anlatmak içindir. Meselâ bir kimseye, birkaç def’a, zahmet çekerek gidip bulamıyarak canısıkılan biri, o kimseyi görünce, seni on def’a aradım, bulamadım, demesi gibidir.Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri buyurdu ki, “Pazarda çok kimse vardır ki, sôfîler halkasındaoturanlardan daha kıymetlidir”. Bir kere de buyurdu ki: “Öyle kimse tanıyorum ki, pazardahergün üçyüz rekat namaz kılmakda ve otuz bin tesbîh okumaktadır”.Dine, ibâdetine yardım niyeti ile dünyaya çalışanlara, hep böyle sevap vardır. Yalnız parakazanıp, dünya malı toplamak için çalışanlar, sevapdan mahrûm kalır. Hatta bunlar, câmi’de,namazda iken de, kalbleri dükkânın hesâbındadır. Fikrleri dağınıkdır.“Bir zaman gelir ki...” 6.2.2003Alışverişte, şübheli şeylerden kaçınmalıdır. Harama yaklaşan zâten âsî, günahkâr olur.Şübhe ettiği şeyleri, Ehl-i sünnet kitaplarından öğrenmelidir. Câhil kimselerden, bozukkitaplardan öğrenmeye çalışmamalıdır. Kalbine sıkıntı getiren şübheliyi almamalıdır. Zâlimlerle,hîle, hıyânet edenlerle, yemîn ile satanlarla, dükkânında haram şey satanlarla alışverişetmemelidir.Zâlimlere, fâsıklara veresiye satmamalıdır. Çünkü, öldükleri zaman üzülür. Hâlbuki,zâlimler yani Müslümanlara ve İslamiyete eli ile, dili ile, kalemi ile zarar yapanlar ölünce üzülmekgünahdır. Onlara yardım etmek câiz değildir. Meselâ, din ile alay edenlere, yalan yanlış kitaplaryazarak dîni yıkmağa uğraşanlara kâğıd satmak günahdır.Zamanımızda bu yol unutulmuş, bilen de kalmamıştır. Bugün, bunlardan birisini yapanaçok sevap verilir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, “Bir zaman gelir ki, ozamanın Müslümanları, bugün sizin yapdığınız ibâdetlerin onda birini yaparsa, âhıretdeazâbdan kurtulurlar”. Sebebini sorduklarında, “Çünkü, sizler hayır işlemeğe çok yardımcıbuluyorsunuz. Onlar yardımcı bulamıyacakları gibi, çeşidli engellerle dekarşılaşacaklardır. Gâfiller, câhiller arasında garîb kalacaklardır” buyurdu.Bu zamanda, yukarıda yazılanların hepsini kim yapabilir diyerek ye’se düşmek doğrudeğildir. Ne kadar yapılabilirse çok kâr olur. Âhıretin dünyadan daha iyi olduğuna inanan kimse,bunların hepsini de yapabilir. Bunların hepsini gözetmek, yapsa yapsa, insanı fakir yapar.Sonsuz saadete, ebedî rahatlığa sebeb olacak, birkaç senelik fakirliğe elbette katlanılır. Nitekimbirçok kimse, birkaç şey kazanmak için, fırtınalı, karlı havalarda, sıkıntılı yolculuklara, birrütbeye, dereceye yükselmek için de nice mahrûmiyyetlere katlanıyor. Hâlbuki, ölüm gelince,bütün kazancları elden çıkmakda, boşuna didinmiş olmaktadırlar.Yüksek fiyatla satıp, bir kimseyi aldatmakdan sakınmalıdır. Zîrâ piyasada on lirayasatılmakta olan bir malı, onbir liradan yukarıya satın almak gaben-i fâhiş ile aldanmaktır. Yaniçok aldanmaktır. Yalan söylemekle çok aldatılan bir müşterî, satıştan vaz geçebilir.Alışverişte isâr yapılmalıdır. Îsâr, muhtac olduğu birşeyi almayıp, muhtac olan dinkardeşine bırakmakdır. İnsana lâzım olan şeylerde îsâr yapılır. İbâdetlerde îsâr yapılmaz,bunları kendi kullanır. Bunları muhtac olana vermez. Birinci safdaki yerini başkasına vermez.Namaz vakti gelince abdestsiz kimsenin abdest suyunu başkasına îsâr etmesi câiz değildir.İbadetlerin kabulü ve helal lokma 7.2.2003Bütün ibâdetlerin kabûl olması, helâl lokmaya bağlıdır. Büyüklerden çoğu buyurdu ki,ibâdetler on kısmdır: Dokuz kısmı helâl kazanmaktır. Bir kısmı da bildiğimiz bütün ibâdetlerdir. Ohalde, müminler helâl kazanmağa çalışmalıdır. Haramdan ve şübhelilerden kaçınmalıdır.Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, “Allahü teâlâ güzeldir. Yalnızgüzel yapılan ibâdetleri kabûl eder. Allahü teâlâ, Peygamberlerine emrettiğini, müminlerede emretti ve buyurdu ki, ey Peygamberlerim! Helâl yiyiniz ve sâlih, iyi işler yapınız!Müminlere de emir etti ki, ey iman edenler! Sizlere verdiğim rızklardan helâl olanlarıyiyiniz!”.Resûl “aleyhisselâm” sözüne devam ederek buyurdu ki, “Uzak yoldan gelmiş, saçısakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse, ellerini göke doğru uzatıp düâ ediyor. “YâRabbî!” diye yalvarıyor. Hâlbuki yidiği haram, içtiği haram, gıdası hep haram. Bununduâsı nasıl kabûl olur?”. Yani haram yiyenin duâsı kabul olmaz buyurdu. İşte haramı, helâli,şübhelileri ve fâizi bilmiyen, bunları birbirinden ayıramıyan, haramdan kurtulamayıp, ibâdetleriboşuna gider.Ticaret, malı artırır. Fakat, rızkı artdırmaz. Rızk, mukadderdir. Rızk, maaşa, mala,çalışmağa bağlı değildir. Böyle olmakla berâber, çalışmak lâzımdır. Çünkü, rızk, sebebleraltında tecellî eder. Âdet-i ilâhiyye böyledir. Fakat, bazan, denenilen sebeb elde edilir de, işhâsıl olmıyabilir. Yahut, sebebsiz de, hâsıl olabilir.
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyallahü anh” buyuruyor ki, alış veriş, yani ticaret ilmini bilmiyenfâiz yir. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Bile bile bir dirhem gümüş değerinde fâiz yimek, otuzzinâdan daha çok günahdır”.Mal müminin yardımcısıdır. Çalışınız, helâl kazanınız! Öyle bir zamanda bulunuyorsunuzki, muhtac olursanız, dîninizi verip alırsınız. Dîni verip de yimemek için, alın teri ile yimelidir.Hadis-i şerifte, “Elinin emeği, alnının teri ile yi, dînini satıp yime!” buyuruldu. Bir hadis-işerifte, “Helâle, harama dikkat ederek çalışıp kazanan kimseyi, Allahü teâlâ çok sever”. Birhadis-i şerifte, “Bir dirhem gümüş kıymetinde haram alan kimseyi, yirmibeşbin seneCehennemde bırakacaklardır” buyuruldu.Haram yemek kalbi karartır 8.2.2003İbrâhîm Edhem hazretlerine, falanca yerde bir genç var. Gece gündüz ibâdet ediyor.Vecde gelip kendinden geçiyor, dediler. Gencin yanına gidip, üç gün müsâfir kaldı. Dikkat etti,söylediklerinden daha çok şeyler gördü. Kendinin soğuk, hâlsiz, habersiz, gencin ise, böyleuykusuz ve gayretli hâline şaşıp kaldı.Genci, şeytân aldatmış mıdır, yoksa hâlis ve doğru mudur anlamak istiyordu. Yediğinedikkat etti. Lokması helâlden değildi. (Allahü ekber, bu hâlleri hep şeytândandır) deyip, gencievine davet etti. Kendi lokmalarından bir tâne yedirince, gencin hâli değişip, o aşkı, o arzûsu, ogayreti kalmadı. Genç, İbrâhîme sorup, (Bana ne yaptın?) deyince, (Lokmaların helâldendeğildi. Yemek yerken, şeytân da midene giriyordu. O hâller, şeytândan oluyordu. Helâl yiyinceşeytân giremedi. Asıl, doğru hâlin meydana çıktı) dedi.Haram yemek, kalbi karartır, hasta eder. Aynı kitapda Zünnûn-i Mısrî hazretleribuyuruyor ki: Kalbin kararmasının dört alâmeti vardır: 1- İbâdetin tadını duymaz. 2- Allahkorkusu, hâtırına gelmez. 3- Gördüklerinden ibret almaz. 4- Okuduklarını, öğrendiklerinianlamaz, kavrıyamaz.Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, “Bir zaman gelecek ki, insanlar, yalnız malın, paranıngelmesini düşünüp, helâlini, haramını düşünmiyecekler”.O halde, bir Müslüman, her aldığını, helâl mi, haram mı düşünmeli, haram isealmamalıdır. Aldığı şeyde hakkı olanlara vermeği, fakirlere, garîblere yardım etmeğidüşünmelidir. Çünkü, insanların iyisi, insanlara iyilik edendir. İnsanların kötüsü, insanlarakötülük edendir. İnsan, kazandığına kanâ’at etmeli, Allahü teâlânın taksîmine râzı olmalıdır.“Kanâ’at eden doyar” buyuruldu.Allahü teâlâ, beş şeyi, beş şey içine koymuştur. Bu beş şeyi alan, içindekine kavuşur:İzzeti, şerefi, ibâdete; zilleti, sefâleti, günaha; ilmi, hikmeti, çok yememeğe; heybeti, i’tibârı, gecenamaz kılmağa; zenginliği, kimseye muhtac olmamağı da, kanaate tâbi’ kılmıştır.Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki, “İnsanın yediklerinin en hayırlısı, iyisi, bileği ilekazanıp yediğidir. Allahü teâlânın Peygamberi Dâvüd “aleyhisselâm” elinin emeği ilekazanıp yerdi”.Helâl yemenin önemi 9.2.2003Ebû Süleymân-ı Dârânî hazretleri buyurdu ki, helâlden bir lokma az yemeği, akşamdansabaha kadar namaz kılmaktan daha çok severim. Çünkü, mide dolu olunca, kalbe gaflet basar.İnsan Rabbini unutur. Helâlin fazlası böyle yaparsa, mideyi haram ile dolduranların hâli acabânasıl olur?Sehl bin Abdüllah-i Tüsterî buyuruyor ki, yolumuzun esâsı üç şeydir: Helâl yemek,ahlâk ve amelde Resûl aleyhisselâma tâbi’ olmak ve (ihlâs) yani her işi, yalnız Allah rızâsı içinyapmaktır.İbrâhîm Edhem buyurdu ki: Temiz ve helâl ye de, ister sabaha kadar ibâdet et, ister uyuve ister, hergün oruc tut, ister tutma!İmam-ı Gazali buyuruyor ki: Bu dünya, âhıret yolcularının bir konak yeridir. İnsanaburada yiyecek ve giyecek lâzımdır. Bunlar ise çalışmadan ele geçmez. Her ân mal kazanmakiçin uğraşan aldanmıştır. Hem âhıret için hazırlanmalı, hem de dünya ihtiyaclarını kazanmalıdır.Fakat, bunları da, âhıret yolculuğunda lâzım olduğunu düşünerek kazanmalıdır.Kendinin ve çoluk çocuğunun ihtiyaclarını helâlden kazanmak, kimseye muhtackalmamak, cihâd etmektir. Birçok ibâdetlerden daha sevaptır. Resûlullah “sallallahü aleyhi vesellem”, bir sabâh, Eshâbı ile konuşurken, kuvvetli bir genç, erkenden dükkânına doğru geçdi.Bazıları, erkenden dünyalık kazanmağa gideceğine, buraya gelip birkaç şey öğrenseydi iyiolurdu, deyince, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, “Öyle söylemeyiniz! Eğer kimseye
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10:
Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12:
2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14:
O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16:
İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18:
Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20:
sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22:
olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24:
3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26:
“İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28:
Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30:
İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32:
Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34:
Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36:
zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38:
çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40:
hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42:
His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44:
Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46:
söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48:
Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50:
insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52:
Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54:
Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56:
Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58:
Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60:
Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62:
gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64:
zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66:
idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68:
Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70:
ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72:
Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112: ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114: 2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116: dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118: Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120: saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122: nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123: hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 127 and 128: ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130: örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer