11.07.2015 Views

Kasım Tınıstanov'dan kısa hikâyeler - Bizim Kulliye Dergisi

Kasım Tınıstanov'dan kısa hikâyeler - Bizim Kulliye Dergisi

Kasım Tınıstanov'dan kısa hikâyeler - Bizim Kulliye Dergisi

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Zavallı ihtiyar Üpöl’ün hayattaki tek dayanağı,bir oğlu ile bir kızıydı. Daha gençliğinin enateşli yıllarında, bir yastığa baş koydukları kocasıİkinci Dünya Savaşı’na gitmiş ve geri dönmemişti.Taze gelinlik çağında dul kalsa da, ömürçok hızlı bir şekilde geçip gitmişti. Çevredekilerinısrarına rağmen yeniden kocaya varmadı.“Oğlumla kızım üvey baba azabını çekmesinler.”diyerek, evlenmek için kapısına dayanan nice erkeğinümidini kökünden kestiği günler, dün gibiaklında. “İkisinin yüzünü de yere baktırmam.”diyerek, çocuklarını kaslarına et, bacaklarına güçdolmamış çağlarında babasız olarak büyütmüştü.Oğlu ve kızı için gecesini gündüzüne katıp;durup dinlenmeden çalışarak en sonunda kolhozsağıcılarının en birincisi olmuş ve onların başkanlığınıyapmaya başlamıştı. Çocuklarına birgün bile ‘yetim’ dedirtmedi. Hele eline ne geçerse,yemeyip içmeyip iki çocuğuna bölüştürüpvermesine ne demeli! Onca güzel yıllardan sonrasabahtan akşama kadar bu şekilde evde hapsolurcasınaoturarak, çocuklarının küçüklük günlerinihatırlamak tek meşgalesi oldu. Bazen gözyaşlarınhâkim olamadığı ve kendini tutamayarak hüngürhüngür ağladığı da oluyordu. Oğlu Mederile kızı Zeynep’in bir kundağa sarılığı hâllerinidüşündükçe yüreğinin bir köşesinin acıdığını dahisseder, “Çocukların karşında oturmasına rağmen,onların küçüklüklerini özlemek ne kadarda zormuş meğer.” derdi kendi kendine. Her günfarklı bir zorluğa duçar olduğu bu ihtiyarlık günlerinde,oğlu ve gelini ile torunlarının ikide birpencere ve kapıları açarak evi havalandırmalarınıgördükçe kaderine kızdığı da oluyordu. “Bu kokuda neyin nesi?” diye kendisine sorduğu soruyaverecek cevap bulmaktan zorlanıyordu. Her haftacuma günleri kızı Zeynep gelerek, banyo yaptırıpsaçını taradıktan sonra giysilerini değiştirdiğininhemen ertesi günü torunları “Büyük anne, sendenkoku geliyor!’ demeye başlıyorlardı. Her seferindekoku hakkındaki buna benzer lafları duydukça,yapacak bir şey olmamasından dolayı içten içebir düşünce seline kapılmaya başlıyordu.“Ah keşke, dışarı çıkıp sağa sola biraz adımlayıprahatlasam, bu koku gider mi acaba?” Ancakdışarı çıkıp gelmeye derman nerde? Eli ayağıağrıdığı için dokuz katlı apartmana inip çıkmasızordu. Asansörden ise eskiden beri korkardı. Binecekolsa hemen başı dönmeye başlardı. Bunlaryetmezmiş gibi bir keresinde, dışarı çıkmak istediğiniduyan oğlunun “Kara kışın ortasında dışarıçıkıp da ne yapacaksın?” diye öfkelenmesine desebep olmuştu. Elinden sadece saat başında banyoyagiderek alelacele temizlenmek geliyordu.Ancak kolları yarı felçli olduğu için sağ eli solkoltuğuna, sol eli de sağ koltuğuna ulaşmıyordu.Köyüne gitmeyi düşündü bir ara ama şehirdehem hastane hem de kendisine bakacak oğlu vekızı varken nasıl gidebilirdi! Meder ile Zeynep’e‘annesine bakamadılar’ diye laf getirmek de istemedi.Kalmasının bir sebebi de insanların içindeoğluyla kızına karşı koruyuculuk yapmak istemesiydi.Zeynep imkânları elverdiğince haftada birgelerek banyo yaptırır, saçlarını tarardı. Kendisigelemediği zamanlarda kızı Cibek’i gönderirdi.Aslında gelini Canara da kötü aileden gelme birisideğildi. Bazen vicdanı elvermediği için midir,“Sizi ben de yıkayıp giyindirebilirim.” dediğiniduydukça içten içe razı olsa da, kaynana değil mi;çekinirdi. “Zeynep gelir yapar.” diyerek bahaneuydurur, gelinine el açmamaya dikkat ederdi.Ona rağmen bile, gelininin etrafa yayılan kokudankurtulmak istediği için öyle söylediğini düşündükçeyüreği sızlardı. Bu düşünce aklına gelincegelininin söylediği sözler ona dağlar kadarağır gelir, yere göğe sığmazdı sanki. Hemen içerigirer, kapıyı kapatarak yatağın olduğu köşeye varır,büzüşür otururdu…Eskiden sofraya oğlu gelini ve torunlarıylabirlikte otururlardı; ortalığa koku yayılmaya başladıktansonra ihtiyar kadına ayrı bir sofra kurmayabaşladılar. Yemek hazır olana kadar mutfaktahep birlikte eğleşirler, hazır olduktan sonra,tamam; seyretmeyi gerektirecek bir program olmasabile ‘televizyon seyredeceğiz.’ bahanesiyleihtiyar kadını mutfakta yalnız bırakırlardı. Mutfaktakendi başına yemek yer, oturur, dinlenirdi.İhtiyar kadın yemeğini yedikten sonra, odasınageçer geçmez hepsi birlikte mutfağa koşarlardı.63eylül-ekim-kasım2012

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!