miktarlarının, yapılarının, hareketlerinin tam hayata uygun olarak ayarlanmış olduğunu,insanların, hayvanların, bitkilerin, cansız maddelerin, atomların, hücrelerin, kısaca okullardaokunan, tedkîk edilen sayısız varlıkların yapılarındaki ve hareketlerindeki nizâmı, düzeni,uygunluğu görerek, bunları yapan, yaratan, kudretli, bilgili bir sâhibin bulunduğunu, ister istemezkabûl etmek, inanmak zorunda kalır.Aklı olan kimse, kâinattaki ve bedenindeki bu azameti, bu intizâmı görerek, hemen Allahüteâlânın varlığına inanır Müslüman olur. Nitekim, Müslüman olan İsviçreli felsefe profesörü,gazetecilerin sorularına karşılık olarak “İslâm kitaplarını tedkîk ederek, hak yolu anladım. İslâmâlimlerinin büyüklüğünü kavrayabildim. İslâm dîni, olduğu gibi anlatılsa, bütün dünyada aklı olanherkes seve seve Müslüman olur” demiştir.Bir insan, tabîati ve kendini tedkîk ederek, hemen Müslüman olduktan sonra, Ehl-i sünnetâlimlerinin kitaplarından, Muhammed aleyhisselâmın hayatını ve güzel ahlâkını da öğrenirse,imanı kuvvetlenir.Ahlâk bilgisi öğrenerek, iyi ve kötü huyları, faydalı ve zararlı işleri anlar. İyi işleri yapıp,dünyada kâmil, kıymetli bir insan olur. İşleri muntazam ve kolaylıkla hâsıl olur. Dünyada rahat,huzûr içinde yaşar. Kendisini herkes sever. Allahü teâlâ ondan râzı olur. Âhırette de, Allahüteâlânın merhametine, mükâfâtlarına nâil olur.Saadete, huzura kavuşmak için, iki şey lâzımdır: Mesûd ve bahtiyâr kimse, bu iki şeyekavuşan kimsedir. Bu iki şeyden birincisi, doğru ilim ve iman sâhibi olmaktır. Bu da, fenderslerini ve Muhammed aleyhisselâmın hayatını, ahlâkını öğrenmek ile ele geçer.İkincisi, iyi huylu, iyi hareketli insan olmaktır. Bu ise, fıkh ve ahlâk ilmlerini öğrenmek vebunlara uymakla olur. Bu ikisini elde eden kimse, Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşur.Ahlâk ilmi pek kıymetli bir ilimdir 29.5.2002Fıkıh ve ahlâk ilimlerini öğrenen ve bunlara uyan, Allahü teâlânın rızâsına, sevgisinekavuşur. Çünkü Allahü teâlâ, sonsuz ilmi ile herşeye âlimdir. Meleklere ve Peygamberlere çokilim vermiştir. Onlarda hiç ayıb ve kusur ve çirkin hiçbirşey yoktur.İnsanların ilmi ise, pek az ve imanları, yâ bozuk veya kötü huylar ile bulaşmış ve kötü işlerile kirlenmiştir. Bunun için insanlar, Allahü teâlâdan ve meleklerden ve Peygamberlerden pekuzak, onlara kavuşmak şerefinden çok mahrumdurİnsan, fen bilgilerinde, tabîati incelemekte tenbel ve câhil kalarak, hakîkî imana, i’tikâdakavuşmazsa ve Muhammed aleyhisselâmı doğru tanıyarak imanını kuvvetlendirmezse, sonsuzfelâketde ve sıkıntıda kalanlardan olur.Eğer, hakîkî imana kavuşursa ve nefsine tâbi olmayıp, ahkâm-ı islâmiyyeye, yani Allahüteâlânın emir ve yasaklarına uyarsa, saadete kavuşmaktan ve Allahü teâlânın rahmetinden,afından mahrûm kalmaz. Fakat, yaptığı kötülükler kadar azâb görür, yanar ve Allahü teâlânınrahmetine kavuşması güç olur. İmanı olduğu için, sonunda yine rahmete kavuşur. Cehennemateşi, kötülüklerinin kirlerini temizleyip, onu Cennete girmeğe lâyık temiz şekile sokar.Bütün saadetlerin, rahatlıkların başı, kâmil iman sâhibi olmaktır. Herkesin, kalbini yanlışinanıştan, şübhelerden kurtarmağa çalışması lâzımdır. Bir kimse, doğru imana kavuşur veahlâkı güzel ve işleri iyi olursa, yüksek ruhlara, yani Peygamberlere ve Evliyâya ve meleklerebenzer ve onlara yaklaşır.Maddenin çekimi kanûnu gibi, onlar tarafından çekilir. Dağ kadar büyük mıknatısın veyayüksek gerilmli elektro-mağnetik alanın bir iğneyi çekmesi gibi, onu yüksekliklere çekerler. Sıratköprüsünü şimşek gibi, sür’at ile geçer. Cennet bağçelerinde, kendine münasib olan, kalbine veruhûna lâyık olan nimetler içinde, sonsuz rahat edenlerden olur.Ahlâk ilmi, kalb ve rûh temizliği bilgisi demektir. Tıb ilminin, beden sağlığı bilgisi olmasınabenzer. Çünkü, kötü huylar, kalbin ve ruhun hastalıkları ve zararlı işler, bu hastalıklarınalâmetleri, ârızalarıdır. Ahlâk ilmi, çok şerefli, pek kıymetli, en lüzûmlu bir ilimdir. Çünkü, kalbinve rûhun kötülükleri bu ilim ile temizlenebilir. İyi, temiz kalbler ve rûhlar, bu ilim bereketi iletemizliğini artırır, yerleştirir.Huy değişir mi? 30.5.2002Huy değişir mi? İnsanın huyunu bırakıp, başka huylu olması mümkün müdür? Bu meseleüzerinde çeşitli sözler, birbirine muhalif fikirler varsa da, hepsi üç noktada toplanabilir:1 - İnsanın ahlâkı hiç değişmez. Çünkü huy, insan gücünün değiştiremiyeceği bir varlıktır.
2 - Huy iki türlüdür: Birisi insanla birlikde yaratılmışdır. Bu huy değişdirilemez. İkincisi,sonradan hâsıl olan alışkanlıktır. Buna, âdet denilir. Bu huy değişebilir.3 - Ahlâkın hepsi sonradan elde edilir ve değiştirilebilir.İslâm âlimlerinin çoğu bu üçüncü fikir üzerinde birleşmektedir. Peygamberlerin dinleri, busözün doğruluğuna dayanmaktadır. Tasavvuf büyüklerinin, din âlimlerinin, talebesine terbiye içinkoydukları üsûller, bu sözün ışığı altında işlemektedir.İnsanlar hangi huya elverişli olarak dünyaya gelmekdedir? Bu da, içinden çıkılamamış birsorudur. Âlimlerin çoğuna göre, insanlar iyiliğe, yükselmeğe elverişli olarak doğar. Sonra, nefsinkötü arzûları ve güzel ahlâkı öğrenmemek ve kötü arkadaşlarla düşüp kalkmak, kötü huylarımeydana getirir. Hadîs-i şerifte, “Herkes, Müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir.Bunları sonra anaları babaları, yehûdî, Hıristiyan ve imansız yapar” buyuruldu.Bazılarına göre, insanın rûhu kötü olarak dünyaya geldi. Rûhun kendisi temiz idi ise de,bedenle karışınca, bedenin ihtiyacları onu yoldan saptırmıştır.Bazıları da, rûh, yaratılışda ne iyi, ne de kötü değildir. Sonradan her iki şekile dedönebilecek haldedir dedi. İyi huyları, güzel işleri öğrenen kimse, saadete, kemâle kavuşur.Kötüler arasında kalıp, kötü huy, çirkin işler öğrenen de, şakî, kötü olur dediler.Felsefecilere göre, yaratılışı iyi olan insan azdır. Yaratılışta kötü olup, hep kötülük yapmakistiyenler, daha çoktur. Kötüler arasında kötü, iyiler arasında iyi olabilen kimselerin sayısı, ikiöncekiler arasındadır. Bunlara göre, bazı kimsenin huyu değişebilir. Çok kimsenin isedeğişemez.Yunan feylesoflarının, insanın kalbinden haberleri olmadığından, yalnız rûhu anlatmışlar,kendileri yanıldığı gibi, başkaları da yanıltmışlardır. Kalb ve ruhu beraber ele alan İslambüyükleri ahlâkın değişebileceğini ve bunun için çalışılması gerekli olduğu bildirmişlerdir.Huy çalışmayla değişir 31.5.2002Hiçbir kimsenin huyu, yaratılışdaki gibi kalmaz. Sonradan değişebilir. Ahlâkdeğişmeseydi, Peygamberlerin getirdikleri dinler faydasiz, lüzûmsuz olurdu. Âlimlerin sözbirliğiile koymuş oldukları terbiye ve cezâ üsûlleri abes olurdu.Bütün ilim adamları, çocuklarına ilim veedeb vermiş ve terbiyenin fayda sağladığı her zaman görülmüştür.O halde, ahlâkın değiştiği güneş gibi meydandadır. Şu kadar var ki, bazı huylar pekyerleşmiş, rûhun özelliği gibi olmuştur. Böyle huyları değiştirmek, yok etmek pek müşkil olur.Böyle ahlâk, en çok, câhil, kötü kimselerde bulunur. Bunu değiştirmek için, ağır riyâzet ve çokmücâhede lâzımdır.Nefsin zararlı, kötü isteklerini yapmamak için çalışmağa “Riyâzet” denir. Nefsin istemediğifaydalı, güzel şeyleri yapmağa “Mücâhede” denir.Câhiller, ahmaklar, huy değişmez diyerek, nefis ile mücadele etmiyorlar. Kötü huylarınıtemizlemiyorlar. Böyle kabûl edip de, herkes kendi arzûsuna bıraklırsa, kabâhatli olanlara cezâverilmezse, insanlık kötülüğe gider.Bunun için, Allahü teâlâ, kullarına merhamet ederek, onları terbiye etmek, iyi ve kötühuyları öğretmek için Peygamberler “aleyhimüsselâm” gönderdi. Bu muallimlerin en yükseğiolarak, habîbi olan Muhammed “aleyhisselâm”ı seçti.Onun dîni ile, önce göndermiş olduğu bütün dinleri değiştirdi. Onun dîni, bütün dinlerinsonuncusu oldu. Böylece, iyiliklerin hepsi, terbiye üsûllerinin cümlesi, Onun parlak dîninde yeraldı.Aklı olanların, iyiyi kötüden ayırt edebilenlerin, bu dinden elde edilmiş olan ahlâkkitaplarını okuyarak, öğrenerek ve işlerini buna göre tanzîm ederek, dünyada ve âhırette rahatave huzûra, saadete, kurtuluşa kavuşması ve böylece âile ve cemıyyet hayatının düzenineyardım etmiş olması lâzımdır.Güzel ahlak sahibi olan, dünyada rahat ve huzur içinde yaşar, ahırette de sonsuz Cennetnimetlerine kavuşur. Hakikat kitabevinin (0212 523 45 56) yayınladığı “İslâm Ahlâkı” kitabında,güzel ahlâk çok geniş ve sade bir şekilde anlatılmaktadır. Herkese tavsiye ederiz.Kötü huylardan temizlenmek 1.6.2002Her ilmin, her fennin şubeleri vardır. Şubelerin birleştikleri noktaları bulunur ki, bunoktalarda, o ilmin bütün kolları tek birşey olur. İşte bu tek nokta, o ilmin konusudur. Mesela, tıp
- Page 1 and 2: İSLÂM AHLÂKI--------------------
- Page 3 and 4: zevcelerimizden ve çocuklarımızd
- Page 5 and 6: olabilmesi, vera’ sayesindedir ve
- Page 7 and 8: “Allahü teâlâ, bazı kulların
- Page 9: Bunlara, acımalı ve incitmemelidi
- Page 13 and 14: O iyi olunca herşey iyi olur 3.6.2
- Page 15 and 16: İslâmiyet ilerlemeyi teknolojiyi
- Page 17 and 18: Her sınıfın üremesi ve savunmas
- Page 19 and 20: sıfatları, özellikleri vardır.
- Page 21 and 22: olmakdan ve aşırı olmakdan kurtu
- Page 23 and 24: 3 - Af: Düşmandan veya suçludan
- Page 25 and 26: “İşlerin en iyisi, onların ort
- Page 27 and 28: Kahramanlığın, yiğitliğin teme
- Page 29 and 30: İnsan, her ihtiyacını hâzırlam
- Page 31 and 32: Yahûdî ve Hıristiyanlar, Muhamme
- Page 33 and 34: Yapılmaması lâzım olan şeyler,
- Page 35 and 36: zevklerine daldıkça, derdler, üz
- Page 37 and 38: çağırıp: “Medînede birisinin
- Page 39 and 40: hareketler görülünce, kâfir dem
- Page 41 and 42: His organları ile anlaşılamıyan
- Page 43 and 44: Emirler insan gücünün üzerinde
- Page 45 and 46: söyliyerek niyet etmek câiz olur
- Page 47 and 48: Kalb hastalıklarından birisi de
- Page 49 and 50: insanların iyi, kötü her işini
- Page 51 and 52: Çirkin, iğrenç olmamak için, ç
- Page 53 and 54: Bu koku diğerlerine ateşden daha
- Page 55 and 56: Geçici şeylerle kibirlenmek 23.8.
- Page 57 and 58: Alay etmek için ve münâfıklık
- Page 59 and 60: Bir hadîs-i şerifte, “Bir kimse
- Page 61 and 62:
gazâsında, askerin çokluğunu g
- Page 63 and 64:
zan ederek gayret eyledi. Resûlull
- Page 65 and 66:
idi. Çok yaşamasının sırrını
- Page 67 and 68:
Hadîs-i şerifte, “Müminin din
- Page 69 and 70:
ulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, b
- Page 71 and 72:
Ehl-i beyti sevmek imandandır 23.9
- Page 73 and 74:
“Aliyi sevmek, iman, ona düşman
- Page 75 and 76:
“İslâmiyet, teslimiyettir. Tesl
- Page 77 and 78:
edilmesi lâzımdır. “İbâdet,
- Page 79 and 80:
dünyalık kadar azalır” ve “D
- Page 81 and 82:
Bir farzın yapılmasını, haramda
- Page 83 and 84:
İnsana “Âlem-i sagîr” denir.
- Page 85 and 86:
Günahta ısrar etmek 20.10.2002Gü
- Page 87 and 88:
“Müminler için, her gün 25 def
- Page 89 and 90:
şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu
- Page 91 and 92:
Müslüman olmamış ve olmıyan ki
- Page 93 and 94:
şâhidlikle veya zâlime haber ver
- Page 95 and 96:
Cenâb-ı Hak akıldan sonra, nefsi
- Page 97 and 98:
uyurmuşlardı. O dört kelime şud
- Page 99 and 100:
“Beni niçin doyurmadın?” 19.1
- Page 101 and 102:
Yanlış iş yapmamak için fazla k
- Page 103 and 104:
esledi. İdâre ve maişetini te’
- Page 105 and 106:
Kibriyâ, büyüklük, üstünlük
- Page 107 and 108:
gününün kıymetini bilselerdi bu
- Page 109 and 110:
yoldaş olur. Her gece Tebâreke s
- Page 111 and 112:
ızklar taksîm edilmiştir. Çalı
- Page 113 and 114:
2- Korkmadığı kimsenin yanında
- Page 115 and 116:
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına y
- Page 117 and 118:
Vermede öncelik sırası 23.1.2003
- Page 119 and 120:
saklamamaları çok güctür. Büy
- Page 121 and 122:
nasıl kazandın? dediler. Çok az
- Page 123 and 124:
hizmet edeceğini bilen ve bunu ken
- Page 125 and 126:
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyal
- Page 127 and 128:
ağlamak ise, bütün günahların
- Page 129 and 130:
örtüme sürdüm deyince, Hz.Ömer