İslâmiyete uymak için, ihlâs lâzımdır. İhlâs, işleri, ibâdetleri, Allahü teâlâ emir ettiği içinyapmak, başka hiçbir menfeat düşünmemektir. İslâmiyete uymak, kalbi kuvvetlendirdiği gibi,nefsi zayıflatır. Bu sebep ile nefs, kalbin İslâmiyete uymasını, İslimiyeti, güzel ahlâkı anlatankitaplarını okumağı,öğrenmeyi istemez. Dinsiz, imansız olmasını ister. Akıllarına uymayıp,nefslerine uyan kimseler, bunun için, dinsiz olmaktadır. Nefs ölmez. Fakat, gücü kuvvetikalmayınca, kalbi aldatamaz. Nefsin zaylıflaması için de dinin emirlerine uymak, kötü huylarıbırakıp güzel huylarla ahlaklanmak gerekir.“İyi huyları tamamlamak için gönderildim”.İslâm kelimesi, “Nefsini teslîm etmek, boyun eğmek, selâmete ulaşmak” ve aynı zamanda“Barış” manâlarına gelir. İmâm-ı a’zam hazretleri,”Allahü teâlânın emirlerine teslîm olmak veboyun eğmek” diye tarîf etmiştir.Bu tarîfler, dikkat ile incelenirse, iyi bir Müslümanın Allahü teâlânın emir ve yasaklarınauyan güzel ahlâklı bir kimse olacağı, kendiliğinden meydana çıkar.Müsliman, muhakkak güzel ahlâklı ve fazîletli olmalıdır. İslâm dîni, baştan başa ahlâk vefazîletdir. İslâm dîninin, dostlara ve düşmanlara karşı yapılmasını emir ettiği iyilik, adâlet,cömertlik, akılları şaşırtacak derecede yüksektir. Ondört asırlık hâdiseler, bunu düşmanlara da,pek iyi göstermiştir. Bununla ilgili sayılmıyacak kadar çok vesîka vardır:Mesela, Bursa müzesi arşivinde, ikiyüz sene öncesine âit bir mahkeme kaydında diyor ki,Altıparmakdaki yehûdî mahallesi yanında bir arsaya Müslümanlar câmi’ yapıyor. Yehûdîler, arsabizimdir, yapamazsınız dediklerinde, iş mahkemeye intikâl ediyor. Arsanın yehûdîlere âid olduğuanlaşılarak, mahkeme câmi’in yıkılmasına, arsanın yehûdîlere verilmesine karar veriyor vehüküm yerine getiriliyor. Adâlete bakınız!Güzel ahlâk dinimizin esasıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki,“İyi huyları tamamlamak, iyi ahlâkı dünyaya yaymak için gönderildim”. Başka bir hadis-i şerifte,“İmanı yüksek olanınız, ahlâkı güzel olanınızdır” buyuruldu. İman bile, ahlâk ile ölçülmektedir.İslamiyette rûh temizliği esasdır.Yalan söyliyen, hîlekârlık yapan, insanları aldatan,zulmeden, haksızlık yapan, din kardeşlerine yardım etmiyen, büyüklük satan, yalnız kendimenfeatini düşünen bir kimse, ne kadar ibâdet ederse etsin, hakîkî bir Müslüman sayılmaz.Mâ’ûn sûresinin ilk üç âyetinde meâlen, “Ey Resûlüm, kıyâmet gününü inkâr eden, yetîmi,öksüzü incitip hakkını gasbeden, fakiri doyurmayan ve başkalarını da fakire iyiliğe teşvîketmeyen o kimseyi gördün mü?” buyurulmuştur.İslâm dîninde yasaklardan, haramlardan sakınmak, emirleri, farzları yapmaktan dahaönce gelmektedir. Hakîkî bir Müslüman, her şeyden önce, tam ve mükemmel bir insandır. Güleryüzlü, tatlı dilli, doğru sözlüdür. Kızmak nedir bilmez. Resûlullah Efendimiz,”Kendisineyumuşaklık verilen kimseye dünya ve âhiret iyilikleri verilmiştir” buyurmuştur.Herkese iyilik ederlerMüslüman güzel ahlâk sahibi örnek bir insandır, son derece mütevâzi,alçak gönüllüdür.Kendisine başvuran herkesi dinler ve imkân buldukça yardım eder.Müslüman vakûrdur, kibârdır. Âilesini ve vatanını sever. Peygamberimiz “sallallahü teâlâaleyhi ve sellem” “Vatan sevgisi imandandır” buyurmuştur. Bunun için, vatanına, dininesaldıranlara karşı, seve seve mücadele eder. Allahü teâlânın, kullarının nasıl olmasını istediğiKur’ân-ı kerîmde şöyle açıklanmaktadır:Fürkân sûresinin 63-69. âyet-i kerîmelerinde meâlen, “Rahmânın (yanî kullarına acımasıçok olan Allahü teâlânın fazîletli) kulları, yer yüzünde gönül alçaklığı ve vakâr ile yürürler.Câhiller kendilerine sataşdığı zaman onlara, (sağlık, esenlik size) gibi güzel sözler söyliyerekdoğruluk ve tatlılıkla günahdan sakınırlar. Onlar, Rableri için, secde ve kıyâm ederek yanînamaz kılarak gecelerler.Ona hamd ederler. Onlar (Rabbimiz Cehennem azâbını bizdenuzaklaştır. Doğrusu Onun azâbı devamlı ve acıdır, orası şübhesiz ne kötü bir yer ve ne kötü birdurakdır) derler. Onlar sarf ettikleri zaman, ne israf, ne de cimrilik ederler, ikisi ortası bir yoltutarlar ve kimsenin hakkını kesmezler. Onlar Allaha ortak koşmazlar. Allahın haram ettiği canakıyıp, kimseyi öldürmezler. Zinâ etmezler). Ve 72-74. âyetlerinde, “Yalan yere şahidlik etmezler.Fâidesiz ve zararlı işlerden kaçınırlar. Böyle fâidesiz veya güçle yapılan bir işe tesâdüfenkarışacak olurlarsa, yüz çevirip vakârla uzaklaşırlar. Kendilerine Allahın âyetleri hâtırlatıldığızaman, körler ve sağırlar gibi görmemezlik, dinlememezlik etmezler. Onlar, (Yâ Rabbî, bize
zevcelerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzü aydınlatacak sâlih kişiler ihsân et! Bizi, Allahakarşı gelmekten sakınanlara önder yap! diye yalvarırlar” buyurulmuştur.Bundan başka, Sâf sûresinin ikinci ve üçüncü âyetlerinde meâlen, “Ey iman edenler!Yapmadığınız bir şeyi niçin söylersiniz?Yapamadığınız şeyi yaptık demeniz, Allah katında büyüköfkeye sebeb olur” buyurulmuştur ki, bu da, bir insanın yapamıyacağı bir şeyi va’d etmesinin,onu Allah katında kötü kişi yapacağını göstermektedir.Hakîkî müslümân, dînine, anasına, babasına, hocasına, âmirine, memleketin büyüklerineve kanûnlara karşı son derecede saygılıdır.Lüzûmsuz şeylerle uğraşmaz. Ancak faydalı şeylerlemeşgûl olur. Kumar oynamaz. Vaktini boş geçirmez. Hep faydalı işler yapar.Müslüman başkalarına zarar vermez!İslam ahlâkı ile ahlâklanmış, nefsini terbiye etmiş Müslüman, ibâdetini tam yapar. Allahüteâlâya olan şükrân borcunu öder. İbâdetini, yalnız lâf olsun veya yasak ortadan kalksın diyeyapmaz. İbâdetini, büyük bir arzu, istek, sevgi ile yaparAllahü teâlâdan korkmak demek, Onu çok sevmek demektir. İnsan, nasıl çok sevdiği birkimsenin üzülmesini istemez ve onu üzeceğim diye korkarsa, Allahü teâlâya ibâdet de, Onaolan sevgimizi ispâtlıyacak bir şekilde yapılmalıdır. Allahü teâlânın bize verdiği nimetler o kadarçoktur ki, Ona olan şükrân borcumuzu ancak, Onu çok severek ve Ona candan ibâdet edereködemeğe çalışmalıyız.İbâdetin, muhtelif çeşitleri vardır.Bir kısmı, Allahü teâlâ ile kul arasındadır. Allahü teâlâ,kendisine ibâdetde kusur edenleri belki af eder. Başkasının hakkına riâyet etmek de ibâdettir.Başkalarına kötülük edenleri ve üzerinde başkasının hakkı bulunanları, hak sâhibleri afetmedikçe asla af etmez. Şu hadis-i şerifler, başkalarının hakkına riayet eden İslam ahlakı ileahlaklanmış bir Müslümanın nasıl olması lazım geldiği bildirmektedir:Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onun yardımına koşar. Onu küçükve kendinden aşağı görmez. Onun kanına, malına, ırzına, nâmûsuna zarar vermesi haramdır.Allaha yemîn ederim ki, bir kimse kendisi için sevdiğini, din kardeşi için de sevmedikçeimanı tamam olmaz.Allaha yemîn ederim ki, kötülüğünden komşusu emîn olmıyanın, imanı yokdur. (Yani,hakîkî mümin değildir.)İnsanlara merhamet etmeyene, Allahü teâlâ merhamet etmez.Satın alınan bir gömleğe verilen paranın onda dokuzu helâl ve onda biri haram olsa, bugömlekle kılınan namazı, Allahü teâlâ kabûl etmez.Kalbinde merhameti olmıyanın imanı yokdur. (Yanî kâmil imana sahip değildir)İnsanlara merhamet edene, Allahü teâlâ merhamet eder.Küçüklerimize acımayan ve büyüklerimize saygılı olmıyan, bizden değildir.İhtiyârlara saygı gösteren ve yardım eden ihtiyârlayınca, Allahü teâlâ ona da yardımcılarnasîb eder.Makbul kimse iyiliği çok olandırİslâm ahlâkı ile ahlâklanmış bir Müslümanın nasıl olması lazım geldiği bildiren hadis-işeriflere bugün de devam ediyoruz:Hased etmeyiniz! Ateş odunu yok ettiği gibi, hased de insanın sevaplarını giderir. (Hased,kıskanmak, çekememek demektir. Yanî, Allahü teâlânın birisine vermiş olduğu nimetin ondangitmesini istemek demektir. Ondan gitmesini istemeyip de, kendisinde de olmasını istemek,hased olmaz. Buna (Gıbta) etmek, imrenmek denir. Birisinde bulunan kötü, zararlı şeyingitmesini istemek, (Gayret) ve (Hamiyyet) olur.)Yanında birini gıybet edeni susturan kimseye, Allahü teâlâ dünyada ve âhiretde yardımeder. Gücü yeterken susturmazsa, Allahü teâlâ onu dünyada ve âhiretde cezâlandırır.Din kardeşinin aybını, utanç verici hâlini görüp de, bunu örten, gizliyen kimse,islâmiyetten önce arabların yaptıkları gibi, diri gömülen kızı mezârdan çıkarmış, ölümdenkurtarmış gibidir.İki arkadaştan Allahü teâlâ indinde daha iyi olanı, arkadaşına iyiliği daha çok olanıdır.Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu, [Müslüman] komşularının onu beğenip beğenmemesiile anlaşılır.
- Page 1: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54:
Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56:
Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58:
Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60:
Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62:
gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64:
zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66:
idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68:
Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70:
ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72:
Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74:
“Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76:
“İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78:
edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80:
dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82:
Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84:
İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86:
Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88:
“Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90:
şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92:
Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94:
şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer