Sevap alayım derken günaha girmemeli 17.12.2002Bir kişiye bir iş yaptırdığın vakit, hemen ücretini vermelidir. Şâyed vermeyip, hakkıkıyamet gününe kalacak olursa, kıyâmet günü, o şahsın davâcısı, Allahü teâlâ hazretleriolacaktır. Birbirinize iş gördüğünüz zaman, ödünc alıp verdiğiniz vakit, güzel muâmele yapın!Birbirinizin gönlünü kırmayınız. Zîrâ iyilik yapacağınız yerde, günah işlemiş olursunuz. Ödünçalan, ödemek niyetiyle almalıdır. Üç sebeble ödünç alınır:1- Çok fakir olup çalışmağa kudreti olmayanın nafakasına sarf edecek kadar ödünçalması. 2- Bulunduğu yerin âdetine göre, kirâ ile veya mülk olarak, korunacak bir mesken teminetmek için. 3- Evlenmek için.Bu şeyler için Allahü teâlâya tevekkül ederek ve ödemeğe niyet etmek şartı ile borçalanlara, Allahü teâlâ çabuk ödemek nasîb eder. Çok borç almayınız ki, rahat olasınız. Zîrâ,borcu alan, köle gibi olur, gece gündüz üzüntülü olur.Ebû Hüreyre “radıyallahü anh”, Peygamberimizden “aleyhisselâm” şöyle işittim, diyor:“İnsanlar tasadduk ettiği şeyi, Allah rızâsı için verirse, Hak teâlâ hazretlerine verilmiş gibisayılır ki, mukâbilinde bin sevap,verilir. Bir kimseye ödünç verir isen, iyilikle ver veiyilikle al! Ödünç verilen adam fakir ise ve namaz kılıyor, haramlardan sakınıyorsa, verenkimse, verdiğini ona bağışlarsa kıyâmet günü arş-ı a’lânın gölgesinde gölgelenecek veCennette büyük bir dereceye nâil olacaktır.”Sadaka vermek nâfile ibâdettir. Zekât vermek ve borç ödemek, birinin hakkını iâde etmekise, farzdırlar. Üzerinde farz borcu olanların sünnetleri ve nâfileleri kabûl olmaz. O halde, birkuruş zekâtı veya bir kuruş borcu olan kimsenin sadakaları kabûl olunmaz. Milyonlarca sadakaverse, binlerce hayr yapsa, zekâtını vermedikce veya borcunu ödemedikçe, hiçbiri kabûl olmaz,yanî hiç sevap kazanamadığı gibi, zekât ve borç günahından da kurtulamaz.Bir kimseye ödünç vermek, tasadduk etmekten, sadaka vermekten daha hayrlıdır. Zîrâ,Peygamberimiz buyurdu ki: “Ödünç vermek, tasadduk etmekten onsekiz derece dahafazîletlidir.”Alış verişte kalan söylemenin zararı18.12.2002Bir kimse, alış verişinte yalan söylerse, Allahü teâlânın rahmetinden mahrûm kalır.Peygamberimiz “aleyhisselâm” buyurdu ki: “Kıyamet günü Allahü teâlâ hazretleri üç kısıminsanlara rahmet nazarı ile bakmaz:1- Alış verişinde yalan söyleyerek fâhiş fiyatla mal satana.2- Gelişi güzel her şeye yemîn edene.3- Kendisinde su olduğu halde, başkasına vermeyene.”Susuz olana su vermeyen insanlara kıyâmet günü, Allahü teâlâ buyuracak ki, siz benimsuyumu kullarımdan esirgediniz. Şimdi, sizden rahmetimi uzak eyledim.Bir şeyi satın alan pişmân olup geri getirse, o malı geri almalıdır. Zîrâ, geri almaktan zararolmaz. Allahü teâlâ bereketini ihsân buyurur, on mislini verir.Alış verişte yanlış ve hîleli iş yapanlar hakkında, Allahü teâlâ, “Mütaffifîn sûresinde”meâlen, “Alıp satarken noksan ölçenlere şiddetli azâb vardır” buyurdu.Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, “Bir kişi geldi, Lokman hakîmhazretlerine sordu: “Yâ Lokman! Sen bu mertebeye nasıl erişdin?” Lokman hazretleri buyurduki: Ben bu mertebeye üç şeyle erişdim:1- Emâneti yerine vermekle, 2- Doğru söylemekle. 3- Mâlâyaniyi, yanî faydasız sözü terketmekle.” Mü’mînûn sûresinin sekizinci âyetinde meâlen, “Emânetleri güzelce kullanıp, yerliyerine îfâ edeni, korkduğundan emîn kılıp, Cennetime koyarım” buyuruldu.Kitaplarda, Allahü teâlânın rahmetine kavuşduracak duâlar, iyi işler yazılıdır. Bunlarövülmekte, yapılmaları teşvîk edilmektedir. Unutmamalı ki, Âhıretde Allahü teâlânın rahmetinekavuşabilmek için, iman ile ölmek lâzımdır.Kur’ân-ı kerîmde ve hadis-i şeriflerde açık bildirilenlere uygun imanı olmıyan veharamlardan sakınmağa ve islâmın beş şartını yapmağa ehemmiyyet vermiyen kimse rahmetekavuşamaz. Ehl-i sünnet i’tikâdında olmıyana (Bid’at ehli) denir. Bunun yapdığı ibâdetleri sahîholup da, borctan, azâbından kurtulur ise de, va’d edilmiş olan sevaplarına kavuşamaz.Âhırette, dünyada yapmış olduğu iyiliklerin, hayrât ve hasenâtının karşılığınakavuşamıyacaktır. Dünyadaki iyiliklerinin karşılıklarına kavuşmak istiyenin, hemen tevbe etmesi,imanını düzeltmesi lâzımdır.
“Beni niçin doyurmadın?” 19.12.2002İnsanların ihtiyaçlarını gidermek, açları doyurmak çok sevaptır. Hak teâlâ buyurur ki, eykulum, ben acıktım, beni doyurmadın. Kul cevâben der ki: Yâ Rabbî! Bütün âlemleri doyuransensin! Ben seni nasıl doyurabilirim? O zaman cenâb-ı Hak buyurur ki, falan fakir kulum aç idi,sen ise bol bol rızklar içinde yüzüyordun. O fakir kulumu doyursaydın, benim rızâmıkazanmış olacaktın.Yine Allahü teâlâ buyurur ki, ey kulum, ben susamıştım. Bana niçin su vermedin? Kulaynı şeklde: Yâ Rabbî! Bütün âlemlere su veren sensin, benim seni sulamağa kudretim varmıdır? Allahü teâlâ buyurur ki, falan kulum susamıştı, eğer onu sulamış olsaydın, benimsevgi ve muhabbetimi kazanmış olacaktın.Yine bunun gibi, çıplak olanı giydirmek için bu süâl-cevâb vârid olur. Yine bunun gibi, benhasta idim de, benim hâl ve hâtırımı gelip sormadın. Yâ Rabbî, seni nasıl ziyâret edebilirdim?Allahü teâlâ buyurur ki, falan kulum hasta idi, onu ziyâret edeydin, orada benim rızâmıbulacakdın.Nimetlere şükretmelidir. Hak teâlâ hazretleri buyurdu ki: “Yâ Mûsâ! Bir kimse kendineverdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerimin şükrünü edâ etmiş olur.Bir kulum rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü edâetmemiş olur.” İnsanlara lâyık olan, her zaman kendisine verilen rızkları Allahü teâlâdanbilmekdir.Buna, (Hamd etmek) denir. Ve bunlara mukabil gece gündüz şükr ve tesbîh ile tahmîdeylemekdir. Mûsâ aleyhisselâm bu kelâmları işitince, (Yâ Rabbî! Bütün kelâmların hakîkatdir)dedi.İlim meclisine gitmenin fazîlet ve derecesi çok büyüktür. Resûlullah “sallallahü aleyhi vesellem” buyurdu ki, “Bir kimse din âlimlerinin ve sâlihlerin (yani İslâmın beş şartını devam üzereyapanların) yanına gitse, her bir adımına Hak teâlâ, kabûl olmuş nâfile bir hac sevapı ihsâneder. Zîrâ, âlimleri ve sâlihleri Hak teâlâ sever. Allahü teâlânın evi olsaydı, bu kimse o eviziyâret eyleseydi, ancak bu sevapı kazanırdı.”Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz buyurdu ki: “Yâ âlim, yâ müteallimyani talebe veyahud bunları dinleyici ol! (Veya Kitaplarını oku!) Bu üçünden olmayıpdördüncüsünden olursan, yani hiçbirinden olmazsan helâk olursun.” İlmihâl kitapıokumayan dînini öğrenemez. Dînini öğrenmiyenin dîni, imanı gider.Her canlıya merhamet 20.12.2002İnsanlara olduğu gibi diğer canlılara da merhamet etmelidir. Mûsâ aleyhisselâma cenâb-ıHak sordu: “Yâ Mûsâ, sana Peygamberlik vermeme sebeb olan şeyi biliyor musun?” Mûsâaleyhisselâm hayır dedi.Hak teâlâ buyurdu ki, “Sen birgün koyun güdüyordun. Bir koyun sürüden ayrılarak kaçtı.Sen onu sürüye katmak için arkasından yürüdün. Bir hayli yol gittin. Hem sen ve hem de koyunyoruldu. Nihâyet koyunu yakaladığın zaman, koyunu tutup şöylece hitâb eyledin: Yâ koyun, nezorun vardı da, böylece hem kendini ve hem de beni zahmete sokdun ve her ikimizi de yordun?Hâlbuki, o ânında son derece yorgun ve hiddetli idin. İşte, o hiddetli ve gazablı zamanındahırsını yenip rıfk ile yani güzellikle muâmele ettiğin için, sana Peygamberlik derecesini ihsâneyledim.”Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlâya sordu: Yâ Rabbî! Birbiri ile dargın olan ikikişiyi barışdıran ve Senin rızânı bulmak için zulmetmeyen kimseye ne ecr verirsin? Hak teâlâbuyurdu ki, “Kıyâmet gününde onlara selâmet verir, korktuğu şeylerden emîn eder, umduğuşeylerle şereflendiririm.”Fakirlere merhamet ile muâmele eetmeli,zenginlere ise zenginlikleri için tevâzu’göstermelidir. Din düşmanlarını, İslamiyeti beğenmeyenleri, alay edenleri sevmeli ki, kıyâmetgününde selâmet ve saâdet bulunsun.İnsan kendini başkalarından üstün görmemelidir. Bir çocuk gördüğün zaman, bunungünahı yoktur, benim günahım vardır. Binâenaleyh bu çocuk benden daha fazîletlidir. Bir yaşlımüslüman gördüğün zaman, bu benden daha fazla ibâdet eylemişdir, binâenaleyh benden dahafazîletlidir. Bir islâm âlimi görünce, ben câhilim, bu benden ziyade âlimdir, öyle ise, benden dahafazîletlidir. Bir câhil görünce, bu bilmeden günah işler. Fakat ben bilerek işlerim, öyle ise, bubenden efdaldir. Bir kâfir görsen, olur ki, dünyadan iman ile gider. Benim imanla gidipgitmeyeceğim ise, belli değildir. Şu halde, benden daha fazîletlidir diye düşünmelidir.Müslümanlara karşı kibr yapmazsan, Hak teâlâ indinde yüksek derecelere vâsıl olursun.Peygamber efendimiz,”O kimseye bakma ki, dinde senden aşağıdır, zîrâ kendinibeğenip, helâk olursun. Dinde senden yukarısına bak ki, senden hayrlıdır. Malı çok olana
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10:
Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12:
2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14:
O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16:
İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18:
Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20:
sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22:
olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24:
3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26:
“İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28:
Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30:
İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32:
Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34:
Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36:
zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38:
çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40:
hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42:
His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44:
Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46:
söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112: ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114: 2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116: dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118: Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120: saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122: nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124: hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126: Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128: ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130: örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer