Allaha imandan sonra, ibâdetlerin, üstünlüklerin en kıymetlisi, Ehl-i sünnet i’tikâdındaolmaktır. Ehl-i sünnet demek, i’tikâdda ve söylemekte ve her işte ve ibâdetlerde ve insanlarakarşı yapılan işlerde, Muhammed aleyhisselâmın sünnetine, yani yoluna ve Eshâb-ı kirâma veTâbi’înin ve daha sonra gelen Ehl-i sünnet âlimlerinin icmâ’ına, yani söz birliğine uymaktır.Bunların yolunu, fıkh ve ilmihâl kitaplarından okuyup öğrenmek lâzımdır.HakîkîMüslüman, bu yolda olanlardır. Müslümanların çoğu nefslerine ve kısa akllarına, kendigörüşlerine uyarak, Ehl-i sünnet âlimlerinin yolundan ayrılmışlar, (bid’at ehli) olmuşlardır.Müslümanın en büyük vazifesi kendini, çoluk çocuğunu ve yakınlarını bozuk fırkalardankorumak olmalıdır.Dünya kazancına dîni âlet etmek 2.8.2002Riyâ, birşeyi olduğunun tersine göstermektir. Kısaca, gösteriş demektir. Âhıret amelleriniyaparak âhıret yolunda olduğunu göstererek, dünya arzûlarına kavuşmak demektir. Kısaca,dünya kazancına dîni âlet etmektir. İbâdetlerini göstererek, insanların sevgisini kazanmaktır.Sözleri veya ibâdetleri riyâ ile olan kimsenin, din bilgisi varsa, buna “Münâfık” denir. Dinbilgisi yoksa, buna “Din yobazı” denir. Fen bilgisi olmayıp da, kendisini fen adamı tanıtıp, kendigörüşlerini, fen bilgisi olarak söyleyip, Müslümanları aldatmağa, bunların dinlerini, imanlarınıbozmağa çalışan islâm düşmanlarına “Fen yobazı” denir.Riyânın zıddı, aksi “İhlâs” tır. İhlâs, dünya faydalarını düşünmeyip ibâdetlerini yalnızAllahü teâlânın rızâsı için yapmaktır. İhlâs sâhibi, ibâdet yaparken başkalarına göstermeği hiçdüşünmez. Bunun ibâdetlerini başkalarının görmesi ihlâsına zarar vermez. Hadîs-i şerifte,“Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet et! Sen görmüyor isen de, O, seni görmektedir”buyuruldu.Başkalarının sevgisine ve medh etmelerine kavuşmak için, dünya işleri ile, onlara iyilikyapmak, riyâ olur. İbâdet ile olan riyâ bundan daha fenâdır. Allahü teâlânın rızâsını hiçdüşünmeden yapılan riyâ, hepsinden daha fenâdır. İbâdet yaparak Allahü teâlâdan dünyamenfe’atlerini istemek, riyâ olmaz. Yağmur duâsına çıkmak böyledir. İstihâre yapmak da,böyledir. Sıkıntıdan, hastalıkdan ve fakirlikden kurtulmak için âyet-i kerîmeler okumak da,böyledir.Bunlarda hem ibâdet, hem de menfeat niyetleri bulunmaktadır. Ticaret maksadı ile haccagitmek de böyledir. İbâdet niyeti hiç bulunmazsa riyâ olurlar. İbâdet niyeti çok olursa, sevaphâsıl olur. İbâdetlerini başkalarına göstermek, onlara öğretmek ve teşvîk etmek niyeti ile olursa,yine riyâ olmaz ve çok sevap olur. Ramezân orucunu tutmakda riyâ olmaz.Allahü teâlânın rızâsı için namaza başlayıp, sonradan hâsıl olan riyânın zararı olmaz.Riyâ ile yapılan farzlar sahîh olur. İbâdet borcu ödenmiş olur ise de, sevapı olmaz.Riyâdan korkarak ibâdeti terk etmek câiz değildir. Allahü teâlânın rızâsı için namazadurup, namazı bitirinceye kadar hep dünya işlerini düşünürse, namazı sahîh olur. Şöhrete sebepolacak şekilde giyinmek de riyâ olur. Din adamlarının, temiz, kıymetli elbise giymeleri lâzımdır.Bunun için, imâmların, Cum’a ve bayram günleri zînetli elbise giymeleri sünnettir.Menfaat için nasihat riyadır 3.8.2002Menfaat için, şöhret için va’z vermek, nasîhat etmek, kitap yazmak da riyâ olur. Nasihat,emr-i ma’rûf ve nehy-i münker demektir. Münâkaşa etmek, başkalarından üstün görünmek veövünmek için ilim öğrenmek de, riyâ olur. Dünyalık elde etmek, yani mal, mevkı’ elde etmek içinilim öğrenmek de, riyâ olur.Riyâ haramdır. Allahü teâlâ için olan ilim, Allahü teâlâdan korkmağı artırır. Kendiayıblarını görmeğe sebep olur. Şeytanın aldatmasına mani olur. İlmini dünya kazancına, mâlave mevkı’e kavuşmağa vâsıta eden din adamlarına “ulemâ-i sû” yani kötü din adamları denir.Bunların gideceği yer, Cehennemdir. Herkesin yanında sünnetlere uygun olarak, yalnız iken ise,edeblere uymıyarak yapılan ibâdetler, riyâ olur.Yapılan ibâdetin sevapını, ölü veya diri başkasına hediyye etmek câizdir. Hac, namaz,oruc, sadaka, Kur’ân-ı kerîm, mevlid okumak, zikir ve duâ okumak sevaplarını başkasınahediyye etmek câizdir.Bu ibâdetleri ücret karşılığı, pazarlık ederek yapmak câiz değildir. Allahü teâlâ için Kur’ânokuyup, verilen hediyye kabûl edilir. Hadîs-i şerifte, “Kabristândan geçen kimse onbir ihlâssûresi okuyup, sevapını kabrdekilere hediyye ederse, meyyitler adedince sevap verilir”buyuruldu.İbâdetlerin sahîh olması için, Allahü teâlânın rızâsı için yapmağa niyet etmek lâzımdır.Niyet, kalb ile olur. Yalnız söylemek ile niyet edilmiş olmaz. Kalb ile birlikde olmak şartı ile
söyliyerek niyet etmek câiz olur denildi. Kalb ile niyet, söz ile niyete benzemezse, kalbdekiniyete baklır. Yalnız yemîn etmek böyle değildir. Yemîn etmekte, söz esâsdır.İbâdetlerde niyetin söz ile yapılacağını bildiren hiçbir hadis-i şerif ve haber mevcûddeğildir. Dört mezhebin imâmları da bildirmemiştir. Niyet, ibâdet yapmağı kalbe getirmek,hâtırlamak değildir. Allahü teâlâ için yapmağı irâde etmek, istemek demektir. Niyet, ibâdetebaşlarken yapılır. Daha önce, meselâ bir gün önce yapılırsa, niyet olmaz. Buna emel, arzû, va’ddenir.Başkalarının günaha girmemeleri için, bir kimsenin mubahları terk etmesi iyi olur. Fakatsünnetleri, hatta müstehabları terk etmesi câiz olmaz. Meselâ gıybet yapmamaları için, misvâkkullanmağı terk etmek iyi olmaz. Misvâk, misvâk ağacının dalından kesilen dişleri fırçalamak içinkullanılan bir çubuktur. Bir parmak kalınlığında, bir karış uzunluğundadır.Allah korkusunun alâmeti 4.8.2002Günah işleyecek kimsenin, bu günahtan vaz geçmesi, Allahü teâlâdan korktuğu için veyainsanlardan haya etdiği için, yahut başkalarının yapmasına sebep olmamak için olur. Allahüteâlâdan korkarak terk etmenin alâmeti, o günahı gizli olarak da işlememektir.İnsanlardan haya etmek, onların kötülemelerinden korkmak demektir. Başkalarının günahişlemelerine sebep olmak, yalnız yapmaktan daha çok günahtır. Başkalarının bu günahıişlemelerinin günahları da, kıyâmete kadar bunlara sebep olana yazılır. Bir hadîs-i şerifte,“İnsan günahını dünyada gizlerse, Allahü teâlâ da, kıyâmet günü, bu günahı kullarındansaklar” buyuruldu. Herkese vera’ sâhibi olduğunu bildirmek için, günahını saklamak ve gizliolarak devam etmek, riyâ olur.İbâdetlerini başkalarına göstermekden haya etmek câiz değildir. Haya, günahlarını,kabâhatlerini göstermemeğe denir. Bunun için, va’z vermekten ve emr-i ma’rûf ve nehy-i münkeryapmaktan, Kur’ân-ı kerîm ve mevlid okumaktan haya etmek câiz değildir. “Haya imandandır”hadis-i şerifinde haya, kötü, günah şeyleri göstermekden utanmak demektir. Müminin, önceAllahü teâlâdan haya etmesi lâzımdır. Bunun için, ibâdetlerini sıdk ile, ihlâs ile yapmalıdır.Buhârâ âlimlerinden birisi, sultânın oğullarının sokakta abes oyun oynadıklarını gördü.Elindeki asâ ile bunları dövdü. Sultân, bunu çağırıp, sultâna karşı çıkanın hapis olacağınıbilmiyor musun dedi. Âlim, cevâb olarak, Rahmâna karşı çıkanın Cehenneme gideceğinibilmiyor musun dedi. Sultân, emr-i ma’rûf yapmak vazîfesini sana kim verdi dedi. Âlim, seni kimsultân yaptı cevâbını verince, beni halîfe sultân yaptı dedi. Beni de, halîfenin Rabbivazîfelendirdi dedi. Sultân, sana Semerkand şehrinde emr-i ma’rûf yapmak vazîfesini veriyorumdedikte, ben de kendimi bu vazîfeden azl ettim cevâbını verdi. Bu cevâbına hayretettim, emirolunmadan, izin verilmeden vazîfe yaptığını söyledin. İzin verilince de, azl olunmanı istiyorsundedi. Sen izin verince, sonra azledersin. Rabbimin verdiği vazîfeden beni kimse azledemezdedi. Bu söz üzerine sultân, dile benden istediğini vereyim dedi. Gençlik hâlimi bana getir dedi.Bu iş elimden gelmez deyince, bana bir fermân yaz da, Cehennemdeki meleklerin reîsi olanMâlik, beni ateşte yakmasın dedi. Bunu da yapamam deyince, benim öyle bir sultânım var ki,herşeyimi Ondan istiyorum. Her dilediğimi ihsân etdi. Bunu yapamam hiç demedi, dedi. Sultân,beni duâdan unutma diyerek serbest bırakdı.“Ancak Allah için yapılanlar kıymetlidir”5.8.2002İbâdet, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, ihsânınakavuşmak için yapılan ibâdet, ona tapınmak olur. Allahü teâlâya ihlâs ile ibâdet etmemiz emirolundu. Hadîs-i şerifte, “Allahü teâlânın birliğine iman edenden ve namazı ve zekâtı ihlâs ileyapandan Allahü teâlâ râzı olur” buyuruldu. Hadîs-i şerifte, “Başkalarına gösteriş için namazınıgüzel kılan, yalnız olduğu zaman böyle kılmıyan, Allahü teâlâyı tahkîr etmiş olur” ve “Sizdebulunmasından en çok korkduğum şey, şirk-i asgara yakalanmanızdır. Şirk-i asgar, riyâdemekdir” ve “Dünyada riyâ ile ibâdet edene, kıyâmet günü, ey kötü insan! Bugün sana sevapyoktur. Dünyada kimler için ibâdet ettin ise, sevaplarını onlardan iste denir” ve “Allahü teâlâbuyuruyor ki, benim şerîkim yoktur. Başkasını bana şerîk eden, sevaplarını ondan istesin.İbâdetlerinizi ihlâs ile yapınız! Allahü teâlâ, ihlâs ile yapılan işleri kabûl eder” buyuruldu.Resûlullah Efendimiz, Mu’âz bin Cebeli, Yemene vâlî olarak gönderirken, “İbâdetleriniihlâs ile yap. İhlâs ile yapılan az amel kıyâmet günü sana yetişir” ve “İbâdetlerini ihlâs ileyapanlara müjdeler olsun. Bunlar hidâyet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler” ve“Dünyada haram edilmiş olan şeyler mel’ûndur. Ancak Allah için yapılan şeyler kıymetlidir”buyuruldu.
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer