ettiklerini söyliyorum. Yemîn ederim ki, imanı olmıyan Cennete girmiyecekdir. Birbirinizisevmedikçe, imana kavuşamazsınız. Birbirinizi sevmek için, çok selâmlaşınız!” buyuruldu.Selâmlaşmanın çok mühim olduğunu bu hadis-i şerif açıkca gösteriyor. Selâmlaşmayıemir ediyor. İki Müslüman karşılaşınca, birisinin “Selâmün aleyküm” demesi sünnetdir. Diğerinincevâb olarak, “ve aleyküm selâm” demesi farzdır. Kâfirlere mahsûs kelimelerle selâmlaşmak veel, beden hareketleri ile selâmlaşmak câiz değildir.Karşılaşan iki Müslüman, birbirinden uzak olarak yürüyorlarsa, sesini işitemiyeceğinianladığı zaman, söylemekle birlikde, sağ eli kaşının kenârına kaldırmanın da câiz olduğubildirilmişdir. Kâfirlere karşı başka kelimelerle selâmlaşarak, fitne çıkmasına mani olmalıdır.Fitneyi uyandırmak haramdır. Bu harama mani olmak çok sevaptır.Hadis-i şerifte, “Müslümanlar hayırlı olur. Hased edince hayır kalmaz” buyuruldu. Diğer birhadîs-i şerifte, “Hased, nemîme ve kehânet sâhibleri benden değildir” buyuruldu. Nemîme, fitneçıkarmak için, ara açmak için, insanlar arasında söz taşımaktır. Kehânet, bilmediğini söyliyerekbundan hüküm, mana çıkarmakdır. Bilinmiyen şeyleri haber veren, falcılara (Kâhin) denir.Kâhine inanmamalıdır. Bu hadîs-i şeriften, hased edenin şefâ’atden mahrûm kalacağıanlaşılmakdadır. Yani şefâ’at istemeğe hakkı olmayacaktır.Hased en çok kimlerde bulunur? 11.9.2002Hased etmek, kıskanmak hasetçiye hem dünyada hem de ahırette çok zarar verir. Hasedetmek en çok âlimlerde bulunur. Hadîs-i şerifte, “Altı kimse, altı şeyden hesâba çekilip, mahşeryerinde azâb gördükden sonra, Cehenneme gireceklerdir: Devlet reîsleri zulümden, arablarkavmiyyet gayretinden, köy muhtarları kibirden, tüccar hıyânetten, köylüler cehâletden, âlimlerhasedden” buyuruldu.Ticaret ile meşgûl olanın, yalan söylemek, fâiz, hîle ve fâsid alış-veriş ile başkasınınmâlını aşırmak ne demek olduklarını ve bu haramlardan kurtulmanın çârelerini öğrenmesilâzımdır.Köylülerin, yani her Müslümanın, Ehl-i sünnet i’tikâdını ve ilm-i hâlini bilmesi lâzımdır. Buhadis-i şerif, hasedin din adamlarında daha çok bulunduğunu haber vermektedir.Hased on kısımdır. Bunların dokuzu din adamlarında bulunur. Dünya sıkıntıları on çeşittir.Bunların dokuzu sâlihlerde bulunur. Zillet on kısımdır. Dokuzu Yahûdîlerdedir. Tevazu onkısmdır. Dokuzu nasârâdadır. Şehvet on kısmdır. Dokuzu kadınlarda, biri erkeklerdedir. İlim onkısımdır. Biri Irâkdadır. İman on kısmdır. Dokuzu Yemendedir. Akıl on kısmdır. Dokuzuerkeklerdedir. Yer yüzünün bereketi on kısmdır. Dokuzu Şâmdadır.(Tefsîr-i kebîr; Fahreddîn-iRâzî hazretleri, bu tefsîrinde kendi zamanında olanları bildirmiştir.)Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” dünyaya teşrîf etmeden evvel, Yahûdîlerharb edecekleri zaman, “Yâ Rabbî! Göndereceğini va’d ettiğin ve en çok sevdiğini bildirdiğin, oşerefli Peygamber hurmetine” diyerek duâ ederlerdi. Duâları kabûl olup, Allahü teâlâ kendilerineyardım ederdi. Resûlullah, insanları Müslüman olmağa da’vet edince, kendisinin va’d edilenPeygamber olduğunu anladılar. Fakat hased ederek, kıskanarak inkâr etdiler. Hasedlerikendilerinin ve gelecek olan nesllerinin ebedî olarak felâkete, azâblara sürüklenmelerine sebepoldu.Hased etmek, Allahü teâlânın takdîrini değiştirmez. Boşuna üzülmüş, yorulmuş olur.Kazandığı günahlar da, cabası olur. Hazreti Mu’âviye, oğluna nasîhat olarak, “Hasedden çoksakın! Hasedin zararları sende, düşmanınınkinden daha önce ve daha çok hâsıl olur” dedi.Süfyân-ı Sevrî “rahmetullahi teâlâ aleyh” hased etmeyenin zihni açık olur, demiştir.İnsan, söylemediği sözüne hâkimdir 12.9.2002Allahü teâlâ, şeytanın şerrinden korunmamızı emir ettiği gibi, hased edenin şerrinden de,sakınmamızı emr etti. Hadîs-i şerifte, “Nimet sâhiblerinden ihtiyaclarınızı, gizli olarak isteyiniz.Çünkü, nimet sâhiblerine hased edilir” buyuruldu. İhtiyaclarınızın karşılandığı meydana çıkınca,hased olunursunuz. Sırrını saklıyan kimse, isterse, açığa çıkarır, isterse çıkarmaz. Sırrınıaçıklıyan kimse, çok def’a söylediğine pişman olur, üzülür. İnsan, söylemediği sözüne hâkimdir.İsterse söyler, istemezse söylemez. Söylediğinin ise, mahkûmudur. Keşki söylemeseydim, der.Mâla, eşyâya emîn olan kimselerin çoğu, esrâra emîn olmazlar. “Zehebini ve zihâbını vemezhebini gizli tut!” sözü meşhûrdur. (Zeheb, altın, zihâb, i’tikâd, mezheb de, işlerde tutulan yoldemektir.)Hiçbir hasedci murâdına kavuşmamıştır. Kimseden hurmet görmemiştir. Hased, sinirleribozar. Ömrünün azalmasına sebep olur. Esma’î diyor ki, bir köylüye rastladım. Yüzyirmi yaşında
idi. Çok yaşamasının sırrını sordum. “Çünkü, hiç hased etmedim” dedi. Ebülleys-i Semerkandîdiyor ki, “Üç kimsenin duâsı kabûl olmaz: Haram yiyenin, gıybet edenin, hased edenin”İnsanları hasedden kurtarmak için nasihat etmelidir. İnsanlara dünyada ve âhırette faydalıolan şeyleri yapmak ve zararlı olan şeyleri yapmamak lâzım olduğunu ve kimseye eziyyetetmemeği, kalb kırmamağı, bilmediklerini öğretmeği, kusurlarını örtmeği, farzları emir etmeği,haramlardan nehy etmeği, bunların hepsini tatlılıkla, acıyarak bildirmeği, küçüklere merhamet,büyüklere hurmet edilmesini, kendilerine yapılmasını istediklerini başkalarına da yapmalarını,kendilerine yapılmasını istemediklerini başkalarına da yapmamalarını, onlara bedenleri ile,mâlları ile, yardım edilmesini bildirmek de, bütün insanlar için nasîhat etmek olur.Hadîs-i şerifte, “Müslümanlara yardım etmiyen, onların iyilikleri ve rahatları içinçalışmıyan, onlardan değildir. Gece ve gündüz, Allah için ve Kur’ân-ı kerîm için ve Resûlullahiçin ve devlet reîsi için ve bütün Müslümanlar için nasîhat etmiyen kimse de, bunlardan değildir”buyuruldu.Hased etmek haramdır. Haramı işlemenin günahı, işlemeğe karar vermekten dahabüyüktür. Haram, Allahü teâlânın yasak ettiği şey demektir. Hadîs-i şerifte, “İnsan, haramişlemeği kalbinden geçirir, Allahdan korkarak yapmazsa, hiç günah yazılmaz. Haramı işleyince,bir günah yazılır” buyuruldu.Sevap, iyilik ve ibâdet yapana âhırette verilecek iyi karşılık, mükâfât demektir. Allahüteâlâ, dünyada iyilik ve ibâdet yapanlara âhırette sevap vereceğini va’d etmiştir.Kin beslemek haramdır 13.9.2002Kötü huylardan biri de “Hıkd” yani, başkasından nefret etmek, kalbinde ona karşı kin,düşmanlık beslemektir. Kendine Allah rızası için nasîhat verenlere böyle kin beslemek haramdır.Ona düşmanlık değil, itâat etmek lâzımdır. O, Allahın emrini yerine getirmişdir. Onu sevmek,hurmet etmek lâzımdır.Zulmedene karşı kin haram değildir. Fakat, zâlimi af etmek efdaldir. Uhud gazâsındaResûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek yüzü yaralanıp, mubârek dişi kırılınca,Eshâb-ı kirâm çok üzüldüler. Duâ et, Allahü teâlâ, cezâlarını versin dediler. “La’net etmek içingönderilmedim. Hayır duâ etmek için, her mahlûka merhamet etmek için gönderildim” ve “YâRabbî! Bunlara hidâyet et. Tanımıyorlar, bilmiyorlar” buyurdu. Düşmanlarını af etti. La’netetmedi.Hadîs-i şerifte, “Sadaka vermekle mâl azalmaz. Allahü teâlâ, af edenleri azîz eder. Allahrızâsı için af edeni, Allahü teâlâ yükseltir” buyuruldu. Bu hadîs-i şerifte bildirilen sadaka, farzolan sadaka demekdir. Yani zekât demektir.Tevazu edenin tâatlarına, ibâdetlerine, daha çok sevap verilir. Günahları, daha çabuk afolunur. İnsanın yaratılışında, hayvanî rûhun ve nefsin arzûları bulunmaktadır. Mâlı, parayı sever.Gadab, intikam, kibir sıfatları görünmeğe başlar. Bu hadis-i şerif, bu kötü huyların ilâcınıbildiriyor. Sadakayı, zekâtı emrediyor.Af ederek, gadabı, intikamı temizliyor. Hadîs-i şerifte, af etmek, mutlak olarak, şartsızolarak bildiriliyor. Mutlak olan emir, bir şarta bağlamaz. Mutlak olan emir, umûmîdir. Birkaç şeyemahsûs değildir.Hakkını almak mümkin değilse de, af etmek iyidir. Mümkin ise, daha iyidir. Çünkü, hakkınıgeri almağa kudreti var iken af etmek, nefse daha güç gelir. Zulmedeni af etmek, hilmin,merhametin ve şecâ’atin en üstün derecesidir.Kendisine iyilik etmiyene hediyye vermek de, ihsânın en üstün derecesidir. Kötülük edeneihsânda bulunmak, insanlığın en yüksek derecesidir. Bu sıfatlar, düşmanı dost yapar. Îsâaleyhisselâm buyurdu ki, “Diş kıranın dişi kırılır. Burnu, kulağı kesenin, burnu kulağı kesilirdemiştim. Şimdi ise, kötülük yapana karşı, kötülük yapmayınız. Sağ yanağınıza vurana solyanağınızı çeviriniz diyorum”.“Af eyleseydi, daha iyi olurdu” 14.9.2002Zalimleri, kötü kimseleri sevmemek onlara kin, düşmanlık beslemek caiz ise de, böylekimseleri bile affemek iyidir, sevaptır. Şeyh İbn-ül Arabî hazretleri diyor ki, “Kötülük edene iyilikyapan kimse, nimetlerin şükürünü yapmış olur. İyilik edene kötülük yapan kimse, küfürân-ı nimetetmiş olur”.Hakkını alandan, yalnız hakkını geri almak, fazlasını almamak, “İntisâr” olur. Af etmek,adâletin yüksek derecesi, intisâr ise, aşağı derecesidir. Adâlet, sâlihlerin en yüksek derecesidir.Af etmek, bazan zâlimlere karşı aczi gösterebilir. Zulmün artmasına sebep olabilir.İntisâr, her zaman zulmün azalmasına, hatta yok olmasına sebep olur. Böyle zamanlarda,intisâr etmek, af etmekden daha efdal, daha sevap olur. Hakkından fazlasını geri almak zulümolur. Zulüm edenlere azâb yapılacağı bildirilmişdir. Zâlimi af eden, Allahü teâlânın sevgisine
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10:
Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12:
2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112: ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114: 2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer