Sertlik, insanın aklını giderir, küfüre kadar götürür. Hadîs-i şerifte, “Gadab, imanı bozar”buyuruldu.Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” dünya için gadaba geldiği görülmedi. Allah içingadaba gelirdi. Gadab sâhibi, karşısındakinin de kendisine karşılık yapacağını öncedendüşünmelidir. Gadaba gelen kimsenin sinirleri bozulur, kalb hastası olur. Bu bozukluk, dışına dasirâyet ederek, çirkin ve korkunç bir hâl alır.Gadabı yenmeğe “Kâzm” denir. Kâzm etmek çok sevaptır. Kâzm sâhibine, yani gadabınıyenene, Cennet müjdelendi. Allah rızâsı için kâzım olan kimse, karşısındakini af edip, onakarşılık yapmaz ise, Allahü teâlâ onu çok sever, Cennetin, bunlar için hâzırlanmış olduğunubildirmiştir.Hadîs-i şerifte, “Bir kimse, Allahü teâlânın rızâsı için gadabını def’ ederse, Allah da,ondan azâbını def’ eder” buyuruldu. Hadîs-i şerifte, “Bir Müslümanda üç şey bulunursa Allahüteâlâ onu muhâfaza ve himâye eder, onu sever, merhamet eder. Nimete şükür etmek, zâlimi afetmek, gadaba gelince, gadabını yenmek” buyuruldu.Nimete şükür etmek, onu İslâmiyete uygun olarak kullanmak demektir. Hadîs-i şerifte,“Gadaba gelen bir kimse, dilediğini yapmağa kâdir olduğu halde, yumuşak davranırsa, Allahüteâlâ, onun kalbini, emniyet ve iman ile doldurur” “Bir kimse gadabını örterse, Allahü teâlâ onunayblarını, kabâhatlarını örter” buyuruldu.İmâm-ı Gazâlî hazretleri, “Hilm sâhibi olmak, yumuşak huylu olmak gadabını yenmektendaha kıymetlidir” buyurdu. Hadîs-i şerifte, “Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilm ile zînetlendir, takvâihsân eyle! Âfiyet ile beni güzelleşdir” buyuruldu.Abdüllah ibni Abbâs hazretlerine bir kimse söğdü. Buna karşılık olarak, bir ihtiyacın varsa,sana yardım edeyim, buyurdu. Adamcağız başını öne eğerek ve utanarak özür diledi.Öfke insanı İslamiyetin dışına çıkartır19.9.2002Câhiller, ahmaklar, gadaba, öfkelenmeye ve atılganlığa kahramanlık ve erkeklik ve izzet-inefs ve gayret ve hamiyyet diyorlar. Bu, güzel ismlerle gadab kötü huyunu süslüyorlar,güzelleşdiriyorlar. Öfkelenmenin iyi olduğunu anlatıyorlar. Bunu medh etmek için, büyükleringadab ettiklerini gösteren hikâyeler de, anlatıyorlar.Böyle yapmak, câhillikdir. Aklın noksan olduğunu gösterir. Bunun içindir ki, hasta, sağlamolandan, kadın, erkekden, ihtiyâr da, gençden daha çabuk kızmaktadır. Otuz yaşından küçükolana genç, otuz ile elli arasında olana yetişkin adam, elli yaşından yukarı olana ihtiyâryetmişden sonra pîr-i fânî denir.Hadîs-i şerifte, “Gadab, öfke şeytanın vesvesesinden hâsıl olur. Şeytan, ateşdenyaratılmıştır. Ateş, su ile söndürülür. Gadaba gelince, abdest alınız!” buyuruldu. Bunun için,gadaba gelince, e’ûzü besmele ve iki kul e’ûzüyü okumalıdır.İnsan, gadaba gelince, aklı örtülür. İslâmiyetin dışına çıkar. Gadaba gelen kimse, ayaktaise oturmalıdır. Hadîs-i şerifte, “Gadaba gelen kimse, ayakta ise otursun. Gadabı devam ederse,yan yatsın!” buyuruldu. Ayakda olanın intikam alması kolaydır. Oturunca, azalır. Yatınca, dahaazalır. Öfke, kibrden doğar. Yatmak, kibrin azalmasına sebep olur.İnsan öfkelenince, “Allahümmagfir li-zenbî ve ezhib gayza kalbî ve ecirnî mineşşeytan”okumak, hadîs-i şerifte emir olundu. Manası, “Yâ Rabbî! Günahımı af eyle. Beni kalbimdekigadabdan ve şeytanın vesvesesinden kurtar” demektir. Gadaba sebep olan insana yumuşakdavranamıyan kimse, onun yanından ayrılmalı, onunla buluşmamalıdır.Hazret-i Hüseynin oğlu Zeynel Âbidîn Alîye bir kimse söğdü. Elbisesini çıkarıp onahediyye eyledi. Îsâ aleyhisselâm, yahûdîlerin yanından geçerken, kendisine çok kötü şeylersöylediler. Onlara iyi ve tatlı cevâblar verdi. Onlar, sana kötülük yapıyor, sen onlara iyisöyliyorsun dediklerinde, “herkes, başkasına, yanında bulunandan verir” buyurdu. Halîm, selîmkimse, dâimâ neş’eli, rahat olur. Onu, herkes medh eder.Müslüman olsun, kâfir olsun, islâm memleketi olsun olmasın, nerde olursa olsun, hiç birinsanın mâlına, canına ve ırzına, nâmûsuna dokunmak, câiz değildir. Müslüman, Allahınemrlerine uymalı, günah işlememelidir. Devletin kanûnlarına karşı gelmemeli, suç işlememelidir.Fitne çıkmasına sebep olmamalıdır. Müslümanlığın güzel ahlâkını, şerefini, her yerde herkesegöstermeli, her milletin islâm dînine sevgili ve saygılı olmasına sebep olmalıdır.Hiç kimseye kızmamalıdır 20.9.2002Hiç kimseye kızmamalıdır. (Kızma!) hadis-i şerifi, kızmayı yasak etmektedir. Bir kimse,gadab ederse, yani kızarsa, bütün sinirleri bozulur. Bazı uzvları hasta olur. Doktorlar buna ilâc
ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, bu hadis-i şeriftir. Kızan kimse, sözleri ile, hareketleri ile,yanındakileri incitir. Onlar da, sinir hastalığına yakalanır. Evde, rahat, huzûr kalmaz. Yuvanındağılmasına, câna kıyılmasına bile sebep olur.Bir evde öfkelenen kimse yok ise, orada saadet, rahat ve huzûr, neşe vardır. Kızan kimsevarsa, orada, rahat, huzûr ve neş’e bulunmaz. Erkek ile hanımı arasında ve ana ile evlâdıarasında geçimsizlik, hatta, düşmanlık eksik olmaz. İslâmiyete uymanın, saadet ve rahatlık veneş’e getireceği buradan da anlaşılmaktadır. İslâmiyete uyan kâfirler de dünyada saadetekavuşurlar.İslâmiyetden, kitâptan almayıp da, kendi kafasından çıkarıp, sert, hiddetli va’z verenidinlememek de, bunun gadabına sebep olur. Bunun ilâcı, doğruyu, yumuşak ve tatlısöylemektir.Hazret-i Hasen ve Hüseyn çölde gidiyorlardı. Bir ihtiyârın abdest aldığını gördüler.Abdesti doğru almıyor, şartlarına uymuyordu. Yaşlı olduğu için, böyle abdest sahîh olmazdemeğe sıkıldılar. Yanına giderek, mubârek efendim! Birbirimizden daha iyi abdest aldığımızısöylüyoruz. Bir abdest alalım. Hangimizin haklı olduğunu bize bildir, dediler. Önce Hasen, sonraHüseyn güzel bir abdest aldılar. İhtiyâr, dikkatle bakdı. Evlâdlarım! Abdest almasını şimdi sizdenöğrendim, dedi.İbrâhîm aleyhisselâm, ikiyüz mecûsîye ziyâfet verdi. Bize ne emir edersen yapalımdediler. Sizden bir dileğim var, buyurdu. O nedir? dediklerinde, benim Rabbime bir kerre secdeetmenizi istiyorum dedi. Aralarında konuştular. Bu ihtiyârın ihsânları, ziyâfetleri meşhûrdur.Bunu kırmayıp, bir secde eder, sonra gidip yine tanrılarımıza tapınırız. Bir zararı olmaz dediler.Bunlar secdede iken, İbrâhîm aleyhisselâm, “Yâ Rabbî! Gücümün yettiği bu kadar! Dahafazlasını yaptırmak elimden gelmiyor. Bunları hidâyete, saadete kavuşdurmak, ancak seninkudretindedir. Bunlara Müslümanlık nasîb eyle!” dedi.Duâsı kabûl olup, hepsi Müslüman oldu. Haram işleyecek kimseye gizlice nasîhat edilir.Haram işlemekde olana, tatlılıkla orada söylenir. Herkese önce gizli, tenhâda nasîhat vermek,daha etkili olur.Nasihat etmenin üç şartı 21.9.2002Birinin sözünü yanlış anlamak, öfkeye sebep olur. Böyle zamanlarda az ve açıksöylemek, şübheli kelimeler kullanmamak lâzımdır. Birşeyi kapalı anlatmak, dinliyene sıkıntıverir. Onu incitir. Nasihat ederken de bunlara dikkat etmelidir.Emr-i ma’rûf yapmanın, nasihat etmenin üç şartı vardır: Birincisi, Allahü teâlânın emrini veyasağını bildirmeğe niyet etmektir. İkincisi, söylediğinin vesîkasını, kaynağını bilmektir.Üçüncüsü, hâsıl olacak sıkıntılara sabır etmektir.Yumuşak söylemek, sertlik yapmamak lâzımdır. Sert söyliyen ve münâkaşa eden fitneçıkmasına sebep olur. Hazret-i Ömer halîfe iken, Abdüllah ibni Mes’ûd ile bir gece Medîneiçinde dolaşıyorlardı. Bir kapıdan tegannî, şarkı söyliyen kadın sesi duydu. Kapı deliğindeniçerisini gözetledi. Önünde şerâb şişesi, karşısında şarkıcı bir kız bulunan ihtiyâr gördü. Hemenpencereden içeri girdi.Yâ Emirelmümînin! Allahü teâlânın rızâsı için beni dinler misin? diyince, söyle bakalım,buyurdu. Ben, Allahü teâlâya bir isyânda bulundum. Fakat sen, onun üç emrine isyân ettin, dedi.Nedir onlar? diyince, Allahü teâlâ, başkasının evini gözetlemeyiniz buyuruyor. Sen, kapıdaniçerisini gözetledin. Allahü teâlâ, başkasının evine izin almadan girmeyiniz buyurdu. Sen izinsizgirdin. Allahü teâlâ, evlere kapılarından giriniz ve selâm veriniz buyurdu, sen ise, penceredengirdin ve selâm vermedin, dedi. Hazret-i Ömer buna adâlet ile ve insâf ile cevâb vererek, doğrusöyledin dedi ve ondan af diledi. Ağlayarak dışarı çıktı.Nasîhat verene ve bütün Müslümanlara hüsn-i zan etmek, iyi karşılamak lâzımdır.Sözlerini, mümkin olduğu kadar iyiye yormalıdır. Müslümanın hayırlı ve sâlih olduğuna inanmak,ibâdet olur. Bir Müslümana sû-i zan ederek ona inanmamak, kötü huylu olmayı gösterir.İşitilen sözü, anlamaya çalışmalı, anlıyamadığını sormalıdır. Söz sâhibine hemen sû-izan etmemelidir. Şeytanın kalbe getirdiği vesveselerden en çok başardığı, sû-i zan vesvesesidir.Sû-i zan etmek haramdır. Bir sözden iyi mana çıkarmağa imkân bulunamazsa, bunun hatâ ile,yanlışlıkla veya unutarak söylenebileceği düşünülmelidir.Öfkelenmenin sebepleri 22.9.2002Bir işle meşgûl olana, düşünceli olana, üzüntülü olana, sıkıntıda olana bir şey söylemek,birşey sormak, onun öflekelenmesine sebep olabilir. Çocuğun ağlaması, bağırması, hayvanın
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10:
Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12:
2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14:
O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16:
İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112: ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114: 2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116: dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118: Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer