“Yanımda nasrânî [hıristiyan] bir kâtibim var. Çok işe yarıyor.” Hazret-i Ömer, “ Niçin, birmüsliman kâtip kullanmıyorsun? Mâide sûresindeki, "Ey müminler! Yahûdî ve hıristiyanlarısevmeyiniz!" âyetini işitmedin mi? dedi.” “Dîni onun, kâtipliği benim.” cevabını verince, “ Allahüteâlânın hakîr ettiğine ikrâm etme! Onun zelîl ettiğini azîz eyleme! Allahın uzaklaştırdığınayaklaşma!” dedi. “Fakat ben Basra'yı onun yardımı ile idâre edebiliyorum.” deyince, “Hıristiyanölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir!.”buyurdu.Âl-i İmrân sûresinde meâlen, “Kâfirleri sevenleri, Allahü teâlâ, azâbı ile korkutuyor.”buyuruldu. Bu büyük tehdît, onları sevmenin tehlikesini gösteriyor.“Benim için ne amel işledin?” 10.7.2002Dostun dostları, insana sevimli görünür. Düşmanları, çok çirkin görünür. Bir kimse, birisiniseviyorum derse, onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sözüne inanılmaz. Ona münâfık denir.Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma sordu: “Yâ Mûsâ! Benim için ne amel işledin?” Mûsâaleyhisselâm cevap verdi: “ Yâ Rabbî, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, tesbîh okudum,sadaka verdim.” Hak teâlâ buyurdu ki:“Yâ Mûsâ! Bunların hepsi senin içindir. Namaz kılarsan Cennet veririm, oruç tutarsansana kabir ve Sıratta nûr olur. Tesbîh okursan Cennet-i a'lâda senin için ağaç dikilir, sadakaverirsen, üzerine gelecek kaza ve belâ def' ve ref' olur. Yâ Mûsâ, benim için ne amel yaptın?”Bunun üzerine Mûsâ aleyhisselâm sordu: “Yâ Rabbî, senin için ne amel yapmak gerekir?Nasıl bir amel yapayım ki, senin için yapmış olayım? Hak teâlâ hazretleri buyurdu ki:” Benim içinyapılmış olan amel, dostumu dost ve düşmanımı düşman tanımaktır.”Allahü teâlânın en beğendiği ibâdet, müslümanları sevmek, kâfirlere düşman olmaktır.Buna, "Hubb-i fillah ve buğd-ı fillah" denir. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “İmanın temeli ve enkuvvetli alâmeti, müslümanları sevmek ve müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemektir.”Cenâb-ı Hak Îsâ aleyhisselâma buyurdu ki:“Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlûkların ibâdetlerini yapsan, dostlarımısevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.”Hıristiyanlar teslis (üç ilah) inancı ile Cenab-ı Hakka şirk, ortaklık koşmaktadırlar. Dinimizegöre, Hıristiyanların, Yahudilerin Cennete gireceğine, inanan, söyleyen dinden çıkar. Nisa suresi48. âyetinde bunları asla affetmeyeceği buyuruyor: “Allah, kendisine ortak koşulmasını aslabağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşankimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.”Başka âyet-i kerîmelerde de buyuruldu ki: “Ey iman edenler! Benim ve sizindüşmanlarımızı sevmeyiniz.” “Müminlerin erkekleri ve kadınları birbirlerini severler.”Bu âyet-i kerîmeler de, kâfirleri sevmeği haram etmektedir. Sevmemek de kalb ile olur.Bir hadis-i şerifte, “Allahü teâlânın bazı kulları vardır. Bunlar, peygamber değildir.Peygamberler ve şehîdler, Kıyâmet günü bunlara imrenirler. Bunlar, birbirini tanımıyan, uzakyerlerde yaşıyan, Allah için birbirini seven müminlerdir.” buyuruldu.“Elinde ateş tutmak gibi güç olur” 11.7.2002Kalb hastalıklarının, kötü huyların şirkden sonra en kötüsü, “Bid’at”lara inanmak ve bid’atişlemektir. Bid’atlardan sonra gelen kötü huy, günahlardan sakınmamaktır. Küçük olsun, büyükolsun, şirkten yani küfürden başka günah işleyip, tevbe etmeden ölen bir mümin, şefâ’atolunmakla, yahut hiçbir sebep olmadan, yalnız Allahü teâlânın merhamet etmesi ile, afolunabilir.Küçük günah, af edilmezse, Cehennemde azâb çekilecektir. Kul hakkı da bulunangünahların afı güçtür ve azâbları daha şiddetli olacaktır. Hanımının mehrini vermemek veinsanların hak dîni öğrenmelerine mani olmak, kul haklarının en büyüğüdür.Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki, “Bir zaman gelir ki, insan kazancının helâldan mı,haramdan mı olduğunu düşünmez” “Bir zaman gelir ki, İslâmiyete yapışmak, elinde ateştutmak gibi güç olur.”Bunun için, haramların hepsinden ve mekrûhlardan sakınmak takvâ olur. Farzları vevâcibleri terk etmek haramdır. İ’tikâdda ve ahlâkda ve amelde emir olunanları terk edene,kıyâmetde azâb yapılacaktır. Azâba sebep olan şeyleri terk etmek lâzımdır. Meselâ namazkılmamak ve kadınların, kızların açık gezmeleri büyük günahlardandır. Bir günahı terk etmek,meselâ beş vakt namazı hergün kılmak çok lâzımdır.
Yapılmaması lâzım olan şeyler, yâ belli bir uzv ile yapılır, yahut bütün beden ile yapılır.Günah işlenen uzvlardan sekiz uzv meşhûrdur. Bu uzvlar, kalb, kulak, göz, dil, el, mi’de, ferc veayaklardır. Kalb, insanın göğsünde, sol tarafında bulunan yürek denilen et parçasına nefholunmuş, üfürülmüş rûhânî bir latîfedir.Klb, rûh gibi, madde olmıyan bir varlıkdır. Günah işliyen, bu uzvların kendileri değildir.Bunlarda bulunan his kuvvetleridir. Dünyada ve âhırette saadete kavuşmak, rahat etmek istiyenkimse, bu uzvların günah işlemelerine mani olmalıdır.Kalbde tabî’at hâlini almadan, kendini zorlıyarak günahlardan sakınmak da, takvâ olur isede, velî olmak için, günah işlememek tabî’at, huy hâlini almalıdır. Bunun için de, kalbintemizlenmesi lâzımdır. Kalbin temizlenmesi, İslâmiyete uymakla olur. İslâmiyet, üç kısmdır: İlim,amel, ihlâs. Emrleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi’ olmak, bunları yalnız Allah rızâsıiçin yapmak lâzımdır. Kur’ân-ı kerîm, bu üçünü emir ve medh etmektedir.Önce kalbin temizlenmesi lazımdır 12.7.2002Kötü ahlâktan, kötülüklerden kurtulmak için Müslümanın herşeyden evvel kalbinitemizlemesi lâzımdır. Çünkü, kalb, bütün bedenin reîsidir. Bütün uzvlar kalbin emrindedir.Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, “İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyiolursa, bütün uzvlar iyi olur. Bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur. Bu, kalbdir”buyurdu.Yani bu, yürek denilen et parçasındaki gönüldür. Bunun iyi olması, kötü ahlâktantemizlenmesi ve iyi ahlâk ile süslenmesi gerekir. İnsanın kalbindeki kuvvete, huya “Hulk” denir.Kalbin hastalıklarının tedâvîleri güçtür. İlâclarını iyi bilmek ve iyi kullanmak lâzımdır. Huy,kalbdeki meleke ve kalbdeki arzû, hâl demektir. İnsanın i’tikâdı, sözleri, hareketleri, hep bukuvvetten hâsıl olmaktadır. İhtiyârî hareketleri, huyunun eserleridir.Ahlâkı tebdîl etmek, kötüsünü yok edip, yerine iyisini getirmek mümkindir. Hadîs-i şerifte,“Alâkınızı iyileştiriniz!” buyuruldu. İslâmiyet mümkin olmıyan şeyi emir etmez. Tecribeler de,böyle olduğunu göstermekdedir. Tecribe, kat’î bilgi elde etmeğe yarıyan üç vâsıtadan biridir. Buvâsıtalardan ikincisi, Muhbir-i Sâdıkın haber vermesidir. Üçüncüsü, hesâb ile anlamaktır.İnsanların, ahlâklarını değıiştirme yetenekleri aynı değildir.Ahlâkın kaynağı, sebepi, insânî rûhun üç kuvvetidir. Bunlardan birincisi, rûhun “İdrâk”kuvvetidir. Buna “Akıl” da denir. İdrar kuvvetinin mu’tedil, orta miktarına “Hikmet” denir. Hikmet,iyiyi kötüden, hakkı bâtıldan ayıran kuvvetdir.Bu kuvvetin lüzûmundan fazla olmasına ukalâlık denir. Ukala insan, mümkin olmayanşeyleri anlamağa kalkışır. Müteşâbih âyetlere mana verir. Kaza kader üzerinde konuşur. Mekr,hiyle, sihr gibi zararlı şeyler yapar. Bu kuvvetin lüzûmundan az olmasına ahmaklık denir. Böylekimse, hayırı, şerri birbirinden ayıramaz. İrak kuvvetinin orta olmasına “Adâlet” denir. Adâletinazı çoğu olmaz.Ahlâkın kaynağı olan kuvvetlerden ikincisi “Gadab” tır. Hayvanî rûhun kuvvetidir.Beğenmediği, istemediği birşey karşısında, kanı harekete gelir. Bu kuvvetin insânî rûhtarafından temîn edilen orta miktarına, cesâret denir. Lüzûmlu, faydalı işlere atılmaktır.Müslümanların, iki mislinden fazla olmıyan düşmanla harb etmeleri, mazlûmu zâlimdenkurtarmaları böyledir. Bu kuvvetin fazla olması , atılgan, saldırgan olmaktır. Çabuk hiddetlenir.Bu kuvvetin az olması, korkaklıktır. Lüzûmlu olan şeyi yapmaktan çekinir.Kötü şeyler nefse tatlı gelir 13.7.2002İnsanın ahlâkına tesir eden, rûhun kuvvetlerinden birisi de “şehvet” tir. Bu sadece cinsiarzular demek değildir. Kendine tatlı gelen, hoşuna giden şeyleri istemesidir. Bunun insânî rûhtarafından temîn edilen orta miktarına “İffet” nâmûs denir. İnsan, tabî’atinin muhtac olduğuşeyleri, İslâmiyete ve insanlığa uygun olarak yapar. Lüzûmundan fazla olmasına , hırs ve fücûrdenir. Helâldan olsun, haramdan olsun, her istediğini elde etmeğe çalışır. Başkalarının zararınada olsa, beğendiği şeyleri toplar. Şehvetin lüzûmundan az olmasına, uyuşukluk denir ki, hastaolduğundan veya hayasından, yahut korkusundan, kibrinden, muhtac olduğu şeylerekavuşmakta gevşek davranır.Hikmet, adâlet ve iffet ve şecâ’at, iyi huyların esâsıdır. İnsan, rûhun üç kuvvetindenhikmete tâbi’ olunca, diğer ikisine, yani gadaba ve şehvete hâkim olur. Bu ikisini, orta dereceliolan iffete ve şecâ’ate kavuşturarak saadete erer.Eğer, insan orta derece olan hikmeti bulamayıp, iki kötü uca meylederse, kötü huylarhâsıl olur. Aşırı olan altı huy, her zaman kötüdür. Orta derecede olan dört huy da, kötü niyet ileyapılınca, kötü olur. Mala, mevkı’e kavuşmak için, din adamı olmak, riyâ ile, gösteriş olaraknamaz kılmak ve cihâd yapmak, hikmeti kötüye kullanmak olur. Bir zevke veya mevkı’ekavuşmak için, bazı zevklerini terk etmek, iffeti kötüye kullanmaktır.
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84:
İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86:
Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88:
“Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90:
şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92:
Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94:
şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer