yın tapugsak, Tengri sefinçsiz/Toyın tapmak ister,Tanrı memnun değil (Müslüman olmayan Türklerdin ulusu Tanrı’ya tapınır; fakat yüce Tanrı onlarınyaptığı işten hoşnut değildir.” (III/376) derkentarafsız davranan Kaşgarlı Mahmud, açıklamasınısürdürürken “yere batası kâfirler, göğe Tengri derler.Yine bu adamlar büyük bir dağ, büyük bir ağaçgibi gözlerine ulu görünen her şeye Tengri derler.Bu yüzden bu gibi şeylere yükünürler (secde ederler).Yine bunlar bilgin kimseye Tengrigen derler.Bunların sapıklıklarından Tanrı’ya sığınırız.”(III/377) şeklinde ağır sözler söyler. İfadelerindekibu çeşitliliğe rağmen Mahmud, eserinde eskiTürklerin kutsal saydıkları Tengri, Umay, vb. ilahîvarlıklar, tapınma ve kut-törenler, halk hekimliğineait tedavi şekilleri, büyü ve kâhinlik, vb. hakkındaönemli bilgiler verir:Kutlu ve mübarek olan her nesne, DivânüLügati’t-Türk’te “ıdhuk” (I/65) olarak adlandırılır.Idhuk, kurbanlık olarak belirlenen, bu nedenle deüzerine yük vurulmayan, sütü sağılmayan, yünü kırkılmayanhayvan için de kullanılır. Yada taşı’ndanbir inanç ve uygulama olarak “yatlattı”(II/355) ve“yatladı” (III/307) kelimeleri açıklanırken bilgiverilir. Bu bilgilere göre yada taşı, kamların yüceTanrı’nın izniyle rüzgâr estirmek, yağmur yağdırmakiçin afsun yapmada kullandıkları bir taştır.“Irk” (I/42); falcılık, kâhinlik ve bir kimseningönlündekini bilmektir. “Yat” (III/159) ise, taşlarlayağmur ve rüzgâr getirmek için yapılan Kamlıktır.Efsunculuk, kâhinlik, hekimlik, vd. görevleriyerine getiren kişiler o dönemde Kam olarak adlandırılıyor;bu kişilerin olağanüstü güçlere sahipoldukları, gizli güçlerle, ruhlarla ilişki kurduklarınainanılıyor, onlardan gerektiğinde çeşitli olay vedurumlarda yardım isteniyordu. Söz gelimi Kamın,cin çarpmasına karşı birtakım afsunlar yapmasına,dualar etmesine Divân’da “arwaşmak”(I/236) adıverilmektedir. Böylesi afsunlar yapan kama “arpagcı”veya “afsuncu” adı verilir; yaptığı afsunakarşılık olarak da “örüng” (I/134) denilen ve günümüzde“el yeğniliği” olarak adlandırılan ücretödenir. Çeşitli amaçlar için adanan, ıdhuk olarakbelirlenen ve kurban edilen hayvan, Divân’da “yagış”(III/10) olarak adlandırılmaktadır.Divân’da insanüstü varlıklar, sihir ve büyü, buhusustaki inanç ve uygulamalar hakkında bilgilerverilir. Bunlardan “abaçı” (I/136) açıklanırken bununumacı olduğu, çocukları korkutmak için “abaçıgeldi” dendiği belirtilir. Bostanları, bahçeleri gözdeğmesinden korumak için bostan ve bahçelere“abakı” (I/136) veya “kösgük” (II/289) adı verilenkorkuluk dikilir. Çıwı (III/225), cinlerden bir bölükolup Türklerin inanışına göre, iki ordu savaşırkenbu iki ordunun vilayetlerinde oturan çıwılar dakendi aralarında savaşırlar. Çıwılardan hangi grupgalip gelirse, onların ait olduğu vilayetin ordusu dagalip gelir. Çıwılardan hangi grup kaçarsa, onlarınbulunduğu vilayetin hakanı da kaçar. Türk askerlerigeceleyin cinlerin attıkları oklardan sakınmak içinçadırlarına girerler. Bu, Türkler arsında yaygın birinançtır. Tiki (III/230), geceleyin işitilen sestir. Busesi her kim işitirse öleceğine inanılır. Türkler, öylesanırlar ki ruhlar, her sene yaşamış oldukları yerlerdebir gece toplanır ve yaşayan insanları ziyaretederler.“Kumlak” (I/475), Kıpçak illerinde yetişen sarmaşıkgibi bir ottur. Bu otun gemiye alınması durumundafırtına çıkacağına, denizin dalgalanacağına,geminin batacak gibi olacağına inanılır. “Kaş”(I/152), beyaz ve siyah temiz taştır. Bu taşın beyazınıyüzük kaşı yaparlar. Böylece şimşekten, yıldırımçarpmasından ve susuzluktan korunurlar. Bu taşbir beze sarılıp ateşe atılsa, ne bez ne de taş yanar.Susayan kişi, bu taşı ağzına alsa susuzluğu gider(I/22). Kırgız, Yabaku, Kıpçak ve daha başka boylarınhalkı and içtiklerinde yahut sözleştiklerindedemiri ululamak için kılıcı çıkararak yanlamasınaönlerine koyup “Bu, gök girsin, kızıl çıksın” derler.Yani, “Sözünde durmazsan kılıç kanına bulansın;demir senden öcünü alsın.” demektir. Çünkü demiriulu sayarlar (I/361).Kaşgarlı Mahmud, eserindeki her maddeyi açıklarken“kimi zaman, onlara bağlı veya ilintili anlatı,atasözü, şiir parçaları ve bağlam cümleleri ilede açıklama ve yorumlarını daha anlaşılır durumagetirmeye özen göstermiştir.” (Yıldırım 2008:115).Yıldırım’ın belirttiği gibi Mahmud, kimi zaman birmaddeyi açıklarken o maddeyle ilgili ayrıntılara dayer verir. Söz gelimi “pars” kelimesini açıklarkenbize eski Türk takvimi hakkında da bilgi verir:“Pars, yırtıcı bir hayvan. Türklerin on iki yılındanbiri. Bu şöyle olmuştur: Türkler on iki çeşithayvanın adını alarak on iki yıla ad olarak vermişler;çocukların yaşlarını, savaş tarihlerini ve dahabaşka şeyleri hep bu yılların dönmesi ile hesapederler. Bunun kökü şöyle olmuştur: Türk hanlarındanbirisi kendisinden birkaç yıl önce geçmişolan bir savaşı öğrenmek istemiş, o savaşın yapıldığıyılda yanılmışlar; onun üzerine bu iş için Hakanulusuyla geneş (müşavere) yapar ve kurultayda‘Biz bu tarihte nasıl yanıldıksa bizden sonra gele-76eylül-ekim-kasım2012
cek olanlar da yanılacaklardır; öyle ise, biz şimdigöğün on iki burcu ve on iki ay sayısınca her yılabirer ad koyalım; sağışlarımızı bu yılların geçmesiyleanlayalım; bu, aramızda unutulmaz bir andaçolarak kalsın.’ dedi. Ulus, Hakan’ın bu önergesinionayladı. Bunun üzerine Hakan ava çıkar; yabanhayvanlarını ‘Ilısu’ya doğru sürsünler diye emreder.Bu, büyük bir ırmaktır. Halk bu hayvanları sıkıştıraraksuya doğru sürer. Bu hayvanlardan avlarlar;birtakım hayvanlar suya atılırlar; on ikisi suyugeçer. Her geçen hayvanın adı bir yıla ad olaraktakılır. Bu hayvanlardan birincisi sıçgan/sıçan imiş.İl önce geçen bu hayvan olduğu için senenin başıbu adla anılmış ve sıçgan yılı denilmiş. Bundansonra sırasıyla geçen hayvanların adları yıllaraverilmiş: ud/öküz yılı, pars yılı, tavışgan yılı, nek/timsah yılı, yılan yılı, yund/at yılı, koy/koyun yılı,biçin/maymun yılı, takagu/tavuk yılı, it yılı, tonguzyılı. Sayı tonguz yılına varınca dönülerek yine sıçganyılından başlar (DLT I/344).Böylesi açıklamaları Divânü Lügati’t-Türk’ünpek çok madde başında görmek mümkündür; ki bumaddelerde köken açıklayıcı (etiyolojik) anlatılarada yer verilmiştir. Bu tür anlatılar, Türklerin yaşadıklarımekânları nasıl adlandırdıkları veya değişikTürk boylarının adlandırılmasında hangi olay vedurumların yaşandığını göstermesi bakımdan Türkkültürü için son derece önemlidir. Söz gelimi “öge”maddesi açıklanırken Uygur Türklerinin yaşadığıbölgeye yakın bir dağ olan Altun Kan’ın neden buadı aldığı şöyle anlatılır:“Zülkarneyn Çin’e dek ilerleyince Türk Hakanısavaş için Zülkarneyn üzerine gençlerden toplanmışbir bölük asker gönderir. Hakanın veziri ‘SenZülkarneyn’in üzerine gençleri gönderdin; onlarıniçerisinde denenmiş, yaşlı savaş eri adamların dahibulunması gerekti’ deyince Hakan, yaşlı ve tecrübelianlamına olarak ‘Öge mi?’ demiş. Vezir ‘Evet’cevabını vermiş. Bunun üzerine Hakan; yaşlı, sınanmışbir kimse göndermiş. Zülkarneyn’in ilerikolları üzerine bir gece baskını yapmışlar, düşmanlarıyenmişler. Türklerden biri Zülkarneyn’inaskerlerinden birine bir kılıç vurmuş, herifi göbeğinedek parçalamış. Öldürülen adamın belinde, içerisindealtın bulunan bir kemer varmış; kemer dekesilmiş, altınlar kana bulaşarak dökülmüş. Ertesisabah Türk askerleri kana bulaşmış olan altınlarıgörerek birbirlerine ‘Bu ne?” demişler. ‘Altun kan”cevabı verilmiş. Orada bulunan bir dağa hemen buadı vermişler.” (I/90). Bunun gibi “Uygur (I/111),Çiğil (I/393), Türk (I/350), Türkmen (I/353;III/412), Kaz (III/149), Kaz suvı (III/151)”, vd. birçokmadde başı açıklanırken yukarıda verdiğimizörnekte olduğu gibi, köken açıklayıcı anlatılarabaşvurulmuştur. “Türkmen” maddesi açıklanırken“Şu Destanı”na; “Alp (I/41), Ödhlek (I/102), Telindi(I/147), Usıtgan (I/155), Ögreyük (I/159), Ulışdı(I/188), İrteldi (I/245), Kürküm (I/486), Çengeşti(II/209), Kurtıldı (II/233), Kevretti (II/334)” gibimaddelerin açıklamasında da “Alp Er TungaDestanı’na ait parçalara yer verilmiştir.Divânü Lügati’t-Türk’te çeşitli maddelerinaçıklanması, örneklenmesi sırasında manzumelerdenfaydalanılmıştır. Divân’da bu amaçla kullanılan“149 dörtlük, 79 adet beyit vardır. Ayrıca 9dörtlük de ikişer defa kullanılmıştır.” (Kaya 2002:42). Sözlü kültürün hâkim olduğu bir devirde yazılanDivân’da Kaşgarlı Mahmut, manzum sözleringücünden de faydalanarak açıkladığı kelime vekavramların daha iyi anlaşılacağını ve akılda tutulacağınıdüşünmüş olabilir.Divânü Lügati’t-Türk’te eski Türklerin gündelikyaşayışları, inançları, âdetleri ve gelenekleriyleilgili bilgilere, yine maddelerin açıklanmasıvesilesiyle yer verildiği görülür. “Öz” maddesininaçıklamasında (I/45) verilen dörtlükte insanın konuğunuiyi ağırlanmasıyla ününün artacağı belirtilirken“eşük” maddesinin açıklamasında (I/72)hanlardan, beylerden birisi öldüğünde mezarınınüzerine kumaş örtüldüğü, daha sonra da bu kumaşınbölünerek yoksullara dağıtıldığı;. “kedhüt”(I/357) maddesinde gelin ve güveyinin düğünlerinegelen hısımlarına armağan olarak elbise vermeleriâdetinden söz edilir. “Tuzgu”(I/424) maddesindeyolculara yemek sunulmasından, “boşug” (I/372)maddesinde uzaktan gelen hısıma şölen yapılması,armağanlar verilerek yolcu edilmesinden, “tayak”(III/166) maddesinde de gelinin hizmetine bakmasıiçin geline köle hediye edilmesinden söz edilir.Divânü Lügati’t-Türk’te hastalıklar, hastalıklarıntedavisi için yapılan uygulamalar hakkındabilgiler vardır. Divân’da “ig” (I/48), “kem” (I/338,At kemlendi: At hastalandı), “mun” (III/140; hastalık,ayıp), “sükel” (I/394; Oğuz dilinde hasta),“çerlendi” (II/244; Er özi çerlendi: Adam hastalandı,vücudu ağırlaştı) kelimeleri hastalık, rahatsızlıkanlamlarında kullanılmaktadır. Verilen bilgileregöre hastalıkların tedavisinde “emci”ler (I/38) ve“otaçı”lar (I/35) bitkilerden, hayvani mahsullerdenilaç yapmakta, sihir ve büyüden faydalanmakta,ateşle dağlama ve kan alma yöntemlerini kullanmaktadırlar.77eylül-ekim-kasım2012
- Page 2 and 3:
Muhterem Okurlar,Kardeş Kalemler
- Page 4:
de mankurtlar tarafından kuşatıl
- Page 7 and 8:
MİRLANBEK NURMATOVile Kırgız Dos
- Page 9 and 10:
u kadar yoğun bir şekilde yaşad
- Page 11 and 12:
nun içinde Osmonkul Aliyev, Bazark
- Page 13 and 14:
da oldukça iyi biliyordu. Bu yarat
- Page 15 and 16:
gizli kalanları, halkın bilmedikl
- Page 17 and 18:
a çocuk öğrenim yeteneği ve bab
- Page 19 and 20:
sunarak dil için durmadan çalış
- Page 21 and 22:
K. Tınıstanov, yukarıdaki yarı
- Page 23 and 24:
Kırgız Edebiyatı 20. asrın baş
- Page 25 and 26: Kasım Tınıstanovile ilgili Kırg
- Page 27 and 28: nov birkaç bilimsel çalışma yap
- Page 29 and 30: ları hakkında ayrıntılı bilgi
- Page 31 and 32: o geceye “Akademi Geceleri” ad
- Page 33 and 34: Kasım Tınıstanov'dankısa hikây
- Page 35 and 36: Keçi de hemen kendi lüzumundan ba
- Page 37 and 38: efendi şarpadan kömöçü yakalay
- Page 39 and 40: şair ve yazarlığınınyanında,
- Page 41 and 42: SALİCAN CİGİTOVçev. KEMAL GÖZK
- Page 43 and 44: lışmaların sanki değişen hiçb
- Page 45 and 46: ken edebî zevk için norm aramanı
- Page 47 and 48: koruması ve sağladığı imkânla
- Page 49 and 50: MAMASALI APIŞEVçev. ABDRASUL İSA
- Page 51 and 52: ği balla ye”. O günden bu güne
- Page 53 and 54: Kırgızca veya Rusça basılan ese
- Page 55 and 56: mıştır. Hemen bütün hikâyeler
- Page 57 and 58: BEN KENDİMİBen kendimi ev dışı
- Page 59 and 60: ÇINARA SASIKULOVA*Kırgız öyküs
- Page 61 and 62: Bu öykünün diğerlerinden farkı
- Page 63 and 64: Zavallı ihtiyar Üpöl’ün hayat
- Page 65 and 66: Otobüslerin birisine binerek düş
- Page 67 and 68: nelerin olduğunu kim bilsin, yaşa
- Page 69 and 70: Anarbay'ın köprüsüKASIM KAİMOV
- Page 71 and 72: Sadece kulakları iyi işitmiyordu.
- Page 73 and 74: sonraki köprülerin Anarbay ile bi
- Page 75: olaylar sırasında öldürüldüğ
- Page 79 and 80: “Akşamleyin çocukların oynadı
- Page 81 and 82: ÖZGE MEKÂN…Aşkın derin deryâ
- Page 83 and 84: KardedevletlerdlrobleMUHSİN İLYAS
- Page 85 and 86: ustalıklı bir şekilde kullanarak
- Page 87 and 88: üfleme çalgıları çalan müzisy
- Page 89 and 90: Türk şiirindeHazreti Peygamber186
- Page 91 and 92: Gubeydullin, Şabdanov, Jubanov, Ş
- Page 93 and 94: Rusedebiyatındanbeslenen,Gogol’u
- Page 95 and 96: Soldan sağa: İl Kültür Müd. Ta