Bu görevini zamanında yerine getirebildi. Bu kitapErkin Too gazetesi ile aynı dönemde yayınlandı.İşenalı’dan sonra ders kitapları hazırlayan tek kişiydi.Kitabı çok iyi yazılmıştı. Şimdi de örnek olmabakımından ilk sırada yer alıyor.1925 yılında “Kasım’ın Şiirleri Derlemesi” adlıkitabı Moskova’da basılmış ve halk arasına yayılmıştı.Kırgızistan’ın muhtar bölge ilan edildiği dönemdeBilim Komisyonu Başkanı olarak çalıştı,sonra Eğitim Komiseri oldu.Kısmetmiş Kasım’la birlikte çalışmak nasipoldu. Kasım’la ortaklaşa makale yazdık. Latin alfabesinegeçtiğimizde, onun projesini beraber geliştirdik.Kasım’la beraber Semerkand’da ve Bakü’degerçekleşen toplantılara gittik......1934 yılında Karakol’da başıboş gezdiğim, birgün çalışırsam iki gün boş oturduğum dönemdi. İyikalpli bir insan, bana eski dönem evlerinden birinivermişti. Sınıf çatışması şiddetlenerek insanlarınbirbirini çakal olarak gördüğü dönemdi. Kasım,Bişkek’ten görevle gelmişti. Kırgızistan’ın oluşumununonuncu yıldönümüne malzeme toplamayagelmiş olmalı. Her şeyin ucuz olduğu dönem. Komşularımızlabirlikte koyun keserek etini paylaşıyorduk.Kasım’ın geleceği o gün de, komşu delikanlıylabirlikte koyun kesmiştik. Koyunu kesen komşum,koyunun başını bile ikiye bölmüştü. Koyununbu yarı başını pişirip, Kasım’a ikram ettim. Kasımbir şey demeden yemişti. Ertesi gün İlçe KomitesiSekreteri Tınayev Osmonkul bize geldi. Kasım’ıngeldiğini duymuş olsa gerek. Osmon beni de seviyordu.O, “Et var mı?” diye şakalaştı. O zaman Kasım“Geceleyin bana başın yarısını ikram etti. Diğeryarısını sen yiyeceksin.” diye şaka yapmıştı. İkigün sonra Kasım’la birlikte akşamleyin Tınayev’inevine gittik. Ben önce kapısını çaldım, Osmon koşarakçıktı. “Eve girin.” dedi. Ben “Kasım da yanımda.”dediğimde “İkiniz de girin, misafirim olun.”dedi. O sırada diğer kapıdan birkaç karalı alacalıkişi geçti. Ben “Onlar kim?” dediğimde, “Ne yapacağın?Gir, büyükler.” dedi. Ben “Yok, giremem,beni gördüklerinde tiksenerek içip yediklerini sindiremezler.Milliyetçi, ters insanla nasıl oturabilirler,Kasım kalsın, ben gideyim.” dediğime bakmadanevine soktu.Tınayev Osmonkul’un Rus eşi vardı. Aşırı anlayışsızkadındı. O terk ederek gitmiş, bir Özbek delikanlıyıgetirterek önemli misafirlere yemek yaptırdığızamandı. Gelen misafirler Törökul AytmatUulu, Erkinbek Esenaman Uulu, Saymasay TatıbekUulu’ydu. Hepsini tanıyordum. Yalnız tanımak değil,hatta beraber çalışmıştım. Yaşıttık. İçten benisevdiklerini biliyordum. Votka, şarap içildi. Ben degeri çevirdim. Onlarla beraber, ben de sarhoş olmuştum.Büyük tepsiyle et getirdiler. Birer taneustukan (kemikli et) aldık. Et doğrayacak kişi yoktu.Bir anda Kasım “Kuseyin, kemiği bırakıp etidoğrasana, et doğrayıp yiyen biyin (zenginin) oğludeğil misin?” dedi. O zaman ben, “Kasım, biyin(zenginin) oğlu kendi eti doğramazdı, başka birisinedoğratarak yerdi. Sen çeviksin ya, sen doğra.”dediğimde herkes güldü. Bunu dememin sebebi,Kasım’ın babası eskiden “Tek atlı Tınıstan” olarakbilinirdi. Yeni Ekonomi Planı sayesinde oğlu belinidoğrultmuş, zengin olmuş galiba. Ukrayna’ya sürülmüştü.Kasım da “yabancı unsur” olarak nitelendirilmeyebaşlamıştı. İçkinin olduğu yerde gülmede artar ya. Bir ara içkili hâlde olan Saymasay TatıbekovAlaş’ın şarkısını söylemeye başladı. Onunladaha Taşkent’te okurken, Komsomol faaliyetindetanışmıştım. Şimdiyse o Motor Traktör İstasyonuBaşkanıydı. Parti tasfiye komisyonunun amiriydi.Kılıcından kanın damladığı dönemdi. Fakat söylediğişarkı buydu. İnsanların içiyle dışı birbirindenfarklı olan zamanmış ya. Törökül içmeden yattı. Nede olsa eğlence iyi geçti. Hepsi birbirine saygı duyardı.Gene devam edeyim. Galiba 1932 yılıydı. DilEdebiyat Enstitüsü’nde Kasım, ben, Acıyman ŞabdanUulu, Kasımalı Cantöş Uulu ile beraber çalışıyorduk.Yazın şerine (bir şenliktir ki üyelerindenher biri sıra ile ötekilerine ziyafet çeker) oluşturduk.Bu şerinede Aalı Tokombay Uulu, AbdıldaAyılçı Uulu, Turdaalı Toktobay Uulu vardı. BazenCaynak Saaday Uulu da katılıyordu. Asan RıskeldiUulu, Börü Kenensarı Uulu vs. de vardı. Kasım, K.Cantöş Uulu ve ben bir araya gelince olmayan komikşeyleri meydana getiriyorduk. Sözlü “MayluuTanğ” (Bereketli Tan) adlı piyesi ortaya çıkardık.Bir gün Kasım “Hey, yiğitler, bende bir fikir var.Sanatın sınıfa (feodal sınıfa) nasıl hizmet ettiğini,başka bir deyişle sanatı sınıf (feodal sınıf) kendiçıkarı için nasıl kullandığını halka gösterelim mi?”dedi. Hepimiz kalem alarak piyes yazmaya giriştik.Ben Ayçürek’in Amu Derya boyunda kırk kızıylagezerken Semete’yle buluşmasını yazdım. Kısacası,30eylül-ekim-kasım2012
o geceye “Akademi Geceleri” adını verdik. Tiyatroile bir aylığına anlaşıp oyunu hazırladık. Devletyönetim üyeleri gelip izlediler, beğendiler. Olan ondansonra oldu. Ak emeğimiz başımıza bela oldu.Fırsatçılara gün doğdu. Beni Celal Abad’a sürdüler.Gerekçe “ili kalkındırmak”. Kasım, AkademikGecelerde ustalığını konuşturdu. Onu beğenenlerinönü kesildi. Tembel, dilencilerin önü açıldı. İyi niyetlilergelişemediler. İnsan ömrü sinek ömrü değerikadar değer görmüyordu. “Turna’yı bey yaparsan,başından bela eksik olmaz”, “Nereye gidersen git,aynı çile” devri başladı. Durum gittikçe zorlaşıyordu.Olur olmaz gerekçelerle insanlar partiden ihraçedildiler. 1933 yılında Kasım bir günü bana şunudedi:-Hey, Kuseyin! Zaman bozuldu ki. Çare kalmadı.Ben Maksim Gorki’ye mektup yazdım. Bunuokuyayım, diye mektubu gösterdi.Mektubu gönderdik, maalesef, Gorki’den cevapgelmedi. O mektubu K. Yudahin ikimiz, Gorki’inadını taşıyan Dünya Edebiyat Enstitüsü’nün müdürüolan Arfa Petrosyan adlı kadına gönderdik. Sonralarıo mektubun aslı bulundu. Mektubu ProfesörB. Yunusaliyev’e verdik. Şimdi mektup bu kişininarşivinde olmalı.Oldukça fazla insan Kasım’a yapışmıştı. Onun:“Ayazla ıslık çalarak,/ Geldi ihtiyar kış./ Bahardabizde öten,/ Sıcak yerlere gitti göçmen kuş./ Ne zamangider ihtiyar kış,/ Ne zaman çiçeklenip sevinir,/Sıcak yerlere giden yaşlı kuş./ Ne zaman gelip öterler.”şiirinde “ihtiyar kış” diye Bolşevikleri anlatıyor;“Ne zaman gelir göçmen kuş” diyerek, yabancıülkede olan “akları” çağırıyor diye eleştirdiler.Kasım, ders kitabına “Hububatın varsa oroodo(hububat muhafaza etme için çukurda), hayvanınvarsa kışlada” atasözünü yazmıştı. Bu atasözüne yapışarak“Baksana, hububatını hükümete vermedenorada sakla diyor ya. Bu kulak (zengin çiftçi, sömürücü)propagandasıdır.” diye hücum ettiler. “Kasımsadece eski hayatı çok istiyor. Şimdiki yeni hayathakkında şiiri de yok” diye yapıştılar.Bunların sesini bastırmak için Kasım, “Be, Gökçe,yürü. Bu sene devlete bol hasat olsun!” diye birkaçmısra şiir yazdı. Eleştirenler, “Kasım hep eskiGökçe atını görür, yenilikleri görmek istemiyor.”diye gene eleştirdiler. Kasım cevap olarak “Gelir,gider traktör, gelir, gider.” diye yeni şiir yazar. Eleştirenler,“Şuna bak, yer kazan traktörü görmüyor,geliyor, gidiyor diye bağırıyor. Kasım’dan adamolmaz.” sonucuna varırlar. Kasım da dayanamayıponlara yapıştı. Olay şöyle oldu: Kasım bir günü konuşurkensözü bu konuya getirdi:-Ben birçok dedikoducunun tercüme ettiği,Stalin’in “Kısa Kurs”una baktım. Tercümede birsürü siyasi hata mevcut. Üslup, yazım kurallarındaneser yok. Şimdi ben bunu onların yüzüne vuruyumne diyecekler, dedi.Bu konuşmadan çok geçmeden Kırgız KomünistPartisi Başkanı Bayalı İsakeev’e mektup yazdı.İsakeev hemen bir toplantı düzenledi. Kasımtercüme ile ilgili bildiri sundu. Tahtanın bir tarafınaStalin’in Leninizm hakkındaki sonucunu, öbür tarafınaKırgızcasını yazdı. Çeviride Marksizm, Kapitalizmolarak yazılmış. Tercüme yapanlar bir lafedemediler. Bir sürü üslup, imla hatalarını gösterdi.İtiraz eden çıkmadı. Çünkü Kasım işini iyi bilen dilci,Rusçayı da çok iyi bilen bir aydındı. İsakeev birhayli sinirlendi ve:-Tercüme çok kötü çevrilmiş. Bu tür yazılar halkasunulmaz. Tercüme olmamıştır. Bu kutsal eserişinin ehli kimselere verilsin, dedi.Daha sonra örneklere bakarak, Kalim Rahmatulinadında birinin önderliğinde, resimli bir albümhazırlamışlar. Bastırmak için İsakeev’e götürürmüşler.İsakeev, tekrar toplantı düzenler ve Kasım’ı daveteder. Kasım çalışmaya baktıktan sonra:-Bu olmamış. Bu halk dili değil, Molla dilinebenzemiş.” diye dediğini tekrar ispatlar. Neden dilcilerledanışmadan hazırladınız, dilcilerle birliktehazırlayın emri verilir. O zaman dil uzmanı olarak,ben, Şatmanov ve Kasım var. Bizi zengin neslindendiye o tür işlere sokmadıkları bir dönem. Bu tür işlerçok yaşandı. Böylece Kasım fırsat geldiğinde, dedikoducutercümanların dersini vermekten çekinmedi.Neden bir avuç Kırgız aydını bir takım olarakçalışamadı? Onları birbirine düşüren sınıf mücadelesidir.Cetlerinde soylu birini buldu mu, hemenonu partiden ihraç etme, onları itekleme normal işlerdendi.Kasım Bişkek şehrinde 1924 yılından itibarenyaşamaya başladı. Komşusu Adamkalıy, ooz komuzu(millî çalgı “ağız kopuzu”) çok iyi çalabilen birinsandı. Ben Kasım’a sık gidiyordum. Her gittiğimdeKasım’ın evinde meşhur kopuzcu Karamoldo’yukomuz çalarken görürdüm. Her zaman o kişi komuzçalarken, Kasım “Çal, hocam, çal. Eskiden manap-31eylül-ekim-kasım2012
- Page 2 and 3: Muhterem Okurlar,Kardeş Kalemler
- Page 4: de mankurtlar tarafından kuşatıl
- Page 7 and 8: MİRLANBEK NURMATOVile Kırgız Dos
- Page 9 and 10: u kadar yoğun bir şekilde yaşad
- Page 11 and 12: nun içinde Osmonkul Aliyev, Bazark
- Page 13 and 14: da oldukça iyi biliyordu. Bu yarat
- Page 15 and 16: gizli kalanları, halkın bilmedikl
- Page 17 and 18: a çocuk öğrenim yeteneği ve bab
- Page 19 and 20: sunarak dil için durmadan çalış
- Page 21 and 22: K. Tınıstanov, yukarıdaki yarı
- Page 23 and 24: Kırgız Edebiyatı 20. asrın baş
- Page 25 and 26: Kasım Tınıstanovile ilgili Kırg
- Page 27 and 28: nov birkaç bilimsel çalışma yap
- Page 29: ları hakkında ayrıntılı bilgi
- Page 33 and 34: Kasım Tınıstanov'dankısa hikây
- Page 35 and 36: Keçi de hemen kendi lüzumundan ba
- Page 37 and 38: efendi şarpadan kömöçü yakalay
- Page 39 and 40: şair ve yazarlığınınyanında,
- Page 41 and 42: SALİCAN CİGİTOVçev. KEMAL GÖZK
- Page 43 and 44: lışmaların sanki değişen hiçb
- Page 45 and 46: ken edebî zevk için norm aramanı
- Page 47 and 48: koruması ve sağladığı imkânla
- Page 49 and 50: MAMASALI APIŞEVçev. ABDRASUL İSA
- Page 51 and 52: ği balla ye”. O günden bu güne
- Page 53 and 54: Kırgızca veya Rusça basılan ese
- Page 55 and 56: mıştır. Hemen bütün hikâyeler
- Page 57 and 58: BEN KENDİMİBen kendimi ev dışı
- Page 59 and 60: ÇINARA SASIKULOVA*Kırgız öyküs
- Page 61 and 62: Bu öykünün diğerlerinden farkı
- Page 63 and 64: Zavallı ihtiyar Üpöl’ün hayat
- Page 65 and 66: Otobüslerin birisine binerek düş
- Page 67 and 68: nelerin olduğunu kim bilsin, yaşa
- Page 69 and 70: Anarbay'ın köprüsüKASIM KAİMOV
- Page 71 and 72: Sadece kulakları iyi işitmiyordu.
- Page 73 and 74: sonraki köprülerin Anarbay ile bi
- Page 75 and 76: olaylar sırasında öldürüldüğ
- Page 77 and 78: cek olanlar da yanılacaklardır;
- Page 79 and 80: “Akşamleyin çocukların oynadı
- Page 81 and 82:
ÖZGE MEKÂN…Aşkın derin deryâ
- Page 83 and 84:
KardedevletlerdlrobleMUHSİN İLYAS
- Page 85 and 86:
ustalıklı bir şekilde kullanarak
- Page 87 and 88:
üfleme çalgıları çalan müzisy
- Page 89 and 90:
Türk şiirindeHazreti Peygamber186
- Page 91 and 92:
Gubeydullin, Şabdanov, Jubanov, Ş
- Page 93 and 94:
Rusedebiyatındanbeslenen,Gogol’u
- Page 95 and 96:
Soldan sağa: İl Kültür Müd. Ta