İslâmın iç ve dış düşmanlarının yıkıcı, aldatıcı propagandalarına karşı Ehl-i sünnetâlimlerinin, hakîkî Müslümanlığı yani Muhammed aleyhisselâmın ve Eshâb-ı kirâmın yolunu,neşr vâsıtaları ile bütün dünyaya yaymaları, günümüzün en kıymetli cihâdıdır.Cihâdın üçüncü kısmı, duâ ile yapılan cihâddır. Bütün Müslümanların bu cihâdı yapmalarıfarz-ı ayndır. Bu cihâdı yapmamak, büyük günah olur. Bu cihâdı yapmak, cihâdın birinci ve ikincikısımlarını yapanlara duâ etmekle olur. Leşker-i gazâ, leşker-i duânın yardımına muhtactır. İhlâsile yapılan duâ muhakkak kabûl olur.“Cennetin kokusunu bile duymayacak”29.8.2002İlmi, dini bilgileri dünyalık menfaatler için kullanmak, istismar etmek kötü huydur. Bu,insana büyük zarar verir. Hadîs-i şerifte, “Âlimler arasında kıymet bulmak için ve câhiller ilemücâdele için ve heryerde meşhûr olmak için din bilgisi öğrenen ilim adamı, Cennetin kokusunubile duymayacaktır” buyuruldu. Bu hadîs-i şeriften anlaşılıyor ki, mal toplamak ve bir makamelde etmek ve hayvanî arzûlarına kavuşmak için ilim öğrenen ve ilmi ile amel etmeyen kimse,islâm âlimi değildir.Diğer bir hadîs-i şerifte, “Dünyalık ele geçirmek için, ilim öğrenen, dünyada mal vemakam elde eder. Âhıretteki kazancı ancak Cehennem ateşi olur”. Böyle ilmin faydasi yoktur.Böyle ilimden kaçmak lâzımdır. Nitekim hadîs-i şerifte, “Yâ Rabbî! Beni faydasiz ilmden koru!”buyuruldu.Dinimize göre, bir Müslümanın öğrenmesi lâzım olan bilgilere “İslâm ilimleri” denir. İslâmilimleri ikiye ayrılır: Din bilgileri ve Fen bilgileri. Dinde reformcular, din bilgilerine “Skolastikbilgiler”, fen bilgilerine “Rasyonel bilgiler” diyorlar.Faydasiz ilim iki türlüdür: Birincisi, yukarıda bildirilen Cehennemlik olanların öğrendikleridin bilgileridir. İkincisi, din bilgileri ile birlikte olmıyan fen bilgileridir. Eski Romalıların Yahûdîlereyaptıkları arslanlar mezâlimi ve orta çağda Hıristiyanların Müslümanlara yaptıkları korkuncsaldırılar ve Hitlerin Avrupadaki ve Rus, Çin komünistlerinin Asyada milyonlarca insanıncanlarına kıydıkları nükleer silâhları ve ingilizlerin, milletleri aldatarak, kardeşi kardeşeboğdurdukları saldırılar, hep bu fen bilgileri ile yapıldı.Allâhü teâlâ, fen bilgilerinde ilerlemiş olan bu canavar insan düşmanlarını merkebebenzetmekte, Tevrâtı (ve İncîl) yüklenmiş eşek gibidirler, demektedir. İslâm ahlâkından haberleriolmıyan bu zâlim fen adamları, Hak yolunda değildir. Hak teâlâ bunlardan râzı değildir. “HerMüslüman erkeğin ve kadının, islâm bilgilerini öğrenmeleri farzdır” hadis-i şerifi, Allahü teâlânınrızâsına uygun ilimleri öğrenmeği emir etmektedir. Uygun olmıyan kimselere ilim öğretmek,domuzlara altın ve inci tasma takmak gibidir.Hadîs-i şerifte, “Kıyâmete yakın hakîkî din bilgileri azalır. Câhil din adamları, kendigörüşleri ile fetvâ vererek, insanları doğru yoldan sapdırırlar” buyuruldu.“Hatta hayvandan daha aşağıdırlar” 30.8.2002Kötü huylu, dini istismar eden din adamları dün de bugün de dine büyük zararvermişlerdir. Bir hadîs-i şerifte buyuruldu ki, “Bir zaman gelir ki, insanlar din adamından,sokakda rastladıkları eşek ölüsünden kaçar gibi kaçarlar”.Bu hâl, insanların hâllerinin bozuk, pis olacaklarını haber vermektedir. Çünkü, ilme Allahüteâlâ kıymet vermektedir. Fakat dünyaya tapınan ahmaklar, çocuk iken ana-baba terbiyesialmamış, okula gitmemiş, büyük yaşında iken de, hakîkî din âliminin sohbetinde bulunmaklaveya bunların kitaplarını okumakla şereflenememişlerdir. Dinlerinin noksan olması tehlikesindenkorkmazlar ve hakîkî din âlimlerinin kitaplarından okuyup öğrenmezler.Bunların tek düşünceleri, para, mal toplamak ve mevkı’ elde etmektir. Helâlden mi,haramdan mı geldiğini hiç ayırt etmezler. Hakkı bâtıldan ayırmazlar. İlmin ve hakîkî dinâlimlerinin kıymetini bilmezler.Hakîkî din adamlarının va’zları, kitapları, bunların nazarında, hayvan pazarında güzelkokular satan attâr ve körlere ayna satan kimse gibidir. Sokak serserisinin cebine inci, mercandoldurmak ve bir köre sürme hediyye etmek, akllı kimsenin yapacağı şey değildir. Allahü teâlâ,böyle boş kafalı kimselere “Bunlar hayvan gibidir, hatta daha aşağıdırlar” buyurdu.Enes bin Mâlikin haber verdiği hadîs-i şerifte, “Âlime haksız olarak hakâret eden kimseyi,Allahü teâlâ, bütün insanlar arasında hakîr, rezîl eder. Âlime hurmet eden kimseyi, Allahü teâlâ,Peygamberler gibi azîz eder, şereflendirir” buyuruldu.
Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse, âlimin sesinden yüksek sesle konuşursa, Allahü teâlâ, onudünyada ve âhırette hakîr eder. Eğer pişman olur, tevbe ederse af olur.” Görülüyor ki, hakîkîâlimlere hurmet etmek lâzımdır.İnsanı dalâletten, kötü yoldan ilim ve âlimler kurtarır. Rehber olmadan doğru yolakavuşulamaz. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerini ve bunların yazdığı doğru din kitaplarını arayıp,bulmak lâzımdır.Yüce Peygamber Mûsâ aleyhisselâm, ilmin en yüksek derecesinde olduğu ve Allahü teâlâile konuşmak şerefine kavuşduğu ve Allahü teâlânın muhabbet şerbetinden içtiği halde, ilimedinmek için, Hızır aleyhisselâmın talebesi olan Yûşa’ aleyhisselâma geldiği, (Kehf) sûresindebildirilmektedir.“Ahırlarda uçan sinekler gibidir” 31.8.2002Faydasız, boş işlerle, oyun ile vakit öldürmek de kötü huylardandır. Kıymetli ömrünü ilimile, hakiki âlimlerin kitapları ile geçermelidir. Dînimiz ilme kıymet vermeği ve âlimlere hurmetetmeği ve Allah yolunda olanlarla berâber bulunmağı emir etmektedir. Bunun için, kıymetliömrünü faydasiz şeylerle geçirmemelidir. Hadîs-i şerifte, “Doğru ilim sâhibi olan ve ilmi ile ameleden bir âlim ile Peygamberler arasında bir derece fark vardır. Bu bir derece, peygamberlikmakâmıdır” buyuruldu. Bu saadete kavuşmak için, ilim öğrenmeğe çalışmak lâzımdır.İmâm-ı Ebû Yûsüf hazretlerinin onbeş yaşında oğlu vardı. Oğlunu çok seviyordu. Ansızınvefât etti. Talebesine “Defin işini size bıraktım. Ben üstâdımın dersine gidiyorum. Bugünki dersikaçırmıyayım” dedi.İmâmı vefâtından sonra rü’yâda gördüler. Cennette, büyük bir köşkün karşısındaduruyordu. Köşkün yüksekliği Arşa varmıştı. Bu köşk kimindir denildikte, benimdir buyurdu.Buna nasıl kavuştun denilince, “İlme ve ilim öğrenmeğe ve öğretmeğe olan muhabbetim ile”buyurdu.Muhammed Hadimi hazretleri anlatır: Hocamın çocuklarının en büyüğü takvâ sâhibi idi veçok âlim idi. Vefât ederken, babası yastığı başında idi. Vefât edince, üstünü örttü. Medreseyegelip, bir cüz hadîs dersi verdi. Sonra medreseden çıkıp defin işine başladı. Dağlardan, heryerden gelen bir ses, “Oğlumun eceli geldi. Vefât etti. Bu iş, Allahü teâlânın rızâsı ile olduğu için,ben de râzı oldum. Başka bir çare bilmiyorum. Allahü teâlânın kazası ve emri böyle oldu”diyordu.Hassân bin Atıyyenin rivâyet ettiği hadîs-i şerifte, “Âlimin ölümüne üzülmiyen, münâfıktır.İnsanlar için, bir âlimin ölümünden daha büyük musîbet yoktur. Bir âlim ölünce, gökler vegöklerde olanlar, yetmiş gün ağlar” buyuruldu.Hakîkî âlim vefât edince dinde bir yara açılır ki, kıyâmete kadar kapanmaz. Diğer birhadîs-i şerifte, “Bir insan, yâ âlimdir, yahut ilim öğrenmekte olan talebedir. Yahut bunlarısevmektedir. Bu üçünden başkaları ahırlarda uçan sinekler gibidir” buyuruldu. Bu dördüncüdereceden olmamağa çalışmalıyız! Faydasi olan ilim, Resûlullahdan gelen ilimdir. Bu ilimler,Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılıdır.Dinimiz orta yolu emretmektedir 1.9.2002Tevazuun aşırı miktarına “Tezellül” bayağılık, kendini aşağı tutmak denir. Tezellül, kötühuydur haramdır. Başka haramlarda olduğu gibi, bu da zaruret ile câiz olur. Dînini, cânını,mâlını, ırzını korumak, zâlimden kurtulmak, zarurettir. Dinimiz orta kolu emretmektedir. Kibriyasakladığı gbi, kişinin kendini aşağı görmesini de yasaklamaktadır.Tezellül, kötü huylardan biridir. Bir âlimin yanına bir ayyakkabı tamircisi geldiği zaman,âlimin ayağa kalkıp, yerine bunu oturtması ve gideceği zaman kapıya kadar yanında yürümesive ayakkabılarını önüne koyması tezellüle bir misâldir. Yalnız ayağa kalkıp otursaydı, ona yergösterseydi ve işini, hâlini ve niçin geldiğini sorsaydı ve süâllerine güler yüzle cevâb verseydi veda’vetini kabûl etseydi ve sıkıntısını giderecek şey yapsaydı, tevazu göstermiş olurdu.Hadîs-i şerifte, “Din kardeşini sıkıntıdan kurtarana (nâfile) hac ve umre sevapı verilir”buyuruldu. Hazret-i Hasen, Sâbit Benânîye bir ihtiyacını görmesini istedi. Câmi’de i’tikâfediyorum, başka zaman yaparım deyince, din kardeşinin ihtiyacını gidermek için gitmenin,(nâfile) hac sevapından daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun dedi.Mevkı’ sâhiblerinin, muhtac olanlara ve hocaların talebelerine, makâmları ile ve mâlları ileyardım etmelerinin çok sevap olması, bu hadis-i şerife dayanmaktadır. Nafakası, yani bir günlükyiyeceği, içeceği olan kimsenin dilenmesi, tezellül olur, haram olur.
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer