahamlar ı, dört kad ından fazla al ınmamasını öğütlüyorlardı ama pek dinleyen yoktu.Avrupa ile Bat ı Asya'nın çe şitli yönlerinde ya şayan Trakyal ılar,Medyahlar, Plailarda pek fahi ş derecede çok kad ınla evlenmeye al ışkınidiler. Kad ın ın, bir e şya gibi sm;ras kald ığı, hibe olunduğu, vasiyetlebirine devredilebildiği Atina'da da erkek, diledi ği kadar kad ınla evlenebilirdi.Hz. İsa, evlenme, ra ğbetini biraz k ırmaya davet ettiyse de evlenmeyiyasaklamadı. Hınstiyanlığın esas ında çok kad ınla evlenmenin1 Tekvin, hah: 28, cümle: 8-92 Tekvin, bab: 31, cümle: 173 Tekvin, bal,: 32, cümle: 224 I. Samuel, bab: 1, cümle: 15 II. Samuel, bal): 5, cümle: 136 Çıkışı bal) : 21, cümle: 10


482 Suresiharam olduğuna dair kesin bil hüküm yoktur. Çok kad ınla evlenmek,Jüstinien kanunu ile yasaklanm ıştır.Çok kad ınla evlenmenin yasak oldu ğu Batı ülkelerinde, vaktiylepapaslar dahi yak ın zamanlara kadar Morganatik denilen bir çe şit nikahile evlenmede bir sak ınca görmemi şlerdi. Hırıstiyanlarm azizlerindenSaint Augustin kanunlar ı , çok kad ınla evlenmeyi mübah kılan toplumlariçinde bunu yapmakta bir sak ınca görmemi ştir.: İngiliz tarihçisi Hallam,Almanya'da, Protestanl ığın kurucularının., ta Onaltmc ı asra kadarilk kadının kısır olması gibi belirli sebeplerle çok kad ınla evlenmeyimübah kıldıklarını anlatıyor'.İşte islam geldiği zaman mevcut toplumlar ın birçoğunda uygulanançok kadınla evlenmeyi sm ırlayarak dörde indirmi ştir. Fakat dörtkad ınla evlenmeyi de emretmemi ş ancak topluma iyice yerle şmiş olanbu uygulamayı kısmış, şarta ba ğlamıştır. Kad ınlar aras ında adaletyapmama endişesi bulununca bir tane almay ı emretmi ştir. Böyleceİslam, çok kad ınla evlenmeyi zorla şt ırmıştır.Kad ınlar aras ında her bak ımdan adâleti yerine getirmek kolay birşey değildir. Adalet yap ılamayınca da bir kad ınla evlenme zaruretiortaya ç ıkmaktâchr. Demek ki islam, dört kad ınla evlenmeye te şviketmiyor, s ınırsız evlenmeyi s ınırlayarak en çok dörde müsaade ediyor,fakat baz ı hallerde toplumun s ı lâmeti için birden fazla kad ınla evlenmekap ısını da tamamen kapatm ıyor, biraz aç ık tutuyor. Zira baz ı durumla,rdabirden fazla kad ınla evlenmek zaruri olabilir.Kadın kısır, hastal ıklı olduğu zaman kocas ı onu bo şayıp kap ıyaatma yerine şefkatle muhafaza eder, fakat kendisinin dünyada devam ıolacak bir çocuğa sahib olabilmek, yahut zaruri ihtiyaçlar ını karşılamakiçin başka bir ludınla evlenir. Çocuk sahibi olmak, her insan ınen büyük arzusudur. Çünkü çocuk, insan ın en büyük deste ği, mutlulukkayna ğı, vefatmdan sonra kendisinin hayattaki uzant ısıd ır..Kadm kısırsaerkek, çocuk sahibi olmak için ya o zavall ı, günahs ız kadını boşayacak,yahut da çocuksuz kalmaya k atlamp bedbaht olacakt ır. Halbukik ısırhğını bilen bir kad ın, kendisini ihmal etmeyece ğine, yüz üstübırakmayaca ğma inandığı erkeğinin evlenip çocuk sahibi olmas ına raz ıolur. Hem yuva y ıkılmaz, hem de erkek mes'ud olur. İki kad ın da Allah'ın emrine raz ı olup karde ş karde ş geçinirler.1 Ahdrıltıztz Çavi ş, Anglikan Kilisesine Cevap, Çeviren: Mehmet, Akif, Sadele ştiren: SüleymanAte ş, <strong>Ankara</strong>, 1974, s. 164-166


Cüz': 4, Sure: 4 483Hastalık hali de böyledir. Öyle hastal ıklar vard ır ki o durumda cinselilişki sakıncal ıd ır. Şimdi bu durumda erkek, bedeni ihtiyac ını nasılkar şılayacakt ır. Bunu kar şılamak için hasta kar ısını boşayip yüz üstü'mü bıraks ın?Bütün dünyada sava şa gidenler, erkeklerdir. Baz ı durumlarda,özellikle sava şa girmi ş ülkelerde kad ınlar ın sayısı al tar, erkeklerden fazlaolur. Her kad ın; bir erkekle evlenmeyi arzu eder. Erkek say ısı, kadınsayısından az olursa o zaman her kad ına bir erkek dü şmez. Böyle hallerdeşartlar ını yeilne getirebilecek erkeklere birden fazla kad ın almahakk ı ta ıiınırsa bütün kad ınlar koca bulma şans ına kevu şurlar. I ştebu ve benzeri sebepler, birden fazla kad ınla evlenmeyi gerekli kılar:Ama bunlar zaruri hallerdir, zorlay ıcı sebep yokken fazla evlenme ğe.kalkmak, müslüman toplumlarda ho ş karşılanmamıştır. Nitekim as ırlarcaİslam hukukuna göre yönetilen Osmanl ı İmparatorlu ğunda, birdenfazla kad ınla evli olanlar ın sayısı çok a ı dı. Hattâ toplum onlar ıkmanuştır.Bu çok evlenme müsaadesi yüzünden Islâma dil uzatanlar arasmdaşöyle bir herze söyleyenler de vard ır: "Erke ğe birden fazla kad ın almamüsaadesi veriliyor da neden kad ına birden fazla erkek alma müsaadesi ,verilmiyor?" Bu sözü söyleyenler, herhalde tabiat kanunlar ın iyi düşünmedenkonu şuyorlarBir dişi, ancak bir erkekten gebe kal ır. Ve yüklendiği yavruyu dokuzay sonra do ğurur. Halbuki bir erkek, sadece bir birle şmede 4-5 yüzmilyon sperma yani insan tohumu ç ıkarır. Bunlardan yaln ız bir tanesikadm yumurtasın ı aşılar. Kadın aşılandıktan sonra art ık doğuruncayakadar ba şka bir tohum alamaz. Yani bir kad ın, ancak bir tek erkektenyılda bir döl alabilir, halbuki bir erkek, gücü varsa bir saat içindebirkaç kad ın' aşılayabilir.Kadın, birden fazla erkekle eyleme çocu ğun babası belli olmayacağıgibi nesil de bozulur. Fakat ayn ı erkek, ne kadar kad ınla birle şseçocukların babas ı bellidir, nesil de bozulmaz. Bu, di ğer canl ılar için deböyledir. O halde Allah' ın, gerektiğinde birçok kad ına çocuk vermekabiliyyeti lüftetti ği bir varlığı, sadece bir kad ına hasretmek, Allah' ınyaratma yasas ına da ayk ırıdır. Demek ki İslâmm teaddüdi zeveât ı (çokevlenme müsaadesi), kâinattaki y,arat ıhş yasalarına uygundur. Bununaksi zorlamad ır, tabiat yasas ına aykırıdır.Dediğimiz gibi birden fazla evlilik, zaruret halinde ba şvurulacakbir yoldur. Zorlayıcı - sebep olmadan bunu uygulamak, İslâmın emri


484 Nisâ' Sureside ğildir. Kadınlar aras ında 'adalet yap ılamayacaksa bir kad ınla yetinmekgerektir ve şartt ır. Özellikle geçim şartlar ının son derece a ğırlaştığışu çağda, birden fazla kad ın almaya kalkmak, aile saâdetini bozar, k ıskançlık,huzursuzluk kayna ğı olur.İslami bu yüzden ta'n eden baz ı mahfillerde, ashnda gizli gizlibirçok kad ınla yasak a şklar ya şand ığı, herkesin malâmudur. İşteİslam, böyle gayri me şru ilişkileri kabul etmez. İslama , göre insan, yatek kad ınla ya şayacak, yahut tek kad ınla doymuyorsa nikah ile ba şkakadın alacakt ır. Gayri me şru' birle şme, gizli dostluklar zinad ır, haramdır.Bunlar, toplum abi:ak ını bozar, insanlar ı birbirine dü şman eder,nesli bozar, insanlar ı dejenere eder.Ayetin son bölümü olan "Yahut elinizin alt ında bulunanlar..." cüm-. lesine gelince bu, o zaman yürürlükte olan bir âdeti ikrard ır, yeni birhüküm de ğildir. O zaman kölelik ve câriyelik yürürlükte idi. Sahibinin,çariyesi ile cinsel ili şki kurmas ı me şru idi. Bu adet, toplumda böyleyerle şmiş idi. Kur'an, bu yerle şik âdeti hali üzre b ıraktı. Çünkü bu,cariyelerin de yarar ına idi. Zira onlar ın da birle şme ihtiyac ı vard ı. Halbukionlar, maliklerinden ba şkalariyle birle şme hakkına sahip de ğillerdi.Ancak sahipleriyle birle şebilirlerdi. Bu hak da onlar ın elindenalınsa onlara zulinn olurdu. Şayet cariye, efendisinden hamile kal ıpçocuk doğurursa ümmi veled (çocuk anas ı) olur, art ık sat ılamaz ve efendisininölümüyle birlikte hürriyetine kavu şur. Bu, köle ve cariyeli ğinkald ırılması yolunda at ılmış bir ad ımd ır. Çünkü cariye de zevce say ılnuştır:"İçinizden inanm ış, hür kadınlarla evlenmeğe gücü yetmeyenkimse, ellerinizin alt ında bulunan inanmış câriyelerinizden alsın."'4 ncif ayet de evlenen erkekle'rin, üzerinde anla şt ıkları mehri kar ı-larma vermelerini emretmektedir. Bu ayetin hükmüne göre, evlenenher kad ının, kocas ından alaca ğı, mehr denen bir mebla ğ vard ır. Bunuvermek, kocanın üzerine farzd ır. Şayet kad ın, gönül rızasiyle bu olacağındanvazgeçerse o zaman koca, mehir vermeyebilir. Bu ayet de kad ınhaklar ın ı koruyan âyetlerden biridir.-)e(.9"1 Nistı' Suresi: 25e‘'.)eI 'J ° J-9ıt, • ı.


Ctiz': 4, Sure: 4 485o ı O, O, o , o 1 o o o ,4.) I bi j 1.91y_oi j G 1."-^-9(*..)LS-1. o . 1 o , . 9 o -1eL o j9..


486 Nisâ' Suresizıddıdır. Münker, nefsin çirkin gördü ğü şeydir. Ruhun ho şlandığı şeyde macruftur. Velinin, yetime: "Mal ını muhafaza ediyorum, rü şdüneerdiğin zaman malını sana -verece ğim" şeklinde söz söylemesi, güzelsözdür.°6 ncı âyette ise yüce Allah, yetimlerin, nikâh ça ğına varıncayakadar denenmelerini, bu çağda akli seçim gücüne erdikleri takdirdemallarının kendilerine verilmesini, erginli ğe ererler de mallar ı elimizdengider düşüncesiyle bir an önce onlar ın mallarını yemeğe kalkmamalarm ı,israf etnıemelerini; zengin ki şinin, himayesinde bulundurdu ğu yetiminmal ına hiç dokunmamas ını, fakir ki şinin ise temiz niyetle, a şırı gitmeden,israf etmeden, bakt ığı yetimin malından bir miktar yiyebileceğini;yetimlerin mallar ının şahidler huzurunda onlara teslim edilmesiniemretmekte ve en güzel hesapç ının Allah olduğuna, Allah' ın herşeyi,görüp hesab etti ğine dikkati çekmektedir.Nikâh çağına ermek, erginliğe ermek demektir. Erginli ğe ermek decinsel yeteneklere kavu şmaktır.Bu âyeti kerime, erginlik ça ğına varıncaya kadar yetimlerin denenmesiııi,erginliğe erdiklerinde rüşde yani iyiyi kötüyü seçme gücünekavu§mu şlaı-sa mallar ının kendilerine verilmesini emretti ğine göre yetimin,kendi malında tasarruf hakk ına sahib olması için yalnız erginliğeermesi yetmez, temyiz gücünü de kazan ım§ olması lâz ımdır. Gaye,yetimlerin haklar ın ı korumak, onların mallar ının telef olmasm ı önlemektir.Yak ınları olan velilerinin himayesindeki yetimlerin mallar ı,velilerinin mallariyle kar ışık bulunabilir. Veli, kendi ekinleri hayvanlarıve ürünleriyle kar ışık bulunan yetimin hayvan ve ürünlerini kenditarafına geçirebilir, onun hakk ına tecavüz edebilir. İşte yetim mahnmtecavüzden korunmas ı için yüce Allah, bu âyetleriAyetin belirttiği rüşd (olgunluk) ya şı konusunda çe şitli görüşlervardır. İbn Abbas ve Said ibn Cübeyr'e atfedilen bir görü şe göre dininive malını koruyacak düzeye gelmi ş olan kimse, rü şde ermiştir Baz ı-larına göre fuh şiyattan ve israftan kaç ınan da rü şde ermi ş sayılır. Bugörü şler güzel olmakla beraber kesinlik belirtmez. Rü şd yaşının Kur'ânve Sünnette aç ıkça belirtilmemi ş olmas ı, bunun müslüman müctehid veyöneticilerinin takdirine b ırak ıldığını gösterir.İbn Mâce'nin, Hz. As işe (r.a.) yoliyle rivayet etti ği bir hadise göreAllah'ın Resulü (s:a.v) şöyle buyurmu ştur: "üç ki şiden kalem kald ırıl-1 Tefsfru Aytıtil-alAtım, II. 29-30


4, Sure: 4 487ıntştır : (şu üç kişinin işlediği hatâ yaz ıl ınaz): Uyuyan kimse uyan ıncayakadar, küçük büyüyünceye kadar, deli ak ıllaruncaya yahut Şifa buluncayakadar."'•Bu hadisin, ba şka varyantlar ına göre Hz. Peygamber (s.a.v.)çocuk ihtilam oluncaya kadar hatalar ının yaz ılmayaca ğım söylemiştir.ihtilam olmak, erginliğe ermek demektir ki bu da şahıstan şahsa de ğişebilir.Fakat genellikle 15 ya ş, erginlik ya şı kabul edilir. Nitekim EbuDavud Süneninin Uudrıd Kitab ında Hz. Peyğamber(s.a.v.)in, 14 yaşındakibir çocu ğa sava şa kat ılma izni vermedi ği, fakat 15 ya şına basmcaizin verdiği anlatılır.Genellikle müctehidler, rü şd yaşını, 17-18 yaş olarak kabul etmi ş-lerdir. Imam A'zam'a göre rü şd yaşı, onsekizdir. Bu ya şa vardığı halderüşdüne eremeyen yetim mabciir olur. Velisi veya tayin edilen vasisiona bakar, mal ını da muhafaza eder, onun ad ına malını işletir.İmamı A'zam'a göre onsekiz ya şına geldiği halde rü şde ermeyenyetimin mal ı, yirmibe ş yaşına girinceye kadar bekletilir. Yirmibe ş yaşınakadar da rü şdüne ermezse art ık rüşde ersin, ermesin mal ı bekletilmez,kendisine teslim edilir. 2kyetin hükmüne göre yetimin kendisini ve mal ını muhafaza edenveli, zengin ise yetimin mal ına hiç dokunmaz. Fakir ise korumasma karşılıkyetimin malından bir miktar yiyebilir. Bu, ona bakmasmm ücretikabul edilir. Buharrnin rivayetinde Hz. Ai şe, fakir velinin, yetiminmalmdan ona harcad ığı mal kadar bir şey yiyebileceğini söylemiştir. 3Ayeti kerime, fakir velinin, himaye etti ği yetimin malından örfegöre bir miktar yemesine müsaade etmekle beraber bu müsaadeyi iyilikle,temiz niyetle, haddi a şmamak, israf etmemek şartiyle ko şullandırmıştır.Ihtiyac ı olmayan zenginim yetim mal ından yemesi ise tamamenyasaklanmi ştır.Fakir veliye verilen, müsaade, onun güç durumda, mai şet sıkıntısıiçinde bulunmasmdan ötürüdür. Müsaade edildi diye israf edercesineyetimin mal ını harcamak haramdır.Yetimin mal ını yiyen fakir velinin, eli geni şe çıktığı zaman bunuiade edip etmeyece ği konusunda iki görü ş vardır: Birine göre velininhimaye ettiği yetimin malından yediğini geri vermesi gerekmez. Ashabdanbiri Hz. Peyğamber(s.a.v.)e sormu ş1 Ibn Mke, Ta151F, 15; Ebu Dâvûd, 1Judfid, 17, 22, Talf ı F, 11,2 Tefstru ıtyatil-alıktım, II. 313,Bubtır4, Vaştıya, 23


488 Nisâ' Suresi— Ya Resulâllah, hiçbir şeyim yok, yaln ız yan ımda malı olan biryetim var. Hz. Peygamber (s.a.v.) • şöyle buyurmu ş :— Israf etmeden, kendine mal etmeden, kendi mal ını saklay ıp onunmalını yememek şartiyle yetiminin mal ından yiyebilirsin."'İkinci görü şe göre yetimin mal ından yiyen fakir veli, geni şe çıktığ)zaman yediğini iâde eder. Çünkü bu müsaade, kendisine ihtiyac ınd andolap verilmi şti. iht ■Tacı kalmaymca' yediğini iâde etmelidir. Said ibnCübeyr, Mücâhid ve Ebâ'l-âliye bu görü ştedir. Hz. Ömer(r.a.)in şöyledediği rivayet edilir: "Ben kendimi yetimin velisi yerine koydum. Zenginolursam onun malma el sürmem, muhtaç olursam ödünç al ır, genişeçikinca öderim." 2Taberi'ye göre en do ğru görü ş, bu ikinci görü ştür. Yüce Allah zarurethalinde fakir insana, ödünç olarak yetimin mal ından alabilece ğinisöylemiştin. Yetimin malmdan öyle hesaps ız, kitaps ız yemek caiz de ğildir.Yetimin bak ımma bir ücret takdir edilecekse e zaman veli ile yetimebakan herhangi bir kimse aras ında fark kalmaz. Alaca ğı ücret, yetiminbakımı için gerekli olan, yetime harcanan ücrettir. Bunun d ışında kendigeçimi için yetimin malından harcayamaz. Harcarsa o, borçtur ödemesigerekir'G 9(A)7; .31 ş. o e :5 -J.; I j -L11,3_11t::::°J °J—j‘ 11 1,937Â1 l ';-"LT 1-kı (v)O O O ı .0 5 .. ı 5 . • A en. •". °J.> -ı (.) T.k, ı„G T J C; e: 4_; "i2j.> °0 .)1 Nesâ'i, Va şâyâ, 11; bn Mke, Vaşâya, 9; Ibn Ilanbel, II. 186, 2162 tim Kedr, I. 453-4543 Candcul-beyan, TV. 260-261


Cüz': 4, Sure: 4 4897- Ana babanın ve akrabânın (geriye) bıraktıklarından erkeklere payvardır; ana babanın ve akrabanın (geriye) bıraktıklarından kadınlarada pay vardır. Gerek azından, gerek çoğundan (hem erke ğe, hem de kad ı-na) bir hisse ayrılm ıştır. 8- (Miras dü şmeyen) akrabalar, yetimler, yoksullarda (miras) taksim(in)de haz ır bulunursa bir şeyler vererek onları daondan rız ıklandınn (gönüllerini ho ş edin) ve onlara güzel söz söyleyin.9- Kendileri, geriye zay ıf çocuklar b ıraktıklaı takdirde (halleri nice olur)diye korkanlar, (öksüzlerin hakk ına dokunmaktan) çekinsinler. Allah'-tan kol ksunlar ve doğru söz söylesinler. 10- Zulm ile yetimlerin mallar ınıyiyenler, kar ınlarına sadece ateş doldurmaktadırlar ve çılgın bir ateşegireceklerdir!Tefsir:7-8 ııci ayetlerde baban ın, ananın veya akraba= b ıraktığı mirastankadınların da erkekler gibi haklar ı bulunduğu belirtilmekte, miras taksimedilirken orada bulunup da miras hakk ı olmayan akrabaya, yetimlereve yoksullara da mirastan bir şey verilip sevindirilmeleri ve onlaragüzel söz söylenmesi, güzel davran ılmas ı emredilmektedir.9-10: insan, geride b ırakaca ğı zayıf çoluk çocuğunu düşünür,onların perişan duruma dü şmesini istemez. İşte yüce Allah, 9 ve 10 ncuayetler ile mü'minlere, ba şkalarına uygulayacaklar ı i şlemi iyice düşünmelerini,kendileri nas ıl geride b ırakacaklar ı çoluk çocuklar ını düşünüyorlarsaba şkalarının da geride b ırakacaklar ı çoluk çocuklar ını düşünmelerini,kimsenin çoluk çocuğunu peri şan duruma clüşürmemelefini,yetimleri'', haklar ını yememelerini, yetimlerin mallar ını yiyen kimselerin,aslında ate ş yediklerini, zira yedikleri o mal ın âhirette karmlarındaate ş olacağını beyan buyurmaktad ır.7 numaralı ayetin, bir kad ının şikayeti üzerine indi ği riyayet edilir.Bu kad ının ölen kocas ı, geriye üç yetim k ız b ırakmıştı. Amcas ı oğulları,adam ın malını tamamen ald ılar, bu kad ına ve üç yetim k ıza hiçbirşey bırakmadılar. Kad ın, durumu Allah' ın Resulüne şikayet etti. Allah'ın Resulü, onlara adam gönderdi. Varisler, mal ın kendilerine âidolduğunu söylediler. Çünkü ölen ki şinin, erkek o ğulları yoktu. Arap'Metine göre geri kalan mirasa, yaln ız ölenin erkek akrabas ı -Varis olurdu.İşte bu ayet bu olay üzerine indi. Bu ayet inince Allah' ın Resulü(s.a.v.) onlara haber gönderip Allah' ın, kad ınlara da pay ayırd ığın ıbildirdi. Daha sonra da akrabadan herkesin ne miktar pay alaca ğınıbildiren miras âyetleri indi.


490 Nisâ' Suresi10 ucu â.yetin, Gatafân kabilesinden, karde şinin yetim kalan oğlunazulm eden, onun malını yiyen bir adam hakk ında indiği rivayetedilir. Fakat âyetlefin manas ı birbirine ba ğl ıdır. Bunlar ın aynı andainmiş olması daha kuvvetli bir ihtimaldir. Anlat ılan iki olay ise, yetimlerhakk ındaki bu âyttlerin inişine tekaddüm eden olaylar olabilir, hattâbunların, bu âyetlerin inmesine zemin haz ırlayan olaylardan oldu ğusöylenebilir.Câhiliyye Devrinde miras, ölenin yaln ız erkek akrabâsma kal ırdı.Kad ınların miras hakk ı olmadığı gibi sava şa iştirak edemeyecek ya ştakiküçük çocukların dahi miras haklar ı yoktu. Bu âyetler, kad ınları daerkekler gibi mirasa ortak yapm ış, çocuklarla büyükler aras ında farkgörmemiş, daha sonra inen âyetler ise herkesin mirastan alaca ğı payıbelli etmi ştir. Hanefiler, 7 nci âyet hükmünce 'iev ıi'l-arham'm da vârisolduğunu söylemi şlerdir. 'evû'l-arlıâm, ana tarafından akrabâ olandayılar, teyzeler... dir, Bunlar da âyette belirtilen erkek ve kad ınlarkapsamına girer.'Akraba içinde kendilerine miras dü şmeyecek olanlar vard ır. İştemiras taksim edilirken, orada bulunan, fakat miras pay ı olmayan yakınlara,yetimlere ve yoksullara da bir şeyler verip onlar ın gönülleri ho şedilmelidir. Miras pay ı bulunmayan akrabâya, yetimlere ve yoksullarabir şeyler verilmesini emreden sekizinci âyetin neshedildi ğine dair rivayetlerolduğu gibi bu âyetin neshedilmeyip muhkem olduğuna dairrivayetler de vard ır. 2 Kanaatimize göre ikinci rivayet daha do ğrudur.Çünkü âyetin ruhundan anla şılan şudur ki kasdedilen akrabâ, mirashakk ı bulunmayan akrabâ ile yetimler, yoksullard ır. Böyle olduğunagöre bu âyetin, miras âyetiyle neshedilmesi, söz konusu olamaz. Ziramiras âyeti, miras payı olan akralıânna alaca ğı hisseyi izah etmektedir.Mücâhid, bu âyetin hükmü gere ğince vârislerin, fakirlere bir şeyyedirmelerinin vâcib oldu ğunu söylemi ştir. İbn Sirin de Ubeyde'ninvasiyyeti üzerine bir koç kestirip bu âyette bildirilen ki şilere yedirdi ğinive "Bu âyet olmasayd ı bu, benim malım olurdu' dedi ğini anlatmıştır. 3.Ali ibn Ebî Talha, 9 ncu âyetin, can verme halinde bulunup vârisleriiçin zararl ı vasiyyet yapan kimse hakk ında olduğunu söylemi şti'.Ölmek üzere olan insan, vârislerine zararl ı vasiyyet yaparsa yan ındabulunanlar, onu ikaz edip vasiyyeti düzeltme ğe çalışır, o adamı,1 Tefstra Ayâti'l ahkâm, II. 372 Tabert, IV. 264; İbn Ke şfi., I. 454-4553 İbn Kesti., I. 455


Cüz': 4, Sure: 4 491çoluk çocuğunun durumunu dü şünmeğe yöneltebilirler. Hatta, bu onlarıngörevidir de. Dahhâk şöyle diyor: "Hastan ın yamndakiler, onamal= tamamını vasiyyet etmesini siçylememeli; çocukkr ını düşünnaesini,borcunu harc ım yazınas ını ve mal ı= beşte birini de mirasdüşmeyen akrabâsma vasiyyet edip di ğer k ısmını vârislerine b ırakmasm ıtelkin etmelidirler."'Yetim mal ına, yetim hakk ına dokunmak büyük günaht ır. Allah' ınResulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yedi hele& edici şeyden kaç ınınız.'Onlar nedir ya Resulallah?' diyenlere şöyle buyurmu ştur : Allah'a ortakko şmak, büyü yapmak, haks ız yere Allah' ın haram kıldığı bir cam öldürmek,yetim mal ı yemek, faiz yemek, sava ştan kaçmak, mü'min, bir şeydenhabersiz namuslu kadınlara iftira etmek!"2ibn Cerir ve Un Ebi Hâtim, Ebu Said el-Hudri'den, Hz. Pey ğamber(s.a.v.)111. şu hadisini çıkarmışlard ır: "Peyğamber (s.a .v.) Mirâc'a götürüldüğügeceyi bana anlattı, buyurdu ki : Bakt ım, dudakları, devedudaklanna benzeyen bir topluluğun yan ındaytm. Ba şlarında bulunanbiri, bunların dudaklarını tutuyor, ağızlarına ateşten bir taş parçası koyuyor,ağızlarından atılan bu taş, aşağılanndan çık ıyor. Bunların birbağırıp, bir inleyişi var ki (çok ac ı)! Cebrail'e bunların kim olduğunu sordum,'Bunlar, yetimlerin mallarını zulüm ile yiyenlerdir' dedi."'Bazı rivayetlere göre bu âyet, mü' ıninlere çok a ğır ve zor gelmi şti.Yetimlerin mallar ın ın, kendi mallarına karışmasından çok çekin,diler.Yüce Allah bunun üzerine: "... Ve sana yetimlerden soruyorlar. De ki :'Onların(durumlarını) düzeltmek hay ırlıdır. Eğer onlara karışır (onlarlabir arada ya şar) san ı,z onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozan düzeltendenay ırır..."4 âyetini indirdi. Bundan sonra yemeklerini yetimlerinyemeklerine karıştırdılar, beraber yeyip içtiler.sYetim, en büyük koruyucusu olan babas ını kaybetmi ş, kendisiniyönetmekten âciz çocuktur. Yüce Allah, merhametinden dolay ı yetimlerhakkında Nisâ Suresinin başından itibaren dokuz âyetAyrıca Kurân ı Kerim'in çe şitli yerlerinde yetimlere güzel bakmay ı,onların haklarına asla dokunmamay ı emretmi ştir:"... Öksüzlere karşı adâleti yerine getirmeniz hakk ında size okunanayetler, Allah' ın hükmünü aç ıklamaktadır."61 Taberi, IV. 2712 BulAri, Vaşayil, 23, Tıb 48; Müslim, İman, 144; Ebû Dâvûd, Va şûyâ 10;..3 Taberi, IV. 273; bn Kesfr, I. 4564 Bakara Suresi: 2205 Ibn Kesir, L 456-57; Tefsiru :Ayüti'1-4kam, II. 416 Nisâ' Suresi: 127


492 Nisâ' Suresi"Yetimin mal ına yaklaşmay ın ; yalnız erginlik çağına erişineeye kadar(onun malına) en güzel biçimde (yakla şabilirsiniz)!..."'"Sak ın öksüzü ezme!" 2 meâlindeki âyetler, yetim haklar ın ı korumay ı ,yetime kar şı şefkatli; merhametli davranmay ı emreden âyetlerden baz ı-land ır.o51/4 o to, ,„..• .I J-LA J-3 ...0 -.3 .3 j ys -.LY2C4 :9 °s.k-_,-3 • Li4;: ıS:j °0--L>-1;r ı o „ s s54-J c•J ı_< L3,2,c• o 5 o , .5, 5 -,?•• 5. .54-4 b k--i ‘'..ı l.„( C.) L9 c,.—.;:i 1 ı 4,4 4.3.) jo „...o o 99I G i ; 1 Lik. ı. ...LA-J • -A o,• tJc o sçj 3 o 3 oe-tI j5L:A:2_; (‘ "c.)Cs "e.aıı .) ı c .t3J "c7..ec)5_


Cüz': 4, Sure: 4 493'jl-.4.:T °Lra_otJ ( ı r) i>.431Ao oft 9 9(‘ ) °L-A as 4.3 j jl..; 4.L> zj••9o 911- Allah size, çocuklar ınız( ın alaca ğı miras) hakk ında, erkek kadınınpayının iki kat ın', tavsiye eder. (Çocuklar) ikiden fazla kad ın iseler,(ölenin) geriye b ıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer (çocuk) yaln ızbir kadınsa (miras ın) yarıs ı onundur. ölenin çocuğu var& , geriye bıraktığı(malı)ndan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğerçocuğu yok da ana babası'ona vâris oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğerkardeşleri varsa, anasının payı altıda birdiı , (Bu hükümler, ölenin)yapacağı vasiyyetten, ya da borcundan sonradır. Babalannız ve oğullarınızdan,hangisinin fayda bak ımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz.Bunlar, Allah' ın koydu ğu farz/ar(haklar)d ır. Şüphesiz Allah,bilendir, hikmet sahibidir. 12- Eğer çocukları yoksa, e şlerinizin yapacaklarıvasiyyetten ve borçtan sonra geriye bıraktıkları(mirasları)nın yarısısizindir. Çocukları varsa, bıraktıkları nın dörtte biri sizindir. Sizin deçocuğunuz yoksa, yapacağınız vasiyyet ve borçtan sonra b ıraktığınız ındörtte biri onlarındır; çocuğunuz varsa, bıraktığınz,z ın sekizde biri onlarındır.Eğer (ölen) erkek veya kad ının mirasçısı, evlâdı ve ana babasıolmay ıp (ba şka yakınları var ise o zaman) bir erkek veya bir k ızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler, üçte bireortaktırlar. (Bu taksim), zarar verici olmayan vasiyyet ve borçtan sonra,(uygulan ır). Bunlar, Allah'tan (size) vasiyyettir. Allah, bilendir, halimdir.13- Bunlar, Allah' ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Elçisine itâat ederseAllah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada ebedi kalırlar.İşte büyük kurtulu ş budur. 14- Kim de Allah'a ve O'nun Elçisinekarşı gelir, O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu, ebedi kalacağı ateşe sokar.Onun için alçaltıcı bir aza]) vardır.Tefsir:11-12 nci âyetler, islâm ın miras hukukuna düzenlemekte, ölenkişinin miras ından vârislerine dü şecek pay ı belirlemektedir.A ---


494 Suresi2) Ölen ki şi, geriye yaln ız bir k ız b ırakmış, erkek çocuk b ırakmamışise, miras ın yarısın ı bu kız alır. Eğer geriye ikiden fazla k ız çocuğubırakmış, hiç erkek çocuk b ırakmamışsa bu kızlar, miras ın üçte ikisiniaralarında e şit biçimde bölü ştürürler.Ayette, ölenin bir kızı veya ikiden fazla k ız ı olmas ı durumu izahedilmi ş, fakat yaln ız iki k ızı olmas ı hakkında bir şey söylenmemiştir.Erkek karde şleri bulunmayan iki kız ın vârislik durumu üzerinde ihtilafvard ır. İbn Abbâs, bu iki k ı zı bir kız hükmüne katarak her ikisinemiras ın yarıs ını vermi ştir. Ona göre yüce Allah: "(Çocuklar) ikiden fazlakadın iseler, geriye b ıraktığının üçte ikisi onlarındır.." buyurarak ikidenfazla olduklar ı zaman kızlara üçte iki vermi ştir. Şimdi biz, k ızlar ikiolduğu zaman onlara da üçte iki veremeyiz.Fakat müctehidlerin ço ğunluğuna göre iki kız da ikiden fazla k ızlargibi üçte ikiyi al ırlar. Bu görü ş, birkaç yönden daha isabetli kabuledilmektedir: Evvela bu hükümde k ızlar, iki bac ın ın durumu ile karşılaştırılmıştır.Ölen ki şinin iki kız karde şi varsa: "Eğer (ölenin) iki k ızkardeşivarsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır..."' âyetine göre bu ikikızkarde ş, üçte ikiyi alırlar. İnsan ın iki k ızı, kendisine iki kızkarde şindendaha yak ınd ır. Yüce Allah, iki k ızkarde şe üçte ikiyi verdi ğine göreiki k ıza da üçte ikinin verilmesi laz ımd ır.Saniyen: K ız, erkek karde şiyle beraber üçte bir al ır. K ızkarde şiyleberaber de bunu almas ı ve her ikisine üçte ikinin verilmesi do ğru olur.Sâlisen: İbn Mes'fıd'dan, Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in, varis olan k ız,oğul kızı ve kızkarde şten: o ğul kızına altıda bir, k ıza yarı verdiği,Söylecek ız ve o ğul k ızma birlikte üçte ikiyi hükmetti ği rivayet edilmi ştir.O halde iki k ıza üçte iki vermesi gayet do ğaldır. Kald ı ki: "41.33; : (Çocuklar) ikiden fazla kad ın iseler..." cümlesinin, "J; tâI iki ve ikinin üstünde kad ın iseler" şeklinde manaland ırılmasıda câizdir. Nitekim " ,3 Onlar ın boyunlar ının üstünevurun" 2 cümlesi de: " 14:4"); li 31:Al: Boyunlar ını ve boyunlar ınınüstünü vurun" alnamındad ır. Demek ki:a) Ölen ki şi, geriye erkek—kız, birkaç çocuk b ırak ırsa erkekler,kad ınlar ın iki kat ı miras al ırlar.b) Ölen, iki veya daha fazla k ız b ırak ır, erkek çocuk b ırakmazsa,k ızlar, miras ın üçte ikisini al ırlar.1 Nisâ Suresi: 1762 Enfâl Suresi: 12


Cüz': 4, Sure: 4 495e) Ölen, yaln ız bir k ız bırak ır, erkek b ırakmazsa bu k ız, miras ınyarısını alır. Sünnette aç ıklanan bir dördüncü hal de vard ır ki o daşudur:d) Ölen,. geriye bir k ız ile, bir de oğlunun kızını b ırakmış olursakızına malın yarısı, oğlunun kız ına da altıda biri dü şer ki oğul kızı ilekendi k ızı, mal ın üçte ikisini alm ış olurlar.e) Ölenin oğlu ölmüş olur da oğlunun oğulları bulunursa bunlar,babalar ının yerine geçerler. Ne var ki bunlarla beraber, ölenin kendio ğlu da vâris olursa bu torunlara miras dü şmez, bütün mal o ğula kal ır.Vârisler aras ında bir üst tabakanm, bir alt derecedeki mirasç ılarımirastan mahrum k ılmasına harbE ğer ölenin birinci derecedeki çocu ğu erkek ise, kendinden a şa ğısını ,yani ölenin torununu mirastan dü şürür. Fakat birinci derecedeki çocukkız ise, k ız kendisine düşen miras pay ını aldıktan sonra geri kalan, o ğlununçocu ğuna (yani torununa) dü şer. O ğlunun çocu ğu erkek ise gerikalanın tamam ını al ır, oğlunun çocuğu kız ise, ölenin kızına yarı verilir,üçte ikiyi tamamlamak için torununa da alt ıda bir verilir. Çünkü bunlar,rütbeleri de ğişik iki kız kabul edilirler. K ız olmalar ı dolayısiyle üçte ikiyekatıl ırlar. Dereceleri de ğişik olduğundan dolayı da paylar ı de ğişik olur.Biri mirasm yarısın ı, öteki alt ıda birini al ır.E ğer üst dereceki çocuklar, iki k ız iseler, bunlar üçte iki al ırlar. Budurumda alt derecedeki çocuk k ız ise kendisine bir şey düşmez. Me ğerki kendisinin karşısında (yani kendi derecesinde) veya daha alt derecedebir erkek bulunsun. O zaman bu k ız, o erkekle beraber bâkiyi (kalanmirası) al ır. İki erke ğe, bir kıza olmak üzere miras bölü ştürülür.'Buhârfnin, İbn Abbas'tan rivayet etti ği hadiste oğul kız ı ile k ızkardeşin durumu izah edilir. Orada İbn Mes' ıld, Hz. Peygamber(s.a.v.)inhükmünce kıza yarı, oğul kız ına alt ıda bir verilece ğini, geri kalan ın dakızkarde şe düşece ğini belirtmi ştir. 2 Bu hadise göre dede4inin sa ğlığındababas ı ölmüş bulunan oğul kızına, kendisini mirastan mahrum edecekoğul (yani k ızın amcas ı) yoksa bu kız, dedesine vâris olur. O ğulun o ğluda buna kıyas edilir Nitekim Zeyd ibn Sâbit'in rivayet etti ği bir hadisteliu husus, aç ıkça belirtilmi ştir: "Oğullarin çocuğu, insanın kendi çocuğuIıiikmündedir. Kendilerinin üstünde bir oğul yoksa, bunların erkekleri,adamın kendi erkek çocukla? ı gibi, k ızları da k ız çocukları gibidir. Onlar1 Tefsfru kâti'l-ab ıktun, II 44 :-452 Butıart, Ferâiz, bâbu mirggi ibneti ibn ma`a ibnetin.


496 "Nisâ' Suresigibi dedelerine veıris olurlar, onlar gibi mirastan mahrum olurlar. Oğulunçocuğu, oğul ile birlikte vâris olamaz."'Buharl' ırin rivayet etti ği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.), 11(fuâz' ı,bir kavme öğretmen ve emir olarak göndermi şti. Muâz, or‘ada, vefatedip geriye bir k ız ile bir k ızkarde ş b ırakan kimsenin k ız ına miras ı nyarısın ı vermi şti. 2 Bu olay, Hz. Peygamber(s.a.v.)in hayat ında olduğunagöre demek ki Muâz, bu hükmiinde Allah Resulünün hükmünedayanmıştır.Sünen sahipleri, Allah Resulünün, geriye yaln ız oğul çocu ğu brrakankimsenin bu torununa alt ıda bir hisse verdi ğini rivayet ederler. Hz. Ebubekir,o ğul oğlunun mirasından nenesine alt ıda bir vermi ş, bu kez çocuğunba şka nenesi de gelip Hz. Ön ıer'den hak istemi ş, Hz. Ömer: "E ğerikiniz birle şirseniz alt ıda bir ikinize dü şer, aran ızda bölü şürsünüz. Yalnız biriniz olursa alt ıda bir, ona. dü şer" demi ştir. 3ljacb:Ferâiz ilminde hacb denen bir şey vard ır. IJacb, daha yak ın akrabanın,daha uzak olanlar ı mirastan dü şürmesi veya onlar ın miras hakk ınıazaltmas ıdır. 1.1acb-i noksân ve hacb-i hirmân olmak üzere iki türlü lıacbvardır. Habc-i noksân, varislerden birinin veya birkaç ı= miras hakk ınıazaltmak, hacb-i lıirman ise mirastan tamamen mahrum b ırakmakt ır.noksâna misal: Kar ı kocan ın, birbirinden alaca ğı miras durumudur.Koca, kar ısından yar ı alaca ğı yerde çocu ğun bulunması, kocanınhakkını yandan dörtte bire dü şürür. Kad ın, kocas ından dörtte biralaca ğı yerde çocu ğun bulunmas ı, kad ının hakk ını dörtte birden sekizdebire düşürür. Kezâ çocuk, dedesinin ve nenesinin miras hakk ını azalt ır.Vefat eden evlâd ından, babas ı üçte iki, annesi üçte bir alacak iken, öleninçocu ğu bulunmas ı halinde dede ve nene, alt ıda birer hisse al ırlar. edeninkarde şleri de annenin hakk ını, üçte birden, alt ıda bire dü şürürler. Babavarsa kendileri varis olamazlar. Buna ra ğmen annenin miras hakk ınıd.üşürürle ı .1.1acb-i hirmâna misal de ölenin babas ı, dedesi veya çocuklar ı bulunması halinde anne bir karde şlerinin mirastan mahrum olmalar ıdır.Çünkü ölenin babas ı, dedesi, yahut çocu ğu varsa anne bir karde şlerimhiçbir şey dü şmez. Keza anne baba bir, yahut baba bir karde şlerin mirashakk ı da, baba ile, anne ile, o ğul 've o ğulun o ğlu ile düşer.1 Bubâ ıl, Ferâiz, bâbu mîrâisi ibn ı'l-ıbn2 BulAri, Ferâiz, babu miragi'l-bentu3 TirmiZ1, Ferâiz, 10


Cüz': 4, Sure: 4 497B- Anne baban ın miras hakları :1) Ölen kişinin anne babası ve çocuklar ı varsa, anne ve baban ınher birine alt ıda bir düşer. edenin anne babasiyle birlikte yaln ız bir kız ıvarsa kıza yarı, anne baban ın her birine de alt ıda bir dü şer. Ayr ıca baba,asabelik dolay ısiyle miras ın kalan kısmını da alır.2) E ğer ölenin çocuklar ı ve karde şleri yoksa, miras ın üçte biri annesine,geri kalan üçte ikisi de babas ına dü şer. Böylece baban ın hissesi,anneninkinin iki katı olur.3) Ölenin anne babasiyle birlikte karde şleri de varsa, annesine alt ı-da bir dü şer. Ölenin karde şleri, annesinin üçte bir hissesini alt ıda biredüşürürler. Ayette: "Eger kardeşleri varsa, annesinin payı altıda birdir"buyurulmuştur. Demek ki annesinin hissesini üçte birden, alt ıda biredüşüren, yaln ız bir tek karde ş değil, karde şlerdir. Ölenin yalnız bir kardeşi varsa, annesi yine üçte bir al ır. Baba ile birlikte karde şler varisolamazlar. Yaln ız annenin hakkını 1 /3 den 1 /6 ya dü şürürler. FakatAbdullah ibn Abbâs, karde şler, anneden eksilttikleri 1 /6 hisseyi (1 /3= 2 x1d ır) alırlar demi ştir. Karde şler 1 /6 alınca Karde şleriylebirlikte vâris olan babas ı ise, kalanm üçte ikisini ahr. Şöyle:Ö. Anne karde şler baba1 /6 1 /6 + 4 /6— 6 /6Fakat bu görü ş şâ2,dn. Cumhura göre baba ile birlikte karde şler vârisolamazlar.4) Kadın öliir, geriye kocasiyle birlikte babas ını, annesini b ırakmaannesine üçte bir dü şer, Kocas ı miras ın yar ısını al ır. Geri kalan ı da, babasıalır ki kalan alt ıda birdir. Bu takdirde, anne, baban ın iki kat ı kadarmiras almış olur. Bu ise Ferâiz kural ına ayk ırıdır.a) Bunu düzeltmek için sahâbenin ço ğunluğu, koca, hakk ını aldıkansonra geri kalmam üçte birini anne3 e vermi şlerdir ki bu, biitün mi l ınaltıda birine tekabül eder. Baba ise bütün mal ın üçte birini al ır. İbn1VIes'iid, Zeyd ibn Sâbit, yedi fakih ve dört imam bu görü ştedir. FakatAbdullah ibn Abbâs buna muhâlefet etmi ş, anneye, mal ın tamamınınüçte biri dü şer, demiştir.b) Ölen kişi, geriye bir kad ın ile anne babas ını bırakmış ise, kar ısı,hissesini ald ıktar sonra annesine, geri kalan ın üçte biri dü şer. . Bu da tıpkıbir öncekine benzer.'1 Tefstru Ayttti'l•abküm, II. 46-47


498 Nisâ' Suresic) Üçüncü görü şü göre de yaln ız koca öldüğü zaman, kocan ın annesibütün mal ın üçte birini al ır. Mesele onikiden gelir. Kar ıs ı dörtte birinialır ki üçtür. Annesi üçte birini al ır ki dörttür. Geriye kalan be ş hisse debabanın hakk ıdır. Fakat anne baba, kad ının kocasiyle birlikte vârsolduklar ı zaman, , anne, babadan fazla almamak için geri kalan ın üçtebirini alır. O zaman mesele alt ıdan gelir, Kocaya yar ı olan üç, anneyekalanın üçte biri olan bir, babaya da geri kalan iki dü şer.C— Karı-kocan ın miras haklar ı :1) Ölen kadının çocuğu yoksa kocas ı, kad ın ın bırakt ığı malın yanmialır. E ğer kadının çocuğu varsa, kocas ı mirasın dörtte birini al ır.2) Ölen erke ğin çocuğu yoksa kar ıs ına, b ıraktığı mal ın dörtte biridüşer. Kad ınlar birden fazla iseler, dörtte bire veya sekizde bire ortakolurlar. E ğer ölenin çocu ğu varsa karısına sekizde bir dü şer. Çocu ğun birveya daha fazla, erkek veya k ız olması, karısının hissesini de ğiştirmez.D— Kelâle'nin miras ı :Ayette son olarak Kelâle'nin mirâs ı anlatılmaktadır. Kelâle zay ıfve âciz kimseye denir. Daha sonra bu kelime, akrabâ yönünden zay ıfkimseye denmi ştir. İnsanın çocuğu, annesi ve babas ı en yak ın kimseleridir.İşte bunlardan mahrum olarak ölen kimseye keletle demniştir.edenin annesi, babas ı ve çocuklar ı yok, anne bir kız ve erkek kardeşi varsa, bunların her birine miras ın altıda biri dü şer. Eğer anne birerkek ve k ız karde şler birden fazla ise, bunlar, miras ın üçte birini kendiaralar ında bölüştürürler.Bu âyette kasdedilen erkek ve k ız karde ş, anne bir erkek ve k ızkardeştir. Baba anne bir veya baba bir karde şler de ğildir. Bu hususa, Sa'dibn EM. Vakkas k ırâeti tan ık olduğu gibi Nisâ Suresinin son âyeti detamkt ır Çünkü bu surenin sonundaki âyette keltile'ye vâris olan bir kızkardeşe, miras ın yarısı, iki kızkarde şe üçte ikisi verilmi ş; erkek vekızkarde şler bir arada bulunursa mirasm tamam ı; erke ğe, kad ının ikikatı olmak üzere bölü ştürülmü ştür. Halbuki buradaki karde şlere alt ıdabir, üçte bir verildi ğine göre ilk bak ışta iki âyet aras ında bir ayk ırılıkgöze çarpmaktad ır. O halde burada kasdedilen, surenin sonunda kasdedilenkarde şlerden farkl ıdır. Burada yaln ız anne bir erkek ve k ız karde ş -ler kasdedilmi ştir. Müfessirler de bunu böyle izah etmi şlerdir. Ayr ıcaburada karde şlere verilen altıda bir, üçte bir hisse, asl ında annenin hissesidir.Bu da gösterir ki burada kasdedilen karde şler, anne tarafındankarde şlerdir.


Cüz': 4, Sure: 4 499a. Anne bir karde ş, yahut anne bir k ız karde ş yalnız bulunabilir.Bu takdirde mirasm alt ıda birini al ır.b. E ğer anne bir erkek ve k ız karde ş birden fazla iseler, miras ın üçtebirine ortak olurlar. Üçte biri, k ız erkek aralar ında e şit şekilde bölü ştürürler.e. Ölenin çocu ğu veya babas ı varsa bunlar, anne bir karde şlerinimirastan dü şürürler.Burada kelâle, erkek de olabilir, kad ın da. Her ikisi için de bu hükümlergeçerlidir. Çünkü ev ( il) ile atfedilen kad ın, erkekle ayn ı hükmetabi kılınmıştır Kad ın da çocuksuz ve anababas ız ölürse onun anne birerkek veya k ız karde şi, miras ın altıda birini; karde şler birden fazla iselerüçte birini al ırlar.Tirmizi'de bulunan bir hadisi şerife göre asabesi, yani baba tarafındanakrabas ı olmayan ki şiye day ısı vâris olur. Hz. Pey ğamber (s.a.v.)şöyle huyurmu ştur: "Mevlds ı olmayan ın mevkin, Allah ve Resulüdür.Vârisi olmayan ın vârisi, dayısıdır."' Bu hadisin birinci şıkk ına görevârisi ohnayan ın miras ı Beytül-rnale, yani devlet bütçesine aittir. Borcuvarsa o da Beytu'l-mal'den ödenir. İkinci şıkkma göre de asabeden vârisiolmayan ın miras ı, dayısına dü şer.E- Ölenin miras ının bu şekilde taksimi, borcunun ödenmesindenve vasiyyetinin yerine getirilmesinden sonrad ır.Ancak borcun ve vasiyyetin, vârislere zararl ı olmamas ı lazımdır.Ölenin normal borcu ne kadar olursa olsun, verilecektir. Borcun, vârislerizarara sokan ı, ölüm hastalığında adam ın, sevdiği bir yakınına veyadostuna fazla miras b ırakmak için yalan yere ona borçlu oldu ğunu söylemesidir.İmam Mâlik ve Ebu Hanife'ye göre hayat ı boyunca söylemeyipcan verirken ikrar edilen bu borç, bât ıldır. Ölüm hastalığında bulunanki şinin, mücerred ikrariyle sabit olan borç, irse takdim edilmez. Bu,vârislerin iznine bağlıdır. şâfii'ye göre bu ikrar sahihtir. 2Vasiyyete gelince: Vasiyyet, mal ın üçte birini geçerse vârislere zararlı olur. Kezâ vârislerden birine yap ılacak vasiyyet de di ğer vârislerizarara sokar. Bundan dolay ı miras hakk ı bulunanlara vasiyyet yap ılamaz.Hz. Pey ğamber (s.a.v.): "Allah, her hak sahibinin hakkını vermi ştir.1 Tirmizî, Feraiz, 122 Bkz. Akkâmul-Kur'an, I. 351; Hak Dini Kur'an Dili, II. 1311


500 Nisa' Sures;Art ık varise vasiyyet olmaz."' Binaenaleyh vârislere vasiyyet yap ı-lamayaca ğı gibi yap ılacak vasiyyet mal ın üçte birini de geçmemelidir.Veda' hacc ında, ölüm derecesinde hasta olan -Sa'd ibn EM Vakkaskendisini sormağa gelen Hz. Peyğamber (s.a.v.) ile şöyle konuşur:"— Ya Resultıllah, ben malı olan bir adamım, bir tek laz ımdan başkavârisim de yoktur. Mahmut üçte ikisini vasiyyet etsem ne dersin?"— Hay ır."— Yar ısını sadaka olarak vereyim mi?"— Hay ır."— Ya üçte birini?"— (içte biri olabilir ama o bile çoktur. Senin, geriye zengin vârislerbırakman, insanlardan dilenen fakir kişiler bırakmandan hayırhdır ."2Bakara Suresinin, anababaya ve akrabaya vasiyyeti emreden 180nci ayeti, buradaki miras âyetleriyle neshedilmi ştir Çünkü bu âyetlerleanne baban ın ve akraban ın miras haklar ı belirlenmiştir. Hz.Pey ğamber(s.a.v.) de biraz önce yazd ığımız hadisleriyle, mirastan pay ı belli olan akrabayavasiyyet yap ılamayaca ğım bildirmi ştir. Abdullah ibn Abbas' ınşöyle dedi ği rivayet edilir: "Mal çocu ğa, vasiyyet ana babaya ve akrabayaait idi. Allah, bunlardan istedi ğini neshetti, erke ğe, kad ının iki kat ı-pay verdi." 3Mal sahiplerinin, k ızların ı, yahut varislerinden baz ılarını mirastanmahrum edecek biçimde vasiyyet yapmalar ı da doğru de ğildir. Çünkübu, varislere zararl ı vasiyyet olur. Ayet ise vasiyyetin zararl ı olmamasınadikkati çekiyor.Vârise yap ılacak vasiyyetin sahih olup olmayaca ğı ihtilaf konusudur.Do ğru olan görü şe göre varise yap ılan vasiyyet sahih de ğildir. Çünkütöhmet sebebidir. Şafii, yeni görü şünde bu ikrar ın sahih olaca ğınısöylemi ştir. Şuras ı muhakkak ki baz ı varislerin pay ını azaltmak için bilebile böyle vasiyyet yapmak : icma ile haram sayılm ıştır. 411 nci ayet, babalar ve o ğullar için gösterilen bu taksimin uygunluğunubelirtmek üzere "Babalarm m ı, oğulların mı size daha yararlı olduğunusiz bilemezsiniz, Allah bilir. Bu, Allah' ın ilim ve hikmetine göre1 Buhild, Vaşâyâ, 6; Ebil Dâvûd, Va şâyü, 6; Tinnui, Buyû< 88; Nesil% Va şilyil, 5; % ılMâce, Vaşilyil 6; Darimi, Va şâyû, 28; Ibn Ilanbel, IV. 186...2 Müslim, Vaşiyyet. bâb: 1, hadis: 53 Taberi, IV. 2764 Ibn Kes?", I. 461


Cüz': 4, Sure: 4 501yaptığı bir taksimdir. O, hikmet sahibidir, her şeyi yerli yerince yapar."cürnlesiyle sona ermektedir. 12 nci âyet ise vârislere zarar vermektenkaçmmaya dikkati çekmekte ve Allah' ın her şeyi bildiğin, insanlar ınta şıdıkları niyyetlerden haberdar oldu ğuna i şaret etmektedir. 13 ve 14ncü âyetlerde de, izah edilen bu miras hukukunun, Allah' ın çizdiği s ınırlaroldu ğu beli...tilmekte, Allah'a ve Elçisine itaat edip O'nun belirledi ğis ın ırlar içinde duranlar ı, yüce Allah' ın, ebedi kal ınacak cennetlere sokacağı, en büyük kurtulu şun bu olduğu; Allah'a ve Elçisine isyan edipAllah' ın koyduğu s ınırları a şanları da yüce Allah' ın, ebedi kalmacakate şe sokac4ı, orada kendileri için alçalt ıcı bir azâp bulunduğu ihtâredilmektedir!Bu âyetlerin, ini ş sebebi olarak birkaç olay anlat ılır. Bunlardan biri,Câbir'in anlatt ığı şu olaydır:Sa'd ibn er-Rabi'in kar ıs ı, Allah' ın Resulü (s.a.v.) e geldi:"— Ya Resulallah, dedi, bu iki kız, Sa'd ibn er-Rabrin kızlarıdır.Babaları, seninle birlikte Uhud'da savaşırken şehid oldu. Amcaları da bunlarınmallarını aldı, bunlara hiçbir şey bırakmadı. Mal olmadan bunlarevlenemezler. Çünkü mal ı olmayan k ızı kimse almaz. Allah' ın Resulü(s.a.v.):— Bekle, Allah bu hususta bir hüküm verecek, dedi.Bunun üzerine miras âyeti indi. Allah' ın Resulü (s.a .v.) k ızlarınamcalarına haber gönderip şöyle emir verdi :— Sa'd'ın iki k ız ına üçte iki ver, k ızların annesine sekizde bir ver,geri kalanı da senindir."'Câbir'in anlatt ığı diğer bir olay da şöyledir:"Allah' ın Resulü (s.a.v.) ve Ebubekir, Seleme O ğulları yurdundayürüyorlarch. Beni sormaya geldiler. Ben de o kadar hasta idim ki aklımbaşımda yoktu. Allah' ın Resulü su istedi, o su ile abdest aldı, sonra üzerimesu serpti. Ben ay ıldım –Ya Resulâllah, dedim, mal ım hakk ında neyapmam', emredersin?. İşte o zaman : (Allah size, çocuklar ınız ın mirasıhakk ında, erkeğe, kadının alacağı payın iki kat ına tavsiye ederâyeti indi." 2Birinci olay, bu âyetin ini ş sebebi olmas ına daha müsaittir. Câbir'inanlatt ığı ikinci olay, bu surenin son âyetin.in ini ş sebebi olabilir.Zira Câbir'in kızları yok, kız karde şleri vard ı. Câhir kelâle olarak vefat1 'bn Mke, Ferâiz, 2; Tirmiâi, Ferâiz, 3; Ebu Dâvüd, Ferâiz, 4; bn Kesir, L 4572 Buhari, Tersir, Nisâ' Suresi; Müslim, Ferâiz, bâb 2, hadis: 5; tim Mâce, Ferâiz, 5


502 Nisâ' Suresietmi ştir. Fakat Buhâri, âyetin ini ş sebebi olarak ikinci hadisi kaydetmiş, ibn Kesir de Buhari'ye uyarak ikinci hadisi yazd ıktan sonra birincirivayetin, ayetin ini ş sebebi bakımından uygun olduğunu söylemiştir.°iniş sebebi olarak Umm-u Kuha olay ı da zikredilir. Şair Hassan' ınkarde şi ölmüş, geriye kar ısı emm-u Kuha ile be ş kız b ırakmış idi. Erkekvarisler mal ı almaya geldiler. Umm-u Kuha, kendisine hiçbir şeyb ırakmak istemeyen varisleri, Allah' ın Resulüne şikayet etti. YüceAllah: "ikiden fazla kad ın iseler, ölenin geriye bıraktı 'g'ının üçte ikisi onlarındır.Eğer (çocuk) yaln ız bir kadınsa (mirasm) yarısı onundur..."ayetini indirdi. Umm-u Kuha hakk ında da: "Sizin de çocu ğunuz yoksayapacağınız vasiyyet ve borçtan sonra b ıraktığunun dörtte biri onlarındır; Çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlannd ır..." buyurdu?Şuras ına da işaret etmek gerekir ki Kur'an âyetlerini tek sebebebağlamak do ğru de ğildir. Bunlar raviletin tesbit ve zapt ettikleri sebeplerdir.Fakat bunlar ın yanında zaptedilemeyen daha birçok hadiselermuhakkak ki vardır. İşte ayetin ini şinden önce bu anlat ılanlara benzerbirçok olaylar vukubulmu ş olabilir. Zaten o zaman mevcut miras hukuku,sosyal yapıda sızlanmalara sebep olacak nitelikte idi. ÇünküCahiliyye devrinde k ızlara ve çocuklara, kad ınlara miras verilmiyordu.Miras ancak savaşma gücünde olan erkeklerin hakk ı idi. Mirasın ba şkabir intikal şekli de cand yolu idi. Adam bir arkadaşiyle: "Kan ım seninkanındır, şerefim senin şerefindir. Sen bana varis olursun, ben sana varisolurum. Sen benim şerefimi kollarsm, ben de senin şerefini kollar ım"şeklinde ahit yapt ı mı öldüğü zaman ahit yapt ığı arkada şı ona varisolurdu.'Ayrıca Araplarda evlatl ık edinme vard ı. Evlatl ık da t ıpkı evlatgibi miras al ırd ı .İşte bu miras intikal hukuku, toplumda s ızlanmalara, haks ızlıklarasebep oluyordu. Bu zulüm hukukunu de ği ştirmek üzere miras âyetleriindi. Demek ki ayetlerin as ıl iniş sebebi, çe şitli toplumlarda uygulananadaletsiz miras sistemi idi.Kadınları ve çocuklar ı da milasa ortak yapan bu feraiz ayetleriindiği zaman, baz ı insanların çok zoruna gitmi şti. Dediler ki: "Kad ınadörtte bir, sekizde bir; k ıza yarı veriliyor. Küçük çocuklara miras ayrıhyor.Bunlarm hiçbiri dii, şmanla şavaşamaz, ganimet toplayamaz.1 Ibn Kesir, I. 4572 Tabert, IV. 2753 Rââ, MefâtIVu'l-ğayb, III. 224


Ciiz': 4, Sure: 4 503Sesinizi•ç ıkarmaym, bu konudan hiç söz açmay ın. Allah'ın Resulii(s.a.v.)belki bunu unutur, ya da kendisine söyleriz, bunu de ğiştirir. Hz.Peyğamber(s.a.v.) e dediler ki:" — Ya Resulâllah, kıza babas ının b ırakt ığı malın yar ısmı mı verelim? Oysa kız, ata binemez, dü şmanla sava şamaz. Çocuğa mirasmı verelim? Miras çoçu ğun i şine yaramaz ki?"'Tabii eğer ayetlerin, baz ı sahabilerin zoruna gitti ği hakk ındaki buİrıvayet do ğru ise, Arap miras huk ııkunu esash biçimde de ğiştirenİslâm sisteminin, onlarda ilk anda uyand ırdığı bir şaşkınlık olabilir.Sonunda hepsi Allah' ın hükmün raz ı olmuş, gönülleri bu hükümlerintatbikiyle huzur bulmu ştur.F — Ferâiz ilmi-" Z4I


504 Nisâ' SoresiZina çocuğuna miras dü şmez. Tirmizi şu hadisi rivayet ediyor:"Hangi erkek, hür veya cariye bir kadınla zina ederse, doğan çocuk, zinaçocuğudur, kendisi varis olmaz, kendisine de vetris olunmaz."'Kar ısiyle mülâcane 2 edip çocuğunun, ba şkasına âid olduğunu söyleyenkişiye o çocuk varis olamaz. Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle çocu ğuannesine katmış, onu anne tarafına mirasç ı k ılmış, annesinin nisbetettiği babaya varis kalmam ıştır.Kur'an Kerim, bu âyetlerle mirastan mahrum b ırakılan kadınlarave çocuklara miras hakk ı tanıdığı gibi mirastan alacaklar ı pay belli olmayananne, baba ve akraba= miras paylar ını da ayr ı ayrı belirlemi ş-tir.İslamda erke ğe, kadın ın iki katı miras verilmesini tenkid edenlerçoktur. Fakat iyi dü şününce bunun, derin hikmete uygun oldu ğu anlaşılır. Burada aile hayat ının sonucu olarak ortaya ç ıkan miras hukukuizah edilmektedir. Aile hayat ında geçim yükü, genellikle erke ğin üzerindedir.Erkek, hem kendisini, hem de kar ısını olmak üzere en az ikikişiyi beslemek zorundad ır. Bunun yan ında küçük çocuklar ını, annesini,babasını geçindirmek de erke ğe düşer. Birkaç ki şinin bakımı, erkeğin omuzlarına biner. Oysa kad ın kocas ını beslemez, kocas ı tarafındangeçimi sa ğlanır. Kad ına kocas ı, oğlu, babası veya karde şleri tarafındanbak ılır. Baz ı kad ınlar, bizzat çal ışarak geçimlerini sa ğlasalar dahenüz bütün kad ınlar bu durumda de ğildir. Bundan as ırlar önce kendigeçimini sağlayan kad ın hemen hiç yok gibiydi. Ayetlerin indiği şartlarıdüşünmek gerekir. Hatta bugün bile toplumda fazla bir şey değişmişde ğildir. Genellikle kad ına başkaları tarafından bak ılır. Kad ın himayegörür, erkek ise ba şkalarına bakar, kar ısını, lıâmisi olmayan hemşiresini,annesini, nenesini himaye eder.İşte hem kendisine, hem kar ısına, çoluk çocu ğuna, gerekti ğindeannesine, babas ına, bakmak, onlar ın da geçimlerini sağlamak zorundabulunan erke ğin, icab ında yine kendisinin himaye edece ği kız karde şindenbir kat fazla miras almas ı, adaletsizlik de ğil, adaletin ta kendisidir.Çünkü erkek bil kad ını getirip bakacak, k ız ise bir ba şka erkek tarafındangötürülüp bak ılacaktır.Ayette dikkat edilecek önemli bir husus da vard ır ki o da erkek gibi,kadına da borç ve vasiyet hakk ının tan ınmış olmas ıdır. Ölen erkek1 Tirmizî, Ferâiz, 212 Mültıcane: Bir erke ğin, karısına zina isnad etmesi ve kar ı kocanın hakim huzurundakendilerinin doğru söylediklerine yemin edip yalanc ıya lânet dilemeleridir ki Nur Suresindeizah edilecektir.


Cüz': 4, Sure: 4 505olsun, kadın olsun, borcu verilip vasiyeti yerine getirildikten sonra gerikalan miras ı taksim edilir. Bu, kad ına bütün medeni ve sosyal haklar ıntan ınmas ı demektir. Kad ın mülk sahibi olur, miras b ırakır, miras al ır,vasiyyet eder, vasiyyeti yerine getirilir, borç al ıp verebilir. Demek kiKur'an, kad ına her türlü mülkiyet ve mülkünde tasarruf hakk ı tan ımış ,ona tam hür bir ki şilik kazand ırm ıştır. Bu, kad ın hakları bakımındançok büyük bir geli şmedir. Çünkü kad ın ın mülkiyet hakkı, değil o günkütoplumlarda, medeni kabul edilen Bat ı toplumunda bile ancak ondokuzuncuasr ın sonlariyle yirminci as ır ba şlarında tanıamaya başlam ıştır. Kur'an indiği zaman kad ın, birçok sosyal haklar ından yoksun ya şıyor,bir e şya gibi kabul ediliyordu. İşte Kur'an onun elinden tutup insanibakımdan onu erkekle e şit yapmış, toplumun tan ıyabileceği en ilerihakları tanımış, onu saygıdeğer bir insan yapmıştır.5(:.p 4;1:Ç. o „..„0 >4:21 ,şkszr, ... . zr, o ." 9,, 3 O *A li Li Ie-C4...; Cji° 1-_J j °) 51.CUI J1- a* I•••• O ••• 3 , o "74 ı , o , .9C.) I I j..,0 -P L:4 L>r_.1.,,0 L,L.;* 4*..)L .P ( r0 s' ‘..■>•; "Jits9 •• 9 Ama. •• ,••• 9 --, •-•„ o ... 3 9 .• 5 3, ...., ,..• •• ..0. :`,,' ii4/ L:ji;L:. ‘t>j•—) ., t-h Lf.?..7-3 u. -A k:).,-.1._,-:-!. e.. „4-"4-':4-'. ..,--)1, 0.9o5 ••• o ••• so o 9 „ -- ..• ••• o o ..• •-' ‘..y .:Ui z,..ji.1 c_...,,_rj ( ■ v) ,...._..,,.. ■e__.C.p •w ı c.) ıS j 4 4,...--P.....•...•.• •• ••• ., .-F: ..0 • ••• 3 o 3 9 •••L;_l JI-3 ‘:>,,..1° 1 e_A-..t.:,- t ;;;:>. I -S1 u'..C.›- c C.' ,C:.?. ..;-il -:_)_;-1-..-,L). °17..c...... ..s.l. -,!..b.:3 .1. •:),,....„ • .• .... .... J'. .., , ••• . . Z, , .r:', •••• , „ 'r 10 5 0 jı... -34 LA.) rgb 3 (..) j...) J...4■!. (.7.. .....Li I 3 (,, 1 k... . .4.3AY\4__(1- 1,1":.Cp15- Kadınlarınızdan fuhu ş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin ;eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm (alıp) götürünceye, ya daAllah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun (dışarı çıkarmaym).16- İçinizden iki ki şi fuhu ş yaparsa, onlara eziyet edin; eğer teybe eder,uslanırlarsa artık onlar(a eziyet)den vazgeçin. Çünkü Allah, tevbeleri çokkabul edendir, çok esirgeyendir. 17- Allah'a göre şu kimselerin tevbesimakbuldür ki ceıhillikle bir kötülük yap ıp hemen ardından teybe ederler.


506 Nistı' Suresiİşte Allah, onların tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.18- Yoksa kötülükler yap ıp yap ıp da nihayet ölüm gelip çatınca : "Benşimdi teybe ettim" diyenler ve kâfir olarak ölenlere teybe yoktur (öylelerinintevbesi makbul de ğildir). Onlar için acı bir azab hazırlamışızd ır!Tefsir:Fahişe: pek çirkin, a şırı derecede edepsizlik demektir. Buradafahi şe, zina anlammad ır.15 nci ayette fuh şa saparak zina suçu i şleyen ve bu suçu i şledikleri,dört şahit tarafından da görülmü ş bulunan kad ınlar ın, evlerde hapsedilmeleri,ölünceye, yahut Allah kendilerine bir yol gösttrineeye kadarevlerde tutulup d ışar ı çıkar ılmamaları emrediliyor.16 nc ı ayette de fuhu ş yapan erkeklere eziyet edilmesi, teybe edipuslandıkları takdirde onlar ın ba ğışlanmas ı emir buyurularak yüce Allah'ın, tevbeleri çok kabul eden, kullarm ı çok esirgeyen oldu ğu hat ırlatılmak suretiyle insanlara da şefkat ve merhamet1e i şlem yapılmasıtavsiye ediliyor.Daha sonraki iki ayet ise hangi tevbenin makbul olaca ğını anlat ı-yor. Günahtan dönme, günah i şlememe ğe kesin karar verme anlam ınıta şıyan tevbenin, bilinçli olarak yap ılmas ı, içtenlikle kötülüklerdenAllah'a dönülmesi ö ğütlenmek üzere şöyle buyuruluyor: Allah, şu kimselerintevbelerini kabul eder ki câhillikle bir günah i şler, hemen ard ındanteybe edip günahtan dönerler. Günah i şleyip, işleyip de ölüm gelip çattıktan, ya şama ümidi hiç kalmad ıktan, gözlerden perdeler kalk ıp ahirethalleri göründükten sonra "Teybe ettim" diyenlerin, ya da hayatlar ınınsonuna kadar inkâr içinde olanlar ın tevbeleri makbul de ğildir.Bu ayetlerin ini ş sebebi hakk ında bir rivayet yoktur. 15-16 nc ıayetler, İslamda zina hakkındaki hükümlerin ilk a şamasın ı belirlemektedir.Islam ın ilk zamanlar ında zina eden kad ınlar, evlerde hapsedilir,erkekler ise azarlama, k ınama, ayakkabı ile dövme cezas ı ile cezaland ırıhrdı.Miifessirlere göre zina eden kad ınlar için evlerde hapis, erkekleriçin azarlama, kınama cezas ın ı emreden bu ayetlerin hükmü, daha sonrainen Nur Suresinin: "Zina eden kadın ve zina eden erke ğin her birineyüz de ğnek vurun . . ."' meâlindeki âyetiyle neshedilmi ş, zinaeden bekâr erkek ve kad ına yüz de ğnek vurma, evlilere de ta şlanaraköldürme cezas ı getirilmi ştir.21 Nur Suresi: 22 Ibu Kesir, I. 462


Cüz': 4, Sure: 4 507Ubâde ibn es-Sâmit, Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in şöyle buyurduğunuanlat ır: "Allah' ın, kadınlara yol göstereceği konusundaki hükmü bendenahnız. Allah, (zina eden) kadınlara şöyle yol gösterdi : Evli evli ile, bekârbekâr ile zinâ ederse, zina eden evliye yüz de ğnek vurulur ve ta şla recınedilir.Zina eden bekâra da yüz değnek vurulur, sonra bir yıl sürgün edilir."'Bu hadiste zina eden evliye, yüz de ğnek vurulup sonra recmedileceği ifade buyurulmu ş ise de tatbikatta Hz. Pey ğamber (s.a.v.) zinaeden evli ki şiyi dövmemiş, sadece recmetmi ştir. Hz. Peyğamber(s.a.v.)in bu uygulamas ı, yukar ıdaki sözüne tercih edilmi ştir. Cumhur, zinaeden evlini ıa, dövülmeden recmedilece ğine hüküm vermi ştir?İkinci ayette eziyet edilmesi emredilen iki ki şinin iki erkek mi,yoksa birbiriyle zinâ eden erkek kad ın Mi olduğu hakkında görüş ayrıhğıvard ır. İkrime, Atâ', el-Hasan ve Abdullah ibn Kesir'e göre bu ayet,birbiriyle zina eden erkek ve kad ın hakkındad ır. Süddi'ye göre evlenmedenönce genç erkeklerin i şledikleri fiil hakkındad ır. 1Vlücâhid'e görebu ayet, livâta eden iki erkek hakk ındad ır. 3Tefsiru katil-Ahkam'da, ikinci ayette bildirilen iki ki şinin, birbiriylezinâ eden erkek ve kad ın olduğu hakk ındaki görü şün daha isabetliolduğu ileri sürülüyor. Zira Allah, burada iki hüküm bildirmi ştir,Biri hapis, di ğeri eziyet. Hapis, eziyetten daha a ğır bir cezad ır. Hapiscezas ı evliler için, eziyet de bekarlar içindir. Sonra Nur Suresindeki ayetlebu ayetlerin hükmü neshedilincE burada evliye verilen hapis cezas ınakar şılık, orada bunun daha a ğırı olan recm cezas ı; burada eziyet cezas ınakar şılık da orada bunun daha a ğır ı olan yüz de ğnek cezas ı getirilmiştir.Bundan dolay ı burada a ğır ceza olan hapsin, zina eden evliye; hafif cezaolan eziyetin de zinâ eden bekâra verilece ğine hiikmediyoruz.4Görüldüğü gibi bu iki ayetin delâlet etti ği kişiler hakkında çe şitligörüşler mevcuttur. Fakat d ış manadan anlad ığımıza göre bu ayetler,islam ın ilk zamanlarında fuhu ş yapan kad ınlara ve erkeklerE, uygulanacakce2 ayı tesbit etmiştir. Bunlar, fuh şun, Islamdaki ilk cezas ını cluşturmaktadır. Zina cezas ı, iki aşamada tamamlanm ıştır. İlk aşamadazaten evde duran kad ınlarm, hayat boyu evde tutulmalar ı; çalıwakhem kendilerini, hem de ailelerini geçindirmek zorunda bulunan erkeklerinde eziyet (azarlama, k ınama ve ayakkab ı ile dövme) ile cezalan-1 Müslim, Dudiid, hâb: 4, hadis: 12-13; Buhârl, Tefsir, Nisâ Suresi; Ebu Dâvûd, 1:ludud,23; Tirmiii, Dudud, 8; Dm lece, ljudûd, 72 Teber", IV. 2943 Mileallid, Tefstr, s. 1494 Tefs'iru Ayki'l-abkam, II. 56


508 Nisâ' Suresidırılmaları emredilmi ş, fakat bunun son şekil olmadığı, bu konuda ilerideAllah' ın bir yol gösterece ği, kesin bir hüküm bildirece ği de belirtilmi şti'.İkinci aşamada gelen yüz de ğnek ve recm cezas ı, bu ayetlerin hükmününeshetmekten çok tadil etmi ş, tamamlamıştır. Nur Suresindeki hadayetiyle, bu ayetlerle emredilen hapis ve eziyet cezalar ı, celd ve recmedeğiştirilmiş, fakat bu a ğır cezalar -1n verilmesi için zina suçunun dörtşahit ile tesbiti hükmü de ği ştirilmemiş, olduğu gibi bırakılmıştır." : Onlara karşı içinizden dört şahitgetirin . . ." cümlesi, zinân ın, dört şahit tarafından tesbit edilmesinigerekli k ılmışt ır. Zina fi'li, dört şahit tarafından gözle ve aç ık aç ıkgörülecektir ki bu ceza uygulans ın. "içinizden" kelimesinden, şahitlerinmüslüman olmalar ı gere ği anla şılmaktadır. Çünkü gerçek müslüman, görmedi ği şeyi söylemez Zina suçunun, tahmin veya ak ıl yürütmeile de ğil, bizzat görülerek tesbiti icabeder. Çünkü zina a ğır birsuçtur, cezas ı da çok a ğırdır. Bu suç sabit olunca bir aile y ıkılacak, ki şilerinnamuslar ı töhmet alt ında kalacak, kad ının ve erke ğin istikbali sönecek,hayatlar ı malıvolacakt ır. Böyle insanlar ın istikballerini söndiiiecek,aileleri yıkacak bir iddiân ın yalnız tahmin veya bir ki şinin tanıklığınadayanmas ı doğru değildir. Ancak dört şahit tarafından görüldüğüzaman zina faillerin.e, Kur'an" Kerim'in gösterdi ği ceza uygulan ır ki buda cidden pek güçtür. Me ğer ki şahsın kendisi itiraf etsin. Bundan dolay ıİslamda zina cezas ı, pek nadir uygulanm ıştır.Ancak Nur Suresinde aç ıkland ığı üzre kar ısını zina ile suçlay ıp dörtşahit bulamayan kimse, hâkimin karariyle kar ısından bo şanır. Fakatkad ın suçunu itiraf etmedikten sonra kendisine zina cezas ı verilmez. Hz.Peygamber (s.a.v.), zina ettiklerini itiraf eden baz ı kişilere dahi ac ıyarak"belki yanılıyorsunuz, belki ne söyledi ğinizin fark ında de ğilsiniz .."deyip recm cezas ını uygulamak istememi ş, fakat o ki şilerin kendi ısrarıüı erin onlar ı recmettirmi ştir. Bunda Islamın toplumu kurtarmak içinverdiği ceza yan ında af ve ho şgörüsünü de anlamak mümkündür. Buradabir olayı anlatmakta yarar vard ır:Eslem kabilesinden Mâiz isimli bir adam zina eder ve Resulullah' ınhuzuruna gelip suçunu itiraf ile "Ya Resfflallah, zina ettim, benitemizle" der. Allah' ın Resulü yüzünü o tarafa çevirir. Fakat Mâiz, yinekarşısına geçip zina etti ğini, kendisini temizlemesini ister. Resulullah,tam dört kere yüzünü o tarafa çevirir ve Mâiz, her defas ında onun karşısınageçip bu suçtan kurtar ılmas ını diler. Resulullah bakar ki 3/faiz gitmiyor,cezalandırılmakta israr ediyor, bu kez:


Ciiz': 4, Sure: 4 509"— Sen deli misin, der. Mâiz deli olmad ığım söyleyince, Allah' ınResulü:"— Sarho ş falan olmas ın, der. Sarho ş olmadığı da anlaşılınca AllahinResulü bu zâtı gönderip recmettirir."'Bu olaya benzer bir ba şka olay da şöyledir:Bir kadın, Hz. Peyğamber(s.a.v.)e gelip "Beni temizle!" der, zinâetti ğini itiraf eder. Allah' ın Resulü ona da: "Dön, teybe ve isti ğfar et!"der. Fakat kad ın dönmez, zinâ'dan gebe kald ığını söyler. Allah' ın Resulü."— Öyle ise karnındaki çocuğu doğurmalısın!" der. Kad ın do ğumumıyaptıktan sonra yine gelir, recmedilerek günahtan temizlenmesiniister. Fakat Allah' ın Resulü (s.a.v.):"— Seni recmedip yavruyu süt annesiz b ırakamay ız" der. Kad ıngider, çocu ğunu emzirir, sütten kestikten sonra yine gelir:"— Ya Resulâllah, çocu ğu sütten kestim, art ık yemek yiyor" der.Bunun üzerine Allah' ın Resulü (s.a.v.) bu kad ını recmettirir, bunun içinAllah'tan ma ğfiret diler ve şöyle der: "Bu kad ın öyle bir teybe etti ki, bununtevbesi, Medine gibi yetmi ş şehir halk ına taksim edilse, hepsineyeter." 2Hemen bütün hadis mecmualarında anlat ılan bu olaylar, Resulullah'mşefkat ve merhametini, islâm ın ho şgörüsünü anlatma ğa yeter.Kur'ân ı Kerim'de neshi kabul etmeyen Ebu Müslim El-Isfahâni'yegöre " : Kadınlartnızdan fuhu ş yapanlara. . ."âyeti ile sahhakalar (sevici kad ınlar); ": İçinizdenfuhu ş yapan iki ki şi. . ." âyeti ile de livâta eden erkekler kasdedilmiştir.Zira " " kad ınları gösteren ",11"nin ço ğuludur.ise, erke ği gösteren ",5:ıll "nin tesniyesidir. Ona göre bu yorum en do ğruyorumdur. Zira:lır.1) Bu suretle hiçbir âyet neshedilmez, her âyetin hükmü bâ.ki ka-1 Müslim, Iludıld, bâb: 5, hadis: 16-222 Müslim, kludıld, bâb: 5, hadis: 22-243 Sevicilik, iki kad ının birbiriyle cinsel tatmin aramas ına denir. Biri fail, di ğeri mef'uldurumunda bulunur. Bir çe şit sapıklık ve hastal ık olan bu fil eskiden beri çe şitli toplumlardabazı kadınlar arasında vardır. Bazı toplumlarda bu harekete a ğır cezalar verilmi ştir. Sevicilikerkekler aras ındaki homoseksüelliğe benzer. Buna kad ın homoseksüelliği de denir. Bkz. ProfDr. Rasim Adasal, Ruh Hastal ıkları ve Cinsel bozukluklar, III. 615-617, <strong>Ankara</strong>, 1954


510 Nisa' Suresi2) E ğer her iki âyette de zina kasdedilmi ş olsayd ı, zinâ eden erkekve kad ının hükmü, bir ayet içinde zikredilirdi. Nitekim "" âyetinde ayn ı suçu i şleyen erkek ve kad ının hükmü bildirilmiştir. İki ayette de kas ıt zina olsayd ı, burada da böyle olur, bunlaraynı ayet içinde zikredilir ve ayn ı şeyden söz eden ayetler tekerrür etmezdi.3) "


Caz': 4, Su e: 4 511dir. Bunlardan hangisinin toplum için yararl ı olup olmad ığını bilmekde önemli de ğildir. Çünkü art ık bu hüküm neshedilmi ştir.Livâta edenlerin mel'iln olduklar ına dair hadisler vard ır. "Lrıtkavminin yapt ığını yapan kimsele ı i görürseniz, faili de, mef'ulü de öldürünüz"'meâlindeki hadisler ise pek sa ğlam de ğildir. Tirmizi, bu hadisinsenedine güvenilemeyece ğini belirtmi ştir. Tirmizi şöyle diyor: "Ilimerbab ı, livâta yapan ın cezas ı konusunda ihtilaf etmi ştir. Baz ılarına göreevli olsun, bekâr olsun livâta yapan kimse recmedilir Bu, Malik, Safii,Ahmed ve İshak ın görüşüdür. Tâbiundan baz ı fakihlere göre de fiyata=cezas ı, zinânın cezas ın ın ayn ıdır. Bu da Hasan Basri, İbrahim en-Nebaci,Atâ ibn EM Rabah' ın görü şüdür." 2Son iki ayette cehaletle günah i şleyip sonra hemen teybe edenlerintevbelerinin kabul edilece ği belirtiliyor. Burada cehaletle günahişlemek tabiri üzerinde biraz durmak gerekir. Cehaletle günahi şlemek, birşeyin günah olduğunu bilmeden onu yapmak anlam ında değildir.Cehalet kelimesi, Arapça sadece basit bilgisizlik anlam ını ta şımaz .Cehalet, duyulann, şehvetin ak ıl gücünü örtmesi, kabaran şehvet duygularınındürtüsüyle hareket etmek demektir. Cahiliyye devrinde bukelime, ilmin de ğil, hilmin kar şıtıdır."Cehl, en ufak bir k ızgınlık an ında iradesini kaybedip parlayan,kontrolsüz bir ihtirasla öfkesine kap ılıp sonucu dü şünmeden hemen körükörüne atılan delikanl ı, ate şli, sab ırs ız kişinin sorumsuz davran ışıdır.Bu, duygularına h ırslarma hakim clamayan a şır ı bir insanın davranışıdır. Bu insan, doğruyu yanlışı dü şünme ölçüsünü kaybedip kendisiniöfkenin pe şine kaptırmıştır." 3Kur'an): Kelim'e göre Allah'a isyan eden herkes cahil say ılır. Çünküyaptığı işin sonucunu, sonunda kendisine neler getirece ğini hesaplamadanyapar. Sâf akl ına uymaz, kabaran şehvet duygular ının, basit düşüncelerininalumma kap ılır. İşte bu duygulara kap ılarak hareket etmekcehaletti ı . Bizim halkım ız aras ında da cahil kelimesi, bu mânaya yak ınbir anlamda kullanılır. Cahil deyince duyulanna kap ılarak hareket edengenç delikanl ı kasdedilir. "O cahildir, kusuruna bakma" sözü, o delikanlınınkusuruna bakma, dü şünmeden böyle yapmıştır anlam ına gelir.Günah i şleyenler, basit hislerine, şehvet duygular ına kap ılarak hareketettiklerinden Kur'an'da onlara cahil denmi ştir. Mesela Yusuf1 Tirmizi, kludad, 242 Tirmizî, Ebu< Isa Muhammed ibn Savra, Sutyen, M ısır baskısı, IV. 583 Dr. Toshihiko IZUTSU, Kur'an'da Allah ve Insan, S. Ate ş çevirisi, s. 193, <strong>Ankara</strong>, 1975


512 Nisa' SuresiAleyhisselâm, günah i şlediği takdirde câhillerden olaca ğını söylüyor:" : O kadınlara meyk derim ve dihillerdenolurum."' Kendisini kuyuya atarak günah i şlemi ş olan karde şlerinindurumunu da cehaletle niteliyor: " j Jl;(Yusuf) dedi : Sizler cahil iken Yusuf'a ve karde şlerine yaptığınız(ın kötülüğün)ii bildiniz mi ?"2Bütün bunlar, buradaki cehaletle günah i şlemek sözüylc neyin kasdedildiğiniortaya koyar. Ayetin kasd ı, günah i şleyen kimsenin, yapt ığıi şin günah oldu ğunu bilmeyerek yapmas ı de ğil, neticesini dü şünmeden,nefsani duygular ına kap ılarak Allah' ın yasaklad ığı bir şeyi, yasak olduğunubile bile yapmas ıdu. İşte böyle kimseler, teybe ettikleri takdirdetevbeleri kabul edilir.Bir işin günah olduğunu bilmeden onu işlemek hatâd ır. Hatâ ileyapılan günahlar affedilmi ştir.Basit duygular ına, şehvetlerine kap ılarak her nas ılsa günah i şlemişolan kimseler, bu yaptıkları işlerden pi şman olur, bir daha- yapmamayakarar vererek Allah'tan af dilerlerse şüphesiz Allah, tevbeleri kabuledendir, merhametlidir, onlar ı affeder. Hayat ın hangi ça ğında olursaolsun, yap ılan teybe makbuldür.Fakat hayat ın ın sonuna dek günahta ısrar edip de ölüm haline gelmişolan ki şi, henüz hayattan ümid kesmeden teybe etmi şse onun tevhesininkabul edilip edilmeyece ğini Allah bilir. Hadislerin ifadesine görehayattan ümid kesmeden önce küfürden dönenlerin iman ı makbuldür.Ama ye's haline girdikten, yani ya şama ümidi kalmay ıp gözlerden maneviperde kalkt ıktan sonra art ık tevbenin ve inanman ın yararı olmaz.Teybe için inand ıktan sonra iyi bir i ş yapabilecek kadar bir zaman bulunmalıdır."— (Tarafımdan onlara) de ki : Ey nefislerine kar şı aşırı giden kullarım,Allah' ın rahmetinden ümit kesmeyiniz!" 3 ayeti gere ğince fas ıkmü'minin son nefesindeki tevbesi de makbul olabilir. Resulullah (s.a.v.):`5,;,? ii L Zı : Allah, canı boğazına gelmemi ş olan kuluntevbesini kabul ede ı ."4 buyurmu ştur. Yani henüz ruh, beden içinde,ki şinin yaşama ümidi var iken yap ılan teybe makbuldür.1 Yusuf Suresi: 332 Yusuf Suresi: 893 Zilmer Suresi: 534 Tirmiâf, Dacavat, 99; Ibn Mâce, Zühd, 30; Muva4;a', Uuelfid, 2; /bn Vanbel, II. 132,...


Cüz': 4, Sure: 4srs44J; „:" : Sonra yak ından teybe ederler.""cümlesindeki"yakından" kelimesi, ölümden önce, hayatta iken teybe etmeyi kasdediyor." : yak ın" günah i şlediği an ile, ölüm mele ği görününceyekadar olan zamand ır. İşte bu arada teybe edenlerin tevbesiAbdullah ibn Abbas şöyle demi ş : "Yüce Allah: (Yoksa kötülükleryapıp yapıp da nihayet ölüm gelip çatınca : 'Ben şimdi t eybe ettim' diyenlereve kâfir olarak ölenlere teybe yoktur.) 2 âyetinden sonra: (Allah, kendisineortak ko şulmas ını bağışlamaz, bunun dışındaki her günahı dilediğinebagışlar)3 ây etini indirmek su ı etiyle kâfir olarak ölene ma ğfireti haramkılmış, tevhid (iman) ehlini de me şietine (dilemesine) b ırakmış,onları ümitsizlikten kurtarm ıştır. 4"Fakat hışmım ız ı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir faydasağlama& ."5 âyeti kerimesi, azâb ı gördükten sonra inanmamn birfaydas ı olmadığını haber vermektedir. Fakat azâb ı görmeden önceinanm ış olanın imanı makbuldür. Demek ki imana engel olan, yaban 'ölümün yaklaşmas ı değil, ölüm halinde perdelerin kalkarak ki şinin dünyadansonraki yerini görmesidir. 6TAJD :ç jfij r °4;1. "(j: j1:11000o ••• Z; 99 .9 0 9 99 A o1.4 C.) I C. ‘74.2."—J j9 9 e o A o o Z; A 9 ılje LJ CO••9(:) Vs- I 4.i '‘,53 ı -S4:,, ti_j1;,,°.„


514 Nisa' Suresi19- Ey inananlar, kadınları miras yoluyla zorla almanız size helal değildir.Onlara verdiklerinizin bir kısm ını (onlardan) alıp götürmek için onlarısık ıştırmayın. Şayet açık bir edepsizlik yaparlarsa başka. Onlarla iyigeçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, bilin ki sizin ho şlanmadığınız birşeye Allah çok hay ır koymu ş olabilir. 20- Bir eşin yerine başka bir eşalmak istediğiniz zaman onlardan birine yüklerle mal vermi ş olsanız dahiverdiğinizden hiçbir şey geri almay ın. Iftira ederek ve açık günaha girerekverdiğinizi alacak m ısınız? 23- Nas ıl alırsınız ki, birbirinize geçmi ş(içli dışlı olmuş) idiniz ve onlar, sizden sağlam söz alm ışlardı .Tefsir:19-24: Manalar ı açık olan bu âyetlerle getirilen hükümler şunlard ır:1) Akrabasnun, ölenin kar ısına zorla vâris olmalar ı; kadınlara verilenmehri geri almak, ya da onlar ın mallarına sahip olmak için onlar ınevlere kapat ıhp baskı altında tutulmalar ı haramd ır. Şayet kad ınlar aç ıkçabir fuhu ş yapmış, zina etmi ş iseler, o zaman verilen mehir geri almabilir.Kecas ı, mehıini almak için bul( isteyebilir'. Namuslu kald ıklarısürece kadınlarla iyi geçinmek laz ımdır. Çünkü ki şinin, karısıyla iyigeçinmekte yarar vard ır. içinden gelmese de bunu yapmal ıdır. Çünküinsanın zoruna giden birçok şey var ki sonucu kendisinin hayr ına olur.2) Karısından mutlaka ayr ılmaya karar veren ki şi, ne kadar fazlaolursa olsun, verdi ği mehri yalanla, iftira ile geri almaya kalkmamal ı-dır. Zira kar ısiyle az çok beraber ya şamışlar, kad ın her şeyini kocasınavermi ştir. Bu kadar iç içe birlikte ya şamış iken, bu kadar beraberli ğinhat ırı varken kad ına verilen mehri geri almak do ğru de ğildir.3) Kişinin üvey annesiyle evlenmesi haramd ır. Eskiden yap ılmışolanlar affedilmi ştir. Bundan sonra böyle bir şey yap ılmamand ır.İbn Abbas, ayetin tefsirinde şöyle diyor: "Araplar aras ında biri öldüğüzaman velilerinin, adamın malı üzerinde haklar ı olduğu gibi karısıüzerinde de haklar ı vardı. İçlerinden biri, dilerse ölenin kar ısiyle evlenir,yahut kadını başkasiyle evlendirip mehir al ır, ya da hiç evlendirmez,evde al ıkordu. Mirasç ılarm, bu kad ın üzerinde, kad ının kendi ailesindendaha çok hakk ı vard ı . İşte birinci âyet bu uygulamay ı ortadan kald ırmakiçin inmiştir."2'bn Kestr'deki rivayete göre bu i şi, ölenin oğlu yapard ı. Adamölünce ba şka kad ından doğmuş o ğlu, üvey annesinin üzerine elbisesini1 Taberi, IV. 310-3112 Bubari, Tefsir, Nisa' Suresi; Ebû Davad, Nikah, 23


Cüz': 4, Sure: 4 515atar: "Malma vâris oldu ğum gibi karısına da vâris oldum" derdi. Böyleçeüvey annesi, kendisine kal ır, dilerse mehir vermeden —babasmm verdi ğimehirle— onunla evlenir, dilerse kad ını başka biriyle evlendirip mehiralırdı . İşte Yüce Allah, bu ayeti indirerek: "Ey inananlar, (akrabam=kadınlar(m)a, onlar istemediği halde vâris olmanız size helal değildir"buyurdu. Bu tefsire göre vâris olunan şey, kad ının kendisidir. Yaniayet, kad ını, tıpkı e şya gibi miras meta' ı olmaktan kurtarnu ştır.Diğer bir tefsire göre ayetin manas ı, "Kad ınlar istemedi ği haldeonları evlenmekten al ıkoyarak mallar ına vâris olman ız size helal de ğildir"şeklindedir.Karılarınd.an ho şlanmayan baz ı kimseler de onlardan ayr ılmak isterlerseverdikleri mehri geri almak için geçimsizlik yapar, mehri gerivermeleri için kar ılarm ı sıkıştırırlar, onlar ın diledikleriyle evlenmelerinde engel olur, ölünceye kadar evde tutarlar d ı. Ama kendileri de onlarakocalık etmezlerdi.Birinci ayet ile bu tür davran ışlar da yasaklanmakta: "Verdi ğimizigeri almak için onlara engel olup evde tutman ız, evlenmelerini engellemenizhelal de ğildir. Eğer onlar apaç ık bir fuhu ş (edepsizlik, zina) yapmışolurlarsa o zaman onlar ayr ılmaya neden oldu ğu için bulc istemektemazur say ıhrsınız. Bunun d ışında onlarla güzel geçininiz." buyurulmaktadır.Hasılı bu ayet ile, kad ının aleyhine olan, onun hareketlerinikısıtlayan kaba davran ışlar yasaklanmıştır.Ailenin mutluluğu, çocuklar ın huzuru, iyi yeti şmeleri, kar ı kocanıngüzel geçinmelerine bağlıdır. Bundan dolayı Kur'an' Kerim, güzel geçirmeyiemıetmiştir. Allah' ın Resulü (s.a.v.) de bu konuda şöyle buyurmuştur:"Ey insanlar, sizin kadınlarınız üzerinde haklann ız vardır, onlarında sizin üzerinizde haklan vard ır. Onların, sizin yatağınıza başkas ın ıalmamalan ve iffetlerini korumalar ı, sizin onlar üzerindeki haklarınızdandır.Eğer bunları yaparlarsa onları yataklarında yalnız b ırakmanıza vehafifçe dövmenize Allah izin vermi ştir. Eğer vazgeçerlerse onların geçimlerinive giyimlerini sağlamak sizin görevinizdir. Kad ınlara hayır tavsiyeediniz. Çünkü onlar sizin yan ınızda tutsak gibidirler. Kendi kendilerinebir şey yapamazla ı . Siz onları, Allah' ın emanetiyle (Allah ad ına güvencevererek) aldınız ve Allah' ın sözleriyle onların ırzlarını helal kıldınız."'Ayetteki açık fahi şe deyimine iki anlam verilmi ştir: Biri, kad ınınkocas ına ve kocas ının ailesine kar şı ba şkaldırmas ı, huysuzluk etmesi,1 Tehaibu Sireti İbn Hişam, II. 139; Taberi, IV. 311


516 Nisâ' Suresi'diğeri de zina etmesidir. Şayet kad ın, buysuzluk, edepsizlik veya zinaederse ona verilen mehir geri al ınabilir ve bul` edilirBaz ı insanlar, ho şlanmad ıkla_ ı kardarma verdikleri mehri geri almakiçin yalan söyler, onlara iftira ederlerdi. İşte ikinci ve üçüncü ayetlerdekadına verilen mehrin, ne kadar çok olursa olsun, kantar kantarda olsa —zina durumu hariç— geri al ınmas ı haram k ılınmışt ır. Çünkü buiki insan, uzun süre beraber ya şamış, içli d ışlı olmuştur. Nikah bağıylabirbirlerine ba ğlanmışlardır. En mahrem şeyleri birbirine helal olan buiki arkada şın, beraber kald ıkları günlerin hat ııını saymalarıAyetteki ifila kelimesi, kad ınla yaln ız kalmaktan veya cinsel ili şkidenkinayedir.Kadına verilen mal ın geri al ınmas ı, onu bir anda yoklu ğa düşürmekdemektir. Ayr ılmak, zarwet halini alabilir. Ama kad ını peri şan dü şürmekolmaz. Nikah - ile himaye t,dece ğini söz verdi ği kadın ı, ayrılırkenperişan etmesi, soyup so ğana çevirmesi, hiçbir şey vermeden onu d ışarıatmas ı elbette do ğru de ğildir. İşte Kur'an, bunu yasaklam ıştır.1Viehrin yüksek olması makbul de ğildir:Hz. Peygamber (s.a.v.), evlenmenin kolayla ştır ılmasmı istemiş ,bunun için mehrin, kolay ödenebilir ölçüde olmas ını öğütlemiştir:"Kadının istenmesinin kolay, mehrinin kolay, rahminin do ğurucu olması ,kadının uğurundandır."'Hz. Ömer bir gün konu şma yaparken: "Kad ınların mehrini ne çokartırd ın ız! Peygamber ve ashab ının devrinde mehir, dörtyüz dirhemigeçmezdi. E ğer fazla mehir vermek, Allah indinde bir takva ve üstünlükolsaydı siz mehir konusunda onlar ı geçemezdiniz; Ben iyi biliyorum ki(Resulullah devrinde) bir erkek, dörtyüz dirhemden fazla mehir vermemiştir."demi şti.Böyle deyip minberden inen halifeye, Kurey şli bir kadın: "Allah'ın( I j : Onlara kantarlarca, yüklerle mehir vermiş olsanızda verdiğinizden hiçbir şeyi geri almay ınız.) dediğini işitmedinmi?" diyerek itiraz etti. Kad ının bu sözü üzerine Hz. Ömer, tekrarminbere ç ıkıp: "Ey insanlar, ben kad ınlara dörtyüz dirhemden fazlamehir vermemenizi söylemi ştim. Art ık dileyen, dilediği kadar mehirverebilir." dedi. 2Bu rivayet e ğer do ğru ise bir kad ının cesaretini ve halifenin de okadar cemaat içerisinde bir kad ından dahi olsa hakikati duyunca der-]. Hadisi lbn Hanbel, Hakim ve Beyhaki, Hz. `İişe'den rivayet etmi şlerdir. Fayçlu'l•Kadir, II. 5432 Ilin Kesir, I. 467


Cüz': 4, Sure: 4 517hal kabul edip hatas ından dönmekten•çekinmedi ğini gösterir ki her ikihareket de İslam karakterine yak ışır, olgun davram ştır.Islamın kadına sağladığı haklar ı daha iyi anlamak için, isiamdanönceki dinlerde kad ının yerini düşünmek gerekir.Tevrat'ta "E ğer bir adam ölürse ve onun o ğlu yoksa o zamanmiras ını onun kızına geçireeeksiniz."' deniyor. Bu ifadeden, ölenino ğlu varsa k ızına miras diişmeyece ği anlaşılır.Yine Tevrat'ta kad ının adak adamas ı bile babas ının veya kocas ı-nın iznine bağlıdır. 2.:L:AL. *-CiC. 5)1,1 ,5-C—:,11 ",:).... ° :.


518 Suresirınız, kıdarınız, k ızkarde şleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, karde ş k ızları,k ızkardeş k ızları, sizi emziren analarınız, süt bac ılaı ınız, kar ılannızınanaları, zifafa girdiğiniz karılannızdan olup evlerinizde bulunan üveyk ızların= -eğer onlarla henüz zifafa girmemi şseniz, (kızlarını almaktan- ötürü) üzerinize bir günah yoktur- kendi sulbünüzden gelen o ğullannızınkanları ve iki k ızkardeşi bir arada almanız. Ancak geçmi şte olanlar hariç.şüphesiz Allah, çok ba ğışlayan, çok merhamet edendir. 24- (Sava şta esirolarak) ellerinize geçen(câriye)ler müstesna, evli kadınlar(la evlenmeniz)de (haramd ır. İşte bunlar) size Allah' ın yazd ığı yasaklardır. Bunlardanötesini, iffetli ya şamak, zina etmemek şartiyle mallannula istemeniz(mehirlerini verip alman ız), size helal !alındı. 0 halde onlardan ne kadaryararlandınızsa, ona karşılık kesilen ücretlerini bir hak olarak verin.Hakk ın (mehrin) kesiminden sonra karşılıkh anlaşma(k suretiyle kesilendenaz veya çok vermeniz )de üzerinize bir günah yoktur. Şüphesiz Allah,(herşeyi) bilendir, yerli yerince yapandır.Tefsir:22-24 mü, âyetle rde, nikâh edilmesi haram k ılınan kad ınlar açıklanmaktadır. İlk olarak baban ın karısiyle evlenmek haram k ılınmıştır. Câhiliyyeclevrinde üvey annesiyle evlenenler vard ı. Müfessirlerin, 19 ncuâyet münasebetiyle anlatt ıkları üzre adam ölünce, ba şka bir kad ındandoğmuş olan oğlu, üvey annesinin üzerine elbisesini atarak "Makinavaris olduğum gibi karıs ına da vâris oldum" der ve böylece üvey annesiyleevlenebilirdi.Ensâr' ın sâlihlerinden olan Ebu Kays ibnu'l-Eslet vefat edince,oğlu Kays, babas ının karısiyle evlenmek istedi. Kad ın: "Ben seni o ğlumsayıyorum. Sen kavminin iyilerindensin. Ben bu durumu gidip Allah' ınResulüne soracağım" dedi ve gelip Allah' ın Resulünden sordu:— Ya ResulâIlah, Ebu Kays öldü, o ğlu Kays benimle evlenmekistiyor. Halbuki o, kavminin iyilerindendir. Ben onu kendi oğlum sayıyorum.Bu konuda ne dersin? Allah' ın Resulü kad ına:— Evine dön, dedi, bunun üzerine: "Geçmi şte olanlar hariç, (bundanböyle) babalannız ın evlendiği kadınlarla evlenmeyin..." âyeti indi.'O zaman Araplar aras ında bu tür uygulamalar vard ı. Fakat babayasaygıyı yok eden, kad ını miras olunacak bir e şya düzeyine indiren buhareketler, toplum içinde s ızlanmalara neden oluyordu. O zamankitoplum dahi bu uygulamayı ho ş görmemi şti. Babanın karısını nikâhla-1 Ibu Sesi; I. 468


Cüz': 5, Sure: 4 519maya el-makt (gazab), bu nikalıtan do ğacak çocuğa da el-maktt (gazabauğramış, gazab ürünü) derlerdi'Bera ibn Âzib ve Kurre ibn iyas el-Muzenrnin anlatt ıklarma göreHz. Peygamber (s.a.v.), üvey annesiyle evlenen bir adam ın öldürülmesiniemretmi ştir. Berâ ibn Âzib şöyle diyor: "Dayım (el-Haris ibnAmr) yan ıma geldi. Peyğamber (s.a.v.) kendisine bir sancak vermi şti.(Yani onu bir asker toplulu ğunun başı yapmıştı).— Ne yapmak istiyorsun? dedim."Allah' ın Resulü (s.a.v.) beni, babas ının ölümünden sonra kar ısiyleevlenen bir adama gönderdi, onun boynunu vurmam ı emretti, dedi."2Müfessirlerin baz ılarına göre bu ayet, babalar ın cinsel ili şki kurduğubütün kad ınlarla evlenmeyi, o ğullarına haram k ıhruştır. Hattâ baz ı-larma göre baban ın sadece şehvetle bakt ığı kadın dahi oğluna haramolıır.3Bundan sonraki iki ayette haram k ılınan kadınların kimi neseb,kimi süt, kimi de nikah sebebiyle haram k ılınmıştır. Neseb dolayısiyleharam kılmanlar yedidir:A — Neseb nedeniyle haram olan kad ınlar :" Size şunlar haram kılındı" :1- " : Anneleriniz." Kendi anneleriniz, baban ızın ve annenizin, anneleri, onların anneleri, ne kadar yukar ıya varırsa vars ınbütün nineleriniz size haram k ılınnuştır.2- " : Kızlarınız". Gerek kendi evladm ız, gerek oğlunuzunveya kızın ızın kızları, torunlar ı ne kadar a şağı inerse insin, sizin zürriyetinizdengelen bütün k ızlar size haramd ır.3- Bilginlerin çoğunluğu, gayri me şru yoldan (zina'dan) olan kızlarında diğer kızlar gibi babas ına haram olduğıma hükmetmi şlerdir.Çünkü "k ızlarnuz" sözü geneldir. Ne yoldan olursa olsun, insan ın sulbündengelen bütün k ızlara şamildir. Ebu Hanife, Malik ve Ahmed ibnHanbel bu görü ştedir.43- "..


520 Nisâ' Suresiortakl ığı olmayan k ız haram değildir. Kızkarde şin kızkarde şi, eğererkeğin k ızkarde şi değilse haram olmaz. Meselâ Ahmed'in baba bir k ızkarde şinin, ba şka bir adamdan olan anne bir kızkarde şi, Ahmed'e helâldir.4- " : Halalarınız". Babalarınız ın, dedelerinizin k ızkarde ş-leri olan bütün halalarm ız.5- "ylr J : Teyzeleriniz". Annelerinizin ve ninelerinizin kızkardeşleri olan büyiik, küçük bütün teyzeleriniz.6- " 1 ,...514 J: Kardeşinizin k ızları", torunları, bütün yeğenleriniz.7- " : Kızkarde şinizin k ızları", bu yoldan olan bütünyeğenleriniz.İşte bu âyette buraya kadar say ılan kadınlar, neseb nedeniyleharâm olan kadmlard ır. Bir de süt nedeniyle Earam olan kad ınlarvardır.B — Süt nedeniyle haram olan kad ınlar :1- " rSZ 0.5.314.1 : Sizi emzirmi ş olan süt anneleriniz" venineleriniz. Süt anne, ki şiyi emziren kad ın, yahut bu kadmın nesepveya süt anneleri, nineleridir. Bunlar ın hepsi emene haramd ır.2- "Z&L.:, 11 0.1_,;-1 J : Süt k ızkardeşleriniz". Süt emzirenlere anne,beraber emenlere karde ş denilmesi, nesep hükümlerinin bunlarda da geçerliolduğunu gösterir. Süt anneler, süt karde şler bulununca süt babalar,süt kızlar, süt halalar, süt teyzeler, süt karde ş kızları da var demektir.Buna göre süt yüzünden haram olanlar ın da kıyas yoluyla yedi olduğu,fakat Kur'ân ı Kerim'de yaln ız ikisinin an ılmasiyle yetinildiğianla şılır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.): "Doğum dolay ısiyle haramolanlar, emzirme ile de haram olur." buyurmu şturiYani süt emziren kad ın, emen çocuğun annesi durumuna, kad ınınkocas ı da babas ı durumuna geçer. Kad ın o çocuğa haram oldu ğu gibioğulları, k ızları, erkek ve k ız karde şleri, atalar ı, amcalar ı, teyzeleri,oğul ve kız torunlar ı ve dayıları da haram olur. Ayın kadından emenerkekler ve k ızlar-İster emzirenin kendi çocuklariyle emsin, ister ba ş-kalarının çocuklariyle o kad ından emmi ş bulunsun- birbirlerine haramolurlar.Böylece neseb ile yedi, buna k ıyasen süt ile de yedi olmak üzereburaya kadar âyette ondört mahrem say ılmış olur.1 Bubtıri, Nikih, 20, 27; Müslim, Raçlâc, bâb 1, hadis: 2; Elti Dâvûd, Nik8h, 6; Ibn Mke,Nikâh, 34; DArimi, Nikâh, 48; ıbu, Ijaubel, I. 275


Ciiz': 5, Sure: 4 521Kur'an Kerim'de emzirmenin miktar ı belirtilmemiştir. Mutlaksöylendiğine göre bir kere emmek dahi süt hükmünü geçerli k ılar. Saidibnu'l-Müseyyib, Urve ibnu'z-Zubeyr, Ebu Hanife ve Malik bu görü ş-tedirler. Fakat İmam Şafiiye göre haram olmak için en az be ş kere emmeklaz ımd ır. Şafil, bu hükmünü şu hadislere dayand ırıyor:"Bi; kere, iki kere emmek haram kamaz."' "Ummu'l-Fadl anlat ıyor:Peyğamber (s.a.v.) benim evimde iken bir köylü içeri girdi :"Ey Allah' ın peygamberi, dedi, benim bir kar ım vardı, üzerine birkadın daha aldım. İlk karım, yeni kar ım ı bir veya iki kere emzirdi ğinisanıyor. Allah' ın peygamberi :"Bir yahut iki kere emmek, haram kamaz, dedi". 2Hz. Aişe de şöyle demi ştir: "Kur'ân'da indirilen tiyete göre bilinenon emme haram k ılardı. Sonra bunlar, beş bilinen emmeye de ğiştirildi.Allah' ın Resulü (s.a.v.) vefat ettiği zaman Kur'ân'da bu beş bilinen emmeokunurdu." 3İşte İmam Şafii, bu hadislere dayanarak bir iki kere emmenin haramk ılmayaca ğını, özellikle son hadise dayanarak da en az be ş kereemmenin, süt hükmünü geçerli k ılaca ğını söylemiştir.Fakat son hadisin doğruluğunu kabul edersek, Hz. Pey ğambervefat ından sonra Kur'an' Kerim'in de ğiştirilmiş olduğu sorunuortaya ç ıkar. Zira burada "Kur'an'da ancak on kere emmeninharam kılacağı hakkında ayet vard ı . Sonra bu neshedilip be ş kere emmeninharam k ılaca ğına dair ayet indirildi. Hz. Pey ğamber (s.a.v.)vefat etti ği sırada be ş kere emmenin haram k ılaca ğı hakkındaki ayet,Kur'an'da okunurdu" deniyor. Şimdi Kur'an'da ne on kere, ne de be şkere emmenin haram k ılaca ğına dair bir ayet bulunmad ığına göre demekki bu ayetlerin lâfz ı ortadan kald ırılm ıştı'. Hz. Peyğamber':nvefat ından sonra bir ayetin lafz ını veya hükmünü ortadan kald ırmak,kimsenin haddi değildir. Eğer bu do ğru olsa, Hz. Peyğamber'den sonraKur'ân' ın değişikliğe uğrad ığı ortaya ç ıkar. O halde bu rivayet kabuledilebilir nitelikte de ğildir. İmam Malik, bu hadise göre amel edileme-1 Müslim, Radâ, bâb 5, hadis: 17; Rada, 3; Nesâ'i, Niküh, 51; İbn Mke, Ni-Vitt, 35; Dürimt, Nikâh, 492 Müslim, Radü`, bab 5, hadis: 18; Nesâ'i, Nikah, 51,; Dârimi, Niküh, 49; İbn Ilanbel,VI. 239,3 Müslim, bâb 6, hadis: 24-25; Ebu' Dâvûd, Nikâh, 10; Tirxnizî, Radâ`, 3; Muvatta',Rada`, 18


522 Nisâ' Suresiyece ğini söyleıııiştir.° İmam Ebu Hanife de tahrim âyetinin, haberivâhid ile tahsis edilemeyece ğini ileri sürmü ştür.2Bu iddia, Kur'an' Kerim'in korunaca ğını ifade eden' âyete ayk ırıdır.Ha şa Kur'ân ı de ğiştirildiği anlam ına gelen böyle ahadhaberlerini kabul edemeyiz. O halde Safirnin bu delili tutars ızdır. EbuHanife'nin dedi ği gibi bir kere emmek dahi haram k ılar. Nitekim bir kereemmek ile de haraml ığın cereyan edece ğine dair hadis vard ır. Saidibniı'l-Museyyib, iki yaş içerisinde bir katre dahi emmenin, süt hükmünügeçerli k ılacağım söylemi ştir.4Leben-i Fahl (fahl sütü) haram k ılar m ı ?Bunu anlamak için şöyle bir örnek verelim: Adam ın evlendiği ikikad ın da doğurur. Bu kadınlardan biri bir k ızı, diğeri de bir o ğlanıemzirirse bu k ız ile oğlan, aynı baban ın sütünü emmi ş olurlar. İşte busüte leben-i fahl denir.Leben-i fahlin haram k ıhp kılmadığında görüş ayrılığı vard ır. Birkısım bilginlere göre ayn ı erke ğin, ayrı ayrı kadınlarından emen k ızlaoğlan, birbiriyle süt karde ş olup evlenmeleri haramd ır. Buhari ve Müslim'inrivayet ettikleri hadisten de bu anla şılıyor:"Örtünme ayeti indikten sonra Ebu'l-Kuays' ın kardeşi Eflalı, Hz..iiişe'nin yanına girmek için izin istedi. Ebu'l-Kuays, A sişe'nin süt babasıidi. ilişe : (Vallahi, dedi, Allah' ın Resulü (s.a.v.) den sormadan Eflah'ınyanıma gelmesine izin vermem. Çünkü beni emziren, Ebu'l-Kuays de ğil,karısıdır.) dedi. Ai şe diyor ki : "Allah' ın Resulü (s.a.v.) gelince :— Ya Resulâllah, dedim, Ebu'l-Kuays' ın kardeşi ENI; geldi, içerigirmek için izin istedi. Senden müsaade almad ıkça izin vermeyi uygunbulmadım. Peygamber (s.a.v.):"O senin anıcandır, yanına girebilir, dedi."5Tirmizi, şu hadisi de ç ıkarm ıştır: " İbn Abbas'a, iki cariyesi olupcariyelerinden biri bir k ızı, diğeri bir oğlanı emzirmi ş olan adam ın durumusoruldu. Bu o ğlanın, bu kızla evlenmesi helal midir denildi. İbnAbbas: 'Hay ır, a şı birdir' dedi." 61 Muvatta', II. 452 Tefslru Ayâti'l-alılıânı, II. 66, Mısır, 13493 Hier Suresi: 94 Muvatta', II. 435 Buhâri, Nikah, 22:, Müslim, Rac.lâc, hâb: 2, hadis: 5,6; Ebü Dâv ıld, Nikah, 7; Tirnaiil,Raılâ', 2; Nesâ'i, Nikah, 52; bu Mke, Nikah, 386 Tirraül, Radtıc, 2


Cila': 5, Sure: 4 523,Kütübi sitte sahipleri aras ında yaln ız kendisinin ç ıkarmış olduğubu hadis hakk ında Tirmig şöyle diyor: "Bu hadis, sahib, hasen hadistir.Peyğamber(s.a.v.)in ashab ından ve ba şkalarından ilim sahipleri,buna göre hareket etmi ş, leben-i fabl' ı emenlerin, birbirleriyle evlenmelerinimekruh görmü şlerdir. Fakat yine ilim sahiplerinden baz ılarıda leben-i fahl emenlerin evlenmelerine izin vermi şlerdir."'Süt emme ya şı :"Sizi emziren anneleriniz" âyetinden, büyük ya şta süt emmenin deharam kılacağı hükmü anlai ıhrsa da "Anneler, çocuklarını tam iki y ılemzirirler"2 ayeti, süt emme süresinin ancak iki y ıl olduğunu açıklamıştır.İki yaşından sonra süt emmek, süt haramb ğı getirmez. Ümm-iSeleme(r.a.)nin rivayetinde Hz. Peygamber (s.a.v.)in şöyle buyurdu ğuanlatılır: "Sütten haram k ılan, çocuk henüz sütten kesilmeden önce memedenverilip çocuğun barsaklarını besleyendir." 3Bu ayet ve hadisin hükmü gere ğince ashab ı kiramdan ve tabiundanilim sahipleri, iki ya şından sonra süt emmenin, hiçbir şeyi haramkılmayacağın ı söylemi şlerdir.4 Ayrıca son hadise göre çocuk ancakmemeden emince süt hükmü geçerli olur.Ebu Huzeyfe'nin kar ısı Sehle'nin, bülüğa ermemi ş mevlaları (hizmetçileri)Sâlim'in, her zaman evlerinde kendileriyle beraber bulunduğunu,Ebu Huzeyfe'nin de bunu k ıskandığını anlat ıp, durumu Peyğamber(s.a.v.)densormas ı üzerine Peyğanıber(s.a.v.)in: "Onu emzir, sanaharam olur, ınahrem olur, Ebu Huzeyfe'nin de k ıskançlığı gider"dediği birkaç yolla rivayet edilmektedir. 5 Bu hadise göre büyük ya ştaemmenin de haram k ılacağı kanaati uyan ırsa da Hz. Pey ğamberinhanımları, bu müsaadenin, yaln ız Ebu Huzeyfe'nin kar ısı Sehle'yeverilmiş özel bir müsaade oldu ğunu söylemi şlerdir.6.C — Nikah nedeniyle haram olan kadınlar :1– "r


524 Nisa' Suresi2— " t;1.4-z j3. 11 Birleştiğiniz kadınlarınızdanolup (genellikle sizin evlerinizde terbiyeniz alt ında) bulunanüvey k ıdarbuz". E ğer nikahlad ığın ız halde henüz anneleriylebirle şmemişseniz k ızlarını almanızda üzerinize bir günah yoktur.Ayetin aç ık anlamı, üvey k ız ın, kocaya haram olmas ı için iki şartıgerekli kılıyor: 1) üvey k ızın, üvey babas ının evinde bulunması, 2)üvey baban ın, kızın annesiyle birle şmesi.Müctehidler, birinci şart ı gerekli görmemi şlerdir. Üvey k ızlar, genellikleanneleriyle birlikte üvey babalar ının yanında bulunduklar ı içinayeti kerime: "Evlerinizde bulunan üvey kulann ız" diyor. Üvey kızınmutlaka evde bulunmas ı şart de ğildir. Evde olmasa da üvey k ız, haramdır.Ancak ikinci şart, yani k ızın annesiyle sadece nikah de ğil, birleşmiş olmak gereklidir. Birle şmeden annesinden ayr ılan adam, k ızıylaevlenebilir. Malik ve Ebu Hanife'ye göre sadece dokunmak, öpmek dahibirle şme sayılır. Ata ve Abdul-Melik ise şehvetle bakmay ı dahi yeterligörmü şlerdir. Safil ve Taberi ise dülnil ile cinsel birle şmenin kasdedildiğini söylemişlerdir.'3— .111 r S.SL,1 (P>k.- j Sulblerinizden bizzat ve dolay ısiylegelen oğullarınız ın balileleri (e şleri) olan gelinleriniz" ki bütün torunlar ıııe şlerini kapsar. "Sulblerinizden gelen o ğullar" kaydiyle evlatl ıklar buhükümden ç ıkarılmıştır. Onlar ın e şleriyle evlenmekte bir sak ınca yoktur.Evlada babas ının, dedesinin karısını almak nas ıl haram ise, babaya daevi:ad ının, torunlarının karıların ı almak öyle haramd ır.4— " )1,5" c .C.; L. ')I1 I, r.. ZJI j : İki k ızkardeşibir arada almanız, (biri erkek farz edildi ği zaman diğeriyleevlenmesi caiz olmayan iki kad ını, mesela bir kızla halas ını veya teyzesinibirlikte alman ız) haramdır." Hz. Peyğamber (s.a.v,) şöyle buyurmu ştur:"Bir kadın, halasının, teyzesinin, karde şi k ız ının, k ızkarde şi k ız ının üzerine(onlar ayın adam ın nikahı alt ında iken) nikâh edilemez." 2İki kızkarde şi birden nikahlamak bât ıldır. Nikahın sahih olmas ıiçin birinin bo şanmış olması ve boşananın iddetini tamamlamas ı lazımd ır. Safiiye göre yaln ız bo şanmış olmas ı yeter. İddetini tamamlamışolmas ı şart de ğildir. 31 Tefsiru kati'l-ahkam, II. 702 Buhari, Nikah, 27; Müslim, Nikah, bal) 4, hadis: 33-40; Ebû Davild, Nikah, 12; TirmiM,Nikah, 31; Nesâ'i, Nikah, 47, 48; Ibu Mke, Nikah, 31; Dariml, Nikah, 8; İbn I-janbel, I. 783 Tefsiru kati'l-ahkam, Il. 72t


Cüz': 5, Sure: 4 525"Geçmi şte yap ılm ış olanlar müstesna"dır. Geçmişte yap ılanlardandolayı sorumluluk yoktur. "Çünkü Allah, çok bağışlayan, çok merhametedendir."Müslüman olmazdan önce iki k ızkarde ş ile evlenmi ş olanlar vard ı .Bunlar müslüman olduktan sonra birini seçip di ğerini bo şamaları, Hz.Peygamber tarafından kendilerine emredilmi ştir. Ahmed ibn Hanbel,ed-Deyle ıninin şu sözünü kaydetmi ştir: "Müslüman oldu ğumzaman nikahını altında iki kızkarde ş vard ı. Peyğanıber (s.a.v.), ikisindenbirini bo şamam ı emretti."'islamdan, önce Araplar aras ında anne, k ız, kızkarde ş, hala, teyze, kardeş kız ı, bac ı kızı ve öz oğulun karısiyle evlenme Metinin bulunduğunadair bir rivayet yoktur. Yaln ız babanın vefat ından sonra nadiren üvey anneile evlenme ve iki kızkarde şi birlikte alma adeti vard ı. Nitekim bu ikihususu meneden âyetlerden sonra " : geçmi şte olanlar hariç."cümlesi, bu Metlerin eskiden var oldu ğunu gösterir. Süt anne ve sütbacılığın da eskiden beri var oldu ğu anla şılıyor. Bunlar İslamda da kabuledilmiştir. Eskiden evlatl ık karısiyle evlenmek de yasakt ı ki Islam bininkaldırmış, evlâthk hakkındaki eski telâkkileri geçersiz k ılmıştır. Insan ınoğlu, ancak kendi sulbünden gelen çocu ğudur.5- "r,.;t.c1 c...(1.1. y1 J: Mülkünüz olan cifıriyeler hariç,bütün evli hür kad ınlarla niklilılanmanız da haram kılınm ıştır." Gerekmüslümanların, gerek zimmilerin, gerek harbilerin nikah ı altında bulunanbütün kad ınlarla evlenmek haramd ır. Ancak sava şta f sir l düşe ıelhürriyetini yitirip cariye olarak al ınanlarla -daha önce evli de olsalarevlenmekharam de ğildir.Ihsan, lagatte menetmek demektir. Sahibini yaralanmaktan koruduğuiçin. z ırha dırcı başine (koruyucu z ırh) denir. İçindekileri k oruduğundankaleye 1.u. şn denmiştir. Ayetteki el-mulışanât lıışn kökündendoğan ilışCından ismi meralün müennes ço ğuludur. Namusu zarardankorunduğu için evli erke ğe el-mulışan, kadına da el-mulışane denir. Ihsanterimi, Kur'an'da dört anlamda kullan ılır: hürriyet, iffet, islam veevlilik. Burada evlilik anlam ınadır. el-muk şanat, evli kad ınlar demektir.Müslümanlarla evlenmesi helal olan kad ınların dini konusunda buradabir şey söylenmiyor. Ancak bu ayetten sonra gelen 25 nci ayet,bu kad ınların mü'min olmalar ı gerekti ğini bildiriyor. Bakara Suresinin220 noi ayeti, mü şrik kad ınlarla evlenmeyi haram k ılm ış, Wide Sure-1 Ibli Kesir, I. 472


526 Nisâ' Suresisinin 5 nei ayeti ise Kitap ehli olan kad ınlarla evlenmeye müsaade etmiştir." : Mülkünüz alt ında bulunanlar(la birle şmenin haramde ğildir)." cümlesi,' esir al ınıp cariye yap ılan kadınlarla —esarettenönce evli dahi olsalar— birle şmeyi mubah kılmıştır. Ebu Said el-Hudrrninrivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.v.), Huneyn. günü, (Tâif yakınındabir yer olan) Evtas'a bir tabur gönderdi. Bunlar, dü şmanla karşılaşıp çarp ıştılar, düşmana üstün geldiler, baz ı kadınları esir aldılar.Bu kadınlar, mü şriklerle evli olduklar ı için Alah Resulünün ashab ındanbazıları, bunlarla birle şmekte tereddüd ettiler. Yüce Allah: "(Sava ş-ta esir olarak) ellerinize geçen (cariye)ler müstesna, evli kad ınlar(la evlenmeniz)de (haram kıhndı)..." âyetini indirdi. Yani iddetleri dolunca onlarsize helaldir, buyurdu.'Hadisin sonunda belirtildiği üzre esir al ınan kad ınlarla birle şebilmekiçin kadınların iddetlerinden ç ıkmış olmaları, gebe olmamalar ı şartt ır.Gebe kad ınlarla birle şmek yasaklanmıştır. Sonra her insan ancak kendieariyesi ile birle şebilir. Ba şkalarının eariyesiyle birle şmek zina olur.Müslümanlar, Hayber'de ald ıkları esir kad ınlarla birle şmek isteyinceAllah' ın Elçisi, birinin şöyle ba ğırmas ın ı emretmi şti: "Kim Allah'ave âhiret gününe inanıyorsa rahminde çocuk bulunan esir kadınla yat-,mas ın.' 2Aynı meâlde bir hadis de Buhâri'de mevcuttur. Ancak Hayberyerine Huneyn günü söylendi ği anlat ılan bu hadiste Allah' ın Resulü(s.a.v.) şöyle buyurmu ştur: "Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kimseye,kendi suyunu ba şkasının ekinine dökmesi (yani ba şkası tarafından gebekalan kadın ile yatmas ı) helal olmaz. Allah'a ve ahitet gününe inanan birinsana, rahmi tamamen boş olmayan esir kadınlarla yatması helal olmaz.Allah'a ve âhiret gününe inanan bir insana, taksim edilmemiş ganimetmalını satması helal olmaz."'Buharideki bir hadise göre esir kad ın, bir adet görünce, gebe kad ında doğurunca kendisiyle birle şmek câiz olur. 4 Demek ki esir kad ın, birâdet görünce gebe olmad ığı anla şılır. Hul< edilen kad ının da iddet süresi,bir adet görmedir.'1 Müslim, Ra(lâc, bab 9, hadis: 33-35; Ebû Dâvûd, Nikâb, 452 Dârimi, Talâl, 363 Ebu Dâvûd, Nikah, 454 Ebu Dâvûd, Nikâh, 45; Buhâri, Buyûc, 1115 et-Tersiru'bbadis, IX. 51


Gir': 5, Sure: 4 527« r..119..tı I yi„tA (,) ,& I y lz.S”Bunlar size, Allah' ın yazdığı yasaklardır. Bunlardan ötesini, iffetli ya şamak,zina etmemek şartiyle mallarınula istemeniz size helal k ılınm ıştır."Yukarıda sayılan kad ınların haram k ılınmas ı, Allah'ın bir yaz ıs ı-dır. Bunlar, bizzat Allah tarafından size böyle yaz ılmış, haram k ılınmıştır.Bunlar ın dışında kalan kad ınlar, size helal k ılınmıştır ki iffetinizikoruyarak, sifahtan kaç ınarak mallann ızla mehirlerini verip kad ınlarlaevlenesiniz.Mulısmin, ibsan kökünden ismi faildir. Evli kimseye mulısan veyamulıs ın denir. Burada evlenerek namusunuzu k oruyasm ız anlamın ıta şır. musafilıin ise sefb kökünden ismi faildir. Seli>, kan ve su gibi s ıvı -ları akıtmak demektir. Müsetfelta ve siFılı da s ırf suyunu bo şaltmak,yani evlilikteki amac ın tersine, nesil üremesi, insanl ığın çoğalmas ı içindeğil, sadece şehvet tatmini için cinsel birle şme ile insan tohumu olansuyu bo şa akıtmakt ır. Evlenmenin as ıl amac ı, üremedir. Şehvet tatmini,onun bir dalıd ır. Yüce Allah, insanlar ın çoğalmas ı, neslin devamı içinkad ınla erke ği birbirine çekecek şehvet duygusu vermi ştir. Temel amaç,bu duygu değildir. Bu duygu, ülemenin bir arac ıdır. İşte yüce Allah,ayette bu amaca dikkati çekerek yaln ız şehvetinizi doyurmak maksadiylesuyunuzu bo şa ak ıtmak için de ğil, namus ve iffetinizi koruyarakmallarmızla mehirlerini verip evlenesiniz diye yukar ıda sarlanlarmdışında kalan bütün kad ınları, Allah size helal k ılmıştır, buyuruyor.Mat'a nikahı :c j_,> 1 cyt.... 4.; f n a wl Ii»« 1,-J1 ili ,Cı' I G La,,?.,.a ıı"O halde onlardan ne kadar yararlandınızsa ona karşılık ücretlerini, onlarınbir hakk ı olarak verin. Hak kesildikten sonra birbirinizle karşılıkl ıanlaşarak kesilen miktm ı azaltıp çoğaltmanızda üzerinize bir günah yoktur.Şüphesiz Allah, her yapt ığ-mut bilen, her şeyi yerli yerince yapand ıı ."Ayetin bu bölümünde geçen istimtac (yararlanma) kar şılığındaverilecek ücretin, nikah kar şılığı verilen mehir mi, yoksa kad ından bellibir süre yararlanma kar şılığı verilecek bir ücret mi oldu ğu üzerindegörü ş ayrılığı vard ır.Cumhura yani ehli sünnet müctehidlerinin ve müfessirlerinin çoğunluğunagöre buradaki ücret, nikal ıta kad ınlara verilmesi gerekliolan mehirdir. Mehir, nikah ile kad ından yararlanmanm kar şılığıdır.Bunun belli bir miktar ı Vard ır. Fakat kad ınla erkek, aralar ında anlaşarakmehri diledikleri şekilde ayarlayabilir, azalt ıp çoğaltabilirler. İs-


528 Nisâ' Suresitimtae ise nikâhtan ve mehrini verdikten sonra erkeklere helal olan birleşmeden kinâyedir.Baz ı bilginlere göre -ki özellikle şiea alimleri bu görü şü benimsemiştir- bu cümle, mütea nikâhma delâlet eder. Mütea nikah ı, bir erkeğin, belli bir ücret kar şıl ığında bir kad ınla belli bir siire için evlerimesidir.Bu süre bitince nikah akdi bozulur. Kad ın erkek, aralar ındaanla şırlarsa yeni bir iicretle süreyi uzatabilirler. Islâmdan önce Araplararas ında bu tip evlenmeler vard ı. Ayet bu evlenmeyi mübah kılmaktadır.Ayetteki bu cümlenin, mütea nikah ını kasdetti ği konusunda baz ısahabil ı re, özellikle Abdullah ibn Abbas'a atfedilen rivayetler vard ır.Übeyy ibn Kâ'b, Abdullah ibn Abbas ve Abdullah ibn" " cümlesini, " JI " ilavesiyle Ii"JI şeklinde ckuduldar ı rivayet edilir.' Mücâ-Ind'e göre bu ayet, mütea nikah ı hakk ında inmiştir. 2Müt'a nikahı hakk ındaki hadisler :Hadis mecmualar ında mütea nikah ı= önce mübah olup sonraneshedildi ğine dair hadisler çoktur. Önce bu nikah ın mübah olduğunadair hadisleri görelim:1) Ashabdan Abdullah şöyle diyor: "Biz Allah' ın Resulü (s.a.v.)ile birlikte savaşa giderdik. Yan ım ızda karılarım ız yoktu. 'Bo şalıp rahatlamayalımm ı ?' dedik. Önce bizi bundan inen etti. Sonra bir elbise karşılığındabelli bir süre için kadın nikah etmemize müsaade buyurdu. (Bu sözüanlatan) Abdullah, daha sonra : "Ey inananlar, Allah'ın size kel& k ıldığtgüzel ve temiz şeyle ı i haram etmeyin, s ınırı aşmay ın. Çünkü Allah, s ınırıaşanlart sevmez." 3 âyetini okudu." 4 Müslim'in, Nikah itab ınm üçüncübab ındaki hadis de ayn ı anlamdad ır. Ancak orada: "Biz Resulullah ilebirlikte savaşırdık" cümlesi yoktur. Bunun yerine "Biz gençlik..." kayd ıvard ır.2) Cabir ibn Abdullah ve Seleme ibn el-Ekva` şöyle diyorlar: "Bizlerorduda idik. Resulullah (s.a.v.)in çağıncısı şöyle bağırdı : Allah'ınResulü (s.a.v.) kadınlarla müt`a yapınanıza izin verdi. Müt`a yap ınız." 5Müslim'de bu anlamda bir hadis daha var.1 nın Kesti., I. 474; Tabresl, Meenae cu'l-beyün, III. 32, Tahran, 13952 Ibn Kesir, I. 474; Tefsku Mueâhid, s. 1523 Mâide Suresi: 874 Müslim, Nikâh, büb 3, hadis: 11.5 Buhari, Niküh, Nikühu'l-muharrem; Müslim, Nikâh, hah 3, hadis 13.


Cüz': 5, Sure: 4 5293) Atâ şöyle diyor: "(Ashabdan) Câbir ibn Abdullah, ömre için(Mekke'ye) gelmi şti. Evine (ziyarete) geldik. Orada bulunanlar kendisinebirçok şeyler sordular. Sonra rnütcadan söz ettiler. Câbir : 'Evet biz, Allah'ınResulü (s.a.v.) in, Ebubekir ve Ömer'in devrinde müt`a yapt ık, dedi."'1Vtüslim'in, .Nikâlıu'l-müt`a bâb ındaki 15 nci hadiste de Câbir şöylediyor: "Biz, Allah' ın Resulü(s.a.v.)in ve Ebubekir'in devrinde bir avuçhurma ve un vererek birkaç gün müt`a yapardık. Nihayet Ömer, cAmr ibnHureys hakk ında miWay ı yasakladı."4) Müslim'in, Mütca bâb ındaki 17 nci hadiste de Ebu Nadra'n ınşöyle dediği anlat ılmaktad ır: "Ben Câbir ibn Abdullah' ın yan ında idim:Biri geldi, ıbn Abbas ile ibnu'z-Zübeyr'in hac ve kad ın mütcas ı hakk ında•görüş ayrılığına düştüklerini söyledi. Câbir şöyle dedi : Biz Resulullah(s.a.v.) zamanında her iki müt`a y ı da yaptık. Sonra Ömer bizi ikisindende menetti. Biz de bir daha ikisine de dönmedik." 25) Seleme ibnu'l-Ekvat, Allah' ın Resulü(s.a.v.)in şöyle buyurduğunuanlat ıyor: "Hangi erkek ve kad ın, aralarında anlaşırlarsa üç geceberaber kalırlar. Bundan sonra süreyi artırmak isterlerse artırırlar, ayrılmakisterlerse ayr ılırlar." Seleme ibnu'l-Ekvac, bu hadisi anlatt ıktansonra şöyle devam ediyor: "Art ık bilmiyorum bu, yaln ız bizim için özelbir izin mi idi, yoksa bütün insanlara verilen bir ruhsat mı idi?"'6) Ebu Zerri Ğ-ifârt de şöyle demi ş ; müt`a, yani kadınlar müt`asıile hac mütcası yalnız bize mahsustur." 4IVIüt'an ın, önceleri mübah iken sonra menedildiğini bildiren hadisler :Bu konudaki hadisler de genellikle Sebre el-Cuhenl taraf ından rivayetedilmiştir. Mekke'nin fethinde Allah' ın Resulü (s.a.v.) ile beraberbulunan Sebre şöyle diyor: "Orada onbeş gün kaldık. Resulullah (s.a.v.),kadınlarla müt`a yapmamıza izin verdi. Ben, yak ınlarımdan biri ile(ba şka rivayetlere göre amcam o ğlu ile) birlikte çıkt ık. Ben ondan (gençtim),güzeldim. 0 biraz çirkindi. ikimizin de birer h ırkası vardı. Amabenim h ırkam eski, amcam oğlununki taptaze idi. Mekke'nin a şağısına,ya da yukarısına vardığımızda servi gibi bir kadına rastladık.— Birimizin seninle müt`a yapmas ına ne dersin? dedik.— Bana ne vereceksiniz? dedi.1 Müslim, Nikah, hah 3, hadis, 152 Aynı meâlde bir hadis, İbn Hanbel, Müsned, s. 52 de de vard ır.3 BulAri, Nikah, Nikahu'l-mubarrem.4 Müslim, Hac, hah 23, hadis: 162


530 Nisâ' Suresi"Hırkalarım ız ı serdik. Kadın iki erkeğe de bakmaya başladı. Arkadaşım.kad ının göz ucuyla beni süzdü ğünü görünce :— Onun h ırkası eski, benimki taze, dedi. Kad ın iki üç kere :"Bunun h ırkası fena değil, dedi. Ben o kad ınla müt(a yaptım. Allah'ınResulü (s.a.v.) mütcayr haram kıhncaya dek ondan ayrılmadım."'Müslim'in ayn ı bab ınm 19 ncu hadisinde ve NesâTnin hadisindebu kadının yanında üç gün kald ığını söyleyen Sebre, İbn lVfâce'nin hadisindeyaln ız bir gece kaldığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Onunlaevlendim, o gece yan ında kaldım. Ertesi sabah Resulullah (s.a.v.) in yanınageldim. Kendileri Rükn ile Bâb (Hace ıi Esved ile Kâbe kap ısı aras ında)durmuş şöyle diyordu : Ey insanlar, ben size mütca için izin vermi ştim.İyi biliniz ki Allah onu, k ıyamet gününe kadar haram k ıldı. Kimin yan ındaböyle bir kadın varsa onu serbest bıraksın. Onlara verdiklerinizden hiçbirşeyi geri almayınız!" 2Buhari'deki rivayette mütcan ın, Hayber günü yasakland ığı ,' Müslim'dekirivayette Mekke'nin Fethinde nehyedildi ği; Müslim'in başkabir rivayetin.de Huneyn sava şının bir kolu olan Evtas Sava şında nehyedildiği4; İbn Mâce ve Ebü Davad Sünenlerindeki hadiste ise Veda`Haccmda nehyedildi ğis bildirilmektedir.Görülüyor ki mütcan ın, Resulullah ve Ebubekir devrinde, Hz.Ömer devrinin de bir k ısmında mübah olup uygulandığını bildiren hadisleryan ında; Hayber Sava şında, yahut Mekke'nin Fethinde veyaEvtas'ta, ya da Veda hacc ında yasakland ığını söyleyen rivayetler devard ır. Bu ıivayetler çeli şik olduğu için muhaddisler bunlar ı te'lif etmeküzere mütcan ın birkaç kez yasaklan ıp serbest b ırakıld ığın ı söylemişlerdir.İmam Nevevi'ye göre mütca hakk ındaki yasaklama ve serbestb ırakma iki defa olmu ştur: "Hayber'den önce helâldi, Hayber'deharam kılındı. Mekke'nin Fethinde mübah k ılınd ı Evtas da Mekke'-nin Fethini müteâkip olmu ştur. Bundan üç gün sonra da ebediyyenharam kıhnmıştır." 6Bu rivayetler gösteriyor ki Hz. Peygamber (s.a.v.) şartlar gerektirdiğizaman mütcaya müsaade etmi ş, ama normal şartlarda onu kesinyasaklamasa da pek ho ş görmemi ştir. Ancak Hz. Ömer (r.a.) devrinde1 Müslim, Nikâb, büh 3, hadis: 19-20; Dürimi, Nikâh, 162 !bn Mke, Nikah, 443 BulArl, Nikâb, Nikühul-muharrem4 Müslim, Nikah, hah 3, hadis: 185 Ilmi Mke, Nildib, 44; Ebü Dâvûd, Niktibu'l-mütca.6 Müslim, II. 1022, dip not: 1


Cüz':5, Sure:4 531toplum büyüyiip zenginle şince art ık müt'a, çe şitli kimseler tarafındanhiç gerek yokken istismar edilme ğe ba şlanmış ve toplumda birçoksorunlar ortaya ç ıkarmaya ba şladığı içir. Hz. Ömer ve onu destekleyensahâbilerin ictihadiyle yasaklanm ıştır. Çünkü Hz. Ömer, islâm ın ruhunubiliyordu. Zorlay ıcı gerekler yokken bunun uygulanmas ı, toplumunbozulmas ına yol açabilirdi. Bundan dolay ı men'ini, İslâmm ruhunadaha uygun bulmu ştur. Hattâ bizzat onun, halife seçildi ği gün yaptığıkonuşmada şöyle dediği rivayet edilir:"Resulullah (s.a.v.), bize üç defa müt


532 Nisâ' Suresi— Öyle ise sen dene, vallahi mütea yaparsan seni kendi ta şlarınlarecmederim, dedi."'Mütea nikâhnun durumunu soran Ammâr ibn Yâsir'e İbn Abbâ9' ın:"O sadece mütead ır (bir yararlanmad ır) ne zinâd ır, ne rıikâhtır, ne talâktır,ne de tevârüstür" dedi ği rivayet edilir.Müteaya müsaade edi şi, halk arasında ele ştiriye uğraymca İbnAbbas'ın: "Ben herhalde buna müsaade etmedim. Ancak çaresiz kalanaölü eti yemek nas ıl helâl ise, zaruret içinde olana mütea da öylehelâldir, dedim." diye kendisini savundu ğu da gelen rivayetler aras ındadır.Keza İbn Abbâs'm şöyle dediği de rivayet edilir: "Mütea, islâmiliilk k amanlarmda idi. Adam bir şehre gelir, orayı bilmezdi. Oradakalacağı müddet için bir kad ınla evlenirdi ki kad ın e şyas ını korusun,işlerini görsün. (Ancak e şleri, yahut mülkii olan cüriyeleri ile ilişkilerindendolayti k ınanmazlar)2 âyeti ininceye kadar böyle sürdü. Art ık bu ikikadından başkası haramd ır." 3Kanaatimize göre bu rivayetler, İbn Abbas'ın, miitea hakk ındakigörüşünden döndüğü kanaatine destek olmak üzere ortaya at ılmıştır.'Onun, görüşünden döndüğüne dair kesin delil yoktur. Yaln ız kendisideğil, Câbir ibn eAbdullah, Übeyy ibn Kâeb, eAbdullâh ibn Meseüd gibibazı sahâbiler ve Mücâhid gibi baz ı tâbiller de müteamm mübah oldu ğukanaatini korumu şlar ve mütean ın, Ömer'in ictihadiyle yasaklandığmısöylemişlerdir. Nitekim Hz. Ömer'in: "Allah' ın Resulü devrindeiki mütea helâl idi. Ben bunlar ı menediyor ve yapanlar ı cezalandırıyorum.Bunlar nikâh müteasiyle hac müteas ıdır." dediği rivayet edildiğigibi, müteanın, Hayber'de haram k ılındığı meâlindeki hadisin râvisiolan Hz.. Ali'nin de: "Ömer müteay ı menetmeseydi, şaki olandan ba şkahiç kimse zinâ etmezdi." dedi ği de rivayet edilir." •Bu birbiriyle çeli şen rivayetlerde şüphesiz, islâm ın başında ortayaçıkan hizipleşmelerin parmağı vardır. Durum ne olursa olsun, ehli sünnetbilginlerinin çoğunluğu, önceleri helâl olan mütean ın, sonra haramkılmdığı görüşünde birleşirler. Dediğimiz gibi baz ı sahâbile ı ve tâbfilerbu görüşü.kabul etmemi ş, mütean ın mübah olduğunu söyleyegelmi ş-lerdir."Ücretlerini veriniz" cümlesindeki ücretle, nikâhm bir gere ği olanMehir kasdedilmiş olabilece ği gibi, geçici olarak yararlanman ın yani1 Müslim, Nikah, bâb 3, hadis: 272 Mil'udrum Suresi: 63 Nikilb, 294 Râ'zi, Mefâtibul- ğayb, III. 287


Cüz': 5, Sure: 4 533mütca nikâhm ın gere ği olan ücret de kasdedilmi ş olabilir. Ancak Kur'ân ıKerim'de nikâhtan söz eden âyetlerde ücret kelimesi mehr anlam ındakullan ılmaktad ır. Burada da bu anlamda olmas ı daha kuvvetlidir. Fakatmüt


534 Soresirulmuştur. Oysa daimi nikâbta yalnu akid yapmakla mehrin tamam ınıvermek gerekmez. Dühul şartt ır. Ancak müt`a nikahmda mücerredakidle ücretin tamam ını vermek vâcib olur.5- Ayr ıca Hz. Ömer'in "Resulullah devrinde hac ve kad ın mütcas ıvard ı. Ben bunlar ı menediyorum ve bunları yapan cezaland ırıyorum."sözü de mütcanm, Resulullah devrinde helal oldu ğunu gösterir.'6- Ayette mal ile ibti ğâ ve faydaland ıktan sonra kad ınların ücretlerininverilmesi emrediliyor. Yani ayette mücerred mal ile ibti ğâ,birle şnieyi caiz kılıyor. Halbuki daimi nikâhta yaln ız mal ile ibtiğâ birleşmeyi caiz k ılmaz. Veli ve şahitler de laz ımd ır. Yaln ız mal verincebirleşmenin helal olmas ı, ancak mütca. nikah ındadır.7—Eğer bu âyet ile daimi nikâh kasdedilmi ş olsa, ayn ı surede nikahhükraiinün ba şka yerlerde tekrar edilmi ş olmas ı laz ımgelir. Çünküsurenin ba ş tarafında 3-4 ncü ayetlerle as ıl nikah izah edilmi ştir. Buradaayn ı şeyin tekrarına lüzum yoktur. Ama bu ayeti mütcaya hamlederseko zaman ayet yeni bir hüküm getirmi ş olur, tekrar olmaz.8—Miitca nikalunm caiz oldu ğunda bütün ümmet ittifak etmi ştir.Ihtilaf, bunun neshedilip edilmedi ğindedir. E ğer bu hüküm neshedilmi şise, nesheden ya tevatüren veya had yoluyla bilinir. Tevatüren bilinmiş olsayd ı Ali ibn Ebî Tâlib, Abdullah ibn Abbas ve İmran ibn el-1.1aşin gibi sahabilerin, Muhammed dininden tevâtüren sabit olmu şbir hükmü inkar etmi ş olmaları gerekirdi ve bu da onlar ın küfrünü gerektirirdi ki bu, bat ıldır. Bu neshin ahad haberiyle sabit olmas ı da batıldır.Çünkü icma ile mübah oldu ğu sabit olan bir hükmü, ahad baherinesbedemez. Zira icma` kesinlik ifade eder. Halbuki ahad haberi kesindeğil, zannidir, şüphelidir.9) Rivayetlerin çoğunluğu, Hz. Pey ğamber (s.a.v.) in mütcay ı veevcil mı rkep etini yemeyi Haybe ı günü nehyetti ğini söylüyor. Yinerivayetlerin ço ğuna göre Hz. Peyğamber (s.a.v.), mütcay ı, Mekke'ninFethinde, veya Vedâ haccmda serbest b ırakmıştır. Mekke'nin. Fethive Vedâ' hacc ı, Hayber'den çok sonra olmu ştur. Demek ki mütcan ın,Hayber günü neshedildi ği yolundaki haberler, do ğru değildir. Aksitakdirde nasihin, mensuhtan önce vukubulmas ı gerekir. Nesih ve helalUmarım, birkaç kez vukubulduğu yolundaki haberler de zay ıftır.Mu'teber ki şiler, böyle bir şey söylememişlerdir. Bunu söyleyenler, burivayetler aras ındaki çeli şkileri giderme ğe çalışanlardır.1 Tabresi, III 32


Cüz': 5, Sure: 4 535şicanın delillerini böylece s ıralayan Rad, şu cevab ı veriyor:1) Müttamn, önceleri mübah oldu ğunu inkar etmiyoruz. Ancak bizbunun neshedildiğini söylüyoruz. Bu ayet, mütcarun me şru' olduğunadelil olsa bile bizim sözümüz çürümüş olmaz. Çünkü neshedilmi ştir.Tutalım ki Übeyy ve Abdullah ibn Abbas kıraetleri do ğrudur. Fakatbunlar, ancak müttan ın başlangıçta me şru' olduğunu gösterir. Buna zatenitirazı= yok. Mütca me şru idi, fakat neshedilmi ştir. Kaldı ki burivayetler alAd haberidir. :A.had haberiyle Kur'an sabit olmaz.2) Mütcayı nesheden hüküm, ya tevatüren veya 'al ıad haberiylebilinir. Tevatüren bilinmi ş olsa, ashabdan baz ılarının tevatür yoluylabilinen bir şeyi inkar etmi ş olmaları gerekir, şeklindeki delile kar şılıkda deri ki: Bu sahabiler, neshi i şitmiş, sonra unutmu ş olabilirler. SonraHz. Ömer (r.a.) bunu büyük bir topluluk içinde hat ırlatınca onlar dahatırlam ış ve onun doğru söylediğini anlayıp onu kabul etmi şlerdir.3) Hz. Ömer'in: "Mütca, Pey ğamber (s.a.v.) zaman ında mübahidi, ben onu yasakl ıyorum" meâlindeki sözüne gelince: E ğer Ömer,bu sözüyle Peygamberin mübah k ıldığı bir şeyi kendisinin yasaklad ığınıkasdetmişse hem kendisinin, hem de bu sözünden dolayı onunla sava ş-mayanlarm tekfiri gerekir. Dolay ısiyle Emiru'l-mü' ıninin (İmam "-nin de tekfiri gerekir. Bunlar ın hepsi bat ıld ır. O halde söylenecek tekşey kalıyor. Hz. Ömer'in kasd ı şu idi: "Müt


536 Nisa' Suresilaşman ızda üzerinize bir günah yoktur. Şüphesiz Allah, her şeyi bilen,yerli yerine yapan, en güzel hüküm verendir."'°,31 °Fefe O ./1 r e 05j. O3,1.1 „.4 ,..


Cüz': 5, Sure: 4 537sizin tevbenizi, kabul etmek istiyor ; şehvetlerine uyanlar ise sizin büyükbir saptklığu düşmenizi istiyorlar. 28— Allah sizden (a ğır teklifleri) hafifletmekistiyor. Çünkü insan zay ıf yaraulnuşttr.Tefsir:25 nci ayette, hür kad ınlarla evlenmeğe malca gücü yetmeyen veyahangi şekilde olursa olsun imkân bulamayan kimsenin, mü'min cariyelerleevlenehilece ği bildiriliyor. Çünkü insanda en büyük meziyetimandu. Mü'min, cariyeler de imanda öteki mü'minlerin. saf ındadır. Toplumdakimevkileri ne olursa olsun bütün insanlar, ayn ı atalardan türemişlerdir.Dolayısiyle bütün insanlar asl ında karde ştirler.Cariyelerle evlenmek isteyenler, sahiplerinden izin al ıp onlarınmehirleıini de güzelce vermeli, nikah alt ına giren cariyeler de iffetlerinikoıumalıdular. Evlendikleri halde fuhu ş yaparlarsa onlara, hür kad ınlarauygulanan cezan ın yarısı uygulanmal ıdır. Çünkü cariye, hürriyetielinde olmayan zavall ı kad ındır. Onun namusunu korumas ı, hür kadınlarkadar kolay değildir.Cariye ile evlenme müsaadesi, nefsinir, kendisini günahalemeisinden korkanlar içindir. Be şeri ihtiyacmm kar şılanmamasındandolayı sık ıntıya, günaha dü şmekten korkan kimseler, hür kad ınlarlaevlenme imkanı bulamadıkları takdirde cariye ile evlenebilirler. Fakatcariye, al ın ıp satılan ve çe şitli kimselerin elinde dola şa dola şa iffet duygusunuyitirme ihtimali bulunan bir kad ın olduğundan, onunla kurulacakyuva pek sağlam olmayabilir ve cariye ile evlenen kimseler, toplumdakınanabilirler. Bundan dolay ı imkan buluncaya kadar sabrediphür kadınlarla evlenmek, elbette daha hay ırlıdır.26-28 nci ayetler ise 25 nci ayetin anlam ını pekiştirmekte, Allah' ın,bu hükümleri koymakla mü'minleri, daha önceki inanmış toplumlar ıngelenek ve yasalar ına iletmek, eğri büğrü yollardan korumak, günahlan ınbağışlamak, özellikle kad ınlara kar şı nefsini tutma gücü zay ıf insanlarınişlerini kolayla ştırmak, yölderini hafifletmek istedi ğini belirtmektedir.Könu bakımından önceki âyetlere ba ğlı olan bu ayetler de herhaldeonlarla beraber veya onlar ın ard ından inmiştir.311 İnanmış fetat'lartntzdart..." cümlesindeki el-feteyâtkelimesi, el-fetat'm çoğuludur. Feta, genç delikanl ı, yiğit cömerterkek anlamına gelir. Bunun di şili olan feda ise genç güzel, cömert k ızdemektir. el-feteyett da fetât'm ço ğuludur. Ezilen köle ve cariye tabakasınınkuılmaması için Kur'an' Kerim'in baz ı ayetlerinde köle'ye deli-


538 Nisa' Suresikanlı, cariyeye de genç k ız denmiştir. Bu ayette de cariyeler, aynen müminlerinkendi kızları gibi bir s ıfatla an ılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.),bu zavallılarm onurlar ını korumak, itibarlarmı yiikseltmek için şöylebuyurmu ştur: "Hiçbiriniz kölem, câriyem demesin, köle de (efendisine)rabbim demesin. Sahip olan delikanl ım, genç k ız ım desin; kendisine sahibolunan (köle ve cariye) de : efendim, hanımım, desin. Çünkü hepinizmemliiksünüz (hepinizin sahibi vard ır). Rab (sahib) yüce Allah't ır."'Ayette, evlenen câriyelere, zina halinde hür kad ınlara verilecekcezânm yar ısı kadar ceza verilece ği belirtildiğine göre demek ki bu ayetler,hür kad ınların zina cezas ını belirten, Nör Suresinin ikinci 'ayetindensonra inmi ştir. Çünkü hür kad ınların cezasına işaret etmektedir.Zina cezas ı hakkında ilk olarak Nisâ Suresinin 1S-18 nci âyetleriinmiş, bu ayetlerle zina eden kad ınlara hapis, erkeklere eziyet cezas ıgetirilmiş, ikinci aşamada inen Nur Suresinin ikinci ayetiyle zina edenerkek ve kad ınlara yüz de ğnek vurma cezas ı getirilmiş, daha sonra inenbu âyetle de zina eden evli cariyelere, hür kad ınlara verilen cezan ınyarısı emredilmiştir.25 nci âyetin ta şıdığı hükme göre mü'minlerin evlenecekleri hürveya cariye kad ınların, mü'min olmalar ı gerekir. Fakat Wide Suresinin5 nci âyeti ile, kitâp sahibi olan kad ınlarla evlenmeğe müsaade edilmişti'.",541m1 (:).&_r„,5;1:4: Sahiplerinin izniyle onları nikâh ediniz!" cüriılesinde,malikinden ba şkası, cariye ile evlenmek istedi ği takdirde malikindenizin alması hükmü getiriliyor. Burada ehil kelimesini cariyeninmâliki veya velisi diye tefsir etmi şlerdir. Genellikle müfessirlerin kanaatinegöre cariyenin velisi, sahibidir. Cariye, malikinin izni olmadanbir başkasiyle evlenemez. Baz ı fakihlere göre ise buradaki ehil ile kas ıt,evlendirme yetkisi olan velidir. Cariyenin babas ı, dedesi, karde şi, vb.de kendisini evlendirebilir.Müfessirler, bu âyetten, evlenen cariyenin üzerinde malikinin, miiikiyethakk ının devam etti ği, mâlikinden izinsiz olarak cariyenin evlenemeyeceği, evlendiği takdirde bu i şlemin bat ıl olduğu hükmünüçıkarmışlard ır. Yine müfessirlere göre cariyelerin çocuklar ı, hür kadınlarmkininaksine annelerine tabidir. Onlardan do ğan çocuklar da, annelerigibi malikin mülkü olurlar.1 Bubari, c ıtlF, 17; Müslim, Elf4, Bab: 3, hadis: 13, 15; Ebh Davhd, Adal ı, 75; İbn Hanbel,II. 316, 423....


Cüz': 5, Sure: 4 539Fakat bu konuda sa ğlam ve kesinlik belirten bir hadis yoktur. Bugörüş, savaşların ve füt ılhatın yoğun olduğu ilk ça ğlarda müslümanlararasında kölelerin ve cariyelerin ço ğalmas ı sonucu ve İslâmdan öncekiuygulamaların da etkisiyle İslam hukukuna girmi ştir. Yoksa câriyenin,hür bir erkekten do ğan çocuğunun, köle veya cariye say ılmayı, islamınprensiplerine uygun de ğildir. Zira genel olarak çocuk anneye de ğil,babaya tabidir. Ahzâb Suresinin be şinci âyetinde: "Onları babalarınanisbet ederek çağırın!" buyurulmaktad ıt. Bu âyet, çocu ğun babaya tabiolduğunu gösterir. Kur'ân' ın bu temel hükmü varken câriyenin çocuğunubundan istisna etmek do ğru olmaz.Kaldı ki İslâmda hürriyet esast ır. İnsanlar, annelerinden köle de ğil,hür doğarlar. Nitekim câriyenin, mâlikinden do ğurduğu çocuk da babasınanisbet edilerek hür olur. Hattâ n ıâlikinden doğan çocuklar, annelerinide derhal bir çe şit hürriyete kavu ştururlar. Çünkü çocuk doğurmuşcariyeyi mâliki satamaz, ba şkas ına hibe edemez. Efendisi öldiiktensonra da bu câriye tam hür olur. Bu kad ına veled denir.Efendisinden çocuk doğuran câriyenin hür olacağına dair bir hadis dezikredilir . 1Câriyenin, nikâh akdi ve mehir ile evlendi ği, hür bir erkekten doğançocuğunun durumu, sadece mülkiyet akdiyle efendisinden do ğurduğuçocuğun durumundan daha a şağı olmamak gerekir."Onlara mehirlerini veriniz" cümlesiyle câriyeye de hür kad ınlargibi mehir verilmesi hükmünü getirmi ştir. Mehir câ ıiyenin hakk ıd ır.Müfessirlerden bir k ısmı verilen mehrin, câriyenin efendisinin hakk ı,bir k ısmı da câriyenin kendi hakk ı olduğunu söylemi ştir. İmam Mâlik,mehrin, câriyenin kendi hakk ı olduğu kan ısındad ır. Onun bu görü şütercihe şayandır.c5•.,..4.: iffetli ya şamaları, zina etmemelerive gizli dostlar da tutmamaları şartiyler cümlesi, " J.,..‹.;11" veya„:".;;F j" cümlesini nitelemektedir. Birinci takdirde " ninmânası, zinadan uzak, iffetli, namuslu kad ınlar olarak onlarla evleninizdemektir. İkinci takdirde manas ı: Onları zina etmek için zorlayarak değil,namuslu bir şekilde kendileriyle ya şamak için nikâh ediniz, demektir." .>14.4-1" Erkek veya kad ın arkada ş anlamına gelen " " in.çoğuludur. Câhiliyye çağında zinâ, aç ık ve kapalı olmak üzre iki kıs ımidi. Kadının gizlice bir dost tutup onunla sevi şmesi ve zina etmesine"ittilsı4i ',Iadeli: dost tutma" denirdi. Para kar şılığında herkesle1 İbıt Mke,


540 Nistı' Suresizinâ etme şeline de sifah veya bi ğa denirdi. Bu tür aç ık zinabilhassa câriyeler aras ında cereyan ederken, dost tutma şeklindeki ı inâise daha çok hür kad ınlar aras ında görülürdü. Baz ı kimseler, cariyelerinipara kazanmak için zinaya zorlarlar, kerhanecilik yaparlard ı . "Namuslukalmak isteyen canyelerinizi fuh şa zorlamayın"' âyetinde bu uygulamayaişaret vard ır.Araplar, aç ıkça zinâ etmeyi k ınarlar, fakat gizli dost tutmay ıho şgörü ile kar şilarlardı. Yüce Allah: "Fuhuşların açığına da kapalısınada yaklaşmay ınıx." 2, "De ki : Rabbim, fuhu şların açığını da kapalısınıda haram kıldı."3 ayetleriyle her türlü zinay ı yasakladı.4« ‘,11,11 : Eğerevlendikten sonra bir fuhu ş yaparlarsa onlara, hür kadınlara yapılanişkencenin yar ısını uygulama= gerekir."" " kelimesi, hem hemzeni ıı zammiyle mechul olarak, hemde fethiyle laz ım fili olarak okunmu ştur. İkisi de aynı anlamı verir.Burada ibşün kelimesiyle Islam kasdedilmiş olduğunu söyleyenlervarsa da genellikle bununla evlilik kasdedildiği görüşü kuvvetlidir.Çünkü ayetin sözgelimi bu anlam ı gerektirir. Konu, evlenme üzerindegeçmektedir.Cariyeler evli iken zinâ ederlerse onlara elli de ğnek vurulur. Cariyeyeevli kadının yarısı kadar zina cezasmm verilmesi, onun namusunukorumak için batan âciz kalmas ından, güçsüzlüğiinden ötürüdür. Hürkad ın, toplumdaki mevkii gere ği kendisini kolayca koruyabilir. Amacariye her zaman kendisini koruyamaz. Yüce Allah, o zay ıf insanlaraacıdığından dolayı cezalar ını da yar ıya indirmiştir.Bu ayete göre evli cariye zinâ ederse ona, hür kad ın ın cezas ının yarısıolarak elli değnek vurulur. Fakat evli olmayan cariye zinâ etti ğizaman onun hakk ında ayetlerde bir ceza belirtilmemi ştir. Bu husustamüfessirler aras ında görü ş ayrılıklar' vard ır:1) Bazılar ına göre evli olmayan cariye zina ederse, belli bir cezas ıyoktur. Yaln ız eğitip yola getirmek için dövülür.2) Baz ılarına göre evli olsun bekâr olsun, zina eden her cariyenincezas ı elli değnektir.1 Nur Suresi: 332 En'tim Suresi: 1513 A'raf Suresi: 334 Rad, Mefiltihu'l-ğayb, III. 297


Cila': 5, Sure: 4 5413) Bazılarına göre de bekâr câriyeye, Kitap ve sünnetin genelhükmü göz önünde tutularak yüz de ğnek vurulur, evli cariyeye ise, aç ıkhüküm belirtildiğinden elli de ğnek vurulur.Bu görü şlerin en isabetlisi, İbni Abbas'a dayanan birinci görü ş-tür. Üçüncü görü ş ise en ayk ırıs ıdır. Çünkü Şeriatin genel kuralına aykırıdır.Şeriat, zina eden evli kadina bekârdan daha a ğır bir ceza vermişken,bunun tam tersine evli cariyeye bekâr caliyenin yar ısı kadarceza verildiğini söylemek büyük hatad ır. Doğrusu odur ki bekar cariyeiçin konulmu ş belli bir ceza yoktur. Ancak o, te'diben dövülür. Tabiiöldürmek için değil, sadece e ğitmek için bir miktar dövülür. Ba şka türlüyola getirmek mümkünse o şekilde yap ılabilir. Ille döv ınek de şartde ğildir. Çünkü şeriat belli bir ceza koymam ışt ır. Hz. Ali şöyle diyor:"Zina eden bir cariyeyi dövmemi Hz. Pey ğamber (s.a.v.) bana emirbuyurdu. Bakt ım ki cariye henüz yeni erginli ğe ermi ş. Döversem ölecek.Döv ınedim, durumu Allah' ın Resulüne arz ettim.— İyi etmi şsin dedi, bırak büyiısiin."'Kur'an, namuslu, iffetli, te ıbiyeli ve hür kadınlarla evlenmeyi emreder.Ancak zaruret halinde cariye ile evlenmeye izin verir. Bu âyettenanlaşıldığına göre cariye ile evlenmek üç şaita bağlıd ır:1) Hür kad ınla evlenme imkan ının bulunmaması,2) Evlenmediği takdirde zinaya veya s ık ınt ıya düşme tehlikesininbulunması,3) Câriyenin inanm ış olmas ı .Fakat Ebu Hanife'ye göre bunlar şart de ğildir. Tek şart, adamınnikahı altında hür kad ın bulunmamas ıdır. Eğer nikah ı alt ında hür kadm,varsa,o kimsenin cariye ile evlenmesi caiz de ğildir. Nikah ı alt ındahür kadın bulunmayan kimse, hür ile evlenmeye gücü yetsin yetmesin,cariye ile evlenebilir 2Cariye ile evlenmenin ho ş görülmemesi, onun hor görüldü ğündendeğil, çe şitli kimselerin elinde kald ığından dolay ı namusunu koruyamamaihtimali bulunmas ından ötürüdür. Ayr ıca cariye, evlendiktensonra da efendisinin mülkü olarak kal ır. Efendisi onu istediği gibi hizmetlerindekullan ır. Hattâ ba şkas ına satabilir, hibe edebilir. Bu isekocamn, kar ısı üzerinde tam hak sahibi olamamas ı demektir ki aile1 Müslim, ljudıld, lıfib: 6, hadis: 34; Ibr ı Kesir, Tefsir, I. 475-4782 Râzi, Mefkihu'l-kayb, III. 292


542 Nisâ' Suresiismetine uygun bir şey değildir. Bundan dolayı Hz. Ömer (r.a.): "Câriyeile evlenen hür bir erkek, vücudunun yar ısını köle yapmış olur." demi ş-tir.°.ı ;_,13_°1:; .S1 11.:,:.,1"" ): :151. ıı 0 f ıı ı . O ."« ' r,° -


Cüz': 5, Sure: 4 543.nin, Allah'ın Elçisine: "Erkekler gazâ eder, kad ınlar etmez; kad ınlaraerkeklerin pay ının yar ısı kadar miras verilmi ştir" şeklinde bir soru sorması üzerine indiği rivayet edilir Fakat Ümmü Seleme'nin bu tarzsorusu, Ali İmran Suresinin 195 nci ve Ahzâb Suresinin 35 nci âyetinininiş sebebi olarak da zikredilir. Bu ayetin, böyle bir soru üzerine inmi şolmas ı, çok zayıf bir ihtimaldir.Bu ayetler, hukuki bir bütün olu şturmaktad ır. Yüce Allah buyuruyorki: " C)! YI jı,y 1,15i;: Mallarının aranızda doğru olmayan yollarla, haksız bir şekildeyemeyiniz. Ancak kar şılıkl ı rıztt ile yapt ığınız ticaretle yiyebilirsiniz." Faiz,kumar, rü şvet, gasb, çalma, hiyanet gibi hile yollarmm hepsi bât ıldır. Butür yollarla para kazanmak haramd ır. Yaln ız kişinin çalışmas ı, karşılıklırızâya dayanan ticaret, hibe veya miras yoluyla elde etti ği mal helâldir.Ticaretin me şru'luğu, kar şılıklı rızâya ba ğlıdır. Aldatma bulunanve aldatman ın fark ına var ıldığı zaman taraflardan birinin raz ı olmayacağıticaret me şru' de ğildir. Hz. Peyğember (s.a.v.), çar şıda bir yiyecekyığınının yan ından geçerken elini kümenin alt ına dald ırmış, altının ıslakolduğunu görünce neden böyle oldu ğunu sormuş, sat ıcı da yağmurisabet etti diye cevap vermi ş, Allah' ın Resulü: "Ne diye ya ş k ısm ı üstekoymad ın ki herkes görsün? Aldatan kimse bizden de ğildir!" demiştir.°Güvenilir, doğru tâcirin, k ıyamet gününde şehidlerle beraber bulunacağım2 söyleyen Hz. Peyğember (s.a.v.), yalan ın, insanı cehennemesürükleyece ğini. 3 Allah' ın nasib etti ği ruh güzel, helâl yoldan aramay ı4,başkasının satışına engel elmamay ıs, hayvanların sütlerini memelerindebekletip satmamay1 6, gereksiz yere ticarete arac ı ve komisyoncularmgirmemesini emretmiş7, vurgunculu ğu kesinlikle yasaklamıştı/ 8 ." 1)1::;i; Nefislerinizi öldürmeyiniz!" cümlesinde üç manamuhtemeldir. Birinciye göre Allah' ın haram k ıldığı fiilen i şleyerek,mallarının haks ız yere yiyerek kendizi öldürmeyiniz, toplumunuzu mahvetmeyinizdemektir. Bu yoruma göre "öldürmeyiniz" sözü, mecazidir.İkinci mânaya göre sizden olan, kendi karde şleriniz bulunan mü'min-1 Müslim, iman, bâb: 43, hadis: 164; Tirmizi, Buync, 74; Ibu Mâee, Tieârat, 362 bn' Mâce, Ticarât, 13 ibn Mâce, Mukaddime,4 Ilin Mâce, Tieârât, 25 Müslim, Buyûc, bâb: 46 Müslim, Buyil', bâb: 47 Müslim, Nikilh, 51; Ibn Mâce, Tieârat, 158 Ibn Mke, Tieârât, 6, 16


544 Nisâ' Soresileri, birbirinizi öldürmeyiniz demektir. 'Üçüncü mar:aya göre kendiniziöldürmeyiniz, canm ıza k ıyıp intihar etmeyiniz demektir. İkinci ve üçüncümana, as.yete daha uygun dü şmektedir.Ba şkas ını haksız yere öldürmek haram oldu ğu gibi insanın kendican ına k ıymas ı da haramd ır. Dünyada birçok insanlar, çe şitli nedenlerle:ticarette iflas etti ğinden, aile ,geçimsizli ğinden, yapt ığı hatalardan bunalıma düşüp kurtulu ş çaresini intiharda bulacaklarm ı san ır ve canlarınakıyarlar.' Oysa intihar, çare de ğildir. E ğer bu dünyadan sonrabir hayat elm.asayel ı intihar belki çare olabilirdi. Ama maddi vücudunölmesi, herşeyin bitmesi de ğildir. Ruh ölmez. Ruh, vücuttan ayr ıldıktansonra, insan ın dünyada yapt ığı hareketlere uygun bir ya şant ı içinegirer. Ölüm, ruhun yeni bir hayata ba şlamas ıdır. O hayat süreklidir.Canına kıyan kimse, ruhunu Allah' ın azab ına atm ış olur, ahiretini mahveder.Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim kendini dağdanatıp öldürürse o cehennem ateşinde ebedi olarak yuvarlanır, durur. Kimzehir içip kendisini öldürürse cehennem ate şi içinde elindeki zehiri sürekliolarak içer, durur. Kim kendisini bir demir parçasiyle öldürürse cehennemateşi içinde sürekli olarak o demir parçasını karnına sokar!"'Ba şka bir hadisi Şerif de şöyledir: "Sizden önceki insanlar arasında,vücudunda yarası bulunan bir adam vardı. Yaran ın ağrısına dayanamadı,sızlandı, bir bıçak alıp elini kesti. Akan kan durmad ı ve adam öldü.Yüce Allah : kulum can ını benden önce aldı, ona cenneti haram !aldım,dedi." 2Buhari ve Müslim'de bulunan bir hadise göre Hayber'de (Müslim'inrivayetine göre Huneyn'de) Allah' ın Resulü ile birlikte kahramancaçarp ışan bir sahabi, ald ığı yaran ın ac ısına dayanamam ış, kılıcininsap ını yere dayay ıp göğsüyle kıheın üzerine abanarak intihar etmiş ve Allah' ın Resulü, onun cehenneme gitti ğini söylemiş : "Ancakmüslüman kimse cennete girer. Allah, bu dini fâcir bir kimse ile de güçlendirir"diye de ilave etmi ştir. 3Bu ayetten, insan ın, bile bile kendisini tehlikeye atmasm ın haramolduğu da anlaşılır. Çünkü insan ın bile bile kendisini tehlikeye atmas ı ,canına kıymas ı demektir. Bu ise haramd ır. Hz. Peyğamber'M, bir savaşa kumandan olarak gönderdi ği Amr ibnul-As, bir gece ihtilam ol-1 Buhâri, Tıb, bâbu surbi's-sem ın, hadis: 721; Müslim, Imam bâb: 47, hadis: 1752 Buhâri, Enbiyâ, Babil mâ -ııkirec an beni israil, hadis: 720; Müslim, Iman, bâb: 47, hadis:1803 Buhâri, Mağazi, Balın Ğazveti klayber, hadis: 1451; Müslim, İman, bâb: 47, hadis: 178


Cüz': 5, Sure: 4 545muş, hava so ğuk olduğu için yıkanamam ış, teyemmüm edip askere namazkıld ırmış, döndüğünde de durumu Allah' ın Resulüne arz etmi ş,Allah Resulünün:— Ey Artır, sen cünüp iken ashabma namaz m ı kıldırdm? sorusuü ı erine:— Evet ya Resulâllah, so ğuk bir gecede ihtilâm oldum, y ıkamrsamölürüm diye kerktum. Yüce Allah' ın: "Nefislerinizi öldürmeyiniz. ŞüphesizAllah, size kar şı çok merhametlidir" sözünü hatırlad ım, teyemmümettim, deyince Allah' ın Resulü gülmü ş, bir şey dememi ştir.'Adam öldürmek, intihar etmek büyük bir günaht ır. Yüce Allah,30 ucu âyette: "Kim bunu zulüm ve dü şmanlık ile yaparsa onu cehennemesokanz" buyurmakta ve öylelerini cehenneme sokmar ın, Allah içinçck kolay olduğunu duyurmaktad ır.31 nci âyette de: "Size yasaklananların büyüklerinden uzak durursanız,kötülüklerinizi, yani küçük günahlar ınız ı örterim, sizi bağışlarım vegüzel bir girilecek yere sokar ım" buyuruyor. kerim (güzel girilecekyer) cennet diye fesir edilir Yukar ıdaki âyette, haks ız yere ba ş-kalarının mallarını yiyen, kendisini veya ba şkalarını öldüren kimselerinate şe sokulacakları bildirildiğine göre bunlardan kaçmanlarm da cennetesokulm al a mu], ifade edilmesi, Kur' ân' ın kavram karşıtlığı üslübuna uygundüşmektedir. Fakat burada mi!c11,,ıal-i kerinı'den, güzel hayat mânâsınfanlamak da mümkündür. Yani Allah' ın yasaklad ığı bu kötü hareketlerdenkaç ınan kimseler, dünyada da güzel bir ya şam içine girerler,demek olur.Kitâb, sünnet ve sahâbenin icma ına göre günahların büyük ve küçüğüvard ır. Bn âyeti kerime bunu ifade etti ği gibi: "Güzel davrananlar,günahın büyüklerinden ve çirkin i şlerden kaçınırlar, yalnız lemem (baz ıküçük kusurlar) işleyebilirler. Şüphesiz Rabbinin aff ı geniştir...."2âyeti de günah ın büyüğü ve küçüğü olduğunu bildirmiştir. Kur'an ıKerim'de günah olan şeyler yasaklanmakla beraber bunlar, belli birsayı ile smuland ırılmami ştır. Bir hadisi şerifte; "Allah'a ortak ko şmanın,anababaya isyan etmenin," günahların en büyü ğü olduğunu söyleyenHz. Peygamber (s.a.v.), ayakta iken oturmu ş ve üç defa: "Yalan sözdensakınınız!" demiştir. 3 Diğer bir hadis de şöyledir: "Şu yedi /teli&edici şeyden sak ınınız. Nedir onlar ya Resullâllah, sorusu üzerine Allah'-1 ibn Haubel, Musned, IV. 203; Tefsiru'l-Kasimi, V 12042 Necm Suresi: 323 Buhari, Sehadiit, bâbu mü kîle fi sehâdetrz-zûr, hadis: 1291; Müslim, İman, bâb: 38,hadis: 143


546 Suresiın Resulü şöyle buyurdu : Allah'a ortak ko şmak, büyü yapmak, haks ızyere Allah' ın yasakladığı cana kıymak, faiz yemek, yetim mal ı yemek,savaş günü geri dönüp kaçmak, bir şeyden habersiz masum, inanm ış kadınlarazina suçu atmak.'"Büyük günahlar aras ında başka fillerin sayıldığı başka hadisler devardır. Bu hadislerin amac ı, büyük günahların sayısını belirtmek değildir.Bu hadislerde durumun gere ğine göre, Allah' ın Resulü, toplumuetkileyen büyük günahlar' saym ışt ır. Büyük günahlar bunlardan iba.rettir, bunlardan ba şka büyük günah yoktur, diye bir şey şöylememiştir.Nitekim Abdullah ibn Abbas, yetmi şe yakın büyük günah olduğunu,ancak teybe ile büyük günah kalmayaca ğını, ısrar edilince de küçükgünahın büyük günaha dönüşece ğini, Allah'a isyan olan her şeyin büyükgünah olduğunu söylemiştir. 2 Büyük günah hakkında birçok tan ımlarvarsa da: "I şleyen kimsenin, Kitâb ve sünnette, şiddetle tehdid edildiğiher fil, büyük günahtır" şeklindeki tan ım, bu konuda en uygun tanımolarak kabul edilirİşte Allah' ın kesinlikle yasaklad ığı büyük günah.lardan kaç ınankimselerin, yüce. Allah küçük hatâlarm ı, kusurlar ını bağışlar ve onlar ıdünyada ve ahirette güzel bir ya şam içine sokar.32 nci ayette: "Allah' ın, kiminize ötekinden daha fazla verdi ği,kiminizi di ğerinden üstün k ıldığı şetleri temenni etmeyiniz" buyuruluyor.İnsanlar, kendi ellerinde bulunana raz ı olmalı, başkasının malma, mevkiineveya nimetine göz dikmemelidirler. Buradaki temenni göz dikmekanlamındaki haseddir, k ıskançlıktır. Ba şkas ının malına, nimetine,mevkiine göz diken, kendi mutluluğunu yitirir. Allah, herkese kazand ı-ğının kar şılığını verir. Şuna buna hased etmenin, ne insan ın kendisine,ne de topluma yarar ı olur. Ba şkasmm nimetini çekememe, onu k ıskanmayerine o nimeti ona veren Allah'tan istemek Mz ımdır. Yüce Allah' ınhazinesi boldur, dilerse ona da verir.Tirmizi ve ibn Miirdeveyh, Resullullah' ın şöyle buyurduğunu rivayetetmi şlerdir: "Allah' ın lâtfundan (tükenmez hazinesinden) isteyiniz.Allah, kendisinden istenmesini sever. İbadetlerin en üstünü, genişliğe çıkmayı gözetlemektir." 4 Bu hadiste bolluğu ummak, gözetlemek yaniümid etmek ibadet sayilmıştır.1 Buliâri, Va şâyâ, bâbu 1Favlillâbi tectilâ: innelleZne ye'kulfie emvâlelyetüm3hadis: 1325; Müslim, İman, bâb: 38, hadis: 1452 Ibn Kesti., I. 4863 Ayni eser, I. 4874 Tirmiz—i. Dacavat, 116


Cüz': 5, Sure: 4 547Abdullah ibn Abbas, 32 nci ayetin tefsirinde şöyle demi ştir: "Kimse:'Falana verilen mal, nimet, güzel kad ın ke şke bana verilseydi' demesin.Çünkü bu, haseddir. Fakat: 'Allah ım. ona verdiğin gibi bana daver' desin."Dünyada insanlara verilenler, ezdi taksimin sonucudur. Yüce Allah,"Dünya hayatında onların geçimlikle ı ini, aralarında biz taksim ettik"'buyurmuştur. Allah' ın taksimini kimse de ğiştiremez. K ıskançlık,Allah' ın taksimine engel olamaz, sadece sahibini mutsuz ve bedbahteder.O halde dünyada malı az, mevkii dü şük, durumu ba şkas ından a şağıolan, durumunu düzeltmek için elinden geleni yapmal ı; ama do ğruluktan,helal ve me şru yoldan ayr ılmamal ı; ba şkasına kar şı içinde hasedbeslememelidir. Çünkü hased, Allah' ın ezeldeki taksimini be ğenmemekanlamına gelir. Allah, herkese hakk ında hayırlı olan ı verir. Belki de ba ş-kasını kıskandığı mal, nimet; kendi elinde olsa kendisi için zararl ı olacak,dünyas ını bozacak, mutluluğunu y ıkacak, âhiretini, berbad edecektir.Işlerin içyüzünü biz bilmeyiz, Allah bilir. Allah, bizim için ne hay ırl ıise onu vermi ştir. Allah'tan daima hay ırlısını istemek laz ımdır. Bundandolayı insan daima: "Ya Rabbi, dinim, dünyam ve âhiretim için banahayırlı olanı ver" şeklinde duâ etmelidir.33 ncü ayette geçen mevali kelimesi, mevki'mn'ço ğuludur. Kölesiniâzâd eden kimseye mevlâ dendiği gibi 'aza(' edilmi ş köleye de mevlâ denir.Asabeye (baba tarafından akraba olanlara) da mevlan ın çoğuluolarak medili denir. Burada uygun olan mâna budur.Bu ayette, ana baban ın ve akraba= b ırakt ığı miras için mevlâlaryani vârisler yarat ıldığı haber verilmektedir. Bu ayetin hükmün,egöre miras ı, ölünün akrabas ı alır, ba şkaları alamaz. İbn Abbas,Hz. Peygamber (s.a.v.)in: "Ferâiz (miras haklar ını) sahiplerine veriniz.Artan olursa onu da erkek akrabaya veriniz." dediğini rivayet etmiştir?: Yeminlerinizin ba ğladıgı kimselere gelince" cümlesi,şart anlamı ta şıyan müptedâ, " r R3 sjlU : Onlara da paylaıınıveriniz" cümlesi de haberdir.


548 Nisâ' Suresida gelir. Akid yaparken insanlar, birbirlerinin sa ğ ellerini tutup tokalaştıklarmdan bunlara "Sa ğ ellerinizin ba ğladığı kimseler" denmi ştir.Fakat burada el-eymân' ın yemin anlamına gelmesi daha do ğru veuygundur. Çünkü, akid, nakz ın (andi bozman ın) z ıddıdır." I J.,£;i:.;lıb4S, -j; w Z.) lcis I : Pekiştirdikten sonra yeminleri bazmay ın."' "g- 1,13,: Yemin ettiginiz zaman yeminlerinizi bozman ızdan dolayısizi cezttland ırır..."2 ayetlerinde geçen el-eymân kelimesi, kasem(yemin) anlamınad ır.Burada yeminlerle akid yap ılanların, kimler olduğu üzerinde birkaçgörü ş vard ır :1) Bu cümle ile kasdedilen, halifler(kendileriyle dostluk, karde şlikandi yap ılmış bulunanlar)d ır. Câhiliyye devrinde insanlar aras ında antlaşma vard ı. Bir adam biriyle dostluk kurmak isterse: "kan ım seninkan ındır. Sen bana varis ol, ben sana varis olay ım, Sen benim hakk ımıara, ben senin hakk ını arayay ım" diye sözle şirdi. Birbirlerine böylesöyleyip yeminle birbirine ahid yapanlar birbirlerine varis olur, biriöldüğü zaman halifi (antl ısı) malınm altıda birini al ırd ı . İşte bu 'ayetdaha önce bu tür ahid yap ılmış olanlara, miras paylar ının verilmesiniemretmi ş, sonra inen miras as yetiyle bu hüküm ortadan kald ırılmıştır.Islam, kötülük üzerine yap ılmış antla şmalar ı kaldırmış, ama iyi antlaşmalarm yerine getirilmesini emretmi ştir. Islam ın başlangıcında, dahaönce yap ılmış antla şmalarla tevarüs kabul edilmi ş, fakat Ancak Rahimsahiplerinin birbirlerine varis olaca ğını bildiren Enfal Suresi, 75 nciâyetle bu tür miras al ıp verme neshedilmi ştir.2) Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldi ği zaman ensâr ile muhâcirleribirbirlerine karde ş yapmışt ı. Muhacir, Ensarl ıya, bu karde şliksebebiyle varis olurdu. "Ana babanın ve akrabanın bıraktıkları içinvârisler yarattık" ayeti inince karde şlik yoluyla kurulan miras alışveri şiortadan kald ırıldı. Fakat "Yeminlerinizin ba ğladığı kimselere de nasipleriniveriniz" cümlesiyle böyle karde şlerin birbirlerine yard ım yapmalar ı,iyilik etmeleri, ö ğiit vermeleri • hükmü getirildi, miras kald ırıldı. Ahdile yap ılmış karde şlik için sadece vasiyyet edilebilir, onlara belli bir miraspayı yoktur.3) Bu cümle, evlâtl ıklar hakkındad ır. Daha önce evlatl ıklar, kendilerinievlat ed,inenlere varis olurdu. Bu ayet ile onlar ın mirastan paylarınınverilmesi emredildi. Fakat daha sonra inen âyetlerle miras sadece1 Nahl Suresi: 912 Mâide Suresi: 89


Cüz': 5, Sure: 4 549asabeye ve rahim akrabalar ına b ırakıldı, evlatlıklara da vasiyyet yoluylapay verildi.4) Eba. Ali el-Cubbarye göre " 1 " cümlesi," " üzerine atfedilmi ştir. O zaman mana şöyle olur:Ana babanın, akrabamn ve yeminlerinizin bağladığı kimselerin geriyeb ıraktığı mallar için vârisler yaratt ık. Mirası, antl ıya değil, valisolan mevlalara veriniz. Cubbarnin bu tevili çok uz ak bir yorumdur.5) Ebu Müslim Isfahani'ye göre" Yeminlerinizinbağladığı kimseler" cümlesiyle kasdedilen, kar ı kacad ır." 44-T c ı-


550 Nis5' Suresiların, kazandıklarından paylar ı olduğu anlamını peki ştirmiştir. Erkek vekad ın, her fert kazand ığından nasib alaca ğı gibi, erkek de kad ın da e şinevâris olarak payını alacaktır.Hanefiler, mevlirl-muvâlât denilen antl ıya, belli bir pay ayr ıldığınıbildiren bu cümlenin, neshedilmedi ği görüşündedirler. "Rahim Akrabalarınınbirbirine vâris olması daha uygundur"' meâlindeki âyet, bu cümleninhükmünü neshetmez, ancak tefsir eder. Çünkü o âyet, Rahim sahiplerinin,mirasta mevlal-muviilât'tan daha ileri oldu ğunu bildirir.Bu t ıpkı oğul bulunduğu zaman mirasa karde şten daha ileri olmas ı gibidir.O ğul, karde şi miras sahibi olmaktan ç ıkarmaz. Ancak miras ı kendisialır. Ama oğul bulunmazsa miras k a ıde şe dü şer. Rahim sahipleri debulunursa miras onlara dü şer. Ama Ralim Sahipleri bulunmad ığı 2 a-man miras ı mevlâ'l-muvâlât alır.Mâlik, Seyri, Evzâ'i ve Sâfii'ye göre Asabe ve Rahim sahiplerindenyakını olmayanın mirası devlete aittir, mevlii'l-muvetlâta düşmez. Mâlikilerve Sâfiller, Hanefilerin ictihad ına kar şı şöyle diyorlar:Bu âyette, antl ının vâris olaca ğına dair bir delil yoktur. Çünkü böylebir delâlet üç şeye ba ğlıdır: 1) " r,.5.;Lej lÂC JJI, " cümlesiyle mutlakaanthlarm kasdedilmesi, 2) bu cümlede geçen nasib kelimesiylemiras ın kasdedilmi ş olmas ı, 3) Bu cümlenin muhkem olmas ı," " cümlesine müfessirlerin birkaç mânâ verdiğiortadad ır. Buradaki mevsfıl'ü antl ılar olarak te'vil edenler de buhükmün neshedildi ğini söylemi şler, nasib kelimesini de mirastan ba şkaanlamlara yormu şlard ır. Cubbâ'inin yorumunda oldu ğu gibi âyetten,mevlirl-muvalât' ın varis kil ınmayaca ğı hükümünü ç ıkaranlar da vard ır.Hadiste de İslâmın, Câhiliyye devrinde yap ılmış dostluk andmıkabul etti ği, ancak islâmda anthl ık bulunmadığı bildirilmektedir. Ohalde İslâmda antla şma yoluyla tevârüs yoktur. Sahabe ve tâbhin,nâsih ve mensûhu bizden iyi bilirler. Onlar, bu cümlenin, Enfâl Suresinin75 nci âyetiyle neshedildi ğini söylemişlerdir.2Biz, yukarıda dediğimiz gibi Ebu Müslim'in görüşünü daha isabetlibuluyoruz.j-P j_p jb...)J1.9 o .0 4," o ıüLz.i t; CJ L ›1 l,0.1 G c °(..)-4"1 Enftıl Suresi: 752 Tefstru tıyâti'l-ahkâm, II. 94-95


Cüz': 5, Sure: 4 551z ." ı r 5 ••••) ,>1 ; 5ki ı, 4.» ıo... 9• o 5 .5, o .c(1" -‘:)l:S 411 ı c 5 • IP I -;e»,jı. ı.tıCt ‘ 11.UJ ' D. 11 C„ 9o 9• • o ••• • o4 1 Ğ.) 1 4 1,-- .tu ı ı I Cy I ç I 4:„.A(r o)Zt-A34- Allah, baz ı kimseleri diğerlerinden üstün kıldığı ve erkekler,mallarından harca(yıp kadınların geçimini sağla)dıkları için erkekler,kadınlar üzerinde yöneticidirler. Bundan dolayı iyi kadınlar itaatkar olupAllah' ın kendilerini korumas ına karşılık (Allah' ın verdiği başarı ile)gizliyi korurlar (kocalanna asla ihanet etmezler). Dikkafahl ık, şirretliketmelerinden korktuğunuz kad ınlara öğüt verin, yataklanndan ayrılın ve(bunlarla yola gelmerlerse) dönün! Eğer size itâat ederlerse artık onlarınaleyhine başka bir yol aramayın. Çünkü Allah, yilcedir, büyüktür! 35—Eğer (karı-kocan ın) aralannın açılmasından endişe duyarsanız, erkeğinâilesinden bir hakem ve kad ının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar,arayı düzeltmek isterlerse Allah onlar ın arasını bulur. Çünkü Allah,(herşeyi) bilendir, haber alandır.Tefsir :34-35 nci ayetler, aile hayat ının mutlulukla devam ı için gereklitedbirleri getirmektedir. .Kavvam, Ictyâm' dan mübalağa ismidir. Yönetici,kollayıcı, âmir demektir. Yüce Allah buyuruyor ki: Erkekler, kad ınlarınüzerinde yönetici, koruyup kollay ıcı, ailenin âmiridirler. Erkeklerin,kadınlar üzerinde yönetici olmalar ı, biri yarat ıl ıştan gelmi ş, diğeri desonradan kazanılmış iki sebebe .bağlidır:Önce Allah, yaratılıştan baz ı kimseleri, diğer bazılarından birtak ımözelliklerle üstün k ılm ıştır. Vücut yap ılan bakımından erkekler, kad ınlardandaha dayan ıklı, ak ıl yönünden daha üstündürler. Kad ınlarınyapamayacaklar ı güç işleri erkekler yapabilirler. Bundan dolay ı cihad,erkeklere farz k ılmdığı gibi, devlet ba şkanlığı, imamhk, ezan, hutbe,i'tikaf had ve k ısas şâhitliği, mirasta daha fazla almak, asabelik hakk ı,evlendirme, bo şama, ric'at (kar ısına geri dönme) velilik gibi hususlarerkeklere verilmi ştir.


552 Nistı' SuresiErkek baz ı yönlerden üstün olmakla beraber kad ına böbürlenmeye,ona bask ı yapmaya hakk ı yoktur. Çünkü kad ınla erkek, bir vücudunorganlar ı gibi birbirinin tamamlay ıcısıdırlar. Nitekim yüce Allah' ın,"Allah erkekleri kad ınlara üstün kıldı" demeyip "Baz ı kimseleri, diğerbazılarından üstün kıldı" demesinde bu noktaya i şaret vard ır. Vücuttabaş ne kadar de ğerli ise kalb de o kadar de ğerlidir. Erkek ba ş durumundaise kad ın da kalb durumundadır. Bunlardan birinin daha çok yararta şımas ı, daha üstün yarat ılması, diğerinin de ğerini azaltmaz.Ayeti kerime, erkek cinsinin, kad ın cinsine üstünlü ğüııü ifade eder.Tek tek her erke ğin, her kad ından üstün olduğu anlamını ta şımaz. Nicekad ınlar vard ır ki bilgide, i ş görmede, beden gücünde çok erkeklerdenüstündür. Fakat tüm cins olarak erkek cinsinin, kad ın cinsinden üstünyarat ıldığı bir gerçektir. Tabiatta genellikle bütün canl ıların erkekleri,dişilerinden daha tam, daha üstün yarat ılmıştır. Mesela horoz, tavuktan;koç, koyundan; erkek aslan, di şisinden daha güzel ve daha güçlüdür.Erke ğin yüzünde b ıyık ve sakal bitmesi de kad ına göre bir mükemmeliyetsayılır. Nitekim erkekte köselik bir kusur kabul edilmi ştir. İşteçalışmaya daha dayan ıklı, tedbir ve idarede daha üstün olan erkek,kadını himaye etmekle yükümlü tutulmu ştur.Şunu da unutmamak laz ımd ır ki kadınların da erkeklerden üstünoldukları meziyetler vard ır. Çocuk yeti ştirmede, merhamet ve şefkatte,duyarhhkta kad ın, erkekten üstündür. "Allah baz ı, kimseleri, diğerindenüstün k ılm ıştır" cümlesinde buna da i şaret vard ır. Allah, hikmetigere ği, aileyi idare etsin, çal ışıp çoluk çocuğunu geçindirsin, toplumunudüşmandan korusun diye erke ği, vücut kuvvetinde daha üstün yaratmış; çocuklarını emzirsin, güzel yeti ştirsin, şefkatiyle aileyi huzur vesukan ile doldursun diye kad ına da duyarhl ıkta üstünlük vermi ş, anneolma imkanın ı bahşetmi ştir.Yönetici olmalar ının ikinci sebebi de erkeklerin, çal ışıp kaz anmaları,malleriyle kadınların mehirlerini vermeleri, geçimlerini sa ğlamalarıdır.Kad ının geçimini temin etmek, erke ğin üzerine farzd ır. Kendilerinihimaye edip geçimlerini sa ğlamalarma kar şıl ık kad ınların da kocalar ın.aitâat etmeleri gerekir. İşte iyi kadınlar, kocalar ına itâat ederler, Allah' ınkendilerini korumas ı, muvvaffak k ılmasiyle, Allah' ın verdiği korumayetene ğiyle kocalarının ardından hem kendi 'namus/ar ı:al, hem de onlar ınbütün haklarını korurlar. Kar ı-koca aras ında gizli kalmas ı gereken şeylerih ıfzeder, kocalar ının s ırların ı yaymazlar. Has ılı üzerlerine dü şengörevleri yapar, onlara hiyanet etmezler.


Cüz': 5, Sure: 4 553Kocalar ınm me şru emirlerine itaat etmek, kad ınlar üzerine farzd ır.Allah' ın Resülü (s.a.v.): "Eğer bir insanın diğer bir insana secde etmesinibuyuracak olsaydım, kocas ına secde etmesini kad ına eınrederdim." ı buyurmuştur.Kocas ına itaat eden kad ınlar ı öven Allah Resulü şöyle demiştir:"Kadınların erı hayırlısı şu kadındır ki kendisine bakt ığın zaman senisevindirir, kendisine bir şey emretsen sözünü tutar, bir yere gitsen g ıyabındakendi namusunu ve senin mal ını korur." Saliha kad ını bu şekildeniteleyen Allah' ın Resulü, daha sonra: "Allah, baz ı kimseleri diğerlerindenüstün k ıldığı ve erkekler, mallarından harcayıp kadınların geçimini sağladıklarıiçin erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler..." âyetini okumuştur.2Ba şka bir hadislerinde de Hz. Pey ğamber (s.a.v.) şöyle buyurmu ş -tur: "Kadın beş vakit namazın ı küm-, bir ay orucunu tutar, namusunukorur ve kocas ına da itaat ederse ona: Hangi kapıdan dilersen oradan cennetegir'! denilir."3Kocasının me şru emirlerine kar şı gelen kadınlar ise şiddetle uyar ılmışlardır.Allah'ın Resulü, onlar hakk ında şöyle buyuruyor: "Adam,karısını yatağına davet ettiği zaman kadın gitmez de kocas ı ona kızg ınolarak yatarsa, ta sabah oluncaya kadar o kadına melekler lanet eder."4Kocas ına itâat eden sâliha kad ınlar yanında kocas ının sözünü dinlemeyen,devaml ı dırd ırıyla evde huzur diye bir şey bırakmayan kad ınlarda vard ır. İşte ayetin ikinci şıkkında yüce Allah, böyle huysuzluk edenkad ınları da eğitip yola getirmenin metodunu göstermektedir: önceonlara, tatl ı dille öğüt vermeli, "Allah'tan kork, kocana itâat etmek, •senin üzerine farzd ır. Bana isyan edince Allah' ın cezasına uğrars ın. .."gibi sözler söylemeli, hattâ baz ı hediyelerle de gönlünü al ıp yola getirmeğeçalışmalıdır. Böyle yola gelmezse kad ından ayrı yatmak etkiliolabilir. Çünkü kocas ını seven kad ın, onun ayrı yatmasma dayanamaz.Çok zoruna gider. Hatas ım anlayıp dönebilir. Baz ı anlı:dere göre ayr ıyatakta yatarak de ğil, fakat ayn ı yatakta arkas ını dönerek yatmakbirle şmeden de imtina etmek gerekir. Fakat kad ın, bununla da yolagelmez, huysuzluğuna devam ederse, son çare olarak fazla ileri gitmedenhafifçe dövülebilir. Dövme, ba şvurulacak son usland ırma metodudur.1 TirmiZ1, Nikah, 102 Taberi, V. 60; Paydu'l-Kadir, III. 482; Tefsirdl-Kasimi, V. 1219. Ibu Mace'de de ayni~ilde bir hadis vardır: Nikah, 53 ibn Hanbel, Musned, I. 1914 Buhari, Bed'ul-halk, 7, bâbu ila kale ehadukum âmin...; Müslim, Nikah, b. 41, h. 2142


554 Nisa' SuresiBa şka e ğitim yolları denenmeden bu yola gidilmez. Döverken de a şırıl ıktan sak ınmak, kamç ı ve de ğnek ile de ğil, bükülmü ş mendille veya ellevurmak, yüze göze vurmaktan sak ınmak, vücudun hep belli yerine de ğil,ayrı aynı yerlerine vurmak gerekti ğini müfessiller izah etmi şlerdir.İbn Abbas ve Atâ, misvak ile dövülebilir, demi şlerdir.'İmam Şafii dövmenin mübâh, fakat dövmemenin efdal oldu ğunusöylemi ştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Vedâ Hacc ında şöyle buyurmu ştur:"Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Çünkü siz, onlar ı Allah' ın emanetidiye aldınız. Allah' ın sözü uyarınca ırzlarını kendinize heltil icad ı-nız. Onların, sizin yatağınıza,istemediğinix bir kimseyi yat ırmamaları, sizinonlar üzerindeki haklarınızdandır. Eğer böyle bir şey yaparlarsa hafifçeonları dövünüz. Sizin de onlar ın geçimlerini ve giyimlerini sağlamanız,onların sizin üzerinizdeki haklar ındandır.”2Dövmek, sert bir metottur. Fakat bazan buna mecbur kalmabilir.Ayet, insan tabiat ına uygun yollar ı göstermi ştir. Kad ını eğitmek, yolagetirmek için önce yumu şak metodlar kullanıl ır. Genellikle insanlar güzellikteA,iyilikten, yumu şakl ıktan ho şlanırlar. Ama iy-ilikten anlamayan,adeta daya ğı bir ihtiyaç gibi hisseden kad ınlar da vard ır. Öylelerini yolagetirmenin çaresi, dayak olmaktad ır. Sertlikten anlayana sert metodunkullanılması normaldir.Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir,Tekdir ile uslanmayanm hakk ı kötekdir !Ancak kar ısını dövmek zorunda kalan kimse, islanun çizdi ği sınırdışına ç ıkmamalı, nefsinin kızglıalığına kap ılıp bütün gücüyle zavallm ınneresine isabet ederse etsin, hiç ald ırmadan vurmamah, öfkesine hakimolup sadece tedib için hareket etmeli, nefsini tatmin için alabildi ğinevurmaktan kaçmmal ıdır.Müfessir Hamdi Yaz ır şöyle diyor: "Zaman ımızda Kur'ân'm, i şbu(dövünüz) emrini kötü tefsir ederek dillerine dolamak isteyen baz ı Avrupalılargörüyoruz. Fakat ne garip tesadüftür ki biz ayetin tefsiriyleme şgul olduğumuz s ırada bir Frans ız mahkemesinin, kocas ı tarafındandövülmü ş olan bir Frans ız karısının açtığı da'vaya kar şı 'Ilırçuılık edipkocasını tehevvüre getiren (öfkelendiren) bir kad ının yediği dayaktandolayı boşanma davas ı açmasma hakk ı olmadığına' hükmettiğini gazetelerilan ediyordu." 31 Câmıcu'l-beyan, V, 682 Müslim, Hac, b. 19,h. 1473 Hak Dini Kur'an bili,Il. 1351


Cüz': 5, Sure: 4 555Dediğimiz gibi dayak, islam ın te şvik ettiği bir metod de ğil, fakatçaresiz kalmd ığında son ümid olarak ba şvurulacak bir usuldür. Ba şkaıslah metodu varken hemen daya ğa ba şvurmak, hiçbir suretle do ğru değildir.Allah'ın kullarma ac ımak laz ımdır. Kad ın insanın kölesi de ğil,hayat arkada şı, en yak ın dostudur. Onu bir oyuncak gibi kullanmak,canı sıkilınca nefsini tatmin, öfkesini gidermek için ikide birde onadayak atmak, sonra da onu sevme ğe kalkmak islamın sevgi, şefkatanlayışına ayk ırıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Dahane zamana dek, biriniz kar ısını cdriyeyi döver gibi dövecek, belki gününsonunda da onunla birleşip yatacaktır ?"1Ayetin iniş sebebine gelince, İbn Mürdeveyhin, HA. Ali'den. ııakline,TaberPnin ve İbn Ebî Hâtim'in mürsel olarak zikrettikleri bir habere göreensardan birisi, kar ısına şiddetle bir tokat vurmu ş, kadının babas ı ,kız ını Allah'ın Resulüne getirmi ş, "Ya Resulallah, bunun kocas ı ensardanfalan adamdır. K ızım dövdü, tokadm izi hala yüzünde duruyor" demi ş .Allahın Resulü de kad ına kısas yapmas ını (kendisinin de kocas ına vurmasmı)emretmi ş, sonra da "Hele sabret, bakay ım" demi ş . "Erkekler.kadınlar üzerinde yöneticidirler" ayeti inmiş. Bunun üzerine Hz. Peygamber(s.a.v.): "Biz bir şey istedik. Allah ba şka bir şey istedi. Allah' ınistediği daha hayırlıdır" deyip k ısas emrini kaldırmıştır.2Ayetin inişine tekaddüm eden zamanlarda toplumda buna benzerolaylar muhakkak ki olmuştur. Ama münhas ıran bu olayı, âyetin tekiniş sebebi göstermek uygun de ğildir. Çünkü bu ayet de, aile hukukunudüzenleyen yukar ıdaki âyetlere ba ğlıdır. Böyle münferid bir olayahitâb etmekten daha geni ş anlandıdır. Aile birlik ve dirliği konusundagenel prensipler getirir.Kur'ân' ın amacı, toplumun çekirde ği olan aileyi sa ğlamla ştırmak,yuvanın bozulmas ını, ailenin dağılmasım önlemektir. Aile içinde anla ş-mazlıklar olabilir. Önce ö ğüt, sonra ayrı yatmak, daha sonra hafifçe dövmekde i şi düzeltmez, anla şmazlık büyür, yuvayı bozacak derecede tehlikeliboyutlara ulaşırsa 35 nci ayetin hükmü gere ğince karı-kocan ınaras ını bulmak üzre erkek ve kad ının ailelerinden birer hakem (arabulucu)tayin edilir. Hakemler, arayı düzeltme ğe çalışırlarsa Allanda kar ıkocanın aras ını bulur. Çünkü Allah, her şeyi bilir, her yap ılandan O'nunhaberi olur.1 Müslim, Cennet, b. 13, h. 49; Buharl, Nikah, 93; İbn Mace, Nikah, 51; İbn 13anbel, IV.17; Dariml, Nikah, 342 İbn Kesir, I. 491; Mefatihu'l- ğayb, III. 316; Tefslru'l-Kasiml, V. 1218; Taberi, V. 58


556 SuresiHakemleri kar ı kocan ın kendileri tayin edebilece ği gibi, erkek vekad ının yakınları, kom şular ı yahut hakim de tayin edebilir. Bu, mü'-minlere farzd ır.Normal olarak hakemler, kar ı kocan ın ailelerinden seçilir. Çünküaile içindekiler, onlar ın hallerini daha iyi biliıler. Fakat gerekti ğindeaileden olmayan kimseler de hakem tayin edilebilir. Hakemler, geçimsizliknedenini ve bunun giderilmesi çaresini ara ştırırlar. Genellikle ulema,hakemlerin hem birle ştirme, hem de ay ırmaya karar verme yetkisinesahip oldukları görüşündedirler. Fakat Katâde, Zeyd ibn Eslem, ibnHanbel, Ebu Sevr ve Dav ıld gibi bilginler hakemlerin, ancak birle ştirmeyekarar verebileceklerini, arr ına yetkisine sahip bulunmadıklarınısöylemişlerdir. 1 Bu görü ş, ayetin ruhuna daha uygun dü şmektedir.Çünkü ayette, arabulmak için hakem gönderilmesi emredilmektedir.O halde hakemlerin görevi aray ı büsbütün bozup kar ı hocayı ayırmakde ğil, aralar ını bulup onlar ı birle ştirmektir.Muhaddis el-Hakim Ebû Abdillah ibnu'l-Beyyic, 35 nci ayette müslümanlardaniki zümre aras ında çıkan anlaşmazlığın çözümü için her ikitaraftan birer hakem (arabulucu) gönderilmesine i şaret bulunduğunusöylemi ştir. Ayette fırka ve fitneden endi şe eden herkesin iki hakemgöndermesine delâlet vard ır. Nitekim Emiru'l-mü'minin Hz. Mi, Hanieileıle aras ında çıkan ayrılığın çözümü için hakem tayin edilmesini buâyetten istidlal etmi ştir. Demek ki müslümanlar aras ında fitne ç ıktığındasorunun çözümü için hakem tayin etmek uygun olur. 2j-,-Lit • JiJu - ı'j.);:;_pl",C.3 °/-2*-1(r`)Li_'>;:i S1 °91 ı9 :AC.7T C. °L,r9< •;rx-,-Us I co .9 ... o .ft° .1 ° 1. J 41J j-^ A e Nejl ;Ct re:S; jr■ (*) re::0 r■r!.1 ilın. Kedi., I. 4932 Tefstru'l-Kasimi, V. 1226


Cüz': 5, Surer 4 557( .0j jz% 5 •-• o• LJI • < ıA)LJ -„S; -JCAJLA -.C)fl (vi) ,t_ç 9 c 4u ı— o ., o.> •C••= ?.5, o:LA ° C). 4 11 i NO—P j 111 (t N)•(tT)tb .S° ı" fi- 1 -J r 'f4.1.-"36- Allah'a ibadet edin, O'na hiçbir şeyi ortak ko şmay ın, ana babaya,akrabâya, öksüzlere, yoksullara, (nesep yahut evce) yak ın kom şuya (nesepyahut evce) uzak kom şuya, yan ında bulunan arkadaşa (yahut zeYceye)yolcuya, elinizin alt ında bulunanlara iyilik edin. Allah, kurumla, böbürleneninsanları sevmez. 37- Bunlar öyle insanlardır ki, cimrilik ederler veinsanlara da cimriliği emrederler. Allah'ın bol hazinesinden kendilerineverdiğini gizlerler. (Biz de) o nankörlere alçaltıct bir azâb hazırlamışızd ır(o azâb, o gururlu ve cimri insanlar ın burnunu yere sürtecektir). 38-Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için verirler, ne Allah'a, ne de âhiretgününe inanmazlar. Kimin arkadaşı şeytan olursa, (onun) arkadaşıçok kötüdür! 39- Onlara ne olurdu sanki Allah'a ve âhiret gününeinânsalardı ve Allah' ın kendilerine verdiği t ız ıktan Allah yoluna harcasalardı!? Allah, onları biliyordu. 40- Allah, zerre kadar haksızlık etmez,zerre miktarı bir iyilik olsa, onu kat kat yapar ve kendi kat ından büyükntükâfat verir. 41- Her ümmetten bir şâhit, seni de bunlara şâhit getirdiğimizzaman (halleri) nice olur? 42- İnkâr edip Allah' ın Elçisine karşıgelenler, o gün yerin dibine geçirilmeyi isterler ve Allah'tan hiçbir söz bizle.yemezler.Tefsir :36-42: Tc fsirler, bu ayetler hakk ında bir ini ş sebebi Livayet etmezler .Yukar ıdaki ayetlerde aile hukuku izah edildikten sonra bu ayetlerde debütün olarak önce kainat ın yarat ıcısı Allah'a kulluk emredilmektedir.Allah' ın Resulü (s.a.v.) Muâz ibn r.ebel'e sordu:— Ey Muâz, Allah' ın kulları iiFerindeki hakk ı nedir? Kulların Allahüzerindeki hakk ı nedir? Biliyor musun?— Allah ve Resulü daha iyi -bilir, diyen 21/11tâz'a Resullah şöyle cevapverdi:r


558 Nisâ' Suresi—Allah' ın kolları üzerindeki hakk ı, O'na ibadet etmeleri ve hiçbir şeyiO'na ortak koşmamalartdır. Kulların da Allah üzerindeki hakk ı, kendisineortak ko şmayana azeıp etmemektir.'Yüce Allah, kendisine kulluktan sonra ana babaya, yoksullara, komşularayolda kalmışlara ve hizmetçilere iyili ği emretmekte, cimrili ğe karşıkullanın uyarmakta, nankörlerin ve inkârc ılarm Çetin bir azâba u ğrayacaklarım belirtmek suretiyle cimrili ğin, nankörlük ve küfür ahlâk ıolduğuna işaret buyunnaktad ır.Daha sonra da mallar ını Allah rızâsı için de ğil de gösteri ş için haryıpAllah'a ve âhiret gününe inanmayanlann, şeytanm arkada şı olduklarınabelirtmektedir. Bunlar Allah'a inamp Allah' ın verdiği rız ıklardanAllah için harcam ış olsalard ı kendilerine bir ziyan m ı olurdu sanki?Allah, kimseye zerre kadar zulmetme z. Yap ılan her iyiliğin kat katkarşılığını verir. Çünkü O'nun hazinesi tükenmez. Peygamberlerin,ümmetlerine şahit olaca ğı kıyamet gününde Hz. Muhammed (s.a.v.)de bu ümmete şahid olacakt ır. Kimin Hak yolunda gitti ğine, kimin hareketlerininAllah' ın emirlerine uyup kimin ayk ırı düştüğüne tan ıklıkedecektir. Peygamberler, do ğru hareketin, üstün ahlâkm nirengi noktaları,Hak yolunun i şaretleridir. Yol onlara göre do ğrultulur. Bütün peygamberlerböyle nirengi noktalar ı olduğu gibi Hz. Muahmmed (s.a.v).de bu peygamberlerin tam merkezinde bulunmaktad ır. Onun ümmeti,bütün ümmetlerin vasat ı (tam ortas ı) durumundad ır. Herkese ölmekümmettir. Vmmetlerin her ferdinin amelleri, hatt ı hareketleri, peygamberlerinkiyleölçülür. E ğer peygamberlerin getirdiklerine uyuyorsa makbul,uymuyorsa merduddur. Her peygamber, ümmetini amellerindentan ıyacağı gibi Hz. Muhammed Aleyhisselâm da kendi ümmetini amellerindentanıyacak, kendi getirdiklerine uygun hareket edenlerin, kendiümmeti olduğuna tan ıklık edecektir. Ya o gün, amelleri, Allah Elçisiningetirdiklerine uymayanların durumu ne olur ?O gün, dünyada böbürlenmi ş, hakkı inkâr etmi ş, cimrilik yapm ışolanlar, isterler ki yerin dibine geçerek amelleriyle birlikte kaybolup gitsinler.Kendilerini rezil edecek günahlar' ortaya ç ıkmaktansa yok olmayıye ğlerler. Ama Allah'tan hiçbir şeyi gizleyemezler. Her şey ap aç ıkortaya ç ıkar.Birinci âyette geçen el-diri U' l-kurbdnın, evi yak ın kom şu, yahutnesep veya din birli ği bulunan kom şu; el-cdri'l-eunub, evi uzak, ya da1 BulAri, Cihâcl, b. 46, h. 1371; Müslim, İmam b. 10, h. 48, 49


Cüz': 5, Sure: 4 559nesepçe yabanc ı olan komşudur. Eş- şatıibi;bi'l-cenb de arkada ş veya yolarkada şı olarak tefsir edilmi ştir. Baz ılarına göre eş- şülıibi bi'l-cenb ilezevce kasdedilmi ştir.Ayette Allah'a ibadetten sonra ana babaya iyilik etmenin emredilmesi,ana baba hakk ın ın büyüklüğünü göstermektedir. Bu konuda ba şkaayetler de vard ır. -Kişinin ilk kar şılaştığı, ilk terbiye ald ığı kimseler anne babas ıdır.Önce onlara iyi davranmas ı gerekir. Sonra bütün akrabasma, müslimveya gayri müslim kom şularına, arkada şlar ına, e şine iyilik etmesi gerekir.İslamda herkese iyilik etmek gerekir. Özellikle kom şuya karşı iyidavranmak laz ımdır. Allah' ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:"Cebrail bana komşu hakk ında o kadar tavsiyede bulundu ki ko ınşuyukom şuya mirasçı yapacak sandım."'"Kim Allah'a ve âhiret gününe inan ıyorsa kom şusuna eziyet etmesin."2"Kom şusu, belasından emin olmayan kimse, cennete giremez."'"Vallahi Allah'a inanmamıştır. Vallahi Allah'a inanmamıştır.Vallahi Allah'a inanmamıştır.—Kim Ya resulallah, denildi.—Kom şusu, belasından emin olmayan kimse, buyurdu." 4"Kom şular üç kısımdır. Bir kom şunun bir hakkı, bir kom şunun ikihakk ı, bir kom şunun da üç hakk ı vardır. Birincisi müşrik kom şudur.Bunun yaln ız kom şuluk hakk ı vardır. İkincisi müslüman kom şudur.Bunun İslam hakk ı ve kom şuluk hakk ı vardır. Üçüncüsü müslümanve akraba olan komşudur. Bunun kom şuluk hakk ı, İslam hakk ı ve akrabalıkhakk ı vardır."'"Bir adam, ya Resulallah, dedi, benim akrabam var, ben.onları ziyaretediyorum, onlar beni ziyaret etmiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlarbana kötülük ediyorlar. Ben onlara halim davranıyorum, onlar banacahil (öfkeli, kaba) davranıyorlar. Allah'ın Resulü buyurdu ki:—Eğer dediğin gibi ise sen onlara .sıcak kül yedirir gibi olursun.(Sana yaptıkları kötülükten ötürü onlar s ıcak kül yiyenin çekti ği i şkence1 Buh6r1„ Edeb, b. 28, h. 2325; Müslim, Birr, h. 1412 BulArl, Rikak, b. 23, h. 2132; Müslim, Iman, h. 753 Müslim, İman, b. 18, h. 734 Buhüri„ Edeb, b. 49, h. 23265 Ilın Kesir, Tefstr, I. 495. Hadis Bezzâr'dan nakledilmi ştir.


560 Nisâ' Suresigibi bir i şkenceye maruz kal ırlar). Sen böyle kald ığın sürece Allah, onlarakarşı sana yardım eder."iElinin altında çal ışan hizmetçilere, i şçilere güzel davranmak,Kur'ân' ın emridir. Ebu Zerri'l-Ğifâri (r.a.) ' şöyle diyor:"Benimle karde şlerimden bir adam arasında bir hâdisb oldu. Bu adamın annesi yabancı idi. Kendisini annesinden ötürü k ınadım, ona hakaretettim. Beni Pey ğamber(s.a.v.)e şikâyet etti, Pey ğamber (s.a.v.) ile karşı -laştığımda bana:Dedim:—"Ey Ebu ker, sen, içinde câhiliyet bulunan bir adams ın!" dedi.Ya Resukillah, Kim adamlara söverse onla ı da onun babasına anasınasöverler. (O bana sövdü, ben de onun anas ına hakaret ettim). Buyurduki :—Ey Ebu Zer, sen içinde câhiliyyet ahlaki bulunan bir adams ın. Onlarsizin kardeşlerinizdi ı . Allah onları sizin elle ı inizin altına vermiştir.Yediklerinizden onlara da yediriniz. Giydiklerinizden onlara da giydiriniz.Onlara ağıt işler teklif etmeyiniz. E ğer ederseniz onlara yardım ediniz!" 2Hz. Peyğamber (s.a.v.) ölüm hastal ığında dahi hizmetçilere, zay ıflaraiyilik edilmesini tavsiye etmi ş : "Namaza dikkat ediniz! Namazadikkat ediniz! Elinizin alt ında bulunanlar hususunda Allah'tan korkunuz!"buyurmu ştur. 3İbni Mâce ve İmam Ahmed ibn Hanbel'in rivayet ettikleri bir hadisegöre ki şinin kendi nefsinc, çocu ğuna, kar ısına ve hizmetçisine yedirdikleri,kendisi için sadaka olur. 4Allah' ın Resülü (s.a.v.), hizmetçi yemek getirdi ği zaman onu sofrayaoturtup beraber yemek yemeyi tavsiye etmi ş, sofrada oturtmayacaksa,yeme ğin s ıcaklığını ve tad ını hissetmi ş olan hizmetçinin yemekte gözü kalmamas ı için hiç de ğilse ona bir iki lokma vermeyi emretmiştir. 5 Resulullah' ın bir ö ğütleri de şudur:"Üç şey var ki kimde bulunsa Allah onu korur ve cennetin,e sokar:Zay ıfa acımak, anaya babaya şefkat, merhamet, el alt ında bulunanlara iyilik."61 Müslim, Birr, b. 6, h. 22; ibn Hanbel, Musned, II. 3002 Müslim, Eymân, b. 10, lı. 38; Butıâri, İman, b. 22, h. 283 Ebu Iptıvüd, Edeb, 124; İbn Mâee, Vasâyâ, 14 bn Haubel, Musned, IV. 1315 BulAri, Atrime, b. 55, 11. 1252; Müslim, Eymân, b. 10, h. 426 Tirmi'ZI, K ıyâmet,, 48


Cüz': 5, Sure: 4 561Toplumun özellikle zay ıf, ezilen insanlar ına iyilik etme ği şefkat vemerha ınet göstermeyi buyuran daha pek çok halisi Şerif vard ır.36 nc ı âyetin. sonunda Allah' ın, kibirli, övüngen insanlar ı sevmediğibelirtilmektedir. Ululuk ve büyüklük Allah'a mahsustur. Kula kullukyara şır. Kulun her şeyi Allah'ind ır. Varlığı da O'nundur. Kendisine aidolmayan bir şeyden dolay ı övünmesi elbette do ğru olamaz. Hz. Pey ğanıber(s.a.v.) "Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan kimse cehennemegirmez; kalbinde hardal tanesi kibir bulunan kimse de cennete girmez!" buyurmuştur.' Resulullah' ın bu sözü üzerine bir adam:"—Ya Resulallah, demi ş, elbisemin ve ayakkab ımın güzel olmas ınıseverim. (Acaba bu kibir midir ?). Allah' ın Resulü güzel giyinmenin kibirolmadığını belirtmek üzre şöyle buyurmu ş :"—Allah güzelli ği sever. (Güzel giyinmek kibir de ğildir). Kibir hakkaaldırtş etmemek, insanlar ı küçük görmektir." 237 nci âyette cimrilik edip insanlara da cimrili ği emredenler, Allah'mverdiği nimetleri gizleyip var iken yoktur diyen, zengin iken kendilerinifakir gösterip Allah yolunda vermekten kaçmanlar k ınanmakta venaııkörlere, alçalt ıcı bir âzab ın haz ırlandığı bildirilmektedir. Bu âyetinifadesinden şu anlam sezilmektedir. Cimrilik Allah' ın nimetini inkâr demektir.Allah' ın nimetini inkâr edenler ise alçalt ıcı bir azâba u ğrayacaklardır.38 nci âyette de mallar ını Hakkın rızas ı için de ğil de insanlara gösteriş için harcayanlarm, şeytanın arkada şı oldukları bildirilmektedir.Şeytan ise çok kötü bir arkada şt ır. Insan ı hep kötü yola sürükler, sonundada cehenneme sokar.39-40 ncı âyetlerde mallar ını Allah rızas ı için harcayanlar ın, verdiklerininkat kat fazlas ını alacaklar ı, çünkü Allah'm kimseye haks ızlıketmeyece ği, katından da mükâfatlar ihsan buyuraca ğı belirtilmektedir.Ebu Said el-Hudrinin rivayet etti ği uzun şefaat hadisinde Allah' ın Resulüşöyle diyor:Yüce Allah buyurur: Dönünüz, kimin kalbinde - hardal tanesikadar bir iman varsa onu ateşten çıkarınız. Birçok insan ı çıkarırlar. SonraEbu Said: İsterseniz (Allah zerre kadar zulmetmez) ayetini okuyunuz'demi ştir."31 Müslim, İman, b. 39, h. 1482 Tirmul, Birr, 61; Ebü Dâvûd, Libâs, kibir !Abi.3 Buldiri, Tevbid, b. 24, h. 21; Müslim, İman, h. 302


5g2Nisa' Suresi1Vlüfessirlere göre herkes dünyada yapt ığı iyiliğin, âhirette yararm ıgörür. Müşrik dahi iyilik yapmış olsa, iyiliğinin yarannı görür. Çünkümüşrikin yaptığı iyilik yüzünden azab ı hafifletilir.\ Gerçi mü şrik ebediazâbda kalacakt ır ama iyiliği, azabmın hafiflemesine sebeb olur. İsimüşrik ile, iyilik eden mü şrikin azab derecesi bir olmaz. Hz. Peygamber(s.a.v.)in amcas ı Ebu Talib, kendisini düşmanlanna kar şı koruyupona yardım ettiği için Allah'm Resulü, onun ate şin çok hafif bir tabakasmdaolduğunu, eğer kendisi olmasayd ı fonun, cehennemin en alt tabakasındabulunaca ğını söylemiştir.°41 nci ayette, peygamberlerin ümmetlerine şahit olarak getirileceklerigün, Hz. Muhammed Aleyhisselâm'm da ümmetine şahit olarakgetirilece ği bildirilmekte" ve onun yolunda gitmeyenler, o güne kar şıuyarılmaktadır.şehid, burada amellerin ölçülece ği, yap ılan işlerin doğruluğunatanıkl ık edecek önder demektir. Her ümmetin yapt ığı işler, peyğamberlerinini şleriyle kar şılaştırılır. Insanların yapt ıkları işlerin, kendigetirdiklerine uyup uymad ığına her peygamber tan ıklık eder. Getirdikleriuyarınca hareket edenleri kabul, etmeyenleri reddeder. Nas ıl diğerümmetlerin i şleri, kendi peyğamberlerinin i şleriyle karşıla ştınlacaksabu ümmetin bireylerinin 'yapt ıkları işler de son peyğamber Hz. Muhammed(s.a.v.)inyaptığı işlerle kar şda ştınlacaktır. Yapt ığı işler, peygamberingetirdiklerine uymad ığı için peygamberi tarafından tanınmayan,Hak yolunda oldu ğuna tan ıklık edilmeyen kimsenin durumu ne oluracaba? Bunu iyi dü şünmeli insan ! _Bu ayet, bu müthi ş tabloyu çizmektedir. Hz. Pey ğamber (s.a.v.)bu ayeti dinlediği zaman a ğlamıştır. Abdullah ibn Mes'ild şöyle diyor:"Allah' ın Resulü (s.a.v.), bana Kur'an okumann emretti.— Ya Resulallah, Kur'an sana indirilmiş iken ben sana Kur'an miokuyay ım? dedim.—Evet, ben onu ba şkasından dinlemek istiyorum, dedi.Nisa, Suresini okudum. "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz, seni debunlara şahid olarak getirdiğimiz zaman nas ıl olur (halleri dü şünmüyorlarmı)?' âyetine geldiğinde başım ı kaldırdım, gözlerinden ya şlar aktığınıgördüm." 242 nci ayette de inkar edip Resule kar şı gelenlerin uğrayacaklar ı fecî .şaret edilmektedir. O gün inkarc ılar ve asiler dünyada yapt ıkları-sonuca i1 Bubari, Men31Fibu'l-entiar, 40; Müslim, İman, b. 90, h. 3572 Butniri, Tefstr, Suretun-nis3', h. 1990; Müslim, Musafirin, b. 40, h. 247-249


Cüz': 5, Sure: 4 563n ı gizlemek isterler ama mümkün de ğildir. Çünkü orada deriler konu şmayaçıkar, eller ayaklar yapt ıklarına tan ıklık eder.9 O 9 o ı. 9 ı o ••••••ı o ıCG'S1;11-4.2_, `"-;o O 55, r ••"' r .ı ı O ı O r e.4"): 4TA-- 1rkr,.. I j....g.ı.O cirC. j I L5.4, jr.4, r oLO İ-I 123C.;:_11Oe- 4° "" 94.(t r)43— Ey inananlar, şarhoşken namaza yakla şmay ın ki ne dediğinizibilesiniz. Yoldan geçip gitme d ışında, cünüpken de y ıkanıncaya kadar(namaza ve namaz kılınan yerlere yakla şmayın). Eğer hasta, yahutyolculukta iseniz, yahut biriniz tuvaletten 2 -elmi şse, yahut da kadınlaradokunmu şsanız (bu durumlarda) su bulamadığınız takdirde temiz toprağateyemmüm edin: (Topra ğı) yüzlerinize •>e ellerinize sürün. Şüphesiz Allah,çok affeden, çok ba ğışlayandır.Tefsir :43— Bu âyeti kerimede sarho ş iken ya da cünüp iken namaz k ılmakmenedilmiş ; hastalara, yolculara, tuvalete ç ıkmakla abdesti bozulmu şolanlara, yahut kad ınlara dokunmakla y ıkanmas ı gereken kimselere, subulamadıklar ı takdirde teyemmüm etmeleri, temiz topra ğa elleriyledokunup yüzlerine ve ellerine sürmeleri emredilmi ştir.Ayetin birinci şıkkı, içki yasağına doğru at ılmış ikinci ad ımı oluşturur.Bakara Suresinin 219 ncu âyeti, içki yasa ğında ilk a şama idi.Orada içki ve kumarm zararlar ın ın, yararlar ından çok oldu ğu belirtilmiş,fakat bunlar hakk ında kesin bir hüküm verilmemi şti Burada ise\ içki içmek, kısıtlanmış bulunmaktad ır. Bu âyet indikten sonra, AllahElçisinin ça ğırıc ısı, namaza ba şlarken: "Sarho ş olan, namaza yakla ş-mas ın!" diye ba ğuırdı.° Bundan böyle müslümanlar, art ık namazvaktinde içki içmez oldular. Nihayet Mâide Suresinin 90 nc ı âyetiyleiçki ve kumar, kesinlikle haram k ılındı .1 Ebû Dâvûd, E şribe, 1


564 Nis3' SuresiHenüz içkinin yasak edilmedi ği sırada Abdu'r-Rah ınân, ibn Avf,bir ziyafet vermi şti. Davetliler yeyip içtiler.. Bas ılan sarho ş oldu.Akşam namaz ının vakti girince bir ıivayete göre Hz. Ali'yi, di ğer birrivayete göre de Abclur-Rahmân ibn Avf' ı imamlığa geçirdiler. İmam,Kâfirun Suresini: j J;:Ey kafirler, ben sizin taptığın ıza tapmam, biz sizin taptığınıza tapar ız"şeklinde, yalnış olmak okudu. Bu olay üzerine: "Ey inananlar, sarhoşiken namaza yakla şmaym ki ne dedi ğinizi bilesiniz..." ayeti indi.'Ibadet huzur ile olur. Ki şi ne dediğini. bilmek için sarho ş iken namazayakla şmak menedilmi ştir. Kişinin ağz ından çıkanı, gönlündenhissetmesi, ne dedi ğini bilmesi ibadette çok önemlidir. Ne dedi ğini bilemeyecekkadar gaflet ve uyku sarho şluğu içinde bulunan kimsenin deo halde namaza durmas ı doğru de ğildir. Hz. Peygamber (s.a.v.):"Biriniz namaz k ılarken esnerse uykusu gelinceye kadar uyusun,zira biriniz esneye esneye namaz k ılarsa bilmez, belki istiğfa ı ederken kendikendine söver". 2I.juZY : Namaza ve namaz k ılınacak yere yaklaşınayınız"anlamınadır." : "Cünüp iken de namaza ve namazk ılınacak yere yaklaşmay ınız." sy lo yl : Ancak mescidin içindengeçip gidebilirsiniz" demektir.Birçok imamlar,' bu âyetten, cünüp olarak mescidde oturman ınharam olup yaln ız içinden geçip gitmenin caiz oldu ğu hükmünü ç ıkarnuşlardır.Hz. peygamber(s.a.v.)in ve baz ı sahabilerin evlerinin kap ısı Mescideaç ılıyordu. Dışarıdan su getirmek için Mescidin içinden geçmekzorunluğu vard ı . Yüce Allah, böyle zaruret hallerinde cünüp iken Mescidin içinden geçilmesine müsaade etmi ştir. Fakat Mescidin içinde oturmakcaiz de ğildir. Adet ve lohusa olanlar da cünüp gibidirler.Namazdan önce abdest alma emri, ini şi hayli sonra olan MâideSuresinde bulunmakla beraber abdest almak, Mekke devrinden berinamaz ın temellerinden biridir. Abdest ayeti gelm.ezden önce de namazkılmak için abdest alınırd ı . İmam Ahmed ibn Hanbel'in Müsnedindekibir hadise göre Cebrail Meyhisselâm, Hz. Pey ğamber(s.a.v.)e ilk vahyigetirdiği zaman ona abdest almay ı ve namaz k ılmayı da öğretmi ştir. 3ılmak için abdest al ındığı muhakkakt ır. Mekke devrinde de namaz kYaln ız bu hüküm, Cebrail'in ii ğretisine, yahut da Allah Elçisinin icti-1 Ebü Dâv0d, Esribe, 1; TirmiM, Tefsir, b. 5, Suretu'n-nisâ'; Ibn Kesir, I. 5002 Bulihri, Vudh: 53 bilbu'l-Vudü'i mine'n-nevm; Müslim, Musg ıfirin, b 31, h. 222.3 Musned, IV. 161


Cüz': 5, Sure: 4 565had ına dayal ı idi. Sonradan inen âyet ile abdest almak, farz k ıhnmış veayrıntıslyla izah edilmiştir.Aynı şey, gusiil için de söylenebilir. Ebu Davad ve Tirmizrni ıl,übeyy İbn Kâcb'den rivayet ettikleri hadise göre islam ın başında Hz.Peyğamber (s.a.v.), meni geldi ği zaman yıkanmayı tavsiye etmi ş, dahasonra da bunu enıretmi ştir.' Bu Rivayetler, guslün, Mekke clevrinde,Hz. Peygamber (s.a.v.) taraf ından konulmu ş dini hüküm olduğunugösterir. Onun tarafından konulan bu hüküm, sonradan inen ayeti°Kur'an hükmü haline gelmi ştir.Cüniiplük, h ıza' (şehvetle bo şalma) ile olur. Bo şalm'a da birle şme,ihtilâm ya da şehvetin taşmasiyle meydana gelir. Ihtilânıda meni gelmişseyıkanmak farzd ır. Fakat dü şünde ihtilâm oldu ğunu` gördüğü haldeelbisesinde veya herhangi bir yerinde meni izi bulamayan kimsenin yıkanması gerekmez. Bunun tersine, elbisesinde ya şhk bulup da ihtilâmolduğunu hatırlamayan kimsenin yıkanması icabeder.Teyemmüm, dilde kascletmek, aramak anlam ına gelir. " h " Arayınız,demektir. Bu ayette teyemmüm, herhangi bir nedenle su bulunmamasıhalinde büyük veya küçük abdestsizlikten temizlenmek için toprağasürünme i şlemine denmiştir. Teyemmüm, sembolik bir temizlenmedir.Namaza, namaz k ılmacak yere ve namaz vakitlerine saygn ım ifadesidir.?; JI .ww1 j.t. j1tr'Burada hasta, yolcu olan ın, tuvalete gidenin, ya da kad ınlara dokunupda su bulamayanm temiz topra ğa teyemmüm etmesi emredilmektedir.Ayete göre cinsel birle şmede bulunmak, ihtilâm olmak, ya da şehvetlebo şalmak suretiyle cünüp olup da y ıkanamayan kimsenin teyemmümetmesi gerekir. Abdesti olmayan kimse de su bulamad ığı takdirde teyemmümeder.Teyemmüm etmek isteyen, avucunun içiyle topra ğa vurur, avuçlarınbirbirine vurup silkeler ve yüzüne sürer. Tekrar topra ğa vurupher avucunun içini diğer koluna, dirseklerine kadar sürer.Ayette geçen şacid kelimesi, üste çıkan anlamına geldiği için yerinüstünde bulunup, yer cinsinden olan her şeye teyemmüm edilebilir.Sürülecek şeyin mutlaka toprak olmas ı şart de ğildir. Temiz topra ğa,taşa, kayaya, çak ıla, tuğlaya, vb. şeylere teyemmüm edilebilir.Abdesti bozan şey, teyemmümü de bozar. Ayr ıca suyu görmekle deteyemmüm bozulur.1 Ebü Davûd, Tahâret, bak, fil-iğtisâl.


566 ' Nisâ' SuresiSuyun kullamlamayacak durumda olmas ı da suyun bulunmamas ıdemektir. Meselâ kuyu bulunup, suyu çekecek bir alet bulunmamas ı,ya da kuyudan veya çe şmeden suyu alman ın tehlikeli olmas ı, yahut suyukullanmanın vücut sa ğlığına zararl ı ol ınası gibi haller, teyemmümü caizkilar.İslâmda, sağlığa zararlı bir şeyin yap ılması istenmez Yüce Allah:"Nefislerinizi öldür ıneyiniz'", "Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız"2 buyurmu ştur. Bir seferde ba şından yaralanan bir sahâbi,ihtilâm olmuş ve arkada şlarına yaral ı olduğunu, bu durumda teyemmümetmesinin caiz olup olmad ığını sormuş, arkada şları ise: "Suyu kullanmayagücün yeterken teyemmüm etmen caiz de ğil" demişler. 0 da yıkannuşve bu yüzden ölmü ş. Durumu haber alan Allah' ın_Resulü "Allah onlarıkahretsin, onu öldürdüler. Bilmiyor idilerse sormaları gerekmez miydi?Acz ve şaşk ınlı 'ga düşen, sora sora kurtulur."3 buyurmu ştur.Bu rivâyet, İslamdaki kolaylığı, sağlığa zararlı şeylerden kaçmmanmönemini belirtir. Nitekim so ğuk bir gecede ihtilâm olan AmrIbnu'l-As teyemmüm edip ya da abdest al ıp arkada şlarına namaz kıldırmış,bu ruhsat ı da "Nefislerinizi öldürmeyiniz"i âyetinden çıkarmıştır.4Ğet4, örten, gizleyen çukur anlam ına gelir. Ihtiyacı için giden kimse,kendisini insanlardan gizleyen bir çukura, ya da siper olacak bir şeyinarkasına gittiği için helâya ğttif denmiştir. Ğetirten gelmek, tuvalete ç ıkmaktankinayedir.Mülâmese kelimesine gelince, bir kısım müfessirlere göre mülâmese,cinsel birle şme anlam ına gelir. Kur'ân, birçok yerde cinsel birle şmedentemlis diye söz etmi ştir. Aslında temas dokunmak anlamına gelir. Mülâmesede kadının etine dokunmak demektir. Bunlara göre kad ının vücudununherhangi bir yerine eliyle dokunmu ş olan erkeğin abdestibozulur. İbn Mes'ild, el ile kadının vücuduna dokunmaktan, ya da onuöpmekten abdestin bozulaca ğını söylemi ştir. Fakat yine İbn Mes'ud'un,karısını öptükten sonra abdest almadan namaz k ıldığı da rivayet edilir.Eğer bu iki rivayet de do ğru ise, İbn Mes'ud'un, kad ın vücuduna dokunduktansonra abdestin bozulaca ğı hakkındaki sözü, kad ına dokununcaabdest alman ın müstehab oldu ğu anlam ına gelir.1 Nisa Suresi: 292 Bakara Suresi: 1953 Ebû Dâvûd, Tabliret, b. 25, b'âb firl-meeruti yeteyemmem4 Ebil Dâvad, Taharet, bâb: icâ bilfel-eunub el-barde..


Cüz': 5, Sure: 4 567İmam Şâfirye göre kad ının eline veya herhangi bir yerine dokunmaklaabdest bozulur. Fakat Hz. Pey ğamber(s.a.v.)in, kar ıs ını öptüktensonra abdest almadan namaz k ıldığı hakkında sahih rivayetler vardır.'Bu hadisler, s ırf dokunmakla abdestin bozulmayaca ğını, buradakimülâmesenin, cinsel birle şmeden kinaye oldu ğunu gösterir.ı .11`.9 -.9. I ( t t ) 061.(t zu1_,. -Li's, °.ft_ . 45...11 , .alt ci-P Z) jj..:.1.9 L.ILf . "Jü' ..;ı (vt),../.u.‹.`.3r• ....-,..,.. 1,),..,:,;:;.....ıl_.;I İ - ),.....öl"---J) -J; e'e3-1 (o.) 'E,::. 'VJ)_o r, -. • •.yr_ib ıl_,.;.-3- -,...,...p, --,..)1.3_,...-0.;, ", 5.3,_k•Lizit , .::,...;, :..J1,:; ... .C. ı.j.:.:A3_!,G sg j ' " (." :,kir ,:,),İ.csıt (o ‘) .:3,..., - bft .:::..T -",......:öt -‘,....d..C.5:t1 Ebu Dfivûd, Tahâret, nüne'l-k,uble;- Nestı'l, TaUret, 121-bâbmiues1-15,uble.


568 Nistı' SuresiCJ-4ı /r4-1 (iİk e Y) ı 4_1 •_1_i ,d • -"J-)-j_p u...C:ii - .)1.f_.--:>.-_! c• -I (o 1') Ti,:_.?-_; „.... - e:Si - ,1_.,.°1..,. 7•51 T.' 1-.J °_rı _L°1-,..,1-_:_


Cüz': 5, Sute: 4 569insanlardır. Allah, kimi lânetlerse artık onun için hiçbir yardımc ı bulamazstn.53- Yoksa onlar ın mülkten bir pay ı m ı var? Öyle olsaydı, insanlarabir çekirdek zerresi bile vermezlerdi. 54- Yoksa Allah' ın, lâtfundaninsanlara verdiği (vahiyler) yüzünden onlar ı k ıskanıyorlar mı ? Oysabiz, İbrahim soyuna da kitap ve hikmet vermi ş ve onlara büyük birmülk bağışlamıştık. 55- Onlardan kimi ona inandı, kimi de ondan yüzçevirdi. Öylesine de ç ılgın alevli cehennem yetti. 56- 0 âyetlerimizi inkâredenleri, yak ında bir ateşe sokacağız, (öyle ki) derileri piştikçe azab ı tadsınlardiye onlara başka deriler vereceğiz. Şüphesiz Allah, daima üstün vehikmet sahibidir. 57- İnanzp iyi i şler yapanları da altlarından, ırmaklarakan cennetlere sokacağız. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Oradakendilerine tertemiz e şler de vardır ve onları (hiç güne ş sızmayan) eşsizbir gölgeye sokacağız.Tefslr:44-46 nc ı ayetlerde Yüce Allah, Yahudilerin kötü davran ışlarınıanlatıyor. 47 nci ayette de onlar ı, Hz. Muhammed(s.a.v.)e indirdi ğikitaba inanmaya davet ediyor. Bu davete uyma-dıkları takdirde yüzlerininsilinip arkaya çevrilece ğini, Allah'ın buyruklar ına kar şı gelmi şolan diğer toplumlar gibi kendilerinin de lânete u ğrayacaklarm ı bildiriyor.48-55 nci ayetlerde Allah' ın, kendisine şirk ko şma dışında her şeyidilerse affedece ğini bildirdikten sonra Yahudilerin, kendilerini överektemize ç ıkardıklarını, böylece Allah'a iftira ettiklerini, dü şmanlıMaııyüzünden müşriklerin tuttuğu şirk yolunun, müslümanlar ın gittiğiiman ve tevhid yolundan daha do ğru olduğunu söyleyerek Allah' ınlânetini hak ettiklerini, cimri ve k ıskanç olduklarını, Allah'ın lütufve keremiyle insanlara verdi ği nimeti, Hz. Muhammed(s.a.v.)e indirdi ğikitap ve hikmeti çekemedikleri için inkara sapt ıklarını , içlerinde imaneden baz ı insafl ı insanlar bulunmakla beraber birço ğunun inkardadirenip insanlar ı da inanmaktan cayd ırma ğa çalıştıkların ı, imandandönen kimselere de cehennemin yetece ğini belirttikten sonra kafirlerlemü'minlerin ahiretteki durumlar ını tasvir ediyor.Bu ayetlerin ini ş sebebi hakk ında çe şitli rivayetler anlat ılır. İlküç ayet hakk ında aniatılan iniş sebebi şöyledir: Yahudiler, Hz. Peygamberve müslümanlarla alay etmek için •nlardan duyduklar ı sözleribozarak söylüyorlar, Allah' ın Resulüne: " İşittik, fakat isyan ettik,sana inanmayız", "Dinle, dinlemez olas ı" diyorlar, Bakara Suresindeanlat ıldığı üzre müslümanların, sayg ı için söyledikleri "reıcina : bizigözet, halimize bak" sözünü de uzatarak "râcînei" şeklinde telaffuz edi-


570 Nistı' Suresiyorlard ı. Bu suretle kelimeyi sövme anlam ındaki ru'anet kökündengetiriyor, ya da ibranicedeki bir sövme söZcü ğüne benzetiyorlard ı .Ya da Arapçada "bizim çoban" anlam ını kasdedlyorlard ı. Her üç haldede kelime, hakaret anlanim ı kazan ıyordu."yl:511 4..3 I. j;j1: Kendilerine kitaptan bir pay verildi" cümlesindeYahudilerin, kitab ın tamam ına de ğil, ancak bir bölümüne sahib olduklarınai şaret vard ır. Bu da onlar ın, kitaplarının bir kısmını kaybettiklerini,asırlarca şifahi nakille gelen Tevrat'm bir kısmının zamanla kaybolduğunugösterir. Bu ifade, ayn ı zamanda onlar ın, Tevrat'm bütünhükümlerini de ğil de ancak baz ı hükümlerini uygulad ıkları anlamın ıda ta şır.46 ncı ayette, Yahudilerin, kelimeleri tahrif ettikleri ifade ediliyor.Tahrif, bir şeyi bozmak, de ğiştirmek anlammad ır. Razi, Yahudilerinüç türlü tahrifinden söz eder:1) Yahudiler, <strong>Kitaplar</strong>mdaki bir kelimeyi, ba şka kelime ile de ğiştirirlerdi.Tevrat'ta rebca (ortaboylu) kelimesini de ğiştirip yerine uzunboylu Adem kelimesini koymuşlar, recm hükmünü de had ile de ğiştirmişlerdir.2) Tahrif, sözün içine bat ıl kuşkular atmak ve bozuk yorumlarla,birtakım kelime oyuıllanyla sözü as ıl anlamı dışına çıkarmakla da olur.Bu tür tahrifi, İslam milletleri içinde türeyen çe şitli mezhepler de yapagelmişlerdir.3) Yahudiler, Hz. Peyğamber(s.a.v.)in yan ına gelir, birtak ım sorularsorarlar, yan ından çıktıklarında da ondan duydukları sözleri kasdenbozar, yanl ış manalara çekerlerdi.'46 ncı ayette kasdedilen tahrif, Yahudilerin, kelimeleri de ğiştirmelerindençok, duyduklar ı sözleri yanlış anlamlara çekmek suretiyleyaptıkları tahriftir. Mide Suresindeki 13 ncü ayet de onlar ın, bizzatkelimeleri değiştirerek yapt ıkları tahrifi gösterir. Demek ki Yahudiler,her iki tahrifi de yapmışlard ır.Hindli Bilgin, eş-Şeyh Rahmetullah, hharu'l-klakk adl ı eserindeKitab ı Mukaddesteki kelime ve anlam tahriflerine, katma ve ç ıkarinalarayüz misal vermi ştir. Bunlardan bir tanesine bakal ım:Tevrat'taki katmalardan biri de Tekvin Sifrinin, 36 ac ı babındaki31 nci ayettir. Bu ayette: " İsrailoğulları üzerine bir kral k ırallık etmedenönce Edom diyarmda k ırallık eden kırallar şunlardır..." deniyor. Bu ayet,1 Mefliti4u'1- ğayb, III. 338


Cüz': 5, Sure: 4 571Hz. Musa tarafından söylenmektedir. Halbuki bunun, Hz. Musa'n ınsözü olması mümkün de ğildir. Çünkü Hz. Musa zaman ında Edom'daİsrail oğullarmdan bir k ıral olmamıştır. İsrail o ğallarmdan ilk kral,Musa'dan üç as ır sonra gelmi ş olan Saul'dur.Tevrat niüfes şirlerinden Adam Clark da: "32-39 nen ayetlerin,Tevrat' ın doğru bir nüshasma ha şiye olarak yaz ıldığı-mı, sonra onu istihsaheden birinin, bunlar ı Tevrat metninden san ıp Tevrat'a soktu ğunukesinliğe yakın bir biçimde kuvvetle zannediyorum" diyor.Daha bunun gibi örnekler çoktur. Tevrat müfessirleri, Tevrat' ıyazan Azra'n ın, Tevrat'a baz ı şeyler katt ığmı, baz ı ibarele ıi ilave edeninkim olduğunu bilmediklerini, ancak bunları Musa'nın yazmadığınıaçıkla ımşlardır. Bâbil'e ait sözlerin çokluğu da Tevrat' ın, İsrail OğullarınınBabil esaretinden sonra yaz ılmış olduğunu gösterir.'Tevrat'm zaman içinde çok tahrifata u ğradığı muhakkaktn. Fakat46 nc ı ayette kaydedilen tahrif, kitaplar ının esasmı tahriften çok, manasmıtalıriftir. Onlar, yanl ış te'villerle Tevrat' ın birçok hükümleriniuygulanmaktan ç ıkarm ışlard ır. Bugünkü Tevrat'ta recm mevcuttur.Fakat Yahudiler bu hükmü te'vil edip had ile de ğiştirmişlerdir. Zamanlabazı yerleri değişikliğe uğrasa da yine Tevra't ın bir kısmı muhafaza edilmiştir.Tevrat'm tamam ının değiştiği ,iddia edilemez. Kur'ân ı Kerim,"Kendilerine kitaptan bir pay verilenler" sözüyle Tevrat'm tamamınındeğil, fakat bir kısmının mevcut oldu ğunu ifade etmektedir. İşte o muhafazaedilen k ısmm da bazı yerlerini Yahudiler yanl ış yorumlarla bozmuş,anlamı dışına çıkarmışlardır. Nitekim Yahudilerden biri, Tevrat' ıHz. Peyğamber'e okumak istemi ş, recm ayetinin üzerine elini kapatarakokumuş, orada bulunan Abdullah ibn, Selam, "Elini kald ır" demi ş,okuyan ki şi elini kaldırmea recm ayeti görünmü ştür.2 Zaten Tevratkısmen olsun muhafaza edilmemi ş olsa: "De ki : Doğru iseniz Tevrat'ıgetirin, okuyun!'" 3 ayetinin anlam ı kalmaz,"(Tarafımdan onlara) De ki : Ey nefislerine kar şı aşırı giden kullarım,Allah' ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah, bütün günahlar ı bağışlar.Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir."4 ayeti indiği zaman bir adamet:— Ey Allah'ın peygamberi, Allah'a ortak ko şmak da affedilir mi?dediği, Allah'ın Resulünün cevap vermedi ği, adam sorusunu tekrar-1 Tefsitru'l-ur'tıni'l-bakim, V. 1412 Tefsiru'l-X


572 Nistı' Suresilayınca "Allah, kendisine ortak ko şulmasını bağışlamaz, bundan başkasınıdilediğine bağışlar..." âyetinin indiği rivayet edilirse de° bu rivayetkesin değildir. Ayetlerin söz gelimi, Yahudiler üzerinde oldu ğuna göre48 nci ayetin de onlar ın davran ışlarıyla ilgili olması daha uygundur.Bilindiği gibi Medine'de üç Yahudi kabilesi vard ı . Kaynuka, Nadirve Kurayza o ğulları. Kaynuka o ğullar ı; Hicretin ikinci y ılında,Nadir o ğulları üçüncü yılında Medine'den ç ıkarılmış, Kurayza o ğullarıda be şinci Hicret y ıl ında ihanetle ıi yüzünden tenkil edilmi şlerdi. Buhusus, Enfal ve Ha şr Surelerinin tefsirinde anlat ılacakt ır. Medine'denç ıkarılan Nadir oğulları, Hayber'e yerle ştiler. Hayber Yahudilerininlideri oldular. Bunlar ın liderlerinden 1.-luyey ibn Afitab ve Kacb ibnE şref ba şkanl ığında bir Yahudi hey'eti, mü şrikleri, müslümanlara kar şıkışk ırtmak üzere Mekke'ye gitti. Mü şrikler, Kitap ve ilim sahibi olduklarınıkabul ettikleri Yahudilere, Muhammed'in mi, yoksa kendilerininmi doğru yolda olduklarını sordular. Yahudiler, müslümanlara kar şıduyduklar ı kin ve nefret yüzünden mü şrik Kurey şlilerin yolunun, Muhammed'inyolundan daha do ğru olduğunu söylediler. Hattâ Kurey şmüşriklerinin gönlünü ho ş etmek için puta sayg ı gösterdiler ve putunönünde Kurey şlilerle Hz. Muhammed(s.a.v.)e kar şı sava ştıkları takdirdekendilerine yard ım edecekleri hususunda ittifak yapt ılar.2İşte 48 nci ayet, hiçbir suretle şirk yolunun, iman yolundan üstünolamayaca ğını, çünkü Allah' ın, şirki affetmeyece ğini bildirerek Yahudilerinyan ıltıcı sözlerini reddetmekte, 50-51 nci ayetler ise, onlar ın Allah'aiftira ettiklerini aç ıklamaktadır.51 nci ayette geçen cibt ve !Cıgat kelimeleri, yak ın anlamhd ır. Cibt,puta, kahine, büyüye, büyücüye, hay ırs ız şeye Allah'tan ba şka tap ı•lan her şeye denir. Teığal ise kahine, şeytana, sap ıklığa önder olan kimseye,puta, Allah'tan ba şka tap ılan şeylere denir. Cibt ile 13uyey ibnAlvıtab'ın, tciğüt ile de Ketcb ibnu'l-E şref'in kasdedildi ği de rivayet edilir.'Has ılı Allah yolundan saptı •an, insanlar ı şaşırtan her şey cibt vetağât anlamı içine girer.47 nci ayette geçen tams kelimesi, bir şeyin izlerini silmek, gidermekanlam ına gelir. Yüzlerin tams edilmesi, k ılığından çıkıp yüz denecekhallerinin kalmamas ı demektir. Müfessirlerden bir k ısmı, bu kelimeile, Yahudilerin yüzlerinin meshedilip deve taban ı, hayvan t ırnağı şekline,ya da maymun surat ına sokulaca ğma delâlet eder, demi şlerdir.1 Taberi, V. 125; Ibn Kesir, I. 5112 et-Terslru'l-hadis, IX. 92-933 Taberi, V. 132-133


Cüz': 5, Sure: 4 573Kanaatirnize göre bu ifade, inanmayan Yahudilerin, bir gün yurtların',evlerini barklarm ı bırakıp giderken, üzüntüden yüzlerinin perişanolaca ğına, hasretle gözlerinin arkada kalaca ğına, dönüp dönüp gerideb ıraktıkları Yurtlar ına bakacakla ıma i şarettir. Râzi de bu noktayaişaret ederek Abdu'r-Rahman ilin Zey,:!.'in şu tefsirini yazm ıştır: "Butehdid, Yahudilerin ba şına gelmi ştir. Kurayza ve Nadir o ğulları, yurtlarııidansürülüp Şam yardundan Erihâ ve Ezreât'a giderlerken, Allahyüzlerini arkaya döndürmü ş. Yurtlarına bakakalnuşlard ır."'48 nci âyet, Cenab ı Hakk'ın, kullarma bol rahmetini, af ve ma ğfiretiningeni şliğini hatırlatıyor. Bu konuda birçok hadisi Şerif vard ır.Bunlardan hanlar ın' kaydedelim:"Zulüm üç türlüdür. Bir zulüm var ki Allah onu affetmez. Bir zulümvar ki Allah onu affeder. Bir zulüm de var ki Allah, onun mutlakahesabını sorar. Allah'ın affetmedi ği zulüm şirktir. Çünkü O, ",,Sirk, büyükzulümdür'". buyurmu ştur. Allah' ın affedeceği zulüm, kullann kendi nefislerinezulmüdür. Rableri ile kendileri arasındaki işlerde yaptıklarıhatalardır. Allah'ın hiç b ırakmayıp , mutlaka besap soracağı zulüm isekullann, birbirlerine karşı haksızl ıkland ır. Allah, bunların hesabını sorarve yapılan haksızl ıkları cezalandırır."3Ebuzer diyor ki, Allah' ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:"Lâilühe illüllah (Allah'tan ba şka tanr ı yoktur) deyip bu ikrar ile ,ölen hiçbir kul yoktur ki cennete girmesin!— Ya Resulallah, dedim, zina ve h ırsızl ık etse de mi?Zinâ ve h ırsızl ık etse de, dedi.— Zinâ ve h ırsızl ık etse de mi? dedim.— Zinâ ve h ırsızl ık etse de, dedi.Zina ve h ırsızl ık etse de mi? dedim,— Zinâ ve h ırsızl ık etse de, dedi, (üç defa). Dördüncüsünde de :— Ebuzerr'in burnu toprağa sürülse de (yani Ebuzer ho şlanmasada böyledir)4, dedi.1 Mefütibu'l-gayb, III. 341,2 Lokman Suresi: 313 el-Bezzâr, Müsnedinde zikretmi ştir. Ibn KeUr, I. 508; Tefsiru'l-I(üsimi, V. 12914 Ebuzer, Allah'a isyandan son derece nefret etti ği için Hz. Peygamber (s.a.v.)in bu müjdesiniâdeta garipsemi ş, onun için sorusunu üç defa tekrar etmi ş ve Resulullah da "Ebuzer ho ş-lanmasa da bu böyledir" cevab ını vermiştir.


574 Nisâ' SuresiEbuzer dışarı çıkt ı, ,entarisini sürüyerek : 'Ebuzer'in burnu toprağasürülse de diyordu. Ebuzer bu hadisi anlatırken hep, Ebuzerin' burnurağmına' derdi."'Buhâri ve Müslim'in rivayet ettikleri bu hadisin bir ba şka varyantınagöre de konu şma, Allah'm Resulü ile Hz. Cebrail arasmda geçer.Cebrail, Allah' ın Resulüne, ümmetinden Allah'a şirk ko şmayarak ölenkimsenin cennete girece ğini müjdeler. Hz. Peygamber, zinâ ve h ırsızlıketse de Allah'a şirk ko şmayan kimse cennete girer mi diye sorar. Cebrail,zinâ ve hırs ızlık etse de, Allah'a şirk ko şmayan kimsenin cennete gireceğini söyler. 2Ebuzerr'in rivayet etti ği bir hadis de şöyledir: "Yüce Allah buyuruyorki : Ey kutum, sen bana kulluk etmedin ama benden umdun, istedin.Ben de sende olanları bağışladım. Ey,lculum, dünya kadar günghla gelsen,bana şirk ko şmamt şsan, ben de seni dünya kadar mağfiretle karşılarım." 3Abdullah ibn Ömer de şöyle demi ş : "Biz Pey ğamber(s.a.v.)in sahaadamöldürenin, yetim mali yiyenin, yalanc ı şahitlik yapanın,akrabayı ziyaret etmeyenin, cehenneme gidece ğinden şüphe etmezdik. Fakat (Allah, kendisine ortak ko şulmasını bağışlamaz, bundan başkasınıdilediğine bağışlar) âyeti inince (art ık bu günahlar ı işleyeniıı, mutlakacehenneme gidece ği hakk ındaki) tanıkl ıktan vazgeçtik. Bu - ayet, şirkolmadıkça büyük giinah sahibinin, Allah' ın dilemesine bağlı bulunduğunu,Allah dilerse onu affedece ğini, dilerse ona azâbedeceğ ini beyan buyurmu ş-tur."4Bütün bu rivayetler, Allah' ın af ve ma ğfiretinin geni şliğin ı belirtmektedir.Yüce Allah, kaadiri Mutlakt ır. Dilerse kulunu affeder, clilersona azâb eder. Özellikle Allah ile kul aras ındaki işleri daha çok affeder.Fakat yukar ıdaki hadiste belirtildi ği üzre kul hakkına tecavüzedenler, cezalar ını çekerler. Şuras ını da belirtmek lâz'ımdır ki Allah,hiçbir şeyden sorumlu de ğildir. Dilerse kulunun bütün günahlar ın' bağışlar.Ku] hakk ına tecavüz etmi ş bir kulunu affetmek isterse, haklar ınatecavüz edilenleri nimet verip memnun eder de haklar ın ı helâl ettirirve o knlunu affeder.Ancak O'nun rahmetinin geni şliği yanında azâb ı da çetindir. Bundandolayı Allah' ın rahmetinden hiçbir zaman ümit kesmemeli, fakat1 Buhari, Libâs, b. 24-bâbu"S'-'giyâbi'l-bay(j; Müslim, İman, b. 40, h. 1542 Müslim, imân, b. 40, h. 1533 % ıl 13anbel, Musned, V. 154; Tefsirdbl“simi, V. 1292-12934 Taberi, V. 129


5, Snre: 4 575,rahmetine güvenip de günahlara da dalmamal ıdır. İnsan için uygun olan,takva, yani günahlardan sak ıııma yoludur. Allah, takva sahiplerine ebedimutluluk ve en büyük mükâfat ı vadetmi ştir.Yahudilerin, kötü davran ışları yüzünden lânete u ğrayışlarını, cimriliklerini,kiminin inandığını, kiminin yoldan sapt ığını, Hak yolundansapanlarm, cehenuem ate şine girece ğini, derileri kavruldukça azab ıtadmaları için yeni derilerle de ğiştirilece ğini, bu çetir azab ın böyle sürüpgidece ğini, inanıp iyi işler yapanlar ın da içlerinden ırmaklar akancennetlere sokulaca ğmı, kendilerine verilen tertemiz e şlerle birliktecennetin gölgeleri alt ında ebedi kalacaklarını bildiren 52-57 nci ayetlerinanlamı aç ıktır. Bunlar üzerinde tefsire ihtiyaç yoktur.I,c÷f_A-ı1.;.>-"J -;»1') ııs, ••••OLei 0 1 ı j«.., r e ••••e".c58- Allah, size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğinizzaman adedetle hükmetmenizi emreder. Allah size böylece ne güzelöğüt veriyor. Şüphesiz Allah, i şiten, görendir.Tefsir:58 nci ayeti kerimede emânetlerin ehline verilmesi, insanlar arasındaadâletle hükmedilmesi buyurulmaktad ır. Ayetin, Mekke'nin fethigününde indiği rivayet edilir Fetihten sonra Allah' ın Resulü, bineğiüzerinde Kâ'be'yi tavaf ettikten sonra içeriye girmek istedi. Ka'be'ninanahtar ı, atadan dededen Osman ibn Talha'ya intikal etmi şti. Osman,Hudeybiye Barışından sonra müslüman olanlardand ı. Allah'ın ResulüOsman'dan anahtar ı istedi. Osman, anahtar ı verece ği sırada Hz. Peyğamber'inamcas ı Abbas, bundan böyle anahtarm kendisine verilmesinive uhdesinde bulunan Silayet (hac ılara su verme) hakk ı yanında Sidânet(Ka'be bekçili ği) hakkının da kendisine verilmesini istedi. Osmanise bu haktan yoksun kalmamak için uzattığı anahtarı geri çekti. Aynışey iki kere oldu. Allah'ın Resulü üçüncü kez isteyince Osman: "Allah'ın emaneti olarak veriyorum" dedi. Allah' ın Resulü içeri girdi,Kâ'be'yi putlardan temizledi ve ç ıkt ı. Osman ibn Talhayı ça ğırdı :


576 Nisâ' Suresi"Osman, işte anahtarın, bugün vefa ve iyilik günüdür!" dedi. Sonra yukarıdakiayet indi.'Hz. Ömer ise: "Ben Allah Elçisinin, bu ayeti daha önce okudu ğunui şitmiştim" demi ştir. Şu'be, Hz. Ömer'in bu sözünden, ayetin Ka'be'niniçinde indiğine hükmetmi ş ise de Hz. Öme ı'in bu sözünden, ayetin oanda de ğil, daha öncele ıi indiği anla şılmaktad ır. Çünkü ayetin kendindenönceki âyetle s ıkı ilişkisi vard ır. Belki ikisi bir arada inmi ştir.Ayetin iniş sebebi böyle bir olay olsa bile, anlam ı belli bir vak'aya,münhas ır de ğildir. Bu ayet, islamın esas prensiplerinden ikisini koymaktadır. Bunlardan biri emanet, diğeri ackilettir.EmânP,t, insan ın gikenilir olmas ı, kendisine herhangibir şeyin korkusuzcateslim edilip tekrar geri al ınabilmesi demektir. Saklanmak üzerebir kimsenin yan ına verilen şeye de emânet denir ki ayetteki emanetbu anlamdad ır.Emanet çok çe şitlidir. Genel olarak emanet, korunmak ve saklanmaküzere birinin yan ına geçici olarak b ırakılan e şya.dır. Allah' ın, insanaverdi ği vücut ve vücut organlar ı da birer emanet say ılır. Her i şinba şında bulunan ki şiye, yapt ığı, yönetti ği iş emânettir. Baba ve anneyeçocuklar ı emanettir, yöneticilere yönettikleri insanlar, i şgal ettiklerimevki'ler emânettir. Bunlar ın hepsi, uhdelerinde bulundurduklar ı emanetikoruyup kollamakla' yükünllüdürler.Baz ı müfessirler, bu ayetin, özellikle ümera (yöneticiler), hakimlerhakkında oldu ğunu söylemişlerdir. 2 Her i şin ba şına ehlini, erbab ın ıgetirmek icabeder. Ayetin ini şine sebeb olan olayda Allah' ın ResulününKabe'nin anahtarm ı akrabas ına de ğil, babadan atadan bu i şin sahibve erbab ı olan zata verdi ği görülmektedir.-Allah' ın Resulü bu konuda şöyle buyurmuştur: "Müslümanlarınbir işine bakan kimse, o i şi daha iyi yapacak biri varken bir başkasınaverirse Allah'a, Resulüne ve mü'minlere hiyanet eder."' Hz. Ömer de"Müslümanların başında bulunan kişi, dostluk veya akrabal ık hatırınabir adamı bir işin başına getirirse Allah'a, Resulüne ve müslümanlarahiyanet etmi ş olur" demiştir.4O halde yöneticilerin, her i şin başına en uygun ki şiyi bulup getirmeleri,dostluk, akrabal ık, soyluluk ve ırk ay ırımı yapmamalar ı gerekir. İki1 İbn Kedi., I. 5152 tim Kes1r, I. 5163 Tefslru'l-RAsimi, V. 1334 (Ilakim'den).4 Tefslru'l-Rsimi, V. 1334


Cüz:' 5, Sure: 4 577kişi, Allah' ın Elçisine gelip kendilerini emir tayin etmesini rica ettiler.Allah' ın Elçisi: "Biz, i şimizi isteyene ve mevki dü şkününe vermeyiz" buyurdu.'Kendisinden valilik isteyen Ebuzerr'e de şöyle dedi: "Ebuzer,sen zapfs ın, o mevki bir emânettir. Sonu da k ıyamet gününde bir perişanlıkve pi şmanlıkt ır. Yaln ız hak ederek alan ve üzerine dü şeni de yerinegetiren müstesnâdır."2K ıyametin ne zaman kopaca ğını soran birine Allah' ın Elçisi:"Emanet zayi oldu ğu zaman k ıyâmeti gözetle" demiş , "Emanet nasıl zayiolur?" sorusuna kar şılık olarak da: " İş , ehli olmayanların eline geçersek ıyameti gözetle!" buyurmu ştur. 3İşleri ehline vermek, ayetin buyru ğu olduğu gibi, insanın, uhdesinebırakılan herhangi bir şeyi sahibine vermek de yine ayetin buyru ğudur.Allah'ın Elçisi şöyle buyurmu ştur: "Sana emanet b ırakan kimseye emâneti öde, sana hiyanet edene (hakkın ı inkar edip vermeyen) sen hiyanetetme." 4Bir ba şka hadiste de Allah' ın Elçisi (s.a.v.): "Mutlaka hakları sahiplerineödeyeceksiniz. Hatta boynuzsuz koyun, (kendisini toslayan) boynuzlukoyuna k ısas yapacak (o da ona tos vurup hakk ını almış olacak)-tır."' buyurmuştur.6Abdullah ib ış Mes' ıld (r.a.) de şöyle demiş: " Şehidlik her günah'örter, yaln ız emanet hariç. Adam Allah yolunda öldürülmü ş olsa bilekıyamet günü getirilir 'Emaneti öde' denilir. 'Nereden ödeyeyim, dünyageçti?' der. Üzerindeki emânet, kendisine, cehennemin dibinde gösterilir.Oraya iner, omuzuna al ır, fakat emanet omuzundan iner (emanetbir insan gibi insanm omuzundan iniyor). Adam sürekli olarak onunpe şinden a şağı iner!"7Müslüman hiyanet etmez, hakk ı gizlemez. Çünkü hakk ı gizlemek,emânete hiyanet etmek, münafikl ık alametidir. 8 Allah Elçisinin tanımına göre "Müslüman, insanların, dilinden ve elinden zarar görmedikleri,1 Buhari, Alıkam, bâbu mâ yukrehu. mine'l-I ıır şıc2 Müslim, Imaret, h. 163 Buhari, Ilm, hah: 24 Tirmiai, Buyac 38; Darimi, Buyf ıc, 57; Ibn Hanbel, Musned, III. 4145 Bu hadis, kıyamet gününde hayvanlar ın da diriltileceğine delildir. Nitekim ayette:"Vah şi hayvanlar haşredildigi zaman" (Tekvir: 5) buyurulmu ştur. Fakat onlar ın haşrinden, cezave sevap görmeleri gerekmez. Boynuzsuzun boynuzluya k ısas yapmas ı, teklif kısası de ğildir,mukabele kısasıdır. Çünkü onlara teklif yoktur. Dr. M. Fuâd Abdulbaki, Müslim, IV. 1997 dedip not: (2).6 Müslim, Birr, b. 15, 11. 60; Tirmiai, Kıyamet, 2; İbn 1.1anbel, II. 2357 Ibrı Kesir, I. 5158 Bulıari, Iman, 24


578 Nisa' Suresimümin de insanların, canları ve malları konusunda kendisinden eminoldukları ki şidir.'", "Emâneti olmayanın imanı da yoktur."2, "Dörtşey vardır ki bunların tamamı bir insanda toplanırsa o adam tam münafıkolur. Fakat bunlardan bir huy kendisinde bulunan kişide bunu b ırakıncayadek nifaktan bir hal vardır : Konuştuğu zaman yalan söylemek, andlaşmayap ıp ardından saldırmak, söz verip caymak, biriyle dcivala ştığ'tzaman _haktan sapmak." 3Aldığı emaneti ödemek isteyen ki şiye Allah, ödeme kolayl ığıverir. Allah' ın Elçisi şöyle buyurmu ştur: "Kim insanların mallarını alırda sonra ödemek isterse Allah onu, onun yerine öder. Kim de yok etmekniyetiyle al ırsa Allah o kimseyi yok eder." 4Emanet herkese kar şı gözetilir, herkesten al ınan emanet sahibinegeri verilir. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Sana emanet verenin emanetiniöde, sana hiyanet edene (senin emânetini inkar edene) sen hiyanet etme(verdiği emâneti iade et)" 5 buyurmuştur.Süyüti şöyle diyor: "Bu ayet, gerek emanet, gerek borç, her nesuretle olursa olsun ahnm ış bir şeyi geri vermenin farz oldu ğunu gösterir.Âyetin genel anlammdan Mâlikiler şu hükmü çıkarmışlardır:İslam yurduna giren bir harbi (müslümanlarla sava ş durumunda bulunanküfür diyar ı vatanda şı), bir emanet yerse sonra ölse veya öldürülse,onun verdiği emaneti ailesine vermek gerekir. Bir müslüman, dâr-iharbde (müslümanlar ın andla şma ile ba ğlı bulunmad ıkları küfür yurdunda)oran ın vatanda şından borç alsa da sonra oradan ç ıksa aldığıborcu ödemek zorundad ır. Dâri harb vatanda şı, esir bir müslümana birşeyi emanet etmi ş olsa, o esirin kendisine verilen emanete hiyanet etmesi(onu inkar etmesi) caiz de ğildir. Çünkü Allah' ın Resulü verilenemaneti ödemeyi emretmi ştir." 6etin ikinci buyruğa olan adalet, mülkün temelidir. Önemindendolayı Allah'ın Resulü: "Bir günlük adâleti, k ırk y ıllık ibâtlete bedel'"saymış, "Allah, zulmetmeyen hakimle beraberdir. Zulmederse Allah onunefsinin eline b ırakır." buyurmu ştur 81 Nesâ'i, iman, 8, baba2 Ibn Hanbel, III. 135,...3 Müslim, İman, b. 25, h. 1 D64 Buhart, istikraz, 2, babu :men ehai"e5 Ebil Davad, Buyia < 79; Tirmilî, Buyil`, 386 Tefslru'l-XCasimi, V. 1337 "Bir tek günlük ibadet, altmış yill ık ibadetten üstündür" anlamında bir hadisi Deyleml,Ebu Hüreyre'den rivayet etmi ştir (Ke şfu'l-ljzfa, II. 58.) Bizim kaydetti ğimiz şekil, ibu Kesirdemevcuttur (I. 516)8 Tirmiii, Atıkam, 4; 1bn Mace, Abkam, 2; Ilın Kesir, I. 516


Cüz': 5, Sure: 4 579Adalet de emanet gibi bütün insanlara kar şı gözetilmesi gereklibir davram ştır. Bu hususta iyi, kötü, müslüman, kâfir ay ırımı yap ılmaz.Allah' ın kulları aras ında e şit biçimde adalet uygulanır. Yüce Allahşöyle buyurmu ştur: "Ey inananlar, Allah için adâletle şâhitlik edenlerolun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adâletten sapt ırmasın.Âdil davranan, takvâya yakışan budur."' Ayetin, "Bir topluluğa karşıduyduğunuz kin, sizi adâletten sapt ırmasın" cümlesi, dost, dü şman herkesekar şı adâletle hareket etmeyi buyurmaktad ır. Yüce Allah: "Eğer(sana gelen Yahudiler) arasında hüküm verirsen, adâletle hüküm ver!" 2de, kendisine müracaat eden bütün insanlar aras ında adâletle âyetiylehükmetmesini Elçisine emretmi ştin. Demek ki dini dü şünce fark ı gözetmeden,insanlar aras ında akraba, ırk, soy, mevki ay ırımı yapmadane şit biçimde adâleti uygulamak gerekir. Şayet uygulamada insanlararas ında herhangi bir ayırım yap ılırsa adalet kalmaz ve o ülkede saadetolmaz. Huzursuzluk yayıhr, peri şanlık ve çöküntü ba şlar. O toplumunömrü uzun sürmez.Allah' ın Elçisi şöyle buyurmu ştur: "Kıyamet gününde Allah' ın ençok sevdi ği ve Kendisinin meclisin en yak ın insan, Mil imam (devletba şkam)chr. 0 gün Allah' ın en çok k ızdığı ve Kendisinin meclisine enuzak insan da zâlim imCım(devlet ba şkan ı, lider)dir." 3Hz. Ali şöyle demiş: " İmanam, Allah' ın indirdiğiyle hükmetmesi,emaneti ödemesi, üzerine borçtur. Imam böyle yap ınca insanlar ın daonu dinlemeleri, ona itâat etmeleri, ça ğırdığı zaman ona gitmeleri, üzerlerineborçtur." 4ool or, -Lut 1.1:1;1 C4," ı2° °(,) e5‹:;,:Aı 4 ••••ıı(o ,■-) )- • - T59- Ey inananlar, Allah'a itâat edin, Resule ve sizden olan emirsahibine itâat edin. Eğer herhangibir şeyde anlaşamazlığa düşerseniz1 1Vittide 'Suresi: 82 Müjde Suresi: 423 Tirmi î, Atılrâm, 44 Taberl, V. 145


580 Nistı' Suresi—Allah ve Resulüne gerçekten (inanlyorsann)— onu Allah'a ve Resulünegötürün. Bu, daha iyidir ve sonuç bak ımından da daha güzeldir.Tefsir:59 ucu ayetin, Allah Elçisinin, bir birli ğin ba şına kumandan yaptığı Abdullah ibn 1Julafe hakkında indiği, yahut Halid ibn Velid kumandasmdasava şa giden birlikteki mücâhidlerden Ammar' ın, müslüman olmakisteyen bir düşman erine kumandandan izinsiz teminat verdi ği, buyüzden Hâlid'le aralar ında tart ışma çıktığı ve döndükten sonra Hâlid'-le Ammar' ın, Hz. Peyğamber'in huzurunda tart ıştıkları, Allah Elçisininde Ammar'm verdi ği garantiyi tan ıdığı, fakat bir daha kumandandanizinsiz böyle bir şey yapmamas ını söylediği, bu olay üzerine bu ayetinindiği rivayet edilir.• Bu ayetin, bu olaylarla pek ilgisi gözükmemektedir İkinci rivayet,kanaatimizce sa ğlam değildir. Çünkü bir dü şman askerinin, geceleyingizlice müslüman askerlerinin yan ına gelip Arrımar' ı sormas ı ve Ammar'ında gece ona emân (can güvenli ği garantisi) vermesi, ma'kul değildir.Kaldı ki rivayetin sonunda Hz. Peyğamber'in: "Ammar'a söven,Allah'a sövraü ş olur, Ammar'a buğzeden, Allah'a buğzetmiş olur. Ammâr'alanet eden, Allah'a lanet etmi ş olur"' demesi, ihtimalden uzakgörünüyor. Bunda şiilik kokusu aç ıktır.Bu ayet, kendinden önceki ayetle yakından ilişkilidir. Yüce Allah,bundan önceki ayette yöneticilere, emanetleri ehline vermeyi, adaletlehiikmetmeyi emrettikten sonra bu ayette de yönetilenlere, Allah' ınbuyruğunca giden adil yöneticilere itâat etmeyi emretmektedir. Hz.Ali: "Allah' ın indirdiğiyle hükmetmek, emaneti ödemek imam ın üzerineborçtur. Böyle yapan imama itâat de halk üzerine borçtur." demi ştir.tilü'l-emr : buyruk sahibi, sözü geçerli olan ki şi demektir. Bunun,devlet ba şkanı, valiler ve daha genel anlamiyle yöneticiler, kumandanlarolduğu, ayetin sözgeliminden anla şılmaktadır. Fakat ibn Abbâs'adayanan bir görü şe göre buyruk sahipleri, din bilginleridir. "Onlar,kendilerine gelen haberi, Resule ve aralarındaki emir sahiplerine götürselerdi,içlerinden işin içyüzünü araşttrıp çtkaranlar onun ne olduğunubilirlerdi."2 ayetinden alimlerin de ülü'l-emr olduğu anla şılmaktad ır.Fahr-i Razi'ye göre buyruk sahipleri, hall ve cakd sahipleri olan ulemâçoğunluğudur. 3 Gerek ulema, gerek ümera, toplumu yöneten insanlar,1 Taberf, V. 1482 Nisâ' Suresi: 833 Mefatitfl- ğayb, III. 358


Cüz': 5, Sure: 4 581ülü'l-emirdir. Herhalde âyette kasdedilen Minder, Hz. Pey ğaraber'ingörevlendirdiği, onun vekili olan buyruk sahibi bilgili kişilerdir. İbnKesir de ukmâ olsun, ümerâ olsun, bütün buyruk sahiplerinin, ülü'l-emrolduğunu söylüyor.Ayette itâat edilmesi gereken buyruk sahibi, "sizden olan" kaydiylenitelendirilmektedir. Demek ki herkese de ğil, fakat müslümanlardanolan buyruk sahibine itâat farzd ır. Gayri müslim buyruk sahibine itâat,müslümanlara farz olmad ığı gibi ona karşı koymaya kudretleri varkenitâat etmeleri câiz de de ğildir. Bu, İslam ülkesinde böyledir. Fakatmüslüman olmayan bir çevrede mü'minlerin, devlete isyan etmelerigerekmez. Hamdi Yaz ır şöyle diyor: " İtâat etmenin farz olmamasmdan,isyan etmenin farz olmas ı gerekmez. İtâat mecburiyetinde bulunmamaklaisyan mecburiyetinde bulunmak arasmda fark vard ır. Isyanhakkı ba şka, isyan görevi başkadır. Binaenaleyh buradan gayri mü'minbir• muhitte bulunan mü'minlerin şuna buna kar şı isyankâr bir ihtilâleivaziyetinde telâkki edilmemeleri ve belki mü'min,lerin her neredebulunurlarsa bulunsunlar, Allah'a ve Elçisine kar şı masiyetten ictinâbve ayn ı zamanda kendilerinden olan ülül-erare itâat etmeleri, tâgütlaraboyun eğmemeleri lüzumunu anlamak laz ımgelir."'Her müslüman, yöneticinin isyana sürükkmeyen, yasaya ayk ırıolmayan emirlerine uy ınalda yükümlüdür. Fakat isyana sürükleyen emreitâat edilmez. Allah' ın Resulü: "Allah'a isyan hususunda âmire itâatolmaz." buyurmuştur.2 Şu olay, bu konuda güzel bir örnektir:"Allah' ın Resulü (s.a.v.), savaş, için gönderdiği birliğin başına Abdullahibn Huzafe'yi kumandan yapt ı. Kumandana itâat etmelerini demücâhidlere tenbih etti. Yolda kumandan, bir olay yüzünden askerlere k ızdıve : "Peygamber (s.a.v.) bana itâat etmenizi emretmedi mi?' dedi. 'Evet'dediler. 'Öyleyse odun toplay ıp ateş yak ın' dedi. Odun toplayıp ateş yakt ı-lar: girin!' diye emretti. Askerler birbirine baktılar, ateşe girip girmemektetereddüd ettiler ve birbirlerine dediler ki : 'Biz, ate şten kurtulmakiçin Allah' ın Resulüne tabi olduk. Şimdi kendimizi ate şe mi atalim?'Derken •ateş de söndü ve kumandan ın öfkesi yat ıştı. Döndüklerinde buolay Allah' ın Resulüne anlatilınca buyurdu ki : 'Eğer ateşe girselerdi fiirdaha ondan çıkamazlardı. haat, ancak iyi şeylerde olur."'3 Bir ba şka hadistede Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müslüman gerek1 Hak Dini Kur'an Dili, II. 13752 nın Hanbel, IV. 4263 Bebari, Abkim, 4; Miialim, Imaret, b. 8


582 Nisa' Suresisevdiği, gerek sevmediği her hususta müslüman kumandana itâatle yükümlüdür.Ancak günah bir şey emredilmedikçe itâat eder. Günah i şlemesi emredilirseo emir dinlenmez ve ona itâat olmaz."'Allah ve Resulünün yolundan ayr ılmayan yöneticiye itâat farzd ır.Allah' ın Elçisi: "Üzerinize, siyah kuru üzüm gibi (simsiyah saçlı) Habeş£(zenci) bir köle de geçirilmi ş olsa onun emrini dinleyiniz, ona itâat ediniz."buyurmu ştur. 2 Müslim'in rivayetinde: "Üzerinize (etrafı) kesik siyahbir köle de emir olsa sizi Allah' ın kitabiyle yönetti ği takdirde ona itâatediniz."' şeklinde olan bu hadisin anlam ı, en adi bir köle de olsa, Allah'mkitabiyle hükmeden emir° itâatin gerekli oldu ğudur. Ba şka birhadis de şöyledir: "Bana itâat eden, Allah'a itâat etmiştir. Bana isyaneden, Allah'a isyan etmi ştir. Endrime itâat eden, bana itâat etmiştir.Endrime isyan eden, bana isyan etmi ştir."4Allah'a isyan eden, zâlim emirlere itâat edilmez. Nitekim Hz. Ebubekir:"Ben, Allah'a ve Resulüne itâat edersem bana itâat ediniz. BenAllah'a ve Resulüne isyan edersem sizin bana itâat etmeniz gerekmez."'sözüyle bu gerçe ği gayet güzel aç ıklamıştır. "O aşırıların emrine uymay ın.Onlar ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar, düzeltmezler." 6 âyetinde debu husus açıktır.Yüce Allah, kendisine, Elçisine ve müslümanlardan olan ülü'lemreitâati emrettikten sonra ihtilafa dü şülen konuların Allah'a ve Elçisinegötürülmesini, yani Kitap ve Sünnet hükümlerine göre çözülmesinibuyurmaktadn. Kitap ve sünsnette aç ıkça beyan edilen hükümlermuhkemdir, tevil götürmez, aynen uygulan ır. Bunlarda de ği şiklik olmaz.Kitap ve sünnette hakk ında bir hüküm bulunmayan meseleler dekitap ve sünnetteki ilkelerin ışığı altında ve onların amacı doğrultusundakıyas ve ictihad yoluyla çözüme kavu şturulur.Zahiriyye, bu ayetten, ihtilafl ı sorunların mutlaka kitap ve sünnetegötürülmesi gerekti ğini, bundan dolay ı kıyasla amel etmenin caiz elmadığınısanmışlarsa da aç ıktır ki kitap ve sünnette aç ıklanmamış olanhususların, ihtilaf halinde kitap ve sünnete götürülmesi için, olaylar ın,sebeplerini ve illetlerini dü şünerek birbirleriyle kar şıla ştırılmasmdanba şka bir yol yoktur. K ıyastan maksad da zaten budur. F ıkıh ve hikmet1 Bubari, Atıkam, 4; Müslim. Imaret, b. 8; Ebû Davûd, Cihad, 87; el-isticâb, III. 8902 Buhari, Al;ıkam, 43 Müslim, Imaret, b. 8, h. 364 Müslim, imaret, b. 8, h. 32; Buhari, Ahkam, 15 Tehilbu Streti Ibn Hi şam, II. 160-1616 şuara Soresi: 151-152


Cüz': 5, Sure: 4 583de budur. Demek ki İslamda dört çe şit hüküm vard ır. Kitapta aç ıklananhükümler, sünnette aç ıklanan hükümler, ülü'l-emrin ittifakiyleüzerinde birle şilen hükümler ve sahih k ıyasla çıkarılan hükümler. Budördüncü yolla ihtilaf azalt ılabilirse de görüşler tamamen birle ştirilemez.Bunda ihtilaf edildi ği zaman da ülül-emrin şitrasma (birlikte konuşupkarar vermelerine) ve nihayet imamm emrine ba şvurulur ki buda: "Allah'a itâat ediniz, Resule ve sizden olan ülü'l-emre itaat ediniz."emri uyarınca Allah' ın buyruğuna ba şvurmadır.'Yeni çıkan olayları İslâmla ştırmak, bunlar hakk ında İslama hükmünübelirtmek için bunlar ı Allah'ın Kitab ına ve Resulünün sünnetinegötürmek şartt ır. Yeni olayları Allah' ın kitabına ve Resulünün sünnetinegatürmenin tek yolu da, bunlar ı kitap ve sünnetteki benzeri olaylarlakar şılaştırmaktır. İşte K ıyas, olayları Kur'an ve hadisteki olaylarlakarşıla ştırma metodudur.Kıy-as ve ictihad, bizzat Kitâb ve sünnet ile sabittir. Yüce Allah,"Ey sezgi sahipleri ibret ahn!"2 buyurmuştur. ibret, bir olaya bak ıp,benzerlerini anlamak, benzerlerini onunla kar şılaştırmakt ır ki kıyasbudur. Hz. Peyğamber (s.a.v.) de Ye ınendeki Cened Bölgesine valitayin ettiği Muâz'a ne ile hüküm verece ğini sormuş, Muâz cevab ındaAllah'ın Kitabı ile, Allah' ın Kitab ında bulunmayan hususlarda Resubütünsünneti ile, onda da bulunmayan hususlarda kendi ictihadiylehüküm verece ğini söyleyince Allah' ın Resulü Muâz'm gö ğsüne dokun.-mu ş :."Allah, Resulünün Elçisini, Allah Resulünün raz ı olacağı bir işemuvaffak k ılan Allah'a hamdolsun" demiştir. 3, o .• 99I (..) ..4._ı L,11 J.; e.J1.j21f4.) 4").)9 o. • O O il i• , , , - , ft ı o", o . .••• „ 1, o.i$4.5 " I I J c Ii J-4->%-!. ,40 J. .1:43(3) dili J I (3 I I .z1 ('‘')to ... o oS I 4.iLr


584 Nis5' SuresiI...('‘ Y) '\t ı °(*)0 .9 t O , 9. ... O .9 0 t . ... 0 .9 0" 0 o" ..•..‘....3 e_.4....1 j...0 i e-4-12f .., e.4.:....P ,..".,: , j_..P . - U çh.....4...4 . i ı...4,L.12.......1 ' t oj ...,_..„) (:, ' .. 4 o -•°t .......L.m ..> 1 LA — (-Ir) ..,... . ..,_•••0 .9 , .9 .,,•-• ••". ...j1-4o' .9F:t.;..-9 „ i41••• 9 ••• O ... 0 ..• .• 9 , c. 9 , 9 c, -• t , , c.. o .9 ze, -. o , , c..;1;fl i —4;c...:—...ut.3 ' .t .3L,- ...İL; I 1 9_,...1.1; .1 4..; I _1 j c ' I (3 .5 1...)5Ci ('‘ t)r." • .0 "o ••• , r Zr, 9 o ..9 • t :F•/0, 9 ro 9o .9‘..; I jC. "Ç t-.) • A ı "ı,)!Ji.9•-)9 .9 r O 9 W - o 19 r; 9 9ALı j-ı LA I j-19t9 c* • A09AC:C.3V r.:5-° A) v)(.:r"'45.AN) ‘-•(V ) 413 °* - **Ji-t,' • ı°J .ose60- şunları görmüyor musun, kendilerinin, sana indirilene ve sendenönce indirilene inandıklarını sanıyorlar da hakem olarak tağata (oazgın şeytana) başvurmak istiyorlar? Oysa kendilerine, onu inkar etmeleriemredilmi şti. Şeytan da onları iyice sapt ırmak istiyor. 61- Onlara : "Allah'ınindirdiğine ve Peyğambere gelin!" denince, ikiyüzlülerin sendenbüsbütün uzaklaştıklarını görürsün. 62- Ya nas ıl, elleriyle yaptıkları(kötülükler) yüzünden ba şlarına bir felaket gelince, hemen sana geldilerde : "Biz sadece iyilik etmek ve uzla ştırmak istedik" diye Allah'a yeminediyorlar? 63- Allah onların kalblerinde olanı biliyor. Onlara aldırma,onlara öğüt ver ve onlar ın içlerine işleyecek güzel söz söyle! 64- Biz hiçbirpeygamberi, Allah' ın izniyle itaat edilmekten ba şka bir amaçla göndermedik.Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah'tangünahlarını bağışlamasını isteseler ve (Allah'ın) Elçi(si) de onların bağışlanmasını dileseydi elbette Allah'a, affedici, merhametli bulurlard ı . 65-Hayır, Rabbin hakk ı için onlar aralarında çıkan çeki şmeli i şlerde senihakem yap ıp, sonra da senin verdiğin hükme kar şı içlerinde bir burukluk


Cüz': 5, Sure: 4 585duy ınadan (senin hiikmüne) tam anlamiyle teslim olmad ıkça inanmışolmazlar. 65- Eğer onlara : "Kendinizi öldürün, ya da yurtlarınızdançıkın!" diye yazm ış olsaydık, içlerinden pek az ı hariç, bunu yapmazlarclı .Ama kendilerine öğütleneni yapsalardı, elbette kendileri için daha iyi vedaha sağlam olurdu. 67- 0 zaman elbette kendilerine kat ım ızdan büyükmükâfat verirdik. 68- Ve onlar ı elbette doğru bir yola iletirdik. 69- KimAllah'a ve Elçi(sin)e itâat ederse işte onlar, Allah'ın nimet verdiği peygamberler,sıddikler, şehidler ve setlihlerle beraberdir. Onlar da ne güzel arkadaştır!70- Bu nimet Allah'tand ır. Bilen olarak Allah yeter!Tefsir:Bu âyetlerde Allah' ın Elçisine ve daha önce gelip geçmi ş peyğamberlereindirilenlere inand ıklarını iddiâ edip de aralarındaki dâvalardaAllah' ın Elçisini de ğil de tâğâtu hakem yapmak isteyenler kmanm.aktadır.Tâğât, azg ınlığa çağıran, insan ın yolunu şa şırtan insanlar veyaputlar gibi şeylerdir.60-65 nci âyetlerin ini ş sebebi hakkında birkaç rivayet vard ır.Bunlardan birine göre bir yahudi ile bir miinâf ık aras ında vukubulanbir dâvay ı çözmek için yahudi, adâletten ayr ılmayacağını bildiği Peyğamber'egitmeyi, münâfık ise rü şvetle dâvây ı kendi lehine çevirmekamaciyle bir kâhine gitmeyi teklif etmi ş. Nihayet Cüheyne kabilesindenbir kâhine gitmi şler, bu âyetler inmi ş.'İkinci rivayete göre bu âyetler, kendilerini müslüman gösteren münafıkbirkaç yahudi hakk ında inmiştir. Nadir Oğullarından baz ı Yahudiler,Kurayza O ğullarm ın aııtlısı olan Hazreclilerle bir k ısas olayındaanla şmazhğa düşmüşler, sorunun çözümü için. Allah' ın Elçisine değilde Eb ıl Bereze el-Eslemi 2 adlı bir kâhine gitmek istemi şler.3Üçüncü rivayete göre 65 nci âyet, Zubeyr ibn el-Avvâm ile ensârdanbir adam aras ındaki su ihtilâti üzerine inmi ştir. Allah' ın ElçisiZübeyr'e: "Zübeyr, önce sen Sula, sonra suyu kom şuna bırak." diye hükümvermi ş, Zübeyr'in hasun ise Allah'ın Elçisine: "0 senin halanın oğludiye mi böyle hüküm veriyorsun?" demiş. Bunun üzerine Allah' ın Elçisi,Zübeyr'e, suyu duvar, ya da aya ğınm a şıkları düzeyine kadartutmasını, sonra bırakmamı' emretmiş. Daha önce Cnsârhya şefkatle1 Taberi, V. 1532 Eb ıl Bereze el-Esleml, bu olaydan sonra müslüman olmu ş, yedi kere gazâya kat ılmışve H. 65 yılında Horasan'da ölmü ştür.3 Taberi; tim Kesir, L 519


586 Nisâ' Suresihükmetmi şken, bu kez Zübeyr'in tam hakk ını vermi ştir. Zübeyr: "65nci âyetin bu münasebetle indiğini sanıyorum" demiştir.'İbn Kesir'in, cidden galip diye niteledi ği dördüncü bir rivayetegöre de iki ki şi bir dava için Allah' ın Elçisine gitmi şler. Sonra bunlardanaleyhine hüküm verilen adam, Allah Elçisinin hükmüne raz ı olma-Mış, kendilerini Ömer'e göndermesini istemi ş. Allah'ın Elçisi de onlar ıÖmer'e göndermi ş . Ömer bu adam ın, Allah' ın Elçisinin verdi ği hükmerazı olmayıp kendisine geldiğini öğrenince: "Bir dakika içerinden birşey alayım" deyip içeri girmi ş, kılımı getirip adam ın kellesini uçurmu ş.Bunun üzerine 65 nci ayet inmi ş .Bu rivayetler arasmda ayetlerin sözgelimine en uygun ini ş sebebi,ikinci rivayettir. Çünkü "Hem sana indirilene, hem de senden önce indirileneinandıklarını sananlar" tabiri, bu kimselerin kitap ' ekili olduklarını: "Allah' ın indirdiğine ve Resule gelin, dendi ğinde münafıklat ın(hasımlarını) senden çevirdiklerini götürsün" cümlesi de bunlar ın ikiyüzlükimseler olduklar ını gösterir. Demek ki bu hareketi yapanlar, inanm ışgibi görünen bazı yahudilerdir. Bunlar ın mutlaka müslüman olmalar ıda gerekmez. Kendi dinlerinde kald ıkları halde müslümanlara ho ş görünmekiçin Hz. Muhammed(s.a.v.)e gelen vahiylerin hak oldu ğuna inandıklarını söyleyen kimseler de olabilirler.Demek ki Hz. Peyğamber'in peyğamberliğine inandıklarını söyleyenbaz ı yahudiler, kendi aralar ında, ya da müslümanlarla kendi aralarındaç ıkan davalar ı , çözmek için kâhinlere, hahamlara ba şvurmakistemişler, ortada bir peygamber varken ondan ba şkas ını hakem yapmanınimanla bağda şmayaca ğını bildiren bu ayetler inmi ştir.Bu ayetler, bir bütün olu şturmaktad ır. Hepsinin beraber veya birbiriard ınca indiği anlaşılmaktad ır. Çünkü aralar ında konu birliği vardır.Buhari'nin rivayet etti ği, Zübeyr ile ensarl ı aras ındaki su anla ş -mazlığı olayı doğrudur, fakat 65 nci ayetin mutlaka bu olay üzerine indiğinedair bir kesinlik yoktur. Zübeyr: "Bu ayetin, bu olay üzerine indiğinisanıyorum." demi ştir. Belki de ayet, daha önce inmi ştir. Ensarlmm,Hz. Peyğamber'in hükmüne r ıza göstermemesi üzerine ayet kendisineokunarak Allah' ın buyruğu hat ırlatılmış olabilir.İbn Kesir, bu ayetlerin anlam ının, bu rivayetlerden daha yayg ınolduğunu ifade ile: "Bu ayetler, Allah' ın Elçisine ve geçmi ş peygamberlereinandığını iddiâ eden, fakat Allah' ın kitab ı ve Elçisinin sünnetinden1 Butıârt, Tefsir; Taberl, V. 158


Cüz': 5, Sure: 4 587ba şka yollara ba şvuran kimseler hakk ındad ır. Bat ıla sapanlar ı k ınamaktadır. Kitap ve sünnet d ışına ç ıkmak, bat ıla sapmakt ır. Tâğât, batıldır."'diyor.65 nci ayet, Resulün hükmüne uymayan insan ın mü'min olamayacağını bildirmektedir. "Allah Elçisinin emrine ayk ırı davrananlar, kendilerinebir belanın çarpmasından, yahut onlara acı bir azeıb ın uğramasındansakınsınlar!"2 ayeti_ de Resulün, emrine ayk ırı gitmenin, insan ı belalara,s ıkıntılara sokaca ğını haber vermi ştir. Bütün bu ayetler, Allah' ın,ya da Elçisinin buyruklarmdan birini şüphe ile veya kasden reddedenkimsenin islamdan ç ıkaca ğını gösterir 3Önceki ayetlerde Peygamberden, ba şkas ının hükmüne ba şvurmakisteyenler kmand ıktan sonra 64 ncü ayette Peygamberin, itâat içingönderildiği, zira onun Allah ad ına hüküm verdiği belirilmektedir.Nefislerine yaz ık edenler, Allah' ın Elçisine geldikleri zaman onun huzurundaAllah'tan ma ğfiret dilemelidirler. Onlar ma ğfiret dileyince Resulde onlar için Allah'tan af dire ıse Allah, onun yüzü hürme Line onlar ıba ğışlar. İnsanlar, aralar ındaki davalarmda yaln ız Allah' ın Elçisini hakemyap ıp ona içtenlikle teslim olmad ıkça inanmış elmazlaı . Çünküonun hükmü, Allah'ın hükmüdüı , mutlak adâlettir. Onun hükmündehaksızlık olmaz.'bn KeSir, şu hikayeyi anlat ıyor: Utbî diyor ki: Pey ğamber(s.a.v.)in kabrinin yanında oturuyordum, bir a'rabi (köylü arap) geldi:— Esselâmu aleyke ya Resulallah, dedi, Allah' ın: "Eğer onlar,kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah'tan, günahlarını bag'ışlamasınıisteseler ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbetteAllah' ı affedici, merhametli bulurlardı !" buyurduğunu duydum da sanageldim. Günahlanm için mağfiret diliyorum, senin de bana, Rabbiminkatında şefaatçi olmam niyaz ediyorum, dedi ve Resulü ıa yüceliğini niteleyenbir şiir okudu, gitti.O sırada bizi bir uyku bast ı. Rü'yamda Allah' ın Resulü(s.a.v.)igördüm.:"— Ey Utbi, dedi, o a'rabiye yeti ş, Allah'ın onu bağışladığını kendisinemüjdele."41 Tefsfr, I. 5192 Nur Suresi: 633 MefâtIüu'b'ğ'ayb, III. 366-3674 Ibn Kes4r, I. 520


588 Nisa' SuresiMüfessirlerin anlatt ığına göre "Eğer onlara : 'Kendinizi öldürün, yada yard arınızdan ç ık ın!' diye yazm ış olsaydık, içlerinden pek az ı hariç,bunu yapmazlardı..." ayeti indiği zaman bir adam: "E ğer Allah bize emretseelbette yapar ız.." dedi. Onun bu sözü, Allah' ın Elçisine ula şınca:"Ümmetim içinde öyle yi ğitler var ki yüreklerindeki iman, yalç ın dağlardandaha sağlamdır." buyurdu.'70 nci ayet , hakkında da müfessirler şunu anlat ıyorlar: Ensardan birsahabi, Allah' ın ElçiSine geldi, üzgün duruyordu. Peygamber (s.a.v.)ona, neden üzüldiiğiinü sordu. O sahabi şöyle dedi:— Ey Allah' ın peygamberi, düşünüyorum ki biz bu dünyada sabahakşam senin yan ına geliyor, yüzüne bak ıyoruz, yanında oturuyoruz.Ama yarın (âhirette) sen, peygamberlerin yan ına çıkarilacaksm, bizsana ula şamayız, seni göremeyiz. İşte buna üzülüyorum.O s ırada Cebrail, Allah ve Resulüne itâat edenlerin, pey ğamberler,s ıddikler, şehidler ve salihlerle arkada ş Olaca ğını bildiren 70 nci ayetigetirdi?Birisi Allah' ın Elçisine:— Ya Resulallah, bir toplulu ğu sevdiği halde onlara katılamayanadam hakk ında ne dersin? diye sormu ş, Allah' ın Elçisi de:— Ki şi sevdiği ile beraberdir, demiştir. 3Hz. Enes: "Müslümanlar bu hadise sevindikleri kadar hiçbir şeyesevinmediler. derni ştir.4Demek ki gönülde hangi sevgi varsa bedenden ayr ılan ruh, onunlaberaber olur. Bir hadiste şöyle buyuruluyor: "Cennet ehli, kendilerininüstündeki odalarda oturanlara, sizin doğu ve batı ufkunda gözden uzakla şıpgiden inci gibi y ıldıza baktığınız gibi bakacaklardır. Aralarında bu kadargeniş derece fark ı olacaktır. Dediler ki :"— Ey Allah' ın Elçisi, o odalar, peyğamberlerin menzilleridir, onlardanbaşkas ı onlara erişebilir mi?' Buyurdu ki :"— Hay ır, nefsimi elinde bulunduran Allah'a andolsun ki Allah'ainanan, peyğamberleri tasdik eden adamlar da (oralara) eri şirler)." 51 Taberi, V. 161; tim Kask, I. 5222 Ibn Sesir, I. 5223 Müslim, Birr, b. 50, h. 165; BulAri, Edeb, 96; Tirmig, Ddavat, 97;...4 Ibn Kesir, I. 5235 Müslim, Cennet, b. 3, h. 11; Buldiri, Bed'u'l-halk, 8


Cüz': 5, Sure: 4 589.9:. ı o5.5 5,—J:...11Io S, o , o ı .9, O ı .9 . 4.nJo .9.o,ı la c , k LA:-,0—?"•o0,;_s- -I o l o kı '„;;;:_p1'-;Jt:Ç ı .:;0sf_ıiI J I)• -j43,A J-; 1•4. C)-AI j LA Iv t) 1,12..p.fSı°1:-.3 t_


590 Stıresirunmanızı alın." ifadesi, silâh ve öteki sava ş araçlar ına işarettir. Çünküinsan ancak böylelikle dü şmanın sald ırısından korunabilir. Dü şman ındurumunu ara şat ırmak, gafil avlanmamak, sava ş için daima uyanıkve haz ırlıklı bulunmak da "korunman ın alın" sözünün kapsam ına girer.Yüce Allah, burada inananlar ı sava şa te şvik edip onlara, dü şmana fırsatvermemeyi ö ğütlemektedir. Ayetin hükmü uyar ınca her zaman düşkar şı yeterince asker gücü bulundurmak laz ımdır. Çünkü âyette -manabölük bölük ve topluca sava şa ç ıkılmas ı emredilmektedir. Bu da ancakyeterli asker bulundurmakla olur.Ayet, askeri örgütün esaslar ını da göstermektedir. Sübât kelimesi,ayrı ayrı topluluklar demektir ki bölük, tabur ve alaylar ı kapsam ınaalır. Cemi`an kelimesi de hep beraber demektir ki topyekün sava şı gösterir.Böylece ayet, ordunun bölük, tabur, alay, kolordu ve ordu gibibirliklerden olu şaca ğına, dü şmana kar şı birkaç birlik ya da topyekünordu millet ile ç ıkılaca ğma işaret etmi ş bulunmaktad ır.72-73 ncü ayetler, münaf ıklarm ve zay ıf yarat ılışlı baz ı müslümanlarınsava ş hakk ındaki tutumunu ele ştirmektedir. Yürekten inanmam ışinsanlar korkakt ır. Kendisi sava ş istemediği gibi samimi müslümanlarıda sava ştan geri koymaya çal ışır. Müslümanların' ba şına üzücü birdurum gelirse sava şa kat ılmad ığı için sevinir: "Allah bana lutfetti de onlarlaberaber bulunmadım" der. E ğer Müslümanlar, sava ştan galip ç ıkar,ganimet elde etmi ş olursa bu kez de sanki kendisi onlardan de ğilmi ş ,onlarla, arw• ında hiçbir dostluk yokmu ş gibi sırf ganimet için: "Ke şkeben de onlarla beraber olsaydım da bir başarı elde etseydim, bir ganimetalabilseydim!" der. Bütün dü şüncesi dünya menfaatidir. Menfaat içinhareket eder. Allah' ın sevap veya cezas ını düşünmez Müslümanlarınzaferinden sevinç duyaca ğı yerde onlar ı kıskan ır.74 ncü ayet, dünyay ı verip âhireti sat ın almak isteyenlerin, Allahyolunda çarpışmaların' emretmekte, Allah yolunda çarp ışanlar ın şehiddeolsalar, galip de gelseler her iki halde de büyük mükâfatlara gireceklerinibelirtmektedir.75 nci âyette sözü edilen zavall ı erkekler, kad ınlar ve çocuklar,Mekke'de müslüman olduklar ından dolay ı müşriklerin çoğunluğu arasındaezilen, i şkencelere u ğrayan müslümanlard ır. Müslümanlar, Allah'tankurtulu ş dileyen bu zavall ı insanları, müşriklerin elinden kurtarmakiçin sava şa te şvik edilmektedir. O zaman, Mekke'de mahsurkalan müslümanlar ı kurtarmak için sava şmak, müslümanlar ın üzerinefarz ise, bugün, de her zaman da farzd ır. Kâfir çoğunluk aras ında zulme


Cüz': 5, Sure: 4 591uğrayan müslümanlar ı kurtarmak, bütün dünya müslümanlarm ın üzerinefarzd ır.76 ncı âyette inananlar ın Allah yolunda, inanmayanlar ın da şeytanyolunda sava şacaklar ı belirtildikten sonra mü'minlere, şeytamn dostlariylesava şmaları, onlardan korkmamalar ı emredilmekte ve şeytanıntuza ğın ın öyle san ıldığı gibi kuvvetli de ğil, zayıf olduğu bildirilmektedir.Seytanm tuzağı zayıftır, çünkü insanlar ın gönlüne hep dünya tutkusua şılar. Onun yolunda sava şanlar, dünya menfaati veya onur içinsava şırlar. fikhireti dü şünmezler, ona inanmazlar. Sava ş ciddileşip i şinucunda ölüm de görününce içi ya şama hırsı dolu insan, ölmek istemez,daha çok ya şamak için kaçar, saklarim Ölümü görünce art ık onuru veyadünya menfaatini unutur. Onun sava ş dayana ğı 2ayıftır. Ama Allah'ave âhiret gününe inanan mü'min, ölümden korkmaz. As ıl hayat ın âhiretteolduğunu, en büyük mükâfât ın cennette şehidlere verilece ğini kesinliklebildiği için gerektiğinde ölmekten aslâ çekinmez. Hattâ şehidolmayı gönülden ister. Bunun için kahramanca çarp ışır. Bu iman karşısındaimans ız tutunamaz elbet. Böylece imans ız, ölmek istemedi ğiiçin, sonunda ölür; imanl ı da şehit olmak istediği için çoğunlukla ya şar.Mü'minin gönlündeki şehâdet arzusu, âhireti ve Allah' ın r ızâsını kazanmaideâli, ona güç verir, onu dünyada da, âhirette de ba şarıya ula ştırır.o - t .0j ı J JS' -j) 0?«—IIJJ1":1 5J ıl;:ff 1..;;T, -6;1.431'"j ı c°J- İ „,:". ı:J ı°„, o . ..! i t, oJ-'' 4J- 3. 1 -u'-. o S e 9 o o o, J, Jleıo€,... o . 9 9.• J, 9 ... 0...... .. o 9 o 9 ı Z, ı 94 :»1 4.4..P • .0 * Lib 1 ii .,..2../ OL:4..44.■,.. t•J 1 i 4 .i. .1.,..ị...4. , ı .3. -o 9 o 9., 0 O 9 9.. ,4 ..ı % ... O 9 O 9 O,....r, 4 J.Ç.' J*, 4 'Li 4L.....P 4:,..r4 .......,:CA iiii.91..! 4.•■■••=ıM -....W2j. .) 1 i. ı( V A) tb ...4.C.". ...(.). 14:9249.. ....... ..«LI . j>(....‹..)51 r ,--..;13t .'sly..› JCi- 4 .C.■.+1 -C:...p


592 Nisâ' Suresici_J I L. j Lifi• ° • A(N"■ )L):jL):* -1 e.'77— Kendilerine : "Ellerinizi (sava ştan) çekin, namaz ı k ılın, zekâttverin!" denilenleri görmedin mi? Kendilerine sava ş yaz ılınca hemen içlerindenbir gurup, insanlardan, Allah'tan korkar gibi hattâ daha fazlakorkmaya ba şladılar: "Rabbimiz, niçin bize sava ş' yazdın? Bizi yak ınbir süreye kadar ertelesen (bir süre bize sava şı emretmesen) olmaz m ıyd ı ?"dediler. De ki : "Dünya geçimi azd ır, korunan için âhiret daha iyidir.Size kil kadar haks ızl ık edilmez." 78— Nerede olsanız, sağlam kaleler içindede bulunsanız yine ölüm sizi bulur. Onlara bir iyilik eri şirse : "Bu,Allah tarafındandır." derler. Onlara bir kötülük erişirse : "Bu, senin yüzündendir."derler. De ki : "Hepsi Allah tarafındandır." Bu topluma neoluyor ki hemen hiç söz anlam ıyorlar? 79— Sana gelen her iyilik Allah'-tanchr, sana gelen her kötülük de kendi (i şlediğin günah yüzü)ndendir.Seni insanlara elçi gönderdik. (Buna) Allah' ın tanıklığı yeterlidir.Tefsir:Müfessirler, 77 nci ayet hakkmda şöyle diyorlar: Mekke'de AllahElçisinin sahabilerinden baz ıları, kendilerine yap ılan zulüm ve eziyetlerekar şı koymak için izin istemi şler, o da onlara :"Henüz savaşmak içinemir almadım" diyerek sabretmelerini ö ğütlemiştir. Hieretten sonracihad farz k ılmmea baz ı müslümanlara sava ş ağır gelmi ş, korkakl ık göstermişler, bu ayet bunlar hakk ında inmiştir.Ba şka rivayetlere göre bu korkakl ığı gösterenler, ilk müslümanlarde ğil, münafıklardır. Bu ayetlerin, münâfıklar ile baz ı zayıf yarat ılış -lı kimselerin tutumlar ını tasvir etti ği muhakkaktır. Yukar ıdaki ayetlerde,onlar ın sava ş kar şısındaki durumu tasvir edilmi şti. Burada da onlarınve onların olumsuz propa ğandalar ına kanan baz ı zayıf müslümanlarıntutumu anlat ılmaktad ır. Nitekim Muhammed Suresinin 20 nei âyetindede yüreklerinde ku şku olanlar ın korkaklıklarına i şaret edilmektedir:"Hükmü aç ık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince, yüreklerinde hastalık olanların, sana, ölümden bayılıp düşen kimsenin bakt ığı gibibakt ıklarını görürsün.."Mekke'de sava şmayı istedikleri halde Medine'de sava ş farz k ılınmeailk müslümanlardan baz ılarmm korkakl ık ettiklerine dair olanrivayet do ğru görüamemektedir. Çünkü bu ayetlerin kesin olmamaklaberaber Uhud Sava şından sonra inmiş olması kuvvetle niuhtemeldir.


Cila': 5, Sure: 4 593Oysa ilk müslümanlar Bedre cesaretle. gittikleri gibi, ondan önce debirçok seriyyelere gönderilmi şler ve hiç çekinmeden gittikleri yerde kahramancasava şmışlard ır. Muhammed Cemâlu'd-din, el-Rsimi de buâyetlerin, münafıklar hakk ında inmiş olduğunu birkaç delil ile ispatetmektedir.78 nci âyet, sava ştan kaçmakla ölümden kurtulrnann ı, mümkünolmadığını, va'desi yeten kimsenin nerede olsa ölece ğini belirtmektedir.Sava şa giden, eceli gelmedikçe ölmez. Sava ştan kaçan da eceli gelmi şseölümden kurtulamaz. İnsan talıkim edilmiş beton binalara, demirdenyap ılmış, kur şunla kaynat ılmış kö şklere de konsa yine ölüm onu oradayak alar.Yüreklerinde ku şku hastalığı bulunan kimseler, bol r ızık, bereket,zafer gibi sevindirici bir şey elde ettiklerinde bunu Allah'tan bilmi şler,e ğer ba şlarına kıtlık, yenilgi veya benzeri bir üzücü olay gelmi şse bunuHz. Muhammed Aleyhisselâm'ın, yüzünden bilmişler: "Bu senin tedbirsizliğin,uğursuzluğun, yüzünden dinimizden ayr ılıp senin yoluna uyduğumuzdanötürü ba şımıza geldi!" demi şlerdi. Oysa iyi kötü her şeyiyaratan Allah't ır. Bunlar, dü şüncesizliklerinden, söz anlamamalarmdandolayı böyle konu şmaktad ırlar.Bilmiyorlar ki bu dünya, bir s ınav dünyas ıdır. Cenabı Hak, çe şitliolaylarla insanlar ı denemekte, ruhlar ını böylece pi şirip olgunla ştırmaktadır. Ba şlarına gelen iyiliği Allah'tan bilip kötülü ğü başkasma yük.lernekcehalettir, Allah'a imans ızlık i şaretidir. Allah dilemedikçe hiçbir şeyvukubulmaz.Hem hiç peyğamberde uğursuzluk olur mu? E ğer uğursuzluk varsakendilerindedir. Ba şlar ına kötülük gelmi şse bunun sebebi, kendi günahlar],söz dinlememeleridir. İşte 79 ncu âyet, bu gerçe ği belirterek: "Başınagelen iyilik Allah' ın lâtfundandır. Başına gelen kötülük de kendi nefsinden,yani kendi günah ından, hatândan ötürüdür." buyurmak ı ad ır.Gerçi her şeyi yaratan Allah't ır. Ama ba21 i şlerin yarat ılmasında insanıniradesinin etkisi vard ır. İnsan iyiliği isterse Allah iyiliği yarat ır, kötülüğüisterse Allah kötülü ğü yarat ır. Fakat insan, kötülü ğü istediğiiçin sorumlu olur.Bütün olaylar, Allah tarafındandır, hepsi Allah'tand ır. Fakat insaniradesine bağlı işlerin vukuunda insan ın arzusunun,, çabas ının veyakusurunun etkisi vard ır. Bundan dolayı baz ı kötü işler, insan ın kendin-1 Tefsfru'l-Irtsiml, V. 1400


594 Nis8' Suresiden, kendi arzusundan, aczinden veya kusurundand ır. İnsan bilerekveya bilmeyerek bir şeyin olmasm ı ister, çok arzu eder. Fakat i şin içyüzünübilmedi ği için istedi ği şeyin, kendi hakk ında gerçekten hayırlıolup olmadığını bilemez. İnsanın istedi ğini Allah yarat ır. Ama hazaninsanm çok arzu etti ği şey, kendisi hakk ında kötü sonuçlar do ğurur.Bunun sebebi, insanın kendisidir Çünkü kendisi onu arzu etmi ştir. İşteCella)» Allah, bu gerçe ği anlatmak için 79 ncu ayette: "Başına geleniyilik Allah' ın lâtfundandır, başına gelen kötülük de kendindendir, kendihatân, günahın yüzündendir." buyurmu ştur.Şu dünyada sürekli s ınavdan geçirilmekte olan insan, yapt ığı günahlardanötürü dünyada da cezaland ırılır. Nitekim yüce Allah: "Başınızagelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yapt ığı (işler) yüzündendir.(Allah, i şlediklerinizin) birçoğunu da affeder.'", "İnsanların elleriylekazandıkları (günahlar) yüzünden karada ve denizde fesat ç ıktı. Belkidönerler diye, (Allah, böylece) onlara, yaptıklarının bir kısm ını taddırıyor."2buyurmu ştur. Bu ayetler de gösteriyor ki insanlar ın ba şlarına gelenbirçok olaylar yapt ıkları hatalarm, günahlar ın bir cezas ıd ır. Ama Allah,insanların kusurlarından birço ğunu affetmektedir. Katade'nin mürselolarak rivayet etti ği bir hadiste: "Ki şinin ayağını yolun t ırmalaması,ayağının sür çmesi, damarım,' seğirmesi, hep kendi günah ı yüzündendir.Allah' ın affettiği (günahlar) ise daha çoktur."3 buyurulmu ştur.Ebu Musal-E ş'arVnin torunu Bubi, vaktiyle çok asade bir hayatyaşarken, sonradan ikbali idbara dönmü ş, Kafe'de kendi evine hapsedilmiş.Onu bu halde gören bir ihtiyar:"— Ey Bilâl, demiş, sen bizim yanımızdan geçerken yol temiz olduğuhalde burnunu tutup geçerdin. Şimdi bu haldesin ha! ?"Bilâl, babas ı Ebu Bürde'nin, kendi babas ı Ebu Müsâ'l-E ş'ari'denduyduğu şu hadisi anlatarak cevap vermi ş : "Allah' ın Resulü şöyle buyurdu: Kula erişen bir musibet, büyük küçük bir felaket hep kendi günah".yüzündendir. Allah' ın affettikleri de daha çoktur." 4 Buharı*. ve Müslim'inrivayet ettikleri hadis de yukar ıdaki hadisleri teyid etmektedir: "Nefsimielinde bulunduran Allah'a andolsun ki mü'mine eri şen hiçbir tasa,üzüntü, s ık ıntı, hattâ vücuduna batan hiç bir diken yoktur ki Allah, onunlao kimsenin günahların'. affetmesin.'", "Müslümana eri şen hiçbir yorgun-1 Şura Suresi: 302 Rum Suresi: 413 Ilin Kesir, I. 5284 TirmiM, Tefsir, 445 Müslim, Birr, b. 14, h. 45-52


Cüz': 5, Sure: 4 595luk, ağ* rı, tasa, üzüntü, eziyet, keder ve aya ğına batan bir diken yoktur kiAllah, onun sebebiyle müslüman ın günahlarından bir kısm ını affetrnisolmasın!'"Dünyada birçok i şler vard ır ki ba şlangıçta insan ın soruna gider.ııama sonu, kendisi için hay ırlı olur. Kulun ba şına gelen s ıkıntılardan b ırçoğuda onun aleyhine de ğil, lehinedir. Ya dünyada, ya da âhirette.Seyyi'e, genel olarak insan ın hoşuna gitmeyen üzücü şeylere denir.Birçok zahmet ve me şakkatler, sonunda sevinç do ğurur. Nitekim müslümanların, ba şlangıçta çektikleri s ık ıntılar, sonunda zaferler, bolluklar,bereketler do ğurmuştur. Onlar dünyan ın en ileri ve müreffeh toplumuolmuşlardır. " İnsan çekti ği s ıkıntı kadar yücelir" demi şler.78-79 ncu âyetler üzerinde bir hayli kelâm tart ışmaları yap ılmışt ır.Kur'ân' ın amac ı, bu tart ışmalar ın dışındadır. Kur'ân'm burada ne demekistediği gayet aç ıktır: Herşeyi yaratan Allah't ır. Fakat birçok kötülükler,insan ın kendi günah ı yüzünden meydana gelir. Bunlar, Allah'tankula bir uyarıdır."-9".,:wtio- ı2 - 941 'J )1.2:; J J ,(A s) 43JL, - - 4.Ü I - J; -(Ao 9 • ...O O O •• • • • • • •e.. 4L:, ° ;:ff • ° ' ° 1° - • ° ıJ c.):" J' e- •0 3 • e oe 9 ••••1 d.9 4r4-:••••• d., ) ı o,o 9 e 9 e —c ° r..Ctıl j.... cj °J.,;03 (Ar) ,11-.,i -. I" 0 2 °_,5 .,11' "-° -.:3*-, , , ,'-'-' 5-4_:-.:,_-_, -,"1;'


596 Nistı' SuresiO 0j 4- 1 • Z-.C. • 4O 19 0 9 ı • 9...ıı o. O(}4L5*.s(A °) L3_5'0 1.9-80— Kim Resule itâat ederse Allah'a itâat etmi ş olur. Kim de yüzçevirirse (çevirsin), biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. 81— "Peki"derler, ama yanından çık ınca içlerinden birtakım geceleyin, . (senin) söylemiş olduğunun tersini kurar. Allah, onların geceleyin dü şünüp kurduklarınıyazmaktadtr. Sen onlara aldırma, Allah'a dayan. (Sana) vekil ola-,rak Allah yeter. 82— Kur'ân't düşünmüyorlar mı ? Eğer (e) Allah'tan başkasıtarafindan (indirilmiş) olsaydı, onda birbirini tutmaz çok şeyler bu-Juı lardı . 83— Onlara, güven veya korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar.Halbuki onu Peyğambere ve aralarında buyruk sahiplerine götürselerdi,içlerinden işin içyüzünü araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu (haberinneyi gösterdi ğini) bilirlerdi. Eğer size Allah' ın lâtfu ve rahmeti olmasayd ı,pek azınız hariç, şeytana uyardınız. 84— (Ey Muhammed), Allah yolundasavaş ; sen yalnız kendinden sorumlusun! Inananları da (sava şa) teşviket. Umulur ki Allah, kâfirlerin gücünü karar. Allah' ın gücü şiddetli vecezas ı daha çetindir. 85— Kim güzel bir (i şe) aracılık ederse, onun da oişten bir payı olur. Kim kötü bir (işe) aracıhk ederse onun da o işten birpayı olur. Allah, herşeyi gözetip kar şılığını verendir.Tefsir:80 nci ayette Resule yani Allah'm Elçisine itâat edenin, Allah'aitâat etmi ş olaca ğı belirtilmelZtedir. Çünkü Elçi, Allah'tan ald ığmıinsanlara duyurmaktad ır. Emirleri, vahiy veya ilhama dayanmaktad ır."O, havadan konuşmaz. Söyledikleri, kendisine vahyedilmektedir. " 1 Elçiyeitâat, onu gönderene itâattir. Ondan yüz çeviren de, günahm ı kendisiyüklenir. Elçinin görevi, sadece duyurmad ır, o insanlar ın ba şınadikilmiş bir bekçi değildir.81 nci âyette yüce Allah, yine baz ı münafıkların durumunu anlatmaktadır.Bunlar, Allah'ın Elçisinin. kar şısında "Buyru ğun ba ş üstüne"diyor, itâat eder görünüyorlar, fakat onun huzurundan ayr ıldıktansonra ondan duyduklarını değiştiriyorlar, geceleyin kendi aralar ındaResulün söylediklerinin tersine şeyler kuruyorlard ı. Onlar, bu yapt ıklarınıkimsenin bilmeyece ğini sar_ ıyorlard ı . Çünkü yürekten inanmam ış-1 Necm Suresi: 3-4


Cüz': 5, Sure: 4 597lard ı. Eğer yürekten inansala ı d ı, içlerinden geçen her şeyi Allah' ın bildiğinive kötü dü şüncelerini, gerekti ğinde Elçisine de bildirece ğini düşünür,böyle kötü şeyleri içlerinden geçirmezlerdi. Allah, onlar ın nelerdüşünüp neler kurdu ğunu, kendi yöntemiyle yaz ıp tesbit etmektedir vebu füllerinden ötürü onlar ı hesaba çekecektir: Yüce Allah, onlar ın geceleyingizli planlar kurduklar ını Elçisine haber verdikten sonra onlar ınyapt ıklarına aldırmayıp Allah'a güvenmesini, Allah'ın kendisine yeterolduğunu bildirmektedir.82 nci ayet, Kur'an Kerimi iyice dü şünüp ondaki hik ınetleri anlamayankimseleri kmamaktad ır. Kur'ân' ı derin derin dü şünüp inceleyenleranlarlar ki onda birbirini tutmayan, gerçeklere ters dü şen hiçbir'söz yoktur. Ba ştan sona bütün söyledikleri birbirine uygun, birbirinidestekler niteliktedir. Frans ız bilginlerinden Paris T ıb Akademisi CerrahiKlinigi Ba şkanı Dr. Maurice Bucaille (Moris Bukay), Kur'an?' ba ş-tan sona incelemi ş, kıssalariyle, kainattan bahseden ayetleriyle, bütünhükümleriyle Kur'ân' ın tamamen iline uygun olduğunu, onda gerçeklereaykırı düşen bir şey bulunmadığını söylemiştir. Onun bu konudaCezayir'de 1978 yılının Eylül ayında akdedilen Onikinci Islam Dü şüncesiKongresinde verdi ği "Mukaddes <strong>Kitaplar</strong> ve Ilim" adl ı konferans ıcidden ilginçtir. Bu ilim adam ı, "Kur'ân'ın indiği tarihte yetişen bir insanın,bu ilmi gerçekleri bilmesine imkün yoktur. Bunlar, ancak Allah' ınsözüdür". Büyük ölçüde insan elinin kar ıştığı Tevrat ve İncil'de birbirinitutmaz, gerçeklere ayk ırı şeyler çoktur. Ama Kur'ân'da onların içerdiğihataların hiçbiri yoktur. çünkü Kur'ân'a insan eli karışmamıştır. O,Allah' ın kelâm ıdır." diyordu. E ğer Kur'an, Allah'tan ba şkasının sözüolsayd ı, ancak o zamanki insan ın bilebileceği şeyleri ihtiva eder ve zamanlabu bilgiler eskir, geçersiz kal ırdı. Birçoğunun da yanlış olduğuortaya çıkardı. Insanların geceleyin herkesten uzak, kendi aralar ındagizlice dü şünüp kurduklar ı şeyleri haber veremezdi. Ama Kur'an, heminsanların gizli gizli yapt ıkları işleri haber vermekte ve bu sözleri gerçeğeuygun düşmekte, hem de kainat ın yarat ılışı, insanın ve canhlarmortaya ç ıkışı, tabiat yasalar ı hakkında söyledikleri, hiçbir zaman eskimemekte,ilmin verilerine tamamen uygun dü şmektedir. Bunun tek izah]vardır: O da Kur'ân' ın Allah'ın vahyi, Allah'ın kelâmı oluşudur.83 ncü ayet, duyduklar ı bir haberi anlay ıp dinlemeden hemen yayanlarhakk ındad ır. Bunlar sava ştaki müslümanların iyi veya kötü durumuhakkında bir haber al ır almaz hemen onu yayarlar. Halbuki böyledurumlarda duyulan haberi önce, Pey ğambere ve buyruk sahibi ki şilereiletmeleri gerekir. Peygamber veya buyruk sahipleri, gelen haberi


598 Nisa' Süresigözden geçirirler, do ğru olup olmadığım kontrol , ederler. E ğer yayılmasmdasak ınca yoksa yayarlar, yay ılmasmda sak ınca görürlerse bunukimseye söylemezler. Haberin yay ılmas ı, hazan müslümanlar ın moralbozukluğuna sebeb olur. Kötü propaganda, özellikle sava şta olumsuzetkiler yapar. Duyduklar ı haberi hemen yayanlar, baz ı müslümanlarınzayıflamas ına, dü şmanın da ınoralman güçlenmesine sebebolur. Demekki duyulan haber, önce müslümanlar ın yetki ve buyruk sahiplerinegötürülmelidir. Onlar, haberin gerçek niteli ği hakkında karar verirler.istin14 : Kaz ılan kuyudan ilk suyu çıkarmaya denir. Çözümü istenenbir meseleyi derinlemesine inceleyerek bir hükme varma ğa daistinbâ t denmi ştir. Duyulan bir haberi ara ştırmadan yaymak, günaht ır.Hz. Peygamber (s.a.v.): "Her duyduğunu söylemesi, ki şiye günah olarakyeter!"' buyurnıuştu-r.84 ncü ayette yüce Allah, Resulüne, yaln ız kendi nefsinden snrumluolduğunu, tek ba şına da olsa Allah yolunda sava şmasını ve mü'minleride savaşa te şvik etmesini emretmekte: "Umulur ki Allah, kâfirlerin bas-/anını, şiddetini k ırar. Allah'ın bask ılı ve cezas ı daha çetindir!" buyurmaktad ır.85 nci ayet, iyi bir i şe şefâet edenin, ondan bir pay alaca ğını, kötübir işe şefaat edenin de ondan bir pay alaca ğım bildirmektedir. Şefaat,şefe kökündendir. şef, yaln ız kalan şeye yard ım etmek, ihtiyac ı olanınyanına gidip o yalnızı çift yapmak yani ona yard ımc ı, destek olmakt ır.Burada genellike bir i şin yap ılmas ına yard ımcı olmak anlam ınad ır.Bu ayet de daha önceki sava ş ayetleriyle ilgilidir. Bundan öncekiayette Resule, tek ba şına da olsa Allah yolunda sava şması emrediliyor.Burada da mü' ıniııler, Allah yolunda sava şa yard ımcı olmaya, Resulünyanında bulunmaya te şvik edilmektedir. Yüce Allah buyuruyor ki:"Ey Muhammed, kim sana ve ashabma kat ılarak Allah yolunda sava şayardımcı olursa bu güzel i şten sevab ını alır. Kim de sava ştan geri kalmakla,ya da küfür ehline kat ılmakla küfre yard ımcı olursa o da bu kötüliiktenceza görür."Mücahid, buradaki şefâatin, insanlar ın birbirlerine arac ı olmalarıanlam ına geldiğini söylemiştir. Arac ılık etmek de bir i şin yapılmasınayard ımc ı olmak demektir. Kim iyi bir i şe aracılık eder, yard ımcı olursao yap ılan iyi i şten kendisi de pay alir. Kim de kötü bir i şe arac ı olursa,o da o kötü i şten bir pay al ır.1 Müslim, MulFaddime, h. 5


Caz': 5, Sure: 4 599İyi bir i ş için başkasına yardımcı olmak sevapt ır. Zemah şeri şöylediyor: "Güzel şefaat, müslümanın hakkına riâyet edilen, ondan bir kötülüğüsayan, ona hay ır getiren, s ırf Allah rızksı için yap ılan, rüşvetahnmayan şefkattir. Şefkat, ancak caiz olan şeylerde olur. Allah' ınkoyduğu cezalar ın kaldırılması için şefkat olmayaca ğı gibi başkasınınhakkına zarar verecek şeylerde de şefkat olmaz. Kötü şefkat ise bununtersine olan şeylerdir. Yani haks ız, günah olan i şlere arac ılık yapmak,rüşvet abliakt ır. Mesrük, birisine arac ılık etmi şti. Arac ılık yaptığı adam,kendisine bir ckriye hediye etti. Mesruk k ızdı, câriyeyi reddetti ve:"Yüreğinde olan ı bilseydim, senin işinin olması için bir kelime dahisöylemezdim. Art ık bundan sonra senin i şin hakkında hiçbir şey konu ş-mam." dedi."'Güzel i şlere şefkat etmeyi öven Allah' ın Elçisi, bir menfaat içinarac ı olmaya kar şı da insanları şiddetle uyarmıştır: "Kim bir müslüinankardeşine şefkat eder de şefkat ettiği kimse, kendisine bu yüzden birhediye verir ve o da bunu kabul ederse büyük günah kaplar ından birinegelmi ş olur."'Allah' ın Elçisi (s.a.v.), huzuruna bir ihtiyaç sahibi geldi ği zamanyanında oturanlara: ",Şefkat ediniz, sevab al ırsınız. Allah, pey ğamberinindilinden, dilediği hükmü verir." derdi,'İbn Abbas'ın anlattığına göre Muğis adında siyah bir köle ile evliolan Berire, kocas ına gitmek istemiyor, kocas ı ise kadının çevresindedönüp ağlıyor, ya şları sakahndan akıyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.)Berire'ye:— Ona dönsen iyi olur, dedi. Berire :— Ya Resultıllah, bu bir emir mi? diye sordu. Hz. Peygamber:— Hayır, sadece şefkat ediyorum, dedi. Berire :— Benim ona ihtiyac ım yok, dedi." 4Resulullah'ın, birçok hadislerinde buyurdu ğu gibi müslüman kardeşine yardım eden, onun bir ihtiyac ını karşılayan kimseye Allah yardımeder. Fakat bu yard ım, başkasının hakkına zarar verir, haks ızhğasebebolur, adâletsizli ğe yol açarsa iyi yard ım değil, kötü şefkattir,günahtır.1 el-Keşşâf' an halsti'iVit-Tenzil ve f I. 377, Bulak, 13182 Ebti Davad, Buyac, b. 823 13uhari, Zekât, b. 214 Buhar", Tula, b. 16


600 Nistı' Sures4 1..4 .3 jj 1 I I .5 I j-•e4 ;-A3 ı s/ 'acı ı ••.1,,o I L> j 4 4.-i J ı•••••', ••• • .5 ==(A v) tib 433 ►86— Bir selam ile selâmlandığınız zaman siz de ondan daha güzeliyleselam verin, yahut verilen selam ı aynen iâde edin. Şüphesiz Allah, her şeyihesaplayandır. 87— Allah ki O'ndan başka tanrı yoktur. Sizi mutlaka k ı-yamet gününde bir araya toplayacakttr. Bunda şüphe yoktur. Allah'tandaha doğru sözlü kim olabilir?Tefslr:86 ıleı ayette, talıiyye'ye daha güzeliyle kar şılık verilmesi emredilmektedir.Talıiyye, birine hayat dilemek, sa ğlık temelini. etmektir. İslâmdanönce Araplar kar şılaşt ıkları zaman: "1.-1-ayyâkellah : Allah sanaömür versin" şeklinde selâmla şırlardı . İslam gelince bunu de ğiştirdi veasıl bu sözün ad ı olan tabiyye, bundan böyle selâmın adı oluverdi.Selam, insanların birbirlerini sevmelerinin ilk ad ım ıdır. Herkeseselam vermek, verilen selam ı en güzeliyle almak Islam ın emridir. Çünküselam, birçok k ırgmhkları giderir. Selam sözünden yüreklere sevgi s ı-zar.Sava ş durumuyla ilgili olan ayetler aras ına selam ayetinin konmas ı,islamın asıl amacının barış olduğunu gösterir. Yüce Allah, dü şman dahiolsa her selam verenin selânum almay ı, barış isteyenle bar ış kurmay ı,dostluk isteyene ondan daha güzel bir dostluk kelimesiyle kar şılık vermeyiemretmi ştir. Tefs'irlerde anlat ıldığma göre müslümanlardan biri,kendisine selam veren kimseyi, mal ını almak için "Sen müslüman değilsin"diyerek öldürmü ş, bunun üzerine "Dünya malı için, size selamveren kimseye, sen müslüman de ğilsin, demeyiniz" mealindeki 94 ncü ayetinmiştir.İşte bu ayette de sava şta da olsa selam vererek dostluk gösterenkimseye düşmanlık edilmemesi, ona, onun selâm ından daha güzel birselam ile mukabele edilmesi buyurulmaktad ır.Selam, insanların birbirleriyle dostluk kurmalarma, tam şmalarınavesile olur. Hasan Basrrye göre selam vermek nâfile, selam ı almak farzdır.Verilen selam ı, ondan daha güzel bir sözle veya ayn ı kelimeleri°almak Allah'm buyru ğudur.


Cliz': 5, Sure: 4 601Kur'ân ı Kerim, selam sözlerini belirlemi ştir. Buna göre müslümanlar,"Selâmun caleykum : barış, huzur, eSenlik sizin üzerinize olsun"veya laml ı olarak "es-selamı caleykum" şeklinde selam vereceklerdir.Her iki şekilde de selam verilebilir ama Razrnin de dedi ği gibi lamsızolarak "Selâmun caleykum" demek daha efdaldir. Çünkü meleklerin,mü'minlere selam ı, "Selâmun (aleykurrı"' şeklindedir. Kur'an' Kerim'decennet ehlinin birbirlerine selam ı da lams ız olarak anlat ılır:"r)L. : Onla■ ın orada tahiyyeleri, selâm'dır."2 Yüce Allah'ın,kullarnı,a selamı da yine lânısız clarak anlat ılmıştır:" y _, v.,; ()k-:Çok merhametli Rabden sözlü olarak selam."' İbrahim Aleyhrsselam,babasına ; ": Selüm sana, senin için RabVmeistiğfar edeceğim." 4 derken söyledi ği selam sözü lams ızdır. Ayetlerdeselam sözü, ço ğunlukla lams ız geçtiğindan dolayı müfessirler, 'an ı -m olarak "selâmun caleykun ı" şeklinde selam vermenin daha efdal olduğunusöylemi şlerdir. 5Karşılaşılan herkese selam verilir. Yolda kar şıla şıp selâmlaştıktansonra araya bir engel girip tekrar kar şılaşıldığın.da yine selam vermeksünnettir.Müslüman ın, kitap ehline selam vermeyip onlar ın selam ını alacağmadair baz ı hadisler varsa da bunlar ın, Hz. Peyğamber'e ve müslümanlarakar şı kötü niyyetle hareket eden, selam kelimesini geveleyip ölümanlamına gelen sem/ şekline sokarak söyleyen o zamanki yahudiler hakkındaolduğu, bu hadislerin söyleni ş şartlarından anla şılmaktad ır. Allah'ınResulü şöyle buyurmuştur:"Yahudiler size selam verdi ği zaman içlerinden biri : es-sâmu caleyk(ölüm sana) derse, siz de ve caleyk (sana da) deyiniz." 6Hz. Aişe diyor ki: "Yahudilerden bir topluluk, Allah' ın Elçisininyanına geldiler, 'Es-sâmucaleyk' dediler. Ne dediklerini anladım, 'ölümsite, lanet sizin üzerinize olsun' dedim. Allah' ın Elçisi : 'Ai şe, dedi, Allahher işte yumu şak huyluluğu, merhameti sever.' Ya Resulüllah, ne dedikleriniduymadın m ı ?' dedim. Ben de onlara 'Ve `aleykum : size de dedimya' buyurdu."'1 Nahl Suresi: 32, Zümer Suresi: 732 Yunus Suresi: 10, Ibrahlm Suresi: 23, Akzab Suresi: 443 Ytıshı Suresi: 584 Meyrem Suresi: 475 R ılzi, Meffıtlhu'l-ğayb, III. 4106 Bublıri, Isti'aân, hah keyfe yuraddn' ara esselfun, Müslim, Selam, b. 4, h. 87 Butıari, Istrifin, ayn ı lıfılı : Müslim, Selam, b. 4, h. 10


602 Nisa' SuresiBu rivayetlerden anla şılıyor ki Allah' ın Elçisi, içi kin dolu, kendilerindenolmayanlara ölüm dileyen kimselere önce selam vermemeyi,onlar verince' "size de" diyerek selam ı iade etmeyi buyurmu ştur. Bu,o içi kin ve dü şmanlık dolu insanlar hakkındadir. Yoksa hangi dindenolursa olsun Allah' ın kullanna selam vermeyi menetmemi ştir. Çünküayetin lâfz ı mutlaktır, geneldir. Herkesin selaırum daha güzeliyle almay ıemretmektedir. Yüce Allah, burada müslüman olana selam verin, olmayanaselam vermeyin demiyor. Herkese kar şı en iyi biçimde i şlemyapmayı emrediyor.Abdullah ibn Abbâs: "Mecû'si de olsa, Allah' ın bir yaratığı sizeselam verince, onun selam ını alınız." demi ştir. 1 Şa'bi, kendisine selamveren bir h ırıstiyana: "Ve aleykumusselam ve rahmetullah" diye cevapvermi ş. Hınstiyana Allah' ın rahmeti dilenir mi diyenlere: "Zaten Allah'mrahmetinde ya şamıyor mu?" denıiş .2 Allah'ın Resulü, Yahudilerlemüslümanların karışık oturduklar ı bir topluma selam vermi ştir.'Yalnız müfessirler, müslüman olmayanlara selâmun caleykum yerine"Encamellâhu şabaltak : Allah sana nimeti bol sabahlar versin!"yahut: "Şabbabte bi'l-ttayr : hayırl ı sabahlar" şeklinde selam vermeyidaha uygun buluyorlar.Allah' ın Resulü, selam konusunda şöyle buyurmuştur:"Nefsimi elinde bulunduran Allah'a andolsun ki inanmad ıkça cennetegiremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe inanm ış olmazs ınız. Yapt ığınızzaman birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi size? Birbirinize selamvermeyi yayg ın hale getiriniz."4"Hangi amel daha hayırlıdır?" sorusuna Allah' ın Resulü şöyle buyurmuştur:"Yemek yedirirsin ve tan ıdığına, tanımadığına selam verirsin."5"Biriniz müslüman karde şine rastladığında ona selam versin. İkisiarasına bir ağaç, duvar, ya da taş girince tekrar karşılaştığında ona selamversin."'"Binek üzerinde olan yürüyene, yürüyen oturana, azl ık çokluğa,küçük büyü ğe selam versin." 71 Taberi, V. 1892 Raz ı, Meffitibu'l-ğayb, III. 4113 Tirmizi, isti"ian, 134 Müslim, Iman, b. 22, h. 99; Ebû Davûd, Selam, 1; Tirmial, Isrti'In, 435 Buhari, Iman, 6, Isti'Z'an, 9; Müslim, İman, 63; Ebû bay -3d, Edeb, 131;..6 Ebû bâvûd, Edeb, 1357 Bulgari, İsti'İSn, 5; Ebû Davûd, Selam, 4; Tirmig, Istrzan, 14


Cüz': 5, Sure: 4 603"Enes söyle demi ş Peygamber (s.a.v.) bana, 'Oğlum evine gitti ğinzaman selam ver, sana ve ev halk ına bereket olur' buyurdu."'Allah'ın Resulü, çecuklara ve kad ınlara da selam verirdi? Yürüyencemaatten sadece birisinin selam vermesi, oturanlardan da sadece birisininalmas ı kafidir. 3 Allah'ın Resulü, karşılaşan iki müslümandan, önceselam verenin, Allah'a daha yak ın olaca ğını bildirmiş,4 bir meclise girerken,ç ıkarken selam vermeyi emretmi ştir.5Hutbede, aç ıktan Kur'an veya Hadis okunurken, ilim ö ğretilirken,ezan ve kamet esnas ında verilen selâma cevap verilmez. Tuvaletteolana, banyoda ç ıplak bulunana selam verilmez.Selman-i Farisi'den rivayet edilen bir haberde Hz. Peygamber-(s.a.v.)e bir adam geldi:— Esselâmu caleyke ya Resûlâllah, dedi. Allah' ın Elçisi:— Ve


604 Nisa' SuresiHerkesin mutlaka k ıyamet gününde toplanaca ğını, bugünün olacağıııda asla şüphe bulunmadığını bildiren 87 nci 'ayetin anlam ı açıktır.Allah' ın kelâmı olan Kur'an, kıyametin mutlaka vukubulaca ğını, Allah'ın insanları o gün bir araya toplayaca ğını haber vermektedir. Allah,böyle haber verdi ğine göre k ıyametten şüphe edilemez. Çünkü Allah'-tan daha do ğru söyleyen yoktur. O halde insanlar, Allah' ın adâletinidüşiinmeli, yaptıklarından mutlaka hesap vereceklerini bilerek hareketetmelidirler. Bu ayet, s ırf dünya mal ı veya intikam için bir insana saldıran,hakka tecavüz eden kimselere kar şı bir uyarıdır.er+)'.5.)41:,o .... .9 O .9 o , o 9o o ..- .9Cy. Ic:k3 ' j..1005iı? 43,3 j.94; 4).4 4:3 (.3 1 ()-.)) 1.-


Ciiz': 5, Sure: 4 605edinceye kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onlarıyakalayın, nerede bulursanız öldürün ve onlardan ne 'dost, ne de yardımc ıtutmay ın! 90— Ancak aranızda aıttlaşma bulunan bir topluma sığınanlar,yahut ne sizinle, ne de kendi toplumlariyle savaş»ıak(istemediklerin)denyürekleri s ık ılarak size gelenler hariç. Allah dileseydi, onları sizin başınızamusallat ederdi, sizinle savaşıı lardı. O halde onlar sizden uzak dururlar,sizinle sava şmazlar ve sizinle bar ış içinde ya şamak isterlerse, Allah -size,onlara saldırmak için bir yol- vermemi ştir. 91— Başka birtakım insanlarda bulacaksınız ki, hem sizden, hem de kendi toplumlar ından emin olmakisterler. Ama ne zaman fitneye götürülseler, ba şaşagı edilip (fitnenin)içine atılırlar. Eğer onlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamakistemezler, ellerini (sava ştan) çekmezlerse onları yakalay ın ve neredebulursanız öldürün! İşte öylelerine karşı Allah, size aç ık bir yetkivermi ştir.Tefsir:88-89 ncu âyetlerin ini ş sebebi olarak üç olay zikredilir. Birinegöre bu âyetler, Mekke'den göçüp Medine'ye gelen, bir süre orada kaldıktansonra oran ın şartlarına dayanamay ıp çöle gitmek üzere Allah' ın.Elçisinden izin alan ve göçe kona, nihayet gidip mü şriklerle beraberyaşayan baz ı kimseler hakk ında inmiştir. Müslümanlardan baz ıları,"Bunlar müslüman olsalard ı bizimle beraber durur, gidip mü şrikleraras ında ya şamaya raz ı olmazlard ı" dediler. Baz ı müslümanlar da bunlarakâfir denemeyece ğini ileri sürüp bunlar ı savundular.Diğer bir rivayete göre Mekke'de müslüman olduklar ı halde mii ş-riklere yard ım eden baz ı insanlar vard ı . Efurlar, bir ihtiyaçlar ı içinMekke'den ç ıktılar. Bunların Mekke'den ç ıktıklarını öğrenen müslümanlardanbir grup, bunlar ın üzerine saldırıp korkak dedikleri bu müslümanlarıöldürmeyi teklif ettiler, ba şka bir grup da, müslümanlarla ayn ıinancı ta şıyan ve aynı sözleri söyleyen insanlar ın öldürülemeyece ğinisöylediler. Bu âyetler, buhlar' hakk ında indiÜçüncü rivayete göre de bu âyetler, Medine'de Abdullah ibn Übeyibn ba şın ı çektiği münafıklar hakk ın dad ır. Bunlar Uhud Savaşına giderken 300 ki şi ile geri döndüler. Sonra müslümarılardan birkısmı, bu adamların kâfir oldu ğunu, bunları öldürmek gerekti ğini, birk ısmı da bunlarin kâfir olmadığın ı söyledi. Bunun üzerine bu âyetlerindi.'1 Bubari, Tefsir, Nisa' Susesi: bn Ilaubel, V. 184; Taberi, V. 192; Ibn Kesir, I. 532; Razi,Mefatikı, III. 415


606 SuresiBuharrnin kaydetti ği bu üçüncü rivayet, ayetlerin sözgeliminedaha uygun dü şmektedir Çünkü ayet (js) ile ba şlıyor. F harfi, bu âyetleriyukar ıdaki konulara ba ğlamaktad ır. Yukarıda konu, hep Uhud Sava şı,Medine Yahudilerinin ve münafıklarm ın tutumu etrafında dönmektedir.Demek ki bu ayetler de onlar hakk ındadır. Yalnız 89 neu ayette geçen" U ."11, : Onlar hicret etmedikçe" kaydı, üzerinde tart ışma yap ılankimselerin, Mekke'de olduklarını hat ıra getiriyor. Ancak buradaki"Hicret etmedikçe" sözü, sava ş için hicret etmedikçe, Medine'den ç ıkıppeyğambere kat ılmadıkça anlam ına gelebilir. Bu da, Uhud sava şında münafıkların, hiç Medine'den çikmad ıklarım gösterir. Muhammed İzzet Dervezede bu iki ayetin, Medine münafıkl arı hakkında olduğunu söylüyor'.Demek ki 89 ncu ayet, müslüman görünüp de güç durumlarda müslümanlarayard ım etmeyen, hattâ onlar ın aleyhine çal ışan hainlerin öldürülmesini,onlara güvenmemeyi, onlar ı dost ve yard ımcı edinmemeyiemretmektedir. Buna göre sava ştan kaçan kimsenin hükmü idamd ır.90 nc ı ayette Sava ş ve barış hukukunun esaslar ım ortaya ko,yan yüceAllah buyuruyor ki: Sizinle aralar ında bir andla şma, bir pakt bulunanbir topluma kat ılan, yahut size gelip ne sizinle ne de kendi toplumlariylesava şmak istemediklerini bildiren, tamamen tarafs ız kalmak isteyenkimselere dü şmanlık edilmez, öyleleri, kendi hallerine b ırakılır. Allahdileseydi, bunlar ı da müslümanlara musallat ederdi, bunlar da müslümanlarakar şı, kendi toplumlariyle birlik olup sava şırlard ı. Bunların,müslümanlarla bar ış içinde olmay ı istemesi, Allah' ın, müslümanlara birlütfudur. Öyleyse bunlar sizi b ırakır, sizinle sava şmaz ve size boyun e ğerlerseart ık bunlara kar şı düşmanca davranmaya Allah müsaade etmez.Ayetin birinci şıkkında müslümanlarla aras ında antla şma bulunantoplum ile kasdedilen, Eslâm veya Müdlic Kabilesidir. Hilal ibn Uveymirel-Eslemi, Hz. Peyğamber(s.a.v.)e gelip kendisine isyan etmemek,ona kar şı ba şkasına yard ım etmemek ve kendisine s ığınana da ilticahakk ı tanımak üzre Allah' ın Resulüyle antla şma yapmıştır.2 MüdlicKabilesinden Surâka ibn Mâlik'in de, kavmini kendi hali üzre b ırakmas ı,kendilerinin de müslümanlara kar şı Kureyş'e yardım etmemeleri, Kurry şmüslüman olduğu takdirde kendilerinin de müslüman olacaklar ı hususundaandla şma yaptığı rivayet edilmektedir.İşare t edilen toplum, hangi toplum olursa olsun, ayet, bir bar ışesas ı getirmektedir: Bar ış yap ılan topluma iltica edenlere de andla şmahükümlerini geçerli k ıldığı gibi, tarafs ız kalmak isteyenlere de can gü-1 et-Tefshu'l-haells, IX. 1332 MefâtIbu'l- ğayb, I. 418


Cilz': 5, Sure: 4 607venliği garantisi vermektedir. Demek ki müslümanlara sald ırmayanasald ırılmaz.Ayeti kerime, müslümanlar ı; müttefiklerine, _onlara s ığmanlara,Müslümanlarla sava şan kimselere mensup olsalar dahi, müslümanlarlasava şmak istemeyip tarafs ız hareket eden insanlara kar şı savaşmaktanmenediyor. Böylece müslüman olmayanlar siyasi bak ımdan dört grupaayrılmaktadır:1) Antla şma yapan (müttefik)ler,(2) Müslümanlar ın müttefiklerineiltica edenler, 3) Tarafs ızlar. Bu üç zümreye kar şı savaşmak yasaklanmıştır.4) ve dü şmanlar. Bunlar, müslümanlarla bar ış antlaşması yapmayangayri müslimlerdir. Bunlar ın ülkeleri Deır-ı harb sayılır.Bu ayetin, Tevbe Suresinin: "Haram ayları çık ınca müşrikleri neredebulursanız öldürün ; onları yakalay ın, hapsedin ve her gözetleme °yerindeoturup onları gözetleyin. Eğer teybe ederler, namazı k ılarlar, zekatıverirlerse yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah, bağışlayan, esirgeyendir."'âyetiyle neshedildi ği, İbn Abbas'tan rivayet edilirse de bu rivayet,Kur'ân' ın açık hükmüne aykırıdır. Çünkü ande sadakat, Kur'ân' ın temelprensibidir. Tevbe Suresinin be şinci ayeti, müslümanlarla aralar ındabir antla şma bulunmayan, müslümanların can düşmanı müşriklerhakkındadır. Tevbe Suresinin, ad ı geçen âyetinden önce ve sonra gelenâyetleri, müslümanlarla antla şmalı bulunan kimseler, antla şmalarmasadık kald ıkları sürece antla şma hükümlerine riayet edilmesini emretmekte:"Ancak antla şma yaptığınız mü şriklerden hiçbir şeyi size eksikbırakmayan, (bütün antla şma şartlarına uyan) ve size , karşı hiç kimseyearka çıkmayanların antlaşmalarını, kendilerine tanıdığınız süreye kadartamamlayın."2 buyurmaktad ır. Kald ı ki zimmi'yi hatâ ile öldürene diyet,kasden öldürene bir kavle göre iki kat diyet, bir kavle göre dekısas laz ımgelece ğine dair hadisler vard ır ki fıkıh imamları bu hadislereistinâd etmi şlerdir. Hz. Peyğamber (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:"Kim antlaşmalt olan (bar ış antla şmas ı yap ılmış, kendisine cangüvenliği tanınmış toplum fertlerinden) birini öldürürse cennetin kokusunualamaz. Oysa cennetin kokusu, k ırk y ılda ancak gidilebilecek birmesafeden duyulur." 31 Ayet: 52 Teybe Suresi: 43 Bubari, Cizye, 5, Diyat, 30; Elia Davad, Cihad, 153; Tirmizî, Diyât, ]1; Nestt'i, R.astıme,51; İlm. Mace, Diyat, 32


608 Nisâ' SuresiSonuç olarak âyetin hükmü, yukar ıda belirlenen üç grupa da uygulanır.Bunlar fert olsun, toplum halinde olsun fark etmez. Hiçbirisiniöldürmek caiz de ğildir. "Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü taşımaz."'âyeti de suçsuzlara dokunulmayaca ğını bildirmektedir. islâmdahaks ız yere sald ırı yasakt ır. "Allah, saldırganları sevmez."91 nci âyette de 'yine ikiyüzlü bir ba şka toplumun tutumu anlat ılmaktadır.Bunlar, müslümanlardan emin olmak, öldürülmekten, esirolmaktan kurtulmak için Allah' ın Elçisine ve ashabma kar şı müslümangörünüyorlar, kendi toplumlarma kar şı da onlardan görünüyorlar;müslümanlarla beraber müslüman gibi davran ıyorlar, kâfirlerle beraberde kâfir gibi hareket ediyor, onlar gibi putlara tap ıyorlardı .Miicâhid'in nakline göre bunlar, Mekke halk ından bir gurup idi.Hz. Peyğamber(s.a.v.)e gelip müslüman görünüyorlar, Kurey ş'e döndüklerindeonlarla beraber puta tap ıyorlard ı. Böylece her iki 'taraf ıda memnun etmek istiyorlard ı. Tarafs ızlıklarına asla güvenilemeyenbu kimseler, müslümanlarla sava ştan vazgeçmezler ve onlarla tam bar ışiçinde olduklarını açıkça göstermezler, müslümanlardan ellerini tamamençekmezlerse, yaltakland ıkları toplumlara uygulanan hüküm, bunlarada uygulanır. Müslümanlar, sava ş halindeki kâfir kavimleri gibi bunlarlada sava şırlar. Şayet bunlar entrikadan vazgeçer, kâfirleri desteklemez,müslümanlarla barış içinde olduklarını ilân ederlerse bunlara kar şı dasava şılmaz. Bar ış isteyenlere bar ış ile kar şılık verilir. Islâmın amac ıbarışt ır.Sava ş sıras ında insan, dü şman sanarak hatâ ile bir mü'mini öldürebilir.Sonra öldürdii ğiinün, mü'min olduğu ortaya ç ıkarsa ne olacakt ır?İşte yüce Allah, bu durumu belirtmek üzere buyuruyor ki:r. o oc '51 1CA;ıJo° ÇJ .1 P °--; ' A (.) t-Ç olaJ-A -9 - Q-.- L ı-" - 4-)e7 j 4_,Lie 1 d 1.9 9 0 ıa 0 93..4Ojo.45 '5 '5 e 9 o , •••j1 İsra Suresi: 152 Bakara Suresi: 190


Cüz': 5, S ııre: 4 609O .. O ı e... ,... ' .... .0 O ..• O ıi. 9 .. ..... O ... O .. 0 ....". ı. 0..01.F./0 4,.J j.. (:)....:«09...! t.....t.h.4 4:)...: J......N M La.4.9 ...k.r.....$. L"....3 4 A...,_.4.j_A- „ - ı .. - -Cs, %' - - s o e s o ...« o - - ı . , 0 . .... .I ...4-.e.- ',.-.Z..,4 t...-A .3..ıa j..:-.4..! 4.:1_,4 j l") ,-..5.-_,- \.,....r.t, "L■31 ...c.)1:5 -3 c 411- - -- - -} 9'"; 4)A j_r( 91") tr.r_p 5.092— Bir mü'min, bir mü'mini öldüremez, ancak yanl ışlıkla olursabaşka. Yanl ışhkla bir mü'mini öldüren kimsenin, mü'min bir köle azadetmesive (ölenin) ailesine de bir diyet vermesi gerekir. Eğer (ölenin âilesi),bağış/ar(diyetten vazgeçer)lerse başka. (Öldürülen) mü'min, dü şmanınızolan bir topluluktan ise mü'min bir köle azadetmek gerekir. Ve e ğer sizinlekendileri arasında andlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecekbir diyet ve mü'min bir köle azadetmek laz ımdır. Bunları bulamayan kimsenin,Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay ardı ardına oruçtutmas ı gerekir. Allah bilendir, hikmet sahibidir. 93- Her kim bir mü'minikasden öldürürse onun cezas ı, içinde ebedi kalmak üzere (gidece ği) cehennemdir.Allah ona gazabetmi ş, lanet etmi ş ve onun için büyük bir azabhazırlamıştır!Tefsir:92— Müslüman, kasden bir müslüman] öldüremez. Şayet öldürürse,kendisi de öldiiriilür. Allah' ın Elçisi (s.a.v.), Allah'tan ba şka tanr ı olmadığına,Muhammed'in de Allah' ın Resulü oldu ğuna tan ıkl ık eden birmüslümanın kanının kimseye helal olmad ığım, ancak kasden adam öldürenin,evli iken zina edenin, dinden dönenin öldürülebilece ğini söylemiştir.Bu kimseleri öldürme yetkisi de herhangi bir ferdin de ğil, devletitemsilen devlet ba şkarmundır. Yani bir ki şinin idarama ancak mahkemekarar verebilir ve bunu ki şiler değil, devlet uygular. Devlet ba ş-kanının onaylayaca ğı idam karar ı, kesinlik kazan ır.92 nci 'ayetin ini ş sebebi hakk ında ba şlıca üç rivayet vard ır. Bunlardanbirine göre Ebucehl'in anne bir karde şi olan Ayyâş, müslümanolmuştu. Ebucehil, arkada şı Hâris ibn Yezid ile birlikte Ayyâ ş'a işkenceederdi. Bu Hâris, müslüman olmu ş, hicret etmi şti. Fakat Ayyâş onunmüslüman olduğunu bilmiyordu. Kendisine yapt ığı i şkenceyi unutmayanAyyâ ş, Mekke'nin fethi gününde Hâris'e rastlay ınca onu öldürdü.Sonradan onun müslüman oldu ğunu öğrenince pi şman oldu,Allah' ın Resulüne durumu arz etti, bu ayet indi.' Bir rivayete göre de1 Taberi, V. 204; Ibn Kedi., I. 534


610 Nisa' SuresisahabilercIen Ebu'd-Derda', öldürmek üzere sald ırdık"' adam şehadetgetirdiği halde onun samimi olmad ığını sanarak onu öldürmü ş, bu ayetinmiştir. 1 Fakat Buhari ve Müslim'de bu olay ba şka bir ayet ınünasebetiyleanlat ıl ır ve Eba'd-Derdaya de ğil, başkasına nisbet edilir.Üçüncü rivayete göre de -müslümanlar, Uhud'da Huzeyfe ibn el-Yeman' ın babası Yeman' ı müşrik sanarak yakalay ıp öldiirmü şler, buayet onun hakk ında inmi ştir.Birinci rivayet biraz çürük görünmektedir. Çünkü Müslümanolup hicret eden Haris'i, Ayya ş'ın tanımamas ı, onu hala mü şrik sanmas ıuzak bir ihtimaldir. Hicret edenler birbirlerinden haberdar olmazlar mi?İkinci rivayet zaten ileride gelecek ayetin ini ş sebebi olarak anlat ılır veo ayet için uygundur. Üçüncü rivayet daha do ğru görünmektedir.Demek ki ayeti kerime, bu anlat ılan olaylara benzer bir olay üzerineinmi ştir. Ve bir müslüman ın, diğer bir müslüman ı kasden öldüremeyeceğini, ancak yanlışlıkla, dü şmana atarken müslümana de ğmesi,müslüman' kâfir sanmas ı gibi bir hata ile bir müslüman bir müslümanöldürdüğü takdirde cezas ının şöyle olduğunu bildirmiştir:1) Öldürülen kimse, müslüman bir topluluktan ise öldüren, cezaolarak mü'min bir köleyi hürriyete kavu şturur, öldürdü ğü kimseninailesine de diyet verir. Ancak maktulün ailesi diyetten vazgeçe ıse diyetdüşer. Keffaret ve diyetten sonra da teybe etmesi, Allah'tan ma ğfiretdilemesi gerekir.2) Öldürülen kimse, kâfir ve dü şman bir topluluğun mensubu iseöldürenin, sadece mü'min bir köleyi hürriyete kavu şturmas ı ve günahındanda teybe etmesi gerekir. Dü şmana diyet verilmez.3) Öldürülen kimse, müslümanlarla antla şmas ı bulunan bir topluluktanise, yine köle azadi, maktulün ailesine diyet verilmesi, gerekir.4) Öldüren kimse, keffâret için âzâd edecek köle bulamaz veya bunagücü yetmezse iki ay üst üste oruç tutar.Öldürülen, kimse müslüman ise tam diyet, gayri müslim ise baz ı bilginleregöre yine -tam, baz ılar ına göre de yar ım diyet verilir. BeyhakrninZührrden nakline göre Allah' ın Elçisi (s.a.v.) ve dört Halife zaman ındayahudi ve h ıristiyanın diy eti, müslüman ın diyetinin ayn ı idi. FakatMuâviye, gayri müslimin diyetinin yar ısını ödeyip, yar ısını da Bey-1 Ibn. Kedi., I. 534


Cüz': 5, Sure: 4 611tu'l-mâle b ırakt ı. Ömer ibn Abdul'-A5 iz de gayri müslim diyetinin yar ımolmas ına bükmetti.°Ödenecek diyet miktar ına gelince, hadislerde zikredilen miktarlardafarklar görülmektedir. Nesâ'i, İbn Huıeyme, İbn Hibban, Hakimve ba şka muhaddislerin rivayetlerine göre Resulullah, Yemen'e yazd ığımektupta diyetin, deveden verilirse yüz deve, alt ından verilirse bincl in ar olduğunu belirtmişti' . 2 C abi' 'in rivayet inde Hz. Pey ğamber (sa.v.) elbise sahiplerine (elbisecilik yapanlara) ikiyüz elbise diyet takdiretmi ştir.' Hz. Ömer ise altunu olanlara bin dinar, varik (para) sahiplerineoniki bin dirhem diyet takdir etmi ştir. 4Bu takdiiler gösteriyor ki diyet, zaman ın şartlarına göre takdiredilmektedir. Herhalde o zaman ikiyüz elbise, ikibin koyun kadar değerliidi.Ehli sünnet ulemasma göre diyeti, öldürenin kendisi de ğil, âkilesiyani en kuvvetli taraftan miras ı düşen akrabas ı verir. E ğer adamınalFilesi yok, ya da fakir ise diyeti Beytulmal'dan (devlet bütçesinden)verilir. Diyetin en yak ın akraba olan akileye dü şece ğine dair bu içtihâd,"Hiçbir günahkCir, diğerinin günah yükünü çekmez." 5 âyetine aykırıdır.Ancak bu konudaki hadisler, ayeti tahsis etmi ş oluyor. Fakat Ebubekrel-A şamm ve bütün haricilere göre diyet âkileye de ğil, katilin kendisinedüşer. Bunlar, bu görü şlerini be ş akli delil ile kan ıtlam ışlardır. 6Diyetin, üç y ıl içinde taksit taksit ödenece ği belirtilmektedir.Bu ayette, mü'min olan katilin durumu belirtilmi ştir. Fakat bundangayri müslim olup müslümanlarla antla şmal ı bulunan bir toplumamensup kimsenin, yan ılgı ile öldürmesinden ötürü maktulün ailesinediyet verece ği anla şılır. Ancak gayri müslim katile keffaret gerekmez.Çünkü keffarette ibadet anlam ı vard ır. Mü'min olmayanlar, inanmadanönce ibadetle yükümlü de ğillerdir.93—Yüce Allah, hatâ ile bir müslüman öldürüp sonra teybe eden;affeder. Fakat nefis savunmas ı olmadan kasden bir müslüman öldürenkimse, büyük cezaya çarpt ır ılır. Kasden bir müslüman" öldürenin cezası, ebedi olarak cehennemdir. Adam öldürmek, şirke yak ın niı günah1 Tefsiru'l-lÇasiml, V. 14502 Nesâ'i, ICasâme ,473 Ebû Dâvûd, Diyat, 164 Muvatta', EitabuTukul, h. 25 Isra Suresi: 156 Meadhu'l- ğayb, III. 424-25


612 Nisâ' Suresiolduğu için Allah, bunu şirkle beraber saymıştır: "Ve o (mü'mi)nler kiAllah ile beraber başka tanrıya yalvarmazlar. Allah' ın haram !aldığı camhaks ız yere öldürmezler, zina da etmenler..."'Hz. Peyğamber (s.a.v.) şöyle buyurmu ştur:""K ıyamet gününde insanlar arasında hükmü verilecek ilk dava, kandâvtilarıdır."2"Dünyanın,tamamen yok olmas ı, Allah indinde müslünk ın bir adamın öldürülmesinden daha hafiftir." 3"Gökler ve yer bir adamı öldürmek için birleşmi ş olsa, Allah onlarınhepsini cehenneme yuvarlar." 4"Her kim yarım sözcükle de olsa bir müslüman ın ödürülmesine yardımederse k ıyamet gününe, iki gözünün aras ına (Allah'ın rahmetindenumutsuzdur) yazıs ı yaz ılm ış olarak gelir ."5İbn Abbas'tan gelen bir hadise göre kasden bir mü'mini öldürenintevbesi makbul de ğildir. İbn Abbâs: "Her kim bir mü'mini kasden öldürürse,onun cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdit!" âyetinin, Kur'-ân.'dan inen son ayet oldu ğunu ve bunu nesheden bir ayet bulunmad ı-ğını söylemi ştir. 6 Zeyd ibn Sâbit, Ebuhüreyre, Abdullah ibn Ömer gibibazı sahâbiler de kasden bir mü' ınini öldürenir tevbesi olmayaca ğınakanidiıler. Bu konuda çok hadis vard ır.Fakat selef ve halefin ço ğunluğuna göre kasden de olsa adam öldürenki şi teybe eder, iyi amel i şlerse tevbesi kabul edilir, Allah onunkötülüklerini iyiliklere de ği ştirir. Maktulün uğradığı zulme kar şılık danimetler verip onu memnun eder ve hakk ını helal ettirir."De ki : Ey nefislerine kar şı aşırı giden kullarım, Allah' ın rahmetindenümit kesmeyin. Allah bütün günahlar ı bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan,çok esirgeyendir." 7 ayeti, şirk de dahil, her türlü günah ın affedileceğinibildirmektedir. Cemican kelimesi, bütün günahlar ı içine almaktadır.Fakat: "Allah, kendisine ortak ko şulmasını bağışlamaz, bunun dı-1 Furkan Suresi: 682 Buhâri, Diyât, 1; Müslim, lasâme, b, 8. h. 283 Tirmizî, Diyât, 74 TiriniM, Diyât, 8; İbn Kesir, I. 5355 İbn Mke, Diyât, 16 Bubâri, Tefsfr; Müslim, Tefsir.7 Zinner Suresi: 53


Cüz': 5, Sure: 4 613şında kalan(günah)lar ı , dilediği kimseye ba ğışlar."' âyeti, şirki af dışındabırakmıştır. Yüce Allah, şirk dışında bulunan her günah' affedece ğinegöre kasden adam öldüreni de dile ı se affeder. "Her kim bir mü'mini kasdenöldüriirse onun cezâsı, içinde ebedi kalacağı cehennemdir!"2 ayeti dekasden bir mü'mini öldürenin cezas ını bildirmektedir. Normal olarakonun cezas ı budur. Fakat Allah dilerse onu affeder. O, diledi ğini yapar.Hâliden kelimesinin kökü olan lıultıd, uzun zaman kalmak demektir.Kasden mü'min öldüren, çok uzun süre cehennemde kalacakt ır amasonunda yine oradan kurtulacakt ır Çünkü kalbinde zerre kadar bir imanbulunan kimsenin cehennemden ç ıkaca ğına dair mütevatir hadisler vardır.'K ıy-amet gününde maktulün, kaatilden hak istemesine gelince:Amden katl, insan haklar ına saldırıdır. İnsan haklar ına sald ırı, sırf teybeile kalkmaz, gasbedilen hakk ı geri vermek gerekir. Gasbedilen, sald ırıile elden alınan hakların, sahiplerine geri verilmeden teybe ile kalkmayacağı hakkında icma' vard ır. Şayet gasbedilen hakk ı geri vermek mümkündeğilse hakkına sald ırılmış bulunan ki şi, hakkını ister. Her hakistemenin, mutlaka ceza ile sonuçlanmas ı gerekmez. Zira olur ki kaatiliniyi amelleri bulunur, bunlar ın tamam ı veya bir k ısmı maktule verilerekmaktul raz ı edilir. Yahut da Allah, dilerse maktule, u ğramış olduğuzulme karşılık cennette nimetler, yüksek dereceler vererek onu raz ıeder. Katili de tevbesi ve iyi amelleri yüzünden affedip cennete sokar.Kasden bir adam ı öldürenin dünyadaki cezas ı k ısastır. Fakat maktulünvelileri, k ısastan vazgeçip diyet alabilirler. Kasden adam öldürenindiyeti, diyet-i muğallaşa, hata ile öldürme diyetinin iki kat ı, ya daonun üçte bir veya dörtte bir fazlas ıdır.4o „41-j •-ı" ı, . o4.1.3 — J 1..;%. _411ı•.4 .,f••••••c>.t31(f)1 Nisa' Suresi: 482 Nisa' Suresi: 933 BulAri, Tevhicl, 24, 36; Müslim, Imân, h. 81, 82, 834 et-Tefsirul-hadiâ, IX. 142


614 Nisâ' Suresi94- Ey inananlar, Allah yolunda savaşa çıkt ığınız zaman iyi anlay ın,dinleyin, size selâm verene, dünya hayat ının geçici menfaatini gözeterek"Sen mü'min de ğilsin" demeyin. Çünkü Allah' ın yan ında çok ganimetlervardır. Önceden siz de öyle idiniz. Allah size lâtfetti (imana geldiniz).0 halde iyice anlayın (dinleyin, pe şin hüküm vermeyin). Çünkü Allah,yaptıklarınız ı haber almaktadır.Tefsir:94- Sava ş için yola çıkan bir grup müslüman, birçok ganimeti, yada koyudları bulunan bir adama rastlad ılar. Adam bunlara selam verdi.Fakat müslümanlar, onun gerçekte kâfir olup can korkusuyla selamverdi ğini sanarak onu öldürdüler. 1 Olay ı duyan Allah Elçisinin, çokcanı sık ıldı :"— Adam ın karnını yartp baktınız m ı ?" diyerek bu i şı yapanlarıazarlad ı. Ve bu olay üzerine yukar ıdaki ayet indi. Allah' ın Elçisi, öldürülenkimsenin diyetini ve alman mal ını, ailesine geri vermelerini emretti.Allah' ın Elçisi, bu öldürme olay ın ı hatâ ile öldürme sayd ık"' içinmaktulün ailesine diyet verilmesini, kaatile de bir müslüman köle azadetmesini emretmi ştir. Yoksa müslüman olduğunu söyleyen birini öldürenkimsenin, k ısas gere ği ödürülmesi laz ımgelir.Bu olayda öldüren ve öldürülenin kimlikleri hakkında çe şitli riyetlervard ır. Bu detaylara girme ğe gerek yoktur. Rivayetlerin özetiyukarıda anlat ılan olaydır.Yüce Allah, bu âyetle müslümanlara, Allah için sava şa çıktıklarındasadece kâfir olan ve sald ıran dü şmanla sava şmalar ını, selam verip müslümanlığın'açığa vuran kimsenin gerçekten müslüman olup olmad ığımiyice anlayıp dinlemeden s ırf dünya malına tamahan onu öldürmemeleriniemretmekte, Allah' ın yanında pek çok ganimetler bulundu ğunu,Allah' ın dilediğin.e bol nimetler verece ğini, dünya mal ı için adam öldürülemeyeceğini bildirmektedir. "Can korkusuyla kafirlerin yan ındaimamn ı gizleyen birini neden hor görüyorsunuz? Siz de daha önce k&firlerin yanında iman ınızı öyle gizliyordunuz. Hatta daha önce siz deinkar-da idiniz. Allah' ın lûtfuyla imana geldiniz, güçlendiniz." buyurmaktave ayetin sonunda da: "Araşttrınız!" emriyle müslüman bir insana,ya da dü şman olmayan birine sald ırmama buyru ğunu peki ştirmektedir.1 Buhârl, Tefslr, Nisâ Suresi; Tirmizî, Tefsir, Nisâ Suresi.


Cüz': 5, Sure: 4 615• 9 o..9 ,) .-,-,=1J 1j ıl - C °°.ı_p ı"_;231'• - • O..ı 9C.t,5.1.° T. 411 jo¥2,9 .3 G 5kS j(`+°)95— inananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mallariyle,canlariyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, mallariyle, canlariylecihâd edenleri, derece bakım ından oturanlardan üstün kılm ıştır.Gerçi Allah, hepsine de güzellik va'detmi ştir ama mikethidleri, oturanlardançok daha üstün kılm ıştıı . 96— Kendi kat ından (onlara) büyük mertebeler,bağış ve rahmet (vermi ştir). Allah, bağışlayan, esirgeyendir.Tefsir:95-96: Mânaları açık olan bu ayetler, Allah yolunda mallariyle,canlariyle cihâd eden mü'minlerin, özürsüz olarak evlerinde kalanmü'minlerden üstün oldu ğunu bildirmektedir. Bu iki ayet hakk ındabir iniş sebebi rivayet edilmemi ştir.Herhalde baz ı müslümanlar, inançlarmda şüphe olmadığı haldepsikolojik veya herhangi bir sebeple cillâcla kat ılamam ışlar, bunlar ınAllah indindeki durumlar ı sorulunca da cihâda kat ılanlarla kat ılmayanlarmmertebesini belirtmek üzere bu ayetler inmi ştir. Ğayru(zarar sahibi, özürlü olandan ba şka) cümlesi, maddi bir özürle cihâdakadamayanlar ı bu hükümden istisna etmektedir. Bir özürle eihâda katılamayanlarmsevab ı eksilmez, derecesi dü şmez. Çünkü yüce Allah:"Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlarsava şa katılmak zorunda de ğillerdir.) Kim Allah'a ve O'nun Elçisineitâat ederse (Allah), onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar...."'"Zayıflara, hastalara, harcayacak bir şey bulamayanlara, Allah ve Resulüiçin öğüt verdikleri takdirde (sava şa katılnıamalarından ötürü) bir günahyoktur." 2 buyurmuştur.Hz. Peygamber (s.a.v.), cihâda kat ılmak istedikleri halde katilamayanözürlü mü'minlerin de aynen cihâda kat ılmış gibi sevâb alacak-1 Fetih Suresi: 15-172 Teybe Suresi: 91


616 Nisa' Suresilarin ı açıldaraıştır. Zeyd ibn Sâbit şöyle diyor: "Allah'ın Resulü (s.a.v.)bana ( .331 j V) âyetini yazd ırdt. Benayeti yazarken İbn Umm-i Mektam geldi. A'n ıa olan İbn Umm-i Mektâ ınResulallah, eğer cihad yapabilecek güçte olsaydım, elbette cihadagiderdim, dedi."(kalabal ık yüzünden) Hz. Resulün dizi, benim dizimin üzerindeiken yüce Allah, Resulüne vahiy indirdi. Resulün dizi, üzerimde o kadarağırlaştı ki dizimin k ınlacağını sanchm. Sonra ondan vahiy hali açıldı .Allah, ğayru uli'cl-clarari (özürlü olanlar hariç) cümlesini indirdi."'Ahmed ibn Hanbel, bu hadisi daha aç ık olarak şöyle kaydetmi ştir:Zeyd dedi: "Bir gün Peyğamber(s.a.v.)in yanında oturuyordum. Vahiygeldi, kendisini sekine (huzur, kendinden geçme hali) kapladı. Sekine onukaplayınca bacağı, bacağımın üstüne düştü. Vallahi, Allah Elçisinin bacağındandaha ağır bir şey görmemi ştim. Sonra bu hal kendisinden gidipAllah' ın Elçisi açıhnca :— Zeyd, yaz, dedi : ( jj.tot2.11 esir--? y )"Ben de hemen bir kürek kemi ği aldım, ayeti yazd ım. A' ına olan İbntımm-i Mektum geldi. Cihad edenlerin faziletini duyunca aya ğa kalktı :"— Ya Resule ıllah, kör ve benzerleri gibi cihâd yapamayanların durumune olacak? dedi.""Vallahi, İbn Umm-i Mektum henüz sözünü tamamlamadan Allah' ınElçisini tekrar sekine kapladı. Yine bacağı bacağımın üstüne düştü. İlkindeolduğu gibi yine büyük bir a ğırlık hissettim. Sonra aç ıldı :"— Oku, dedi, ( 4:3 j-ıı,1.4 j V) okudum. Peygamber(s.a.v.) di l ziyade edildi dedi. Onu da yazd ım. Vallahikemikteki çatlak üzerine dü şen o ilaveyi hala görür gibiyim."296 ne ı ayette cennet derecelerinden söz edilir. Hz. Peygamber (s.a.v.)şöyle buyurmuştur: "Cennette yüz derece,varchr ki, Allah onları, yolundacihâd edenlere hazırlamıştır. Her derece arasında gökle yer arası kadarmesafe mevcuttur. Allah'tan isteyince Firdevs'i isteyiniz. Çünkü Firdevs,cennetin ortası ve en yükse ğidir. 02nun üstünde Rahman' ın Arşını görüyorum.Cennetin nehirleri oradan fışkırır." 3Ayetin ifadesine göre cihad eden mü'minler, cihad a gitmeyenlerdenüstündürler. Ama Allah, bütün mü'minlere güzellik va'detmi ştiı. Bu1 Buharı, Tefsir, Nisa Suresi.2 Musned, V. 190-1913 Butıari, Cihad, bâbu derecatil-mucalidin.


Cüz': 5, Sure: 4 617da eihâdm farz- ı cayn de ğil, farz ı kifâye olduğunü gösterir. Çünkü farz- ı(ayı" olsayd ı bunu yapmayanda hiçbir fazilet kalmaz, tersine o kimsegünahkâr olurdu. Halbuki âyete göre eihâda gitmeyen mümiade defazilet var ama onun fazileti, eihâda gideninkinden a şağıdır. Cihâd,amellerin en güzelidir.; ı ° .fsı"-",.,-'- 1 c ılic;o.... .ti 4 Lt„...1 °J- 1• Ni)• J L1-4 L>o , ıo 9 .... e 9... 9 ,,, ,(..)...4 j ( ") 1 jij/..C. ..,..A.,P 41 (:)C.5.«.$ ı •• • • ı4.1,AC:1:* - .- 4 ■ i..O O O .1 - 04_5". j... .l....t "9 .9 o o .9 o ,t OfO „T?. İ e ,t I97- Nefislerine yaz ık eden kimselere, canlar ını alırken melekler : "Neişte idiniz (diııiniz için ne yap ıyordunuz?)" dediler. (Bunlar): "Biz yeryüzündeikiz dü şürülmüştük." diye cevap verdiler. Melekler dediler ki :"Peki, Allah' ın yeri geniş değil miydi ki onda göç ed(ip gönlünüzee ya şayabileceğiniz bir yere gid)eydiniz?" İşte onların durağı cehennemdir,ne kötil'bir gidiş yeridir orası . 98- Yaln ız hiçbir çareye gücü yetmeyen vegöç için yol bulamayan, gerçekten zay ıf erkekler, kad ınlar ve çocuklar hâriç.99- Çünkü Allah' ın, bunları affetmesi umulur. Allah, çok affeden, çokbağışlayandır. 100- Allah yolunda göç eden kimse, yeryüzünde gidecekçok yer ve bolluk bulur. Kim Allah ve Resulü için göç etmek amaciyleevinden ç ıkar da kendisine ölüm yeti şirse, onun mükâfât ı Allah'a düşer.Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.Tefsir:97-100 neü ayetler, müslümanlar ın yurduna göç etmeyip imkânlar ıolduğu halde putatapanlarm yurdunda kalan müslümanlar ın durumunu


618 Nisâ' Suresianlatmaktad ır. Mekke'de müslüman oldu ğu halde ima ınn ı açığa vuramayan,dininin gereklerine göre ya şayamayan baz ı müslümanlar hakkındainmi ştir.100 ncü ayette geçen mürâğamen kelimesi, râğemeMürâ ğame, bir toplulukla ili şkiyi kesmek, bir topluluğun rağmına (istememesine,çekememesine ra ğmen) onlardan ayr ılmakt ır. "Yer yüzündebirçok mürâğame ve bolluk bulur" cümlesi, hicret eden kimse, yeryüzündebarınacak, ho şlanmad ığı şeylerden kurtulacak birçok yer ve bolrızık bulur demektir. Ya da ınürağamen kelimesi, ir ğam kökünden gelirsehicret eden ki şinin, düşman ını k ıskard ıracak, içinde ya şadığı düşmanları hasedden çatlatacak derecede güzel yerlere, bol imkanlara, rahatgeçim şartlar ına kavu şaca ğını gösterir.97nci ayette hicret imkan ı bulunan kimsenin, zayıflığın' bahaneederek mü şrikler aras ında engin durma ğa raz ı olmas ı kınanmakt ad ır.Hicret, göç etmek demektir. Fakat Kur'an'da Allah r ızas ı için, din uğrunagöç etme anlam ında kullan ılmışt ır. Elinde göç imkan ı varkenputatapanlar aras ında oturup onlar ın baskılarına, hakaretlerine raz ıolmak, hatta sava ş çıkınca onların orduların& asker olup müslümanlarakar şı sava şmak, onların düşüncelerini benimsemek demektir. Ki şisevdi ğiyle beraber oldu ğuna göre müslümanlar ın düşmanlar ını isteyerekdestekleyenlerin yeri de elbet cehennem olacakt ır.Tefsirlerin aç ıklamas ına göre bir yerde dininin gereklerini yapamayanki şinin, imkan bulduğu takdirde ba şka yere, müslümanlar ınarasına hicret etmesi farzd ır. Ancak hicret etme imkan ı bulamayangüçsüz erkekler, kad ınlar ve çocuklar bundan ba ğışlanmıştır. Onlar,hicret etmekle yükümlü de ğillerdir.Fakat putatapanlarla beraber oturmaya gönlü raz ı olmayıp herşeyerağmen hicret edenler, eziklikten ku ıtulur, ferahl ığa, bolluğa, özgürlüğekavuşur. Hicret eden kimse, henüz varmak istedi ği Islam yurduna varmadanölürse o, hicret edenlerin sevab ını al ır. Allah onun mükafat ın ıeksiksiz verir.Mekke'de müslüman olanlardan bir k ısmının oradan ayrılamay ıp,müşriklerle beraber kald ıkları hatta Bedir sava şında onlarla berabermüslümanlara kar şı sava ştıkları, tefsirlerde anlat ılır. Herhalde böylelerininsayısı çok azdı. Çünkü müslümanlar ın, Mekke'de kalsalar bilemü şriklerle beraber müslümanlara kar şı sava ştıklarına dair yeterli delilyoktur. Gerçi Pey ğamberimizin amcas ı Hz. Abbâs, müşriklerin safındaBedir Sava şına kat ılmışt ı ama o zaman henüz müslüman de ğildi.


Cüz': 5, Sure: 4 619O, Hayber Fethinden önce müslüman olmu ş, fakat müslümanl ığıngizlenıiş, ancak Mekke'nin Fethi gününde aç ıklamıştır.'Hicret imkan ı bulamayan zay ıflar mazur sayılırlar. Abdullah ibnAbbâs diyor ki: "Ben ve annem, Allah' ın mazur sayd ıklarmdan idik." 2Mekke halk ı aras ında kalan müslümanlardan baz ıları, hayatlar ı-nın sonunda art ık küfür diyarmda ya şama ızdırab ına dayanamayarakMedine'ye hicret ederken yolda vefat etmi şlerdir. Tefsirlerde bu konudaçe şitli isimler verilir. Hatta a'm.a bir müslüman: "Yaln ız hiçbir gücüyetmeyen ve göç için yol bulamayan zay ıf erkekler," kad ınlar ve çocuklarhariç.." ayetinin indi ğini haber alınca: "Ben zenginim, çare bulurum"demi ş, Peyğamber(s.a.v.)in yan ına gelmek üzere yola ç ıkmış, fakatyolda vefat etmi ştir. İşte 100 ncü ayetin, bu ve benzerleri hakk ındaindiği rivayet edilir."İnanıp da hicret etmeyenler, hicret edinceye kadar sizin onlarla velayetilişkiniz yoktur (siz onlar ın velisi de ğilsiniz)." 3 ayeti, hicreti farzUnus-tır Burada kasdedilen bicret, mü şriklerin elinde bulunan Mekke'den,Medine'ye hicrettir. Fetihten önce bu hicret farz idi. Ama Fetihtensonra Mekke'den Medine'ye göç anlam ındaki özel hicret kalkm ıştır.Çünkü art ık Mekke de İslam yurdu olmu ştur. Ancak mutlak anlamdahicret devam etmektedir. Allah' ın Elçisi: "Fetihten sonra hicret yoktur,ancak cihad ve niyyet vard ır"4 buyurmuştur. Bu hadis, art ık Mekke'denhicıeti kaldırmıştır. Fakat müslümanlara bask ı yap ılan her küfür diyarındanİslam yurduna hicret, farzd ır.'Hafız İbn Hacer al-(Askalânt'ye göre hicret iki türlüdür. Biri korkudiyarından güven diyarına hicret, di ğeri küfür diyar ından İslam diyar ınahicrettir. Mekke'den Habe şistan'a hicret ve Allah' ın Resulünün hicretindenönce Medine'ye göç, birinci tür hicret idi. Hz. Pey ğamber'in 1Vledine'yeyerle şmesinden sonra Medine'ye hicret ise ikinci tür hicrettendir.Ama Mekke fethedildikten sonra Mekke'den hicret kalkm ıştır.Her küfür diyar ından hicret ise devam etmektedir.Abdullah ibn Ömer'in de belirtti ği üzre dünyada küfür diyar ı varolup kffirlerle sava ş sürdükçe küfür diyarmdan hicret de devam edecektir.Allah' ın Elçisi (s.a.v.): "Düşmanla çarpışıldığı sürece hicret de-1 el-Istl


620 Nisâ! Suresivam eder."' buyurmu ştur. Bu hadise göle hicretin farz oldu ğu küfürdiyor], sava şın sürdü ğü, müslüman ın bask ı ve zulüm alt ında tutulupdinini açığa vuramayaca ğı ülkedir. Fakat müslümanlar ın, dini gerekleriniyapabildikleri, İslam ülkeleriyle barış veya ittifak antla şmas ı yapmış memleketlerden hicret etmek farz de ğildir. Çünkü oralarda insan,dinini izhardan ve dininin gereklerini yerine getirmekten korkmaz.'Bugün en geni ş anlamiyle özgürlü ğün bulundu ğu, herkesin inanc ındatamamen serbest oldu ğu Avrupa vc. Amerika'dan hicret etmek farzde ğildir. Ama durum de ği şir, bu ülkeler müslümanlarla sava şa girer veburalarda ya şayan müslümanlar da onlar ın ordulariyle beraber müslümanlarakar şı sava şa zorlan ırlarsa o zaman oralardan İslam diyar ınahicret etmek farz olur.Daha önce de söyledi ğimiz gibi bir göçün hicret olmas ı için, Allahve Resulü uğruna yap ılmış olmas ı gerekir. Allah'm Elçisi bu konudaşöyle buyurmu ştur: "Ameller, niyyetlere göre de ğerlendirilir. Kim Allahve Resulü için hicret ederse o, Allah ve Resulü için hicret sevab ını ahr.Kim de elde etmek istedi ği dünya mal ı, ya da evleneceği kadın için hicretederse onun hicretinin karşılığı da hicret ettiği şeydir." 29 o oC. •I I .5 1 3"5, O°,:ıı(‘ • ..C), _9 t:‹3 °rO ı .1, O4.1^.... • A :Zair-A I i;J- J- ..o o 9.9 os...0 551I3 C.4.01.0t -A I j-1.447.-1.4 ri UiCip„ J°,5- ı °.9 Ot ı-LpJır1 nin 1;lanbel, Musned, V. 2702 BulAri, Valıy, 1; Müslim, İm'uret. 33


Cüz': 5, Sure: 4 621-J:p-Lx)te --;:,:rUf ;-0 ?ft :; ı".; G 4 Q .'..).lJ, • ,'t; - ı,:sıl_zr".".7 -51", • r) "Spii er.; ; (b9.RO$ fLA 4 1101 Yeryüzünde sefere ç ıkt ığınız zaman inkâr edenlerin size bir kötülükyapmalanndan korkarsanız, namaz ı k ısaltmanızdan ötürü size birgünah yoktur. Muhakkak ki kafirler sizin aç ı,k düşmanınızdır. 102 Sende içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın vakit, onlardan bir bölükseninle beraber namaza dursun ve silahlannı da yanlarına alsınlar. (Namazdaolanlar), secdeye vardıklarında arkanıza geçsinler, bu kez namazk ılmayan öteki bölük gelsin, seninle beraber namaz k ılsınlar, korunma(tedbiı)lerini ve silahlarını da alsınlar. inkar Edenler istediler ki siz silahlartnızdanve eşyantzdan gaflet etse niz de birden üzerinize bir bask ınyapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silahla-'mut b ırakmanızda size bir günah yoktur. Ama korunma (tedbiri)nizialın (uyan ık bulunun). Şüphesiz Allah, kafirlere alçalt ıct bir azâb hazırlamıştır.103- Namaz ı bitirdiğiniz zaman ayakta, oturarak ve yanlarınızüzerinde (uzana ıak) Allah'', anın; güvene kavu ştunuz mu namaz ı (tam)k ılın. Çünkü namaz, mü'minlere vakitli olarak farz k ılınm ıştır. 104- 0topluluğu takibetmekte gev şeklik göstermeyin. E ğer siz acı çekiyorsan ız,onlar da sizin acı çektiğiniz gibi ac ı çekmektedirler. Üstelik siz, Allah'tan,onların ummayacakları şeyleri ummaktas ınız. Allah, bilendir, hikmet sahibidir.Tefsir:*gc;• t) -41 ı ",•JCS";101-102 nci ayetlerin de ğindiği konu, hep dü şman sald ırısı, sava şkonusudur. Bu ayetlerde sava ş durumundaki ibadetten söz edilmektedir.Birinci ayet, yolculuk esnas ında kâfirle ıin saldırısından veya herhangi bir tehlikeden korkuldu ğu takdirde namaz ın k ısaltılmas ıncla birgünah olmad ığını belirtmektedi ı .Bu ayetin, yaln ız sava ş yolculuğu değil, genel olarak bütün yolcu.lukları kasdetti ğini söyleyenler varsa da bu görü ş, ayetin sözgelimineuygun düşmediği gibi anlam ına da uygun dü şmez. Zira Hz. Ai şe'dengelen sahili bir hadise göre: "Namaz iki şer rek'at olarak farz kıltndı. Peyğamber(s.ı .v.)in hicretinden sonra sefer namaz ı yine iki rek'at olarak9O••••


622 Nisâ' Suresikaldı, hazar namazı (yolculuk olmayan zamanlardaki namaz) artırıldı."'Hz. Ömer de: "Muhammed(s.a.v.)in kendi diliyle ifade buyurdu ğunagöre sefer namaz ı, iki rek'attir. Cuma namazı iki rek'attir. Bayram namaz ıiki rek'attir. Bunlar kimdir, k ısaltılm ış değildir."2 demi ştir.Bu hadisler, seferi namaz ın, k ısaltma de ğil, aslında tam iki rek'atolduğunu ve sünnet yoluyla bu nalın zlarm böyle kald ığın ı , hazardakinamazlar ın artırıldığını aç ıkça bildirmektedir. O halde normal yolculukesnasındaki namazda bir k ısaltma yoktur, o zaten asl ında k ısad ır.Bu âyet, sava ş için çıkılan yolculukta dü şman sald ırıs ı gibi bir tehlikeile karşı kar şıya kal ınınca namaz ın kısalt ılmas ında bir sak ınca olmadığını bildirmektedir. O zaman bu k ısaltma, iki rek'atli namaz ın bir rek'-at k ıhnmas ı anlam ına gelir. Süddi şöyle demi ş : "Seferde namaz ı iki rekatkılarsak bu, k ısaltma de ğil, tam k ılmadır. Ancak ki şi, kâfifin saldırmas ından korkarsa o zaman k ısalt ılmış namaz bir rek'attir." 3Seferde namaz ın, bu âyet hükmünce k ısaltıldığnu söyleyenler, kisaltınamn ruhsat oldu ğunu ileri sürmü şlerdir. Onlara göre "üzerinizegünah yoktur" cümlesi, farziyyet bildirmez, cevaz ve ruhsat bildirir(müsaade ifade eder). Mücâhid, Tâvûs, Sâfii. ve Ahmed ibn Hanbelbu görü ştedir. Buna göre yolculukta dört rek'atli namaz ı tam k ılmakda caizdi ı . Nitekim Hz. Osman da Mina'da böyle yapmış, tam k ılmıştu.İbn Abbas, ibn Ömer, Câbir ibn Abdullah ve Ebû Hanife'ye göreyolculukta namaz ın kısa olu şu, bu âyetin hükmü gere ği değildir, namazaslında kısadır. Yolcunun namaz ı tam iki rek'at oldu ğundan onun,namaz ı dört rek'at k ılmas ı caiz de ğildir. Hz. Osmar' ın, Mina'da namaz ıtam k ılmasına da Abdullah ibn. Mes'ûd kar şı çıkmış : "Ben, Hz. Peyğamber'earkada şl ık ettim, o ikiden fazla k ılmazd ı. Ebubekir, Ömer veOsman da, böyle yapard ı. Fakat Osman, hilâfetinin sonlar ında namaz ıtam kilmaya ba şladı. Benim, ona kar şı ç ıkışımın sebeplerinden biribudur." 4Kısaltma iki türlüdür: Kemiyet (nitelik) k ısaltmas ı, keyfiyet (nitelik)k ısaltmas ı. Kemiyet k ısaltmas ı, namaz ın rek'atlerini k ısaltmak,dört rek'atli namaz ı iki rek'at kılmak şeklinde olur. Fakat üç rek'atlinamazlar tam k ılınır E ğer âyet, bütün yolculuklar ı kasdediyorsa, ozaman kemiyet kısaltmas ı anlaşılır.1 Bubilrl, Salât, 1.2 İbn Mâce, ılsâmet, 733 İbn Kes1r, I. 5464 Bubkiri, Talsslru's-salât, 2; Tefslru'l-Râsbni, V. 1510-11


Cüz': 5, Sure: 4 623Namaz ın rek'at say ısını de ğil de kılmış biçimini kısaltmak ise keyfiyetkısaltmas ıdır. Müfessirlerin birço ğu, âyette keyfiyet k ısaltmas ınınkasdedildi ği kanaatindedirler. Ayetin sözgelimi de bu görü şü güçlendirmektedir.Çünkü konu, sava ş konusudur, genel yoculuk söz konusudeğildir. Sefer yolculu ğundan söz edilmektedir: Bu yolculukta bir tehlikeanında namaz ın keyfiyeti k ısalt ılabilir. Mesela binek üzerinde olar,kişi, yüzünün dönük oldu ğu yöne doğru sadece iki tekbir almak suretiylenamaz ını kılmış olur. Namaz ın rükû ve secdesi, k ıyam ı kalkmakta,namaz, namaz ın özü olan Allah' ı zikre dönü şmektedir ve iki tekbir ilenamaz k ılmmış olmaktad ır. Bu ayet böyle korkulu bir durumu anlatmaktadır, yolcu namaz ınıİbn Abbâs'a göre korku namaz ı bir rek'attir. Çarp ışma esnas ındayaln ız bir tekbir dahi kâfi gelir. Fakat bilginlerden bir k ısm ına göreçarp ışma an ında namaz ı erteleme mübah olur. Çünkü Hz. Peygamber(s.a.v.) Ahzâb günü ö ğle ve ikindiyi ertelemi ş, akşam namaz ından sonraönce bunlar ı, sonra ak şam ve yats ıy ı kıldırmıştır.İkinci ayette, korku durumunda cemaatle nas ıl namaz k ılmaca ğıaç ık.laıamaktadır. Buna göre en büyük kumandan ve imam olan Allah' ınElçisinden sonra onun yerine geçecek olan imam, askerleri iki k ısma ayırır.Bir bölük, imam ile birlikte namaza durur. di ğer bölük onlar ı bekler.Birinci bölük, ilk rektin secdesini tamamlaymca kalk ıp öteki bölü ğünyerini al ır. Bu defa nöbette olan öteki bölük gelip imam ile birlikte ikincirek'ati k ılar. Böylece her bölük, bir rek'at namaz k ılar, imam ise iki rek'at k ılmış olur. Bir k ısım rivayetlere göre imam selam verdikten sonraherkes kendi yerinde bir rek'at daha k ıhp selam verir. 2 Fakat ayetteherkesin kendi yerinde bir rek'at daha k ılaca ğına dair bir hüküm görmüyoruz.Ayetterı anl ıyoruz ki bu k ılış tarz ı, bir kısaltmad ır. Adetaönceki ayetin izah ıdır. Cemaat halinde imam iki rek'at, cemaat ise birrek'at k ılar. Imal= iki re ıc'at k ılması da bütün askerlere namaz k ıld ırmakiçindir. Böylece askerlerin hepsi, büyük imamm, büyük kumandanın arkas ında namaz kılmış olur. Zaten İbn Abbas'a göre korku namaz ı ,bir rek'attir. Âyet de İbn Abbas'ın görü şünü kuvvetlendirrnektedir.İbn EM. Hatim'in rivayetinde Câbir ibn, Abdullah, Allah' ın Elçisi ilebirlikte k ıld ığı korku namazm ı şöyle anlatm ıştır:"Seferde iki rek'at k ılmak, namaz ı tam kılmadır, kısaltma de ğildir.K ısaltma, sava ş zaman ında yaln ız bir tek rek'at k ılmadır. Biz Allah'ın Elçisi ile birlikte sava şta idik. Namaz vakti geldi. Allah' ın Elçisi,1 bn Kesir, I. 5462 Bubârt, Şalât, Bâbu ğazavati 2ki'r-RilFa.`; Müslim, Musâfirin, h. 305-306


624 Nis ı? Suresiaskerlerden bir bölü ğünü saf düzenine koydu, bir bölü ğünü de düşmanakarşı yöneltti. Saftakilere bir'rek'at k ıldırdı, iki secde yapt ı. Sonra bunlarkalk ıp arkadakile ıin yerine gittiler, onlar ın yerine durdular. Bu kezonlar geldiler, Allah' ın Elçisinin arkas ında durdular. Allah' ın Elçisionlara da bir rek'at k ıldırd ı ve iki secde yapt ı. Sonra Allah' ın Elçisive arkas ındakiler selam verdiler. Arkada bekleyenler de bulunduklar ıyerde selam verdiler. Allah' ın Elçisi iki rek'at, ötekiler de birer rek'atkılmış oldular."Cabir'den nakletti ği ayn ı meâlde bir hadiste, Allah Elçisinin, seferdeaskerleri iki bölü ğe ayırıp her bölüğe bir rek'at k ıldırdığını, böyleceaskerlerin birer rek'at, Allah Elçisinin ise iki rek'at k ıMığını söyleyen.'Imam Ahmed ibn Hanbel, Korku Namaz ı hakk ında rivayet edilen hadislerinhepsiyle amel edilebilece ği kan ısındad ır. 2Korku namaz ının, bu şekilde bir imam arkas ında kılınmasmın,Allah Elçisine mahsus olduğunu, ondan sonra neshedildi ğini söyleyenlerde varsa da ayetin neshedildi ğine dair bir delil yoktur. Allah' ın Elçisindensonra gelen halifeleri, ondan feyz alan din âlimleri de onun yerinegeçer, korku namaz ı yine böyle kılınabilir.Korku nama2 ında namaz kılanların, silahlarını üzerinde bulundurmaları emredilmektedir. Bu, ihtiyati tedbirdir. Çünkü silah b ırakılırsatekrar toparlan ıp silah ı almak, zamanı kaybettirir, bu da dü şmana zamankaz and ırabilir. Dii şmana, saldırı fırsat ı bulacak zaman b ırakmamakiçin silah ın, askerin üzerinde bulundurulmas ı emredilmi ştir.Fakat ya ğmur, hastal ık gibi nedenlerle silah ın taşmmas ı çok güçolur, yağmur vurmakla silahla bozulmas ı tehlikesi bulunursa o zamansilah hemen yalama b ırakılabilir. Ama daima uyan ık bulunmak ve dü ş-mana gafil avlanmamak gerekir.Haszin'in rivayetine göre ayetler şu münasebetle inmi ştir: Allah' ınResulü, ashabiyle birlekte Usfana 3 geldi. Önlerinde de Hâlidkumandas ında mü şrik ordusu vard ı. Allah' ın Elçisi, öğle namaz ınıkald ırd ı. Müşrikler dediler ki: "Biz gaflete geldik, e ğer namazda ikenonlara sald ırsayd ık çok iyi olurdu!" Fakat müslümanlar ın, öğle namaz ındandaha çok üzerine titredikleri ikindi namazlar ı olduğunu düşünereko namazda müslümanlar ın üzerine sald ırmayı tasarlad ılar. Bunun üze-1 İbn Hanbel, Musned, III. 298. Bu hadis, Nesâ'i, Salâtu'l-havfde de vard ır. hadis: 172 Tefsiru'l-RAsimi, V. 15243


Ciiı': 5, Sure: 4 625rine öğle ile ikindi arasmda bu ayetler indi. Allah' ın Elçisi de ayetintanımladığı şekilde ikindi namaz ım kıldirdı .°Usfân olayı, Hudeybiye barışındad ır. Halbuki bu ayetlerin dahaönce inmiş olmas ı, tercihe şayandn. Çünkü Allah Elçisinin, korku namaz:nibirkaç yerde k ıld ırdığına dair rivayetler vard ır. Mesela Zikurad'-da, Zâtu'r-Rika'da korku namaz ı kild ırrruştır.2 Müşriklerin, Usfan'agelen Allah Elçisine ve ashabma namazda bask ın yapmayı tasarladıklarıve bu yüzden Resulullah' ın, Usfan'da korku namaz ı kıldırdığı NesâTdede anlat ılınaktad ır 3 fakat orada bu olay üzerine ayetin indi ğindensöz edilmemiştir. Resulullah, Usfan'dan önce de korku namaz ı Urludığınagöre-çünkü Zi-Kurad olay ı da, Zatu'r-Rika' olay ı da Hudeybiye'denöncedir— ayetin Usfan'da indi ğini söylemek hatad ır. Ayet,Uhud Sava şından •sonraki zamanlarda inmi ştir. Hep sava şlarla geçenbu yıllarda yüce Allah, indirdi ği bu âyetlerle mü'minlere ihtiyatl ı olmayıemretmiştir.103 ncü ayet de yaln ız namazda de ğil, ayakta dururken, yatarken,her zaman, her yerde ve her durumda Allah' ı anmayı emretmektedir.Gerçi her namazdan sonra Allah' ı anmak te şvik edilir ama özellikle korkunamaz ından sonra "Allah'a anınız" deniyor. Çünkü bu namazdanamaz ın dış rükünleri k ısalt ılmışt ır. Böyle durumlarda esas olan, namazınözüne dikkat çekilmektedir ki o da Allah' ı anmaktır. K ıyam,rükac ve sücud, namaz ın kalıbıdn, Allah' ı anmak, namaı m ruhudur.Tehlikeli durumlarda namaz ın kal ıbı, dış şekli kısalt ılmakta, hattâ tamamenk alıptaıl ferağatle namaz, özüne inhisar ettirilraektedir.Bazı müctehidler, bilfiil sava ş halinde dahi böyle Allah'a anmakima ile namaz kılınaca ğı kamsma varm ışlarsa da Hanefi imamlar ınmictihadma göre bilfiil çarp ışma, namaza manidir. 0 zaman nama?, kazayabırakılır. Nitekim Ahzâb Sava şında Allah' ın Resulü (s.a.v.), dörtvakit namaz ı kazaya b ırakmiştı .4 İmam Evzai de imaya muktedir olamayanların,çarp ışma sona erinceye kadar namaz ı erteleyeceklerini söylemiştir.5Tehlikeli durumlarda namaz, böyle k ısaltılarak: hattâ ima ile k ı-Imir. Ama korku gidip güven gelince "Namaz ı tam olarak kılınız Çünkünamaz, mü'minlere vakitli olarak farz k ılınmıştır." buyuruluyor. 1031 et-Tefsiru'l-hadra', IX. 1552 Nesâ'i, şalâtu'l-havF,hadis: 5, 9; Tehlibu Sireti Ibn Hi şam, I. 1913 Nesal, Şalâtu'l-havf, hadis: 16, 224 Hak Dini Kur'an Dili, II. 14485 Tefairu'l-Kasimi, V. 1526


626 Nisâ' Suresincü ayetin bu son eündesi, namazm, belli vakitler içinde mü'minlerefarz olduğunu bildirmektedir. Fakat bu vakitlerin hangi vakitler oldu ğubelirtilmemi ştir.Aşa ğıdaki ayetler, namaz ın farz oldu ğu vakitlere i şaret etmektedir:1. "Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve sayg ı ileAllah' ın huzuruna durun."'2. "Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yak ın saatlerindenamaz k ıl..."23. "Güneşin (ufukta bat ıya doğru) kaymas ından, gecenin kon armaszna(yats ı vaktine) kadar namaz k ıl ve sabahın Kur'ânın(ı, uzuncaKur'an okunan sabah namaz ını) da (unutma). Çünkü sabahın Kur'ânıgörülür."34. "Onların dediklerine sabret, güneşin doğmasından ve batmasındanönce Rabbini överek tesbih et ; gece saatlerinin bir k ısm ında ve gündüzüntaraflarinda (O'nu) tesbih et ki memnun olas ın."45. "Öyle ise ak şama girerken ve sabaha ererken Allah'ı tesbih (etmenizgerekir). Göklerde ve yerde, günün sonunda da, öğleye erdiğiniz zaman dahamd, O'na mahsustur."Bu ayetlerde namaz vakitlerinin, sabah, ö ğle, ikindi, akşam veyats ı vakitleri oldu ğuna i şaret bulunmaktad ır. Hz. Peygamber (s.a.v.)de vakitleri böyle aç ıklamış, kendileri böyle k ılrmşlard ır.104 neü ayet de dü şmanı takipte gev şeklik göstexmemeyi, bu konudaasla yılmamayı emretmekte; mü'minlerin, Allah'tan, katillerin umamayacağı şeyleri umduklar ını belirterek onlar ı eihadda sebata te şviketmekte ve Allah' ın ilim ve hikmet sahibi oldu ğunu hat ırlatarak herkonuda olduğu gibi sava ş konusunda da ilim ve hikmetle, zaman ın üstüntekniğiyle hareket etmelerini ö ğütlemektedir..W1 0") °‘:;_Ç_7751 j cı-J,°_1":;:;-1 tJ ı1 Bakara Suresi: 2382 116d Suresi: 1143 İsra Suresi: 784 Tâhâ Suresi: 1305 Rum Suresi: 17-18


Ciir': 5, Sure: 4 627°J,C (k • 'N ) t-Ço 7.;•v) u ı Lu ı ı CJ-fi',,:y-A!!-• s41J1 L.C... *fi ;Ur S ' - -›,3 -1. j a >4.:::_ " -_*)-,›C›- ;S fi'->J-° ) ...-3 ;- C> 0 • A) ia,...,..)..,-:-Ae- e-• , L.- .._0 o .... :c. ..4 -4 ,,- o .- o -' , - ,R 0 - ,-Ç -_,...° -.; '' ....i: -..3 °ii ı- 1_,.. °:...:- °:_. ,' * * * - * - - - - - 5 - - - ,\,..; Ci ,j. I ,_, , • A , (N N . ) - \4,-- .) 1",i..i.. -.,3 .ı..>..., 4 , ı.r...*-* :, i''; ',L...il- -_--..,9 o s( N N ) j j_P0...o ..5 ı ..... o O .65 .5 O. Ot; .x.,2_1+ 4.-• ; I j.9 ... 5 o --- - ..9 -.9 ..... -..7.. - t .4 .... r ı t 5 0 ı O , O 14 ....k:.-._...4..1 A......_,- .) j ..1..._,Lp ,111 4.}„_i 51°,_ı , 01r) 1:,>,_ ... °\,-, -.3L. j ...._.,1_; I I ,3i_.1„:1_, - L. j 4 ili_l.._, (3 I _ j„,* AjEjLioe - e r -„-, ..- ;t.-,:- _›....ir - i -.L.JC:;_.j1' - c.3,1:..:1: P 5 43,11 - J-j.;" ı -_, ‘ '‘..;;,.% °).... " .1 -_; .;:,_,:2_?.,- ,1:2.1:p ' ı '°,:i ",•„,t'S ; c 5 :i:,:.; ° . 5_:; ° -..1 1:4 - .1--_ -_,(1 1 w)-105— Biz sana Kitab ı indirdik ki, insanlar arasında, Allah' ın sanagösterdiği biçimde hüküm veresin ; (sakın) hainlerin savunucusu olma!106— Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah bağışlayıcı, esirgeyicidir. 107—Kendilerine hainlik edenleri savunma; zira Allah, daima hainlik yap ıpgünah işleyen insan ı sevmez! 108- (Kötü fiillerini) insanlardan gizliyorlaida Allahtan gizlemiyorlas . Oysa geceleyin O'nun istemedi ği şeyi kururlarken,0 onlarla beraberdir. Allah, onların yapt ıkları herşeyi ku şatm ıştır(hiçbir şeyi O'ndan gizleyemezler). 109— Haydi siz dünya hayat ındaonları savundunuz (diyelim); ya k ıyamet günü onları kim savunacak,ya da kim onlara vekil olacak? 110— Kim bir kötülük yapar, yahut nefsinezulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah' ı bağışlayıcı ve esirgeyicibulur. 111— Kim bir günah i şlerse onu kendi aleyhine kazan ır. Allah,bilici ve hikmet sahibidir. 112— Kim bir hatâ, ya da günah işler de sonraonu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve aç ık bir


628 Nisâ' Suresigünah yüklenmi ş olur. 113— Allah' ın sana lûtfu ve esirgemesi olmasayd ı,onlardan bir grup, seni saptırmaya yeltenmi şti. Onlar sadece kendilerinisaptırırlat, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana Kitabı ve hikmetiindirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmi ştir. Allah'ın sana lûtfu, ciddenbüyük olmu ştur.Tefsir:105-113: Bu ayetlerde yüce Allah, Resulüne, Allah' ın gösterdiğiyolda hak ile hükmetmesini, hainlere yan_ ç ıkmamas ını, onlar ı savunmamasını emrediyor. Hainlerin, haks ızı savunmak için kendi aralar ında,Allah' ın razı olmayaca ğı , şeyler kurduğunu, haksızları savunmaya çabaharcad ıklarını , şu fani dünyada haks ızlar ı savunsalar bile k ıyametgününde, Allah'ın huzurunda onu savunamayacaklarını, herkesin, ergeç yaptığı günahın cezas ını çekece ğini bildirmekte ve devamla şöylebuyurmaktadır:Bir günah i şleyen kimse, yalanla bunu kapatma yerine Allah'ateybe edip af dilerse ba ğışlayıcı ve esirgeyici olan Allah, onun günah ın ıaffeder. Herkes ne yaparsa kendi lehine veya aleyhine yapm ış olur. Birsuç işleyip onu ba şkasının üzerine atan, i şlediği suçun günah ı yanındabüyük bir iftira günah ını da yüklenmi ş olur. Bir suçu insanlardan gizlemekmümkün olabilir ama Allah'tan gizlemek mümkün de ğildir.Allah, herkesin ne yapt ığını bilir.Ey Muhammed, Allah' ın sana lûtfu ve ac ıması olmasaydı, az dahaonlardan bir grup, yald ızlı sözleriyle seni yan ıltacakt ı, suçsuz bir insanınaleyhine hüküm verecektin. Onlar seni yan ıltmaya çal ışmaklaaslında kendilerini yanfitmaktad ırlar, sana hiçbir zarar veremezler.Çünkü Allah sana kitap ve hikmet indirmekte, bilmedi ğin şeyleri ö ğretmektedir.Yan ıldığnı hususlarda seni uyarmakta, gerçe ği ortaya koymaktadır.Seni yan ıltmaya çal ışanlar, sonunda rezil olurlar. Allah' ınsana lûtfu büyüktür.Bu ayetlerin, Ebu T ıc ına' ibn Ubeyrik hakk ında indiği rivayet edilir.Çe şitli varyantlar ı bulunan olayın özeti şudur:Medine'de Bişr, ve Be şir ve Mube şşir adında üç karde ş vard ı .Düşük ve yoksul bir aileden gelen bu karde şlere Ubeyrik o ğulları denirdi.Ebû Tıcma künyesiyle an ılan Be şir, Allah'ın Elçisini ve sahabileriniyeren şiirler yazar, bu şiirleri ba şka me şhur şairlere nisbet ederdi. Münafıkbir insand ı. Bu adam, geceleyin Rifâa ad ında, yeni müslüman olmu ş1 Tâ'nm üç harekesiyle de okunabilir. Ama kesre ile telâffuzu daha fasihtir.


Cüz': 5, Sure: 4 629birinin odasm ın dıtvarmı delmi§ ve bir un çuval ı içindeki kılıç ve z ır-• Ilmi çalmışt ı. Önce evine getirdiği bu çalıntı eşyayı, evinin aranmas ındankorktuğu için Lebid ibn Sehl'in yahut bir yahudinin evine götürüpatt ı veya emaneten b ıraktı .Çuvaldan dökülen izleri süren aray ıc ılar, Ebu T ıcnıa'nm evinevard ılar. Ebu T ıcma inkar etti ve e şyayı götürüp bıraktığı yahudrninevini göstererek "Herhalde falan çalm ıştır" dedi. Gerçekten izi sürenler,yahudrnin evine geldiler ve aray ınca kılıçla z ırhı orada buldular. Lebid,ya da yahudi, bunlar ı kendisinin çalmadığnu, Ebu Tıcına'nın kendisineemanet b ıraktığını söyledi. Bu dava Allah' ın Elçisine getirildi.Ubeyrik O ğullarmm mensub olduğu kabilenin ileri gelenleri, Allah'ınElçisine geldiler, bu zavallilara iftira edildi ğini yaldızh sözlerleanlat ıp, Resulullah'tan bu zavalMar ı savunmas ını rica ettiler. Allah' ınResulü de yoksul hallerine ac ıyarak Ebû T ıcına'yı korumak ve onunlehine hüküm vermem. istedi. İşte bu ayetler inip gerçe ği ortaya ç ıkardı.Bunun üzerine Ebu T ıcma ibn Ubeyrik, cezadan kurtulmak içinMedine'den kaçt ı, Mekke'ye gitti, dininden döndü. Mü şrilder aras ındayaşamaya ba şlad ı. Ama yine hırs ızlık ettiği için onu Mekke'den ç ıkard ı-lar. Yolda bir kervana kat ıldı. Geceleyin onlardan da bir şeyler çalıpkaçt ı. Kervan sahipleri onu takib edip yakalad ılar ve taşla vurup öldürdüler.'Yüce Allah, fm ayetlerde hakimin, sadece Allah' ın gösterdiği yoldahüküm vermesini, tek ölçünün adalet olmas ını buyurmaktad ır. Hakkıarayıp ortaya ç ıkarmak, hakimin görevidir.Ayetin çok önemli bir hükmü de savc ılığa ve avukatlığa ilişkindir.Savcı ve avukat ın, liaksızı de ğil, haklıyı sayman. alan, emredilmektedir.Yüce Allah, "Hainlerin savunucusu, yani avukatı olma!" buyuru.- .ızları savunmak, Allah' ın buyruğuna aykırıdır. Çünkübu, adaletin sapmas ına yol açar. Adaletin sapmas ı da bir milletinyor. Hainleri, haksmahvına sebeb olur.Baz ı kimseler, hakl ı oldukları halde haklar ını savunamazlar, buyüzden davayı kaybedebilirler. Baz ı kimseler de güzel konu şma, çevrelerinietkileme kabiliyetine sahiptirler. Güzel konu şmaları, avukatlarınustalıkla savunmalan sonunda davay ı kazanabilerler. Bunlariyi bilmelidirler ki dünyada bir mehLat sa ğlamış clsalar bile, o lehlerinetecelli eden hüküm, asl ında onların lehine de ğil, âleyhinedir. Çünkü kı-1 Ibn Kedi., L 551; Taberi, V. 265-270; Tirmul, Tefsir, Nisâ' Suresi; Tefstrul-Cevahir,III. 77-78; Tabrest, II. 105


630 Nisa' Suresiyamet gününde her i şin dış görünü şü de ğil, içi ortaya ç ıkacakt ır. işteo haks ız hükmün içyüzü de ceberiilem ate şidir."Allah' ın Resulü (s.a.v.), odasının kap ıs ı önünde bir kavga işitti.(Dâvan ın halli için) &sal ı çıkt ı ve dedi ki : Ben de sizin gibi bir insan ım.Bana dava gelir, belki biriniz, ötekinden daha güzel konu şur, ben de onundoğru söylediğini sany onun lehine hüküm veririm. Her kime bir müslümanınhakk ını hükmetmi ş isem bilsin ki o, ate şten bir paradır. Artıkister alsın, ister bıraksın."'Ahmed ibn Hanbel de şu hadisi rivayet ediyor: "İki ki şi, bis mirasmeselesinde Allah' ın Elçisine geldiler. Her ikisinin de delilleri yoktu.Allah ın Elçisi buyurdu ki : `Siz bana davan ın getiriyorsunuz. Ben de birinsanım. Olur ki biriniZ, delilini ötekinden daha güzel anlat ır. Ben dedıtyduğunıa göre aranızda hüküm veririm. Her kime karde şine ait bil hakkı-hükmede ı sem, onu almas ın. Çünkü ona ate şten bir parça biçmişimdir.O hak, k ıyamet gününde o kimsenin boynunda ate şte k ızarmış bir demirparçası olur.' Adamların ikisi de ağladı. Her biri "Hakkım kardeşimindir"dedi. Allah' ın Elçisi : "Madem ki böyle diyorsunuz, öyleyse onuaranızda kardeş payı bölüştürünüz. Kur'a çekin iz ve her biriniz di ğerineheM1 etsin' buyurdu."'9 e o .) o 9 o o49 . J-A U-A e J-«-ıe 0. ı ı„ e O., ı ı z ... o Ok!..,U jc ^j.NLJI C5k4,0o t .4 ot) t ise o >ji I u„,,e I L.9ı o of o ■■■ ıı4.1 I 4.1(lN.) c , LAı114— Onların aralarındaki gizli konu şmalarının çoğunda hayır yoktur.Yaln ız sadaka, yahut iyilik, ya da insanların arasını düzeltmeyi emreden(inkonu şmas ı) hariç. Kim Allah' ın ı ızasını kazan ıniik amaciyle bunuyaparsa, yakında ona büyük müktıftt vereceğiz. 115—Kim de kendisinedoğru yol belli olduktan sonra Elçiye karşı gelir ve mü'minlerin yolundanbaşka bir yola uyarsa, onu döndüğü yolda b ırakırız ve cehenneme sokar ız.Ne kötü bir gidi ş yeridir orası !1 Buhari, Mezalim, }Abi' ilmi men lıtt şama fi hatdin ve huve yagemuha2 Musned, VI. 320; Eb0. Davad, Akçhye, 7


Ciiz': 5, Sure: 4 631Tefsir:114-115 :Nec ııet, gizli konuşmak, gizli toplant ı yapmak demektir.YüceAllah, kötü maksatlar için gizli toplant ılar yapman ın hayırlı olmadığınıbildiriyor. Gerçekten cemaat içinde birkaç ki şinin kendi aralarında gizligizli konuşmaları, toplantılar, kulisler yapmalar ı, diğer insanlar yan ındakuşku uyand ırır. Fertler aras ına soğukluk, fesat sokar. Ancak herkesinyarar ı için "toplant ılar yapmak me şru'dur. Ayette, sadaka vermekiyilik ~ek, insanlar ın aras ını düzeltmek gibi maksatlar için toplant ı-lar yapılmas ında bir sakınca olmad ığı belirtilmekte, Allah rızası içinböyle toplant ılar yapanlara mükâfat va'dedilmekte, do ğru yol belliolduktan sonra Resule ayk ırı giden, mü'minlerin yolunu b ırakıp başkayollara, ba şka dü şüncelere sapan kimselerin cehenneme sokulaca ğıbelirtilmektedir.islamın esas ı doğruluktur. Yalan söylemek asla caiz de ğildir. Yalnızinsanlar ı barıştırmak, kar ı kocanın aras ını bulmak, bir de sava ştadüşmanı aldatmak için yalana müsaade edilmi ştir. Ba şka hiçbir suretleyalan söylemek caiz de ğildik.Bu iki ayetin de Ebü Tı


632 Nisâ' Suresimü'minlerin iemacm ın, Allah Elçisinin yolu oldu ğunu haber vermi ş ,mü'minlerin yolundan ayr ılanların, Elçinin yolundan ayrılmış olacaklarını,dolayısiyle cehenneme gireceklerini duyurmu ştur.Ima', bütün müslüman bilginlerin, bir mesele üzerinde birle şmeleıi,ayn ı kanaate varmalar ıdır. Islam tarihinde bütün müslüman alimlerintamamen ittifak ettikleri bir mesele hemen hiç yok gibidir. Bir k ısmınınbenimsediği fikre, az veya çok di ğer - bir kısım kar şı çıkmış, birkısmının mekruh sayd ığını, başka bir k ısmı mübah görmü ştür. Bu bakımdanfıkhın tanımladığı biçimde ic ınCı`, kolay bir şey de ğildir.Ayetin kasd ı, bile bile ço ğunluğun yolundan ayrılıp kötü yola sapmak,gizli i şler çevirmektir. Yoksa insan, samimi ictihadiyle, hakk ındanass bulunmayan bir meseleye kar şı ç ıkmakla günahkâr olmaz. Önemliolan, kişinin samimiyetidir. Günah olan, bile bile haks ızlığa sapmak,do ğru yoldan ayr ılmak, hakk ı bildiği halde bâtılın yanında yer almak,batılı savunmakt ır.oP 1 0-• ‘'‘) 51.„; J.4 .La_s 4.11 L,O .11• A C 541:4 -t:4;• A•,."c)I-ST 51'rtı ı O ıe--42) I jc \t ı „JL; (+ v)e 5 o Z•ı• Zı. . „ A)j j "o(r.••• 3 3 5 O .3 P C. 3 3( N N' • ) u1.12.„....t3 I r_ct, c ..JbLaz( r ),O O o e .9 9Ocj:•ıı ı ı .3 O O e1 C7.4 tı,.. c I -L,. I L...1 I}j I( ■ YY) .C■A


Cüz': 5, &Ize: 4 633116- Allah, kendisine ortak ko şulmasını bağışlamaz, bundan başkaherşeyi dilediğine bağışlar, Allah'a ortak koşan da uzak bir sapıklığa düş -mü ştür. 117- 0 (Allah'a ortak ko şan)lar, O'nu bırakıp birtakım di şilerdenbaşkasına çağırmıyorlar ve onlar (küfür ve isyanda) inadeden, şeytandanbaşkas ına yalvarmıyorlar. 118- (0 şeytan) ki Allah ona lânet etti ve oda : "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım." dedi. 119- "Onlarımutlaka saptıracağım, mutlaka onlar ı boş kuruntulara sokacağım veonlara emredeceğim : Hayvanların kulaklarını yaracaklar,. onlara emredeceğim:Allah' ın yaratışını değiştireceklerl" Kim Allah' ın yerineşeytanı dost tutarsa, muhakkak ki aç ık bir ziyana uğramıştır. 120-(Şeytan) onlara söz verir, ümit verir. Fakat şeytanın onlara söz vermesi,aldatmadan başka bir şey değildir. 121- İşte onların varacağı yer cehennemclir.Asla ondan kaçma (imkanı) bulanıazlar. 122- inanıp iyi i şleryapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız, orada ebedi.kalacaklardır. Bu, Allah' ın gerçek va'didir. Allah'tan daha doğru sözlükim olabilir?Tefsir:116-122: Yüce Allah, bu ayetlerde önce, kendisine ortak ko şmadışında dilediği herkesin her günah ını bağışlayaca ğını bildirmektedir.Allah'a şirk (ortak) ko şmak, affedilmeyecek bir günaht ır. Çünkü Islamıncevherine, kâinat gerçe ğine ayk ırıd ır. Allah'tan ba şkasmı O'na ortaksaymak, yarat ılmış şeylerde birtakım tanrısal güçler vehm etmek,büyük cür'et, insan ruhunu alçaltan aç ık bir sap ıklıkt ır.Bu 'ayetin de Eb ıl Tı'ma ile ilgili olduğu söylenir. Çünkü Ebti T ıcma,yukarıda anlatılan olaydan sonra cezadan kurtulmak için dinl ıa.dendönmüş, Mekke'ye kaç ıp müşrikler aras ına katılmıştır. Yüce Allah,tek kurtulu ş yolunun teybe olduğunu hatırlatmaktad ır. Allah, teybeedenlerin günahlar ın dilerse affeder.117 nci ayette geçen illa' kelimesi, birkaç mânaya gelir. UnWen ınçoğulu olan bu kelime, kad ınlar anlamına geldiği gibi cansız eşyaya dainan denir. İbn Abbâs ve Hasan(-1 Basii)den rivayet edildi ğine göreodun, ta ş gibi cansız olan her şeye inan denir. Bu takdirde ayetin manas ı :Onlar cansız putlara yalvarmaktad ırlar, demek olur. Fakat mü şriklerintavukları tanrıların hepsi cans ız değildi. Bu bakımdan inâPm kad ınlarmânasma gelmesi, daha kuvvetlidir. Çünkü mü şriklerin tannlarnunçoğu, kadın ismi taşırd ı. el-Menât, el-cUzza gibi. Ayr ıca müşrikler,melekleri de Allah' ın kızları kabul ediyorlard ı. Kadın telâkki ettik-,leri birtakım bo ş, kuru isimlere yalvarmakta, onlardan meded ummaktaidiler.


634 Nisâ' SuresiKadim en hor şartlar alt ında ya şatan putperestler, onu sadece birşehvet aleti telâkki etmi ş , şehvetleri uğruna adeta kad ına tapmış, onutanrıla ştırmışlar ve tanr ı diye tapt ıkları putlar ı da kad ın telâkki etmi ş-lerdi. Bu, sadece Araplar aras ında de ğil, Romalılarda, Yunanhlarda,Mısırlılarda hep böyle olmu ştu. Şehvet uğruna kad ına tapilmış, çıplakkad ın vücudu tanr ıla ştırılarak ad ına heykeller yap ılmış, Güne ş tannças ı,Ay tannças ı, Rüzgâr tannças ı gibi çe şitli adlar alt ında yap ılan kad ınheykeller; dünyan ın yöneticileri kabul edilmi ştir. Bu şehvetin zebunuolan insanlardan kimi de di şilik ve erkeklikten uzak olan melekleri dekad ın sanmıştır.Bu tür dü şünce ve inançlar ın hepsi bo ştur. Böyle şehvet kabarmasınınortaya ç ıkardığı kad ın tanrılara yalvaranlar, asl ında Allah' ın lanetineu ğramış şeytandan ba şkasına tapmamaktad ırlar. Çünkü' onlar ınkafalarına bu dü şünceleri yerle ştiren, onları şehvetlerinin..tutsa ğı yapanşeytand ır, onların kafalar ına hurafeleri, vehimleri yerle ştiren şeytandır.İşte şeytan ın vesvesesiyle bunlar, bo ş kuruntulara saplanm ışlar,Allah' ın yaratt ığı şeyleri de ği ştirme ğe, çirkinle ştirme ğe kalknuşlar,hayvanların kulaklann ı yarmışlar, onlar ı kısırla ştırmış, yaratılış biçiminide ği ştirmi şlerdir.119 ucu ayette i şaret huyundan hayvanlar ın kulaklarmı yarma,Allah' ın yaratışını değiştirme şöyle olurdu: Araplar, bir di şi deve be şdefa do ğurur, be şincisi erkek olursa Bakire dedikleri o hayvanı putlarınaadarlar, kula ğını yarıp salıverirler, art ık onu hizmette kullanmazlar,su ve otlaktan menetmezler, kesmezlerdi.Hayvan ın kulağını yarmak, Allah' ın yaratt ığı tabii biçimini bozmak,onu çirkinle ştirmektir. "Allah' ın yaratışını değiştirecekler" cümlesi,Allah' ın yaratt ığı do ğal şekli de ğiştirecekler, deMektir. Bu, fıtratıde ğiştirme, bozma, çirkinle ştirmedir. Tek Allah'a kulluk etmek demekOlan İslam da tabii, insan ın yarat ıhşma uygun dindir. Buna şirk karıştırmakda fıtrat ı bozmak anlam ına gelir. Yüce Allah: "Sen yüzünü,Allah' ı birleyici olarak doğru dine çevir : Allah'ın, insanları yarattığıfıtrata (yarat ılış yasas ına) uygun olan dine. Allah' ın yaratması değiştirekmez.İşte doğru din, odur.'1' buyurmu ştur. Bu, Allah' ın fıtratını de ği ş-tirmeyiniz, insanlar ı tabii halinde b ırakınız demektir. Hz. Pey ğamber(s.a.v.) de: "Her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra onun ana babası, onu yayahudi, ya h ıristiyan, ya da mecusi yapar. Nasıl ki hayvan da bütün or-1 Rum Suresi: 30


Cüz': 5, Sure: 4 635ganları tam bir hayvan doğurur. Hiç kulağı kesik görür müsünüz?"' buyurmuştur.Allah' ın yaratışını de ği ştirme hakk ında çe şitli sahabe ve tabiünaatfedilen tefsirler vard ır. Bunlara göre Allah' ın insanlığa uygun gördüğütevhid dinini de ğiştirmek, Allah' ın yaratışmı de ğiştirmek oldu ğu gibihayvanlar ın kulaklarını kesmek, uzuvlar ım sakatlamak, insan ın tabiigüzelliğini bozmak, kadmın erke ğe, erke ğin kad ına benzemesi gibi şeyler,hep Allah' ın yaratışmı de ğiştirmektir.Ayet, şeytanın insan ın içine attığı, do ğal durumu de ğiştirecek , tezyinattan,kaçmmay ı gerekli kılmışt ır. Kat Beydavi bu ayet üzerindeşöyle diyor: "Yani yüzünü, suret ve s ıfatını değiştirecekler, demektir.klânırnin gözünü ç ıkarmak, köleleri k ısırlaşt ırmak, dö ğüm yapmakdişleri kesip inceltmek, livâta, sevicilik, güne şe ve aya.tapmak, Allah' ınfıtrat ı olan İslâmı de ğiştirmek, hep Allah' ın yaratmas ını de ğiştirmedir." 2Hz. Peyğamber(s.a.v.)in, hayvanlar ı ve insanlar ı iğdiş etmedenmenettiği gibi3 döğüm yapanlara, yapt ıranlara, yüzünün k ıllarmı çekenlerede lanet etti ği rivayet edilir. 4Hayvanlar ın ve insanlar ın kısırla ştırılmas ı, Allah'ın yaratışma aykırıdır.Neslin devamı için Allah' ın açtığı üreme yollar ını kapatmakt ır.Aynı şekilde bugün ortaya ç ıkan tüp bebek de kan ımızca Allah' ın yaratmayoluna ayk ırıdır. Kulak dilme, hayvan ı sakatlamakt ır. Döğümyapma da insan ı güzelle ştirmez, çirkinle ştirir. Böyle hayvanlar ı veinsanları sakatlayan, tabii güzelli ği bozan i şlemler, âyetin delâletiyleharam olduğu gibi hadisi şeriflerle de menedilmi ştir.Ancak yüzün kıllarını çekmek gibi özellikle kad ınların yaptıklarıbaz ı tezyinat i şlemlerini, haram sayan hadislerin s ıhhati üzerinde dü şünmekgerekir. Çünkü güzelle şme, bilhassa kad ının tabii ihtiyac ıdır. Allah'ınElçisi, yas zaman ı dışında kad ınların süslenmelerine müsaadebuyıirmuştur. Bu konuda Hz. Al şe'nin rivayet etti ği bir hadis ilginçtir:Hz. Peygamber (s.a.v.), sakal ım saııya boyard1. 5 Bir yere gitmişolan kimsenin, evine geceleyin aniden ç ıkıp gelmesini ho ş görmez, kadınlarataranma, süslertMe f ırsatı tanınmasını emrederdi. 6 Câbir ibn1 Buhârl, Cenâ'iz, bâbu mâ kîle Ii evladi'l-müsrikin2 Envarıft-Tenzil, âyetin tefsiri.3 Musned, II. 244 Buhari, Tefslr, Iiadîd Suresi.5 EVI Dâvûd, Libâs, bâb masbüği bi's-Sufrati.6 Bubtal, Nikah, bâb lâ yatruk ehlehû leylen; Müslim, Imâret, h 180


636 Nisa' SuresiAbdullah, diyor ki: "Biz Allah' ın Elçisi ile beraber bir gazâdan döndük.Medine'ye geldi ğimizde evimize gitmek istedik. Buyurdu ki : 'Durunuz,yats ı vakti evlerimize girelim ki saç ı tozlanm ış, karışm ış olan kadınlartaransınlar, kocası yanında bulunmayan kadınlar, lallarınt gidersinler,'."'Demek ki ayette kötü görülen şey, süslenmek, güzelle şmekAllah' ın yarat ışını değiştirecek biçimde do ğal durumu bozmak, tabiigüzelliği çirkinle ştirmektir. Baz ı kimseler, güzelle şeceğim derken yüzlerineadeta kilolarca boya, all ık, pulluk sürer, çe şitli kerih kokularlaadeta insan ı tiksindirecek biçime sokarlar kendilerini. İşte bu, güzelleşmek değil, kişinin şahsiyetini bozmas ı, şahsiyyetinden kaçmas ıdır.Yoksa her insan ın bir güzel tarafı, kendine özgü bir ki şiliği vardır. İşteonu de ği ştirecek şekilde de ğil, fakat güzelle ştirecek biçimde süslenmekmübaht ır, hatta te şvik edilmiştir.E şyanın fıtrat ını değiştirmek, şeytan ın telkinidir. Şeytamn telkinineuyanlar, şeytana' boyun e ğenler, onun ard ına takılıp cehennemegiderler. Ama inanıp Allah'm emirleri uyar ınca hareket edenler de ebedicennetlere ula şırlar. Bu, Allah'm verdi ği sözdür. Allah, sözünden caymaz,va'dini mutlaka yerine getirir.°S,-) ° C.• 4 .J -.( ■ Yr) (..''',«:)..,.."-A -I-A ..; cst.j> eto:o.;su"■••fQ ."!... • .. - a— ... • i .., -• •••1_;_.


'Cüz': 5, Sure: 4 637işte öyle kimseler cennete girerler ve zerre kadar haksızl ığa uğratılmazlar.125- Hangi insan, din yönünden iyilik edici olarak yüzünü Allah'a teslimedip dosdoğru İbrahim dininine tabi olandan daha güzel olabilir? Allah,İbrahim'i dost edinmiştir. 126- Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır.Allahın bilgisi), herşeyi ku şatmıştır.Tefsir:123 ncü âyetteki hitâb ın müşriklere de müslümanlara da yönelikolması muhtemeldir. E ğer hitâb mü şriklere ise mâna: Ey mü şrikler,iş, ne sizin sand ığın ız gibi, ne de kitap ehlinin sand ığı gibi de ğildir. Sizşeytanın i ğvasına kap ılıp putlara Allah' ın kızlara dediniz, onlar ı Allahyanında sizin şefaatçileriniz sand ın ız, hayvanlar ın kulaklarm ı yard ım z,baz ı hayvanlara kutsall ık atfettiniz, Allah' ın yaratmasm ı de ğiştirdiniz.Kitap ehli de Uzeyr ve İsâ'yı Allah' ın oğlu sayd ılar, Yahudilerden vehirıstiyanlardan ba şkas ının cennete girmeyece ğini sandılar. Oysa i şiniçyüzü ne sizin, ne de kitap ehlinin sand ığı gibi de ğildir..1yetlerdeki hitübm, müslümanlara yönelik oldu ğunu söyleyenlerise -ki bu görü ş daha kuvvetlidir- âyetlerin, Müslümanlarla kitap ehliaras ında geçen bir münaka şa üzerine indiğini rivayet ederler. Kitap ehli(yahudiler, h ıristiyanlar): "Bizim pey ğamberimiz, sizin pey ğamberinizden,kitab ımız da sizin kitabnuzdan öncedir. Allah, bizi sizden çoksever" demi şler, müslümanlar da: "Hay ır, Allah bizi sizden daha çoksever. Çünkü bizim pey ğamberimiz, peyğamberlerin sonuncusudur.Kitab ımız da daha önceki kitaplar ın hükmünü kald ırmıştır" diye cevapvermi şler, bu âyetler inmi ş .Yahudi ve hırıstiyanların, bi ıbirleriyle tart ışmalar ına Bakara Suresinin113 ncü âyetinde, her iki din mensuplar ının. müslümanlarla tartışmasınave müslümanlara kar şı üstünlük iddiâlarma da yine BakaraSuresinin 111, 135 nci ve Mâide Suresinin 18 nci âyetlerinde i şaret edilmiştir. Demek ki onlar: "Cennete yalnız yahudiler, ya da hırıstiyanlargirecektir" diye delilsiz olarak Allah' ın rahmetini s ırf kendilerine tahsis -edince müslümanlar da Allah' ın gönderdi ği dinin en son şekline sahipoldukları için, Allah indinde en makbul insanlar ın, kendileri oldu ğunusöylemişlerdir.İşte bu tür tart ışmalar üzerine inen bu âyetler, Allah kat ında makbulve sevilir olman ın, öyle lafla olmayaca ğını, kötülük yapanlar ın cezalanacağını, ilâhi dinlerin özüne uyan her erkek ve kad ının da cennetegirece ğini aç ıklad ıktan sonra bütün ilâhi dinlerin özünün, Allah'a teslimiyetolduğunu, Allah'a teslimiyetin de, üç ilâhi din peyğamberinin


638 Nisâ' Suresiatas ı olan İbrahim'in dininde sembolle ştiğini bildirmektedir. Hem Hz.IVIusa'n ın, hem Hz. İsa'n ın ve hem de Hz. Muhammed'in atas ı olanİbrahim Aleyhisselâm, putatapmaktan tamamen uzak durarak Allah',ateslim olmu ş, yaln ız O'na kulluk etmi ştir.klanif, bat ıl inançlar ın hepsinden ayr ıl ıp yalnız Hakk'a yönelenkimse demektir. Halil ise insanın, bütün gizli şeylerini bilen, sevgisi,insan ın yüreğinin içine i şleyen dost demektir. Allah' ın, İbrahim'i baliledinmesi, onu sevip esrar ına vakıf k ılmas ındand ır. Yüce Allah, Hz.İbrahim'i, baz ı sözlerle s ınayıp insanlara imam (önder) yapm ıştır.Gö ğün ve yerin melekiitunu gösterdi ği Hz. İbrahim, o ğlu da dahil, cihandane varsa hepsini Allah u ğrunda feda chn kaç ınmamış ve -ı an.amenkendisini Allah'a vermi ştir. Onun böylesine teslimiyyetinin ödülü olarakda yüce Allah, onu kendisine balil (dost) edinmi ş ve belli ba şlı peyğamberlerionun zürriyetinden getirmi ştir.Razi, balilin anlam ını şöyle açıklıyor: "Ruh cevheri asl ında nurlu,yüce olur, cismani lezzetler ve ceset durumlariyle ilgisi azal ır ve buvasıftaki kutsal ruha kendisini cismani bulan ıklıklardan tamamen temizleyecek,kutsal nurunu art ıracak birtak ım ameller de kat ılırsa bu insan,cisim ve duygu ba ğlarmdan tamamen kurtularak kutsalhk ve temizlikalemine 'olalar. Bu insan bu mana âleminde yükselme ğe, güzel haller kazanmayadevam eder. Öyle bir dereceye gelir ki Allah'tan ba şkasını görmez,Allah'tan ba şkasını i şitmez, yaln ız Allah ile hareket eder, yaln ız Allahile sakin olur, yaln ız Allah ile yürür. Sanki Allah' ın celal (ihti şam) nuru,bu kulun cismani , kuvvetlerinin hepsine nüfuz etmi ş, onun içine geçmiş, özüne dalm ış, mahiyetini sarm ıştır. İşte böyle bir insan, gerçektenhalîl diye nitelenir. Çünkü Allah sevgisi, onun bütün güçlerine i şlemi ştir.Peygamber (s.a.v.): "Allah ım kalbime nur ver, gözüme nur ver, kula ğımanur ver, sağıma nur ver, soluma nur ver, üstüme nur ver, altıma nur ver,önüme nur ver, arkama nur ver, benim nurumu artar!"' sözüyle bu durumai şaret buyurmu ştur." 2Allah, İbrahim Aleyhisselam'm kalbine öyle bir sevgi ve korkuvermi şti ki kalbinin çarp ışı, t ıpkı ku şun havada kanat ç ırpmas ı gibiuzaktan duyulurdu. Allah' ın Resulü (s.a.v.) de öyle idi. Çok a ğladığızaman gö ğsünden, tencerede kaynayan suyun sesine benzer bir ses i şitilirdi3. Allah' ın Resulü de hem Allah' ın ',tatili, hem de babîbidir. Ken-1 Müslim, Salâtu'l-musâfirin, b. 26, h. 1812 Mefâtilmi- ğayb, III 4743 bn Kosir, I. 561


Cliz': 5, Sure: 4 639dileri: "Ben herkesin dostluğundan ayrıldım. Eğer bir bara (dost) edinecekolsaydım, Ebubekir'i hani edini ı clim. Fakat arkadaşınız (yani kendileri),h,alilidir."' buyurmuşlar, ba şka bir hadislerinde de: "İyi bilinizki ben Allah' ın babibi (sevgilisi)yim ama öviinmem..." demişlerdir.2Millete İbrahim, Ibrahim dini demektir. 125 nci ayette belirtildi ğigibi kim İbrahim gibi Allah' ı birleyerek yaln ız O'na teslim olur, O'nakulluk ederse, o kimse cennete girer. İster yahudi, ister h ıristiyan,ister müslüman olsun. Fakat özünü Allah'a teslim etmeyen , kimse, kurudava ile• üstünlük sa ğlayamaz, maddi kirlerden ar ınmamış ruhlar cennetegiremez.Bu ayetler, islam ın özünü ortaya koymaktad ır. Islam, Allah' ıbirleyen, O'nu tan ıyip yalnız O'na •kulluk eden herkesi, sözde müslümanolmasalar bile gerçekte müslüman kabul etmekte ve cennetlik saymaktadır. İbn Kesir: " İş , ne sizin kuruntuların ız, ne de kitap ehlinin kuruntulariyleâyetinde Allah' ın, insanlar ı dinler aras ında serbestb ırakt ığını söyledikten sonra şöyle diyor: "Bu ayetin anlam ı şudur:Din, ta19.alli (bezenme, gösteri ş) ve temenni (hayal) ile de ğildir. Fakatkalblere yerle şen ve amellerin de tasdik etti ği şeydir. Bir şeyi iddiâ eden.sırf kuru iddiasiyle onu elde edemez. Lâf ile hak üzerinde oldu ğunu söyleyenherkesin kuru sözü dinlenmez. Ancak Allah'tan bir burhâna sahipolmak gerekir.',"124 ncü ayette geçen nakir kelimesi, hurma çekirde ğinin sırt ındakinoktacığa denir ki hurma buradan filizlenir. Fedi, çekirde ği!" bir şıkkmdaki iplikçik, nakir çekirdekteki noktac ık, k ıtmir de çekirdekteki lifçiktir.Üçü de Kur'an'da geçer. 4"Kim bir kötülük i şlerse onunla cezalandırılır..." ayeti münasebetiylebaz ı hadisler rivayet edilmi ştir. Bu hadislere göre insan, yapt ığıkötülüğün cezas ını, dünyada da çeker. Hattâ mü'min insan ın aya ğınınta şa de ğmesi, aya ğına diken batmas ı, ba şının ağr ıması, hasta olmas ı ,yaptığı kötülüklere, i şlediği günahlara keffaret olur. O inanan insan,başına gelen bu dünya musibetleriyle günahmdan armm ış olarak âhiretegider. Hz. Peygamber (s.a .v.) şöyle buyurmuştur: "A şırı gitmeyiniz,orta yürüyünüz, doğru hareket ediniz. Müslüman ın uğradığı her musibet,keffarettir. Aya ğının siirçmesi, ayağına diken batması dahi (giinahla ımakeffaret olur)." 51 Ihn Mâce, Mukaddime, 112 TirmiZ1, Menak ıb, 1; ibn Murdeveyh (Tefsiru'l-Rlısimi, V. 1583)3 Ibn Kes1r, I. 5574 Ibn Kesti:, I. 5595 Müslim, Birr, b. 14, h. 52; Musned, II. 248 ,


640 Nisâ' Suresi"Kim bir kötülük yaparsa onunla cezalanır." âyeti indi ği zaman Hz.Ebubekir: "Ya Resulâllah, yapt ığımız her şeyle cezalanacaksak, halimizperi şandır!" demi ş, Hz. Peygamber şöyle cevap vermi ştir: "Hiç başınağrımaz m ı, üzülmez misin? S ık ıntı ve güçlüklere uğramaz mısın? İştebunlar, yaptığın ız i şlerin cezasıdır."'125 nci âyette geçen muhsin kelimesi, i şini güzel yapan demeksede dinde özel bir anlam kazanm ıştır. Allah' ın Elçisi (s.a.v.) ihsan şöyletammlamışt ır: "İhseın, Allah' ı görüyormu şsun gibi O'na kulluk etmendir.Zira sen O'nu görmüyorsan da'o seni görüyor."2o .5 .5 5CA ,CZ ı O 5 •••••f5kYr rj j L.) G.:J °o o 5, of ..- .1; 5 .5 . ..5.ç•C ›....$2■55"4.2....,X on„I jjYv) )r-ç ı.3.)CSı; ftc •9 iif:„.231'(N .


Cliz': 5, Sure: 4 641e:Sf C °C.°İ.o ı - .)1:ç °J:A (N rr) I -C;„ı j , _:.,T c„.,:or 1-4,.. ı C ( Ir t) 1-,,...,,,. 't...:_,:, AaIJ c 5:>:*1 jft ..,,, I '':__


642 Nisâ' Suresiise keyfinize uyarak do ğruluktan sapmay ın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizieğip bükerseniz, ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah,yaptıklarının haber almaktadır.Tefsiı :127— Fetvâ, güç bir meseleyi açmak, izah etmek demektir. Gençanlamındaki fetâdan gelir. Aç ıklamakla mesele kuvvet kazand ığı içinmeselenin izah ına fetvâ ad ı verilmiştir. İstiftâ', fetvâ istemektir.127 nci âyetten anla şılıyor ki baz ı müslümanlar, kad ınların mirasdurumu veya yetim k ırların mehirleri hakk ında soru sormu şlar, bu sorununaçıklanmas ını istemi şler, bu münasebetle bu âyet inmi ştir. Araplardaâdet şöyle idi: Adam, velisi bulundu ğu yetim k ızın mal ı varsa malmasahip olmak için e ğer kız güzelse onunla evlenir, çirkinse onu hayat ıboyunca evlenmekten meneder, bu suretle onun makina konard ı . İşte busurenin ba ş tarafında üçüncü âyetten itibaren yetim kad ınlara haks ızlıkedilmemesi, onlarla s ırf mallar ı için evlenilmemesi, onların mehrlerinintam verilmesi, onlar ın da erkekler gibi haklar ın ın bulunduğu anlat ılnuşt ır.Allah' ın, yetim kad ınlar hakk ında bildirdiği hükümler, onlard ır. "Kendileriiçin yanlan (takdir edilen miras)/ vermeyip nikâhlamak istedi ğinizkadınlar", cümlesi, yetim k ızlar ı nitelemektedir. Burada kasdedilen yetimkızlar, ki şinin mal ına varis olmak için evlenmek istedi ği yetimkızlardır. İşte bunlar hakk ındaki hüküm, Surenin ba ş tarafında aç ıklanmış,her hak sahibine dü şen miras payı gösterilmi ştir."Ve zavall ı çocuklar hakk ında da (fetva istiyorlar)." Câhiliyye devrindekızlara miras verilmedi ği gibi küçük çocuklara da miras verilmezdi.Yüce Allah, gerek k ızlar, gerek çocuklar hakk ında surenin ba ş tarafındaindirilen âyetlerde hüküm bulundu ğunu bildirmektedir.Surenin üçüncü âyetinde belirtildi ği• gibi yetimlere karşı adâletlidavranmak şartt ır. Mallarına konmak için onlarla evlenmek, ya da mallarına sahip olmak için onlar ı evlenmekten menetmek haramd ır. Amaadam, velisi oldu ğu yetim k ızla malı için değil, fakat gönül arzusuylaevlenmek istiyorsa bunda bir sak ınca yoktur.Baz ı müfessirler, "Onlar için yanlan (takdir edilen)" cümlesininhem mehre, hem de mirasa delâlet etti ğini söylerler. Çünkü veli, vevasiler, evlerinde bulunan yetimleri mallar ına tamahan ba şkala ıiyleevlendirmez, ya kendileri onlarla evlenir, ya da onlar ı oğullariyleevlendirip mallar ını kendilerine mehr olarak al ırlardı .


Cüz': 5, Sure: 4 643İmam Ebü Hanife, "Nikahlamak istediğiniz kadrolar.." cümlesinden,küçük k ı z ın babas ı ve dedesi dışındaki herhangi bir velisinin, onuevlendirebilece ği hükmünü ç ıkarm ışt ır.kile ilişkilerine temas eden 128 nci âyetin, Hz. Pey ğamber'in zevcesiSevde hakk ında indiği rivayet edilir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ya şlıolan Sevde'yi bo şamals istedi. Allah Elçisinin zevceli ği şerefinden yoksunkalmak istemeyen Sevde ise:"— Ya Resulâllah, beni bo şama, ben gecemi Ai şe'ye vereyim,dedi." Allah' ın Resulü de bunu kabul edip Sevde'yi bo şamaktan vazgeçti.İşte bu olay üzerine inen bu âyet, kocas ının, kendisinden ho şlanmadığıiçin geçimsizlik etmesinden, yüz çevirmesinden korkan kad ının,kocasiyle anla şabilece ğini, yatak, mehr ve miras hakk ından vazgeçerekkocas ının yan ında kalabilece ğini bildirdi.'Ba şka bir rivayete göre 128 nci âyet, Rüfic ibn 1Jadic ve e şi hakkındainmiştir. Bu zât, evlendi ği genç kızı, eski kar ısından fazla sevmi ş .Buna dayanamayan eski kar ısını da bo şamak istemi ş, fakat kad ın, ihmaledilse de duruma raz ı olaca ğın ı, bo şanmak istemedi ğini söyleyincebu minya' üzre anla şmışlar, inen bu âyetler de bunun caiz oldu ğunubidirmi ştir2Ayetin hükmü ve Hz. Aişe'nin de aç ıklamas ına göre adam kar ısındanho şlanmaz, boşamak isterse, kad ın sadece geçiminin sa ğlanmas ınaraz ı olup kocas ının yanında kalmak üzere anla şabilir ve onun yanındakalır, çocuklar ından ap ılmaz.129 ucu âyet, Surenin ba şında, çok kad ınla evlenmeyi s ın ırlayan 3ncü âyeti tamamlamakta, onu tefsir etmektedir. Orada adâlet mutlaktır,burada ise kad ınlar aras ında gözetilmesi farz olan adâlet aç ıklanmakta,biraz kolayl ık getirilmektedir.'Bir müslüman, en çok dört kad ını nikahı altında tut abilir. Fakatkadınlar aras ında adalet yapmas ı şartt ır. Hepsini ayn ı derecede giydi ı -mesi, yedirmesi, oturtmas ı, hepsine ayn ı işlemi yapmas ı gerekir. Bunlarıyapmak insanın elindedir. Fakat sevgi, insan ın elinde olmayan bir şeydir. İnsanın hepsini ayn ı derecede sevmesi, her zaman mümkün de ğildir.Birini daha çok sevebilir. İşte yüce Allah, 129 ucu âyette bu durumai şaret ederek: Siz isteseniz de kad ınlar aras ında tam adâlet yapamaz-1. EU' Dâvîıd, Nikâlı, b51 fi'MFasmi beyne'n-nisâ'; İbn Kesfr, Tefsir, I. 562; Mentibu'lğayb,III. 4782 Taberi, V. 312; Ibn Kesfr, I. 5633 Butik!, Tefsir, Nisa Suresi.


644 Nisa' Suresismız. Gönlünüze hakim olamayarak birini diğerinden fazla sevebilirsiniz.Fakat gönül durumunuz adalete engel olmamal ıdır. Ötekinden tamamenyüz çevirip, onu kocas ızmış gibi bir duruma sokmamal ısınız. Sevgidede ölçülü davran ınız, buyıırmaktad ır.Hz. Peyğamber(s.a.v.)in vefat ı sıras ında nikah ı altında dokuzzevcesi bulunuyordu. O, han ımları aras ında adaleti gözetir, her gecebir hammuun odas ında kahrd ı. Ya şlı olan Sevde ise, gece hakk ını Hz.Aişe'ye vermi şti. Hz. ki şe şöyle diyor: "Allah' ın Resulü (s.a.v.) kadınlarıarasında geceleri taksim eder, ve adâletle sıraya uyardı. Sonra : 'Allahım,bu benim yapabildiğim taksimdir. Fakat benim elimde olmay ıp senin elindeolan şeyden ötürü beni k ınama' derdi."'130 nen âyette birbirinden ayr ılan e şleri, birbirine, muhtacetmeyeceğini,bol hazinesinden onlara yard ım edece ğini bildiren yüce Allah,131-134 ncü âyetlerde de göklerde ve yerde ne varsa hepsinin kendisineâid olduğuna dikkati çektikten sonra gönderdi ği bütün dinlerdeinsanlara Allah korkusunu ö ğütlediğini hatırlatmakta, insanlar ın küfürve isyanının göklerin ve yerin padi şahı Allah'a zarar vermeyece ğini,Allah' ın çok zengin olup hiçbir şeye muhtaç olmad ığını, bütün övgülerinO'na mahsus olduğunu bildirmektedir. Evet göklerde ve yerde nevarsa hep Allah ındır. O, her nefsin ba şında yönetici, gözetleyici ve herşeyigörücüdür.Dilerse kendisine isyan eden bir toplulu ğu götürür, yok eder, onunyerine yeni bir topluluk getirir. Zaten hep götürüp getirmektedir. Baz ıtoplumları yükseltirken, baz ılaruu alçaltmakta, y ıpranan vücutlar ıgötürmekte, yeni canlar, yeni vücutlar yaratmakta, her an hayat ı tazelemekte,her an yaratmaktad ır. O, her anda ba şka bir şandad ır. Herşeyiyapmaya gücü yeter.Dünyayı isteyen ve bunun için O'ndan ba şka varl ıklara yalvar ıpduran bilsin ki dünya ve âhiret nimetlerinin hepsi Allah' ın yanındadır.O, dilediğine bunu veya onu, yahut her ikisini de verir. İnsanlar dünyanimetlerini de, âhiret nimetlerini de yaln ız O'ndan istem,elidirler. Allah,her şeyi işiten ve görendir Kimin ne istedi ğini bilir, ne yapt ığınıgörür.126 nc ı âyetten 133 ncü âyete kadar üç defa göklerde ve yerde bulunanher şeyin Allah'a aid oldu ğu, Allah'ın hiçbir şeye muhtac olmad ığıbatırlatılmaktadır. Bu demektir ki her şeyi yaratan Allah, kâinatm ve1 Ebû Dâvûd, Nikâh, bâb frl-Isasmi beyne'n-nisâ'; TirmiM Nikâh, 42; Nesn, `Usretu'n-Nisâ', bâbu meyli'r-racul ilâ /bn Mke, Nikâh, 47; ibn Uanbel, Musned, VI. 144


Cüz': 5, Sure: 4 645insanların nasıl bir dijAenle mutlu olacaklar ını en iyi bilendir. O'nun,sizin için indirdi ği bu hükümler, sizin saadetiniz içindir. E ğer siz, buhükiiınlere uyarsamz mes'ud olur, güçlenirsiniz. Dünyada şeref ve izzetiçinde ya şarsmız. Ama bu hükümlerden saparsan ız o zaman gücünüzüyitirirsiniz, Allah dilerse sizi mahveder, sizin yerinize, yasalar ına uyacaktoplumlar getirir. Allah, her şeyi yapabilir.135 nci ayet de Allah için do ğru şahitlik etmeyi, insanın kendialeyhine, anababasm ın ve akrabas ının aleybine de olsa, leh veya aleyhinetan ıklık yaptığı kimse zengin de olsa, fakir de olsa asla do ğruluktanayr ılmamayı emretmektedir. Bazan insan zenginden korktu ğu içinonun lehine tan ıklık yapmak ister. Bazan da fakire ac ıdığmdan onunlehine şahitlik yapmak, fakiri korumak için bildi ğini ve gördüğünü gizlemek,ba şka türlü söylemek ister. Her ikisi de do ğru değildir. Tamkhktaasla sevgi, şefkat, merhamet, korku duygular ı insanı haktan sapt ırmamalı,hak ve adelet neyi gerektiriyorsa insan onu yapmal ıdır. Nefsinarzusu, ki şiyi adâletten alıkoyınamal ıdır. Çünkü Allah, kullarma herkestençok yak ındır. İnsanlar için en uygun olan adalet ve do ğruluk olduğundanbunlara titizlikle riâyet edilmesini buyurmakta ve tan ıklıktahaktan sa.panlar ı şiddetle uyarmaktad ır: "Eğer lafı ağz ınızda geveler,ya da doğru söylemekten yüz çevirirseniz, Allah yapt ıklarınızt bilir!"Bu ayet, İslam adaletinin temellerinden biridir. Hak ve adaletibunun kadar özlü ifade eden ba şka bir hukuk prensibi yoktur.TabeıVnin rivayetine göre Resullullah' ın huzurunda bir zenginlebir fakir davala ştı. Resul Aleyhisselâm, fakir, zengin haks ızhk edemezdüşüncesiyle fakiri tutar oldu. Yüce Allah, bu ayeti indirerek zenginolsun, fakir olsun herkese kar şı adaletle, tarafs ız davranmas ını, hiçbirtarafı tutmamasm ı emretti.Hazin'in i şaret etti ği gibi bu ayetin de Ebû T ı'ma ile ilgili olmasımuhtemeldir. Ancak ayet, tan ıklıkta adalet ve tarafs ızlık ilkesini getirenyeni bir hukuk prensibidir."d." -151. "") 4.»L; -,:r.......15TC4.,30(:)..4 .•• ı4 ı!, •••SI .5( N4 5 ‘P *-Cf-1 £3 L;1 Taberl, V. 321


• -•646 Suresizç,j , 1_,:_ 9,),T ? lifi...3 ,.ç,,,, .,..,:.4 i. .1„ ,c j ,:x:11, ,-:‘.) 1 (ir,) I-L.,,..--- •k.,:..;..., °,:4-_,.. ..% °_,,,;3 .-Sr3 °Ç:4:3 -.)_.:1° :1 ',Il ..c)'..


Ciiz': 5, Sure: 4 647136— Ey inananlar, Allah'a, Elçisine ve indirdiği kitaba ve daha önceindirmiş bulunduğu kitaba inanın. Kim Allah' ı, meleklerini, kitaplar ını ,peyğamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse o, uzak bir sapıklığa düşmü ş-tür. 137— Onlar ki inandılar, sonra inkâr ettiler; daha sonra (tekrar) inan-&lar, yine inkar ettiler, sonra inkarlarz arttı; işte Allah onları ne bağışlayacak,ne de doğru yola iletecektir. 138-Münafıklara, acı bir azabın kendilerininolacağını müjdele! 139-Onlar, mü'minleri b ırakıp kâfirleri dosttutuyorlar. Onların yan ında şeref mi arıyorlar? Bütün şeref, tamamenAllah'a aittir. 140-(Allah), size kitapta indirmi şti ki : Allah' ın ayetlerinininkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar(sözü b ırakıp) başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın,yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Şüphesiz Allah, bütün ikiyüzlüleri vekâfirleri cehenneme toplayacakt ır. 141- Onlar sizi gözetleyip dururlar. Eğersize Allah'tan bir fetih nasib olursa, "Biz de sizinle beraber değil miydik?"derler. Ve eğer savaşta kafirlerin bir payı aur(sava şı düşmanlar ınız kazamr)sa,(bu kez onlara): "Biz size üstünlük sa ğlay ıp, sizi mü'minlerden korumadıkm ı ?" derler. Artık k ıyamet gününde Allah, aran ızda hükmedecekve mü'minlere kar şı kafirlere asla yol vermeyecektir. 142- ikiyüzlüler,(gûya) aldatmaya çalışırlar. Oysa O, onların aldatmalarını kendilerineçevirir. Namaza kalkt ıkları zaman da üşene ü şene kalkarlar, insanlaragösteriş yaparlar, Allah'ı pek az anarlar. 143- Arada yalpalayıp du-/ lar. Ne bunlara (bağlanırlar), ne de onlara. Allah'ın şaşırttığı kimseyebir (ç ıkar) yol bulamazs ın! 144- Ey inananlar, mü'minleri bırakıp kâfirleridost tutmay ın! Allah'a, aleyhinizde olacak aç ık bir delil vermek miistiyorsunuz? 145- Doğrusu ikiyüzlüler, ate şin en aşağı tabakasındadırlar.Onlar için hiçbir yardımc ı bulamazsın. 146- Ancak teybe edenler,durumlarını düzeltenler, Allah'a yap ışanlar ve dinlerini sırf Allah içinyapanlar (yalnız O'na tapanlar), işte onlar mü'minlerle beraberdir ; Allahda yak ında mü'minlere büyük bir mükâfat verecektir. 147- Siz şükreder,inanırsanız Allah size azâbetmeyi ne yapacak? Allah şükrün karşılığınıveren, (herşeyi gere ğince) bilendir.Tefsir:136-147: Bu âyetlerde önce iman esaslar ı açıklanmakta, bunlardanbirini inkâr edenin aç ık bir sap ıkl ık içine dü şece ği belirtilmektedir.Sonra da kâh inamp kâh inkâr eden, imanla küfür aras ında bocalayanmünafıkların durumu anlat ılmaktad ır.137 nci âyette önce inamp sonra inkâr eden, ikinci kez de inamptekrar inkâr eden, en sonunda da inkâr ı iyice artan kimseleri Allah' ın


648 Nisâ' Suresiba ğışlamayaca ğı, onları doğru yola iletmeyece ği bildirilmektedir. Acababu inamp inkar eden, yine inan ıp tekrar inkar eden, böyle böyle iyiceküfürleri katmerle şenler kimlerdir? Bir k ısım müfessirlere göre bunlarYahudilerdir. Çünkü onlar Tevrat'a inand ılar, fakat Musa'n ın ardındanbuzağıya taparak inkâra girdiler. Musa'n ın Tur'dan dönü şüylebirlikte imana geldiler, fakat sonradan Isa'y ı ve İncili inkar ettiler. MuhammedAleyhisselâm' ı da inkâr etmekle küfürleri artt ı. Bazı ulemayagöre de bunlar münaf ıklardır.°Ayetin ruhundan anlad ığımıza göre bunlar, sabit bir zümre de ğildir.Burada bir karakter çizilmektedir. Yahudilerden de olabilir, müslümanlardanda olabilir böyle insanlar. Baz ı tipler vard ır ki bir türlüiçlerine iman yerle şemez. İnanırlar, fakat imanlar ı yerle şmediği içinhemen içlerine dü şen bir şüphe ile inkara saparlar. Ama küfürde derahat etmez, yine inannlar, fakat yine saparlar. Böyle imanla küfür arasındabocalaya, bocalaya sonunda yüreklerini tamamen inkar sarar,kalbleri kat ıla şır, artık doğru yolu bulamazlar. İşte nifakm sonu budur.Demek ayette karakterize edilen tip, nifak tipidir. Nitekim müteakipayetlerde münafıklarm davran ışları, ayrıntılariyle tasvir edilecektir.Münafıklar, mü'minleri b ırakıp kâfirleri dost tutarlar. Burada kasdediler'kafirler, Yahudilerdir. Müslümanlarm içinde ikiyüzlü olan bazıkişiler dıştan müslüman görünüyor, gizli gizli de kafirlerle dostlukkuruyorlard ı. Bütün amaçlar ı, onlarla birlik olup müslümanlar ı sonundayenmek, Medine'de kendilerine üstünlük kurmak, mevki sa ğlamakidi. Oysa onlar bo ş kuruntunun pe şinde idiler. 'üstünlük Allah' ın elindedir.Allah onu dilediğine verir. Böyle yapmakla ikiyüzlüler, manenalçal ıyorlar, ruhlarm ı cehenneme sürüyorlard ı. Bu yüzden hem inkarcılar,hem de ikiyüzlüler cehennemde toplanacaklard ı .140 ncı ayet, Yahudi hahamlarm ın yanında oturup onların Kur'anile alay etmelerini dinleyen münafıklarm tutumunu anlatmaktad ır.Öyle anlaşılıyor ki münafıklar içinde baz ı kimseler vard ı ki tam münafıkde ğildi. Aslında nni.'min olup bazal' da içine şüphe düşen insanlarvard ı. Asıl miinafıklarm çevresinde bulunduklar ı için,, onların telkinlerinekap ılıyorlard ı. Bu müslümanlar, özel meclislerinde Yahudi ve münafıklarlaberaber oturur, onlar ın Hz. Muhammed Aleylaisselâm ve Kur'ân ile alay eder tarzdaki konu şmaların dinlerlerdi. İşte onlara hitabeninen bu ayetler, İslam ile alay edilen meclislerde oturmamalarm ı emretmektedir.1 Mentitıul-ğayb III. 487; Tefstru'l-âsimf, V. 1608


Cüz': 5, Sure: 4 649Müslümanlar henüz Mekke'den hicret etmezden. önce Mekke mü ş-rikleri, Hz. Muhammed Aleyhisselâm ve Kur'ân ile alay ederler, ayn ımecliste bulunan müslümanlar da çok az ınlıkta oldukları için ses ç ıkaramaz,dinlerlerdi. Orada inen: "Âyetlerimiz hakk ında (münasebetsizliğe)dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardanyüz çevir; eğer şeytan sana (bunu) unutturursa hatırladıktan sonra(hemen kalk), o zalimler topluluğuyla oturma!"' meâlindeki ayet, müslümanlara,Allah'm âyetleriyle alay eden mü şriklerin yanında oturmamalarını,onlar alay edince kalk ıp gitmelerini emretti. Müslümanlar da öyleyaparlard ı. Medine'ye geldiklerinde müslümanlar, Yahudi ve münafıklarlaoturur, konu şurlard ı. Yahudi ve münafıklar, gizli toplant ılarmdaHz. Muhammed Aleyhisselâm ve Kur'an ile alay ederler, onlarlaberaber oturan baz ı samimi, fakat zayıf müslümanlar da onlar ın bualaylı sözlerini dinlerlerdi. 140 ncı ayet, daha önce Allah' ın ayetlenylealay edilen yerde oturulmamas ı emredildiği halde hala böyle yerlerdeoturanlar] uyarmakta, onlar ı bundan menetmektedir.Hicretin be şinci yılına kadar bütün Yahudiler Medine'den ç ıkarılmıştı.Demek ki bu ayetler, Hicri be şinci yıldan önce nazil olmu ştur.139 uncu âyet, miinafıklarla yahudiler aras ında bir dostluk ve antla ş-ma olduğunu, münafıkların yahudileri dost tutup onlardan şeref vemenfaat beklediklerini gösterir.Allah ve peygamberlyle, din ile alay edilen bir mecliste gönül isteğiyleoturmak haramdır. Oturan da o alay edenler gibi olur, yani küfregider. Fakat bu konu şmalar ı istemeyerek, gönülden ikrah ederek dinleyenküfre gitmez. Mekke'de kâfirleri dinleyen müslümanlar için "Eğeronları dinlerseniz, siz de onlar gibi olursunuz" denınemiştir. Çünkü Mekke'debu sözleri dinleyenler, istekle de ğil, kerhen dinliyorlard ı. AmaMedine'de durum öyle de ğildi. Orada Yahudi ve münafıklarla beraberoturup dinle alay eden sözleri dinleyenler, bunu dinlemeye mecbur değillerdi.Isteseler itiraz edebilirler, oraya gidip oturmazlard ı. Demek kibu sözlerden ho şlanıyorlardı. Bunlardan hoşlanan da bizzat kendisiAllah ve Resulüyle alay etmi ş olur. Bundan dolayı bunlara: "Eğer onlarıdinlerseniz, siz de onlar gibi olursunuz!" hitab ı yönelmiştir. Bir meclisteAllah ve Resulüyle, Kur'ân ile alay edildi ğini işiten mü'min ya itirazedecek, yahut hemen oradan kalk ıp gidecektir. Bunu da yapamazsagönülden nefret edecektir. 141 nci ayette geçen istilıved kelimesi,üstün gelmek anlanundad ır. Münafıklar, Yahudilere diyorlar ki: "Bizsize üstün gelmedik mi? İsteseydik, müslümanlarla birlik olup sizi ye-1 En'tını Suresi: 68


650 Nisâ' Suresiner, öldürür veya esir alabilirdik. Ama bunu yapn ıad ık. Size üstün gelecekdurumda bulundu ğumuz halde müslümanlara yan ç ıkıp sizin aleyhinizesava şmad ık, bu suretle müslümanları zayıf duruma dü şürdük,müslümanlar ın sizi ezmesine engel olduk, size üstünlük sa ğladık.."142 nci âyette münafıkların, üşene ü şene ve inand ıklarmdan değil,gösteri ş için namaz k ıldıkları bildirilmektedir. Demek ki namaz ı yüksünmek,nifak alâmetidir.143 ncü âyette mü' ıninlere, kâfirleri dost tutmamalar ı emredilmektedir.Bundan da anla şılıyor ki nifak hareketi içinde bulunan baz ıkimseler, tam münafık değildi. Bunlar, liderlere kan ıyor, onların telkinleriylehareket ediyorlard ı. içlerinde iman da vard ı. Fakat çe şitlisebeplerle ku şkulara, tereddütlere dü şmekte, kâh münkirlerleYapmakta, kâh da içlerinde iman ışığı yanınca gerçe ği görüp mü'minlerin yan ında yer almakta idiler. Ama şüphe ve tereddüt, içlerindekizayıf iman ışığını tekrar karartmakta idi. Bunlar halis münafık olmadığı,içlerinde iman ışığı taşıdıkları için yüce Allah, 144 ncü âyettebunların böyle imanla küfür arasmda bocalay ışlarını belirttikten sonlayine bunlara "Ey inananlar, mü'minleri bırakıp Wirleri dost tutmay ın"dem ekte dir.145 nci âyette de d ıştan mü'min gözüküp içten tam kâfir olan gerçekmünafıkların, cehennemin en alt bölümünde olacaklar ını haber vermektedir.Derece yüksek için, dereke alçak için kullan ılır. Demek kimünafıklar en a şağı derekededirler.Ancak teybe edip uslananlar, yola gelenler, yaln ız Allah'a kullukedenler, gerçek mü'minlerle beraber büyük ödüllere nail olacaklard ır.Allah, kullarını azâb etmek için yaratmanu ştır. Azâb, kullar ı doğruyola sevk etmek, düzenlerini korumak, haks ızlıkları önlemek, adaletisağlamak, ruhlar ı temizlemek içindir. Ama kullar inan ıp doğru yoldagidince, güzel davran ışlariyle Allah'a şükredince Allah niçin kullarınaazâb etsin? O ki kullarmm yapt ığı güzel amelleri fazlasiyle ödüllendiren,Yap ılan her iyiliği bilendir.: 6-e-:Y-1;Il , tam °z.) ı (N t A) )4,cp J' ı(N t •k) 1:,;;:p "" ı:ç "zo `/z.)


Cüz': 6, Sure: 4 651148- Allah, kötü sözün aç ıkça söylenmesini sevmez. (Kötü söz söyleyenlericezaland ırır). Ancak zulmedilen hariç (zulme uğrayan kimseferyâdedip zâlimin kötülü ğünü söyleyebilir). Şüphesiz Allah, i şitendir,bilendir. 149- Bir iyiliği, açığa vurur veya gizlerseniz, yahut bir kötülüğüaffederseniz (bilin ki) Allah da affedicidir, güçlüdür.Tefsir:148 nci âyetin şu olay üzerine indi ği rivayet edilir: Bir adam, Hz.Ebubekir'e sata ştı. Epey sustuktan sonra Ebubekir de kar şılık verdi.O karşılık verince Allah' ın Resulü, memnun olmad ığını belirtmek üzerekalkt ı. Hz. Ebubekir:- Ya Resâlâllah, o bana sövdü, sen bir şey demedin. Fakat ben onakarşılık verince kalka m ? Allah' ın Resulü buyurdu ki:- Senin yerine bir melek ona kar şılık veriyordu. Fakat sen de onakar şılık vermeğe başlayınca melek gitti, şeytan geldi. Şeytan gelinceben de kalktım. O s ırada bu âyet indi.'149 nen âyet, 148 ncinin tamamlay ıcısıdır Bu veya benzeri birolay üzerine iki âyetin birlikte indi ği anlaşılmaktadır.Bu âyetlere göre her ne suretle olursa olsun, kötü sözü aç ıkça söylemek,alay ve hakaret etmek, ya da yap ılmış kötü bir i şi açığa vurmak,başkaların ın kusurunu ortaya dökmek, Allah' ın sevmediği çirkin şeylerdir.Ancak haks ızlığa uğrayan kimse, kendisine haks ızlık edene karşılıkverebilir, onun haks ızlığını duyurabilir. Bu hususta Abdullah ibnAbbüs'ın şöyle dediği rivayet edilir: "Birinin bir kimseye kar şı bedduâetmesi doğru değildir. Ancak mazlûm, kendisine zulmedene kar şı bedduâedebilir. Ona bu hususta izin verilmi ştir." 2Buna ra ğmen kendisine sövmüş, hakaret etmi ş bir insan ı, öc almayagücü yeterken affetmek, büyük meziyettir. Allah' ın Resulii (s.a.v.)"Sadaka malı eksiltmez, Allah affedenin izzetini (onurunu, gücünü) artınr.Allah için alçakgönüllülük edeni Allah yükseltir." 3 buyurmuştur.Ayetin ruhundan anl ıyoruz ki bir kimsenin, kendisine yap ılm ışherhangi bir dil hakaretini affetmesi, hay ırlıdır. Ancak affetmek, ba ş-kalarına da hakaret etme cesaretini verecek ve bu tür hakaretlerin, hak-1 1134 Mefildb, III. 496; Ijazim ayetin tefsiri.2 Tefsiru'l-I(simi, V. 16263 Müslim, Birr, b. 45, h. 69; Tirmili, Birr, 82


652 Nisâ' Soresisızliklarm topluma yayılmas ı sonucunu do ğuracak olursa do ğru değildir.O zaman adaletin gere ği yap ılmalıdır.Çeki şmelerde sövmeye ilk ba şlayan kimse günahkar olur. Di ğerihaddi a şmadıkça karşılık vermekle günah kazanmaz. Allah' ın Resulüşöyle buyurmu ştur: "Birbirine sövenlerden, sövme ğe ilk başlayan günahkül.olur. Ancak haks ızlığa uğrayan (yani kendisine sövülen) kimse, s ı-nın aşar (daha çok söver) se durum değişir."'Ayette "kötü sözü aç ıkça söylemeyi Allah sevmez" buyuruluyor.Bundan, kötü sözü gizlice söylemenin sakmcas ız olduğu anlam ı çıkmaz.Kur'an]. Kerim'in birçok yerinde günah ın açık ve gizlisinden menedilmiş,bu surenin 108 nci âyetinde de günah bir sözün, insanlardangizlense bile Allah'tan gizlenemeyece ği, Allah'ın her yap ılanı bildiğiaçıklanmıştır. Kur'ân'a göre kötü sözü aç ık veya gizli söylemek, ba ş-kalarma kar şı kötü niyetler beslemek günaht ır.1Vlücahid, ayetin tefsirinde şöyle demiş: "Bu ayet, şu adamı anlatıyorki adam, birine misafir olur. Ev sahibi kendisine iyi bakmaz, kendisiniiyi a ğırlamaz. Oradan ç ıkar, ' şu adam bana bakmad ı, beni ağırlamadı' der. İşte o adam, arkada şı hakkında kötü sözü aç ıkça söylemişolur. (Demek ki insan ın, kendisini iyi kötü konuk eden kimseyiyermesi, k ınamas ı doğru de ğildir)."2Fakat müfessiller, misafir, kendisine bakmayan, ikram etmeyenev sahibini ba şkalarına söyleyebilir ka ınsmdadırlar. Çünkü İslamdakonuğu ağırlamak, dini bir vecibedir. Allah' ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Misafiri gece yat ırmak ve onu ağırlamak her müslümanafarzdır. Eğer misafir, adamın evinin çevresinde (yemekten, yataktan)yoksun olarak sabah ederse, ev sahibinin üzerinde alacakh olur. Dilersealacağını tahsil eder, dilerse etmez."'Ayetten ç ıkarılan bir diğer mana da şudur: Allah, kötü sözü aç ıkçasöylemeyi sevmez. Ancak bir kimse, inkar etmek ve benzeri kötübir sözü aç ıkça söyleme ğe zorlanırsa onu söylemek, kendisine mübaholur. Nitekim müşrikler, Ammar gibi baz ı sahabileri Allah' ın Resulünüinkara zorlam ışlar, Ammar da dediklerini yapm ış, böylece kendisiniserbest b ırakmışlardı. Ammar ve arkada şları hakkında: "İnandıktctnsonra Allah'ı inkâr eden-kalbi imanla yatışm ış olduğu halde (inkara)1 Müslim, Birr, b. 8, h. 68; Ebil Düveld, Edeb, 39; Tirmiâl, Birr, 51; ibn Bafibel, II, 235....2 Tersiru'1-1(8simi, V. 16263 Ebü Dâvüd, Edeb, bâb hadis: 5153


Ciiz': 6, Sure: 4 653zorlanan değil- küfre göğüs açan, (küfürle sevinç duyan) kimselere Allah'tan bir gazab iner ve onlar için büyük bir azâb vardır."'149 ncu ayet, islâmın hoşgörü ruhunu anlat ıyor, insanlar ı Allah rızası için iyiliğe sevk ediyor: Yapt ığımız iyiliği açığa vursan ız, ya da birkötülüğü affetseniz, Allah çok ba ğışlayand ır, her şeye gücü yetendir,diyor. Böylece insan, her yapt ığını Allah' ın bildiğini düşünerek Allahiçin daima aç ık ve gizli iyilik yapmaya, affetme ğe te şvik ediliyor. Ayetinsonunda da: Allah ın affedici ve her şeye gücü yeten oldu ğu hatırlatılıyor.Cenab ı Hak demek istiyor ki Allah, her diledi ğini yapabilir.Kendisine kar şı gelenleri, buyru ğunu tutmayanlar ı derhal cezaland ırıphelâk edebilir. Her şeyi yapmaya gücü yetti ği halde sizin birçok hatave kusurlarınızı ba ğışlamaktad ır. İşte O, nas ıl helâk etme ğe gücü yeterkensizi ba ğışlıyorsa siz de O'nun ahlüklyle ahlaklanmay ı hedef edinereköc almaya gücünüz yeterken affedin, insanlar ın hatâ ve kusu ılarınıba ğışlayın.oI -9 -A-:!. I C.)., 434 L, ı.) S c) -U I J•o 9 o,„İı o ıı.9. 9 ,„ oA> j.) 441} „ e, oC"A k=-1-^-13 (‘ e .) ‘=^11, J° ‘) j_i (.) ,


654 Nisa' Suresinız Allah'a kulluk anlam ına gelir. Bütün peygamberler, Allah' ın elçileridir.Onlar aras ında ay ırım yapmak, kimine inan ıp kimini inkar etmek, İslaminanciyle ba ğda şmaz. Allah' ın elçileri olan peygamberlerin hepsineinanmayan kimseler, gerçekte Hakk ı inkar etmi ş olurlar. Çünkü elçiyeitâat, Hakk'a itaattir. Elçiyi inkâr da onu göndereni dinlememekanlamını ta şır. Elçilerin ad ı de ğişebilir. Ama yüklendikleri görev ayn ı-dır. Elçile ı aras ında baz ı kişisel meziyetlerde üstünlükler de olabilir.Fakat Allah' ın elçisi olmak bak ım ından hiçbirinin di ğerinden fark ıyoktur. Hepsi Allah taraf ından görevlendirilmi ştir. Onlar ı tasdik, onları gönderen Allah' ı tasdik demektir.Yahudiler, Isa'dan önceki peygamberlere inanm ışlar, fakat Isa'yainanmamışlard ı. Hıristiyanlar, Isa'ya ve ondan önceki peygamberlereinand ılar fakat son peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a inanmadılar. Bir peygamberin, peygamberli ği kesin kan ıtlarla belli olduktansonra onu, s ırf kibir, inat veya körü körüne taklit yüzünden inkâretmek, peygamberler aras ında ayırım yapmakt ır.Peygambe ılerden kimini kabul edip kimini reddetmek, gerçek dinile bağdaşmaz. Tam anlam ıyle inanmış olanlar, peygamberleri birbirindenayırd etmeden, ilkinden sonuncusuna kadar hepsine inamrlar. İşteonlara Allah tarafından büyük mükâfatlar verilecektir. Peygamberleriinkar edenler, küçük dü şürücü bir azâba u ğrarlarken, Allah' ın bütün ,elçilerine inananlar da ödüllendirilecek ve yüce Rab onlara, çok ba ğışlayıcı,çok merhametli s ıfatlar ıyle tecelli edecektir.Q• A 1,1_::_5" J L IQ: • - - •L;) I I J LA.9G:J]o • 9 .9 5 .o -9 •-•° j■• :■.;1' PLall e÷« 1-9O t9 •-• .•••LJ 2.,.L.G o-1,9 G S3 °L) • : P _ı°e5_t.:3"),'131°o 9 o.ter—:..> -—....Ii o.1 •Of:°-4"« j° t)


Cüz': 6, Sure: 4 655■,^; ..- ..$ e 9 ..... o o $ 9 sJ C0 ° ° ) k,,..i:..; i .)-:. ,4 3-, 5ki ...A ....i r-.ı:1P l.k I Ğ.,71,,->,.:4,..ş.,_;" ,4,...12:p 1;C:::41,_,. ' - -_,° "A "Sp ° .._4_ 1 * .; ıe .ci..‹.. i i4 . . j i j r; j:«'C' ; 5 O iLL; LA ;.) ,aA ( i .i5,;) ' ' çci.. ' ;:), ",•):,. ı. ‘;../.f ,...:.1. ğr C.,:1:::; Ö ı..,,,. ..., . , ..9.,,...... - 1.... ..,, r ,,,.. , , .. ,, _,..=.5 .7. e . „....,-,... $ 9,,L.A..., ...(... .J ...4::.1$ I j-42A.....›. 1 L.r.. .....LJ I J...I j G e-4,1 4.... 4_1:D...J j 0,9--A,,,,0tt.4 fir31-1::; t:*; G °C:.)2J t -1C.;:ir -IP ğ•• .4 •-1 ğ fi JCA G fi4-..AL': -. çr4" -4= I:, ( ‘ o A) 0-- :''' ..). j--9 ,CW - 4.)CÇ j G 4....3,ı 543fl 5.C.,:i , °, S (N oy)..-- ..,„z..t;:;2:il—r °,:! ; , 4.; * j. 'Lj°..:.; ‘L ı "z ,:._,.1_,. ° :I 'I ı ,.>1:-,S.:31° ,j:#: ı °,..)::.-... • --....• - , • ,1_:.:4,_, ı J' ı_,„ -. .:k:n ° - • :ı):Ii....; o . N) r.t._ cp '‘) .1..


656 Nisa' SoresiOysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat (öldürdükleri), kendilerine(Isa'ya) benzer gösterildi. Onun hakk ında ayrılığa düşenler, ondan yana tambir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar.Onu yakinen öldürmediler (onu öldürdüklerini kesinlikle bilemediler).158- Hayır Allah, onu (Isa'yı) kendisine yükseltti. Allah, daima üstündür,hikmet sahibidir. 159- Andolsun, kitap ehlinden hiç kimse yoktur ki, ölümündenönce ona inanacak olmasın. K ıyamet günü 0, (14) onların aleyhineşâhid olacaktır. 160- Yahudilerin yapt ıkları zulümden, çok kimsekriAllah yolundan çevirmelerinden dolay ı kendilerine helal k ıhnm ış şeylerionlara yasakladık. 161- Menedildikleri halde faiz almalarından ve haksızyere insanların mallarını yemelerinden ötürü (böyle yapt ık). Içlerindeninkar edenlere de acı bir azâb hazırladık. 162- Fakat içlerinden ilimde ilerigitmiş olanlar ve mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirileneinananlar. 0 namazı kalanlar, zelditı verenler, Allah'a ve âhiret gününeinananlar... Işte onlara büyük bir nıükâfât vereceğiz.Tefsir:153 ncü ayette kitap ehlinclen Yahudilerin, inat yüzünden inkarlarmave s ırf demagoji yapmak için ileri sürdükleri isteklerine dikkatçekildikten sonra 161 ııci âyete kadar Yahudilerin, daha önceki peygamberlerekar şı olumsuz tutumlar ına i şaret edilmektedir. YahudilerdenKa'b ibn el-E şrerin, ba şını çektiği bir grup, Allah' ın Elçisine gelip:"Eğer peygamber isen, bize gökten bir kitap getir!" demi şlerdi. Tabii,kuşkulanm gidermek için de ğil, s ırf inkarlar ında direnmek ve hattâPeygamberle alay etmek için böyle söylemi şlerdi.Yüce Allah, Elçisini teselli için onlar ın, daha önce Musa'dan, bundandaha büyük, hatta normal duyular]a slg ılayan insanla' için muhalolan bir şeyi talebettiklerini, Allah' ı kendilerine aç ıkça göstermesiniistedikle ıini hat ırlatmaktad ır. Bu haks ız isteklerinden dolay ı onlarıyıldırım çarpmış, bu halden kurtulunca altun buza ğıya tapm ışlar, peygamberlerarac ılığı ile Allah'a verdikleri kulluk, itâat sözünde durmadıklar ından dolay ı üstlerine Sina Da ğı veya herhangi bir da ğ kald ırılmış,belki deprem veya yer kaymas ıyle dağ üstlerine dü şecek gibi birduruma getirilmi ş, felaketi görünce pi şman olup teybe etmi şler amasonunda yine tevbelerini unutup isyana dalm ışlar, "Beyti Makdis'inkapısından, Allah'a secde ederek gixin", "Cumartesi günü avlanma yasa ğın ı çiğnemeyin!" buyruklann ı dinlememi şler, Allah'a verdikleri sözdedurmad ıklarından, Allah' ın ayetlerini inkar ettiklerinden ve haks ızyere peygamberleri öldürdüklerinden, Hz. Muhammed(s.a.v.)e dedik-


Cüz': 6, S ııre: 4 65/leri gibi daha önceki peygamberlere de "Bizim kalblerimiz, senin söylediklerinekapand ır, kılıfl ıdır, bo ş yere uğraşma" deyip alay ettiklerindenve Hz. Meryem'e de iftira edip onu ha şa zina ile suçlamalanndan,"Meryem'in o ğlu İsa'yı öldürdük "' denıelerinden, kendileri Allah' ın yolundanayrıldıkları gibi ba şkalarını da hak yoldan çevirdiklefinden, kitaplanndakendilerine menedildi ği halde faiz almalarından ve bat ıl(uygunsuz) yollarla insanlar ın mallarını yemelerinden dolayı Yahudilerinba şlarına felaketler geldi ği gibi ayrıca onlara ac ı bir azâp da haz ırlanmıştır.162 nci ayette de kitap ehlinden, ilimde râsih (ileri gitmi ş) olan gerçekbilim adamlarının, gerek Hz. Muhammed(s.a.v)e, gerek ondan öncegönderilmiş peygamberlere inanacaklar ı, namazlar ını kıhp zekatlarm ıverecekleri, böylelerinin, büyük mükâfatlara erecekleri belirtilmi ştir.150-152 nci ayetler, daha sonrakilere bir giri ş niteliği ta şır. Geçmi şyahudilerin inkarc ı davranışlarma, Hz. Peygamber devrindeki yahudilerindavranışlarıyle atalarının davranışları arasındaki benzerliğe,Bakara ve Ali İmran surelerinde daha geni ş olarak yer verilmi şti. Buradada genel olarak yahudi karakterine toplu bir i şaret yap ılmaktadır. Bu konuda, daha önce yapt ığımız aç-iklamalan tekrarlamakta yarargörmüyoruz. Ancak 156-159 ncu ayetlerin tefsiri üzerinde birazdurma gere ğini duyuyoruz.Yüce Allah, bu 'ayetlerde Hz. Isa'n ın öldürülmediğini, as ılmadığını,fakat ona benzetilen birinin öldürüldü ğünü veya as ıldığuu; İsa'nınöldürülmesi veya as ılması hakkındaki sözlerin, bir şüpheden,, bir zandandoğduğunu, onu öldürdüklerine dair kesin bir bilgilerinin olmad ığını,Allah'ın onu, kendisine yükselttiğini bildiriyor.Yahudiler, Hz. İsa'yı öldürdüklerini iddia ediyorlard ı. Hıristiyanlarda Hz. İsa'nın çarm ıha gerilerek yani haç şeklinde birbirine ba ğlanantahtalara, ellerinden ve ayaklar ından çivilenerek öldürüldü ğüne,fakat defnedildikten sonra bedeniyle kalkt ığma ve gö ğe çıkarıldığınainanıyorlardı. Fakat Hz. Peygamber devrinde İsa'nm as ılmadığma inananhıristiyan mezhepleri de vard ı."Biz, Allah' ın elçisi Meryem o ğlu İsa Mesih'i öldürdük demelerinden..."Ayetinde Yahudilerin, Hz. Isa'ya "Allah' ın elçisi" demele ıi, onlarınHz. İsa ile bu tarzda alay ettiklerine i şaret oldu ğu gibi, Hz. İsa'nın,insanlara, kendisinin yaln ız resul olduğunu söylediğine, hınstiyanlamısand ıkları gibi tanrılık iddiâ etmediğine de i şaret vard ır.


658 Suresi"Onu öldürmediler, onu asmadıler, fakat onlara benzer gösterildi.."İsa zannettikleri birini İsa diye öldürdüler veya ast ılar."Onun hakk ında ayrılığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler.0 hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar." İsâ hakkurdaayr ıhğa düşenler, onun gerçek hayat ını, olayın niteliğini bilmediklerinden,bu konuda kesin bir bilgiye sahip olmad ıklarından dolayıonun hakk ında çe şit çe şit sözler söylemektedirler. Kimi Isa as ıldı diyor,kimi hayır, asılan İsa de ğil, başkasıdır, diyor. Bu konuda kesin birbilgileri yoktur, sadece zanna, tahmine dayan ıyorlar.Eldeki Indiler, Hz. İsa'nın, şakirtlerine: "Bu gece hepiniz benimhakkımda ku şkuya düşeceksiniz" dediğini yazıyor. Bizzat Isa'n ın talebesi,onun hakk ında kuşkuya dü şeceklerine göre daha sonra gelenlerinku şkuya düşmeleri gayet do ğaldır. Zaten sonrakilerin ku şkusu, Isa'nm kendi şakirtlerinin ku şkusundan, olaya bizzat tan ık olmadıklarındanileri gelmektedir."Onu yakinen öldürmediler". Onu kesin biçimde öldürmediler.Öldürdüklerinin Isa olduğundan kesin biçimde emin olmad ılar. ÇünküIsa'yı öldürmekle görevli olanlar, onu tan ımıyorlard ı . İsa'nın şakirtlerindenbiri, Isâ'yı onlara tan ıtacakt ı. O Isa'y ı ele vermek isteyen kim-' se Isa'ya benzetildi.Bugünkü dört incil'de Isa'n ın çarmıha gerilip sonra gö ğe kald ırılması olayı birbiriyle çeli şik biçimlerde anlat ılmaktad ır. Bunlar ı özetlegözden geçirelim:Matta'ya göre incil'de (bab: 26) Isa, şakirtleriyle beraber bir evdefısh yemeği yemiş, içlerinden birinin kendisini ele verece ğini söylemi ş ."Fakat ben k ıyam ettikten sonra sizden önce Galile'ye gidece ğim" demiş.Öldürüleceğini haber veren İsa, öldürülmemesi için duâ etmi ş : "Eybaba, e ğer mümkünse bu kâse benden geçsin. Fakat benim istedi ğimgibi de ğil, senin istediğin gibi olsun." demi ş. Isa'y ı yakalamaya geldiklerindebütün şakirtleri onu b ırak ıp kaçmışlar (cümle• 56) İsâ, şahsenkendisini tanımayan ba şkâbinle ıin huzurunda yarg ılanırken uzaltancnu izleyen şakirdi Petrus, "Isa'n ın arkadaşı mısın, onu tan ıyor musun ?"diye soranlara üç kez Isa'y ı tanımadığını söylemiş (cümle: 69--74)'. Isa,yargılama sonunda vali Platus'a teslim edilince onu ele veren Yahuda,kederinden kendini asm ış (bab: 27, cümle: 1-5).Vali Platus, Isa'yı iyi bir adam gördüğü için ona dokunmak istemediğihalde halkın karga şasından korkup Isa'n ın çarmıha gerilmesineraz ı olmuş. Askerler onu al ıp saraya götürmü şler. 'Üzerine k ırmı-


Cüz': 6, Sure: 4 659zı bir kaftan giydirmi şler, ba şına dikenden bir taç koymu şlar, sa ğ elinede bir kam ış vermi şleı . Önünde diz çöküp "Selam ey Yahudilerinkralı (!)"diye alay etmi şler, üzerine tükürmü şler. Sonra onu Golyat'agötürüp çarm ıha germişler. Onunla beraber iki haydutu da, biri sa ğm.-da biri solunda olmak üzere çarm ıha germi şler.Altıncı saatten dokuzuncu saate kadar bütün yeryüzüne karanl ıkçökmüş ve dokuzuncu saatte İsa: "Eli, Eli, lama sabaktani: Allah ım,Allahım, niçin beni b ıraktm?" diye yüksek sesle ba ğırm ış. Bir kez dahaböyle ba ğırd ıktan sonra ruhunu vermi ş. Bunun üzerine depremlerolmuş. KabirlĞr açılıp nice mukaddes ki şilerin cesetleri kalkmış. Kabirlerdençıkıp İsa'nın kıyamından sonra mukaddes şehre girmi şler vebirçok kimselere görünmü şler. Bunu gören askerler İsa'nın gerçektenAllah' ın oğlu olduğuna inanm ışlar (cümle: 45-56).Akşam, İsa'nın şakirdi Arimatealı Yusuf, vali Platus'tan İsa'nıncesedini istedi. Cesedi al ıp, daha önce haz ırladığı yeni kabre yat ırdı .Kabrin kap ısına bir ta ş yuvarlayıp gitti. Mecdelli Meryem ile Ya'kub'unanası Meryem öte tarafta oturuyorlard ı. Isa'nın cesedi çalmmas ın diyeaskerler bekliyorlard ı . İsa'n ın defnini uzaktan görmü ş olan MecdelliMeryem ile Yakub'un anas ı Meryem, tanyeri a ğarmaya ba şlarken kabriyakından görme ğe geldiler. Birden bir zelzele oldu. Rabbin mele ğigökten inip kabrin ta şın yuvarlad ı, ta şın üstünde oturdu. Askerlerkorkudan bay ıldılar. Melek, iki kad ına korkmamalarm ı ve Isa'n ın oradaolmayıp kalkt ığım söylediler: "Gelin, Rabbin yatt ığı yeri görün, veçabuk gidin, şakirtlerine söyleyin. O, ölülerden kalkm ıştır. Ve i şte sizdenönce Galile'ye gidiyor, orada göreceksiniz." dedi.İki kadın, olayı şakirtlere haber verme ğe giderken İsa onların karşısınaçıktı. Kabri bekleyen askerler, olay ı başkahinlere bildirince ba ş-kahinler, olay yay ıldığı takdirde kendilerinin güç duruma dü şeceklerini,rezil olacaklar ını düşünerek olayı örtüp İsa'nın cesedini, geceleyinşakirtlerinin çald ığını söylemelerini öğütlediler ve bunun için aske ılerepara verdiler.Markos'a göre İncil'in 13 ncü bab ında anlat ılmaya ba şlanan olayda,askerlerin Isa'ya erguvani kaftan giydirdikleri yaz ılıdır (cümle• 17).Markos İncilinde Yahuda'n ın intihar ından söz edilmez. Matta İncilindeİsa'nın haça gerilme saati belirtilmemi ş, sadece alt ıncı saatten dokuzuncusaate kadar bütün yeryüzüne karanl ık çöktüğü anlatılmıştır (cümle:25-33). Markos İncilinde ise İsa'nın, üçüncü saatte haça gerildi ğisöylenmektedir.


660 Nisa' SuresiMatta'da, hanın cesedinin kabre konulu şunu uzaktan seyredenlerMecdelli Meryem ile Yakubun anas ı Meryem iken Markos'ta bunlar:Mecdelli Meryem ile Yoses'in anas ı Meryem'dir. Ertesi gün cesedi almakiçin gelenler de Matta'da Mecdelli Meryem ile Yakubun anas ı Meryemiken Markos'ta bunlarla birlikte Salome de gelmi ş, fakat şafakvakti de ğil, güne ş doğduğu zaman gelmişler (bab:16, cümle: 1-2).Bu kadınlar kabre girmi şler. Sa ğ tarafta beyaz kaftan giymi ş birgencin oturdu ğunu görmü şler, şa şırmışlar, çok korkmuşlar ve kabirdençıkıp kaçmışlar. Halbuki Matta'da: bir deprem olmu ş, gökten ışıkgibi melek inmi ş ve meleğin kendilerine güven vermesiyle kad ınlar korkmamış ve kaçmam ışlard ı. Markosta kaçmışlar, korkular ından kimseyebir şey söylememi şler. Oysa Matta'da şakirtlere gitmişlerdi.Sonra haftan ın ilk gününde k ıyam eden İsa, hayatta iken kendisindenyedi cin ç ıkarm ış olduğu Mecdelli Meryem'e görünmü ştür. Matta'ya göre iki kad ına görünmüştü. Markos'ta ise sadece bir kad ına görünmüş,o da gidip İsa'nın şakirtlerine haber vermi ş, inanmamışlar. SonraIsa, kırda, şakirtlerinden ikisine görünmü ş. Onlar da ötekilere habervermişler. Fakat bunlara da inanmam ışlar. Sonra sofrada yemek yer-'erken onbirlere görünmü ş ve k ıyamına kadar inanmad ıklarından ötürüonları kmamış ve onlara gidip İncil'i yaymalar ıııı emretmiş .Luka'ya göre incil'de ise vali Platus, İsayı Hirodes'e göndermi ş .Önce onu sorguya çeken Hirodes, ona renkli elbise giydirip tekrar Platus'agöndermi ş. (bab: 25, cümle: 7-12). Luka'ya göre İsa ile birliktehaça gerilen iki suçludan biri Isa'ya hakaret etmi ş, öteki ise bu yapt ı-ğından ötürü arkada şını azarlamış, bu yüzden İsa ona cennette kendisiyleberaber olaca ğını müjdelemiş. (cümle: 39-42).Luka'da İsa'nın kabrini gören kad ınlar, iki de ğil, daha fazlad ır.Bunlar haftan ın iki günü seher vakti kabre gelmi şler, kabrin ta şmı yuvarlamışlar(öteki İncillerde ta şı melek yuvarlamıştı. Burada kad ınlaryuvarl ıyorlar), kabre inmi şler, İsa'nın cesedini bulamamışlar. Şaşkındurumda iken parlak elbiseli iki adam görmü şler (Matta ve Markos'tatek adam görmü şlerdi. Burada iki adam görüyorlar. Yine ötekilerdekadınlar adamı daha kabre inmeden kabrin üstünde veya içinde görmü ş-lerdi. Burada kadınlar kabre inip cesedi bulamad ıktan sonra adamlar ıgörüyorlar). Adamlar bunlara: "Niçin diriyi ölüler aras ında arıyorsunuz?O burada de ğil, kalktı." demi şler. Kadınlar da gördüklerini onbirlereve başkalarına söylemi şler. Bu kad ınlar: Mecdelli Meryem, Yoannave Yakubun anas ı Meryem ve ba şka kad ınlar idi. (b. 24, cümle: 2-10).


Cüz': 6, Sure: 4 661Matta ve Markos'a göre İsa, as ıldığnım ertesi günü sabah ı kalkmış ikenLuka'ya göre as ıldığmm üçüncü günü kalkmıştır. Diğer incillerde İsa'nın, üzerine gerilece ği haçm, Kirineli Simon'a ta şıttırıldığı yaz ılı ikenYuhanna İncilinde haç ııı, Isa'nın kendisine ta şıttırıldığı yaz ıhdır (bab:19, cümle: 17). Ayr ıca Yuhanna İncilinde haça gerilme i şleminden sonrasabt günü olan ertesi gün, cesetler haçta kalmas ın diye, gerilenlerdeniki haydutun bacaklar ını kırmışlar, fakat İsa'yı ölmüş görünce bacaklarımkırmamışlar. Ancak askerlerden biri, Isa'n ın böğrüne mızraklavurmuş, böğründen kan ç ıkmış. (bab: 19, cümle: 31-34). Di ğer IncillerdeIsa'n ın kabrine gelip ta şı kald ırılm ış gören veya kald ıran, fakatİsa'n ın cesedini orada bulamayan, melekle kar şılaşan iki yahut dahafazla kad ın, Yuhanna İncilinde yaln ız tek kad ındır, o da Mecdelli Meryem'dir(bab: 2, cümle: 1-2).Isa'nın iki şakirdi gelip kabirdeki durumu gördükten sonra gitmi ş-ler. Fakat Meryem a ğlayarak kabrin d ışında dururken kabrin içindebeyaz elbiseli iki melek görmü ş. Onlardan Isa'nın nereye kald ır ılıp konduğunusormu ş. Birden arkas ıuda İsa'yı görmüş. Önce onu tamyamamış,fakat İsa konu şmaya ba şlayınca tanımış. Gelip durumu şakirtlere söylemiş.Sonra Isa, baz ı şakirtlerine de görünmü ş (cümle: 6-31).Görülüyor ki Isa'n ın çarmıha gerilmesi ve kabirden kalkmas ı, İncillerdeba şka ba şka ve birbirine ters biçimlerde anlat ılmaktadır. Kiminegöre İsa, çarmıha gerildiğinin ertesi günü kalkmış, kimine göreüçüncü günü kalkm ış, kimine göre günün üçüncü saatinde, kimine görealt ıncı saatinde çarmıha gerilmi ş. Kimine göre gerilmeden önce valiPlatus, onu Hirodes'e göndermi ş, kimine göre göndermemi ş. Kiminegöre gerildi ği haç ı ba şkas ı ta şımış, kimine göre kendisi ta şmuş. Kiminegöre onun kald ırıldığını söyleyen mele ği, yalnız bir kadın, kimine göreiki kadın, kimine göre de ikiden fazla kadm görmü ş . Kimine göle bumelek bir tane, kimine göre iki tane imi ş. Kimi onu ele veren şakirdinintihar ettiğini söylüyor, kimi bundan hiç söz etmiyor.Allah' ın sözünde bu kadar tutars ızhk, bu kadar çeli şki olmaz. İsa'nın kabirden kalkmış olduğunu ilk gören, Mecdelli Meryem'dir. Hz. Isa,hayat ında bu kadından yedi cin ç ıkarmıştı. Demek ki bu kadın, cinçarpmış, pek aklı balplıda olmayan bir kad ındı, normal bir insan değildi.Eğer rivayetlerde bir gerçek taraf varsa bu kad ın, yine bir cin gördü,gördüğü cin, ona İsa şeklinde göründü. O zaten böyle hayaller, cinlergörüyordu. Cinle mele ği birbirinden ay ırdedecek ne bilgiye, ne de zekâyasahipti.


662 Nisâ' SuresiGidip etrafa İsa'yı gördüğünü söyledi. Hiçbir kültüre sahip olmayanümmi şakirtler de Isa'n ın gerçekten öldürüldü ğüne ve öldürüldüktensonra da kald ırılıp göğe çıkartıldığına inandılar. Bu inanç, böylecehıristiyanlar aras ına yayıld ı.Çarmıha gerilme olayı gece olmuştu. İsa'yı yakalamağa gelenler,onu tanım ıyorlard ı. Onu ihbar eden Yahuda, onu askerlere gösterecekti.Askerler geldikleri zaman, bütün şakirtleri İsa'nın yanından kaçmışlardı . Sadece Petrus, çok uzakkrdan olay ı seyret ıniş, ama askerlerinİsa'yı yakaladıklarını yakından görmemi şti. Demek ki İsa'nın yakalanışmıve çarmıha gerili şini, onu tamyanlardan hiç kimse görmemi şti. Onuihbar edeu Yahuda da İsa yakaland ıktan sonra bir daha görünmemi şti.İncillerin ifadesinden, vali Platus'un İsa'yı sevdiği, onu korumakistedi ği anla şılmaktadır. Nitekim yahudi kahirderine, bu suçsuz adam ıaşmak istemediğini, onun yerine ba şka birini asmaya raz ı olmalarınıteklif etmi şti. Onlar ille as ılmasın' isteyince vali, İsa'yı saklayıp onunyerine bir ba şkasını İsa diye çarmıha gerdirmi ş olabilir. Nas ıl olsa kahinlerve askerler içinde İsayı tan ıyan yoktu.Çarm ıha gerildikten sonra Isa'n ın kabrine gidenler, onun cesedinigörememi şlerdi. Demek ki İsa çarmıha gerilmemi şti. Fakat onlar İsa'nınmutlaka çarmıha gerilip öldürüldü ğüne inand ıkları için cesedini kabirdegörmeyince İsa'mn dirilip cesediyle birlikte gö ğe kaldırıldığma inandılar.Isa'n ın şakirtleri Taberiyye gölünde bal ıkçılık yapan kimselerdi.Öyle parlak zekal ı, bilgili ki şiler de ğillerdi. Bir olayın bütün yanlar ıgörülüp anla şılmayınca özellikle ümmi insanlar aras ında efsanele ştirme,olaya bir mu'cize niteli ği verme e ğilimi vardır. İşte Isa'nın cesedininkaldırılıp göğe yükseltilmesi inanc ı da olayın niteliğinin iyi bilinmemesindendo ğmuştur. Gerçi peygamberlerin mu'cizesi vard ır ama,ölen kimsenin dirilmesi ve cesediyle gö ğe çıkması da Kur'an'da sunnetullahdenen ilahi yasalara ayk ırıdır. Bu söyledikletimiz, İsa'nın öldürülmediğinin bir izah ta ı zıdır. Kuı'ân'm ifadesine uygundur. Yine Kur'an'ın ifadesine uygun olan ikinci bir izah ';arz ı da şudur:Hz. İsa'yı öldürecek olanlar, onu tammıyorlardı . İncillere göreotuz gümüş karşılığında Isa'nın bulunduğu yeri haber veren şakirdiYahuda İskaryot, askerlere: "Ben kimi öpersem, iısa odur, onu yakalaym"diye i şaret vermi şti (Matta, bab: 26, cümle: 48) Barnaba İncilinyde askerlerin, Isa sanarak Yahuda İskaryot'u yakalad ıklarını, çünküİsa'yı Yahudi ba şkâhinlere haber veren Yahuda'nm, Allah tarafındanIsa'ya benzetildi ğini söylüyor. Dört İncille, Barnaba incilinin birle şti-


Cüz': 6, Sure: 4 663ği nokta, Isa'y ı yakalamaya gelenlerin, onu tan ımad ıklarıdır. Tammadıklarma göre yakalad ıklarmın Isa oldu ğundan da emin olamazlardı.Hırıstiyanlarca mu'teber incillerden üçü, Yahuda'n ın, yapt ığınapişman olarak, Isa'n ın çarmıha gerilmesinden sonra kaybolup görünmediğinisöylüyor. Kimine göre İsa yakalan ınca Yahuda üzüntüdenkendini asm ış (Matta: b. 27, cümle- 5), kimine göre de Yahuda, Isa'y ıhaber vermesi kar şılığında aldığı paralarla bir tarla sat ın almış, baş aşağıdüşüp ortadan çatlamış, bütün barsaklar ı dökülmüştür. (R esullerinİşleri, bab: 1, cümle• 18) Bu rivayetler, İsa'nın yakalanmasmdan sonraYahuda'n ın bir daha görünmedi ğinde birle şiyorlar. Ama onun âkibetihakkında kesin bilgi yoktur. Gerçekten görünmemi ştir, çünkü Isayerine o as ılmıştır. "Onu yakinen öldürmediler" âyetine, onlar, onu kesinlikleöldürme(diler, onu öldürmedikleri kesindir, şeklinde de manaverilmiştir.Müfessirler, Hz. Isa'n ın kurtulduğunda ve kendisinin yerine kendisinebenzetilen birinin as ıldığında sözbirliği içindedirler. Yaln ız yakalanmadanönceki olaylar, belki de dolayl ı olarak incillerden aynen al ınmıştır." 411 41 4R; J, Allah, onu kendisine refceui" yani yükseltti demektir.Bu âyetin benzeri, Ali İmran Suresinde de geçmi şti: "Allah demişti ki : Ey İsa, ben seni öldüreceğim, bana yükselteceğim, seni inkeıredenlerden temizleyece ğim..."' Orada da belirtti ğimiz gibi teveffi kelimesi,diri olarak alip kald ırmak, yahut uykuda almak şeklinde tefsir edilmişsede bunlar, kelimenin lügat anlam ına uymayan, âyeti h ıristiyanlarminanc ı istikametinde zoraki tefsirlerdir. Ibn Abbas, teveffi kelimesiniölüm anlamına almış : " " yi de "Ben seni öldüreceğim"şeklinde tefsir etmi ştir.2 " aJl .,»A 4,,k) " âyeti de genellikle "Allahonu göğe yükseltti" şeklinde tefsir edilmi ştir. Taberl ise Ibn Cureyc'denşu tefsiri nakletmi ştir: Onu yükseltmesi, onu almas ı ve kâfirlerdentemizlemesidir. Yani kas ıt, ruh ve cesetle, yahut yaln ız ruhla gö ğe yükseltmekde ğil, onu kurtarmak, şerefini, izzetini yükse İtmektir. NitekimAli İmran Suresinin 55 nci âyetinde: "Sana uyanları, k ıyamet gününekadar inkar edenlerin üstünde tutacağım" buyurulması, refcin, İsa'ninmanen yükselmesi, onur ve izzetinin artmas ı anlamına geldiğini gösterir.1 Ayet: 552 Tabur?, III. 290


664 Nisâ' SureBiTeveffi, asıl lûgat anlamının gösterdiği şekilde ölüm manasma ahmrsaİsa'nın ruhunun yükseltildi ği anlaşılır. Yani Allah, İsa'yı düşmanlarının elinden kurtar ıp kendi eceliyle vefat ettirmi ş ve ruhunualıp kendi katma yiikseltmi ştir.Müfessirler, Resulullah' ın, Mi'rac gecesinde Hz. İsa ile onun teyzesio ğlu Hz. Yahya'yı ikinci gökte görmüş olduğunu delil getirerekİsa'nın, bedeniyle göğe kaldu ıldığun ileri sürmü şlerdir. Eğer Resulullah'ın, İsa'yı gökte görmesi, onun bedeniyle gö ğe kald ırıldığına kanıtolsa, o zaman Hz. Âdem'in, Hz. İbrahim'in, Hz. Musa'n ın ve Allah ResulününMi'raclarmda görmü ş oldukları diğer bütün peygamberlerinde bedenleriyle birlikte gö ğe kaldırılmış olması gerekir."Allah, onu kendisine yükseltti" âyeti, İsa'nın bedeniyle gö ğe çıkarıldığınıgöstermez. Çünkü burada gökten söz edilmiyor. Allah, İsa'yı kendisine yükseltti, deniyor. Yani onu kurtard ı, derecesini yüceltti,düşmanlar ı ona eri şemediler, onu yakalayamad ılar demektir. Bu manayıtercih eden müfessirler de vard ır.Gerek Ali İmran Suresinin 55 nci âyetinde, gerek Mâide Suresinin:"Ben onların içinde olduğum sürece onları kolladım, fakat sen beni vefat ettirinceonları gözetleyen (yalnız) sen oldun..." anlamındaki 117 nci âyetindeİsa'nın bedeninin öldüğü, sarahatle aç ıklanmıştır. Ama Hz. İsa'yı başkalanöldürmemi ş, Allah, onu eceliyle vefat ettirmi ştir. Yükseltikn,onun ma'nevi derecesi, Allah' ın katma ç ıkan onun ruhudur. Zatenbütün peygamberlerin ruhlar ı, Allah' ın huzuruna ç ıkar, O'ndan ikramgörür. Hadislerde de iyi ruhlarm göklere ç ıkartılacağı, Allah' ın huzurunayükseltilece ği, cennetlere götürülece ği, orada ku şlar gibi diledikleri yerlerekonacaklan belirtilmektedir.Çarnuha gerilme ve gö ğe kaldırılma inanc ı, yaln ız Hz. ha hakkındadeğil, eski dinlerden be..i süregelen bir inançt ır. Herhalde insanlıkuğruna fedakarl ığm en yüksek derecesi olarak kabul edilen bu çarnuhagerilme, birçok manevi' lidere yaki ştınlmışt ır.Hıristiyanlara göre İsa çarmıha gerilmekle, insanlığı, au ları Âdem'inişlediği ezeli suçtan kurtarm ıştır. Aslında kendini feda ederek insanlığıkurtarma inanc ı, birçok putperest dinlerde vard ır. Birçok h ıristiyanaraştırıcı, bu inancm, Hindular aras ında birçok örneklerini tesbitetmi şlerdir. Hindular, Kri şna'nm, ellerinden ve ayaklarmdan çivilenerekas ıldığma, as ıhrken ba şında ı.ltun bir taç bulundu ğuna inamrlar.Krişna, insanlığı kurtarmak için kendini böylece feda etmi ştir. Başındaaltun taçla çarm ıha gerilen, bâkire anadan do ğma Kri şna; başında


Cüz': 6, Sure: 4 665dikenden bir taç bulunan, bâkire Meryem'den do ğma Isa'ya ne kadarbenzemektedir! Kri şna tek de ğildir. Çarmıha gerilerek öldürüldü ğüsöylenen ba şka liderler de'vard ır. Hepsindeki amaç, insanlığın kuıtarılmasıdır.°Bu ezdi günah telakkisinin sakatl ığın ı, Ali İmran Suresinin 55 miâyetinin tefsirinde izah etmi ştik. Oraya ba şvurulabilir.Isa'nın çarmıha gerilmesini kabul etmeyen h ıristiyan mezhepleride vard ır. Cerinthi ve Tatianos mezhebinde olanlar, as ılmayı kabuletmezler. Tatianos, şarap içmeyi haram sayd ığı için hıristiyanlar, onusap ık saymışlardır. Hıristiyanlar, bugünkü dört incile ayk ırı düşen Incilnüshalar ım ve risalelerini okumayı haram saym ışlar ve onlar ı yakmışlardır. Fakat Barnaba İncili gibi yakılmadan kurtulan nüshalar daolmuştur. Belki öteki yak ılan nüshalar da çarm ıha gerilmeyi kabul etmiyorlardı.Şeyh Tantavi, Isa'n ın çarmıha gerilmesi hikayesinin, bir Babil efsanesindenhırıstiyanlığa adapte edilmi ş olduğunu, müslümanlığı kabuletmiş olan Lord Headly'nin "Ikazu'l- ğarbi li-l'Islam" adl ı kitabmdannaklediyor. Lord Heâdly, 1903-1904 y ıllarında Alman arkeologlar tarafındanke şfedilen Asur hattiyle yaz ılmış iki Babil yazıtından, Bil'indramının, aynen İsa dramına benzedi ğini şöyle tesbit ediyordu:1) Bil esir olarak götürülür. 1) Isa da esir olarak götürülür2) Bil tepedeki evde (mahkeme 2) Isa da ba şkahinin evinde muodasında)muhakeme edilir. hakeme edilir3) Bil dövülür 3) İsa da sopa ile dövülür.4) Bil tepeye götürülür 4) İsa inleyerek çarm ıha götürülür.5) Bil ile iki haydut da götürülür 5) Isa ile de iki haydut götürülür6) Bil tepeye (çarm ıha) çıktığı 6) İsa öldüğü zaman heykelinzaman kent sars ılır, olaylar örtüsü parçalan ır, yer sars ı-olur.sıhr, kayalar yar ılır, kabirler(Beyti Makdise) ç ıkar.7) Bil'in elbisesi alınır 7) Askerler Isa'n ın elbisesini bölüşürler.8) Bil'in kalbinden silah çıkınca 8) Isa'n ın böğrüne ~akla vuyaradanakan kan ı bir kadın rulur, kan ve su ç ıkar, Mecdellisiler.Meryem ile iki kad ın gelip cesediyıkar ve tahnit ederler.1 Babam Re şid Rıza, Tefek, VI. 32-33


666 Nise? Suresi9) Bil güne şten ve ışıktan uzak 9) İsa kayanm alt ındaki kabreolan tepenin alt ına iner, ken- girer, ölüler k ısmına . gider,disinden hayat gider.cehennemi ziyaret eder.10) Askerler, tepedeki zindanda 10) Isa'n ın da kabri ba şına bekçitutukluBil'i gözetlerler. ler konur.11) Bil'e bakmak için tanrılar otu- 11) Mecdelli Meryem ile di ğer Merrurlar.yem, kabrin önünde otururlar.12) Bil, oturduğu her yerde ara- 12) Kad ınlar, özellikle Mecdellinır. Özellikle bir kad ın onu Meryem, Isa'y ı aramak içinkabristanda “ah karde şim, âh arka kap ıdan kabre gelirler.kardeşim," diyerek arar. Kablin önünde ağlayarak dururÇünkü efendisini al ıp uzağagötürmü şlerclir.13) Bil ilkbahar güne şi gibi hayata 13) Isa da pazar günü hayata dödöner,sonra tepeden ç ıkar. ner, tepedeki kabirden ç ıkar.14) Babillilerde büyük bayram, 14) Isa'n ın da bayram ı, ilkbaharMartta, ıl ımlı ilkbahar zama- günlerinde kutlan ır. Bu, kanındaolur. Çünkü o zaman Bil millik güçleri yenmenin şenkaranlıkgüçleri yenmi ştir. liğidir.'Bu Asur yaz ıtlar ını görünce müslüman olan Lord Headly şöyle diyor:"O zaman kürsülerden yegane kurtar ıc ımız olarak ilan edilen hanstiyanlığınbüyüklüğü nerede ? Bu yaz ıtlardan anla şılıyor ki bu hikaye,Mesih'in ortaya ç ıkışından bin sene veya daha fazla bir zaman önce vardı.Demek ki bu bo ş hikaye, size ebedi hayata girme pasaportu vermez.Bütün bunlar, çocuklar ı avutanlarm hikâyesidir. Islam şeriati, ruhsalyüceliğim; insanm şu dünyada yapaca ğı işlere ba ğlı olduğunu; insanınancak kendi amelleriyle kurtulu şa erebilece ğini söylüyor. Hepinizingüzel ruhsal ameller yapman ın istiyorum. Bu, sizin için birtak ım kahindüşün.celerine saplanmaktan iyidir"?Miladi ikinci as ırda yaşayan h ıristiyan rahip ibon: "Mesih, Yusufve Azrâdan do ğdu. Fakat ne zaman ve nas ıl ömrünü geçirdi ğini bilmiyoruz."demi ştir. Görülüyor ki Kur'ân' ın söylediği gibi, Isa'nın asılmadığınıbildiren hıristiyan kitapları ve böyle inanan h ıristiyanlar davardır. Zaten hayat ı pek bilinmeyen Isa hakkında daha esrarengiz birnitelik ve Isa'n ın şahsına kendisini, en büyük işkenceye katlanarak in-1 Tantfıııi, el-Cevahir, X.232 Aynı eser, s. 24


Cüz': 6, Sure: 4 667sanhğa feda edecek kadar insan sevgisi vermek için, eski dinlerden kalmaçarm ıh hikayesi, İsa'ya yakıştırılmış ve bu, temel bir inanç halinegetirilmiştir.Hz. Peygamber (s.a.v.) zaman ında Kur'an]. Kerim'i dinleyen, okuyan,onun Meryem ve İsa hakkında anlatt ıklarım duyan hıristiyanlar,onun tanı gerçe ği ifade ettiğini ve İsa'ya gelen kaynaktan geldi ğini kabuledip ağlamışlar, Hz. Peygamber(s.a.v.)in peygamberli ğine inanmışlardı.'Kur'ân, Isa'nın asılmadığını söylemektedir. E ğer onlar, İsa'nin çarmıha gerilmi ş olduğuna inansalard ı, inançlarmm tersini söyleyenKur'ân'a hemen teslim olmazlar, itiraz ederlerdi. Onlar ın Kur'ân' ı duyarduymaz teslim olmalar ı da gösterir ki hıristiyanlar içinde çarm ıhainanmayan fırkalar da vard ı .-Kur'an' Kerim'i Ingilizceye çeviren GEORGE SALE, şöyle diyor:"Bazı kimseler, bu düşüncenin, Muhammed'in kendi icad ı olduğunu saradar.Fakat yamlmaktad ırlar. Onun zamanmdan çok önce baz ı hıristiyanmezhepleri bu dü şünceyi benimsemi şlerdi. Hinstiyanlığın ilkzamanlarında Basilid'ler, Isa'n ın öldürüldüğünü kabul etmemi ş, onunyerine Simon'un öldürüldüğüne inanmışlard ır. Bunlardan önce Cerinthiler,bunlardan sonra da Carpocrati'ler de ayn ı inanca sahib olmuşlardır.Photius, okuduğu, Resullerin Seyahatleri adl ı eserde gördükleriaras ında şu .cümlenin de bulunduğunu yazıyor: " İsa çarmıha gerilmedi,bir başkası onun yerine çarmıha gerildi. Onun için, onu çarmıhagerenlere güldü. (Photius, Bibl, Cod. 114, col. 291)" 2Bugün modern Avrupali ara ştıncılar, çarimh olay ının uydurmahğmıispat etmektedirler. Alman Ernest die Bons. Gerçek H ıristiyanlık,adını ta şıyan eserinde (s. 42) çarm ıha gerilme ve kendini feda etme sorunuhakk ında söylenenler, görmemi ş olan Paulus ve benzerlerininicadıdır, gerçek h ırıstiyanlığın esaslarından değildir, diyor.'Mösyö Charl da şöyle diyor: "Isa'n ın asılması, tamamen uydurmad ır.Çünkü Adem oğullarından kurban kan ı dökülmedikçe Allah' ın gazabıdinmez." şeklindeki eski inanca uymaktad ır. Yahudiler, Yarat ıcınıngazabmı dindirmek ve nzasmı kazanmak için çocuklar ım kurban olaraktakdim ediyorlard ı. Hatta hazan insan kurban ın ın etini yer, kan ın ı içerlerdi.Fakat İsrailo ğulları arasında peygamberler ç ıkıp bu çirkin âdetimenedince insan kesme yerine hayvan kurban edilme ğe ba şlandı. İşte1 Mide Suresi : 83-842 GEORGE SALE, The KORAN, s. 50-51, not: 6, LONDON ve NEW YORK3 Tefstru'l-Kasiml, V . 1695


668 Nisa' SuresiIsa'n ın kurbanı (kendisini feda etmesi) inancinm, bu eski inançla yak ınili şkisi vard ır.'Gerçekten İsa'nın çarm ıha gerilmesi, hayal ürünüdür. Ba şında taçile çaxmıha gerilmiş liderler tablosu, putpererstlikten h ırıstiyanlığa kopyeedilmiştir. Onun yakalandığını, götürülüp öldürüldü ğünü sananlar,arayıp cesedini de bulamay ınca, cesediyle birlikte göğe kaldırıldığınainanmışlardır.Aynı inanç, baz ı hadisler yoluyla islâmiyete de geçmi ştir. Bu hadisleregöre Isa, k ıyametten önce tekrar dünyaya dönecektir. İsa'nın ineceğinibildiren bu hadislerde baz ı çelişkiler olduğunu :Ali İmran Suresindegöstermi ştik. Herşeye rağmen eğer kendilerine h ırıstiyanlıktan birşeyler karışmamış, olduğu gibi sahih ise, bu hadisler İsa'nın cesediyle gökteninece ğine de ğil, Isa ruhunu ta şıyan, yani İsa dininin mensuplarmm,son zamanlarda Islam hükümlerini benimseyeceklerine ve bununla ameledeceklerine i şaret olabilir. Görünürde İsa mensubu olsalar bile, uygulamadaislâmın özüne mensup olacaklard ır. Yahut tamamen h ıristiyanlık"b ırak ıp Islâma döneceklerdir.Nitekim bu hadislerde servetin çok artaca ğı, zekât verilecek kimseninbulunmayaca ğı, insanlar ın tam bir barışa kavu şacaklar ı ifade edilmektedir.Belki birbirlerine yakla şan, fikren ilerlemi ş insanlar, sorunlarmıdövüşle değil, görüşmelerle çözümleyecekler, birbirlerine sald ırmayacaklardır. Henüz böyle bir düzen uzaklarda ise de eski y ıllara göreinsanlar ın, birbirlerine daha çok yakla şt ıkları, birbirlerini daha iyianlamaya ba şladıkları da bir gerçektir. Belki Birle şmiş Milletler Örgütü,gittikçe güçlenip dünya milletleri aras ında tam bir hakem rolü oynar,uluslararas ı ilişkilerde adalet, bar ış ve huzur sağlanır. Bu hadisler,ileride kurulma ihtimali bulunan öyle bir düzene i şaret olabilir kibu düzen, Islâm ın özünden ba şka bir şey değildir: Allah ile ve insanlarile barış içinde olmak.Benzeri bir inanç da Şiilere göre ortadan kaybolan onikinci imam ın,âhir zamanda ç ıkıp tam adaleti kuraca ğı şeklinde kendini göstermektedir.Şimdi kabrinden kaybolup bir gün yeryüzüne inecek olan Isaile, ortadan kaybolup bir gün ortaya ç ıkacak olan Imam-ı Muntaşarinancı, hemen hemen birbirinin aymdır. De ğişik olan sadece isimlerdir.Ehl-i sünnet aras ında da Mehdi inancı hakimdir. Fakat Mehdison zamanda Evlâd- ı Resulden yani peygamber soyundan yeti şen birzatın, Islami yayaca ğı, imansızları yok edece ği şeklindedir. Kaybolmu ş,1 Tefsfru'1-Rasim1, V. 16 9 6


Cüz': 6, Sure: 4 669ya da gö ğe çıkmış bir zat ın, as ırlar, belki binlerce yıl sonra ortaya ç ıkmasıveya inmesi de ğildir. Bu tarzdaki mehdi inanc ında akla ayk ırı birşey yoktur. Mehdi, hidayete götüren, do ğru yola ileten kimse demektir.Bu anlamiyle her ça ğda İslam uğrunda mücadele veren ihlâsl ı liderleremehdi gözüyle bakılabilir. Ama Resulullah neslinden yeti şecek asıl mehdine zaman gelir, onu bilemeyiz. Ortaya ç ıkacak olan böyle bir zata, bütünmüslümanların birden biat edip inan.acaldar ı da şüphelidir. Çünkünice büyük din liderleri, ihlash insanlar ç ıkmıştır ki birçok müslümanona inanmak, onu desteklemek şöyle dursun, ona cephe alm ış, onunlasava şmıştır. Eğer mehdi her ça ğda yetişen din liderleri, ,İslam için mücadeleveren önderler de ğil de son zamanda yeti şecek bir tek ki şi ise, ogeldiği zaman ona inan ıp destek olanlara Allah güç versin.Şunu da belirtmemiz gerekir ki İslamda âhâd ,haberiyle itikad sabitolmaz. Bizim gökten İsa'nın inmesini, yahut ortadan kaybolmu şimamın çıkmasını, ya da mehdrnin gelmesini bekleme ğe ihtiyacımızyoktur. Bu inançlar, kesinlik ifade etmeyen baz ı haberlere dayan ır.Biz, ne mehdiyi inkar ederiz, ne de mutlaka gelecektir, diye kesinhüküm belirtiriz. Çünkü âhâd haberiyle inanç kesinle şmez. Islam, kıyametekadar baki olan son dindir. Onun güçlenmesine yard ım eden, buuğurda can ım feda etme ğe haz ır her müslüman, İsa'd ır, imamdır,mehdrdir. Mehdi, insanlar ı doğru yola sevk eden müslüman âlimd ır.Mehdrnin anlamı budur.Diyelim ki bugün İsa geldi, kendisinin İsa olduğunu söyledi, acabaona kim inan ır? Ne hıristiyanlar ona inamrlar, ne de müslümanlar.İnsanlar, kolay kolay yerle şmiş inançlarını bırakmazlar. Gelecek olanIsa, hıristiyanlar' müslümanlığa davet etse, sanki bütün h ıristiyanlardinlerini b ırakıp hemen İslama girerler mi? Evvela onun İsa olduğunukabul etmezler. Ona hakaret ederler, iftiralar atarlar. Müslümanlar daona inanmazlar. Nitekim kendisini İsa veya mehdi olarak takdim edenbazı kişiler çıkmış, bunlar, keramet şeklinde görünen baz ı istidraclarda göstermi şler, kendilerine inanan müslümanlar da olmu ş, fakat müslümanlarınçoğunluğu bunları reddetmi ştir. Bunun en büyük örne ği,740 /1340 tarihinde Nahcivan'da do ğan Façllullah Esterabâdi; 1819tarihinde Şiraz'da do ğan ve 1850 de Tebriz'de kur şuna dizilen Bab(Mirza


670 Nisâ' Suresilümanlarm büyük ço ğunluğu, bunlarla mücadele etmi ştir. Bahailik veKadiyanilik ile hala mücadele edilmektedir.Demek ki bir insan ç ıkıp kendisini Isa, Muntazar İmam veya mehdidiye tanıtmakla herkes ona hemen inanmaz. O halde Isa veya mehdibekleme ğe gerek yoktur. Biz, İslama içtenlikle hizmet eden, ihlash,Islami iyi bilir liderler etrafında birle şip İslama hizmet etme ğe,onun buyruklarm ı hakim kılmaya çal ışahm. Bizim üzerimize farz olanbudur. Allah, İslam gönüllerimize ve dünyaya hakim kılsın!o — İ °4..J:CP ;C:4 (■,, e"Andolsun, kitâb ehlinden hiç kimse yoktur ki, ölümünden önce onaianacak olmasın. K ıyamet günü de o (İsa), onların aleyhine şâhid olacaktır."ayeti üzerinde çe şitli yorumlar yap ılmıştır. Baz ılarına göre (bihi)deki zamir, Hz. Muhammed(s.a.v.)e gider. O zaman mana şöyle olur:Kitap ehlinden her fert, ölümünden önce Muhammed'in peygamberliğineinanacakt ır. Baz ılarına göre zamir, Isa'ya gitmektedir. O takdirdemana: kitap ehlinden her fert, Kur'ân' ın İsa hakk ında anlattığı gerçeklereinanacak, fakat ye's halindeki bu iman yarar sa ğlamayaca ğı için İsa,kıyamet gününde onlar ın aleyhine tan ık olacaktır. Diğer bir görü şe görede ayetin anlam ı şudur: Dünyan ın sonunda İsa, gökten inince kitapehlinden her fert, ona inanacakt ır.Şimdi bunlardan birinci mânâ mümkün de ğildir. Çünkü kitapehlinden her ferdin Hz. Muhammed(s.a.v.)e inanmas ı muhaldir. ZiraHz. Muhammed(s.a.v.)den önce ya şamış olan kitap ehli insanlar, onugörmemiş, bilmemi şlerdir ki ona inansmlar. "Kitap ehlinden her fert"tabiri, geçmi ş ve gelecek bütün kitap ehli kimseleri kapsam ına alır.Üçüncü mana da mümkün de ğildir. Zira daha önce ölmü ş olankitap ehli insanlar, dünyan ın sonunda yeniden gelecek Isa'ya nas ıl inansmlar?Inanmak için onun devrir ıde olmalar ı, onunla veya ondan sonraya şamaları gerekir. Henüz gelmemi ş olan Isa'nın, geldikten sonrakiça ğırısına, ondan çok önce ölmüş olanların inanmas ı mümkün değildir.Bu görüşün sahipleri, Isa'n ın ineceği hakkındaki rivayetlere dayanarakayeti tefsir etmek, yani Kur'an'', ön yarg ılarına göre yorumlamak istemişlerdir. Oysa bu rivayetler, bu ayeti tefsir sadedinde gelmi ş rivayet-


Cüz': 6, Sure: 4 671ler de ğildir. Hadis mecmualarm ın hiçbirinde bu ayet hakk ında böyletefsir nakledilmemi ştir. Ayette isa'nm inece ğine dair hiçbir i şaret deyoktur.Tek makul görü ş, ikinci görüştür. Yani ayetin, anlam ı şudur: Kitapdilinden hiçbir fert yoktur ki ölmezden önce, İsa'ya, onun Allah' ınkulu ve resulü oldu ğuna inanacak olmas ın. Kitap ehlinden her fert,ölmezden önce gözünden perde kalk ınca, Kur'ân' ın, İsa hakkında söyledikleriningerçek oldu ğunu, yani onun, Allah'ın oğlu değil, kulu ve elçisiolduğunu anlar. Çünkü gözlerden perde kalkt ığı zaman gerçek,olduğu gibi ortaya ç ıkar. O zaman insan gerçe ğe inan ır ama art ıkinanman ın yarar sa ğlamas ına zaman ve fırsat kalmam ış, i ş işten geçmişolur. Ancak ye's halinden önceki iman, insana yarar saklar.'"Her ümmetten, (inançlar ının bozukluğuna) bir şahit, seni de bunlaraşâhit getirdiğimiz zaman (halleri) nice olur ?"2 âyetinin haber verdiğiüzre K ıyamet günü, her peygamber kendi ümmetinin, kendisinintebliğ etti ği dinin hakikatlerine uyup uymad ığma tan ıklık edece ği gibiHz. İsa da kendi ümmetine tan ık olacak, onlar ın kendisi hakk ında uydurdukları,gerçeklere ayk ırı inançların, kendi tebliğatına uymadığınadair onlar ın aleyhine tan ıklık edecektir. Yani inanç ve davran ışları ,ahirette, peygamberin getirdi ği dinin orijinali ile kar şılaştırılacak; hangisöz ve i şlerin kendi tebli ğatına uyduğunu, hangilerinin uymadığını peygamberorada aç ıklayacaktır. "Kıyamet günü de o, onların aleyhine tanıkolacaktır." cümlesi, bunu ifade etmektedir.Hz. Ali'nin oğlu Muhammed ibn el-Hanefiyye, 159 nen ayet hakkındaşöyle demi ştir: "Bir yahudiye ölüm gelince melekler onun yüzüneve s ırtına vururlar ve ona:—Ey Allah' ın düşmanı , İsa sana peygamber olarak geldi, sen onuyalanladın, derler. Yahudi:—Ben şimdi onun kul peygamber olduğuna inand ım, der.Hırıstiyarıa da ölüm gelince melekler ayn ı şeyi yaparlar:—Isa sana peygamber olarak geldi. Sen onun, Allah, ya da Allah' ınoğlu olduğunu sandm, derler. H ıristiyan da onun, Allah' ın kulu ve resulüolduğuna inamr fakat o zaman inanmas ı kendisine yarar sa ğlamaz." 3"Yahudilerin yapt ıkları zulümden, çok kimseleri Allah yolundan çevirmelerindendolayı kendilerine helâl k ılınm ış şeyleri onlara yasakladık."1 Ke şsâf, I. 3962 Nisa Suresi: 413 Kessâf, I. 397


672 Nisa' Suresimeâlindeki 160 nei âyette, haks ızlıklarından dolayı Yahudilere baz ı şeylerinharam k ılmdığı belirtilmektedir. Müfes şirlere göre Yahudilere haramkılınan şeyler, En'âm Suresinin 146 nci âyetinde aç ıklanmış olan.-lard ır: "Yahudilere bütün t ırnaklı(hayvan)ları haram ettik. Sığır ve koyunu'',da yağlarını onlara haram kıldık. Yaln ız (hayvanlar ın) sırtlarının,yahut barsaklarının taşıdığı, ya da kemiğe karışan yağlarını haram etmedik.Sald ırganlıkları yüzünden onlar ı böyle ceztılanclırdık. Biz elbette(söylediklerimizi) doğru söyleyenleriz." Bu âyette say ılanlar, haks ızlıkyapt ıklarından dolayı Yahudilere haram kılınmıştır. Yoksa, _Ali İmranSuresinin 93 ncü âyetin.de belirtildi ği üzre Tevrat'tan önce, İsrail'in(Ya'kub'un) kendi nefsine haram k ıldıkları dışında, bütün yiyecekler,İsrail oğullarma helâl idi.160-161 nci âyetlerde yahudilerin, haks ızlıklarına, hak yoldançok sapt ıklarma, men edildikleri halde faiz al ıp, insanlar ın mallarınıbât ıl, yani me şru olmayan yollarla yediklerine i şaret edilmektedir. Ayetlerdenanla şılıyor ki özellikle Hz. Peygamber (s.a.v.) zaman ındaki yahudilerfaiz ve rü şvetle insanlar ın mallarını yiyorlard ı. Ali İmran Sureresinin75 nci âyetinde belirtildi ği üzre onlar, özellikle yabanc ılar ın mallarınıhileli yollarla yemekte bir sak ınca görmüyorlar: "Ümmilere kar şıbize bir sorumluluk yoktur" diyorlard ı. Tevrat'ta aynen şöyle deniyor:"Para faizi olsun, zahire faizi olsun, yâhut ödünç verilen her şeyinfaizi olsun, faizle karde şine ödünç vermeyeceksin. Yabanc ıya faizleödünç verebilirsin"' Buna göre Tevrat yahudilere kendi aralar ında faiziyasaklamış, fakat yabanc ılardan faiz almaya müsaade etmi ştir.Kur'ân- ı Kerim Yahudilerin, men edildikleri halde faiz almalar ınıkınamaktad ır. Kur'ân' ın bu ifadesinden iki anlam ç ıkar: Ya YahudilerTevrat'm hükmünü çi ğneyip yalnız yabanc ılardan de ğil, kendi karde ş -lerinden de faiz almaya ba şlamışlar, ya. da Tevrat faizi kesinlikle yasakladığıhalde faiz alabilmek için Tevrat' ı tahrif edip: "Yabanc ıya faizleödünç verebilirsin" hükmünü sokmu şlard ır. İkinci ihtimal daha kuvvetlidir.Çünkü yahudilerin kitaplar ında tahrifat yapt ıklarma Kur'an'-da i şaret edilmektedir. Tevrat'a çok ellerin girdi ği muhakkakt ır.Gerçek yahudi dininde faizin kesinlikle yasak oldu ğu anlaşılmaktadır Çünkü faiz insanlara haks ızlıkt ır, zenginin fakiri ezmesi demektir.Peygamberler ne kendi karde şlerine, ne de yabanc ıya zulmedilmesinemüsaade etmezler. Tevrat'm ba şka bir yerinde: "Garibe gadretmeyeceksin,çünkü sen de Mısır'da garip idin." 2 deniyor. Davud: "Paras ını fa-1 Tesniye, bâb: 23, eilmle:19-202 Çıkış, bab: 23, cümle: 9


Cüz': 6, Sure: 4 673ize vermez ve suçsuza kar şı rü şvet almaz" diyor.' Hezekiel de şöyledemiş : "Faizle para vermez ve mürabaha kar ı almaz. Elini kötülüktenalıkor."2 Görülüyor ki yahudi peygamberleri, mutlak olarak faizi yasaklamışlardır.Burada yabanc ıdan faiz almaca ğma dair bir i şaret yoktur.Ama Tevrat, aslm ı koruyamad ığı ve Hz. Musa'dan çok sonra yaz ıldığıiçin, yabanc ılardan faiz al ınabileceği hükmü zamanla Tevrat'a girmi şolabilir.Demek ki as ıl Tevrat'ta herkese kar şı haksızl ık, gadr yasaklanmıştır.Ama onlar, Tevrat' ın kesin faiz yasa ğını çiğneyip yabancılara haksızlıketmeyi, yabanc ılardan faiz almay ı helal saymışlardır.Kur'ân' ı Kerim, yabanc ılardan, faiz almay ı da kınadığına göre islânıdafaiz haramd ır, İslam ülkesi olmayan yerlerde faiz helâldir demek,Islamın ruhuna aykırıdır. Çünkü böyle bir düşünce, "rmmilerekarşı (faiz almak, hile yapmak) bize günah de ğildir" diyerek yabanc ı-dan faiz almayı sakıncalı görmeyen yahudi dü şüncesinden farks ızd ır.162 nci ayette "'0' kelimesinih, kendinden önceki ",5ve sonraki " " kelimeleri gibi merfu' olmas ı gerekirken mansubolmas ı, birkaç şekilde izah edilmi ştir:Bir görüşe göre bu kelime asl ında merfu idi, fakat yazan, " l"yazacak iken, " " yazmış, yazıldıktan sonra da öyle kalm ış .Ubeyy ibn Ka'b' ın mushafmda bu kelime merfil olarak yaz ılmıştı.Diğer bir görü şe göre " ", " Zki.o.1_,J1 "in sıfat ıdır. S ıfatlamevsiıf aras ına ba şka- sözler girdiği için medh bildirmek üzre mansubolmuştur. Araplar, s ıfatla mevsuf aras ına ba şka sözler girinceherhangi bir kelimeye dikkati çekmek için i'rapta de ği şiklik yaparlar.Özellikle namaz k ılanlar ın önemini belirtmek üzere " " medhüzre mansup olmu ştur. Cümlenin takdiri şöyledir: ".5,534 rt:-. '49,4:Özellikle namaz ı tam hu şu ile kılanları kasdediyorum. Çünkü onlar,imanda rüsuh sahibi olmaya mü'minlerin en layik olanlar ıdır."En isabetli görü ş, bu görüştür. Bakara Suresindeki " rib.14..; vjkjil Jj ,j j I jaıble. 1:51 " cümlesinde de kelimelerden özellikle" J.L.11 "e dikkati çekmek için, bu kelime mansub olmu ştur. Bu icrabdeğişikliği, "Şuna bilhassa önem veriyorum, dikkatinizi şuna çekiyorum"anlamına gelir.1 Mezmuriar, bitb: 15, elimle: 52 Hezekiel, hal ı : 18, cümle: 8


674 Suresi, - -c o J.,_se..> ‘54 j "L:0 I:; ı•jojC P ° 9?.) (I l- 0 -*;t ) j_5,4 }dû :1Y 9 c ° 3,L■■• 0 , ,9 9j_P ç'3k-; .; )1-w j, ) o) 314:û—3 G 4-4 L,.., j:ri-•t' • - -( ■ )ı1,3-3; (‘ v)ı A) T;z., ° 543 J ',Cul—SIS -o , o 51 5‘)..A j-,TJ Li °,C; Ir) ,11° jC _ L. ,■3 I - -c( N v .)J:O f..„‹ ri163- Biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyetti ğimizgibi sana da vahyettik. Nitekim İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, esbâttorunların)a, Isa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a, Süleyman'ada vahyetmi ş, Dâvud'a da Zebur'u vermiştik. 164- Daha önce sana anlattığımızelçilere ve sana anlatmadığım ız elçilere de (vahyetmi ştik). Ve Allah,Musa ile de konu şmu ştu. 165- (Bunlar ı) müjdeleyici ve uyar ıcı elçilerolarak (göndermi ştik) ki, peygamberler(geldik)den sonra insanlarınAllah'a karşı bahaneleri kalmasın. Allah üstündür, hikmet sahibidir. 166-Allah, sana indirdiğini kendi bilgisiyle indirmi ş olduğuna şâhitlik eder.Melekler de (buna) şâhitlik ederler. Allah'ın şahitliği de (bir şeyin gerçekligiiçin) kâfirdir. 167- (Sana gelenleri) inkâr edip Allah yolundan menedenler,hakikaten uzak bir sap ıklığa düşmü şlerdir. 168- 0 inkâr edip zul-


Cüz': 6, Sure: 4 675medenler var ya, Allah onları ne bağışlayacak, ne de yola iletecektir. 169-Sadece cehennemin yoluna (iletecek ve) orada edebi kalacaklardır. Bu daAllah'a çok kolayd ır. 170- Ey insanlar, Resul size, Rabbinizden gerçe ğigetirdi. Kendi yararınıza olarak (ona) inanın. Eğer inkar ederseniz, bilinki göklerde ve yerde olanlar Allah' ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir.Tefsir:163-170 nci âyetler,, Yahudilerin, Hz. Peygamber(s.a.v.)den, göktenbir kitap indirmesini istemeleriyle ilgilidir. Yüce Allah, burada, dahaönceki peygamberlere de buyruklarm ı, gökten kitap indirerek de ğil,vahiy yoluyla bildirdiğini belirterek Nuh'a, ondan sonraki peygamberlere:Ibrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a, Ya'kub o ğullarına, Isa'ya,Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a, Süleyman'a da vahyetti ğini, Davud'a daZebur'u verdiğini açıklamaktad ır. "Davud'a da Zebur'u verdik" cümlesinden,Zebur'un, bir kitap halinde inmi ş olduğu anla şılmaz. Zebur,mezbur anlammad ır, yazılmış demektir. Bu da Davud'a gelen vahyinbelâgat üstünlü ğüne ve yaz ıya geçirilerek kitap haline getirildi ğine,kitap olarak okundu ğuna işarettir. Çünkü kitap ehlince Zebur, çokokunan ilahi kitabıdır. Davud'a Zebur'un verilmesi, Zebur'un ona vahyedilmesidemektir. Nitekim Hz. Muammed(s.a.v.)e de Kur'ân verilmi ş-tir: "Andolsun, sana iki şerlerden yedi ve bu büyük Kur'ân' ı verdik."'Nasıl Kur'an, Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a vahy ile verilmi ş ise,Zebur da Dav ıld'a öyle vahy ile verilmi ştir. Şimdi burada vahyi izahetmemiz gerekir.Vatty : Acele etmek, gizli konu şmak, fısıldamak, ilham etmek anlamlarınagelir. Kur'an Kerim'de birkaç mânada kullan ılmıştır:"Musa'nın annesine, onu emzir diye vahyettik" 2 âyetinde vahiy, ilhamanlammad ır. Musa'nın annesinin kalbine bu dü şüncenin at ıldığınıgösterir."Rabbin, anya dağlardan, ağaçlardan ve çardaklardan evler edin,diye vahyeui." 3 âyetinde vahy, Allah' ın hayvana verdi ği içgüdüyii ifadeeder."Zekeriyya mihraptan kavminin huzuruna ç ıkt ı, onlara, sabah akşam(Allah'ı) tesbih edin, diye vahyetti." 4 âyetinde vahy, Zekeriyya'nn ı.,kavmine yaptığı ima ve i şareti belirtmektedir.1 Hicr Suresi: 872 Yunus: 103 Nalıl Suresi: 684 Meryem Suresi: 11


676 Nisâ' Suresi"İşte böyle, biz her peygambere, aldatmak için birbirlerine süslü sözeler vahyeden cin ve insan şeytanlarını dikman ettik."' âyetinde vahy şeytanla=verdi ği vesveselerdi ı .Tefsirine çal ıştığımız vahy ise, bu anlamlar ın dışında bir mana taşır.Burada vahy, yüce Allah' ın, peygamberlerine buyruklann ı bildirmesi,hitab ını duyurmas ıdır.Şura Suresinin 51 nci âyetine göre Allah' ın, insanlarla konu şmasıüç şekilde olur: Ya yüce Allah, sözünü, kulunun kalbine ans ız ın düşürür;yahut perde arkas ından ona hitab eder; ya da bir mele ği elçi olarakgönderip buyruklar ını bildirir. İşte peygamberlere gelen vahiyler,bu üç şekil içinde olur. Bu üç şeklin her biri, kendi aralar ında tali bölümlereayr ılır. Böylece vahy, başlıca yedi şekilde toplan ır. Şöyle ki:1- Sadık ru'ya. Görülen r ıfyan ın., aynen ç ıkmas ı, vahyin başlangıcınıişaretler. Hz. Peygamber(s.a.v.)e ilk vahiy, sad ık ru'ya şeklindeba şlam ıştı. Peygamberli ğine tekaddüm eden aylarda gördü ğü her ru'ya, sabah ayd ınlığı gibi çıkardı .22- Vahiy ta şıyan melek(Cebrail)'in, esas şekliyle görünüp, ilahiemirleri duyurmas ı. Necm Suresinin 6-14 ncü âyetlerinde aç ıklandığıüzre Allah' ın Resulü, Çebrail'i iki kez bu şekilde görmü ştür. Birincisi,peygamberliğinin başlangıc ında, ikincisi de Mirac gecesi, Sidretu'l-Muntehâ'da olmuştur.3- Meleğin, hiç görünmeden Allah' ın sözlerini, peygamberin kalbinedüşürmesi. Bu türlü vahy, vahiylerin en zorudur. Hz. Peygamber(s.a.v.), bu esnada, önce zil sesine benzer bir ses duyard ı. Be şeri duyularınclangeçer, hareketsiz kal ırd ı. Bu ses kesilince aç ılır, kafa:Ana yerleşen ilahi sözlerin manas ım da anlamaya ba şlard ı. Bu, peygamberinbe şeri s ıfatlarının, meleklik s ıfatlarma de ğişmesi, ve kendisinin melekibir niteliğe bürünüp mele ğin sesini duymas ı idi.4- Bazan da melek insan şekline bürünerek gelirdi ki bu türlü vahy,Hz. peygambere gelen vahiylerin en kolay ı idi. Çünkü burada melek,insan düzeyine inmekte ve ona insan biçiminde görünmektedir. Bu şekildevahiy getirirken melek, peygamberin sevece ği bir insan biçimine,çoğu kez de Dihye şekline girerdi.5- Peygamberin kalbine üfleme tarz ındaki vahiy ki, bunun sırfbir ilham olmayıp vahy olduğuna dair, zorunlu kesin bir bilgi do ğardı.1 Eli'âm Suresi: 1122 Butıârl, Bed'u'l-val>y, 1


Cüz': 6, Snre: 4 677"Röhu'l-Ruds, kalbime, hiçbir nefis,- r ızktn ı tüketmeden ölmeyecek diyeüfledi..."i hadisi bu türlü vahyi anlatmaktad ır.6—Peygamberin, uyan ık iken, do ğrudan do ğruya Allah' ın konuşmasını duymas ı. Mi'rac gecesi, Hz. Peygamber (s.a.v.), bu türlü valiyenail olmuştur. Hz. Musa da bu şekilde vahiy almıştır. Burada görmeyoktur. Fakat mahiyetini izah edemeyece ğimiz bir tarzda Peygamber,Allah' ın konu şmas ını duyar. Baz ıları, Bakara Suresinin sonu ile, ElemNesrah. Leke Suresinin bu şekilde vahyedildiğini rivayet etmi şlerdir?7—Peygamber uykuda iken mele ğin ona vahy getirmesi. Bazı müfessirler,el-Kev ğer Suresinin bu şekilde vahyedildi ğini söylemişlerdir. 3İşte Allah' ın, insanlara emirlerini bildirme metodu, anlat ılan buvahy metodudur. Bunun d ışında Allah insanlarla konu şmaz. Allah, diğerpeygamberlere sözlerini nas ıl vally ile bildirmi şse, Hz. Muhammed'ede öyle vahy ile bildirmi ştir. Onlara inamp, onlar gibi vahy alan Hz.Muhammed'e inanmamak, kibirden, inattan ve dü şüncesizlikten ba ş-ka bir şey olamaz. Hz. Muhammed'in getirdiklerinin, gerçek vahiy olduğuise, inkarı mümkün olmayan kan ıtlarla sabittir.Allah'ın birçok peygamberi vard ır. Bunların bir kısmı Kur'âm Kerim'deanılmış, çoğu da »Almamıştır. Kur'ânda anılan peygamberlerinsayısı, yirmibe ştir. Bunlar: Adem, İdris, 1N-ûh, Hûd, Şâlih, İbrahim,İsmâ`îl, İshak, Yacküb, Yüsuf, Eyyûb, Şucayb, Mûsû, Hârun, Yimus,Dâvûd, Süleyman, İlyas, El-Yesa


678 Nisâ' Suresipeygamberler andm ıştır. Yoksa bütün peygamberler bunlardan ibaretdeğildir. Nitekim Kur'âm Kerin ı'de: "Andolsun, biz senden önce de elçilergönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, kimini de anlatmad ık."'buyurulmaktad ır. Yüce Allah, Peygamber göndermedikçe hiçbir kavmeazâb etmeyece ğini2, her ümmet içerisinde mutlaka bir uyar ıcı çıktığım'bildirmiş ve :"Andolsun ki biz, her ümmet içerisinde bir elçi gönderdik..."4 buyurmu ş olduğuna göre demek ki her millet içinden mutlakabir uyarıcı, bir peygamber ç ıkm ış, onları Hakk'a ça ğırmıştır.İbn Murdeveyh'in, Ebuzer'den, rivayet etti ği uzun bir hadise görepeygamberlerin say ısı, yüzyirmidört bindir. Fakat ibnu'l-Cezvi, buhadisin uydurma oldu ğunu söylemi ştin. Gerçekten peygamberlerin sayısıhakkında rivayet edilen hadislerin hepsi zay ıft ır. Peygamberleringerçek say ısını yalnız Allah bilir.Baz ı kimseler, s ırf dinden ku şkuya düşürmek amaciyle "Nedenbütün peygamberler hep Arabistan'dan gelmi ş de, Avrupa ve Amerika'dan hiç peygamber ç ıkmamıştır?" diye bir soru ortaya atmaktad ırlar.Avrupa, Amerika veya dünyan ın öteki k ıt'alar ından hiç peygamberç ıkmadığın ı söyleyemeyiz. Yukar ıda işaret etti ğimiz âyetler, hermillet içinde bir peygamberin ç ıktığın ı bildirdi ğine göre her ümmet içindepeygamber ç ıkmıştır. Ama insanlar, sonradan yoldan ç ıkmış, putatapm ışlarsa bu, onlara hiç peygamber gelmedi ği anlamını ta şımaz. Yalnızbugün yaşayan üç büyük dinin peygamberlerinin de Arabistan'dançıkmas ı, Allah' ın, i ştıfâ (seçme, özle ştirme, evrimle ştirme) kanununauygundur. Yüce Allah, büyük peygamberleri, büyük medeniyetleringeçit noktas ı olan, insanlar ın kolayca barınmas ına elveri şli bulunan bubölgeden ç ıkarmışt ır. Demek ki evrensel dinlerin dünyaya yay ılmas ınaen uygun yer, evrensel dini getirecek peygamberlerin yeti şmesine, toplumsalve coğrafi ortam bak ımından en elveri şli bölge, bu bölgedir.Bugün neden kâ şif, miicid, Avrupa ve Amerika'da daha çok yetişiyor?Ba şka yerde niçin o oranda yeti şmiyor? Sorusu da, t ıpkı peygamberlerneden Arabistan'da yeti şmiş sorusu gibi kısır düşüncenin, sosyolojikyasalar ı bilmemenin sonucudur.Bazı kimseler de şöyle diyorlar: "Araplar, dünyan ın en geri, en ilkel-insanlaraolduklar ından dolay ı Allah, önce onlar ı düzeltmek için Hz.1 Mü'min Suresi: 182 İsra Suresi: 15,3 Fâtır Suresi: 244 Nahl Suresi: 36


Cüz': 6, Sure: 4 679Muhammed'i o bölgeden yeti ştirdi." Bu çok cahilce bir dü şüncedir. Birkere Araplar, o zamanki toplumlar içerisinde en geri toplum de ğillerdi.Dünyan ın öteki bölgelerinde, özellikle Avrupa, Amerika ve Afrika'daya şayan birçok toplumlara göre tam mü şrik de say ılmazlardı . Çünküonlar, puta tapmakla beraber bir Allah inanc ına da sahip idiler. KâinataAllah' ın yaratt ığını biliyorlar, putlar ı da Allah ile kendileri aras ındabir şefaatçi kabul ediyorlard ı. Ayr ıca baz ı medeniyetleri, kültürleriolduğu gibi cömertlik, yiğitlik gibi meziyetleri de vard ı. Baz ı peyğamberlereinan ırlar, özellikle Hz. İbrahim ve Ismail'e sayg ı gösterir, İbrahimdininden kalma baz ı kurallar ı (mesela hacc ı) uygularlard ı. Oysa odevirde gerek Amerika'da, gerek Avrupa'n ın baz ı bölgelerinde, gerekAfrika'da Araplara göre çok ilkel milletler ya şıyorlard ı. Eğer en ilkel insanlardanpeygamber ç ıkacak olsa, Arabistan'dan önce oralardan ç ıkması gerekirdi. Tam tersine Araplar, o zamana göre oldukça kültürlü,dış saldırılara kar şı tabii olarak güvenli bir ülkede ya şayan bir toplumidiler. Son peygamberin yeti şmesine en elveri şli ortam onların bölgesiolduğu ve Kurey ş Kabilesi de Hz. Ismail soyundan geldi ği için yüce Allah,son peyğamberini güvenli bölgeden ve asalet sahibi bir toplumdanyetiştirmiştir.Peygamberlerin hepsi Allah' ın elçileridir. Hepsine inanmak ve buyruklarmaitâat etmek, insanlar ın görevidir. Elçiye itâat, Allah'a itâattir.Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen elçiler, insanlara gerçe ği tebliğetmişlerdir ki insanlar, sap ıklığa dü ştükleri takdirde "Ne yapal ım, bizegerçe ği anlatan peygamberler gelmedi. Biz de kendi akl ımızla hakikatibulamadık" diye bir bahane ileri sürmesinler, Allah' ın huzurunda kendilerinimazur gösterme ğe kalkmas ınlar. Yüce Allah, elçi göndermektekihikmetini ba şka bir ayetinde şöyle aç ıklıyor: " Şayet onları, ondan öncebir .azâb ile helâk etseydik: 'Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de böylealçak ve rezil olmadan önce senin. âyetle -rine uysayd ık!' elerlerdi."'Bütün kainat Allah' ın birliğini, O'na kulluğun gere ğini hal diliylesöylerken, yüce Allah, merhamet ve adaletiyle insanlara ayr ıca peygamberlerde gönderip gerçe ği, onlar arac ılığı ile onlara duyurmu ştur.Varlığını, birliğini, kendisine kulluğun gere ğini insan ın akl ı, duyularahitabeden kainat olaylar ı ve nihayet peygamberler bildirdikten sonrayine O'nun buyruguna kar şı gelenlere, Allah galiptir. Yenilmez gücesahiptir, Adaletinin gere ğini infaz eder. Her şeyi hikmetiyle ve yerli ye-/ince yapar.1 Talt3 Suresi: 134


680 Nis8' SuresiSonra Cenab ı Hak, Resulüne hitaben buyuruyor ki: Ey Muhamnied,Yahudiler, sana indirdi ğimizi inkar etse de, , Allah, sana indirdi ğini bilgisiyleindirmiş olduğuna, tesadüfen de ğil, ezdi bilgi ve hikmetine uygunolarak seni pey ğamber seçti ğine tan ıkl ık eder. Melekler de bu gerçeğetamkt ırlar. Sen onların yalanlamalarm.a üzülme Allah' ın sana tan ıkolması yeter !inat ve kibirlerine kap ılıp senin peyğamberli ğin konusunda, inkaredilmez bu kadar kan ıt varken onu inkar eden ve Allah' ın yolundan yançizenler, uzak bir sap ıklığa dü şmüşlerdir. O inkar edip haks ızlık yapanları,Allah ba ğışlayacak de ğildir. Allah' ın ba ğışlamas ı için onlar ın, Hakk' ınçağırısma uyup Allah'a yönelmeleri gerekir. Onlar, dosdo ğru yoldansaptıktan sonra Allah, onlar ı zorla yola getirecek de ğildir. Çünkü Allah,peygamberi arac ılığı ile onlar ı yola ça ğırmaktad ır. Fakat onlar, Peygamberingösterdi ği doğru yoldan sapmış, e ğri, ç ıkmaz yollara dü ş-müşlerdir. Yaln ız Peygamberin gösterdi ği yol cennete gider. Onun d ı-şındaki yollar, hep cehenneme ç ıkar. Öyleyse pey ğamberin yolundanayrılanlar, cehennem yolundad ırlar. Hak'tan sapanlar ı cehennemdecezaland ırmak, Allah'a zor de ğil, kolaydır.Yüce Allah, insanlara Hakk'a uyman ın Resule tabi olman ın zaruretihakkında kanıtlar verdikten sonra rahmetiyle tekrar onlar ı Peyğamberininyoluna 'ça ğırmakta, "Sizin hay ı ımza olarak ona inanınız" buyurmaktadır.Ama inkar ederseniz, Allah'a bir zarar ı= olmaz. Çünkü göklerdeve yerde olanlar ın hepsi Allahmdır. Allah herşeyi bilir, bilgisiuyarınca insanlar ın iyiliğin olan şeyleri emreder. Her yapt ığını hikmetle,derin bilgi ile yapar. İnsanların mutluluğu, Allah' ın Resulüne uymaktadır.y.- o 11,J-.°C):1 V ‘)


Cüz': 6, Sure: 4 681v Y)e.'"Ao -9 9 -- .. 0 9 -• 9 e 2.. -• 9 .-_o .9 9 S, 0 o4 ‘L I .44i ‘.):4 (.% * j:.. . J frA J j?- , - st—.10 - - i_._i - Vl:›İ - -l:a.fi. iyi. İ • iO\el ı.. , • ı'' • - ' •


682 Nisa' Suresimışlard ı . Bunlar dinde a şırı gitmrkdir, pey ğambere sevgi ve saygm ın,putpe ı estliğe dönüştiiı iilmesidiı . Sevgi ve sayg ı, tevhide ayk ır ı bir biçimalınca art ık sayg ı s ınırın ı a şar, küfre dönü şür, haram olur. Bundandolay ı Peygamber (s.a.v.): "Siz beni hırıstiyanların, Meryem o ğlu Isa'yıövdükleri gibi övmeyin. Çünkü ben, Allah' ın kuluyum. (Benim için),Allah' ın kulu ve Resülü deyin."' buyurmu ştur.Ayetlerde Hz. Isa'dan hep "Meryem oğlu İsa" diye söz edilmesi,onun b ırıstiyanlarm sand ıklar ı gibi Allah'ın oğlu de ğil, Meryem'ip oğluolduğunu vurgulamak içindir.171 nci ayette Isa'n ın, Meryem'e at ılan ilahi bir kelime oldu ğubildirilmektedir. Ali İmran Suresinin 45 nci âyetinde de benzeri bir ifadevardır: "Melekler demi şti ki : Ey Meryem, Allah, seni, kendisindenbir kelime ile müjdeliyor. Ad ı, Meryem o ğlu İsa Mesih'tir..." Her ikiayette de Isa'dan "Kelime" denmesi, "Kun : Ol" emrinin veya Meryem'e,babam çocuk do ğuraca ğı hakk ında verilen müjdenin bir eseri oldu ğunubelirtmek içindir.Yine bu ayette İsa için "Kendinden bir ruh", Enbiya Suresi 91 nciayette de "Meryem'e de kendi ruhumuzdan üfledik.." denilmektedir.Bir erkek olmadan, s ırf melek vas ıtasiyle üflenen ruhtan olu ştuğu içinIsa'ya "Allah'tan bir ruh" veya "Ruhu ınuzdan" denmiştir. "Bizim'ruhumuzdan", "O'ndan bir ruh" demek, Allah' ın emrinden, yarat ıklaraleminden bir ruh demektir. Allah' ın ruhu, Allah' ın kendisi demekde ğildir. Nas ıl Ar(lullöh (Allah' ın arz ı), Allah' ın yarattığı yer anlam ındaise röhullah (Allah' ın ruhu) da, Allah' ın yaratt ığı ruh anlarnmad ır.İşte Hz. İsa, Allah' ın yaratt ığı ruhtan, tohum arac ılığı olmadan,s ırf mele ğin, üflemesiyle anne rahminde te şekkül ettiği için ona"Allah'tan bir ruh" denmiştir. Gerçi bütün insanlar ın ruhlar ı, annerahminde olu şmaya ba şlayan cenin?, melek taraf ından üflenir, yaniorganlar ı beliren Cenine insani bilinç verilir. Fakat isa'daki özellik, babanın tohumu arac ı olmadan, do ğrudan soyut ruh olarak anne rahmineüflenmiş olmas ıdır. Mele ğin üflemesi, erkek tohumu yerine geçerek yumurtayıa.şılam ıştar.Bugünkü İncillerde de Isa'n ın Allah' ın yarat ıklarmdan bir melekolan Rülm'l-Kudüs'ün üflemesiyle yarat ıldığı ifade ediliyor: " İsa Mesih'indoğması da şöyle oldu: Anas ı Meryem, Yusuf'a ni şanlanmış olduğuhalde buluşmalarından önce Rutiu'l-R.udüs'ten gebe oldu ğu an-1 Bukari, Enbiya, 48; barimi, Rik4, 68; İlmi ljaubel, I. 23, 24,...


Cüz': 6, Sure: 4 683laşıldı."' Luka İncilinin birinci bab ında mele ğin, Meryem'e görünü şü,Isa'yı müjdeleyişi anlat ılır. Meryem, bunun nas ıl olaca ğını sorar. "Melekcevap verip ona dedi: Ruhu'l-Kudüs senin üzerine gelecek."z YineIncir° göre Yahya da annesi Elizabet'in karn ında iken Ruhu'l-Kudüs'ledolmuştur. Demek ki Ruhu'l-Kudüs, Allah' ın bir parças ı de ğil, O'nunya ıratığı olan melektir. Kuds, temiz, yüce anlam ına gelir. İncillerdebunun kar şıt ı olarak er-Rülm'n-necs yani şeytan zikredilir Has ılı Ruhu'l-Kudüs'üAllah' ın bir parças ı saymak ve böylece Isa'y ı Allah' ıno ğlu sanmak ifratt ır, dinde a şırılıkt ır, tevhid inanc ına ayk ırıdır. İştebu san ıdan (üçleme) inanc ı do ğmuştur.Allah, üç unsurdan olu şan bir varl ık de ğildir. Kendisinden ba şkabütün varl ıklar, O'nun yarat ıklar ıd ır. O, tek tanr ı olan Allah't ır. O'ndanba şka hiç kimsede tanr ılık yoktur. O, oğul, evlad sahibi olmaktan münezzehtir.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nun yarat ığıdır, O'nundur.Bütün ak ıl sahipleri, Allah' ın kuludur. Pey ğamberler ise Allah' ınen seçkin, kendisine en ba ğlı kullarıdır. Peyğamberler için Allah'a kulluk,en büyük şereftir. Bundan dolay ı ne Mesih, ne de Allah'a en yak ınmelekler Allah'a kulluktan çekinmezler. Allah'a kulluktan çekinen,peygamber de ğil, mü'min dahi olamaz. Allah, kendisine kulluk etmektenböbürlenenle ıi de bütün kullaT ıyle bir araya toplayacak ve hepsineyapt ıklarının hesab ın ı soracakt ır.Daha sonra yüce Allah, bütün insanlar ı, son elçisi Muhammed Aleyhisselâmile göndermi ş bulunduğu hidayete ve aç ık nura ina ıımaya çağırmaktadu.Muhammed'e indirilen, tüm insanl ığı selâmete ç ıkaracakışıktır. Kimler Allah'a inamr, O'nun emirlerine sard ırsa, Allah onlar ıkatından bir rahmet ve ikrama (yüce cennetlere) sokar ve onlar ı cennetegötürecek dosdo ğru yola iletir.Bu âyetlerin ini ş sebebi olarak bir olay zikredilmemi ştir. Bunlar,İsa Aleyhisselâm hakkmda tevhide ayk ırı inançlar ta şıyan h ıristiyanları bu tür inançlara son verme ğe, Allah' ı birleine ğe ve İsa hakk ındakigerçekleri aç ıklayan son pey ğamberlerine uymaya davet için indirilmiştir.Aslında teWg inanc ı, h ır ıstiyanlığa özgü, yeni bir şey değildir. Dahaönceki putperest dinlerden h ırıstiyanlığa nüfuz etmi ştir. MuhammedRe şid R ıza, teslis inanc ının hırıstiyanl ıktan çok önce Mısırblarda, İran-1 Matta, bab: 1, cümle, 182 Luka, bab: 1, cümle• 34


684 Nisâ' Suresihlarda, Yunanhlarda, Romahlarda ve Budistlerde bulundu ğunu, teslisin,Şam diyar ına hakim olan Romal ılardan hn ıstiyanlığa geçti ğini,çe şitli ara ştırıc ıların görüşlerine dayanarak ispat etmektedir.'-1O-O O ı O3 jaı. :4:33 - - 3 ıft o •••• •-•j ,_; L: Q; 4:1_, -C1 3 4:J ,!...1.1>3Ci Ct - 31 .3531-3- eli !J:j'_';.- , o.. • ,3 o y...Ç, ,41J 1 J 4.) 1 -J 41 1 j_ t_A176- Senden fetva istiyorlar. De ki : Allah size ana-babas ız ve çocuksuzki şinin mirası hakk ında hükmünü şöyle aç ıkl ıyor : Ölen ki şinin çocuğuyok, bir k ız karde şi varsa bıraktığı, malın yarıs ı o (kız kaı de şi)nindir.Fakat kendisi, (ölen) k ızkarde şinin çocuğu yoksa, onun miras ını (tamamen)alır. Eğer (ölenin) iki k ızkardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır.Ve eğer (vârisler) erkek, kad ın birçok kardeşler olursa, erkeğe,iki kad ının pay ı kadar (pay) verilir. şaşırırsınız diye Allah size (hükmünü)açı kl ıyor. Allah, her şeyi bilendir.Tefsir:176— İstiftâ, fetva istemek, herhangibi ı şeyin aç ıklanmas ın ı talebetmek demektir. Bu âyet, kelâlenin miras ı hakk ında sorulan bir soru ü-zerine nazil olmu ştur. Câbir ibn Abdullah, bu âyetin, kendisi hakk ındaindiğini söylemiştin "Allah' ın Resulü (s.a.v.) yan ıma geldi. Ben hastaidim, akl ım başımda de ğildi. Abdest ald ı, üzerime su döktü, ay ıldım"Ey Allah' ın Resulü, ben kelâle olarak mal ını bölüştürülecek.Kelâle'nin miras ı nas ıldır? dedim. Yüce Allah, ferâiz âyetini indirdi.".müfessirlerin ço ğuna göre ana-babas ız ve çocuksuz ölenkimsedir. Baz ılarına göre de sadece çocu ğu olmayan kimsedir. Şimdibir adam ölür de kendisinin asl ı ve fer(i (ana-babas ı ve çocukları) olmazsaonun miras ı şöyle bölüştürülür:1- Ölen kimse erkek ve kendisinin bir tek k ı zkarde şi varsa, malininyar ısı o k ızkarde şine düşer. İki k ızkarde şi varsa, mal ının üçte ikisi1 Bkz. Tefsir, VI. 88-93v.ı )r*:


Cüz': 6, Sure: 4 685onlar ınd ır. Malın kalan yar ısı veya üçte biri asabe varsa onlar ın, yoksaredden yine k ızkarde şinindir. Eğer adamın oğlu varsa, hemşiresine maldü şmez. Kızı varsa hem şiresi asabe olur, k ız ından geriye kalan ı alır.2—Ölen kimse kad ın olup kendisinin bir erkek karde şi varsa bütünmiras ı bu karde şine düşer. Şayet ölenin babas ı veya o ğlu bulunursakarde şi miras alamaz. K ız ı bulunursa, karde şi geri kalan ı alır.3—Erkek olsun, kad ın olsun, ölen kimsenin birkaç tane erkek vekızkarde şi varsa miras, erke ğe, kad ın ın iki kat ı dü şecek şekilde bölü ş -türülür.Bu Surenin 12 nci âyetinde de kelâlenin miras ı anlat ılmıştı. Ancakorada, sadece anne bir erkek karde şi, k ızkarde şi, yahut erkek ve k ızkardeşleri bulunan kelâlenin durumu izah edilmi ş, burada ise anne-bababir, ya da baba bir karde ş, k ızkarde ş veya karde şleri bulunan kelâlenirıdurumu anlat ılmıştn. Müfessirlerin genel kanaati budur. çünkü baba,yahut ana-baba bir erkek ve k ızkarde şler, ki şiye, anne bir erkek ve k ızkardeşlerden daha yak ındırlar. Zira birincisinde tohum birli ği vard ır.Katâde şöyle demi ştin: "Bize an1at ıldığına göre Ebubekr es- Şıddik,hutbesinde şöyle demiş : Surenin ba şında yüce Allah, çocuklar ın ve anne-babanın miras payın ı anlatan âyeti indirdi. Daha sonra kar ı-kocan ınmiras ı ile anne bir karde şlerin miras ını anlatan âyeti indirdi. Ve Sureyi,anne-baba bir erkek ve k ızkarde şlerin miras payın ı anlatan âyetle bitirdi.Enfâl Su ıesini de Rahim Sahipleri hakk ındaki âyetle bitirmi ştir."'Buhârrnin, Berâ'den ald ığı rivayete göre Kur'ân ı Kerim'de inenson sure, Berâe Suresi, son âyet de "yestefrünek..." âyetidir 2. Son sureve âyet olarak zikredilen ba şka sure ve âyetler de vard ır. Bundan dolay ıbu âyetin, inen en son âyet oldu ğunu kesin bir biçimde söyleyemeyiz.Ancak bu âyet ; son inen âyetlerdendir. Herhalde Nisa Su ıesinin inişindensonra bu âyet inmi ştir ki, mirastan söz eden yukar ıdaki âyetleraras ına konmas ı gerekirken, Sure daha önce yaz ılmış ve âyetleri s ırayakonmu ş olduğu için mirastan söz etmesine ra ğmen bu âyet, Sureninsonuna konmu ştur. Bu da Kur'ân' ı Kerim'in Hz. Peygamber taraf ındans ıraya kondu ğunu, yazd ır ıldığın ı gösterir. E ğer ba şkaları tarafındansonradan s ıraya konsayd ı, bu âyet, buraya de ğil, yukarıdaki miras âyetlerininyan ına konurdu. Ama sonradan indi ği ve yukarıdaki âyetleraras ında yer olmad ığı için Hz. Peyğamber(s.a.v.) tarafından sureninsonuna konmuş ve Kur'ân yeniden yaz ıld ığı zaman da aynen Hz. Peyğamber(s.a.v.)intertibi üzre yaz ılm ışt ır.1 Butıari, Tefsir, Suretu'n- ınetı'.2 Aynı


KAYNAKLAR:Abdülâziz Çavi ş, Anglikan Kilisesine Cevap, Çeviren: Mehmet Âkif(Ersoy), sadele ştiren: Süleyman Ate ş, <strong>Ankara</strong>, 1974`Abdu's-Selâm ibn Hâriin, Teh'Zibu Sireti İbni Hi şâm, Beyrut, 1972(Achini, İsmacil ibn Muhammed, Ke şfu'l-hafâ ve muzilul-ilbâs cammâ ş'tehera mine'l-ehâcWi


(;88Ibnu'l-Cevzi, Ebû'l-Ferac, Cemâlu'd-din (Abdu'r-Ral ıman, Zadu'l--Mesir, fi (Ihni't-Tefsirİbnu klanbel, Ahmed ibn 1Janbel, Musnedu'l-imam Ahmed ilmi' 1.1anbel,Beyrutİbnu Hişam, Ebû Muhammed (Abdul-Melik ibn Hi şam el-klimyeri,es-Siretu'n-nebeviyye, M ısır, 1355-1936İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye, Semsu'cl-din Ebû `Abdillah Muhammed ibnEbi Bekr, Aclamu'l-muvakk ı (in 1383-1969İbnu Kehr, Ebû'l-Fida isma


689Nesâ'i, Ebü cAbdi'r-Rahman ibn Şucayb, Sunenu'rı-Nesa'i, Mısır, 1383-1964Neysabüri, Ebü'l-Huseyn Muslim ibnu'l-Haedie, şabibu Muslim, Mısır,1374-1955Rüğıb el-I şfahâni, el-Mufredat, ft ğaribil-Kur'an BuyrutRâzi, Faltru'd-din ibmıl-cAllâme D ıyâu'd-din, Mefatihu'l- ğayb, Daru'ttıbacati'l'âmire,1307Serabsi, Şeınsu'l-e'imme Ebubekr Multammed, el-Mebsüt, M ısır 1324Suyüti, Celalu'd-din (Abdu'r-Ralt ınfın, el-itkan fi cUlümil-Kur'an,Mısır, 1306Şurunbilali, Ebül-Ihla ş Hasan ilmi cAmmar, Merakil-felal ı bi-imdadi'l-Fena'? Şarhu ~.40, TaVavi kenar ında, 1318Taberi, Muhammed ibn Cerir, Camicu'l-beyan (an-te'vilMısır, 1388-1968Tabresi, Ebfı `Ali el-Fa41 ibnu'l-Hasan, Meemecu'l-beyan, Tahran, 1395Ahmed ibn Muhammed, Ha şiye cala Meraki'l-felah, Balak 1318Tangivi Cevheri, el-Cevahir fi Tefsiri'l-1r'ân, M ıs ır, 1318Tefsiru katil-al/ham, tenkih ve ta şhih: 1V1uhammed `Ali es-Sayis,1373-1953Ebu 'İsa Muhammed ibn. (Isa ibn 9evre,Ahmed Muhammed Şakir ne şri, el-Mektebetu'l-islamiyyeToshihiko Izutsu, Kur'an'da Allah ve İnsan, çeviren: Süleyman Ate ş,<strong>Ankara</strong>, 1975Wensick, A.J., el-Mu


AYETLER VE KONULARISayfaFATİHA SURES İ 19Besmele: 201-7. ayetler 24Namazda Fatiha'yı okumanın hükmü 26•BAKARA SURES İ 291-5 : Hurâf-i mukatta'a 30, Takva, müttaki, iman, âhiret 316-7 : Küfür ve kâfirlerin. nitelikleri 368-15 : 1VIiinafıklar ve davran ışları, nifak hareketinin ortayaçıkışı 3716-20 1Vlünafıkların psikolojik durumlar ı 4221-24 : Yaln ız Allah'a kulluk etme gere ği ve Kur'ân' ın e ş -sizliği 4525: : Cennet ve nimetlerinin niteli ği 4726-29 : Kur'ân'daki benzetmelerin amac ı, Allah' ın iki kezöldürüp diriltmesinin anlam ı 4830-39 : İnsanın yaratd ışı kar şıs ında melekler 52Halife, Adem'e ö ğretilen isimler, meleklerin Adem'esesde etmesi 54iblis, Adem'in yedi ği yasak meyva, cennetten ç ıkarılması 58Bu ayetlerin ihtiva etti ği hik ınetler 6140-48 : Yahudiler ve davran ışları 64Kur'an ö ğretimi kar şılığında ücret al ınır mı ? 6649-56 : Fir'avn' ın, İsrailo ğullarma zulmü, Hz. Musa'n ın, İsrailoğullarmıesaretten kurtar ıp Filistin'e getirmesi 68Musa, Tur'da ibadete çekilmi şken kayminin altunbuza ğıya tapnıası 69


692 *AYETLER VE KONULAR İSayfa57 : Isrâilo ğullarma indirilen menn ve selvd 7158-61 : A ınalika kavmiyle sava şmaktan çekinen yahüdilerinçölde s ıkınt ılar içinde kalmalar ı 7362 : Allah'a ve âhirete inananlar ın cennete girecekleri 7563-66 : israilo ğullarnım, Dağ'ın altında kalma tehlikesiylekar şıla şmalar ı, Cumartesi yasa ğını çiğnemelerindenötürü cezaland ır ılmalar ı 7767-74 : israilo ğullarma bir inek kes ınelerinin, emredilmesi 7975-82 : Yahudi toplumunun, müslümanlara kar şı olumsuzdavran ışlar ı 82Yahudilerin Hz. Muhammed (s.a.v.)'e kar şı olmalarınınnedeni 8383-86 : Yahudilere verilen on emir, çe şitli Arap kabileleriyleittifak yapan yahudi kabilelerinin, birbirleriylesava şmalar ı ve sava ştıktan sonra Araplara tutsak o-lan yahudileri fidye verip kurtarmalar ı 8587 : Musa'ya kitap verilip ard ından peygamberler gönderilmesi,yahudilerin peygamberleri öldürmeleri,Isa'yı destekleyen Ruhu'l-Kuds 8688-96 : Yahudilerin olumsuz davran ışlar ı 8997-98 : Cibril'e dü şman olmalar ı 9199-101 : Yahudilerin, peygamberlerine verdikleri sözde durmamaları93102-103 : Süleyman' ı büyücü san ıp kendilerinin de büyü yapmaları94Büyünün mahiyeti 95Büyünün çe şitleri 97islâmda büyünün hükmü 99- 104 : Peygamber'e hitab ederken "râin.â" de ğil, "unz-urna"demenin gere ği 101105-107 : Nesh ve insâ' meselesi 102108-110 : Yahudilerin te şvikiyle baz ı müslümanların, Peygambeı (s.a.v.)'den mu'cize istemeleri, yahudilerin, müslümanlarıdinlerinden döndürme ğe çal ışmalar ı, müslümanlaranamaz ve zekât ın emredilmesi 104


AYETLER VE KONULARI 693Sayfa111-113 : Kendilerinden ba şka kimsenin 'cennete girmeyeceğiniiddia eden yahudi ve h ırıstiyanlarm, birbirlerinibeğenmern . eleri 106114-115 : Ma'betlere sayg ı, her yerde Allah' ın bulunduğu, kıblemeselesi 108116-119 : Allah, çocuk edinmekten yücedir; baz ı beyinsizleri ıı ,Allah'ın kendileriyle konu şmasını ve di ğer mu'cizeleristemeleri 110120-123 : Yahudilerin, kendi dinlerinde olmayan hiç kimsedenraz ı olmayacaklar ı, kitab ı hakkıyla okuyan insaflı kitap ehlinin gerçe ği kabul edecekleri 112124-129 : Allah' ın, İbrahim'i smarp lider yapmas ı , İbrahimve Ismail'e, Ka'be'yi temizlemeyi emretmesi, Ibrahim'inMekke için dua etmesi, İsmail ile birlikte Kâ'beyi yapmas ı 113131-135 : Ancak beyinsizler tevhid dininden ayr ılırlar. Ya'kubpeygamber de ö ğullarına, İbrahim'in dini olan tevhiddinini tavsiye etmi ştir 120136-141 : han ın yaratil ışma. uygun din, tevhiddir 124142-145 : K ıblenin çevrilmesi 128147-150 : Kitap ehlinin, k ıblenin çevrilmesinin Allah tarafındanenaredildi ğini bilmeleri ve müslümanlar ın yalnızKa'beye yönelmeleri emri 134151-152 : İnsanların kendilerine bilmedikleri şeyleri ö ğıetenbir elçi gönderen Allah'a şükretmeleri, O'nu anmalarıgerekir 135Zikrin önemi 136153-157 : Sab ır, namaz, Allah'tan yard ım dileme, şehadet mevki,insanm çe şitli olaylarla s ın.an.mas ı 139158 : Safa-1VIerveyi ziyaret . 145160-162 : Allah' ın indirdiği gerçekleri gizleyenler 146163-167 : Tabiat olaylarının Allah' ın varlığına ve birli ğine delâletetmesi, puta tapanlar ın âhiretteki durumlar ı . 149168-171 : Güzel ve temiz şeyleri yemek helaldir. Körü körünetaklit kötüdür 151172-173 : Haram olan etler 153


694 AYETLER VE KONULARISayfa174-176 : Gerçekleri gizleyenler 160177 : Gerçek iyilik ve dinda ıhk, Allah'a kulluk ve ba şkalarinayard ım etmekle olur 161178-179 : K ısas 162180-182 : Vasiyyet 167183-186 : Oruç, dua' 170Orucun faydalar ı 173Makbul oruç 174Oruç hakk ında baz ı hadisler 175Oruç hakk ındaki hükümler 178187 : Oruç geceleri yap ılabilecek şeyler 179Oruçla ilgili baz ı önemli meseleler 181188 : Bat ıl kazanç yollar ı, rü şvet 186189 : Hilâller, vakitlerin belirlenmesine yard ım eder. Evlerearkalar ından girmek ibadet ve takva de ğildir 190190-193 : Sald ırganlara her zaman ve her yerde cevap verilir. 192İslamda zorlama yoktur 195194-195 : Haram aymda sava ş yasa ğının durumu, Allah yolundaharcamaktan kaç ınmak, ki şinin kendi kendisinitehlikeye atmas ı demektir 197196 : Hac, ömre, ihsâr, temettu', kurban ve keffâret 199197-203 : Hacda yap ılacak i şler 206204-207 : Nefsinin gururuyla hareket eden lafazan münaf ıkla,her şeyi Allah r ızas ı için yapan mü'minin karakteri209208-211 . İslama ve bar ışa davet, Allah' ın nimetlerini de ğiştirenisrailo ğullarm ı uyarma 211212 : Dünya hayat ının cazibesine kap ılan insanlar ın, mü'-minlerle alay etmeleri 214213 : Önce bir tek din üzerinde bulunan insanlar ın zamanlaayrılığa. dü şmeleri 215214 : Mü'minler smanmad ıkça cennete giremezler, 215215 : Iyilik edilmesi gereken kimseler 219216-218 : Insan ın gücüne giden baz ı şeyler hakk ında hay ırlı olabilir, sava şın farz kılmmas ı, mü'minlerin yarar ınad ır . 221


AYETLER VE KONULARI 695Sayfa219-220 : Şarap, meysir (kumar) ve yetinderin durumu 2261- Şarap 2282- Meysir 2333- Ye -timler 236221 : Puta tapanlarla de ğil, inananlarla evlenme gere ği 238222-223 : Adet halindeki kad ınlarla ilişki, cinsel ili şki yolu 242226-227 : ila' 250228-232 Talâk hükümleri 253233 : Süt emzirme süresi ve bu süre içinde annenin geçiminintemini 270234 235 : Kocas ı ölmüş kadınlar ın iddeti, iddet içinde üstükapal ı evlenme teklifi 272236-237 : Bo şanmış kadınlara verilecek mehr, 275238 : as-Salatul-vusta (Orta Namaz) 279239 : Korku (güvensizlik) halinde namaz 281240-242 : Kocas ı ölmüş kadınların, bir yıl geçimlerinin teminiiçin vasiyyet 283243-245 : Yuıtlarından ç ıkıp ölen İsrailoğullarm ın diriltilmesive Allah yolunda sava ş ve infak 285246-252 : İsrailo ğullarma sava şın farz kd ınması, Talut'un kıralolmas ı, İsrailo ğullarnun sava şı kazanmas ı 288253-254 : Peygamberlerin dereceleri, Allah yolunda infak 293255 : Allah' ın vas ıfları, Kürsisi 297256-258 : Dinde zorlama yoktur, Allah' ın birliği 302tağât 306259-260 : Allah' ın, ölmiişleri diriltece ğine iki örnek 308261-268 : Allah yolunda infak 312269 : Hikmet 315270-274 : Gizli ve aç ık sadaka verme, iyilik etme, as ıl sadakaverilmesi gereken fakirler 318275-281 : Ribâ (faiz) 322Ribâ iki kısma ayrılır 323Dalgal ı para sistemlerinde riba'nu ı durumu 328


696 AYETLER VE KONULARISayfa282-283 : Borcu yazd ırmak veya kar şılığında rehn almak 335Borç âyetinin içerdi ği talimat 337284 : İnsan kalbine gelen düşüncelerden sorumlu mudur? 340285-286 : iman ın esaslar ı , Allah insana, gücünün üstünde birşey buyurmaz 344AL İ İMRAN SURES İ : 3471-6 : Allah' ın birliği, kitapları indirmesi, her şeyi yar atmas ı 3487 : Muhkem ve Müte şâbih ây etler 3509 : Duâ 35310-13 : Kâffilerin durumu ve sonucu, Bydir'de iki toplumunhali 35314 : İnsandaki dünya tutkusu 35515-20 : Müttakilerin Allah yan ındaki durumu, duâları, vasinan,Allah' ın birliği, yalnız O'na tapman ın, teslimolmanın gere ği 35721-22 : Peygamberleri öldürenler 35923-25 : Allah' ın hükmüne gelmeyen kitap sahipleri 36126-27 Du'â 36328 : Mü'minlerin, kafirleri dost edinmemesi gere ği 363Müslümanların, gayri müslim toplumlarla ili şkileri . 36429-32 : Allah'ın herşeyi bildiği, kişinin her yapt ığını âhirettehaz ır bulacağı ve yapt ıklarından kaçma ğa çal ışacağı,Allah' ı sevenlerin, Peygamber(s.a.v.')e uymalarıgere ği 36833-34 : Peygamberlerin ıst ıfâ(seçil ıne)si 36935-36 : Annesinin, Meryem'i ma'bede adamas ı 36937 : Allah' ın, Meryem'i kabul edip yeti ştirmesi, Zekeriyya'nm,Meryem'in bak ımını üslenmesi 37138-44 : Zekeriyya'nuı, bir çocuk istemesi ve kendisine bir çocuğuolana ğının müjdelenmesi, Allah' ın Meryem'i seçiptemizlemesi, Rabbine •kulluk etmesini buyurma-81 37245-51 : Meryem'e, bir o ğlu olaca ğının müjdelenmesi, İsa'nınvasıfları ve mu'cizeleri 374


AYETLER VE KONULAR' 697Sayfa52-54 : Havarilerin isa'ya inanmalar ı 37655-58 : İsa'nın vefât ı ve Allah'a yükseltilmesi 37759-63 : İsa hakkında Kur'ân' ın anlatt ıklarım kabul etmeyenlerimiibâheleye davet 38564-68 : Kitap ehlini ortak bir tevhid inanc ına davet, Hz. İbrahim'inyahudi, hıristiyan ve mü şrik olmayıp muvahhidolduğu 38769-74 : Baz ı kitap ehli kimselerin, müslümanlar ı dinlerindendöndürme ğe çalişmalari 38875-77 : Baz ı kitap elli kimselerin cimriliği 38978-80 : Sözleri a ğızlarında geveleyip tahrif etmeleri 39181-83 : Allah' ın, her peygamberden, gelecek kitap ve hikmetido ğrulayacaklarma dair söz almas ı 33584-91 : Allah'tan indirilenlere inanmak, islâmd.an ba şka dininmakbul olmad ığı, inkar edenlerin, hiçbir fidyeile kendilerini azaptan kurtaramayacaklar ı 39692 : Sevilen şeylerden infak etmek gerekir 40193-94 : Ya'kub'un, kendisine haram k ıldığından ba şka bütünyiyeceklerin İsrailo ğullarma helâl olduğu zaman 40296-97 : İlk yap ılan ma'bed ve Hac 40398-103 : Kitap ehlini, hakk ı itirafa ve birli ğe davet 405104-109 : İyiliği emir, kötülükten, men, ayr ılıktan uzak durmak,âhirette baz ı yüzlerin a ğarıp bazılarının kararacağı 407110-112 : Hakk ın buyruğu dışına çıkanlar belâlara u ğramışlardır 409113-117 : Kitap ehli içinde haksever iyi insanlar da vard ır, 14-fillerin dünyada harcad ıkları şeylerin durumu 411118-120 : Mü'min olmayanlarla s ıkı fikı dost olup onlara devlets ırların ı vermenin doğru olmad ığı, Uhud'da zarargören mü'minleri teselli 413121-129 : liz. Peygamber(s.a..V.)'in, Uhud'da mü'minleri savaş düzenine sokmas ı, herşeyin, Allah' ın elinde olduğu415


698 AYETLER VE KONULARISayfa130-136 : Ribâ'n ın kat kat yenihnemesi, günahlardan korunanlarmvas ıf ve dereceleri 419137-142 : Uhud olay ı, müslümanlar için bir s ınavdır 423143-148 : Uhud sava şındaki psikolojik durumun tasviri, hernefsin, ancak Allah' ın izniyle ölece ği, âhireti isteyipyolunda 6ava şanlara Allah' ın, dünya ve âhiret mükâfatınıverdiği 425149-155 : Uhud Sava şı'ndaki durumun tasviri 427156-158 : Münafıklarm sözleri, Hak yolunda sava şıp ölen veyaöldürülenlerin ba ğışlanacak' 432159-160 : Peygamber(s.a.v.)'in merhameti, zerâfeti, i şlerin danışmaile görülmesi emri 434161-164 : Ganimet mal ını çalma, Peygamber'in yüce vasf ı 438165-168 : Her şey Allah' ın takdiriyle olur 442169-171 : şehidler ıin Allah kat ındaki dereceleri 444172-174 : Uhud Sava şında bozgundan sonra Allah ve Resulününça ğırısına uyan müslümanlar ın, Peygamberinetrafında toplanmalar ı 447175-180 : şeytan ın iğvâsma uyup kâfirlerden ko ırkmamah. U-hud olayları, müslümanlar için bir s ınavd ır. CimrilikleAllah yolunda harcanmayan mallar, sahiplerininboyunlar ına dolanır 449181-184 : "Allah fakirdir, biz zenginiz" diyenler, kendilerineate şin yiyeceği kurban gelmedikçe inanmayacaklar ı -n ı iddiâ edenler 452185-186 : Her can ın ölümü tadaca ğı , insanlar ın mallar ıyla, canlarıylas ınandığı 455187-189 : Allah' ın kitap ehlinden, gerçe ği gizlemeyeceklerine'dair söz almas ı, yapmad ıklar ıyle övünenler 458190-194 : Kâinat ın yarat ılışını düşünen mü'minlerin Allah'aibadet ve yalvar ışları 459195-198 : Allah, mü'minlerin ücretini verir. Dünya hayat ınınkısa geçimine aldarımamal ıdır. As ıl mükâfat, korun.anlarnngidecekleri cennettir 462


AYETLER VE KONULARİ 699Sayfa199-200 Allah'tan inen her valiye inanan insan ı kitap sahipleri,Allah yolunda sab ır, sebat, nöbet bekleme 464NISA' SURES İ :1 İnsanların bir tek nefisten yarat ılışı ve karde şliği . 4702-4 : Yetim haklar ına dokunmamak, yetim kad ınlarla evlenmesorunu 476Çok kad ınla evlenme sorunu 4795-6 : Yetimlerin mallar ın ı koruma, olgunlaştıklarmda mallarınıkendilerine teslim etme 4847-10 : Erkek ve kad ının miras hakk ı bulunduğu 48811-14 : Miras paylar ı 492A- Ölenin çocuklar ının miras hakk ı 493Hacb 496B- Anne babanın miras hakları 497C- Kar ı kocan ın miras haklar ı 498D- Kelâlenin miras ı 498E- Miras taksimi, borç ve vasiyetten sonrad ır- 49915-18 : Fuhuş yapanlrın cezas ı 50519-21 : Üvey anneyi miras yoluyla alma yasa ğı, kadınlaraverilen mehrin, baskı ile geri al ınmamas ı 51322-24 . : Evlenilmesi haram olan kad ınlar 517A- Neseb nedeniyle haram olan kad ınlar 519B- Süt nedeniyle haram olan kad ınlar 520C- Nikâh nedeniyle haram olan kad ınlar 523Müt'a nikahı ' 527şranın görü şü 533Razrnin Şiaya cevab ı 53525-28 : Mü'm.in cariyelerle evlenme ve cariyenin zina cezas ı 53629-33 : Mallar ın, batıl yollarla yenilmemesi, helal kazanma,büyük günahlardan sak ınma, intihardan kaç ınma vemiras sahipleri 54234-35 : İyi, itâatkâr kad ınlar, serke ş kad ınları yola getirmemetodu, kar ıkocan ın, aras ını bulacak arabulucu tayini 551


7C0ÂYETLER yr, KONULARİSayfa36-42 : Allah'a kulluk, ana babaya, yak ınlara, yetimlere,kom şulara, yolculara iyilik, cömertlik, Allah yolundainfak, yap ılan iyiliğin zayi olmayaca ğı, peygamberlerinümmetlerine tan ık olarak gelecekleri 55743 : Sarho ş iken namaz k ılmama, su bulunmad ığı zamanteyem ınüm 56344-57 : Yahudilerin dü şmanca davran ışları, k ıskançl ıklar' 56758 : Emânet ve adalet 57559 : Allah'a, Resulüne ve ülül-emre itâat 57960-70 : Baz ı yahudilerin olumsuz tutum ve davran ışları, Allah'ave Resulüne itâat edenlerin sonuçlar ı 58371-76 : Cihâda te şvik 58977-79 : Sava şa kat ılmakta korkakhk gösterenler 59180-85 : Allah'a ve Resulüne itâat gere ği, miinafıkların tutumları,cihada te şvik, iyi işlere yard ımcı olmak 59586-87 : Selam 60088-91 : Müslümanlar ın gayri müslim toplumlarla ili şkileri 60492-93 : Hatâ ile adam öldürmenin diyeti ve keffareti 608Kasden adam öldürmenin cezas ı 60994 : Dünya menfaati için ba şkalarına kâfir clenilemez 61395-96 : Mücâhidlerin Allah kat ındaki dereceleri 615 .97-100 : özürsüz olarak hicret etmeyenler, hieretin fazileti 617101-104 : Sava ş ve tehlike durumlar ında namaz 620105-113 : Adâletle hükmetme, hainleri savunrnama, herkesinyapt ığı i şin karşılığını görece ği 626114-115 : Mü'minlerin yolundan (icma ından) ayr ılmanın durumu630116-122 : Allah' ın, şirk dışındaki tüm günahlar' ba ğışlayacaşeytanınvesveselerine kap ılanlar ın uydurmalar ı :Hayvanların kulaklarm ı yar ına, do ğal durumu bozma 632123-126 Ma'nevi dereceler iddia ile de ğil, takva ile kazand ır,İbrahim'in yolu Allah'a kulluk ve teslimiyyet 636127-135 : Kad ınlar, zayıflar ve yetimlerin haklar ı, karı-kocanınanla şmalar ı, kad ınlar aras ında adalet, Allah' ın, buy-


AYETLER VE KONULARI 701Sayfaruklar ına uymayanlar ı götürüp yerlerine ba şka toplumlarıgetirebilece ği 640136-147 : İman esaslar ı, imanla küfür aras ında bocalayan münafıklarındurumu, teybe edip uslananlara Allah' ınac ımas ı ve onlar ı ba ğışlamas; 645148-149 : Haks ızlığa uğrama d ışında kötü söz söylemenin do ğ-ru olmadığı, Allah' ın gizli ve açık her şeyi bildiği 650150-152 : Allah' ın elçileri aras ında ayırım yapılmamas ı 653153-162 : Yahudilerin, Hz. Peygamber'dert, gökten kitap indirmesiniistemeleri; Hz. Musa'ya kar şı bu tür saygısızl ıklar ı yüzünden cezaland ırılmaları, verdiklerisözde durmamalar ı, Isa'yı öldürdüklerini söylemeleri,İsa'n ın öldürülmediği ve as ılmadığı fakat Allah'ayükseltildiği, kitap ehli her ferdin, ölmezden öncegözünden perde kalk ınca Kur'ân' ın Isa hakkında an-- latt ığı gerçeklere inanaca ğı, yahudilerin helal şeyleriharam saymalar ı, faizle ve haks ız yollarla ba şkaları -nin mallar ın ı yemeleri, içlerinde derin bilgi sahiplerininKur'ân'a inanaca ğı 654163-170 : Allah, bütün peygamberlere, buyruklar ını vahy ileduyurmu ştur, Kur'ân' ın, Allah tarafından indirildiğindeşüphe yoktur, Allah, Kur'ân' ı inkâr edip haksızlık yapanlar ı cehennemin yoluna sokar. Hak'tangelen gerçe ğe inanıp ona sar ılmak, insanların kendiyarar ınad ır • 674Vahy 675Peygamberlerin say ı sı 677171-175 : Kitap , ehlini, üçlemeyi b ırakıp Allah'ın büliğini ikraradavet, Hak'tan inen nu ı a inananlar ın, cennetegirecekleri 680176 : Kelâlenin miras ı 684KAYNAKLAR 686INIŞ SIRASINA GÖRE KUR'ASI KER İM' İN SURELER İ: 690DİZ İN 705


INI Ş SIRASINA GÖRE KUR'ÂNI KERIMIN SURELER İ :1- Alâk Suresi2- Kalem Suresi3- Müzzemmil Suresi4- Müdessir Suresi5- Fâtiha Suresi6- Mesed Suresi7- Tekvir Suresi8- A'lâ Suresi9- Leyl Suresi10- Feer Suresi11- Duhâ Suresi12- Şerh Suresi13- Asr Suresi14- Âdiyât Suresi15- Kevser Suresi16- Tekâsür Suresi17- Mâûn Suresi18- Kâfirün Suresi19- Fil Suresi20- Felak Suresi21- Nâs Suresi22- ilılâs' Suresi23- Neem Suresi24- Abese Suresi25- Kadr Suresi26- Şems Suresi27- Bürüe Suresi28- Tîn Suresi29- Kureyş Suresi30-- Suresi31- Kıyâmet Suresi32- Hümeze Suresi33- Mürselât Sureti34- Kaf Suresi35- Beled Suresi36- Tarık Suresi37- Kamer Suresi38- Sâd Suresi39- A'râf Suresi40- Cin Suresi41- Yâsin Suresi42'- Purkan Suresi43- Fâtır Suresi44- Meryem Suresi45- Tâhâ Suresi46- Vâkl'a Suresi47- Şuarâ Suresi48- Neml Suresi49- Kasas Suresi50- isrâ Suresi51- Yunus Suresi52- Rad Suresi53- Yusuf Suresi54- her Suresi55- En'âm Suresi56- Sâffât Suresi57- Lokman Suresi58- Sebe' Suresi59- Zümer Suresi60- Ğâfir-Mü'min Suresi61- Fussilet Suresi62- Şürâ Suresi63- Zuhruf Suresi -64- Duhân Suresi


704 INIt ş SIRASINA GÖRE KUR'ÂNI KERNIN SURELER İ65- Câsiye Suresi66- Allkâf Suresi67- Zâriyât Suresi68- Ğâ şiye Suresi69- Kehf Suresi70- Nahl Suresi71- Nuh Suresi72- İbrahim Suresi73- Eubiyâ Suresi74- Mü'minun Suresi75- Secde Suresi76- Tür Suresi77- Mülk Suresi78- Hâkka Suresi79- Meâric Suresi80- Nebe' Suresi81- Nâzi'ât Suresi82- İnfitâr Suresi83- İn şikak Suresi84- Rum .Suresi85- Ankebüt Suresi86- Mutaffifin Suresi87- Ra'd Suresi88- Hac Suresi89- Rahmân Suresi90- İnsan Sureti91- Zelzele Suresi92- Bakara Suresi93- Enfâl Suresi94- Ali İmran, Suresi95- Ha şr Suresi96- Cumua Suresi97- Ahzâb Suresi98- Nisâ' Suresi99- Muhammed Suresi100- Talâk Suresi101- Beyyine Suresi102- Nür Suresi103- Münâfikun Suresi104- Mücâdele Suresi105- Hucurât Suresi106- Tahrim Suresi107- Teğabün Suresi108- Saff Sur esi109- Feth Suresi110- Mâide Suresi111- Mümtehine Suresi112- Hadid Suresi113- Teybe Suresi114- Nasr Suresi


I- ŞAHIS İSİMLERİ HİZİNİ *Abbas: 331, 332Abdullah: 448, 528Abdullah el-Hadrâni: 225Abdullah ibn Abbas: 15, 19, 20, 25, 29, 31, 40,44, 47, 50, 54, 57, 58, 70, 71, 79, 91, 116,118, 144, 156, 157, 170, 172, 176, 195,201, 203, 204, 208, 210, 220, 226, 228,244, 246, 248, 252, 256, 259, 260, 261, 263,268, 270, 276, 278, 284, 286, 295, 300,- 309, 310, 311, 320, 325, 326, 335, 341,342, 343, 344, 351, 352, 354, 362, 367,373, 378, 387, 391, 393, 395, 446, 453,458, 459, 460, 461, 485, 486, 494, 495,497, 500, 510, 513, 514, 522, 528, 531,532, 535, 541, 546, 547, 554, 580, 599,602, 607, 612, 622, 623, 633, 651Abdullah ibn Amr: 143, 503Abdullah ibn Amr ibn Haram,e1-Ensari: 446Abdullah ibn Atiyk: 64Abdullah ibn Cahş : 225Abdullah ibn Ced'an: 401Abdullah ibn Cübeyr: 417Abdullah ibn Huzâfe: 580, 581Abdullah ibn Kesif: 57, 75, 76, 95, 100, 116,252, 336, 341, 351, 352, 404, 415,437, 467, 502, 507, 514, 581, 586, 587,609, 622, 623, 629, 638, 639, 643Abdullah ibn Mes'ild: 43, 201, 203, 220, 261,279, 281, 285, 341, 344, 355, 388, 452,485, 494,, 495, 497, 503, 528, 532, 533,566, 577, 622Abdullah ibn Ravalıa: 236, 238Abdullah ibn Ömer: 168, 176, 186, 229, 242,244, 245, 252, 253, 258, 265, 268, 280,* Bu bizinin haz ırlanmas ında kız ımAtike Ate ş il¢ talebem Habibe Öztürk banayardımcı olmu şlardır. Kendilerine te şekkürederim.282, 327, 341, 402, 461, 574, 612, 619,622Abdullah ibn Selam: 44, 307, 410,Abdullah ibn Sarya: 64Abdullah ibn Übeyy: 39, 40, 41, 417, 433, 605Abdullah ibn Zübeyr: "204, 284, 529, 531Abdulmelik: 328, 524Abdulmesih: 347Abdulmuttalib: 9Abdurrahman ibn Avf: 227, 261, 288, 564Abdurrahman ibn Ebibekre: 327Abdurrahman ibn Zeyd: 573Abdurrahman Hn' Zübeyr: 267Abdurrauf el-Muntıvi: 471Abdu Yezid: 259Abis: 210Adam Clark: 571Adem (Aleyhisselâm): 41, 54, 62, 116, 217, 218,219, 293, 369, 379, 385, 404, 470, 474, 570,677Adnân: 473Ahmed ibn Hanbel: 120, 158, 201, 228, 237,245, 263, 305, 334, 338, 422, 434, 436,440, 480, 511, 519, 525, 622, 624, 644,652Ahmed K adiyani: 669Alşe (r.a.): 20, 22, 87, 156, 169, 177, 230,243,248, 263, 279, 351, 401, 461, 478, 479, '486, 487, 521, 522, 601, 621, 635• 643,644Ali (Hz.): 40, 41, 166, 169, 205, 211, 251, 252,261, 277, 279, 297, 352, 395, 404, 436,477, 532, 533, 534, 535, 541, 555, 556,564, 579, 580, 671 .Ali ibn EM' Talha: 35, 71, 342, 378, 490Allah- 1-685/bad: 15,Âmine: 9Amr ibn el-As: 190, 392, 544, 545


706 ŞAHIS ISIMLERI DIZINIAnar ibn Hureys: 529Ammar ibn Yasir: 210, 552, 580Arimateah Yusuf: 659'Asiye: 373Atâ ibn Ebi Rabâh: 156, 157, 201, 203, 204,226, 276, 507, 511, 524, 529, 554Ata el-Horasâni: 341Atiyye: 422Attab ibn Useyd: 332Ayya ş : 609, 610Azra: 12, 571Bal> Mirzâ Ali Muhammed Seyyid: 669Beğavi 15Berâ' ibn Azib: 327, 519, 685Berire: 599Beşir: 628Beydavi: 15Beyhaki: 610Batıl: 176, 210, 325, 461, 462, 594Bişr ibn el-Haris el-Hafi: 460, 628Buhari: 20, 66, 67, 100, 154, 158, 168, 175, 176,198, 208, 229, 253, 268, 278, 280, 282, 283,295, 298, 310, 327, 335, 341, 367, 382,404, 440, 458, 459, 461, 469, 478, 495,496, 502, 522, 526, 530, 531, 544, 574,586, 594, 606, 610, 612, 613, 614, 616,619, 620, 622, 623, 630, 635, 640, 643,676, 682, 685Buhtunnasr: 92, 108, 309Cabir ibn Abdullah: 143, 154, 156, 158, 201,202, 230, 235, 241, 244, 446, 448, 501,528, 529, 531, 532, 533, 552, 622, 623,684Câbir ibn Zeyd: 252Cafer ibn Ebi Tatil>: 144, 274, 465Ca'fer-i S ıldik: 56Câlût: 289, 290Cassas: 16Cebrail: 10, 11, 679Celfılu'd-din el-Mahalli: 15Cemile: 260,"267Cubbai: 550Cubeyr ibn Mut'im: 277Dagon: 291Dahhak: 108, 299, 309, 305, 354, 491Darekutni: 245Darimi: 245, 297, 326, 327, 682Davtıd (Hz.): 290, 292, 481, 556, 672, 677Davûd ibn Ali: 261Deceal: 379, 382, 383Ebu Ali el-Cubbâi: 549Elull-ıkliye: 278, 488Ebû :Amin 39, 226, 445Ebfi'l-As: 240, 241Ebubekir (Hz.): 12, 40, 41, 211, 234, 259, 262,263, 427, 436, 437, 453, 454, 496, 501,529, 530, 533, 582, 622, 639, 651, 685Ebubekr el-Asamm: 611Ebılbekr el-Razi: 237Ebfibelır ibn Abdurrahman: 252Ebû Bereze el-Eslemi: 585Ebfı Burde: 594Ebucehil: 609Ebu Cehm: 118Ebfı'd-Dandah el-Ensari: 285Ebû DaVûd: 168, 249, 259, 263, 297, 347, 382,461, 480, 487, 530, 611, 630, 635, 643,644, 652Ebû'd-Derda: 367, 610Ebû Eyyûb el-Ensari: 198, 199Ebû Hanife: 23, l6, 76, 99, 155, 157, 158, 165,166, 182, 183, 201, 203, 206, 232, 243,245, 248, 251; 255, 271, 277, 278, 405,499, 519, 521, 524, 541, 642Ebû Haris: 347Ebû Hayyfın: 15Ebû'l-Haysem: 121Ebû Hureyre: 22, 27, 28, 30, 133, 156, 216,229, 295, 298, 321, 325, 331, 341, 345,370, 382, 404, 436, 440, 441, 612Ebû Huzeyfe: 523Ebû Kat ılde: 143, 230Ebû Kays ibn el-Eslet: 518Ebû Kuays: 522Ebû Kuhafe: 418Ebû Mûsa el-E ş'ari: 23], 283, 594Elıal-Muzaffer Yahyâ ibn Muhammed ibnHübeyre: 99Ebû Müslim el-Isfahani: 217, 471, 549, 550Ebfı'l Münzir: 297Ebû Nadra: 529Ebû RAU el-Kurazi: 64, 394Ebû Said el-Hudri: 230, 325, 491, 526, 561Ebû Salih el-Hanefi: 202, 325Ebû Sevr: 243, 556Ebû Sırma: 180


ŞAHIS İSİMLERİ DİZİNİ 707Ebtı's-Su4d: 15Ebû Süleyman ed-D ıma şId: 341Ebusüfyan: 416, 418, 430, 441, 449Ebû Talha: 232, 401, 402Ebıltalib: 116, 561Ebû Tı'ma ibn Ubeyrik: 628, 629, 631, 633, 645Ebû Ubeyde ibn el-Cerrah: 154, 348, 360, 373,386, 394Ebû Umame: 30, 297, 434Ebû Useyd: 279Ebû Yala: 341Ebû Yusuf: 157, 158, 182, 183, 186, 203, 347Ebû Zerri Gifari: 189, 302, 404, 422, 529, 560,573, 574, 577, 678Eflah: 522Eleni: 109Elkana: 481Esbat: 677Elyesa'• 677Enes ibn Malik: 148, 229, 232, 283, 306, 401,465, 603Erdeşiri Behmen (Kurna): 108Erzurumlu İbrahim Hakkı: 137, 224Esad ibn Zurare: 334Esav: 481Esbak: 305Eşheb: 157Evziti: 282, 550, 625,yhem: 347Eyyülı: 675, 677Faddullah Esterabadi: 669Fahru'd-din er-Razi: 76, 95, 97, 141, 187, 213227, 316, 330, 343, 535, 573, 580, 601Fakuz:. 370Feyruz Ed-Deylemi: 525,Finhas: 64Fir'avn: 68, 69, 98, 354Galile: 658, 659Golyat: 292Habbab ibn el-Erett: 210liabbab ibn el-Mıınzir: 435Habib ibn Sabit: 533Hacer: 116, 117, 146Hafız Ebubekr ibn Murdeveyh: 436, 465, 546,555, 639, 678Hafsa: 273Hakem ibn Uyeyne: 533Hakim Ebu Abdillâh ibn el-Beyyi': 245, 556,611Hallam• 482Hâlid ilin Velid: 142, 288, 580Hamdi Yazır: 16, 55, 58, 85, 90, 108, 232, 554,581Hammad ibn Seleme: 465Hamza (Hz.): 418Hanif: 638Hanna: 48, 370Haram ibn Malhan: 445Haris ibn Amr: 519Haris ibn Avf: 435Haris ibn Suveyd: 398Haris el-TJkayli: 261Haris ibn Yezid: 609, 610Harise: 143Harun (Hz.): 69, 289, 292, 396Hârut: 94, 95, 96Hasan Basri: 16, 26, 157, 276, 278, 300, 341,373, 409, 460, 461, 507, 511, 633Hassan: 87, 502Hatibi 13ağdadi: 245Hatib ilnı EM Belte'a: 364Havva: 471, 474Hayy: 299Hazin: 15, 267, 624, 645,Hezekiel (Zülkifl): 286, 309Hıdır (Hilkiya o ğlu irmiya): 309Hilal ibn Uveymir el-Eslemi: 606Hilas ibn Amr: 261Hirodes: 660, 661Homeros: 216MM: 677Husayn: 304Hutay'a: 294Huveylid kızı Hadice: 9, 10, 373Huyey ibn Alıtab: t 72Huzeyfe ibn el-Yeman: 198, 241, 610Hübel: 418tbnu'l-Arabi: 16,İbn Balıveyh: 56İbn Cehm: 201İbn Cerir: 491tbn Cureyc: 663İbn EM Ilkini: 491, 555, 623İbn EM Leyla: 185, 229İbn EM Şeybe: 268İbn Hacer Askalâni: 619tim Hazm: 261


708 SAHIS ISIMLERI Dİ7İNİİbn Hiblain: 611İbn Hi şam: 347lim Iluzeyme: 611İbn İshak: 259, 309, 354, 370, 386, 453İbn el-Kayyim el-Cevziyye: 260, 262, 268,338, 457, 678İbn Mâce: 612, 622, 639, 644İbn el-Manzûr: 268İbn Sa'd: 64, 347İbn Sirin: 341, 490İbn Şa'ban: 245İbn Siihriime: 229İbn Zeyd: 394İbrahim (Hz.): 29, 64, 69, 76, 97, 114-126, 130,146, 217, 303, 307, 308, 310, 311, 312,362, 369, 384, 387, 388, 397, 402, 403,404, 481, 569, 601, 638, 675, 677, 678Ibrahim Cildi: 20İbrahim ibn Alkaıne: 205İbrahim Nehal: 229, 511,İdris: 677İkrime: 92, 246, 248, 259, 261, 507İlya; 454, 455Ilyas: 677İmadu'd-din Ebu'l-Fida: 15İmaınu'l-Haremeyn: 352iınâmı Muntazar: 668, 670Imam Nevevi: 530İmran: 69, 369, 370, 384İmran ibn el-Hashı: 534İmran ibn Husayn: 461İsa (Hz.): 9, 12, 62, 7S, 86, 87, 88, 107, 108,109, 111, 120, 122, 124, 125, 157, 240,294, 347, 349, 350, 359, 370, 373, 386,393, 395, 39-7, 469, 481, 636, 637, 657,658, 659, 660, 662-671 675, 681-683İshak (Hz.): 69, 121, 126, 243, 397, 481, 511,675, 677İsmail (Hz.): 29, 114-123, 125, 126, 146, 397,398, 481, 675, 677, 678İsrail: 233, 402, 403, 677İyşa: 370İzabel: 360, 454ibn el-E şref: 354, 572, 656Kfilı ibn Ucre: 204Kadi Abdulcebbar: 217Kadi Ebubekr el-Bakıllâni: 474Kedi İsmail: 263Kahla: 69Kabtan: 473Kamil Miras: 116Kanuni Sultan Süleyman: 139Kesimi: 256Katâde: 49, 71, 163, 189, 248, 309, 341, 373,556, 594, 685Kays (ibn el-Eslet): 518Kays ibn Hbad: 306-307Kaya ibn S ırma: 180Kaya oğlu Sas: 407Kelâle: 498. 499, 501Kostantin: 109Krişna: 380Kral Hirodes: 360Kral Ahab: 360, 454Kıırre ibn İyas el-Muzeni: 519Kurtubi: 100Lat: 633Lebid ibn Sehl: 629Leys: 243Luka: 660, 661, 683Lût: 677Ma'bed: 448, 449,Mâiz: 508, 509Ma'kal ibn Yesâr: 270Malik (İmam): 22, 23, 26, 27, 99, 157, 158,159, 201, 203, 205, 228, 243, 245, 253,261, 268, 338, 352, 405, 499 '503, 511,519, 521, 524, 550Malik ibn Evs: 327Maria: 94-96Maurice Bucaille: 597Mecdelli Meryem: 659, 660, 661Mehdi: 668, 669Mekhıll: 159, 248, 252, 283Menat: 633Mersed ibn Mersed: 218Mervân: 458Meryem (Hz.): 88, 370, 374, .657, 681-683Mesih: 681, 683Mesruk: 445, 599Meymune: 156, 158Midras: 362Mılfıviye: 610Muâz ibn Cebel: 146, 148, 190, 191, 227, 231,391, 422, 435, 436, 440, 496, 557, 583Muğla: 599,


ŞAHIS-ISİMLERI D İZİNİ 709Muğire: 332Muhammed el-Hanefiyye: 671Arabi: 59Muhammed (s.a.v.) veya Pey ğamber (s.a.v.):1-685Muhammed (Imam). 157, 182, 183, 203Muhammed Abduh: 15, 56, 385, 473Muhammed Ali es-Sâis: 16Muhammed Cemâlu'd-din el-Kasirrıi: 593Muhammed ibn İshak: 261, 378Muhammed Ikbal: 59Muhammed Izzet Derveze: 15, 265, 396, 417,606, 683Muhammed Reşid Rıda: 15, 366, 391Muhammed Vehbi Efendi, 15Mukatil: 341, 373, 445Musa (Hz.): 10, 12, 68, 69-71, 73-75, 7b-80,83, 86,89, 90, 104-107, 122-1,..5, 213,214, 218, 238, 289, 290, 292, 294, 295,360, 384, 389, 395-397, 435, 481, 571,638, 648, 656, 673, 675, 677Mus'ab ibn Umeyr: 38Mübeşşir: 6281V1iicahid: 15, 19, 20, 31, 36, 76, 77, 203, 205,244, 277, 373, 394, 398, 409, 488, 490,507, 510, 528, 532, 598, 608, 622, 652Müslim: 20, 22, 67, 118, 154, 158, 168, 208,230, 231, 244, 249, 260, 295, 341,373, 382, 383, 404, 445, 446, 459, 478,522, 528, 529, 530, 544, 574, 582, 594,610, 613, 619, 620, 623, 630, 635, 636,638, 639, 651, 652Nabiğa: 294,Naciye ibn Kâ'b: 309,Nâfi: 205, 245, 253Nebayotu: 481Neca şi Eshame• 465Neha'i: 201, 246Neınrud: 114, 307Neron: 109Nesa'i: 208, 230, 231, 258, 530, 611, 624, 625,644Nesefi: 15Nuh (Hz.): 369, 677Nu'man ibn Ada: 64,Nu'm an ibn Be şir: 229Nun o ğlu Yuşa': 73Obadya: 360Osman (Hz.): 12;205, 284Osman ibn Talha: 575, 576, 622Ospos Yano ş : 109Ömer (Hz.): 12, 22, 40, 41, 109, 156, 166, 168,180, 200, 202-205, 214, 227, 228, 241,244, 258, 260, 261, 262, 265, 268,


710 ŞAHIS ISIMLERI DIZINITahivi: 231Tahtivi: 15, 186Talha ibn Ubeydullih: 327Tilut: 289, 290, 291Tivis: 203, 244, 261, 276, 622Tebriz: 669Tirmizi: 227, 232, 244-246, 259, 297, 349, 373,382, 440, 499, 504, 511, 522, 523, 546,612, 614, 619, 629, 639, 644, 651, 652Titos: 109Ubide ilin Simit: 27, 325, 364, 507Ubeyde: 490Ukkise ibn Muhsin: 411Umeyne binti Şurahbil: 278Umeys kızı Esmâ: 274Useyr ibn Zarim: 64Urve ibn Muhammed es-Sa'di: 422Urve ibn ez-Zübeyr: 4/8, 521Utbe ibn Gazvin: 225Utbi: 58/Uyeyne ibn Hısn: 435Uzeyr: 64, 75, 111, 239, 309,310, 393, 394, 637Uzza: 633U beyy: 297, 528, 530, 532, 535, 673İTmmi Atiyye: 274Vınmül-Fadl: 521Ümmi Kuha: 502Ümmi Seleme: 22, 274, 353, 461, 463, 542, 543✓sime ibn Zeyd: 326Varaka ibn Nevfel: 10Vehb nın Münebbih: 76, 160, 378Yakub (Hz.): 64,, 69, 73, 121, 126, 397, 398,402, 403, 481, 675, 677Yakubun Anası Meryem: 659, 660Yahya: 360, 372, 373, 381 677Yahuda İskaryot: 658, 659, 660, 663Yahuza: 381Ya'rub: 473Yarsih: 69Yasir: 210Ye'cuc: 382Yehova: 286Yemin: 610Yeruşalem: 481Yesu': 291Yezid Kızı Esma: 297Yoanna• 660Yonatan: 292Yoses: 660Yosifus: 360Yunanlılar: 684Yunus: 295, 675, 67/Yusuf: 511, 512, 677, 682Zeceie: 409Zekeriyya (Hz.): 360, 370-373, 675, 677Zemahseri: 267ş280, 599Zerkesi: 103Zeyd ibn Erkanı: 280Zeyd ilin Eslem: 276, 480, 556Zeyd ibn Hârise: 144Zey d ibn Lasit: 64Zeyd oğlu Rifâ'e: 440Zeyd ibn Stıbit: 12, 64, 252, 280, 477, 495, 612Zeyneb: 240, 241,Zulkifl: 677Zübeyr ibn el-Avvam: 261, 585, 586Züheyr: 294Zühri: 157, 243, 248, 610


II- YER İSİMLERİ DİZİNİ:Afrika: 356, 383, 671Ak Minare: 382Almanya: 482A'mak: 382Amerika: 678, 679Amman: 652Arafat: 200, 207, 208, 335Arabistan: 678, 679Arz- ı Mukaddes: 73, 332Atina: 481Avrupa: 318, 383, 384, 481, 676, 679Babil: 94-99, 309, 571Bağdad: 76, 415, 481Bedir: 140, 143, 196, 354, 416, 419, 424, 435,443, 593Bekke: 404Beyraha: 401, 402Beyt: 114-116Beyti Atik: 203Beyti Makdis: 73, 108, 109, 370, 371Beyti Şames: 291Birkal'-Ğimad: 435Cened: 583Cezayir: 597Cuhfe: 624Cüzâm: 440Dabık: 382Ebukubeys Dağı: 118Edom: 570-571Endülüs: 356Eriha: 573Evttıs: 226, 526Ezreat: 573Faris: 58Fedek: 64Filistin: 58, 64, 69, 116, 291Habeşistan: 280, 281, 406, 412, 465Hamra'ul-Esed: 425, 448, 449,Harem: 132, 146, 203, 206, 404, 675, 677Harra: 407Hayber: 168, 325, 402, 440, 526, 530, 532, 572Hebron: 481Hendek: 220, 279, 283, 364, 435Hicaz: 64, 65Iiimyer: 65Hindistan: 58, 80, 97, 669Hudeybiye: 107, 108, 194, 195, 20,1-204, 240,366, 575Huneyn: 526, 530, 544Irak: 76, 197İbrahim Makamı: 115, 116Iran: 68, 108, 481İstanbul: 198, 382Kil'be: 14, 115, 116, 118, 119, 128, 129, 130,132-134, 145, 200, 202, 209, 301, 403,404, 575, 576Kaynuka Çar şısı: 354Keda Da ğı: 117-Kirman: 58Kuba: 133Kudüs: 109, 129, 130, 133, 309Kare: 594Mecenne: 208Medine: 9, 12, 29, 38, 39, 45, 63, 64, 66, 83, 85,107, 109, 118, 119, 129, 133, 154, 174,210, 211, 220, 222, 225, 229, 232, 240,241, 244, 249, 259, 280, 281, 284, 287,304, 327, 339, 352, 360, 382, 387, 406,407, 416, 417, 419, 430, 434, 435, 448,469, 509, 548, 572, 592, 605, 606Mekke: 9, 11, 12, 19, 31, 38, 45, 83, 102, 105,109, 116, 117, 118, 119, 129, 132, 146,169, 176, 193, 194, 198, 203-208, 222, 224,225, 227, 228, 240, 241, 280, 281, 331,332, 347, 354, 364, 366, 403, 404, 416,434, 529, 531, 572, 575, 590, 592, 605,606, 608, 609, 618, 619, 624, 628, 629,633, 649


712 YER İSİMLERi DİZİNİMerve: 117, 145, 146, 200, 201Mescidi Aksa: 109, 112, 403, 404Mescidi Haram: 103, 108, 109, 112, 128, 129,132, 133, 135,- 193, 195, 199, 205, 206,207, 221, 226,Meş'ar-ı Haram: 208Mezopotamya: 97Mısır. 68, 69, 79, 122, 672 .Minâ: 29, 200, 205, 207, 208, 209, 622Moab: 291Musul: 76Nahcevan: 669N•hle: 225Necd: 445Necran: 347, 349, 352, 358, 364, 368, 386, 412Safa: 201Şam: 64, 120, 129, 197, 228 287, 304, 387, 684Ştraz: 669Taheriyye: 662Taberriyye Gölü: 383,Tâif: 225, 226, 284, 526Teymâ: 64T1h: 73Tûr-i Sina: 69, 70, 83, 213, 295, 383Tüster Kalesi: 283Uhud: 140, 143, 416, 417, 424, 443, 446, 448,501Ukta: 208Usfân: 624, 625Zatu'r-Rika: 625Murad: 625Zu'l-Mecaz: 208


M- KONULAR ve KİTAPLAR DİZİNİ:Abdest: 564, 565, 566Adak: 319Adâlet: 576, 578, 579Ahd: 502, 547, 548Ahiret: 34Ahkâmu'l-Kur'ân: 16Ahzâb Savaşı: 625Akd: 580Akrabâhk: 470, 475Allah'm en büyük isimleri: 299filınme: 182Asabe: 497, 547ketul-Kürsi: 297Bâlin Talâk: 252, 256Bal: 454Barnaba İncili: 662Bedir Sava şı: 240, 299, 347, 354, 355, 416, 417,618Besmele: 21,, 22Bi'r-i Mafıne: 445Borç: 337, 339, 340, 578Boşama: 254, 257, 269Bu'âs Harbi: 407Büyü: 96-99, 546Büyük günâhlar: 546Câife: 182Câmi'ul-beyâ'n an-te'vili âyi'l-Kur'ân: 15Cehennem: 34, 456, 466, 542, 545, 561, 569,574Celd: 508, 510Cennet: 34, 47, 446, 456, 463, 466, 501, 545,557, 561, 569, 574, 591Cibt: 568, 572Cihâd: 142, 202, 222, 345, 424, 456, 466,, 551,Cin: 41Cimrilik: 557, 558, 561Çocuk Emzirmek: 271, 272Çok kadınla evlenmek (teaddüd-i zeveât): 479,481, 483Dâri Harb: 578, 607Dirâyet Tefsiri: 15Domuz eti: 157Dürr-i Mensfır: 15Ecel: 433Ecel-i kazâ: 427Ecel-i müsemmâ: 427Elçi: 596Emânet: 575-580Enviira't-Tenzil: 635Evlenme: 524-526, 536, 537Evrim: 472Evtâs Sava şı : 530Ezân: 603Fadl Ribâs ı: 323, 324, 326Fâhişe: 506Faiz: 320, 322-337, 420, 421, 543, 546Ferâiz: 496, 497, 503, 547Fısk: 49Fidye: 265, 266Fitne: 556Fuhuş: 505, 506, 507, 509, 510, 514, 515Furkan: 349, 350Gasb: 543Gayb: 32, 33, 300, 450, 451Gayb alemi: 35Gusül: 565Günah: 36, 83, 545Habe ş İstilâsı: 65Hacb: 495, 496Hacb-i hirmân: 496Hacb-i noksân: 496Hacc: 145, 199, 200, 404, 405, 503Had: 551, 570, 571Hak Dini Kur'ân Dili: 16, 625Hall: 580Hased: 546, 547Hayz: 240, 242, 243


714 KONULAR ve KITAPLAR DIZINIHırsızlık: 573, 574Hibe: 543Hicret: 616, 619Hikmet: 315, 316, 317, 318Hiyanet: 543Hul': 267, 515, 516, 526Huraf-i mukatta'a: 30Hulasatu'l-beyan: 16Hülle: 268, 269İbrahim Milleti: 639Ima: 632İctihad: 437, 438, 469, 582, 583Içki: 563, 564İddet: 255, 256, 269, 270, 273Iğlak: 263İkrah: 303, 305, 306, 343, 652Ila: 250, 251, 252, 257İlâ'i Kelimetullâh: 306İlm: 316, 317Ima': 281-283Incil: 648, 658, 662İnsamn yarat ılışı: 471, 474Intihar: 544İrşadul-akli's-selim: 15İslam idare düzeni: 434İstiab: 619İstinbat: 598İtkan: 677İyiliği _emir, kötülükten men: 408, 412, 465Jüstinien Kanunları: 482Kadın erkek e şitliği: 463Kad ınlarm tanıklık etmesi: 337, 338Klifirlerin vas ıfları : 36Kâhin: 585Kamet: 603Kan vermek: 159, 184Kasem: 547Kayyam: 299,Kem'e: 72Ke şf ve Beyan: 15Keşşlif: 671Kıbleyi bilmemek: 110Kısas: 551Kıyamet: 543, 577, 579, 604Kıyas: 582, 583Kibir: 216, 561Kitab ı Mukaddes: 677Kom şuluk: 559Korku namaz ı: 282, 283Kötülük: 593, 594, 595Kumar: 543, 563Kur'an Kerim: Hemen her sayfada geçerKur'ânı Kerim ve Melih' 16Kur'âm Kerim ve 1Vieâli Hakimi: 16Kur'an! Kerim ve Yüce Melih: 16Kur'ân O ğretme:Cereti: 66Kurey ş Kabilesi: 213. 215, 225, 354, 355, 364,366, 608, 679Küfür: 216, 429Kürsi: 300-302Lebeni Fahl: 522, 523Liân: 260Livata: 509, 510, 511Lublibu't-te'vil: 15Ludd: 382Luka Incili: 660, 661, 683Makit: 519Makt: 519Markos /mili: 659, 660, 661Ma'ruf: 485, 486Ma'siyet: 581Matta İncili: 658, 660, 663, 683Mealimu't-Tenzil: 15Medariku't-Tenzil: 15 -Mefatihu'l- ğayb: 15, 611, 638, 643, 648, 651Mehdi: 383Mehr: 277, 476, 484, 514, 516, 518, 527, 536,539, 552Mehri Misl: 277Mekr: 376Melekler: 52Menn: 71Merhamet: 361Meysir: 233, 234Mi'râc: 47, 381, 491, 677Miras: 479, 489-499, 501, 502, 504, 505, 515,542-551Mu'cemu'l-buldan: 624Mufavvada: 267Muhallelun leh: 268Muhallel: 268Muhkem: 350, 351, 352, 490, 503, 549, 550, 582Musned: 616, 620, 630, 635, 639, 644Muttaki: 31Mu'ta Sava şı: 144, 274


KONULAR ve KITAPLAR DİZİNİ 715Muvatta': 611Mübâhele: 385Müdhal-i kerim: 545Mülftane: 386Mülâmese: 560Münafık: 37, 365, 577, 592Mi/İlker: 485-, 486Müşrik: 239, 240Müt'a nikahı: 276-278, 284, 285, 527-535Müteşâbih:,350-352Müzdelife: 207, 208Nafaka: 256, 272, 274, 275Naks: 548Namaz: 104, 122, 560, 563, 564, 565, 592Nebiz: 229, 230, 232Nefis: 470, 473, 543Ribâsı: 323, 324, 326Nifak: 38, 459, 578Nikiıh: 510, 518, 519, 524, 525, 527, 534, 549Oruç: 171-186, 206, 345Orucu bozan şeyler: 181Öfke: 422, 423Öfkeye hakim olmak: 421Ömre: 205, 206Rahim Sâhipleri: 685Recm: 507, 508, 509, 510, 570, 571Rehin: 336Re'y: 438Ribât: 320, 323, 331, 335, 421, 460Ric'at• 551Rie'l talâk: 252Risâle: 677Rivâyet Tefsiri: 15Rfilı: 544Rubul-Kuds: 677, 682, 683Ruhu'l-Meâni: 15Rfıhu'n-nees: 683Saadet: 579Sabır: 427, 466Sadaka: 313, 315, 319-321, 334, 345, 401; 402,563Satranç: 234Savaş: 592, 593Sa'y: 145, 146Sebat: 427, 466Selam: 600-603Selefi 351, 352Sevgi: 588, 589Sevicilik: 510Seyy i'e: 595S ırât: 25Sifâh 540Şahitlik: 579Şarap: 227-229, 231, 280,Şefaat: 598, 599Şehâdet: 577, 591Şehid: 445, 591Şeriat: 541Şeytan: 41, 450, 561, 584, 589, 591Şiâ: 480, 533, 535Şirk: 399, 574Tâbiit: 289, 291, 292Tâğfit: 303, 306, 569, 572, 581, 584, 585, 587,589Tahiyye: 600Tabii!: 268Takiyye: 367Taksitle satış : 329Takva: 31, 208, 334, 516, 575, 579Talâk: 257-267Tefsir: 14Tefsiru - âyâti'l-ahkâm: 16Tefsiru İbni Abbas: 15Tefsiru'l-Celâleyn: 15Tefsiru'l-Cevahir: 629Tefsir el-Hadis: 15, 613, 625Tefsiru'l-Kâsimi: 611, 619, 622, 625, 639, 648,561, 652, 668Tefsiru Mücâbid: 15Tekâmül: 474Teybe: 149, 508, 511, 512, 513Teveffi: 377, 378, 664Tevekkül: 224, 447Te'vil: 15Tevrat: 648, 672, 673Teyemmüm: 565, 566Ticaret: 542, 543Uhud Savaşı: 220, 347, 354, 416, 421, 424, 431,432, 435, 448, 592, 605, 606, 610, 625Ummu Kuha olay ı: 502Uzzâ: 418


716 KONULAR ve KITAPLAR DIZIN İ"ücret Kar şılığı Kur'ân Okumak: 66Ulü'l-emr: 580-583Ümit: 546, 574tImmi veled: 484Vahy: 9, 11, 569, 675Vasiyyet: 167-169, 499, 500, 505, 548, 549Vâris: 169, 490, 493-504, 515, 518, 547-550Yalan: 543Yedi helâk edici şey: 491Yemin: 247, 547-549, 584Yemin-i kamus: 249Yemin-i lâğv: 248Yemin-i mün'akide: 2,49Yenmesi yasak olan şeyler: 153-155Yetim: 236, 477, 478, 485-489, 491, 546Yoksul ana babay ı besleme: 221Yuhanna 661Yürek: 592Zebur: 675


Ir-----,4,"Fiyat ı : 700 lira

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!