Hastalıkların tedavisinde bitkilerden veyahayvanların çeşitli mahsul ve kısımlarından faydalanılmaktadır.Söz gelimi “ang” (I/40) adlı kuşunyağından ilaç yapıldığı, bu ilacın avuç içinesürüldüğünde elin üst tarafına geçtiği; “Kunduzkayrı”nın (I/458, kunduz taşağı) ilaç olarak kullanıldığıbelirtilmekte, ancak bunların hangi hastalıklarıntedavisinde kullanıldığı belirtilmemektedir.“Közlük” (I/478) veya “közüldürük” (I/529),at kuyruğundan yapılan bir tür dokuma olup gözağrısına ve kamaşmasına karşı gözün üzerine konulmaktadır.Yoğurt ile sütün karıştırılması yoluylaelde edilen “iprük” (I/101), yemek yedikten sonramidesinde ekşime olan, midesinde katılık hissedenkişinin içini sürdürmek için kullanılır. Karın ağrısına“angduz” (I/115) kullanılmaktadır. Angduz,topraktan çıkarılan bir kök olup toz hâline getirilipatın burnuna üflendiğinde at karın ağrısından kurtulur.Karın ağrısını gidermede kullanılan başka birilaç da “egir”dir (I/53). Egir de topraktan çıkarılanbir köktür ve karnı ağrıyan kişi yerse, karın ağrısıgeçer. Divân’da “üzerlik” karşılığı olarak geçen“ilrük”ün (I/105) tohumu, safra ve balgam söktürücüolarak kullanılmaktadır. “Awılku” (I/489),kırmızı meyvelerinin suyu, göz ağrısına kullanılanbir bitkidir. “Çaxşu” (I/423) otu da göz ağrısı içinkullanılır. “Sıgun otu” (I/409), kökü insana benzeyenve cinsî gücü zayıflayanlar kullandığı bir ottur.Bu otun erkeği ve dişisi vardır. Erkeği erkeğe, dişisikadına verilir. “Topulgak” (I/502), yaraya konulanbir ottur. Fındık büyüklüğünde kırmızı meyveleriolan “yakrıkan” (III/56) adlı bitki, dudak çatlaklarınasürülür.Divân’da sihir ve büyüden tedavi yöntemi olaraksöz edilmektedir. Sihir ve büyü karşılığı olarak“yalwı” (III/33), büyücü karşılığı olarak da “yalwıçı”(III/33) sözleri kullanılmakta, büyücünün hastakişiye okuyup üflemesi ise, “sufşamak” (III/286)olarak adlandırılmaktadır. Bu yönde çeşitli uygulamalaryapılmaktadır. Söz gelimi, göz değen çocuğuntedavisinde, çocuğun yüzüne, safrana birtakımmaddelerin karıştırılmasıyla elde edilen ve adına“egit” (I/51) denilen ilaç sürülür. Çocuğu perilereve göz değmesine karşı afsunlarken çocuğun yüzünetütsü verilir ve bu arada “ısrık ısrık” denilir;ki bu sözle “Ey peri ısırılmış olasın” (I/99) denilmektedir.Divân’da dağlama, kan alma, yakı yakma gibiyöntemlerin de çeşitli hastalıkların tedavisinde uygulandığıbilgisi verilmektedir. Atın göğsünde çıkanve “çildek” (I/477) veya “çılday” (III/240) denilençıban, “tüknemek” (III/301, dağlamak) suretiyletedavi edilir. Yine atlarda görülen ve “etilgen”(I/158) denilen beze, yarılıp temizlenerek tedaviedilir. Yaraların üzerine “yakıg” (III/74, yakı, sargı)konularak yara iyileştirilir. “Kanagu” (I/477)adı verilen aletle kan alınarak da hasta tedavi edilir.Divânü Lügati’t-Türk’te Türkler arasında oynananoyunlardan, sporlardan da bahsedilmiştir.Çeşitli kelimelerin (“kapışdı” (II/88); “tanğuk”(III/365); “egişdi” (I/187) açıklanması sırasındaçevgenle oynanan ve günümüzde polo olarak bilinenoyuna benzer bir oyundan bahsedilmektedir.Bu oyun, topa veya topaca çevgenle vurularak oynanmaktadır.Divân’da bir yarışma olarak ok atışmaktan,at yarıştırmaktan ve güreşmekten bahsedilmiş;ancak nasıl yapıldıklarına dair yeterli bilgiverilmemiştir. Bunlarla ilgili kelimeler ve açıklamalarındaverilen cümle örnekleri:“Atışgan” (I/157), “Ol mening birle ok atışgan.”/“Onun benimle –yarışmak için- ok atışmakâdetidir.”. ““Atlaşu” (II/226), “Ol mening birle ot attıatlaşu”/”O, ortaya ödül olmak üzere at koyarak benimleok atıştı.”“Özüşdi” (I/184), “Ol mening birle at özüşdi.”/“O benimle at koşturmakta yarış etti.”“Yarışdı” (III/72), “Ol anıng birle at yarışdı.”/“O, onunla at yarışı yaptı.”“Çalış” (I/368), Çelme, güreş. “Bagdattı”(II/327), “Ol anıng adhakın bagdattı.”/ “O, Onunayağını güreşte sarmaya aldırdı.”“Münğüz münğüz” (III/363), Divân’daki açıklamasınagöre bir çocuk oyunudur ve şöyle oynanır:Çocuklar ırmağın kenarına diz çöküp otururlar.Bacaklarının arasına akıcı yaş kum doldururlar.Sonra elleriyle kuma vururlar. Onlardan birisi (ebe)“münğüz münğüz” der. Diğer çocuklar ona “nemünğüz” diye sorarlar. Ebe, boynuzlu hayvanlarıbirer birer saymaya başlar. Diğerleri de bunu tekrarederler. Bu arada ebe, deve ve eşek gibi boynuzsuzhayvanlardan birinin adını söylerse suya atılır.Çocukların oynadığı bir başka oyun da “köçürme”(I/491) oyunudur; ki “ondört” adıyla da bilinir.Yere kale gibi dört çizgi çizilir, sonra bu dört kaleyeon kapı yapılır. Fındık veya fındık gibi şeylerle bukapılar üzerinde oyun oynanır. Ceviz oyunu da çocuklarınoynadığı bir oyundur; ancak nasıl oynandığıhakkında bilgi verilmemiştir. “Atıç” (I/52) ve“eteçlik” (I/151) kelimeleri açıklanırken bu oyununoynanması için çukur açıldığı bilgisi verilmiştir.“Karagun” (III/243) kelimesinin açıklamasında78eylül-ekim-kasım2012
“Akşamleyin çocukların oynadığı bir oyunun adı”diye bilgi verilmiş, ancak oyunun nasıl oynandığıhakkında bilgi verilmemiştir. “Tepük” (I/386),çocukların oynadığı ayaktopu oyunudur. Divân’daverilen bilgiye göre, kurşun eritilip top şekline getirilir.Üzerine keçi kılı veya başka şeyler sarılır.Çocuklar bunu teperek oynarlar.Divân’da Türklerin yaşayış özelliklerine, medeniyetseviyelerine ilişkin bilgiler, bu bağlamdagiyim kuşamları, kullandıkları ev aletleri, yemekkültürü, vb. hakkında değerli bilgiler mevcuttur.Bu bilgilere göre, XI. Yüzyılda Türkler mendilkullanıyor, giysilerindeki kırışıklıkları ütüyle düzeltiyorlardı.“Ulatu” (I/136), kelimesi, “kişininburnunu temizlemek için koynunda taşıdığı ipekkumaş parçası” olarak açıklanır ki bu da bildiğimizgibi mendildir. “Ütük” (I/68) için Divân’da “malabiçiminde bir demir parçasıdır ki dikiş yerleriniyatıştırmak için kızdırılarak elbise üzerine bastırılır.”denilmektedir. Bu da anlaşılacağı üzere ütüdür.Hayvancılık ve tarıma dayalı bir iktisadî hayatlarıolduğunu bildiğimiz XI. yüzyıl Türkleri, deriyiişledikleri gibi yünü de işleyip keçe hâline getiriyorlar;keçeyi de çizme yapıp giyiyorlardı. “Olmandga oyma basışdı /O, bana keçeden çizme yapmaktayardım etti” (II/100) sözünde geçen “oyma”,özellikle Türkmenlerin keçeden yaptıkları çizmeyeverilen isimdir. Erkeklerin giydikleri sarığa“suwluk” (I/201), kadınların başörtüsüne de “bürünçük”(I/201) deniliyordu. Kadınlar takı ve süseşyası olarak o devirde “yinçü/inci” (I/273), miskile râmekten yapılan boncuk olan “bodh-monçuk”(III/121), “bilezük” (II/82), saçlarına takma olarakkeçi kılından yaptıkları zülüf olan “öngik” (I/135),kullanıyorlar, kemerlerine altın veya gümüşten yapılan“tuş/toka” (III/125) takıyorlar, yanaklarınaise “englik/allık”(I/115) sürüyorlardı. Delikanlıkız ve oğlanlar alınlarına “but/değerli firuze taşı”(III/120) takıyorlardı.XI. yüzyıldaki Türklerin hayat şeklini aksettirenönemli bir unsur da onların beslenme kültürüdür [2] .Divân’da Türklerin mutfağa “aşlık” (I/114), aşlıktabulunan kap kacağa ise, “ayak” (I/84) adını verdikleri,ancak Oğuzların ayak kelimesini bilmedikleriiçin onun yerine “çanak” (I/84) dedikleri bilgisiverilmektedir. Aşlıkta bulunan başlıca kap kacaklarolarak “aşıç/tencere” (I/52), “biçek/bıçak” (I/384),2. Daha geniş bilgi için bkz. Reşat Genç, KaşgarlıMahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, TKAE Yay.Ank. 1997, s. 229-236.“etlik/et asılan çengel” (I/101), “bart/bardak”(I/341), “kumgan/ibrik, güğüm” (I/440), “örküç/sacayağı”(I/95), “sac/tava” (II/147), “sagrak/sürahi,kâse” (I/471), “kendük/un, vb. şeyler konulan küp”(I/480) “bukaç/su kabı” (I/357), “çançu/şehriyehamuru açmakta kullanılan oklava” (I/417), “çömçe/kepçe”(I/417), “kaşujk/kaşık” (I/383), “körke/ağaçtan yapılan tabak” (I/430), “kasuk/kımız tulumu”(I/479), “tagar/dağarcık, çuval” (I/411) vb.mutfak aletlerinden bahsedilmektedir.Mutfakta kullanılan kap kacaklardan da anlaşılacağıüzere Türklerin XI. yüzyılda hayvancılığa vetarıma dayalı bir beslenme kültürleri vardır. Hayvanlardanelde ettikleri besin maddelerinin başındaet gelir. Diğer besin maddeleri ise, süt ve süttenyapılan mahsullerdir. Bunların yanında yumurta vebal da hayvanlardan elde edilen besin maddeleridir.Türklerin etinden faydalandıkları hayvanlarınbaşında koyun gelir. Diğer hayvanlar (at, keçi,tavuk, kaz, balık, vd.) ikinci derecede hayvanlardır.Bu yüzyılda Türkler, mevsimlere bağlı olarakyayla-kışla arasında göç ettikleri gibi yerleşik olarakda tarımla uğraşıyorlardı. Her iki durumda dahayvan sürüleri mevcut olan Türkler, hayvanlarınetinden, deri veya yününden, sütünden faydalanıyorlardı.Kesmek üzere özel olarak beslediklerihayvanlara “etlik” (I/101) diyorlardı. Bu devirde“etçi/kasap”ların (II/48) olduğu, “ekdi/mezbaha”da(I/125) hayvanların kesildiği bilgisi mevcuttur.Türkler eti pişirerek yedikleri gibi, sonra yemeküzere tuzluyor veya kurutuyorlardı da. Kurutulanete “kak et” (II/282), güz mevsiminde birtakım baharatlarlaterbiyeledikleri ve kuruttukları ete ise,“yazok et/pastırma” (III/16) diyorlardı.Divân’da verilen bilgilere göre o devir Türklerieti, karaciğeri ve baharatı karıştırıp bağırsağa dolduraraksucuk yapıyorlar, adına da “soktu” (I/416)diyorlardı. Koyun, keçi gibi hayvanların başınıüterek (I/193) temizliyor, pişirerek yiyorlardı. Etve baharatı karıştırıp bağırsağa doldurarak günümüzdede bilinen bir yemek olan bumbar dolmasıyapıyorlardı. İşkembe ve bağırsağı iyice kıyarakbağırsağın içine dolduruyor kızartmak veya pişirmeksuretiyle “yörgemeç” (III/55) adlı yemeği yapıyorlardı.At sütünden kımız (I/365) yaparken diğerhayvanların sütlerinden yoğurt, “suvuk/ayran”(III/164), yağ, “kayak/kaymak” (III/167), “udhıtma/peynir”(I/143) yapıyorlardı. Ayrıca arıcılık yapıyor,bal üretiyorlardı. Suvarlar, Kıpçaklar, Oğuzlar“bal” derlerken diğer Türk boyları bala “arı79eylül-ekim-kasım2012
- Page 2 and 3:
Muhterem Okurlar,Kardeş Kalemler
- Page 4:
de mankurtlar tarafından kuşatıl
- Page 7 and 8:
MİRLANBEK NURMATOVile Kırgız Dos
- Page 9 and 10:
u kadar yoğun bir şekilde yaşad
- Page 11 and 12:
nun içinde Osmonkul Aliyev, Bazark
- Page 13 and 14:
da oldukça iyi biliyordu. Bu yarat
- Page 15 and 16:
gizli kalanları, halkın bilmedikl
- Page 17 and 18:
a çocuk öğrenim yeteneği ve bab
- Page 19 and 20:
sunarak dil için durmadan çalış
- Page 21 and 22:
K. Tınıstanov, yukarıdaki yarı
- Page 23 and 24:
Kırgız Edebiyatı 20. asrın baş
- Page 25 and 26:
Kasım Tınıstanovile ilgili Kırg
- Page 27 and 28: nov birkaç bilimsel çalışma yap
- Page 29 and 30: ları hakkında ayrıntılı bilgi
- Page 31 and 32: o geceye “Akademi Geceleri” ad
- Page 33 and 34: Kasım Tınıstanov'dankısa hikây
- Page 35 and 36: Keçi de hemen kendi lüzumundan ba
- Page 37 and 38: efendi şarpadan kömöçü yakalay
- Page 39 and 40: şair ve yazarlığınınyanında,
- Page 41 and 42: SALİCAN CİGİTOVçev. KEMAL GÖZK
- Page 43 and 44: lışmaların sanki değişen hiçb
- Page 45 and 46: ken edebî zevk için norm aramanı
- Page 47 and 48: koruması ve sağladığı imkânla
- Page 49 and 50: MAMASALI APIŞEVçev. ABDRASUL İSA
- Page 51 and 52: ği balla ye”. O günden bu güne
- Page 53 and 54: Kırgızca veya Rusça basılan ese
- Page 55 and 56: mıştır. Hemen bütün hikâyeler
- Page 57 and 58: BEN KENDİMİBen kendimi ev dışı
- Page 59 and 60: ÇINARA SASIKULOVA*Kırgız öyküs
- Page 61 and 62: Bu öykünün diğerlerinden farkı
- Page 63 and 64: Zavallı ihtiyar Üpöl’ün hayat
- Page 65 and 66: Otobüslerin birisine binerek düş
- Page 67 and 68: nelerin olduğunu kim bilsin, yaşa
- Page 69 and 70: Anarbay'ın köprüsüKASIM KAİMOV
- Page 71 and 72: Sadece kulakları iyi işitmiyordu.
- Page 73 and 74: sonraki köprülerin Anarbay ile bi
- Page 75 and 76: olaylar sırasında öldürüldüğ
- Page 77: cek olanlar da yanılacaklardır;
- Page 81 and 82: ÖZGE MEKÂN…Aşkın derin deryâ
- Page 83 and 84: KardedevletlerdlrobleMUHSİN İLYAS
- Page 85 and 86: ustalıklı bir şekilde kullanarak
- Page 87 and 88: üfleme çalgıları çalan müzisy
- Page 89 and 90: Türk şiirindeHazreti Peygamber186
- Page 91 and 92: Gubeydullin, Şabdanov, Jubanov, Ş
- Page 93 and 94: Rusedebiyatındanbeslenen,Gogol’u
- Page 95 and 96: Soldan sağa: İl Kültür Müd. Ta