Dünya nimetleri geçicidir. Ömürleri pek kısadır. Bunları ele geçirmek için dînini vermekahmaklıktır. İnsanların hepsi âcizdir. Allahü teâlâ dilemedikce, kimse kimseye fayda ve zararyapamaz. İnsana Allahü teâlâ kâfîdir.Allahü teâlâdan korkmalı, Onun rahmetinden ümmîdi kesmemelidir. Ümmîd, recâ,korkudan çok olmalıdır. Böyle olanın ibâdetleri zevkli olur. Gençlerde korkunun daha fazlaolması, ihtiyârlarda recânın daha fazla olması lâzımdır denildi. Hastalarda recâ fazla olmalıdır.Korkusuz recâ ve recâsız korku câiz değildir.Birincisi emîn olmak, ikincisi ümmîdsiz olmaktır. Hadîs-i kudsîde, “Kulumu, beni zan ettiğigibi karşılarım” buyuruldu. Zümer sûresindeki elliüçüncü âyet-i kerîmesinde meâlen, “Allahbütün günahları af eder. O gafûrdur, rahîmdir” buyuruldu. Bunlardan, recânın fazla olması lâzımgeldiği anlaşılmaktadır. “Allah korkusundan ağlayan, Cehenneme girmez” ve “Benim bildiğimibilseydiniz, az güler çok ağlardınız” hadis-i şerifleri de, havfın, korkunun fazla olması lâzımgeldiğini göstermektedir.Çok yaşama arzusu (Tûl-i emel) 6.8.2002Tûl-i emel, zevk ve safâ sürmek için çok yaşamağı istemekdir. İbâdet yapmak için, çokyaşamağı istemek, tûl-i emel olmaz. Tûl-i emel sâhibleri, ibâdetleri vaktinde yapmazlar. Tevbeetmeği terk ederler. Kalbleri katı olur. Ölümü hâtırlamazlar. Va’z ve nasîhatdan ibret almazlar.Hadîs-i şerifte, “Lezzetlere son veren şeyi çok hâtırlayınız” buyuruldu. Yine, hadîs-işerifte, “Ölümden sonra olacak şeyleri bildiğiniz gibi, hayvanlar da bilselerdi, yimek için semizhayvan bulamazdınız” ve “Gece ve gündüz ölümü hâtırlayan kimse, kıyâmet günü şehîdleryanında olacakdır” buyuruldu.Tûl-i emel sâhibi, hep dünya mâlına ve mevkı’ine kavuşmak için ömrünü harcar. Âhıretiunutur. Yalnız zevk ve safâsını düşünür. Çoluk çocuğunun bir senelik gıdasını hâzırlamak, uzunemel olmaz. Hadîs-i şerifte, “İnsanların en iyisi ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir” ve“İnsanların en kötüsü, ömrü uzun, ameli kötü olandır” ve “Ölmek istemeyiniz. Kabir azâbı çokacıdır. Ömrü uzun olup İslâmiyete uymak, büyük saadetdir” ve “Müslümanlıkta beyazlaşan kıllar,kıyâmet günü nûr olacaktır” buyuruldu.Tûl-i emelin sebepleri, dünya zevklerine düşkün olmak ve ölümü unutmak ve sıhhatine,gençliğine aldanmaktır. Tûl-i emel hastalığından kurtulmak için, bu sebepleri yok etmeklâzımdır. Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Sağlığın, gençliğin ölüme mani olmadıklarınıunutmamalıdır. Çocuklardaki ve gençlerdeki ölüm sayısının yaşlılardaki ölüm sayısından çokolduğunu istatistikler göstermektedir. Çok hastaların iyi olup yaşadıkları, çok sağlam kişilerinçabuk öldükleri her zaman görülmekdedir.Tûl-i emel sâhibi olmanın zararlarını ve ölümü hâtırlamanın faydalarını öğrenmelidir.Hadîs-i şerifte, “Ölümü çok hâtırlayınız. Onu hâtırlamak, insanı günah işlemekten korur veâhırete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebep olur” buyuruldu.Eshâb-ı kirâmdan Bera’ bin Âzib hazretleri diyor ki, bir cenâzeyi götürdük. Resûlullahkabir başına oturdu. Ağlamağa başladı. Mubârek gözyaşları toprağa damladı. Sonra, “Eykardeşlerim! Hepiniz buna hâzırlanınız” buyurdu.Ömer bin Abdül’azîz, bir âlimi görünce, nasîhat istedi. O da, şimdi halîfesin, istediğin gibiemir edersin. Yarın öleceksin, dedi. Biraz daha söyle deyince, Âdem aleyhisselâma kadar,bütün dedelerin ölümü tattı. Şimdi sıra sana geldi, dedi. Halîfe, uzun zaman ağladı.“İnsanlara vâiz olarak ölüm yetişir” 7.8.2002Hadîs-i şerifte, “İnsanlara vâiz olarak ölüm yetişir. Zenginlik isteyene, kaza ve kadereiman etmek yetişir” buyurdu ve “İnsanların en akllısı, ölümü çok hâtırlayandır. Ölümü çokhâtırlayan insana, dünyada şeref, âhırette yüksek dereceler nasîb olur” ve “Allahü teâlâdanhaya ediniz. Başkalarına kalacak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz.Kavuşamıyacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyacınızdan fazla binâlaryapmakla hayatınızı harcamayınız” ve “Evlerinizi haram malzeme ile yapmayınız. Dîninizin vedünyanızın harâb olmasına sebep olur” ve çok sevdiği Üsâme bin Zeydin bir ay sonra ödemeküzere yüz altına bir köle satın aldığını işitince, “Siz buna hayıret etmediniz mi? Üsâme tûl-i emelsâhibi olmuş” buyurdu.Bir hadîs-i şerifte, “Cennete gitmek istiyen, uzun emel sâhibi olmasın. Dünya işleri ileuğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allahdan haya etsin” buyurdu.Haram olan lezzetlerin içinde yaşamak için uzun emel sâhibi olmak haramdır. Mubahlarlalezzetlenmek için tûl-i emel sâhibi olmak, haram değil ise de, iyi değildir. Çok yaşamağı değil,sıhhat ve âfiyet ile yaşamağı istemelidir.
Kalb hastalıklarından birisi de “Tama” dır. Dünya lezzetlerini haram yollardan aramağa“Tama” denir. Tama’ın en kötüsü, insanlardan beklemektir. Kibre, ucba sebep olan “Nâfile”ibâdetleri ve âhıreti unutturan “Mubah” ları yapmak da Tama’ olur. Tama’ın zıddına, aksine“Tefvîz” denir. Tefvîz, helâl ve faydalı şeyleri kazanmağa çalışıp da, bunlara kavuşmağı Allahüteâlâdan beklemektir.Şeytan, riyâyı ihlâs olarak ve tama’ı tefvîz olarak göstererek, insanı aldatmağa çalışır.Allahü teâlâ, herkesin kalbine bir melek vazîfelendirmişdir. Bu melek, insana iyi düşüncelerilhâm eder. Şeytan da, insanın kalbine kötü düşünceler, vesveseler getirir.Helâl yiyen kimse, ilhâm ile vesveseyi birbirinden ayırır. Haram yiyenler ayıramaz. İnsanınnefsi de, kalbine kötü düşünceler getirir. Bu düşüncelere ve arzûlara “Hevâ” denir. İlhâm vevesvese devamlı olmaz. Nefsin hevâsı ise, devamlıdır ve gittikce artar. Vesvese, duâ ederek,zikir ederek azalır ve yok olur. Hevâ ise, ancak kuvvetli “mücâhede” ile azalır, yok olur. Şeytan,köpek gibidir. Köpek kovalayınca kaçar ise de, başka tarafdan yine gelir. Nefs, kaplan gibidir.Saldırması, ancak öldürmekle biter.Nefs ve şeytanın istekleri 8.8.2002İnsanın nefsi dâimâ zararlı şeyler ister. Şeytan ise, çok hayırlı işe mani olmak için, azhayırlı olan şeyde vesvese verir. Büyük günaha sürüklemek için, küçük hayır yapmağı davesvese eder. İnsan, şeytanın bir vesvesesine uymazsa, bundan vazgeçer. Başka vesveseyebaşlar. Şeytanın vesvesesi olan hayırlı iş, insana tatlı gelir ve acele ile yapmak ister. Bunun için,hadîs-i şerifte, “Acele etmek, şeytandandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek,borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, müsâfiri doyurmak, günah yapınca hementevbe etmek” buyuruldu.Hadîs-i şerifte, “Yâ Alî! Üç şeyi gecikdirme! Namazı evvel vaktinde kıl! Hâzırlanmışcenâze namazını hemen kıl! Dul veya kızı, küfvü, dengi isteyince, hemen ver!” Yani, namazınıkılan ve günah işlemiyen ve nafakasını helâlden kazanan birini bulunca, hemen ona verbuyuruldu.İlhâm olunan hayır, Allahü teâlânın korkusu ile ve yavaş yavaş yapılır ve sonu düşünülür.Bir hadîsde, “Melekten gelen ilhâm, İslâmiyete uygun olur. Şeytandan gelen vesveseİslâmiyetden ayrılmağa sebep olur” buyuruldu.İnsan, ilhâm olunan şeyleri yapmalı. Vesveseyi yapmamak için cihâd etmeli, çalışmalıdır.Nefse uyan kimse vesveselere tâbi’ olur. Nefsin hevâsına uymayanın, ilhâma uyması kolay olur.Bir hadîs-i şerifte, “Şeytan, kalbe vesvese verir. Allahın ismi zikir edilince, söylenince kaçar.Söylenmezse vesveselerine devam eder” buyuruldu.Kalbe gelen hâtıranın cinsini anlamak için, İslâmiyete uygun olup olmadığına bakılır.Böyle anlaşılamazsa, sâlih olan bir âlime sorulur. Sâlih olmıyan, dîni dünya kazançlarına âleteden kötü din adamına sorulmaz. Yahut, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” kadarüstâdlarının hepsi ma’lûm olan hakîkî bir rehbere sorulur.Evliyâ, az olsa da, kıyâmete kadar mevcûddur. (Kutb-i irşâd) denilen Ehl-i sünnet âlimiher zaman ve her yerde bulunmaz. Uzun zaman aralıkları ile ve nâdir olarak bulunur. Her yerdeçok bulunan câhil tarîkatcıları ve yalancı şeyhleri, hakîkî rehber sanmamalıdır. Böylelerintuzaklarına düşerek dünyada ve âhırette saadetden mahrûm kalmamak için çok uyanıkolmalıdır. Kalbe gelen hâtıra, nefse acı gelirse, hayır olduğu anlaşılır. Tatlı gelir, hemen yapmakisterse, şer olduğu anlaşılır.Şeytanın hileleri 9.8.2002Şeytanın hîleleri çoktur. Bunlardan onu mühimdir: Birincisi, Allahü teâlânın seninibâdetine ihtiyacı yoktur, der. Buna karşı Bekara sûresi, altmışikinci âyetinin “Amel-i sâlihinfaydasi, bunu yapanadır” meâl-i şerîfini hâtırlamalıdır.Şeytanın ikinci hîlesi, Allahü teâlâ rahîmdir, kerîmdir, seni de af eder, Cennete kor, der.Buna karşı, Lokman sûresi, otuzüçüncü âyetinin “Allahın kerîm olması, sizi aldatmasın” veMeryem sûresi, altmışüçüncü âyetinin, “Cennete kullarımızdan müttekî olanları vâris kılarız”meâl-i şerîflerini hâtırlamalıdır.Üçüncü hîlesi, senin ibâdetlerin hep kusurludur. Riyâ karışıktır. Böyle ibâdetlerle müttekîolamazsın. Allahü teâlâ, Mâide sûresinde, “Allah, yalnız müttekîlerin ibâdetlerini kabûl eder”buyuruyor. Senin ibâdetlerin kabûl olmaz. Boşuna uğraşıyorsun. Boş yere, sopa yiyen hayvangibi, eziyyet çekiyorsun, der.Buna karşılık, ben, Allahü teâlânın azâbından kurtulmak ve emrine uymak için ibâdetediyorum. Benim vazîfem, emri yerine getirmektir. Kabûl olup olmıyacağı, Onun bileceği şeydir.Şartlarına uygun olan ve farzları yapılan ibâdetin sahîh olması muhakkaktır, demelidir.
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer