12.07.2015 Views

Suriyeliler-1

Suriyeliler-1

Suriyeliler-1

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

2ÖNSÖZSuriye’de devlet, uzun zamandan beri süren baskı ve zulme karşı direnişegeçen halkını ölümle göç arasında bir tercihe mahkûm etti. Onlara boyuneğdirmek için şehirleri ve diğer yerleşim birimlerini elindeki gelişmiş silahlarlatahrip etmeyi dört yıldır sürdürüyor. Adalet ve hak talep eden insanları acımasızcakatlediyor. Zaten hiçbir meşruiyeti olmayan Baas Rejimi her dönemde bu türkatliamlarla yönetimi elinde tutabilmişti. Şimdiki Suriye devlet başkanınınbabasının 1982 yılında gerçekleştirdiği Hama Katliamı tarihe önemli bir suçbelgesi olarak kaydedilmiştir. O zaman bir şehirde işlenen katliam şimdi bütünülkede işleniyor. Şehirler başta olmak üzere bütün Suriye topraklarında ölüm veyıkım sınır tanımıyor.İnsanlar; yaşadıkları yerleri, evlerini, işyerlerini, tarlalarını, yakınlarını;kısaca sahip oldukları her şeyi bırakıp ölümden kurtulmak için başka yerleresığınıyorlar. Bir kısmı ülke içinde kısmen güvenli bölgelere, diğer bir kısmı iseülke dışına çıktılar. Her gün bunlara yeni trajediler ekleniyor.Her yerde ölüm kol gezdiği için ülke içinde kalmayı tehlikeli görenmilyonlarca kişi yaşadıkları yere en yakın sınırları aşarak çevredeki ülkeleresığınıyorlar. Şu sıralarda bir buçuk milyon civarında Suriyeli Türkiye’debulunuyor. Son zamanlarda rejimin yoğun saldırıları ile iyice riske giren Halepdüşerse, muhtemel göç dalgası ile bu sayı ikiye katlanabilir. Böyle bir durumdaTürkiye, ağır bir yükün altına daha girmiş olacaktır. Şimdiye kadar Türkiye’yesığınanların yaklaşık iki yüz bini devlet imkânlarıyla oluşturulan kamplardayaşıyor. Geriye kalanlar ise, başta sınıra yakın iller olmak üzere birçok bölgeyedağılmış bulunuyorlar. Türkiye’ye gelen <strong>Suriyeliler</strong>in yarısının sınır illerinde,diğer yarısının en çok İstanbul olmak üzere Türkiye geneline yayıldıklarısöylenebilir.Hatay, Şanlıurfa, Kilis ve Gaziantep en kalabalık Suriyeli nüfusubarındıran sınır illeridir. En büyük sınır ili olması ve çok yönlü imkânlara sahipolması nedeniyle Gaziantep en fazla Suriyeli nüfusa ev sahipliği yapmaktadır.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


3Sayının iki yüz elli ile üç yüz bin arasında olduğu birçok kaynağın ortakgörüşüdür.Ölümcül sorundan kurtulmak ve yaşama tutunabilmek için yurtlarını terketmek zorunda kalan bu insanlar yaşadıkları yerlerde yeni sorunlarlakarşılaşıyorlar. Yabancısı oldukları bir ülkede tanımadıkları insanlar arasındabüyük imkânsızlıklar içinde sıfırdan yeni bir düzen kurmak olağandışı bir çabagerektiriyor.Yaşayabilmek için barınma ve gıda en temel ve öncelikli iki konu olaraköne çıkıyor. Bu iki temel ihtiyacın sağlanması asgariden bir gelir gerektiriyor.Gelir için de ücretli veya meslek icrasına imkân verecek çalışma ortamını zorunlukılıyor. Sosyal güvenlik sistemine dâhil olmak ise aşılmaz engeller taşıdığındanyasal bir çalışma ortamı bulunamıyor. Böylece ister istemez türlü sorunlar veriskler barındıran kaçak çalışma konusu gündeme geliyor.Buna karşılık; ev sahibi ülkenin yurttaşları sığınmacılarla ilgili olumlu veolumsuz farklı tepkiler gösteriyorlar. Kimileri felakete uğradıkları için maddimanevi yardım için fedakârlık örnekleri sergilerken, kimileri tersine duyarsızdavranarak onları hırpalıyor. Bu nedenle yerli halkın içinden bir grup, işi Suriyelisığınmacılara karşı fiili saldırılara kadar götürdü. Çeşitli yerlerde bir yığın tatsızolay çıktı, çatışmalar oldu.Mazlumder Gaziantep Şubesi bir sorumluluk örneği göstererekhazırladığı “Gaziantep’te <strong>Suriyeliler</strong>e Yönelik Saldırılar ve Toplumsal NefretinSebeplerin Analizine Dair Rapor” ile saldırı ve çatışmaları inceledi. Öneri vetekliflerde bulundu. İlgilenen herkesin ve sorumluların istifadesine sundu.Umulur ki sorunun çözümüne katkısı olsun.Mehmet ALKIŞMAZLUMDER GYK ÜyesiMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


7plakalı araç yakılarak ya da sopalarla vurularak kullanılmaz hale getirildi. 3 Birçokkişi bıçaklı, sopalı ve döner bıçaklı saldırıya uğrayarak yaralandı. Tüm buolumsuz olaylara karşın Suriyeli komşularına yardımcı olan ve onları koruyanbirçok vatandaşın varlığını da belirtmek gerekir. Rapora ilişkin gözlem vegörüşmelerimizde buna dair örneklerle çokça karşılaştığımızı ifade edebiliriz.Bazı toplumsal olaylarda linçin artık “milli spor”a 4 dönüştüğü ülkemizde,makbul kimliğin dışında neredeyse tüm kimliklerin linçe dair en az bir hikâyesivardır. Kimisi sokakta Kürtçe konuştuğu için dövülerek hastanelik edilir, kimisiAlevi ya da Roman olduğu için saldırıya uğrar, kimisi ise Ermeni ya da Rumolduğu için göçe, yağmaya ve ölüme maruz bırakılır. Bu olayların hepsi de“kurumsal hukuk öncesi” bir algının ürünüdür ve herhangi bir “kolektif utanç” yada infial yaratmadan çabucak unutulmaya yüz tutar. Çünkü linç kültürününgenlerine işlediği bir toplum ve “farklı olana” karşı tahammülsüzlüğün doğurduğuşiddetin olağanlaştı(rıldı)ğı bir siyasal/toplumsal gelenektir söz konusu olan.Ülkedeki linç olayları, gazetelerin üçüncü sayfasında “tehlikeli gerginlik” ya da“karşıt görüşlü iki grup arasındaki kavga” söylemleriyle yumuşatılır ve sıradan birvakaya indirgenir çoğunlukla. Bununla beraber resmi açıklamalarla üzeri örtülür,linççi hassas vatandaşlara “sabır” tavsiye edilir ya da linçe maruz kalanlarGaziantep’teki son olaylarda da görüldüğü gibi yerinden edilerek güvenlikkaygısıyla! cezalandırılır. 5 Böylece dolaylı yoldan da olsa linç olayına karışankalabalıklar, herhangi bir ceza almadıkları gibi ödüllendirilmiş olur. Aslında budurum ülkemizde toplumsal linç olaylarına, devlet veya hükümet karşıtı herhangibir protestoya olduğundan daha müsamahakâr davranılması gerçeğiyle birliktedüşünülmelidir. “Türkiye’de en küçük bir barışçıl gösteri ve protesto eylemlerinde3 Bazı <strong>Suriyeliler</strong>in, olayların ardından <strong>Suriyeliler</strong>e ait olduğu anlaşılmasın diye araçlarınınplakasını söktüğü tespit edilmiştir.4 Tanıl Bora. (2014). Türkiye’nin Linç Rejimi. 3.baskı. İletişim Yayınları: İstanbul, s. 61.5 Olayların ardından Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, basına verdiği demeçte“bizim önceliğimiz kendi vatandaşlarımızdır” sözüyle olaya karışan kalabalığın “taleplerini”karşılayacaklarını zımnen de olsa ifade etmiştir. Öte yandan “vatandaşlarımız sabırlı olsun” ya da“<strong>Suriyeliler</strong> kurallara uymak zorunda!” gibi sözleri sarf ederek, suçluların cezalandırılmasıgerektiğini vurgulamak ve bu linç olaylarının insanlık-dışılığına vurgu yapmak yerine linççilerinadeta sırtlarını sıvazlamış, olayın mağduru olan <strong>Suriyeliler</strong>e “kuralları” hatırlatmıştır. FatmaŞahin’in söz konusu basın demeci için bkz. Ek-2.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


8bile, bütün şiddet yöntemlerini uygulayarak ‘huzur ve sükûnu’ mümkün kılmaklaövünenlerin, linççi gruplar karşısındaki pasifliği manidardır.” 62. RAPORUN AMACIBu rapor, 11 Ağustos 2014 tarihinde akşam saatlerinde Gaziantep’inÜnaldı Mahallesi’nde Suriyeli bir kiracının, ev sahibini öldürmesinin ardındanyaşanan olaylar ve linç girişimleri hakkında yapılmış araştırmaya dayanmaktadır.Bu araştırma kapsamında görüşmeler yapılmış ve elde edilen veriler, <strong>Suriyeliler</strong>eyönelik gerçekleşen saldırıların toplumsal, siyasal ve sosyo-ekonomik arka planınıanlamak ve ortaya çıkarmak üzere kullanılmıştır. Dolayısıyla raporun amacı,sorunların tespitini, olayların sosyolojik tahlilini yapmak ve çözüm önerilerinisunmaktır.3. ARATIRMANIN YÖNTEMİRapor, MAZLUMDER Gaziantep Şubesi’nin oluşturduğu heyettarafından MAZLUMDER Genel Merkezi adına hazırlanmıştır. Raporkapsamında cinayetin işlendiği Ünaldı Mahallesi’nde ve linç olaylarının yaşandığıçevre mahalleler olan Karayılan, Türkmenler ve Güzelvadi mahallelerindeSuriyeli ve Gaziantepli toplam 30 kişi ile derinlemesine mülakatlar yapılmıştır.Bunun yanında AFAD Gaziantep müdürü Sinan Atakan ve Vali YardımcısıMehmet Taşdöğen ile de görüşmeler yapılmıştır. Mülakatlar sırasında Suriyeligörüşmecilere nereden, nasıl, hangi kanallarla ve neden Türkiye’ye geldikleri;burada ne tür zorluklar yaşadıkları; geçimlerini nasıl sağladıkları; olaylar sırasındave sonrasında neler yaşadıkları ve komşularıyla ilişkilerinin nasıl olduğu yönündesorular sorulmuştur. Gaziantepli görüşmecilere ise ne işle meşgul oldukları;Suriyeli mülteciler hakkında ne düşündükleri; mülteciler gelmeden önce vegeldikten sonra nelerin değiştiği ile ilgili kanaatleri ve varsa sorunların nasılaşılabileceğine dair sorular sorulmuştur. Ayrıca görüşmeciye ve görüşmeninseyrine göre raporun amacı doğrultusunda farklı sorular da sorulmuştur. Raporkapsamında tüm görüşme verileri ve katılımlı gözlem sonuçları Gaziantep’te6 Mehmet Nuri Gültekin. (2014). “‘Kardeş’ten ‘İstenmeyen Misafir’e: Suriyeli SığınmacılarMeselesi ‘Hassas Vatandaşlara’ mı Havale Ediliyor?”. Birikim dergisi, sayı:305 (Eylül), s.34.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


 Administrator User ManualSection: Viewing Account StatisticsTo create a user for the TurnitinDrop Box, follow these steps:7. Select System Administrator from theRights pull-down menu8. Click Save to create the userViewing Account StatisticsStatistics are available for each account and instructor. Statistics tracked include:• number of instructors joined to the account• number of students enrolled in instructor classes• number of papers submitted to the account• total Originality Reports generated with a breakdown by the overall similarity indexDownloading the Turnitin Statistics NuggetBefore the statistics become available for an account the Turnitin Statistics Nuggetmust first be downloaded and installed.To download and install the TurnitinStatistics Nugget, follow these steps:1. From the Administrator Console page,click Application Files from the Scriptand File Management section2. Click the Portal folderCopyright © 1998 – 2008 iParadigms, LLC. All rights reserved. Turnitin ANGEL Integration Manual: 10


10“O gece kapımız sert bir şekilde çalındı. Korktuk önce, fakat sonra polisolduğunu anlayınca açtık kapıyı. Polis bize ‘Türkmen misiniz, Arap mı?’diye sordu. Türkmen’iz deyince, ‘Tamam öyleyse girin içeri, sakınçıkmayın dışarı, çok tehlikeli. Arapları gönderiyoruz’ dedi.”Karayılan ve özellikle Ünaldı Mahallesi’nde cadde üzerindekidükkânların birçoğunda <strong>Suriyeliler</strong> otururdu. Fakat bu olaylardan sonra hepsiboşaltıldı. Mahalleli tarafından, polis ve belediye ekiplerinin bu noktalardabarınanları tek tek çıkardığı ve onları kampa gönderdiği söyleniyor. Olaylarınolduğu bir diğer mahalle Türkmenler Mahallesi. Burada da dükkânlarda,bodrumlarda vs. yaşayan <strong>Suriyeliler</strong>, olayların ardından çıkarılmışlar. Hemesnafın olaylarla ilgili gözlem ve düşüncesini almak hem de kahve ahalisinin<strong>Suriyeliler</strong>le ilgili algısını öğrenmek için Salih Tanış sokakta bulunan MekânKıraathanesi’ne uğradık. Kahvehane sahibi Metin bey, olayların olduğu gecesaldırganların kahvehanenin karşısındaki harabe halindeki dükkâna 8“burada<strong>Suriyeliler</strong> var!” deyip saldırdıklarını görünce hemen müdahale etmiş. Mahalledede tanınan biri olduğundan, saldırganlar bu dükkâna saldırmadan gitmiş. Metinbey olayı şöyle anlatıyor:“Müşterilerime çay verdiğim esnada arkadaşlar dedi ki, ‘Metin Abi, satırlısopalı bir grup geliyor abi. Şu <strong>Suriyeliler</strong>i koruyalım!”. Ben tepsiyibıraktım, koştum. <strong>Suriyeliler</strong> korkudan içeri saklanmış, çocuklar daağlıyor. Kepengi indirdim, elimi açtım dedim ki, “buraya elini süreninelini kırarım. Dövüşmek istiyorsanız gelin benimle dövüşün. Bu çoluğunçocuğun bir suçu yok, içerde üç dört çocuk var bunlarla mıdövüşeceksiniz? Gidin devletinizle dövüşün erkekseniz!” İzin verseydim oaileyi kötü döverlerdi. Mahallede çok Suriyeli dövdüler, çok arabayı harapettiler. Hep gençler… 30-40 yaşında pek az kişi vardı. Hep 15-20yaşlarındaki çocuklar”…Metin’in söylediğine göre saldırganlar, “Tekbir! Allah-u Ekber”, “YaAllah, Bismillah, Allah-u Ekber”, “<strong>Suriyeliler</strong> defolun!”, “Kahrolsun Suriye!” gibisloganlar atarak yürüyorlardı.Görüştüğümüz birçok kişi, olay yaşandığı gün ve sonraki günlerde bazıköşe başlarında gençlerin kimlik kontrolü yaptığını söyledi. Bazı gençler yoldangeçenlere “Suriyeli misin, Türk müsün?” sorusunu sormuş, Suriyeli olduğunuteşhis ettikleri kişileri ya darp etmiş ya da bıçaklamıştır. Örneğin MehmetBozgeyik adında görüştüğümüz bir berber, olaydan sonraki gece eşinin başörtülü8 Kahvehane sahibinden öğrendiğimize göre Suriyeli aile bu küçücük harabede 300 lirakarşılığında kalıyorlardı.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


13(Abdullah, hem Belediye’nin kararı olması ve hem de güvenlik sebebiyle arkadaşıŞaban'ın dükkânının camındaki Arapça yazıları siliyor.)Fotoğrafta gördüğünüz Abdullah 35 yaşında. Halepli. Halep’teykenmakine tamirciliği yapıyormuş. Savaşın kendi mahallelerine sıçradığı dönemlerdeailesini alıp Türkiye’ye gelmiş. Antep’te işsiz. Abdullah, öncesinde Türkiye ileilgili düşüncesinin gayet olumlu olduğunu, televizyonda izlerken Türkiye’yiyaşanacak yer olarak gördüğünü söyledikten sonra, son olayların ardındanyaşadığı hayal kırıklığını şöyle anlatıyor:“Biz Suriye Türkmeni’yiz. Suriye’deyken bizi ‘Osmanlı piçi’ diyeaşağılarlardı. Ama biz gurur duyardık Osmanlılığımızla. Türkiye’ye geldikaynı aşağılanmayı, horlanmayı burada da gördük. Yaşadığımız büyük birhayal kırıklığı.”Görüşmeler sırasında birçok Suriyelinin Abdullah’ın yaşadığı bu hayalkırıklığını yaşadığına şahit olduk. Daha önce Suriye’deyken kafalarındakimuhayyel Türkiye algısı ile şimdi deneyimledikleri Türkiye arasındaki uçurumufark etmeleri onların bu hayal kırıklığını yaşamasına sebep oluyor.Hacı Şaban’ın dükkânında oturduğumuz sırada içeri Abdulhak HacıAbduh giriyor. 42 yaşında, A’zâz şehrinden gelmiş. Abdulhak, ev sahibi ileproblem yaşadığını söylüyor. Anlattığına göre ev sahibi sürekli gelip kirayıMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


14yükseltiyormuş. İtiraz edince de “beğenmiyorsanız çıkın gidin evden” diyormuş.Bir gün ev sahibi gelip evden çıkarmak istemiş Abdulhak ve ailesini. Abdulhakeşinin hamile olduğunu, doğumdan sonra çıkacaklarını, bunun için mühletvermesini istemiş ev sahibinden; fakat ev sahibi evden çıkmalarında ısrarcıymış.Abdulhak şöyle devam ediyor:“Kirayı veremeyeceğimi ve şimdi çıkamayacağımı söyleyince ev sahibitüfekle kapıya dayandı. Hemen o gün çıkmak zorunda kaldım. Abiminevinde kalıyorum şimdi. Kimliklerimiz, eşyalarımız her şeylerimiz o evdekaldı. Halen ev sahibinin korkusundan eve gidip eşyaları alamıyoruz.Karakola gittim, benimle hiç ilgilenmediler. Bana ‘seni anlamıyoruz, gittercüman getir’ dediler.”Olaylarda Abdulhak’ın otomobilini de kullanılmaz hale getirmişler.Polise gitmiş, ancak kendisi ile ilgilenmemişler. Abdulhak, artık polise gitmeninbir anlamının olmadığını düşünüyor. Abdulhak’a Antep’te kalıp kalmayacağınısoruyoruz. “Mecburen, bu olaylara rağmen burada kalacağız çünkü gidecek başkayerimiz yok!” diyor.Bir diğer görüşmeci Şakir, Halep’teyken su tesisatı işiyle uğraşıyormuş.Burada da aynı işi yapıyor. Olayların ardından 1 hafta boyunca dükkânınıaçmamış, evden çıkmamışlar. Evlerinin lambalarını da bir hafta boyuncaaçmamaya özen göstermişler. Komşularıyla pek problem yaşamadıklarını; fakatolayın olduğu günlerde kendilerini iki gün misafir eden karşı komşularınınmahalleli tarafından rahatsız edildiğini söylüyor. “Niçin <strong>Suriyeliler</strong>i evinizealıyorsunuz, sizi de boğazlar bunlar” diye uyarıyorlarmış. Şakir, yaşadığı birolayın kendisini çok etkilediğini ve bu durumdan utandığını şöyle anlatıyor:“Olayın olduğu günlerde ekmek almaya çıkmıştım. Dönerken 7-8yaşlarında bir çocuk bana omuz vurdu. Şaşırıp baktım ona. Ne bakıyorsundeyip çıkıştı. Hiçbir şey diyemeden yürümek zorunda kaldım.”Şakir, 7-8 yaşlarındaki bir çocuğun kendisine sataşması sonrasında,boynunu büküp yoluna devam etmek zorunda kalmanın utancını yaşadığınısöylüyor. Bu olay bir yönüyle de dezavantajlı kimliğin, karşı karşıya geldiğikişinin 7-8 yaşında bir çocuk da olsa, egemen kimlik karşısındaki çaresizliğiniresmediyor. <strong>Suriyeliler</strong>, sığınmacı olmanın yani ana yurtlarından uzak kalmanındezavantajını yaşamaları yetmiyormuş gibi bir de kendilerini istemeyen bazı yerlihalkın öfke, hakaret ya da şiddetine maruz kaldıklarını söylüyorlar. Gaziantep’teMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


15görüştüğümüz neredeyse her Suriyeli en az bir kez hakarete, nefrete ya da şiddetemaruz kaldığını söylüyor.Bu öfke ve nefrete sadece <strong>Suriyeliler</strong> maruz kalmıyor. Gaziantepli bazıgörüşmeciler, <strong>Suriyeliler</strong>e yardımcı oldukları için mahalleli tarafındanuyarıldıklarını ve mahallede dedikodu konusu olduklarını söylüyorlar. Olaylarınöncesinde ve özellikle sonrasında nefretin artmasıyla birlikte, mahallelinin<strong>Suriyeliler</strong>e yardımcı olanlara karşı tepki gösterdikleri söyleniyor. Örneğinolaydan önce komşusu olan <strong>Suriyeliler</strong>e sürekli yardımcı olan ve olayın ardındankarşı komşusu olan Şakir Bey ve ailesini birkaç gün evde ağırladıklarını söyleyenÜnaldı Mahallesi’nden Sıdıka Polat, bu sebeple komşularının gelip kendilerini“sizi de keser bunlar, niçin <strong>Suriyeliler</strong>e yardım ediyorsunuz?” diyerek kendisiniuyardığını ve hedef gösterdiğini anlatmaya çalışıyor:“Mahallede bizler örnek olmak için sokağımızdaki <strong>Suriyeliler</strong>i olaylarınolduğu gecelerde evimizde misafir ettik. Bu sebeple komşularımızın veakrabalarımızın tepkisini topladık. ‘Sizin de boğazınızı keserler, sizi deöldürürler’ diye uyardılar bizi, biz milliyetçiliği değil de ümmetçiliğibenimsediğimiz için bu söylenenlere kulak asmadık. Şu an çoğukomşumuz bizimle konuşmuyor. Dedikodumuzu yapıyor, sokakta<strong>Suriyeliler</strong>le ilgili bir problem olduğunda suçu bizim üzerimize atıyorlar.Daha sonra bir gece beni Suriyeli diye göstererek arka mahalleden 50civarında kişi kapıma dayandı, ‘siz de Suriyelisiniz, buradan gideceksiniz’diye bağırdılar sokakta. Dışarı çıktık ve biz Türk’üz demek zorundakaldık.”Sıdıka Polat, bu olayların ardından mahallede <strong>Suriyeliler</strong> ile ilgili en ufakbir olayda tüm komşuların kendilerine tepki gösterdiğini ve bu konudakomşularıyla problem yaşadıklarını söylüyor. Bir diğer örnek, ÜnaldıMahallesi’nde yaşayan Gülsevim Hanım’ın yaşadıkları. Gülsevim Hanım, eskiden<strong>Suriyeliler</strong>e yardım eden ve onlarla ilgili pek problemi olmayan komşularının bilebu olayların ardından <strong>Suriyeliler</strong>i istemediğini, onlara yardım ettiği için kendisinekızdığını söylüyor:“Bizim komşularda sıkıntı yoktu ama o gün <strong>Suriyeliler</strong>e kıyafet filangötürmüştüm. Komşu kadınlar bana dediler ki,‘bunlara niye yardımediyorsun?’ Çünkü dedim, din kardeşiyiz, ondan yardım ediyorum. ‘Hayırbunlara yardım filan etmeyin, bunlar yüzünden bizi evimizden ediyorlar,kiralarımız bunlar yüzünden artıyor, çocuklarımız iş bulamaz oldu’dediler. Yani mahalleli de eskiye oranla artık <strong>Suriyeliler</strong>i sevmiyor.Eskiden yardım ederlerdi, severlerdi <strong>Suriyeliler</strong>i ama bu olaylardan sonranefret eder oldular.”MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


16<strong>Suriyeliler</strong>e yardım ettiği konusunda mahallede dedikodusu yapıldığınısöyleyenlerden biri de mahallenin muhtarı. Ünaldı Mahallesi muhtarı NurettinNane’nin söylediğine göre mahalleli, <strong>Suriyeliler</strong>e yardım ettiği için kendisinekızmakta ve dedikodusunu yapmaktadır:“Beni de suçluyor mahalleli. Mahallede bazıları ‘Muhtar hep <strong>Suriyeliler</strong>eyardım ediyor, hep o doldurdu <strong>Suriyeliler</strong>i mahalleye’ diye hakkımdadedikodu yapıyorlar.”Güzelvadi Mahallesi’nde Halepli Ömer Kesho’nun evinde oturduğumuzsırada içeri, Suriye’deyken uçaktan atılan bomba nedeniyle vücudunun sağ tarafıyaralanan ve felç olan oğlu ile birlikte Ömer Nasr giriyor. Olaylardan öncearacının tekerleklerini patlatmışlar, aynaları ve camlarını kırmışlar. Daha sonra birgece uyurlarken aracı yakmışlar. Ömer Nasr olayı şöyle anlatıyor:“Olaylardan sonra bir gece uyurken yanık kokusuyla uyandık. Penceredenbaktık ki aracımız yanıyor. Araç LPG’li olduğundan evdeki herkesiuyandırıp uzaklaştık oradan. Komşular da uzaklaştılar aracın civarından.İtfaiyeyi aradık, geldiler araç patlamadan söndürdüler.”Olaylardan önce Karayılan Mahallesi’nde cadde üzerinde bir dükkândaailesiyle kalan Halepli Mustafa ile, arkadaşıyla birlikte ev sahibine ziyaretegeldiğinde karşılaşıyoruz. Yaklaşık iki hafta boyunca gelmediği evini vebıraktıkları eşyalarını görmek için geliyor. 16 yaşındaki Mustafa, olay gecesiyaşadıklarını heyecanla anlatıyor:“Dükkânda ailece 9 kişi kalıyorduk. O gece bize taşlarla, sopalarlasaldırdılar. Dükkâna girip 80 yaşındaki babamın göğsüne büyük bir taşattılar, yere düştü babam. Hâlâ yaralı ve hasta. Çok korktuk o gece. Sabaholunca evi toparlayıp akrabalarımızın evine gittik.”Bir diğer görüşmeci Güzelvadi Mahallesi’nde oturan 48 yaşındaki EbuHalil. Sokağa açılan kapıdan evlerine giriyoruz. Eve girerken duvarda asılı büyükbir Türk bayrağı dikkatimizi çekiyor. Bunu niçin astıklarını sorduğumuzda,“saldırganlar içeri girmeye kalkıştığında bizim Suriyeli olduğumuzu anlamasınlardiye astık” cevabını veriyor. Türk bayrağının milliyetçi linçe karşı işlevsel birçözüm aracı olduğunu komşularından öğrenmişler. 9Komşuları, “Eğer Türk9 <strong>Suriyeliler</strong> tarafından Türk bayrağı, linç olayından korunmak ve “biz de sizdeniz” imajı vermekiçin stratejik ve pragmatik bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu olaylarda bayrağın “linçtenkorunma yöntemi” olarak kullanıldığına dair bir başka örnek için bkz. “Saldırıya Türk BayraklıÇözüm”, (16 Eylül 2014). Gaziantep Detay Gazetesi, http://detaygazetesi.org/haber-4964-saldiriya_turk_bayrakli_cozum.htmlMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


17bayrağı asarsanız size karışmazlar” uyarısında bulunduktan sonra Ebu Halil,komşusunun verdiği bayrağı duvarına asmış. Ebu Halil ailesiyle tek göz odadayaşıyor. Oda perde ile ikiye bölünmüş, eşi ve çocukları perdenin arka tarafında.Şam’dan gelmişler. Orada Adliye’de memurluk yapıyormuş Ebu Halil. Olayınolduğu gecelerde çocuklar çok korkmuş. Yaz sıcağında kapıyı açıp uyuyorlarkenbu olaylardan sonra geceleri kapıyı örtüp uyumak zorunda kalmışlar. Ebu Halilolay gecesi bir kalabalığın gürültüsünü duyduğunu ve 15-20 yaşlarında 20-30kişinin ellerinde bıçak ve sallamayla <strong>Suriyeliler</strong> aleyhine slogan atarakyürüdüklerini gördüğünü söylüyor. Komşular kendilerine kapıyı kapatıp içerdebeklemelerini tembih etmişler. Ebu Halil’in dediğine göre Kürt komşuları,<strong>Suriyeliler</strong>i saldırganlardan korumuşlar. Bir komşusu eline tüfek almış vesaldırganlara doğrultarak “<strong>Suriyeliler</strong>e karışırsanız tüfeği kullanırım” diye tehditetmiş. Üst komşularının kızları Ebu Halil’lerin evinin önünde bekleyip,saldırganlara, “burada biz oturuyoruz, buralarda Suriyeli yok” demişler. EbuHalil, komşularından çok memnun olduğunu ve saldırganların başka birmahalleden geldiğini söylüyor.5. SURİYELİLERE KARŞI ÖNYARGI VE NEFRETİN SOSYO-KÜLTÜREL VE SİYASAL TEMELLERİLinçlerin elbette birçok kaynağı ve çeşidi var. Fakat özellikle politik olanlinçler söz konusu olduğunda, istisnasız tümünün motivasyonunu sağlayan temeletkenin milliyetçilik/ırkçılık olduğu görülmektedir. Elbette bunun en önemlisebebi, ilkokuldan başlayarak “milli” eğitim gibi bir ideolojik aygıt araç kılınaraktüm bireylerin zihninin milliyetçi ve ‘düşman’ imgesinin hâkim olduğu birmüfredatla şekillenmiş olmasıdır. Böylece her neslin zihninde yaşam alanı bulanbir milliyetçilik ve faklı olanı tehdit olarak gören bir tahammülsüzlük hazırol’dabekler. Bunun bir sonucu olarak da, bazen şiddete dönüşme potansiyeli olan bunefret, kendi “otantik” kültürünün farklı bir kültür tarafından “işgal edilipbozguna uğratılacağı” korkusundan beslenir. Çünkü “yabancı” olanlar, dilimizi,kültürümüzü ve hatta varoluşumuzu “yok” etmek üzere aramızdadır. Eğer,Bauman’ın kullandığı anlamda ifade edecek olursak, bu kültür bir “bahçeMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


18kültürüdür” ve bahçıvanlar farklı ot ve çiçeklerden oluşan bahçeyi düzenlemelidir.Kesilmesi gereken “yabani otlar” derhal ortadan kaldırılıp yok edilmelidir:“Toplumu bahçe gibi gören tüm görüşler toplumsal varlığın bazıbölümlerini yabani otlar olarak niteler. Bunlar diğer yabani otlar gibiayrılmalı, kısıtlanmalı, yayılmaları önlenmeli, yerinden çıkarılmalı vetoplum sınırları dışında tutulmalıdır; tüm bu yollar yetersiz kalırsaöldürülmelidir”. 10İşte milliyetçilik motivasyonlu tüm politik linç olaylarının temelinde buduygu vardır: Bir tür işgal edilmişlik hissi. Ya da kamusalın “yabancılar”tarafından işgal edileceği korkusu. Bu durum, yerleşik nüfus ile dışarıdan gelennüfus arasındaki farklılık ne kadar belirsiz olsa bile, yani aynı etnik, dinsel,kültürel kodları paylaşıyor olsalar bile böyledir. Dışarıdan gelen nüfus, yerleşiklertarafından “istilacı” olarak görülme potansiyeline sahiptir. 11 Öte yandan buönyargı ve hoşnutsuzluk, linçe dönüşmek için çoğu zaman küçük bir kıvılcımbekler. Ya azınlık olan kimliğin hâkim kimlikten birini öldürmesiyle ayaklanırkalabalıklar, ya da “saldırın! vatan haini” çağrısına uyarlar. Bazen “millî/dinîdeğerlerimize saldırdılar” çağrısıyla (6-7 Eylül, Çorum, Maraş, Sivas vs.), bazende “bunlar terörist” çağrısıyla mobilize olur kalabalıklar (Kürt ve solcu linçleri).Son zamanlarda linç literatürümüze bir de “Arap linçi” eklendi. Aslında bunaşaşırmamak lazım, zira toplumda zaten bir “Arap nefreti”ni besleyen bolcamalzeme vardı. Mesela milli eğitim sisteminde bir ezber olarak zikredildiği gibitarihte “Araplar bizi arkamızdan vurmuştu”. Kemalist ideolojiyle harmanlanmışeğitim sisteminin başarılı bir ürünü olan ortalama bir Kemalistin algısında Arap,Ortaçağ karanlığında debelenen ve modernleşmenin tarihsel olarak hep gerisindekalmaya mahkûm bir karikatür olarak resmedilir. Bu nefretin izlerine, resmiideolojinin tedrisatından geçmiş olan toplumun kılcallarında ve nesilden nesle aktarılandeyimlerde de rastlamak mümkündür. Örneğin muhayyel bir Arap algısının daetkisiyle tüm Araplar siyahî zannedildiğinden siyah köpeklere Arap ismi takılır,anlaşılmayan bir durumu ifade etmek için “anladıysam Arap olayım” ifadesikullanılır ve “Arap saçı” söylemi üzerinden Arap kadınları aşağılanır. Tüm bunlar,toplumsal bilinçaltında biriken Arap nefretini besleyen malzemenin boyutları10 ZygmuntBauman. (2007). Modernite ve Holocaust. Versus Kitap, İstanbul, s.129-130.11 ZygmuntBauman. (2013). Sosyolojik Düşünmek. 9.basım, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, s.60.Bauman, dışarıdan gelenlerin, yerleşikler tarafından “istilacı” olarak görülmesi ile ilgili buyorumu, Norbert Elias’ın The Established and the Outsiders (Yerleşikler ve Haricîler) adlı eserineatıfla yapıyor.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


19hakkında ipucu vermektedir. Suriyeli kimliğine dair olumsuz kanaatler yukarıdasıralandığı gibi sadece “muhayyel” bir anlatıdan beslenmiyor. Suriye’ye sınırkomşusu olmasından ve özellikle son yıllarda yoğun Suriyeli göçünden ötürüGaziantep’te <strong>Suriyeliler</strong>e yönelik algı, “muhayyel” olmaktan çok gündelik hayattayüz yüze karşılaşmalarla ve “deneyimlerle” inşa edilmektedir. Daha önce çeşitlianlatılar aracılığıyla resmedildiği ölçüde tanınan <strong>Suriyeliler</strong>, artık şehrinkamusalında, mahallenin parkında veya camisinde, komşu olarak gündelik hayatınmerkezinde yer almakta ve pratik olarak deneyimlenmektedir. Bu sayede yerleşikSuriyeli algısı büyük bir dönüşüme uğramaktadır. 12 Elbette bu algı, ilerleyensayfalarda da ele alacağımız gibi şehirde <strong>Suriyeliler</strong>le ilgili çeşitli dedikodu vesöylemlerden de etkilenmekte, sadece yüz yüze ilişki boyutuyla sınırlıkalmamaktadır.Yaptığımız görüşmelerde ortaya çıkan genel eğilim, yukarıda sözünüettiğimiz toplumsal nefret zemininin özellikle cinayetin ardından olayın yaşandığımahallelerde yaygınlaştığı yönünde. Cinayet öncesinde zaten <strong>Suriyeliler</strong>le veSuriyeli kimliği ile ilgili var olan olumsuz kanaatler, cinayetin ardından somut birkarşılık buldu ve bu nefret cinayetle birleşince ani bir patlamaya dönüştü.<strong>Suriyeliler</strong>e karşı bu nefretin özellikle milliyetçi kesimler arasında yaygınolduğunu söylemek mümkün. Olay gecesi sokak sokak yürüyüp <strong>Suriyeliler</strong>esaldıranların en sık attığı slogan da bunu doğruluyor: “Ya Allah, Bismillah, AllahuEkber!” Türkiye’de bu sloganı eylemlerde kullananların siyasal meylihususunda tahminde bulunmak zor olmasa gerek. Buradan hareketle, <strong>Suriyeliler</strong>ekarşı olumsuz algının, sıkça dillendirildiği gibi sadece sosyo-ekonomik boyuttaolduğunu söylersek eksik bir teşhiste bulunmuş olacağız. Elbette sosyo-ekonomikboyut, <strong>Suriyeliler</strong>e karşı nefreti besleyen en önemli sebeplerden. Fakat yaptığımızgörüşme ve gözlemlerde bu yürüyüşlere dâhil olanların ve <strong>Suriyeliler</strong>e karşıolumsuz tavır takınanların önemli bir kısmının milliyetçi bir siyasal eğilime sahipolduğunu ve nefretinin temel referansını da bu siyasal eğilimden aldığını teşhisettik.12 “Muhayyel öteki” ve “deneyimlenen öteki” kavramlarını yine bir göçün ardından İzmir’eyerleşen Kürtlere yönelik İzmirli orta sınıfın algısındaki dönüşümleri analiz etmek için kullananbir çalışma için bkz. Cenk Saraçoğlu. (2012). Şehir Orta Sınıf ve Kürtler: İnkârdan “TanıyarakDışlama”ya. 2.Baskı. İletişim yayınları: İstanbul.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


205.1. Suriyeli Nefretinin Dedikodu Boyutu: Şehir EfsaneleriGaziantep’te halk arasında, <strong>Suriyeliler</strong>e atfedilen ve gerçekle ilgisiolmayan çok fazla söylenti dolaşımda. Bu söylenti ve dezenformasyonlar,Anteplilerin <strong>Suriyeliler</strong>e yönelik algısını ciddi anlamda olumsuz yönde etkiliyor.Aşağıda, birçok görüşmeciden de işittiğimiz şehir efsanelerinden birkaç örneksıraladık:“<strong>Suriyeliler</strong> sürekli şunu söylüyor: Anteplilerden karılarını da istesek veriyorlar.”“<strong>Suriyeliler</strong> adamın birini öldürüp güneş enerjisinin içine atmış.”“Suriyeli kadınlar fuhuş yapıyor, toplumun ahlâkını bozuyor.”“<strong>Suriyeliler</strong> şehrin su şebekesine fare zehri atmış.”Bu anlatılarla ilgili herhangi bir kaydın veya haberin olmadığı gerçeği biryana, dikkat edilirse bu şehir efsanelerinin tamamı, sadece (gerçekleşmişse)cürmü işleyenlere değil tüm <strong>Suriyeliler</strong>e atfedilmekte ve genelleştirilmektedir.Diğer bir ifade ile etnik olan kriminalleştirilmekte (suç etnikleştirilmekte) vetoplum algısındaki Suriyeli kimliği bu vesileyle kötücülleştirilmektedir. Antep’tehalk arasında yaygın biçimde dolaşımda olan bu gibi şehir efsaneleri, zatenolumsuz olan <strong>Suriyeliler</strong>e yönelik algıyı, şiddete dönüşmesi muhtemel bir nefretlekörüklüyor. <strong>Suriyeliler</strong>le ilgili kahvede konuşulan konular da Şehirde dolaşımdaolan efsanelerin özeti niteliğinde. Mekân Kıraathanesi’nin sahibi Metin, kahvede<strong>Suriyeliler</strong> ile ilgili çok acayip olayların konuşulduğunu söylüyor. “Mesela<strong>Suriyeliler</strong> bir kadına tecavüz etmişler, onu öldürmüşler. Sonra hortumla şişirmişve patlatmışlar.” Bu olayı, ölen Hıdır Çalar’ın akrabası Mahmut Çalar daanlatıyor ve şöyle söylüyor: “Bunu bir insan nasıl yapar yahu. Bunlar insanolamaz!” Bunun gibi yaşanmış olduğu bilgisi mevcut olmayan kulaktan dolmasöylentiler halk arasında yayılmakta ve sonuç olarak <strong>Suriyeliler</strong>e yönelik birnefretin ya da daha da ötesi şiddetin kaynağı olarak dönmektedir. MekânKıraathanesi’nin sahibi Metin’in dediğine göre, “Bu olaylardan önce Mahalleli<strong>Suriyeliler</strong>e yardım için seferber olurdu. Zamanla bu azaldı. Özellikle sonolaydan sonra artık bir nefrete dönüştü.”Suriyeli mültecilere dair halk arasındaki eleştirilerden biri de, onlarınTürkiye’nin sunduğu olanakları vatanlarına tercih ettikleri yönünde. Gaziantep’teyaygın söyleme göre Suriyeli kadın, yaşlı ve çocukların gelmesi anlaşılabilir birMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


21durumken, “savaşabilir” yaşta olan <strong>Suriyeliler</strong>in Türkiye’ye gelmesinin anlaşılırbir tarafı yoktur. “Onlar, vatanlarında savaş varken bir kadın gibi kaçmışlar vedolayısıyla vatan hainliği yapmışlardır!” Vatan hainliğinin her koşulda “büyüksuç”lardan biri olarak görüldüğü bir siyasal vasatta, böyle bir ifadeye şaşırmamaklazım. Zira Türkiye’de tarihsel olarak milliyetçi ve devletçi/vatancı paradigmanınbir ürünü olarak insanı/toplumu değil vatanın ve devletin bekâsını önceleyendüşünce, devletle karşı karşıya gelen herkesi potansiyel suçlu görmeeğilimindedir. Bu sebeple Suriyeli genç ve orta yaş erkeklere yönelik olumsuzalgının bir sebebi de, onların vatanları uğruna savaşabilecek durumda olmalarınarağmen savaşmayıp, “kadın gibi” kaçmayı tercih etmiş olmalarıdır. Cinayetinyaşandığı mahallenin bakkalı da <strong>Suriyeliler</strong> ile ilgili şikâyetini dile getirirken bunoktaya vurgu yapmaktadır: “Gençlerin burada ne işi var. Savaş olur kadın yaşlıçocuk kaçar gelir. Ama bunların gençleri de geliyor”.6. SURİYELİLERE KARŞI ÖNYARGI VE NEFRETİN SOSYO-EKONOMİK TEMELLERİ6.1. Nefretin Sosyo-Ekonomik TezahürleriGaziantep’te Suriyeli mültecilere yönelik saldırılar; Ünaldı, Karayılan,Yavuzlar, Güzelvadi ve Şehreküstü gibi şehrin yoksul semtlerinde gerçekleşti. Busemtlerde oturanlar genellikle işçi ve esnaflardan oluşuyor. Gözlemlerimize veyaptığımız görüşmelere dayanarak vardığımız bir sonuç da, bu mahallede şiddetpotansiyeli taşıyan nefretin, gelir durumu yüksek olan semtlerde karşılığının pekolmamasıydı. Olaylara konu semtlerde görülen nefret ya da en hafif tabirlehuzursuzluk, daha çok ideolojik, yani sınıfsal olmayan bir boyutta. Bu nefretin iseTürkiye’de ideolojik aygıt olarak işlev göregelmiş olan milli eğitim sistemininvermiş olduğu formasyonun başarılı bir şekilde zihinlere yerleştirdiği “bizisırtımızdan vuran Araplar” söylemiyle şekillendiğini söylemek mümkün.Gündelik hayatlarının önemli bir kısmını şehre uzak kendi güvenli semt ya dasitelerinde geçiren varlıklı kesimler için göçmenlere "değmeden" yaşamak,yoksullara oranla daha mümkün. Bu imkân, varlıklı yerleşik kesimin <strong>Suriyeliler</strong>leilgili algısının, yoksul semtlerin yerleşik sakinleri kadar keskin olmamasınınsebeplerinden biri olarak göze çarpıyor. Gündelik yaşamda yoksul <strong>Suriyeliler</strong>eMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


22değmediği ve onlarla karşılaşmadığı için varlıklı kesim, herhangi bir Suriyelikimliğini deneyimlememektedir. Dolayısıyla bu tabakada Suriyeli nefretiyeterince görünür olmamakta, sosyo-ekonomik nedenlere dayanmamakta vearaştırma nesnesi olabilecek bir olguya dönüşmemektedir. 13Fakat yoksulsemtlerde, semt sakinleri ve <strong>Suriyeliler</strong> arasında bir gerilimin ve özellikle cinayetolayının ardından <strong>Suriyeliler</strong>e karşı muayyen bir nefretin ortaya çıktığınırahatlıkla söyleyebiliriz.6.2. “Arap Ama Seviyeli İnsanlar!”Görüşmecilerden Mustafa da <strong>Suriyeliler</strong>i istemediğini söylüyor ve bunubaşta sosyo-ekonomik sebepler olmak üzere birçok sebebe bağlıyor. Mustafa 33yaşında, işsiz. Ailesi yıllar önce Siirt’ten Gaziantep’e taşınmış. Olaylarınyaşandığı mahallelerin birinde, Ünaldı’da yaşıyor. <strong>Suriyeliler</strong>le ilgilidüşüncelerini sorduğumuzda, <strong>Suriyeliler</strong>i Gaziantep’te istemediğini söylüyor.Mustafa yaşanan olaylarla ilgili rapor hazırladığımızı öğrenince bize <strong>Suriyeliler</strong>iniçin istemediğini sıraladığı 20 maddelik bir liste veriyor. 14<strong>Suriyeliler</strong>iistememesinin sebebini ise “ucuz işgücü”nden kiraların artışına, suç oranlarındanhastane kuyruklarına, <strong>Suriyeliler</strong>in “anlaşılmayan bir dilde” konuşuyorolmasından serbest dolaşımlarına, trafiğin yoğunluğundan park alanlarındakiSuriyeli kalabalığa kadar birçok nedene bağlıyor. Mustafa, “zengin” ve “yoksul<strong>Suriyeliler</strong>” ayrımı yaparak, yoksul olanların ve dolayısıyla “psikolojisi bozukolanların” hep kendi mahallelerinde olduğunu, zenginlerin ise lüks semtlerde“seviyeli” bir şekilde yaşadıklarını söylüyor:“[<strong>Suriyeliler</strong>] aramızda yaşadıkları için olumsuz olaylara çoluk çocuk şahitoluyoruz. Polisler, gaz bombaları, sopalar, yaralılar, kanlar… (Burada olaygecesini anlatıyor). Bu olaylara biz şahit oluyoruz, niye? Çünkü işi iyiolan, zengin <strong>Suriyeliler</strong> zengin semtlerde, keyifleri yerinde, rahatlar.Yoksullar ve suça bulaşanlar da bizim mahallelerde. Her şeyi bizyaşıyoruz; yaralanmalar, kavgalar, cinayetler vs. (…)Tüm sorunlu <strong>Suriyeliler</strong> yoksul mahallelerde. Mesela gidiyorumİbrahimli’deki (Antep’teki zengin semt) akrabalarımızın yanına, oh be!Adamların Jip’i kapıda, Arap plakalı. Daire almışlar fıstık gibi. Peki oradaolay çıkarıyorlar mı? Yok. Peki niye? Çünkü adamlar seviyeli insanlar.13 Bu gözlemimiz, Cenk Saraçoğlu’nun çalışmasında ulaştığı sonuçlarla paralel. Saraçoğlu, İzmirözelindeki çalışmasında uydu kentlerde yaşayan varlıklı tabakanın kentsel ilişkilerde Kürtlere“değmeden” yaşadıklarını ve bu sebeple bu kesimde araştırma nesnesi olabilecek bir Kürtnefretinin olmadığını söylüyor. Bkz. Şehir, Orta Sınıf ve Kürtler. s.25-28.14 Mustafa’nın bu 20 maddelik listesi, <strong>Suriyeliler</strong>e dair genel hoşnutsuzluğun bir özetini vermesiaçısından önemli. Bkz. Ek-3.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


23Arap ama seviyeli İnsanlar. O semtlerde; Emek, Sarıgüllük, İbrahimli’deevler almışlar, mutlu mis gibi bir hayat yaşıyorlar. Fakir, psikolojisi bozukolan, yakınlarını kaybedenler bizim semtte…”Mustafa’nın yoksul ve zengin <strong>Suriyeliler</strong> arasında zengin <strong>Suriyeliler</strong>lehine yaptığı bu ayrım, aslında sınıf-içi nefrete ya da ezilen-ezilen çelişkisineişaret etmesi bakımından önem arz ediyor. Mustafa, hem kendi işsizliğini hem decivarda işlenen çeşitli suçları “mahalleye” sonradan gelmiş olan yoksul<strong>Suriyeliler</strong>e bağlamakta ve böylece Suriyeli kimliğini değil, yoksul Suriyelikimliğini kriminalize etmektedir. Eğer Mustafa örneğini genele ışık tutacak birveri olarak kullanacak olursak, “yoksul Gaziantepli”de tezahür eden nefretin tüm<strong>Suriyeliler</strong>e karşı olmadığı, çoğunlukla yoksul <strong>Suriyeliler</strong>e karşı olduğu çıkarımınıyapabiliriz. Varlıklı <strong>Suriyeliler</strong>e yönelik muhtemel nefret/öfkenin kaynağı ise kentiçerisinde lüks araçlarıyla dolaşmaları, eğlenmekten ve bakım yapmaktan tavizvermemeleri veya lüks mağazalardan alışveriş yapıyor olmaları gibi statüselgörünürlükleri ve pratikleridir. 15Fakat işçi ve esnaf kesiminin ya da diğer bir ifadeyle düşük gelirgrubunun yaşadığı semtlerdeki Suriyeli nefreti, daha çok sosyo-ekonomik birtemelde görünür olmaktadır. Bunun en bariz örneği kira artışları ve ucuz işgücüolguları üzerinden gelişen Suriyeli karşıtı söylemler. <strong>Suriyeliler</strong>e karşı nefretinkaynağının ne olduğuyla ilgili sorduğumuz sorulara verilen neredeyse tümcevaplar, kira artışlarını ve <strong>Suriyeliler</strong>in ucuz işgücü olarak çalışmasını işaretediyor. Böylece sosyo-ekonomik problemler Suriyeli kimliğine bağlanarak,sınıfsal olana içkin bir milliyetçi nefret vücut buluyor. Başka bir deyişle, sınıfsalolan nefret kimliksel olanı da kuşatarak nefretin alanını genişletiyor. AslıSümer’in ifade ettiği gibi, hâkim kimliğin azınlık kimlikleriyle gerilim yaşadığıortamlarda, azınlık kimliklerine bir de sınıfsal konum ekleniyorsa işler iyicekarışıp ırkçılığın boyutları büyüyebiliyor. 16Gaziantep’te Suriyeli kimliğinin(dışlanan bir kimlik olması itibariyle) azınlık olması ve aynı zamanda sınıfsal birmahrumiyetle ilişkilendirilmesi, bu kimliğe karşı gelişen dışlayıcı refleksin linçboyutuna varmasını kolaylaştırıyor.15 Gaziantep’te sıkça tekrar edilen şikâyetlerden biri de, <strong>Suriyeliler</strong>in “sanki ülkelerinde savaş vekatliam yokmuş gibi lüks giyindikleri, eğlendikleri, kahkahalar attıkları, Anteplilerden daha mutluve duyarsız oldukları” yönünde. Bu düşünceyi benimseyenler, <strong>Suriyeliler</strong>den gündelik hayatın heranını bir ağıt ve yas havasında yaşamalarını beklemektedir.16 Aslı Sümer, (2010), Irkçılık, laiklik, sol. Birikim dergisi. Sayı: 250: sf.90MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


246.3. Kira Artışları ve Ucuz İşgücü2011 yılında başlayan Suriye savaşından kaçıp Gaziantep’e sığınanmültecilerin sayısı her geçen gün artıyor. Resmi rakamlara göre Gaziantep’tekamp dışında yaşayan <strong>Suriyeliler</strong>in sayısı 179 bin. 17 Gayr-i resmi rakamlar bununçok üzerinde. Bu nüfusun şehirde birikmeye başlaması ile birlikte konutkiralarında hızlı bir artış yaşandı. Ev kiraları 300 ile 1500 lira arasındadeğişmekte, harabe halindeki dükkân ve depolar bile 300-500 lira arasındadeğişen fiyatlarla kiraya verilmektedir. Hal böyle olunca, konut piyasasında hızlıbir fiyat artışı yaşanmış ve bunun mağduru Gaziantep’teki tüm kiracılar olmuştur.Gaziantepli görüşmecilerin ortak şikâyeti kira artışlarıdır ve kira artışları da<strong>Suriyeliler</strong>in şehirde birikmesine bağlanmaktadır. Dolayısıyla kira artışlarındankaynaklanan bu öfkenin ibresi, mülk sahiplerine değil, zayıf olarak görülensığınmacılara yönelmektedir.Çalışma ilişkilerinde de benzer problemleri görmek mümkün. “Kentlersığınmacılarla kalabalıklaşırken, gelenler ekonomik hayatın tabiatı gereği, bu kezde yerleştikleri mahallelerdeki komşularının daha önce çalıştıkları ve ancak asgariücret alabildikleri işlere de talip oldular ama onlardan çok daha düşük ücretlere.” 18Bazı işverenlerin de işine gelen bu durum, <strong>Suriyeliler</strong>in “mağdur” pozisyonundanistifade edip onları ucuz işgücü olarak kullanmaya sebebiyet veriyor. Geçimlerinisağlamak için mecburen bu şartlarda çalışan <strong>Suriyeliler</strong>, böylece işverenler için‘ilkel birikim’ potansiyeli haline gelebiliyorlar. Üstelik bu çalışma koşullarısadece şehirlerdeki değil, kamplardaki sığınmacıları da potansiyel “ucuz işgücü”olarak görmektedir: “Kamplarda kalanlar, akşam belli saatlerde dönmekkoşuluyla, kapı önlerindeki amele pazarlarından tarlalara, inşaatlara, çok ağırkoşullarda, yerli yoksulların yarı fiyatına çalışmaya götürülüyorlar. Bu ucuzişgücü pazarına dâhil olanların sayısı her geçen gün arttıkça, gündelik fiyatlardüşerken, kölelik koşullarındaki çalışma süreleri artıyor.” 19 Bunun da bir sonucuolarak işverenler ya Antepli işçi çalıştırmak istemiyor, ya da çalıştırsa daSuriyeliyle aynı ücreti, yani düşük ücreti vermek istiyor. Hal böyle olunca Antepliişçilerin nefreti işverenlere değil de <strong>Suriyeliler</strong>e yöneliyor. Tıpkı kiralarınyükselmesinde olduğu gibi burada da öfkenin ibresi yanlış belirleniyor. Ev17 AFAD Gaziantep’ten aldığımız resmi rakam.18 Gültekin, ‘Kardeş’ten ‘İstenmeyen Misafir’e, s.28.19 Gültekin, a.g.m., s.28.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


25sahiplerinin belirlediği kira artışları da <strong>Suriyeliler</strong>e mal ediliyor ve nefret bir kezdaha sosyo-ekonomik bir zeminde vücut buluyor.Yukarıda bir görüşmecinin alıntıladığımız sözlerini burada tekrarzikretmek faydalı olacaktır. Olayların en yoğun yaşandığı mahalle olan Ünaldı’daikamet eden Gülsevim Hanım, olaydan önce <strong>Suriyeliler</strong>e yardım edenkomşularının bile bu olayların ardından <strong>Suriyeliler</strong>i istemediğini söylüyor. Bununsebepleri ise kira artışları ve ucuz işgücü olarak sıralanıyor:“…Komşu kadınlar bana dediler ki, ‘bunlara niye yardımediyorsun?’Çünkü, dedim din kardeşiyiz, ondan yardım ediyorum. ‘Hayırbunlara yardım filan etmeyin, bunlar yüzünden bizi evimizden ediyorlar,kiralarımız bunlar yüzünden artıyor, çocuklarımız iş bulamaz oldu’dediler. Yani mahalleli de eskiye oranla artık <strong>Suriyeliler</strong>i sevmiyor.Eskiden yardım ederlerdi, severlerdi <strong>Suriyeliler</strong>i ama bu olaylardan sonranefret eder oldular.”Mahallenin muhtarı Nurettin Bey de mahallelinin şikâyetinin kiraartışları ve <strong>Suriyeliler</strong>in düşük ücretlerle çalışıyor olması noktasındayoğunlaştığını söylüyor. Nurettin Bey’e göre ev sahipleri ve esnaf dışında kimse<strong>Suriyeliler</strong>den memnun değil. Bunların memnuniyetinin de <strong>Suriyeliler</strong>i gelirkaynağı olarak görmelerinden ileri geldiğini söylüyor. Memnun olmayanlarındaha çok kirada oturanlar, işsizler ve maaşı işveren tarafından düşürülenlerolduğunu söylüyor. Nurettin Bey’in; evini <strong>Suriyeliler</strong>e kiralayıp aracında yatan,yerli kiracıyı çıkarıp evi çok daha yüksek bir kira karşılığında <strong>Suriyeliler</strong>e veren,çatıya konteynırlar koyup bunları <strong>Suriyeliler</strong>e kiralayan ev sahiplerinin çeşitlihikâyelerini anlatıyor. Dolayısıyla <strong>Suriyeliler</strong>i birer gelir kaynağı olarak gören evsahipleri, <strong>Suriyeliler</strong> hakkında en az şikâyet eden kesimi oluşturuyor.6.4. Vergisiz İş Yeri Açma Nedeniyle Esnafta Haksız RekabetRahatsızlığıÖte taraftan Antep’te <strong>Suriyeliler</strong>le ilgili şikâyetlerden bir diğeri iş yeriaçan <strong>Suriyeliler</strong>den vergi alınmaması. Birçok kişi, “bizden vergi alıyorlar,onlardan almıyorlar” şikâyetini dillendiriyor. 20 Maraş’ta ve Antep’te gerçekleşenolaylarda saldırganların işyerlerine saldırmasının bununla yakından ilişkili20 “Her türlü sıkıntımız var burada kendileri geldi geleli… Devletimiz iş yeri açan <strong>Suriyeliler</strong>denvergi almıyor, bizden alıyor… Biz 300 liraya çalışıyorsak onlar 100 liraya çalışıyor…” Bkz.“Gaziantep'te gerginlik sürüyor; <strong>Suriyeliler</strong> linç edilmek istendi”, 12.08.2014. Cihan HaberAjansı,http://www.youtube.com/watch?v=OuJthO54rcI .MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


26olduğunu söylemek mümkündür. Bu konunun yaratmış olduğu sosyal çatlağıönlemenin yolu bir takım düzenlemeleri ivedilikle yapmaktan geçiyor.6.5. İkinci eş, Kadın İstismarı ve Fuhuş SorunuMazlumder Kadın Çalışmaları Grubu’nun “Kamp dışında yaşayanSuriyeli Kadın Sığınmacılar” raporu bu konuda çok önemli verilerbarındırmaktadır. Savaştan kaçan ya da oradaki hayat koşullarınınkötüleşmesinden kaynaklı olarak Suriyeli kadın sığınmacıları ikinci bir eş olarakevlendirmek neredeyse sektörel bir alana dönüşmüş durumda. Belli bir bedelkarşılığında gönüllü, gönülsüz ya da kandırılarak evlendirilen kadın ya da çocuksayısı artış eğilimindedir. Bu durum özellikle yoksul semtlerde yaşayankadınlarda tedirginliğe yol açmaya başlamıştır. Gaziantepli kadınların “Suriyelikadınlar kocalarımızı ayartacak” gibi şikâyetleri de Suriyeli kadınlara karşı birnefreti ve onları potansiyel “fitne” olarak görmeyi beraberinde getirmektedir.Yine sınır hattından kimi zaman kaçak, kimi zaman da yasal yollardanevlendirme vaadiyle getirilen ve fuhuş çetelerinin tuzaklarına düşen pek çokSuriyeli kadın gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu çetelere karşı etkin bir önlemalınmaması, hatta bu çetelerin çok rahat bir şekilde kaçak geçişleri sağlaması,üzerinde ivedilikle durulması gereken bir mesele olarak karşımızda durmaktadır.Zira fuhuş çetelerinin bu eylemleri yine sığınmacılara karşı bir önyargı ve nefretbirikimine sebep olmaktadır.7. KAMUSAL ALANDAKİ UYUM VE ÇATIŞMA“Sığınmacıların kentlere, kamplara veya bölgelere dağılımında akrabalıkbağları kadar sınıfsal özellikler de etkilidir”. 21 Özellikle kentleri tercih edenler,gelirlerine uygun olan semtlere yerleşiyorlar. Eğer zengin semtlerde yüksekkiralar verebilecek kadar varlıklı değillerse –ki çoğu değil-, yoğunluklu olarakyoksulların yaşadığı kent çeperlerinde kirasını ödeyebilecekleri bir barınakbulmaya çalışıyorlar. 22 <strong>Suriyeliler</strong>, bu bölgelerde yaşamakta ve gündelik yaşam21 Gültekin, a.g.m., s.28.22 Yoksulların yaşadığı ve kiraların nispeten diğer semtlere oranla daha uygun olduğu semtlere,Suriye’deyken de yoksul olanların yanı sıra orta sınıfa dâhil olup da birikimlerini tüketipyoksullaşanlar da yerleşmektedir. Suriye’deyken yüksek geliri ve birikimi olan kentli, eğitimli,MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


27alanlarını bu mahallenin sakinleriyle paylaşmaktadırlar. Böylece yoksul semtleregörece yoğun bir Suriyeli nüfus birikmekte ve <strong>Suriyeliler</strong> ve Gaziantepliler,gündelik yaşamlarında mahalle ve semtlerinin belirli alanlarında karşılaşmaimkânı bulmaktadırlar. Bu karşılaşmayı sağlayan temel etken ise her iki kesiminde yoksulluğu. Zira bu semtler, diğer semtlerle karşılaştırıldığında diğer bölgelerenazaran daha az bir bütçeyle geçinebilmeyi mümkün kılmaktadır. Şehir içiotobüsler, parklar, pazar yerleri vb. mekânları birlikte kullanan bu her iki kesim,gündelik hayatın pratiğiyle yüz yüze ilişki kurmakta ve birbirlerini tanıma imkânıbulabilmektedir. Gaziantep’te yaygın inanışa göre <strong>Suriyeliler</strong>in gelmesiyle birlikteyaşam koşulları kötüleşmeye başlamış ve kendilerine ait olan kamusal alan<strong>Suriyeliler</strong>le “paylaşılmaya” başlanmıştır. Antepliler <strong>Suriyeliler</strong>le ilgilişikâyetlerinde, <strong>Suriyeliler</strong>in parklarda, hastane kuyruklarında, otobüslerde vb.yerlerde çok fazla görünür olduğunu ve bu sebeple artık parklarda aileceoturamadıklarını, otobüslerde yer bulamadıklarını, hastanelerde sıraalamadıklarını söylüyorlar. Bu şikâyetler, kendi kamusal alanlarının <strong>Suriyeliler</strong>ceistila edildiği ve yerel kültürel dokunun bozulduğu düşüncesinden besleniyor. Budüşünceye göre <strong>Suriyeliler</strong>in gelmesiyle birlikte eskiden homojen ve nispeten“yerli” olan kent kültürü, zamanla melezliğin hâkim olmaya başladığı bir biçimalmaktadır. Bu melezlik, kendi kültürünün yok olacağı endişesini diriltmekte ve“yabancı”yı bir istilacı olarak görme eğilimini kuvvetlendirmektedir. Böylecekamusal alanın “yabancılar” tarafından işgal edildiği düşüncesi, “yabancıları”artık muhtemel her suçun ve kötülüğün kaynağı olarak görmeye imkântanımaktadır. <strong>Suriyeliler</strong>in kamusal alanda görünür olmaları, onlarla sosyal kentyaşamının her alanında karşılaşılması Anteplilerin kendi kültürlerine karşı birtehdit olarak okunmaktadır. Antep’te artık ezber bir söyleme dönüşen “<strong>Suriyeliler</strong>geldi huzurumuz bozuldu”, “Parklarda oturamaz olduk” gibi şikâyetler, halkınSuriyeli algısının olumsuz bir boyuta taşınmasının önemli göstergelerinden.Kamusal alanın “homojen” kültürünün Suriyeli mültecilerle birlikte “bozulduğu”düşüncesinden beslenen Suriyeli nefreti, Antep’teki şehir efsaneleriyle debirleşince nefretin şiddete dönüşme potansiyeli hız kazanabilmektedir.Görüşmecilerin bazıları, kendilerine ait bir yaşam alanı olarak gördüklerinitelikli ve iş sahibi çoğu Suriyeli, Türkiye’ye geldikten sonra birikimini tüketmek suretiyle birkaçyıl içerisinde dramatik bir şekilde yoksullaşmış ve işçileşmiştir. İşçileşen/yoksullaşan bu kesimler,kısa sürede yoksulların yaşadığı semtlerde, kötü koşullarda yaşamak zorunda kalmışlardır.Bununla ilgili bir yorum için bkz. Gültekin, a.g.m., s.29-30.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


28parkların aynı zamanda <strong>Suriyeliler</strong>in mekânı olmaya başlamasınıkabullenememekte ve bu durumdan rahatsızlıklarını dile getirmektedir. ÖrneğinAntepli görüşmecilerden Mustafa’ya göre;“Antepliler olarak, <strong>Suriyeliler</strong> hastaneleri ve parkları doldurduklarından,ne hastanelere gidebiliyoruz ne de zaten mahallemizde sayıca çok az olanparklarda oturabiliyoruz. Trafik de <strong>Suriyeliler</strong> geldikten sonra çok dahayoğun oldu.”Bu şikâyetleri Gaziantep’te birçok kişiden işitmek mümkün. Örneğinmuhtarla görüşme yaptığımız esnada gelip oturan, ezan okunur okunmaz camiyegitmek için ayaklanan Mehmet amcaya, “Sen ne düşünüyorsun?” diyesorduğumuzda cevabı, “geldiler buraları mahvettiler” minvalinde oluyor: “Bence<strong>Suriyeliler</strong> gitsinler. Daha çok olay çıkarırlar bunlar. Bunlar yüzünden ev kiralarıarttı. Parkta oturacak yer bulamadık, her yerdeler bunlar.”Genel bir şikâyet olması itibariyle “kamusal alanın <strong>Suriyeliler</strong>ce istilaedildiği” yönündeki söylem, bazı zamanlar şiddete ya da <strong>Suriyeliler</strong>i ortak yaşamalanlarından kovmaya dek varabiliyor. Güzelvadi Mahallesi’nden 61 yaşındakiÖmer Nasr, Ramazan Bayramı’nda parkta oturdukları esnada yaşadıkları bir olayışöyle anlatıyor:“Ramazan bayramında parkta ailemle ve çocuklarımla oturup kahveiçiyorduk. 15 yaşlarında 20 tane genç gelip ‘burada oturamazsınız’ dediler.Kahvemizi döküp eşyalarımızı dağıttılar. Daha sonra eşyalarımızı alıpparktan ayrılmak zorunda kaldık.”Aynı mahalleden bir diğer görüşmeci Muhammed, amcasının oğlu ilebirlikte parkta otururken, yanlarına gelen birkaç gencin “burada oturamazsınız”uyarısına maruz kaldığını söylüyor. Gençler, “bu park Türklerin, buradandefolun” diyerek tehdit etmiş, mecburen kalkıp eve gitmişler. Evin parka bakanpenceresine çıkmışlar; fakat Muhammed’in dediğine göre parktaki çocuklarburaya da taş atmış, camları kırmışlar.Anteplilerden sıkça işitmenin mümkün olduğu şikâyetlerden biri de<strong>Suriyeliler</strong>in gelmesiyle suç oranlarının çok ciddi oranda arttığı yönünde.Görüşmecilerden Mustafa, <strong>Suriyeliler</strong> yüzünden suç oranların arttığını ve artıktaciz, yol kesme, haraç alma gibi olaylar yüzünden kendilerini güvendeMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


29hissetmediklerini söylüyor. 23“Kendini güvende hissetmemek”, ya da dahavaroluşsal bir noktadan söylersek “kendini evinde hissetmemek” durumu, evinişgal edildiği düşüncesinden beslenmektedir. Antepli bir görüşmeci bu durumuşöyle dile getiriyor: 24 “Antep’e çok Suriyeli geldi, çok yüklendiler. Gerçekten artıknerede yaşadığımızı şaşırdık”. Görüşmecinin vurguladığı bu nokta, Gaziantep’tekamusal alanda konuşulan ve dükkânlara tabela olan bir dilin yaygınlaşıyorolmasının Gazianteplilerin “artık nerede yaşadığını şaşırmasına” ve bunu birşikâyet unsuru olarak kullanmasına sebebiyet verdiği görülmektedir. “Kendinievinde hissetmeme” durumu ve bu işgal edilmişlik hissi; “yabancıyı”, “ötekiyi” ve“düşmanı” da kolaylıkla yeniden üretebilmektedir.<strong>Suriyeliler</strong>e yönelik sosyal dışlamanın gündelik ilişkilere sızan boyutuylailgili çeşitli örnekler de mevcut. Örneğin Ünaldı Mahallesi’nden Gülsevimhanımın anlattığı olay, son yaşanan olayların ardından <strong>Suriyeliler</strong>in kamusalalanda yaşadıkları problemin boyutunu gözler önüne seriyor:“Ben yemek yapmıştım. Suriyeli misafirlerimiz vardı. Bizim çocuklar evdeyoktu, Suriyeli çocuğa yemek tepsisini verdim fırına götürsün diye. Birsüre sonra çocuk boynunu bükerek tepsiyle geldi. Ne oldu ablam diyesordum. Ben anlamadım dilinden ama sonra anladık ki fırıncı“<strong>Suriyeliler</strong>e yemek yapmıyoruz, ekmek de satmıyoruz” deyip kovmuşçocuğu”.Yaptığımız görüşmeler boyunca yer yer gözlemlediğimiz ve teyitettiğimiz ilginç bir husus, linç olaylarının ardından Suriyeli bazı kadınlarınSuriyeli oldukları anlaşılmasın diye çeşitli stratejiler geliştirdiklerini ortayakoyuyor. Bazı Suriyeli kadınların başörtülerini Gaziantepli kadınlar gibibağladığını ve kamusal alanda Antepli kadınlar gibi giyinip örtündüğünümüşahade ettik. Bu giyinip örtünme pratiği, kıyafete yansıyan Suriyeli kimliğinigizlemenin bir yöntemi olarak kullanılıyor. 25 Kamusal alandaki Suriyelihoşnutsuzluğunun bazı zamanlar sokakta kimlik sormaya kadar varan boyutunun,kadınların böyle bir strateji izlemesine sebebiyet verdiği söylenebilir. Aksi haldesözlü ve fiziksel tacizlere maruz kalabiliyorlar. Örneğin yine Gülsevim hanımın23 Bu hususta görüştüğümüz vali yardımcısı Mehmet Taşdöğen, bu iddianın çokça gerçekçiolmadığını, <strong>Suriyeliler</strong>in karıştıkları suç oranının %2,5 ile %4 arasında değiştiğini, bunun isebeklenenden çok daha düşük olduğunu ifade etti.24 Bu görüşmeci, cinayetin işlendiği evin komşusu, marangoz.25 Suriyeli kadınların kılık kıyafeti, Gaziantepli kadınlardan ayırt edilebilecek derecede kendineözgüdür. Başörtüleri genellikle beyaz, alna yapışık ve boyna sarılıdır.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


30anlattığı bir olayda başörtüsünü bağlama biçiminden dolayı Suriyeli olduğuanlaşılan bir kadın tacize maruz kalıyor:“Bir de kapının önünde fark ettik ki, Suriyeli bir kız geçiyordu, onların dabaşörtüsü bağlama şeklinden anlaşılıyor ya hani, çocuklar “bakın Suriyelikız” deyip arkasından gittiler. Kıza sarkıntılık ettiler, yanağından tutuptaciz ettiler. Kız ağlayarak koştu gitti”.Görüştüğümüz berber Mehmet Bey, Suriyeli akrabalarının artık korkudankıyafetlerini Antepliler gibi giymeye, başörtülerini Antepliler gibi takmayabaşladığını söylüyor. Güzelvadi Mahallesi’nden Ebu Halil’in söylediğine göre deeşi ve kızı bu olaylardan sonra Antepli kadınlar gibi giyinmeye başlamış:“Eşim ve kızım artık Antepliler gibi giyiniyorlar. Yoksa Suriyeliolduklarını anlayınca saldırıyor, taciz ediyorlar. Mesela eşim ve kızımbirlikte pazara giderken, Antepliler gibi giyinen eşime karışmadılar,örtüsünü <strong>Suriyeliler</strong> gibi takan kızıma sataşmış, taşlamışlar.”Dolayısıyla bu son örnekleri de göz önünde bulundurarak ifade edersek;Gaziantep’te <strong>Suriyeliler</strong>, son zamanlarda kendilerine karşı yaşanan olaylarınetkisiyle birlikte kamusal alanda varlıklarını muhafaza edebilme stratejilerigeliştiriyorlar ve olağanüstü bir koşulda da olsa “uyum” sağlamaya dönük çeşitliyöntemler kullanabiliyorlar.8. HABER DİLİNİN PROBLEMATİĞİMedya, Suriyeli sığınmacılar ve onlarla ilgili olaylar hakkında kamuoyuoluşturmada kritik öneme sahiptir. Medyanın bu konudaki misyonu,sığınmacılarla ilgili yerleşik algıyı olumlu veya olumsuz inşa edebilme potansiyelitaşımaktadır. Fakat her ne kadar medyanın sığınmacılara yaklaşımı ile ilgiliçeşitliliği kabul etsek de, Türkiye’de Suriyeli sığınmacılarla ilgili haberlerde ya datoplumsal olaylarda medya dilinin iç açıcı olduğunu söylemek pek de kolay değil.Yaşanan olayların medyada sunuluş biçimi ve başlıkların özensiz kullanımı,<strong>Suriyeliler</strong>e karşı beslenen önyargıların şiddete dönüşmesine sebebiyet veren birişlev görebilmektedir. Bazen de aksine bu dil, çok ciddi olayları olduğundan dahaaz ciddi boyutlarda sunmakta ve büyük bir linç olayını küçük bir sokak kavgasınaindirgeyebilmektedir. “Tehlikeli gerginlik”, “karşıt gruplar arasındaki kavga” yada “Suriyeli gerginliği” gibi haber başlıkları, medyanın özellikle linç olaylarındakullanmayı en çok sevdiği ifadelerden. Öte yandan medyanın haber dilinin,MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


31saldırıları meşrulaştıran bir bilinçaltıyla hazırlanmış olduğunu yer yer görmekmümkün olabiliyor. Medyanın bu haber yapma tarz ve dilini kısa bir söylemanalizine tabi tutmak, medya dilinin problematiğini açıkça görmemizisağlayabilir.Yazılı ve görsel medya, çoğunlukla haberi cazip kılmak ister ve bunuçeşitli dramatize etme, heyecan katma ve abartma tekniklerini kullanarak yapar.Bununla beraber “mülteciler konusunda medyanın tiraj kaynaklı dramatize etmeyolunu kullanmasının ardında yatan etken, okuyucunun dikkatini çekme vepopüler haber üretebilme çabasıdır.” 26 Örneğin haber başlığının ve dilinin haberinokunması için fantastik bir dille kurgulandığı, olaya bir safari heyecanı katmaksuretiyle <strong>Suriyeliler</strong>in “belgeselin yem olan hayvanına” benzetildiği bir haberbaşlığı şöyle: “Gaziantep’te Suriyeli avı”. 27Bir başka örnekte, toplumda zaten var olan “bir Suriyelinin yaptığı hatayıtüm <strong>Suriyeliler</strong>e mal etmek” gibi bir tehlikeyle, geniş kitlelere haber yapanmedyanın dilinde karşılaşmak mümkün. Kiracının ev sahibi öldürmesi olayınıkatilin etnik kimliğini vurgulamak suretiyle o etnik kimliğin tümüne mal etmek,haber başlığının bir kelimesiyle bile mümkün olabiliyor. Örneğin Bir TV kanalıbu haberi şöyle vermiş: “Suriyeli Kiracı Ev Sahibini Öldürdü”. 28 Haber içeriği,“<strong>Suriyeliler</strong> bu defa can aldı!” başlığıyla verilmiş. “Daha önce cinayet işlemeyeçokça teşebbüs etmişler” ya da “zaten hep buna yakın suçlara bulaşmışlar”algısını oluşturma potansiyeli bir yana, bu haber dili, başlığa “<strong>Suriyeliler</strong>” gibiçoğul bir ifadeyi yerleştirdiğinden, olayı etnikleştirmekte ve suçu tüm <strong>Suriyeliler</strong>egenelleştirmektedir. Böylece suçu, Suriyeli olmanın doğal bir sonucu olarakgörmek kaçınılmaz olabilmektedir. Buna benzer bir diğer haber, “<strong>Suriyeliler</strong> biryurttaşımızı daha öldürdü!” başlığıyla verilmiş. 29 Burada yine spesifik bir olay,26 Suat Kolukırık. (2009). “Mülteci ve Sığınmacı Olgusunun Medyadaki Görünümü: MedyaPolitiği Üzerine Bir Değerlendirme”. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 8(1): 10.27 Arama motorlarına “Suriyeli avı” yazınca <strong>Suriyeliler</strong>e linç girişmileriyle ilgili birçok haberin bubaşlıkla verildiğini görmek mümkün. Birkaç örnek vermek gerekirse; “Gaziantep’te Suriyeli Avı”,Ekonomik Durum, 13.08.2014, http://ekonomikdurum.com/haber/gaziantepte-suriyeli-avi/4049/ ,“Gece Sokakta Suriyeli Avına Çıkıldı”, DHA, 13.08.2014, http://www.dha.com.tr/gece-sokaktasuriyeli-avina-cikildi_736056.html, “Yine Suriyeli Avına Çıktılar”, CNN Turk, 13.08.2014,http://www.cnnturk.com/haber/turkiye/yine-suriyeli-avina-ciktilar .28“Suriyeli Kiracı Ev Sahibini Öldürdü”. Gaziantep’te Mahalle Karıştı”, Bugün TV,http://www.buguntv.com.tr/suriyeli-ev-sahibini-oldurdu-mahalle-karisti-video-5948#29 “<strong>Suriyeliler</strong> bir yurttaşımızı daha öldürdü”,http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/suriyelilerbir-yurttasimizi-daha-oldurdu-h18252.html.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


32suçu işleyenin etnik kimliğiyle ilişkilendirilmekte ve bu o etnik kimliğe sahip tümkesimlere genelleştirilmektedir. Öte yandan bu haberde “yurttaşımız” ifadesiylebir “biz” algısı yaratılmak istenmekte ve “Suriyeli katillere” karşı toplumsal birmobilizasyona zemin hazırlanmaktadır.Görüşmelerden hareketle, olayın yaşandığı mahallelerde yaşayanların birkısmı ve maktulün bazı yakınları medyanın haber dilinden şikâyetçi olduğunusöylemektedirler. Bu şikâyet, cinayete kurban giden Hıdır Çalar’ın “tacizsebebiyle öldürüldüğü” yönündeki haberlere dair. Maktulün yeğeni MahmutÇalar, medyanın bu olayları çarpıttığını ve “cinsel istismara” yönelik hiçbiripucunun olmadığını, bunun büyük bir iftira olduğunu söylüyor:“Medya olayı çarpıtıyor…olayı çok tahrik ettiler, çok büyüttüler. Buolayla ilgili de yalan haberler yaptılar. Diyorlar ki, ‘bu olay kadınyüzünden olmuş, kadına tecavüz olayı diyorlar’. Bu tamamen yalan. Olayıbir kadın olayı gibi sunuyorlar. Rahmetli 65-70 yaşında, böyle bir şey nasılmümkün olabilir!”Maktulün evinin yakınındaki bakkal da benzer şeyleri söylüyor. ÖlenHıdır Çalar’ı yakından tanıdığını, her gün bakkal dükkânına gelip oturduğunu veonun böyle bir şey yapmış olmasının mümkün olamayacağını ifade ediyor. O dabu olayı medyanın manipüle ettiğini söylüyor: “Bizim en çok kızdığımız şey şu:Medya adamı cinsel istismarcı olarak gösterdi. Herkesin ağzında bu yalandolaşıyor”.Özetle, medyadaki manipüle edici, ayrımcı ve şiddete davet edici dil,toplumdaki Suriyeli imajını terörize etmekte ve toplumsal ilişkilerin olumsuz biryönde inşa edilmesinde belirleyici olabilmektedir. Bu sebeple medyadaki haberdilinin olumsuz boyutuna çekidüzen verilmesi gerekmekte ve medyanın önemlirolünün toplumsal barışın sağlanabilmesine seferber edilmesi gerekmektedir.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


339. SONUÇ VE ÖNERİLERTürkiye’de kamp dışında yaşayan Suriyeli sığınmacılarla ilgili kamuotoritesi tarafından her fırsatta “kampların kurulduğu, <strong>Suriyeliler</strong>in kamplarda herihtiyacının giderildiği ve şehirde yaşamak yerine kampları tercih etmelerigerektiği” yönünde açıklamalar yapılmaktadır. Öncelikle ifade etmek gerekir kiTürkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacılar kültürel, mezhepsel, toplumsal ve ideolojikolarak homojen değildir. Kendi ülkelerinde yaşadıkları bütün etnik, mezhepsel vesınıfsal sorunları olduğu gibi Türkiye’de de yaşamaktadırlar. Arap-Kürt, Sunni-Şii-Alevi, Esed yanlısı-muhalif, KDP’li-PYD’li, Hıristiyanlar, Romanlar,Türkmenler vb tüm sosyal gruplar Türkiye’de de aynı iç sorunlarıyaşadıklarından, çoğu aynı kamplarda kalmak istememektedirler. Hal böyle ikenmerkezi hükümetin iki önemli hususu kabullenmesi ve sığınmacılara dair sosyalmeseleleri bu minvalde tahlil etmesi gerekiyor. Merkezi hükümetin kabul etmesigereken ilk önemli husus bütün <strong>Suriyeliler</strong>in kamplara yerleş(e)meyeceğigerçeğidir. İkinci husus ise Suriye’deki savaşın uzadıkça istikrarın çok geçgeleceği ve bu sığınmacıların kimisinin kalıcı kimisinin ise uzun yıllar Türkiye’deyaşayacağı gerçeğidir. Bu iki gerçekle yüzleşmesi gereken kamu otoritesi, bugerçekliğe dair sosyal, hukuksal ve ekonomik tedbirler almalıdır.Suriyeli sığınmacıların işverenler tarafından bir anlamda “ucuz işgücü”olarak çalıştırılmasıyla birlikte son zamanlarda işsizlik olgusu kolaylıkla<strong>Suriyeliler</strong>e bağlanabilmektedir. Bu durum, sığınmacılara yönelik öfkenintetikleyici etkenlerinden biri olarak işlev görmektedir. Merkezi yönetim<strong>Suriyeliler</strong>in kayıt dışı çalıştırılmasını önleyecek ve sigortalı çalışma imkânlarınıtemin edecek hukuki alt yapıyı oluşturmalıdır. Ayrıca emek sömürüsüne dairdenetimler arttırılmalı, emek sömürüsüne uğrayan, alacaklarını ve haklarını teminedemeyen Suriyeli çalışanların hukuksal haklarını arayabilecekleri mekanizmalargeliştirilmelidir.Kira artışlarının müsebbipleri ev sahipleri olup bu konuda etkin birdenetim mekanizması kullanılmazken, bu artışların sebebinin <strong>Suriyeliler</strong>ebağlanması nefret söylemlerinin artışına katkıda bulunmaktadır. Bu sebeple fahişkira artışlarına dair etkili denetim mekanizmaları geliştirilmeli ve ayrıca sosyalçalışmalar yapılmalıdır.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


34Para karşılığı evlendirme ve fuhuş çetelerine karşı gerek sınır beldelerindegerekse de bu çetelerin uzantısı olan tüm yerlerde etkili takip, soruşturma ve yasalmekanizmalar işletilmelidir. Özellikle çetelerin kaçak geçiş alanlarında kamugörevlileri ve bazı kolluk güçleri ile bir rüşvet ilişkisi varsa açığa çıkarılmalı vesorumlular cezalandırılmalıdır.Olayların yaşandığı semtlerde gerekli emniyet tedbirleri ve önlemininalınmadığı tespitinde bulunulmuştur. Birçok Suriyelinin evine saldırıldığı, mal veeşyalarına zarar verildiği, aracının kullanılmaz hale geldiği ve birçoğunun dabıçaklandığı, linçe uğradığı, sözlü ve fiili tacize uğradığı olaylarda, çok az sayıdakişinin tutuklanması ve tutuklananların ise ceza almadan salıverilmesi,<strong>Suriyeliler</strong>e yönelik şiddet olaylarının cezasız kalacağı düşüncesini pekiştirmekteve saldırıları dolaylı yönden olumlamaktadır.Olayların ardından yetkililerin mağdurları koruyan bir tavır içerisindeolmaları gerekirken, saldırıya uğrayan <strong>Suriyeliler</strong>in mahalleden çıkarılması ve<strong>Suriyeliler</strong>e ait iş yerlerindeki Arapça tabelaların kaldırılması kararının alınması,benzer olayları teşvik edebilecek düzenlemelerdir. Zira bunca linç ve saldırıyarağmen yapılan bu düzenlemeler, saldırganları kollayan ve onları teşvik eden,“zafere dayalı olarak” istedikleri sonuca ulaşma duygusunu tatmin eden bir işlevgörmüştür. Bu durum, <strong>Suriyeliler</strong>le ilgili muhtemel şikâyetler için yeniden aynıyöntemin denenmesini teşvik etmektedir. Öte taraftan olayların ardındanyetkililerin sadece olayın faillerini değil, olayın olduğu mahallelerde yaşayan veolaylara karışmayan diğer <strong>Suriyeliler</strong>i de tahliye etmesi, bir Suriyelinin işlediğisuçu tüm <strong>Suriyeliler</strong>e mal eden anlayışın tezahürüdür. Bu uygulamaların mutat birhale gelmesi halinde ise olayların tekrarının kaçınılmaz olacağını vurgulamakgerekir.Suriyeli mültecilerin bir kısmı linç olaylarının ardından bilinçli olarakolayların olduğu mahallelerden taşınmışlardır. Ayrılmayan diğer kısım isebelediye zabıtaları ve polis zoruyla çıkarılmıştır. Bunların bir kısmı çevre il veilçelerde yer alan çadır ve konteynır kamplara yerleştirilmiş, bir kısmıakrabalarının yanına taşınmış, bazı sığınmacılar ise Suriye’ye dönüş yapmakzorunda kalmıştır. Bir Türkmen görüşmecinin aktardığına göre olay gecesi polis,evlerinin kapısını çalıp “Arap mısınız, Türkmen mi?” sorusunu sormuş,MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


35“Türkmen’iz” cevabını alınca da “Arapları gönderiyoruz, siz girin ve çıkmayındışarı” demiştir. Dolayısıyla burada polis, olayın yaşandığı mahallelerdeki<strong>Suriyeliler</strong>i göçe zorlamanın yanlışlığı bir yana, <strong>Suriyeliler</strong>e de etnik kimliğe göremuamelede bulunarak açık bir ayrımcılık yapmıştır.Bir diğer problem Suriyelilik kimliğinin “geçici” olarak görülmesi vebunun Türkiye’de kalıcı olarak bulunmak isteyen <strong>Suriyeliler</strong>e yaşattığı zorluklarlailgilidir. Suriyeli bazı mülteciler savaşın uzamasına ve ülkelerine istikrarıngelmeyeceğine dair inançları dolayısıyla Gaziantep’ten ayrılmak istemediklerini,bunun için de hükümetten kendilerini “geçici” olarak görmemeleriniistemektedirler. Yerli halkta görülen temel şikâyetlerin özü de, <strong>Suriyeliler</strong>in hâlâöteki, yabancı ve “geçici” olarak görülmesine dayanmaktadır. Gaziantep ve çevreillerde <strong>Suriyeliler</strong>in artık gitmesi gerektiğini söyleyen yerli halkın sıkçadillendirdiği bir ifade “<strong>Suriyeliler</strong>e misafir deniliyor, misafir dediğin üç günlükolur” şeklindedir. Dolayısıyla <strong>Suriyeliler</strong>in Türkiye’de kısa bir süre kalacaklarıöngörüsü tutmadığından, devletin uzun süre kalacak gibi görünen bu kesimeyönelik kalıcı tedbirler alması zorunlu hale gelmiştir. Temel ihtiyaçlarınıkarşılayacak bir imkâna kavuşmaları “geçici” olmayan bir statü verilmek suretiylesağlanmalı, yerleşebilmelerinin ve çalışabilmelerinin alt yapısı oluşturulmalıdır.Öte yandan Suriyeli mültecilerin kültürüyle ve diliyle Gaziantep kentkültürünü zenginleştiren bir işlev gördüğünü de göz ardı etmemek gerekir. Elbettebirkaç yıl içerisinde bir şehrin nüfusunun önemli bir oranda artış göstermesi,ekonomik, kültürel ve sosyal dokuya dair birtakım sorun ve değişimleriberaberinde getirmektedir. Fakat önemli olan bu demografik ve kültürel değişimi,olumlu bir bakış açısı ve politikayla değerlendirebilmektir. Gaziantep’teki vediğer şehirlerdeki Suriyeli göçmenlerin şehrin kültürel ve sosyal yapısına uyumsağlamalarının önü açılmalı, onları “geçici” olarak görmek yerine birçoğunun“kalıcı” olacağı gerçeğini teslim etmek gerekmektedir. Eğer böyle bir politika iyiyönetilirse, <strong>Suriyeliler</strong> ile yerel halkı karşı karşıya getiren sebepler ortadankalkacaktır. Böylelikle karşılıklı kültürel alışveriş ve dayanışmayı sağlayacak bir“çoğulculuk” imkânı ortaya çıkacak ve bu imkânlar toplumsal barışa evrilen birişlev görebilecektir.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


36Savaş mağduru olan ve bir tercihin değil mecburiyetin sonucu göç edereksığınmacı durumuna düşen <strong>Suriyeliler</strong>in ileri gelenleri ile aniden kendilerinisorunlu bir kitleye ev sahipliği yapmak zorunda bulan yerli halkın ileri gelenleribu yeni durumdan kaynaklı sorunlarını birbirlerine insani iletişim şartlarında,belirli aralıklarla aktaracakları semt toplantıları yaparak karşılıklı empatiningelişmesine ve toplumlarında yaşanan gerilimini düşmesine katkıda bulunabilirler.Suriyeli sığınmacılardan talepte bulunanlar boşalan, kullanılmayanköylere ve hazine arazilerinin olduğu yerlere iskân ettirilerek kırsal üretim içingerekli olan gereçlerin (arı kovanı, halı-kilim tezgahı, küçük-büyük baş hayvandesteği, hindi-tavuk gibi kanatlı hayvan desteği vs) teminini ile hem üretken olupkendi ayakları üzerinde durabilirler hem de Türkiye’nin atıl tarımsal kapasitesininüretime dönüşmesine katkı sağlayabilirler. Aslında kendi vatandaşlarının önemlibir kısmı da 2-3 kuşak önce bu topraklara göç ederek gelmiş olan ve bir göç vesığınma ülkesi olan Türkiye, Osmanlı döneminden beri sığınmacı iskânıkonusunda yeterli tecrübeye sahiptir. Hal böyleyken Suriyeli mültecileri geçiciolarak görmek yerine onlara kalıcı bir yaşam sunmanın olanakları tartışılmalı veimkânı olgunlaştırılmalıdır.Suriyeli göçmenlerin şehre ve şehrin sosyal yapısına uyum sağlaması içinde onların eğitim, sağlık, ticaret vs. gibi temel insanî ihtiyaçlarının karşılanmasıgerekmektedir. Örneğin öğrenim yaşındaki <strong>Suriyeliler</strong>; hem Anadili kullanacakhem Türkçe öğrenebilecekleri tarzda bir eğitim sürecine tabi tutulmalıdırlar.<strong>Suriyeliler</strong>e işyeri açma izni verilmeli, iş yerlerine Arapça tabela asmalarına veyayazı yazmalarına dair yasak kaldırılmalı ve bu işyerlerinde vergi verilmediği içinrekabet üstünlüğü oluştuğu algısını ortadan kaldıracak bir uygulama yapılmalıdır.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


3710. KAYNAKLAR1. Bauman, Zygmunt. (2007). Modernite ve Holocaust. Versus Kitap,İstanbul.2. Bauman, Zygmunt. (2013). Sosyolojik Düşünmek. 9.basım, AyrıntıYayınları, İstanbul.3. Bora, Tanıl. (2014). Türkiye’nin Linç Rejimi. 3.baskı. İletişim Yayınları:İstanbul.4. “Gaziantep'te Gerginlik Sürüyor; <strong>Suriyeliler</strong> Linç Edilmek İstendi”, 12.08.2014.Cihan Haber Ajansı,http://www.youtube.com/watch?v=OuJthO54rcI.5. “Gaziantep’te Suriyeli Avı”, Ekonomik Durum, 13.08.2014,http://ekonomikdurum.com/haber/gaziantepte-suriyeli-avi/4049/6. “Gece Sokakta Suriyeli Avına Çıkıldı”, DHA, 13.08.2014,http://www.dha.com.tr/gece-sokakta-suriyeli-avina-cikildi_736056.html7. Gültekin, M. Nuri. (2014). “‘Kardeş’ten ‘İstenmeyen Misafir’e: SuriyeliSığınmacılar Meselesi ‘Hassas Vatandaşlara’ mı Havale Ediliyor?”.Birikim dergisi, sayı:305 (Eylül), s.24-35.8. MAZLUMDER Kadın Çalışmaları Grubu. (2014). Kamp Dışında YaşayanSuriyeli Kadın Sığınmacılar Raporu. Mazlumder,http://www.mazlumder.org/faaliyetler/detay/basinaciklamalari/1/mazlumder-kamp-disinda-yasayan-suriyeli-kadinsiginmacilar-raporu/110419. Kolukırık, Suat. (2009). “Mülteci ve Sığınmacı Olgusunun MedyadakiGörünümü: Medya Politiği Üzerine Bir Değerlendirme”. GaziantepÜniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 8(1): 1-20.10. “Saldırıya Türk Bayraklı Çözüm”, (16 Eylül 2014). Gaziantep DetayGazetesi,http://detaygazetesi.org/haber-4964-saldiriya_turk_bayrakli_cozum.html11. Saraçoğlu, Cenk. (2012). Şehir, Orta Sınıf ve Kürtler: İnkârdan“Tanıyarak Dışlama”ya. 2.Baskı. İletişim yayınları: İstanbul.12. “<strong>Suriyeliler</strong> bir yurttaşımızı daha öldürdü”, Ulusal Kanal,http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/suriyeliler-bir-yurttasimizi-dahaoldurdu-h18252.htmlMAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


3813. “Suriyeli Kiracı Ev Sahibini Öldürdü”. Gaziantep’te Mahalle Karıştı”,Bugün TV, http://www.buguntv.com.tr/suriyeli-ev-sahibini-oldurdumahalle-karisti-video-5948#14. Sümer, Aslı. (2010),. Irkçılık, Laiklik, Sol. Birikim dergisi. Sayı: 250. s,90-95.15. “Yine Suriyeli Avına Çıktılar”, CNN TÜRK, 13.08.2014,http://www.cnnturk.com/haber/turkiye/yine-suriyeli-avina-ciktilar .MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


3911. EKLER11.1. EK – 1 / Cinayet Olayının Hukuki Değerlendirmesi11.08.2014 tarihi saat 20:30-21:00 sıralarında ev sahibi Hıdır Çalar ileSuriye uyruklu kiracıları arasında ev boşaltma ve kira alacağı için başlayantartışma, kiracı Suriye uyruklu vatandaşın ev sahibi maktul Hıdır Çalar’ı çeşitliyerlerinden bıçaklaması suretiyle ölümle sonuçlanmıştır. Olayın nasıl geliştiğinive cinayet olayının nasıl ve kimler tarafından gerçekleştiğine dair ceza dosyasındagörgü tanığı bulunmamaktadır. Ceza dosyasına göre, maktul Hıdır Çalar’ıöldürdükleri iddiasıyla maktulün kiracıları tutuklu bulunmaktadırlar. Şüphelilerinhazırlık aşamasında vermiş oldukları ifadelerde atılı suçu kabul etmedikleri, olayanında başka yerde oldukları belirlenmiştir. Tutuklu şüphelilerden Suriyeli Yusuf,maktulün eşi ile birlikte yukarı çıktıklarını ve odanın içinde bulunan battaniyeyikaldırdıklarında altında maktulün cansız bedeni ile karşılaştıklarını ifadesindeiddia etmiştir. Maktulün diğer bir kiracısı Suriyeli kadın, emniyette vermiş olduğuifadede ‘’Maktul ile kiracı Yusuf’un zaman zaman tartıştıklarını ve bu tartışmadaYusuf’un kendi kendine Arapça ‘ben bunu bir gün karnından bıçaklayacağım, bulaftan anlamıyor.’‘’ şeklinde beyanda bulunmuştur. Ceza dosyasında tutuklubulunan şüphelilerin vermiş oldukları ifadede olayın kendileri tarafındangerçekleştirilmediğini, üst katta bekar olarak kalan dört Suriyeli tarafındangerçekleşmiş olabileceğini iddia etmişlerdir. Fakat ceza dosyasında bu iddiayayönelik hiçbir çalışma yapılmamıştır.Maktul Hıdır Çalar’ın öldürülmesinden sonra halk arasında yayılanmaktulün kiracılara ‘’ya para vereceksin ya da kızını bana ver’’ dediğini doğrularmahiyette ceza dosyasında bir ifade yer almadığı gibi, müşteki tarafından da böylebir dedikodu ileri sürülmemiştir şu aşamada. Ceza dosyasında maddi gerçeğinkovuşturma sırasında meydana çıkacağını umuyoruz.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


4011.2. EK-2 / Belediye Başkanı Fatma Şahin’in Basın Demeçleri“Fatma Şahin: <strong>Suriyeliler</strong>i Kapma Taşıyacağız”, (15 Ağustos 2014), Haber 7,http://www.haber7.com/yerel-yonetimler/haber/1191110-fatma-sahin-suriyelilerikampa-tasiyacagizGaziantep'te kötü koşullarda yaşayan ve kent yaşamına adapte olamayan<strong>Suriyeliler</strong>in, İslahiye ilçesine kurulacak çadır kente sevk edilmesi için başlatılançalışmalar sürüyor.Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, AA muhabirineyaptığı açıklamada, misafirperver Gaziantep halkının yaklaşık 4 yıldır <strong>Suriyeliler</strong>leaşını ve ekmeğini paylaştığını söyledi."25 BİN KAPASİTELİ ÇADIR KENT KURULUYOR"Bir ev sahibinin Suriyeli kiracısı tarafından öldürülmesinin ardından kentteistenmeyen olaylar meydana geldiğini vurgulayan Şahin, "Yaşananlar biziderinden üzüyor ama sorunun çözümü için bir süredir devletin her imkanınıseferber ediyoruz. Bu kapsamda sosyal desteğe ihtiyaç duyan veya kent yaşamınaadapte olamayan sığınmacılar için İslahiye'de 25 bin kişi kapasiteli çadır kentkuruluyor" dedi.Bu kapsamda Fen İşleri Daire Başkanlığının 500 bin metrekarelik alanda zemintesviye işlemi yürüttüğünü hatırlatan Şahin, çalışmaların yüzde 50'sinintamamlandığını kaydetti. Kampın su ihtiyacının da çözüleceğini aktaran Şahin,kurulacak çadır kentin yeterli gelmemesi halinde ikinci bir alanoluşturabileceklerini dile getirdi."VATANDAŞLARIMIZ SABIRLI OLSUN"Gaziantep'in olumsuzluklarla anılmasını istemediklerini anlatan Şahin, şunlarıkaydetti:"Vatandaşlarımızın yaşam kalitesini etkileyen, kent yaşantısına uyumsağlayamayan Suriyeli misafirleri kamplara taşıyacağız. Bizim önceliğimiz kendivatandaşlarımız. Ekiplerimiz bunun için yoğun mesai harcıyor. İnşallahyaşadığımız sorunları atlatacağız. Bu süreçte vatandaşlarımızdan biraz sabırlıolmalarını istiyoruz. Çıkan olaylar, kentimizle ilgili bugüne kadar ortaya çıkanolumlu algıyı zedeliyor. Ümit ediyorum kamp gelecek ayın sonuna doğru hazırolacak."MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


41“<strong>Suriyeliler</strong> Kurallara Uymak Zorunda”, (20 Ağustos 2014), Haber 7,http://www.haber7.com/yerel-yonetimler/haber/1192731-fatma-sahin-suriyelilerkurallara-uymak-zorunda“Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Gaziantep'e yerleşen <strong>Suriyeliler</strong>in bir bölümü,hizmete açtıkları işletmelerden elde ettikleri kazançla geçimlerini sağlamayaçalışıyor. Büyükşehir Belediyesi, resmi kayıtlara göre yaklaşık 200 binSuriyeli'nin barındığı şehirde, sığınmacıların açtığı iş yerlerine yönelikdenetimlerini artırdı.TÜRKÇE KULLANMA ZORUNLULUĞUİşletmelerdeki eksiklikleri tutanak altına alan zabıta ekipleri, <strong>Suriyeliler</strong>e çeşitliuyarılarda bulunuyor. Ekipler, birçoğunda Arapça tabela bulunan işletmesahiplerine, iş yerlerinde Türkçe kullanma zorunluluğunu hatırlatıyor.Tabeladan fiyat listesine, menüden dış cephe giydirmelerine kadar iş yerlerindekitüm unsurların Türkçe olmasını isteyen görevliler, ikazlara dikkate almayanlarhakkında cezai işlem uygulanacağını hatırlatıyor.”Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, içkarışıklık nedeniyle Gaziantep'e gelen sığınmacıların kentin ekonomik yaşantısınaadapte olmaya çalıştığını söyledi."KURALLARIMIZA UYMAK ZORUNDALAR"<strong>Suriyeliler</strong>den kaynaklı sorunların önüne geçmeye çalıştıklarını anlatanŞahin,"Kentimizdeki sığınmacılardan bazılarının yakınları üzerine iş yeri açtığınıtespit ettik. Gelen şikayetler doğrultusunda özellikle gıda alanındaki işletmelerdebazı eksikler olduğunu belirledik ve bunun üzerine harekete geçtik" dedi.Şahin, sığınmacıların kentin farklı noktalarına açtığı iş yerlerini sıkıdenetlediklerini hatırlattı.Bu konuya göz yummayacaklarını vurgulayan Şahin, şöyle konuştu:"Vatandaşlarımıza hangi prosedür uygulanıyorsa bunlar da aynı koşullarısağlamak zorunda. Ayrıca Arapça levha konusu üzerinde de çalışıyoruz.Sığınmacılar ekonominin içinde yer almak istiyorsa kurallarımıza uymak zorunda.Aksi halde gerekli önlemleri alırız. Haksız rekabet ve halk sağlığını tehdit edecekunsurlara müsaade etmeyiz."MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


428.3. EK – 3 / Görüşmecilerden Mustafa’nın <strong>Suriyeliler</strong>i istememesine gerekçeolarak bize sunduğu yirmi maddelik listesi:1. Çok kolay serbest dolaşım hakkı verildi.2. Ucuz işgücü ortamı oluştu.3. Fırsatçılar ev kiralarını yükseltti.4. Aramızda yaşadıkları için olumsuz olaylara çoluk çocuk şahit oluyoruz.(Örn: polisler, sopalar, yaralılar, kanlar vs.) Bu olaylara biz şahit oluyoruz,niye? Çünkü işi iyi olan, zengin <strong>Suriyeliler</strong> zengin semtlerde, keyifleriyerinde, rahatlar. Yoksullar ve suça bulaşanlar da bizim mahallelerde. Herşeyi biz yaşıyoruz; yaralanmalar, kavgalar, cinayetler vs.5. Kadınlara kızlara sözlü tacizler oluyor.6. Yol kesme, tehdit ve para isteme olayları oluyor. Bizzat(benim başımageldi bu.7. Potansiyel tehlikeli olmaları.8. Psikolojileri bozuk. Yakınları ölmüş, savaş ortamından çıkmışlar vs.Kafayı yemiş durumdalar. Dolayısıyla potansiyel tehlike durumundalar.9. Artan trafik. Zaten Antep’in kötü olan trafiği…10. Anlaşılmayan dilleri… İletişim kuramama.11. Kim olduklarının bilinmemesi.12. Artarak devam eden güvensizlik ortamı13. Devletin bunları kaderine terk etmesi. Bizim başımıza kaldılar.14. Hastanelerin doluluğu… Yollardır diyoruz ki hastaneler yetmiyor. Eşimlehastaneye gidiyorum mesela. Doktorlar sinir küpü olmuş, hastane tıklımtıklım.15. Artan dilencilik.16. Devlet olarak, millet olarak, şehir olarak bunların hiçbirine hazır değiliz.17. Asayiş vakalarının artması, devletin ilgisiz olması, emniyetin yetersizkalması. Polis onlara değil de geliyor bize biber gazı sıkıyor, jopluyor…18. Park ve piknik alanlarının <strong>Suriyeliler</strong>le dolması. Çocukların ve ailelerinsosyal aktivite ortamlarının zaten yetersizliği… Kalitenin düşmesi. Zatenpark sorunu var bu mahallede.19. Bütün olumsuz olaylara dar gelirlilerin maruz bırakılması. Tüm sorunlu<strong>Suriyeliler</strong> yoksul mahallelerde. Mesela gidiyorum İbrahimli’deki(Antep’teki zengin semt) akrabalarımızın yanına, oh be, adamların Jip’ikapıda Arap plakalı, daire almışlar fıstık gibi. Peki orada olay çıkarıyorlarmı, yok. Peki niye? Çünkü adamlar seviyeli insanlar. Arap ama seviyeliİnsanlar. O semtlerde; Emek, Sarıgüllük, İbrahimli’de evler almışlar,mutlu mis gibi bir hayat yaşıyorlar. Fakir, psikolojisi bozuk olan,yakınlarını kaybedenler bizim semte…20. Maddi manevi zarara uğramış olanların davacı olamaması… Mesela adamarabaya çarptı. Kimi mahkemeye çıkaracan? Hakem soruyor kim bu?Arap. Salıver gitsin. Mesela çocuğu yaralıyorlar. Hakim soruyor kim bu?Arap. Salıver gitsin.MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ


MAZLUMDER GAZİANTEP ŞUBESİ43

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!