namazlar kabûl olmaz”. “Haram ile beslenen vücûdün ateşde yanması daha iyidir” “Malınhelâlden mi, haramdan mı geldiğini düşünmiyenler, Cehenneme, neresinden atılırsa atılsınlar,Allahü teâlâ, onlara acımıyacaktır”. “İbâdet on kısmdır, dokuz kısmı, helâl kazanmakdır”.Hz.Ebû Bekir, hizmetcisinin getirdiği sütü içti. Sonra helâlden olmadığını anlayınca,parmağını buğazına sokarak kay etti. O kadar zahmetle çıkardı ki, ölüyor sandılar. Sonra, “YâRabbî! Elimden geleni yapdım. Midemde ve damarlarımda kalan zerrelerden sana sığınırım!”diye yalvardı. Hz. Ömer de, Beyt-ülmâla âid zekât develerinin sütünden, yanlışlıkla verilip içtiğizaman, böyle yapmıştı.Abdüllah bin Ömer buyurdu ki, “Kanbur oluncıya kadar namaz kılsanız ve kıl gibioluncıya kadar oruc tutsanız, haramdan kaçınmadıkca, kabûl edilmez, faydası olmaz”.Süfyân-ı Sevrî buyuruyor ki, “Haram para ile sadaka veren, câmi’ yaptıran, hayrât yapankimse, kirlenmiş elbiseyi idrâr ile yıkıyan kimseye benzer ki, daha çok pislenir”.Hakîkî imana kavuşmak için 14.2.2003Sehl bin Abdüllah-i Tüsterî buyuruyor ki; “Hakîkî imana kavuşmak için, dört şeylâzımdır: Bütün farzları edeble yapmak, helâl yemek, görünen ve görünmiyen bütünharamlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünciye kadar devam etmeğe sabretmek.Veheb ibni Verd hazretleri, nereden geldiğini anlamadan birşey yimezdi. Birgün annesi,buna bir bardak süt vermişti. Sütü nereden aldığını ve parasını nereden verdiğini ve kimdenaldığını sordu.Hepsini anlayınca, bu koyun nerede otlamış dedi. Müslümanların hakkı bulunan bir yerdeotlamıştı. Sütü içmedi. Annesi, oğlum! Allah sana rahmet etsin, iç! dedi. Ona günah işlemeklerahmetine kavuşmak istemem, dedi ve içmedi.Bişr-i Hâfîye “kuddise sirruh”, ne yiyip, nereden geçiniyorsun? dediklerinde, “Herkesinyediği yerden. Ama, yiyip de gülen ile, yiyip de ağlıyan arasında çok fark vardır” buyurduYahyâ bin Mu’az buyuruyor ki, “Allahü teâlâya itâ’at etmek, bir hazîneye benzer. Buhazînenin anahtarı duâ, anahtarın dişleri de helâl lokmadır”.Haram yiyenlerin yedi azâsı, istese de, istemese de günah işler. Helâl yiyenlerin azâsı,ibâdet eder. Hayır işlemesi kolay ve tatlı gelir”.İslam büyükleri, “Kırk gün şübheli lokma yiyenin kalbi kararır ve lekelenir” buyurmuşlardır.Abdüllah ibni Mübârek buyuruyor ki, “Şübheli olan bir kuruşu sâhibine geri vermeği, bin lirasadaka vermekten daha çok severim”.Helâlin ve haramın dereceleri vardır. Bazı şey helâldir, bazısı helâl ve güzeldir. Bazısı dadaha güzeldir. Haramların da bazısı çok fenâ, bir kısmı ise az fenâdır.İslamiyetin haram dediği şeylerden kaçınmak, en aşağı derecedir. Meselâ, birinin malını,fâsid satış ile, gönül rızâsı ile satın almak haramdır. Fakat, zorla gasb etmek, daha haramdır.Yetîmden, fakirden almak ise, daha şiddetli haramdır. Fâiz ile satın almak, hepsinden ziyadeharamdır. Haramın şiddeti ne kadar fazla ise, cezâsı da, o kadar çok olur.Nitekim, şeker hastasına bal zarar verir. Fakat şeker daha çok zararlıdır. Şekeri çokyemek, az yemekden daha zararlıdır. Helâllerin, haramların hepsini, fıkıh okuyanlar bilir.Herkesin kendisine lazım olduğu kadarnı ilmihal kitaplarından alışveriş ilimlerini öğrenmesilâzımdır.Haramlardan o kadar çok korlardı ki... 15.2.2003İslam büyükleri haramlardan çok korkarlardı. Bunun için, haram ve şübheli olmayıp, helâlolup, fakat şübheli veya harama sebeb olmak korkusu olan şeylerden de sakınmşlardır.Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, “Bir kimse, tehlikeli olan şeyinkorkusundan dolayı, tehlükesiz şeyden sakınmadıkca, müttekî olamaz!”Hz.Ömer buyurdu ki, “Bizler harama düşmek korkusu ile, helâllerin onda dokuzundankaçındık”. Bunun içindir ki, yüz dirhem gümüş alacağı olan bir kimse, doksandokuz dirhemalırdı. Ağır gelmek korkusundan, tamamını alamazdı.Hz. Hasan, çocuk iken zekât malından ağzına bir hurma koymuştu. Resûlullah efendimiz,“Pis pis, onu at!” buyurmuşdu.Halîfe Ömer bin Abdül’azîzin yanına ganimet eşyasından misk getirdiler. Burnunu tıkadı.Bunun fâidesi kokusudur. Bu ise, Müslümanların hakkıdır dedi.Büyüklerden biri, bir gece, bir hastanın başında bekliyordu. Hasta ölünce kandilisöndürdü. Kandilin yağı, şimdi vârislerin hakkı oldu dedi.Hz.Ömer, ganîmet malından bir parça miski evine bırakmıştı. Birgün eve gelince, âilesininbaş örtüsünden misk kokusu duydu ve sordu. Miski yerine koyuyordum, elim kokdu. Elimi baş
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer, baş örtüsünü alıp iyice yıkadı, kokusu kalmayınca geri verdi.Bunun zararı yok idi. Fakat, âdet olmasını önlemek istedi.Haram korkusu ile helâli terk ederek, müttekîler sevapına kavuşmak istedi. Ahmed binHanbelden sordular ki, hadis-i şerif yazılı bir kâğıd bulan kimse, sâhibine sormadan, bununkopyasını alabilir mi? Hayır dedi.İnsan, mubah olan dünya işlerine çok dalarsa, şübheli olanları yapmağa başlar. Belki,helâlden çok yiyen, müttekîlerin derecesine eremez. Çünkü, mide helâl ile dolunca, şehvetharekete gelir. Câiz olmıyan şeyler yapılabilir. Kadınlara, kızlara bakmak tehlikesi baş gösterir.Zenginlere, mal, mülk, mevkı’ sâhiblerine imrenerek bakmak da, dünya hırsını artdırır. Onlar gibiolmak ister. Haram toplamağa başlar.Bunun içindir ki, Resûlullah, “Dünyaya gönül bağlamak, günahların başıdır” buyurdu.Yani mubah olan şeylere düşkün olmak, kalbi dünyaya çevirir. Çok mal toplamak ister. Bunu da,günah işlemeden yapamaz. Mal toplamağı düşündükce, Allahü teâlâyı unutmağa başlar.Bütün günahların başı; gaflet 16.2.2003Bütün kötülüklerin başı, kalbin Allahü teâlâdan gâfil olmasıdır.Süfyân-ı Sevrî hazretleri, birisi ile birlikde evin kapısında duruyordu. Önlerinden,süslenmiş bir adam geçdi. Arkadaşı, bu adama bakarken, Süfyân mani olup, eğer sizlerbakmamış olsanız, böyle israf yapmaz idi. Bunun israf günahına, siz de ortak oluyorsunuzbuyurdu.Sıddîklar, harama sebeb olmak korkusu bulunmıyan helâllerden de sakınır. Bunlarımeydana getiren sebeblerden birine haram karışmış olmasından çekinirler. Meselâ, Bişr-i Hâfî,zalim sultânların veya adamlarının yaptırdığı çeşmelerden su içmezdi. Bazıları, hacca giderken,sultânların yapdırdığı su kanallarından sulanmış bağların üzümlerini yemezdi. Birinin yolda,na’lını kopmuşdu. Sultân geçiyordu. Gece, onun ışığı ile, na’lınını bağlamadı.Bir gece, bir kadın iplik iğriyordu. Sultân geçdi. İpliğini sultân ışığı ile bükmemek için,sultân geçinceye kadar işlemedi. Zünnûn-i Mısrîyi habsetmişlerdi. Günlerce aç kalmıştı. Birkadın, iplik parası ile hâzırladığı yemekden gönderdi. Yemedi. Kadın işitince, üzüldü. Helâl paraile yapdığımı biliyorsun, niçin yimedin dedi. Evet yemek helâl idi. Fakat, zâlimin tabağı içindegetirdiler buyurdu. Yemeği zindâncıların tabağında getirmişlerdi.Zâlimden kaçınmak lâzımdır. Zâlim, başkasının hakkını kullanandır. Haram yemekdedir.Fakat, fasık günahkar böyle değildir. Meselâ zinâ yapan kimsenin kazancı zinâdan değildir ki,haram olsun. Haramdan sakınmak vera’dır. Yoksa çamaşır yıkarken, su kullanırken, acabatemiz mi diye vesvese etmek, vera’ değildir. Sıddîklar, böyle vesvese yapmazdı. Her bulduklarısu ile abdest alırlardı. Elbisenin, suyun temizliğinde vesvese etmek, gösteriş yapmağa yaklaşırve nefsin hoşuna gider.Yahyâ bin Mu’âz ilâc içmişti. Hanımı, odada biraz dolaş dedi. Gezmeğe bir sebebgöremiyorum. Otuz senedir hesâb ediyorum. Allah rızâsı için olmıyan bir hareketde bulunmadımdedi. Bunlar, din için niyet etmedikce hareket etmezler. Yemeleri, ibâdete lâzım olan aklı vekuvveti bulmaları niyeti iledir. Her sözleri, Allah içindir. Başka niyetleri haram bilirler.Resûlullah efendimiz buyurdu ki, “İnsanların en kötüsü, köşkler, çeşitli yemekler,renkli elbiseler içinde, boş oturup, herkese hoş gelen, lüzûmsuz sözlerle vakitgeçirenlerdir”.“Helâl olduğunu bildiğinizi yiyiniz!” 17.2.2003Çok kimseler, dünya malını, hep haram sanır. Bazısı da, dünyadaki şeylerden çoğuharamdır der. Burada, insanlar üç türlüdür: Bir kısmı ileri gidip, yalnız meyve, balık, av eti gibişübheli olmıyan şeyleri yeriz der. Bir kısmı da, tenbel, miskîn oturup, her istediğimizi yeriz,hiçbirşey ayırd etmeyiz der. Üçüncü kısım, herşey yemeli ama, lüzûmu kadar, der. Bunların üçüde yanılmakdadır. Doğrusu şöyledir ki; “Helâl meydandadır. Haram meydandadır. Şübhelilerikisi arasındadır. Kıyâmete kadar böyledir”. Nitekim, Resûlullah böyle buyurmuştur.Dünya malından çoğu haram diyen yanılıyor. Evet, haram çoktur. Fakat, daha çokdeğildir. Çok başkadır, daha çok, başkadır. Nitekim, hasta çoktur, tüccar çoktur, asker çoktur.Fakat, insanların çoğu değildir. Zâlimler çoktur. Ama mazlûmlar daha çoktur.Şunu iyi bilmelidir ki, insanlara, “Muhakkak helâl olan, Allahü teâlânın helâl bildiği şeyleriyiyiniz!” diye emir olunmadı. Bunu kimse yapamaz. “Helâl olduğunu bildiğinizi yiyiniz!”denildi. Haram olduğu meydanda olmıyan şeyleri yeyiniz denildi ki, bunu herkes yapabilir.Nitekim, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bir müşrikin destisinden abdest aldı.Hz.Ömer, hıristiyan kadının destisinden abdest aldı. Eshâb-ı kirâm, kâfirlerin verdiği suyu
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10:
Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12:
2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14:
O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16:
İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18:
Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20:
sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22:
olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24:
3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26:
“İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28:
Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30:
İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32:
Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34:
Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36:
zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38:
çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40:
hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42:
His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44:
Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46:
söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48:
Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50:
insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52:
Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54:
Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56:
Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58:
Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60:
Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62:
gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64:
zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66:
idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68:
Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70:
ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72:
Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74:
“Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76:
“İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112: ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114: 2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116: dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118: Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120: saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122: nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124: hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126: Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127: ağlamak ise, bütün günahların