vermemek, dünyaya düşkün olmağı gösterir. Dünyaya düşkün olmak, büyük günahtır. Allahüteâlâ emrettiği için çok çalışıp, çok kazanmak ve Onun emrettiği gibi çalışıp, kazandığını, Onunemrettiği yerlere sarf etmek, ibâdet yapmak olur. Çok sevap olur.Müşteriye doğruyu söylemeli 29.1.2003Alışverişte hîle yapmamalıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”,Müslümanların, şehre mal getiren köylüleri karşılayıp piyasa fiyatını gizliyerek, ucuz satınalmalarını yasaklamıştır.Köylünün bu sûretle yaptığı satıştan vaz geçmesi câizdir. Köylü ucuz birşey getirince,bunu karşılıyarak, malı bana bırak, ben sonra yüksek fiyatla satarım demekten de men’buyurdu. Bir malın pahâlı satılması için, herkesin yanında, onu yüksek fiyatla satın almaktan damen’ buyurdu. Müşterîler, böyle bir satış olduğunu anlarsa, satışı bozabilir.Piyasayı bilmiyenlere yüksek fiyatla mal satmak da haramdır. Hatta, acemî olup, ucuzsatan veya pahâlı alanlar ile alışveriş etmemelidir. Bunlarla alışveriş sahîh ve câiz ise de,piyasadaki fiyatı bunlardan gizlemek günahtır.Basra’da büyük bir tüccar vardı. Îrânda, Süs şehrinde bulunan adamlarından biri, mektûbyazarak, bu sene şeker kamışı verimli olmadı. Başkaları duymadan, çok şeker al dedi. Tüccarda, çok şeker satın alıp, şeker piyasadan çekilince, pahâlı satarak, otuzbin dirhem gümüş kâretti. Sonra, düşünüp, şeker kamışlarına âfet geldiğini Müslümanlardan saklıyarak, onlarahıyânet ettim, bu nasıl Müslümanlıkdır deyip, otuzbin dirhemi, şekerlerini almış olduğu kimseleregötürdü. Her birine, bu para senindir dedi. Niçin, dediklerinde, yaptığı yanlış işi anlattı. Hiçbirialmayıp, sana helâl olsun dediler. Akşam evinde düşündü ki, belki utanarak almamışlardır. Dinkardeşlerime hıyânet ettim, diyerek, ertesi gün tekrâr götürdü. Her birine yalvararak otuzbindirhem gümüşü taksîm etti.Müşterîye doğru söylemeli, hiç hîle etmemelidir. Malda bir ârıza oldu ise, habervermelidir. Malı, akrabâ veya ahbâbından, ona yardım olsun diye yüksek fiyatla aldı ise,müşterîsine bunu söyliyerek, doğru değerini bildirmelidir.Meselâ, on milyon etmiyen malı, on milyon vererek aldı ise, o malı satarken, on milyonaaldığını söylememelidir. Ucuz aldığı bir malın fiyatı yükselip pahâlı satıyor ise, aldığı fiyatısöylemelidir. Böyle misâller pekçoktur. Böyle hıyânetleri bilmiyerek yapan çoktur. Hıyânetyapmaktan kurtulmak için, herkes, kendine yapılmasını istemediği şeyleri, başkalarınayapmamalıdır. Çünkü, herkes, dikkat ile, pazarlıkla uğraşarak, tam değerini verip aldığını sanır.O halde, aldatarak satmak, hıyânet ve dolandırıcılık olur.Alışverişte ihsanın önemi 30.1.2003Alışverişte, ihsan, fedakârlıkta bulunmak şart değilse de, çok kıymetlidir, önemlidir.Çünkü, Allahü teâlâ, adâlet yapmak emrettiği gibi, ihsân etmeği de emrediyor. A’râf sûresi,ellibeşinci âyetinde meâlen, “İhsân edenlere, elbette rahmetim çok yakındır” buyuruldu.Yalnız adâlet yapanlar, dinde sermâyelerini kurtarmış olur. Ama kâr, ihsân edenleredir. Aklıolan, âhıret kârını hiç kaçırır mı? Peki ihsân nedir? İhsân, emir edilmiyen iyiliği yapmaktır.Mesela, Müşterî, fazla ihtiyacı olduğu için, çok para vermeğe râzı olsa bile, çok kâristememek bir ihsândır. Sırrî Sekâtî hazretlerinin dükkânı vardı. Yüzde beşden fazla kâristemezdi. Bir kerre, altmış altınlık bâdem içi almıştı. Bâdem fiyatı ansızın yükseldi. Dellâl,bâdem satmak için geldi. Altmışüç altına sat dedi. Dellâl, bugün, bu kadar bâdemi, doksan altınaalıyorlar deyince, ben yüzde beşden fazla kâr almamağa karâr verdim. Karârımı değiştirmembuyurdu.Dellâl da, ben de senin malını aşağı fiyatla satamam dedi ve satmadı. O da, yüksekfiyatla satmağa râzı olmadı. Bâdemler satılamadı. İşte ihsân böyle olur.Muhammed bin Münkedir, din büyüklerindendi. Mağazası vardı. Çeşitli kumaş satıyordu.Kimisinin metresi beş altın, kimisinin, on altın idi. Birgün, kendisi yok iken, çırağı, bir köylüye,beş altınlık kumaşı, on altına sattı. Kendi gelip, haber alınca, akşama kadar köylüyü arattı.Köylüyü görünce, bu kumaş beş altından ziyade etmez dedi. Köylü, ben bunu, seve seve aldımdeyince, ben kendime uygun görmediğimi din kardeşime de uygun görmem. Ya satıştan vazgeç, yahut beş altını geri al, yahut da gel, on altınlık kumaşdan vereyim buyurdu. Köylü beşaltını geri aldı.Sonra, birisine, bu merd kimdir diye sordu. Muhammed bin Münke hazretleridir dediler.Bu ismi duyunca “Sübhânallah! Bu, öyle kimsedir ki, çölde susuz kalınca yağmur düâsına çıkıp,onun adını söylediğimiz zaman rahmet yağıyor” dedi.Hz.Alî, Kûfe şehri çarşısında dolaşarak, “Az kârı red etmeyiniz! Çok kârdan mahrûmkalırsınız!” buyururdu. Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Abdürrahmân bin Avf’a, o büyük serveti
nasıl kazandın? dediler. Çok az kâra da râzı oldum. Hiçbir müşterîyi boş çevirmedim. Hatta birgün, bin deveyi sermâyesine satmıştım. Yalnız dizlerindeki ipleri kâr kalmıştı. Her ip, bir dirhemgümüş değerinde idi. O gün develerin yem parasını ben vermiştim. Kazancım ise, bin dirhemolmuştu, buyurdu.Alışverişte fakirler sevindirilmeli 31.1.2003Alışverişte, fakirlerin malını fazla para ile almalı, onları sevindirmelidir. Meselâ, muhtaçkimselerin mallarına, çocukların sattığı meyvelere çok para vermelidir. Bu sûretle çalışanlarayardım etmek, sadaka vermekten daha sevapdır.Böyle yapanlar, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” duâsına kavuşur. Çünkü,“Alışverişte kolaylık gösterenlere, Allahü teâlâ merhamet eylesin!” diye düâ buyurmuştur.Fakat, zenginden mal alırken aldanmak sevap değildir ve iyi değildir. Malı zâyi etmektir. Pazarlıkedip, ucuz almak lâzımdır. İmâm-ı Hasen ve Hüseyin “radıyallahü anhümâ”, her aldıklarındapazarlık eder, ucuz almağa uğraşırlardı. Kendilerine: Bir günde binlerle dirhem sadakaveriyorsunuz da, birşey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz? dediklerinde,“Verdiklerimizi Allah rızâsı için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat, alışveriştealdanmak, aklın ve malın noksan olmasıdır” buyururlardı.Resûlullah efendimiz buyurdu ki, “Alışverişte kolaylık gösterenlere, Allahü teâlâ, herişinde kolaylık gösterir”. İhsânın en büyüğü, en kıymetlisi, fakirlere veresiye vermettir. Parası,malı olmıyanın borcunu uzatmak, zâten vâcibdir. İhsân değil, adalet ve vazîfedir. Fakat, malıolup da, zarar ile satmadıkca veya muhtac olduğu birşeyi satmadıkca, ödiyemiyecek bir haldeolanların ödemesine zaman vermek ihsândır ve büyük sadakadır.Resûlullah buyurdu ki, “Kıyâmette bir kimseyi hesâba çekerler ki, çok günah işlemiş, hiçiyilik yapmamış. Sen dünyada hiç iyilik yapmadın mı? derler. Hayır, yalnız çırağıma derdim ki,“Fakir olan borcluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle.İstediklerini yine ver. Boş çevirme!”Allahü teâlâ buyuracak ki, “Ey kulum! Bugün sen fakir, muhtacsın! Sen dünyadabenim kullarıma acıdığın gibi, bugün biz de sana acırız”. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “BirMüslümana, Allah rızâsı için ödünc veren kimseye, hergün için sadaka sevapı verilir. Fakirden,alacağını çabuk istemiyene, hergün için malın hepsini sadaka vermiş gibi sevap verilir”.Büyüklerimizden öyle kimseler vardı ki, borcun getirilmesini arzû etmezdi. Hergün, o malısadaka vermiş gibi sevap kazanmağı tercîh ederlerdi. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, “Sadakaverilen her dirhem için on sevap, ödünc verilen her dirhem için ise, onsekiz sevap vardır.Çünkü, borc, ihtiyacı olana verilir. Sadaka belki, ihtiyacı olmayanın eline düşebilir”.“En iyiniz, borcunu iyi ödiyeninizdir” 1.2.2003Borcu olan ödeme imkanı olunca hemen borcunu ödemelidir. İstemeğe vakit bırakmadanönce, kendi eli ile ve ayağına gidip vermelidir. Onu, birisini göndermeğe mecbur bırakmamalıdır.Hadis-i şerifte buyuruldu ki, “En iyiniz, borcunu iyi ödiyeninizdir”. Bir hadis-i şerifte buyurulduki, “Ödünc alan bir kimse, iyice ödemeği niyet ederse, borcunu ödemesi için, meleklerona duâ eder”.Bir kimse, malı olduğu halde, borcunu ödemeği bir saat geciktirirse, zâlim ve âsî olur.Namaz kılarken de, oruc tutarken de, uykuda da, yani her an, la’net altında bulunur. Borcödememek öyle bir günahdır ki, uykuda bile durmadan yazılır.Malı olmak, parası çok olmak demek değildir. Satılık birşeyi olup da, satmazsa, günahişlemiş olur. Değeri düşük olan para veya işe yaramıyan mal vererek öder ve bunu hak sâhibibeğenmeyerek alırsa, yine günah olur. Onu râzı etmedikce, yani gönlünü almadıkca, günahtankurtulamaz. Çok kimseler bunu düşünmez, ama büyük günahlardandır.Bunun için geç ödemeyi kâr bilmemelidir. Ödeme imkanı olunca hemen borcunuödemelidir. Borcunu ödemeden nafakanın dışında başka şey almamalıdır. Maalesefzamanımızda çok kimse borcu dururken, arabasını, ev eşyasını yeniliyor. Hatta bazıları borsayagiriyor. Başına birçok işler geliyor; hem dünyası hemde ahıreti mahv oluyor.Alışveriş ettiği kimse pişman olursa yapılan satışı geri çevirmek, vazgeçmek ihsandır.Birinin (vazgeçdim) demesi, ötekinin de (kabûl ettim) veya (ben de vazgeçtim) demesi ilealışveriş bozulmuş olur. Sahîh satışta, biri istediği zaman, ötekinin de yapması müstehabdır.Çünkü, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: “Bir kimse karşısındaki pişmanolunca alışverişi fesh eder, geri alırsa, Allahü teâlâ, onun günahlarını affeder”. Yapılansatışı bozmak vâcib değildir. Fakat, çok sevapdır ve ihsân etmektir.Fakirlere veresiye verip, parası olmıyandan, istememeği niyet etmek ihsandır. Borclusuölünce helâl etmek te ihsandır. Büyüklerimizden bazısının dükkânında iki defter vardı. Birisinebilinmiyen isimler yazardı ki, hepsi fakir idi. Bazı borclar karşısında isim de yazılı değildi.
- Page 1 and 2:
İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4:
zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6:
olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8:
“Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9 and 10:
Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 11 and 12:
2 - Huy iki türlüdür: Birisi ins
- Page 13 and 14:
O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16:
İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18:
Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20:
sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22:
olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24:
3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26:
“İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28:
Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30:
İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32:
Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34:
Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36:
zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38:
çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40:
hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42:
His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44:
Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46:
söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48:
Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50:
insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52:
Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54:
Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56:
Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58:
Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60:
Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62:
gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64:
zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66:
idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68:
Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70: ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72: Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74: “Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76: “İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78: edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80: dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82: Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84: İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86: Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88: “Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90: şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92: Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94: şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96: Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98: uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100: “Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102: Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104: esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106: Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108: gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110: yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112: ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114: 2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116: dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118: Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119: saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 123 and 124: hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126: Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128: ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130: örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer