İnsan, ruhu tarafından meleklere, bedenin yapısı bakımından hayvanlara benzemektedir.Ruh tarafını kuvvetlendiren kimse, meleklerden de üstün olur. Çünkü beden, insanı melekliktenuzaklaştırmakta, hayvanlara yaklaştırmakta iken, bu alçalmaya karşı koymuş ve yükselmiştir.Melekte, hayvanlaştırıcı bir beden yoktur. İyilikleri, meleklik ile birlikte yaratılmıştır.Bir kimse, bedeni kayırır, nefsi kuvvetlendirirse, hayvanlardan aşağı olur. Allahü teâlâ,“Hatta onlar, hayvanlardan daha aşağıdır.” buyurarak, böyle kimselerin kötülüklerinibildirmektedir. (Araf 179, Furkan 44)Çünkü, hayvanda akıl yoktur. Meleklere benziyen rûhları da yoktur. Şehvetlerine uymalarısuç olmaz. İnsanlara akıl ışığı verilmiş olduğundan, nefslerine uymaları, doğru yoldansapmaları çok çirkin olur. Karışımdır, Âdem oğlu, meleklikle hayvanlıkdan./ Kim ki, meleğineuydu,üstün oldu, hem de ondan./ Kim ki olur hayvan huylu,kötü olur her mahlûkdan!İnsan nefsin zararlı arzularına uyarsa13.6.2002Allahü teâlâ, canlıların hayatta kalabilmeleri için gerekli zaruri şeyleri hazır olarakyaratmıştır. Hayvanların yaşayabilmeleri için, kendilerine lâzım olan teneffüs edecek hava,yiyecek, içecek, giyecek, barınacak, eş olacak şeylerin hepsi hâzır olarak yaratılmıştır.Bunlar arasında, yaşamaları için, ençok lâzım olanı havadır. Havasızlığa birkaçdakîkadan fazla dayanamazlar. Hemen ölürler. Hava, aramakla, bulmakla, zahmet çekmekle elegeçecek birşey olsaydı, bunu arayacak kadar zaman bile yaşıyamazlardı.Bu derece acele lâzım olan, bu çok lüzûmlu maddeyi, Allahü teâlâ, her yerde bulunacakve mahlûklarının ciğerlerine kadar, kendiliğinden, kolayca girecek şekilde yaratmıştır.Yaşıyabilmek için su, bu kadar acele lâzım değildir. İnsan ve hayvanlar, suyu arayıp bulacakzaman kadar yaşıyabilirler.Bunun için, suyu bulmak îcâb etmektedir. Hayvanlarda akıl bulunmadığı ve birbirlerineyardımcı olmadıkları için, yiyeceklerini ve giyeceklerini hâzırlıyamazlar. Bundan dolayı,yiyeceklerini pişirmeleri, hâzırlamaları lâzım değildir. Ot, leş yirler. Tüy, yün, kıl ile ısınırlar.Korunma âletleri, kendilerinde yaratılmışdır. Birbirlerine muhtac değildirler.İnsanlar ise, bütün bunları hazırlamağa, düşünmeğe mecburdur. Ekip biçmedikçe, ekmekyapmadıkça doyamazlar. İplik ve dokuma ve dikicilik yapmadıkca giyinemezler. Korunmaları içinde, akıllarını, zekâlarını işletmeleri, fen bilgisi öğrenmeleri, sanâyi kurmaları lâzımdır.Her hayvanda bulunan bir çeşit üstünlük, insanda bir araya getirilmişdir. İnsanın,kendisinde yaratılan bu üstünlükleri meydana çıkarması için, akılını kullanması, fikrini yorması,çalışması lâzımdır. Saadet ve felâket kapılarının anahtarı, insanın eline verilmiştir. Yükselmesiveya alçalması, kuvvetini sarf etmesine ve çalışmasına bıraklmışdır.Aklını, fikrini işleterek, saadet yolunu görüp, bu yolda yürümeğe çalışırsa, içindeyaratılmış olan yükseklikler, kıymetler eline geçer. Ufuktan ufka yükselerek, meleklere karışır.Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşur. Yok eğer, nefsin zararlı arzularına uyarak,yaratıldığı gibi, hayvanlık derecesinde kalırsa, işi tersine dönerek, alçala alçala, esfel-üs-sâfilînedüşer. Felâketten felâkete, Cehenneme kadar sürüklenir.İslâmiyete uyan saadete kavuşur 14.6.2002İnsan, yaratılışta iki taraflıdır. Ona hidâyet, üstünlük tarafını tanıtabilmek ve bunukuvvetlendirmeğe çalışmasını sağlamak için, bir rehber lâzımdır. Bazı çocuklar, nasîhatla,yumuşak sözle ve mükâfât verilerek yola gelir.Bazısı ise, sert ve acı sözle ve cezâ vererek terbiye kabûl eder. Rehber mâhir olupçocuğun yaratılışının nasıl olduğunu anlamalı, onu şefkat ile, tatlı veya acı te’sîr ederek terbiyeetmeli, yani yetişdirmelidir. Böyle mâhir ve müşfik bir rehber olmadıkca, çocuk ilim ve ahlâkedinemez, yükselemez. Rehber, yani ilm ve ahlâk sunan zât, çocuğu felâketden kurtarıp,saadete kavuşdurur.Rûhun yükselmesine veya felâkete düşmesine sebep olan şeyler bellidir.Yani dininemirlerine uyan yükselir, uymayan felakete düşer. Her maddede ağırlık ve hacim gibi ortaközellik olduğu gibi, o maddeye mahsus olup, onu tanıtan özellikleri de vardır. Meselâ, hermaddenin belli özgül ağırlığı vardır. Her sıvının kaynama ve donma sıcaklıkları, katı cismlerinbelli ergime sıcaklığı, ışınların belli dalga boyları vardır. Bunun gibi, canlıların da, belli husûsî
sıfatları, özellikleri vardır. Meselâ, Dijital denilen yüksük otu, kalbe te’sîri ile tanınır. Atın,binicisine itâati, koşma özelliği meşhûrdur. Atta bu özellik olmasa, ona eşek gibi yük vurulurdu.İnsan, birçok bakımdan başka hayvanlara, hatta bazı sıfatları bitkilere ve cansızmaddelere benzer ise de, insanı hayvandan ayıran, belli husûsî insanlık sıfatları da vardır. Onainsanlık şerefi, bu özelliğinden gelmektedir. Bu özellik rûhun idrâk, kavrama, düşünmekuvvetidir.Dilsiz kimse, söz söyleyemez. Fakat yine insandır. Çünkü idrak sâhibidir. Yani anlayışlıdırve düşünür. Papağan, söyler. Fakat, insan değildir. Çünkü idrakı, anlayışı, aklı, fikri, düşünmesiyoktur.İşte, iyi huyları kötülerinden, iyi işleri, fenalarından ayıran, bu özelliğidir. Allahü teâlâ, buözelliği insana verdi ki, bununla yaratanını anlasın. Kalb ve rûh, bu kuvveti ile,akıl nimeti ileyerleri, gökleri, madde âlemini, fizik, kimyâ kanûnlarını, hayatî fe’âliyyetleri inceliyerek, Allahüteâlânın varlığını ve yüksek sıfatlarını anlar. Sonra, emirlerine ve yasaklarına, yani İslâmiyeteuyarak dünya ve âhıret saadetine kavuşur. Felâketlerden kurtulur.“İnsanları ibâdet etmeleri için yarattım”15.6.2002Zâriyât sûresinin ellialtıncı âyetinde meâlen, “İnsanları ve cinni, bana ibâdet etmeleriiçin yarattım” buyuruldu. Bu âyet-i kerîmedeki (ibâdet etmeleri için) ifâdesi, (beni tanımalarıiçin) demektir. Yani, Allahü teâlâyı tanımak, inanmak için yaratıldık. İnsanların hayvanlarabenziyen tarafları, hayvanî rûhdan ileri gelen şehvânî ve gadab kuvvetleridir. Bunun ikisi de,insan rûhu için kıymetli değildir. Bu kuvvetler, hayvanlarda da vardır. Hatta hayvanlarda,insandan daha kuvvetlidir.Meselâ, öküz ve eşek insandan daha fazla yir ve içer. Domuz ve kuşlar, insandan dahafazla şehvetlidir. Arslan, manda ve fil, insandan daha kuvvetlidir. Kurt ve kaplan, insandan dahaçok döğüşür, parçalar. Fâre, kedi, köpek, karanlıkta da görür. Uzaktan, çabuk koku alırlar. Bütünbu kuvvetler, insan için şeref olamaz.Bunlar, şeref sayılsaydı, isimleri geçen hayvanlar, insandan daha şerefli, daha üstünolurlardı. İnsanın şerefi, rûhunun iki kuvvetinden gelmekdedir. Kalb ve rûh, ilm, nutk kuvveti ile,fazîletleri, üstünlükleri anlıyacak, amelî kuvveti ile, bunlara sarılacak, kötülüklerdensakınacakdır.Allahü teâlâya yakîn hâsıl etmek, inanmak, yalnız lâfla olmaz. İmanın altı şartı olan(Âmentü)nün manasına kalb ile inanmakla olur.O halde, her mümine önce lâzım, birinci farz olan şey, îmanı, farzları, haramlarıöğrenmektir. Bunlar öğrenilmedikce, müslümanlık olamaz. Îman elde tutulamaz. Hak borcları vekul borcları ödenilemez. Niyet, ahlâk düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyetedinilmedikce, hiçbir farz kabûl olmaz. Allahü tealayı tanımak, ilimle olur. Hadis-i şerifte, “Birsaat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibâdet etmekten daha sevaptır”buyuruldu.Bedreddini Serhendi buyurdu ki, “İmâm-ı Rabbânî, gençleri ilim öğrenmeye teşvîk ederdi.Önce ilim, sonra tasavvuf buyururdu. Benim, ilimden kaçındığımı, tasavvuftan zevk aldığımıgörünce, hâlime merhamet ederek, kitap oku! İlim öğren! Câhil sofu, şeytanın maskarası olur,rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir buyurdu”Cennet nimetlerinin en yükseği 16.6.2002Kıyamet günü, bedenimiz tekrar var olacaktır. Dünyada Ccennet nimetlerine uygun ameleden bu nimetlere kavuşacaktır. Fakat, Cennet nimetlerini, lezzetlerini yalnız bedenin lezzetizan etmek yanlıştır. Dünyada yükselmeğe başlıyan bir rûh, bedenden ayrılınca, kıyamete kadar,her an, yükselmeğe devam eder. Cennette beden, sonsuz kalabilecek evsâfta dünyadakindenbambaşka özellikde var olacakdır.Yükselmiş olan rûh, bu cesed ile birleşerek kıyamet hayatı başlayacaktır. Cennette,bedenin ve rûhun ayrı ayrı nimetleri, lezzetleri olacaktır. Yüksek olanlar, Cennette de rûhunlezzetlerine ehemmiyyet vereceklerdir. Rûhun lezzeti, bedenin lezzetlerinden farklı ve katkatziyade olacaktır. Rûhun lezzetlerinin en tatlısı, en yükseği de, Allahü teâlâyı görmek olacaktır.
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66: idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68: Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70:
ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72:
Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74:
“Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76:
“İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78:
edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80:
dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82:
Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84:
İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86:
Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88:
“Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90:
şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92:
Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94:
şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer