11.07.2015 Views

DÄ°NÄ°MÄ°Z Ä°SLAM Ä°darecilik Bilgileri - Bizim Sahife

DÄ°NÄ°MÄ°Z Ä°SLAM Ä°darecilik Bilgileri - Bizim Sahife

DÄ°NÄ°MÄ°Z Ä°SLAM Ä°darecilik Bilgileri - Bizim Sahife

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

www.dinimizislam.comDİNİMİZ İSLAMwww.dinimizislam.comİdarecilik<strong>Bilgileri</strong>KünyeSahibi:Mehmet Ali DemirbaşGazeteci – Yazar29 Ekim Cad. No:23 Kat:4Yenibosna İstanbulTel: (0212) 454 38 20mehmetali.demirbas@tg.com.trHazırlayan:www.bizimsahife.org1


İdareci ve ciddiyet 3İdarecilik 4Herkes takdir bekler 5İdareciliğin mesuliyeti 6İşini yarına bırakma 7İdarecilere tavsiyeler 9Padişaha nasihat 17İdarecide olması gerekenhasletler 21Fudayl bin Iyad’ın öğüdü 26Üç şey vardır ki 28Bir âlimin nasihati 29İnsanlarla iyi geçinmekiçin 31İşleri ehline vermek 33İdarecilere öğütler 35Âmirlere itaat 36Eshab-ı kiramın yolu 37Terbiyenin önemi 40İdareciliğin Temeli 41Yardımcının özelliği 43İdarecilik otoritesi 44İdarecinin vasıfları 45Danışmanın vasıfları 52İstişare toplantısı 53Yönetilenler 54Tedbirli olmak 55Sultanla görüşmek 56Zulmün zararları 56www.dinimizislam.comİdarecilik <strong>Bilgileri</strong>İ Ç İ N D E K İ L E RYemek yedirmek ve ihsan58Bir işe iki kişi 60Üç Nasihat 62İdareci nasıl olmalı 64Başarılı idareci 66Sevilmenin kısa yolu 68Timur Han diyor ki: 71Arkadaşlık 72Arkadaşlıkta güzel ahlak 74Arkadaş seçerken 76Arkadaşlık hakkı 78Arkadaşı tercih 80Arkadaşın kusuru 82Arkadaşa yük olmamak 84Arkadaşa nasihat 86Arkadaşa yardım 88Arkadaşı takdir etmek 90Arkadaşın adınıunutmamalı 91Dinlemesini bilmek 91Takdir etme sanatı 92İdari ve Siyasi taktikler 93Yöneticiler için 100Başarılı olmanın yolları 104Başarılı iletişim için 107Başarılı olmak içinprensipler 108İki başlı idare 109Başarının yolları 1102


www.dinimizislam.comİdarecilik <strong>Bilgileri</strong>İdareci ve ciddiyetİdareciliğin mektebi yoktur derler. Bu sözün doğru tarafı vardır.İdareci, idarecilik kabiliyeti olan insanın, hadiselerle pişip yoğrulması ileyetişir. İyi idareci olmak için diploma tek başına kâfi gelmez. Bunun yanısıra sabır, müsamaha, zekâ, basiret, akıl, olayları kritik etme, hitabetkabiliyeti, heyecana kapılmamak, ikna kudreti, vakar, ciddiyet,affedebilme, derinlemesine düşünme, insanları tanıma, güler yüz ve tatlıdil gibi hasletlerin de bulunması lazımdır. İdareci bunlardan ne kadarçoğuna malikse iyi idarecilik vasfı da o nispette artar. Bazı büyükidarecilerin vasıfları şunlardır:Fatih Sultan Mehmet, niyetimi kavuğum bilse kafamdan atarımşeklinde konuşmuştur. Napolyon da kendisini yakalamaya gelen Fransızordusuna çektiği belagatlı nutukla onları kuzuya çevirmiş ve aynı ordununbaşına geçerek Fransa tahtına oturmuştur. Yavuz Sultan Selim, Şahİsmail’in üzerine yürürken bıkkınlığa kapılan askerler tarafından çadırınaok atılması üzerine “hassas an”ı çok iyi hesaplamış ve lafı kafalarabalyoz gibi indirmiştir:“İsteyen karılarının yanına dönebilir; ben düşmanın üzerinegidiyorum!”Eğer o kritik an süratle muhakeme edilip oka bu erkek sesle cevapverilmeseydi Sultan Selim belki de kazan kaldıran askere kellesini teslimedecekti.Türkler, tarihin en eski milletlerinden biridir. Üstün devlet kurmabilgileri vardır. Öteden beri bizim aile, şehir ve devlet hayatımızmevcuttur. Bu da iyi idareci yetiştiren cemiyet olduğumuzu ortayakoymaktadır. Cemiyet yaşayışımızda çocuk, hayatı tanımaya başladığıan ilk önce bir “reis” ve “reis” mefhumu ile karşılaşır. Baba, aileninreisidir. Okuldaki reisi öğretmen ve müdürdür. Mahalle reissiz değildir;oradaki reis muhtardır. Camide imam sadece namaz kıldıran insan değil,aynı zamanda bir reis ve bir rehberdir. Selçuklular ve Osmanlılarzamanında devlet reisi yani devletin en yüksek idarecisi aziz bilinir, ismiöyle ulu orta söylenmez, saygısızlık gösterilmezdi. Cumhuriyet devrindede bu emsalsiz örfümüz devam ettirilmiş ve devlet başkanları tartışma,sataşma ve polemiklerin üstünde ve uzağında tutulmuştur.Aslında kalkınmayı sadece ekonomik cephesi ile ele almak3


www.dinimizislam.comhatadır. Bize kalırsa kalkınmak iyi yetişmiş insanla mümkündür.Kalifiye eleman da iyi idareci sayesinde yetişmektedir. O halde neyapıp edip kıymetli idareciler yetiştirmenin yoluna bakmalıyız.İki üç yüz sene evvel aynı anda birkaç şeyhülislam namzediolabiliyordu. Mesela meşhur divan şairi Baki, bir şeyhülislam efendinintaşıdığı bütün kıymetlere sahip olduğu halde kendisine sıra gelmediği içinbu makama oturamamıştır. Bunun gibi devlet, aynı zamanda birkaçsadrazam çıkartacak kudretli dönemler yaşamıştır. Bu az şey değildir.Bugün de asrın şartlarına göre fabrika idareciliğinden, siyasihayata kadar iyi idareciler yetiştirmek için çok çalışmalıyız.Devlet adamı her hâl ve hareketi ile bir bütündür. Gazetecilerlekonuşmasına, giyim kuşamına kadar her an dikkatli, ölçülü ve ağır başlıolmalıdır. Milleti idare edenler millete mal olmuştur. Hiçbir davranışlarıgözden kaçmaz.İdareci, hedefteki insandır. Güzel davranışları örnek alındığı gibi,hataları da şiddetle reaksiyon görür.Vatandaş, somurtmayan fakat ciddi, ölçülü, şahsiyetli, ferdi ve ailehayatı ile mazbut özü sözü birbirine uygun idarecileri her zaman takdireder.Başarılar elbette tarihe mal olacak ve hakikatler hiçbir zamanunutulmayacaktır. (E.Ö.)İdarecilikHer idareci, elemanlarından iyi iş, yüksek randıman bekler.Elemanlarının arı gibi çalışıp bal yapmalarını ister. Bir kovandaki arıları,duman ile kaçırırsak veya hepsini öldürürsek, balı kolayca almakmümkündür. Fakat bu aldığımız son bal olur. Arılara ihtiyaçları kadar balbırakıp, kalan balı alırsak, arılar, bal yapmaya devam ederler.Kusursuz eleman bulunmaz. Marifet, onları kusurları ile kabul edipçalıştırabilmektir. Âmir, elemanını tenkit ederse, o da savunmakmecburiyetinde kalır. Yaptığı yanlış işin doğru olduğunu ispat için bintane delil getirir. Kusuru kolay kolay kabul etmez. Tenkit edildiği için deincinir, çalışma azmi kırılır, istenilen verim alınamaz. İnsan çalıştırmanıntemel şartı, heves kırmamaktır.Her âmirin âmiri vardır. Acaba bir âmir, kendi âmirine karşı iyieleman mıdır? Elemanlarından beklediği saygıyı, işi, kendisi âmirinekarşı yapabiliyor mu? Eğer kendisi âmirine karşı kusur ediyorsa,elemanlarının kusurlarını da görmemesi lazımdır. Acaba en büyük âmir4


www.dinimizislam.comonda bulunmayan bir meziyetle övmeye kalkarsak, içinden, Haydi canımsen de!.. diyebilir.Şu halde, elemanın mevcut olan iyi vasfını takdir etmek gerekir.Onun arzusunu sormalı, istekleri ile ilgilenmelidir! Ben eleman olsaydım,âmirimden ne beklerdim diye düşünmelidir!İnsan emir almaktan hoşlanmaz. Onun için (Şunu şöyle yap!)dememeli, (Şunu şöyle yapsak olmaz mı? Ben şöyle düşündüm.Acaba siz nasıl düşünüyorsunuz?) gibi sözler, elemanı incitmez,nefsinin hoşuna gider. Böylece eleman, kendisinin önemli bir kişiolduğuna inanarak çalışma azmi artar. Kısacası, nasıl idare edilmekistiyorsak, elemanlarımızı da o şekilde idare etmemiz lazımdır.Maiyeti altındakilere ne sert, ne de yumuşak davranmalı, her zamanorta yolu seçmelidir! Yönetici, elemanlara karşı fazla yumuşakdavranırsa, laubali olurlar. İşler ciddiyetle yapılmaz. Sert davranırsa,yöneticiden nefret ederler.Tanıdıklar ve maiyettekiler, çekinmeden âmirin yanına girebilmelidir.Yanına girmekten çekinen varsa, o âmirde hayır yoktur.İdareciliğin mesuliyetiİdareci olmanın mesuliyeti çoktur. Maiyetindekilere adaletigözetmeyen âmir, onlara zulmetmiş olur. Zulmün günahı ise büyüktür.Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:(Allahü teâlânın en sevmediği kimse, zalim idarecidir.) [Tirmizi](Kıyamette, insanlar arasında en çok azap görecek kimse, zalimidarecidir.) [Taberani](Âdil olmayan âmir, yüzüstü Cehenneme atılır.) [Hakim](On kişiye âmirlik eden kıyamette, elleri bağlı olarak getirilir.Âdilse kurtulur, değilse zulmü yüzünden helak olur.) [Taberani](Hiç kimse yoktur ki, on kişiye âmir olsun da, kıyamette, idareettiği kimseler arasında hüküm verilinceye kadar elleri bağlıolmasın!) [Taberani](Cehenneme girecek ilk üç sınıf insandan biri zalim âmirdir.)[İbni Hibban](Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun!)[Ebu Avane](Siz âmir olmaya düşkünsünüz. Halbuki, hakkını gözetenlerhariç, âmirlik, kıyamette pişmanlıktır.) [Buhari](Âmirliğin başı da, sonu da pişmanlıktır, kıyamette de azaptır.)[Beyheki]6


www.dinimizislam.comgafil olmazsan, sen de aldatılmazsın.İdarecilerin yolunu aydınlatacak nur; ancak cezaları tatbik etmek,araştırmaya ve açık delillere dayanmak suretiyle hakkı sahibinevermektir.İyi kişilerin yolunu takip etmek, onların iyi hareket ve prensiplerinidevam ettirmek daha tesirlidir. İdarecinin zulmetmesi; idare edilenler içinbir felaket, itimat ve güvenden yoksun kimselerle yardımlaşıp milletidaresinde onlara dayanması ise bütün halk için bir helaktır.Ey Müminlerin Emiri, güzel komşuluk ve iyi muamele et! Şükredereknimetin çoğalmasını iste! Zira Hak teâlâ buyurdu ki:(Şükrederseniz, nimetlerimi artırırım. Nankörlük ederseniz,azabım şiddetlidir.) [İbrahim 7]Allah katında ıslahtan daha iyi, fesattan daha kötü bir şey yoktur.Kötülük işlemek nimetlere karşı nankörlüktür. Nankörlük edenlerin çoğu,şereflerinden mahrum olmuş ve Allahü teâlâ, onlara düşmanlarınımusallat etmiştir.[İmam-ı Ebu Yusuf hazretlerinin bildirdiği hadis-i şerifler]Ey Müminlerin Emiri, şu hadis-i şeriflerin gereğini yapmaya çalış!1- (İnsanların en kıymetlisi ve kıyamette bana en yakın olanı,adaletle hükmeden idarecidir. İnsanların en kötüsü ve en fazla azapgörecek olanı ise, zalim idarecidir.)2- (Allahü teâlânın hayır murat ettiği milletin idarecileri yumuşakve cömert kimseler olur. Kim idareci olurda rıfk [yumuşaklık] ilemuamele ederse, Allahü teâlâ da ona rıfk ile muamele eder.)3- (Cemaatten bir karış uzaklaşan, boynundaki İslam halkasınıkoparmıştır.)4- (İdarecilerinize sövmeyin. Eğer iyi idare ederlerse sevabıonlaradır, size de teşekkür gerekir. Eğer kötülük ederlerse vebalionlara, size de sabır gerekir. Çünkü idarecilik bir nikmet[cezalandırmak suretiyle mükafat vermek] tir, Allahü teâlâ dilediğini oyoldan imtihan eder. Onun nikmetini öfke ile değil, sabırlakarşılayın!)5- (Her emire itaat et, her imamın arkasında namaz kıl!Eshabımın hiçbirine sövme!)İdarecilere tavsiyelerTahir bin Hüseyn, Abbasiler zamanında Horasan valisi iken, Rakkavaliliğine atanan oğlu Abdullah bin Tahir’e bazı nasihatlerdebulunmuştur. Nasihatleri özetle şöyle idi:9


www.dinimizislam.comAllahü teâlâdan kork. Daima Onun korkusu içinde bulun. Her an Onumurakabe eyle! Hep Onu düşün. Onun gazabından sakın. Gece-gündüz,idaren altında bulunan insanları korumaya gayret eyle. Allahü teâlânınsana ihsan ettiği afiyet nimetini, ahiret için hazırlanmakta ve mesulolacağın şeyi düşünmekte kullan.Allahü teâlâ ihsan ederek valilik mevkiinde bulunmanı nasip etmiş veidaren altında bulunanlara da şefkat ve merhametle muamele etmeniemretmiştir. Ayrıca, insanlara karşı adil davranmanı, Allahü teâlânınhakkına riayet etmeni, insanlara Onun emir ve yasaklarını tatbik etmeni,onları zararlı şeylerden korumanı, onların ırz ve namuslarını iyi muhafazaetmeni, kanlarının dökülmesine mani olmanı, yolculuklarında kendilerineyol emniyetini temin etmeni, hasılı, onları rahat ettirmeni emretmiştir.Şunu iyi bil ki, Allahü teâlâ emrettiği şeylerden seni hesaba çekecekve yaptığın işlerin; mükafat veya ceza olarak, karşılığını verecektir. Ohalde aklınla, zihninle, basiretinle, her şeyinle, Hak teâlâya vereceğinhesaba hazırlanmaya yönel. Hiç bir meşguliyet bu mühim farzı terketmene ve gevşeklik göstermene sebep olmasın. Çünkü bu, her şeyinbaşıdır.Üzerinde en fazla dikkat ve hassasiyet göstereceğin, önemleduracağın en mühim şey; Allahü teâlânın sana farz kıldığı beş vakitnamaza devam etmektir. Ayrıca, namazlarını, Hak teâlâyı hatırlayarak,güzel abdest alarak, müstehap olan vakitlerinde, bütün adab ve erkanınariayet ederek cemaatle kılmaktır. Bundan başka, namazda okuduğunâyet-i kerimeleri, acele etmeden, edeple oku. Namazın rüku, secde vediğer erkanını, tam bir samimiyet, ihlas ve teslimiyet ile ifa et. Yapılanbütün iyi işlerin, hatta diğer bütün ibadetlerin; namazı güzel ve düzgünkılabilmek için olduğunu unutma. Bu hususta en ufak bir gevşeklik,tembellik gösterme ve asla ihmalkâr davranma. Bil ki, bütün işlerindüzenli olması namaza bağlıdır. Namaza bu şekilde devam eden, herkötülükten uzaklaşır. Çünkü Allahü teâlâ mealen; “Doğru kılınan namaz,insanı fahşadan ve münkerden muhakkak uzaklaştırır” buyurdu.(Ankebut 45) Beraber olduğun kimseleri de namaza teşvik et!Beş vakit namazdan sonra yapman gereken en mühim husus,Resulullah efendimizin sünnetine sımsıkı sarılmak ve Onun ahlakı ileahlaklanmaktır.Bir işle karşılaştığın zaman, önce Allahü teâlâdan korkarak istiharedebulun ve Resulullah efendimiz vasıtasıyla bildirdiği emir ve yasaklarınabağlı kalarak yapmaya çalış. Bu işin, Allahü teâlânın senin hakkında, razıolduğu, beğendiği şekilde meydana gelmesini nasip etmesi için Ondan10


www.dinimizislam.comyardım iste!Sana yakın olsun, uzak olsun, hoşlandığın ve hoşlanmadığın birhususta herhangi bir kimseye muamele ederken, sakın adaletten ayrılma.Her zaman fıkıh âlimlerini, salihleri, Allahü teâlânın emirlerine uygunyaşayanları tercih eyle. Kişiyi süsleyen şeylerden birisi, fıkıh ilmine sahipolmak, fıkıh bilgisini elde etmeye çalışmak başkalarını da buna teşviketmek ve insanı Allahü teâlâya yaklaştıracak şeyleri bilmektir. Bütünbunlara riayet edersen, Allahü teâlânın yardımı ve muvaffakiyeti seninleberaber olur. Bunun sayesinde, insanlar senin emrine tazimde bulunur.Saltanatın onlara karşı heybetli olur. Böylece, herkes sana samimiyetduymaya ve adaletine itimat etmeye başlar.Bütün işlerinde orta yolu tut. İtidalli olmak, orta yolda bulunmak çoktakdir edilmiş, beğenilmiştir. Orta yolu tutmak, apaçık bir emniyet, faziletve güzellik olup, insanı, istikamet sahibi olmaya ve hidayete sevk eder.Hak teâlânın yardımı, muvaffakiyeti ve iki cihan saadeti ise, istikamet vehidayet üzere bulunanlaradır.Bütün dünya işlerinde orta yol üzere bulun. Ahireti istemekte, sevapişlemekte, salih ameller yapmakta, güzel hâl üzere bulunmakta gevşeklikgösterme. Zira, Allahü teâlânın rızasını kazanmak ve Cennette, Onundostu olan veli kullarla beraber olmak için çok hayır ve iyilik yapmanın, buhususta gayretli olmanın hududu yoktur.Bil ki, dünya işlerinde orta yol üzere bulunmak, kişinin izzet veşerefini arttırır. Günahlardan korur. Ayrıca sen, kendini ve beraberindebulunanları, ancak orta yolu tutmakla koruyabilir ve işlerini düzeltebilirsin.Orta yolu tut ve buna riayet eyle. Böylece işlerin tamam olur, gücün,kudretin artar. Sana tâbi olan insanlardan, yakınında bulunanlar veuzağında olanlar, düzelip ıslah olurlar.Allahü teâlâya zannını güzel eyle ki, maiyetinde bulunanlar da sanadoğru davransınlar.Kendisine vazife verdiğin hiçbir kimseyi herhangi bir şeyden dolayı,durumunu iyice araştırmadan önce, asla suçlama! Çünkü, temizkimselere itham ve kötü zanda bulunmak, büyük günahtır.Arkadaşların ve yakınların ile alakalı işlerinde iyi zanda bulun. Onlarasuizanda yani kötü düşüncede bulunmaktan kaçın. Bu davranışın, onlarıniyi yetişmelerinde sana yardımcı olur. Allahü teâlânın düşmanı olanşeytan, yaptığın işlerde, hoşlanacak bir şey bulamasın. Çünkü sendeazıcık bir zayıflık bulması, suizannı ve hayatının tadını kaçıracak olangam ve kederi gönlüne sokmak için kâfidir.Şunu iyi bil ki, hüsn-i zan sahibi olduğun müddetçe, kuvvet ve rahat11


www.dinimizislam.combulursun. İşlerinde, arzu ettiğin, sevdiğin neticelere hüsn-i zan ilekavuşursun. Hüsn-i zan sayesinde insanları, seni sevmeye, bütünişlerinde doğru ve dürüst olmaya davet edebilirsin. Hüsn-i zan sahibiolursan, insanlar seni sever ve bütün işlerini severek, dürüstlükleyaparlar. Bununla beraber, yakınlarına hüsn-i zannın ve emrin altındabulunanlara olan yumuşaklığın hiçbir zaman işlerini takibe, soruparaştırmana, dostların işlerini halletmene, maiyetindekileri gözetmene,onları dikkatle takip etmene mani olmasın. İdaren altında bulunanları iyigözetip, ihtiyaçlarını gidermen ve himayelerini üstlenmen önde gelentercihin olsun. Dinin ayakta durması ve sünnetin ihyası, ancak buşekildedir.Bütün bu işlerin hepsinde niyetini sağlam eyle. İhlaslı ol.Yaptıklarından mesul olduğunu, işlemiş olduğu iyiliklerden mükafatalacağını, kötülüklerden ise ceza göreceğini çok iyi bilen kimsenin yaptığıgibi, devamlı kendini hesaba çek! Muhakkak ki, Allahü teâlâ dinini sağlamve şerefli bir sığınak kılmıştır. Dinine uyanları yüksek, şerefli eylemiştir. Ohalde idare ettiğin, yetişmelerini üzerine alıp, kendilerini gözettiğinkimselere din yolunu, hidayet yolunu göster.Allahü teâlânın hakkına mutlaka riayet et. Suçlulara müstahakoldukları cezayı vermekten de geri durma. Bunu ihmal etme ve aslagevşeklik gösterme! Suçlulara, cezalarını vermekte gecikme. Aksi haldebu gecikmen, içinde bulunduğun hüsn-i zannı bozup, yok eder. Buhususlara bildirilen şekilde riayet eylersen, dinin korunmuş ve mürüvvetintamamlanmış olur.Verdiğin herhangi bir sözü muhakkak yerine getir. Hayırlı bir şey vaatettiğinde, gecikmeden yap. Daima iyilik yapmaya, iyilik sahibi olmayayönel! Sana iyilik yapanlara karşılık, iyilikle mukabelede bulun. İdarenaltında bulunanların ayıp ve kusurlarını görmemeye çalış! Kendini yalansözden uzak tut ve böyle yalancılara buğzet. Söz taşıyanlardan da uzakdur! İşlerinin, başında veya sonunda fesada uğrayıp bozulması,yalancıların sana yaklaşmaları ve sana yalan söylemeye cüret etmeleriile başlar. Çünkü yalan, günahların başıdır. Kovuculuk, sahibini selameteerdirmez. Kovucu ile arkadaşlık edenin de başı selamete ermez. Ayrıca,kovucunun sözlerine uyarak hareket eden kimsenin hiçbir işi rast gelmez.Doğruluk ve iyilik sahibi kimseleri çok sev. Doğruluk üzere çalıştıklarımüddetçe şeref sahiplerinin yardımcısı ol. Zayıflara yardım eyle.Akrabanı ziyaret edip gözet. Bütün bunları, Allahü teâlânın rızası veOnun dininin yükselmesi için yap, sevabını da sadece Allahü teâlâdaniste ve daima ahiret yurdunu talep eyle!12


www.dinimizislam.comKötü arzulardan ve zulümden çok kaçın. Hatta bunları, hatırındanbile uzak tut. İdaren altında olanlara da, bu düşüncelerden uzakolduğunu göster. Onları adaletle güzel idare eyle. Aralarında hak vedoğrulukla kal ve seni hidayet yoluna ulaştıracak marifet bilgisi ilemuamele et. Kızdığın zaman kendine hakim ol. Vakur, ağır başlı veyumuşak huylu ol. Bulunduğun mevki sebebiyle kendini çok kıymetlizannetmekten, hiddet ve gururdan çok sakın. Hem; “Ben baştabulunuyorum. Dilediğimi yaparım” gibi bir düşünceye kapılmaktan çoksakın. Çünkü bu hal, sende görüşün noksan olduğuna ve bir olan, ortağıbulunmayan Allahü teâlâ hakkındaki bilginin azlığına alamettir. Allahüteâlâ için niyetinde samimi, ihlaslı ve Onun hakkında yeterli bilgiye sahipol!Şunu iyi bil ki, mülk, Allahü teâlânındır ve onu dilediğine verir.Dilediğinden ise çekip geri alır. Sultana yakın olup, nimetlere bol bolkavuşanlar, Allahü teâlânın bu nimet ve ihsanlarına nankörlük ederler,küfran-ı nimette bulunurlarsa ve bu nimetlerle övünüp büyüklenirlerse, onimetlerin elden çıkması ve cezanın gelmesi çabuklaşır ve hiçbir şey okadar süratli değildir.Nefse düşkün olmaktan çok sakın. Biriktirmen ve saklaman gerekenhazinelerini; iyilik, takva, adalet, idaresine memur olduklarını ıslah,beldelerini imar işleri ile alakadar olmak, canlarını korumak vemahzunlara, muhtaçlara yardım etmek içi kullan.Şunu iyi bil ki, mallar çoğaltılmakla ve hazineler de biriktirilmekle,üzeri kilitlenmekle meyve vermez, artış göstermez. Ancak bu mallar,seninle bulunanların ıslahı, haklarının kendilerine verilmesi, geçimsıkıntılarının giderilmesi gibi hususlar için kullanıldığı takdirde kıymetliolur ve o zaman meyve vererek artış göstermiş olur. O haldehazinelerinde, hakikaten artan mal biriktirmek istiyorsan, mallarını buşekilde, İslamın ve Müslümanların faydaları için, onlara hizmetteharcamalısın. Bu gibi hususlara riayet eder, hak sahiplerine haklarınıödersen, kavuştuğun nimetler elinde kalır ve Allahü teâlâ sana dahafazlasını ihsan eder.Herkese karşı adaletle ve ihsan ile muamele edersen, onlar da sanaitaatte bulunup, her söylediğini ve her istediğini kolaylıkla yaparlar.Hudutlarını bildirdiğim bu hususlara riayet etmeye çalış! Hasenatını,iyiliklerini çok eyle! Maldan baki kalacak, ahirete yarayacak olan, Hakyoluna sarf edilendir. Şükredenleri iyi tanı ve kendilerini mükafatlandır.Sakın dünya ve dünya gururu, sana ahiret korkusunu unutturmasın. Aksihalde üzerindeki hakları hafife almaya, küçümsemeye başlarsın. Bir işi13


www.dinimizislam.comİyi bil ki, sen vali tayin edilmekle, idaren altında bulunan,kendilerinden mesul olduğun insanların hazinedarı, koruyucusu vegözetleyicisi oldun. Bu vazifelerinden dolayı, idaren altında bulunanlara,korunup gözetilenler manasına raiye denilmiştir. Çünkü sen onlarıgözetirsin ve başlarında bulunursun.Onlara bir memur tayin edeceğin zaman, görüş, tedbir ve tecrübesahibi, işinin ehli, idareciliği bilen, namuslu, dürüst kimseleri tayin et. Zirabu, sana dayanan, üzerine aldığın vazifenin icabı olarak yerine getirilecekhaklardandır. Hiçbir meşguliyet seni, bu vazifelerden alıkoymasın vehiçbir mani seni bu işleri yapmaktan uzak tutmasın.Bütün bu nasihatlere riayet edersen, beğenilen, düşmanlarıngözünde bile adaletinden razı olunan; bütün işlerinde, adalet, kuvvet,tedarik sahibi kıymetli bir idareci olursun. O halde, bu hususları yerinegetirmeye gayret eyle ve hiçbir şeyi buna tercih eyleme ki, Allahüteâlânın izni ile işinin sonunda övülmeye layık olasın.İdaren altında bulunan yerlere vazifelendirdiğin kimselerinçalışmaları, hal ve gidişatları hakkında sana malumat yazıp bildirecekemin kimseler gönder. Böylece vazifelendirdiğin memurların çalışmalarınıtakip et. Memurlarına bir iş buyurmak gerekince, istediğin işin sonunu iyidüşün. Şayet bu işin akıbetinde, selamet, emniyet ve afiyet görürsen vebu işten güzel netice, nasihat, iyi karşılık umarsan, yap. Aksi haldevazgeç. O iş hakkında, ilim ve basiret sahiplerine danış. Kişi sonunudüşünmeden bir iş yapmaya kalkarsa, kendisini tehlikeye attığı gibi işleride bozulabilir. Bu sebeple her işinde ihtiyatlı ol.Bugünkü işini, yarına bırakma! Kendi işini kendin yapmaya çalış.Yarınki günde karşılaşacağın işler ve hadiseler, yarına bıraktığın işleriyapmana mani olur. Bil ki, gün, geçtiği zaman, içindekileri de birliktegötürür. Bugünkü işini yarına bırakırsan, yarına iki günlük işi biriktirmişolursun. Bu ise seni çok meşgul eder, sonra hiç birini yapamazsın. Amaher günün işini o günde yaparsan, kendini ve bedenini rahatlatmış,sultanının işlerini de muhkem etmiş olursun.İhtiyaç içerisinde bulunan hanelerin haklarını araştır. Geçim yükleriniüzerine al, durumlarını düzelterek sıkıntıya düşmelerini önle. Bundanbaşka fakirlerin, miskinlerin, durumunu sana kadar getirmeye muktedirolmayanların hakkını aramada bizzat alakadar ol. Gizli meselelerini,sıkıntılarını öğren. Allahü teâlânın izni ile hallerini düzelt. Hastalarınbarınıp tedavi görecekleri hastaneler yap. Onlara iyi bakıp, hizmetedecek, şefkatli davranacak hizmetçiler ve hastaları güzel muayene vetedavi edecek tabipler tayin eyle!16


www.dinimizislam.comİşlerin çokluğu sende bıkkınlık meydana getirmesin ve insanlarlameşgul olmana mani olmasın. İnsanların yanına gelmelerine izin ver.Onlarla görüş, kendilerine sakinlik göster. Merhamet kanatlarını aç.Sevindiğini onlara göster. Bir şey istemekte ve konuşmakta kendilerineyardımcı ol. Onlara karşı şefkatli, merhametli ve cömert ol. Verdiğini;üzmeden, başa kakmadan, cömertlikle, gönül açıklığı ile ver ve karşılığınıyalnız Allahü teâlâdan bekle. Bu şekilde verilenlerin, Allahü teâlânınizniyle çok kârlı, kazançlı bir ticaret olduğunu bil.Gördüğün dünya işlerinden ve senden önce, geçmiş asırlardayaşayan helak olmuş milletlerdeki başkan ve hükümdarların hallerindenve akıbetlerinden ibret al. Sonra dininin hükümlerine uyarak, dininin vekitabının kaim olası için gayret edip, her halinde Allahü teâlânın emrinesımsıkı sarıl. Bunlara mugayir ve Allahü teâlânın gazabına sebep olanşeylerden uzak dur.Haramdan mal toplama ve malını israf ile harcama. Sık sık âlimlerinmeclislerinde bulun, onlarla istişare et ve kendileri ile beraber ol. Tekarzun; Hak teâlânın emirlerine tâbi olmak ve bunu yaymaya çalışmak,işlerin iyilerini, yüksek olanlarını tercih etmek olsun. Beraber olduğunkimselerin senin nazarında en kıymetlisi, sende gördüğü bir kusuru,çekinmeden, tenha bir yerde sana söyleyebilen kimse olsun. Böylelerininsana olan samimiyeti, muhabbeti elbette yapmacık ve gösteriş değildir.Yaptığın iyiliği başa kakma. Bütün işlerinde Allahü teâlâdan yardımiste ve hayırlı kılmasını dile. Muhakkak ki, Allahü teâlâ doğru ile ve doğruolanlarla beraberdir. Hal ve gidişatın; Allahü teâlânın rızasını kazanacak,Onun dinine nizam olacak, dinine tâbi olanlara izzet ve şerefbahşedecek, millete adalet ve sulh temin edecek şekilde olsun.Allahü teâlâdan dilerim ki; doğru yolda bulunmanı ve muhafazanıgüzel kılsın. Muhakkak Allahü teâlâ kullarına yakındır ve onların dualarınıkabul edicidirPadişaha nasihatİmam-ı Gazali hazretleri, Selçuklu sultanı Sultan Sencer’inpadişahlığı sırasında onunla görüşmüş, ona mektup yazmış ve bizzatnasihatte bulunmuştur.Sultan Sencer; Ehl-i sünnet itikadında, dinine bağlı ve bid’atlerireddeden bir padişah idi. 60 sene kadar tahtta kalmış olup, ilme veulemaya karşı çok hürmet eder, kendisi de ilimle meşgul olurdu. Ozamanın en meşhur âlimi olan İmam-ı Gazali hazretlerine haset edenler,İmam-ı azam hazretlerinin aleyhinde bulunuyor diye iftira ederek, Sultan17


www.dinimizislam.comSencere şikayet etmişlerdi. Bunun üzerine Sultan Sencer, İmam-ı Gazalihazretlerini yanına davet edip, görüşmek istediğini bildirdi. Durum İmam-ıGazali hazretlerine iletilince bazı mazeretlerini bildirerek gitmedi. SultanSencere mazeretini bildirmek ve nasihat etmek üzere bir mektupgönderdi.Özetle şunları bildirmiştir:“Cenab-ı Hakkın, ahirette bir insana ihsan edeceği şeylerin yanında,bütün yeryüzü, bir kerpiç gibi kalır. Yeryüzünün bütün beldeleri,vilayetleri, o kerpicin tozu toprağı gibidir. Kerpicin ve tozunun toprağınınne kıymeti olur? Ebedi sultanlık ve saadet yanında, yüz senelik ömrün nekıymeti vardır ki, insan onunla sevinip, mağrur olsun? Yükseklikleri ara,Allahü teâlânın vereceği padişahlıktan başkasına aldanma!Bu ebedi padişahlığa kavuşmak, herkes için güç bir şey ise de, seniniçin kolaydır. Çünkü Resulullah efendimiz, “Bir gün adalet ilehükmetmek, altmış senelik ibadetten efdaldir” buyurdu. Madem kiAllahü teâlâ sana, başkalarının altmış senede kazanacağı şeyi bir gündekazanma sebebini ihsan etmiştir, bundan daha çok muvaffakiyete fırsatolamaz! Zamanımızda ise iş o hale gelmiştir ki, değil bir gün, bir saatadaletle iş yapmak, altmış yıl ibadetten efdal olacak dereceye varmıştır.Dünyanın kıymetsizliği, açık ve ortadadır. Büyükler buyurdular ki:“Dünya kırılmaz altın bir testi, ahiret de kırılan toprak bir testi olsa, akıllıkimse, geçici olan ve yok olacak olan altın testiyi bırakır, ebedi olantoprak testiyi alır. Kaldı ki dünya, geçici ve kırılacak toprak bir testi gibidir.Ahiret ise hiç kırılmayan ebediyen baki kalacak olan altın testi gibidir.Öyleyse, buna rağmen dünyaya sarılan kimseye nasıl akıllı denilebilir?Bu misali iyi düşünün ve daima göz önünde tutun!Beni yanınıza davet etmiş bulunuyorsunuz. Benim ahdim var.Bundan sonra hiçbir sultanın yanına gitmeyeceğim ve hiçbir sultandan enufak bir şey kabul etmeyeceğim. Münazarayı terk edeceğim. Bu ahdimdedurdum. Bu bakımdan, sultanlar beni bu hususta mazur gördüler.Sizin için hayır dualarda bulundum. Eğer her şeye rağmen gelmemiçin bir fermanınız olursa, emre itaatin lazım olduğunu bildiğim için,ahdimi bozarak, fermanınızı kabul etme yolunu seçerim. Allahü teâlâ,dilinize ve gönlünüze öyle şeyler getirsin ki, bununla yarın ahiretteutanmaktan muhafaza etsin... Vesselam.”Bu mektup Sultan Sencere ulaşınca, madem ki Meşhed’e gelmiş,ordugahımıza az bir mesafe var. Oradan gelmek güç bir iş değildirdiyerek, gelmesini istediğini bildirdi. Bunun üzerine İmam-ı Gazalihazretleri Sultan Sencerin yanına geldi. Huzuruna girince ayağa kalkıp,18


www.dinimizislam.comİmam-ı Gazali hazretlerini karşılayıp kucakladı. Sonra da kendi tahtınaonu oturttu. Çok hürmet gösterdi. İmam-ı Gazali hazretleri oturduktansonra, yanında bulunan bir talebesine, Kuran-ı kerimden bir miktar okubuyurdu. Talebesi de mealen; “Allah kuluna kâfi değil mi?” buyurulan,Zümer suresi 36. Âyetini okuyunca, İmam-ı Gazali hazretleri, “Evet” dedi.Daha sonra söze Besmele çekerek başladı. Sultana özetle dedi ki:“Allahü teâlâya hamd olsun. Kurtuluş ancak takva sahibi olanlariçindir. Düşmanlık da ancak zalimleredir. İslam âlimlerinin âdeti şöyledir:Padişahların huzuruna girdiklerinde; dua, sena, nasihat ve bir ihtiyacıngiderilmesi hususunda konuşma yaparlar.Dua hususunda evla olan, gece karanlıklarında Hak teâlâya gizliceyalvarmaktır. Çünkü insanlar arasında yapılan dualarda riya, gösterişihtimali var. Halis olmayan böyle dualar ise, Hak teâlâ indinde makbuldeğildir. Bu huzurda övgüde bulunmak da riyakârlıktan uzak değildir.Yükseklik ve ışık bakımından, güneşin parmakla gösterilip, övülmeyeihtiyacı yoktur. Güzellik kemale ulaşınca, övenlerin pazarını bozar,bunların eli boş kalır.Resulullah efendimiz (Size iki vaiz bıraktım, biri susar, birikonuşur. Susan nasihatçi ölümdür. Konuşan ise Kur’andır) buyurdu.Dikkat et, susan nasihatçi ölüm, lisan-ı haliyle ne söylüyor ve konuşannasihatçi ne söylüyor? Susarak, haliyle nasihat eden, ölüm diyor ki:Ben, her canlıyı pusuda beklemekteyim. Zamanı gelince anidenpusudan çıkıp yakalayıveririm. Eğer benim herkes için yapacağım işin birbenzerini görmek isteyen varsa; padişahlar, vefat etmiş olan padişahlara,emirler de, vefat etmiş olan emirlere baksınlar. Melikşah, Alparslan,Çağrıbey toprak altından halleriyle şöyle nida ediyorlar:“Ey Padişah, ey gözümüzün nuru, sakın unutma ki, biz nerelere sevkedildik ve ne korkunç işler gördük. Emrinde bulunanlardan biri aç iken,sen asla bir gece tok olarak uyuma! Biri çıplak iken, sen istediğin gibigiyinme!Şöyle vasiyet ederler:Benden bir kelime kabul et ki, bu; “La ilahe illallah MuhammedünResulullah”dır. Bunu daima dilinde tut, yalnız kaldığın zaman bunusöylemeyi asla unutma. Asıl iman, bunu söylemekle istikrara kavuşur.“İman, suyunu taatten alır. Kökü adalet ile, devamı Hakkı zikretmek ilekaimdir” buyurulmuştur. Bunların hepsini yapıp ahiret azabındankurtulursan da, kıyamette sualden kurtulamazsın. Hadis-i şerifte; “Herbiriniz çoban gibisiniz ve herkes emri altında bulunanlardansorumludur” buyuruldu.19


www.dinimizislam.comEy Padişah! Hak teâlânın hak nimetini eda eyle ki, nimet; doğruiman, doğru itikad, güler yüz ve güzel ahlaktır ve iyi amellerdir. Bunlardaniyi amel işlemek senin elindedir. Madem ki Allahü teâlâ bu nimetleri sanaihsan etmiş, sen de dördüncüden, iyi amel etmekten kendini mahrumetme ki, küfran-ı nimet etmiş olmayasın ve ey ayakta duran emirler!(vezirler, kumandalar!) Eğer devletinizin mübarek ve daimi olmasınıistiyorsanız, nimetin kadrini biliniz. Nimeti, felaket ve bedbahtlıktan ayırtediniz. Biliniz ki; sizin bu Horasan melikinden başka, göklerin ve yerlerinmaliki olan başka bir padişahınız vardır. Yarın kıyamette, herkesi hesabaçekecek ve benim nimetimin hakkını nasıl elde eylediniz, nasıl yerinegetirdiniz, buyuracak.Meliklerin kalbleri, Allahü teâlânın hazineleridir. Rahmet, azap vecezaya dair yeryüzünde her ne vuku bulsa, meliklerin gönüllerivasıtasıyla olur. Allahü teâlâ, (Kendi hazinemi size emanet ettim. Sizindilinizi o hazinenin kilidi yaptım, korudunuz mu? Yoksa emaneteihanet mi ettiniz?) diye soracak. Hazineye ihanette bulunan, birmazlumun halini padişahtan gizleyendir.Bir ihtiyacın arz edilmesine gelince, benim bir genel, bir de özelolmak üzere iki hacetim vardır. Genel olanı şudur: Tus ahalisi zulümdenhelak olmuştur. Soğuk ve susuzluktan mahsuller tamamıylamahvolmuştur. Onlara acı! Hak teâlâ da sana acısın. Açlık dert vebelasıyla müminlerin boynu ve belleri kırıldı.Özel hacetim ise şudur: Ben, 12 seneden beri halktan uzaklaşmış,bir köşeye çekilmiştim. Sonra Fahr-ül-mülk, Nişabur Medresesimüderrisliğini kabul etmem için ısrar etti. Ben ona, Bu zaman, benimsözlerimi kaldıramaz. Bu zamanda bir hak söz söyleyenin, kapı veduvar bile aleyhine geçer demiştim. Bugün ise iş o raddeye gelmiş ki,işitmiş olduğum sözleri rüyada görseydim, karışık rüyadır derdim.Bunların akli ilimler ile alakalı olanlarında eğer bir kimsenin itirazı varsa,buna şaşılmaz. Çünkü benim sözlerimde, herkesin anlayamayacağımanalar çoktur. Bununla beraber ben, kime olursa olsun söylemişolduğum herhangi bir sözümü açıklayıp ispat edebilirim. Böylecemeseleyi açıklığa kavuştururum. Bu gayet kolaydır. Fakat, İmam-ı a’zamEbu Hanife’nin aleyhinde bulunmuşum diye söz söylüyorlarmış. İşte bunaasla tahammül edemem. Allahü teâlâya yemin ederim ki, ben, EbuHanife’nin ümmet-i Muhammed arasında, fıkıh ilminin inceliklerinde vemanasında en büyük âlim olduğunu kesin olarak kabul etmekteyim. Herkim ki, bu söylediğimin tersine bir sözüm olduğunu veya bir şey yazmışolduğumu söylerse o yalancıdır.20


www.dinimizislam.comSizden şunu isterim ki; beni, Nişabur’da, Tus’da ve diğer bütünşehirlerde ders verme işinden affediniz. Kendi halimde kalayım. Buzaman, benim sözlerime tahammüllü değildir.”Sultan Sencer, İmam-ı Gazali hazretlerini dikkatle dinledikten sonraşu cevabı verdi:“Söylediğin bu sözleri duymak ve imam-ı a’zam hakkındaki güzelkanaatlerini, Irak ve Horasan âlimlerinin hepsinin duyması için, onlarıburada toplamamız lazımdır. Büyük İslam âlimleri hakkındaki kanaatinizive onlara olan hürmet ve sevginizi herkese duyurmak üzere, her tarafadağıtmak için bu ifadeleri yazmanızı istiyorum. Tedristen, ders vermeişinden muaf tutulma arzuna gelince, bu mümkün değil. Fahr-ül-mülk,seni Nişabur müderrisliğine [profesörlüğüne] davet etmiştir. Biz, seninnamına medreseler yaptıracağız. Bütün âlimler gelsinler, kendilerinekapalı kalan meseleleri öğrensinler, zor meselelerini halletsinler.”İmam-ı Gazali hazretleri, ömrünün bundan sonraki son iki yılını,kendi memleketi Tus’ta kitap yazmak, insanları irşad etmek ve talebelereders vermekle geçirdi. 55 yaşında vefat eti.İdarecide olması gereken hasletlerÂlimler buyurdu ki:“İyilik, sevgi kazandırır. Kötülük, düşmanlığa sebep olur. Münakaşaetmek, düşman kazandırır. Uymak, itaat etmek, dostluk meydana getirir.Doğruluk, itimat kazandırır. Emanete riayet, kalb huzuru meydana getirir.Adaletli olmak, kalbleri toparlar ve sevgi doldurur. Zulüm, parçalanmaya,bölünmeye götürür. Güzel ahlak, muhabbete, kötü ahlak, insanlarınuzaklaşmasına sebep olur. İyilik ve cömertlik, dostluğa, cimrilik, yalnızlığagötürür. Kibirlilik, hiddet, tevazu yükseklik kazandırır. Cömert olmakla kişiövülür. Cimrilik, kötülenmeye götürür. Gevşeklik, zayi olmaya, ciddiyet,işlerin düzenli yürümesine götürür. Aldanmak ve gaflet, pişmanlıksebebidir. Sağlam tedbir almak, ele geçen nimetin devamına sebeptir.Acele etmeksizin istenen şeyler, kolay ele geçer. Konuşmayıp susmakla,heybet husule gelir. Faydalı olmayanı terk ile, fazilet kazanılır.Her şeyin sonuna bakarak iş görmek, kurtuluştur. Yumuşak olmayan,pişmanlık çeker. Sabreden kazanır. Susan selamet bulur. Korkan çekinir.İbret alan, ileri görüşlü olur. İleriyi gören, anlayışlı olur. Anlayan, bilir.Kendi arzu ve isteklerine uyan, sapıtır. Pişmanlık, acele ile beraberdir.Selamet, teenni ile beraberdir. İyilik eken, neşe ve sevinç biçer. Akıllı kişiile arkadaşlık eden saadete kavuşur. Cahilin arkadaşı yorulur.Bilmiyorsan sor. Soran kurtulur. Yanıldığında, ondan dön. Kötülük21


www.dinimizislam.comyapınca, pişmanlık duy. Bir şey verince bol ver ki, iyiliğin bol olsun. Kızıpöfkelenince, yumuşaklık göster. Çalışmak, muvaffakiyetin sebebidir.Çalışmakla, başarıya kavuşulur.”“Kanaat eden doyar”,“Sükut eden, selamete kavuşur”,“Kenara çekilen, kurtuluşa erer”,Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:(Allah’ın dinine sımsıkı tutunan, muhakkak doğru yola girmiştir.)[Âl-i İmran 101]Yumuşaklık şeref, sabır zaferdir. İyilikler hazine, cehalet aşağılıktır.Bütün hikmet sahipleri buyurdu ki: Gücünün yetmeyeceği şeyi yüklenme,sana fayda vermeyen işi yapma, hanımınla gururlanma, malın çok olsada ona güvenme!Hazret-i Ömer, idaresi altında olanların hallerini yakından bilirdi.Adalet ile iş görürdü. Kibirli değildi. Özür dileyenin özrünü kabul ederdi.Ayıplarını örter idi. Her bakımdan emin idi. Doğruyu, hakkı ortayaçıkarmak için çalışırdı. Hangi durumda olursa olsun, kuvvetli karşısındazayıfı korur, himaye ederdi.Devlet adamlarının kuvvetli olması:Sultanın birisi, âlim bir zata sordu:- Sultanı kuvvetli ve üstün yapan şey nedir?Âlim zat buyurdu ki:- Kendisine itaat edilmesi...- İtaatin esası nedir?- Sultanın, emrini gözetip çalışan yardımcılarına iyilik ve sevgigöstermesi ve halkına adaletle muamele etmesidir.- Doğru söyledin, emanet itaatin kalesidir. İtaat etmek de milletinsüsü ve ziynetidir. Sultana itaat dört şekilde olur. Ona düşkün olmak, onusevmek, ondan korkmak, ona baş eğmek.Halkın devlet başkanına itaati lazımdır. Devlet başkanına itaatetmekte, Allahü teâlâdan korkmak lazımdır. Devlet başkanı da, Allahüteâlâya itaat etmelidir. Adaletli olsun olmasın, devlet başkanına tazim vehürmet, Allahü teâlâya tazimdendir. İtaat ile birlik husule gelir,Müslümanların işleri düzenli ve tertipli hale getirilir. İtaat etmeyip isyanetmek, devletin temelini yıkmak olur. İnsanlara lazım olan, devletbaşkanına itaattir. Çünkü dinin ve halkın salahı, ancak devlet başkanınaitaatle olur. Mal, mülk ve namusun muhafazası, ancak devlet başkanınaitaatle mümkündür. İtaat etmede sayısız menfaatler vardır. Selamet vesaadet ondadır. En sağlam yol itaat etme yolu olup, milletin bekası, rahatı22


www.dinimizislam.comve huzuru ondadır. Çünkü itaatle, bütün fitnelerden ve fesatlardankorunmuş olur. Allahü teâlâ kendine itaatle, Resulüne itaati bir tuttu.Kur’an-ı kerimde, Nisa suresinin 59. Âyet-i kerimesinde mealen; (Eyiman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olanülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığadüşerseniz, Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız, onu Allah’ave Resule götürün [müctehid âlimler Kur’an-ı kerime ve hadis-i şerifleregöre halletsin]; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından dahagüzeldir) buyuruldu. İtaat etmeyen, nimete şükretmemiş demektir.İdareciler olmasaydı, halk felakete düşüp helak olurdu.Hazret-i Ali buyurdu ki:Kalbler, bir kaba benzer. O kalblerin en hayırlısı, içinde hayırolanıdır. Sana söyleyeceğim şeyleri ezberle. İnsanlar üç kısımdır:Rabbani olan âlimler, kurtuluşa ermek için çalışanlar, bir de esen rüzgaragöre hareket eden ahmak kimseler olup, bunlar; ilim nuruylaaydınlanmamış, sağlam bir barınağa sığınmamış olanlardır. İlim, mal vemülkten hayırlıdır. İlim, seni gözetir, korur. Sen, malı gözetirsin. İlim,öğrenmekle çoğalır. Mal, vermekle azalır. İlim hakimdir. Mal, gözetilmeyemahkumdur.İlim aşkı ibadet olup, onun ile Allahü teâlâya nasıl ibadet edileceğiöğrenilir. Hayatta iken ilim ile, taat ve ibadet yapılır. Mal sahipleri, dahahayatta iken ölmüşlerdir. Âlimler, her zaman bulunacaktır. Onlarınsevgisi, kalblerdedir. Âlimin vefatıyla, ilim yok olur. (Onun için, âliminölümü; âlemin ölümü dendi.) Fakat yine yeryüzü, doğruyu gösterenâlimden mahrum kalmaz. Onlar sayıca az, fakat Allahü teâlâ katındadereceleri çok yüksektir. Kalblerinde hikmetler gizlidir. Kendileriniarayanların kalblerine iman tohumları ekerler. Mübarek vücutlarıyladünyadadırlar. Fakat kalbleri, Allahü teâlâya bağlıdır. Onlar, Allahüteâlânın yeryüzünde halifeleridir, emin ve güvenilir kullarıdır. Onlar,Allahü teâlânın dinine davet ederler. Onları görmeye can atmak lazımdır.Ah, onları görmekle şereflenmek ne güzeldir.”Nasihat etmek: Bilmelidir ki, Müslümanlara ve bütün insanlaranasihat etmek, doğruyu göstermek ve öğretmek, peygamberlerinsünnetidir. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, bütün Peygamberlerini nasihatedici olarak gönderdiğini bildirdi. Resulullah efendimiz üç defa (Dinintemeli nasihattir) buyurdu.Müslümanlara nasihat; onlara şefkatli olmak, büyüklerine hürmet vehizmet, küçüklerine merhamet göstermektir. Onların sıkıntılarınıgidermek ve kendilerini saadete çağırmaktır.23


www.dinimizislam.comBütün insanların İslamiyet’i sevmeleri için nasihat; onları imana davetetmek ve küfrün kötülüğünü anlatmaktır. Hazret-i Ömer buyurdu ki:Kusurlarımı bana gösteren kişiye Allahü teâlâ rahmet etsin!Ömer bin Abdülaziz hazretleri, bir zata, “Bende olan hoşlanmadığınşeyleri bana söyle! Kişi, arkadaşının beğenmediği şeyleri onun yüzünesöylemedikçe nasihat etmiş olmaz” buyurdu.Abdullah bin Vehb buyurdu ki:“Kişinin, beğendiği şeyi, başkası için de beğenmesi güzel olur.Kendisine faydası olmayanın, başkasına faydası olmaz.”Akıllı ve ağırbaşlı olmak:Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde hilm sahiplerini övdü. Hazret-i Yahya,İsa aleyhisselama sordu:- Dünya ve ahirette en şiddetli olan şey nedir?- Allahü teâlânın gazabıdır.- Beni Allahü teâlânın gazabından koruyan şey nedir?- Gazabı terk etmendir.- Gazabın, öfkenin başlangıcı ne iledir?- Büyüklenmek, insanlara karşı övünmek iledir.Hazret-i Ömer, yerden bir yaprak alıp “Keşke bunun gibi olaydım.Keşke anam beni doğurmasaydı” der, Allah’tan çok korkardı.Hazret-i Ebu Bekir, ağaca konmuş bir kuşa “Ne mutlu sana ey kuş!İstediğin zaman uçar, istersen bir ağaca konar, istediğin zaman meyveyersin. Üzerine ne bir hesap, ne de bir ceza var. Keşke ben de senin gibiolsaydım” derdi.Hazret-i Ali, Sıffinden Kufe’ye dönerken, şehrin girişinde bir kabrisordu. Oradakiler, “Habbab bin Eretin kabridir” dediler. Kabrin başındadurup “Allahü teâlâ, Habbab bin Erete rahmet etsin. İsteyerek Müslümanoldu. Yaya olarak hicret etti. Mücahid olarak yaşadı. Bedenini bu yoldaharcadı. Allahü teâlâ, güzel amel işleyenlerin ecrini zayi etmez” dediktensonra, yürümeye başladı. Birkaç adım sonra kabirlerin önünde durupdedi ki: “Ey yalnızlık ve ıssızlık ehli. Allahü teâlânın selamı üzerinizeolsun. Sizler bizim selefimizsiniz. Bizler, sizlerin takipçileriyiz. Yakındasizlere kavuşacağız. Ya Rabbi, bizleri ve onları bağışla. Bizlerden veonlardan azabını uzaklaştır. Öleceğini daima hatırlayana ve hesap içinhazırlanana, aza kanaat edene ve Allahü teâlânın takdirine razı olanlaramüjdeler olsun.” Hazret-i Ali bundan sonra arkadaşlarına dönüp “Eğerkabir ehli konuşacak olsaydı, ahirete götürülecek en hayırlı azık takvaderlerdi” buyurdu.Halife Ebu Cafer Mensur, hacca geldiğinde Süfyan-ı Sevri hazretleri24


www.dinimizislam.comile birçok meseleleri istişare etmek istiyordu. Ebu Mensur, ona sordu:- Niçin yanımıza gelmiyorsunuz, seninle istişarede bulunur, şunuyapın dediklerinizi yapar, yapmayın dediklerinizi yapmayız.Süfyan-ı Sevri hazretleri sordu:- Bu hac seferi için ne kadar para harcadınız?- Bilmiyorum, vekillerim ve vezirlerim bilir.- Yarın Allahü teâlânın huzuruna çıktığında bundan sorulunca nemazeret bulacaksın? Halbuki Ömer bin Hattab hac yaptığında kölesine;“Bu seferimizde ne kadar harcadık?” diye sordu. Köle; “Ey müminlerinemiri 18 dinar” dedi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer; “Yazıklar olsun bize”buyurdu.İmam-ı Zühri diyor ki: “Süleyman bin Abdülmelike denildi ki; “Eymüminlerin emiri! Benden dört kelime işit ki, bu dört kelimede; senindininin, saltanatının, ahiretinin ve dünyanın salahı [doğruluğu] vardır.Bunlar; kimseye, yapmayı istemediğin bir şeyi vaat etme. Çetinmeselelerin kolayca hallolması seni gururlandırmasın. Bil ki, her amelinbir karşılığı vardır. Âkıbetten sakın! Daima takva üzere bulun!”Süleyman bin Abdülmelik, Ebu Hazım Seleme bin Dinar hazretlerinesordu:- Bu halifelik meselesinde kurtuluş yolu nedir?- Eğer dediğimi tatbik edersen kolaydır!- O nedir?- Ancak helal olan şeyleri al. Onları hakkı olan yerlere sarf et.- Buna kimin gücü yeter?- Allahü teâlânın seni tayin ettiği yere, tayin edilen kimsenin gücüyeter.- Bana nasihat eder misin?- Ey müminlerin emiri! Bu iş (sultanlık), sana ancak ölüm karşılığıverildi. Senden öncekiler de böyle idi. Ölüp, bu işten uzaklaştılar.Rabbinin emrettiklerini yapıp, yasak ettiklerinden uzaklaşma hususundaher zaman dikkatli ol. Ne infak etmişsen, o şey seni hayra veya şerregötürür. Sen dilediğini seç!- Bir ihtiyacın varsa, söyle onu halledeyim.- Ben ihtiyaçlarımı, senden daha kadir olana havale ettim. Benineden men etti ise ona razı oldum. Allahü teâlâ, Zuhruf suresinin 32.âyet-i kerimesinde mealen; (Rabbinin rahmetini onlar mı bölüyorlar?Onların bu dünya hayatındaki geçim rızıklarını aralarında biz böldük)buyuruyor. Kim, Allahü teâlânın çok verdiğini azaltabilir veya az verdiğiniçoğaltabilir? Buna kimin gücü yetebilir ki!25


www.dinimizislam.comBunları dinleyen Süleyman bin Abdülmelik çok ağladıFudayl bin Iyad’ın öğüdüBir gece Harun Reşid, veziri Fudayl-i Bermeki’ye, “Beni bir kimseninyanına götür. Kalbim, bu göz kamaştırıcı, şaşalı hayattan sıkıldı. Rahatlıkve gönül huzuru arıyorum” dedi. Veziri onu Süfyan bin Uyeyne’nin evinegötürdü. Süfyan kapıyı açıp,- Kim o dedi.- Emir-ül-müminin geldi dediler.- Niçin bana haber vermediniz? Bilseydim ben onun huzurunagelirdim.Harun Reşid bunu duyunca,- Benim aradığım kimse bu değildir dedi.Süfyan bin Uyeyne bu söz üzerine,- Sizin aradığınız kimse, Fudayl bin Iyad’dır dedi.Fudayl bin Iyad’a gittiler. Kapının önüne geldiklerinde, Hazret-iFudayl (Günah işleyenler, kendilerini iman edenlerle bir tutacağımızımı sanıyorlar?) mealindeki, Casiye suresi 25. âyetini okuyordu. HarunReşid; Nasihat istesek bu bize yeter dedi. Kapıyı çaldılar. Hazret-iFudayl,- Kim o? dedi.- Emir-ül-müminin dediler.Bunun üzerine Fudayl bin Iyad;- Emir-ül mümininin benim yanımda ne işi var ve benim onunlane işim var? Beni lütfen meşgul etmeyiniz dedi.Vezir;- Ülül-emre [halifeye] itaat vaciptir dedi.- Lütfen beni meşgul etmeyin dedim ya...Vezir;- Müsaadenle mi girelim, yoksa zorla mı dedi.- Müsaadem yok, ama zorla gireceksiniz ona karışmam.İzinsiz içeri girdiler. Fudayl bin Iyad, kimsenin yüzünü görmemek içinkandili söndürdü. Karanlıkta Harun Reşidin eli, Fudayl bin Iyad’ın elinedeğdi. Bunun üzerine Fudayl bin Iyad; Bu el ne yumuşak, Cehennemdeyanması çok yazık olur buyurunca, Harun Reşid ağladı ve ondannasihat olacak bir söz daha söylemesini istedi. Fudayl bin Iyad buyurduki:- Senin büyük baban Hazret-i Abbas, Peygamber efendimizin amcası26


www.dinimizislam.comidi. Bir kavme emir yapılmasını istemişti. Peygamber efendimiz de, (Eyamca, seni nefsin üzerine emir ettim) buyurdu. Ve yine buyurdu ki:(Emirlik kıyamette pişmanlıktır.)Harun Reşid; Biraz daha söyle deyince, Fudayl bin Iyad;- Ömer bin Abdülazizi halife yaptıkları zaman, Salim bin Abdullah,Reca bin Hayve ve Muhammed bin Kaba, Ben, bu işe düştüm.Kurtuluş çarem nedir diye sorduğu zaman onlar; “Yarın kıyametgününde azaptan kurtulmak istiyorsan, Müslümanlardan yaşlılarını babanyerine koy, gençlerini kardeş kabul eyle, çocukları kendi çocukların gibidüşün! Kadınları ise kız kardeşin ve annen gibi kabul eyle. Onlara;anana, babana, kardeşine ve çocuklarına yaptığın gibi muamele eyle”dediler.Harun Reşid;- Biraz daha söyler misin dedi.Fudayl bin Iyad;- İslam ülkesi, senin evin gibidir. İnsanları ev halkın gibidir.Babalarına, kardeşlerine ve çocuklarına iyilikle muamele eyle. Korkarımşu güzel yüzün ateşle yanar ve çirkinleşir. Güzel yüzlerden niceleriCehennemde çirkinleşir ve emirlerden niceleri orada esir olur.Harun Reşid; Biraz daha söyle diyerek hüngür hüngür ağladı.Fudayl bin Iyad hazretleri;- Allahü teâlâdan kork ve Ona ne cevap vereceğini düşün.Cevaplarını şimdiden hazırla! Çünkü Kıyamet günü, Allahü teâlâ sanaMüslümanların hepsinden tek tek soracaktır. Hepsi için adaletisteyecektir. Eğer bir gece bir ihtiyar kadın, evinde bir şey yemedenyatarsa, yarın senin eteğine yapışır ve sana hasım [düşman] olur.Bunun üzerine Harun Reşid, ağlaya ağlaya kendinden geçti. VezirFudayl-i Bermeki;- Ey Fudayl yetişir! Emir-ül-müminini öldüreceksin dedi.Fudayl bin Iyad hazretleri;- Sus, ey Haman! Onu sen ve kavmin helak eylediniz, ben değil.Bu söz Harun Reşidin ağlamasını arttırdı ve vezirine,- Sana Haman demesi, beni Firavun yerine koyduğundandırdedi.Sonra Harun Reşid, Fudayl bin Iyada sordu:- Birisine borcun var mı?Hazret-i Fudayl;- Evet, Allahü teâlâya borcum var o da itaattir. Huzuruna borçluçıkarsam vay halime dedi.27


www.dinimizislam.comBunu işiten Hazret-i Ömer çok ağlayarak;- Devam et ey Kab dedi.- Ey müminlerin emiri! Kıyamet günü Cehennem öyle bir solur,şiddetlenir ki, mukarreb melekler, Peygamberler ve bütün herkes diz üstüçökerler. Bütün Peygamberler; “Ya Rabbi! Bugün ben nefsimi isterim”diyecekler, sadece Resulullah efendimiz “Ya Rabbi! Ümmetimi isterim,ümmetimi isterim, başka bir şey istemem” diyecektirBir âlimin nasihati[Mısır meliki Efdale nasihati]Ey Emir-ül-müminin! Bu saltanat senden öncekinin ölmesi ile elinegeçti. Senden önceki, şimdi bu saltanattan ölmek suretiyle uzaklaştığıgibi, sen de uzaklaşacaksın. Bu ümmetin üzerine aldığın işler hususundaAllahü teâlâdan kork. Zira Allahü teâlâ, iğneden ipliğe kadar seni hesabaçekecektir. Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde mealen; (Rabbin hakkı için,biz onların hepsine muhakkak surette yapmakta oldukları şeylerdensoracağız) buyuruyor. (Nal 92-93)Biliniz ki, insanlar, emirlere tâbi olmakta, Cehennemden korkmaktave arkadaşları ve ailesi ile münasebetlerde fıkıh ilmine çok muhtaçtır.Halk, sultandan güzel huy ve yüksek davranışlar bekler. Ahkamdaayrılıkların ve düşmanlıkların giderilmesini ister. Bu işleri halletmek için,sultanların daha fazla ilme ve hikmete ihtiyaçları vardır. İlimsiz insan,insansız şehir gibidir. Sultanda hususi, insanlarda umumi olan en güzel,şey; ilmi sevmek, onunla süslenmek ve ilim sahiplerine hürmettir. Zira buhususta insani tarafın kuvvetine ve hayvani duygulardan uzaklığına,derecesine ve duygularının yüceliğine delil vardır. Eğer sultan ilimdenuzak olursa, nefsinin arzu ve isteklerine tâbi olur ve tebasına yularsız atgibi zarar verir. Çıkmaz sokaklara girer ve uğradığı yerleri felaketeuğratır. Kötü huylardan, fuhuştan ve rezillikten uzaklaşmak, ilimden nekadar nasiplenmişse, ona göre mümkün olur. Bunların hepsi sendegörülebilir. Güzelliğin artması için âlimlerin meclislerinde oturmaya,fakihlerin sohbetini dinlemeye, ilim kitaplarını, ulemanın divanlarını,geçmiş hükümdarların hayatlarınıincelemeye çok fazla ihtiyaç vardır.Ey Sultan! Allahü teâlâdan korkmayı emredenden üstün, onuemretmeyenden küçük, Allahü teâlânın emrini kabul edenden ve Allahüteâlânın hükmünü öğrenenden daha kıymetli, Allahü teâlânın sıfatları ilesıfatlanandan daha şerefli kimse yoktur. İlim, Allahü teâlânın sıfatıdır.Allahü teâlâ, ilminin genişliğini ve çokluğunu bildirmekte ve mealen şöyle29


www.dinimizislam.combuyurmaktadır:(Allah’ın kürsüsü, gökleri ve yeri çevrelemiş, kaplamıştır.)[Bekara 255]Bu âyet-i kerimedeki kürsi, ilimdir. Kürsi sahipleri de ulemadır. İlimböyle faziletli olunca, sultanların, iktidar sahiplerinin, eşrafın ve şeyhlerinilimle meşgul olmaları evladır. Zira, bu makamlarda hata yapmak çokçirkindir. Fazilet göstermek ise büyük bir fazilettir.İbrahim bin Mehdi, Halife Memun fakihlerle fıkıhtan konuşurkenyanlarına girdi. Halife Memun, İbrahim bin Mehdiye; “Ey amcacığım! Buâlimlerin dediği hususta ne dersin?” deyince o; “Ey müminlerin emiri!<strong>Bizim</strong>le küçüklükte meşgul oldular. Biz de, yaşlılıkta onlarla ilgileniyoruz”dedi. Halife Memun; “Niçin bugün ilim öğrenmiyorsun?” diye sorunca,İbrahim bin Mehdi; “Benim gibi biri için ilim öğrenmek güzel olur mu?”dedi. Halife Memun; “Evet, güzel olur. İlim talep ederek ölmen, cehaleterazı olarak yaşamandan hayırlıdır” dedi. İbrahim bin Mehdi; “İlim talebi nezaman güzel olur?” diye sorunca, Halife Memun; “Hayat, senin için güzelolduğu zaman” diye cevap verdi.Ahlak ilmiyle uğraşanlardan biri, ilim öğrenen, ilimle meşguliyetiseven ve bu yaşta ilim öğrendiği için utanan bir ihtiyara; “Ey pir-i fani! Ahirömrünün, evvel ömründen efdal olmasından mı utanıyorsun? Halbukicehalet özür olmadığı halde, küçüklük özürdür” dedi.Âlimler buyurdular ki: “İlmin kuvvetlendirmediği izzet, zillettir. Akıllateyit edilmeyen ilim sapıklıktır.” Hâl böyle olunca, her melik veya mevkisahibi, ilim öğrenmekten nasıl geri durabilir. Musa aleyhisselam, Şam’a,bütün Bahreyn ülkelerine, batının en ücra köşelerine, Hazret-i Hızır’ıbulmak, ondan bir şeyler öğrenmek için gitti. Onu bulduğu zaman da;“Sana, rüşt ve hidayetten bildiğini bana öğretmen için tâbi olabilirmiyim?” dedi.Peygamber efendimiz, bütün mahlûkatın seçilmişi olduğu halde,Allahü teâlâ Ona mealen; (Ya Rabbi, ilmimi arttır) demesinibildirmektedir. (Taha 114)Şayet Allahü teâlânın katında ilimden daha şerefli bir şey olsaydı,Allahü teâlâ, Peygamberine onu yapmasını bildirirdi. İnsanoğlunun atasıÂdem aleyhisselam, melekler, Rablerine tesbih ve takdisler ile iftiharettikleri zaman, ilmi ile iftihar etti. (Allahü teâlâ meleklere; “Eğer (herşeyin iç yüzünü bilen) sadıklarsanız, (eşyayı kastederek) bunlarınisimlerini bana haber verin) buyuruluyor. (Bekara 31)Melekler bunu söylemekten aciz kalınca, onlara, Âdemaleyhisselama doğru secde etmelerini emretti. Bütün bunlar, ilmin şerefini30


www.dinimizislam.comve kıymetini göstermektedir.(Küçüklükte öğrenilen ilim, mermere yazmak gibi, yaşlılıktaöğrenilen ilim, suyun üzerine yazı yazmak gibidir) sözü, sanamazeret kapısı açmasın. Ahnef bin Kays, bu sözü söyleyen bir kişiye;“Yaşlı bir zat, aklen daha kâmildir. Ancak, kalbi meşgul olup, manayıaraştırır ve dikkatini sebeplere verir” buyurdu. Resulullah efendimizinEshabı arasında, yaşlılar, olgun kimseler, gençler vardı. Hepsi ilim,Kuran, sünnet öğreniyorlardı. Hepsi ilim deryaları, fıkıh ve hikmetmembaları idiler. Ancak küçüklükte öğrenilen ilim, sağlam temellereoturur. Ancak, bir şeyin hepsi ele geçmezse, hepsini de kaybetmemelidir.Birisi, “Ben ilim öğrenmek istiyorum. Ancak onu zayi etmektenkorkuyorum” dedi. Hazret-i Ebu Hüreyre buyurdu ki: “İlim öğrenmeyi terketmen, ilmi zayi etmeye yeterlidir.”Meşhur nahiv âlimi Esmai anlatır: “Bir gün bir Arab çocuğuna; “Arapevlatlarından bahset?” dedim. Onun konuşmasındaki güzellik benibüyülemişti. Ona; “Bin altının olup da ahmak olmayı ister misin?” diyesorunca, o çocuk; “Hayır” dedi. “Niçin?” diye sorduğumda; “Bu para,benim ahmaklığımı arttırır. Bende bulunan diğer şeyleri alır. Böylecebende, sadece ahmaklığım kalır” dedi. Bu durum, çocuğun zekâsınınparlaklığını ve kendisinden daha yaşlı olanlardan daha dikkatlidavrandığını göstermektedir. Zekanın ve cömertliğin bir sınırı yoktur.İslam âlimleri buyurdular ki: “Tecrübe, aklın aynasıdır. Gurur,cehaletin meyvesidir.” Bu sebeple yaşlıların görüşleri övülmüştür vedenilmiştir ki: “Yaşlılar, vakar ağaçları, nur membalarıdır. Onlar, kolaykolay yanılmaz. Yaşlıların görüşlerine sarılınız. Zira, onların zekâlarıolmasa da, zekâ olarak tecrübeleri yeter.”Resulullah efendimiz buyurdu ki:(Ey Ebüdderda! Aklını artır ki, Rabbine yakınlığın artsın!Haramlardan sakın, farzları yap, akıllı olursun. Sonra bunları, salihamellerle ziyade eyle. Dünyada aklın ve Rabbinin katında yakınlığınve izzetin artar.)İnsanlarla iyi geçinmek içinSual: Karşılaştığımız insanların kimisi iyi, kimisi kötüdür. Herkesle iyigeçinebilmek için ne yapmak gerekir?CEVAPİnsanlarla iyi geçinebilmenin iki şartı vardır:1- İyi bir insan olmak,2- İnsanları iyi tanımak.31


www.dinimizislam.comBu iki şarta malik olan, herkesle iyi geçinir. İyi insan olmak için,dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmek kâfidir. İnsanları tanımak içinde şunları bilmek gerekir:İnsanlar üç kısımdır: Birinci kısımdakiler, gıda gibidir, her zamangerekir. İkinci kısımdakiler, ilaç gibidir, bazen gerekir. Üçüncü gruptakilerhastalık gibidir, istenmez, fakat musallat olur. Bunlara müdara edilir.Kendisine veya başkalarına zarar gelme korkusundan dolayı iyiliğiemretmek ve haramı men etmek mümkün olmazsa, böyle durumlardafitneye mani olmak için susmaya, müdara etmek denir. Müdara, dini veyadünyayı zarardan kurtarmak için, dünya menfaatinden vermektir. Kalbennefret edip, haramı men etmek istediği halde, müdara yapmak caizdir.Hatta sadaka sevabı hasıl olur. Ancak akıllı kimse, iyi geçinir. Hadis-işeriflerde buyuruldu ki:(İyi geçinmek aklın başıdır.) [Beyheki](İyi geçinmek aklın yarısıdır.) [Deylemi]Müdara ederken tatlı dilli ve güler yüzlü olmak gerekir. Herkeslemüdara ederek sohbet etmelidir! Yani, hep tatlı dilli ve güler yüzlüolmalıdır. İyi ve kötü, herkes ile karşılaşınca, böyle olmalıdır. Fakat,kötülere ve sapıklara müdahene etmemeli, onun sapık yolundan razıolduğunu zan ettirmemelidir. (Hindiyye)[Müdara, İslamiyet’in dışına çıkmadan, gönlünü almaktır. Müdahene,birinin gönlünü alırken, İslamiyet’in dışına çıkmak, günaha girmektir.](İyi geçinmek aklın başıdır) hadis-i şerifi, ancak akıllı kimsenininsanlarla iyi geçineceğini bildirmektedir. (Beyheki)İbrahim Hakkı hazretleri buyuruyor ki:Allahü teâlâ, insanlarla iyi geçinmemizi emrederek hadis-i kudside,(Kötülük edene iyilik eden, gelmeyene giden, uzak durana yaklaşan,yemek vermeyene yemek veren, en üstün olandır. Affedin, ayıpörtün, merhamet edin ki merhamete kavuşun! İnsanlara karşı iyihuylu olanı severim ve insanlara onu sevdiririm) buyurdu.Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:(Selam verirken gülümseyen, sadaka sevabına kavuşur.)[İ.E.dünya](Kim, bir müslümanın sıkıntısını giderip, onu sevindirse, Allahüteâlâ, kıyamette en sıkıntılı anlarda, onu sıkıntılardan kurtarır.)[Buhari](İmanı en kuvvetli olan, ahlakı en güzel ve hanımına karşı enyumuşak olandır.) [Tirmizi](Söz veriyorum, tartışmayan, haklı da olsa, kimseyi incitmeyen32


www.dinimizislam.comCennete girer.) [Tirmizi]Edep ehli buyuruyor ki:Cömertlik insanın süsüdür. Af, en güzel bir ihsandır. Kerim azaşükreder, adi kimse, çoğu beğenmez. Kerim, sözünde durur, sözündedurmayanı da affeder. Herkesin verdiği eziyete, sıkıntıya katlanır, fakathiç kimse ondan incinmez. Kendine söylenince razı olmayacağın sözübaşkalarına söyleme! Başkalarının seninle nasıl konuşmasını istiyorsan,sen de onlarla öyle konuş! Özür dileyenin özrünü kabul et! Seni üzeniaffet, ona iyi davran! Verdiğin sözü tut, ettiğin iyiliği gizle, başa kakıcıolma! Başkası için kuyu kazan kendi düşer. Halka ihsan eden, Haktanihsan görür. Sana söz getiren, senden de söz götürür. (M.Name)Dosta, düşmana, iyi, kötü, herkese, tatlı dil ve güler yüz göstermeli,fitne çıkarmamalı, düşman kazanmamalıdır. İnsanlara yapılacak enfaydalı ihsan, en kıymetli hediye, tatlı dil ve güler yüzdür. İneğe tapanlarıgörünce, ineğin ağzına ot vererek, düşmanlıklarına mani olmalıdır!Hâfız-ı Şirazinin, (Dostlara doğru söylemeli, düşmanları güler yüzleve tatlı dil ile idare etmelidir) sözüne uymalı, af dileyenleri affetmelidir!Herkese karşı iyi huylu olmalı, yumuşak söylemeli, sert söylememelidir!Kimse ile münakaşa etmemelidir! Münakaşa, dostluğu azaltır, düşmanlığıartırır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:(Haklı iken de, münakaşayı terk edene, Cennette bir köşk verilir.)[Taberani](Haklı da olsa, münakaşayı terk etmeyen, hakiki imanakavuşamaz.) [İ.Ebiddünya]Öğretmen öğrenci ilişkisiSual: Öğretmenin öğrenciyle ilişkisi nasıl olmalıdır?CEVAP1- Öğrenciye kendisini sevdirmeli.2- Onu tenkit etmemeli, özellikle başkasının yanında hakaret edipmahcup etmemeli.3- Hak ettiği notu esirgememeli.İşleri ehline vermekKur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layıkolduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu,bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur’an-ıkerimde mealen buyuruluyor ki:(Allah size, mutlaka emanetleri [işleri] ehli olanlara vermenizi veinsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı33


www.dinimizislam.comemreder.) [Nisa 58](Biz emaneti [dinin emir ve yasaklarını], göklere, yere ve dağlarateklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler,(sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çokzalim, çok cahildir.) [Ahzab 72]Müminler övülürken, (Emanetlerine [dinin emir ve yasaklarına]riayet ederler ve verdikleri sözleri yerine getirirler) buyuruluyor.(Müminun 8)Bir işi yaparken de aralarında istişare ettikleri, birbirine danışarakyaptıkları bildiriliyor. (Şura 38)Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:(İş ehli olmayana [layık olmayana] tevdi edildiği [verildiği] zaman,kıyameti bekle.) [Buhari](Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. "YaResulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" denince, (Görevehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu.(Buhari)(Allah yolunda savaş, bütün günahların affına sebeptir. Fakatemanete hıyanetin affına sebep olmaz. Allah yolunda öldürülenkimse, kıyamette, emaneti ödemeyince Cehenneme atılır.) [Beyheki](Emanete riayet edilmezse, zekât zorla verilirse, ilim, dinehizmet için değil de, para ve makam için öğrenilirse, kişi, hanımınınmeşru olmayan arzusunu yapmaya çalışırsa, ana babasına isyanederse, fâsık ve ehil olmayanlar işbaşına getirilirse, kötülüğündenkorkup zalime hürmet edilirse, gayrı meşru ilişkiler, çalgılı içkiliyerler çoğalırsa, yeni nesil, önceki âlimleri kötülerse, o zaman çeşitlibelaya maruz kalırlar.) [Bezzar](Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur. Onun namazı da, zekâtıda kabul olmaz.) [Bezzar][İmanı yok, imanı olgun değil demektir. Kabul olmaz demek, sahiholmaz demek değildir. Namazı ve diğer ibadeti sahih olur, borçtankurtulur. Fakat namaz ve zekâttan hasıl olacak büyük sevaplarakavuşamaz demektir.]Bir işe diplomalı veya unvanlı kimse değil, o işi hakkı ile yapabilenkimseler getirilmelidir. Adam kayırmak, adama göre iş vermek uygundeğildir. Her zaman işe göre adam seçmelidir. O eleman o işe layıksa oiş ona verilmeli, layık değilse, layık olanını aramalıdır.30 yıl kadar önce gazetelerde okumuştum. Türkiye, Amerika’dan biriş için general istiyor. Onlar da, o işi en iyi bilen bir albay gönderiyorlar.34


www.dinimizislam.com<strong>Bizim</strong>kiler, (Biz general istedik, siz albay gönderdiniz) diyorlar. Amerikanyetkilileri hayret ediyor, (Biz size o işi yapabilecek en iyi bir elemangönderdik. Unvan sizce o kadar önemli mi?) diyorlar. Sonra, (Mademgeneral istiyorsunuz, gönderdiğimiz albay, generalliğe terfi ettirilmiştir)diyerek terfisini gönderiyorlar. O albay, general olarak aynı göreviyapıyor.Osmanlıda sıradan bir kişi üstün hizmetleri görülürse, bu kişi paşa,hatta sadrazam bile oluyordu. Amerika da bu sistem hâlâ devametmektedir. Kore savaşında bir Türk astsubayının üstün hizmetlerigörülüyor, Amerikan generali, ona öyle bir rapor veriyor ki, (Bu raporlaseni albay yaparlar) diyor. <strong>Bizim</strong> astsubay diyor ki, (Bizde öyle sistemyok. En büyük başarılarda bulunsak da, teğmen bile olamayız) diyor.Amerikan generali hayret ediyor.İdarecilere öğütlerHazret-i Ali buyuruyor ki:1- Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket duyguları besleyin.Başarınızın onları azarlayıp sert davranmakta yattığı fikrine kapılmayın.2- Herkese adil davranın.3- Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizizulme ve despotluğa çeker.4- Memurlarınızı seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiş,devlete karşı suçlardan, mazlumlara karşı zulümlerden sorumlu olmamışbulunmalarına dikkat edin.5- Doğru, dürüst ve nazik kişileri seçin ve çıkar ummayanları tercihedin.6- Haksız kazanç ve ahlaksızlıklara düşmemeleri için memurlarınızayeterince maaş ödeyin.7- Memurları devamlı kontrol edin, bunun için güvendiğiniz samimikişilerin istişaresine açık olun.8- Halkın güvenini kazanın ve onların iyiliğini istediğinize kendileriniinandırın, yaptığınızla kişiyi minnet altında bırakmayın.9- Hiçbir zaman vaadinizden dönmeyin. Yapmaya güçyetiremeyeceğiniz işleri de vaat etmeyin.10- Öfkenizi yenin. Öfkeli iken ceza vermekten sakının. Kızgınlığınızyatışsın ki müspet kararlar verebilesiniz.35


www.dinimizislam.comÂmirlere itaatDinimiz, cemiyetin huzur içinde yaşaması, kargaşadan uzak olmasıiçin âmirler kötü de olsa, onların meşru emirlerine itaati emretmektedir.Allahü teâlâ buyuruyor ki:(Ey iman edenler! Allah’a, Resulüne ve sizden olan emirlere itaatediniz.) [Nisa 59]Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:(Emirin beğenmediğiniz işlerine sabredin! Zira cemaatten birkarış ayrılan, cahiliyet ölümü ile ölmüş olur.) [Buhari](Emire itaat etmeyip, cemaatten ayrılan, cahiliyet ölümü ileölmüş olur.) [Müslim](Bana itaat, Allahü teâlâya itaattir. Bana isyan, Allahü teâlâyaisyandır. Başındaki emire itaat, bana itaattir, ona isyan ise, banaisyandır.) [Buhari](Başınızdaki emir, siyah Habeşli bir köle olsa da, ona mutlakaitaat edin!) [Buhari](Öyle emirler gelir ki, yalan söyler ve zulmederler. Onlarınyalanlarını tasdik eden ve zulümlerine yardım edenler, bendendeğildir, ben de onlardan değilim. Onların yalanlarını tasdik etmeyenve zulümlerine yardımcı olmayanlar bendendir, ben de onlardanım.)[Taberani](Bazı emirler gelir, rızklarınıza el atar, yalanlarla sizi avutmayaçalışır. En kötü tarafları da kötülüklerini güzel görmedikçe,yalanlarını tasdik etmedikçe sizden razı olmazlar. Yine de emirlikhaklarını tanıyın.) [Taberani](Bazı idareciler gelir, iyileri de, kötüleri de olur. Hakka uygun herşeyde kendilerine itaat edin. Arkalarında namaz kılın. Eğer iyilikyaparlarsa, hem size, hem onlara olur. Kötülük ederlerse, sizinlehinize, onların aleyhine olur.) [Taberani](Günahı emretmedikçe, emire itaat Müslümana vaciptir. Allah’aisyanı emredene itaat yoktur.) [Beyheki](Hoşuna gitse de, gitmese de, emirin sözünü dinle ve ona itaatet! Emir, günah olan bir şeyi emrederse, o emri dinlemek gerekmez.)[Buhari](Bir hayvanın ayağını kesenin ve yaş hurma ağacını yakanınecrinin dörtte biri gider. Ortağına hıyanet edenin de ecrinin dörttebiri gider. Emirine isyan edenin ise, ecrinin tamamı gider.) [Beyheki]Hazret-i Huzeyfe diyor ki:Peygamber efendimiz, (Bir zaman sonra, benim yoluma,36


www.dinimizislam.comsünnetime uymayan, görünüşleri insan, kalbleri şeytan gibi emirlergelecektir) buyurunca (Ya Resulallah bu zamana yetişirsem neyapayım?) diye sual ettim. (Müslümanların cemaatine ve imamına uy!Sırtına vurup malını alsa da, emirin sözünü dinle ve ona itaat et)buyurdu. “Müslümanların cemaati ve imamı yoksa, ne yapayım?” dedim.(Ölünceye kadar hepsinden uzak kal) buyurdu. (Buhari)Dinimizde birlik ve beraberliğin sağlanması için âmire itaatin önemibüyüktür.Âmirimiz kötü diye yakınmamız doğru değildir. Önce kendimizebakmamız, kendi kusurlarımızı düzeltmemiz gerekir.Acaba kendimiz iyi miyiz? Kendimizi düzeltirsek, âmirlerimiz dedüzelir. Nitekim hadis-i şerifte (Siz nasılsanız, başınıza öyle âmirlergeçer) buyuruluyor. (Deylemi)Eshab-ı kiramın yoluResulullah efendimizin mübarek Eshabı, bize emirlerimizesövmemek, hilekârlık etmemek, asi olmamak Allahü teâlâdan çok korkupsabretmek lazım geldiğini bildirdiler.Hazret-i Ebu Bekir, Şama gönderdiği bir zatla bir müddet yürüdüktensonra, o zat, kendisine “Ey müminlerin halifesi artık dönseniz” dedi.Hazret-i Ebu Bekir, “Resulullahın (Allah yolunda tozlanan ayaklaraCehennem ateşi haramdır) buyurduğunu işittim” diyerek kabul etmeyip,onunla beraber yola devam etti.Ömer bin Abdülaziz hazretleri buyurdu ki:Allahü teâlâ, idarecilerin zulmünden dolayı, halkı cezalandırmaz.Fakat kötülükler açıktan işlendiği vakit, gücü yetenler mani olmazlarsa,hep birden azaba müstahak olurlar.Hazret-i Ebu Bekrin vasiyetiHazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e buyurdu ki:Ya Ömer, vasiyetimi tutarsan, ölüm gelince, senin için ondan dahasevimli bir şey olmaz. Eğer vasiyetimi tutmazsan, elbette maniolamayacağın ölüm gelince, senin nazarında ondan daha çirkin bir şeyolmaz.Allahü teâlânın senin üzerinde gece yapman gereken bir hakkı vardırki onu gündüz kabul etmez. Gündüzün bir hakkı vardır ki onu da gecekabul etmez. Üzerine farz olan ibadetleri eda etmeden hiçbir nafileibadetin kabul olmaz.Ey Hattaboğlu Ömer, geride bıraktıklarıma bakarak seni yerimegeçirdim. Biliyorsun ki, Resulullah ile çok arkadaşlık ettik. O bizi daima37


www.dinimizislam.comkendisine, ehlimizi de ehline tercih ederdi. O derece, ki Onun bizeverdiklerinden artanları biz tekrar Onun ehline hediye ederdik. Sen debana arkadaşlık ettin. Benim daima benden öncekilerin izini, Resulullahınyolunu takip ettiğimi gördün. Ben asla hak yoldan sapmadım.Ey Ömer, senin kaçınmanı istediğim şeylerin ilki, nefsinin arzularınauymamandır. Çünkü her nefsin şehevi arzuları vardır. Onu yerinegetirdiğin vakit, daha başkasını istemekte ısrar ve inat eder. Şu karınlarışişmiş, gözleri dünyaya tamah etmiş, her birinin sevdiklerini kendisi içinsevmiş olan kişilere karşı dikkatli olmanı, onları korkutmanı, kendinin dekorkmanı istiyorum.Sen Allah’tan korktuğun sürece, onlar da senden korkar. Sendoğru olduğun müddetçe onlar da senin yolunda doğruluğa devamederler. Vasiyetim budur.Hazret-i Ebu Bekir buyurdu ki:Allah’tan korkmanızı, korku ile ümidi birleştirmenizi tavsiye ederim.Çünkü Allahü teâlâ, Zekeriyya aleyhisselam ile ehli beytini överekbuyuruyor ki:(Onlar, hayırlara koşarlar, korku ile ümit arasında bize duaederler ve ancak bize boyun eğerlerdi.) [Enbiya 90]Biri, Hazret-i Ömer’e “Allah’tan kork” diyerek söylenmeye devam etti.Oradakiler “Emir-ül müminine karşı, böyle konuşulur mu?” dediklerinde,Hazret-i Ömer şöyle buyurdu:“Bırakın konuşsun. Eğer onlar bize söylemezse, onlarda hayır yok,onların doğru sözlerini kabul etmezsek bizde hayır yoktur.”Yine buyurdu ki:<strong>Bizim</strong> üzerimize düşen vazife; Allahü teâlânın yapılmasını emrettiğiibadetleri size emretmek ve size yasakladıklarını yasaklamak, yakın-uzakherkes hakkında Allahü teâlânın emirlerini tatbik etmek, haktanbaşkasına değer vermemektir. Biliniz ki; tamah fakirlik, kanaatzenginliktir. Kötü kimselerden uzak durmaya çalışmalıdır!Hoşuna gitmeyen hususlarda Allahü teâlânın kaza ve kaderine rızagöstermeyen kimse, sevdiği hususlarda da tam manasıyla Allahü teâlâyaşükrünü eda etmiş sayılmaz.Benden sonra gelecek halifeye, Allah’tan korkmasını ve sahabedengüzel iş yapanların işini kabul etmesini, kötü iş yapanlarını da affetmesinivasiyet ediyorum.Allah ve Resulünün ahdini de tavsiye ederim. Allah ve Resulününahitlerini insanlara tam olarak tatbik etsin. Halka, güçlerinin dışında yükyüklemesin!38


www.dinimizislam.comSeni ilgilendirmeyen işlere karışma. Düşmanından uzak ol. Eminolanı hariç, dostundan kendini koru, yani sırlarını açma.Kötü ahlaklı kimse ile arkadaşlık etme, aksi halde kötülüklerindenpek çoğu sana bulaşır. İşlerini Allah’tan korkanlarla istişare et.Allahü teâlânın emrini, ancak başkasına boyun eğmeyen,yumuşaklık göstermeyen, tamahkâr olmayan kimse, yerine getirir. YineAllahü teâlânın emrini ancak hak uğrunda kendi taraftarlarına karşıöfkesini yutmayan, doğru söyleyen kimse tatbik eder.Hazret-i Ömer’in mektubuHazret-i Ömer, Ebu Musa el-Eşariye şöyle yazdı:Allah katında idarecilerin en iyisi, emri altındakileri mutlu eden, enkötüsü de, onların Cehenneme girmesine sebep olandır.Kötülükten son derece sakın. Aksi halde emrindekiler de kötülüğedalar. O zaman senin durumun, yerin yeşil otlarıyla beslenip yağlanmayıisteyen hayvan gibi olur. Onun ölümü ise semizliğine bağlıdır.Hazret-i Osman, bir kabrin yanında durunca sakalı ıslanana kadarağladı. Sebebi sorulunca Resulullah efendimizden işittiği şu iki hadis-işerifi bildirdi:(Kabir, ahiret menzillerinin ilkidir. Buradan kurtulana, sonrakilerdaha kolaydır. Burada kurtulamayana, ilerdekiler daha zordur.)(Kabirdeki manzaralardan daha korkuncu yoktur.)Hazret-i Ali, müfreze gönderdiği vakit, başına tayin ettiği kimseyeşöyle derdi:“Sana Allahü teâlâdan korkmanı tavsiye ederim. O, hem dünyaya,hem de ahirete maliktir. Vazifene sarıl. Seni Allah’a yaklaştıracak olanişlere yapış. Çünkü dünyada yapıp da bıraktıklarını, yarın karşında hazırbulacaksın.”Sakiften bir zat anlatır:Hazret-i Ali, beni vali tayin etti ve şehrin halkının yanında bana şöylededi:“Vergileri tam olarak al! Bu işte, halk sakın sende bir zaaf görmesin.”Daha sonra bana şöyle dedi:“O sözü onların yanında söylememin sebebi, onlar hilekâr birkavimdir. Onlara ait bir elbiseyi, yedikleri bir şeyi, taşıt olarak kullandıklarıbir hayvanı alıp satma. Para yüzünden onları kırbaçlama ve ayakta dabekletme. Vergi olarak aldıklarından, onlara bir mal satma! Eğer busözlere muhalefet edersen Allah benim yerime seni yakar. Emre muhalifbir hareketini duyarsam seni azlederim.Ömer bin Abdülaziz halife tayin edilince, halkın işlerinden yüklendiği39


www.dinimizislam.commesuliyet sebebiyle iki ay üzüntü ve keder içinde kaldı. Sonra millet vememleket işlerine nazar etti. Hakları sahiplerine iade etti. Vefatındansonra, devrin âlimleri onun ölümüyle Müslümanların ne kadar büyük birkayba uğradıklarını, kederlerinin sonsuz olduğunu bildirdiler.Hanımı anlatır:Vallahi onun kadar Allah’tan korkan, Allah korkusuyla titreyen birisinigörmedim. Hayatını insanlara hizmet uğrunda tüketti. Halkın ihtiyaçlarınıgidermek için bütün gün vazifesi başında kalırdı.Akşam olur da bazı kimselerin işi bitmezse gece de devam ederdi.Bir gece yine sabahladı. Kendi şahsi malından olan kandilini yakıp ikirekat namaz kıldı. Sonra elini çenesine dayayıp ağlamaya başladı.Gözyaşları yanaklarından akıyordu. Sabaha kadar bu şekilde ağladı.İmsak vaktinde oruca niyet etti. Bu hal ne diye sordum. Dedi ki:(Düşündüm ki bu millete halife oldum. Garip, kanaatkâr, kendi halineterkedilmiş biçareleri, fakirleri, muhtaçları, zorla tutulan esirleri,memleketin dört bucağındaki nice kederlileri hatırladım. Anladım ki Allahüteâlâ onların hepsinin hesabını benden soracak. Resulü de onlarınlehine, benim aleyhime şahadet edecek diye düşünüp ağlıyorum.)Terbiyenin önemiBir idare altındaki toplulukların, ahlak ve özellikleri, birbirine zıtlıkyönünden, aynı yerde yetişmiş olan bitkilere benzer. Bazısı tatlı vefaydalı, bazısı da acı ve zehirli olur.Herhangi bir bahçede yetişen karışık bitkilerden acı ve zehirli olantürleri ayıklamazsa çoğalır, kuvvetlenir, tatlı ve faydalı olan bitkilerinyaşamasına, gelişip büyümesine engel olur, telef olmasına sebep olur.Bitkiler arasındaki acı ve zararlı otları temizlemek için bir bahçıvangerektiği gibi, halkın da fitneci, bölücüleri doğru yola getirecek,mazlumlardan zulmü kaldıracak, cemiyete düzen verecek rahatlık vehuzur getirecek, idaresindekileri seven adil bir idareye ihtiyacı vardır.Siyaset ve adaleti iyi olan idarecinin idaresi devamlı olur. Terbiyeyeriayet olunmazsa idarede çökme arızaları görülür.İdarecinin terbiyeye gereken değeri verip maiyetindekilere önemvermesi ve ikramlarda bulunması terbiyenin gerekleri arasındadır.Terbiye daima kişinin aklına, hidayet yolunda kılavuzluk eder.Terbiye elde etmeye yönelmelidir! Çünkü terbiye aklı artırır, mevki vemertebede olgunluğa eriştirir, kişiliği kuvvetlendirir.Terbiyeli kişi, edebi sebebiyle mal kazanır ve yüksek dereceye ulaşır.Fakat babasından edep değil de mal intikal eden evlat, malı kaybettiği40


www.dinimizislam.comgibi terbiyeden de mahrum kalır.Mirasın hayırlısı, edep, arkadaşın hayırlısı, güzel huy, rehberinhayırlısı iyilik yollarını gösteren, kötülük yollarını kapayan yardımcıdır.Ticaretin faydalısı, çok çalışmaktır.İstişareden daha çok güvenilecek dal, bilgisizlikten daha şiddetlifakirlik olmaz.Edebin gerekli olduğuna inanan kişi, bu iki temeli de bilmeli ki; buprensipleri, idaresinde uygulasın. Çünkü sağlam idare ancak bunlaradikkat etmekle gerçekleşir:Edebin temeli ilimdir.İlim, şunları bilmek için şarttır:Dini iyi bilmek için:İşlenen suçların içyüzünü ve suçluları cezalandırmak hususundayeterli hukuki bilgiye sahip olmak.Huzur ve mutluluğu ayakta tutan adaleti yaşatmak için:İlim, âmirin bir uyarıcısı ve koruyucusudur, sahibini zulümden, hakyemekten alıkoyar, yumuşak huylu eder.Zulümden uzaklaştırıp maiyetindekilere şefkat ve merhamet ettirir.İdareci, Allahü teâlâdan korkarsa, elemanlar da ondan korkar. Yanionun emrini yerine getiremeyip üzülmesinden korkarak ne söylerse seveseve yerine getirirlerİdareciliğin Temeliİlmi istemek, ilmin peşinde çok koşmak idareciliğin temelidir. Temeliolmayan bir bina yıkılmış bir harabe gibidir. Her işi layık olana vermekgerekir! Bunun için idarende bulunanların şahsiyet ve kabiliyetlerini iyitanı! Geçici istek peşinde gitmekten vazgeçersen her işte doğruluk üzerehareket etmeyi ve her işi ehline vermeyi başarırsın.Böylece vazifeliler, dilediğin şekilde sana yardımcı ve dost olurlar,yapılması için verdiğin işler gerçekleşir, kaybolmaz. İdaren altındakilerisen iyi tanıdıkça; fakir ve zayıflar, rahatlık ve bolluğa kavuşur, kötüidarecilerin zulüm ve haksızlığından korunur, zalimler zulümlerini ortayaçıkaramazlar, mazlumlar da güvenli bir hayata kavuşurlar.Beş duyuya hakim olmakİdareci, faydasız şeyler peşinde koşmaktan kaçarsa, idarede isabetligörüş ortaya koyma imkanı doğar.Nefsini faydasız şeyler peşinden çeviremeyen kişi, beş duyusunu dazapta güç bulamaz.Beş duyusuna hakim olamayan, seçkin yardımcılarına sahip olamaz.41


www.dinimizislam.comMevcut olan kabiliyetli yardımcılar ve yüksek seviyedeki görevlilerine sözgeçiremez olan idareci, zamanla siyasi etkisini kaybeder. Bunun için ilkönce büyük düşman olan nefsi, hemen peşinden de 5 duyuyu kontrolaltına almak gelir. Nefse galip gelinirse öteki kontroller de kolaylaşır. Zira5 duyu, nefse yardım eder ve insanı tehlikeli isteklere sürükler.Beş duyunun gereğini yapmak lazımdır.1- İşitme duyusu: Bir ceylan, avcıya yakalanmak korkusundandikkat üzere iken, duyacağı bir ses, avcıya karşı olan dikkatini dağıtırsa,avcı gelir ceylanı yakalar.2- Dokunma duyusu: Bir file bakıcısı yavaşça yaklaşır, yumuşakçatutunur, yapışıp okşar. Fil, korunmak için tedbir almaz, o kişi de üzerinebinip fili dize getirir.3- Görme duyusu: Çekirge, güneşin, sıcaklığından gizlenirken, günışığını hoş görür de buna aldanarak ortaya çıkar. Böylece, sıcaklıkaltında yanar.4- Koklama duyusu: Güzel kokulu yerlere konan gül sineği, filinkulağından çıkan güzel koku onu aldatınca oraya konar. Fil de kulağınıhareket ettirerek sineğe vurur ve öldürür.5- Tatma duyusu: Balık oltadaki yeme aldanır. Yemi yerken avlanır.Bu beş duyuya hakim olan, nefsine de hakim olur, siyaseti de güzelolur.Bir hükümdar anlatır“Geçici zevk ve eğlencelerimiz bizi mühim işlerimizle uğraşmaktanalıkoydu. Askerlerimize gerekli önemi vermez olduk, maaşlarını azalttık.Yardımcılarımız azaldı.Ülkede yaşayan insanlara zulmettik. Zulmümüzden kurtulmak içinbeddua ettiler, rahatlık getirecek bir idare için yalvardılar. Bütünbunlardan daha önemli olarak layık ve ehil olmayan insanları büyükhizmetler için görevlendirdik; önemli işlerin başına getirdik. İşte bununiçin koskoca devletimiz yıkıldı, mülkümüz çöktü.”Akıl hoca, nefs onun eşi, vücut da onların oturdukları ev gibidir. Akılnefse galip geldikçe nefs vücudun menfaatlerine uygun işler yapar. Eğernefs akla galip gelirse, çirkin şeyler yapar.Bir idarecinin nasihatiHakkı uygula, doğru yoldan ayrılma, bilmediğin şeyi sor! Nefsinisteklerini terk et! Gerçek meydana çıkıncaya kadar hiçbir işiküçümseme, önemsiz de görünce yine titiz davran, Allah’tan korkan vesorumluluk duygusuna sahip temiz kişileri kendine yakın tut. Bunlarıngörüşlerinden faydalan.42


www.dinimizislam.comEğer böyle yaparsan bu davranışın ruhunu süsler ve başarılı olursun.Yalan yere sana yapılan övgüleri kabul etme, pohpohçuları geriçevir. Çünkü yalan yere yapılan övgü ve ikiyüzlülük kokan pohpohlarınsonucu vahim, meyveleri acı olur. Şunu da unutma ki, övgülerin içindehile ve çıkar yatar. Sırlarını sırdaşından başkasına açma!Hilesini sezdiğin kişiye asla güvenme! Üstesinden gelemeyeceğinişe girişme, yapamayacağın işi vaat etme! Hayırlı bir işe girişinceacele et. Kötü olan işte acele etme! Başkalarına acı ki, cenab-ı Hak dasana acısın!Yardımcının özelliğiİdarecinin yardımcısında bulunması gereken özelliklerden bazılarışunlardır:1- İlimBilenle bilmeyen bir olmaz.2- TecrübeTecrübelerle dolu bir yaş seviyesine gelen kişi; iki yüzlü çıkarcılarıuzun tecrübelerinin doğurduğu sezişle kolayca teşhis eder, idaremekanizmasına ahlaksızları karıştırmaz.3- Güvenilir olmakBu özellik hıyanet yapmaması için şarttır.4- Doğru sözlü olmakBu, güvenilir olması, sözünde durması için aranır.5- Hırstan uzak olmakBu da yanılıp rüşvete yönelmemesi için gereklidir.6- Kin tutmamakKin, adalete, şefkate manidir. İdareci ise adaletli, şefkatli olmalıdır!7- Verilen işleri unutmamakUnutulursa büyük zararlar doğar.8- Anlayışlı olmakDoğruyu, eğriyi fark edip karıştırmamalı.9- Hislerine esir olmamakBu durum, aklı bulandırır, hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı ayırt edemezduruma getirir.10- Mali işleri iyi bilmekİdarecide bu on özellik varsa işler düzenli olarak yürür. Biri eksikse,işler o ölçüde noksan ve çürük yürür.Tecrübeli bir idareci diyor ki:Kendime bir yardımcı isterim ki; beğenilen ve hayırlı hasletleri olsun,43


www.dinimizislam.comterbiyeli, güzel ahlaklı, kendine verilen sırlara sahip olsun,mesuliyetindeki emanetlere riayet etsin. Yumuşak huylu olsun. İlimledüşünsün ve konuşsun, en küçük işareti bile anlasın. Akıllılar gibi alçakgönüllü, fakihler gibi anlayışlı, her işinde ağırbaşlı olsun! Kendine ihsandabulunulunca teşekkür etsin. Sıkıntı verilince sabretsin.Pişmanlık doğuracak şeyler peşinde koşmasın! Tatlı dil ve inandırıcısözlerle devlet adamlarını kendine çekip bağlasın. Halife Memun’unveziri Fazıl, ülkenin çeşitli yerlerine gönderdiği adamlarına derdi ki:“Halktan duyduklarınızı gelip bana söyleyin”Böylece getirilen bilgiye göre halkın beğenip iyi gördüklerini yapar,beğenmediklerini terk ederdi.İdarecilik otoritesiİdarecilik otoritesi üçe ayrılır:1- İdareciliğin otoritesinin halk arasındaki heybet, kuvvet ve saygısı.2- Müstakil olarak işlerin çözümüne girişebilme ve intizam getirmeözelliği.3- İdare kuvveti.Bunların en değerlisi idare kuvvetidir. Kolayca çözümlenemeyenişlerde yumuşaklık ve sabırdan daha tesirlisi yoktur. Bu gibi işlerdeacele davranmak faydasızdır. Hatta kuvvet zayıflığa dönüşür. Su, herşeyden yumuşaktır. Kuvvetli bir kişi, akan bir suyu kesip engelliyemez.Ama acele etmeyerek, bir set yaparsa, suyun akmasına engel olur.Başka bir misal: Kuvvetli bir fil bir dağı yarmak için dişlerini vursadağa zarar gelmez. Fakat filin dişleri kırılır. Halbuki file göre çok zayıfolan insan ağırbaşlılıkla, çeşitli çareleri deneyerek dağı deler.İdareci, para işlerini gayet güvenilir, emin kişilere vermeli, israftan,lüzumsuz yere aşırı harcamalardan kaçınmalı, haklı alanda harcamalı;hakkı olmayana ve gerekmeyen yere harcamaktan sakınmalıdır! Hasılı;para konusunda çok tedbirli olmalı, hakkı olmayana bir şey vermemeli,ama hakkı olanı yerinde ve anında sevindirmelidir!Farslı bir hükümdar, altından birkaç direk yaptırıp hazineyekoymuştu. Görevliler bu direkler üzerinde otururlardı. Bu durum,memleket halkının gözlerinde ve düşman ülkelerin gözünde hükümdarındeğerinin ve şanının artmasına sebep olmuştu. Zamanla devlet,hükümdarın torununa kalmıştı. Torunu, çok müsrif idi. Hazineyi gereksizyerlerde harcadı. Hatta dedesinin yaptırdığı altın direkleri de eritipharcamak istedi. Ancak direklerin içinin kum dolu olduğu görüldü.Direklerin bu sırrı yayılınca, devletin zayıflamasına, düşmanlarının44


www.dinimizislam.comcesaret kazanmasına sebep oldu.Şu halde, düşmanların ve rakiplerin gözünde büyük görünecektedbirler almalıdır. Bir kurumun varlığını devam ettirmesi, şu üç şeyebağlıdır:Olaylara yerinde ve zamanında tedbir alabilen akıllı bir yardımcı,para ve adalet.Bir idareci diyor ki: “Emirlerimde ciddi olarak durdum. İdaremaltındaki fertlerin kalbine, kin ve düşmanlık karışmamış bir saygı veheybet yerleştirdim. Yalan ve hilesiz bir sevgi yeşerttim. Elemanlarınücretlerini tatminkâr bir derecede tuttum. Böylece kurumum bu seviyeyeyükseldi.İdarecinin vasıflarıİdareci için çok önemli ve değerli hasletlerden bazıları şöyle:Adaletli, akıllı, cesur, cömert, yumuşak huylu, vefalı, şefkat vemerhametli, sabırlı, affedici, şükredici, itidalli, bilgili, namuslu ve vakarlıolmak.Adalet: İdarecide bulunması gereken özelliklerin en değerlisiadalettir. Adalete, iyiliğe itaate sebeptir ve ülfeti doğurur. Çalışanlarınmutluluğu ve huzuru, idarecinin, düzenli olması derecesine göredir. İdareiyi ise elemanlar da iyi olur. İdareci, elemanların durumlarını iyi takipetmeli, hak ettikleri ücretleri, işlerine ve seviyelerine uygun olarakzamanında ödemelidir! Yoksa hizipleşme baş gösterir.Akıl: Akıl sayesinde kişi; hakkı bâtıldan, iyiyi kötüden ayırır, yanlışkarar vermez. Bir olayın meydana gelmesinden sonra savunma tedbirialana akıllı denmez. Akıllı kişi, olay meydana gelmeden çare ve çözümarayandır.Cesaret: Cesur idareci, şirketini kem gözlerden korur, bekçiliğini iyişekilde yapar. Aynı zamanda idaresi altındakileri de her türlü haksızlıktankorumuş olur.Cömertlik: Hulefa-i Raşidin, ihtiyaçlarını arz edenleri dine uygunolarak sevindirirler, herkesin durumuna uygun gerekli iyilik ve ihsandabulunurlardı.Yumuşaklık: Yumuşaklık güzel vasıflardandır.Normal yemek şifa ve gıda, tıka basa yemek hastalığa sebep olduğugibi, sert davranış ve şiddet; dostları, düşman eder.İdareci için her yerde ve her işte yumuşaklık göstermek uygunolmayabilir. Bunun için âmir durumunda olanlara daima yumuşakdavranmalıdır!45


www.dinimizislam.comBozguncu tabakadakilere genel olarak sertlik de göstermek gerekir.Alt tabakadakilere de yerine göre sertlik yerine göre yumuşaklık gösterilir.Onun için “Suçlulara şiddet göstermek, seçkin ve dürüstlere de yumuşakdavranmak lazımdır” denmiştir.Büzür Cumhura “Bir hükümdar nasıl başarılı olur?” demişler. O daşöyle cevap vermiş:“İyilere, ileri gelen seçkinlere samimiyet ve dostluk göstermek, halkasevgisini açıklayıp onları kendisine bağlamak fakat, biraz korku da veriptesirli bir davranış göstermek, adi kimseleri ise gerçekten korkutmaksuretiyle hükümdar başarılı olur.”Vefa: Vefa, ömür boyu ve öldükten sonra da sevgiyi devamettirmektir. Peygamber efendimiz (Ahde vefa dindendir) buyurdu.(Hakim)Doğruluk: Yalancılık ne kadar kötüyse, doğruluk da o kadar iyidir.(Doğru konuşan, doğrulukla iş yapan kâmil insandır) buyurulmuştur.İslamiyet’in üç temel direği hak, adalet ve sadakat, yani doğruluktur.Her işin nizam ve intizamı doğruluk iledir.Şefkat ve merhamet: İdareci herkesten daha çok şefkatli vemerhametli olmalıdır. Çünkü hadis-i şerifte, (Halka merhametetmeyene, Hak merhamet etmez) buyuruldu. (Taberani)Sabır: Sabretmek, kurtuluşa sebep olan güzel huylardandır. Sabır,peygamberlerin hasletlerindendir. Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır.Affetmek: Yalan söyleyerek özür dileyeni bile affetmek müstehaptır.Affetmek çok faziletlidir. Hadis-i şerifte (Affedin ki affedilesiniz)buyuruldu. (İ. Ahmed)Şükür: Şükür, her nimetin Allahü teâlâdan geldiğini bilip dil ile dehamd etmektir. Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerindensakınmak şükretmek olur. İnsanların hidayeti için çalışmak şükür sayılır.Aceleden kaçmak: Ceza vermekte acele etmemeli, affa uğramaimkanı doğabilir. Mükafat vermekte acele etmek fertlerin itaatlerinikuvvetlendirir.Ağırbaşlılık: Normal işlerde ağırbaşlı olmak ve yavaş hareketetmek. Çünkü normal işlerde yavaş olmak, emin adımlarla yürümeyisağlar.Namuslu olmak: Kötü söz ve işten uzak olmaktır.Vakar: İdarecinin vakarı, heybeti düşmanları korkutur, eşkıyayısindirir, saygı duymaya sebep olur.Çirkin huylarİdareci de, yardımcıları da çirkin huylardan uzak olmalıdır. Çirkin46


www.dinimizislam.comhuylardan on beşi şunlardır: Zulüm, Bilgisizlik, Cimrilik, İsraf, Sözündedurmamak. Yalancılık, Gıybet, Hiddet, Kibir, Büyüklenmek, Haset,Acelecilik, Şaka, Lüzumsuz gülmek, Ahdi bozmak. İdareciyi perişan edenüç hastalık: Keder, üzüntü, şuursuzluk. İdareci, cahillerden uzakdurmalıdır. Peki cahil nasıl bilinir?Şu vasıflara haiz olanın cahil olduğu anlaşılır:1- Düşüp kalktığı arkadaşına zulmeder.2- Kendinden aşağı olanın hakkını çiğner.3- Düşünmeden konuşur.4- Üstünlük sezdiği kişiden yüz çevirir.5- Hep üstün olanlara bakıp galip gelmek ister.Cahil olan da bilgisiz olur. Şu altı şey de cahilin bilgisizliğine delilsayılır:1- Her şeye çabucak hiddetlenir.2- Faydasız söz söyler.3- Hak etmeyen kişilere bağışta bulunur.4- Sırrını yayar.5- Herkesi güvenilir sanıp itimat eder.6- Dostunu, düşmanını ayırt etmez.Kisra’nın cevabıRum Kayseri, “İdaren altındaki ülkeni nasıl düzenli yürütüyorsun?”diye Kisra’ya sorar.Kisra da şöyle cevap verir:(Ülkemi sekiz şeyle ayakta tutmaktayım:1- Ciddi konuşurken de, şaka yaparken de yalan söylemem.2- Vaat ettiğim iyiliğin ve yaptığım tehdidin yerine getirilmesindenasla vazgeçmem.İyilik vaat ettimse sözümde dururum. Ceza vereceğimi söylemişsem,bunu da uygularım.3- İşleri yürütürken güçlükten yılmam, oyun ve eğlenceye dalmam.4- Hiddet ve kızgınlığımın etkisinde kalıp hiç kimseye ceza vermem.Her suçluya terbiye için hak ettiği cezayı veririm.5- Halka, şiddet ve zulüm göstermeyerek, kendimi sevdiririm.6- Kin ve öfkemi karıştırmadan, idarem altındakilere devlet idaresinekarşı saygılı olmalarını aşılarım.7- Halkımın ihtiyaçlarını karşılamakta fedakârlıktan çekinmem, israfda etmem. Daha müreffeh bir seviyeye ulaşmaları için gayret gösteririm.8- Gereksiz harcamalardan, birbirlerinin hakkını yemekten herkesimen ederim.)47


www.dinimizislam.comÖfkeyi yenmekHiddetli ortamı değiştirmek ve kızgınlık alevlerini söndürmek, beşşeyle mümkündür:1- Böyle bir zamanda Cenab-ı Hakkın isimlerini zikretmek. ÇünküAllah’ı anmak, Allah’tan korkmaya sebep olur. Allah korkusu da taat ve afgibi güzel hasletlerin gelişmesini sağlar. Böylece, Allah’ı anmakla,hiddetin ateşi sakinleşip söner.2- Suçluyu affetmenin ve bağışlamanın sevap olduğunuhatırlamalıdır.Bu hatırlayış kişiyi sevaba sevk eder, suçluları bağışlayanlaraCenab-ı Hakkın vaat ettiği Cennet nimetlerini elde etmeye sürükler,kızgınlığı giderir; serkeş nefsi kahrederek sahibini, huzurlu bir ortamadoğru iter.3- Kızgınlığını giderip, yumuşaklık göstererek affedici olursa,insanların, kendisine sevgi besleyeceğini hatırlamak.Bu takdirde insanların sevgisini elde etmek ve onlar arasındasaygıdeğer bir kişi olmak ideali, hiddet halinin gitmesine sebep olabilir.4- Kızgınlık zamanındaki halden başka bir hale geçmek. Meselaotururken kalkıp gitmek gibi.Halife Memun hiddetlenince, derhal orayı terk ederek hiddetiniyenmeye çalışırdı!5- Kızgınlığın sonunda doğacak acı pişmanlığı, intikamın çirkinliğinive kolaylıkla giderilemeyecek acı sonuçlar doğuracağını düşünmek.İdareciler, bu beş hususu, sakin zamanlarında düşünüpbenimserlerse, hiddet zamanlarında bu halin vereceği zararı düşünürlerde böylece öfke, kin ve intikamda aşırılıktan kendilerini korumalarımümkün olabilir.Şaka ve Alay(Her şeyin bir tohumu vardır. Düşmanlığın tohumu da şaka vealaydır) derler. Ebul-Feth-i Besti der ki:(Bir iş yaparken içine bıkkınlık gelir, ağırlık çökerse o zaman oyaptığın şeyi, bir müddet terk et, kendini dinlendir, azıcık şakalaş, busuretle kendini biraz neşelendir. Fakat şakalaşmayı o derece ayarla ki,yemeğe atılan tuz gibi olsun. Yani yemeğe atılan tuz, çok oluncayemeğin hakiki lezzetini nasıl giderirse, şaka da aynı durumdadır. Fazlasızararlıdır. Gayet az olursa gönlümüzün neşesi yerine gelmez. Şaka,gönlümüzdeki donukluğu ve o işe karşı doğan bıkkınlığı giderecek kadarolmalıdır.)Said bin As, oğluna der ki:48


www.dinimizislam.com“Ey oğul, az şaka yap! Çünkü mizahın gereğinden fazlası, insanındeğerlerini giderir ve kötüleri, aleyhine cesaretlendirir.Şakayı tamamen terk etmek de dost ve sevdiklerinin buğzetmesineve samimiyetin kesilmesine yol açar.Buna göre dostlarına, arkadaşlarına karşı sohbet, ülfet ve medenimünasebetleri devam ettirmeye sebep olacak vasıftaki şakayı terk etme,lakin bu sınırı aşmaktan da daima sakın!Çok gülmek de, çok şaka yapmak gibi zararlıdır, makbul değildir.Özellikle idareciler için çok gülmek münasip değildir. Çünkü çokgülmek, kişilerin heybet ve vakarlarını giderir, edebini azaltır. Şunlaraönem ver:1- Sonunda güçlükler bekleyen işlerin başlangıcında görünenkolaylığa aldanma!2- Yerine getiremeyeceğin şeyi vaat etme!3- Ansızın karşına çıkıverecek işlere karşı dikkatli ol! Yani nice işlervar ki, karşına ansızın çıkıverir. Daima dikkatli ve basiretli ol!4- Ceza ve mükafatları zamanında ver! Bu hususta ihmalkârdavranma... Çünkü ihmalkâr davranmak, bu hususlarda bazı engellerinmeydana çıkmasına sebep olabilir.5- Söz verince sözünde dur, sözünde durmamaktan sakın, vaatettiğin şeyi yerine getir! Çünkü sözünde durmamak ve vaat ettiğiniyapmamak, idareciyi helake götürür.”Danışarak iş yapmakBir iş yaparken ehline sormaya "meşveret" veya "istişare" denir.Kur'an-ı kerimde mealen, (Yapacağın işi önce meşveret et!)buyuruluyor. (Al-i İmran 159)İyi kimseler, büyük zatlar övülürken de (İstişare ederek iş yaparlar)buyuruluyor. (Şura 38)Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:(İstişare etmek, pişmanlığa karşı kaledir.) [İ. Maverdi](Danışan pişman olmaz. İnsanı pişman eden, kendi görüşündekiısrardır.) [İ. Maverdi](İstihare eden kimse mahrum kalmaz, istişare eden pişmanolmaz. İktisat eden darlık çekmez.) [Taberani](Bir iş yapmak isteyen, o işi müslüman biriyle istişare ederse,Allahü teâlâ, o işin en güzelini ona nasip eder.) [Taberani]Kimlere danışmalı?Hazret-i Âdem, “İşlerinizi istişare ile yapın. Eğer ben, yasakmeyve konusunda meleklerle istişare etseydim, musibete maruz49


www.dinimizislam.comkalmazdım” buyuruyor. Herkesle istişare edilmez. İstişare edilecekkimsede şu vasıflar bulunmalıdır:1- Akıllı olmalıdır!Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Akıllıya danışıp onu dinleyen, doğruyu bulur, dinlemeyenpişman olur.) [İ. Maverdi]Dost olsa da cahille istişare etmekten sakınmalı, kendinibeğenenden de uzak durmalıdır!2- Tecrübeli, işinin ehli olmalıdır!Çünkü, her şey akla, akıl da tecrübeye muhtaçtır. Hadis-i şeriftebuyuruldu ki:(Tedbirli kimse, işinin ehli olana danışıp, ona göre hareket eder.)[Ebu Davud](Hazret-i Lokman Hakim de, oğluna buyurdu ki: “Yapacağın işi,daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimselere danış! Çünkü onlar,kendilerine pahalıya mal olmuş doğru görüşleri sana bedavaverirler.”) [İ.Maverdi]3- İlim sahibi ve salih olmalıdır!Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Âlim ve abidlerinizle istişare edin! Kendi düşüncenize görehareket etmeyin!) [Taberani]Hazret-i Ömer, (Allah’tan korkanlarla istişare edin) buyurdu.(Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bulamadığımız bir şeyolursa ne yapacağız?) diye Peygamber efendimize sorulunca cevabenbuyurdu ki: (O işi, salih olan âlimlerle istişare edin!) [Taberani]4- Dost olmalıdır!Dost olmayan kimseler, yanlış bilgi verebilir.5- Fikri kuvvetli, sıhhatli olmalıdır!Fikri dağınık, kaygılı kimselerin görüşü isabetli olmaz.Danışılacak kimsenin, insanların hâlini, zamanın ve ülkenin şartlarınıbilmesi gerekir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören ve hattasıhhati yerinde olan kimselerle istişare edilir. Böyle vasıflara haizolmayan kimselerle istişare etmek günah olur. Peygamber efendimizeshabı ile istişare eder, bazen bir iş için, akıl, takva, hikmet ve tecrübesahibi on kişiye danışırdı. Bir işi, bu beş vasıftaki on kişiye danışarakyapmaya çalışmalıdır.Danışılan kimseHadis-i şeriflerde buyuruldu ki:(İstişare edilen, güvenilen kimsedir, kendisine layık gördüğünü50


www.dinimizislam.comancak başkasına tavsiye eder.) [Taberani](Danışana bilerek yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur.) [İbniCerir](Danışılan, güvenilir kimsedir. Biliyorsa söyler, bilmiyorsa sükuteder.) [Kudai](Danışan yardıma kavuşur. İstişare edilen emindir.) [Askeri]Yani onun doğru söyleyeceğine ve sorulanı başkalarındangizleyeceğine emin olduğu kimseye danışır. Danışılan kimse, insanlarınhâlini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmelidir! Buna "siyaset bilgisi!"denir.Bu vasıfları bulunmayan kimseye danışılması ve onun da cevapvermesi günah olur.Bilmeyenin "Bilmiyorum" demesi ilimden olup büyük fazilettir.(Berika)İstişare ile yapılan iş, hatalı görünse de, sormadan yapılandanüstündür.Kendi görüşünde direnen kişi bir başka fikre muhtaç olmaktankendisini hiçbir vakit kurtaramaz.Danışma yolunu benimseyen kişi ise helakten korunmuş olur.Hikmet ehli buyuruyor ki:“İstişare, doğru yolu bulmanın tâ kendisidir! Her kim ki, kendigörüşünü beğenip başkası ile istişareye muhtaç olmadığını düşünse vemüşavereye lüzum görmese elbette yapacağı işte hata meydana gelir.”İşlerinde güçlükle karşılaşırsan akıllı kişilerin görüşlerine müracaatet. İstişareden kaçınma!Kendi görüşünle baş başa kalıp pişmanlık duymaktan elbette dahaçok iyidir.İdarecinin, kendileri ile istişare edilecek kişilerin hepsi ile bir arayagelerek mi, yoksa herbiri ile ayrı ayrı mı istişare etmesi daha uygundur?İstişare şekliArap, Fars ve Hind hükümdarları toplu danışmayı, yani hep bir arayagelerek istişare olunmasını tercih etmişler, “Topluca bir araya gelinerekistişare olunmalıdır. Çünkü herkes kendi görüşünü açıklar.Karşılıklı itiraz, tenkit ve tartışmalar olur. İddialar ispat edilir. Ve enisabetli olan görüş herkesin oybirliği ile kabul edilir. Böyle istişaregenellikle hatadan uzak kalır” demişlerdir.Rum ve Mısır hükümdarları ise münferit olan danışmayı tercihetmişler, “Tek başına olan kişi mesele hakkında zihninde beliren çözümşeklini, hiçbir etki altında kalmadan ortaya koyar. Böylece ayrı ayrı bütün51


www.dinimizislam.comdanışmanların kendine has görüşleri, idareci tarafından alınmış olur.Halbuki toplu danışmada kişilerden birinin ortaya attığı fikir, diğer kişilerietkisi altında bırakır ve ötekilerin ona uyma ihtimali belirir. Bu suretleherkesin o meseleye ait fikrinin ortaya çıkması imkanı kalmaz”demişlerdir.Türk hakanları ise, duruma göre hareket edilmesini tercih etmişler,“önce, teker teker herkesin görüşünü almalı, sonra da hepsini toplayarakbirlikte istişare olunmalıdır” demişlerdir.İdare, bir bahçeye benzer. Bahçe sahibi gece gündüz o bahçeninbakımına, geliştirilmesine ne kadar dikkat ederse ve bu ne derece gerekliise idarenin devamlı bir şekilde terbiyesine dikkat etmek gerekir. Bahçesahibi, bahçede meydana gelen işe yaramaz dikenleri, çalıları ayıklar;bunları bahçenin etrafını çeviren sınıra, duvarlara yerleştirir. Böylecebahçedeki zararlı ot ve dikenler temizlenerek mahsulün verimliolmalarına sebep olur. Ayrıca dışarıdan gireceklere mani olur.Danışmanın vasıflarıDanışmanlık yapacak kişilerde şu vasıflar aranmalıdır:1- Anlayışlı ve zeki olmak.2- Güvenilir olmak.3- Doğru sözlü olmak.4- Menfaat peşinde koşmamak.5- İstişare edilen kişilerle diğer personel arasında düşmanlıkolmamak.6- Geçici arzuları uğrunda koşanlardan olmamak.7- Kültür ve yetenekleri ile seçkinler arasına yükselmiş kişilerdenolmak.İdareciye yakışan tutum şudur:Bir insan danışma meclisinde bir fikir ortaya atınca, idareci, mücerretkalıbı ve ifadesi ile hemen onu uygulamamalı, o görüş, toplantıdakilerinhepsi tarafından anlaşılıp, netice düşünüldükten ve gerekli inceleme vearaştırma yapıldıktan sonra uygulanmalıdır.Üzerinde hiçbir inceleme yapmadan ileriye sürülen fikirleri derhaltatbik etmek, birçok bakımdan mahzurludur. En zayıf görüş, hemen kalbedoğuveren görüştür. En değerli görüş, kalbe doğduktan sonra üzerindeçeşitli inceleme ve yorumlar yapılarak kesin bilgi ile kuvvetlenendir.52


www.dinimizislam.comİstişare toplantısıİstişare toplantısında tartışılan görüşün, çeşitli yorumları ilerisürüldükten, tam bir incelemeden geçtikten ve doğruluğu kesinlikkazandıktan sonra idareci, onu zamanında uygulama alanına koymalıdır.Şunlar idarecinin düzensizliğine delildir:1- İdari işleri bilmeyen, tecrübesiz gençlere yetki verip önemlimevkilere getirmesi.2- Dostlarına eziyet etmesi.3- Ücrette adaletten ayrılması.4- Tayinlerin, nefse uyup hissi sebeplerle yapılması.5- Yol gösteren akıllı kişilerin küçük görülmesi.İdareci, şu 8 şeye benzemeye çalışmalıdır: Yağmur, Güneş, Ay,Rüzgar, Ateş, Su, Toprak, Ölüm.Yağmur, yağıp yüksek ve alçaklarda bulunan bitkilere bir seneyetecek kadar gıda verir ve gelişmesine yardımcı olur.İdareci de, herkese mevkisine göre bir senede geçiminisağlayabilecek ücreti vermelidir.Güneş, aylarca sıcaklığını sürdürüp yeryüzünde bulunan rutubetiçektiği gibi, idareci de, elemanlardaki sıkıntıları izale etmeye çalışmalıdır.Ay, uzak-yakın herkesi ışığı ile aydınlattığı gibi, idareci deuzak-yakın herkese ışığını saçmalı, sırf seçkinlere ait kılmayıp, ay gibicömert ve feyizli ışıklarını, adalet ve keremini cömertçe herkese yaymalı,adalet aydınlığından kimseyi mahrum bırakmamalıdır.Rüzgar, esintisiyle, her tarafı tesiri altına alırsa, idareci de; güzeltedbirleriyle doğru, güvenilir adamlarının istihbaratı ile bütün görevlilerinhareket tarzları hakkında tam olarak bilgi edinmeli, bunlardan hiçbiriniihmal etmemelidir.Ateş, dikenli ve zararlı maddeleri yakıp yok ederse, idareci de,idarenin huzurunu kaçıran fesatçıları, bozguncuları, idarenin adaletkılıcının ateşiyle yakıp-gidermeli, diğer elemanları bunların zararındankurtarmalıdır.Su, akarken kendine itaat edip yumuşaklık gösterenlere karşıyumuşaklık gösterip; şiddet ve sertlikle yolunu kesip set kuranlarınüzerlerine de aynı sertlikle kükreyip nice bentleri yıkarak ağaçları söktüğügibi; idareci de itaatkâr ve saygılı olanlara yumuşak davranmalı, idareyekarşı gelenlere ise şiddet gösterip, idarenin düşmanlarını yavaş yavaşçoğalan bir sel gibi günbegün yüklediği ağır yükler ve azarlamalarlasusturmalıdır.Toprak, içine ne gömülse, üzerine ne kadar ağır yük konsa, taşıyıp53


www.dinimizislam.comtahammül ettiği gibi, idareci de sırlarını gömmeli ve kötü işlere tahammülgöstermelidir.Ölüm, nasıl ki ansızın ortaya çıkar, dünyanın geçici lezzetlerinedalmış olan gafilleri yakalar, üstelik rica ve rüşvet gibi bir şey de kabuletmeyerek ruhunu alıp bir dakikalık zaman vermezse, idareci de; idarenindüşmanlarını veya bozguncuları yola getirmek için, ansızın yakalamalı,hiçbir şekilde kaçmalarına müsamaha göstermemelidir.İdareci, personelden ölmüş olanların geride kalanları ile deilgilenmelidir.İki müdür arasında itişip-kakışma olmuşsa, idareci bunları birbirindenayırmalı ve uzaklaştırmalıdır. Çünkü aralarına düşmanlık girmiş ikiidareciden hakkaniyet üzere hizmet umulmadığı gibi, bazen de birfitnenin çıkmasına sebep olabilir.Nitekim bahçe sahibi birbirine yakın olan dalları birbirine geçmeyebaşlayınca o kısımları kesip temizler. Eğer temizlenmezse, ağaçlargittikçe verimsizleşir, meyve vermez, kururYönetilenlerİdare altındakiler üç sınıfa ayrılır:1. Sınıf: Akıllı, dindar ve fazilet sahibidir, idarecinin başarılı olmasıiçin, karşılaştığı güçlüklerin çözümlenmesinde daima ona yardımcıolurlar. Muvaffakiyeti için Cenab-ı Hakka dua edip mutluluğunu isterler.Bunlara güler yüz göstermeli, sözlerine kulak vermeli ve iltifat etmelidir.2. Sınıf: Bunlar, bazen hayra, bazen de kötülüğe meyleder. Yanitabiatları iyiliği de kötülüğü de yapmaya müsaittir. Böyle kimseleri, iyiliğemeylettikleri zaman teşvik, kötülüğe yönelince de azarlamak vekorkutmak lazım gelir.3. Sınıf: Bunlar adi ve sefil kişilerdir. Her davete koşarlar. Neredenbir şey görse o tarafa meylederler, iradeleri zayıftır, herkese uyarlar.Bunlar, ümitsizlik vermeyecek derecede korkutulmalı ve ifratavarmayacak kadar cezalandırılmalıdır.İdarecinin; anlayış-zeka, meselelere çözüm bulma kuvveti,elemanları, sağlam bina gibi de olsa yine de bunlara güvenerek birumursamazlığa düşmesi doğru olmaz.İdareci, işleri bu minval üzere yürütürken henüz ortaya çıkmamışolan fakat meydana gelmesi muhtemel olan meseleler için de daimatedbirli olmalıdır. Yani olması muhtemel işler hakkında da tedbirli olmak;güç durumların çıkabileceğini de unutmamak gerekir.54


www.dinimizislam.comTedbirli olmakSakınılması gereken her şeyde işi sağlam tutmayı eldenbırakmamalıdır! Eğer sakınılması gereken şeylerin zararındankurtulursan, sakınmış olman sana hiçbir zarar ve eksiklik getirmez. Amatedbir ve sakınmayı terk etmesiyle ortaya çıkan zararlardan kişiye eksiklikgelir. İşi sağlam tutmanın en ileri derecesi, bütün insanlara peşinengüvenmemek ve bazı ihtimallere yer ayırarak hareket etmektir.İdareci; yardımcıları arasına yalancı, sahtekâr ve düzenbazlarıkarıştırmamalıdır. Yalancının her işi yalan olur. Kötü kişiler de tabiatlarıgereğince bu çirkin hallerini terk edemez. Böylelerinin, idareye alınmasıbüyük tehlikeler doğurur.Yalancı ve kötü kişilerin ıslahı mümkün olmayacak kadar zordur.Bunlar maymuna benzer. Maymun güzelleşsin diye ne kadar iyi bakılsa,çirkinliği o kadar artar!İdareye sızmış olan kötü kişiler de bunun gibidir. Ne kadar terbiyeedilirse edilsinler fayda vermez, kötülükleri ve yalancılıkları daha da artar.Elemanların maaşı, ne çok az, ne de çok fazla olmamalıdır. Çünküçoğu şımartır; azı düşmanlık doğurur.Tehlikeye sebebiyet veren üç şey:1- İdarecinin nefsani arzusunun aklına galip gelmesi.2- Yardımcıların birbirini çekememesi. Çünkü haset, değişikgörüşlere sebep olur. Yani birinin görüşü, doğru olsa da, sırf hasetyüzünden kabul görmez.3- Elemanların hizmetten yüz çevirmeleri.Hazret-i Osman, Mısırlı fellahlar tarafından kuşatılınca: “Bir sadıkdost, kuşatmanın sebebini açıklasa!” der. Ensar’dan bir zat, “Eymüminlerin emiri! Ben açıklayayım. Sizin millete tam güveniniz,yumuşaklığınız, aşırı müsamahanız, isyancılara cüret verdi.Fitneyi uyandırıp isyana sürükleyen iki sebep vardır:1- İleri gelenlerin idareye kinleri.2- Herkese karşı yumuşak davranılması.”Hizmetkârlardan biri, takdire layık bir hizmet yaptığı zaman, anındatakdir görmesi ve onun semeresinin kendisine ulaşması lazımdır.Zaruretsiz kusur işleyen kimseye kabahati nispetinde ceza vermeklazımdır ki, hizmete rağbet artsın.Tahsildarların halinden gafil olunmamalıdır. Tâ ki, uygunsuz iş yaparveya müşteriden fazla bir şey alırsa, geri almalı; müşteriye zulmedenmemurun da işine son verilmelidir. Böylece cihan mamur kalır; padişahuzun ömürlü olur; hazine dolu kalır ve bu iş, öteki memurların zulüm55


www.dinimizislam.comyapmamalarına bir ders olur.Yaşlı ve tecrübelilere hürmet etmek, herbirini uygun bir makamayerleştirmek lazımdır. Yükselen kimseler, o makama gelinceye kadar,çeşitli tecrübelerden geçmiş ve birçok sıkıntı çekmiş olmalıdır. Sıkıntıçekmemiş ve tecrübesi olmayan kimselerin yüksek makamlara gelmesiisabetli olmaz.Hata yapan eleman, herkesin gözü önünde azarlanırsa haysiyetkırıcı olur. Artık ne kadar iyilik edersen et, o kırgınlığı telafi etmekmümkün olmaz. Hata yapan elemanı, gizlice çağırmalı, “şunu yaptın, bizkendi yükselttiğimizi alçaltmamak için seni affettik. Bundan sonra dikkatet” demek daha uygun olur.Sultanla görüşmekSultanla görüşmekte dikkat edilecek hususlar:Hükümdar ile sohbet şerefine ulaşan edepsizlik ve küstahlıktansakınmalı! Edepli olmalı! Huzura girerken kör gibi önüne bakarak girmeli.Çıkarken de dilsiz gibi çıkmalı! Huzurda konuşulanları hiç kimseyesöylememelidir.Hükümdarın makamında susmayı, vakarlı, ağırbaşlı olmayı bilmeli,kötü sözden, bir sözü tekrar etmekten, huzurda başkaları ilemünakaşadan, başkalarının ayıplarını ortaya dökerek suçlamaktansakınmalıdır! Yüksek sesle konuşmamalı, yavaş, özlü ve samimi bir havaiçinde konuşmalı. Yüzüne söyleyemeyeceği sözü arkasından dasöylememeli. Bir işi olan, hükümdarda güler yüzlülük ve o ihtiyacıdinleyecek bir ruh hâli sezmeyince ihtiyacını arz etmemelidir.Usandıracak derecede sözü uzatmamalı. Çünkü iltifat görse bile istekleriuzatmak değerinin düşmesine sebep olur. Hükümdar; birine, daha çokiltifat ederse, bu zat da şımarıp şaka yapmaya, yüksek sesle konuşmayayeltenmemeli, hürmette kusur etmekten sakınmalıdır!Huzurda başka biri ile de şaka veya münakaşa yapmamalıdır.Hükümdarın özel işleri ile ilgili sorulardan ve aşırı övgüden sakınmalıdır!Hükümdara, âmirlere itaat etmelidir; çünkü dine aykırı olmayan emirlerineuymak vaciptir. Böyle emirlerine uymakta acele etmelidir!Zulmün zararlarıNimet hakkını tanımayan, emniyet içinde olmanın ve rahatçayaşamanın kadrini bilmeyen, haddini aşanları cezalandırmak gerekir.Nimetin kadrini bilmek gerekir. Allahü teâlânın rızası ise, ihsan ile, adalet56


www.dinimizislam.comile elde edilir. Halkın iyilik için yaptığı dua daim olunca, o mülk her güngenişler. Çünkü, Mülk, küfürle devam edebilir, zulümle devam etmez.Yakub b. Leys, Bâtınilere biat etti, Horasan ve Irak’ı aldı. Halifeyiöldürmek ve Abbasi hanedanını yok etmek için ordusuyla Bağdat’a geldi.Yakub b. Leys’in isyanını öğrenen halife, onunla savaşa girdi. Yakubyenildi. Huzistana kaçtı. Orada tekrar asker toplayıp güçlendi. Halife, onamektup yazıp, (Horasan ve Irak valiliğini sana vereyim, savaştan vazgeç) dedi. Yakub b. Leys, vazgeçmeyip Bağdat’a gelirken hastalanıpyolda öldü. Kardeşi Amr b. Leys, ordunun başına geçti. Halife, o dakardeşinin yolunu tutar endişesiyle korkuyordu. Gizlice Buhara’ya Emirİsmaile adam gönderdi. Şunları bildirdi:Vakit geçirmeden git, Amr b. Leysin elinden mülkünü al. Irak, veHorasan valiliğine sen daha fazla hak sahibisin. Bu mülk yıllardan beribabanızın idi. Buraları Yakub b. Leys gasbetmişti. Buraları alman içinbirkaç sebep vardır:Birincisi, hak senindir; İkincisi, iyi hal sahibisin, Üçüncüsü, benimrızam seninledir. Allahü teâlânın sana yardım edeceğinden şüpheetmiyorum. Asker ve silahının az olduğuna bakma. Çünkü, Allahü teâlâbuyuruyor ki:(Allah’ın izni ile, ne kadar küçük topluluk, büyük topluluğa galipgelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 249]Halifenin sözleri, son derece adil ve yüksek meziyetlere sahip olanEmir İsmail’e tesir etti. Amr b. Leys ile savaşa karar verdi. Askerlerinitopladı. Hepsi 10 bini bulmuyordu. Atların çoğunun üzengileri ağaçtandı,on kişiden birinin kalkanı vardı. 20 kişiden biri zırhlı idi. 50 kişiden birininmızrağı vardı.Atsız olanlar zırhını sırtında taşıyordu. Kısacası böyle asker vetechizatla, her bakımdan kendilerinden daha üstün kuvvete sahipkimselerle savaşmak elbette çok zordu. Emir İsmail Ceyhundan geçti,Belhe geldi. Serahs ve Mervdeki Amr b. Leys’in adamları, Emir İsmail’inBuhara’dan geldiğini; tam bir ordu getirdiğini; şimdi yakınına geldiğini;memleket istediğini, vermezse savaş ederek zorla alacağını bildirdiler.Amr b. Leys, Nişapur’da idi. 70.000 atlı ve binlerce piyade askerivardı. Atları zırhlı, silahlı, tam teçhizatlı idi. Emir İsmailin silahsız bir avuçaskerini bir anda tepeleyip geçmek istiyordu.Bu kadar kuvvetli olmasına rağmen yenildi. 70 bin atlının hepsi kaçtı.Amr b. Leys’in sağ kalan diğer bütün askerleri yakalandı. Amr da teslimoldu.Emir İsmail, kuvvetine güvenerek mağlup düşen Amr b. Leys’e57


www.dinimizislam.com(Üzülme seni halifeden isteyeceğim. Bütün malım gitse de, sana zarargelmesini istemem) diye haber gönderdi.Amr b. Leys, Emir İsmaile bir tuzak kurmak için şu cevabı yolladı:(Bu zincirden asla kurtulamam. Ben artık yaşama hakkını kaybettim.Halife ölümümden başka şeyden memnun olmaz. Beni sen yenmedin;dindarlığın, iyi insan oluşun ve Halifenin benden memnuniyetsizliği yendi.Allahü teâlâ, bu memleketi benden geri aldı, sana verdi; sen elbette bunalayıksın. Ben şimdi senin için iyilikten başka bir şey dilemem. Biliyorumki, hazinen yok. Benim birçok hazinem vardır. Hepsinin listesiyanımdadır. Hepsini sana bağışladım.)Hazine defterini de Emir İsmail’e gönderdi.Emir İsmail, bu sinsi teklife, (Amr, aşırı zekilikle beni tuzağadüşürüp ebedi belaya sokmak istiyor) dedi. Hazine defterini geri gönderipşunu yazdı:(Hani bana iyilik etmek istiyordunuz? Bundan daha şiddetli kötülükolur mu? Toplamış olduğunuz bunca zulmü, benim boynuma yıkmakistiyorsunuz. Böylece beni de kendi akıbetine maruz bırakacaksın.Biliyorum ki kendinize ait servetiniz yoktur. Babanız bakırcı idi. Siz debakırcılıkla uğraşıyordunuz. Hazinenizin hepsi yetimlerin ve dulkadınların idi, ki zulümle, baskı ile topladınız.Şimdi kirli parayı, hile ve kurnazlıkla benim boynuma yüklemekistiyorsunuz. Beni de kendi akıbetine düşürmek için bir tuzakkurmuşsunuz. Zulüm payidar olmaz. Ben böyle kirli serveti istemem.Kıyamette onun hesabını verinceye kadar sakla. Ahirette yetimler, dulkadınlar, garipler, servet sahipleri sizden davacı olunca, Ben İsmail’eteslim ettim, ondan isteyiniz diyeceksiniz değil mi? Allah’tan korkarım.Bu vebalin altına giremem.)İşte hakiki sultan böyle olurYemek yedirmek ve ihsanHükümdar, elinden geldiği kadar bol yemek yedirmelidir. Peygamberefendimiz, (Allah’ın kullarına bol yemek yedirmek, saltanat veidarenin ömrünü uzatır) ve (En iyiniz, yemek yedireninizdir)buyuruyor.İnsan, ihsanın kuludur. Firavun, müsrif olmasına rağmen cömert dedavranıyordu. Her gün 4.000 koyun, 400 sığır, 200 deve kestirir, buoranda helva, tatlı, salata hazırlatır, bütün Mısır halkı ve ordu bu sofradaher gün yemek yerdi. Firavun, böyle sofra sayesinde 400 yıl yaşadı.Hazret-i Musa “Ya Rabbi, Firavunu helak et” diye dua etti. Hak teâlâ,58


www.dinimizislam.comHazret-i Musa’ya buyurdu ki: “Suda helak edip onun bütün malını seninkavminin ve askerinin rızkı yapacağım”Hazret-i Musa, Allahü teâlânın vaadinin gerçekleşmesini beklemeyebaşladı. Fakat aradan birkaç yıl geçmesine rağmen, Firavun hep ayaktaduruyor, o sapıklıkla zaman geçiriyordu. Hazret-i Musa, 40 gün oruçtuttuktan sonra Tur-i Sina’ya gitti; Hak teâlâya şöyle yalvardı:- Ya Rabbi, Firavun ilahlık davasını bırakmıyor; onu ne zaman helakedeceksin?Allahü teâlâ buyurdu ki:-Ya Musa, senin için onu hemen helak etmem gerekiyor. Birmilyon insan için, helak etmemem gerekiyor. Herkes her gün onunnimetini yiyor; üstelik asayiş yerindedir. İzzet ve celâlim üzerineyemin ederim ki, benim kullarıma ekmeği ve nimeti bol olduğumüddetçe, ben onu helak etmem.- Ya Rabbi, vaadin ne zaman tahakkuk edecektir?- Ya Musa, Firavun yemek ve nimeti halktan çektikçe, yemekvermeyi azalttıkça, ben de ömrünü azaltırım. Böylece çöküşüyakınlaşır.Firavun, Hamana dedi ki:- Musa, İsrailoğullarını kendi etrafında topladı, bizi rahatsız ediyor.Onunla işimizin, nereye varacağını bilmem. Şimdi, hazineyi ve zahiredepolarını dolu tutmamız gerekiyor; çünkü, hiçbir vakit hazırlıksızolmayalım. Bu sebeple, mutfak tahsisatını ve sofrayı her gün azaltmakgerekir ki, rahat olalım. O malın yarısını zahire temini maksadıyla birtarafa koymak, yarısını azaltmak gerekiyor.Bunları öğrenen Hazret-i Musa, böylece Allahü teâlânın vaadiningerçekleşmesinin yakın olduğunu anladı. Çünkü aşırı tasarruf, mülkünçökmesine alamettir. Firavun suda boğulduğu gün, mutfağında iki cılızkoyun kesilmişti. Nereden nereye gelindi.Allahü teâlâ, Hazret-i İbrahimi, yemek vermesinden ve misafirseverliğinden dolayı övdü.Hatim-i Tai de cömertliği ve misafir severliği yüzünden övülmüş,dillere destan olmuştur. Dünya durdukça, onun cömertliğinden bahsedilir.Hazret-i Ali, parası yokken, çok cömertlik yaptı. Allahü teâlâ onu Kur’an-ıkerimde övdü. Kıyamete kadar onun cömertliğinden, mertliğinden,cesurluğundan söz edilecektir.Cömertlik ve yemek vermek en kıymetli işlerdendir. Hadis-işeriflerde, (Allahü teâlâ, cömerde cömert davranır), (Cömerdin imanıkuvvetlidir) ve (En kıymetli amel, bir mümini; yemek yedirmek veya59


www.dinimizislam.combaşka bir ihtiyacını görmek suretiyle sevindirmektir) buyuruldu.Her gün yemek vermekte kusur etmemek gerekir. Dünyada isimyapmış herkes, bu şöhreti ekmek vermekten elde etmişlerdir.Nankör ve cimrilerin kötülüğü iki cihanda söylenir. Hadis-i şerifte,(Cimri ve nankör olan Cennete girmez) buyurulduBir işe iki kişiHer zaman iki işi bir kişiye, bir işi de iki kişiye asla vermemelidir.Böylece işler hep düzenli yürür. Çünkü, iki iş, bir kişiye verildiği zaman buiki işten biri daima bozuk ve kusurlu olur.Bir kişi bu işten birine gereğince gayret gösterirse, öteki işte bozuklukve kusur meydana gelir. Eğer öteki işe gereğince gayret, ihtimamgösterirse, bu defa bu işte mutlaka bozukluk meydana gelir.İki işi olan her kişinin daima iki işi de bozukluk içinde olur. Bunungibi, ne zaman ki, iki kişiye bir iş verilir, bu ona, o buna atar. Neticede o işdaima yapılmamış olur. Hele iki âmir hiç olmaz. Kur’an-ı kerimde iki ilaholursa, yerin göğün nizamının bozulacağı bildirilmektedir. (Enbiya 22)Denir ki:İki hanımlı ev süpürülmez kalır,İki reisli olan ev viran olur.Her iki kişi şöyle düşünür: “Eğer ben bu işte gereğince zahmet çekipişe baksam, idareciler, bunun benim liyakat, maharet, ihtimam vegayretim ile olmadığını zannederler.”Öteki ise şöyle düşünür: “Niçin boşuna zahmet çekeyim. Bu işteçektiğim her zahmet, gösterdiğim ciddiyet minnetsiz, methedilmeksizinkalır. Âmir, zahmeti onun çekmiş olduğunu zanneder.”İki kişiye bırakılan iş, baştan başa bozuk olur. “Niçin bu işe iyibakmadınız?” diye sorulursa, mesuliyeti birbirlerinin üzerine atarlar.“Hayır, bunda benim kusurum yok. Ben elimi bile dokunmadım” der vesuçu diğerinin üzerine atar. Esas suç ikisine bir iş verenindir.İki kişiye bir iş, bir kişiye de iki iş vermek uygun olmadığı gibi, işe ehliolmayanı, inançsız ve itikadı bozuk kimseleri de almak asla doğrudeğildir.Sultan Alp Aslan bir gün vezirine der ki:- Sen bana niçin düşmanlık yapıyor ve saltanatıma gözdikiyorsun?Bu sözü işiten vezir yere kapanıp der ki:- Ey efendimiz, bu ne sözdür? Ben bir bendeyim. Efendimize karşıne kusur işlemişim?60


www.dinimizislam.com- Senin kâtibin Bâtıni değil mi?- Efendim o kim oluyor? Ateş olsa cirmi kadar yer yakar, zehir olsa,veremez bir zarar?- Gidin, o kâtibi getirin.Hemen gidip kâtibi getirirler. Sultan sorar:- Sen bâtınisin, Bağdat halifesi hak değildir diyorsun, öyle değilmi?Kâtip der ki:- Hayır ben bâtıni değil, rafiziyim.- Sanki rafizilik bâtınilikten üstün mü de bunu kalkanyapıyorsun? Suç bu adamın değildir. Suç, bunu işe alanındır.Sultan, rafiziyim diyen bâtıniyi gönderdikten sonra, at kılındanyapılmış bir kilim çıkarır, bir parça kıl çeker, Vezire der ki:- Bunu kopar!Vezir alıp koparır. 5 kıl verir, onu da koparır. 20 kılı büküp der ki:- Bunu kopar!Vezir koparamaz.Sultan der ki:- İşte düşman da tıpkı bunun gibidir: Bir, iki, beş olursa başaçıkmak kolay olur; fakat çoğalıp birbirine sırt verdikleri zaman, onlaryerlerinden kaldırılamaz. Bunlar böyle tek tek aramıza girip,memuriyetleri ellerine geçirdikleri zaman, kısa bir sürede Irak'a birisyan zuhur eder ve Deylemiler memlekete hücum ederler, bunlar dagizli-açık onlarla bir olurlar. Bizleri helak etmeye çalışırlar. Onun içinhizmetçileriniz de yabancı olmamalıdır! Padişaha muhalif olanlarıkendine yaklaşmaya yol verirsen, bu iş, hem kendine, hem depadişaha karşı ihanet olur. Herhangi bir sultanın muhalifleri iledostluk kuran, padişahın düşmanlarının safına geçmiş sayılır.Hırsızlarla düşüp kalkan da, onların safına girmiş demektir.İyi davranışlı vezir, padişahı şöhret sahibi ve dünyaca tanınmışyapar.Bunun için iyi yardımcılar, idareye daima iyi kimseleri almışlardır.Bid’at ehli, bozuk itikatlı, namaz kılmayan kimseleri almamışlardır.Âmir, kötü, hain, zalim ve hırsız olursa, bütün elemanlar da öyle olur,hatta daha kötü olur.Her zaman hasetçiler bulunacağı için sır sayılabilecek işler gizlitutulmalıdır.Padişahlar daima öyle bir yol tutmuşlar ve öyle hayat sürmüşlerdir ki,sırlarını hiç kimse, hatta hanımları da bilmezdi.61


www.dinimizislam.comKıssa olarak bildirilen âyet-i kerimelerden ibret, ders almak lazımdır.Neml suresinin (Hazret-i Süleyman, “Kuşlar arasında hüdhüdügörmüyorum, kayıplara mı karıştı” dedi) mealindeki 20. Âyet-i kerimesisultanlara, memleketleri hususunda uyanık ve dikkatli olmalarına, halkınişlerini iyi yürütmelerine, tebasından en büyük mertebede olanlarındurumlarını araştırdığı gibi, en küçüklerinin de hallerini sorupöğrenmesine, büyük-küçük hepsinin varlık ve yokluğundan haberdarolması gerektiğine işaret etmektedir.Nitekim Hazret-i Süleyman, en küçük kuş olan hüdhüdün durumunuaraştırmış, onun izinsiz azıcık ortadan kaybolması kendisine gizlikalmamıştır. (Ruh-ul-Beyan)Âmir olan da, her elemanı ile ilgilenmelidir!Üç NasihatHasan-ı Basri hazretlerinin, halife Ömer bin Abdülaziz’e nasihatişöyledir:Ey müminlerin emiri, bil ki, Allahü teâlâ, halifeyi, zalimlere,haksızlıklara mani olucu, zayıflara yardımcı, darda kalanlara destekolarak yaratmıştır.Kendi malını nasıl korur ve evladına nasıl şefkatli davranırsa, halkada öyle davranır. O, bedendeki kalb gibidir. Uzuvlar onun iyi olmasıyla iyiolur, bozulmasıyla bozulur.Halife, Allahü teâlâya itaat eder. Emrindeki halkı da Ona itaate sevkeder. Rabbimiz, kötülüklerden sakınılması için cezalar emretti. Bunuuygulayacak olanların suç işlemesi yakışır mı?Ölümü, ölüm anında yakınlarının sana yapacakları yardımın azlığınıve ölümden sonrasını düşün. Ölüme ve ondan sonrasına hazırlık yap.İyi bil ki, ölümü müteakip bir yere gireceksin. Orada uzun müddetkalacaksın. Dostların yalnız bırakacak, tek başına orada kalacaksın.Kişinin kardeşinden, ana-babasından, çoluk-çocuğundan kaçacağıgünde, sana yardımcı ve dost olacak şeyi hazırla. Herkesin diriltilip gizliolan şeylerin ortaya çıkarılacağı günü hatırla. Artık o zaman bütün sırlaraçılmış olacaktır.Ecel gelip çatmadan ve fırsat elde iken Allahü teâlânın kullarınaadaletle hükmet.Senin felaketine sebep olan şeylerden istifade eden insanlar senigaflete düşürmesin.Kendileri dünya menfaatlerine kavuşmak için, seni ahirettekavuşacağın nimetlerden uzaklaştırırlar.62


www.dinimizislam.comBugünkü gücüne kuvvetine bakma, ahirette halinin ne olacağınıdüşün, ona göre iş yap.Bir ağ gibi seni saran ölüm her an yaklaşmaktadır. Hesap vereceğiniunutma!Şeyh Edebali hazretlerinin, talebesi ve damadı Osman beyenasihati:“Ey oğul, sen beysin, bundan sonra biz öfkelenirsek, senin uysalolman lazım. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize,katlanmak sana. Âcizlik, hata bize, hoş görmek sana. Geçimsizlik,uyumsuzluk, anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Kötü göz, şom ağız,haksız yorum bize, bağışlama sana. Bölmek bize, bütünlemek sana.Üşengeçlik, tembellik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmeksana.Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu daunutma, insanı yaşat ki, devlet yaşasın.Ey oğul, işin ağır ve çetin, Allah yardımcın olsun.”Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey’in, oğlu Orhan Bey’enasihati:Din işlerini her şeyden önce ele al, yürütmekte de asla gevşeklikgösterme! Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletinkuvvetlenmesine sebep olur.Din gayreti olmayan, eğlenceye düşkün ve tecrübe edilmemişkimselere iş verme! Çünkü Yaradan’dan korkmayan, yarattıklarından daçekinmez.Zulümden, İslamiyet’e aykırı şeylerden son derece uzak dur! Senizulüm ve bid’ate teşvik edip sürükleyenleri, devletinden uzaklaştır ki,bunlar seni yıkılışa sürüklemesinler.Devlet hizmetinde ihlasla ömrünü tüketen sadık devletadamlarını daima gözet. Böyle kıymetli kimselerin vefatından sonra, aileefradını koru, ihtiyacı olanların da ihtiyaçlarını karşıla, tebeandan hiçkimsenin malına mülküne dokunma!Hak sahiplerine haklarını ver, layık olanlara ihsan ve ikramlardabulun ve ailelerini de gözet!Devletin bedeninde kuvvet mesabesinde olan hakiki âlimleri vefazilet sahiplerini, edip ve yazarları, sanat erbabını gözetip koru.Onlara hürmet, ikram ve ihsanda bulun.Bir ülkede, olgun bir âlimin, bir ârifin, bir velinin bulunduğunuduyarsan, onlara her türlü imkanı tanıyarak ülkene yerleştir ki, hükümetinsüresince âlim ve ârifler memleketinde çoğalsın. Din ve devlet işleri63


www.dinimizislam.comnizama oturup ilerlesin.Sakın, orduna ve zenginliğine mağrur olma. Benim hâlimden ibret alki, zayıf, güçsüz bir karınca misali, hiç layık olmadığım halde burayageldim ve Allahü teâlânın nice ihsanlarına kavuştum. Sen de benimuyguladığımı yap!Bu yüce dinin mensuplarını ve itaat eden diğer tebeanı himaye eyle!Allahü teâlânın hakkını ve kullarının hakkını gözet. Devletin zaruriihtiyaçları dışında sarfiyatta bulunmaktan son derece sakın! Sendensonra geleceklere de aynı şeyi tembih eyle. Daima adalet ve insafüzerine bulun. Zulme meydan verme. Herhangi bir işe başlayacağınzaman Allahü teâlânın yardımına sığın! Tebeanı, düşmanların vezalimlerin saldırılarından koru. Haksız olarak hiç kimseye muameledebulunma. Daima halkını hoşnut edecek şeyleri arayıp, yapılmasını sağla.Onların gönlünü kazanmayı, bunun devamını büyük nimet bil! Halkınsana olan güveninin sarsılmamasına son derece dikkat eyle!İdareci nasıl olmalıİdarecinin gayesi, müessesenin hedefini gerçekleştirecek biratmosfer hazırlamak olmalıdır.Bir idareci, elemanları etkileyerek motive edebilmeli; işlere yönverebilmeli, bir işin daha iyi yapılmasını sağlayacak tekliflere daima açıkolmalı, eski metotlardan daha tesirli olabilecek yeni yollar aramalıdır.Bir idareci için gereken özelliklerden bazıları:1- Düşünebilme kabiliyeti olmalıdır.2- Fikrini rahat ifade edebilmelidir. Düşüncede kalan, söylenmeyenen güzel fikrin kıymeti yoktur.3- Elemanlarını gerektiği gibi yönetmek için kendi alanında kâfi teknikbilgiye sahip olmalıdır.4- Dinamik olmalı, pasif olmamalıdır. Yeniliklere uyabilmeli ve önemliişler yapabilmelidir.5- Dürüst olmalıdır. Elemanlarının ve diğer insanların itimatlarınıkazanması şarttır.6- Ruhi yönden de istikrarlı olmalıdır. Şahsi problemini işlerinindışında tutabilmeli.7- Beşeri ilişkiler konusunda kabiliyeti olmalıdır.8- Organizasyon, yani işleri çekip çevirebilmeli.9- İnsanları sevebilmelidir. Sevgi olmadan bir işi yapmak çok zordur.Elemanlar arasında sevgi varsa başarı olur. Eshab-ı kiramın başarısınınsebebi, birbirlerini sevmeleri idi.64


www.dinimizislam.com10- Kolayca haberleşme imkanı olmalıdır.11- Seziş ve anlayış kabiliyeti olmalı, elemanların gerçek ihtiyaçlarınıgörebilmeli ve ihtiyaçlara cevap verebilecek bir kişiliğe sahip olmalıdır.12- Önce kendini tanımalıdır. Kişi, kendisini olduğu gibikabullenebilirse, birçok problemi çözer. Kendisini olduğu gibi kabullenmişkimsenin, başkalarından beklediği takdir ve onlar tarafından kabul edilmehususundaki özlemi de önemli ölçüde azalır. Kendisini olduğu gibi kabuledememiş bir kimse de, hep takdir kazanabilme çabası içinde olur.13- Zekalı, hoşgörülü olmalı.14- Olaylara objektif bakabilmeli, ikna kabiliyeti olmalı, karar verirkenhislerine mağlup olmamalı, aklı hakim kılmalı, adilane karar vermeli, farklımuamele etmemelidir. Verdiği karar açık ve kolay anlaşılmalı.15- Şirkete bağlı olmalıdır. Şirket bir aile sayılır.O halde, iş yerini sadece gelir sağlayan bir kaynak olarakgörmemelidir. Şirketin menfaatini kendi menfaatinden önce düşünmeli.16- Merhametli olmalı, affetmesini bilmelidir.17- Her iki tarafı dinlemeden karar vermemelidir.18- Sabit fikirli olmamalıdır.19- Tenkit etmemeli, kızmamalı, sabırlı ve soğukkanlı olmalıdır.20- Herkese karşı saygılı olmalı ve iyi davranmalı.21- Elemanlarla laubali olmamalı, ciddi olmalıdır.22- Kendisini üstün görmemeli, kibirlenmemeli.23- Kısa ve net konuşmalı, işi sürüncemeye bırakmamalıdır.24- İşine hakim olmalı, kâr ve zararın nereden geldiğini bilmeli.25- Kendisine düşünecek zaman ayırmalıdır.26- Vaat etmemeli, vaat edilmişse, mutlaka yerine getirmeli.27- Verdiği işin neticesini istemeli ve almalıdır.28- Özür dileyenin özrünü makulse, kabul etmeli.29- Kendisini dili ve hali ile sevdirmesini bilmelidir. Güler yüzlü vetatlı dilli olmalı.30- Hıyanete meydan vermemeli, haini affetmemeli.31- Elemanlara suizan etmemeli, hüsn-i zan etmeli ve genişihtimallerle düşünebilmelidir.32- Öyle davranmalı ki, eleman ceketini nefretinden değil,sevgisinden iliklemeli.33- Eleman, odasına rahatça girebilmeli, yanına gelmektençekinmemelidir.34- Başarılarını her zaman Allahü teâlâdan, hezimetlerinigünahlarından bilmelidir.65


www.dinimizislam.com35- Elemanları kusur işleyince, kabahati kendinde aramalı ve; (Beniyi olsaydım, onlar hata etmezdi) demelidir. İdareci kızmaz, gücenmez,güler yüzlü, tatlı dilli, sabırlı olur. Affedici ve en çok çalışan olmalıdır.Elemanların yiyip içmesinde zerre menfaati olmamalıdır. OnlarınCehenneme gitmesine sebep olmamalıdır. Her konuşması Ehl-i sünnetâlimlerinin kitaplarından olmalıdır. Bu zamanda, meşhur olmamak, gözebatmamak, fitneye sebep olmamak gerekir.Başarılı idareciBaşarılı olmak için şunlar mühimdir:1- Herkesin özelliği ayrıdır. Bir makinenin çalıştırılmasını,ayarlanmasını ve tamirini bildiren bir “el kitabı” vardır. İnsan isemakineden çok daha mükemmeldir. Her eleman için kimlik kartı tutulmalı,özgeçmişi, tecrübesi, kabiliyeti, sağlık durumu, karakteri, inancı vs. tespitedilmelidir.2- Her eleman, âmirinden anlayış bekler. İşi zor, maaşı az da olsa,âmirim anlayışlı diyebiliyorsa, o eleman çalışır. Unutulmuş değil, daimaaranır bir eleman durumunda olduğunu hissettirmelidir! Onun da arzuları,ihtirasları, işinin dışında ilgi duyduğu konular vardır. Bunlarla dailgilenmelidir.Elemanların çoğu, kendini (bulunmaz Bursa kumaşı, önemli biri) bilir.Herkesin de böyle bilmesini ister. “Kadrimi bilmiyorlar” diye şikayetçi olur.Herkes iltifattan hoşlanır. Aşırı gitmemek şartı ile fırsat düştükçe takdiredici söz söylemeli. “Vazifesini yapmış, teşekküre ne gerek var”dememeli. Onu kazanmanın yolu, takdir edilen eleman olduğunuhissettirmektir.3- Elemanları iyi tanımalıdır! Böylece onların problemlerini çözmekdaha kolaylaşır. Yani teşhis isabetli olursa, tedavi zor olmaz. Elemanlarda âmiri iyi tanımalıdır!Hepsine kendini sevdirmeye ve hepsini sevmeye çalışmalıdır! Herelemana karşı samimi bir ilgi göstermelidir.Peygamber efendimiz, şerefli arkadaşlarına o kadar ilgi gösterirdi ki,her sahabi, (Resulullah beni herkesten daha çok seviyor) diyedüşünürdü. Meşhur bir iş adamı da, (Ben elemanlarımın kötü yönlerinigörmem. Hep iyi yönlerini görür ve takdir ederim) diyor.4- Dürüst olmalıdır. İdarecinin adil davranışı elemanları memnuneder. Her şartı herkese aynı şekilde uygulamalıdır! Ayrım yapmamalıdır.5- Verilen sözü muhakkak yerine getirmeye çalışmalıdır! Politikacılar66


www.dinimizislam.comgibi, yapılması zor vaatlerde bulunmamalıdır! Yapılan on iyilik unutulurda, bir kötülük unutulmaz.6- Getirilen teklifleri, uygunsuz olsa bile, takdirle karşılamayaçalışmalıdır! Fikirlerine değer verilen eleman, teşvik edilmiş, çalışmaazmi kamçılanmış olur, yeni fikirler üretmeye çalışır.7- İdareci yaptığı hatayı kabul etmeli, suçu başkasına yüklemeyeçalışmamalı, elemanların itimadını sarsmamalıdır! Hatayı itiraf, itibarkaybettirmez.8- Elemanların iyi yetişmeleri için, idarecinin iyi yetişmiş olmasıgerekir. İş yerinin prensiplerini iyi bilmeli ve uymalıdır. İdareci prensiplerekendi uymazsa, başkalarının uymalarını nasıl bekler?9- Alışkanlıklar kolay terk edilemez. Bir eleman, yeni işin gerekçesinianlamadıkça veya kendi için faydalı olacağına inanmadıkça,alışkanlığından vazgeçemez. Genellikle yeniliklere karşı direnmegösterilir. Bu bakımdan yapılacak yeniliklerin sebeplerini elemanlaraönceden anlatmak gerekir.Hiç bilgi verilmez veya eksik verilirse yanlış sonuç çıkarılmasına veproblemlerin çıkmasına yol açar. İşin önemi açıklanmazsa, elemankendisine önem verilmediği hissine kapılır ve bu his, verimliliğindüşmesine yol açar.Dedikodu elemanın moralini bozar. Dedikodulara fırsat verilmedenyapılacak işler hakkında kesin bilgiler elemanlara zamanındaulaştırılmalı, önceden haberdar edilmelidir.10- Hiçbir eleman, başkalarıyla kıyaslanmaktan hoşlanmaz.Başkasının işine göre değil, belli standartlara göre kıyas yapılmalıdır.Tenkitler yapıcı olmalıdır. Yıkıcı tenkit hevesi körletir. Elemanın birhatasını düzelttikten sonra, artık o iş kapanmalıdır. İma ile de olsa, o işihatırlatmamalıdır!11- Herkes takdir bekler. İyi yönlerini bulup takdir etmelidir. Elemansadece fazla ücret beklemez, takdir de bekler. Yaptığı işlerin takdiredildiğini gören eleman daha fazla gayret harcar. Haklı övgü, elemanacesaret verir ve onun güvenini artırır. Elemanın başarısı üst âmirlere debildirilmelidir.12- Şikayete karşı bir meyil olur. Şikayetleri anlayışla karşılamalıdır.Şikayeti olan elemanla özel olarak konuşmalı ve ilgi ile ve sözünükesmeden dinlemelidir. Elemanın fikrinin ne olduğu bilinmedikçe onunproblemine karşı gerekli anlayış gösterilemez. Bu itibarla, açık fikirle veistekle dinlemek gerekir. Şikayeti dinlenilmeyen eleman, âmirininadaletsiz olduğuna hükmeder. Bu konuda kâfi bilgi almadan ve şikayet67


www.dinimizislam.comedileni dinlemeden karar vermekten sakınmalıdır.Şikayetleri, bir problem halini almadan, işin başında önlenmeyeçalışmalıdır.Elemanın kırgın olup olmadığına bakmalıdır. Mesela, işe karşıisteksiz mi, saygısız mı, hırçın mı? Bunları tespit etmeli, şikayetin özelolarak açıklanmasına imkan vermelidir. Şikayet halledilmemişse,araştırma yapabilmek için mühlet istemeli, bu müddet içinde olay küllenirveya iyice netleşebilir.13- Elemanla münakaşaya girmemelidir. Eleman üzülerek ayrılırsa,homurdanarak çekip gider. İlgi ile dinlenirse, o da âmiri dinlemeyemecbur kalır. Âmir ses tonu ve davranış yönünden sakin olmalı, anlayışlıgörünmeye çalışmalıdır.14- Bir elemana aşina olduğu işler hakkında sorular sormak, onaâmirin yanında önemli bir kişi olduğu hissini verir. Sorular sormak yoluylaeleman yumuşatılabilir. Pazarlamacılar genelde evet şeklindecevaplandırılması gereken sorular sorarlar.15- Eleman, genellikle âmiri örnek alır. Âmir, randevusuna geç gelir,verdiği sözde durmazsa, aynı tutum elemanda da görülebilir. Bu itibarlaelemanlara iyi örnek olmalıdır.Elemana güvenildiği ve vazifesini yapacağından emin olunduğusöylenir veya hissettirilirse, o eleman da işine karşı heyecan uyanır.Zaten idarecilik, elemanların emek ve gayretlerine yön verme işidir.Elemanlara karşı, samimi ve dürüst davranmalı, şahsiyetlerine değervermeli, kabiliyet, bilgi ve tecrübesinden tam olarak istifade etmeyeçalışmalıdır.Sevilmenin kısa yoluSevilmenin yolu sevmesini bilmektir. Başka bir tabirle, iyi insan,herkes tarafından sevilir. Dinimizin bildirdiği esaslara uyan Müslüman iyiinsan demektir.Hemen herkes, kendisiyle ilgilenilmesini, kendisinden, işlerindenbahsedilmesini ister.Çok kimsenin bir dakikalık telefon konuşmasında, beş-on defa (Ben)dediği tespit edilmiştir.Çok kimseyi, hükümet kurulmasından çok, kendi meselesi ilgilendirir.Başkasına yaklaşabilmek için onun sevdiği, ilgilendiği konuları bilmekgerekir.Hemen her insan, en az bir bakımdan kendini çok insandan üstüngörür. (Ben bakan olsam, ben başbakan olsam şöyle yaparım) dediği68


www.dinimizislam.comgörülür. Belki böyle konuşan kimselerin çoğunun müdür olacak kabiliyetibile yoktur. Çünkü insanın nefsi, daima yükselmeyi, şef olmayı,başkalarının kendisine tâbi olmasını ister. Bu, nefsin arzusudur.Herkeste de nefs olduğunu düşünerek, ona göre hareket edilirse,çetin meseleleri çözmek zor olmaz.Bir kimsenin sevdikleri, kendini beğenip takdir edenlerdir.O halde sevilmek için başkalarını takdir edip sevmek gerekir.İnsanın nefsi takdirden hoşlanır, tenkitten hoşlanmaz. Tenkit,düşmanlığa yol açar.Başkalarının bize nasıl muamele etmelerini istiyorsak, biz de onlaraaynı şekilde davranmalıyız! Mesela gülerek karşılanmayı, bir çay, birkahve ikram etmelerini istiyorsak, biz de başkalarını güler yüzlekarşılamalıyız, onlara gerekli ikramda bulunmalıyız!Sevilmek, takdir kazanmak için, herkese samimi bir alaka göstermek,gülümseyerek selam vermek, hal ve hatır sormak lazımdır.Yapmacık hareketlerden da kaçınmalıdır! Yapmacık hareketler,fayda yerine zarar verir. Kendimize “Samimiyetsiz” dedirtmemeliyiz.Samimi olmaya kendimizi alıştırmalıyız! Mesela telefonla arayıp kendinitanıtmayan birisine, (İnsan önce kendini tanıtır) diyerek tenkitle sözebaşlamamalıdır! (Buyurun efendim, kiminle müşerref oluyorum) diyerekkarşımızdakinin kendisini takdim etmesine fırsat vermelidir! Daha sonra,(Efendim, size yardımcı olmak benim için bir şereftir) dersek,karşımızdakinin kalbini fethetmeye giden yolu keşfetmişiz demektir.Kendini sevdirmenin yolu, iyi insan olmaktır. İyi insan da güzel ahlaklıolandır. Güzel ahlak nedir?Güzel ahlakla ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:(Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek,kendini mahrum edenlere [Kendine bir şey vermeyenlere] ihsanetmek, güzel huylu olmaktır.) [İ. Süyuti](İyi huyları tamamlamak, yerleştirmek için gönderildim.) [Hakim](Sureti ve huyu güzel olan kimseyi Cehennem ateşi yakmaz.)[Taberani](İyi huylu, iki cihan saadetine kavuşur.) [Taberani](En hayırlı şey, güzel ahlaktır.) [İbni Hibban](Güzel ahlaklı olmak, saadettendir.) [Beyheki](Mallarınızla bütün insanlara yardım edemezsiniz, malınız kâfigelmez. Fakat onları güler yüz ve güzel huy ile hoşnut edebilirsiniz.)[Bezzar](Güzelin güzeli, güzel ahlaktır.) [İbni Asakir]69


www.dinimizislam.com(En iyiniz, ahlakı en güzel olanınızdır.) [Buhari](Mümin güzel ahlakı ile, gündüz oruç tutan, gece ibadet edeninderecesine yükselir.) [Tirmizi](Kıyamette, terazide güzel ahlaktan daha ağır gelen başka şeyyoktur.) [Tirmizi]Sevgiyi artırmak içinSual: İnsanlarla iyi geçinemiyorum. Fazla arkadaşım yok. İnsanlarakendimi nasıl sevdirebilirim?CEVAPBu, kibirden, edebsizlikten ileri gelir. İnsanları beğenmeyipsaygısızlık yapan, onları hep tenkit eden, kıran kimse, arkadaşsızkalmaya mahkûmdur. Kendimiz iyi olursak mesele kalmaz. Güler yüzlüve hep edebli olmalı, önce selam vermeye çalışmalı, hiç kimseden birmenfaat beklememeli. Dostluk, menfaat üzerine kurulmaz, fedakârlıküzerine kurulur. Biz hizmet edersek, biz verirsek, dostluk zor olmaz. Akıllıinsan, herkesle iyi geçinen, dostluk kurabilen kimsedir. Bir hadis-i şerifmeali:(Aklın başı, insanlarla sevgi tesis etmektir.) [İ. Asakir]Sevgiyi çoğaltan işlerden bazıları şu hadis-i şeriflerde bildirilmiştir:(Aranızda selamı yayarsanız, birbirinizi seversiniz!) [Müslim](Birbirlerine kin gütmeyen iki Müslüman birbiriyle müsafehaederse, elleri henüz ayrılmadan, Cenab-ı Hak, her ikisinin de geçmişgünahlarını mağfiret eder. Yine içinde kin olmadan Müslümankardeşine sevgiyle bakanlar, geçmiş günahları bağışlanmadanevlerine dönmez.) [İ. Neccar](Müsafehalaşın ki, kalblerinizden kin duyguları yok olsun.)[İ.Adiy](Hediyeleşin ki, muhabbetiniz [sevginiz] artsın!) [Taberani](Hediye dostluğu artırır, kırgınlığı giderir.) [Ebu Nuaym](Ziyareti aralıklı yap ki, muhabbeti artırasın!) [Bezzar](Allahü teâlâ, size edeb dersi vermemi bana emretti.) [Hâkim](İlimden ve edebden mahrum olanı Allahü teâlâ rezil eder.) [İ.Neccar]Edebsiz kimse dünya ve âhirette rezil olur. Edebli kimseyi herkessever.70


www.dinimizislam.comTimur Han diyor ki:1- Allahü teâlânın dinini cihana yaymayı gaye edindim. Her zaman,her yerde İslamiyet için çalıştım.2- Adamlarımı on ikiye ayırdım, bir kısmı da üstün fikirleriyle banayardım ettiler.3- İlim adamları ile istişarenin sayısız faydaları olur. Hükümetidaresinde hüsnüniyet ve sabırla hareket ettim. Hiç alakadar olmuyor gibigörünerek her şeyi hakimiyetim altında bulundurdum. Dost ve düşmanailgide eşit davrandım.4- Nizamlara hürmet ve bağlılığı gerçekleştirdim.5- Subay ve askerlerimi kuvvetli ve hareketli hale kavuşturmak içinaltın ve diğer kıymetli şeyleri feda etmekten çekinmedim. Bu sebepleonlar da muharebede başlarını vermekten çekinmediler. Günlükihtiyaçlarını karşılayarak; dertlerine iştirak ederek şahsıma bağlılıklarınıgerçekleştirdim. Bu suretle 27 ülkenin hakanı oldum. Han elbisesi sırtımageçince istirahatı terk ettim.6- Adalet ve tarafsızlıkla, Müslümanların iyilik dağıtıcısı oldum veiyiliklerini gördüm. Güzel davranışlarım, suçsuzları olduğu nispette,suçluları da şümulüne alıyordu. Bu sebeple insanların gönlünde yerettim. Hükümlerimde mesnedim adalet ve iyi niyet oldu. O derecedisiplinli davrandım ki askerim korku ve memnuniyet arasındabulunuyordu. Harp meydanında daima askerin yanında olurdum.Mazlumu zalimin elinden kurtardım. Şahsi mal veya mülke karşı işlenenyolsuzluk ortaya çıkınca kanunu tatbik ettim. Suçsuzları hiçbir vakit suçluçıkarmadım.7- Seyyidlere, âlimlere, hukukçulara, mütefekkirlere ve tarihçilereözel bir ilgi gösterdim. İyi ve cesur insanları dost edindim. İlim adamlarıile sürekli temasta oldum ve âriflerin sevgilerini kazanmaya çalıştım.Onlarla olan istişarelerim ve dualarının bereketi ile zaferler kazandım.Fakirleri doyurdum. Başkalarını çekiştirenleri sarayımdan kovdum.Bunların sözlerine kıymet vermedim.8- Düşündüğüm bir işi yapmakta kararlı hareket ettim. Bir tasavvurutahakkuk ettirmek istediğimde bütün fikrimi o işe teksif eder ve muvaffakolana kadar bırakmazdım. Rabbim bana gazap eder diye, kimseyekızgınlık ve şiddet göstermedim. Eski devletlerin yıkılışlarının sebepleriniaraştırdım. Aynı hatalara düşmemeye çalıştım.9- Halkın ızdırap ve halini gayet iyi anlıyordum. Her ülkedeki ahalinin71


www.dinimizislam.comâdet ve karakterini nazarı itibara aldım. Halkın başına devlet idaresinevakıf, onların itimadını kazanmış kimseleri vazifelendirdim. Devletimdehalkın meselelerini yakından tetkik edip bana bildirmeleri için her bölgedeheyetler teşkil ettirdim.10- İyilere iyilik; kötülere kötülüklerini iade ettim. Dostlarım,dostluklarına hiçbir zaman pişman olmadılar. Düşmanlarım bile bilaharehaksızlıklarını anlayıp af dileyince müsamaha ile karşıladım; dostluklamukabele ettim.11- Herkes layık olduğu hediye ve hürmete kavuştu. İnsanlarınseviyesine göre davrandım.12- Kumandanlarına sadakat gösteren düşman askerlerine karşıkalben takdir duydum; en lazım olduğu sırada vefa ve sadakat kanununutepeleyerek kumandanını terk edip bana gelenleri insanların en kötüsüsaydım. Toktamış Han ile olan kavgada subayları saflarıma iltihak etmekiçin gelmişlerdi. Nefret ettim, şimdiki hanlarına olduğu gibi, yarın banada ihanet ederler diye düşünerek, onlara Siz hainsiniz dedim.ArkadaşlıkHerkesle arkadaşlık yapmak uygun değildir. Hadis-i şerifte, (Kişinindini, arkadaşının dini gibidir, o halde kiminle arkadaşlık edeceğinizeçok dikkat edin) buyuruldu. (Hakim)Şeytan, insana kötü arkadaşı vasıtası ile günah işletir. Akıllı, ilimsahibi, iyi ahlaklı, doğru sözlü, cömert olan, fâsık olmayan kimselerlearkadaş olmalıdır.Herkesle iyi geçinmeli, çok kimselerle dost olmaya çalışmalıdır.Şir’adaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:(Çok dostunuz olsun! Çünkü Rabbiniz haya sahibidir, kerimdir.Kıyamette dostları arasından, din kardeşlerinin içinde bulunankuluna azap etmekten haya eder.)(Tanıdıklarınız çok olsun! Çünkü kıyamet günü, her biri şefaateder.)(Allah yolunda bir din kardeşi edinene, Allahü teâlâ Cennette birderece verir.)Kişi, dünya ve ahirette de sevdikleri ile beraber olur. Onun için iyilerlearkadaşlık etmeye çalışmalıdır. Allahü teâlâ çoğu zaman, bir sevgilikulunun kalbinde, bir kimseye muhabbet görür de, onun hürmetine bunamerhamet ederek sevdiği kullar arasına ilhak eder.İyi arkadaşlar bulunca kıymetlerini bilmeli, edeplerine dikkatetmelidir. Ona saygılı davranmalı, canını ve malını kendi can ve72


www.dinimizislam.commalından üstün tutmalıdır. Ayıbını görmemeli ve hiç kimseyesöylememeli, hatta unutmalıdır!Tekliflerini reddetmemeli, tartışmaya girişmemeli, asla kalbinikırmamalı, arkadaşının aleyhinde konuşan olursa susturmalı, alınacağısözleri yüzüne karşı veya arkasından söylememelidir!Emr-i marufu gerektirecek hususları varsa yalnızken söylemelidir.Sen bunu bilmiyorsun der gibi değil de, umumi şekilde söylemelidir.Suizan etmemeli, yaptığı uygunsuz şeyleri dalgınlığına, unutkanlığınahavale ederek mazur görmelidir!Sevdiklerini sevmeli, sevmediklerinden, düşmanlarından uzakdurmalıdır. Ona karşı alçak gönüllü ve tevazu sahibi olmalıdır.Babasının, sülalesinin, çocuklarının memleketinin isimlerini öğrenipunutmamaya çalışmalıdır. Böyle şeyler sevgiyi kuvvetlendirir. Alakasızgibi durmak, sen nereliydin, adın neydi gibi sözler uygun değildir.Sevgide ve nefrette aşırı gitmemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Sevdiğini aşırı sevme, olur ki bir gün sevmediğin biri olur.Buğzettiğin kimseden de çok nefret etme, belki bir gün sevdiğinkimse olur.) [Tirmizi]Ona karşı daima güler yüzlü, tatlı dilli, açık kalbli, açık elli, sabırlı vekibirsiz olmalıdır. Her özrünü kabul etmeli, uzak yerden gelirse boynunasarılmalıdır. Hediye sevgiyi arttırdığı için az da olsa hediye vermelidir.Külfet olacak ve utandıracak kadar kıymetli hediye vermemelidir.Hazret-i Ali, (Arkadaşların en kötüsü, sana tekellüf eden, kendisininidare edilmesine seni mecbur kılan, seni özür dilemeye zorlayıcı işlereiten kimsedir) buyurdu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Ben ve ümmetimin salihleri, tekellüften uzağız.) [Darekutni]Tekellüf yapılınca, yani hazırda olanı vermeyip çarşıdan masrafederek pahalı ve kıymetli şeyler alınınca, arkadaş bir daha masrafettirmemek için gelmekten kesilebilir. Gelmeyince de soğukluk başlar.Onun için hazırda ne varsa vermeli, külfete girmemelidir.Arkadaşın evine oturmaya gidildiği zaman bir mazeret göstererekiçeri almazsa, mazeretini kabul edip hiç üzülmeden geri dönülmelidir.Çünkü mazereti kabul etmek güzel ahlaktan ileri gelir. Hadis-i şeriftebuyuruldu ki:(Kişi güzel ahlakı sebebiyle, gündüzleri oruç tutanın, gecelerinamaz kılanın sevabına kavuşur.) [Şir’a]Arkadaş üç çeşittir.Birincisi gıda gibidir, devamlı ihtiyacımız olur.İkincisi ilaç gibidir, bazen ihtiyaç hissedilir.73


www.dinimizislam.comÜçüncüsü hastalık gibidir, istemediğimiz halde o bizi bulur.Geçinmek gerekir, şerrinden, kötülüğünden kurtulmak için idare edilir.Gıda gibi ihtiyacımız olan arkadaşa karşı vazifemiz ne olmalıdır?Arkadaşın hakkına riayet etmeliyiz. İki arkadaş iki ele benzer. Biridiğerini nasıl yıkayıp temizler, nasıl ki el, ayak ve bütün uzuvlarımız bizeyük olmayıp, bir hususta yardımcı ise, biz de arkadaşımıza yük değil,yardımcı olmaya çalışmalıyız! Karşılık beklemeden yardımına koşmalıyız!Daima onu kendimize tercih etmeliyiz! Nitekim Peygamberefendimiz, iki misvaktan düzgün olanını arkadaşına verip eğri olanınıaldığı zaman, arkadaşının, (Doğru misvaka benden çok siz layıksınız)demesi üzerine, şöyle buyurdu:(Bir kimse, birisiyle bir an sohbette bulunsa, kıyamet günü, onaarkadaşlık hakkına, riayet edip etmediği sorulacaktır.) [İ. Gazali]İyi arkadaşSual: Bir gazete köşesinde, (İyi arkadaş yoktur, henüz size kötülükyapmamış arkadaş vardır) diye bir söz yazıldı. Bu söz doğru mudur?CEVAPDoğru değildir. İnsanlara karşı dikkatli olmak gerekir anlamındasöyleniyorsa da, iyi insan, iyi arkadaş yoktur denmez. Dikkatli olmakgerektiğini başka şekilde ifade etmelidir. İyi insan, iyi arkadaş, doğruiman edip, günahlardan sakınan, ibadetlerini yapan salih Müslümandemektir. Peygamberlerin, Evliya zatların ve salihlerin hepsi iyiinsanlardır. Eshab-ı kiram, Resulullahın arkadaşlarıydı, hepsi de iyiydi,hepsi de Cennetlikti. İyi arkadaş yok demek, çok yanlış bir şeydir. İyiarkadaş bulmak zordur denebilir, ama hiç yoktur denmez.Arkadaşlıkta güzel ahlakArkadaşlık güzel huyun meyvesidir. İnsanlarla dostluk kuramamakkötü huyun neticesidir. Güzel ahlak, birbirini sevmeyi, kötü ahlakdüşmanlığı gerektirir. Güzel ahlakın dinimizde mühim yeri vardır. Hadis-işeriflerde buyuruldu ki:(İnsanları Cennete sokan Allah korkusu ve güzel ahlaktır.)[Hakim](İnsanoğluna verilen en güzel şey, güzel ahlaktır.) [İbni Mace](Güzel ahlak, gelmeyene gitmek, kötülük edeni bağışlamak,vermeyene vermektir.) [Beyheki](Ahlakı güzel olan kimseyi, Cehennem ateşi yakmaz.) [Taberani](Bana en yakın olanınız, ahlakça en güzel olan ve74


www.dinimizislam.cometrafındakilerle hoş geçinenlerdir. Bunları herkes sever, bunlar daherkesi sever.) [Taberani](Mümin, ünsiyet eder ve kendisiyle ünsiyet edilir. Yani, sevilipkendisiyle iyi geçinilir. İyi geçinmeyen ve kendisiyle geçinilemeyenkimsede hayır yoktur.) [Hakim](Allah için dost olan iki arkadaş, buluştukları zaman, biri diğeriniyıkayan iki el gibi, biri diğerinden istifade eder.) [Deylemi](Allah için dost olan kimseyi, Allahü teâlâ, Cennette hiçbir ameliile ulaşamayacağı yüksek dereceye yükseltir.) [İbni Ebiddünya](Allah için seven iki arkadaştan en iyisi, arkadaşını daha çoksevendir.) [Hakim](Kıyamette Arşın etrafında, yüzleri ayın 14ü gibi parlayaninsanlar için kürsüler kurulur. Herkes feryat ve figan ederken onlarsakindir. Herkes korku ve dehşet içinde iken onlar üzülmez. Onlar,Allah için birbirini sevenlerdir.) [Hakim](Arşın etrafında nurdan kürsüler vardır. Burada nur gibiparlayan insanlar bulunur. Peygamberler ve şehitler bunlara gıptaederler. Bu kimseler, Allah için birbirini seven, Allah için buluşan,Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.) [Nesai](Allahü teâlâ buyurur ki: Benim için birbirini ziyaret eden benimsevgimi kazanmıştır. Benim için birbirini sevenler benim sevgimemazhar olmuştur. Benim için erenler, benim sevgimi hak etmiştir.Benim için birbirine yardım edenler, muhabbetimi kazanmıştır.)[Hakim](Allahü teâlâ kıyamet günü buyurur ki: Benim azametim içinbirbirini sevenleri hiçbir himayenin bulunmadığı bugün, rahmetimaltında himaye ederim.) [Müslim](İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah ve buğd-ifillahtır. Yani Müslümanları sevmek ve Müslümanlara düşmanlıkedenleri sevmemektir.) [İ. Ahmed]Cenab-ı Hak, İsa aleyhisselama buyurdu ki:(Eğer yer ve gökte bulunan bütün mahlûkatın ibadetleriniyapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlıketmedikçe, hiç faydası olmaz.) [İ. Gazali]İsa aleyhisselam buyurdu ki:(Allah düşmanlarına buğzedip, Allahü teâlânın sevgisinikazanın! Onlardan uzaklaşarak Allah’a yaklaşın! Onlara kızarakAllah’ın sevgisini arayın! Gördüğünüz zaman Allahü teâlâyıhatırlatan, sözü ile iyiliklerinizi artıran ve sizi iyiliğe teşvik edenlerle75


www.dinimizislam.comarkadaşlık ediniz!)Allahü teâlâ Musa aleyhisselama: (Kendine dost ara! Herhangi birarkadaşın, seni benim sevgime teşvik etmezse, o senindüşmanındır) buyurdu.Davud aleyhisselama da şöyle buyurdu:(Kendine dost ara! Beni sevmekte sana uymayanlarla arkadaşlıketme! Çünkü onlar senin düşmanındır, kalbini karartır ve senibenden uzaklaştırmaya çalışır.) [İ.Gazali](Allah katında en sevgiliniz, ülfet edip, kendisiyle ülfet edilendir.Yani kendisiyle iyi geçinilendir. En kötünüz de kovuculuk eden,dostları birbirinden ayıranınızdır.) [Taberani]Hazret-i Ali, (Dost edinin! Onlar sizin için dünya ve ahiretsermayesidir) buyurdu.İbni Ömer hazretleri buyurdu ki:(Her gün oruç tutsam, her geceyi ibadetle geçirsem, malımı Allahyolunda harcasam, fakat gönlümde Allahü teâlâya itaat edenlere karşı birsevgi, isyan edenlere karşı da bir nefret duygusu yoksa, bütünyaptıklarım faydasızdır.)Arkadaş seçerkenAtalarımız, (Kiminle gezdiğini söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim)demişlerdir. Ancak ortak vasıfları olanlar birbiriyle arkadaşlık yaparlar. Biriyi ile bir kötü arkadaş olamaz. Eğer arkadaşlığa devam ederlerse ya kötüiyi olur veya iyi kötü olur. Eğer kötü kötülüğünde, iyi de iyiliğinde diretirsearkadaşlıkları uzun sürmez. Bu bakımdan arkadaş seçerken şunlaradikkat etmelidir:1- Arkadaşı akıllı olmalıdır. Akıllı olmayana ahmak denir. Hazret-i Alibuyurdu ki:(Ahmak ve cahil ile arkadaşlık etme! Ondan kendini koru! Niceahmaklar var ki, arkadaş oldukları akıllı kimseleri helak ederler. Kişiarkadaşı ile ölçülür. Kalbler buluştuğu zaman birinin diğerine tesirivardır.)Ahmak insan, iyilik yapacağım derken kötülük yapar. Onun içinatalarımız, (Ahmak dost, akıllı düşmandan kötüdür) demişlerdir. Akıllıkimse, İslam ahlakı ile süslenmiş kimsedir. Hakikati kabul eden kimsedir.2- Arkadaşı güzel ahlaklı olmalıdır. Güzel ahlaklı olmayan kimsedehayır yoktur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Güzel ahlaklı olan mutlu olur.) [Beyheki]Güzel ahlakın en azı, meşakkatlere göğüs germek, yaptığı76


www.dinimizislam.comiyiliklerden karşılık beklememek, bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır.3- Fâsık olmamalıdır. Fâsık, açıktan günah işleyen kimsedir. Allahüteâlâdan korkan kimse, büyük günahlarda ısrar etmez. Allahü teâlâdankorkmayana ise itimat olunmaz.4- Bid’at sahibi olmamalıdır. Bid’at ehliyle arkadaşlık, gayrımüslimlerle arkadaşlık etmekten daha kötüdür. Sapık kimselerden uzakdurmalıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: (Bid’at sahibine kıymetveren, İslamiyet’i yıkmaya yardım etmiş olur.) Hadis-i şerifte (Bid’atehliyle düşüp kalkmayın! Onların hastalığı uyuz gibi bulaşıcıdır)buyuruldu.5- Seçmek istediğimiz arkadaş, dünyaya düşkün olmamalıdır. İlkönce bu saydığımız vasıflara kendimiz sahip olmalıyız. Ondan sonra daarkadaşımızda aramalıyız. Dünyanın faydasız şeyleri peşinde koşankimselerle arkadaşlık öldürücü zehirdir. İnsanın tabiatı, beraber yaşadığıinsanlara uymaya meyyaldir.Hazret-i Ali buyurdu ki:(Kendilerinden haya edilen kimselerle arkadaşlık etmek suretiyleamellerinizi güzelleştiriniz!)İmam-ı Ahmed hazretleri buyurdu ki:(Hatırını saymadığım kimselerle sohbet etmem beni belayasokmuştur.)Hazret-i Lokman buyurdu ki:(Oğlum, âlimlerin sohbetine katıl! Bahar yağmurları toprağıyeşerttiği gibi, onların sohbetlerindeki hikmet nurları da, insanlarınkalbini parlatır.)Demişlerdir ki:Dost edineceğin adama, onun mühim zannettiği bazı şeyler söyle!Bir bahane ile onu kızdır!Sonra buna bir adam gönder! Ona senden sual etsin! Şayet iyiliğinekonuşur ve sırrını gizlese, o kimsenin sadık olduğu anlaşılır. Onunladostluk kurabilirsin!Kerem sahibi insanlarla aran açılsa bile, yine iyiliğini söyler vekötülüğünü gizler. Kötü insanla dostluğun sona erince, iyiliğini gizler vealeyhinde konuşur.Fudayl bin Iyad hazretleri buyurdu ki:(Ahirette salihlerle beraber olmayı istiyorsun ama, buna karşılık neamel işledin? Gazabını Allah için yendin mi? Sana gelmeyen akrabanagittin mi? Arkadaşının hangi kusurlarını bağışladın? Allah için hangiyakınından uzaklaştın ve Allah için kime yaklaştın?) Yine buyurdu ki:77


www.dinimizislam.com(Kişinin dostunun yüzüne şefkat ve sevgi ile bakması ibadettir.)Günahkâr biri, salih bir zata, (seni Allah için seviyorum) dedi. Salih zat,kendi kendine dedi ki: (Ya Rabbi, beni sevmediği halde, senin için benisevdiğini söyleyenden sana sığınırım.)Mücahid hazretleri buyurdu ki:(Allah için arkadaşlık edenler, bir araya geldikleri zaman birbirlerinegüler yüz gösterirlerse, sonbahar yaprakları gibi günahları dökülür.)Âlimlerden birisi şöyle dua etti:(Ya Rabbi, günahlarımı biliyorsun. Sana karşı kusurlarım çoktur.Fakat seni seven salih kimseleri seviyorum. Onların hürmetine beniaffet!)Demek ki salihleri sevmek büyük nimettir. Daima salihlerle beraberolmaya çalışmalıdır.Sual: Tavsiye ettiğiniz kitapları okuduktan sonra, namaz kılmayabaşladım. Çevrede sayılıp sevilen biri oldum. Çok huzurluyum. Hanımımda benim gibi huzurlu olmak istiyor, fakat çevredeki insanların alay edicibakışları karşısında dinimizin emirlerine uyamıyor. Ne yapmak gerekir?CEVAPBütün huzursuzlukların, bütün felaketlerin başı, kaynağı kötüarkadaştır. Bunun için kötü arkadaştan, kötü akrabadan uzak durmakgerekir. Bir anda çevredeki bu insanlardan kopmak çok zor olur.İbadetinize engel olan insanlardan uzak durmak şarttır. Bunun için, nepahasına olursa olsun, çevre değiştirmeniz gerekir. Sizi tanımayan birçevreye giderseniz, çevredeki insanlar sizi o halinizle kabul eder. İyi birçevreye giderseniz, elbette daha iyi olur.Arkadaşlık hakkıArkadaşın hakkına riayet edebilmek için onun sırrını saklamalıyız!Ayıbını örtmeliyiz! Konuştuğu zaman sözünü kesmeden dinlemeliyiz!İyiliğine dair bir söz duyarsak kendisine söyleyip sevindirmeliyiz!Hakkında üzücü bir şey konuşurlarsa saklamalıyız! Sevdiği isimleçağırmalıyız!Gizlediği bir şey olursa öğrenmeye çalışmamalıyız! İyi huyları ile onuövmeliyiz! Onun şerefini her yerde müdafaa etmeliyiz! Nasihate ihtiyacıolursa, ya çok yumuşak anlatmalıyız veya umumi bir misal verereknasihat etmeliyiz. Ufak tefek hatalarına göz yummalıyız! Hatasını yüzünevurup kesinlikle azarlamamalıyız! İyiliğini görünce teşekkür etmeliyiz! Birvazife vermek gerektiğinde en hafifini vermeliyiz! Sıkıntılı anlarındaferahlık vermeye çalışmalıyız!78


www.dinimizislam.comBaşına gelen kötülükten dolayı kendi başımıza gelmiş gibiüzülmeliyiz! Sevgide samimi olabilmek için dışımız nasılsa içimiz de öyleolmalı!(Arkadaşın köyünün köpekleri, diğer köyün köpeklerinden dahasevgili olmadıkça, sevgide samimiyet yok demektir.)Geldiği zaman ayağa kalkıp karşılamalıyız! Giderken de kalkıpuğurlamalıyız! Daima ona dua etmeliyiz! Vefat ettiği zamanda yakınlarınavefaya devam etmeliyiz! Hasılı kelam kendimiz için neyi istiyorsak,arkadaşımız için de aynı şeyi istemeliyiz! Çünkü kendisi için sevdiğini,arkadaşı için sevmeyen kimsenin sevgisinde sadakat yoktur, nifak vardır.Böyle bir arkadaşlık da dünyada ve ahirette vebal olur.Bu arkadaşlıklar, yalnız kalbinde hikmet bulunan salih Müslümanlararasında vuku bulur. Kâfirin ve bid’at ehlinin kalbinde hikmetbulunmadığından böyle arkadaşlık şerefine kavuşamazlar.Bid’at ehli ile salih bir kimsenin bahsedilen şekilde arkadaşlıkkurmaları mümkün değildir. Zira hadis-i şerifte, kişinin dininin arkadaşınındini gibi olduğu bildirilmiştir. Bu bakımdan kâfirle müminin, fâsıkla salihinöyle arkadaş olmaları düşünülemez.Arkadaşımıza karşı vefakâr olmalıyız! Vefa demek, kendisiyle ömürboyu ve öldükten sonra da muhabbeti devam ettirmektir. Az da olsaöldükten sonra vefa göstermek, hayattaki iyiliklerden daha makbuldür.Ölüler için dua etmelidir. Yakınlarına ikramda bulunmalıdır. Peygamberefendimiz ihtiyar bir kadına ikramda bulundu. Sebebini soranlara buyurduki:(Bu kadın, Hatice’nin sağlığında bize gelir giderdi. Ahde vefa,dindendir.) [Hakim]Arkadaşa karşı vefakârlığın şartlarından biri de, onun dost veakrabalarını arayıp sormaktır. Onların hakkına riayet, arkadaşa ikrametmekten daha kıymetlidir. Arkadaş buna daha fazla memnun kalır.Çünkü sevgi, sevilen kimsenin kapısındaki köpeğe kadar sevmesiyleölçülür. Şeytanın en çok sevdiği şey, arkadaşlar arasındaki muhabbetinkesilmesidir. Bütün imkanları ile bu muhabbeti, sevgiyi bozmaya çalışır.Onun için şeytanın oyununa gelmeyelim! Arkadaşın kusurlarınıfazilet, hakaretini de iltifat olarak kabul etmeye çalışalım! Şeytan mademki aramızı açmaya çalışmaktadır, ona fırsat vermemek başta gelenvazifemiz olmalıdır.İki arkadaş birbirine sert baktı mı, şeytan sevincinden göbek atar.Meluna fırsat verilmemelidir. Allahü teâlâ mealen, (Kullarıma söyle,güzel konuşsunlar! Çünkü şeytan, aralarını bozar) buyurmaktadır.79


www.dinimizislam.com(İsra 53)Çok günah işleyenin arkadaşı çok olmaz. Allah dostlarının duruşusevgi telkin eder. İyi kimse, makam sahibi olsa da, eski arkadaşlarınıarar. Hikmet ehli, (Kerem sahipleri, darlık zamanlarında kendileriyledüşüp kalkanları, genişlik zamanlarında da ararlar) demiştir.Arkadaşlığı devam ettirmek kolay değildir. Çünkü şeytan devamlıaralarını bozmaya çalışır. Onun için buyurulmuştur ki:(Arkadaşlık ince ve latif bir cevherdir. Korumasını bilmezsenkazaya uğrar.)Bu cevheri korumak arkadaşta kusur aramamaktır. Onu kendinetercihtir. Dostluğa vefanın şartlarından biri de dostunun düşmanı iledostluk kurmamaktır. Dostunun düşmanı ile birlikte gezmek, husumette,düşmanlıkta ortak olmak demektir. Aksine, dostun sevmediğikimselerden uzak durmalı, dostun dostlarına yakın olmalıdır.Arkadaşı tercihBir kimse, birisiyle bir an sohbette bulunsa, kıyamette ona,arkadaşlık hakkına riayet edip etmediği sorulacaktır. Arkadaşımızınüzerimizde hakkı vardır. Ona dua edeceğiz, kusurlarını bağışlayacağız.Vefakâr olacağız. Üzmeyeceğiz. Ağırlık vermeyeceğiz. Bu haklardanbazıları şunlardır: Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(İki arkadaş iki el gibidir. Biri diğerini yıkar.) [Deylemi]Birini ele, diğerini ayağa benzetmemiştir. Bir gaye uğrunda biridiğerine yardımcı oldukları için böyle buyurulmuştur. İki arkadaşgenişlikte de darlıkta da aynı olmalıdır. Hatta arkadaşını daima tercihetmelidir. İki şeyden daha iyisini arkadaşına layık görmelidir.Arkadaşın bir ihtiyacı olduğu zaman istemesine hacet bırakmadanihtiyacını temin etmek lazımdır. Çünkü onu istemeye mecbur etmekarkadaşlığa yakışmaz.Arkadaşını kendi malına ortak bilmelidir. Allah için arkadaş olanlar,mallarını bölüşmelidir.Arkadaşlığın üçüncü derecesi en yüksek mertebedir. Arkadaşınınihtiyacını kendi ihtiyacından önce düşünmektir. Arkadaşının canını kendicanından üstün tutmaktır.Birkaç kişi ölüme mahkum edilmişti. Bunların arasında Sırri Sekatihazretlerinin bir arkadaşı da vardı. Bu zat, herkesten önce ortaya çıkıpkendisinin öldürülmesini istedi. Sebebini sual ettikleri zaman dedi ki, (Biran olsun, arkadaşlarıma bir hayat kazandırmayı arzu ettiğim için önegeçtim.) Bu söz sultanın hoşuna gider. Hepsini affeder.80


www.dinimizislam.comBu üç dereceden birisine bile layık olmayan kimse, benim arkadaşımvar dememelidir. Çünkü fedakâr olmayan kimse arkadaş olamaz. Birisi,arkadaşına dedi ki:- Elindeki on milyon lirayı bana ver. İhtiyacım var.- Beş milyonunu sana vereyim.- Sen dünyalığı Allah rızasına tercih ettin. Bir de Allah için arkadaşolduğumuzu söylüyorsun. Beş milyonu da istemiyorum. Seninle Allah içinarkadaşlık edilmez. Bir daha onunla arkadaşlık etmedi.En üstün derecedeki insanlar, kendi malını arkadaşının malındanayrı görmezdi. Hatta (Benim kalemim) diyenlerle arkadaşlık etmezlerdi.Çünkü o kendi malı diye ayrılık güdüyordu.Hazret-i Hüseyin’in oğlu, arkadaş olan birkaç kişiye sordu:- Birbirinize sormadan, lazım olan parayı ceplerinden alabilir misiniz?- Hayır alamayız, dediler.- O halde siz gerçek arkadaş değilsiniz. Basit şeyler yüzündenbirbirinize kırılabilirsiniz.Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiramdan birisine bir koyun kellesiikram etti. O zat, (Falanca benden daha muhtaçtır, kelleyi ona ikramedin!) dedi. Öteki zat da aynı şekilde söyledi. Böylece kelle, yedi kişiyidolaştıktan sonra yine ilk adama geldi. Çünkü o gerçekten dahamuhtaçtı. Arkadaşlık böyle olmalıdır.Dost ve arkadaşlara infak etmek, sadaka vermekten efdaldir.Hazret-i Ali buyurdu ki:(Dostlarla yediğim yirmi altın değerindeki yemek, fakirlere verdiğimyüz altından daha kıymetlidir. Dostlarla yenilen yemek, köle azatetmekten de daha makbuldür)Peygamber efendimiz, kendisine yardım eden Hazret-i Huzeyfe’ye,karşılıklı yardımda bulunmak isteyip buyurdu ki:(İki arkadaşın Allahü teâlânın katında en sevimlisi, arkadaşınakarşı daha müşfik davranandır.) [İ. Gazali]Arkadaşın her işini, onun yardım istemesine fırsat bırakmadanyapmaya çalışmalıdır! İhtiyacı olup olmadığını araştırmalıdır!Arkadaşın bizim yardımımızı kabul etmesini bir lütuf olarak kabuletmelidir.Allah için bir arkadaşı ziyaret etmenin fazileti büyüktür.Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Allah için sevdiği arkadaşının ziyaretine giden kimseye,ardından bir melek, “Ne güzel iş yapıyorsun. Cenneti hak ettin” der.)[Tirmizi]81


www.dinimizislam.comHazret-i Ömer’in oğlu, sağa sola bakarken, Peygamber efendimizona ne aradığını sorunca, İbni Ömer, (Sevdiğim bir arkadaş var. Onuarıyorum) dedi.Peygamber efendimiz buyurdu ki:(Birini sevdiğin zaman, adını, babasının adını sorup öğren!Hasta olduğu zaman ziyaretine, işi olduğu zaman yardımınagidersin.) [Beyheki]Şabi hazretleri buyurdu ki:(Birisi ile konuşan kimseye “O kim?” diye sorulduğu zaman, “Şahsentanıyorum, fakat adını, soyadını bilmiyorum” derse, buna ahmaktanışması derler.)Arkadaşın kusuruGıyabında kusurlarından bahsetmemelidir. Bize söylediği şeyleri sırolarak kabul edip kimseye söylememeliyiz! Arkadaşın hoşlanmadığışeyleri söylememelidir. Fakat emr-i maruf cinsinden ise, münasip şekildeikaz edilir.Arkadaşının bir kusurunu görünce kendi kusurlarını hatırlamalıdır.(Ben kusurlarımı düzeltemediğime göre, arkadaşımı mazur görmemlazımdır) diye düşünmelidir. Bir kusuru ile onu kötü görmeye kalkmakdoğru değildir.Kusursuz insan bulmak kolay mı? <strong>Bizim</strong> Allahü teâlâya karşı nekusurlarımız vardır.İnsanlar bizim kusurlarımızı bilse, konuşacak arkadaş bulamayız. Birinsanın iyilikleri ve kusurları da olur. Kusur araştırmak münafıklıkalametidir. Mümin mazeret arar. Münafık suç araştırır. Kerem sahipleriarkadaşların kusurlarını bağışlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Gördüğü iyilikleri gizleyip, gördüğü kötülükleri teşhir eden kötükomşudan Allahü teâlâya sığının!) [Nesai]İyiliği kötülüğüne galip gelen kimse, iyi insan demektir. Arkadaşımızhakkında kötü konuşmamak ve ona suizan etmemek üzerimize borçtur.Kusurları örtmek ve onları görmezden gelmek er kişinin, salihlerin işidir.En üstün derece kötülükleri gizleyip iyilikleri açıklamaktır. İsaaleyhisselam havarilerine sordu:- Uykuda olan arkadaşınızın mahrem yerleri açılsa neyaparsınız?- Örteriz.- Belki açar, iyice açığa çıkarırsınız.- Bunu kim yapar ki?82


www.dinimizislam.com- Biriniz, arkadaştan bir söz duyduğunda biraz daha ekleyipsöylemeniz, aynı şey değil midir?Bir insan kendisi için sevdiğini, başkası için de sevmedikçe kâmilmümin olamaz.Arkadaşlığın en düşük derecesi, onun bize yapmasını istemediğimizşeyleri yapmamaktır. Onun bize yapmasını istediğimiz şeyleri onayapmaktır.Her insan, kendi kusurlarının örtülmesini ister. Beklediğinin aksiyapılırsa ona karşı nefret ve kin hissi uyanır. Arkadaşına karşı kin vehasedi olan kimsenin imanı zayıf ve sonu tehlikelidir.Arkadaşının aynen kendisi olduğunu kabul ederek, kendi ayıplarınınaçıklanmasını istemediği gibi onun da ayıplarını gizlemelidir. Hadis-işerifte buyuruldu ki:(Arkadaşının ayıplarını örten kimsenin, Allahü teâlâ, dünya veahirette kusurlarını örter. Bir ölüyü diriltmiş gibi olur.) [Hakim]Münakaşa etmemeliArkadaşımızın her sözüne itiraz etmemeliyiz! Onunla hiçbir suretlemünakaşa etmemeliyiz! İbni Abbas hazretleri buyurdu ki:Âdi ile münakaşa etme! Seni üzer.Hâlim ile münakaşa etme! Sana küser.Haklı olduğu halde münakaşayı terk etmek, haksız olduğu halde,münakaşayı terk etmekten daha zordur. Bu bakımdan haklı olduğu haldemünakaşayı terk etmek daha çok sevaptır.Dostlar arasındaki kin ateşini körükleyen münakaşadır. Münakaşa,karşıdaki insanı cahil yerine koymak demektir. Sen bilmezsin, ben bilirimdemektir.Cahillikle suçlanan herkes az veya çok kızar. (İnsanların en âcizi,dost edinemeyen, bundan daha âcizi, dostlarını kaybedendir) demişlerdir.Münakaşa, dostların azalmasına, hasımların çoğalmasına sebepolur. Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:(Bin kişinin dostluğuna, bir kişinin düşmanlığını satın alma!)Münakaşa, kendisinin akıl, fazilet ve ilimde üstünlüğünü ispataçalışmaktır. Bu ise karşıdakini cehalet ve ahmaklıkla itham etmekdemektir. Bu düpedüz düşmanlıktır. Kendini karşısındakinden üstüngörmek ise kibirdir. Görüldüğü gibi, münakaşa her yönden mahzurludur.Münakaşa güzel ahlakın zıddıdır. Halbuki Müslüman güzel ahlaklıolmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Öyle ise onları güleryüz ve tatlı dil ile, güzel ahlakla memnun etmeye çalışınız!) [Hakim]83


www.dinimizislam.comEskiler o kadar ihtiyatlı davranırdı ki, münakaşaya yol açabilirkorkusu ile sual bile sormazlardı. Hatta, (kalk gidelim) dediği zaman,(Nereye?) diyenle arkadaşlık etmezlerdi.Çünkü, arkadaş bizi daima iyi yere götürür. İyi yere götürmeyeceğinisanmak ise suizan olur.Arkadaşımız, para veya başka bir şey istediği zaman, (Neyapacaksın?) veya, (Ne kadar ihtiyacın var?) diye sormamalıdır. (Bütünparam şudur. İhtiyacın ne ise al!) demelidir. Ya çok alırsa diyedüşünmemelidir. İhtiyacı varsa elbette çok alacaktır. Verdiğimiz paraihtiyacını karşılamayacaksa ne diye verelim? Arkadaşımıza itimadımızvarsa ne diye cüzdanı çıkarıp önüne koymuyoruz?Arkadaşı hiçbir surette üzmemelidir.Arkadaşa yük olmamakLüzumsuz tekliflerde bulunarak arkadaşa yük olmamalıdır! Mümkünmertebe ihtiyacını arkadaştan gizlemelidir!Ondan mal ve mevki istememelidir. Daima iyi haberleri ulaştırmalı,üzücü olanları söylememelidir! Fazla hürmet ve lüzumsuz hizmetlerle onaağırlık vermemelidir. Bazıları, (Kendisinin yapmadığı şeyleriarkadaşından beklemek, ona zulmetmek olur. Kendisinin yapabileceğişeyleri ise, ondan istemek, ona sıkıntı vermek demektir. Arkadaşınahiçbir teklifte bulunmayan fazilet göstermiş olur) dediler.Yine bazıları dedi ki:(Arkadaşları yanında kendisini olduğundan üstün göstermeyeçalışan, kendisi günaha girdiği gibi, arkadaşlarını da, günaha sokar.Fakat olduğundan aşağı görünen, kendisi selamet bulduğu gibiarkadaşları da selamet bulur.)Cüneyd-i Bağdadi hazretleri buyurdu ki:(İki arkadaştan birinin diğerinden çekinmesi, mutlaka birininkusurundandır.)Hazret-i Ali buyurdu ki:(Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni müdaraya ve özürdilemeye mecbur edendir.)Cafer-i Sadık hazretleri buyurdu ki:(Arkadaşlarımdan bana en çok ağırlık vereni benim için külfet vezahmete giren ve bu suretle kendisinden çekindiğim kimsedir. En çoksevdiğim arkadaş da, yalnız iken nasılsam, onunla beraber bulunduğumzaman da davranışım değişmeyen kimsedir.)En iyi arkadaş, günah işlediğimiz zaman bizim için istiğfar eden, hata84


www.dinimizislam.comettiğimiz zaman özür dileyen, sıkıntılı anlarımızda bize yardım eden vebize yük olmayan kimsedir, demişlerdir.Fudayl bin Iyad hazretleri buyurdu ki:(İki arkadaşın aralarının açılması, fuzuli külfetler yüzündendir.Ziyarete gittiği arkadaşı lüzumsuz bir sürü zahmete, külfete girince, insanbir daha ziyaretine gitmez.)Cüneyd-i Bağdadi hazretleri buyurdu ki:(İhtiyacımızı görecek, eziyetlerimize katlanacak arkadaşaramamalıdır. İhtiyacına koşacağımız, eziyetlerine katlanacağımızinsanlarla Allah için arkadaşlık kurmalıdır.) Allahü teâlâ, Musaaleyhisselama vahyetti ki:(Bana itaat eden arkadaşlarının eziyetlerine katlanır, onlarahaset etmeyenin dostları çoğalır.) [İ. Gazali]Ülfetin şartı, külfeti terk etmektir. Külfeti olmayanın ülfeti ve sevgisiartar.Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Ümmetimin müttaki olanı, külfet ve zahmet vermekten uzaktır.)[Darekutni]Arkadaşlarını daima kendisinden üstün bilmelidir. Hadis-i şeriftebuyuruldu ki:(Kendisine reva gördüğünü sana reva görmeyenin,arkadaşlığında hayır yoktur.) [İ. Adiy]Kendisini faziletli gören, arkadaşına hakaret etmiş sayılır. Hadis-işerifte buyuruldu ki:(Din kardeşine hakarette bulunmak, mümine kötülük olarakkâfidir.) [Müslim]Arkadaşla kötü sözden uzak durmalı, muhabbeti artıracak iyi sözlerkonuşmalıdır.Arkadaşa eziyet etmemek için hep sükut etmek doğru değildir. Dil ileona sevgisini anlatmalı, sevdiği hususları öğrenmeli, bir derdi, bir sıkıntısıbulunup bulunmadığını sormalıdır. Derdi varsa üzüntüsünü, neşelihalinde sevincini izhar etmelidir. Bir kimsenin sevdiği arkadaşa sevgisinibildirmesi hadis-i şerifte emredilmiştir. Sevgiyi duyurmak, sevgininartmasına sebep olur.Arkadaşla iyi geçinmek, onu sevmek lazım olduğu için hadis-i şerifte,(Hediyeleşin ki birbirinizi sevesiniz) buyuruldu. Arkadaşı, huzurundave gıyabında sevdiği isimle, sevdiği lakapla çağırmalıdır. Kötü lakap hiçkimse için caiz değildir.Methedilmeyi arzu ettiği kimselerin yanında, onun iyiliklerini85


www.dinimizislam.comkonuşmalı. Ahlakını övmeli, şiirini eserlerini beğendiğini söylemelidir. Onuöven olursa neşeli neşeli ona anlatmalıdır. Arkadaşın yaptığı iyiliklereveya yapacaklarına teşekkür etmelidir. Arkadaşın gıyabında bir yerde birşey söylenirken sükut etmek, samimiyetini bozar. Hadis-i şeriftebuyuruldu ki:(Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onu terk ve ihmal etmez.) [İ.Gazali]Arkadaşın şerefini parçalayacak sözler karşısında susmak, onunvücudunun parçalanmasına karışmamak gibidir. O ne kötü arkadaştır ki,köpeklerin seni parçaladığını gördüğü halde, seyirci kalır ve yardımagelmez. İnsanın şerefini zedeleyici sözler, köpeğin ısırmasından dahaacıdır. Bunun için Allahü teâlâ, gıybet etmeyi ölü yemeye benzetmiştir.Arkadaşa nasihatArkadaşımız günah ve kusurunda ısrar ediyorsa, halini düzeltecekşekilde güzel nasihatlerde bulunmalıdır! Eğer arkadaşımız, ilim sahibi ise,hatasını teşhir etmememiz lazımdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Âlimin yanılmasından dolayı onunla münasebeti kesmeyin!Düzelmesini bekleyin!) [Begavi]Hazret-i Ömer’in Şam’da bir arkadaşı vardı. Gelenlerden sordu.(Şeytana arkadaş oldu. Günah işliyor) dediler.Birisine, (Giderken bana uğra) dedi. Hazret-i Ömer, dönüşte okimseye bir mektup verdi. Mektupta Mümin suresinin ilk üç âyet-ikerimesini yazıp lüzumlu nasihatlerde bulundu. Âyet-i kerimede mealen;(Allahü teâlânın her şeyi bildiği, günah işleyenler tevbe edersetevbesini kabul edeceğini ve azabının şiddetli olduğu) bildiriliyordu.Şam’daki arkadaşı mektubu okuyunca ağladı. (Allahü teâlâ kelamındadoğrudur. Ömer de bana nasihat etti) diyerek tevbe edip günahlarındanvazgeçti.İki arkadaştan biri bozulduğu için, (Artık arkadaşından vazgeç!Çünkü o sapıtmıştır) dediler. Arkadaşı ise, (Arkadaşım asıl şimdi banamuhtaçtır. Böyle bir zamanda onu terk etmek arkadaşlığa yakışmaz.Onun düzelmesi için çalışacağım. Allahü teâlâya ıslahı için duaedeceğim) dedi.Arkadaşın sürçme ve hatalarından dolayı onu terk etmemelidir.Nasihatimiz sayesinde tevbekâr olup eski haline dönebilir. Eğer ondanyüz çevirirsek, günah ile, felaket ile onu baş başa bırakmış oluruz.Arkadaşa karşı vefa demek, ihtiyacı halinde ona yardım etmektir.Arkadaşın dindeki ihtiyacı, maldaki ihtiyacından daha çoktur. Onunla86


www.dinimizislam.comberaber bulununca, günah işlemeye utanabilir.Arkadaşlık, yakın akrabalık gibidir. Oğlumuz, kardeşimiz, bir günahişlerse onu tamamen terk etmeyiz. Arkadaşı da hatasından dolayıtamamen terk etmek uygun olmaz.Kötü bir insanla arkadaşlık yapmak doğru değildir. Fakatarkadaşımız kötü olursa, onu terk etmek de doğru değildir. Arkadaşımızınkusurlarını yüzüne vurmak, aramızın açılmasına sebep olur. Şeytanın daistediği budur. Onun için şeytanın istediğini yapmamalı, arkadaşımızınkusurunu gizlemeliyiz! Arkadaşımızın bize karşı hatalarına gelince, bunuaffetmemiz lazımdır. Hatta hatasını tevil edip mazur görmeyeçalışmalıyız!Arkadaşımızın bize karşı olan bir kusuru için yetmiş mazeretaramalıdır. Şayet yine tatmin olamazsak, kabahati kendimizdebulmalıyız. Kendi kendimize, (Sen ne katı yürekli insansın! Arkadaşınsana yetmiş mazeret buldu. Sen hâlâ kusur arıyorsun) demelidir.Eğer gerçekten arkadaşımız özür dilemişse, hemen affetmelidir.Çünkü İmam-ı Şafii hazretleri (Gönlü alınmaya çalışıldığı halde rızagöstermeyen şeytandır) buyurmuştur.Hadis-i şerifte ise, (Arkadaşın mazeretini kabul etmemenin büyükgünah olduğu) bildirilmektedir. Yine hadis-i şerifte, (Mümin tez kızar,tez barışır) buyuruldu. Hiç kızmaz buyurulmadı.Allahü teâlâ da Âl-i İmran suresinde (Hiddetini yenenleri)övmektedir. İyi adamın kötü sözlerini bağışlamalı, kötü adamın kötüsözlerine hiç ehemmiyet vermeden oradan uzaklaşmalıdır. Sevgide vedüşmanlıkta ileri gitmemelidir.Sevgide ileri gidip çeşitli sırlarımızı verirsek, ileride aramız açılabilir.Aramız açık olan kimseye de kinde ileri gitmemelidir. Belki bir gün dostolur da söylediklerimizden, yaptıklarımızdan utanırız. Daima aşırılıklardanuzak olmak lazımdır.Arkadaşımızı her türlü saldırıdan korumamız vaciptir. Gıyabımızdaarkadaşımızın bizi nasıl anmasını istersek, biz de onu gıyabında öyleanmalıyız! Aleyhinde konuşulan arkadaşımızın perde arkasında bizidinlemekte olduğunu veya konuştuğumuz yere biri teyp sakladığını, fakatbunu bizim bilmediğimizi kabul edersek, arkadaşımız hakkında nasılkonuşmamız lazım olduğu daha iyi anlaşılır.Arkadaşımızı kendi yerimize koyarak, kendimiz hakkında nesöylenmesini istiyorsak onun hakkında da öyle konuşmalıyız!Bunlar yalnız arkadaş için değil, bütün Müslümanlar için böyledir.Kendisi için uygun gördüğünü, din kardeşi için de uygun görmektir.87


www.dinimizislam.comArkadaşa karşı ihlaslı ve içi dışına uymalıdır. Arkadaşlık hakkı mühimdir.Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Komşun ile güzel komşuluk et ki, Müslüman olasın! Arkadaşınile güzel arkadaşlık et ki, mümin olasın!) [Tirmizi]Arkadaşa yardımArkadaşa bildiğimizi öğretmek, nasihat etmek lazımdır.Arkadaşımızın ilme olan ihtiyacı mala olan ihtiyacından az değildir.Nasihate ihtiyacı varsa gizli yapmalıdır. Herkesin yanında yapılan öğüt,onu teşhir etmek ve el aleme rezil etmek olur. Nasihati tenhadayapmalıdır.İmam-ı Şafii hazretleri buyurdu ki:(Arkadaşına gizli nasihat eden gerçek öğüt vermiş ve onu yükseltmişolur. Halk arasında nasihat vermeye kalkan onu rüsva ve perişanetmiştir.)İnsan kendisinde göremediği kusurları arkadaşında görür. Bu sayedekendi kusurlarını anlar. Bunun için hadis-i şerifte buyuruluyor ki:(Mümin müminin aynasıdır.) [Taberani]Arkadaşına bakıp kendi kusurunu görmelidir. Nasihat kusurlarınısöylemektir. Kusurlarını söylerken kalbini kırmamaya çok dikkat etmelidir!Kötü huyun her biri birer yılan gibidir. Birisi bize, koynunda yılan vardese ona gücenir miyiz! Bize kötü huylarımızı hatırlatan arkadaşa dakızmamak, hatta ona teşekkür etmek lazımdır.Arkadaşlara hallerine göre muamele etmelidir. Maksat, karşımızdakişahsı nasıl memnun edeceksek öyle hareket etmelidir. Herkes herşeyden memnun olmaz. Et, kıymetli de olsa atın önüne konmaz.Herkesin mevkiine göre muamele etmelidir. Bir vali ile bir devletbaşkanına yapılacak ikram değişiktir. Peygamber efendimiz bir kabileninreisi geldiğinde, sırtındaki hırkasını çıkarıp oturması için verince, kabilereisi Peygamber efendimize olan hürmetinden dolayı, (Ben bununüzerine oturamam) diyerek teşekkür ve özür beyan etti. Hadis-i şeriftebuyuruldu ki:(Bir kavmin eşrafından birisi size gelirse, ona ikram edin!)[Hakim]Eski dostlara da ikram lazımdır. Peygamber efendimiz süt annesigeldiği zaman ikramda bulunup, (Anneciğim hoş geldin. Buyur, otur.Bir emrin varsa yapalım) buyurdu. Kadıncağız, bazı isteklerde bulundu.Onları yerine getirdi.88


www.dinimizislam.comArkadaş haklarından birisi de hayatında ve ölümünde ona ve aileefradına hayır dua etmektir. Arkadaşına kendinden fark gözetmeden duaetmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Arkadaşına gıyabında dua edene, bir melek, “Allah dua ettiğinşekilde sana da versin” der. Allahü teâlâ ise, “Önce senden başlarım”buyurur.) [Müslim]Görüldüğü gibi, arkadaşa duayı kendimize bilmelidir. Arkadaşımıziçin sıhhat ve afiyet istesek, Allahü teâlâ, (Önce senden başlarım)buyuruyor. Duayı dilimizden eksik etmemelidir!Bazılarına, (Bana dua et) denildiği zaman, (Ben günahkârım,günahkarın duası kabul olmaz) diyorlar. Evet haram yiyenlerin duasıkabul olmaz. Günahsız kul bulmak belki de imkansız olduğuna göre, neyapmak lazımdır?Allahü teâlâ müminlere merhamet ederek bunun çaresini bildirmiştir.<strong>Bizim</strong> duamız, kendimiz için kabul olmazsa da arkadaşımız için kabulolur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Bir kimsenin, kendisi için kabul olmayan duaları, başkasıhakkında kabul olur.) [Tirmizi]O halde başkaları hakkında yaptığımız dualar kabul olmaktadır.Hemen onlara, arkadaşlara dua etmelidir. Duayı arkadaşın yüzüne karşıyapmaktan ziyade, gıyaben yapmak daha iyidir. Yüze karşı duada riyakorkusu olabilir. Fakat gıyapta yapılan dua hakkında buyuruldu ki:(Bir kimsenin, arkadaşı hakkında gıyaben yaptığı duareddolmaz.) [Darekutni]Arkadaşımıza olan sevgimizi bildirmek için yüzüne karşı da duaetmeliyiz!Dua, müminin silahı olduğu için başkasına yaptığımız dua vegıyaben yapılan dua kabul olduğu hadis-i şerifle bildirildiğine göre,arkadaşımız bizden dua istese de istemese de ona hayırlı dua etmeliyiz!Öyle kimseler vardır ki, arkadaşlarının isimlerinin listesini yapmış,onlara ismen dua ederler. Salih arkadaş büyük nimettir. Hayatındayardım ettiği gibi, ölünce de imdadına yetişir.Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(İnsan öldüğü zaman, mirasçıları “Ne bıraktı?” derler. Meleklerise “Ne getirdi?” derler.) [Beyheki]Salih arkadaş, biz öldükten sonra, dua ile istiğfar ile bize yardımeder. Salih arkadaşları çoğaltmaya çalışmalıdır!89


www.dinimizislam.comArkadaşı takdir etmekTakdir edip sevdiğiniz arkadaşa, onu sevdiğinizi hal ve hareketlerlebildirmek kâfi değildir. Dil ile de söylemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Arkadaşını seven, onun evine gidip “Seni Allah rızası içinseviyorum” desin!) [İ. Ahmed]Böyle bir arkadaş bulunca, onu üzecek bir davranışta bulunmamaklazımdır.Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Arkadaşınla münakaşa etme! Ona sıkıntı verme! Ona bunaarkadaşının halini sorma! Belki ona düşman birine rastlarsın da,arkadaşın hakkında yanlış bir şey söyleyip aranızın açılmasınasebep olabilir.) [Ebu Nuaym]Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu yaptığı işlerden anlaşılır. Bir kimse,kötülüklerden kaçıyor, iyi işler yapıyorsa, o kişinin Cennete gitme ihtimaliçoktur. Onun için iyi kimselerle beraber olmaya çalışmalıdır. Hadis-işerifte buyuruldu ki:(Allahü teâlâ, bir kula hayır murat ettiği zaman, dinini kayırankimseler yanında çalışmayı nasip eder. Şerri murat edilen de, dininikayırmayan kötü kimselerin yanında çalışır.) [Deylemi]Dine hizmet için üç şart lazımdır: İlim, Akıl ve İhlas.1- İlmi noksan olan, tebliğ edeceğini kendisi bilmeyen ve kendi tatbiketmeyen başkalarına doğruyu nasıl öğretebilir? Tecrübesi de yoksa birçok yanlışlıklar yapar.2- Bir kimsenin aklı az ise, nakli anlamakta aciz ise, ilmi de noksanolur. Ahmak, hizmet ediyorum diye uygunsuz işler yapar. İlm-i siyasetibilmeyen yumuşak söylemeyen, insanları idare etme sanatından uzakolan kimse de, fitneye sebep olur.3- İhlas yoksa, yaptığı işleri sırf Allah rızası için yapmıyorsa dünyamenfaatleri için yapıyorsa, o işin hayrı olmaz. İyi, kötü herkese, güler yüzgöstermeli, fitne çıkarmamalı, düşman kazanmamalıdır.Hafız-ı Şirazinin, (Dostlara doğru söylemeli, düşmanları güler yüzleve tatlı dil ile idare etmelidir) sözüne uymalıdır! Af dileyenleri affetmelidir!Herkese karşı iyi huylu olmalıdır! Kimsenin sözüne karşı gelmemeli,münakaşa etmemelidir!Herkese yumuşak söylemeli, sert söylememelidir! Şeyh AbdullahBayal hazretleri buyurdu ki:(Tasavvuf, namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek değildir.90


www.dinimizislam.comBunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanlarıincitmemektir. Bunu yapan, vasıl olmuş, yani maksada kavuşmuştur.)Evliyanın başka insanlardan nasıl ayırt edilebileceğini, Muhammedbin Salim hazretlerinden sordular. Buyurdu ki:(Sözlerinin yumuşak olması ve huylarının güzel olması ve yüzününgüler olması ve ihsanının bol olması ve konuşurken itiraz etmemesi veözür dileyenleri affetmesi ve herkese merhametli olması ile anlaşılır.)Ebu Abdullah Ahmed Makkari hazretleri buyurdu ki:(Fütüvvet demek, gücendiğin kimseye iyilik etmek, sevmediğineihsanda bulunmak ve sıkıldığın kimseye güler yüzlü olmaktır.)Arkadaşın adını unutmamalıBir arkadaşla karşılaştığımız zaman ona ismiyle hitap etmek; onutanıdığımızı, onu unutamadığımızı, görünce sevindiğimizi anlatır, isminihatırlayamazsak veya yanlış bir isim söylersek, bu hatamız kolay kolayunutulmaz. (Bu arkadaşın kalbinde yerim olsaydı, beni unutmazdı, adımıbilirdi) gibi şeyler düşünebilir. Çünkü insanlar kendi isimlerine çokdüşkündürler. (Benim adıma bir şiir yaz) diyenler çoktur.İsimlerinin unutulmamasını, anılmasını isteyen kimseler, hastanelere,hayır kurumlarına yaptıkları yardımı bildiren isimleri yazılı levhalarasarlar. Hastanelerde, (Bu oda falanca zatın yardımı ile döşenmiştir) gibiyazılara rastlarsınız.Demek ki insan, isminin unutulmamasını, anılmasını ister. Bu,insanların bir zaafıdır. Bunu bilerek, karşılaştığımız insanların,arkadaşlarımızın isimlerini unutmamaya çalışmalıyız.Muvaffak olmuş politikacılara bakın, seçmenlerin isimlerini öğrenip,bayramlarda tebrik yazmayı ihmal etmezler. Bu ticarette de böyledir.Tüccarlar, müşterilerinin isimlerini öğrenip, mühim günlerde tebrikyazmayı ihmal etmezler.Demek ki insanları etkilemenin sırrı, onların adını, soyadını hattaçocuklarının isimlerini öğrenmektir.Hafızası zayıf olanlar, bir defter tutmalı veya cep bilgisayarına,karşılaştığı insanların, adını soyadını mesleğini yazmalıdır. Hattagözlüklü, sarışın, esmer gibi tanımaya yardım edici bilgiler de yazılabilir.Adresleri alınarak, özel günlerde tebrik gönderilirse irtibat kopmaz.Dinlemesini bilmekHerkes genel olarak iltifattan hoşlanır, yaptığı işlerin takdir edilmesini91


www.dinimizislam.comister, başarılarından bahsedilmesini sever. İnsanları tanıyabilmek için,önce kendimizi iyi tanımak lazımdır.Kendimize nasıl muamele edilmesini istiyorsak, başkalarına da oşekilde muamele etmemiz gerekir. İnsanların çoğu, yaptığı hizmetleri,anlatmaktan zevk duyar. Tecrübelerle sabit olmuştur ki, güzelkonuşmanın en kısa ve tesirli yolu, dinlemesini iyi bilmektir. Dinlemekkonuşmaktan daha önemli bir meziyettir. (Söz gümüşse, sükut altındır)buyurulmuştur.Karşımızdakini dikkatle dinleyip, (Evet... Demek öyle...) diyerekkonuşmasını teşvik edersek, muhatabımız daha şevkle konuşmasınadevam eder. Çünkü insanlar, boşalmak, deşarj olmak için, dertlerinianlatmak için arkadaş ararlar.Bir insanın baş ağrısı, onun için hükümetin kurulmasından dahaönemlidir. Karşımızdakilere konuşma fırsatı vermeliyiz! Kendisini dikkatledinlediğimiz kimse de, (Beni anlayan biri çıktı) der, o da bizimkonuşmamıza önem verir. Şu halde etkili konuşmanın yolu, başkasınıdinlemesini bilmektir.Takdir etme sanatıBiz, başkasına nasıl davranırsak, başkaları da bize öyle davranır. Birkimse, karşılaştığı bir arkadaşına selam verirken elini cebinden çıkartsa,onun bu halini gören arkadaşı da elini cebinden çıkartarak selamını alır.Selam veren elini çıkartmazsa öteki de lüzum görmeyebilir.Demek ki, başkalarına önemli bir insan olduğu hissi verince, onlar dabizi takdir ediyorlar. Herkeste nefs vardır.Nefs, daima takdir edilmesini ister. Nefs, kendisini herkesten üstüngörür. Şef olmak, âmir olmak ister. Çeşitli delillerle kendisinin önemli birşahsiyet olduğunu ispata kalkışır.O halde kendimize nasıl muamele edilmesini istiyorsak, başkalarınada aynı muameleyi yapmalıyız. Bize saygı duymaların istiyorsak,başkalarına da saygı göstermemiz lazımdır. Hürmet etmeyen, hürmetgöremez.Herkesin bir hususta kabiliyeti vardır. Kimisi iyi şiir yazar. Kimi güzelkonuşur. Kimi bir işin sanatkârıdır. İnsanların kabiliyetlerini öğrenip takdiretmek, o insanın kazanılmasına sebeptir. Bir arkadaşın evinde bir tablogördüm. Hoşuma gitti. (Ne kadar güzel tabloymuş, nereden buldunuz?)dedim. Bayağı heyecanlandı. (Siz zevk sahibisiniz. Güzel şeyleri takdiretme kabiliyetine sahipsiniz. İlk defa bu tabloyu takdir eden birisinerastladım. Madem bunun kıymetini siz bildiniz, ben de bunu size hediye92


www.dinimizislam.comettim) dedi.Gerçekten zevk sahibi olmadığım için tablo benim için bir yük olurdu.Memnuniyetle kabul ettim. Teşekkür ettikten sonra (Bana büyük bir iyilikdaha yapmak ister misiniz?) dedim. (Elbette) dedi. (<strong>Bizim</strong> çocuklaryaramazdır. Bu tablonun kıymetini bilmez, zayi ederler. Onun için tekrarsize hediye ediyorum. Kabul buyurmanızı rica ederim) dedim. Benimemnun etmek için hediyeyi geri aldı.Bu takdir etme işine en yakınımızdan başlayabiliriz. Mesela hanımında, kötü huyları yanında iyi huyları vardır. Bazı kabiliyetleri vardır. Meselaiyi pilav pişiriyorsa, (Ne güzel pilav pişiriyorsun. Ne kadar tatlı olmuş.Eline sağlık Allah razı olsun) denirse, bir daha pişireceği yemeği, pilavıdaha güzel yapmaya çalışacaktır. Eşarbını güzel bağlıyorsa, (Bu eşarpsana çok yakışıyor. Hem de çok güzel bağlıyorsun) denirse elbette çokmemnun olur. Ama hanımı da (Elbette kimin hanımıyım) derse, kocası damemnun olur. Ev işlerinde de tenkit etmemeli, daima onun konuşmasınafırsat vermelidir. Hanımın meziyetlerinden bahsedin, sizi saatlerceusanmadan dinler. Evde huzurun devam etmesi için, takdirlerimizi eksiketmemeliyiz!Cemiyette de herkese karşı takdir hislerimizi bildirirsek, insanlarlahoş geçinmiş oluruz.İdari ve Siyasi taktiklerYalan ve hile dinimizde büyük günahtır. Fakat harpte caizdir. Dindüşmanlarının zararından korunmak veya Müslümanları korumak içinyalan söylemek caizdir. Zalimden, bir Müslümanın bulunduğu yeri,malını, günahını saklamak caizdir. İki Müslümanın, karı-kocanın arasınınaçılmasını önlemek için, malını korumak için, Müslümanın sırrınımeydana çıkarmamak ve benzeri haramları önlemek için yalan caiz olur.Ölmemek için leş yemeye benzer. Birkaç hadis-i şerif:(Yalan üç yerde caizdir: Harpte, çünkü harp, hiledir. İkiMüslümanı barıştırmak için, birinden diğerine iyi söz getirmek vehanımını idare için.) [İbni Lal](İki kişinin arasını düzeltmek ve hayırlı iş için söylenen söz,yalan sayılmaz.) [Müslim](Kötü şeyler işleyen, bunları gizlemeye çalışsın!) [Hakim]Olmuş ve olması mümkün ibretli olaylardan birkaçı şöyle:Tefrika sokmakHendek gazasında müşrikler Yahudiler, münafıklar birlik olup, her93


www.dinimizislam.comtaraftan Müslümanlara saldırdıkları ve Müslümanların çok sıkıntılı biranında Nuaym b. Mesud, Peygamber efendimize gelip “Emrinizehazırım”, Müslüman olduğumu kimse bilmiyor” dedi. Resul-i ekremefendimiz; (Düşmanların arasına tefrika sokabilir misin?) buyurdu. Oda; “Evet ama, yalana dinimiz izin verir mi?” dedi. (Harb hiledir.İstediğini söyle) buyurdu. Hazret-i Nuaym, Yahudilere gidip; “Sizisevdiğimi bilirsiniz. Müslümanlar, başımıza bela oldu. Kureyşliler veGatafanlar, Müslümanlarla çarpışıyor. Savaş uzayacağa benzer.Kureyşliler ve Gatafanlar, bu harpte galip gelirse ganimetleri alıpgidecekler. Mağlup olurlarsa, sizi bırakıp çekip gidecekler. Siz iseMüslümanlarla başa çıkamazsınız. Müslümanlar zafere kavuşmaküzeredir, sizi kılıçtan geçirecekler. Onun için acele tedbir almamızlazımdır” dedi. Bunları büyük bir heyecan ve korku ile dinleyen Yahudiler,“Sen dostluğunu gösterdin. Nasıl bir tedbir almak lazım?” dediler.Hazret-i Nuaym, “Kureyş ve Gatafan eşrafından bazılarını rehinalmadıkça, Müslümanlarla savaşmayın! Rehineler yanınızda iken,harpten kaçıp gidemezler!” dedi. Bunu uygun gören Yahudiler, ona izzetve ikramda bulundular.Hazret-i Nuaym, Kureyşe vardı. “Benim Muhammede olandüşmanlığımı ve sizlere olan sevgimi bilirsiniz. Öğrendiğimi, dostlukicabı, size ulaştırmayı vazife bildim. Yahudiler, Muhammede habergönderip: “Kureyşten ve Gatafanların ileri gelenlerinden öldürmek üzererehine alıp sana teslim edelim. Sonra seninle birlik olup müşriklerinkökünü kazıyalım! Yalnız Nadir oğullarını affedip yurtlarınıbağışlamalısın!” demişler. Muhammed de, Yahudilerin bu isteklerini kabuletmiş! Eğer Yahudiler, sizden rehine isterse, vermeyin” dedi. Kureyşliler,ona çok iltifat gösterdi. Hazret-i Nuaym, Gatafanlara gitti. Kureyşlileresöylediklerini onlara da söyledi.Kureyş kumandanı, Yahudilere “Artık burada durmak çok güçleşti.Hava soğuk, hayvanlarımız da açlıktan kırılacak. Yarın hep birlikteşiddetli bir hücuma geçelim” diye haber gönderdi. Yahudiler de; “Biz,Cumartesi günü harp etmeyiz, sonra savaşa katılabilmemiz için, ilerigelenlerinizden birkaç zatı bize rehin vermeniz lazım” dediler. Kureyşkumandanı, “Nuaymın haberi doğru imiş!” dedi ve Yahudilere “Bir kişi bilerehin vermeyiz. Eğer, yarın gelip bizimle beraber savaşmazsanız, bizçeker gideriz. Siz de yalnız kalırsınız!"”dediler. Yahudiler, haberin doğruçıktığını düşünüp; "Biz de sizinle birlik olamayız" dediler. Böylece her ikitarafı korku sardı. Küfrün ittifakı bozulmuş oldu.İşkence halinde94


www.dinimizislam.comMüşrikler, Hazret-i Ammara, babasına ve annesine [SümeyyeHatuna] işkence edip, sıcak kum içine gömerler ve üzerinde et pişecekkadar sıcak taşları gövdesine dizerlerdi. Sonra “Lat ve Uzza putu,Muhammedin dininden iyi de” derlerdi. Demeyince de işkenceyiartırırlardı. Bir keresinde Resul-i Ekrem, (Sabredin ey Yaser ehli! Sizevaad edilen yer Cennettir) buyurdu. Yaserlerin müşriklerinden gördüğüişkence, dillere destan olmuştur. İşkenceye uğramadığı günleri yoktu. Birgün Hazret-i Sümeyyeyi iki devenin arkasına bağlamışlar işkenceediyorlardı. Nihayet Ebu Cehlin kamçılarına dayanamayıp şehit oldu.Hazret-i Yaseri de şiddetli işkence ile öldürdüler. İslam’da ilk şehit olanbunlardır. Hazret-i Ammar, kâfirlerin zorlamaları üzerine dediklerini diliylesöyledi. Resul-i Ekreme, Ammar kâfir oldu dediler. (Hayır o kâfir olmaz.Baştan ayağa kadar iman ile doludur) buyurdu. Hazret-i Ammarıserbest bıraktılar. Resulullah, mübarek eliyle gözünün yaşını silip tesellibuyurdu. Bu hadise üzerine, Nahl suresinin (Allah’a küfredenlereşiddetli azap vardır. Ancak kalbine iman yerleşmiş olduğu halde[küfre] zorlanıp, sadece diliyle söyleyenler müstesna) mealindeki 106.Âyeti nazil oldu. Resulullah da Hazret-i Ammara (Müşrikler eziyetederse, yine böyle söyle) buyurdu.Savaş hiledirİri yarı bir düşman, aniden Hazret-i Ali’nin karşısına kılıçla çıkıp,(Şimdi seni elimden kim kurtaracak?) der.Hazret-i Ali de, parmağı ile adamın arkasını gösterip, (Pekidövüşelim, fakat iki kişiyle mi?) der. Düşman, arkadaki kim diye bakınca,Hazret-i Ali, kılıcını çekip, düşmanını zararsız hale getirir. Düşmanı,(Bana hile yaptın?) der. Hazret-i Ali de, (Savaş hiledir) hadis-i şerifinibildirir. [Düşmanın yaptığı da hile idi, Hazret-i Ali’yi gafil avlayıp öldürmekistemişti.]Allah düşmanıPeygamber efendimiz bir gün Eshabı ile birlikte otururken, (Şimdiiçeriye bir Allah düşmanı gelecek) buyurdu. Biraz sonra kapı çalındı.Peygamber efendimiz kapıyı açtı. Gelen çok tanınan, hurma bahçeleriolan zengin bir zattı. Peygamber efendimiz bu zatla çok yakındanilgilendi. Daha sonra da kapıya kadar uğurladı. Hazret-i Ömer meraklasordu:- Hani Allah düşmanı niye gelmedi?Resulullah efendimiz buyurdu ki:- Biraz önce konuştuğum kişi o idi. Bana bir düşmanlıkyapamazdı. Ama yanında bir çok Müslüman çalışmaktadır.95


www.dinimizislam.comMüslümanlara zulmetmesin diye ona iyi muamele ettim.Cemel olayıYahudiler, Hazret-i Ali ile Hazret-i Âişe’yi savaştırmak için plandüşünürler. Bir gün, Hazret-i Ali’nin adamlarının yanına gidip, (Bu gece,Âişe’nin askerleri, imsak vakti size saldıracaklar) der.Hazret-i Âişe’nin adamlarına da aynı şekilde haber ulaştırılır. (Bugece Hazret-i Ali’nin askerleri imsak vakti size saldıracak. İnanmazsanız,gözetleyin) derler.İmsak vakti, haberin doğru olup olmadığını öğrenmek için iki taraf da,karşı tarafın hazır vaziyette ayakta olduğunu görünce, haberindoğruluğuna inanıp savaşa girerler. Netice malum birçok Müslümanınkanı dökülür.Hakem olayıHazret-i Muaviye ile Hazret-i Ali taraftarları arasında, İbni Sebe veadamlarının kışkırtmaları neticesinde büyük bir savaş çıktı. Her ikitaraftan binlerce Müslüman kanı döküldü. Hazret-i Muaviye, Maidesuresinin (Bir insanı öldürmek, bütün insanları öldürmek gibidir, birinsanı ölümden kurtarmak da bütün insanları ölümden kurtarmakgibidir) mealindeki 32. Âyet-i kerimesine uyarak, bu kardeş savaşınıdurdurmak için, kurmayları ile istişare etti. Neticede, ortaya savaşıdurdurmak için önemli bir taktik ortaya çıktı. Mızrakların uçlarına Mushafyaprakları takılarak havaya kaldırılmasına karar verildi. Hazret-i Ali’ninaskerleri, bu hareketten etkilenince savaş durdu.Karşılıklı elçi göndererek bir araya geldiler. Hazret-i Ali tarafındanEbu Müsel Eşari, Hazret-i Muaviye tarafından da Amr bin Âs hakemtayin edilip, anlaşma sağlandı. Amr bin As hazretleri, harp hilesi ile ikiMüslümanı barıştırmak için yalanı caiz gören hadis-i şerif gereğince, (şuyüzüğü parmağıma taktığım gibi Muaviye’yi halife tayin ettim) dedi. Buşekilde, binlerce Müslüman kanının akması engellenmiş oldu.Hazret-i Ömer’in komutanlarından biri, savaşta bir akarsuyunyanında durdu. Bir askere, (Atla da bak, çok derin mi?) dedi. Askeratlayınca, çıkamadı ve boğulmak üzere iken (Ya Ömer) diye feryat edipöldü.O savaştan büyük bir zafer ve çok ganimetlerle dönen komutan, bilgiverirken, Hazret-i Ömer, (Bunları bırak, suya atlayan askerden haberver) dedi. O da, (Boğuldu) deyince, (Keşke bu ganimetlerin hiçbirinigetirmeseydin de, o asker boğulmasaydı) buyurdu. Bütün bunlar,İslamiyet’in insan hayatına verdiği kıymeti göstermektedir. Marifet insanıöldürmek değil, yaşatmaktır. İşte Amr bin As hazretleri, dahiyane bir96


www.dinimizislam.combuluşla, her iki taraftaki Müslümanları ölümden kurtarmıştır.Oyun içinde oyunBilecik Tekfuru, Osman Gaziye dost görünen bir düşman idi. OsmanGazi yaylaya çıkarken ağırlıklarını onun kalesine emanet gönderir, yayladönüşünde de hediyeler yollayıp eşyasını alırdı. Bu adam oğluna,Yarhisar Tekfurunun kızını alıyordu.Düğün hazırlığı haberi yayılınca Osman Gazi, Bilecik Tekfuruna birsürü koyun gönderdi: “Kardeşime layık değilse de layığını getiririm. Hemhatunum ile anası da kardeşimin hatunu ile tanışmak ister. Biz şimdiyaylaya gideriz, izin versinler ağırlığımızı yine Bilecike emanet koyalım”dedi. Halbuki Bilecek Tekfuru düğüne gelecek olan Osman Gaziyiöldürmeye karar vermişti ve bunu öbür tekfurlarla görüşmüştü.Bu tuzağı öğrenen Harmankayası Tekfuru Köse Mihal, OsmanGazinin sadık dostu idi, ona haber verdi.Düğün, Bilecik civarında Çakır pınarında olacaktı. Bilecik Kalesindepek az adam kalmıştı. Osman Gazi düğüne davet edildi; Türk Beyidavetçilere hediyeler verdi:- Hatunlarımız ile geliyoruz, bizim hatunlarımızı Çakır pınarında ayrıbir yere kondursunlar, hanlarımız tekfurları görüp utanmasınlar! Hem deemanet ağırlığımızı Bilecik’e yollarız.Bilecik Tekfuru, “Türkün eri ve avradı ve malı ele girdi” diye buhaberden çok sevindi.Osman Gazinin Bilecik’e gönderdiği ağırlık iki katar öküz yükü eşyaidi. Bu eşyayı götüren kadınlardı, ama eşya diye götürülen, keçelerin,kilimlerin içine sarılı cengaverlerdi.Kaleye girince, dal kılıç meydana fırladılar, kaledeki birkaç kişiyisindirip Bilecik’i alıp kalenin kapılarını kapadılar.Hatunlarımız diye götürülenler de kadın kıyafetine girmiş gençcengaverlerdi. Düğün halkı tamam sarhoş olmuştu ki Osman Gazi, KöseMihal ile beraber yerinden fırlayıp ata bindi, Bilecik Tekfuru da, “Türkkaçtı!” diye adamları ile peşine düştü.Osman Gazi, Bilecik civarında Kıldırık Deresine inmişti. Düğünekadın kıyafetinde gelmiş olan cengaverler de sırtlarından o esvapları atıpBilecik Tekfuru ile adamlarının peşine düştüler. Bilecik Tekfuru iki kılıçarasında kaldı. Yakalanıp başı kesildi. Yarhisar Tekfurunun kızı olangelin ise Türklerin eline geçti. Osman Gazi, o kızı oğlu Orhan ileevlendirdi.Şalgo’nun fethiBosna Valisi Yahya Paşanın torunlarından Aslan Bey, Şalgo kalesini97


www.dinimizislam.comkuşatır. Şalgo’nun yolları tutulmuş olarak günlerce bekler. Aslan Bey,taarruzsuz kuşatmaya devam eder. Askerlere dumanlı, sisli havayıbekletir.Aslan Bey bir sabah uyandığında, binlerce bacadan henüz tütmüşsoğuk, nemli bir duman kadar koyu bir sis her tarafı kaplar. Ordugah,sancaklar, tuğlar, çadırlar, ağaçlar, atlar, kısacası hiçbir şey görünmez.Şalgo kalesi sanki ortalıkta yok. İşte bu hava beklenir. Askerleri çağırır.- Bugün Şalgo’yu alacağız. Ben iki saate kadar geleceğim. Hepinizhazır olun. Saldırı yapmayın. Ama kale etrafında çok gürültü yapın.Savaş düzeninde Şalgo’ya yanaşın.Aslan Bey, ormanda günlerdir bekleyen topu, elli mandaya koşup,Şalgo Kalesi önüne getirtir. Şalgo’da sisin kalkmasıyla birlikte, Osmanlıordusu muharebe düzeninde beklerken, Aslan Bey gür sesiyle ortayaçıkıp, haykırır: Hey bre Şalgo muhafızları!.. diye bağırarak tehdit dolu birnutuk çekerek der ki: Bu top ki, İstanbul’u fetheden toptur. Bir kere ateşedeceğim, ikincisine gerek yok. Haydi teslim olun da canınızı kurtarın.Şalgo kalesi, böyle alınır. Şalgo kumandanı İstanbul’u alan topa bakıncaiş işten geçer. Teslimine sebep olan elli mandayla gelen top, siyahaboyanmış kocaman bir kütüktür.Geri kaçışSelçuklu Sultanı Alpaslan, 20 bin civarındaki askerle RomenosDiogenes komutasındaki yüz binlik Bizans ordusuna karşı zaferi, Bozkırtaktiği de denilen çevirme harekatı ile kazandı. Selçuklu ordusunu dörtkısma ayırdı. Kalabalık olan iki kısmını, muharebe sahasının yanlarındakitepelerde gizlice pusuya yatırdı. Düşmanın gerilerini tutmaklavazifelendirdiği üçüncü kısmını da müsait yerlerde mevzilendirdi.Alpaslan da Selçuklu ordusunun dördüncü kısmıyla kendisi R.Diogenesin karşısına çıktı. İlk olarak Türk merkez kuvvetleri, hücumageçti.Bu az kuvveti bir anda ezmek hevesine düşen Diogenes, taarruzageçti. Çekilmeye başlayan Türkleri takip etti. Alpaslan tarafındanmaharetle takip edilen hareket, Bizans ordusu pusulara doğru çekilerek,genel Türk hücumu ile sarılarak imha edilmiş ve zafer kazanılarakAnadolu kapıları Türklere açılmıştır.Sırbın hilesiMurad-ı Hüdavendigar, I. Kosova Meydan Muharebesinde BalkanlıHaçlılara karşı zafer kazandıktan sonra savaş alanını dolaşırken MiloşKabiloviç adlı bir Sırp, Türk gazilere: El öpmeye geldim ve hem müjdemvar. Kral Lazarı tuttular. İşte getirdiler dedi. Gaziler, kralı getirdiğini98


www.dinimizislam.comgörünce Miloşu serbest bıraktılar. O da Sultan Murad Hanın yanına gelipelini öperken onu hançerledi. Sultan aldığı yaradan kurtulamayarak şehitoldu.Çöldeki savaşTuğrul Bey, emrindeki 20 bin kişilik bir kuvvetle, Sultan Mesutkomutasındaki 10 bin kişilik Gazneli ordusuna karşı, Dandanakanzaferini kazanarak Selçuklu devletini kurdu. Tuğrul Bey, önce bütün sukuyularını kuruttu. Daha sonra, kaçıyor gibi yaparak Gazneli ordusunuçöle çekti. Bu sefer çölde susuzluktan kıvranan yorgun ve bitkin Gazneliordusuna karşı hücuma geçerek zaferi kazandı.TuzakKöpeğin, kedinin koku alma duygusu çok kuvvetli olduğu gibi,Akbabanın da görme kuvveti fazladır. Akbaba, çaylağa der ki:- Uzağı benden daha iyi gören yoktur.Çaylak da der ki:- Bu bir iddiadır, ispatı gerekir. Peki şu ovada ne görüyorsan,söyle!Akbaba, aşağılara doğru bakar:- Ovanın ortasında bir buğday tanesi görüyorum.- Pekala! Haydi inelim, bakalım. Sözün doğru mu?Birlikte aşağı inerler. Akbaba hemen taneye doğru koşar. Buğdaytanesinin tuzağın üstüne konulduğunu fark etmez, buğdayı alayım derkentuzağa yakalanır. Zavallı akbaba, bir buğday için tuzağa düşünce, çaylakder ki:- Tuzağı göremeyip de taneyi görmenin ne faydası olur?Az iyiliğe çok mükafatMuhtaç bir ihtiyar, bir gençten çeyrek akçe ister, o da verir. Gününbirinde, o genç, bir suç sebebiyle yakalanır, idama mahkum olur. Gençasılmaya götürülür. Herkes toplanır. İhtiyar oradan geçerken, genci görür,iyiliğini hatırlar, ona acır. Genci kurtarmak için bir çare düşünür. “Eyvah!Güzel huylu padişahımız vefat etti. Dünya boş kaldı” diye haykırır, feryatiçinde ağlar. Kılıçlarını çekip duran askerler, oradaki halk, ihtiyarınsözünü işitince feryat ve figan ederler. Herkes dövünmeye başlar. Herkessaraya koşar. Bakarlar ki padişah sağ, tahtında oturuyor.İdam sahası boşalınca, genç kaçar, ihtiyar kalır. Yalan haberüzerine, ihtiyar yakalanır, padişahın huzuruna götürülür. Padişah korkunçbir surette bağırır: Güzel ahlaklı, hak ve adalet timsali, halkını sevenbir padişahın ölümünü neden arzu ettin?İhtiyar, Hükmün cihana yürüsün ey adil padişahım diye başlayan99


www.dinimizislam.comuzun bir duadan sonra, (Padişah öldü dememle padişahım ölmedi. Fakatbu sözle bir can kurtuldu) der ve olayı anlatır. Meseleyi öğrenen Padişah,memnun olur, ihtiyarı affeder. Kaçan genç, korku ile, düşe kalkakoşarken, onu tanıyan biri, (Ölümden nasıl kurtuldun?) der. O da (Çeyrekakçeyle kurtuldum) der.İki düşman varsaKötülük düşünen, fakat düşündüğünü yapmaya gücü yetmeyen ikidüşman arasında emin oturulmaz. Eğer o iki düşman ittifak edecekolursa, kısa elleri uzun olur. İki düşmandan önce hile ile birisini meşgulet. O otururken ötekinin kökünü kazı. İhtilaf çıkarsa sen kılıcı kınına koy.Kurtlar birbirine düşünce, koyunlar rahat gezer.Yöneticiler için- İnandığın âmirin yanında çalış!- Âmirine akıl verme, yol göstermeye kalkışma; arz et.- Âmirinle mümkün mertebe “ben” ve “benim...”le başlayancümlelerle konuşma.- Âmirinin kafasında ne olduğunu; yani maksadını anlamayagayret et. Eğer aldığın talimat müphem kaldıysa “efendim, ben bumeseleyi şöyle anlıyorum... Doğru mu” diye teyid al. Az ve özkonuş; âmirini laf kalabalığına boğma!- Arz edeceğin mevzuda; âmirinin yapacağı itirazlarla sanayönelteceği soruları önceden tahmin et ve bunları ikna edici bir tarzdacevaplandırmak için hazırlıklı ol.- Âmirini bunaltma! Arz ettiğin meseleyi duyurduğun andanitibaren o da söz konusu işi düşünmeye başlamıştır.- Âmirine emri vaki ve sürpriz yapma. Unutma ki nihai noktadakimesuliyet âmirindedir. Senin vermen gereken malumatı başkasındanişitmesi veya ondan hayret uyandıracak sürpriz tasarruflar sana öncepuan, sonra yerini kaybettirir.- Meselelerini âmirinin üzgün, yorgun ve aşırı neşeli olduğuzamanlarda arz etme. Uygun zaman kadar; uygun zemin de çokönemlidir.- Âmirinle aranda ilk yanında çalışmaya başladığın günkü terbiye,nezaket ve mesafeyi koru.Samimiyetle laubalilik farklı şeylerdir.- Sana aykırı gelen fikir ve tâlimatlara hemen “olmaz!” deme.[Hemen itiraz âmire itiraz demektir. Peki dedikten sonra, birkaç gün100


www.dinimizislam.comdüşünüp tekrar fikrini söyleyebilirsin. İlk itiraz yapılacak işe değil,âmire itiraz kabul edilir.]- Unutma ki âmirin, senin yaşadığını ve yaşayacaklarını dahaevvelden yaşamış; kendisine inanılır; tecrübeli bir insandır.- Sabırlı ol. Yanlış hesap, senin ihtilafında da Bağdat’tandönecektir.- Âmirine senin için “ne dalkavuk adam, beni enayi yerine koyuyor”dedirtecek ölçüsüz methiyeler dizmekten kaçın. Gerektiğinde hakikatlerisöyle. Ama söylemesini bilerek.- Âmirine senin ve işin hakkında başka bazı kaynaklardan dabilgi gittiğini unutma.- Sır saklamasını bil. Sır saklamak, sandığından da zor bir haslettir.Hakkında, “... ağzı sıkıdır” hükmünün verilmesini başarabilirsen bu seniniçin büyük bir kazanç olur.- Âmirini aşarak bir üst makama gitme!...- Emrin altında çalışan insanları âmirine şikayet etme. Bu aczifadesidir. Aslında onlara hizmet eden biri olduğunu unutma. Ne âmiriniarkadaşlarına; ne de arkadaşlarını âmirine çekiştirme!- Kıskanma, paylaş. Nimetler gibi bilgiyi de paylaş. Bilgipaylaşıldıkça çoğalır.- İyi yetişmemiş eleman ayak bağıdır. Eleman alırken çok dikkatli ol;aldıktan sonra da müessesene inanıp bağlanmaları için müesseseninkültürünü onlara sevdirmeye bak.- Makamından endişeli olma. Makamını az sonra bir başkasınaterk edecekmişsin gibi rahat ol. Zaten bir gün mutlaka terkedeceksin.- Astlarınla da üstlerinle de kibar ve güler yüzle konuş. Ceketdüğmelemek ve muhatabını ayakta karşılamak korkaklığın değil;medeniliğin ifadesidir. Allah için tevazu insanı yüceltir.- Astlarını dinle. Dinlerken onlara kıymet ver. Sana daha daaçılmalarına yardımcı ol. Dertleri ile dertlen. Fakat görüşme makulzaman içinde cereyan etsin. Kimsenin ümit ve hevesini kırma.Kimse yanından üzgün ve küskün ayrılmasın. İstek ve tekliflerianında reddetme. Düşünmek için zaman iste.- Yanında çalışanların borcundan, hastasından, yaşlısından,tahsildeki çocuğundan haberin olsun.- Hiçbir şey bir anda olgunlaşmaz. Ne insanlar eski huylarındankısa bir zamanda vazgeçerler; ne de senin o “harika” fikirlerinhemen gerçekleşir. Ama beklemesini bilirsen senin korukların da101


www.dinimizislam.comhelva olacaktır.- Sadece şikayetçiyi dinleyerek kimse hakkında tek taraflı hükümverme!- İşyerinde çalışan küçükleri evladın, yaşıtlarını kardeşin,büyükleri baban bil!- Rica ile konuş. Emir verme. Dilini “lütfen” kelimesine alıştır.“Mümkün mü”, “yapabilir misiniz?” gibi ifadeler, kaba bir emircümlesinden daha tesirlidir. “Siz” diye hitap etmek; “Sen” demekten dahagüzeldir.- “Efendim”le başlayan cümlede sanki akide şekerinin tadıvardır.- Kızma, acı; merhametli ol.- Bir bardak suda fırtına koparmak seni muhataplarının gözündeküçültür.- Kusurları topluluk içinde yüze vurma. Kim kusurlu ise onunla başbaşa görüş. Ancak önce suçlama sebebini sor. Göreceksin ki işin içindebaşka amiller var. Eğer sorup dinlemeden itham edersen mahcupolursun.- Âmir de hata eder. Hata ettiğin zaman büyük bir alçakgönüllülükle özür dile; hiçbir şey kaybetmezsin.- Arkadaşlarını makine ve eşya gibi görme. İş ve gelecek hakkındazaman zaman onlara bilgi ver, teklif ve görüşlerini al; böylece onları fiilenyaptıkları işe ortak et, arkadaşlarını yaptıkları işi başaracaklarına inandır.Ekip çalışmasına kıymet ver. Gerek yanında çalışanlar gerekse üstlerinsana ne kadar inanıp güveniyorlar? Bunu sık sık hatırla ve hatalarınıtelafi etmeye çalış.- İşyerini aynı zamanda bir mektep kabul et. Hem öğren, hemöğret. En hayırlı miras insandır.- Gönüllerde taht kurmaya bak. Senden nefret ettikleri için değil;incitme endişesi ile korksunlar. Kalb kırmaktan sakın. Yanına varılmaz birdağ olma. Dağ ne kadar yüksek olsa da yol onun üstünden geçer.- Saldırgan, tenkitçi, alaycı ve karamsar olma. Etrafınakaramsarlık yayma. Öyle ol ki insanlar seni özlesinler.- Şahsi sıkıntılarını kimseye yükleme. Kimse senin sıkıntılarınıçekmeye mecbur değildir. Sıkıntının sebebi umumiyetle şükürsüzlük,suizan, gıybet, çekemezlik ve kibir gibi kötü huylardır.- Kur’an-ı kerimi öğren ve oku. İlmihalini bil ve yaşa. Bir doğu vebir batı lisanına hakkıyla vakıf ol.İslam tarihi ile kendi tarihinden haberdar ol. Sevgili Peygamberimizin102


www.dinimizislam.comhayatını hafızana nakşet ve Onun ahlakıyla ahlaklanmaya bak. İnsanlarıen güzel yöneten gelmiş geçmiş en büyük idareci, şüphesiz ki Odur.- Mesleğinle ilgili çalış, hep yeni dostluklar kur, araştırmalar yap,yenilikleri takip et! Dünyayı tanı.- Türkçene hakim ol. Argodan kaç. “ee”, “şeyy”, “e yani”, “yok yahu”,“hı hı”... ve benzeri ifadeleri ağzına yakıştırma. Aksi halde bunları sendenişitenler de seni unvanına yakıştırmazlar.- Vücut diline de hakim ol. Tavırların ölçülü ve zarif olsun. Tatlıtebessümler, çıngıraklı kahkahadan daha güzeldir.- Tabii ol, ama derbeder olma. Unutma ki sen bir iş adamısın.Başkaları senin boy aynanda müesseseni seyrediyorlar. Saç düzenindenayakkabı boyasına kadar dikkatli ol. Müesseseni güzel temsil et!- Zamanı kullanmasını iyi bil. Ne gittiğin yerde, ne sanagelenlerle, ne de herhangi bir şekilde zaman öldürme. Zamankatledilmek değil; kazanılmak için vardır.- Randevularına dikkatli ol.- Hediyeleş, muhabbetin artmasına vesile olur.- İsraftan kaçın. Yerinde harcanmayan tek kuruş bile israftır. Çöpelüzumsuz atılan her kağıt parçası, fazladan yanan her lamba,lüzumundan fazla açılan musluk ve her şey.- İşleri günü gününe yap. “Yarın yaparım diyenler ziyan etti”hadis-i şerifini hep aklında bulundur.- Fikir üret. Cesur ol. Ancak korkaklık gibi çılgınlık da zararlıdır.- Yeni fikir ve projelerini önce kafanda olgunlaştır, sonragüvendiğin insanlarla tartış ondan sonra âmirine götür.- Evlilikte “boşanma”, iş hayatında “istifa ederim” sözünü kullanma.Bunların her ikisi de bir kere kullanılır.- Eve iş ve sıkıntı taşıma. Evin kendine has kanunları vardır. Okanunlara uyarsan; hem evinde hem işinde başın ağrımaz. Evdegeçen zamanı iş için bir teneffüs vakti kabul et.- Evin sıkıntılarını da iş yerine getirme. Aile mahremiyetine dikkat et.Namusun olan insanların eksik, zaaf ve hatalarını kendi dilinle herkeseyayma.- Edepli ol. Edep insanın başındaki görünmez taçtır.- Servet de koltuk da yetki de emanettir. Makam arabasına binincebaşka bir insan olma. Bir gün o arabadan inip yine arasından çıktığıninsanların yanına döneceksin. Hiç değilse tabutunu taşıyacak dört dostunkalsın.- Ayağın yere bassın. İçinden çıktığın cemiyeti unutma. Hep beş103


www.dinimizislam.comyıldızlı otelleri değil; arada bir de kenar semtleri, fakir insanları veumumi nakil vasıtalarını hatırla. Bu vasıtalara bin ve o insanlara git.Oralarda da çok şeyler öğrendiğini göreceksin.- Bir İslam âlimi buyuruyor ki: “İdareciliğin bir tek kanunu vardır:Üstlerine mutlak itaat, astlarına alabildiğine iyilik.” (Rahim Er)Başarılı olmanın yollarıOrd. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’den tavsiyelerÇalışma hayatının genel prensipleri:Her işin ve mesleğin kendi bünyesine mahsus çalışma ve işlemeusul ve kuralları vardır. Bunları meslek sahipleri bilir. Bir de, bedeni vefikri her çeşit iş ve çalışma hayatının ve başarılı olmanın bazı genel vegerçekçi kuralları vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:* Çalışmak için müsait vakit bekleme. Her zamanı çalışmak içinmüsait bil. Kendine göre müsait vakit beklersen, o hiçbir zaman gelmez.* Çalışmak için müsait yer arama. Her yeri çalışmak için müsait bil.Kendine göre müsait yer beklersen, o yeri hiç bulamayabilirsin.* Bir günde ve bir zamanda yapman gereken bir işi, bir dersi, birvazifeyi [ibadeti] yarına erteleme. Çünkü her günün işi kendine yeter.[Hadis-i şerifte (Yarın yaparım diyenler helak oldu) buyuruluyor.]* Bir zamanda yalnız tek bir işi yap, yalnız bir ders, bir kitap,hatta bir konu üzerinde çalış. Tâ ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıpzayıflamasın. Bir zamanda birden fazla işi yapayım diyen hiçbirini tam vetemiz yapamaz. Dünyaca tanınmış, en büyük İslam âlimlerinden biri olanİmam-ı Gazali’ye İhya-i Ulum adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ilevücuda getirdiğini sormuşlar: “Bir zamanda yalnız bir konu, bir meseleüzerinde çalıştım” demiş.* Başladığın bir işi bitirmeden başka bir işe başlama. Yarıdakalan iş başlanmamış demektir.* Bir günün işini (dersini, vazifesini) bitirdikten sonra ertesigünü ne iş yapacağına karar ver, yahut hiç olmazsa çalışmayabaşlamadan evvel, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüpkararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur.* Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumayaoturmadan önce düşün ve çalışman için gereken şeyleri yanında veelinin altında bulundur. Tâ ki, ikide bir kalem, kağıt aramaya kalkıp dadikkatin dağılmasın.* Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanıgözetleyen bir asker gibi uyanık ol, ve dikkat kesil ve bütün ruhi ve104


www.dinimizislam.combedeni kuvvetinle kendini işe ver, o işe konsantre ol. [İşi kendinedüşman bil, sen onu güzel bitirmezsen, o seni kötü şekilde bitirir.]* Bir işe başlamadan önce, o işi en kısa bir zamanda, en kolay ve entemiz bir surette nasıl yapmak, nasıl öğrenip etüt etmek mümkünolduğunu iyice düşünüp hesapla. [Plansız programsız projesiz işebaşlayana ahmak denmez mi? İslam âlimleri, (Doğru sebebe yapışan,doğru netice alır) buyuruyorlar.]* Çalıştığın bir iş üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden biradım bile gerileme. İyi bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Yine bilki, çalışma sevgisi, güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir.Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevi zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki,savaşta zafer ve işte başarı yılmadan sabırla devam edenindir.Sebat önünde güçlükler erir ve imkansız görünenler imkanlı hâlegelir.* İşinde rastladığın bir güçlüğü önce parçala. Her parçayı birerbirer ve sıra ile yenmeye çalış. Bunun için, mesela, bir dersi, bir kitabı enbasit elemanlarına, kısım ve konularına ayır. Sıra ile konuyu iyice venoksansızca anlayıp öğrenmeden öbür konuya geçme. [Aynısını zatenher gün yemek içmek de yapıyorsun. Lokma lokma yiyor, yudum yudumiçiyorsun. Bir elma birden yutulur mu? Bunu iş hayatında da uygula.]* Devamlı ve intizamlı çalış. Her gün aynı saatlerde çalışmaya otur.Çalışmayı uzun aralıklarla kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsentatiller de bile yavaş ve az da olsa çalış. Tâ ki çalışma alışkanlığınkörlenmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin.* Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir veçalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile, asla boş oturma.Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas tutar. [Akan su pislik tutmaz,durgun su pislik tutar, hastalık yapar.]* Çok düşün. İyi bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek ve okumak,yazmak demek değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularındakazma sallayan işçiden daha çok çalışıyor demektir.* Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, ehbugün şu kadar saat çalıştım, yetişir deme. Çalışmanın neticesine veöğrendiğine bak. [Faydalı çalışmak, vakti doldurmak değildir, vaktikıymetlendirmektir, yani, dünya ve ahirette faydasını göreceğimizneticeleri elde etmektir.]* Fikri çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve tertipli birsurette, günde iki üç saat bile kâfidir. Büyük filozof İbni Sina, dünyacameşhur olan (Kitab-üş-şifa) sını, her gün, sabah namazından sonra105


www.dinimizislam.comBağdat’taki bir caminin büyük kandili altında oturarak, kuşluk vaktinekadar, yani takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhurİngiliz filozofu Spencer, muazzam eserlerini, günde iki saat çalışarakyazmıştır. Her sene, bin, bin iki yüz sayfalık eser veren Fransız edibi EmilZola’ya başarısının sırrını sormuşlar: Her gün yalnızca üç saat çalışır veyazarım demiş.* Sebat et, damlaya damlaya göl olur ve aynı noktaya düşendamlacıklar, zamanla mermeri bile deler.*Bir işe, bir derse, bir kitaba başladığın zaman, telaş edipsabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerekçalış ve öğren.* İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerekihmal edip geçme. Küçük ihmalden, bazen büyük zararlar doğduğunuunutma.* Gece yatağa girince, kendini hesaba çek, o gün ne yaptığınabak, yarın ne yapacağına karar vermeden uyuma.* Her gün iyi bir eserden sesli olarak beş on sayfa oku. Busayede konuşma ve söz söyleme yeteneğin gelişir.* Rastladığın hikmetli bazı güzel ifadeleri ezberle. Bu sayede hemkelime ve ifade haznen zenginler hem de hafızan kuvvetlenir.* Çalıştığın bir dersin, bir kitabın konularını bitirdikçe, kitabıkapayıp, okuduğunu ezberden özet halinde not et. Bir dersi, bir kitabıen iyi anlayıp öğrenmenin yolu, yazarak, not tutarak çalışmaktır.* Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun konularıarkadaşlarınla ezberden müzakere et. Bu suretle hem zekân işler veöğrendiğin sindirilmiş olur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgünkonuşma ve düşüncelerini açıkça ifade etme alışkanlığı kazanırsın.* Dikkat et! Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve anlamlı olsun.* Okuduğun bir kitapta rastladığın güzel bir parçayı ve orijinalbir fikri -yerini ve sayfasını işaret ederek- not et. Bu suretlebiriktirdiğin notları, bir dosyaya, bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazıyazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin içinzengin bir malzeme hazinesi olur.* Bir konu hakkında bir yazı veya bir eser yazmaya kararverdiğin zaman, önce, bu konu üzerinde yazılmış eserleri oku. Tâ ki,herkesin bildiği şeyleri tekrar edip ömrünü israf etme.* Fikri çalışmanın herkesin mizacına göre değişen verimli vekıymetli saatleri vardır. Bu saatler şahıslara göre değişebilir. Sabahınerken saatleri olabilir, kiminde gündüz kiminde gece olabilir. Kendine bak,106


www.dinimizislam.comsenin kıymetli saatlerin hangileri ise, bunları hiçbir eğlenceye feda edipkaçırma.[Tertip ve düzen sahibi olmak için namazları aksatmadan kılmakgerekir. Namaz alışkanlığın, diğer işlerini de düzenli hâle sokar.]Başarılı iletişim içinSual: Herkesle başarılı bir iletişim kurmak için, ne yapmalı?CEVAPİslam ahlakına uymalı. Buna uymadan sağlanan iletişim, karşılıklımenfaate dayanır. Yani, hep almaya dayanır. Hâlbuki dinimiz alma değil,verme dinidir. Müslüman almak için değil, vermek için çırpınır. Menfaat[çıkar] üzerine yapılan iyilik yanlıştır, menfaat üzerine kurulan dostlukgeçicidir, menfaat bitince dostluk da biter. Hatta menfaat olmazsa,dostluk hiç başlamaz. İslam ahlakı bilgileri ve İslam âlimlerinin tavsiyeleri,sitemizde geniş olarak vardır. Karşımızdakinin bizim gibi düşünmesinisağlamak için, İslam ahlakına uygun olarak, iletişim uzmanlarınınbildirdikleri şu hususlara dikkat etmeli:1- Söze iltifatla, dostça başlamalı.2- Başkalarının görüşleri yanlış da olsa, yanlış dememeli.3- Eğer yanılıyorsak, yanıldığımızı itiraf etmekten sakınmamalı.4- Tartışmayı kazanmanın tek yolu, tartışmadan sakınmaktır.5- Önce karşımızdakine, evet dedirtecek sorular yöneltmeli.6- Konuşmanın çoğunu, karşımızdakinin yapmasına fırsat vermeli.7- Kabul ettirmek istediğimiz düşüncenin, kendisine ait olduğunusanmasını sağlamalı.8- Her şeyi karşımızdakinin bakış açısından görmeli.9- Karşımızdaki insanın düşüncelerine anlayış göstermeli.Gücendirmemek ve kızdırmamak için de şunları yapmalı:1- Överek ve dürüstçe takdir ederek söze başlamalı.2- Onun yanlışlarını dolaylı yoldan anlatmalı.3- Onu eleştirmeden önce, kendi yanlışlarımızdan söz etmeli, (Bizböyle yapıyorduk; ama yanlış olduğunun sonra farkına vardık) demeli.4- Doğrudan emir verme yerine, soru yöneltmeli. Mesela, (Beni birazdinle) yerine, (Bir şey söylesem beni dinler misiniz) demeli.5- Hiç kimsenin ayıbını yüzüne vurmamalı.6- Muhatabımızdaki en küçük gelişmeyi, samimiyetle takdir etmeli.7- Herkese iyi sıfatlar vermeli, onlar bu sıfatlara yaraşır olmayaçalışabilirler.Aile hayatınızı daha mutlu kılmak için de, şunlara riayet etmeli:107


www.dinimizislam.com1- Dırdırdan, tartışmadan uzak durulmalı.2- Eşinin huylarını değiştirmeye çalışmamalı, olduğu gibi kabuletmeli.3- Hata bulmamalı, kusurunu söylememeli, tenkit etmemeli.4- İyi işlerini dürüstçe takdir etmeli. Mesela yemeklerini beğendiğinisöylemeli.5- Benimle ilgilenmiyor demesine fırsat vermemeli, ilgilendiğini herfırsatta hissettirmeli, yanlış işlerinde de, saygılı ve nazik davranmalı.Başarılı olmak için prensiplerSual: Başarılı olmak için, neler tavsiye edilebilir?CEVAPBaşarılı bir iş adamı diyor ki: Otuz yıllık çalışmalarım esnasında,başarılı olmak için uygulamaya çalıştığım prensiplerimden bazıları:1- Şirketteki herkesin, işinin sahibi olduğunu anlatmaya uğraştım.Yani, şirketimi sahiplenmedim, bu şirket benim demedim. Başarımızınsırrının sen ben değil, biz olduğuna inandırmaya çalıştım.2- Yetki verdiğim arkadaşlara, kendimden daha çok güvendim.Onların yalnız bana değil, ahirette yüce Allah’a da vereceği hesaba göreçalışmasını anlattım.3- Görevine bakmadan, herkesi kendimden daha kıymetli gördüm;kimseyi incitmemeye çalıştım.4- Bütün çalışanları, dünya ahiret kardeşim olarak gördüm. Hiçkimseye işçi diye bakmadım.5- Herkesin bütün isteklerine, elimden geldiği kadar yardımcı oldum.Bazılarının hallerine bakarak, karşılıksız yardımlarda bulundum.6- Görevine bakmadan, haklının yanında oldum. Hiç kimseyi diğerineezdirmemeye çalıştım.7- Hep vermeyi düşündüm, almak aklıma bile gelmedi. Menfaatimihiç düşünmedim.8- Bana en büyük zararı verip, hakaret edenleri de affettim. Elimdengelen iyiliği yine yaptım.9- Hiç kimseyi incitmemeye, herkese karşı güler yüzlü ve tatlı dilliolmaya elimden geldiği kadar gayret ettim.10- Herkesin fikrine hak verdim. Sabırla dinledim. Sonunda da doğruolanı söyledim.11- Hayatım boyunca kanunlara uymaya çalıştım. Herkesin deuyması gerektiğini anlattım.12- Mümkün olduğu kadar kendimi aradan çektim. Herkesin başarılı108


www.dinimizislam.comolmasını bekledim.13- Çok zarar ve sıkıntı çektim; ama hiç kimsenin, yüzüne vurmadım,sabrettim.14- Birbirlerini çekiştirmekten, dedikodudan ve fitneye sebepolmaktan sakınmalarını söyledim.15- Görevine bakmadan herkese kıymet verdim. Unutulmuş değil,hep aranır bir eleman durumunda olduğunu hissettirmeye çalıştım.16- Elemanların getirdikleri teklifleri, uygunsuz olsa bile, takdirlekarşılamaya çalıştım.17- En büyük başarımızın birlik ve beraberlikte olduğunu, kendimizibeğenmekten ve başkalarını hakir görmekten çok sakınmamızgerektiğini, her zaman anlatmaya uğraştım.18- Hayatın fâni olduğunu, asıl gayenin insanların duasını almaya veAllahü teâlânın rızasını kazanmaya bağlı olduğunu anlattım.İki başlı idareSual: Yaşlı müdürümüz emekli olunca, patron, onun yerine genç birmüdür tayin etti. Ünitemizde yaşlı bir şefimiz var. Bizi genç gördüğü için,müdüre danışmadan, bizi topluyor, müdürden farklı emirler veriyor. Biz ikiâmir arasında kaldık. Olan bize oluyor. Ne yapmak gerekir?CEVAPBaşsız olmak kötü olduğu gibi, iki başlı olmak da kötüdür. İki başlı iş,doğru yürümez. Şef, müdürden daha bilgili, daha tecrübeli olsa da, kendibaşına emir vermesi yanlış olur. Bu emir verme huyu, bir hastalıktır.Büyüklerimiz, (İnsanı en son terk eden kötü huy, emretme, şef olmaarzusudur. Bu arzu çıkmadan, can çıkmaz) buyurmuştur. Demek ki,şeflik arzusu, son nefese kadar devam ediyor. Bundan çok az kimsekurtulur.İki âmir olmaz. Atalarımız tecrübeleriyle bunu tespit edip, vecizsözlerle bu gerçeği dile getirmişlerdir. Birkaçı şöyledir:İki kaptan bir gemiyi batırır.İki cambaz bir ipte oynamaz.Bir çöplükte iki horoz ötmez.Yapılacak iş, durumu müdüre bildirmelidir. Müdür de bir çarebulamazsa, ancak o zaman patrona bildirilir. İşlerin iyi yürümesi için,müdür kötü de olsa, herkesin ona itaat etmesi şarttır. Yine atalarımız, (İkikıbleli din olmaz) buyurmuşlardır. İki kıblelisi sahih olmaz demektir. Birde, (İki el, bir baş içindir) buyuruluyor. (Elemanların, memurların, müdürkötü olsa da, ona itaat etmeleri gerekir) demektir. Bu konuda iki hadis-i109


www.dinimizislam.comşerif meali şöyledir:(Elleri kesik, sakat bir köle olsa da, amirinize itaat edin!) [Müslim](Başı siyah Habeşli bir köle olsa da, amirinize itaat edin!)[Buhari]Kur’an-ı kerimde de tek ilahın öneminden bahsedilir. Birden fazla ilaholunca arada anlaşmazlıklar çıkar, kâinatın düzeni bozulur. Bir ayet-ikerime meali şöyledir:(Eğer her ikisinde [yer ve gökte] Allah’tan başka ilah olsaydı,[aralarındaki ihtilaf yüzünden] yer ve gök harap olup giderdi.) [Enbiya22]Başarının yollarıAdalet, güler yüz ve tatlı dil1- Adaletle hareket etmeli. Adalet sınırı aşılınca kalb kırılır. Adalet,halkın dirliği ve düzeni; idarecilerinse, süsü ve güzelliğidir.2- Başarılı olmak için dört şart var: İman, adalet, doğruluk, fedakârlık.3- Merhametli olmalı, affetmesini bilmeli. Allahü teâlâ, başkasınaacımayana merhamet etmez, affetmeyeni affetmez, başkasının özrünükabul etmeyenin özrünü kabul etmez. Allahü teâlânın bize nasıl muameleetmesini istiyorsak, biz de Onun kullarına öyle muamele edelim. Eğer bizOnun kullarına iyilik yaparsak, Cenab-ı Hak’tan iyilik buluruz, eğer bizOnun kullarını kırar dökersek, Allahü teâlâ da bizi kırar döker. Affedersek,biz de Onu affedici buluruz. Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri, (Allahüteâlânın rızasına giden yolların en kestirmesi, insanlarısevindirmektir) buyuruyor.4- Herkes bizi, Allah’ı sevdiğimiz kadar sever. Allah’tan korktuğumuzkadar, bizden korkar. Allah’a itaat ettiğimiz kadar, bize itaat eder. Allahüteâlâya hizmet ettiğimiz kadar, bize hizmet ederler. Her işimiz, Onun içinolsun. Yoksa, hiçbir işimizin faydası olmaz.5- Başkasını düzeltmek isteyen, önce kendini düzeltmeli. Kendinefsini terbiye edemeyen, başkasınınkini hiç terbiye edemez.6- Yumuşak ve mülayim olan kazanır. Sertliğin hiçbir yerde ve hiçbirkimseye karşı faydası yoktur.7- Başarılı olmak iki şeye bağlıdır: Doğruluk, sevgiyle yaklaşıpherkesle barışık olmak.8- Her iki taraf dinlenilmeden, karar verilmemelidir.9- Hem kendisine yapılana, hem de kendisinin yapmak istediklerindesabırlı olmalı.10- Kızmamalı, öfke insanın aklını örter. Kötülükler her zaman110


www.dinimizislam.comöfkeden doğar. Soğukkanlı ve cesur olmalı.11- Sözünü dinletmek isteyen, önce kendisi söz dinlemesini bilmeli.12- Herkese iyi davranmalı, saygılı, edepli olmalıdır.13- Başarının sırrı, güler yüz, tatlı dil ve güzel siyasettir. Güzelsiyaset, herkesin memnun olmasıdır. Güler yüzlü olmayanın, insanlarınitimadını, sevgisini kazanması zordur. Cömert olmayan, vermektenhoşlanmayan, insanların sevgisini kazanamaz. Sırf Allah rızasınıgözetmeyenin, yaptığı hizmetlerde insanlardan takdir veya maddi birkarşılık bekleyenin, ihlâsı zedelenir. Allahü teâlâ da ihlâssız kimseyimuvaffak etmez.Kalb kırmamak, günah işlememek1- Hiç kimseye şüpheyle yaklaşmamalı. İnsanlara nasıl yaklaşırsak,onlar da bize öyle yaklaşır.2- Hiç kimseyi incitmemeli. Küfürden sonra en büyük günah kalbkırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmamalı. İnsanların kalıbıyla yanigörünüşüyle değil, kalbiyle meşgul olmalı. Onların kalıbıyla değil, kalbiyleiş görmeli. Muhatabımız kalıp değil, kalb olsun. Müslüman kardeşininkalbini kıran, Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günaha girer. Müslümanınkalbi, nazargâh-ı ilâhidir, çok dikkat etmelidir.3- Kimseyle tartışmamalı. Münakaşaya girişmek, fayda kapılarınıkapatır. Münakaşa dostun dostluğunu giderir, düşmanın düşmanlığınıartırır.4- Maiyetiyle yani emri altındakilerle laubali olmamalı, ciddi ve mertolmalı.5- Kendisini üstün görmemeli, kibirden, büyüklenmekten sakınmalı.6- Kısa ve net konuşmalı, işi sürüncemeye bırakmamalı. Hayırlı söz,kısa ve yol gösterici olandır.7- İşine hâkim olmalı, kâr ve zararın nereden geldiğini bilmeli.8- Kendisine düşünecek zaman ayırmalı.9- Hissî davranmamalı ve sabit fikirli olmamalı.10- Verdiği işin neticesini istemeli ve almalı.11- Özür dileyenin özrünü kabul etmeli.12- Kendisini diliyle ve haliyle sevdirmesini bilmeli. Maiyetimiz bizisevmiyorsa noksanlık bizdedir.13- Sorulan her suale, kendisinin ve karşısındakinin ahiretinidüşünerek cevap vermeli.14- Her şeyi vaat etmemeli, vaat ettiğini de mutlaka yerine getirmeli.15- Su-i zan etmemeli, geniş ihtimalle düşünmeli; fakat insanın heran hata yapabileceğini de unutmamalı. Bunun için de, denetimi ihmal111


www.dinimizislam.cometmemelidir.16- Hüsn-i zan etmeli; ama şeytan ve nefsi unutmamalı.17- Hıyanete meydan vermemeli, haini affetmemeli.18- Başarıları Allahü teâlâdan, başarısızlıkları günahlarından bilmeli.19- Her sıkıntının, her başarısızlığın, her derdin ilacı, doğru kılınannamaz ve istiğfardır. Allahü teâlâ günah işleyen bir kulunu başarılıkılmaz.20- Allahü teâlâ günah işlemeyenlerden ve günah işlenmeyenyerlerden razıdır. Kendimiz günahtan sakındığımız gibi, arkadaşlarımızıda günahtan korumaya çalışmalıyız.Liderlik, iyi ve kötü yönetici1- Liderlik vermek sanatıdır, almak değil. Başarının sırrı vermektir.2- Yönetici, dengeyi iyi koruyandır. Cenab-ı Hak her şeyi, hesap vedenge üzerine yaratmıştır.3- İş liderdedir. Öndeki iyi olursa, netice iyi olur. Öndeki kötü olursa,netice bozuk olur.4- Lider, kendini aradan çeken kimsedir. Bardaktan kendi benliğiniçıkartıp, onun yerine temsil ettiği kimseleri koyan kimsedir. Bardaktakendisi bulunduğu müddetçe, oraya başka bir şey giremez. Kendiniaradan çekmedikçe, ben ben dedikçe lider olunmaz.5- Ateş düştüğü yeri yakar. Yürek yanacak, acı çekecek. Acıçekmiyor, yürek yanmıyorsa, memur zihniyetiyle lider olunmaz. Mevki,mal sevdasıyla lider olunmaz. Ne ki dinimizce “güzeldir”, onu örnekalmak lazımdır. Bir işin delisi olmadıkça, o işin velisi olunmaz.6- İnsanlara rehberlik eden, yol gösteren kimsede şu hasletlerbulunmazsa, o rehberlik edemez. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması,şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliğiemredip kötülüklerden men edici olması, misafirperver ve geceleriinsanlar uyurken ibadet edici olması, bilgili ve cesur olması gerekir.7- İdareci yükünü dağıtmalı, emri altındakilere durumlarına göreuygun görevler vermeli. Tek kişide bütün yük toplanmamalı. Tek kişidebütün iş, yük toplanırsa, altından kalkılamaz, işler tıkanır.8- Her işi ben yapacağım diyen idareci, kötü bir yöneticidir. İşi ehlineverdikten sonra, artık yöneticinin işi olmaz. İşi olmaz demek, iş yapmaz,işleri takip etmez demek değildir. O, teferruatla uğraşmaz, her şeyekarışıp bunaltmaz. İşe yön verir, bu yönde gidilmesini temin eder.9- Çok çalışmamız, maiyetimizi başarılı kılmaz. Çok fazla müdahalebaşarıyı önler.10- Kabiliyetli, iyi yönetici, şahsa göre uygun iş verebilendir. Yoksa112


www.dinimizislam.comondan iş isteyen değil. Bir şeyin tamamını elde edemezsek, tamamınıterk etmeyelim. Bir insandan tamamen istifade edemiyorsak, onu sokağaatmayalım. İstifade edebileceğimiz yerde, istifade edebileceğimizmiktarda, istifade edebildiğimiz kadar ondan istifade edelim, her insanayrı seviyede, ayrı kemaldedir.11- Aciz insan kibirli olur. Maiyetine kibirli davranan, zayıf insandır,boş insandır.12- İyi bir yönetici olmamız, maiyetimizin bizi sevmesiyle belli olur.13- Hasislik noksanlıktır. Cimriler noksandır. Yanında insanyetiştirmeyen hasistir. Bahçıvan, bir gül için bin diken yetiştirir. Bir kişideyip geçmemeli. İyiliğin de, kötülüğün de azını küçümsememeli. Tarihebakınca, bir devleti batıranın da, kurtaranın da birer kişi oldukları çokgörülür.Emîre itaat ve hedef birliği1- İnsan çalıştırmanın temel şartı, heves kırmamaktır.2- İdareci olan kimsenin odasına kapı çalınmadan girilebilmeli.Maiyetindekiler, yanına gelmekten çekinmemeli. Eleman, ceketininefretinden değil, muhabbetinden iliklemeli. Bir Müslüman, birMüslümanın yanına, herhangi bir iş için, rahat gidemiyorsa, çekinerekgidiyorsa, o kendisinden çekinilen Müslümanın son nefesinden korkulur.3- Bir ekipteki eleman herhangi bir kusur işlerse, bu kusur vekusurun günahı, ekip başına aittir ve o da sorumludur. Baş olmak,ahirette pişmanlıktır.4- Bütün idareciler, bir eli boynunda bağlı olarak hesap gününegeleceklerdir. Hesap temiz çıkarsa çözülüp Cennete, kötü çıkarsa, diğereli de bağlanıp Cehenneme götürülecektir.5- Emîre itaat etmeli, karışmamalı, iki üç başlılık olmaz. Çatal kazıkyere batmaz. Ne kadar çok çatal olursa yere batması o kadar zor olur.Müslümanlar bir vücut gibidir. Bu vücudun da bir başı var. İki başlı olsaolmaz. Zaten iki başlı bir yaratık görünce herkes korkar, bir tarafa kaçar.6- Bir toplumda herkes üzerine düşen vazifeyi yapmalı. Bir vücudunişe yaraması organların sıhhatli çalışmasına bağlıdır. Saatin dişlilerindenbirinde arıza varsa saat çalışmaz, doğru göstermez.7- Müslüman, dinine uydukça başarılı olur. Bu başarı onun değilsistemin başarısıdır. Sıkıntısının sebebiyse sisteme yani dinimizeuymamaktan, nefsimize uymaktan kaynaklanmaktadır. Biz dinimize nekadar uyabilirsek, o kadar rahat eder ve başarılı oluruz. Allahü teâlâ,(Allah’a, Peygambere ve sizden olan amire itaat edin) buyuruyor. Kimkendi aklına göre hareket ederse helak olur. Dinin emirlerine uymak113


www.dinimizislam.combirinci şarttır. Büyük engel insanın kendisidir. Nefsimize uymak, en büyükengeldir.8- Bütün iş, birlik beraberliktedir. Bu temin edilirse, kimse bize zararveremez.9- Vekil asıl gibidir. Vekili üzmek aslı üzmek gibidir. Vekile itiraz aslaitirazdır.10- Emre itaat esastır. Bir vücutta bir ağız bulunur.11- Emîr kim olursa olsun, itaat edilir. Emîre itaat etmek, Peygamberefendimizin emridir. Burnu kesik, Habeşli bir köle de olsa, fâsık veya facirde olsa, emîre itaat vacibdir. Bunun şakası olmaz.12- Bu din, kişinin kendisine itaatini kaldıran, sormayı, sorduğunaitaati emreden bir dindir.13- Emîrin haberi olmadan yapılan iş, girdi ve çıktı meşru değildir.14- Hedef birliği çok önemli. Herkesin çektiği, hedefsizlikten,belirsizliktendir. Hedef birliği sevgiyi artırır. Hedefi olmayan gemiye,rüzgârın faydası olmaz.15- Bir yumruk gibi olmalı. El açık olursa parmaklar zarar görür.Yumruk haline gelirse zarar görmez.İstişare, akıl ve başarının engeli1- Herkes bir sürünün çobanı gibidir. Çoban sürüsünden sorumluolduğu gibi, her Müslüman da, bir kişi olsa bile, maiyetinden sorumludur.2- Emîr oturursa, emri altındakiler yatar. Herkes başa bakar. Osmanlıpadişahları ordunun başındayken, zaferden zafere koştular. Sondönemlerde saraydan idare başlayınca, olanlar oldu.3- Âmir, vazife verdiği arkadaşa tam güvenmeli. Onun kendisindendaha kabiliyetli, ihlâslı olduğuna inanmalı. Bu zor iştir, ancak çokgüzeldir. İşte mümin, böyle olur.4- Disiplinli bölük, disiplinsiz ordudan iyidir. Namazını kılan, emîrinede itaat eden topluluk, zafere kavuşur.5- Başarının sırrı sormaktır.6- Her şey söz dinleyene verilir, her şey, bu (her şey)in içinde vardır.7- İşi bilen değil, peki diyen kıymetlidir. Söz dinlemeyen, kabiliyetliolsa da başarılı olamaz.8- İşlerinin doğru gitmesini isteyen, kendi başına hareket etmemeli.Akıllılarla istişare etmeli.9- Kim kendi aklına göre karar verip de iş yaparsa, pişman olur.10- İnsanın nefsi, (Ben haklıyım, ben biliyorum, kimseye ihtiyacımyok) der. Hâlbuki Allahü teâlâ Resulüne, (Bir iş yapacağın zamanarkadaşlarınla istişare et!) buyuruyor.114


www.dinimizislam.com11- Mümin istişarede menfaati gözetmez. Soran Allah rızası içinsorar, cevap veren de Allah rızası için cevap verirse, zahirde yanlış bileolsa, Allahü teâlâ onu hayra tebdil eder, doğrultur.12- Aklını bırak, kurtul; tâbi ol, saadet bul!13- Akıllı insan aklını kullanır. Daha akıllı olan, başkalarının da aklınıkullanır.14- Başarı nedir? Başarı, öldükten sonra ahirette işe yarar şeydir.Ahirette işe yaramıyorsa, o başarı değildir. Başarının manisi insanınkendisidir, yani aklına, nefsine uymasıdır.15- Yaşça ve ilimce daha aşağı olanın nasihatini kabullenmek,yüksek dereceli olmaya işarettir.16- Hakkı, doğruyu kim söylerse söylesin kabul etmeli. Söyleyenedeğil, söylenen söze bakmalı.17- Allah için istişare edince, Allahü teâlâ en iyisini karşınıza çıkarır.İstişare etmek, sormak nefsi kırar. Sormamak nefsi azdırır. Hiç kimseilminin çokluğuyla iftihar etmemeli; çünkü ondan daha çok bilen vardır.Şeytan meleklerin hocasıydı. İlmi onu kurtarmadı.18- Başkalarının acılarından ve geçmiş felaketlerinden ders almalı.Böyle insanların nasihat ve tavsiyelerine kulak vermeli. Yapacağımız işi,daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimselere danışmalıyız; çünkü onlar,kendilerine pahalıya mal olmuş doğru görüş ve bilgileri sana bedavaverirler. İllâ bizim de başımıza gelmesini beklememiz doğru olmaz. Bizede çok pahalıya mal olur.Dürüstlük, tasarruf ve çok çalışmak1- Âmir öyle olmalı ki, maiyetindeki herkes, (Âmir beni herkestendaha çok seviyor) diyebilmeli.2- Cehennemlik görmek isteyen, kendi oturduğu halde, başkasınıayakta tutan kimseye baksın!3- İşi ehline vermek lazımdır. Ehline vermeyen mesul olur.4- İyi sebebe yapışan, iyi netice alır. Çalışırken netice alamazsak,suçu kendimizde aramalıyız.5- Başarmak için inanmak lazımdır.6- Ticaret hayatında rakiplerimizi, dünya hayatında düşmanlarımızıhafife almamalı.7- Dört şeyi küçük olsa da küçük görmemeli: 1- Hastalık, 2- Yangın,3- Düşman, 4- Zarar.8- Tedbir almamak kibirdendir.9- Zararın neresinden dönülürse kârdır.10- Önümüze engel çıkarsa, bunu aşmaya uğraşmayalım, yanından115


www.dinimizislam.comdolaşalım.11- Boş oturanları Allahü teâlâ sevmez. Bir kimse boş oturursa, onaşeytan musallat olur.12- Çalışmak ibadettir. Çalışkan Müslüman, Allahü teâlânındostudur.13- Borçları ödemek, ırzını namusunu korumak ve ölünce geridekalanlara miras bırakmak için mal kazanmayan kimse hayırsızdır. Yanikendine ve topluma zararlıdır.14- Paranın gittiği yerden, geldiği yer belli olur. Helal kazananınparası, helal yere gider. Haram kazananın parası harama gider. Bunlarbirbirine gitmez.15- Ticarette üç şart vardır: Kalite, fiyat, tatlı dille güler yüz.16- İbadet için abdest şarttır, ticarette de doğruluk şarttır.17- Düşünmekle ibadet olmaz, oturmakla ticaret olmaz. Kovandançıkmayan arı, bal yapamaz.18- Ticaret, kaidesine göre yapılırsa güzeldir. Ticaretin kaidesi de,dürüstlüktür, aldatmamak ve aldanmamaktır. Açıkçası kul hakkındankorkmaktır, kul hakkını korumaktır.19- Acele etmemeli. Acele eden, ya hata yapar veya hatalı durumayakın olur. Ağır ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veyaisabet etmeye yaklaşır. Acele şeytandandır. Ağır ve temkinli hareketRahman’dandır.20- Genelde aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır. Kanaat sahibiolmalı. Kanaat bitmeyen bir hazinedir. Tasarruf ve kanaat edelim; zirabunlar, boyun eğme zilletinden daha kolay ve hayırlıdır.21- Tevekkül etmek, Allahü teâlâya güvenmek; istişare edip, doğrusebeplere yapıştıktan sonra, boş durmak, yan gelip yatmak değildir.Allahü teâlâya yalvarmak demektir. Hatamız, kusurumuz, eksiğimizolabilir, niyetimiz halis olmayabilir. Bizi affetmesi, hayırlısını ihsan etmesi,muvaffak etmesi için yalvarmak demektir.116

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!