nuz? Hâlbuki Allah bana gerçeği gösterdi, beni hakka ilettive ben O’ndan bana gelen bir delil üzerindeyim. Durumböyle iken ben nasıl sizin bozuk sözlerinize, geçersiz şüphelerinizeiltifat ederim? 8‘Rabbim bana لَئِنْ لَمْ يَهْ دِ نِي رَبِّي ألَ َكُونَنَّ مِنَ الْقَوْ مِ الضَّ الِّينَdoğru yolu göstermese mutlaka sapmışlardan olurdum.’dedi.” (En'am sûresi, 6/77) kavline gelince:Bu, birçok peygamberde rastlanan bir üslûptur ve sadecegelecek zamanı değil, geniş zamanı da ifade etmekte olupinsanın hayatının başlangıcından sonuna kadar Allah’ın hidayetine,rahmetine, inayetine muhtaç olduğunu ders vermektedir.Her türlü hidayet ve rüşt Allah’tandır; O’nun be-لَئِنْ لَمْ يَهْ دِنِي reketi, lütfu, ihsan ve ikramıdır. Dolayısıylagöster- ifadesi, “Rabbim bana doğru yolu işin başında رَبِّيmeseydi, el’ân göstermezse ve gelecekte göstermeye devametmezse ben de sapmışlardan olurdum.” anlamını ifade etmektedir.Kur’ân’ın îcâzından bunu anlayabiliriz. Meselâ:Hz. Nûh, “<strong>Ey</strong> halkım! dedi, bende hiçbir dalâlet yok, fakatben Rabbülâlemin tarafından size bir elçiyim.” (A’râf sûresi,7/61) demesi; Hz. Yusuf ’un, “Yâ Rabbi, Sana tam itaat içindebir kul olarak canımı al ve beni hayırlı ve dürüst insanlararasına dahil eyle!” (Yusuf sûresi, 12/101) diye niyazı; Hz.Süleyman’ın, gösterilen harikulade olay için “Bu, Rabbiminlütuflarındandır.” (Neml sûresi, 27/40) diye hayretini belirtmesi;Peygamberlerin mucizelerini gerçekleştirirken daima“Allah’ın izni ile” kayıtlamaları, salih kulların her türlü başarılarınıAllah’ın fazl u keremine vermeleri (Bkz. Bakara sûresi,2/249-251) vb. hususlar, her lütuf ve ihsanı daima Allah’tanbilmek gerektiğine dâir birer derstir.Hz. İbrahim’in لَئِنْ لَمْ يَهْ دِ نِي رَبِّي ifadesine de geniş zamananlamıyla bakmak durumundayız. Böyle bir okumayadil açısından herhangi bir mâni olmadığını belirtelim. Bazımüfessirler yine bu paralelde şöyle dediler: Bu, ret ve kınamaanlamındadır. Yani “Rabbim bu değildir.” Araplar bunungibi ifadeleri kullanırlar. Bu durumda, istifham ifadeeden “hemze” hazfedilir. 9 Kur’ân’ın sözlü bir metin olarakbildirilmesi hususu, ilgili âyetlerdeki ifadelerin istifhamcümlesi olma ihtimalini teyit eden bir âmildir. Zîrâ sözlüifadelerde vurgu ile soru sorulması yaygındır. 10Diğer taraftan Hz. İbrahim’in bu ifadesi, nübüvvetinzaruretine ve azametine işaret etmektedir. Nübüvvet olmazsaUluhiyet, âhiret gibi gaybî meseleleri insanın kendiaklına dayanarak halletmesi mümkün değildir. Ayrıca buradababası ve kavmine karşı psikolojik bir ikna mekanizmasınıdevreye aldığını da düşünülebiliriz. Şöyle: <strong>Ey</strong> kavmim, benimtevhit üzere olup, şirkten beri oluşum Cenab-ı Hakk’ınbir fazl u keremidir. O, bunu bana ihsan etmiştir. Siz ey kavmim,şirki bırakıp tevhide geldiğiniz takdirde, kendi yanlışlığınızı,benim haklılığımı kabul ve itiraf etmiş olmanınötesinde siz de benim gibi Cenab-ı Hakk’ın ihsan ve ikramıolan nübüvvet nuru sayesinde hakkı bulmuş olursunuz.Dolayısıyla burada, sizin yanlış bir yol tutmuş olduğunuzunanlaşılmasından dolayı bana karşı bir mahcubiyete, böylebir komplekse girmenize hacet yoktur. Eğer Rabbimin ikramve ihsanı olmasa “kesinlikle ben de dalâlette olanlardanolurdum.” Ama Rabbim bana nübüvvet ihsan etti; onunlahidayet oldum, hakkı buldum. Siz de bu nübüvvet sayesindeancak doğruya ulaşabilirsiniz. Bu hidayete ihtiyaç noktasındaben de sizin gibiyim. Allahu a’lem.Sonuç:Hz. İbrahim, bütün semavî din mensupları nezdindekabul görmektedir. O, hem Halilürrahman hem de halilülinsandır.Onun daveti tevhide dayalı ve onunla ilgiliydi; ölçüsüilâhî adalet olup hedefi ibadeti, tabiat varlıklarından HakMâbûd’a yükseltmekti. Bu, insanların hem dış dünyasını hemde iç âlemini değiştiren insanlık hayatı ile ilgili en eşsiz fetihtir.En’âm sûresi 76–78 âyetlerinde bildirilen; yıldızı, Ay’ı veGüneş’i görünce söylediği “Rabbim budur” ifadesi, onun bunesnelerin kendi Rabbi olamayacağını bilmediğinden dolayıdeğil; o nesnelerin rab oluşlarını reddetmek ve kavminin onlaratapmalarının yanlışlığını ikna edici bir tarzda bildirmek içindir.Yıldız, Ay ve Güneş putlardan daha parlak, daha aydınlıkve daha güzel olmalarına rağmen tanrı olmamıştır. Bunlar batıyor,sönüyor; devamlı kalmıyor. Putlar, güzellikte bunlardanaşağı, cisim itibarıyla bunlardan daha küçük, cansız, hareketsiz,fayda ve zarar veremeyen nesnelerdir. Dolayısıyla ışık ve ısıveren o gök cisimleri buna rağmen tanrı olmadıklarına göre,bunların öncelikle tanrı olmaması gerekir. İşte Hz. İbrahim,bu gerçeği göstermek için böyle söylemiştir. “Rabbim budur.”ifadesi, vurguyla söylenen ve böyle bir hususun asla mümkünolmadığını ifade eden istifham-ı inkari (Rabbim budur?) tarzındabir cümle de olabilir.* Dicle Üniv. İlahiyat Fak. Öğrt. Üyesimcelik@yeniumit.com.trDipnotlar1. Abbâs Mahmûd Akkâd, İbrahim Ebu’l-Enbiyâ, s. 93.2. Kadim tarih kitapları da Hz. İbrahim’in ikna edici üslûbuna dikkatçekmiştir.3. Risale-i Nur Külliyatı, II, 1997 (Muhakemat).4. Risale-i Nur Külliyatı, II, 1228 vd. (İşârâtü’l-İ’câz - Bakara sûresi,Âyet: 23-24).5. Taberi, 6/75 hk. V, 241.6. Taberi, 6/75 hk. V, 241.7. Hatta kavmini matematik ve astronomi hususunda bilgilendirmiştir.8. Ahmed Şâkir, Umdetu’t-Tefsîr, I, En’âm 76-78 hakkında.9. Taberi, 6/75 hk. V, 246.10. Hz. Peygamber de (aleyhisselam), soru edatı kullanmadan, vurguylasual sormuştu. Vahşi’ye: “Hamza’yı öldüren sensin?” (Buhari,Meğâzî 23) demesi gibi.42
YENi ÜMiTOsman KARYAĞDI *Nisan / Mayıs / Haziran - 2009 / 84Mü’min, her yaptığı şeyi Allah emrettiği için yapar. Ne kendi, ne ailesi, nede beraber olduğu insanların çıkarlarını kat’iyen düşünmez. Bir mü’minin,bu tür beklentilere girmeden hareket etmesi, “hâlisâne” tabiriyle ifade edilirki, bu hak erinin, hiçbir zaman para-pul, makam-mansıp, şan-şeref.. davasıgütmeden, İslâm’a hizmette tıpkı bir nefer gibi hareket etmesi demektir.İhlâs Risâlesi ÜzerineEserleri ve hayatıyla pek çokinsanın fikir ve kalb hayatınayön veren, yaklaşımlarıyladeğişik ufuklar açan, hareket ve aksiyonugeniş toplum kesimlerince hüsnükabul görmüş olan BediüzzamanHazretleri, 1 aynı zamanda Allah yolundahizmet, O’nun adını ufkumuzdayüceltme de diyebileceğimiz i’lâ-yı kelimetullahınmetodu adına son dereceönemli düsturlar ortaya koymuştur. Bumânâda en mühim eserlerinin başında1934 yılında sürgün olarak bulunduğuBarla’da telif edilen İhlâs Risâlesi gelir.Bu makalede “İhlâs Risâlesi”nin yazılmasüreci ve müellifin dilinde “İhlâs”kavramının nasıl kullanıldığı üzerindedurulmaya çalışılacaktır.İhlâs Risâlesi'nin Telifine DoğruBediüzzaman Hazretleri, Kurtuluşsavaşından sonra ilim ve fikirlerindenistifade edilmesi için BirinciMeclis’e çağrılır. Meclis’te mebuslarınnamaz konusunda gevşek davrandıklarınıgörünce namazı anlatanbir Risâle neşreder ve konuşmalarınınçoğunu bu konuya ayırır. Namazüzerinde bu kadar hassasiyetle durmasınaitiraz edilen Üstad, 1923 yılıbaharında Ankara’dan ayrılarak Van’agider. Orada bazı talebeleriyle birlikteErek Dağı’nda inzivaya çekilir;vaktinin çoğunu talebe yetiştirmekle,Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin tabiattakitecellîlerini tefekkür ve ibadetlegeçirir. Bu sırada memleketin doğusundabir isyan başlar; ancak Bediüzzamankonuştuğu her yerde, böylebir isyanın dinen doğru olmadığınıvurgular ve halkı yatıştırmaya gayreteder. Hattâ Van ahâlisinin önemli birkısmı bu isyanlara onu dinleyerek katılmaz;katılmaz ama, türlü bahanelerleönde gelen âlimler ve sözü din-Her türlü zorluğave dış baskıyarağmen, içi imanladolu bir kalbin taşmamasımümkün değildir.Nitekim Bediüzzamanda onu susturmak isteyenlerinbeklentilerininaksine Barla’da unutulupgitmemiştir. CivanmertAnadolu halkıdiğer âlimleri baş üstündetuttuğu gibi Üstad'ıda yalnız bırakmamış,ona ve davasına sahipçıkmıştır.lenen insanlar, Anadolu’nun batısınasürgün edilirler. Bediüzzaman da sürgünedilenler arasındadır ve 1925’tesürgün hayatı başlar. Trabzon üzerindenİstanbul’a, orada biraz kaldıktansonra deniz yoluyla İzmir’e, ardındanAntalya’ya, oradan da Burdur’a getirilir.Burada bir camide 7 ay kaldıktansonra 1 Mart 1927 Salı günü, “Ücrabir köşede, mahrumiyetler, kimsesizlik43
- Page 2 and 3: YENi ÜMiTTemmuz Nisan / Mayıs / A
- Page 4 and 5: içindedir ki, sanki bu mübarek k
- Page 6 and 7: anlaşılmasını problemli gördü
- Page 8 and 9: YENi ÜMiTProf. Dr. Muhit MERT *Nis
- Page 10 and 11: zail olacağına ve zulüm ile âb
- Page 16 and 17: manlar; sıddîklar da, hayâl, tas
- Page 18: YENi ÜMiTBilal ÜNSAL *Nisan / May
- Page 21 and 22: Osmanlının son dönemlerinde eği
- Page 23 and 24: Allah dostlarının, Cenab-ı Allah
- Page 25 and 26: yorum.’ Bir de baktım ki, o zât
- Page 27 and 28: önemli bir mesaj iletmekte, diğer
- Page 29 and 30: Mekkî âyetlerin ayırıcı muhtev
- Page 31 and 32: Bu resmî kayıtlara göre 1456-154
- Page 33 and 34: cektir. Ancak mukarada tahvili Tür
- Page 35 and 36: E F E S L E RBir GeceOndört asır
- Page 37 and 38: talim etmek üzere bir rahmet olara
- Page 39 and 40: ibadeti, maddeden mâneviye, Yüce
- Page 41: gün bu tarz üzere devam ediyor. 7
- Page 45 and 46: Üstad’ın ifadesiyle Nurların b
- Page 47 and 48: Lezzetleri tahrib edip acılaştır
- Page 49 and 50: ütün insanları öldürme, bir in
- Page 51 and 52: urnunu, kulağını kesilmesini) ya
- Page 53 and 54: türlü mücadelelerinde böyle bir
- Page 55 and 56: siledir. Geçmiş milletler arasın
- Page 57 and 58: tün engelliler diğer insanların
- Page 59 and 60: günlük hayatlarında düstur edin
- Page 61 and 62: Muaviye adlı bir kadının evindek
- Page 63 and 64: irlikte omuz omuza mücadele ettikt
- Page 65 and 66: İbadet ve TaatıKendisindeki sekî
- Page 67 and 68: YENİ ÜMİTNisan / Mayıs / Hazira