Dağ suyunun huyunu anlamanın mümkün olmadığınıinsanlar bugün anladılar. Su ulaşamaz dedikleriüç metre yüksekliğindeki köprünün üstünetaşan dalgalar yayılmıştı. Destek çatırdamaya başlayıncaköprüden gelen geçenler arasında bir uğultudurbaşladı.-Anarbay işini tam yapmamış, bir metre dahayüksek yapsaymış iyi olurmuş!-Ama desteği de destekmiş!-Ne diyorsunuz? Anarbay dediğiniz kişi çoktanalemden göçtü.-Vefat etmeden önce bunları düşünseymiş iyiolurmuş!-Yanılıyorsunuz, bu köprü Anarbay vefat ettiktençok sonra yapıldı, dedi birisi.Su baskını gittikçe güçleniyor, Anarbay hakkındakitartışma da giderek artıyordu.-Peki, Anarbay hayatta mıymış? Gerçeği bilenbiri var mı?-Kim bilsin, köprüden bahsetsene!-Size lazım olan sadece köprü… Anarbay var mıyok mu, bu sizin için önemli değil!-Bunun neyini tartışıyorsun? Köprüyü yapanusta hakkını almıştır. Daha ne gerekiyor?Dağ suyunun yaralı bir ayı gibi kükremeleri,yarı yolda kalmış olanların sakin sakin konuşmalarınafırsat tanımadı. Uğultular, mırıldanmalar artmayabaşladı.Bir süre sonra şiddetli bir gürültü sesi duyuldu.Büyük bir felaket olacağını bekleyenler donakaldılar.Bu korkunç gürültü duyulduğunda bilginlerindaha çeyrek yüzyıl ayakta kalır dedikleri desteksanki tam ortasından kırılmış gibi dağ suyunun bulanıkve azgın sularında kayboluverdi. Sadece nehirsularının yanından sarkan ağaçlar görünüyordu.Tam bu sırada köprünün iki tarafındaki bağlar kopup,ortalık tamamen toz duman içinde kaldı.Böylece, biraz önceki tartışmayı nehrin kendisibitirmiş oldu. Bu tartışmaya katılanlardan biri şöylemırıldandı:-Anarbay’ın köprüsü bugünkü şartlara uygundeğil, yeni bir köprü yapmayı daha önceden düşünmeliydik.Diğerleri ise onun söylediklerine katılıp, hiçbirşey demeden sessizce durdular.İşte, köprü yapma işini zamanında düşünmedikleriiçin bütün işleri, yolculukları yarım kalmış oldu.Suyun seviyesi düşmedikçe buraya köprü yapmakmümkün değil. Bu azgın dağ suyunun seviyesikolaylıkla indirilebilir mi?İki küçük vadinin ve onların hepsini içine alanbüyük vadinin birbirleriyle olan tüm bağlantısı tamamenkesildi…* * *İnşaat işleri, geleneğin dışında, su seviyesi düşürülmedenbaşladı. Böyle bir olayla daha öncehiç karşılaşmayan köylüler, özellikle ihtiyarlar ileçocuklar gece gündüz inşaata gelip hayran hayranbakıyorlardı. Irmağın hem o yüzünde hem de buyüzünde aynı teknoloji; taş, inşaat malzemelerinitaşıyan araçlar ve buldozerler… İnsanları özelliklehayretler içinde bırakan şey inşaat malzemelerininarasında ağacın olmamasıydı. Malzemelerin hepsidemir ve taştan ibaretti. Köylüler arasında “Taşköprü” yapılacak sözleri yayıldı.İhtiyarlar inşaatın etrafını terk etmeden dağ burnunungölgesine oturup eskiden ve bugünden bahsediyorlar,ancak acıktıkları zaman evlerine gidiyorlardı.Çocuklara demir köprü çok ilginç geliyordu.Orada oynuyorlar, hafif malzemelerin taşınmasınayardım ediyorlar, yük taşıyan şoförlerin yanına oturarakoraya buraya geziyorlardı.Bu hummanın içinde sadece bir ihtiyar farklıgörünüyordu. O, kendince, daha çok köprünün nasılyapılması gerektiğiyle meşgul oluyor, kâh projeüzerinde çalışan uzmanların, kâh işçilerin yanınageliyordu. Köprüyü bir an önce bitirip gitmek isteyeninsanlarla onun ne işi olabilirdi? Onun ne beyaztakkesine, ne de gür bıyıklarına dikkat eden birivardı.İşçiler ve inşaat malzemeleri Anarbay’ın köprüsününyıkılmasının hemen ardından gelmişti. İlkönce onlar köprünün her iki tarafını birbirine bağlamakiçin asma bir köprü yaptılar. İşçiler ile acilişleri olan kişileri ilk sırada köprüden geçirmek istediler.İnşaat mühendisi kalabalığın arasından birazönceki beyaz takkeli ihtiyarı ve çocuklu bir kadınıasma köprüden geçmeleri için çağırdı. Çocuklu kadıngeldi. İhtiyar ise hayır anlamında başını salladı.Vakit öldürmeye gelmiş biri galiba diye düşünüldüğündenonunla hiç kimse ilgilenmez olmuştu.İş iyice yoğunlaştı. Kıyının her iki tarafına daişçiler için çadırlar dikilip, her türlü demir ve betonparçaları konuldu. Ekskavatörler durmaksızın çalışıyordu.Diğer ihtiyarlar onun kadar gelmiyor, o ise güneşindoğuşuyla gelip batışıyla dönüyordu. Yüzündefazla kırışıklık olmayan, oturması kalkması derlitoplu olan bir ihtiyardı o. Gözleri de sapasağlamdı.70eylül-ekim-kasım2012
Sadece kulakları iyi işitmiyordu. Onunla konuşmadıktansonra onun kulağının sağlam olup olmadığınınereden bilsinler.Aslında, elindeki bastonuna o kadar da ihtiyacıyok gibi görünen ihtiyar her gün başı önde yavaşyavaş geliyordu. Yürürken bazen hafifçe salladığı,bazen de koltuğunun arasına aldığı bastonunu sadeceoturup kalkarken kullanırdı.Her geldiğinde önce eskiden köprünün olduğuboşluğu bir süzüyor, suyun bazen bir nar gibi kızardığını,bazen de bir yılan gibi kıvrılarak aktığını,içinde yüzen nesnelerin bir belirip bir kaybolduğunuzevkle seyrederdi. Su, bu şiddette akarkenkim bir köprü kurabilir? Bunlar çok hilekâr veyatecrübesiz kişiler olsa gerek. Belki inşaat malzemelerinitoparlayıp, hazırlıklar bitene kadar su baskınıbiter. Öyle düşünmek istese bile onların yüzlerindesudan merhamet bekleyen bir ifade yoktu. Planlarınainanıyormuş gibi bir halleri var. Plan dediğinnedir ki, altı üstü bir kâğıt parçası. Dilsiz düşmanplana boyun eğer mi? İhtiyar bu düşüncelerini inşaatişçilerine her ne kadar anlatmak istese de onlarınkendisinin bunamış biri olduğunu sanmasınlar diyesusmayı tercih ediyordu.İhtiyara göre köprünün iyi olabilmesi onun yüksekliğineve desteğinin sağlam olmasına bağlıydı.Yapılacak köprünün desteğinin sağlamlığı noktasındaonun herhangi bir şüphesi yoktu, çünkü o demirdenyapılıyordu. Asıl önemli olan onun yüksekolmasıydı.Beyaz takkeli adam bir köşede bastonuna dayanmışişin gidişatını dikkatle izlerken buldozercigenç köprünün diğer tarafını kazmaya başladı.Sarhoş mu bu diye düşündü ihtiyar. Sarhoş daolsa, aklı başında da olsa bu yaptığı doğru değildi.Ardından daha fazla susmaya sabrı yetmeyince bastonunusallayarak o gence doğru bağırdı:-Hey, evladım, durdur!Bu beyaz takkeli ne istiyor acaba diye düşünengenç motoru durdurup ona kulak saldı.-Durdur diyorum, durdur!-Benim sadece bir şefim var!Genç motoru tekrar çalıştırdı. İhtiyar onun buimasını anlamamış gibi bastonunu kaldırmış yinebir şeyler diyordu. Genç bu ihtiyardan bir an öncekurtulabilmek için şefine doğru el salladı. Beyaztakkeli bu işareti anlamış olacak ki, yavaş yavaş yürüyerekmühendisin yanına geldi.-Evlat, köprü kuracağınız yeri niçin alçaltıyorsunuz?Mühendis ona şaşkın gözlerle bakarken:-Ne istiyorsunuz, dede?-Yüksek sesle söylesene! - dedi ihtiyar ve onakulak kabarttı.-Köprünün yükseği iyi olmaz mı? – İhtiyar onumüzakerede bulunmaya çağırmak ister gibi kulağınıyeniden kabarttı.-Evet, yüksek köprü iyi olur!İhtiyar ona doğru yaklaşmak istediğinde mühendisgenç konuşma bitmiş gibi başka bir yere gitti.Tam bu sırada buldozer orayı iyice kazdı ve başkabir tarafa gitti. Oraya diğer işçiler gelip çukurutaş ve çimento ile tekrar doldurdular. İşte böyleceköprünün temeli sağlam ve yüksek olmuş oldu. İhtiyardeminden beri boşuna onları rahatsız ettiğini,onlara kötü göründüğünü anladı.-Aferin size!, - dedi onlara memnuniyetini bildirerek.Köprünün yüksek olacak olmasıyla rahatsızlığıbir nebze azalsa da, inşaat etrafında hâlâ dolaşıyordu.Kafasını karıştıran bir sorun daha vardı. Deliceakmakta olan azgın dağ suyunun seviyesini düşürmedenköprünün desteğini nasıl kuracaklardı?-Acaba hangisi kazanacak, gençlerin gücü mü,yoksa azgın dağ suyu mu? – diye düşünüyordu ihtiyar.Bunu kendi gözleriyle görmek, onun için hayatınınunutulmaz anlardan biri olacaktı, hatta belkide nesilden nesile aktarılacak bir efsane… İhtiyaro günü büyük bir sabırsızlıkla beklemeye koyuldu.İhtiyar oradan uzaklaşmadan bir köşede bağdaşkurup, köprüye bakarak düşünceye daldı. İnsanı büyükbir hayrete düşürecek olayı görmesine artık çokaz bir zaman kalmıştı.İş gittikçe uzuyordu. Hava oldukça sıcaktı. Yaşlıbeden yorulmuş, uyumak istiyordu. O tüm yorgunluğunave ihtiyarlığına rağmen uyumamak içinolağanüstü bir güç sarf etti. Fakat kirpikleri yavaşyavaş birbirine yapışmaya başlamıştı…Birdenbire büyük bir korkuyla irkildi. Hemenköprüye doğru baktı. Büyük ve uzun demirler köprününher iki tarafına da yerleştirilmişti. “Allah Allah,bu da ne?” İhtiyar hızla yerinden kalkıp kıyıyayaklaştı. Evet, desteği olmayan demir bir köprü!Desteği olmayan bir köprü de olur muymuş?-Gördüklerin görmediklerinden daha çoktur dedikleribu olsa gerek! Aferin çocuklar. Bunu görmeseydimgözlerim açık ölürdüm herhalde.İhtiyar işçilerin yanına gelip “Aferin çocuklar”diye bağırdı, ancak işçiler suyun gürültüsündenonun sesini duymayıp kendi işlerine devam ettiler.71eylül-ekim-kasım2012
- Page 2 and 3:
Muhterem Okurlar,Kardeş Kalemler
- Page 4:
de mankurtlar tarafından kuşatıl
- Page 7 and 8:
MİRLANBEK NURMATOVile Kırgız Dos
- Page 9 and 10:
u kadar yoğun bir şekilde yaşad
- Page 11 and 12:
nun içinde Osmonkul Aliyev, Bazark
- Page 13 and 14:
da oldukça iyi biliyordu. Bu yarat
- Page 15 and 16:
gizli kalanları, halkın bilmedikl
- Page 17 and 18:
a çocuk öğrenim yeteneği ve bab
- Page 19 and 20: sunarak dil için durmadan çalış
- Page 21 and 22: K. Tınıstanov, yukarıdaki yarı
- Page 23 and 24: Kırgız Edebiyatı 20. asrın baş
- Page 25 and 26: Kasım Tınıstanovile ilgili Kırg
- Page 27 and 28: nov birkaç bilimsel çalışma yap
- Page 29 and 30: ları hakkında ayrıntılı bilgi
- Page 31 and 32: o geceye “Akademi Geceleri” ad
- Page 33 and 34: Kasım Tınıstanov'dankısa hikây
- Page 35 and 36: Keçi de hemen kendi lüzumundan ba
- Page 37 and 38: efendi şarpadan kömöçü yakalay
- Page 39 and 40: şair ve yazarlığınınyanında,
- Page 41 and 42: SALİCAN CİGİTOVçev. KEMAL GÖZK
- Page 43 and 44: lışmaların sanki değişen hiçb
- Page 45 and 46: ken edebî zevk için norm aramanı
- Page 47 and 48: koruması ve sağladığı imkânla
- Page 49 and 50: MAMASALI APIŞEVçev. ABDRASUL İSA
- Page 51 and 52: ği balla ye”. O günden bu güne
- Page 53 and 54: Kırgızca veya Rusça basılan ese
- Page 55 and 56: mıştır. Hemen bütün hikâyeler
- Page 57 and 58: BEN KENDİMİBen kendimi ev dışı
- Page 59 and 60: ÇINARA SASIKULOVA*Kırgız öyküs
- Page 61 and 62: Bu öykünün diğerlerinden farkı
- Page 63 and 64: Zavallı ihtiyar Üpöl’ün hayat
- Page 65 and 66: Otobüslerin birisine binerek düş
- Page 67 and 68: nelerin olduğunu kim bilsin, yaşa
- Page 69: Anarbay'ın köprüsüKASIM KAİMOV
- Page 73 and 74: sonraki köprülerin Anarbay ile bi
- Page 75 and 76: olaylar sırasında öldürüldüğ
- Page 77 and 78: cek olanlar da yanılacaklardır;
- Page 79 and 80: “Akşamleyin çocukların oynadı
- Page 81 and 82: ÖZGE MEKÂN…Aşkın derin deryâ
- Page 83 and 84: KardedevletlerdlrobleMUHSİN İLYAS
- Page 85 and 86: ustalıklı bir şekilde kullanarak
- Page 87 and 88: üfleme çalgıları çalan müzisy
- Page 89 and 90: Türk şiirindeHazreti Peygamber186
- Page 91 and 92: Gubeydullin, Şabdanov, Jubanov, Ş
- Page 93 and 94: Rusedebiyatındanbeslenen,Gogol’u
- Page 95 and 96: Soldan sağa: İl Kültür Müd. Ta