Hazret-i Alî buyuruyor ki, “Öldükten sonra tekrar dirilmeğe inanmıyan birini görürsen, onade ki: Ben inanıyorum. Senin dediğin doğru çıkarsa, benim hiç zararım olmaz. Benim dediğimdoğru olunca, sen sonsuz olarak ateşte yanacaksın!”Avrupada, Amerikada bütün fen adamları, devlet adamları , âhıret hayatına inanıyorlar.Hepsi, kiliselere gidip tapınıyorlar. Yehûdîler, Budistler, Berehmenler, ateşe tapanlar,putperestler, medenî, vahşî herkes inanıyor.Geçinebilmeleri ve zevkleri için, din düşmanlığı yapan birkaç câhilin, ahmağın, dünyanüfûsunun yüzde doksanını teşkil eden, inananlar karşısında, haklı olacakları düşünülebilir mi?İnanmıyan bir kimse ölünce, kendi inancına göre, yok olacak. İnanana göre ise, Cehennemdesonsuz azâb görecektir.İnanan bir kimse ölünce, inanmıyana göre, yine yok olacak. Kendi inancına göre, sonsuzzevkler, nimetler içinde yaşayacaktır. Aklı, bilgisi olan bir insan, bu ikisinden hangisini seçer?Elbet, ikincisini değil mi? Dünya işlerindeki, madde âlemindeki intizâm, Allahü teâlânın varlığınıakıl sâhiblerine haber veriyor. Âhıretin var olduğunu da Allahü teâlâ haber veriyor.O halde, Aklı, ilmi olanın, Allahın varlığına ve birliğine inanması lâzımdır. İnanmamak,ahmaklık, câhillik olmaz mı? Allahü teâlâya iman etmek, Onun (Ülûhiyyet sıfatları)na yani Onun(Sıfât-ı zâtiyye)sine ve (Sıfât-ı sübûtiyye)sine ve verdiği haberlere inanmaktır ve Onun dînineuymaktır.İslâmiyete uyan bir kimse, dünyada da rahat ve mesûd yaşar. Herkese iyilik eder. Allahüteâlâ, kullarına çok acıdığı için, faydalı şeyleri yapmalarını emir etmiştir. İslamiyete inanan veuyan, dünyada ve âhırette Allahü teâlânın ihsânına kavuşur, mes’ûd olur.İnanmıyan, aklı ile faydalı olduğunu anlayarak, dünya işlerinde uyarsa, yalnız dünyadames’ûd, rahat yaşar. Şimdi Avrupalıların bir kısmı, bunun için, rahat ve mes’ûd yaşamakta,İslâmiyete uymıyan Müslümanlar zelîl, hakîr yaşamaktadır.“Hûd sûresi, sakalıma ak düşürdü” 25.6.2002Her iyi huyun zıddı, karşılığı olan sayısız kötü huy vardır. Çünkü iyilik demek, tam orta yoldemektir. Ortanın sağında, solunda olmak, iyilikten ayrılmak olur. Ortadan uzaklığı kadar, iyiliğiazalır. Hak yol birdir. Sapık, bozuk yollar ise, çoktur. Hatta sonsuzdur.Doğru yola kavuştuktan sonra, orada kalmak, oradan hiç çıkmamak çok zordur. Hûdsûresinin yüzonüçüncü âyetinde meâlen, “Emir olunduğun doğru yolda bulun!” buyuruldu.Bu âyet-i kerîme indiği zaman, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, “Hûd sûresi, sakalımaak düşürdü” buyurdu. Âyet-i kerîmede emir olunan istikâmeti yerine getirebilmek için,Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”, Velîler, Sıddîklar “rahime-hümullahü teâl┺aşkına dönmüşlerdir. Bu korkudandır ki, Kâinâtın Efendisinin mubârek sakalına ak düşmüştür.Doğru yolda bulunabilmek çok güç olduğu için, “Sırat köprüsü, kıldan ince, kılıncdan keskindir”buyuruldu. Fâtiha-i şerîfe sûresindeki âyet-i kerîmenin meâl-i şerîfi, “Doğru yolakavuşturmasını Allahü teâlâdan dileyiniz!”dir. Mümine bu dünyada, doğru yola yapışmaklâzımdır. Kıyâmet günü, Sırat köprüsünden geçebilmek için, dünyada, doğru yolda bulunmakgerekdir.Resulullah Efendimiz, kıyâmetdeki nimetlerden ve azâblardan her ne haber verdi ise,onların hepsi, insanın bu dünyada kazandığı huyların, ahlâkın ve amellerin sûretleridir. Oradakigörünüşleridir. Ahlâkda ve amelde doğru yolda bulunmanın, oradaki sûreti, görünüşü de, sıratköprüsüdür denildi. Dünyada doğru yolda bulunanlar, İslâmiyetden ayrılmıyanlar, orada sıratköprüsünü, çabuk geçecek, ma’rifetler ve olgunluklar Cennetlerine ve iyi amellerin bağçelerinekavuşacaklardır. Burada, din yoluna uymakda gevşek davrananlar, orada sırat köprüsünü düşekalka geçeceklerdir. İslâmiyetin gösterdiği doğru i’tikâddan ve amellerden ayrılanlar, sağa, solasapanlar, sıratdan geçemeyip Cehennem ateşine düşeceklerdir.Zuhruf sûresinin otuzaltıncı âyetinde meâlen, “Nefsine uyarak, Allahü teâlânındîninden yüz çevirenlere, dünyada bir şeytan musallat ederiz” buyuruldu. Bu âyet-ikerîmeye bakarak, bazı âlimler dedi ki, hayır ve kemâl işleri yaptıran melekeyi, bir melek hâsıleder. Ortadan saptıran, kötülük yaptıran melekeyi de bir şeytan hâsıl eder. İkisinden biri,kıyâmette o insana arkadaş olur. O halde herkes, kendi huyuna ve ameline bakarak, âhırettekiarkadaşının nasıl olacağını anlıyabilir.
“İşlerin en iyisi, onların ortasıdır” 26.6.2002Tavsiye edilen orta yol nedir? Orta yol deyince, iki şey anlaşılır: Birisi, herkesin anladığıgibi, birşeyin tam ortasıdır. Dâirenin merkezi, kutru böyledir. İkincisi, izâfî, takdîrî orta olmaktır.Yani belli birşeyin ortasıdır. O şeyin ortası olduğu için, herşeyin ortası olmak lâzım gelmez.Ahlâk bilgisinde kullanılan, bu ikinci ortadır.İyi huy, tam ortada olmak değil, ortalamada olmaktır. Kötü huy da, bu ortalamanın ikitarafına ayrılmaktır. “İşlerin en iyisi, onların ortasıdır” hadis-i şerifi de bunu bildirmekdedir.Bundan dolayı, her iyi huya karşı, iki kötü huy bulunur. Dört esâs iyi huya karşılık da, sekiz anakötü huy olur:1 - Cerbeze olup, hikmetin aşırı olmasına denir. Ahlâkı ve işleri incelemek, anlamakkuvvetini, lüzûmsuz yerlerde kullanmaktır. Hiyle yapmak, aldatmak, haram işleri yaymak gibi.Aklı, aşırı kullanmak cerbeze olmaz. Kötü olmaz, o kadar çok iyi olur.2 - Belâdet, eblehlikdir. Aklı kullanmamaktır. Ahmaklık da denir. Kalın kafalılıktır.Öğrenmesi ve işlemesi kusurlu olur. İyiyi kötüden ayıramaz.3 - Tehevvürdür. Çabuk kızmak demektir. Şecâ’at iyi huyunun aşırı olmasıdır. Akllıtanınan kimselerin beğenmiyeceği işler yapmağa kalkışmaktır. Rûhunu veya bedenini boş yereyorar.4 - Cübndür. Korkaklık demekdir. Şecâ’atin lüzûmundan az olmasıdır. Korkmak câizolmıyan yerde korkaklık gösterir.5 - Fücûrdur. İffetin aşırı olmasıdır. Dünya lezzetlerine düşkün olur. İslâmiyetin ve aklınbeğenmediği taşkınlıkları yapar.6 - İffetin az olması Humûd, yani miskinlikdir. İslâmiyetin ve aklın izin verdiği arzûlarınıbırakmaktır. Bedeni, kuvveti gider. Hasta olur. Nesli tükenir.7 - Zulmdür. Adâletin sınırını aşmaktır. Başkasının hakkına tecâvüz etmektir. Başkasınınmâlına, cânına, nâmûsuna zarar verir.8 - Haysiyyetsizliktir. Kendisine karşı yapılan zulm, işkence ve hakâretleri kabûl eder.Adâletin noksan olmasıdır. Adâletde bütün iyilikler toplandığı gibi, zulmde de, kötülüklertoplanmıştır.Her iyi huyun bir sınırı vardır 27.6.2002İnsanda bulunması lâzım olan güzel ahlâkdan, bazısı vardır ki, ne kadar çok olursa, iyiliğide o kadar artar zan olunur. Hâlbuki öyle değildir. Her iyi huyun bir sınırı vardır. O sınırı aşınca,iyilik gider, kötülük olur. İyi huyun az olması kötülük olacağı ise, kolay anlaşılır. Kahramanlık vecömertlik bunlara misâldir. Cömertliğin fazlası israftır. Câhiller, hele, İslâm ahlâkını bilmiyenler,israf edeni, çok cömert sanır ve överler. Tehevvür edenlere de, çok cesûr, kahraman derler.Hâlbuki, korkak ve hasîs olana hiç kimse, kahraman ve cömert demez.İnsanda bulunması lâzım olan güzel ahlâkdan bazısı da vardır ki, az olunca iyi zanolunur. Aşırı, çok olunca, kötülüğü belli olur. Tevazu böyledir. İnsanda kibrin bulunmamasıdemektir. Bunun noksan olması tezellüldür. Tezellülü, tevazudan ayırmak güçtür. Hatta çokkimse, dilencinin zilletini, âlimin tevazuu ile karışdırır. Çünkü, kibrsizlik onda da çoktur. Onu daçok iyi sanır.Güzel ahlâka benziyen kötü ahlâk da vardır. Bunların iyi huylardan nasıl ayrılacağınıherkes herkes bilemez. Çok kimse, hâlis altını, pirinc denilen sarı madenden ayıramaz. Mâviboncuğu mücevher sanır. Bunun gibi, kötü huyu iyi sanır. Bunun için ahlâk ilmini iyi öğrenmek,işlerdeki saklı ayıpları, kusurları görebilmek, iyiyi kötüden ayırmakta usta olmak lâzımdır.Akıl ölçülerinden, fen bilgilerinden veya tasavvuf marifetlerinden birkaçını ağızlardankaparak veya gazeteden, dergi ve televizyonlardan duyarak, bunları ötede beride söyliyen,münâkaşalara karışan kimseleri, akıllı, bilgili, fen adamı, mütehassıs ve mürşid zan edenler azdeğildir.Hâlbuki bu kimse, söylediği meselelerden birinin çözümünü, marifetlerden hiçbirininmanasını bilmez. Bunun âlimlere, mürşidlere ve fen adamlarına benzemesi, papağanın insangibi konuşmasından fazla değildir. Çünkü, hikmet denilen huy, insanın kafasında, rûhunda olur.Eserleri, nûrları, his organları ile duyulmaz.Birçok ilerici denilen kimseler vardır ki, hikmetden ve kıymetten haberleri yoktur. Bilgisizve kötü huyludurlar. İlim ve ahlâk ile bir münâsebetleri de yoktur. Ağızlarından iyi huylu bir sözçıkmaz. Fakat arkalarında şık elbise taşırlar. Mevkı’ sâhiblerinin karşılarında eğilmesini iyibilirler. Demogojiyi iyi bildikleri için, insanları kolay aldatırlar. Dünyalık elde etmek için,ahıretlerini vermekten çekinmezler.
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76:
“İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78:
edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80:
dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82:
Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84:
İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86:
Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88:
“Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90:
şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92:
Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94:
şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer