İbadetlerde mezheblerin bir aded olmayıp, dört olmasının, lüzûmlu, faydalı olduğu, akıl ilede kolay anlaşılmaktadır. İnsanların yaratılışları birbirlerine benzemediği gibi, sıcak çöldeyaşıyanlara, bir mezhebe uymak kolay olurken, kutublara yakın yerlerde yaşıyanlara, başkamezhebe uymak kolay geliyor.Dağda yaşıyanlara, bir mezheb kolay iken, denizcilere, bu mezheb güç oluyor. Birhastaya bir mezheb kolay iken, başka hastalık için, başka mezheb kolay oluyor. Tarladaçalışanlarla, fabrikada, askerlikde çalışanlar için de, bu farklılık görülmektedir.Herkes, kendine daha kolay gelen mezhebi seçip, taklîd ediyor veya bu mezhebetamamen intikal ediyor. Mezhepsizlerin istedikleri gibi, tek bir mezheb olsaydı ve herkes tek birmezhebe uymağa zorlansaydı, bu hâl çok güç, hatta imkânsız olurdu.Ehli sünnet âlimlerinin kitapları, ilim sâhiblerinin, Kur’ân-ı kerîmden ve hadis-i şeriflerdençıkardıkları bilgilerdir. Hadis-i şerifler, Kur’ân-ı kerîmin örtülü ma’nâlarını açıklamaktadır.Müctehidlerin ictihâdları bu ikisini açıklamakdadır. Hanefî mezhebindeki müctehidler, İmâm-ıa’zamın “rahime-hullahü teâlâ” sözlerini açıklamaktadır. Fıkh ve fetvâ kitapları da, bu imâmlarınsözlerini açıklamaktadır.“Beni unutursanız rızıklarınızı kısarım”3.11.2002Her müslümanın “Kelime-i şehâdet” söylemesi ve bunun ma’nâsını öğrenip, inanmasılâzımdır. Sonra, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan i’tikâd, yani iman edilmesi lâzımolan bilgileri öğrenip, bunlara inanması lâzımdır.Sonra Ehl-i sünnetin dört mezhebinden birinin kitaplarında yazılı olan fıkh bilgilerini, yanîislâmın beş şartını ve helâl, haram olan şeyleri öğrenmesi ve bunlara inanması ve uygunyaşaması lâzımdır. Bunları öğrenmek ve uymak lâzım olduğuna inanmıyan, ehemmiyyetvermiyen dinden çıkar.Dört mezhebin i’tikâdı,inancı birbirinin aynıdır. Dört mezhebden birinin iman ve fıkıhbilgilerine tâbi’ olan,uyan bir müslümana “Ehl-i sünnet” veya “Sünnî” denir.Bir iş yaparken, özrü hâsıl olup, bu işin kendi mezhebindeki şartlarından birine uymasıgüçleşen kimse, bu işi, dört mezhebden herhangi birindeki şartlarına uyarak yapar. Bu ikincimezhebin, bu iş için olan şartlarının hepsine uyması lâzım olur. Bu şartlardan birine uyması zorolur, fakat kendi mezhebinde kolay olursa, bu işi yapması sahîh olur. İki mezheb zarûrî telfîkedilmiş olur.Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” vefâtında hayatda bulunan binlerceSahâbînin herbiri müctehid idi. Tevbe sûresinin 102. ci âyet-i kerîmesinde meâlen,“Muhâcirînin ve Ensârın önce olanları ve bunlara tâbi’ olanlar, Allahü teâlâdan râzıdır.Allahü teâlâ da onlardan râzıdır. Onlara Cennetleri hâzırladım. Burada sonsuzkalacaklardır” buyurulmuştur. Eshâb-ı kirâmın âlemlere rahmet oldukları ve herhangi birine tâbi’olanın sonsuz saadete kavuşacağı bu âyet-i kerîmeden de anlaşılmaktadır.Bugün, sapıklıklar çoğalıp islâm dîninin gösterdiği rahat ve huzûr yolundan sapıldığı için,dünyada bereket kalmadı. Rızklar azaldı. Ayet-i kerimede, “Beni unutursanız rızıklarınızıkısarım” buyuruldu. Bunun için, iman rızkı, sıhhat rızkı, gıda rızkı, insanlık ve merhamet rızkı vedaha nice rızklar azaldı. Çünkü, “Hâşâ, zulmetmez kuluna hüdâsı, herkesin çekdiği kendicezâsı”İslâmiyeti unutmanın bereketsizlikleri ve sıkıntıları içinde, insan gece gündüz, kadınlıerkekli çalışıp, bir âilenin nafakasını, rahat yaşamasını temîn edemez hâle gelmiştir. Allahüteâlâya inanmadıkca, Onun bildirdiği islâm dînine uymadıkca, Onun Peygamberinin güzel ahlâkıile bezenilmedikce, küfür, dalâlet, felâket akıntısını durdurmak imkânsızdır.Haklar ve helallaşma şartları 4.11.2002Allahü teâlâ ile kul arasında olan, yani kul hakkı bulunmıyan günahların af olması için,gizlice tevbe etmek kâfîdir. Başkalarına haber vermek lâzım değildir. Para vererek, papazagünah af etdirmek, hıristiyanlıkda yapılıyor. İslâmiyetde böyle şey yoktur.Hayvan hakkı bulunan günahları af ettirmek, çok güçtür. Hayvanı haksız olarak öldürmek,dövmek, yüzüne vurmak, tâkatından fazla yürütmek, ağır yük vurmak, otunu, suyunuzamanında vermemek, günahdır. Bu günaha hem tevbe etmek, hem de, istigfâr ederekyalvarmak lâzımdır.Kul hakkı beş türlüdür: Mâlî, nefsî, ırzî, mahremî ve dînî. Hırsızlık, gasb, aldatmak ile veyalan söylemekle mâl satmak, kalp para vermek, başkasının mâlına zarar vermek, yalancı
şâhidlikle veya zâlime haber vermekle veya rüşvet vermekle, mâlına zarar vermek, mâlî olan kulhaklarıdır.Mâlî haklar için, çocukların da helâllaşması, ödemeleri lâzımdır. Dünyada helâllaşmazsa,âhırette sevapları ona verilerek helâllaşdırılacaktır. Mâl sâhibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisiyoksa veya mâl sâhibi bilinmiyorsa, fakire hediyye olarak verilip, sevapı sâhibine gönderilir.Sâlih olan Müslüman fakir yoksa, İslâmiyete ve Müslümanlara hizmet eden hayırcem’ıyyetlerine, vakflara verilir. Kendi sâlih akrabâsına, fakir olan analarına, babalarına,çocuklarına hediye olarak vermesi de, câiz olur. Fakire, hediyye diyerek verilen şey, sadakaolur. Sadaka sevabı hâsıl olur. Bunları yapmak imkânını bulamazsa, mâl sâhibinin ve kendisininaf olunmaları için duâ eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helâllaşmak lâzımdır. Gönlü alınmazsa,âhırette af olunması, çok güç olacaktır.Nefsî, yani hayatî günah, adam öldürmek, bir uzvunu telef etmektir. Önce tevbe etmek,sonra kendini onun Velîsine teslîm etmek lâzımdır. Velîsi isterse af eder. İsterse mâl karşılığısulh yapar. İsterse, mahkemeye verip, hâkimden cezâlandırılmasını ister. Kendisinin karşılıkvermesi, câiz değildir.İslâmiyetde kan da’vâsı yoktur. Irza dokunan kul hakkı, gıybet, iftirâ, alay,sövmek gibi şeylerdir. Tevbe etmek ve helâllaşmak lâzımdır. Bunlarda vârisle helâllaşmakolmaz. Mahremî olan hak, başkasının zevcesine, çocuğuna, hıyânet etmekdir. Tevbe ve istigfâreder. Fitne çıkmak ihtimâli yoksa, sâhibi ile helâllaşır. İhtimâli varsa helâllaşmak yerine, ona duâeder ve onun için sadaka verir.“Nâdim oldum, pişman oldum... “ 5.11.2002Bir farzın yapılmasına, bir haramdan sakınmağa ehemmiyyet vermiyenin, küfre düşürücüsöz ve davranışta bulunanın imanı gider, kâfir, yani Allahın düşmanı olur. Böyle kimse,Cehennemde sonsuz yanar. Her sözde, her işte kâfir olmak ihtimâli çoktur. Küfürden kurtulmakda çok kolaydır. Küfürün sebebi bilinmese dahî, hergün bir kerre, “Yâ Rabbî! Bilerek veyabilmiyerek küfüre sebep olan bir söz söyledim veya bir iş yaptım ise, nâdim oldum,pişman oldum. Beni af et” diyerek tevbe etse, Allahü teâlâya yalvarsa, muhakkak af olur.Cehenneme gitmekden kurtulur. Cehennemde sonsuz yanmamak için, hergün muhakkak tevbeetmelidir. Bu tevbeden daha mühim bir vazîfe yoktur.Hadîs-i şerifte, “Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur” ve “Günahına pişmanolmayıp, dili ile istigfâr eden, günahında devam edicidir. Rabbi ile alay etmekdedir”buyuruldu. İstigfâr etmek, “estagfirullah” demektir. Bunun manası, “Beni af et Allahım” demektir.Tevbe etmenin hastalıklardan kurtulmaya da faydası vardır. Estagfirullâhel’azîm ellezî lâilâhe illâ hüv el hayyel kayyûme ve etûbü ileyh, okumak ölümden başka bütün derdlere,hastalıklara karşı faydalıdir. Ölüm hastasının ağrılarını, sancılarını yok eder, rahat ölmesinisağlar. Hûd sûresinde elliikinci âyetinde meâlen, (İstigfâr okuyunuz! İmdâdınıza yetişirim)buyuruldu.Hadîs-i şerifte “İstigfâra devam edeni Allahü teâlâ derdlerden kurtarır” buyuruldu. Herzaman ve her yerde ve namazlardan sonra ve yatarken, manalarını düşünerek, çok“Estagfirullah min külli mâ kerihallah” (Kerih olan kötü olan herşeyden tevbe ettim) veya kısaca“Estagfirullah” demelidir. Allahü teâlâ, şifâ dileklerini ihsân eder.Hadîs-i şerifte, “Allahü teâlâ, günah işleyip sonra pişman olan kulunu, istigfâr etmedenönce af eder” ve “Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tevbe edince, Allahü teâlâ, tevbenizikabûl eder” buyuruldu. Bu hadis-i şerifler, kul hakkı bulunmıyan günahlar içindir.Hadîs-i şerifte, “Günah, üç türlüdür: Kıyâmetde magfiret olunmıyan, terk edilmiyen veAllahü teâlâ dilerse af edeceği günah”. Kıyâmet günü muhakkak af olunmıyacak günah, şirkdir.Şirk, burada her türlü küfür demekdir. Tevbesiz af edilmiyecek olan günah, kul hakkı bulunangünahdır ve namaz borcudur. Allahü teâlânın dilerse af edeceği günah, kul hakkı bulunmıyangünahlardır.İbadetlerin kabul şartları 6.12.2002Bütün ibâdetlerin kabul olmaları için, önce insanın Peygamber efendimiz ve Eshabı gibiinanması yani Ehl-i sünnet i’tikâdında olması ve ibâdetlerin sahîh olmaları, sonra, ihlâs ileyapılmaları ve insanın üzerinde kul hakkı bulunmaması şartdırHadis-i şeriflerde, “Yâ Sa’d! Duânın kabul olması için helâldan yi! Bir lokma haramyiyenin, kırk gün ibâdetleri kabûl olmaz” (Yani sevap verilmez) ve “Üzerinde haramdan cilbâb,entari bulunan kimsenin ibadetlerini Allahü teâlâ kabûl etmez” “Yalnız bir lirası haramdan olanon lira ile alınmış elbise ile kılınan namaz kabûl olmaz” “Gayr-ı müslime zulm edenden, Kıyâmetgünü, onun hakkını ben istiyeceğim” ve “Kâfir dahî olsa, mazlûmun duâsı red olmaz” buyuruldu.
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10:
Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12:
2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14:
O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16:
İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18:
Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20:
sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22:
olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24:
3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26:
“İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28:
Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30:
İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32:
Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34:
Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36:
zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38:
çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40:
hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112: ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114: 2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116: dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118: Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120: saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122: nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124: hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126: Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128: ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130: örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer