Hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ buyuruyor ki, “Size gönderdiğim islâm dîninden râzıyım. Budînin tamam olması, ancak cömerdlikle ve iyi huylu olmakla olur. Dîninizin tamam olduğunuhergün, bu ikisi ile belli ediniz!”“Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huylu olmak, insanın günahlarını eritir, yok eder. Sirke balıbozduğu, yinilmez hâle sokduğu gibi, kötü huylu olmak, insanın ibâdetlerini bozar, yok eder.”“Allahü teâlâ yumuşak huylu olanları sever ve onlara yardımcı olur. Sert, öfkeli olanlarayardım etmez.”“Cehenneme girmesi haram olan yahut Cehennem ateşinin yakması yasak olan kimdir?Size bildiriyorum. Dikkat ile dinleyiniz! Yumuşak olanların, kızmıyanların hepsi!”“Yavaş, yumuşak davranmak, Allahın kuluna verdiği büyük bir ihsândır. Aceleci, atakolmak, şeytanın yoludur. Allahü teâlânın sevdiği şey, yumuşak ve ağır başlı olmaktır.”“İnsan, yumuşaklığı, tatlı dili sebebiyle, gündüzleri oruc tutanların ve geceleri namazkılanların derecelerine kavuşur.”“Kızdığı zaman, öfkesini yenerek yumuşak davranan kimseyi Allahü teâlâ sever.”“Dikkat ediniz. Size haber veriyorum! Cennetin yüksek derecelerine kavuşmak isteyen,saygısızlık yapana yumuşak davransın! Zulmedeni afv etsin! Malını esirgeyene ihsândabulunsun! Kendisini aramıyan, sormıyan ahbâbını, akrabâsını gözetsin!”“Kuvvetli olmak, başkasını yenmek demek değildir. Kuvvetli olmak, kahraman olmak,kendi öfkesini yenmek demektir.”Bütün insanlar dört sınıfa ayrılmıştırBüyük islâm âlimi İmâm-ı Gazâlî hazretleri insanları dört kısma ayırmaktadır: Bunlardanbirinci kısmdakiler, dünyada yimek içmek ve zevk etmekden başka bir şey bilmiyenlerdir.İkinci kısmdakiler, cebir, şiddet, zulüm ile hareket edenlerdir.Üçüncü kısmdakiler, hîlekârlık ve mürâîlikle etrâfındakileri aldatanlardır.Ancak dördüncü kısmdakiler dinimizin bildirdiği güzel ahlâk ile ahlaklanan hakîkîMüslümanlardır.Unutmamak lâzımdır ki, her insanın kalbinden Allahü teâlâya giden bir yol vardır.Bütünmesele, bu yoldan İslâm nûrunun insanlara ulaştırılmasıdır. O nûru kalbinde hisseden bir insan,hangi kısımdan olursa olsun, yaptığı fenâlıklara pişmân olur ve doğru yolu bulur.Eğer bütün insanlar, islâm dînini kabûl etseler, dünyada ne fenâlık, ne hîlekârlık, ne harb,ne şiddet ve ne de zulüm kalırdı. Bunun için, tam ve mükemmel bir Müslüman olmağa gayretetmek ve Müslümanlığın esâsını ve inceliklerini ve güzel ahlâkını îzâh ederek, bütün dünyayayaymak, hepimizin boynuna düşen bir borçdur. Bunu yapmak cihâd olur.Başka dinden de olsa, insanlara dâimâ tatlı dille ve anlayışla hitâb etmelidir. Bunu,Kur’ân-ı kerîm emir etmektedir. Müslüman olmıyanın yüzüne karşı, kâfir, dinsiz diyerek, onunkalbini incitmenin günah olduğu, böyle söyliyenin cezâlandırılması lâzım olduğu, fıkhkitaplarında yazılıdır.Maksad, herkese islâm dîninin yüceliğini anlatmaktır. Bu cihâd da, ancak tatlı dille, sabır,ilim ve imanla olur. Bir kimseyi bir şeye inandırmak isteyenin evvelâ kendisinin ona inanmasışarttır. Mümin ise, hiç bir zaman sabrını kaybetmez ve inandığını anlatmakda müşkilât çekmez.İslâm dîni kadar, açık ve mantıkî hiç bir din yokdur. Bu dînin esâsını anlıyan bir kimse, herkesebu dînin biricik hak din olduğunu kolaylıkla isbât edebilir.Hülâsa, hakîkî Müslüman, bütün iyi huylara sâhib, vakarlı, seciyeli, bedenen ve rûhentertemiz, her türlü i’timâda lâyık, mükemmel bir insandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:“Din kardeşine karşı güler yüzlü olmak, ona iyi şeyleri öğretmek, kötülük yapmasınıönlemek, yabancı kimselere aradığı yeri göstermek, sokakdan, taş, diken, kemik ve benzerlerigibi çirkin, pis ve zararlı şeyleri temizlemek, başkalarına su vermek hep sadakadır.”Maksat dünya ve ahıret huzudurAllahü teâlâ, İslâm dînini, insanların dünyada rahat ve huzûr içinde, kardeşçe yaşamalarıiçin ve âhiretde sonsuz azâblardan kurtulmaları için göndermişdir. Kâfirler, yani Müslümanolmıyanlar, bu saadet yolundan mahrûm kalmış zevallı kimselerdir.Başka dinden olanların hepsini, fenâ huylu bir insan kabûl etmemelidir. Evet küfür, yaniMüslüman olmamak, her zaman ve her yerde fenâdır. Çünkü küfür, insanı dünyada ve âhirettefelâkete götüren zararlı bir inanış ve bozuk bir yaşayışdır.
Bunlara, acımalı ve incitmemelidir.Bunları gıybet etmek bile haramdır. İnsanın, sa’îd veyaşakî olduğu son nefesde belli olur. Bütün semâvî dinlerin, insanlar tarafından bozulmamışolanlarında, tek Allaha iman esâsı vardır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde bütün insanları doğruyolda bulunmağa da’vet ediyor.Doğru yola kavuşan insanın, geçmişdeki bütün hatâlarını af edeceğini va’d buyuruyor.Başka dinden olanlar, şeytanın veya Müslümanlıktan haberi olmıyanların aldattıkları zevallıkimselerdir. Bunların çoğu, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için, yanlış yola saptırılmış tâlisizinsanlardır. Biz bunlara sabır ile, tatlı dille, akl ve mantık ile doğru yolu göstermeliyiz.Allahü teâlânın var ve BİR olduğunu bildiren ilâhî dinlerin hepsi, insanlar tarafındanbozulmadan evvel, inanılacak şeyler bakımından birbirinin aynı idi. Mûsâ aleyhisselâmdanbaşlıyarak Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma kadar gelen üç büyük din, yani Mûsevîlik,Îsevîlik ve İslâm dinleri, hep Allahü teâlânın bir olduğunu ve Allahü teâlânın Peygamberlerininbizim gibi bir insan olduğunu bildirmişdir.Ancak Yehûdîler, Îsâ ve Muhammed aleyhimesselâma inanmamışlardır.Hıristiyanlar,putlara tapınmakdan bir türlü kurtulamamışlar ve Îsâ aleyhisselâm, “Ben de, sizin gibi birinsanım. Allahın oğlu değilim” dediği halde, Îsâ aleyhisselâmı Allahın oğlu sanmışlar, Baba(Allahü teâlâ), Oğul (Îsâ aleyhisselâm) ve Rûh-ul-kuds ismi ile üç ayrı ilâha tapınmağabaşlamışlardır.Bu yanlış inanışları, ancak Allahü teâlânın gönderdiği son Peygamberi, MuhammedMustafâ “aleyhissalâtü vesselâm” vâsıtası ile neşir ettirdiği, islâm dîni ile düzeltilmişTir. O halde,bu üç dînin hakîkî esâslarını kendisinde toplayan ve bu dinleri içerlerine sokulmuş olanhurâfelerden temizleyen hakîkî, doğru dînin, İslâm dîni olduğunu kimse inkâr edemez.İslâm ahlâkı üçe ayrılır 27.5.2002Ahlâk bilgilerini öğrenmek, istekle olur. Zor ile olmaz. İslâm ahlâkı üçe ayrılır:1 - İnsan yalnız iken, başkasını düşünmeden, işlerinin iyi veya kötü olduğunu anlatan ilme“Ahlâk ilmi” denir. İnsan yalnız olduğu zaman da, bu işleri, bildiği gibi yapar. Meselâ yumuşakhuylu, cömerd, hayalı insan, yalnızken de, başkaları yanında da, hep öyledir. Ahlâk ilmi, insanınböyle hiç değişmiyen işlerini öğretir.2 - İnsanın ev içinde, çoluk çocuğuna karşı hareketlerini tedkîk eder. Buna, “Ev idâresiâdâbı” denir.3 - İnsanın toplumdaki vazîfelerini, hareketlerini, herkese faydalı olmasını öğretir. Buna“sosyal” terbiye denir.İnsan, iyi, kötü her işini bir sebep ile yapar. Bu sebep, yâ tabîîdir. Yahud bir emirdir, birkanûndur. Tabîati îcâbı olan şeyler, aklı ve düşüncesi ve tecribeleri netîcesinde yaptığı işlerdir.Böyle işleri, zamanla ve toplumun tesîri ile değişmez.İkinci sebep olan emir, kanûn ise, ya bir cemiyetin, bir milletin müşterek düşüncesindendoğar. Buna “Âdet” denir. Yahud bir tanınmış âlim, tecribeli, otorite sâhibi kimse tarafındanortaya konur. Peygamberler, Evliyâ ve hükümdarlar böyledir.Peygamberler, Evliyâ ve âlimler tarafından bildirilen, Allahü teâlânın emirleri de üçeayrılır: Birincisi, herkesin ayrı ayrı, yalnız olarak uyması lâzım olanlardır. Bunlara “İbâdetler”denir. İkincisi, insanlar arasında karşılıklı uymaları lâzım olan emirlerdir. Evlenme işleri ve alışveriş işleri, böyledir. Üçüncüsü, memleketleri, cemıyetleri içine alan emirlerdir. Bunlar, hukûkî vesiyâsî işlerdir. Bu üç ilmin hepsine “Fıkh” bilgisi denir. Fıkh bilgileri ve bu işleri düzenliyen emirlerveya tatbîk edilmeleri, yapılmaları, memleketlere, milletlere göre ve zamanla değişir.Bu değişiklik de ancak Allahü teâlânın bildirmesi ile olur. İşte, Allahü teâlânın dinlerdeyaptığı neshler, değişdirmeler, böyle emirlerde olmuşdur. Meselâ, Âdem aleyhisselâmzamanında insanların çoğalması lâzımdı. Bunun için, bir erkeğin kendi kız kardeşi ile evlenmesihelâl idi, câiz idi. İnsanlar çoğalınca, buna lüzûm kalmadı. Haram oldu.Huzura kavuşmanın iki yolu 28.5.2002Bir işin ne olduğu, mahiyeti ve kazandıracağı faydalarını bilmek icab eder. Böyle oluncaöğrenmek daha kolay olur. Bunun için Ahlâk ilmini kolay öğrenebilmek için bunun faydalarınıbildirelim:İnsan, etrâfını, meselâ yerleri, gökleri ve yıldızlar dediğimiz, milyarlarca gök küresininboşlukta döndüklerini, asırlar boyunca çarpışmadıklarını, yeryüzünde, sıcaklık, basınc, hava, su
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60:
Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62:
gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64:
zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66:
idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68:
Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70:
ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72:
Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74:
“Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76:
“İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78:
edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80:
dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82:
Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84:
İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86:
Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88:
“Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90:
şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92:
Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94:
şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer