Nefis, yetmiş şeytandan dana düşman29.7.2002Nefis, şeytandan daha tehlikelidir. Nefse uyup da, tevbe ve istigfâr etmeden, af ve Cennetbeklemek ahmaklık olmaktadır. Sebebine yapışmadan birşey beklemeğe (Temennî) denir.Sebebine yapıştıktan sonra, beklemeğe (Recâ) denir. Temennî, insanı tembelliğe götürür. Recâise, çalışmağa sebep olur.Nefsin sevdiği, istediği şeylere (Hevâ) denir. Nefs, yaratılışında kötülükleri, zararlı şeylerisevici ve isteyicidir. “Nefsinden sakın dâim. Ona güvenme aslâ. Yetmiş şeytandan daha,fazla düşmandır sana” beyti, tâm yerinde söylenmiştir.Nefsin, insanı haramlara ve mekrûhlara sürüklemesinin zararları meydandadır. İsteklerihep hayvanî arzûlardır. Hayvanî arzûlar ise, hep dünyadaki ihtiyaclardır. İnsan bu arzûlarıpeşinde olduğu kadar, âhıret ihtiyaclarını hâzırlamakta geri kalır. Çok mühim olan bir şey de,nefs mubahlarla doymaz. Mubahları kullanmağı artırdıkca, isteklerini artırır. Yine de, doymaz.İnsanı haramlara sürükler. Bundan başka, mubahları aşırı kullanmak, elemlere, dertlere,hastalıklara sebep olur. Böyle insan, hep midesini, zevkini düşünür. Hasîs ve rezîl olur.İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Bütün varlıkların aslı, (Adem)dir, yokluktur.Herşey yok iken, Allahü teâlâ, bunları yoklukta biliyordu. İlmindeki bu ademlere, kendisıfatlarından aks ettirdi, yansıttı. Varlıkların asılları hâsıl oldu. İlimdeki bu asılları, hârice çıkardı.Varlıklar hâsıl oldu.Elma çekirdeğinin, elma ağacına asl olması gibi. İnsanın yapısını anlamak için, birşeyinaynadaki hayalini düşünelim. Aynadaki bu görüntü, o şeyden gelen ışınların, aynadakiyansımalarıdır. Ayna adem gibidir. İnsanın kalbi ve rûhu bu ışınlara benzer. Ayna, insanınbedenine, camın parlaklığı ise, nefse benzer. Yani, nefsin aslı, ademdir. Kalb ile rûh ile ilgisiyoktur.Nefse uyan kimse, hep İslâmiyetin dışına çıkar. Hayvanlarda akıl ve nefs olmadığı için,ihtiyaclarını bulunca kullanırlar. Yalnız bedenlerine zarar veren, kendilerini inciten şeylerdenkaçarlar. İslâm dîni, rahat ve huzûr içinde yaşamak için lâzım olan şeylerden ve dünyalezzetlerinden faydalı olanları yasak etmiyor.Bunların elde edilmesinde ve kullanılmasında, akla ve dîne uymağı emir ediyor. İslâm dîniinsanların dünyada da, âhırette de rahat ve huzûr içinde yaşamasını istiyor. Bunun için, aklauymağı emir ediyor. Nefse uymağı yasak ediyor. Akıl yaratılmasaydı, insan hep nefsine uyar,felâketlere sürüklenirdi.Nefs, iki tarafı keskin bıçak gibidir 30.7.3002Kötülüklerin, kötü huyların kaynağı olan nefs olmasaydı ne olurdu? Nefsin faydası varmıdır? Nefs olmasaydı, insan, yaşaması ve üremesi için ve medenî hayat için lâzım olan şeylerikazanmak için çalışmasında kusur ederdi ve Nefs ile cihâd sevapından mahrûm kalırdı.Meleklerden daha üstün olmak yolu kapalı kalırdı.Hadîs-i şerifte buyuruldu ki, “Âhırette olacaklardan, sizin bildiklerinizi hayvanlarbilselerdi, yimek için et bulamazdınız!” Yani, hayvanlar âhıretteki azâbların korkusundandolayı, yimekten, içmekten kesilirlerdi. Bir deri, bir kemik kalırlardı. İnsanlarda nefs olmasaydı,hayvanlar gibi, korkudan, yiyemez, içemez, yaşıyamazlardı. İnsanların yaşıyabilmeleri,nefslerinin gafleti ve dünya lezzetlerine düşkün olması iledir.Nefs, iki tarafı keskin bıçak gibidir. Hem de, zehirli ilâc gibidir. Tabîbin tavsiyesine görekullanan, bundan fayda kazanır. Aşırı kullanan helâk olur. İslâmiyet, nefsin helâk edilmesini, yokedilmesini değil, terbiye edilmesini, ondan istifâde edilmesini emir etmektedir.Nefsin İslâmiyetin dışına taşmasını önlemek için, şey yapılmalıdır: Birincisi, onauymamak, onun arzûlarını yapmamaktır. Buna, (Riyâzet) çekmek denir. Riyâzet, vera’ ve takvâile olur. (Takvâ), haramlardan sakınmakdır. (Vera’) haramlardan ve mubahları ihtiyacdan fazlakullanmakdan da sakınmakdır.Cihâdın ikincisi, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Buna (Mücâhede) denir. Bütünibâdetler mücâhededir. Bu iki husus, nefsi terbiye eder. İnsanı olgunlaşdırır. Rûhlarıkuvvetlendirir. Sıddîkların, şehîdlerin ve sâlihlerin yoluna kavuşturur. Allahü teâlâ kullarınıntâ’atlarına, ibâdetlerine muhtac değildir. Kullarının günah işlemesi Ona hiç zarar vermez.Kullarının nefslerini terbiye etmek, nefsle cihâd etmek için bunları emir etmiştir.İnsanlarda nefs olmasaydı, insanlık kalmaz, meleklik hâsıl olurdu. Hâlbuki, beden birçokşeylere muhtactır. Yimek, içmek, uyumak, istirahat etmek lâzımdır. Süvâriye hayvan lâzımolduğu gibi, insana da beden lâzımdır. Hayvana bakmak lâzım olduğu gibi, bedene hizmetetmek de lâzımdır. İbâdetler beden ile yapılmaktadır.
Emirler insan gücünün üzerinde değildir31.7.2002Kötülüklerden, kötü huylardan kurtulmanın yolu, İslamiyete uymak, ibadet etmek veİslamiyetin istediği şekilde yaşamaktır. Niyet ederek İslâmiyete uymağa (İbâdet) etmek denir.Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına (İslâmiyet) denir. Emir edilenlere (Farz), yasakedilenlere (Haram) denir.İslamiyetin emir ve yasakları insan gücünün üzerinde değildir. Her insanın rahat,zorlanmadan yapabileceği kurallardır. Hadîs-i şerifte, “İbâdetleri tâkat getireceğiniz kadaryapınız. Neş’e ile yapılan ibâdetin kıymeti çok olur” buyuruldu. Beden istirahat edince,ibâdetler zevk ile yapılır. Beden ve zihin yorgun iken yapılan işden usanç hâsıl olur.Yorgunluğu gidermek için, arasıra mubah olan şeylerle, bedene neş’e getirmelidir. İmâm-ıGazâlî hazretleri buyuruyor ki, “Çok ibâdet yapınca, beden yorulur. Hareket etmek istemez. Buzaman uyumakla veya sâlihlerin hayat hikâyelerini okumakla yahut mubah olan eğlencelerlebedeni neş’elendirmeli. Böyle yapmak, usanarak ibâdet yapmakdan efdaldir.”İbâdet yapmaktan maksad, hem mücâhede yaparak, nefsi terbiye etmek, hem de, kalbeferahlık getirmek, kalbi Allaha bağlamak içindir. “Namaz, insanı kötü ve çirkin işler yapmaktankorur” buyuruldu. Severek, neş’e ile kılınan namaz böyle olur.Bu neş’eyi hâsıl etmek için, nefsin mubahlardaki arzûlarını, ihtiyac olduğu kadar, yerinegetirmek lâzım olur. Böyle yapmak, İslâmiyete uymak olur. İbâdetlere sebep olan mubahlar daibâdet olur. “Âlimin uykusu, câhilin ibâdetinden hayırlıdır” hadis-i şerifi, bu sözümüzün şâhididir.Uyuklıyarak, terâvîh namazı kılmak mekrûhdur. Uykulu hâl gidince, neş’e ile kılmalıdır.Uyuklıyarak kılınan namazda gevşekilik ve gaflet olur.Bu ifadeler yanlış anlamamalıdır. Yorgunluk ve usanç hâsıl olduğu zaman ibâdet te’hîredilir, terk edilmez. Farzları özürsüz terk etmek büyük günahdır. Kaza etmek farz olur. Vâcibleride kaza etmek vâcib olur. Sünnetleri terk eden, bunların sevapından mahrûm kalır. Özürsüz terketmeği âdet ederse, bu sünnetlere mahsûs olan şefâ’atdan mahrûm kalır.Yorgun, hâlsiz, neş’esiz olmak, farzları vaktinden sonraya bırakmak için özür olmaz.Vaktinden sonraya bırakmak günahından ve azâbından insan kurtulamaz. Farzlara veharamlara ehemmiyyet vermemenin küfür olduğu akâid kitaplarında bildirilmişdir. İslâmdüşmanları bu noktadan da gençleri aldatmağa, İslâmiyeti içerden yıkmağa çalışıyorlar. Bunlaraaldanmamak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları fıkh ve ilmihâl kitaplarını okuyup, farzları,haramları iyi öğrenmekden başka çâre yoktur.Bozuk inançlık kimselerin peşinden gitmek1.8.2002Kötü huylardan biri de tanımadığı, itikatını, yaşayışını bilmediği kimselerin peşindengitmektir. Ehl-i sünnet âlimi olduğu anlaşılmayan kimsenin sözlerinin, kitaplarının ve kendisininmedh olunmasına, yaldızlı, ateşli propagandalara aldanarak, buna tâbi’ olmak câiz değildir.Nasıl kimse olduğunu araştırmadan, onu güvendiği kimselere sormadan, i’tikâdında,sözlerinde ve ibâdetlerinde ona uymak, insanı felâkete götürür.Ehl-i sünnet âlimi olan hakîkî din adamlarının kabûl ve tasdîk etmediği kitaplardan vesözlerden din bilgisi öğrenmeğe kalkışmamalıdır. Her din kitapına uyarak ibâdet yapmak câizdeğildir. Ehl-i sünnet olmayan din adamlarının kitaplarına ve sözlerine uymamalıdır.Âlim görünen ve din adamı denilen herkesin sözüne veya kitapına uyarak amel etmekcâiz değildir. Kıymetli kitaplardan toplanmış, terceme edilmiş Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları(ilmihâl kitapları)nı okumalıdır. Böyle tercüme edilmemiş, kafadan yazılmış ilmihâl kitaplarını veuydurma tefsîrleri okumak, insanı dünya ve âhıret felâketlerine sürükler.Mesela, zamanımızdaki sinsi din düşmanlarının fikir babalarından olan Kazanlı MûsâCarullah, Kur’ân-ı kerîme ve hadis-i şeriflere inanmayıp, yeni bir din uydurup, buna İslâmiyetdemektedir. Yaldızlı kelimelerle, Müslümanlara gerici, Ehl-i sünnet âlimlerine yobaz demektedir.Kur’ân ve hadîsler, bugünkü fen bilgileri ile yetişmiş olan gençlerin uyacakları bir din değildirdiyerek, uydurduğu düşüncelerine din demekde, kitapları ile gençleri aldatmaktadır.Bu tür zararlı kimselere aldanmamak için, kimin yolundan gittiğimize ve kimin kitaplarınıokuduğumuza, dinimizi kimlerden öğrendiğimize dikkat etmemiz gerekir.
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94:
şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer