Bunun, bir günlük nafakası olmayan, başka bir kimse için veya borçlu için yardımtoplaması tezellül olmaz. Fazla hediyye almak için, az bir şeyi hediyye vermek de, tezellül olur.Âyet-i kerîme böyle hediyye vermeyi men etmektedir. Alınan hediyyenin karşılığını bundan fazlavermek eftaldir. Fakat fazla karşılık için hediyye vermek câiz değildir.Da’vet olunmadan ziyâfetegitmek de tezellüldür. Hadîs-i şerifte, “Da’vet edilen yere gitmemek günahtır. Da’vet olunmadığıyere gitmek hırsızlık etmek olur” buyuruldu.Nikâh sâhibinin da’vet ettiği yerde haram şeyler yoksa, bu da’vete gitmek vâcib olur.Başka da’vetlere gitmek sünnettir. Riyâ ve iftihâr için yani gösteriş ve övünmek için yapılanda’vetlere gitmek câiz değildir. Bir menfaate kavuşmak düşüncesiyle, devlet adamları ile,hâkimlerle, zenginlerle arkadaşlık yapmak tezellül olur.Böyle kimselerle karşılaşınca ve bunlara selâm verirken eğilmek ve secde etmek detezellüldür. Büyük günahdır. İbâdet için eğilmek küfür olur. Yehûdîlerin selâm vermelerinebenzemek olur.Tezellül ve tevazu 2.9.2002Kötü huy olan tezellül, aşağılık ile güzel huy olan tevazuyu karıştırmamak gerekir. Hersan’atı ve ticareti yapmak, maâş, ücret karşılığında mubah olan işleri yapmak, meselâ çobanlık,bağçıvanlık yapmak, inşâatta ve hafriyâtta çalışmak ve sırtında yük taşımak tezellül değildir.Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ve Velîler “rahime-hümullahü teâlâ” bunlarıyapmışlardır. Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını temîn için çalışmak farzdır. Başkalarınayardım için her türlü kazanç yolunda çalışarak daha fazla kazanmak mubahdır.İdrîs aleyhisselâm terzilik yapardı. Dâvüd aleyhisselâm demircilik yapardı. İbrâhîmaleyhisselâm zirâat ve kumaş ticareti yapardı. İlk olarak kumaş dokuyan Âdem aleyhisselâmdır.Din düşmanları, ilk insanların ot ile örtündüklerini, mağarada yaşadıklarını yazıyorlar. Buyazılarının hiçbir vesîkası yoktur, uydurmadır.Îsâ aleyhisselâm kunduracılık yapardı. Nûh aleyhisselâm marangozluk, Sâlihaleyhisselâm çantacılık yapardı. Peygamberlerin çoğu “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” çobanlıkyapmıştır. Hadîs-i şerifte, “Evinin ihtiyaclarını alıp getirmek kibrsizlik alâmetidir” buyuruldu.Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” mal satmış ve satın almışdır. Satın almasıdaha çok olmuştur. Ücret ile çalışmış ve çalıştırmışdır. Mudârebe şirketi ve ortaklık yapmıştır.Başkasına vekîl olmuş ve vekîl yapmıştır. Hediyye vermiş ve almıştır. Ödünç ve âriyyet mâlalmıştır. Vakf yapmıştır. Dünya işi için kimseye kızmamış, incitecek şey kimseye söylememiştir.Yemîn etmiş ve ettirmişdir. Yemîn ettiği şeyleri yapmış, yapmayıp keffâret verdiği de olmuştur.Latîfe yapmış ve söylemiş, latîfeleri hep hak üzere ve faydalı olmuşdur. Yukarıda sayılanlarıyapmakdan çekinmek, utanmak, kibir olur. Çok kimseler burada yanılırlar. Tevazu ile tezellülübirbiri ile karıştırırlar. Nefs, burada çok kimseleri aldatır.Fakirlik, tezellüle sebep olmamalıdır. Çünkü, fakirlik utanılacak bir şey değildir.Müslüman, Allahü teâlâ emr ettiği için rızk kazanmağa çalışır. Çalışırken, ibâdetlerini terk etmezve haram işlemez. Kazanırken de, kazandığını sarf ederken de, İslâmiyete uyar. Böyle kimseyezenginlik de, fakirlik de faydalı olur. Dünya ve âhıret saadetine kavuşmasına sebep olur. Fakat,nefsine uyarak, sabır ve kanâ’at etmiyen kimse, Allahü teâlânın kaza ve kaderine râzı olmaz.Fakir olunca, az verdin diye, i’tirâz eder. Zengin olursa, doymaz, daha ister. Kazandığınıharamlara sarf eder. Zenginliği de, fakirliği de, dünyada ve âhırette felâketine sebep olur.Ucb; yaptığı ibâdetlerle övünmek 3.9.2002Kötü huylardan biri de ucbdur. Ucb, yaptığı ibâdetleri, iyilikleri beğenerek, bunlarlaövünmektir. Yaptığı ibâdetlerin, iyiliklerin kıymetini bilerek, bunların elden gitmesini düşünerekkorkmak, üzülmek ucb olmaz. Yahut, bunların Allahü teâlâdan gelen nimetler olduğunudüşünerek, sevinmek de, ucb olmaz.Bunların Allahü teâlâdan gelen nimetler olduğunu düşünmiyerek kendi yaptığını,kazandığını sanarak sevinmek, kendini beğenmek, ucb olur. Ucbun zıddına “Minnet” denir.Minnet, nimete kendi eliyle, kendi çalışmasıyla kavuşmadığını, Allahü teâlânın lutfü ve ihsânıolduğunu düşünmektir.Böyle düşünmek, ucb tehlikesi olduğu zaman farz olur. Diğer zamanlarda isemüstehabdır. İnsanı ucba sürükliyen sebeplerin başında cehâlet ve gaflet gelmektedir. Buucbdan kurtulmak için, her şeyin Allahü teâlânın dilemesi ile ve yaratması ile meydana geldiğinive akıl, ilm, ibâdet etmek, mâl ve mevkı’ gibi kıymetli nimetlerin, Allahü teâlânın lutfü ve ihsânıolduklarını düşünmek lâzımdır.Nimet, insana faydalı olan, tatlı gelen şey demektir. Bütün nimetleri gönderen Allahüteâlâdır. Ondan başka yaratıcı ve gönderici yoktur. Eshâb-ı kirâmdan bazıları, Huneyn
gazâsında, askerin çokluğunu görerek, artık biz hiç mağlûb olmayız dedi. Bu sözler Resûlullahınmubârek kulağına gelince, üzüldü. Bunun için, harbin başlangıcında nusret-i ilâhî yetişmeyip,mağlûbiyyet başladı. Sonra, Cenâb-ı Hak merhamet ederek, zafer nasîb eyledi.Dâvüd aleyhisselâm, duâ ederken, “Yâ Rabbî! Evlâdlarımdan birkaçının namaz kılmadığıhiçbir gece yoktur ve oruc tutmadığı hiçbir gün geçmemiştir” demişti. Buna karşılık Allahü teâlâ,“Ben dilemeseydim, kuvvet ve imkân vermeseydim, bunların hiçbiri yapılamazdı” buyurdu.Dâvüd aleyhisselâmın bu sözü gayret-i ilâhiyyeye dokundu, târîh kitaplarında yazılı olansıkıntıların başına gelmesine sebep oldu.Kibre sebep olan şeyler ucba da sebep olurlar. Allahü teâlânın nimetlerine şükür etmekde, büyük bir nimettir. Ucbun zararları, âfetleri çoktur: Kibre sebep olur. Günahları unutmağasebep olur. Günah kalbi karartır. Günahlarını düşünen kimse, ibâdetlerini büyük görmez. İbâdetyapmanın da, Allahü teâlânın lutfu, ihsânı olduğunu düşünür. Ucb sâhibi, Allahü teâlânınmekrini ve azâbını da unutur. Başkalarından istifâde etmekden mahrûm kalır. Kimse ilemeşveret etmez, danışmaz.“Üç şey, insanı felâkete sürükler” 4.9.2002Kötü huylardan olan, ucb ile kibir birbirine çok yakın olduğuğu için çoğu zamankarıştırılır.Bunun için ucbu iyi anlamak gerekir.Hadîs-i şerifte, “Üç şey, insanı felâkete sürükler: Buhl, hevâ ve ucb”. Buhl sâhibi, yanihasîs, cimri kimse, Allaha karşı ve kullara karşı olan hakları ve vazîfeleri ödemekten mahrûmolur. Hevâsına, yani nefsinin arzûlarına uyan ve ucb sâhibi olan, yani nefsini beğenen kimse,muhakkak helâka, felâkete düçâr olur.İmâm-ı Muhammed Gazâlî buyurdu ki, “Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Hased,riyâ, ucb. Kalbini bunlardan temizlemeğe çalış!”Ucb sâhibi, hep ben, ben der. Toplantılarda baş tarafda bulunmak ister. Her sözününkabûl olunmasını ister.Hadîs-i şerifte, “Günah işlemezseniz, daha büyük günaha yakalanmanızdan korkarım. Oda, ucbdur” buyuruldu. Günah işliyenin boynu bükük olur. Tevbe edebilir. Ucb sâhibi, ilmi ile,ameli ile mağrûr olur. Egoist olur. Tevbe etmesi güç olur.Günah işliyenlerin iniltileri, Allahü teâlâya, tesbîh çekenlerin övünmesinden iyi gelir.Ucbun en kötüsü, hatâlarını, nefsinin hevâsını beğenmekdir. Hep nefsine uyar. Nasîhat kabûletmez. Başkalarını câhil sanır. Hâlbuki, kendisi çok câhildir.Bid’at sâhibleri, mezhebsizler böyledirler. Bozuk, sapık i’tikâdlarını ve amellerini, doğru veiyi bilip, bunlara sarılmışlardır. İşlediklerini ibadet olarak da yaptıklarından tevbe etmek, pişmanolmak akıllarına gelmez. Tevbesiz olarak ölürler.Böyle ucbun ilâcı çok güçtür. Mâide sûresinin, “Kendinize bakınız. Kendiniz doğru yoldaoldukca, başkalarının sapıtması size zarar vermez!” meâlindeki yüzsekizinci âyet-i kerîmesininmanasını Resûlullahdan sordular. Cevâbında, “İslâmiyetin emirlerini bildiriniz ve yasak ettiklerinianlatınız! Bir kimse ucb eder, sizi dinlemezse, kendi hâlinizi islâh ediniz” buyurdu.Ucb hastalarının ilâcını hâzırlıyan âlimler, Ehl-i sünnet âlimleridir. Fakat bu hastalarhastalıklarını bilmedikleri, kendilerini sıhhatli sandıkları için, bu tabîblerin nasîhatlerini, ilimlerinikabûl etmezler, felâkette kalırlar. Hâlbuki bu âlimler, Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem”aldıkları ilâcları, hiç değişdirmeden, bozmadan sunmaktadırlar. Câhiller, ahmaklar, bu ilâcları,onların yaptıklarını sanır. Hak yolda bulunduklarını zan ederek, kendilerini beğenirler.Hased; kıskanmak, çekememek 5.9.2002Kötü huyların biri de haseddir. Hased, kıskanmak, çekememek demektir. Allahü teâlânınihsân ettiği nimetin ondan çıkmasını istemektir. Faydalı olmıyan, zararlı olan birşeyin ondanayrılmasını istemek, hased olmaz, “Gayret” olur.İlmini, mâl, mevkı’ ele geçirmek, günah işlemek için kullanan din adamından ilmingitmesini istemek gayret olur. Mâlını haramda, zulmde, İslâmiyeti yıkmakta, bid’atları vegünahları yaymakta kullananın mâlının yok olmasını istemek de, hased olmaz, din gayreti olur.Bir kimsenin kalbinde hased bulunur, kendisi buna üzülür, bunu istemezse, bu günah olmaz.Kalbde bulunan hâtıra, düşünce, günah sayılmaz. Hâtıranın kalbe gelmesi insanın elindedeğildir. Kalbinde hased bulunmasından üzülmezse veya arzûsu ile hased ederse, günah olur,haram olur.Bu hasedini sözleri ile, hareketleri ile belli ederse, günahı daha çok olur. Hadîs-i şerifte,“İnsan, üç şeyden kurtulamaz: Sû-i zan, tayere, hased. Sû-i zan edince, buna uygun hareketdebulunmayınız. Uğursuz zan etdiğiniz şeyi, Allaha tevekkül ederek yapınız. Hased etdiğinizkimseyi hiç incitmeyiniz!” buyuruldu. Tayere, uğursuzluğa inanmakdır. Sû-i zan, bir kimseyi kötü
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer