Hepsi bir yana, bu hareket ihtiyar kadını daha çokrencide eder, utandırırdı. Yaşı doksana çıkmasınarağmen, yarı felçli elleri ve ayaklarından hariçvücudunun geri kalan kısmı hâlâ genç görünümlüydü.Yaşıtlarının tamamı çoktan terk-i dünyaetmişlerdi. “Allah benim canımı neden almıyor?”diyerek, her gün üzüntülü bir şekilde düşünceleredalardı. “İnsanoğlunun en büyük düşmanı meğerihtiyarlıkmış.” sözünü her adım başı söylemekgibi bir âdet edinmişti. Her gün güneşin doğmasıve batmasına bakarak, “Beni de alacağın günlergelir mi acaba!” diye fısıldardı, dua edercesine…Daha ne kadar yaşayacağını kim bilecekti?Bir gün üzüntüsünü iyice artıracak bir olay yaşandı.İşten geç vakitte dönen Meder, mutfaktayemek yerken biraz özlemle biraz da acıyarakvarıp karşısına oturdu. Canara ses çıkarmadanyemek yemekte olan Meder’in karşısında oturankaynanasının önüne bir tabak yemek koydu. İhtiyarkadının yemek isteği yoktu. Ana-oğul olarakbirkaç kelam konuşmak niyetiyle oğluna yaklaşmıştı.Oğlunun huyunu bildiği için biraz çekinenzavallı sözü önce kızına getirdi:-Bugün Zeynep geldi, bana banyo yaptırdı, temizgiyimler giydirdi.-Güzel olmuş.-İzin verirsen birkaç günlüğüne Zeynep’inevine varıp geleyim…Meder ses çıkarmadı. Zavallı kadın bu sıradavücudundan koku yayıldığını fark edemedi.Adam ise annesinden taraftan burnuna gelen kokudandolayı içten içe öfkeleniyordu. “Tabağı elimealarak odaya geçip, orada mı yesem.” diye düşündü.Tam o sırada oğlunun işten yorgun argıngelip iyice acıktığını düşünen annesi kendi tabağındakietleri toparlayarak oğlunun tabağına koyarkoymaz, daha fazla dayanamayarak patladı:-Tabağındaki yemeği kendin yesen olmaz mı,diyerek önündeki tabağı tiksinircesine ileri doğruittirdi.-Kurban olduğum, senin acıktığını düşünmüştüm…Sonrasında ne diyeceğini bilemedennefesini almaya korkarak kalakaldı. Bir şeylersöylemek istedi ama kendi canından olma oğlunakarşı içinde daha önce hiç duymadığı bir soğuklukoluştu. Meder ise salona geçip televizyonunsesini iyice açarak sessizce izlemeye başladı. Eliayağı titretmeye başlayan ihtiyar kadın, elineasasını alarak doğruca dışarı yöneldi. Bu sıradaihtiyar kadının dışarı çıkıp çıkmamasıyla kimseilgilenmedi. Canara mutfağı toparladı, torunlarda babaları ile televizyon seyrederken uykuyadaldılar…Canara ertesi gün erkenden kalkarak kahvaltıyıhazırladıktan sonra önce kaynanasının karnınıdoyurmak için onun odasına girdi, girer girmezgeri çıktı.-Meder, annen nerede?-Banyoya girmiştir.-Banyoda yok.Meder, ihtiyar kadının yattığı odaya kendisigirdi. Koku yoktu. Annesinin o gece evde sabahlamadığınıkokunun olmamasından yola çıkarakşüpheyle karışık tahmin etti. Döşeği yokladı; soğuktu.Hep birlikte koşturarak dışarı çıkıp sağasola baktılar, ihtiyar kadın ortalıkta yoktu. Kışınbu en soğuk günlerinde nereye gittiği bir bilmeceyedönüştü. “Zeynep’in evine gitmiş olmasın?”Hemen ona telefon ettiler. Ancak sabahın bu erkenvaktinde ne diyeceklerini bilemediler. Olanlardanhaberi olmayan Zeynep telefonu kulağınayanaştırıp karşısındakinin ağabeyi olduğunu öğrenince:-Annem nasıl, iyi mi, dedi önce.-Annem de nasıl olsun, iyi. Sabahleyin bacımınhatırını sorayım diye aramıştım… Yarımağız cevap verdikten sonra ahizeyi yerine koydu.“Nereye gitmiştir ki?” Meder bu soruya cevapverebilmek için düşüncelerini bir noktaya odaklayamadı.Canara ile birlikte alelacele dışarı çıkıpkomşu binaların girişlerine baktılar tek tek;insanları rahatsız ederek. İhtiyar kadını görenbir kişi bile çıkmadı. Çaresiz kalan Meder, KayıpArama Merkezine kadar gitti ama oradan dabir sonuç, bir güzel haber alamadı. Arama ikincigüne sarktı. Komşular “Annenin fotoğrafı varsa,gazete ve televizyona ver de ilan edilsin.” deyince,annesinin tek başına çekilmiş bir fotoğrafınıalarak birkaç gazete ile televizyon kanalına başvurmayakarar verdi…64eylül-ekim-kasım2012
Otobüslerin birisine binerek düşünceli birhâlde yol almaktayken, yolculardan birinin telefonuçaldı. Ön kapının hemen yanındaki genç bayançantasından ivedilikle telefonunu çıkararak,ahizesini kulağına dayayıp:-Alo, baba… Baba, ben şu an morga doğrugidiyorum. Beş dakikaya kalmaz biter, sonra tamam…dedi.Aradan beş dakika geçti ya da geçmedi; otobüsgürültü çıkararak önce sağa sola yalpaladı,sonra da ani bir frenle güç bela yolun ortasındadurdu. Morg kelimesini duyunca “Acaba morgada bir baksam mı ki; belki de burada bulabilirim…”diye düşünmekte olan Meder dengesinikaybederek tepetaklak yıkıldı. Otobüsün arka taraflarındaoturanlar ve ayakta duran yolculardanbirkaçı da yığılırcasına onun üzerine düştü. Otobüsüniçi bağırtı çağırtı ve feryatlarla doldu. Kimisiinliyor, kimisi başını tutuyordu. Bazılarınınise yüzü gözü kan içinde kalmıştı. Herhangi biryara almadan kurtulan yolcular arasında Mederde vardı. Kaza sonrası eğrilen kapının açılmasıylagüç bela dışarı çıkıp üstünü başını düzeltenMeder, biraz önce “Baba ben şu an morga doğrugidiyorum. Beş dakikaya kalmaz biter, sonra tamam.”diyerek konuşmakta olan kızın, az ilerideasfalt yolun ortasında boylu boyunca yatan kanabulanmış cesedini gördü. Görgü tanıklarının söylediğinegöre, arabanın ani fren yapmasıyla kızön camdan dışarı fırladıktan sonra bir süre yerdesürünmüş, kafatasının parçalanmasıyla da oracıktacan vermişti. Olayın olduğu alanın etrafı kısasüre içinde meraklı insanlarla doldu. Tam bu sıradayerde yatmakta olan kızın telefonu acı acıbirkaç kere çaldı ama etraftakilerin biri de telefonueline alıp cevap vermeye cesaret edemedi.Telefonun sesi birkaç defa daha çaldıktan sonrakesildi…Kaşla göz arasında meydana gelen olayı merakederek etrafı saran insanların arasında kazanınşokundan dolayı vücudunun titremesiningeçtiğini hisseden ve kendini toparlayan Meder,kaybolan annesinin fotoğrafını gazete ve televizyonavermek üzere yoluna devam etti. İhtiyarkadının kayıp ilanının ertesi gün yayınlanmasınıtembihledikten sonra geri dönerken “KardeşimZeynep bu olayı duyarsa, hâlimiz ne olur?” sorusuMeder’in beynini kemirmeye başladı. Aradabir yoldaki kaza gözlerinin önünde canlanmayadevam etti. Evine doğru yol alırken birkaç saatönce kaza sırasında önünden geçtiği morgun yakınınageldiğini fark etti. Aklına bir şey takıldı.Bir de oraya bakmaya karar verdi. Morgdaki beyazgiyimli görevli kadın Meder’i doğruca yenigetirilen cesetlerin muhafaza edildiği soğuk havalıkısma götürdü. Sağlı sollu dizilen cesetlerinarasında bir tanesini görünce Meder’in içi bir hoşoldu, vücudunu titreme bastı. Otobüsün kaza yapmasındanaz önce “Baba ben şu an morga doğrugidiyorum. Beş dakikaya kalmaz biter, sonra tamam…”diyen genç bayanın cesedi yüzü açık birşekilde boylu boyunca yatıyordu. Bugünkü kazayeniden gözlerinin önünde canlanıp vücudununtitremesi artarak, cesetlerin arasında ilerlemeyedevam etti. Tam bu sırada burnuna birden tanıdıkbir koku geldi; tam da annesinden gelen kokugibi. Kalbinin atışı hızlanarak sağlı sollu bakınmayabaşladı. Az ilerideki cesetlere biraz dikkatlibakınca annesinin iyice beyazlaştığı için tanınmazhâle gelen simasını güç bela tanıyabildi;karşısında sessizce yatmaktaydı. Kokusu iseortalığı iyice kaplamıştı. Annesinin cansız vücuduo an yerinden doğrularak, Meder’e bedduaedecekmiş gibi geldi. Sağlığındayken, özellikleson zamanlarda bir kere bile sarılıp kucaklayıpöpmediği annesinin üzerine abanarak hıçkırıklarlaağlamaya başladı zavallı adam. Burnunaiyice tanıdık gelen koku ortalığa yayıldıkça,kendini iyice suçlu hissetti ve boğulurcasınaağlamaya devam etti. Bu koku bu sefer iğrenilecekgibi değil de, çocukluğunda bilinçaltınayerleşen annelere has koku gibi hissedildi. Yerdeyatan cenazenin vücudu da adamın ağlamasındandolayı titriyordu. Ömrü boyunca bu morgunönünden belki bir kere bile geçmemişken şimdisanki kendi vücudundan da can gidiyormuş gibiteninin soğuduğunu hisseti. Epey bir süre sonranedendir yarı açık ağzından “Morga geldim, bitti…”sözleri döküldü…■65eylül-ekim-kasım2012
- Page 2 and 3:
Muhterem Okurlar,Kardeş Kalemler
- Page 4:
de mankurtlar tarafından kuşatıl
- Page 7 and 8:
MİRLANBEK NURMATOVile Kırgız Dos
- Page 9 and 10:
u kadar yoğun bir şekilde yaşad
- Page 11 and 12:
nun içinde Osmonkul Aliyev, Bazark
- Page 13 and 14: da oldukça iyi biliyordu. Bu yarat
- Page 15 and 16: gizli kalanları, halkın bilmedikl
- Page 17 and 18: a çocuk öğrenim yeteneği ve bab
- Page 19 and 20: sunarak dil için durmadan çalış
- Page 21 and 22: K. Tınıstanov, yukarıdaki yarı
- Page 23 and 24: Kırgız Edebiyatı 20. asrın baş
- Page 25 and 26: Kasım Tınıstanovile ilgili Kırg
- Page 27 and 28: nov birkaç bilimsel çalışma yap
- Page 29 and 30: ları hakkında ayrıntılı bilgi
- Page 31 and 32: o geceye “Akademi Geceleri” ad
- Page 33 and 34: Kasım Tınıstanov'dankısa hikây
- Page 35 and 36: Keçi de hemen kendi lüzumundan ba
- Page 37 and 38: efendi şarpadan kömöçü yakalay
- Page 39 and 40: şair ve yazarlığınınyanında,
- Page 41 and 42: SALİCAN CİGİTOVçev. KEMAL GÖZK
- Page 43 and 44: lışmaların sanki değişen hiçb
- Page 45 and 46: ken edebî zevk için norm aramanı
- Page 47 and 48: koruması ve sağladığı imkânla
- Page 49 and 50: MAMASALI APIŞEVçev. ABDRASUL İSA
- Page 51 and 52: ği balla ye”. O günden bu güne
- Page 53 and 54: Kırgızca veya Rusça basılan ese
- Page 55 and 56: mıştır. Hemen bütün hikâyeler
- Page 57 and 58: BEN KENDİMİBen kendimi ev dışı
- Page 59 and 60: ÇINARA SASIKULOVA*Kırgız öyküs
- Page 61 and 62: Bu öykünün diğerlerinden farkı
- Page 63: Zavallı ihtiyar Üpöl’ün hayat
- Page 67 and 68: nelerin olduğunu kim bilsin, yaşa
- Page 69 and 70: Anarbay'ın köprüsüKASIM KAİMOV
- Page 71 and 72: Sadece kulakları iyi işitmiyordu.
- Page 73 and 74: sonraki köprülerin Anarbay ile bi
- Page 75 and 76: olaylar sırasında öldürüldüğ
- Page 77 and 78: cek olanlar da yanılacaklardır;
- Page 79 and 80: “Akşamleyin çocukların oynadı
- Page 81 and 82: ÖZGE MEKÂN…Aşkın derin deryâ
- Page 83 and 84: KardedevletlerdlrobleMUHSİN İLYAS
- Page 85 and 86: ustalıklı bir şekilde kullanarak
- Page 87 and 88: üfleme çalgıları çalan müzisy
- Page 89 and 90: Türk şiirindeHazreti Peygamber186
- Page 91 and 92: Gubeydullin, Şabdanov, Jubanov, Ş
- Page 93 and 94: Rusedebiyatındanbeslenen,Gogol’u
- Page 95 and 96: Soldan sağa: İl Kültür Müd. Ta