Tedavi için hastalığı bilmek gerekir 5.6.2002Her hastalığı tedavi ettirmek için o hastalık üzerinde ihtisas sahibi olan tabibe gitmeklâzımdır. Gözünden ameliyat olacak birisinin kasaba gitmesi uygun olur mu? Güzel ahlâkıöğreten, kalb hastalıklarının mütehassısları da İslâm âlimleridir.İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki, “Bugün İslâm âlimiyim diyen kimseler, birer kalbhastasıdır. Bunların vereceği reçetelere nasıl iltifat edilir?”Yine İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: “Bugün ilimler unutuldu. Kalbin tedavisindenbahsedenler kalmadığı gibi, kalbin hastalığı bile inkâr edildi.”Vaziyet böyle olunca kalb hastalıklarının teşhis ve tedavisi çok zorlaşmaktadır. Kalbinhastalığı, kötü huylar herkeste başkadır. Herkesin, kendi hastalığına uygun gelen ilâçları Kur'ânıkerîmden ve hadis-i şeriflerden çıkarması imkânsız gibidir.Hakîkî İslâm âlimleri, kalb mütehassısları olup, herkesin bünyesine, hastalığına vezamana uygun ruh ilâçlarını Kur'ân-ı kerîmden ve hadis-i şeriflerden çıkarıp kitaplarındabildirmişlerdir. Bu bakımdan bizim işimiz kolaylaşmıştır.İslâm âlimlerinin yazdığı doğru ilmihâl kitaplarını okuyup amel etmek kâfidir. Mesela“İslâm Ahlâkı” isimli eserde, kalb hastalıkları, teşhis ve tedavi şekilleri bildirilmiştir. Bu kitabıokuyup tatbik eden kimse, güzel huylara kavuşur, iyi bir insan olur.İyi insan sâlih insan, demektir. Ehl-i sünnet i'tikâdında olan ve haram işlemekten sakınanmüslümana "sâlih insan" denir. İyi insan olmak için, Allahü teâlâya karşı iyi olmak, Peygamberefendimize karşı iyi olmak ve bütün insanlara karşı iyi olmak lâzımdır. Bir kimsede bu üç iyiliktenbiri bulunmazsa, buna iyi insan denilemez.İyi insan, herkese karşı, güler yüzlü, tatlı dilli olur. Devamlı çalışır. Din bilgilerini ve fenbilgilerini iyi öğrenir. Çocuklarına, tanıdıklarına da öğretir. Gıybet, dedikodu yapmaz. Hep faydalışeyler söyler. Helâl kazanır. Kimsenin hakkına dokunmaz. Böyle olan müslümanı Allah dasever, kullar da sever. Rahat ve huzûr içinde yaşar.Ahlâk bilgisi çok önemlidir. Çünkü insan, ahlâk bilgisi ile, iyi ve kötü huyları, faydalı vezararlı işleri anlar. İyi işleri yapıp, dünyada kâmil, kıymetli bir insan olur. İşleri muntazam vekolaylıkla hâsıl olur. Dünyada rahat, huzûr içinde yaşar. Kendisini herkes sever. Allahü teâlâondan râzı olur. Âhirette de, Allahü teâlânın merhametine, mükâfatlarına kavuşur.Kalb ve ruhu anlayabilmek için 6.6.2002Güzel ahlâklı, iyi bir insan olabilmek için kalbi ve ruhu tanımaya ve kalb ve ruh temizliğineihtiyaç vardır. Kalb ve ruhu anlayabilmek için bunların iltibatı olan bedenin maddi yönünü detanımak gerekir. Maddi beden elementlerden, atomlardan meydana gelmiştir. Her atomu, birmikro-dinamo gibi, büyük bir enerji deposu yapmışdır. Atomların birbirleri ile birleşmesindenmolekülleri veya iyon şebekelerini, böylece organik ve anorganik cisimleri ve hücreleri, çeşitlidokuları ve sistemleri yaratmışdır.Bunların herbirinde, akıllara hayret veren, incelikler, kanunlar, düzenler vardır. Meselâ,ancak mikroskopla görülebilen bir hücre, çeşitli atölyeleri bulunan muazzam bir fabrika gibidir.İnsan aklı, bugüne kadar, bu fabrikanın ancak birkaç makinasını görebilmişdir. İnsandakimilyonlarca hücrenin çalışabilmesi, gerek insanda, gerekse dış âlemde binlerce, uygun şartlarınbulunmasına bağlıdır.Bu binlerle şart ve nizamdan biri bozulursa, insanın bedeni çalışamaz, durur. O büyükkâdir, âlim olan Allahü teâlâ, bu nihâyetsiz nizâmı yaratarak, beden makinasını otomatik olarakçalıştırmakdadır. Kalb ve rûh, bu makinanın elektrik kuvveti gibidir. Bir motorda ufak bir ârızaolunca, ceryan kesildiği gibi, insan vücûdunun iç ve dışındaki yapı ve düzenlerde hâsıl olacakbir ârıza da, kalbin ve rûhun bedenden ayrılmasına sebep olur ve insan ölür.Dünyada hiçbir makina, hiçbir motor nihayetsiz çalışamıyor. Aşınarak, yıpranarak, çürüğeayrılıyor. Bu, bir umûmî kanûndur. Vücud makinası da yıpranıyor, çürüyor. İnsan kabirdeçürüyünce, hiçbir zerresi, hiçbir elementi yok olmuyor. Çürümek, bedeni meydana getirenorganik moleküllerin anaerobik mikroblar ve toprak tesîri ile parçalanarak, karbon dioksid,amonyak, su gibi ufak moleküllere ve serbest azota kadar ayrılması demektir.Bugün ilim adamları, açık olarak görüyor ki, fennin ilerlemesi, fen bilgisindeki her ileri biradım, Yaratıcının, âhıret hayatının varlığını ispat etmekte ve islâm dînini kuvvetlendirmekte,islâm düşmanlarının iftirâlarını çürütmekte, maddeye tapan ateistleri rezîl etmekde, yeresermektedir. Fakat ne yazık ki, fen adamı şekiline giren, üniversitede okumuş, bazı din câhilleri,fende geri kalmağı bahane ederek, islâm düşmanlığı yapıyorlar.
İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi emreder! 7.6.2002İslâmiyeti bilen, İslâm ahlâkı ile ahlanmış bir müslüman ileri görüşlü olur, gerici olmaz.İslâm düşmanları, temiz gençleri aldatmak için, “İslâmiyet gericilikdir. İlerlemeye mâniolmaktadır. Hıristiyanlar ilerliyor. Her çeşit fen vâsıtası yapıyorlar. Kullandıkları teknolojigözlerimizi kamaştırıyor. Teknolojideki gelişmelerden Müslümanların haberleri bile yok” gibiyalanlar söyliyerek, İslâmiyetteki güzel ahlâkı, kardeşliği bırakmağa ve Avrupalılara,Amerikalılara benzemeğe ilericilik diyorlar. Gençleri, kendileri gibi islâm düşmanı yapmağa,felâkete sürüklemeğe çalışıyorlar.Hâlbuki İslâmiyet, fende, sanatta ilerlemeği emir ediyor. Târîh gösteriyor ki, fendekiyenilikleri, hep Müslümanlar yaptı. Fen bilgilerini, fen âletlerini yüz sene evvelki hâle kadaryükselttiler.Bu ilerlemele, hep islâm dîni ve bu dînî takbik eden, islâm devletleri sebep oldu.Hıristiyanlar, haçlı seferleri ile, islâm devletlerini yıkamadıkları için, siyâsî oyunlarla, yalanlarla,hîlelerle, Reformlar yaptırarak âlimleri, mezhepleri, fıkıh kitaplarını etkisiz hale getirerekİslamiyeti içeriden yıktılar. Bunların topraklarında, dinle ilgisi olmayan diktatör kimselerle milletinbaşına getirdiler. Fakat, İslâmiyeti yok edemezler.Müslümanlardan kalan, fendeki keşflere, ilâveler yaparak, bugünkü gelişmelerikendilerine mâl ediyorlar. Yalnız kendi keyflerini, zevklerini, menfaatlarini düşünenler,kötülüklerini ortaya koyduğu için, fen ve san’ati emir eden İslâmiyete gericilik diyorlar.Bütün Yahûdîler, Hıristiyanlar, hatta putperestler, bütün dünya, Cennete, Cehennemeinanıyor, kiliseler, havralar dolup taşıyor. Bu inananlara gerici demediklerine göre, fenne,san’ata değil, zevk ve safâya, ahlâksızlıklara ilericilik dedikleri anlaşılıyor. Böyle asılsız vehaksız yalanlarla, İslâmiyete küstâhca, ilk saldıran ingilizlerdir.Şimdi, Müslümanların birleşerek, dedeleri gibi İslâmiyetin emir ettiği, din ve fen bilgilerinesarılmaları, yine fende, teknolojide yeni âletler yapmaları, Hıristiyanlardan üstün olarak, bütünbeşeriyyeti saadete kavuşturmaları lâzımdır.Müslümanlarda bu güç, bu enerji vardır. Dış güçler bu gücü kullandırmamak için, her türlühile baş vuruyorlar. İslamiyeti, diyalog, hoşgörü safsataları ile aslından uzaklaştırarakHıristiyanlık gibi, emir ve yasakları olmayan felsefi bir inanç haline getirmek istiyorlar.Nebati, hayvani ve insani ruh 8.6.2002Melekler yükselmezler, yaratıldığı mertebede kalırlar. İnsan böyle değildir. Kalb ve rûh bubeden ile birleşince, terakkî etmek, yükselebilmek hassasını kazanarak yükselir; yahut, kâfirolmak, günah işlemek sebepleri ile, alçaklaşır, harâb olur.Bu dünyada her cisim kendine mahsûs sıfatları ile tanınmakdadır. Her cisim, elementlerinve bileşiklerin birer yığınıdır. Elementler, bileşikden bileşiğe geçerek yer değiştirmekte, hercismin terkîbi bozularak, sıfatları yok olmakda, başka sıfatlı, başka cisim hâline dönmektedir. Budevamlı değişmelerde, madde yok olmuyor ise de, cisimler zamanla değişmekte, yok olupbaşka cism hâsıl olmaktadır.Kalb ve rûh, parçalanmadığı ve parçalardan meydana gelmedikleri, yani mücerredoldukları için, hiç değişmez, bozulmaz, yok olmaz. Fizik hâdiselerinde cisimlerin şekili ve hâlideğişiyor. Meselâ su, ısı enerjisi alınca, buhar oluyor. Sıvı halde iken gaz hâline dönüyor. Sucismi yok oluyor, buhar cismi var oluyor. Kimya tepkimelerinde ise, cismin yapısı bozuluyor. Ocismin maddesi yok olup, başka madde var oluyor. Fizik olayında cisim değişiyor. Maddedeğişmiyor. Kimya değişmesinde, cisim yok oluyor. Madde değişiyor. Hiçbirinde madde yokolmuyor. Nükleer değişmelerde ise, madde de yok olup, enerji hâline dönüyor.Kalb ve rûhun kuvvetleri vardır. Bu kuvvetler, bitki ve hayvanların kuvvetleri gibi değildir.Bitkilerin ve hayvanların da, kendilerine göre rûhları vardır. Kalb, yalnız insanda vardır. Hercanlıda “Nebâtî rûh” vardır. Doğma, büyüme, beslenme, zararlı maddeleri dışarı atma, üreme veölme gibi canlılık işlerini “Nebâtî rûh” yapar. Bu işler, insanlarda ve hayvanlarda ve nebâtlardada yapılmaktadır. Bunlarda büyüme, bütün hayat boyunca yapılmaz. Muayyen bir miktaravardıkdan sonra, bu iş durur. Bu miktar, insanlarda ortalama yirmi dört yaşına geldiği zamandakimiktardır. Yağlanmak, şişmanlamak, büyümek değildir. Beslenme ölünciye kadar devam eder.Çünkü, gıda almatan yaşanamaz.
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12: 2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62: gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64: zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66:
idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68:
Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70:
ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72:
Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74:
“Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76:
“İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78:
edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80:
dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82:
Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84:
İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86:
Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88:
“Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90:
şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92:
Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94:
şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer