11.07.2015 Views

D - Türkiye Diyanet Vakfı

D - Türkiye Diyanet Vakfı

D - Türkiye Diyanet Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı mensupları olarak biliyoruz ki, buulvi çağrının, bu mukaddes davetin bugün her zamankindendaha estetik, daha nezih bir dil ve sada ile duyurulması gerekmektedir.Ancak şerefelerden, kürsülerden, mihraplardan, minberlerdenyükselen çağrıya insanların karşılık vermesini istiyorsak,yani insanın hakikate kulak vermesini ve “davete” icabetetmesini arzu ediyorsak öncelikle çağrımıza ne kadar sahipçıktığımızı, insanları neye, niçin davet ettiğimizi bilmek “hesabaçekilmeden kendimizi hesaba çekmek” durumundayız. Müftüolarak, vaiz olarak, imam-hatip olarak, müezzin olarak, Kur’anöğreticisi ya da Kur’an talebesi olarak, erkek ya da kadın cemaatolarak... Aksi hâlde, bu nefis muhasebesini, bu özeleştiriyiyapmazsak, neden aramızda bu kadar kalbi kırık insanolduğunun, mesela mübarek gün ve gecelerimizi, bayramlarımızıbile neden bir ruh şölenine çeviremediğimizin, anlamsızkin ve öfkelerle neden kardeşliğimizi yaraladığımızın cevabınıbulamayız.Çağımız sivil inisiyatifin ve bireyin özgürlük alanının olabildiğincegenişlediği bir çağdır. Din de özü ve tabiatı itibarıylasivildir. Dinî müesseseler ise din hizmetlerinin planlı, programlıve organize biçimde topluma sunulabilmesinin doğal bir sonucuolarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı,halkımızın din hizmeti taleplerine cevap vermek için var olduğununbilinciyle din alanındaki sivilliği dikkate alacaktır. Esasenbu olgu, tarihi geleneğimizle de uyumludur. Unutulmamalıki İslam öğretisinde ne dinî kurumlar ne de din adamları dininmutlak otoritesidir. Asıl otorite, dinin asli kaynakları ve bu kaynaklarıngüvenilir bir yöntemle anlaşılması ve yorumlanmasısonucu elde edilen bilgidir. Başkanlık bu bilginin toplumun herkesimiyle paylaşılması konusunda üzerine düşeni yapacaktır.Milletimiz yüzyıllar boyunca İslam’ın farklı yorumlarınasaygı çerçevesinde yaklaşmış, diğer din mensuplarıyla da barışve güvene dayalı bir yaşamın tesisinde önemli katkılar sağlamıştır.Başkanlığımız dinî ve tarihî kültürümüzden tevarüs ettiğimizbu anlayışın bugün de sürdürülmesine katkı sağlamairadesindedir.Bugün her zamankinden daha fazla şefkat ve merhametemuhtaç bir dünyada yaşıyoruz. Daha çok maddi refah, dahaölümcül silahlar, daha çok gürültü, aşırı bilgi kirliliği, başta aileolmak üzere; çocuk, kadın, gençlik ve toplumun diğer kesimlerinitahrip eden zehirli aygıtlar, ahlâkî değerleri çürüten etkiliağlar ve acımasız menfaat savaşları günümüz insanını birbirinedüşman ediyor, güçsüzleştiriyor ve yalnızlaştırıyor. Manevi değerlerinolabildiğince örselenip çöktüğü, dinin diriltici nefesininhayata değmediği ve merhamet yüklü sesinin yankılanmadığıbir dünyada ne birey, ne aile, ne de toplum ayakta kalabilir. Çağınzayi ettiği bu yitik, güçsüz ve himayeye muhtaç kesimleredinin merhametli ve diriltici soluğunu ulaştırmak dinî olduğukadar insani görevlerimizdendir.İslam’ı ‘korku’ ve ‘şiddet’ ile özdeşleştirmekisteyenler, Allah’ın dini ile insanlararasına duvarlar örerek sadece biz Müslümanlaradeğil, bütün insanlığa çok büyükbir kötülük yapıyorlar. Buna karşılık İslamalemi ise maruz kaldığı haksızlıklara rağmen,bir an evvel nifak ateşini söndürmek,İslam’a mensubiyetin hakkını vermek ve‘barış’ ikliminin teminatı olmak zorundadır.Zira İslam, ezelden ebede barışın ve esenliğindinidir.Çağlar boyu bir çınar gibi yeryüzününkalp merkezini, Mekke’den İstanbul’a,Buhara’dan Üsküp’e, Kahire’den Cakarta’yakadar geniş bir coğrafyayı himayesine alarakmedeniyetler inşa eden Müslümanlar bugünbir kez daha adalet isteyen insanlığın umuduolmak durumundadır. Esasen, bu umutsadece Müslümanların değil; bütün insanlığınhasreti ve özlemidir.Yerküremizde küresel ölçekte yaşanangelişmeler, toplumlar arası ilişkilerde olağanüstüyeni durumlar ortaya çıkarmıştır. İletişiminve insani ilişkilerin yaygınlaştığı günümüzdedünyamızda bilginin ulaşmadığı biryer kalmamış, ilişkilerde şeffaflık yaygınlaşmışve dünyaya açık toplum anlayışı hâkimolmuştur. Bu cümleden olmak üzere, Başkanlığımızıninsanlık camiasıyla ortak inanç,tarih, coğrafya, insani ve ahlaki değerlerdenkaynaklanan ilişkileri söz konusudur. Başkanlığımızhizmet alanındaki sahip olduğutecrübe ve birikimi herkesle paylaşmayı, ortakbağların güçlendirilmesi ve bugün insanlığınsorun alanlarına ilişkin çözüm arayışlarınakatkı olarak görmektedir. Teşkilatımız,din hizmeti sunarken Türkiye’nin din alanındakibilgi birikimi yanında, İslam alemininve dünyanın sahip olduğu zengin tecrübedende yararlanmayı önemsemektedir.Bu ağır ve onurlu vazifeyi samimiyetleifa ederken, ön yargılarımızı aşarak ve eksiklerimizigörerek insanların vicdanlarınıuyandırmak, gönüllerine giden yolu bulmakdurumundayız. Sesimizi duyuramadığımızve dinin rahmet iklimini ulaştıramadığımızhiç kimse bırakmamalıyız. Bu uğurda olancagücümüzle çalışırken, Cenâb-ı Hakk’ıninayetinin hep bizimle birlikte olmasını diliyoruz.TDV< 4TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Süleyman Necati AKÇEŞMEGenel MüdürDeğerli dostlar; bir yılı daha geride bırakarak,yeni ümitlerle, heyecanlarlave hedeflerle yeni bir yıla adım attık. Geridebıraktığımız yılı ortaya koyduğumuz hizmetler,gerçekleştirdiğimiz faaliyetler noktasındandeğerlendirdiğimizde, büyük istişareler neticesindegerçekleştirdiğimiz faaliyetlerin hepsininhedefine ulaştığını görmek bizleri sevindirirken,gelecek için de ümitlendirmektedir.2010 yılının son aylarında gerçekleştirdiğimizönemli faaliyetlerimizden birisi; <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı ve Vakfımız tarafındanmüşterek düzenlenen vekâlet yoluyla kurbankesim organizasyonu idi. Bu yıl da hem yurtiçinde hem yurt dışında, bizlere vekâletleriniveren vatandaşlarımızın kurbanlarını, diniesas ve usullere uygun bir şekilde gözlemcilerimizinnezaretinde zamanında kestirerekihtiyaç sahiplerine dağıttık.Bu vesileyle kurbanlarının vekâletlerinivermek suretiyle bizlere güven duyan vatandaşlarımızabüyük içtenliğimle teşekkürediyorum. Paylaşma duygusunun odak noktasındaolan ve bir paylaşım merkezi olaraknitelendirdiğim Vakfımızın bu organizasyonunaiştirak ederek paylaşmanın verdiği hazzıtadan ve daima yanımızda olan vatandaşlarımızıtebrik ediyorum.Değerli dostlar;Her ibadetin bazı özellikleri ve kazandırdıklarıerdemler, değerler vardır. Kurban ibadetide bir yandan kişinin Allah’a yakınlaşmasınısimgelerken, diğer yandan toplumda kardeşlik,dayanışma ve yardımlaşma bilincinin gelişmesine, sevgi vedostluğun yaygınlaşmasına büyük zemin hazırlamaktadır.İnsanoğlu birçok yönden diğer varlıklardan üstün yaratıldığıgibi, ihtiyaçlarının çeşitliliği bakımından da farklı ve özelniteliklere sahiptir. Ruh ve beden olmak üzere iki farklı unsurdanmüteşekkil olan insanın, ihtiyaçlarının çeşitlilik göstermesi,onun toplum halinde yaşamasını zorunlu kılmaktadır.Toplum halinde yaşamanın kendine özel şartları ve kurallarıvardır. Toplumların devamı, fertlerinin birbirlerine karşıolan görevlerini yerine getirmeleri ve karşılıklı olarak, iyi niyetve kardeşlik duygularıyla hareket etmelerine bağlıdır. İslam dini,insanlar arasında birlik, bütünlük, dayanışma ve kaynaşmayı tesisetmek amacıyla, genel ahlaki kurallar dediğimiz birçok düzenlemelergetirmiştir. Bu değerler aracığıyla toplumu kaynaştırandinimiz, toplum yaşamında güveni, sevgiyi ve saygıyı tesisetmeyi amaçlamıştır. Böylece sevgi, saygı ve karşılıklı güven gibideğerlerle bütünleşen bir toplumda dil, ırk ve renk farklılığınıbir üstünlük vesilesi kabul etmeyen dinimiz, Allah’a kulluktaeşitlik düsturuyla tüm Müslümanları eşit kardeşler ilan etmiştir.İslam toplumunu kardeşlik temelinde şekillendiren ibadetlerimizdenbirisi de hiç şüphesiz kurban ibadetidir. Kurbanlahem bir vecibeyi yerine getirirken, bir taraftan da kardeşlik, dayanışmave paylaşma duygularını beslemektedir.Dünyada birbirimizle paylaşarak birbirimizi destekleyebileceğimizo kadar çok sebep var ki... Yediğimiz ekmeği ikiye üçebölmenin, yüreğimizdeki sevgiyi çoğaltmanın, dertliyle dertli,mutluyla mutlu olmanın, hep beraber sevinç ilahileriyle Rabbimiziyüceltmenin ve gözyaşlarıyla her birimiz için Rab’den afdilemenin, dualarla birbirimizin değerlerini hissetmenin, ellerimizialmaktan çok vermek için uzatmanın…İnsanların bencilleştiğinin düşünüldüğü bu çağda, paylaşmakiçin insanlarımızın yarış içerisinde olduğunu kurban vesilesiylegörmek bizleri hem sevindirdi, hem de gelecek adınaümitlendirdi.Paylaşmak, yoklukla ilgilenmek, birbirimize dualarda bulunmakbüyük erdemlerdir. Bu soylu davranış modellerini bizleryaşayarak ve örnek olarak gelecek nesillere de aktarmakla mükellefiz.Bizler her yıl kampanyamızı gösterilen ilginin artmasıylapaylaşımı daha geniş alanlara yayma ve kardeşlik bağlarınıngüçlenmesine katkıda bulunmayı bir sorumluluk olarak değerlendiriyoruz.Bu sorumluluğun bir gereği olarak ve toplumumuza örnekbir model sunmak düşüncesiyle her yıl olduğu gibi bu yılda bizlere emanet edilen vekâletleri verilen kurbanları ülkemizinyanı sıra, fakirlik ve yoklukla mücadele veren birçok ülkeyeulaştırdık.Ben Vakfımıza duyulan güvene tekrar teşekkür ediyor, toplumumuzun,İslam âleminin ve tüm insanlığın sevgi ve kardeşlikhalesi etrafında birleşmesini temenni ediyorum.Saygılarımla.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 5 >


<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkan YardımcısıProf. Dr. Mehmet Görmez,11.11.2010 tarihinde <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığınaatandı. Prof. Dr. Mehmet Görmez’inBaşkanlığa atanması nedeniyle <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı Toplantı Salonunda bir devir teslimtöreni düzenlendi. Törene; Devlet BakanıFaruk Çelik, eski Devlet Bakanı Prof. Dr. SaitYazıcıoğlu, milletvekilleri, eski <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlarından Lütfi Doğan ve Dr. Lütfi Doğan,<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkan Yardımcıları, Dinİşleri Yüksek Kurulu Üyeleri, Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı yetkilileri, daire amirleri ile <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı personeli katıldı.Tören münasebetiyle Prof. Dr. Ali Bardakoğlu,Prof. Dr. Mehmet Görmez ve DevletBakanı Faruk Çelik birer konuşma yaptılar.< 6TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


“Görev yaptığımsekiz yıla yakın zaman içerisindeTeşkilat mensuplarımızın görev vesorumluluk bilincinin,kurumsal aidiyet duygusunun veözgüvenlerinin hızla yükseldiğini vebunun yeni Teşkilat Kanunumuzla birlikteyeni bir ivme kazandığınıgörmenin mutluluğu içindeyim.”Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU“28 Mayıs 2003 tarihinde üstlendiğim<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı görevimibugüne kadar büyük bir onurve ağır bir sorumluluk görerek,Yüce Dinimizin ulviyetine, Kurumumuzunvakarına layık şekildeifa etme gayreti içinde oldum.” diyerekkonuşmasına başlayan Prof.Dr. Ali Bardakoğlu Toplumu dinkonusunda aydınlatırken İslam’ınKur’an ve Sünnet’e dayalı doğrubilgisini esas aldığını belirterek“Müslümanların 14 asırlık birikimve tecrübesini, günümüzün şart veihtiyaçlarını hep önemsedim. Kimseyi ayırt etmeden,sevgiye ve doğru bilgiye dayalı olarak insanımıza kuşatıcıdin hizmeti sunmayı, toplumsal hayatımızdaahlaki değerlerin yücelmesini, ülkede birlik ve beraberliğimizin,kardeşlik ve dayanışma duygularımızınpekişmesini gaye edindim. Bunları yaparken de gerektoplumun ve ülkenin ortak duyarlılıklarını, gerekseçağdaş dünyanın ortak sorun ve değerlerini hiç gözardı etmedim.” dedi.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığının yurt içinde ve yurtdışında önemli hizmetlere imza attığını vurgulayanProf. Dr. Ali Bardakoğlu “Bugün Başkanlığımız, vatandaşlarımızarasında hiçbir mezhep, meşrep, bölge,görüş ve düşünüş farklılığı gözetmeksizin, siyasetüstü kalmanın ve bütün siyasi görüş ve düşünüşlere,sivil gruplara ve oluşumlara eşit mesafede durmanınavantaj ve risklerini birlikte üstlenerek, yurt içinde vedışında yürüttüğü çeşitli din hizmetleri ile toplumunbütün kesimlerine ulaşmada gözle görülür bir hizmetwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 7 >


kalitesini yakalamış, ülkede sağduyuyu ve dengeyi temsiletmiş, yurtdışında 80’i aşkın ülke, soydaş, akraba veMüslüman toplulukları ile sürdürmekte olduğu ilişkilersonucu uluslararası bir hizmet ağına ve kalitesine ulaşmıştır.Görev yaptığım sekiz yıla yakın zaman içerisindeTeşkilat mensuplarımızın görev ve sorumluluk bilincinin,kurumsal aidiyet duygusunun ve özgüvenlerininhızla yükseldiğini ve bunun yeni Teşkilat Kanunumuzlabirlikte yeni bir ivme kazandığını görmenin mutluluğuiçindeyim.” dedi.İslam dininin mükemmelliği temsil ettiği veöğütlediği için bütün talep ve beklentilerin de adetadin ve din görevlisi üzerinde odaklanmakta olduğunadikkat çeken Prof. Dr. Ali Bardakoğlu “Busebeple din hizmeti alanındaki eksiklik daha fazladikkat çekmekte ve genellemeye de fırsat vermektedir.Halbuki insanın olduğu yerde emel ve beklentilersonsuza kadar uzandığı gibi sorunlar da eksik olmaz.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı gibi hizmetleri insan unsurunave insani ilişkiler ağına dayalı bir kurumda buçok daha belirgin bir husustur. Biz de bugüne kadaryürüttüğümüz hizmetlerin ifasında şahıs ve kurumolarak bir eksiğimizin bulunmadığını ve mükemmeliyakaladığımızı elbette iddia etmiyoruz. Ancak ülkemizindini hayatını ve düşüncesini inşada daha nelerinyapılabilir olduğuna ve sorunlara takılıp kalmakda doğru değildir. Siz değerli mesai arkadaşlarımlabirlikte sekiz yıl zarfında birçok önemli hizmet veproje gerçekleştirdik. İnsanlara dindarlığın doğru bilgiile güçleneceğini, sosyal duyarlılıkla ve güzel ahlaklaolgunlaşacağını anlattık. Hep huzurdan, sevgiden,paylaşmadan yana olduk. Dinî, vicdanî ve yasal sorumluluğumuzunbir gereği olarak ve el birliği ile ger-çekleştirdiğimiz bütün bu hizmetlerde,her kademede özveri ile görevifa eden siz mesai arkadaşlarımınbüyük payı vardır. Bu itibarla hepinizeayrı ayrı teşekkür ediyorum.”dedi.Prof. Dr. Ali Bardakoğlu konuşmasınınsonunda, <strong>Diyanet</strong> TeşkilatYasasından bahsederek “Malumlarınızolduğu gibi, TBMM’debütün siyasi partilerin ortak takdirve desteğini alan yeni Teşkilat Kanunumuz13 Temmuz 2010 tarihindeyürürlüğe girdi. Diğer alanlardaolduğu gibi bu konuda da baştadevlet ve hükümet ricali olmak üzereher kesimden büyük bir destekve derin bir saygı gördük. Hepsineteşekkür borçluyuz. Ancak, TeşkilatKanunumuz diğer birçok yeniliğinyanı sıra kurumun yeniden yapılanmasınıda öngörmektedir. Aylaröncesinden, Kanunumuzun hazırlanışve yasalaşma aşamasında, yenidönemde yeni bir yönetimin yenibir aşk ve heyecanla göreve başlamasının,kurumda nöbet ve kan değişimininson derece yararlı olacağıyönündeki kanaatimi paylaştığımyetkililerle vardığımız ortak anlayışınve kararın da sonucu olarak, 08Kasım 2010 tarihi itibariyle, görevdenayrılma ve ilmi hayata dönmetalebinde bulundum. Kanunun hemenakabinde düşündüğüm işleminbugüne gecikmesi, önceden katılmavadinde bulunduğum birçok programınyaz dönemine uzaması vehizmette inkıtaya mahal vermemedüşüncesi olmuştur. Bugün görevidevralacak yeni <strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanımızProf. Dr. Mehmet GörmezBey’in ve yeni çalışma arkadaşlarınındaha üstün bir gayret, ehliyetve liyakatle bu ağır ve onurlu göreviifa edeceğinden eminim. KendilerineYüce Mevlâ’dan başarılar diliyorum.”dedi.< 8TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


“Yüce Rabbimdenbu büyük emaneti,bu büyük şerefi taşımak güç vekudretini esirgememesini,inayetini, hidayetini verahmetini eksik etmemesini niyaz ediyorum.”Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez devirteslim töreninde; “Bizlere, dinimübini İslam’a hizmet etmeyi şerefolarak bahşeden yüce Allaha sonsuzhamd ve sanalar olsun. Hz.Adem’den Resulü Ekrem MuhammedMustafa (s.a.s.)’ya kadar bütün rehberlerimizebütün peygamberlerimizesalat ve selam olsun.” Diyerekbaşladığı konuşmasına şöyle devametti:“Bugün uhdeme çok ağır, amaağır olduğu kadar çok onurlu, çokbüyük ama büyük olduğu kadarçok şerefli bir emanet tevdi edilmişbulunmaktadır. Yüce Rabbimdenbu büyük emaneti, bu büyük şerefitaşımak güç ve kudretini esirgememesini,inayetini, hidayetini verahmetini eksik etmemesini niyazediyorum. Burada bulunan bütünhocalarımızdan ve bütün milletimizdendualarını istiyorum. YüceRabbimiz dinimize, vatanımıza vemilletimize karşı mahcup etmesin.Bu büyük emaneti taşıma konusundaen büyük cesareti, en büyüknasibi, en büyük şansım bütün hayatını Anadolulunmütevazı bir köyünde, bütün hayatını mihrapta,minberde, kürsüde, minarede geçiren mütevazı birdin görevlisinin, din gönüllüsünün, bir hoca efendininoğlu ve çocuğu olarak dünyaya gelmiş olmak veilk eğitimimi, terbiyemi onun dizinin dibinde almışolmak en büyük cesaret kaynağım, en büyük nasibimdiye düşünüyorum.Ayrıca hocalarımın verdiği emekte en büyük cesaretkaynağım olmuştur. Ve yine en büyük nasibim,en büyük cesaret kaynağım, yedi yılı aşkın bir süredirtalebesi olmakla şeref duyduğum, bir hoca talebeilişkisi içerisinde yedi sene boyunca bir kez bile kalpkırmadan ve kalbi kırılmadan hep yanında olduğum,yurt içinde ve yurt dışında bütün hizmetlerde makamındakibütün görüşmelerde bir talebe olarak yanındayer almış olmayı yine bu büyük emaneti taşımakonusunda en büyük nasibim, en büyük cesaret kaynağımolarak görüyorum. Bundan böylede o bilgecehimayesini esirgemeyeceğini, esirgemeyeceğine olaninancımı ifade etmek istiyorum.Cumhuriyet ile yaşıt olan <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığımızınbaşında olan tüm <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlarımızabu vesile ile millî mücadelemizin manevîtemellerini atan Rıfat Börekçi hocamızdan, Darul FununHocası Şerafeddin Yaltkayaya kadar, <strong>Diyanet</strong>’inkuruluşundan, makamında ruhunu Allah’a teslimedinceye kadar bu Başkanlığı dünyanın gözdesi birkuruma dönüştürmek için en büyük emek veren merhumAhmet Hamdi Akseki hocamıza, Eyüp SabriHayırlıoğlu’ndan, Türkiye’nin Cumhuriyet dönemininwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 9 >


Yurt içinde ve yurt dışında kurbanlarınıvekâlet yoluyla kestirmekisteyen vatandaşlarımıza yardımcıolmak maksadıyla 1993 yılındanitibaren sürdürdüğümüz Vekâlet YoluylaKurban Organizasyonu 2010 yılındada başarıyla sonuçlandı.Bu yıl Vekâlet Yoluyla KurbanOrganizasyonumuza yurt içinden12.575, yurt dışından ise 33.036 vatandaşımızolmak üzere toplam45.611 vatandaşımız iştirak etti. Bukurbanların bir kısmı yurt içinde birkısmı da yurt dışında dini esaslarauygun bir şekilde personelimizin nezaretindekestirilerek ihtiyaç sahiplerinedağıtıldı.Etleri, yurt içinde değişik bölgelerdeihtiyaç sahibi vatandaşlarımız,Kur’an kursu öğrencileri, öğrenciyurtlarına, fakir ve yardıma muhtaçvatandaşlarımız ile şehit yakınları vegazilerimize dağıtıldı.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfının müşterek olarakdüzenlediği Vekâlet Yoluyla KurbanOrganizasyonuna iştirak edenvatandaşlarımızın kurbanlarının birkısmı da zor şartlar altında yaşammücadelesi veren dindaş ve soydaşlarımızınyaşadığı ülkelerde TİKAişbirliği ile kestirilerek, kurban etleriihtiyaç sahibi soydaş ve dindaşlarımızadağıtıldı.< 14TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Bu yıl yurt dışında;Pakistan, Afrika/Sudan, Senegal,Etiyopya, Gine Bissau, Kongo, Afganistan/Vardak,Mezarı Şerif,Kabil, Cevizcan, Gürcistan/Tiflis,Ahıska, Acara, Bulgaristan/Sofya,Şumnu, Mestanlı, Rusçuk, Azerbaycan,Kırgızistan, Kazakistan,Türkmenistan, Kırım/Donetsk,Harkov, Rusya/Moskova, Adıgey,Tataristan, Dağıstan, KabardeyBalkarya, Karaçay Çerkezya, Belarus/Minsk,Romanya, Arnavutluk,Moğolistan, Litvanya, Makedonya,Abhazya ve Irak/Musul’da kestirilerekdağıtıldı.Et ve Balık Kurumu Genel MüdürlüğüErzurum ve Van kombinalarındakestirilen kurbanlarınetleri konserve kavurma/kıymayaptırılarak, yine yurt içinde veyurt dışında ihtiyaç sahibi vatandaş,soydaş ve dindaşlarımıza dağıtılmaktadır.Bu vesileyle; düzenlenen bu organizasyonakatılmak suretiyle <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfına vatandaşlarımızınduyduğu güvene teşekkür eder,kurbanlarının makbul olmasını dileriz.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 15 >


KURBAN VE “SOFT POWER”Nurettin UZUNERTDV Levazım Müdür Yrd.“Gerginliğimiz büsbütün artıyordu, çünkü gittikçe daha yabancı,daha el değmemiş köylerden geçiyorduk ve artık asfalt da yoktu.Asfalt yolları havaya uçuranlar, toprak yollarda bizi kolayca avlayabilirlerdi”.Kurban ibadetini yerine getirmek isteyen vatandaşlarımızadına Afganistan Vardak vilayetinde<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı organizasyonu ve Vakfımızaracılığıyla vekâleten kestirilecek kurbanların kesimineve dağıtımına nezaret etmek üzere yine bölgedeyim.Her zaman olduğu gibi güvenlik yine en önemlisorun. Türk vatandaşlarının ve görevlilerinin KabilVardak arası ulaşımı; güvenli zamanlarda özel harekataait araç konvoyu ile, güvenlik problemi olduğu zamanlardaISAF’a (Uluslararası Güvenlik Destek Gücü)ait Türk askeri helikopterleri ile sağlanmaktadır.Türkiye’nin bölgedeki faaliyetleri oldukça yoğun;uluslararası toplumun bir üyesi olarak katkıdabulunmaktan öte Afgan halkı ile ortak tarihive dini motifleri nedeniyle güçlü bir rol üstlenmiş.Türkiye’nin Vardak vilayetinin başkenti MeydanŞehir’de sivil yönetimli bir İl İmar Ekibi (PRT-Provincial Reconstruction Team)bulunmaktadır. Bu ekibin amacı,Vardak ili sınırlarında bulunan Afganhalkının kalkınmasına destekvermek, altyapı faaliyetlerine yardımcıolmak, ilin idari ve güvenlikkapasitesini geliştirmek ve etkinliğiniartırmaktır. Bölgede bulunanfarklı ülkelere ait PRT’ler askerlertarafından yönetilirken sadece TürkPRT’si bir sivil diplomat olan AlpIŞIKLI tarafından yönetilmektedirve bu farklılık da Türk PRT’sininbölge halkı ile daha yakın ilişkikurmasını kolaylaştırmıştır.Doğal olarak bölgede kestirilecekkurbanların kesimi ve dağıtılmasıişlemleri de PRT üzerinden< 16TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Fakirliğin, Cömertçe Paylaşıldığı ÜlkeETİYOPYAMehmet Şükrü EROĞLUTDV Personel ve İdari İşler Müdür Yrd.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfıişbirliği ile gerçekleştirilen Vekâlet YoluylaKurban Organizasyonu çerçevesinde Etiyopya’da kesilecekkurbanların kesim ve dağıtım işine nezaretetmek amacıyla 12.11.2010 tarihinde, gözlemci sıfatıyla,Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfından Yüksel SEZGİN ile<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığından Mustafa KINAĞ ve AliErdem ÖZEL ile birlikte Etiyopya’nın Başkenti AddisAbaba’ya hareket ettik.13.11.2010 Cumartesi günü yerel saatle 01.30’daAddis Ababa Havalimanına ulaştık. TİKA EtiyopyaKoordinatörü Serhat KÜÇÜKKURT bizleri karşıladıve otele intikal ettik. Aynı günün sabahı saat 10.00’daTİKA Etiyopya Koordinatörlüğünde Koordinatör SerhatKÜÇÜKKURT, Koordinatör Yardımcısı OğuzhanİÇTEN, Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfından Mehmet ŞükrüEROĞLU, Yüksel SEZGİN, <strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanlığındanMustafa KINAĞ ve Ali Erdem ÖZEL’in katılımıile üç saatlik bir toplantı gerçekleştirdik. Yapılan toplantıdakurbanların kesileceği yerlerin belirlenmesi,kesim ve dağıtım işini gerçekleştirilecek STK’larla konuşulacakhususlar, görevlendirmeler ve kurban kesim< 20TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


işinde uyulması gereken hususları görüşerek kararabağladık. Böylece Etiyopya’daki görevimize ilk adımımızıatmış olduk.Çok dinli, çok dilli, çok kültürlü bir ülke olanEtiyopya; tam bir tezatlar ülkesi; bir yanda Allah’ıninsanlara bahşettiği topraklar, bir yanda aç insanlar,bir yanda Hilton oteli hemen çevresi teneke mahallesi,varlık da yokluk da iç içe… Bu tezatlar Etiyopya’dakaldığımız süre içinde hep aklımıza Hayâli’ninCihân-ârâ cihân içredir ârâyı bilmezlerOl mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezlerbeyiti dolaştı. Nimetin içinde olup nimeti bilmemekhem Etiyopya halkı hem de bizim için geçerliydi. Bizleriçin de geçerliydi; çünkü bizler orada yoksulluk,yokluk, çaresizlik kelimelerinin anlamlarının bizimbildiğimizin çok dışında anlamları olduğunu farkettik.Bayramın üçüncü günü Başkent Addis Ababa’nın varoşlarındakurban kesim işi yaparken, saat 15.00 civarıkesim yapan 30 civarındaki kasabın sabahtan beri teklokma yemedikleri bilgisini aldık; hemen TİKA tarafındanbize tahsis edilen aracın şoförünü kasaplara birşeyler alması için gönderdik. Birazsonra şoför geldi bulunduğumuzyerin şartları sebebiyle kişi başıbir ekmek ve bir gazoz alabilmişti.Bunları kasaplara dağıttı. Biz günboyu boğazlarından bir lokma geçmemişinsanlara böylesine sade birikramda bulunmanın mahcubiyetiniyaşarken; yavan ekmeği gazozlayiyen o insanların bizlere ettiği teşekküründerecesi ve karınlarını doyurmuşolmalarının verdiği huzurdandoğan kasapların gözlerindekiparıltı, bizlerin hangi nimetler denizindeyüzdüğümüzü bir kez dahahatırlattı.Bayramın ikinci günü YükselSezgin ve TİKA çalışanlarındanYudit isimli tercümanla birlikteTİKA’nın tahsis ettiği bir araçla gecesaat 03.00’da Addis Ababaya 5-6 saatuzaklıkta bulunan ve Müslümanlarınyoğun olarak yaşadığı Abada bölgesinehareket ettik. Saat 09.30’da bubölgeye ulaştığımızda, kurbandanpay almak için kalabalık bir topluluğunbizleri beklediğini gördük.Burada kurban kesim işini hemenbaşlattıktan sonra, bu bölgenin Hunto,Alola, Washa, Furuna, Horina veBucha köylerine de giderek, buralardada kurbanları kesip ihtiyaç sahiplerinedağıtılmasına nezaret ettik.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 21 >


Kurban kesim ve dağıtım işi bittikten sonra yola çıktıkve saat: 23.00 civarında Addis Ababa’ya ulaştık. Buradagördüğümüz manzara yine bizlerin ezberini bozmuş,yokluğun bizlerin anladığının dışında olduğunabir kere daha şahit olmuştuk. Gittiğimiz yol boyuncayaşayan insanların evleri ağaç dallarından ve otlardanyapılmış tek gözlü evler ve bu tek göz odada aile kaçkişiyse birlikte kalıyor; söylenenler doğruysa hayvanlarınıda burada barındırıyorlar. Elektrik, su olanına darastlamadık.Gerçi Başkent Addis Ababa’da durum pek farklıdeğil. Burada da az miktarda normal ev ve binalarmevcut ama geneli tenekeden yapılan evler. Tenekeevler de sınıf sınıf; normal odaları olanlar, kulübe şeklindeolanlar bir de tenekeden yapılma tabut evler. Butabut evler Dünyada pek emsali olmayan tiplerden;normal tabutun bir buçuk misli büyüklükte, tenekeylekaplanmış, dört ayağı ve iki önde, iki de arkada olmaküzere dört adet taşıma kolu olan seyyar evler veiçine sadece bir kişi sürünerek girebiliyor. Başkenttebu evlerden birine sahip olanı bahtiyar olarak saymakmümkün; çünkü bir de bulduğu çul çaput üstündesokakta cadde, yol kenarlarında yatan, hayatını böylecesürdürmeye çalışan insanlar var. Allah yardımcılarıolsun.Etiyopya’da bence esas önemli sıkıntı gençlerin geleceğedair ümitlerinin olmaması. Görüştüğümüz pekçok gencin bir çoğunda geleceğe dair ümitsizliğin hakimolduğuna şahit oluyoruz. Onlara bu sıkıntılarıngeçici olduğunu, çok güzel bir ülkeye sahip olduklarını,ülkelerindeki toprak ve iklimin ülke insanı içinbir şans olduğunu ve bunların teknolojiyle birleştiril-diğinde ülkenin çok kısa bir zamandabelli bir refaha ulaşabileceğinisöylediğinizde, kesinlikle böyle birşeyin olamayacağını söylüyorlar.Biz bunları söylerken de onlarıngönüllerini almak için söylemiyoruz;gördüğümüz ve inandığımızşeyleri söylüyoruz. Çünkü Abada’yagiderken geçtiğimiz yerlerde bulunantopraklar, bizde Trakya’da bulunantoprakların neredeyse benzeri;Buğdayların bir kısmının hasadıyapılmış, bir kısmının da hasadıyapılmak üzere. Hele Abada çevresibizim Çukurova’dan farksız. Kurbankesmek için gittiğimiz köyler tambir ova ve içlerinden nehir kollarıgeçiyor, adeta Cennet gibi yerler.Böylesine münbit arazide nasıl fakirinsan olur diye önce bir şaşkınlıkgeçiriyor insan. Tabiri caizse unvar, şeker var, yağ var ama ortadahelva yok. Daha sonra anlıyorsunuzki; bu insanların tek karış topraklarıyok; çünkü toprakların tamamıdevlete, ya da belli kişilere ait. Tamda bizdeki 1960-70’lerde, biraz daabartılarak yazılmış romanlardakimanzara... Teknoloji ise neredeysehiç kullanılmıyor. 6 saat yol gittik,hasat mevsimi olmasına rağmen sadeceüç adet traktörle karşılaştık.< 22TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Dost ve Kardeş “Pak Ülke”deBir Kurban BayramıMurat AKGÜLMüfettişBir bakışta PakistanPakistan, resmî adıyla Pakistan İslam Cumhuriyeti,İngiliz sömürgesindeki Hindistan’dan ayrılarak 14Ağustos 1947’de kurulmuş. 4 eyalet ve 7 bölgeye ayrılmışolan Pakistan’ın Federal başkenti İslamabad.Pencap, Sind, Kuzeybatı Sınır Eyaleti (Afganya) veBelucistan Eyaletleri, ülke halkının etnik kökenlerinede işaret ediyor. Pencap Eyaleti’nde Pencabiler, SindEyaleti’nde Sindler, Kuzey Batı Sınır Eyaleti’nde Pathanlar,Belucistan Eyaleti’nde Beluciler ağırlıklı olaraknüfusu oluşturuyor.Pakistan, Urdu ve Fars dilinde “Pak ülke” anlamınageliyor. Bu ismin telaffuz edilmesi, Pakistan’ınkuruluşundan öncesine dayanıyor. Pakistan adıİngiltere’nin eski Hindistan sömürgesinin 5 eski eyaletininharflerinden türetilmiş. Pencap, Afganya, Keşmir,İslamabad, Sind ve BelucisTAN.Resmi tahminlere göre nüfusu 180 Milyon civarındaolan ülkede halkın %97’si Müslüman. Müslümanların%80’i Sünni. Sünnilerin çok büyük bölümüde Hanefi. Devletin resmi dili İngilizce. Ulusal dil iseUrduca. Peştuca ve Sindi dili, enyaygın yerel diller. Bölgelere görebüyük farklılıklar gösteren eğitim veokur yazarlık oranı ortalama %30civarında. Ülke genelinde medreselerson derece yaygın. Hemen hercaminin, aynı zamanda bir medreseolması durumu özetliyor.Milli gelir 500 ABD Dolarınınaltında ve yaklaşık dörtte biri tarımdanelde ediliyor. En önemli tarımürünleri pamuk, pirinç, buğday,şekerkamışı ve jüt.Sel FelaketiPakistan, Ekim 2005 ayında meydanagelen büyük depremin yaralarınısarmadan bu defa büyük bir selfelaketiyle karşı karşıya kaldı. Temmuz2010 ayı ortalarında başlayanşiddetli Muson yağmurları ve İndus< 24TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Nehrinin taşması sonucu meydanagelen sel, Belucistan, Pencap, KyberPakhtun Khwa ve Sint bölgelerindebüyük can ve mal kayıplarına nedenolmuş. Halen kesin olmayanbilgilere göre, can kayıplarının 2binin üzerinde olduğu, 40 milyondanfazla insanın selden olumsuzetkilendiği ifade ediliyor. Ülkenin3’te birlik bölümünün sular altındakaldığı selde Pakistan ekonomisindeönemli yer tutan tarım alanları ciddizarar görmüş. Ekili olan alanlarlabirlikte, 3 milyon hektardan fazlatarım alanının sular altında kalmasıylasadece mevcut ürün değil, potansiyelekim alanlarının büyükkısmı da sular altına kalmış. Sularınhalen tam olarak çekilmediği veadeta bir göl görüntüsü veren arazininbüyük bölümünden gelecek yılda ürün alınamayacağı söyleniyor.Bölgede yaşayan insanların yerleştirileceğikuru alan bulunmasındabile bir sorun yaşanıyor. Kısacası,Kuzeyden Güneye ülkenin neredeysetamamını kateden ve başta Pencapbölgesi olmak üzere etrafındakigeniş düzlükleri tahıl ambarına dönüştüren İndusnehrinin taşması, tam bir felaket olmuş Pakistan için.Felaketin ekonomik ve sosyal bilançosu halen tamolarak belli değil. Ancak, meydana gelen hasarın onarılmasınınuzun yıllar alacağı aşikar.Vekâlet Yoluyla Kurban OrganizasyonuSel felaketinden sonra başta ülkemiz olmak üzeredünyanın çeşitli bölgelerinden çok sayıda yardım kuruluşubölgeye akın etmiş. Ancak, Uluslararası büyükyardım kuruluşların yardımları felaketin boyutuylamütenasip değil. Gerekçe, başta Taliban olmak üzereterör.Türk insanı, 2005 yılındaki depremde olduğu gibi,sel felaketi sonrasında da kardeş ülke halkının yardımınakoştu. Özellikle <strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanlığımızcaRamazan ayında gerçekleştirilen ve halkımızın büyükdestek verdiği kampanyada toplanan yardımların ulaştırılmasındansonra, Kurban Bayramını da kardeşlerineyardım elini uzatmanın bir vesilesi olarak gördüyardımsever ve vefakar halkımız. Kurtuluş Savaşı yıllarımızda,üzerlerindeki ziynet eşyalarını çıkarıp göndererekbağımsızlık mücadelemizde yanımızda yeralan bu halkın fedakarlığını bir kez daha hatırladı.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Vakfımızca yürütülen2010 yılı Vekâlet Yoluyla Kurban Organizasyonu çerçevesindePakistan’da kestirilmesi uygun görülen kurbanlarınkesim ve dağıtımı, İslamabad Büyükelçiliğimizve TİKA Pakistan Koordinatörlüğümüzün büyükkatkılarıyla başarılı şekilde gerçekleştirildi. Emanetlersahiplerine teslim edildi. Bu organizasyonu yürektensahiplenerek başarıya ulaşmasında büyük katkılarıwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 25 >


olan başta Büyükelçimiz Sayın M.Babür HIZLAN Beyefendiolmak üzere tüm Büyükelçilik yetkilileri ileKoordinatör Celalettin GÜNGENCİ ve diğer TİKAgörevlilerine içten teşekkür ederiz.Kurban kesimi yapılan yerler; sel felaketindendaha fazla etkilenen, daha muhtaç durumda olanve diğer sivil toplum kuruluşlarınca gerçekleştirilenorganizasyonlara dahil edilmeyen bölgelerden tespitedildi. Bu değerlendirme neticesinde, üç bölgedetoplam 7 ayrı yerleşim yerinde; Kyber PakhtunKhwa’da (Dera İsmail Han, Tehsil Parova ve TehsilPaharpur) 2.100 hisse, Haripur Türkmen Kampında112 hisse ve Belucistan’da (Dera Murad Jamali, DeraAllah Yar ve Usta Muhammad) 1.000 hisse olmaküzere toplam 3.212 hisse kurban kesilerek ihtiyaç sahiplerinedağıtıldı.Müslümanları Allah’a yaklaştıran Kurban, bu defa,iki ülke halkını birbirine daha da yaklaştırdı. BayramNamazında halkımıza ve devletimize dualar edildi,aminler yüreklerin ta derinliklerinden kopup dillerdendöküldü. Pakistan’daki kurban tekbirlerine, Türkiye’dekiŞükür namazı tekbirleri eşlik etti. KurbanlarınıPakistanlı kardeşlerine hediye edenler, Bayram sevinçlerinikardeşleriyle paylaştılar. Gönüller bir kez dahasarmaş dolaş oldu. Verilen poşetlerde sadece et yoktu,hamiyetperver insanımızın cömertlik, vefa ve kadirşinaslıkduyguları vardı. Her ne kadar “Veren el, alanelden üstün” ise de, verenin, büyük bir mütevazilik veasaletle, verdiğini, alanın hakkı olarak gördüğü bu ortamda“veren”, “alan” ayrımı yoktu, “kardeşle paylaşma”vardı.Ayrılırken dillerde ve gözlerde,“Kardeşler, yine gelin” temennilerivardı. Biz de “İnşaallah” diyerek temennilerimiziilettik kardeşlerimize.< 26TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


SENEGAL’DE BAYRAMYüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsungözyaşlarımızın rengi aynıdır.Afrika AtasözüAbdullah AYDOSDış İlişkiler Müdür V.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Vakfımız işbirliği ileSenegal’de gerçekleştirilecek kurban organizasyonunanezaret etmek üzere bayramdan iki gün önceyola çıkıyoruz.Başkanlık görevlisi Erdal Atalay’la birlikte 7 saatsüren uçak yolculuğundan sonra Atlas Okyanusunageniş kıyısıyla başkent Dakar’a ulaşıyoruz.Havaalanı çıkışında mahalli saate uyum için saatlerimiziiki saat geri alırken okyanustan kaynaklananaşırı nemden gömleklerimizin sırılsıklam olduğu görülüyor.Yüzyıllardır Batıya gönderilen Afrikalı köleleringemilere bindirildiği yer olduğunu öğrendiğimizDakar’ın, günümüzde Afrika içlerine dış dünyadangelen ticari malların sevkedildiğibir liman kentine dönüştüğüne, kıyıdakiÇin, Japon, İtalyan ve Fransızyük gemilerini görünce bizzat şahitoluyoruz.Çok sayıda Türk girişimcininülkede iş yaptığını, büyükelçiliğimizinuzun yıllar önce açıldığını,TİKA ofisinin de 2007 yılındanberi hizmet verdiğini, 6 Türk okuluve bazı sivil toplum kuruluşlarımızınbürolarının bulunduğunu duymak,Senegal’in bize uzak bir ülkeolmadığını düşündürüyor.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 27 >


küçüklerin Türkiye’den götürdüğümüzTürk bayraklı balonları paylaşmaları,onlarla oynamaları görülmeyedeğer bir manzaraydı. Buanlamda bu çocuklara güzel birbayram yaşattığımıza inanıyorum.Kesilen kurban etlerinden payalan yoksul Müslümanların etlerialarak hemen evlerinin bir köşesindekavurarak aile efradıyla tüketmeleri,geçici de olsa karınlarınıdoyurmaları ve ülkemize duyulanminnet, yapılan dualar Afrika’nınfakir ülkelerinden Senegal’de olmamızınne kadar gerekli olduğunubizlere bir kez daha hatırlattı.Yoksulluğun kol gezdiği, tüketmeninneredeyse yok denecekkadar az olduğu köylerde Türkiyeadına bulunmak, bu mazlum Müslümanlarınbayram havasını tatmasınavesile olmak, Müslümanlarınkardeş olduklarını hissettirmek herhalde yaşanacak duyguların en güzeliydibizim için.Kurban kesimi yaptığımız köylerde;“Türkiye’deki kardeşlerinizkurbanlarını Senegal’de kesilmesiniisteyerek, buradaki Müslümanlara dağıtılmasını istediler,bizler bunun için buradayız.” dediğimizde; buinsanların içten gelen duaları, ülkemiz ve vatandaşlarımıziçin yaptıkları teşekkürleri de bizler için hediyelerinen büyüğü diye değerlendiriyorum.Vekâlet Yoluyla Kurban Organizasyonuna katılarakSenegal’deki Müslüman kardeşlerimize dost eliniuzatan vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyor, hayırlarınınkabul olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 29 >


SU’dan YoksunSUDAN’a Kurbanİsmail EKENMüfettişMalumunuz olduğu üzere Vakfımızın vekâletyoluyla kurban kesimi faaliyeti 1993 yılındabaşlamıştır. <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Vakfımızişbirliği ile başlatılan “Vekâlet Yoluyla KurbanOrganizasyonu”na gerek yurtiçinde gerekse yurtdışındayaşayan vatandaşlarımız büyük rağbet göstermektedir.Organizasyonun bu derece rağbet görmesinde<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığına ve Vakfımıza duyulanitimat ve güvenin önemi büyüktür. Öte yandan Vakfımızınbu konuda titiz bir çalışma sergilemesinin,ayrıca kurbanlıkların dini vecibelerine uygun olarakkesilmesinin/kestirilmesinin de bunda etkili olduğuunutulmamalıdır.Bunların yanında, özellikle büyük şehirlerde kurbankesilmesinin zahmeti, ihtiyaç sahiplerinin belirlenipkurban etlerinin dağıtılmasının güçlüğü düşünüldüğünde,Vakfımızın başlattığı bu Vekâlet YoluylaKurban Organizasyonu ile verilen hizmetin Vakfımızın“…Müslüman vatandaşlarımız tarafından yapılacakyardımları şartlarına uygun olarak toplumdakiihtiyaç sahiplerine intikal ettirerek sosyal yardım vehizmeti geliştirmek...” gayesi ile birebirörtüştüğü açıkça görülecektir.Biz Vakıf çalışanlarının görevi isebunun gerçekleşmesine yardımcıolmaktır.Bu meyanda, 2010 Yılı VekâletYoluyla Kurban Organizasyonunaiştirak eden vatandaşlarımızdan3000 adedinin kurbanı Türk İşbirliğive Kalkınma İdaresi Başkanlığı(TİKA) Koordinatörlüğü ile işbirliğiyapılması suretiyle Afrika ÜlkelerindenSudan’da kesilmiş, bukurbanların kesimine nezaret etmegörevi de bizlere verilmiştir.Söz konusu görevin ifası içinoluşturulan üç kişilik ekiple gereklihazırlık ve çalışmalarımızı yaptık.Vizelerimizi aldık, Sarıhummaaşımızı olduk ve Arefe günüİstanbul’dan Türk Havayolları< 30TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Hartum’da nehrin kenarına küçükçapta çay bahçeleri yapılmış,ancak Bayram dolayısıylakapalı. Gördüğümüz ve duyduğumuzkadarıyla Bayram günlerindeülkedeki tüm dükkanve alışveriş yerleri de geneldekapalı tutulmakta imiş. Bu sebepleburalara kadar gelmişkenAfrika’ya can veren Afrikalı içinkutsal sayılan Nil’in kenarındabir çay içme şerefine eremedik.Sadece yanımızda bulunan petşişelerdeki suları içerek bu hasretimizigiderdik. Bu esnada,Mavi ve Beyaz Nil’in birleştiğiyerde kurulan başkent Hartum’lu küçük çocukların,ellerindeki kova ve bezlerle Nil kenarında araç yıkayarakpara kazanmaya çalıştıklarını görünce Sudan’afazla bir faydası olmayan nehrin çocukları bayram dasevindirdiğini düşünüp teselli bulduk.Ülkemizde suni göller, şelaleler oluşturularak çevresinepark, bahçe, mesire yeri, çay bahçesi yapıldığını,buralara insanların tatil ve bayram günlerindeakın etiğini, buralarda oturacak yer bulunmadığınıgördüğümüzden, acaba bu büyük nimetten Sudanlılarniye yararlanmıyor diye düşünmeden de edemedik.Sudan’ın başkenti Hartum’da, zenginlik ve medeniyetlefakirlik ve sefalet arasında birkaç yüz metrelikfark olduğuna şahit olduk. Büyük ve şatafatlıotellerin, çevresi yüksek duvarlarla örülmüş Büyükelçiliklerinbulunduğu Nil kenarından birkaç yüz metreiçerilere girildiğinde; yolun, elektriğinve suyun olmadığı mahalleleri,yağmur yağdığında eriyen toprakevleri ve buralarda yaşayan insanlarıgördüğümüzde açıkçası hem hayretettik hem de üzüldük.Sudan’ın tarihi geçmişimizleilgili aşağıda anlatacağımız özelliğininbilinmesinde fayda görmekteyiz.Biliyorsunuz Sudan eyaletlerden,sultanlıklardan, büyükkabilelerden oluşan bir devlettir.Sudan’ın tamamı olmasa da bazısultanlıkları Osmanlı İmparatorluğuhâkimiyetine girmiş/kabul etmiştir.Bunlardan birisi de ülkenin< 32TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


atısında yer alan bugünkü DarfurEyaletinin bulunduğu bölgede hükümsüren Fur Sultanlığıdır. FurSultanlığı 1640 yılından 1916 yılınakadar Osmanlı Devletine bağlıolarak varlık göstermiş, OsmanlıDevletinin son ve zor zamanlarındahep yanında olmuştur. Şöyle kiFur Sultanı Ali DİNAR I.DünyaSavaşı’na katılan Osmanlı Devletipadişahı ve halifesi MehmetReşat’ın, İtilaf devletlerine karşı“cihat” ilan etmesi üzerine yaşadığıbölgede İngilizlerle herhangi bir sorunuolmadığı halde “İstanbul’dakihalife özgür olmadan hiçbir İslambeldesi bağımsız olamaz” diyerek,İngilizlere karşı savaş ilanetmiş ve şehit edilene kadar dabu sözüne sadık kalmıştır. AyrıcaDarfur uzun yıllar İngilizişgalinde kaldığı halde 1950-1960’lı yıllara kadar camilerindekihutbeler Osmanlı Halifesiadına okunmaya devam etmiştir.Dolayısıyla Darfur Vilayetininve halkının bizim açımızdanayrı bir yeri ve önemi vardır.Ayrıca Darfur’lular halen Türklere-bizlerekarşı büyük sevgi vesaygı duymakta, bunu her fırsattadile getirmektedirler.Sudan’daki görevimiz yol dahil 6 günde ifa edilmiş,Vatandaşlarımızın Vakfımıza, Vakfımızın da bizlereverdiği vekâlet yoluyla kurban kesim görevinin/vecibesinin Sudan kısmını layıkıyla yerine getirmeninsevinç ve haklı gururu ile Bayramın 4. günü Ülkemizedönülmüştür. Sudan’daki Kurban kesimi ve dağıtımlarında,bu maksatla düzenlenen merasimlerdeülkemiz insanının sevgi ve muhabbetleri Sudan’lılaraaktarılmış, Sudan halkının Türk halkına bizler aracılığıile ulaştırılmasını istediği selam ve minnetlerinide bu vesileyle sizlere iletiyoruz.Cenab-ı Allah’tan, 2010 Yılı Vekâlet Yoluyla KurbanOrganizasyonuna iştirak eden Vatandaşlarımızınkurbanları ile hayırlarını kabul etmesini temennieder, hizmette emeği geçenlere teşekkürlerimle saygılarsunarım.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 33 >


“Allah’ın mescitlerini,ancak Allah’a veahiret gününe inanan,namazı dosdoğru kılan,zekatı veren veAllah’tan başkasındankorkmayan kimselerimar eder.İşte onlarındoğru yolu bulanlardanolmaları umulur.”(Tevbe Suresi - 18)Camiler, topluca ibadet ettiğimiz, namaz kıldığımız,Allah’ı zikrettiğimiz, dua ve niyazda bulunduğumuzve milletçe din kardeşliğini yaşattığımızyeryüzünde Beytullah’ın şubesi kabul edilen müstesnayerlerdir.Namaz için camiye yönelen mü’minler, her türlükötü duygu ve düşüncelerden arınırlar. Birbirlerininsevinç ve kederlerini paylaşırlar. Amiri, memuru, işçisi,patronu, büyüğü, küçüğü, yan yana omuz omuzadurarak Allah’ın huzurunda secdeye kapanır ve yalnızO’nun rızasına nail olmaya çalışırlar.Camiler: huzur yuvasıdır. Edeb, terbiye, ilim ve irfanocağıdır. İrşat kaynağı ve eşitlik mekanıdır.Cenab-ı Hakk Tevbe Suresinin18. ayetinde: “Allah’ın mescitlerini,ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan,namazı dosdoğru kılan, zekatıveren ve Allah’tan başkasındankorkmayan kimseler imar eder. İşteonların doğru yolu bulanlardan olmalarıumulur.” buyuruyor.Cami ve mescitlerimizin bakımı,onarımı ve temizliği gibi hizmetlerle,buralarda mü’minlere sunulanirşat hizmetleri büyük önemihaizdir.< 34TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Prof. Dr. Ali BardakoğluAçılış konuşmasında, Başkanlığın temel misyonunun, İslam’ıninanç, ibadet ve ahlak konularını her türlü siyasi düşüncenindışında kalarak en doğru şekilde topluma sunmak olduğunu söyleyen<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, <strong>Diyanet</strong>’in yurtiçi veyurtdışındaki hizmetlerini anlattı. Bardakoğlu konuşmasına şöyle devametti: “Ülkemizin en ücra köşelerinde hizmet veren tek kamu görevlisidin görevlilerimizdir. Biz dinin doğru bilgisini birleştirerek, kucaklayaraksunarken din görevlilerinin hizmet içi eğitimini de önemsiyoruz. Artıkmihrapta ve minberde kıraatı düzgün, dinin aydınlık bilgisini toplumataşıyan din görevlileriyle hizmet sunmaya çalışıyoruz. Görevlilerimizineğitim düzeyini yükseltmeyi hedefliyoruz.Hizmet içi eğitimlerle bildiklerimizi sürekli yenilemek suretiyle 21.yüzyılda da en iyi din hizmetini sunmaya çalışıyoruz. Biz, din hizmetisunarken caminin dışına da çıkarak kuşatıcı bir görev üstleniyoruz.Böylece kimsesizlere, hastalara ve ihtiyaç sahiplerine ulaşarak onlarınyaralarına merhem olmaya çalışıyoruz. Yine, son dönemde ahlak eksenlidindarlık çağrısı yapmaya başladık. Bu toplumun dini ve dindarlığısadece seccadenin üzerinde aramaması, bütün davranışlarına yön verenbir dindarlığa doğru yükselmesini amaçlıyoruz. Yurt içinde olduğugibi yurt dışında da, sekseni aşkın ülke ve topluluklara din görevlileriaracılığıyla işbirliği içerisindeyiz. Camisi olmayan, ezana hasret kalanyerler var. Biz onlara da hizmet sunuyoruz. Yeni çıkan <strong>Diyanet</strong> TeşkilatKanunu ile daha iyi hizmetler verebileceğiz. Bilgilerin arttırıldığı yerlerolan camilerde Kur’an-ı Kerim derslerinin yanı sıra din dersleri, tefsir,hadis ve ilmihal bilgileri verilerek cemaatin bilgi düzeyini arttırmayıhedefliyoruz.”Faruk ÇelikDevlet Bakanı“Camilertoplayan, bir araya getiren, kaynaştıran yer anlamına gelir.Camiler, Müslümanların aynı kıbleye, aynı hedefe yöneldiği,herkese kucak açan, herkese gel diyen, sınıf farkı gözetmeden herkesibir araya getiren asude yerlerdir.” diyerek konuşmasına başlayan DevletBakanı Faruk Çelik, camilerin sosyal problemlerin görüşüldüğü ve protokolünolmadığı tek yerler olduğunu dile getirerek “Şanın, şöhretin,makamın camilere girerken dışarıda kaldığını ifade eden Bakan Çelik,“Camiler birer eşitlik mekânlarıdır.” dedi.Camilerin herkesi bir araya getiren kutsal mekânlar olduğunu, dünegöre camilere daha fazla ihtiyaç olduğunu da belirten Bakan Çelik, camilerinçekim merkezi haline getirilmesinin gerekliliğine dikkat çekti.< 36TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Camilerin, toplumsal ve küresel yaraların sarıldığı yerler olduğunu,son olarak Pakistan’da meydana gelen afette yaraların sarılması için başlatılanyardım kampanyalarıyla yaraların sarılmasına yardımcı olunduğunudile getiren Bakan Çelik, diğer ülkeler için yapılan yardımların dacamilerde oluşturulduğunu, din görevlileri ve cemaatle elbirliğiyle gerçekleştirilenbu büyük desteğin toplumsal ve küresel yaraların sarılmasındabüyük önem arz ettiğini kaydetti.Camileri medeniyetimizin mühürleri olarak nitelendiren BakanÇelik konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ecdadımızın bastığı her yerde bumühürler vardır; bu mühürler var olduğu sürece de şanlı tarihimiz,medeniyetimiz var olacaktır. Yaz kurslarında zengin çocuklarıyla fakirçocuklarını buluşturan, başarılarından dolayı onları çeşitli hediyelerleödüllendiren din görevlilerimiz var, bunları da gönülden tebrik ediyorum.Cumhuriyet ile başlayan ve örnek bir hizmet halkasını oluşturan<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığını ve onun değerli mensuplarını kutluyor, Camilerve Din Görevlileri Haftasının hayırlara vesile olmasını temenniediyorum.”Yalçın TopçuBüyük Birlik Partisi Genel BaşkanıAllah’ın evlerinin hizmetkârları, hepinizi saygıyla selamlıyorumdiyerek sözlerine başlayan Büyük Birlik Partisi GenelBaşkanı Yalçın Topçu da yaptığı konuşmada, “Gittiğim her yerde müftülüklerimiziziyaret ediyorum. Büyük bir memnuniyetle görüyorumki, gerçekten memleketimizin büyük bir ihtiyacı olan kardeşliğimizin,birliğimizin, beraberliğimizin, sevginin ve hoş görünün temsilcisi olansizler, bulunduğunuz noktalarda çok ciddi hizmetler veriyorsunuz. Ülkemizinen ücra köşelerine kadar gidip bu hizmetleri yapıyorsunuz.İslam dininin yetkili ağızlardan ve doğru kaynaklardan aktarıldığınıgörmek bizleri ziyadesiyle memnun ediyor.” dedi. Toplumumuzda birlikve beraberlik olduğu sürece her şeyin çok daha iyi olacağına yürekteninandığını belirten Topçu, “Allah, vatanımızın, milletimizin birliğini veberaberliğini daim etsin, sizlere de gayret ve azim versin. Çünkü sizler,sadece Anadolu’ya değil Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar ihtiyaç duyulaninsanlarsınız.” dedi.Program, Kadın Görevliler II’inci Türkiye Hafızlık Yarışması, KadınGörevliler Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması, İmam-Hatipler veMüezzin Kayyımlar VII’nci Türkiye Hafızlık, Kur’an-ı Kerim’i ve EzanıGüzel Okuma Yarışmaları ile Hutbe ve Şiir Yazma Yarışmalarında ilk üçdereceye giren görevlilere ödüllerinin verilmesi, bir camiyi temelindenitibaren yaptıran ve ibadete açan hayırsever Yusuf Katırcı ile emsallerinegöre üstün hizmet yapan din görevlileri ve Çevre ve Orman Bakanlığıncadüzenlenen “İslam ve Çevre” konulu sunum hazırlama yarışmasındadereceye girenlere takdir belgelerinin verilmesiyle sona erdi.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 37 >


Bütün bu gelişmeler, Kur’an ile birlikteİslam’ın temel iki kaynağından biri olanSünnet ve Hadislerin yeniden okunmasını veanlaşılmasını zorunlu kıldı. Bu yeni okumatarzı, metodik, ğâî, temel ilkeleri önceleyen,Kur’an, Sünnet ve sîret çerçevesinde bellikriterlerin öne çıktığı bir “üst okuma” olmalıydı.Toplumda oluşan beklentiyi ve ihtiyacıfark eden <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı yetkilileri,öncelikle toplumun nelere ihtiyaç duyduğuve yaşadıkları problemleri gözden geçirerektamamen özgün, yepyeni bir çalışma ortayakoyma arzusundaydı.Böyle bir hizmetin gerçekleştirilebilmeside, ancak makul ve yeterli bir metodolojiylemümkündü. İşte sırf bu hedefi gerçekleştirebilmekiçin ülkemizin yetiştirdiği çok değerlihadis hocalarının bilimsel tecrübelerindenyararlanmak ve onların yıllar boyu elde ettikleribirikimi, kamuoyu ile paylaşmak amacıylabirkaç yıl önce konulu bir hadis projesinegirişildi.Bunun için önce internet ortamında birsistem kuruldu ve online haberleşme ağı tesisedildi ve bu sisteme, klasik hadis kaynaklarındayer alan tüm rivayetler, konularıdikkate alınmaksızın kaydedildi. Bugün itibariylesisteme kaydedilen 204.156 hadis şukaynaklardan oluşmaktadır:• Sahîh-i Buhârî• Sahîh-i Müslim• Muvatta-i Mâlik• Sünen-i Ebû Dâvud• Sünen-i Tirmizî• Sünen-i Nesâî• Sünen-i İbn Mâce• Sünen-i Dârimî• Müsned-i Ahmed b. Hanbel• Musannef-i Abdurrezzak• Musannef-i İbn Ebî Şeybe• Ebû Dâvud et-Teyâlisî’nin Müsned’i• Beyhakî’nin Sünenu’l-Kübrâ’sı• Tirmizî’nin, Şemâil’i• Buhârî’nin Edebu’l-Müfred’i• Taberânî’nin el-Mu’cemu’l-Kebîr’i• Sünen-i Dârekutnî• Hâkim’in Müstedrek’i• Beyhakî’nin Ma’rifetü’s-Sünen ve’l-Âsâr’ıDaha sonra, her rivayet tek tek değerlendirilerekilgili konuyla ilişkilendirilmek suretiylekonularına göre yeniden tasnif edildi.Bu ameliye, rivayetlerin farklı varyantlarınıbir araya getirdiği gibi, konuyla ilgili farklırivayetlerde yer alan ayrıntıları, rivayetintarihsel arka planını, rivayetin sahabiler tarafındannasıl anlaşıldığını ve nasıl uygulandığınıgösteren ipuçlarını bir arada görmeimkanı sağladı. Ayrıca tarih, tefsir, edebiyatve siyer kitaplarına dağılmış olan bilgilerdende istifade edildi.Bizzat hadislerden hareketle ilk önce4000’den fazla konu tespit edildi. Dahasonra bu konular kendi içlerinde gruplandırılmaksuretiyle, 356 ana başlık altındatoparladı. Neticede metinlerden hareketle,hayatın tümünü kapsayan 8 bölümden oluşanşu içerikte bir eser tasarlandı:• Mukaddime 4• Allah-Alem, İnsan ve Din 17• Bilgi 8• İman 18• İbadet 49• Ahlak 56• Sosyal Hayat 85• Kültür ve Medeniyet 102• Ebedi Hayat, Ahiret 11Toplam 350Toplam 6 cilt olarak basılacak olan kitaptakiher bir makale, yazardan gelişinden,edebi redaksiyonuna kadar birçok aşamadangeçti. Muhtemel maddi hataların düzeltilmesi,tekrarların giderilmesi, tedahüllerinönlenmesi, eksikliklerin tamamlanması, fazlalıklarınatılması gibi birçok işlemin ardındanmakaleler olgunlaştırıldıktan sonra, sonokuma ve son kontrolleri yapıldı. Gerekli iyileştirmelerdensonra yazı edebi redaksiyonagönderildi ve böylece çok yazarlı bir çalışmadabelli ölçüde de olsa dil ve üslup birliğisağlanmış oldu.Hazırlanan bu eser öncelikle içinde yaşadığımıztoplumun ihtiyaçlarını dikkatealan bir çalışma oldu. Hadis alanındaki bilimselbirikimi günümüz insanına taşımayıhedefleyen eserde giriş mahiyetinde, yönteme,teknik konulara ve terminolojiye açıklıkwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 39 >


getiren oldukça özlü ve önemli birmukaddime hazırlandı.Eserde, her konunun başındazikredilen (serlevha) hadisler, muteberkaynaklardan seçildi. Konununözünü yansıtacak olan bu hadislerkısa ve mesaj verici sahih/makbulrivayetlerden oluşturuldu. Konu yazımında,mümkün olduğu nispettesebeb-i vurud ile ilgili veriler dikkatealınarak rivayetlerin serüveniyansıtılmaya çalışıldı. Muhtevanınanlaşılması açısından önem taşıyanrâvilerle ilgili kısa bilgiler, konubütünlüğünü bozmayacak biçimdemetne yansıtıldı.Hadisler değerlendirilirken temeldini metinlerin birbirleriyleolan irtibatı dikkate alındı. ÖzellikleKur’an-Hadis, Sünnet-Sîret birlikteliğimetne yansıtıldı. Konunun işlenişindeöncelikle hadislerin hadisletahlili ve yorumlanması yöntemitakip edildi. Yorum sırasında klasikhadis kaynaklarının yanında, İslamkültüründe ortaya çıkan şerhler, erkendönem siyer-megâzî, edebiyat,ahlak, tasavvuf vb. literatürden deyararlanıldı. Eserde sade, anlaşılırve akıcı bir dil kullanıldığı gibi, hadismetinlerinin çevirisi de günümüzTürkçesi’yle yapıldı.Ortaya çıkan bu eser, şekil, içerikve tasarım bakımından özgünbir çalışmadır. Her yazı, konu ileilgili başlık altında sahabî ravisi ilebirlikte Arapça metinleri, Türkçeçevirisi ve hadisin kaynaklarınınverildiği 4-5 hadisle başlamaktadır.Ardından okuyucunun dikkatiniçekecek konuyla doğrudan ilgili birtahkiye veya tasvir ile metin kısmınageçilmektedir.Bu eser, bir fıkıh kitabı, bir ansiklopediya da çeşitli konularıntartışıldığı ilmi makalelerin yer aldığıilmi dergilerden tamamen farklıolup, Hz Peygamberin getirdiğimesajı, günümüz insanına taşımayıhedeflemektedir. Yaşadığımız çağıngerçekliğini, edebi zevkini, hassasiyetini,niteliğini dikkate alan, bir perspektifeseridir. Tek tek problemlereçözüm vermemekte ama okuyanlardaproblemleri çözme nosyonu oluşturmayıhedeflemektedir. Ortalamaokura hitap eden bir eser olmaklabirlikte, eserin hazırlanmasında bilimselliktenödün verilmemiştir.Bütün bu aşamalardan sonra,eser önce incelenmesi ve onaylanmasıiçin Din İşleri YüksekKurulu’na, ardından da basılmasıiçin DİB Yayın Genel Müdürlüğünegönderilecektir. Eser, kitabındeğerinde yaraşır prestij birbaskıyla inşallah 2011 Ramazanayında 6 ciltlik bir kitap olarak piyasayasürülecektir. Çalışma, okuyuculardangelen değerlendirmelerdikkate alınarak ikinci basımı gerçekleştirildiktensonra Almanca,Rusça ve İngilizce gibi çeşitli dillerede çevrilecektir.Rasûl-i Ekrem’in hikmetli yoluolan sünnetinin anlaşılmasındaönemli bir boşluğu dolduracağınıdüşündüğümüz böyle değerli bireserin hazırlanmasında katkısı olanherkese teşekkür ediyor, çalışmanınhayırlara vesile olmasını niyaz ediyoruz.TDV< 40TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


TÜRKİYE DİYANET VAKFINDANEĞİTİM YARDIMIEğitim; mevcut toplumsaldüzeni geliştirerek sürdürecekvatandaşlar yetiştirmeyiamaçlayan bir araçtır. Eğitimbir yandan iç işleyiş süreçleri ileöğrencilere toplumun kültürünü,değerlerini kazandırmaktave onların kişilik geliştirmelerinezemin hazırlamakta, diğeryandan onlara toplumun yapısınıdeğiştirici, düzeltici ve ileriyegötürücü, eleştirici düşünmebecerisi kazandırmaya çalışılmaktadır.Ancak eğitim uzun bir süreçtir.Özellikle ortaöğretimdensonra başlayan yüksek öğretimülkemizde özellikle büyük çoğunluğuorta gelirli ailelerdengelen öğrenciler için maddi açıdanbir sıkıntı meydana getirmektedir.Öğrencilerimizin busıkıntılarını az da olsa ortadankaldırmak için bir çok sivil toplumkuruluşu burslar ve eğitimyardımlarında bulunarak öğrencilerimizeve velilerine yardımcıolmaya çalışmaktadır.Toplumumuzun eğitim -öğretim faaliyetlerine katkıdabulunma hususunda özellik-le arzulu oldukları ve hayırlarını mümkünmertebe bu alana tahsis ettikleri görülmektedir.Hem Allah rızası için kurulmuş birmüessese, hem de böyle bir medeniyetinmirasçısı olan Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı kurulduğutarihten itibaren, eğitim kurum vehizmetlerine her seviyede katkıda bulunmayıkaçınılmaz bir görev kabul etmiş veeğitim-öğretim alanında sunduğu hizmetlerdetoplumumuzun takdirini kazanmışbir kurumdur.Yurt içinde ve yurt dışında sunduğueğitim hizmetleriyle yüzbinlerce öğrencininyanında olan Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı, bufaaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir.Bu amaç doğrultusunda Vakıf tarafından2010-2011 eğitim-öğretim döneminde18.800 öğrenciye 200 TL. eğitim yardımıyapılmaktadır.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 41 >


Prof. Dr. Şerafeddin GÖLCÜK1. ÖNEMİKur’an vahyinin iniş arefesinde enönemli ve dikkati çeken problemlerarasında Haniflik meselesi büyükbir yer işgal eder. Bugüne kadar pekçok İslam bilgini ve batılı oryantalistbu konuda kalem oynattı; amabununla birlikte mesele, güncelliğindenve değerinden hiçbir şeykaybetmeksizin canlılığını korumaktadır.1Zira, temelde Haniflerin Mekkemüşrikleri hakkındaki tavır vetutumları çok anlamlıdır. Kur’an’daHanif kelimesi ve Haniflik, ayrı veözel bir anlam taşımaktadır: “Senyüzünü Hanif olarak dine, yani Allahinsanları hangi fıtrat üzere yaratmışise o fıtrata çevir,” 2 Hanifliğingerçek ve zaman olarak uzaktemsilcisi, Peygamberler babası Hz.İbrahim (a.s.)’dir. Yeni doğmaktaolan İslam, Allah’ın insanlara vahyettiğidinler zincirinin en son hal-kasını oluşturuyordu. Dolayısıyla bu dinin ilk Hanifledoğrudan ilişkisinin olması çok makul ve mantıklı idi.Hele Yahudilik ve Hıristiyanlığı atlayarak Hz. İbrahim(a.s.)’le irtibat kurmak çok daha faydalı bir girişimdi.Bu hususta çok çeşitli görüşler ve yorumlar mevcuttur.Nöldeke, Arnold, Goldziher gibi bir grup oryantalist,İslam Peygamberi (s.a.v.)’nin risaletinin ta başlangıçtanitibaren evrensel olduğu kanaatini taşıyorve onun görevini böyle değerlendiriyorlardı. AncakGrimme, Hurgronje, Lammens ve Buhl gibi bir başkagrup oryantalist ise bu hususta farklı bir kanaat taşıyıpyorumda bulunuyordu. Bunlara göre Hz. Muhammed(s.a.v.)’in öğretisi, nübüvveti, sadece Araplarınsaadetini esas alıyordu. 3Watt için problem şöyle çözülüyor: Kur’an’da Hanifkelimesinin kullanılışı, sağlam bir hareket noktasıoluşturuyor. Hanifler, yeni dinin menşei, kaynağı konusundaideal, örnek kimseleri temsil ediyorlardı. Nebir tarikat, ne de bir halk fraksiyonu söz konusuydu. 4Sünnetten bir takım bilgiler aktaran Watt şunları ilaveediyor: “Hanif olarak isimlenen kişiler, Arap sosyal vedini çevresinde, monoteizmin bir belgesi olarak bilhassatanınıyorlar ve varlıkları bu yönüyle dikkati çekiyordu.”< 42TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


2. HANİF KELİMESİMeseleyi bu şekilde vazettiktensonra, şimdi Hanif kelimesininkaynağını araştırmaya geçebiliriz:Bu kavramın menşei nedir? BütünSemitik dillerde bu kelimenindeğişik anlamlarda kullanıldığınatanık oluyoruz. Kur’an’ın gelişi arefesindeysebu kelimenin, putlardanuzak durmak şeklinde kullanıldığıgörülüyor.Mekke toplumunda Kur’an öncesidönemde Hanif nitelemesiveya sıfatını taşıyanlar, Hz. İbrahim(a.s.)’in dinini temsil edenler olarakkabul ediliyordu. Başka bir ifadeyle,o dini mümkün mertebe uygulamakisteyenler anlaşılıyordu. Neticeolarak, Haniflerin varlığı az veyaçok Mekke’de çok eski zamanlarda,Hz. İbrahim (a.s.)’in tebliğ ettiğiHanifliğin mevcudiyetinin gerçekliliğineişaret ediyordu.Bu konuda bizi bilgilendirmekiçin Kur’an çok yakınımızda ve elimizinaltındadır. Haniflik konusundaKur’an surelerinin tasnifinebüyük bir itina ve dikkat göstermeksizin,ona atıfta bulunmak vebaşvurmak yerinde olacaktır.Kur’an’da Hanif kelimesi monoteist,Allah’ın bir tekliğine inanankimse anlamındadır. Kelime bu anlamıyla,putperestin karşıtı manasınıtaşır. 5“Ve yüzünü Hanif (Allah’ı birleyici)olarak dine çevir; sakınmüşriklerden (Allah’a ortak koşanlardan)olma!” Mealini verdiğimizYunus (10) suresinin 105. ayetindenbaşka Kur’an ayetleri içerisinde Hanifkelimesinin kullanılışı değişikvesilelerle karşımıza çıkmaktadır.Bu ayette olduğu gibi Rum suresinin30. ayetinde de Hanif kelimesi,dini davranışı belirleyen bir anlamifade eder. Hanif terimi pek çokdefa ise Hz. İbrahim (a.s.)’in fazilet,nitelik ve belirgin vasıflarını açıklar,bir defa da, Hz. İbrahim’in bizzatkendi kalitesini ifade eder. 63. HANİF OLARAKHZ. İBRAHİMPeygamber İbrahim (a.s.), Kur’an’dabirçok defa zikredilip tekrarlandığıve bizim de az önce atıfta bulunduğumuzayetlerde ne Yahudi’dir,ne de Hıristiyan. O bir Hanif ’tir veMüslümandır. En önemli olan da, Oasla bir müşrik, putperest değildir.Hz. İbrahim (a.s.)’in peygamberlikgörevi, Hz. Musa (a.s.) ve Hz. İsa(a.s.)’nınkilerden önce vaki olmuştur.Ve bu hususta Kur’an’ın anlatımınıçok iyi biliyoruz. 7 Hz. İbrahim (a.s.)aklını kullanarak Allah’ı bulmuş,ayrıca kavminin taptığı putlarıngüçsüzlüğünü ve yetersizliğini görmüştü.Kendi öz babasının da aralarındabulunduğu putlara tapanlarakarşı Hz. İbrahim’in mücadelesiniKur’an’da Yüce Allah ayrıntılı bir şekildeinsan idrakine sunmaktadır.O halde Hanif, asla putperestdeğildir. O bir monoteisttir. Allah’ıbir ve tek kabul edendir. Hanif, aklıaracılığıyla Bir ve Tek olan Allah’ıarayan ve yüzü ile kalbini şirk dinindenuzak tutan kimsedir. Bu itibarla,Hz. İbrahim (a.s.) hakkındaKur’an’da verilen bilgilerle ve OnunHanifliğiyle, Kur’an vahyinin inişiarefesinde Mekke Hanifleri arasındabir bağ kurmak imkan dahilindedir.Başlangıçtan itibaren Kur’an,mükemmel bir dini tip olarak Hz.İbrahim (a.s.)’in kişiliğine büyük birönem atfeder. Kur’an’ın sahibi Allah,Hz. İbrahim (a.s.)’i, imanda ve bütündavranışlarında örnek bir kişiolarak takdim eder. Allah, Kur’an’daHanif olarak Mekke’de bizzat kendisitarafından çizilen İbrahim figürünübize sunar. O en mükemmel dinitiptir, en büyük temeldir. İstikbaldekiKur’an’daHanifkelimesimonoteist,Allah’ınbir tekliğineinanankimseanlamındadır.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 43 >


ve festivaller esnasında büyük birgenişlik ve saygınlık kazanıyordu.Aşağı yukarı herkes bu etkinliklerekatılıyor, putlara tapınıyordu.Bunlar arasında dört kişi vardı kikenarda duruyor, putlara tapınmaetkinliklerine iştirak etmiyordu. Budört adam şu isimlerin sahipleriidi: Varaka b. Nevfel, Ubeydullah b.Cahş, Osman b. Huveyris, Zeyd b.Amr.Bunların kendi aralarında vediğer Mekkeliler ile yaptıkları konuşmave tartışmaların merkezini, ogünlerde Mekke şehir toplumunungeçirmekte olduğu çok ciddi ve ağırdini kriz oluşturuyordu. Onlar açıkçave hiç gizlemeden, MekkelilerinHz. İbrahim (a.s.)’in dininin aslınıbozduklarını ifade ediyorlardı veonların gözünde Mekke halkı, hiçbirmoral ve manevi değere sahipdeğildi. Onlara göre, babaları Hz.İbrahim (a.s.)’in Kabe’yi inşa etmesindenberi sahip oldukları bütündeğerleri Mekkeliler kaybetmişlerdi.Kureyşlilerin, şefkat ve merhametlerinielde etmek için putlarınasundukları bütün tapınma ve ayinlerininhepsi de boştu. Hiçbir anlamifade etmezdi. Zira, putlar görmezler,işitmezler, kimseye ne zarar, nede yarar verirlerdi. O halde Mekkelilereşunu söylemenin tam zamanıydı:“Ey Mekkeliler’ Kendiniziçin bir din arayınız. Allah’a yeminolsun ki, sizin insani hiçbir kıymethükmünüz, değeriniz yoktur!”Ancak Mekkeli Hanifler, Hz. İbrahim(a.s.) tarafından öğretilen vemiras bırakılan Hanifliği bulma hususundafarklı görüşlere sahip idiler.Onlar bu konuda bölünmüşlerdi.1. Ubeydullah b. Cahş: Cahş oğluUbeydullah, başlangıçta Hz.Muhammed (s.a.v.)’e bağlı birkişi olarak İslamı seçti. İlk Müslümanlarayapılan işkencelergelişmelerinyeterli, en güçlü dayanağıdır. Hz. İbrahim(a.s.) saf ve berrak iman kaynağıdır. O, bütün monoteistmüminlerin kardeşçe bağlandığı ve üzerinde buluştuğubir köprüdür. 8 37. Sure Saffaf ’ın 102-111. ayetlerindeHz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’i kurban etmesiyleilgili bilgiler yer almaktadır.Kur’an için veya Kur’an nokta-i nazarından baktığımızdayeni din İslam ile Hz. İbrahim (a.s.)’in diniarasında hiçbir fark yoktur. 9Aşikâr bir gerçektir ki Kur’an, Hz. İbrahim (a.s.)tarafından talim ve tebliğ edilen din ile İslam arasındatemelde hiçbir fark olmaksızın tam ve mükemmel biraynilikten bahsettiği zaman, ortaya koymak istenenşudur: Bu yeni din İslam, Yahudi ve Hıristiyan dinianlayışlarından tamamen farklıdır. Onların, yani Yahudive Hıristiyanların, Hz. Musa (a.s.)’nın ve Hz. İsa(a.s.)’nın getirdikleri asıl dinden sapmalar ve tahrifatlarınedeniyle İslamla ilgileri yoktur.Kısaca ve özetle Peygamberler babası Hz. İbrahim(a.s.), Allah’ın gerçek dinini takdim ve tebliğ etmiştirki bu da hakikatte İslamdır; şimdi de Kur’an’ın diniİslamdır.Kur’an’da Hz. İbrahim (a.s.)’in özel kişiliğini kısacabelirttikten sonra Mekkeli Haniflerin durumundanözetle bahsedebiliriz. Başka bir ifadeyle, Kur’anayetleri aracılığıyla Hz. İbrahim (a.s.)’in MekkeliHaniflerin varlığı ile yakından ilgili olduğu anlaşılır.Zira, Hz. İbrahim (a.s.) oğlu Hz. İsmail (a.s.) vasıtasıylaArapların atası oluyordu. Hz. İsmail (a.s.)’le ilgilihatıralar, kurucusu Hz. İbrahim (a.s.) olan din,daha sonra Mekke’de babasının yerine geçen Hz.İsmail (a.s.) ile ilgili bilgiler, kutsal şehirde tedavüldeidi. Bu tarih çok iyi biliniyor ve tanınıyor. Bunailave edilecek fazla bir söz bulunmuyor. Bu konudaBlachère şu beyanda bulunarak bir gerçeği açıkçaifade etmiştir: “İbrahim, Hanifliği dini metropolünekavuşturan kişidir. Mekke, onun evlatlarına, kendisindensonra bu dini, imanı neşretme ve öğretme ihtimamıve özenini sağlayan şehirdir.” 10 Diğer taraftanKur’an’da yüce Allah bu hususa açıklık getirir, bunuteyit ve tasdik eder. 114. MEKKELİ HANİFLERHaniflik üzerindeki kısa açıklamalardan sonra MekkeliHanifler hakkında, İbn Hişam’ın Sire’sinden İmamBuhari’nin Sahih’inde elde edilen bilgiler sunabiliriz.İbn Hişam, şu özet bilgiyi takdim etmektedir. 12 “Kureyşlilerinputlara tapınmaları, özellikle yıllık bayram< 44TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


den kurtulmak maksadıyla bir grup MüslümanlaHabeşistan’a göç etti ve orada kaldı. 132. Varaka b. Nevfel: Nevfel oğlu Varaka, Haniflerarasında dikkati çeken bir kişilik olarak putlaratapmaz, gerçek dini arar, kutsal kitapları okurdu.Putlara adanmış, onlar adına kesilmiş hayvanlarınetlerini yemezdi. Varaka’nın Hz. Peygamber(s.a.v.)’le ilgili hikayesi, geniş ve ayrıntılı bir şekildebilinir.3. Osman b. Huveyris: Huveyris oğlu Osman Ficarsavaşları esnasında ismi duyulan, Mekke’ye Bizansadına kral olmak isteyen bu kişi, Bizans topraklarındazehirlenerek ölmüştür.4. Zeyd b. Amr: Amr oğlu Zeyd. Hiç şüphesiz en parlakMekkeli Hanif, Zeyd b. Amr idi. Onun parlakve dikkati çeker yönü, monoteizimi, yani tek Allah’aimanı ile doğruluğu ve dürüstlüğü idi. O tevhitçiözellikleriyle Hz. İbrahim (a.s.) dininin heyecanlı,iştahlı, şevkli tek taraftarı idi. İslami gelenek,Zeyd b. Amr’da, Kur’an vahyi ve Hz. Muhammed(s.a.v.)’in risaletinin öncesinde Hanifliğin gerçekyüzünü görüyordu. Biz burada dikkate şayan bukişi hakkında, Buhari’nin topladığı bazı hususlarızikretmekle yetineceğiz. 14 “Abdullah b. Ömer’in(r.a.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.), Zeydb. Amr ile Mekke’nin batısında Berde vadisindekarşılaştı. Bu karşılaşma, Hz. Muhammed (s.a.v.)’eKur’an gelmezden önce vuku bulmuştu. O güntakdim edilen yemekten yemeyen Zeyd, üzerineAllah’ın adı zikredilmeyerek kesilen hayvanların etlerindenyemediğini beyan etmişti.Zeyd b. Amr, Hanif dinini öğrenmek ve uygulamakmaksadıyla Suriye’ye gitmişti. Orada karşılaştığıbir Yahudi bilgine Hz. İbrahim (a.s.) dini üzerine olduğunuifade etti. Daha sonra Mekke’ye dönerek, Hz.İbrahim (a.s.)’in dini üzerine olduğunu Allah’ı şahittutarak ilan etti. O, Kabe önünde Kureyşlilere hitaben,İbrahim dinini yalnız başına temsil ettiğini haykırarakbeyan ederdi.Seneler sonra Hz. Peygamber (s.a.v.), onun içinşunları söyleyecektir: “Zeyd b. Amr, kıyamet günündetek başına bir ümmet olarak haşrolacaktır. Zira o,Kabe önünde Allah’a secde ediyordu.” 15Haniflerden ve kısaca söz konusu ettiğimiz Hanifliktenöğrendiğimiz husus şu olmaktadır: Mekke’deKur’an’ın gelmesi arefesinde, temelde Hz. İbrahim(a.s.)’in dinine bulanık bir tarzda da olsa bir bağlılığınvarlığı söz konusuydu. Bu Hanifler, putlara atfettiklerigüç ve ruhani özellikler dolayısıylaMekkelilerle hemfikir değildiler.Onlar gerçekte bir tek Allah’ı arıyorlardı.Fakat onu nasıl bulacaklardı?Bunu bilmiyorlardı. Bu noktadabizim için önemli olan, putlara tapınmayıreddetmeleri sebebiyle -kiMekke’de inanç, tamamen şirk bataklığınasaplanmıştı- onların yaniMekkelilerin dini uygulamaları, Hz.İbrahim (a.s.) ve halifesi olan oğluve aynı zamanda Arapların atasıHz. İsmail (a.s.)’in bıraktıkları dinile hiçbir alakası kalmamıştı.Kur’an’ın gelişine tekaddümeden günlerdeki Mekke dini ve sosyalhayatının önemli bir kısmınıoluşturan, kısaca sözünü ettiğimizHaniflik, Kur’an vahyinin kronolojisive uzun İslam tarihi boyunca özelbir ehemmiyet arz edecektir. Hattabu mesele, günümüzde bile önemindenhiçbir şey kaybetmeden gündemdekiyerini korumaktadır. TDV1 Bu konuda Michel Hayek,Sorbonne’da 1971’de savunduğu “Ismaelou le Destin de l’Islam” (İsmailveya İslamın Kaderi) başlıklı tezinde,“Muhammed Mekke’de İbrahim’i takipetti” demektedir. Adı geçen araştırmacınınbu konudaki bir başka eserininismi ise Le Mystere d’Ismael’dir(İsmail’in Sırrı, Paris, 1964).2 Kur’an, 30 (Rum) 30.3 Blachère, a.g.e., s. 86.4 Watt, a.g.e., s.2055 Kur’an, 10 (Yunus) 105; 22 (Hac) 31;98 (Beyyine) 5.6 Kur’an, 2 (Bakara) 135; 3 (Al-i İmran)95; 4 (Nisa) 125; 6 (En’am) 79.7 Kur’an, 6 (En’am) 74 vd.8 Moubarak, Abraham dans le Cornan,s. 59.9 Kur’an, 22 (Hac) 78; 60 (Mümtehine)4.10 Blachère, a.g.e., s. 82.11 Kur’an, 6 (En’am) 161-162.12 İbn Hişam, a.g.e., s. 146.13 İbn Hişam, a.g.e., s. 146.14 Buhari, Sahih, c. III, s. 17-18.15 Isfahani, el-Ağani, c. III, s. 121; İbnHişam, age., s. 148.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 45 >


İstanbulToplumumuza eşit, ekonomik vekaliteli sağlık hizmetini uluslararası standartta sunmak için Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı 29 Mayıs Hastaneleri1998 yılında kurulmuştur.İnsanlığa hizmet felsefesiile yola çıkan Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı’nın kuruluş amacı Türkiye’dedini hizmet verilmesine yardımcıolmak, eğitim ve kültürel alandaçalışmalar yapmak ve sağlık hizmetivermek olarak vakıf senedindeyer almaktadır. Bu amaçla; kalitelisağlık hizmetini toplumumuzunekonomik gücünü de göz önündebulundurarak sunmak için 1997 yılındavakıf mütevelli Heyeti kararalmış 2 Şubat 1998’de İlker’deki hastaneile sağlık alanındaki hizmetlerinebaşlamıştır.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı 29 MayısHastaneleri hizmetini İstanbul’ataşımak amacıyla 1999 yılında İstanbulVatan Caddesinde TDV 29Mayıs Özel İstanbul Hastanesini açmıştır.Ankara’daki hastanemize olantalebin artması, teknolojik altyapınıngüncellenmesi ve uluslararasıstandartta hizmet vermek amacıyla29 Mayıs 2007’de Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı Özel 29 Mayıs Hastanesi hizmeteaçılmıştır.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı 29 MayısHastanelerinde, alanında uzmandoktorları, bilgi ve birikimleriniyakın ilgi ile birleştiren sağlık personelive uluslararası sağlık standartlarındahizmet veren hastanelerolarak hizmetini Ankara veİstanbul’da sürdürmektedir.Amacımız, sürekli gelişim anlayışıile, bilimsel ve teknolojik yeniliklerdoğrultusunda, çevre, insanve toplum sağlığında en iyiye ulaşmayıhedefleyen evrensel düzeyde< 46TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Ankarabilgi ve teknoloji üretebilen bir sağlıkkurumu olmaktır. Bu bağlamdavizyonumuz; toplumumuzun sağlıkkonusundaki beklenti ve ihtiyaçlarınıdikkate alarak, bilimsel kurallarauygun ve kaliteli sağlık hizmetini enüst seviyede vermek kaliteyi sürekliiyileştirme prensibi ile ülkemizdesağlık hizmeti veren lider hastaneve eğitim kurumlarından biri olmaktır.bu bağlamda misyonumuz,hastalarımıza sağlık hizmetini uluslararası standartta sunabilmek içintıptaki yenilikleri, teknolojik gelişmeleriyakından takip etmek, hekimhemşire ve tüm sağlık personelimizsinsürekli eğitim almasınısağlamak, çalışanlarımızın ve hastalarımızıniyiliği ve mutluluğu içinçalışmaktır.Dikmen Caddesi No: 312’dehizmet veren hastanemiz;Akıllı bina teknolojisi ile inşaedilmiş olup; birbirine tüp geçit ilebağlı iki blok olarak hizmet vermektedir.Bu bloklardan bir tanesiyatan hasta servisleri, diğeri iseağırlıklı olarak poliklinik hizmetleriolarak planlanmıştır. 137 yatak kapasitelihastanemizde tüm odalar,hasta ve refakatçisinin ihtiyaç vebeklentileri düşünülerek, teknolojiktabanlı sistemlerin konforundakişiye özel olarak düzenlenmiştir.Deprem, yangın vb. doğal afetlerve beklenmeyen tüm felaketler karşısındaulusal ve uluslararası tümstandartlara uygunluk inşaatı esnasındatasarlanmıştır.İstanbul Vatan Caddesindehizmet vermekte olan hastanemiz;Hastanemizin mimarisi; iki anablok ve bu blokları birbirine bağlayanbir ara blok olmak üzere toplamüç bloktan oluşmaktadır. Anabloklardan biri Kadın-Doğum Servisi,Doğumhane ve Bebek YoğunBakım olarak; diğerleri ise poliklinikler,cerrahi ve tedavi amaçlı yatanhasta servisleri ve ameliyathanelerolarak düzenlenmiştir. 10.100m²kapalı alana sahip olan hastanemiz79 yatak kapasitelidir. Tüm hastaodalarımız hasta ve refakatçisininher türlü ihtiyaç ve beklentileri düşünülerek,teknolojik tabanlı sistemlerinkonforunda, kişiye özel olarakdüzenlenmiştir.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 47 >


TÜP BEBEK ÜNİTESİ YENİLENDİ1975 yılında kurulan Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı; hizmet yelpazesine 1997ve 1999’da kurduğu iki hastanesi ilebilimsel ve evrensel değerler ışığındasağlık hizmeti sunmayı ve örnekteşkil etmeyi amaçlamıştır. Kalitesi2002 yılından beri ISO 9001 2000belgesi ile tescillenen İstanbul`daki29 Mayıs Hastanemiz binlerce hastayahizmet vermiştir. Hemen hementüm dallarda hizmet verenhastanemiz birimlerinin arasınaTüp Bebek Merkezini 2005 yılındaeklemiştir.Sürekli gelişim anlayışı ile bilimselve teknolojik yenilikler doğrultusundaçevre, insan ve toplumsağlığında da en iyiye ulaşmayı hedefleyenvakfımız, üzerinden henüz5 yıl geçmiş olmasına rağmen TüpBebek Ünitesi’ni yeniledi. Hastalarımızdangelen bilgiler ışığındahastalarımızın huzur ve güvenliğinigözetecek şekilde hasta odalarımız,sperm verme odamız ve labaratuarımızyeniden düzenlendi. Evrenseldüzeyde bilgi ve teknoloji üretebilenbir sağlık kurumu olmayı hedeflememizdendolayı kullandığımızaletleri de güncelledik.Dr. Rabiye Babalıoğlu, Dr NilayKaraca ve Laboratuar sorumlusuGülçin Ekter’den kurulu yeni tüpbebek ekibimizin hedefi vakfımızıntemel kuralları çerçevesinde, normalyollardan çocuk sahibi olamayan evliçiftlerin, hasta dostu tedavi yöntemleriile çoğul gebeliği mümkün olanen düşük oranda gerçekleştirerek,embriyoya hak ettiği saygıyı gösteripdoğala en yakın yöntemleri kullanaraksağlıklı çocuk sahibi olmalarınayardımcı olmaktır.Yenilenen tüp bebek ünitesi 6Aralık 2010 saat 15.00 de <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. MehmetGörmez’in katılımı ile hizmetegirdi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 49 >


GÖZ HASTALIKLARI BÖLÜMÜKliniğimiz tıp teknolojisi ve tıp bilimindekitüm gelişmeleri yakındanizleyen ve uygulayan deneyimlikadrosu ile en modern tanı ve tedaviyöntemlerini kullanarak hizmetvermektedir.Poliklinik hizmetinde kullandığımıztanı ve tedavi araçları:• Biomikroskop• Otorefraktometre• Tonometre(applanasyon, pnömotonometre)• Handle otorefroktometre• Ultrason ve biometri• Korneal topografi• Javal keratometre• Görme alanı (bilgisayarlı)• HRT II (göz tomografisi)• Binokuler indirekt oftalmoskopi• Şaşılık prizma ve camları• YAG laserSLT (Glukom)• Arg. laser• FFA• CAM (çocuklarda göz tembelliği tedavisi)Poliklinik hizmetleri:• Pediatrik oftalmoloji• Kontakt lens• Şaşılık• Glokom• Uvea• Retina• Kornea bölümlerinde verilmektedir.I. Pediatrik Oftalmoloji BirimiYenidoğan çağından itibaren tümçocuklar kırma kusuru, şaşılık, doğumsalglokom ve retina hastalıklarıyönünden tetkik ve tedaviedilmektedir. Genel anestezi altındayeni doğan ve çocuk muayenesiyanısıra şaşılık ve glokom cerrahisiüstün teknolojik olanaklarla ve bukonuda deneyimli teknolojik gelişmeleritakip eden oftalmoloji ekibimiztarafından başarı ile sürdürülmektedir.Ayrıca çocukluk çağınınönemli bir sorunu olan göz tembelliğiözel tedavi yöntemi ile en azaindirilebilmektedir.< 50TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


II. Kontakt Lens BirimiGerek kozmetik gerekse teropatikamaçlı kullanılan kontakt lensler sonyıllarda büyük bir gelişim göstermiştir.Özellikle Keratokonus, tek taraflıkırma kusurlarında oldukça başarılıuygulamalarımız bulunmaktadır. 40yaş sonrası ortaya çıkan presbiyopi(yakın okuma güçlüğü) hastalarındauyguladığımız multi focal kontaktlensler hasta konforunu yüksek tutmaktadır.Astigmat lensler de hastalarımızıngözlük mahkumiyetini ortadankaldırmıştır. Bu bölümde herhastaya kerotometrik ve topografikmuayeneler yapılmakta ve uygunlens denemeleri sonucu hastalarımızakontakt lens önerilmektedir.III. Glokom birimiHer yaş grubunda görülmekle beraber40 yaş üzerinde daha sık görülenglokom hastalığı sıklıkla rutingöz muayenesi esnasında rastlantısalolarak ortaya çıkarılmaktadır.Glokom hastalığının tanısı önceliklegöz içi basıncı ölçümü ile başlardaha sonra kornea kalınlığı ölçümü(pakimetri), görme alanı ve HRTmuayeneleri ile glokom tanısı kesinlikkazanır. Tedavisinde medikaltedavi ilk sıradadır fakat bazıvakalarda YAG laser, arg laser, SLTve cerrahi müdahale gerekebilir. Bumüdahaleler hastanemizde başarıile uygulanmaktadır.IV. Retina BirimiŞeker ve hipertansiyon gibi sistemikhastalıklar özellikle retina damarlarındave retinada ciddi hasarlaroluşturmaktadır. Bu hastalıklara sahipkişilerin senede 2 kere göz vegöz dibi muayenesini yaptırmalarınıönermekteyiz. Bu amaçla çeşitlilensler ve binoküler indirekt oftalmoskopimuayenesi sonrası gereklihastalara FFA (fundus fluvresceineanjiografi) yapılmaktadır. FFA iledetaylı fundus incelemesi sonrasıArg. laser veya göz içi enjeksiyonlailaç tedavileri önerilmektedir. SMD(yasa bağlı sarı nokta hastalığı) deretina bölümünün en önemli hastalığıdır.Düzenli ve sıkı takip gerektirenbu hastalık 60-65 yaş üzeripopülâsyonun en önemli görmeazlığı sebeplerinden biridir. Henüztıbbı olarak hastalığı ortadan kaldırmakmümkün değilse de çeşitliilaç uygulamaları (göz içi) ile hastalığınilerlemesi durdurulmaya veyageciktirilmeye çalışılmaktadır.Cerrahi Hizmetlerimiz• Glokom• Şaşılık• Keratoplasti• Katarakt tedavisi (FAKO)• Retina cerrahisi• Gözyaşı kanalı cerrahi (probing,DSR-dokriyosistorinostomi)• Kapak ameliyatlarıLaser Uygulamalarımız• YAG laser kapsülotomi• YAG laser iridotomiSLT• ALT• Arg-laser fotokoagülasyon TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 51 >


“küçük”Bir ÇocuğunKÜÇÜMSENEMEZHaklarıDr. Huriye MARTISelçuk Üniversitesi İlahiyat FakültesiHadis Bilim Dalı Araştırma GörevlisiKüçük bir beden, aslında bu dünyaya “halife” olarakgönderilmiş bir canı barındırır, kâinatın enşerefli varlığı olan insanı temsil eder. “Hani, Rabbinmeleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”demişti.” 1 ayetinde anılan işte bu candır. Yeryüzünüimar etmek ve Rabbinin dilediği biçimde bir hayatsürmek üzere dünyaya gönderilen yavru, anne-babasınınelinde yoğrulmaya hazır, şerefli bir emanettir.Dolayısıyla bu emanet üzerinde diledikleri gibi tasarruftabulunma hakkına sahip olmayan ebeveyn, emanetin sahibiolan Allah’a karşı ciddi bir sorumluluk üstlenmişlerdir. Böylesineyüce bir ismin emanetine gözleri gibi bakmak ve asla hıyanetetmemek zorundadırlar. İşte bu yüzden Cenab-ı Hak, “Bilinki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihandan ibarettir. Katındabüyük mükâfat olan ise, ancak Allah’tır.” 2 buyurmaktadır. Emanetdemek, imtihan demektir…Allah’ın benzersiz lütuflarından biri olan çocuk, her nimetgibi külfetini de beraberinde taşıyarak gelip hayatımıza yerleşir.Halletmemizi ya da sabretmemizi istediği öyle çok sınav, üstlenmemizive ödememizi talep ettiği öyle çok hak vardır ki! SevgiliPeygamberimiz bir babaya “Çocuğunun senin üzerinde hakkıvar.” 3 buyururken elbette sadece karnını doyurup sırtını giydirmeyikastetmemiş, bilâkis çocuğun, küçücük bedeniyle hiç de< 52TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


küçümsenemeyecek haklara sahipolduğunu hatırlatmıştır. Kendisineverilen bir hurmayı tam ağzına atmaküzereyken çocukları isteyinceonlara bölüştüren bir anne içinPeygamber Efendimiz (sav) “Sırfbu hurma sebebiyle Allah onun cennetegirmesini kesinleştirmiş ya dabu hurma sayesinde onu cehennemdenazat etmiştir.” 4 buyurmuş ise,onu yedirmenin içirmenin elbettemükâfatı olacaktır. Aslına bakılırsaçocuğun hakları listesi dünyayagözlerini açtığında güzel bir isimleisimlendirilmesinden, 5 hayır vebereket duaları ile kulağına ezanokunmasından 6 ve akîka kurbanı ilegelişinin kutlanmasından 7 başlayarakuzayıp gitmektedir. Her çocuğuncan ve ırz güvenliğinin sağlanması,güven ve huzur içinde günlükhayatını sürdürmesi, akıl, ruh vebeden sağlığının korunması gibihakları olduğu dinimiz tarafındantespit edilmiştir. Ancak mühim olannokta şudur ki, bütün bu haklarınaltında yatan gerçek, çocuğun insanolmakla taşıdığı şeref ve haysiyettir.Allah Rasulü’nün çocuklarlailişkisini, onlara karşı tutumunu,tavsiye ve uyarılarını dikkatle incelediğimizde,işin özünün çocuğuninsanlık onuruna saygıda düğümlendiğinigörürüz. Peygamberimizin,çocuğu cisminin küçüklüğü iledeğil, ruhunun yüceliği ile değerlendirdiğiniaçıkça gösteren sayısızolay vardır. Söz gelimi Sevgili Peygamberimiz,çocuğun varlığını görmezdengelmez; ‘sizi fark ettim, benimiçin değerlisiniz’ mesajı vermeküzere çocukların yanından geçerkenonlara selâm verir. 8 Çocukların derdiyleilgilenir, dünyalarını paylaşırve ‘senin için önemli olan şeyleriben de önemsiyorum’ dercesine küçükEbû Umeyr’e rastladığında serçesininhatırını sorar. 9 Çocuklarınözgür iradelerine değer verir, ‘benim gözümde sen,bağımsız bir bireysin, tebliğimin muhatabısın’ dercesinebir Yahudi çocuğu hastalandığında ziyaretinegitmekten ve onu Müslüman olmaya davet etmektençekinmez. 10 Çocukların tercihlerini dikkate alır; annesive babası boşanan bir çocuğa hangisiyle yaşamakistediğini sorarken, ‘kararına saygılıyız’ mesajı verir. 11İbadet hayatından çocuğu uzaklaştırmaz, ses yapıyorlardiye camiden yavruları kovmaz, ‘cemaatimde sizede yer var’ dercesine çocuklara vakit namazlarındamescidinde özel bir saf ayırır. 12 O kadar ki, namazgibi ulvî bir ibadeti eda etmek için ashâbına imam olduğundabile, cemaatindeki yavruların hakkını gözetirve der ki: “Bazen kıraati uzatma niyetiyle namazabaşlıyorum da bir sabinin ağlayışını duyunca annesininona gösterdiği şefkatten dolayı yaşayacağı tedirginliğidüşünerek namazı hafif/kısa kıldırıyorum.” 13Ve Allah’ın Rasulü, içtiği meşrubatın kalanını yanındakilerlepaylaşmak istediği bir gün, âdeti olduğuüzere ikrama sağdan başlamak ister. Ama sağına döndüğündebakar ki, yanı başında bir çocuk! Solundaise ashâbın yaşlıları dizilmiş oturmakta. Çocuğun sırasınıatlamaz Resûl-i Ekrem Efendimiz, onun hatırınıyıkmaz. “Meşrubatı önce bu yaşlılara vermeme izinverir misin?” diye sorar. Ama çocuktan akıllıca bircevap gelir: “Hayır. Vallahi senden gelen nasibim içinkimseyi kendime tercih edemem!” İşte o zaman Rasul-iEkrem ikrama çocuktan başlar. 14Velhasıl, çocuğa “geleceğin yetişkini” gözüyle bakanRahmet Elçisi, onu “adam yerine koyar.” Haklarıkonusunda hassasiyet gösterilmesini, eğitimi ile özelolarak ilgilenilmesini, kul olma bilinci ile yetiştirilmesini,varlığına değer verilmesini, yokluğuna sabredilmesiniister ve sanki her adımında anne-babaya bir“halife” ile hemhal olduklarını hatırlatır.TDV1 Bakara 2/30.2 Enfâl 8/28.3 Müslim, Sıyâm, 1834 Müslim, Birr ve Sıla, 148.5 Müslim, Âdâb, 12.6 Tirmizî, Edâhî, 16.7 Nesâî, Akîka, 5.8 Müslim, Selâm, 14.9 Buhârî, Edeb, 81.10 Buhârî, Merdâ, 1111 Tirmizî, Ahkâm, 2112 Ebû Dâvûd, Salât, 96.13 Buhârî, Ezan, 65.14 Müslim, Eşribe, 127.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 53 >


Dr. Mustafa HizmetliTDV İLKSAY Kurulu BaşkanlığıBu yazımızda yakın tarihimizinönemli ilim ve fikir adamlarındanbiri aynı zamanda 2. <strong>Diyanet</strong> işleriBaşkanı olan bir şahsiyeti yâd etmekistiyoruz.Hâfız Mehmet Şerafeddin, 1879yılında İstanbul’da doğdu. Babası CerrahpaşaCamii imam ve hatibi MehmedArif Efendi’dir. İlk tahsilindensonra hıfzını tamamladı.Davutpaşa Rüştiyesi’nden veDar’ül-Muallimîn’den mezun oldu.Fatih Dersiâmlarından Manastırlıİsmail Hakkı Bey’den tefsir, ŞirvanlıHalis Efendi’den Makâlât okudu.Beyazıt camiinde Cami derslerinedevam etti. Burada Kastamonulu SüleymanEfendi ile Trabzonlu HüsnüEfendi’den sabah dersleri; ArapkirliHüseyin Efendi’den ikindi dersleri veİsmail Saip (Sencer) Efendi’den koltukdersleri okudu. Daha sonra Sadettinve Rebiî Paşaların desteğiyleHarbiye Nezâreti Muhâsebât dairesitahrîrât kalemine tayin olundu. Birsüre sonra istifa ederek 1325/1909’daDâru’l-İlm ve’t-Ta’lîm adlı özel okuladers nâzırı olarak tayin edildi.Böylece ilk defa tedris hayatına başlamışoldu. 1325’te Bandırma NumuneRüşdiyesi başmuallimi oldu.Bu görevinde iken üçüncü defa girdiğiİstanbul ru’ûs imtihanını kazanarakBeyazıt Camii’nde derse çıktıve dersiâm oldu. Şeyhulislâm HayriEfendi zamanında yapılan medre-se teşkilatında tefsir, hitabet, mev’iza ve tarih müderrisioldu. Sahn medreselerinin muhtelif derecelerindeArap edebiyatı, mantık, kelam vs. dersleri okuttu.1923’te Süleymaniye Medresesi müdür muavini yapılmasınarağmen tedristen uzak kalmamak için bu görevikabul etmedi. Bir taraftan Camide ve medreselerde öğrencileredersler verirken, öte yandan da Dâruşşafaka,Gelenbevî, Vefa ve Kandilli Liselerinde muhtelif derslerokutmuştur.İyi derecede Arapça bilirdi. İlk vazifesi, HarbiyeNezareti’nde memurluktu. 1909 yılında Arapça eğitimiyapan “Dar’ül-İlim ve Ta’lim” adlı okulda dersnazırlığı ile tedrisat hayatına atıldı. Sonraki yıllardaçeşitli yüksek okullarda tam 28 sene dinî dersler okuttu.1924 yılında Dar’ül-Fünun İlahiyat Fakültesi’neKelâm Tarihi Müderrisi, daha sonra da İslâm Dini ve< 54TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Felsefesi alanında Ord. Profesöroldu. 1933 üniversite reformundaİlahiyat Fakültesi’nin kapanmasıüzerine Yaltkaya, İslâm TetkikleriEnstitüsü’ne müdür olarak atanmıştır.19 Kasım 1938’de Mustafa KemalAtatürk’ün cenaze namazınıkıldırmıştır.1941 yılına kadar EdebiyatFakültesi’nin çeşitli birimlerindeders vermiştir. 18 yıl kadar profesörlükyaptıktan sonra Yaltkaya, <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanı Rıfat Börekçi(ö.1941)’nin ölümünden sonra 1942yılında başkan olmuştur. 14.01.1942– 23.04.1947 tarihleri arasında görevyapmıştır. Bu görevdeyken 23 Nisan1947 tarihinde vefat etmiştir.Akidesi sağlam ve Peygamberimizebağlılığı çok kuvvetli bir şahsiyetolarak tasvir ettiği Yaltkaya hakkındaM. Asım Köksal şöyle der: “Bazıiçtihat hatalarına rağmen, sözü, özübir büyük ilim adamı, açık kalbli birinsandı. Takdir veya tenkidlerini aslaiçinde saklayamazdı. Olduğu gibi görünmeninveya göründüğü gibi olmanıntam bir timsali idi, bunun içindostları azdı.”Düşünce hürriyetine önem verenbir şahsiyet olarak nitelenen merhumYaltkaya’nın 60’dan fazla eseri mevcuttur.Ayrıca Sebilü’r-reşat, Beyânü’l-Hak, Mihrâb, İlahiyat, İslâm gibi dergilerdepek çok makaleleri yayınlandı.Kendisini rahmetle anıyoruz.ESERLERİTarih-i Kur’an-ı Kerîm, İstanbul 1331.İbn Esîrler ve meşâhir-i ulemâ,1367/1947. İstanbul .Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin,1367/1947; (Hamit Er) İstanbul1994.Mevlana’da Türkçe kelimeler ve TürkçeŞiirler, 1367/1947. - İstanbul1934.Kelâm Tarihi, İstanbul, 1340/1924.“Mesele-i A’lâ”, Mihrâb Mecmuası,Sayı: 3, 1339/1920, ss. 80-81; Sayı:4, ss. 106-108; Sayı: 5, ss. 140-143;Sayı: 6, ss. 170-173.“İsbât-ı Sânî’de İbn Rüşd’ün Mesleği”, İslâm Mecmuası,Sayı: 58, 1334/1918, ss. 1134-1138.“Selçûkîler Devrinde Mezâhib”, TM, I, 1925, ss. 101-118.“Sencer ve Gazâlî”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Dergisi,Sene: 1, Sayı: 1, İstanbul 1925, ss. 39-57.“Mutezile ve Husn-Kubh”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat FakültesiDergisi, Sene: 1, Sayı: 2, İstanbul 1926, ss. 100-116.“Yezidîler”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sene:1, Sayı: 3, İstanbul 1926, ss. 1-35; Sene: 1, Sayı: 4, İstanbul1926, ss. 273-275 (İlave).“Fatimîler ve Hasan Sabbah”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat FakültesiDergisi, Sene: 1, Sayı: 4, İstanbul 1926, ss. 1-44.“Karâmıta ve Sinan Reşîdüddin”, Dâru’l-Fünûn İlahiyatFakültesi Dergisi, Sene: 2, Sayı: 7, İstanbul 1928, ss.26-80.“Bâtınîlik Tarihi”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Dergisi,Sene: 2, Sayı: 8, İstanbul 1928, ss. 1-27.“Kerrâmîler”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Dergisi,Sene: 3, Sayı: 11, İstanbul 1929, ss. 1-15.“İslâmda İlk Fikri Hareketler ve Dinî Mezhepler”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sene: 3, Sayı: 12, İstanbul1929, ss. 1-20; Sene: 3, Sayı: 13, İstanbul, 1929,ss. 1-27; Sene: 4, Sayı: 14, İstanbul 1930, ss. 1-27.“Gazâlî’nin Te’vîl Hakkında Basılmamış Bir Eseri”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sene: 4, Sayı: 16, İstanbul1930, ss. 46-58.“Türk Kelâmcıları”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Dergisi,Sene: 5, Sayı: 23, İstanbul 1932, ss. 1-19.“Kelâm Savaşları”, Dâru’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Dergisi,Sene: 5, Sayı: 24, İstanbul 1932, ss. 1-17.“Tanrı Bu Varlığı Niçin Yarattı?”, Dâru’l-Fünûn İlahiyatFakültesi Dergisi, Sene: 6, Sayı: 25, İstanbul 1933, ss.40-55.“İctimâî İlm-i Kelâm”, İslam Mecmuası, II/15 (1332), ss.434-436; II/18 (1333), ss. 490-491; II/19 (1333), ss.506-507; III/25 (1333), ss. 604-605; III/28 (1333), ss.650-653.Benim dinim, 1367/1947.Dini makaleler, 1367/1947.Hatiplik ve hutbeler, 1367/1947“Yedi Askı İslam Öncesi Arap Şiirinden Örnekler”, MEBŞark İslam Klasikleri, 1985.TDVKaynaklar1. Kuruluşundan günümüze <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı Tarihçe-Teşkilat-Hizmetve Faaliyetler(1924-1997), Ankara1999.2. M.Asım Köksal, “Eski <strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanlarımızdanOrd. Prof. M. Şerefeddin Yaltkaya (merhum), <strong>Diyanet</strong>Dergisi, C.III, sayı 4(Nisan 1964), s.106-108.3. http://kurandili.net/site/index.php?option=com_content&task=view&id=97&Itemid=34www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 55 >


TARİHİBingöl’ün bilinen en eski ismi Cebel-cur dur. Cebel dağ,Cur akan anlamındadır. Bu kelimenin zamanla Çabakçurşeklinde telaffuz edildiği ihtimali kuvvetlidir. ZatenÇabakçur akan temiz su anlamına gelir.Evliya Çelebiye göre bu isim Büyük İskender tarafındanverilmiştir. Rivayete göre Büyük İskendervücudundaki dayanılmaz ağrılar için nice hekimlerebaşvurduğu halde şifa bulamaz. Bunun üzerine Ab-UlHayat (ölümsüz hayat) suyunu aramaya başlar. Uzunaramalardan sonra kaynağı kendisi olmasa da o sudaniçip dayanılmaz ağrılardan kurtulur. Faydasını gördüğübu suya “Makdis lisanı” üzerine cennet suyu anlamınagelen Çabakçur adını verir. Doktorlarına, sizlerin çarebulmadığınız ağrılarıma Allah cennet ırmaklarındandeva verdi. Burada benim adıma bir kale yapın ve adınıÇabakçur koyun demiştir. Daha sonra çeşitli kaynaklardaMingöl olarak karşımıza çıkar. Mingöl göllerbölgesi anlamındadır. Mingöl kelimesi de zamanla halktarafından Bingöl şeklinde telaffuz edilmiş bin tane gölanlamındadır.Daha sonra Bingöl’e Çevlik denmiştir. Bağ bahçe anlamındadır.Bu ad günümüzde yöre halkı tarafından halenkullanılmaktadır.1874 yılında yapılan bir idari düzenlemeye dayanılarak1881 de Bitlis vilayeti kuruldu. Çabakçur ve Gençbölgesi Bitlis Vilayetine, Kiğı Erzincan’a, Karlıova Muş’abağlandı.Cumhuriyetin ilanından sonra 1926 yılında Elazığ,1929 senesinde de Muş’a bağlanan Bingöl, 1936 yılındaçıkarılan bir kanunla il haline getirildi.COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİDoğu Anadolu Bölgesi’nin YukarıFırat bölümünde yer alan Bingöl ili,38°27’ ve 40°27’doğu boylamlarıyla,41°20’ ve 39°54’ kuzey enlemleri arasındabulunmaktadır.Bingöl, doğuda Muş, kuzeyde Erzincanve Erzurum, batıda Tunceli veElazığ, güneyde ise Diyarbakır ili ilekomşudur.Bingöl’ün yüzölçümünün yüzde22.82’si merkez ilçeye aittir. Merkezilçeden sonra sırasıyla Genç, Karlıovave Solhan gelmektedir. Rakımı endüşük ilçeler İl merkez ve Genç ilçemerkezidir. Rakımı en yüksek ilçe iseKarlıova’dır.İlimizde belli başlı yaylalar ise;Bingöl Yaylası, Şerafettin Yaylaları,Genç’te Çötele (Çotla) Yaylası,Karlıova’da Hırhal ve Çavreş Yaylası,Kiğı’da Kiğı Yaylası ve DağınDüzü Yaylaları, Adaklı’da KarerYaylası’dır.Hayvancılık için de çok elverişliolan bu yaylalar, Beritan aşireti (Bertyan)ve çevre köyler için vazgeçilmezözelliklere sahiptir. Yine bu yaylalardayapılan arıcılıktan elde edilen balyurdun her tarafından aranır durumagelmiştir.< 56TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Kuzeyden sokulan nemli-serin hava kütlelerine açıkolması ve yükselti faktörü sebebiyle Bingöl ve çevresiyazları sıcak, kışları soğuk geçmektedir. Meteoroloji İşleriGenel Müdürlüğünün verilerine göre Bingöl’de yıllıkortalama sıcaklık 12.1 derecedir. Yıllık yağış tutarı 873.7mm. kadar olup, kar yağışlı gün sayısı 24.5 gün, donlugün sayısı ise 94.1 gün kadardır.NÜFUS VE DAĞILIMIMerkez İlçe: TÜİK verilerine göre 65 bin 113 erkek,64 bin 772 kadın olmak üzere merkez ilçe köyler dahiltoplam nüfusu 129 bin 885’tir. Bu nüfusun 86 bin 511’imerkez ilçeye bağlı köylerde yaşamaktadır.Genç: Bingöl’ün en büyük ilçesi olan Genç ilçesinintoplam nüfusu 35 bin 267’dir. Bu nüfusun toplam 18 bin885’i ilçe merkezinde, 9 bin 666’sı ise köylerde yaşamaktadır.Solhan: Bingöl’ün ikinci büyük ilçesi olan Solhan’ıntoplam nüfusu 32 bin 945’tir. Bu nüfusun 17 bin 895’iilçe merkezinde yaşarken, 15 bin 50’si köylerde yaşamaktadır.Karlıova: Karlıova’nın toplam nüfusu 32 bin 147’dir.Bu nüfusun 7 bin 985’i ilçe merkezinde yaşarken, 24 bin162’si köylerde yaşamaktadır. Karlıova’da köylerde yaşayanlarınsayısı ilçe merkezinde yaşayanların sayısınınneredeyse üç katı olması dikkat çekicidir.Adaklı: Adaklı’nın toplam nüfusu 10 bin 647, bunüfusun toplam bin 495’i köylerde yaşamaktadır.Kiğı: Kığı’nın nüfusu ise toplam 5 bin 159’dur. Bunüfusun 2 bin 142’si ilçe merkezinde yaşarken, bin 689’uköylerde yaşamaktadır.Yedisu: Yedisu’nun toplam nüfusu 3 bin 415’tir. Bunüfusun bin 893’ü ilçe merkezinde yaşarken, bin 522’siköylerde yaşamaktadır.Yayladere: Bingöl’ün en küçük ilçesi Yayladere’nintoplam nüfusu ise 2 bin 87’dir. Bu nüfusun bin 160’ı ilçemerkezinde yaşarken, 636’sı ise köylerde yaşamaktadır.SOSYO-EKONOMİK YAPISIHayvancılık: Bingöl İlimizin yüzölçümünün yüzde 53’üçayır ve mera alanıdır. Bu özelliği ile ilimiz hayvancılığason derece elverişli bir durumdadır. Son yıllarda bölgekoşullarına bağlı olarak hayvancılık gerilemiştir. Ancakterör olaylarının son bulmasıyla hayvancılık sektöründeyeniden bir canlılık görülmeye başlamıştır. 2000 yılıitibariyle mevcut 160 yaylamızdan 112 tanesi kullanımaaçılmıştır. Bu sayı itibariyle yüzde 70, alan itibariyle deyüzde 86 oranına tekabül etmektedir.Özellikle yazın Erzurum ve Karlıovayaylalarında otlatılan sürüler,kışa doğru Diyarbakır ve Şanlıurfagibi Güney illerimize götürülmektedir.İlkbahar mevsiminde ise bu akıştersine dönmektedir.Arıcılık: Arıcılık üretme istasyonu,10 Ekim 1978 tarihinde “Üretmeistasyon Müdürlüğü” adıyla kurulmuştur.1980yılına kadar arıcılık,yumurta tavukçuluğu ve tavşancılıkfaaliyetlerini sürdürmüştür. 1980 yılındaarılı kovanların tamamı ağır kışşartları nedeniyle sünmüştür. Dahasonra tavşancılık faaliyetlerine de sonverilmiştir. 1984 yılında tavukçulukünitesi de lağvedilmiştir. Hindicilikşubesi kurularak hindi palazı üretiminegeçilmiştir. 1986 yılında Bakanlık İlMüdürlüğüne bağlı bir kuruluş halinegetirilmiştir. Kuruluşun adı da “ArıcılıkÜretme İstasyonu Müdürlüğü” olarakdeğiştirilmiş ve halen arıcılık ve hindicilikfaaliyetlerine devam etmektedir.Ormancılık; İklim ve arazi yapısıyönünden ormancılık için idealbir yapıya sahip olan Bingöl, DoğuAnadolu Bölgesinin orman alanı enzengin olan illerinden biridir. Ancakormanların, uzun zamandan beri yakacakihtiyacının giderilmesinde kullanılmasıve hayvancılıkta yararlanılması,bozuk baltalık duruma gelmesisonucunu doğurmuştur.Ticaret: Bingöl İlinin Ticaretini;yağ, keçi kılı, ham deri, av derisi gibihayvan ürünleri ile her cins hayvanalım ve satımı teşkil eder. Bunlardanbaşlıca ceviz, kitre ve çiriş de ticaretmaddeleri arasında sayılabilir.Sanayi Alt Yapısı: Sanayinin yaygınlaştırılmasıve oluşabilecek sanayitesislerinin planlı bir yerleşme düzeniiçersinde toplulaştırılması ve orta-büyüksanayinin tamir ve bakım yönündensorunlarını gidermek, özel beceriisteyen bazı malların üretimini gerçekleştirmek,sanayi işletmelerine yan sanayiolarak yardımcı olmak, işlevleriniyerine getiren ve özellikle Sanayi altwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 57 >


yapısı açısından önem taşıyan OrganizeSanayi Bölgesi ve Küçük SanayiSiteleri Bakımından Bingöl İli, henüzistenilen düzeyde değildir.TURİZMBingöl İli, özellikle doğa zenginliğiile yerli ve yabancı turistleri kendineçekebilecek potansiyele sahiptir. Tarihboyunca Bingöl’ün birçok kavimlertarafından otlak ve yayla olarak kullanılmasısonucu, ilin önemli tarihieserlere sahip olması mümkün olmamıştır.Bu nedenle, ilin kültür turizmiaçısından fazla bir beklentisi bulunmamaktadır.Bingöl, temel çekiciliğinidoğasının zenginliğinde ve güzelliğindebulmaktadır. Bingöl’ün doğa gü-zelliğini ünlü Türk yazarı ve gezgini Evliya Çelebi, seyahatnameadlı eserinde uzun uzadıya anlatır.Evliya Çelebi, Türkiye’nin çeşitli yörelerinde bulunanyaylaları ismen sayar ve bu yaylaların içinde en meşhur,en güzel ve en beğenilen yaylanın Bingöl Yaylası olduğunusöyler. Ünlü gezgin, Bingöl yaylalarında bulunanbitki türlerinden, çok çeşitli çiçeklerden, göllerden ve bugöllerde yetişen balık türlerinden hayranlıkla söz eder vegöllerle ilgili efsaneleri dile getirir.Yaylalar ve doğal göllerin yanında göletler, ormanlar,mesire yerleri, soğuk sular, termal su kaynakları, içmeler,Güneşin Doğuşu, Yüzen Ada, av turizmine ve kış sporlarıetkinliklerine uygunluk doğaya dönük turizm potansiyeliiçinde sayılabilir. Turizm çeşitleri bu alanlardayaygınlaştırılabilir. Konuya bu açıdan bakıldığında, yaylaturizmi, sağlık turizmi, orman turizmi, av turizmi ve kışsporu etkinlikleri gerekli tedbirlerin alınması durumundailin sosyo-ekonomik kalkınmasına önemli ölçüde katkısağlayacak alanlar olacaktır.TÜRKİYE DİYANET VAKFI BİNGÖL ŞUBESİNİN BİNGÖL’E KAZANDIRDIĞI ESERLER1. MÜFTÜLÜK HİZMET BİNASIMülkiyeti T.D.V’ye ait Müstakil 3Katlı ve Kaloriferlidir. Binanın;1. Katında: Muhasebe, Evrak Kayıt,Kalem, Arşiv, Hac Bürosu, Aileİrşad Bürosu, Çay Ocağı,2. Katında: Sekreterlik, Müftü Odası,M. Yrd. Odası, Müdür Odası,Vaiz Odası3. Katında: Müftü Lojmanı ve Misafirhanebulunmaktadır.2. BİNGÖL ULU CAMİİ1990 yılında ibadete açılanUlu Caminin Mülkiyeti TDV’ye aitolup 2698 m 2 alan üzerine kurulmuştur.5000 cemaat kapasitesinesahip olan Cami bodrum+3 katlıdır.Bodrum katının bir kısmındaabdesthane ve hamam diğer tarafında AVM olarakhizmet vermektedir.3. HACI HIDIR CAMİİ1975 yılında ibadete açılan Hacı Hıdır CamisininMülkiyeti TDV’ye ait olup 400 m 2 alan üzerine kurulmuştur.3000 cemaat kapasitesine sahip olan Camibodrum+3 katlıdır. Bodrum katının bir kısmında abdesthanediğer tarafında pasaj olarak hizmet vermektedir.Zemin katı da pasaj olup, pasajların kirası TDV’yeaktarılmaktadır.4. ILICALAR KUR’AN KURSUMülkiyeti TDV’ye ait, bodrum +5 katlı ve 130 yatılıöğrenci kapasiteli olup, 330 m 2 alan üzere kurulmuştur.5. YENİŞEHİR KUR’AN KURSUMülkiyeti TDV’ye ait iki katlı 6 sınıf kapasiteli olup220 m 2 alan üzere kurulmuştur.< 58TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


TÜRKİYE DİYANET VAKFIBİNGÖL ŞUBESİNİN BİNGÖL’DEGERÇEKLEŞTİRDİĞİ FAALİYETLERHasan ÇAĞLARİl MüftüsüHer yıl Kutlu Doğum Haftası ve Camiler ve Dingörevlileri Haftası münasebetiyle İl müftülüğü ile işbirliği içerisinde çok sayıda Panel ve Konferanslar düzenlenmiştir.Başta bu haftalar olmak üzere önemli gün ve gecelerdevatandaşlara dini kitap dağıtımı, çeşitli ikramlar veramazan aylarında iftar yemekleri verilmiştir.İl merkez ve bağlı ilçe merkez ve bazı köylerdekiCami, Kur’an Kursları ve İmam evleri inşaatları için imkanlardahilinde yardımlarda bulunulmuştur.Sınırlı sayıda fakirlere ayni ve nakdi yardımlarda bulunulmuştur.Sınırlı sayıda öğrencilere eğitim yardımında bulunulmuştur.İl merkezindeki iki yatılı Kur’an Kursu öğrencilerininiaşe ve ibatelerine yardımcı olunmuştur.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıVekâlet Yoluyla Kurban Organizasyonu aracılığıyla ildekesilen kurban etlerini muhtaç vatandaşlara dağıtılmıştır.2009 yılında Bingöl’de 210 adet büyükbaş ve 4 adetküçükbaş kurbanlık hayvan kesilerek, etleri il merkezmahalle ve köyler ile bağlı 6 ilçe merkez ve köylerde dağıtıldı.TDV1952 yılında Bitlis’te doğdu.Bitlis ve Siirt’te muhtelif Medreselerdeşark usulü Medresetahsili yaptı. İlkokulu ve İmam-Hatip Okulu I. Devreyi Bitlis’te,İmam-Hatip Okulu II. DevreyiŞanlıurfa’da dışarıdan imtihanlarıvererek bitirdi. 1972-1974 tarihleri arasında TekirdağHayrabolu’da vatani göreviniyaptı. 1975-1977 yıllarında Siirtİl merkezinde, 1978-1982yıllarında Konya İl merkezindeİmam-Hatiplik görevinde bulundu.1977’de Konya Yüksekİslam Enstitüsüne kaydolup,1981’de mezun oldu. 1982’de Siirt-Kozlukilçesine Vaiz olarakatandı. 1983-1988 yılları arasındaAvusturya’da din görevliliğiyaptı. 1988-1995 yıllarındaBatman-Kozluk ilçesinde, 1995-96 yıllarında Diyarbakır-Erganiilçesinde İlçe Müftülüğü yaptı.1996-2002 yılları arasında Avusturya/ Viyana’da din görevlisiolarak vazife yaptı. 2002-2006yıllarında Diyarbakır-Silvan ilçeMüftülüğü yaptı. 30.11.2006 tarihindeBingöl İl’ine İl Müftüsüolarak atandı. Halen bu görevinisürdürmektedir.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 59 >


“Türkiye’de Sîret Yazıcılığı”Sempozyumu İSAM’da Yapıldı16 - 17 Ekim 2010 tarihinde İslâmTarihçileri Derneği (İSTAD) ile İslâmAraştırmaları Merkezi (İSAM) işbirliği ilegerçekleşen sempozyumda “Türkiye’de SîretYazıcılığı” konusu detaylı olarak ele alındı.Türkiye’de geçmişte olduğu gibi günümüzdede Hz. Muhammed’in hayatını ve dönemini(Sîret) ihtiva eden araştırmalar yapılmakta,gerek kitap, makale, deneme gibi yazılı,gerekse şiir, nesir, sinema, tiyatro, çizgi filmgibi edebî ve sanatsal eserler ortaya konulmaktadır.Şüphesiz İslâm Peygamberi’nin hayatınınen iyi şekilde bilinmesi, Müslümanlar kadarMüslüman olmayanlar açısından da büyükönem arz etmektedir. Bu bakımdan, sîretin farklıaçılardan incelenip araştırılması, bilinmeyennoktalarının aydınlatılması, çağımız insanınaanlaşılabilir şekilde sunulması gerekmektedir.Bu hedefleri yakalamak amacıyla düzenlenen“Türkiye’de Sîret Yazıcılığı Sempozyumu”,çok sayıda akademisyenin iştiraki ile gerçekleşti.Daha sonraki yıllarda da sürdürülmesidüşünülen Sîret Sempozyumları Serisi’nin ilkiniteşkil eden bu sempozyumun konu başlıklarışöyle idi: Sîret Yazıcılığında YöntemTartışmaları, Bilimsellik/Popülarite Ayrımı veÖlçütü, Hedef Kitle Sorunu, Sîret YazıcılığındaVurgu Farklılığı ve Seçicilik, KlâsikSîret Mirasının Değerlendirilmesi veGüncelleştirilmesi, Sîret YazımındaAnakronizm ve Kronoloji Sorunu,Saldırgan ve Savunmacı YaklaşımlarArasında Sîret Yazıcılığı, SîretYazımında Hz. Muhammed Algısı,Pozitivist-Rasyonalist Yaklaşımlar,İslâm İlimleri ve Diğer SosyalBilimler ile Sîret İlişkisi, TercümeSîret Çalışmaları, Etkisi ve Sonuçları.Açılış konferansını MarmaraÜniversitesi İlâhiyat Fakültesi öğretimüyesi Prof. Dr. MustafaFayda’nın verdiği sempozyumda6 oturumda toplam 22 akademisyentebliğ sundu. Türkiye’deki değişikilâhiyat fakültelerinden akademisyenlerinve Sivil ToplumKuruluşları’ndan temsilcilerin yeraldığı sempozyumun değerlendirmekonuşmalarını Prof. Dr. M. SaimYeprem ve Prof. Dr. Mustafa Faydayaptı. Sempozyumda ayrıca Doç.Dr. Ahmet Hakkı Turabi ve TürkMûsikisi Topluluğu tarafından tasavvufmusikisi konseri verildi.< 60TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


YENİ YAYINLARIMIZARAŞTIRMAKarşılaşma-Etkileşim İbn SînâFelsefesinde Metafizik Bilgininİmkânı SorunuÖmer TürkerISBN 78-605-5586-28-7İbn Sînâ, felsefeyi “insanın gücü ölçüsündeşeylerin hakikatlerini kavraması”olarak tanımlar. Fakat şeylerinhakikatlerini kavramak mümkünmüdür? Mümkün olduğunu kabulettiğimizde insan bu hakikatleri nedereceye kadar kavrayabilir? Her nekadar bu sorular, Kant’la birlikte Batıfelsefesinde âdeta insanlık tarihindeilk defa böylesine açıklıkla inceleniyorizlenimi verecek şekilde çokça tartışılmışolsa da bilinen felsefe tarihindesofistlere kadar varan uzun bir geçmişivardır. Felsefe, kelâm ve tasavvuf gibiçeşitli akımlarıyla İslâm düşüncesindede aynı sorular benzer duyarlılık vederinlikle ele alınmış ve insan gücününsınırlarına ilişkin muhtelif görüşlerileri sürülmüştür. Bu kitapta yukarıdakitanımda yer alan “insanın gücüölçüsünde” ifadesinden ne anlamamızgerektiği, İbn Sînâ felsefesi bağlamındaincelenmektedir.“Nizâm-ı Kadîmden” “Nizâm-ıCedîd” e III. Selim ve Dönemi-Seyahat-Karşılaşma-Etkileşim-Editör: Seyfi KenanISBN 978-605-5586-27-0Bu kitap çalışmasında asıl hedef,ölümünün 200. yılında III.Selim’i ve dönemini çeşitli açılardandeğerlendirmek, “nizâm-ı kadîm”den“nizâm-ı cedîd”e, başka bir ifadeyleklasik yönetim sisteminden yenidüzene geçiş çabasını ve sonuçlarınıözgün araştırmalarla ve disiplinlerarası çalışmayöntemiyle tartışmaktır. Bu dönem şüphesiz,Osmanlılar’ın hem sosyal, siyasal hem askerî, fikrîve tarihî açılardan çok önemli evrelerden birinioluşturan; birbirleriyle uyumlu veya uyumsuziniş çıkışların, gelişmelerin, hatta sıçramaların yanındaderin hayal kırıklıklarının da yaşandığı biraşamaya denk düşer. Fakat Batı çağdaşlaşma sürecindegözlemlenen dikkat çekici hareketlilik, aklauygun düşen yenilikçilik, kendi kendini disiplinaltına alabilme ve yenileyebilme becerilerininOsmanlılar’ın bu dönemindeki önemli çabalarındada görülebildiğini belirtmek gerekir.Niyazi Berkes’in Türk çağdaşlaşma tarihinin“ikinci aşaması” olarak adlandırdığı III. Selim dönemindekiaskerî yapıdan dış siyasete, sanattaneğitime kadar yayılan çeşitli alanlarda yaşanmışgelişmelerde, yenileşme çabaları konusunda “neolduğunu” ortaya koymaktan veya olanın göz alıcıbir şekilde “fotoğrafını çekmek”ten ziyade, “niçinolduğunu” inceleyen araştırmalardan oluşan bu çalışmanınTürk siyaset, kültür ve düşünce tarihinemütevazı bir katkı sağlayacağını ümit etmekteyiz.Dînî Çoğulculuk,Ateizm ve Geleneksel EkolAdnan AslanISBN 978-605-5586-26-3İlmî ve fikrî sorunlarımız yeterince taayyün etmişdeğil; bu sebeple önemli ve gerekli gördüğümüzher meseleye yönelip yeni fikirler arıyoruz.Çoğu zaman belki de elimiz boş dönüyoruzama araştırmaya devam ediyoruz. Böyle bir arayışınneticesinde ortaya çıkan bu çalışma, “dinîçoğulculuk”, “ateizm” ve “geleneksel ekol” gibi üçfarklı alanda yayımlanmış makalelerden oluşmaktadır.Kitapta farklı konular irdelenmeye çalışıldığıiçin dağınıklıktan söz edilebilir. Ancak dikkatedildiğinde anlatılanların temelinde birlik ve bütünlükolduğu görülecektir. Kitabın satır aralarındaortaya konmaya çalışılan “modernlik içindemodernite eleştirisi” her bahsin ortak temasıdır.O halde bu kitabı modernite eleştirisi yapmayaçalışan bir eser olarak takdim edebiliriz.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 61 >


