şerrinden korumak için söylemek. O kusur, ona isim olmuş ise, onu bu isim ile tanıtmakmecburiyyetinde olmak. Âşikâre, herkesce bilinen fıskı, bid’ati ve zulmü söylemek.Kızarak, onu kötülemek niyeti ile söylenen, gıybet olur. Satılmakta olan malın kusurunumüşteriye söylemek, satıcıyı gıybet etmek olmaz. Evlenecek olanların aybını, kusurunu habervermek, gıybet olmaz, nasîhat olur.Birşeyi bilmeyene nasîhat vermek, vâcibdir. Açıkca haram işliyenin ve zulmedenin, açıkolmıyan başka ayblarını bildirmek, gıybet olur. Hadîs-i şerifte, “Haya cilbâbını çıkaran kimseyisöylemek gıybet olmaz” buyuruldu.Burada, haya cilbâbını çıkarmak, açıkca haram işlemek demektir. Hadis-i şerif, böylekimsenin hayası olmadığını işâret etmektedir.Tevbe etmenin önemi 30.10.2002Tevbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir dahayapmamağa azmetmek, karar vermektir. Dünyada zarar hâsıl olmasından korkarak pişmanolmak, tevbe olmaz. Çeşitli günah işliyenin bunlardan bazısında ısrâr ederken, bazısına tevbeetmesi, sahîh, geçerli olur.Tevbeden sonra, günahı tekrâr işliyenin, tekrâr tevbe etmesi sahîh olur. Böylece, çok keretevbe etmesi, sahîh olur. Büyük günahın af olması için, tevbe etmek şarttır. Beş vakit namaz veCum’a namazı, Ramezân-ı şerîf orucu, hac etmek, istigfâr etmek, büyük günah işlemektensakınmak gibi ibâdetler, küçük günahların af edilmesine sebep olur.Şartlarına uygun olarak tevbe edince, küfür ve günahlar muhakkak af olunur. Hacc-ımebrûr, kazaya kalmış olan farzlardan ve kul haklarından başka günahların afına sebep olur.Şartlarına uygun olarak ve ihlâs ile yapılan hacca, (Hacc-ı mebrûr) denirBu ikisinin af olması için, kazaların ve kul haklarının ödenmesi de lâzımdır. Hac ile, farzıyapmamanın günahı af edilmez ise de, vaktinde yapmamanın, vaktinden sonraya bırakmanıngünahı af edilir.Hacdan sonra, farzları kaza etmeğe hemen başlamazsa, gecikdirme günahı tekrâr başlarve zamanla katkat artar. Geciktirmek, büyük günahdır. Bunu iyi anlamak lâzımdır. “Hacc-ımebrûr yapanın günahları af olur. Dünyaya yeni gelmiş gibi olur” hadis-i şerifi, kaza ve kulhakkından başka günahların af olacağını göstermektedir.Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” arefe gecesinde ve Müzdelifede, hâcılarıngünahlarının af edilmesi için yaptığı duâların da, böyle olduğu bildirilmişdir. Kaza ve kulhaklarının da, afa dâhil olduğunu bildiren âlimler var ise de, bunlar, tevbe edip de kazadan veödemekden âciz olanlar içindir.Hûd sûresinin yüzonbeşinci âyet-i kerîmesinde meâlen, “Hasenât, günahları yok eder”buyuruldu. Bu âyet-i kerîmeye, kazası yapılınca, af olurlar manası verilmişdir. Gıybet olunankimsenin işitmesinden sonra üzülmesi de, bu gıybeti yapan için, ayrıca büyük günah olur. Bugünahın afına sebep olacak hasene, onunla helâllaşmaktır.“Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever”31.10.2002Günahdan sonra hemen tevbe etmek farzdır. Tevbeyi geciktirmek de, bu günahıişlemekden daha büyük günahtır. Bu günah, her gün bir misli artar. Bunun için de ayrıca tevbeetmek lâzımdır. Bir günahın tevbesi yapılınca, bunun tevbesini gecikdirme günahlarının hepsi afolur.Farzı yapmamanın tevbesi, ancak kaza etmekle sahîh olur. Her günahın afı için, kalb iletevbe etmek ve dil ile istigfâr etmek ve beden ile kaza etmek lâzımdır. Yüz kere tesbîh etmek,yani “Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil’azîm” demek ve sadaka vermek ve bir günoruc tutmak, çok iyi olur.Nûr sûresinin otuzbirinci âyetinde meâlen, “Ey müminler! Allaha tevbe ediniz!”buyuruldu. Tahrîm sûresinde, sekizinci âyet-i kerîmesinde meâlen, “Allaha tevbe-i nasûhyapınız!” buyuruldu. Nasûh kelimesine yirmiüç mana verilmişdir. Bunlardan en meşhûru,pişman olup, dili ile istigfâr etmek ve bir daha işlememeğe karar vermekdir. Bekara sûresindeikiyüzyirmiikinci âyetinde meâlen, “Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever” buyuruldu.Hadîs-i şerifte, “En iyiniz, günahdan sonra hemen tevbe edeninizdir” buyuruldu.Günahların en büyüğü, küfürdür ve münâfıklıkdır ve irtidâddır, dinden çıkmaktır.
Müslüman olmamış ve olmıyan kimseye, “Kâfir”denir. Müslümanları aldatmak içinMüslüman görünen kâfire, “Münâfık” ve “Zındık” denir. Müslüman iken kâfir olan kimseye, irtidâdetti denir. İrtidâd edene “Mürted” denir. Bu üçü, kalbinden inanarak hâlis iman ederse,muhakkak Müslüman olur.Erkek veya kadın, bir Müslüman, âlimlerin sözbirliği ile küfüre sebep olacağını bildirdikleribir sözün veya işin küfüre sebep olduğunu bilerek, amden yani tehdîd edilmeden, istekle veyabaşkalarını güldürmek için söyler, yaparsa, manasını düşünmese dahî, imanı gider.Eğer bunun küfüre sebep olduğunu bilmeyip, amden söyler, yaparsa, yine mürted olur.Çünkü, her Müslümanın, bilmesi lâzım olan şeyleri öğrenmesi farzdır. Bilmemesi özür değil,büyük günahdır. Küfüre sebep olan sözü, hatâ ederek yani amden olmayıp, yanılarak veyate’vîlli olarak veya tehdîd edilerek söylerse, mürted olmaz.Küfüre sebep olması, âlimler arasında ihtilâflı olan bir sözü amden söyleyen mürtedolmaz ise de, bunun tevbe ve istigfâr etmesi ve tecdîd-i nikâh yapması ihtiyâtlı olur.Bid’at sahibinin zararı 1.11.2002Küfürden, imansızlıktan tevbe şart olduğu gibi, bid’atlardan da tevbe şarttır. Ehl-i sünnetâlimlerinin sözbirliği ile olmıyan bildirdiklerine uymayan inanışa, ibadete “Bid’at” denir. Küfürdensonra en büyük günah bid’at sâhibi olmaktır. Bid’at sahibi, yaptığını doğru bildiği için, tevbeetmesi zordur, tevbe etmek aklına gelmez.Bunlardan, bid’atini yaymak için, Müslümanlara bulaştırmak için çalışanların günahıkatkat daha çoktur. Alimlerin sözle ve yazı ile nasîhat vermeleri, câhillerin de, bunlarlagörüşmemeleri, kitaplarını ve dergilerini okumamaları lâzımdır.Bunların yalanlarına, iftirâlarına, heyecânlı ve ateşli sözlerine aldanmamak için çokuyanık olmalıdır. Şimdi mezhebsizler, Mevdûdîciler, Seyyid Kutbcular ve Cemâ’at-i teblîgıyyedenilen câhiller ve Vehhâbîler ve çeşitli isimler altında ortaya çıkmakda olan sahte tarîkatcılar,yalancı şeyhler, bazı ilahiyatçılar bozuk i’tikâdlarını, sapık inanışlarını yaymak için, her türlüvâsıtaya başvuruyorlar.Müslümanları aldatmak ve ehl-i sünneti ezmek, yok etmek için, nefislerinin ve şeytanın veingilizlerin yardımı ile akla ve hayale gelmiyecek tuzaklar, oyunlar hazırlıyorlar. Gençlerin, islâmdînini, hak yolunu, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından okuyup öğrenmeleri lâzımdır.Öğrenmiyen, küfür, bid’at ve dalâlet sellerine yakalanıp boğulur. Dünya ve âhıret felâketlerinesürüklenir. Hakîkat Kitapevi, yalnız Ehl-i sünnet kitaplarını neşrederek sapıklıkları önlemeyeçalışmaktadır.Bu kitapları alıp okuyarak, okutarak küfürden, bid’atten kendimizi korumalıyız.Bid’at sâhiblerinin liderleri, Kur’ân-ı kerîme yanlış, bozuk manalar veriyorlar. Bu manalarıileri sürerek, sapık düşüncelerini âyet ile, hadîs ile ispat ettiklerini ileri sürüyorlar. Ancak, ehl-isünnet kitaplarını okuyarak, hakkı anlıyanlar, bunlara aldanmakdan kurtulur. Hakkı bilmiyenlerin,bunların dalâlet girdâblarına, tuzaklarına düşmemeleri imkânsız gibidir.Bunların sapık inanışları, Kur’ân-ı kerîmde ve hadis-i şeriflerde açıkca bildirilmiş olan vemüctehid imâmların sözbirliği ile bildirdikleri ve Müslümanlar arasına yayılmış iman bilgilerineuygun olmazsa, kâfir olurlar. Bunlara, “Mülhid” denir. Bunlar kendi bozuk inançlarını doğrubilirler. Zamanımızdakiler daha çok, “zındık” delilen sınıftandırlar. Söylediklerinin yanlışolduğunu kendileri de bilirler. Gizli din düşmanıdırlar. Dini yıkmak için bilerek, kasten yanlışsöyleyip yazmaktadırlar.Bozuk inançlardan korunabilmek için 2.11.2002Bid’at sâhiblerinin, bozuk inançlı kimselerin, din düşmanlarının zararlarından korunmakiçin Ehl-i sünnet i’tikâdını kısaca öğrenip inanmak şarttır. Allahü teâlâ, müslümanların imandabirleşmelerini, Eshâb-ı kirâm gibi inanmalarını emir ediyor. Eshâb-ı kirâmın imanlarını öğrenip,kitaplarına yazanlara ”Ehl-i sünnet” denir. Bütün müslümanların, Ehl-i sünnet âlimlerininasırlardır bildirdikleri gibi iman etmeleri lâzımdır. Sonradan çıkan selefiyye ve mezhebsizlikinanışlarının bozuk olduğunu bilmemiz, öğretmemiz lâzımdır. Akrabasına ve emri altındaolanlara din bilgisi öğretmemek kul hakkına sebep olur, büyük günahtır.İnanışları birbirine uymayan ve Eshâb-ı kirâmın inanışlarına hiç benzemeyen kimselerinbirleşmeleri, kardeş olmaları düşünülemez. Müslümanları aldatmak için, kendi felâket yollarınasürüklemek için, kardeşlik maskesi altında bölücülük yapıyorlar.Bütün müslümanların Ehl-i sünnet inanışında birleşerek Allahü teâlânın emrine uymaları,bu ortak inanışın hâsıl edeceği rahmet-i ilâhiyyeye, kardeşliğe kavuşmaları lâzımdır. Ehl-isünnetin amelde, ibadetlerde dört mezhebe ayrılmalarını dînimiz emir etmekde, bu ayrılığınrahmet ve merhamet netîcesi olduğunu bildirmektedir.
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10:
Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12:
2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14:
O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16:
İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18:
Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20:
sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22:
olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24:
3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26:
“İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28:
Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30:
İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32:
Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34:
Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36:
zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38:
çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112: ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114: 2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116: dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118: Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120: saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122: nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124: hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126: Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128: ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130: örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer