11.07.2015 Views

Kasım Tınıstanov'dan kısa hikâyeler - Bizim Kulliye Dergisi

Kasım Tınıstanov'dan kısa hikâyeler - Bizim Kulliye Dergisi

Kasım Tınıstanov'dan kısa hikâyeler - Bizim Kulliye Dergisi

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Artık işin geri kalan kısmı ihtiyarın ilgisini çekmiyordu,devasa demirlerin üstünün neyle örtüleceğini,kalan işin nasıl biteceğini biliyordu.Bu, vadideki ilk demir köprüydü. Akla hayalesığmayan bu işin nereden çıktığını anlamak istercesineetrafına şöyle bir bakındı. Elinde balta olan birkişi bile yoktu. Her taraf demirlerle doluydu. Demirleriişleyenler, onları taşıyıp oraya buraya götürenlerkara saçlı, iki ayaklı normal insanlardı. Yaniher taraf insan ve demir; demir ve insandı.Bastonuna dayanarak ayakta duran ihtiyar gözleriniyumdu… Bir şey hatırlar gibi oldu… Uzuncabir zaman…İnşaat işleri gece gündüz devam etti. O beyaztakkeli, bıyıkları dışarıya doğru sarkan ihtiyar orayaartık hiç gelmiyor, onun gelip gelmediğini de hiçkimse fark etmiyordu.* * *İnşaat sona ermişti. İşçiler de, mühendisler debir yandan ayrılmak için hazırlanıyorlar, bir yandanda köprüyü teslim edecekleri komisyonu bekliyorlardı.Bu sırada dağ tarafından gelen, eyerinearttığı kımızı ve kuzusuyla dikkatleri çeken bir atlıgöründü. Bu atlı, o beyaz takkeli ihtiyardı. Fakat obu sefer başına beyaz bir kalpak takmış, üzerine dedeve yününden yapılmış sarımtırak bir kaftan giymişti.Elbiselerini değiştirmiş ve bir de at üstündedaha farklı bir görüntü içerisinde olan ihtiyarla dahaönce bizzat tanışmamış kişiler onun o pos bıyıklıkişi olabileceğini tahmin ettiler.Sıcak hava insanları iyice susatmıştı. Eğer atlıkişi genç biri olsaydı, etraftakiler kımızını sat diyerekonu attan sündürerek indirebilirlerdi, fakat buihtiyara hiç kimse bir şey demeden ona yol açıp selamverdiler.-Selam aleyküm!-Aleyküm selam!Kendisine verilen selama karşılık verdi ihtiyarve onları bırakıp gitmek istemiyormuşçasına atınındizginlerini çekti.Mühendis ihtiyara heyecanla:-Dede! Yol açık! Korkmadan geçebilirsiniz!-Evladım, sen beni nereye geçireceksin?-Nereye gidiyorsunuz?-Beni boşverin de, siz şunları bir indirin bakalım,- dedi ihtiyar.Sanki sırf bu sözü bekliyormuş gibi duran gençlerkuzuyla kımızı hemen ağacın gölgesine götürdüler.Tanıdık bu ihtiyar da atından indi. “Bunlarıkime getirdi acaba? Satmak için mi?” - gibi düşüncelerherkesin aklına gelmeye başladı.Mühendis, ihtiyarı takip ederek gölgede toplananinsanların yanına geldi.-Haydi, kımızdan içmeyecek misiniz? – sözünüduyana kadar herkes büyük bir sabırla bekliyordu.Saf ve buz gibi kımıza işçilerin çullandığı sıradaihtiyar söze başladı.-Evlatlarım! Yeni köprünüzü kutlamaya geldim!Durumu anlayıp sevinen gençler ona memnuniyetlerinibelirtmek için başlarını eğdiler.-Evlatlarım! Ben eski köprüyle vedalaşmayageldim.Bu sözler hiç kimse için bir anlam ifade etmedi.-Evlatlarım! Sizlerin benimle vedalaşmanız içinde geldim. İhtiyarın bu ciddi ve şaşırtıcı konuşmasıetraftakilerin ona şaşkın gözlerle bakmasına nedenoldu.-Artık, beni tanıyabilirsiniz! Anarbay adlı kişibenim, - dedi ihtiyar.Herkes susmuştu. Herkesin yüzünde şaşkınlıklakarışık bir mahcubiyet ifadesi vardı. Sanki içtiklerikımız hiç birinin boğazından geçmiyor gibiydi.Günlerdir aralarında gölge gibi dolaşan bu ihtiyaradamla bir defa bile insanca konuşmadıkları içinutanan gençleri o çok iyi anlamıştı.-Her şeyin bir zamanı var. – İhtiyar bastonuylayere biraz vurdu. Tanışacağımız ve konuşacağımızzaman işte gelip çattı. Siz önce kımızlarınızı için vekuzuyu bir yeyin bakalım.Kuzu hemen kesilip bir kazana konuldu. Kımızise hala içiliyordu. İhtiyar uzun konuşmasına başlamadanönce bir iki sual sordu.-Anarbay’ı siz nasıl biri olarak tanıyorsunuz?-Usta…-Hayır, öyle değil. Benim bir ustalığım yok, -deyip ikinci sorusunu sordu ihtiyar.-Geçen gün suyun yıktığı köprünün kimin olduğunubiliyor musunuz?-Anarbay’ın.-Hayır, öyle değil! O köprüyü sizin gibi kişileryaptı.İhtiyar bastonunu yere bırakıp usulca oturdu.Uzun bir söze başlayacak gibi bir hali vardı.Herkes susmuştu. Çoktandır açılmayan sır açılıyor,Anarbay kendini tanıtırken herkes onun herbir sözünü aklında tutmak için pür dikkat onu dinliyordu.Hatta, aşçı bile işini bırakıp Anarbay’a kulakkabarttı.-Anarbay’ın köprüsü yapılalı elli yıldan fazlaoldu. O köprü sadece üç yıl ayakta durdu. Ondan72eylül-ekim-kasım2012

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!