-Okul talebesinin içinden hırsız çıkması hiç yakışıkalmıyor. Okul hırsız yetiştirmez. Örnek insanyetiştirir. Bu hırsızı bulmalıyız. Kendi içinizden üçöğrenciyi komisyona seçiniz. Benim hırsızı bulankedim var, şimdi onu getireceğim.Çocuklar komisyon başkanlığına Abıl’ı seçtiler.Komisyondaki çocuklar öğretmenle beraber öğrencileriyalınayak hizaya dizdiler. Öğretmen kedisinigetirip öğrencilere:-Şimdi hepiniz gözünüzü kapatınız. Kedi birazsonra çakıyı çalan çocuğun baldırına yapışacak,dedi.Çocuklar gözlerini yumdular.Abıl,-İşte yapıştı, diyerek bağırdı.Çakıyı çalan çocuk çığlık atarak olduğu yereoturdu. Çakıyı çalan öğrencinin adı Cangıbay idi.Çocukların hepsi ayıp, yazık, günah diyerekuğuldaştılar.Cangıbay kızardı, bozardı utancından ağlamayabaşladı. Öğretmen Cangıbay’ı evine götürdü. Nasihatetti. Sonra arkadaşlarının huzuruna çıkardı.Onlardan özür dilettirdi. Ondan sonra okulda birdaha hırsızlık olmadı.Arpa ile buğdayArpa:-Haydi gidip altın çıkan yerde bitelim, dedi.Buğday:-Bıyığınız uzun ama aklınız kısa arpam. Biz niçinaltının peşinden gidelim. Altın bize kendi gelir,dedi.Kırgızlarda atasözü var: “Arpa buuday aş bolot,altın kümüş taş bolot” (Arpa buğday aş olur, altıngümüş taş olur).Arpa buğdayın çok olursa altın kendi gelir.Niçin böyle yaratılmış?Ağız bir tane insandaKulak iki tane bu ne?Şunun için yaratılmışİyi dinle de az söyleAğız bir tane insandaGöz iki tane bu ne?Şunun için yaratılmışİyi gör noksansız söyleAğız bir tane insandaKolsa iki tane bu ne?Kendin düşünüp buluverÇok fazla çalış da az ye…Mektepte talebelerin tertip düzeniAbıl’ın okuduğu mektepte tertip düzen yoktu.Derste öğrenciler paldır küldür oynuyorlardı. Çocuklarbirbirlerine kötü söylemeyi, küfür etmeyi deihmal etmiyorlardı. Bir gün hoca “Çocuklar, mekteptedüzeni kendiniz sağlamalısınız,” dedi. Çocuklartertip düzeni yoluna koymak için aralarındatoplantı yaptılar. Toplantıyı yönetmek için Abıl’ıbaşkan seçtiler. Abıl, konuşmak isteyenlere sıraylasöz verdi. Çocukların çoğu konuşma yaptıktan sonraAbıl oylama yaptırdı. Evet deyip el kaldıranlarınsayısı çokluğu teşkil ettiği için şu karara vardılar:Kim dersteyken gevezelik edip milleti rahatsızetse bir birilerine kötü söyleyip küfür etse onu arkadaşlığımızdançıkaralım. Onunla oynamayalım.Bu karardan sonra mektebe tertip düzen geldi.Mektebe tertip düzeni ancak talebeler kendileri verebilirler.Hayvanların tartışmasıBir gün hayvanlar arasında münakaşa çıktı. Herbiri kendisinin insana lüzumundan bahsetti.-Bensiz Kırgız’ın görecek günü yok. Ben arabayerine yük taşıyorum. Benim yünlerim olmasaydıKırgız çıplak kalırdı, diyerek kendi lüzumunuanlattı.- Hayır, sendense ben faydalıyım. Ben insanınkanadıyım. Güce dayalı işleri de herkesteniyi yapıyorum. Etim de sütüm de işe yarıyor.Sütümden yapılan kımız bütün hastalıklara devaoluyor. Velhasıl bensiz gün geçmez.-Benim etim sütüm olmasa Kırgız’ın günügeçmez diye inek de kendi lüzumundan bahsetti.-Sütümle etim bir yana benim yünüm olmazsaKırgız bozüysüz [1] kalır. Ben yeri geldiğindeKırgız’ın işine yarayan para gibiyim, dedi koyun.1. Bozüy: Kırgız çadırı34eylül-ekim-kasım2012
Keçi de hemen kendi lüzumundan bahsetti.Hayvanlar münakaşa ederek sahiplerinin yanınagittiler.- Size kim daha çok gerekli, diye sordular.-Hepiniz gereklisiniz. Hepinizi bunun için besliyorum,diyerek hayvanları önüne katıp dağıttı.Tarlada tay bitmişAbıl babasına,-Bana at al, diye durmadan söylüyordu. Abıl’ınsözlerine babası çok kulak asmıyordu. Bir gün atabinip gezen çocukları görüp iç geçirdi.-At satın al, diyerek babasının sakalından asılmayabaşladı.Babası,-Tamam oğlum, bahar çıksın, okulunu bitiriptatil olsun, ben senin atını hazırlarım. O zamanakadar sen güzel güzel derslerine çalış, dedi.Bahar sona erdi. Okul tatil oldu.Abıl,-Konuştuğumuz atı ne yaptın, dedi.-Bahsettiğim tayı tarlaya örkledim, orda büyüyüpat oldu, seni bekliyor, dedi babası.Tarlada tay nasıl büyüsün diyerek uzaklaştıAbıl.Bir gün-Haydi oğlum, atını sulayıp yemleyelim, diyerekoğlunu yanına alarak tarlaya gittiler. Abıl hâlâhayretler içerisindeydi.-İşte oğlum senin yürük atın, diyerek yenidenbüyümeye başlayan darıları gösterdi.-Bu darı, dedi Abıl.-Bu darılara bakıp büyütürsek güzün at olur,dedi babası.Abıl babasının söylediklerine inandı. Darıdançok bol mahsul çıktı. Güzün Abıl darıları kenditoplayıp harman meydanına yığdılar. Çuvallarladarı çıktı. Bozocular darının fiyatını kızıştırıp yükselttiler.Koyçuman, iki çuval darısına bir doru yürükat satın aldı.- Abıl oğlum, işte o tarlaya örklediğim tay, doruat oldu.Tarlada at bitmesine Abıl o zaman inandı.YalancıAbıl’ın okuduğu okulda Capay adlı bir çocukvardı. Capay derslerini fazla umursamıyordu. Birgün okumaktan bıktı. Okul arkadaşlarıma, akranlarımaöyle bir oyun oynayayım ki neye uğradıklarınışaşırsınlar diye düşündü.-Okulun koyunlarına kurt girdi, diyerek bağırmayabaşladı. Çocukların elleri ayaklarına dolaştı.Koyunlara doğru koştular. Hayvanların yanındakurttan iz yoktu; her şey yerli yerindeydi.Capay,-Yalan söyledim; sizi aldattım, diyerek kıs kısgüldü.Bir gün gerçekten koyunlara kurt saldırdı. Kurtlarıntalanını Capay gördü. Can havliyle arkadaşlarınıçağırdı.-Yalan söylüyorsun, yalancı, dediler.Kurtlar karınlarını tıka basa koyunlarla doyurdular;hayvanların çoğunu kırdılar. Artık çocuklarCapay’a ‘yalancı’ lakabını taktılar. Onunsöylediklerine kimse inanmaz oldu. Halk arasındada çocuklar onu adıyla değil de ‘yalancı’ diye çağırmayabaşladılar. Capay bir köşeye çekilip ağladı.Bir gün Abıl, Capay ile konuştu.- Akranlarından özür dile. Bundan sonra kimseyialdatma, kimseye yalan söyleme. Sana çocuklaryalancı demesinler.Capay, Abıl’ın söylediklerini kabul eti.Akranları toplandılar Capay onlardan özür diledi.-Arkadaşlar benim suçumu bağışlayın. Bundansonra yalan söylemeyi bıraktım, diyerek ağlamayabaşladı.-Tamam, affettik, diyerek çocuklar bağrıştılar.Capay bütün arkadaşlarıyla tokalaşıp barıştı.Ondan sonra Capay bir daha yalan söylemdi. Arkadaşlarıhep onu ismiyle çağırdılar.Atasözü: “Bir colu kalpın bilinse, sözgö algısızbolorsun” (Bir kez yalanın anlaşılırsa, bir daha senikimse dinlemez).Aldar kösö ile şeytanAldar Kösö ile Şeytan ava çıktılar. Nasiplerindebir toy kuşu vurmak varmış. Toy kuşunu benalacağım, yok ben alacağım diye münakaşaya tu-35eylül-ekim-kasım2012
- Page 2 and 3: Muhterem Okurlar,Kardeş Kalemler
- Page 4: de mankurtlar tarafından kuşatıl
- Page 7 and 8: MİRLANBEK NURMATOVile Kırgız Dos
- Page 9 and 10: u kadar yoğun bir şekilde yaşad
- Page 11 and 12: nun içinde Osmonkul Aliyev, Bazark
- Page 13 and 14: da oldukça iyi biliyordu. Bu yarat
- Page 15 and 16: gizli kalanları, halkın bilmedikl
- Page 17 and 18: a çocuk öğrenim yeteneği ve bab
- Page 19 and 20: sunarak dil için durmadan çalış
- Page 21 and 22: K. Tınıstanov, yukarıdaki yarı
- Page 23 and 24: Kırgız Edebiyatı 20. asrın baş
- Page 25 and 26: Kasım Tınıstanovile ilgili Kırg
- Page 27 and 28: nov birkaç bilimsel çalışma yap
- Page 29 and 30: ları hakkında ayrıntılı bilgi
- Page 31 and 32: o geceye “Akademi Geceleri” ad
- Page 33: Kasım Tınıstanov'dankısa hikây
- Page 37 and 38: efendi şarpadan kömöçü yakalay
- Page 39 and 40: şair ve yazarlığınınyanında,
- Page 41 and 42: SALİCAN CİGİTOVçev. KEMAL GÖZK
- Page 43 and 44: lışmaların sanki değişen hiçb
- Page 45 and 46: ken edebî zevk için norm aramanı
- Page 47 and 48: koruması ve sağladığı imkânla
- Page 49 and 50: MAMASALI APIŞEVçev. ABDRASUL İSA
- Page 51 and 52: ği balla ye”. O günden bu güne
- Page 53 and 54: Kırgızca veya Rusça basılan ese
- Page 55 and 56: mıştır. Hemen bütün hikâyeler
- Page 57 and 58: BEN KENDİMİBen kendimi ev dışı
- Page 59 and 60: ÇINARA SASIKULOVA*Kırgız öyküs
- Page 61 and 62: Bu öykünün diğerlerinden farkı
- Page 63 and 64: Zavallı ihtiyar Üpöl’ün hayat
- Page 65 and 66: Otobüslerin birisine binerek düş
- Page 67 and 68: nelerin olduğunu kim bilsin, yaşa
- Page 69 and 70: Anarbay'ın köprüsüKASIM KAİMOV
- Page 71 and 72: Sadece kulakları iyi işitmiyordu.
- Page 73 and 74: sonraki köprülerin Anarbay ile bi
- Page 75 and 76: olaylar sırasında öldürüldüğ
- Page 77 and 78: cek olanlar da yanılacaklardır;
- Page 79 and 80: “Akşamleyin çocukların oynadı
- Page 81 and 82: ÖZGE MEKÂN…Aşkın derin deryâ
- Page 83 and 84: KardedevletlerdlrobleMUHSİN İLYAS
- Page 85 and 86:
ustalıklı bir şekilde kullanarak
- Page 87 and 88:
üfleme çalgıları çalan müzisy
- Page 89 and 90:
Türk şiirindeHazreti Peygamber186
- Page 91 and 92:
Gubeydullin, Şabdanov, Jubanov, Ş
- Page 93 and 94:
Rusedebiyatındanbeslenen,Gogol’u
- Page 95 and 96:
Soldan sağa: İl Kültür Müd. Ta