YENİ YAYINLARIMIZDOKTORA TEZLERİSebepleri ve Sonuçları AçısındanHz. Peygamber’in SavaşlarıElşad MahmudovISBN 978-605-5586-29-4Hz. Peygamber âlemlere rahmetolarak gönderilen ve müslümanlariçin hayatın hemen her alanındaörnek bir şahsiyettir. O, aynızamanda sulh, emniyet, adalet, barış,kardeşlik, merhamet ve sevgigibi değerleri hayatın odağı halinegetirmiş ve büyük bir medeniyetintemellerini atmıştır. Bunun yanındaçeşitli vesilelerle savaşlara da katılmış,bu mücadeleler onun hayatınınönemli bir kesitini oluşturmuştur.Bu çalışmada değişik bir usul takipedilerek Hz. Peygamber’in savaşlarınıngidişatı, taktiği, stratejisi ve yapılışındanziyade onların sebeplerive sonuçları üzerinde durulmuş, buyönde değerlendirmeler yapılmıştır.Kur’ân Yorumunda Şiirin Yeri-II. (VII.) Asır Çerçevesinde-Harun ÖğmüşISBN 978-605-5586-18-8.İslâm dünyasında çeşitli alanlardailmî faaliyetlerin gerçekleştirildiğiverimli zaman dilimi olan II. (VIII.)asırda üzerinde yoğunlaşılan alanlardan biri deArap dilidir. Sözlüklerin hazırlanmaya başlanmasıve gramere dair ilk kitapların yazılmasıaynı döneme rastlar. Bu alanda çalışan ilimadamları, özellikle Kur’an ve şiire dayanarakkelimelerin anlamlarını ve gramer kurallarınıbelirlemekte kullandıkları istişhâd yönteminikullanmışlar ve tefsir ilmine de taşımışlardır.Bu kitapta, dirayet tefsirinin ilk numuneleri sayılabilecekçalışmalardan günümüze ulaşabilenEbû Ubeyde’nin Mecâzü’l-Kur’ân, Ebü’l-HasanAhfeş el-Evsat ve Ebû Zekeriyyâ el-Ferrâ’nınMeâni’l-Kur’ân adındaki eserleri şiirle istişhâdaçısından değerlendirilmektedir.KADI SİCİLLERİİstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar 24 NumaralıSicil (H. 1138-1151/ M. 1726-1738),Haz. Yılmaz Karaca, Rasim Erol, SalihKahriman, Fuat Recep, Sabri Atay, HüseyinKılıç, 598 sayfa+ CD, ISBN 978-605-5586-23-2.İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar 18 NumaralıSicil (H. 1086-1087/ M. 1675- 1676),Haz. Yılmaz Karaca, Rasim Erol, SalihKahriman, Fuat Recep, Sabri Atay, HüseyinKılıç, 824 sayfa + CD, ISBN 978-605-5586-22-5.İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar 12 NumaralıSicil (H. 1073-1074/ M. 1663- 1664),Haz. Yılmaz Karaca, Rasim Erol, SalihKahriman, Fuat Recep, Sabri Atay, HüseyinKılıç, 1120 sayfa + CD, ISBN 978-605-5586-21-8.İSAM Yayınları için,Tel : 0.216 472 12 02-03 İSAM0.212 511 44 32 TDV Cağaloğlu Yayıneviniarayabilir veyawww.diyanetyayinlari.com.tr web sitesi veistek@isam.org.tr e-posta adresindenTDVistekte bulunabilirsiniz.< 62TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Kısa adı (D.E.D) olan <strong>Diyanet</strong>Emeklileri Derneği, <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığından emekli olmuş bulunan;başkanından hizmetlisine kadar herunvandan kimseyi bir araya getirmekaynı ortamlarda buluşturmak, onlarınmutluluk ve kederlerine ortak olmakamacıyla bir grup emekli diyanetmensubu tarafından 20 Temmuz 2006senesinde kurulmuştur.Diğer kamu kurum ve kuruluşlarınınemeklilerine göre, diyanet emeklileriteşkilatlanma hususunda geç kalmışolsa da sivil toplum kuruluşu olarakmerkez teşkilatını tamamlamış, il veilçeler bazında şube açma konusuna hızvermiştir.Derneğimizin ilk genel kurulu19.01.2007 tarihinde, ikincisi ise21.11.2008 de, üçüncüsü de 10.12.2010tarihinde yapılmıştır.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı KocatepeCamii konferans salonunda yapılan3. Genel Kurul toplantısında DivanBaşkanlığını Emrullah Aksarı yapmış,Halil Gedik, Mehmet Demirdağ veRecep Doruk da Divan heyetinde yeralmıştır.Olgun bir havada geçen GenelKurulda, M.Emin Bayar, Fahrettin Aşık,Seyit Ali Dosdoğru ve son olarak daDevlet eski Bakanı ve <strong>Diyanet</strong> İşleri eskiBaşkanı Dr. Lütfi Doğan birer konuşmayaptılar.<strong>Diyanet</strong> Emeklileri Derneğinin3. Olağan Genel Kurulunda seçimleryapılmış ve görev bölümü sonucunda,Arif Soytürk Genel Başkanlığa, FahrettinAşık Genel Başkan Yardımcılığına,Abdullah Ceyhan Genel Sekreter,Mustafa Çalışkan da Genel Saymanlığaseçilmiştir. Ayrıca Niyazi Morgül, KemalLeylek ve Recep Doruk da üyelikleregetirilmişlerdir.Yeni seçilen dernek yönetimkurulu üyeleri kendi aralarında görevbölümü yaptıktan sonra 4. GenelKurula kadar yapacakları faaliyetleri deplanlamışlardır.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığından emekliolmuş bütün kardeşlerimize duyurur,meslektaşlarımızın derneğimize üyeolmalarını temenni ederiz.Arif SOYTÜRK<strong>Diyanet</strong> Emeklileri Derneği Başkanıwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 63 >


Saliha TÜRCANEğitim Uzmanı“Eyiman edenler!Kazandıklarınızıniyilerinden ve yerdensizin için çıkardıklarımızdanAllah yolunda harcayın.Kendinizin göz yummadan alıcısıolmayacağınız bayağı şeylerivermeye kalkışmayın ve bilinki Allah, her bakımdanzengindir, övülmeyelâyıktır.”(Bakara, 2/267)Ashabdan Berâ b. Azib anlatıyor:Ensâr, hurma kesme günleri gelincebahçelerinden getirdikleri taze hurma salkımlarınıRasûlullah’ın (s.a.) mescidinde iki direkarasına gerilmiş bir ipe asarlardı. Muhacirlerinfakirleri de onlardan yerdi. Ensârdan birisikötü, çürük çarık hurmaları getirdi ve tazehurma salkımlarının arasına koydu. Bununcaiz (doğru) olduğunu sanıyordu. Böyle yapanlarhakkında Allah Teâlâ “Kendiniz gözyummadan alıcısı olmadığınız bayağı şeylerivermeye kalkışmayın (Bakara, 2/267)” âyetiniindirdi. (Taberî, Câmiu’l-beyân, tahk.: AhmedMuhammed Şakir, Müessesetü’r-risâle,V, 560)Bu ayetle ilgili olarak “Sizden birisi verdiğininbir benzeri kendisine verilse göz yummadanve utanmadan onu almaz.” şeklindebir açıklama yapan Berâ b. Âzib bu uyarıdansonra ashabın tutumunu da şöyle dile getirmiştir:“Bundan sonra bizler yanımızda olanlarıniyilerini getirirdik.” (İbn Ebî Hâtim,Tefsîr, tahk.:Es’ad Muhammed Tayyib, el-Mekktebetü’l-asriyye, II, 528)Kur’an’ın pek çok yerinde mü’minlere infaktabulunmalarını emreden Cenâb-ı Allah buayetle infakın nasıl olması gerektiğine dair entemel ölçütü koymaktadır. Kişinin sahip olduklarındaniyi olanları ve kendisine verildiğinderahatlıkla kabul edebileceği şeyleri infak etmesi.”Allah katında değer görecek olan harcama(infak) budur. İstemediği ve kendi hoşuna gitmeyen,kendisine verildiğinde kabul etmeyeceğimalları herkes rahatlıkla başkalarına bağışlayabilir.Ancak böyle yapan kişi görünüşte infakediyor yahut başkalarına iyilikte bulunuyorolsa da yaptığı davranış gerçek anlamda iyilikdeğildir. Asıl iyilik, kişinin yakınlarına, yetimlere,yoksullara ve yolda kalmışlara, (ihtiyacındandolayı) isteyene mala olan düşkünlüğüneve sevgisine rağmen malından bir şeyler verebilmesidir.(Bakara, 2/117) Zira Kur’an’da kişininsevdiği şeylerden Allah yolunda harcamasıiyiliğe ulaşmasının dolayısıyla yaptığı infakınmakbul olmasının yolu olarak sunulmuştur.“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkçaiyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanızAllah onu bilir.” (Al-i İmran, 3/ 92) TDV< 64TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Kenan ORALTDV Konulu Hadis ProjesiAllah Rasûlü, yakın dostlarıHz. Ebû Bekir, Hz.Ömer ve bazı sahabileri ile oturmuş,sohbet ediyordu. Bu arada birsahabi O’na yapraksız hurma dalındanyapılan bir tabak içinde tazehurma ikram etti. Ardından KutluElçi etrafındaki ashabına “BanaRabbinin izniyle her zaman meyveveren, yaprakları dökülmeyenve tıpkı Müslümana benzeyen birağaç söyleyin bakalım!” dedi. Bazısahabiler doğru cevabın çölde yetişenağaçlar olduğunu düşündü. Hz.Peygamber’in sünnetine bağlılıktakititizliğiyle tanınan genç sahabi Abdullahb. Ömer de oradaydı ve içindenhurma ağacı demek geldi. FakatEbû Bekir ve Ömer gibi büyük sahabileroradayken onlara saygısındankonuşmak istemedi. Kimsedenbir cevap alamayınca Hz. Peygamber“O hurma ağacıdır.” buyurdu.(EM360 Buhari, Edebü’l-Müfred, 132:T3119 Tirmizi,Tefsîru’l-Kur’ân, 14: T2867Tirmizi, Emsal, 79)Hurma ağacıyla Allah’a inananmüslüman arasında pek çok benzerlikvardır. Allah Resûlü de bubenzetmeyle iyi bir müslümanınnasıl olması gerektiğini anlatmaktadır.Hurma ağacının toprağa sıkı sıkıyatutunan sağlam ve sabit köklerivardır. İman da gönülden inanankişinin sapasağlam ve sarsılmaz kökü gibidir. Aslındasevgili Peygamberimizin bu benzetmesi, Yüce Allah’ınşu teşbihiyle de büyük bir benzerlik arz etmektedir:“Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi?(Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselenbir ağaç gibidir. Bu ağaç, Rabbinin izniyle herzaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlaramisaller getirir.” (İbrahim, 14/24-25) Bu ayettekigüzel ağaç, mümini temsil ederken, güzel söz kelimeside onun özünde bulunan müminin şiarı olan veiçinde adeta kök salan “la ilahe illallah” kelime-i tevhidini(Hucurât, 49/15) ifade etmektedir. Bu özlü imanifadesi müminin kalbinde sağlam ve sabit bir şekildedurmakta ve o, onun bereketi ve sevabıyla da yükselmektedir.Bu nedenledir ki Rabbine duyduğu tam birteslimiyet ve takva hissiyle mümin, kökleri yerde sabitve güçlü bir şekilde duran hurma ağacı gibidir. Müslüman,karakterinin ve kişiliğinin özünü aldığı bu kökünüzerine hurma ağacında olduğu gibi Allah rızasınıgözeterek kıldığı namazıyla, yaptığı ibadetleriyle,güzel ahlakı ve salih amelleriyle semaya doğru yükselendallar bitirir.Hurma ağacı sağlam kökü ve bereketli dallarınınyanı sıra insanlar için pek çok faydayı içinde barındıranmeyvesi, yaprağı, gövdesi ile de gerçek müminebenzer. Çünkü mümin kendisinin yanı sıra akrabası,komşusu, toplumu ve bütün insanlara da maddi-manevi,teorik veya pratik katkı sunan onların menfaati içinçaba gösteren kişidir. Hurma ağacının her sene meyvevermesi yani bir devamlılık göstermesi gibi müslümanda ibadet hayatında, sosyal hayatında istikrarlı, mutedilbir çizgi izler. Hayatının merkezine yerleştirdiği, enerjisinive canlılığını inancından alan salih amelleriyle desürekli meyvelerini vermeye devam eder.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 65 >


MÂTÜRÎDÎ’NİN DÜŞÜNCE SİSTEMİNDEŞER-HİKMET İLİŞKİSİDR. EMİNE ÖĞÜKTarih boyunca insanların zihinlerini meşgul eden şer/kötülük konusuve şerri temellendirmeye dayalı argümanların Mâtürîdî’nin düşüncesistemi içindeki yerini görmek isteyenlerin başvurabileceği bu eser, birproblem olarak sunulagelen kötülük konusunun Sünnî kelam ekolününkurucusu ve çok önemli bir temsilcisi olan Mâtürîdî’nin ilahî hikmetpenceresinden bakmayı başarabilenler için nasıl bambaşka bir boyutkazandığına şahitlik etmektedir.Eserde varlığın mahiyeti, varoluşun amacı, insanın kendi davranışlarıüzerindeki rolü, aklın sınırları, insanın hürriyet alanı, kader, hak,adalet, hayır-şer, ölüm, cehennem vb. birçok konu hikmet açısındandeğerlendirilmektedir.TANZİMAT DÖNEMİNDEDİN DEĞİŞTİRME HAREKETLERİ(1839-1876)DR. HALİDE ASLANDin değiştirme (ihtida) bireylerin çeşitli nedenler sonucu dinselyönelimlerinde değişimi içeren sancılı bir süreçtir. Bazı dönemlerdeise din değiştirme bireysel bir değişim olmanın ötesinde toplumlariçin hukuki, sosyal, ekonomik sonuçları olan zorlu bir süreç halinegelebilmektedir. Bu çalışma genelde Osmanlı tarihinde özelde iseTanzimat dönemi gibi pek çok alanda kırılmanın yaşandığı özelve özellikli bir dönemde din değiştirmenin sebepleri, süreçleri vesonuçlarını Osmanlı Arşiv belgeleri ışığında değerlendirmiştir. Osmanlıİmparatorluğu’nda klasik çağdan Meşrutiyet dönemi sonlarına kadardiğer dinlerden İslam’a geçenler ve İslam’dan çıkıp diğer dinleri kabuledenlerle karşılaşılmıştır. Ancak Tanzimat Dönemi’nde daha önceoldukça basit bir süreçte gerçekleşen din değiştirme hadisesi, uzun veesaslı bir prosedüre kavuşmuş, kurumsallaşmış ve politik bir meselehaline gelmiştir. Hoşgörü ve çeşitliliğin birlikteliğine örnek gösterilenOsmanlı İmparatorluğu’nda din değiştirme konusunun birinci elkaynaklardan yola çıkılarak incelenmesi bu konudaki tartışma vespekülasyonlara belirli bir yön kazandırabilecektir.< 66TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


İnanç Esasları KılavuzuKitâbü’l İrşâdİmâmü’l-Haremeyn el-CüveynîÖmrünün büyük bir kısmını ilim tahsili, tedrisi ve eser telifine ayıranİmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, kelâm, fıkıh, usûl-i fıkıh, tefsir vehadis alanlarındaki eserleriyle tanınan, özellikle kelâm ve usûl-i fıkıhtaotorite kabul edilen bir âlimdir. Kelâm tarihinde dönüm noktası sayılanGazalî’nin de hocası olan Cüveynî’nin bu sahadaki başlıca eserlerişunlardır: el-Akidetü’n-Nizâmiye, Lümau’l-edille fî kavâ’idi Ehli’s-sünne,eş-Şâmil fî usûli’d-dîn, el-İrşâd ilâ kavâtı’i’l-edille fî usûli’l-i’tikâd. Kelâmtarihi kaynaklarınca eş-Şâmil fî usûli’d-dîn’in muhtasarı niteliğindegörülen el-İrşâd, Cüveynî’nin en meşhur kitabıdır. Bu bakımdan onunkelâmî görüşlerini ilk elden, özlü bir şekilde öğrenmek isteyen okuyucuiçin el-İrşâd vazgeçilmez bir kaynaktır.KUTSAL KİTAPLARA GÖREDİN ADAMIDOÇ. DR. İBRAHİM H. KARSLIİnsanlık tarihinin hemen her aşamasında tanık olunan ilginçparadokslardan biri; tevhit ilkelerini öğretmekle yükümlü dinadamlarının, “aracılık” rolüne bürünerek kendilerini merkeze koymayaçalışmalarıdır. Bu gerçeğe işaret eden Kur’an-ı Kerim’in, Yahudi veHıristiyan toplumların din adamlarını “rab” edindiklerini bildirmesi, butarihî paradoksun hem boyutunu hem de tehvhit inancı açısından nekadar kadim bir tehlike olduğunu göstermektedir.Aynı şekilde peygamberlerin çağrısına en şiddetli muhalefet, dinîbürokrasi denilen bir tür elit din adamı zümresi tarafından organizeedilmiştir. Böylece din adamları, hakikatin şahidi olma misyonunukaybederek onun önünde en büyük engel hâline gelebilmektedir.İşte elinizdeki bu çalışma, din adamlarının nasıl bir yozlaşmayauğradığını, bunun doğurduğu vahim sonuçları Kur’an-ı Kerim ayetlerive Kitab-ı Mukaddes verileri çerçevesinde irdeleyip ortaya koymayıamaçlamaktadır. Konu, tefsir ve dinler tarihi ilmi açısından tarihîbir analiz olduğu kadar güncel işaretler içermesi bakımından daokuyucunun ilgisini çekecek niteliktedir.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 67 >

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!