11.07.2015 Views

gocmen_yurek

gocmen_yurek

gocmen_yurek

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

GÖÇMEN YÜREKLERİnsanlar bir fotoğraftan onlarca kezkaçarken, biz de günlerce bu fotoğrafı nasılele geçireceğimizi, günlerce umut ve yaşamdolu, parlıklığını yitirmiş gözlerinfotoğraflarını nasıl ele geçirebileceğimizidüşünüyoruz. Bu fotoğrafın nasılolabileceğini düşünüyoruz? Bun lar dacevabını her zaman yorgun, yılgın, bitmekbilmeyen sorulardaki cevaplarda dilegetiriyor.ŞİLAN ARAS --- POLAT CANKafkasya’daki Kürt Kadının Anatomisi


GÖÇMEN YÜREKLERKafkasya’daki Kürt Kadının AnatomisiŞilan ARAS --- Polat CANKitabın AdıGÖÇMEN YÜREKLERKonusuKafkasya’daki Kürt Kadının AnatomisiYazarıPOLAT CANŞİLAN ARASBirinci BaskıMezopotamya YayınlarıYerivanMart 2004İkinci BaskıAzadî MatbaasiOcak 2006Kapak Ve GrafikDOD


Göçmen YüreklerİÇİNDEKİLERÖNSÖZ -51. BÖLÜM:KENTLERİN FOTOĞRAFLARINDAN KARELER -7-HAFIZALARDAKİ YANMIŞ FOTOĞRAFLAR - 8-KADINLAR DAHA DA GELENEKLERİN KURBANI OLUYOR... -16Göçmen Yürekler-VAHŞETTEN VAHŞETE KAÇIŞ! - 57-KÜRT KADINLARINDA DİN DEĞİŞTİRME: MODA! - 63-KÜÇÜK KÜRDİSTANLILAR İŞVERENLERE YATIRIM ÇAĞRISI - 664.BÖLÜM:RÖPORTAJLAR - 69- YENİ KOMÜNİST PARTİSİ ÜYESİ SIWETA BALYOZ - 70-JİNİKA QADİR: KÜRT KADINLARI EĞİTİME YÖNELMELİ - 73-GEREKİRSE GERİLLALARLA BİRLİKTE SAVAŞIRIZ - 782.BÖLÜM:YAŞAMIN GERÇEK YÜZÜ -21-EZİDİLİK VE KADIN- 22-DUYDUNUZ MU?- 25-ARAS SUYUNU GEÇEREK GELDİLER, ARARATIN ÖTEKİ YÜZÜNE!- 28-KADINLARIN DİLİNDEN BİR MEKTUP- 32-ÇEKİRDEKÇİ KADINLAR - 353. BÖLÜM:BETON DUVARLARIN YIKILIŞININ ARDINDAN - 37-ÇOCUK ANALAR - 38-GÖÇÜN GENÇLER VE KADINLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ! - 41-KÜRT KADINLARI DAYAKTAN KURTULAMIYOR - 50- KADIN PAZARCILAR... - 545. BÖLÜM:AZERBAYCAN, GÜRCİSTAN VE ERMENİSTAN’DA KÜRT KADINLARI82-KAFKASYA’DA KADIN - 83-ERKEKLERİN OTURDUĞU, KADINLARIN ÇALIŞTIĞI BİR TOPLUM - 86-GÜRCİSTAN’DA KADIN OLMAK - 91-AZERBAYCAN’DA KADIN - 946.BÖLÜM:KAFKASYA KÜLTÜRÜ - 97- DENGBEJ KADINLAR - 98-KAFKASYA’DA KÜRT KADINLARININ GİYİMİ - 10534


Göçmen YüreklerÖNSÖZ1990’lı yıllarla birlikte dünya yeni bir döneme girdi. Reel sosyalizminyıkılmasıyla Sovyet ülkeleri üzerine çok şeyler söylendi, yazıldı veçizildi. Milyonlarca insanın eşit ve özgür bir şekilde yaşamaumutlarının nasıl yıkıldığına, tüm dünya canlı şahit oldu. Devletçilikhastalığına bulaşmanın toplumsal bünyeyi nasıl kanserleştirdiği,toplumun nasıl içinden çıkılmaz durumlara düştüğü ayrıntılı olmasa daaz çok biliniyor.Kapılar açıldı, duvarlar yıkıldı. Ve bu ülkenin insanları bir yerlere koştuve kaçtı. Belki dar elbiseleri artık yoktu. Ama bu kez aşırı bolelbiseden, tekrar boğulur gibi olmuşlardı. Adeta bir kafesten, diğerkafese gidilmişti. Bu sosyalizm olamazdı. Bunun başka bir adıolmalıydı. Olsa olsa ne yazık ki yaşanan, emperyalist-kapitalistsistemin daha kötü bir kopyası olmaktan kurtulamamaktı. Hayalleriyıkılmış insanlar, intikam alırcasına bireyci yaşama koşmuşlardı. Birkere testi kırılmıştı. Bilinen yoksulluk, dışa göçler, kaçakçılık, şiddet,uyuşturucu ticareti, fuhuş v.s..... ardı sıra yükseli. Tüm bunlar az çokbilinmekte ama acaba yaşanan enkazı her açıdan ne kadar biliyoruz?Bu ülkelere gidildiğinde gerçekler daha çarpıcı. Sovyet döneminde,Rus coğrafyası ile çevre halkları denilen diğer halklar arasındakiuçurum ve çifte standart biliniyor. Kafkasya halkları da bunlardan biri.Sovyetlerin çözülüşünün bu halkların yaşamındaki etkisi, ancak dahaderin bir sosyolojik incelemelerle izah edilebilir. Buralardaki enkazdaha bir başka. Tümden altında kalınmış.İşte bu kitabın yazarları, uzun yıllar bir Kafkas ülkesi olanErmenistan’da çalışma yürüterek, bize bu çarpıcı gerçeklikleriduyurmaya çalışmışlar. Yoksul ülke Ermenistan’da; özellikle Kürtlerinyaşamlarını araştırmaya çalışmışlar. Sokaklarında, köylerinde,kadınlarla yapılan röportajlar, edindikleri izlenimler ve fakir yaşamın enGöçmen Yüreklerücra köşelerinden alınan fotoğraf kareleri, büyük bir toplumsalgerçekliğe parmak basıyor. Her zamanki gibi, tüm olumsuzluklar yineen çok kadınları bulmuş. Onların omuzları yük, yürekleri ise acı dolu.Bu çalışmayı okuyuncaya kadar, o halkları kafamda farklıcanlandırmıştım. Her şeyin bu kadar gerici ve farklı gelişebileceğinidüşünememiştim. Oradaki kadınların durumu toplumun aynası gibi.Çok derin bir acı denir ya; öğle derin bir sızı yaşadım. Çaresizlikhissettim. Dünyanın diğer bir ucunda değil, yakınımızda böyle birdünya yaşanıyor. Ermenistan’ı kaldır, yerine Gürcistan, Azerbaycanveya Çeçenistan’ı… fark etmez, bunlardan birini koy. Üç aşağı beşyukarı, hep aynı acılar... Ama bir kader gibi Kürtler, Kürt kadını yinetrajedisiyle birinci sırada. Tüm Kürtler Erivan’ı Kürtçe radyosundanyayınlanan, yanık türkülerinden tanırdı ve Kürtlüğü bize aşılayanDenge Erivan radyosu, hep uzaklardan gelen sıcak ve sığınılacak birsesti. Aslında hep merak edilen bir ülkeydi. İşte bu kitap Kafkasyadakisürgün Kürtlerin yaşamlarını merak edenler için başvurulacak güzel birkitap.HELÎN MURAT56


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerHAFIZALARDAKİ YANMIŞ FOTOĞRAFLARI. BÖLÜM: KENTLERİNFOTOĞRAFLARINDAN KARELERİnsanlar bir fotoğraftan, bir görüntüden onlarca kez kaçarken, biz de günlercebu fotoğrafı nasıl ele geçireceğimizi, günlerce umut ve yaşam dolu, günlerceparlıklığını yitirmiş gözlerin fotoğraflarını nasıl ele geçirebileceğimizidüşünüyoruz. Günlerce bu fotoğrafın nasıl olabileceğini düşünüyoruz?Bunlar da cevabını her zaman yorgun, yılgın, bitmek bilmeyen sorulardakicevaplarda dile getiriyor.Her insanın beyninde fotoğraflar vardır. Belki binlerce, belki yüzbinlerce,belki de milyonlarca fotoğraf. Belki de her insanın beynindeki o fotoğraf biryerlerde değişiyor, yerini başka bir fotoğrafa bırakıyor, belki debaşkalaşıyordur. Fakat her ülkede, her anda ve her mekanda insanlarındüşüncelerinde fotoğraflar vardır. İşte biz de bir fotoğraf bulmakistediğimizde, negatifini ararız, ya da madalyonun öteki yüzünü, taa bulanakadar aranıp dururuz. Ya da boyalı maskeler altında gizlenen gerçek yüzleri.Ya da gizli perdeler arkasına gizlenmiş gerçek yüzleri.İşte kent.... Bu kent; güzel görünen vahşeti, renga renk kibarlığı ve şöhretsahibi olanları biliyor.... Herkes de biliyor. O insanların tok, kibar, güzelyüzünü... Herkes büyük kentleri böyle biliyor, herkes kentleri; temiz sokaklar,aydın insanlarla dolu biliyor. Fakat bir defa da şehrin öteki yüzüne bakalım.Hadi maskelerin arkasına bakalım! Hadi limuzinlerin, mersedeslerin arkatarafına bakalım!Belki de maskeliler ile ötekiler iç içedir. Belki çok renkli bir fotoğraftırbakılanlar... İşte her büyük kent de, içindekilerle birlikte büyük sırları, büyükacıları ve üzüntüleri gizler, mutlulukları ve sevinçleriyle bir şeylerisürükleyerek akıp gider.Bir de Reel Sosyalizm kalıntılarının kendisini koruduğu bir kente bakalım...Bir zamanlar bin bir gece masalları gibi ahenkli olan bu kentler belki de,dünyanın her yerinde yaşayan Kürtlerin beyninde gıpta ile canlanıyordu. Bukentlerin sesleri Kürtçe radyonun ezgileriyle, flüt ve mey sesleriyle ulaşıyorduuzaklara, gıpta ile bakılan bu kentlerden ta uzaklara. Herkes kafasında bukentlerin bir fotoğrafını yapmıştı.78


Göçmen YüreklerAma gelin görün ki; bu binbir gece masallarının kahramanları mutsuzluklasonlandı. Ve acı ile biten bu filmin, fotoğrafların öteki yüzleri şöyle anlatıldı....Kadın yüzlerini, sadece okuyanlar değil; aydın ve dengbej kadınlar daanlatıyor. Başka bir yere; kaldırımların ve sokak yüzlerinin bize anlattıklarınakulak verelim....Herkesin görmek istediği, bakmak istediği gibi ve olmasını istediği gibigörmüyor, bakmıyor ve öyle olmasını da istemiyoruz. Gerçeğin, tarihinistediği gibi görmek istiyoruz. Sistemin, kara yüreklilerin istediği gibi görmekistemiyoruz, yaşanılanları, yaşanılacak olanları ve yaşatılacak olanları.Kentlerde de bir hastalıktır almış başını gidiyor... Hiç kimsenin kulakasmadığı, herkesin gördüğü ama görmezlikten geldiği... Herkesingörüyormuş gibi yaptığı ama görmediği bir hastalık. Yüzlerce görüntü gibi.Herkes her gün bu fotoğrafları, sokak başlarındaki bu heykelleri görüyor amaherkes gamsız kalıyor görülen bu manzaralar karşısında. Bu manzaralardanher kentte yüzlercesinden var.Ve yaşadığımız bu mekana ve Erivan’a bakalım. Her cadde başında reelsosyalist dönemden kalan kaldıraçlar bile, paslanmış haliyle her an altındangeçen birilerinin başına düşecekmiş gibi duran taşlar taşıyor. Duvarlarınrengi boyalarını dökmüş, duvarların arkasında düşüncelerinde binlercefotoğraf taşıyan insanlar mutlu gelecek hayalleriyle uyuyup kalkıyor. Yıkık,harabe haline gelmiş binalar ve duvarlar yaşadıkları acıları anlatıyor bizebakarken.Belki fukaralıktan ayakkabı temizliği yapanlar azdır, ama ihtiyar insanlar varher sokak başında. Tarihin üzerlerinden yiyip, içtiği o insanlardan tarih nevedalaşmış, ne de bir hoşçakal demiş, ne de sahip çıkmış.Tüm sokaklarda, kaldırımlarda, yağmur-kar altında, yakıcı güneş altında,çamurda yüzlerce kadın kaldırımlarda oturmuş, kaldırımlara uzanmış,kaldırımlarda yatmış. Nerede akşam orada gündüz misali her yerde yatmışkadınlar...Nerede bir lokma ekmek bulsalar orada konumlanırlar ve bir parça ekmeğiorada yerler. Yetenekleri olanlar da; müzik aletlerini kaldırımlara koyarlar vesaatlerce şarkı söyler, müzik yaparlar. Bazı bazı erkektirler sokaklardakiyüzler ama geneli kadındır. Kocalarınca, babalarınca, kardeşlerince terkedilen kadınlardır sokaktaki kadın yüzleri. Kadın yüzlerinin yakınları ya910Göçmen Yüreklersavaşlarda ölmüşler ya da onları terk edip ta uzaklara gitmişler. Ve bukadınlar da tek başlarına! Yapayalnız, çıplak kalmışlar. Bu kadınlar, zayıf,şişman, beyaz tenli, esmer, uzun boylu, kısa boylu, saçları beyaz vekıvırcıktı. Hasta ve yorgun, kamburlarında tarihin sadece ama sadecebilinmezliğini taşıyorlardı. Bilinmezliklere taşırcasına o sokaklarda duruyor veyatıyorlardı.Bu manzaraları gördüğümüzde biz de bu kentin fotoğrafını çekmek istedik.Onlarca kez onları görüyorduk ama fotoğraf makinası yoktu,fotoğraf makinası vardı ama onlar yoktu ya da biz unutuyorduk. Makinaolduğu zaman onların siluetlerini çekmek istiyorduk ama onlar kaçıyordu veyok oluyorlardı. Başka tarihlerde, başka fotoğraflar düşüncelerimizikemiriyordu durmadan. Ve o ruh başını bir yerlerden çıkarıyordu sürekli. Veartık baharla birlikte her yerde yüzlerce ve yüzbinlerce kadın vardı, hepsi dedileniyordu. Yüzleri kırışmış, elbiseleri yırtık ve elleri hep açık. Yanlarındangeçiyoruz, elleri açık, para istiyorlar. Kamaramızı ya da fotoğraf makinemızıyakınlaştırıyoruz ama çok ani bir hareketle ellerindeki mendille yüzlerinikapatıyor ve yana dönüyorlar. Yüzlerini döndükleri diğer tarafa gidiyoruz, bu


Göçmen Yüreklerdefa yüzlerini öteki tarafa dönüyorlar. Adeta onlarca, yüzlerce defadönüyoruz.Gözlerindeki parlaklığı, aydınlığı görmek için. O yılgın, umutsuz bakışlarsadece ellere ve ayaklara bakıyorlar.Diğer yandan; hergün yüzlercesi tok, rahat geçiyorlar önlerinden. Herkesnarin ayaklarıyla geçiyor bu kadınların üzerinden. Bazıları varsa on dramıatıyor el açan avuçların içine. Ötekileri de pahalı arabalarıyla, çok rahatrahat geçiyor bu kadın siluetleri önünden.Bunun en zor yanı kar-kış... Öyle ki her yer kar, gökyüzü kar, her taraf kar veonlar da kar üstünde yaşıyorlar. Biraz parası olan iki kilo çekirdek ya da ikikilo meyve alıp kaldırımın bir köşesinde oturarak bunları satıyor. Bunlarıngözleri hep gelen eller ve ayaklardadır. Yaklaşan bir el oldu mu; -işte buakşam da açlıktan ölmeyeceğiz. Umudu gittikçe büyür. Bunlar en fazla daErmeni kadınlardır. Belki birçok Kürt kadını onlardan daha yoksul, daha fakir.Ama daha da varlığını devam ettiren aşiretsel örf ve adetler; birçok Kürtkadınının dilenmesini gerektirmemiş. Köydeki Kürt kadınları da çok yoksulolmasına rağmen köy işleriyle kendilerini idare edebiliyorlar. Fakatkentlerdeki kadınlar da ancak ve ancak orman kanunu ile kendileriniyaşatabiliyorlar.Bu kadınlar hep kiliseler, otogarlar ve duraklar ile her yerde ama her yerde,yorulduklarında uzanıverirler. El açarlar, ayakkbılarını çıkarıp üstüneotururlar. Kuru bir ekmek parçasıyla uyurlar. Hiç aldırmazlar, ne kimsedenutanıyorlar, ne yağmur, ne kar, araba gürültüsü dinliyorlar. Tabii ne devletinne de başkalarının aldırdıkları yok bunlara. Gittikçe de bunların sayılarıartıyor, artıyor... Bir koca, bir kardeş, bir oğul, bir baba, bir tanıdık onları terkedip başka yerlere gittikçe; unutulmuş bir anı gibi bir anayı, bir eşi, bir bacıyı,bir kızı unutup gidiyor. Artık bıraktığı o “anı!” sokaklara düşüp dilenci oluyor.İşte bu da bir fotoğraf, bir kentin, Erivan’ın fotoğrafı... gözleri yılgınlaşmış,umudunu yitirmiş bu fotoğraflara birçok kişi bakmak bile istemiyor. Birçok kişifotoğrafın öteki yüzüne bakmak istemiyor, gerçek insanlık, gerçek sevgi,gerçek umut dolu fotoğrafların öteki yüzünü, maskesiz yüzleri; dilencileri vedilenci kadınları birçok kişi görmek istemiyor, tanımak istemiyor, tanışmakistemiyor.1112Göçmen YüreklerBiz de peşlerinden gidiyoruz.. Ne yapmak istiyorlar, ne yapıyorlar, güzelgelecekleri için umutları ne? Fakat dedik ya, kamarayı görünce yüzlerini vegizli bakışlarını saklıyorlar ve bir daha da görmek istemiyorlar. Utanıyorlarfotoğraflardan, utanıyorlar gerçeklerden, utanıyorlar maskesiz yüzlerinikimsenin görmesinden, utanıyorlar utançlarını gün yüzüne vurmaktan. Veyürekte gizli kalan fotoğraf, ta bu korkuları yüzünden cevapsız kalıyor venegatif yanıyor, fotoğraf da karın altında ıslanıyor ve yırtılıyor...Eski Sovyetler Birliği devletlerinde, özellikle de Kafkas ülkelerinde, özelliklede Ermenistan ve Gürcistan devletlerinde son yıllarda açlıktan, yoksulluktan,işsizlikten dolayı yüzbinlerce, milyonlarca kişi, arkasında çok ama çok şeybırakarak göç etmiş. Sistemin gerçekliğinden kaçanların, sahte sistemlergerçeğinde gizlenenlerin çoğu da erkeklerdir.Kaçan bu erkekler giderken hep arkalarında eşlerini, çocuklarını bırakıpkaçtılar. Ve toplumda büyük bir sayıda kadın kaldı. Bunun için de sosyolojiyleuğraşanlar, artık Kafkas kadını üzerine uğraş vermeye başladılar. Bunlaronlarca değil, yüzlerce değil; hangi tarafa bakıyorsak kadın, kadın vekadın.... İşçi kadınlar, mağazada çalışan kadınlar, lokantada çalışan


Göçmen Yüreklerkadınlar, metroda çalışan kadınlar, hastanede çalışan kadınlar, caddeleritemizleyen kadınlar, dilencilik yapan kadınlar, okulları temizleyen kadınlar...Her tarafta, her yerde kadın ve kadın var. Dilencilik yapan kadın ise; herzaman ayrı bir fotoğraf olarak kalıyor.Büyük yıkıntılar altında kalmış bir kentte, yıktırılmış duygular, hisler veumutlar gerçeğinde Kürt kadını da bazen karın tokluğuna, bazen bir parçaekmek uğruna, bazen köhnemiş erkek egemenlikli sistem gerçeğinindayatmaları altında yaşamını sürdürmek için; hergün birşeylere kurbanolmakta. Bol para ve zengin bir yaşam için kaçmış erkekler, artık eşlerine,annelerine ve kardeşlerine sahip çıkmıyorlar. Ama Kürt olan belki birliğini,özgürlüğünü, belki mücadelesini esas alırdı, alıyordu. Çünkü özgürlükmücadelesi kolay değildi, kolay da olmayacak. Çünkü özgürlük kendinden birşey vermekti, özgürlük emek isterdi, düşünce yoğunluğu isterdi, çaba vebüyük umut sahibi olmayı isterdi. Ama bu yaban diyarda, değerlerindenkopmak zorunda kalmışlık; yılgınlığı, umutsuzluğu da getiriyor, büyük yaşamiddiası sahibi olan gerçekliklerin yanında.Kamaramızın önünde gözyaşı döken bir çok Kürt anası ve Kürt kadını,utangaç, ürkek ve yavaş yavaş “heval CAN ne yapalım, yaşamımız daböyledir, biz de ekmek peşindeyiz, bize sahip çıkan yok, çocuklarımızınhepsi Rusya’ya gitmiş, iş yok, ne yapalım”. Bu sözler herkesin ama herkesinağzından çıkan sözcüklerdi. Umudun bitirilmeye çalışıldığı, fakat yaşamdanumudunu kesmek istemeyen Kürt kadının ağzından kuran ayetleri gibisözcükler çıkıveriyordu. Sonra da aydınlık arayan, özgür bir yaşam umudutaşıyan bakışlarla, başları eğik kamaraya bakıyordular. Kamara onlarabakıyor, kamaranın gözlerinden akan gözyaşları kaseti yakıyor, bozuyor.Birçok toplumda yoksulluğun olduğu bir gerçek. Toplumlar yoksul kalıyor, birtabaka, bir sınıf yoksul kalıyor, fakat tüm sınıflardan her zaman en yoksulolan da kadındır. Yoksulların içinde bile en alt sınıfta yoksulluğunyoksulluğunu yaşayan yine kadın oluyor. Çünkü kadına kaybettirildi, çünkükadın beş bin yıl önce bırakıverdi elindeki herşeyini ama yine de en yoksulsınıfın kadın olması; özünü, sevgisini, eşitliğini, adaletini, yurtseverliğini,hümanizmasını kaybettirmiyor, kaybettirilemiyor. Erkek egemenliklikentlerde bile, dilenciliğin en dilenciliğini yapan, çöpçülük yapan, dini,kendisine farklı bir ulustanmış gibi gösterdiği ve öyle alıştırıldığı Kürt kadınında yine herşeye ama herşeye rağmen kamaraya bakarken; sürekli arayışıGöçmen Yüreklerbakışlarından kamaraya ulaşıyor, erkek zorbalığına karşı sessiz haykırışlarıkamaranın da haykırmasına ve yanan fotoğrafların tekrar canlanmasına enbüyük neden oluveriyor. Kamara her Kürt anasının ve kadınının özgürlükhaykırışlarını duyarken, kendisi de haykırıyor “kaybettiklerim vekazanacaklarımın özgürlüğümün ta kendisisin” diye...Sadece bu da değil; birçokları karın tokluğuna ne olsa yapıyor, yüzlercesisabahın şafak vaktinde ellerindeki süpürgelerle caddeleri temizliyorlar,sokakları süpürüyorlar. Yüzlercesi de ellerinde poşetlerle, çöplüklerikarıştırıyorlar her sabah ve her akşam. Yüzlercesi çok ama çok az birparayla pazarlarda maydanoz, nane, limon ve taneyle biber satıyorlar.Caddeler üzerine koydukları bir taş üstünde birkaç kilo çekirdek ya da birkaçkilo şeker ya da on dram kazanmak için tartıların önünde oturup birilerininkendisini tartmasını ve on dram kazanmayı ve umutlarını kesmedikleri içinyaşam peşinde koşmayı iş biliyorlar. Yüzlercesi de marketlerde,mağazalarda çalışarak kabullendirme peşindeler. Yetenek ve diploma sahibiolanlar da ancak bu şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar.Kürt kadınları mı? Keşke bizimle Elegez’i, Talin’i, Sevan’ı Oktonberya’yıgezseydiniz. Birçok kadın ancak birkaç tavukla, birkaç dilim peynirle geçiminisağlayabiliyor. Ermenistan’daki Kürt kadınlarının dilenciliğin ve farklı yaşamarayışlarının kucağına itilmesini engelleyen neden mi?Her zaman köyde yaşıyor Kürt kadını, her zaman doğanın kucağındayaşıyor, her zaman doğayla yoldaş oluyor. Ta neolitiğin yaşandığı zamanlaröncesini ruhunda yaşatıyor. Ondandır doğallığı, sevgisi ve yaşama bakışaçısı.Bu kentte insan dedin mi, kadın diyeceksin çünkü en fazla da kadın var heryerde, en fazla kadın çalışıyor, en fazla kadın yıpranıyor. En fazla dakadınca olan bir yaşamda kadından söz etmenin sancılarını çeken maskesizyüzlerini görüyoruz. Yıktırılan, döktürülen kentlerde kadınların gerçek yüzleribinlerce ve milyonlarcadır. Ve bu kentlerde gerçek yaşam arayışında olanKürt kadının yüzbinlercesinin gerçek yaşamlarını çırılçıplak, çıkarsızgörüyoruz. Yüreklerinin derinliklerindeki sevgiye her zaman flaşları tutuyoruz.Kadın için özgürlük esip geçen ve bir daha tutulmayacak olan bir rüzgarmıydı gerçekten? Tabii ki değil...1314


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerKADINLAR HALEN GELENEKLERİNKURBANI OLUYOR...Her halkın kendine göre gelenek, görenek, örf ve adetleri vardır. Bugelenekler bin yıllardır süre gelmekte. Belki bazı yerlerde bunlar yer yeretkisizleşmiş de olabilir. Fakat bilimin bu kadar geliştiği, artık insanların eskisigibi gözü kapalı bazı tabuların kurbanı olmaktan kurtuldukları bir çağda,halen de bazı yerlerde insanlar bazı tabuların kurbanı olmaktadırlar. Kabafiziki bir imhayla, insanların yok edilmelerinden ziyade, eskilerden kalma bazıanlayışlarla kadın üzerinde halen şiddetin, baskının, sindirmenin vb.sürdürüldüğünü söylemek abartı olmaz.Ermenistan’da yaşayan Kürt insanlarımız, asırlardır sürdürdükleri bazıgelenek ve görenekler adı altında; kadına birçok zorlanmayı dayatmktadırlar.Burada yaşayan halkımızın az bir kesimi şehirlerde yaşarken; büyük nüfusukırsalda yaşamakta. Genelde Kürtler arasında kız çocuklarını daha küçükyaşta evlendirmek büyük bir marifet sayılmaktadır. Kız çocuklarının evlilikyaşları on dört ile on sekiz yaşları arasındadır. On sekiz yaşını geçen kızlar“evde kalmış” kızlar olarak nitelendirilirler. Bir kızı beğenen erkek, istediğizaman kızı kaçırmayı kendisinde hak görüp, kızın istemi olmadan kaçırabilir.Kız kaçırılmanın en büyük nedenlerinden sadece biri; maddi yoksunluktur.Taa.... ana-babadan kalan bir gelenek haline gelen kız kaçırma olayı;Ermenistan’daki Kürt halkı arasında çok yaygınca yaşanmaktadır. Bugelenek büyüklerce de horlanan bir olay gibi görülmemekte, kız kaçırıldıktanbirkaç gün sonra da, erkek tarafı kızın ailesinin gönlünü almaya gelmekte veaileler sorun çıkarmadan barışmakta.Burada başlık parası olmadığı için de “erkek istemiştir, kaçırmıştır” gibi birhak çok doğal görülmekte. Kızın erkeği beğenip-beğenmemesi hiç önemlideğildir.Toplumda evde kalmak ayıp olduğu için, kız kaçırıldığı zaman evdekalmamak ve ayıplanıp dışlanmamak için erkeği kabul etmek zorundadır.15Normal evlilik olayı da görücü usulü temelinde gelişmektedir. Kızevlendirileceği zaman fikri sorulmaz. Evlilikler genelde anne, babanın rızasıile gerçekleştirilir. Kırsalda yaşayan Kürtler arasında bu artık sorgulanmasıbile ayıp olan bir adet halindeyken; şehirde yaşayan Kürtler arasında daancak az bir kısmında kız evlendirileceği zaman fikri sorulur. Zaten toplumtarafından kabul edilmeyen evde kalma olayı olduğundan dolayı; kız da evdekalma korkusundan dolayı gönlü olmasa bile kabul etmek zorunda kalıyor vebu kan davaları gibi sorunların yaşanmasına da yol açmıyor.Yine az bir kesimde de olsa yaşanılan diğer bir gelenek; kızın erkeği kaçırmahakkına da sahip olabilmesidir. Yer yer de olsa yaşanılan; aslında kadınıntoplumda edindiği üstün konumundan olmayıp, tersine çaresizliğinin,kurtuluşuna bir çıkış bulmamanın sonucudur. Bu kaçırılma olayı geneldekızın erkeğin evine gidip, (köy evlerinde evi sağlamlaştırmak için tam evinortasında direkler bulunur) sütuna kenetlenir. Bir kızın istediği eve gidipsütuna kenetlenmesi ya da sırtını duvara dayayıp oturması “sizin gelininizolmak istiyorum” anlamını taşımaktadır. Ayrıca Ermenistan’ın dışa göçlerinçokça yaşandığı bir toplum olması ve dışarıya göç esnasında daha çok16


Göçmen Yüreklererkeklerin gitmesi; genel nufüsun daha çok kadın olmasını getirmektedir.Elbette kadın sayısı fazla olunca, doğal halıyle “evde kalma” korkusu dakadını psikolojik olarak çok etkilemekte.Yine normal evliliklerde başlık parası olmasa da; erkek tarafı sadece kızıistemekle yükümlüdür. Aileler kendi aralarında anlaştıktan sonra; kızın ailesitüm masrafları karşılamak zorundadır. Evlenecek olan kız; bütün çeyizini,erkek tarafının da istediği tüm eşyaları temin edip kendisiyle götürmesigerekmektedir. Ya da aileler arasında ortak da olsa belirlenen çeyizi kıztarafı eksiksiz almak zorunda olup, düğün masraflarını da kendilerikarşılamaktadırlar. Bu yüzden de istisna da olsa; erkeğin eşinin ailesiyleyaşaması yer yer yaşanmaktadır.Yine bu konuda kızın yaşının erkeğinden küçük olması önem taşımaktadır.Çünkü varlığını çok şiddetli bir şekilde hissettiren erkek egemenlikli sistemce,kızın erkeğe göre daha çabuk ihtiyarlayacağı düşünülerek böylesi biryönteme gidiliyor.Ermenistan’da yaşayan Kürt halkımız içerisinde çarpıtılan, içi boşaltılanEzidilik dini ve ağır gelenekler, kadını adeta sadece fiziki varlığı olankonuşamaz, göremez bir hale getiriyor. Aile içerisinde çocuklarında bile sözhakkına sahip olamayan kadın; bunun yanında yaşamda sadece erkeğinbazı istemlerini yerine getiren bir varlık durumunda.Daha çocuk yaştayken; ailenin akıllı, uysal kızı olarak yetiştirilen kızçocuklarının ailede genelde hiç bir söz hakkı yoktur. Anne-babanındediklerinden çıkmaması gereken kız, çevrenin de namus olarak dayattığıevden çıkmama, sadece ev işleriyle uğraşma, bir zorunluluktur. Sürekli evinakıllı, uslu, söz dinleyen kızı olması, komşuya gitme, arkadaşlarıyla gezmeizni bile kolay kolay verilmeyen kız, evde sadece evlenmeyi bekleyen boynunbir bükük bir meta durumundadır. “bir kadın olma gerekliliklerini yerinegetirmelisin” diye sürekli genç kızlar üzerinde bir baskı olurşturulur. Fazlaokuma şansı olmayan eğitimsiz genç kızlar da “büyüklerimizin dedikleridoğrudur, dinlememiz gerekiyor” demektedir. Eğitimsizliğin getirdiği cahillik,hem genç kızların hem de diğer kadınların büyüklerinin sözlerindençıkmamasını getiriyor. Eğer kız izinsiz dışarı çıkarsa, ya da konuşursa horgörülür, ölçüsüz sayılır. Hatta saygısızlık yapıyor denilerek kötü gözle bakılır.Ailede ve çevrede kötü tanınmak istemeyen kadın; “atalarımız bu gelenekleriGöçmen Yüreklersürdürmüşse, biz de böyle sürdürmek zorundayız” demekte ve kadınınkonuşması büyükleri kızdırdığı için kadın da huzursuzluğa, hatta kavgayabile neden olma korkusundan dolayı bu geleneklere karşı çıkamamaktadır.Baba evinde en ağır geleneklerin kurbanı olan genç kız, evlendikten sonrada; aynı şekilde içi kof örf ve adetlerin kurbanı olmaya devam ediyor.Kocasının evinde de ölçüler temelinde yaşayan kadının yine kayınpederi,kaynanası ve büyüklerinin yanında konuşma hakkı yoktur. Büyüklerininyanında rahat hareket edemeyen kadının; yemek bile yemeye hakkı yoktur.Büyüklerinin yanında yemek yedi mi çok ölçüsüz, edepsiz sayılır. Yaşananbilinçsizlikten dolayı zaten dayatılan ölçüleri anlamayan genç kadın; yıllarcagelenekler adı altında düşüncesine, diline kilit vuruluyor.Erkek egemen sistemin ürünü olan bu gelenek ve görenekler, kadınıntopluma katılmasını, düşüncesini rahatça dile getirme zeminini ortadankaldırıyor. Bu da kadının topluma kendi rengiyle katılımını engelliyor.Statüsü sadece gelinlik yapmak olan kadının, çocuğu üzerinde bile söz hakkıyoktur. Ermenistan’daki Oktonberya, Elegez, Talin vb. alanlarda özelliklegörevi evin hizmetçiliğini yapmak olan kadının diğer bir görevikayınpederinin, kocasının ayaklarını yıkamaktır.Büyük kısmı Ezidi dininden olan halkımız, Ezidi dininden olmayan hiçkimseyle kız alıp vermemektedir. Ezidi dininden ya da müslüman dinindenolan gençlerin birbirlerini sevmesine izin verilmez. Müslümanlarla Ezidilerarasında birbirine kız alıp verme olmadığı gibi, Ermeni halkıyla da kız alıpverilmez ve herkesin kendi dininden olan birileriyle (aşiretsel, iç evlilikler gibi)evlenmesi artık tartışmasız, sorgusuz kabul edilmiştir. Özellikle Aboviyanalanında çok nadir Kürt-Ermeni evlilikleri olsa da; bunların geneli kaçırmasonucu gerçekleşmiştir.Ekonomik zorlanmalardan dolayı fazla çocuk yapmayan toplum gerçeğinde;genelde küçük yaşta evlendirilmeler olduğu için de, kadının çocuk bakmabilinci gelişmemiştir. Birçok ailede bulunan gelinin, çocuk büyütmekonusunda tecrübesizliğinden çocuklarına kaynana bakmaktadır. Çocuğakarakter kazandırma, bilinç verme kaynanalar tarafından gerçekleştirildğiiçin; anne sadece çocuğunu giydiren, yemek veren ve bundan dolayı daannelik rolünde arka planda kalan bir konumu yaşamaktadır.1718


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerII. BÖLÜM: YAŞAMIN GERÇEK YÜZÜ1920


Göçmen YüreklerEZİDİLİK VE KADINAraplar, tüm cihanı müslüman yapma fikirlerinin en vahşisini Kürtler üzerindeuygulamıştır. Arapların tüm halkları kıyımdan geçirerek müslümanlaştırmaçabaları, tüm halklar üzerinde istenildiği sonucu vermemişse bile; halklarıparçalamada başarılı olduklarını, günümüzde yaşanan bazı gerçeklerdençok rahat anlayabiliriz.Halkların ve ulusların Araplara karşı verdikleri büyük mücadelelere rağmenbazıları müslüman olmayı kabul ederken, bazıları kendi dinini ve mezhebinikorumayı başarmıştır. Ancak bilinç altında yatan asimilasyon, kılıçtangeçirme vb. korkular, bir halk olmalarına rağmen kendi içlerinekapanmalarına ve sadece bir aşiretle nitelenebilecek kadar küçülmelerine yolaçmıştır.Kendi içinde en fazla sınırlı kalan bu dinlerden biri de Êzidiliktir. Bu dönemdezorla müslümanlaştırılmak istenen Kürtler arasında müslüman olmakistemeyenler kılıçtan geçirilir. Kılıçtan geçirilmek istemediği için müslümanlığıseçen Kürtler de, artık saf değiştirdiklerinden; islam ve şeriat kurallarınauymak zorunda kalırlar. Kardeşin kardeşi öldürdüğü, aile fertlerinin bilebirbirini katlettiği bir gerçeklik karşısında, değil Kürt ulusu arasındaparçalanmayı ve birbirini hor görmeyi adet edinen, kardeşin kardeşiöldürdüğü bir gerçeklik yaşanmıştır. Daha sonraki yıllarda da birçokyöntemle Kürtler üzerine devam eden çeşitli inkar ve imha politikalarında,bazı çıkarlar doğrultusunda en fazla da kullanılan Êzidilik dini olmuş ve herzaman farklı bir ulusmuş gibi gösterilmeye çalışılmıştır.Günümüze kadar halen de devam eden oyunlar sonucu, kendilerini farklı birulusmuş gibi gören Ezidi Kürtlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.Ezidi dininden olan halkımızın en çok yaşadığı yerlerden biri de Kafkasyaolmaktadır. Kafkasya alanında bir elin parmak sayısı kadar MüslümanKürdün dışındakilerin hepsi Ezididir. Fakat Êzidi halkımız kendi örf-adet,gelenek ve göreneklerini korumaya çalışırken, çok aşırı ve katı kurallarıyaşatmaktadır.Göçmen YüreklerKendi dinini ve mezhebinikoruma gibi şeriat kanunları,dıştan dayatılan koşullarlabirleşince kendi içinde bir kastsistemini ortaya çıkarmakta.Yani kendi içinde bir kastsistemine sahip olan Êzidilik;özellikle buralarda (Kafkasya-Rusya, Ortaasya vb) sınıflar(mürit, pir, şeyh vb.) arasıevliliğin yasak olması; gençkızların çok küçük yaştaevlendirilmesi, kıza istemisorulmadanzorlaevlenmesine ve daha bunabenzer birçok soruna yolaçmakta. Mevcut durumdaÊzidi Kürtlerin belli bir kastsistemine göre yaşamlarını devam ettirmeleri en fazla da kadını olumsuzetkiliyor.Her dinde olduğu gibi Ezidilik dininde de ilk başta belli bir kastlaşmayı veyaevlenmeyi sınırlayacak herhangi bir kural yokken, birçok şey sonradangelişmektedir. Mesela 1929 yılında Laliş Miri'nin; "genç kızların evlenmeyaşının onbeşin altında olması yasaktır" diye çıkardığı bir yasa, ilk etaptayaşamda geçerliliğini korurken daha sonra değiştirilmekte. Ya da evliliğin ikicins arasında eşit olmasında ilk başlarda belli bir ısrar söz konusu olsa da,daha sonraki aşamalarda, bu evliliklerin dokuz yaşına kadar inmesine bileyol açabilmekte.Êzidiliğin diğer bir yönü ise başlık parasının haram olmasıdır. Daha önceleribaşlık parası haram olup, kızlar alınıp-satılmazdı. Yani Ezidilik, belli birdöneme kadar demokratik bir çerçeveye sahiptir. Çıkış itibariyle, o döneminkoşullarına göre olumlu yasalar mevcut. Ancak zaman geçtikçe bu yasalarbüyük değişimler yaşıyor.2122


Göçmen YüreklerToplumun yasaları denilen şeriata göre gidilseydi; belki bazı şeyler daha iyiolurdu. Fakat şeyh-pir olan ya da aşiret ağası olan herkes kendine göreyasalar geliştirmede hiç de geç kalmamıştır. Bu yüzden de özellikle Ezidiliktegenç kızların çok küçük yaşta evlendirilmesi ve kıza hiç sorulmadangörmediği birine verilmesi, hayatı boyunca hiç tanımadığı biriyle yaşamasıhiç de sağlıklı olmayan bir gelecek hazırlamakta.Genç kızların çok erken yaşta evlendirilmeleri, başlık parası, berdel ve dahanice gelenek göreneklerin aşılma zamanı çoktan geldi ve geçti. Kafkasya'daKürt kadınların eğitimi, bilinçlenmesi ve gelişmesi önünde engel olan butoplumsal normların aşılması da büyük aciliyet gerektirmektedir.Göçmen YüreklerDUYDUNUZ MU?Duydunuz mu?İki hafta önce onüç yaşında bir çocuk evlendirildi.Duydunuz mu?Yedi yaşında bir çocuğa görücülerin geldiği ve çocuğun evlendirilmekistendiğini?Duydunuz mu?Genç kızların ve kadınların yüzlercesinin ölüm pençesinde olduğunu, cançekiştiğini!Burası Kafkasya..... Reel sosyalimin yetmiş yıl boyunca yaşandığı, insanlarınbüyük ütopyalarla beslendiği, büyük komünizm hayaliyle yaşatıldığı ülkeler...Ve sözde eşit yaşam koşullarının müritleri, bugün bir parça ekmek peşindekoşturmanın ötesine gidememekte. Büyük sosyalizm ütopyası, arkasındasadece ve sadece açlıktan ölen ve her gün sosyal, ekonomik sorunlardandolayı can çekişen insanlar bırakmaktalar.Kuru bir ekmek parçasına muhtaç milyonlarca insan, bir yandan savaşgerçekliği yaşarken, diğer yandan yaşam mücadelesi vermekte. SadeceOrtadoğu’da mı savaş yaşandığını biliyorsunuz! Hayır, burada da insanlar birsavaş gerçekliği yaşamaktalar, burada da insanlara işkence edilmekte!Sadece şiddetle değil, bunun yanısıra yoksulluk, açlık, siyasal bunalımişkencesi her geçen gün, biraz daha insanlar ölümün pençesine atılmakta.Yıllardır çevre kirliliği yüzünden sayısını binler mi desem, milyonlar mıdesem! Son on yılda a-normal olarak ölen insanların sayısı o kadar fazla ki,anlatamam bile! Ama ölen insanların istatiği devletin resmi rakamlarına halende geçirilmemiş. Bu kadar da ölümlerin açıklamasını kim, nasıl yapacak, kimhesap verecek! Bu da belirsiz... Tıpkı çocukların daha oniki-onüç yaşında2324


Göçmen Yüreklerevlendirilmesini teşvik eden, resmi devlet propagandasının hesabına hiçkimsenin sahip çıkmadığı gibi...Ve Kafkasya’da son yıllarda yaşanan, en büyük sorunlardan biri deölümlerdir. Günlük olarak her bir devlette onlarca insan ölüyor. Ölümler, halkdiliyle denildiği gibi “tanrı emriyle” değil; ya da bizim bildiğimiz normal biryaşamın sona ermesi değil. Bazı devletlerde bu ölümler; daha çokkadınlarda ve özellikle de Kürt kadınlarında görülmekte. Bunun bir nedenierken evlilikler olurken, diğeri ise ekonomik yetersizlik ve yaşanan diğertoplumsal nedenlerdir. Buna en iyi örnek olarak Ermenistan’ı verebiliriz.Ermenistan’da halen de feodal gelenek ve göreneklerden dolayı devam edenerken evlilikler, kadını büyük bir yük altına koymakta. Daha onüç-ondörtyaşında evlendirilen genç kızlar, çocuk yaşta olmalarına rağmen, birçokçocuk sahibi olmakta. Birçok sorunla karşı karşıya kalan kadın, hem manevianlamda, hem de fiziksel anlamda erken bir çürümeyi yaşamakta. Ölümlerise, birden kalp durması, doğum esnasında ölüm vb. Kafkasya’nın diğerülkerinden biri olan Gürcistan’da vb. devletlerde de hemen hemen aynı sorunyaşanmaktadır.Diğer yandan, kadınların yaşadığı fiziksel bozulmaları da sayabiliriz.Yaşanan çevre kirliği (örnek olarak atom santrali) gibi sorunlardan dolayı,kadınlarda büyük bir hormon bozukluğu olup, Kürt kadınları fiziksel anlamdaferyat etmekte. Sadece hormon bozukluğu da değil, çevre kirliğininkadınlarda yarattığı kanser (meme kanseri, rahim kanseri vb) türleri de erkenyaşta ölümlere sebep olmakta.Şüphesiz en fazla da Kürtler arasında yaşanan a-normal ölümler, Kürttoplumunun moralsiz, umutsuz, ütopyasız vb, sorunlar yaşamasına da yolaçmakta. Yakınlarının ölümünden etkilenen insanlar, çoğu kez adeta ayaktagezen ölü ruhlara benzerler.Bunun yanısıra ayrıca şimdiye kadar intihar eden kadınların sayısı daazımsanmayacak düzeydedir. Kürt kadınları ya binalardan atlayarak, ya dakendilerini asarak yaşamlarına son vermekteler.Ama hangi açıdan bakarsak bakalım; a-normal ölümler bile kendi başınabirer cinayettir. Çünkü hangi insan daha yaşayacağı çok şey varken, elleriyleyaşamına isteyerek son versin? Kim, daha çok genç yaşta ölmek ister ki?Kim? Bence hiç kimse. Hiç bir sorunu olmayan; yani ne ekonomik, ne sosyalGöçmen Yüreklerne de farklı sorunlar yaşayan insanların erken yaşta öldüğü, çok istisnaolarak bazı toplumlarda görülür. Ama bu toplumda bu ani ve a-normalölümlere ölüm demek, büyük bir hata olur. Yaşadığımız inkar-imha siyasetive üzerimizde oynanan onca komplolara ve politik çıkar oyunlarına karşı,insanlarımız da birer öldürülmeyi yaşamakta. Ve bu ölümlerin en büyüksorumlusu egemen devletler olmakta.2526


Göçmen YüreklerARAS SUYUNU GEÇEREK GELDİLER,ARARATIN ÖTEKİ YÜZÜNE!Eğer yaşadığın yer, her sabah Ağrı dağına bakıyorsa, onunla uyanır veonunla yeni bir güne başlarsın...Sincali’den, Baysız’dan, Ararat’dan, Artaşat’tan ve daha birçok yerden, eliniuzatırsın, her an tutacakmışsın gibi. Üzerine efsaneler, destanlar yazılan vedaha da çok yazılacağa benzeyen Ağrı Dağı’na çok yakın yerlerde yaşıyorErmenistan’daki Kürtler. Hele Ermenistan’ın batı sınırına yakın yerlerdeyaşayan Kürtler, Kars’tan, Ağrı’dan kardeşlerinin yaptıkları düğünlerde davulseslerini duyacak kadar yakınlar. Ermenistan’da yaşayan Kürt çocukları,bazen sınırın ötesinde çalınan davul, zurna ve tilili sesleriyle uyuyorlar; birazyürüsen, o telleri birazcık geçsen hemen ulaşacaksın Kürdistan köylerine....2728Göçmen YüreklerEvet.....Buradaki Kürtler, yıllar önce sınırın öteki tarafında yaşıyordular,sınırın öteki tarafında kardeşlerini, akrabalarını terk edip, buralaraayakkabısız, çorapsız ve çıplak, yürüyerek geldiler, Aras suyunu aşarakgeldiler, yüzlerce, binlerce geldiler.Evet, halen de tüm yaşamını ülkesinden bir o kadar uzak, ama bir kadar dayakında geçiren doksanlık ninelerimiz, böyle anlatıyorlar, Aras suyundangeçişlerini; “çıplaktık, anne-babalarımız ellerimizden tutarak, bizi zar-zorçekiştirip yürüterek, günlerce aç-sussuz yürüterek geçirdiler buralara.....”Ve halen de anlatıyorlar büyüklerimiz, sınırı geçerken çektikleri sıkıntıları,zorlukları ve yoksullukları. Kafkas ülkelerinde yaşayan Kürtler üzerine dahaçok şey yazılacak ve anlatılacak. Çünkü onlar bir zamanların koskoca Sovyetsisteminde yaşadılar, zorlandılar ve zorlanıyorlar.Ermenistan’da yaşayan Kürtlerin ülkeye duydukları özlemleri ve bağlılıklarısözle anlatılamayacak kadar büyüktür. Hele kadınların! Ayrıca nufusününgeneli ya da çoğunluğunu Kürtlerin oluşturdukları köylerde, kadınlarıngiyiminden, sosyal yaşamlarına kadar her şey ama her şey Kürdistan’ıanımsatıyor. Ninelerimizin billûr sesleriyle söyledikleri türküleri dinlediğinde;Türk katliamları ve saldırılarının acısını binlerce kez hisedersin yüreğinde.Ama ne yazık ki, genelde hayvancılık ve tarımcılıkla geçimini sağlamakzorunda bırakılan Kürtler, gecesini gündüzüne katarak bir ekmek parasıçıkarmak için çalışmak zorunda kalmakta. Ve gelin görün ki, Erivan dışındayaşayan kadınlarımızın tümü, gece-gündüz hayvancılık işleriyle, sebzebahçelerinde uğraş vermekten dolayı başka hiç bir şey düşünemezdurumda...Bir yandan belki ilkel kömünal dönemle kıyaslanacak kadar doğal, kendidünyasında yaşayan Kürtler, diğer yandan da yaşam tarzlarıyla, sosyal vetoplumsal gerçekleriyle adeta çağın gerisinde seyreden bir konum arzetmekte. Kadınların ne kendilerini geliştirebilecek televizyonları, netelefonları, ne de şehre inebilecek taşıtları var! Öyle ki, bazı Kürt kadınlarınıntüm yaşamı bir kez olsun bile şehirlere gitmeden, görmeden; köyünde,ailesinde geçmiştir. Ve Kürt şehirlerine öylesine yakın olduklarından dolayı,geneli Kürt olan köyler, küçük Kürdistanlar haline gelmiş.Kadınlar sabah gün doğmadan uyanırlar Ararat’da, hayvanlarına bakarlar vesaçta ekmek yapmaya başlarlar. Bazen de belirli günlerde, kollektif bir ruhla


Göçmen Yüreklerbir evde toplanan kadınlar, saatlerce saç ekmeği pişirir, hefrişk yapar, sohbetederler. Çocukları da, varoşlarda yaşayan insanlar gibi; çıplak ve yoksuldur.Çocuklar okullarda, kışları dondurucu soğuktan derslere girmekten kaçarlar.Öğretmen yoksunluğu çeken okullar da, kapatılmayla yüz yüzedir.Eğitimsizlik kokan Kürt köylerinde, kilometrelerce uzaklıktan ve yıllar kadaruzak bir zamandan izleniyor dünya... Sovyet sistemi döneminde okumazorunluluğu olduğu için okuyan kadınlar, şu an işsizlik çekmekte ve ancakküçük el işleri bulabilirse birkaç kuruşluğuna, çalışabilmekte. Geçmiş yıllaraoranla mevcut durumda, yetişen yeni nesilin okuma şansı daha az ve yüzdedoksanı okula gidememekte.Hele de baharın gelişi herkes de büyük mutluluklar ve sevinçler yaratırken,buradaki Kürt kadınlarında mutluluğu ve hüznü bir arada yaşatıyor. ÇünküKürt kadını ve çocukları burada yaşamının, hemen hemen yedi ayınıyaylalarda geçirmek zorunda kalıyor.Karların erimesiyle birlikte, sıcak yerlerde yaşayan Kürtler, hayvanlarını,eşyalarını topladıkları gibi, evlerinden kilometrelerce uzak yerlere göçederler. Doğa koşullarını tüm çıplaklığıyla yaşayan Kürtler, yedi ay boyuncaartık insan yüzü bile görmezler.Yayla hayatının en büyük zorluklarına belki de Ermenistan’daki Kürtler amaözellikle Kürt kadınları tanık olmuşlardır. Varı-yoğu hayvanları olan Kürtlerin,tüm dertleri yaylalarda hayvanlarını iyi beslemek. Kadınlar.... hem birberiwan, hem anne, hem pazarda peynir satan ve hem de kocasına hizmetedendir yaylalarda...Ve düşündüğü tek şey; iyi peynir çıkarmak, iyi süt satmaktır. Eğer iyi ürünçıkaramazsa, kışı çok yoksul ve akranlarına oranla yoksun geçeceğini çok iyibilmektedir.....İşte! burada da Kürt kadını daha kendisini gün yüzüne çıkaramamış. Vehalen de; tüm ömrü yaylalarda ve şehrini bile görmeden geçirmiştir, ogüzelim hayatlarını.....Peki tüm bunların günahını kim ödeyecek?Göçmen YüreklerKADINLARIN DİLİNDEN BİR MEKTUPNasıl anlatalım, nasıl bilelim...Burada yaşadıklarımızı anlatmaya sözcükler yetmez... Siz diğer yerlerdeyaşayan kardeşlerimiz elbette geçmişten günümüze kadar çok acı çektiniz,işkenceler gördünüz, hatta falakalardan geçirildiniz, asırlardır dilinizikonuşamadınız, günah sayıldı "Kürtlüğümüz"ve yeri geldi lanetlendiniz,lanetlendik.Özgürlüğe ulaşmak için asırlar saydığınız takvimlerden; küçücükçocuklarınıza doyasıya sarılmak, güneş yüzü görmek ve hiç utanmadandoyasıya yaşamak için parmaklıklar arasından gün saydınız... Saçlarınızdansürüklendiniz, sözde özgürlük meydanlarında tecavüze uğradınızkocalarınızın, çocuklarınızın gözü önünde. Bazılarının ve bazılarımızınbedenleri çöp arabalarının arkasından sürüklendi, sözde ibret olsun diye.Belki biz çöp arabalarının arkasından sürüklenmedik, gözlerimizin önündekızlarımıza tecavüz edilmedi...Ve herkes bizlere en iyi Kürtlüğü oralarda yaşattınız diye övgüyle söz etti,belki halen de edilmekte. İlk Kürtçe radyonun, ilk Kürtçe kitapların, ilk Kürtçeokulların ve daha birçok ilklerin buradan başladığı doğrudur. Denge Erivan'e,Denge Kürdên Gürcîstan'e, ilk Kürt festivalleri... Buralarda yani şu anyaşadığımız bu bizim olmayan ülkelerde, Kürtlük adına çok şey yaşatılmakistendi. Herhalde Hecîye Cindî, Casime Celîl, Emînê Evdal, Cemîlê Celîl vedaha birçok Kürt aydını kadar, Kürt kültürü, dili, destanları, klamları yazandaha çıkmamıştır. Değerli kadın dengbejlerimiz, kimyacı ve daha dasayabileceğimiz kadar yaratıcı Kürt kadınlarımız.2930


Göçmen YüreklerTüm zorluklara rağmen o kalın duvarlarla örülmüş sınırlar arasından hepgüzel sesler yükseldi ve güzel olan her şey ulaştırılmaya çalışıldı. Ve tümyaşadıklarımızın yanı sıra çekilen acıları, demir kapılar arasındanulaştıramadık ve halen de yeterince ulaştıramıyoruz sizlere. Buradaçektiğimiz toprak özlemi, kör politikalara kurban edilerek asimile edilişimizinsesini kimse duymadı ve halen de kursağımızda kalıyor; "yoldaşlar bizlergöçertilmek, asimile edilmek istiyoruz" sesleri.Evet! her ne kadar sizler kadar en vahşi katliamlardan geçmemiş olsak da,şu an yaşadıklarımız trajikomik bir konum arz etmekte! Bizi tek başımızabırakan kapılardan, çirkin politikalardan daha birçok şeye kadar; bize kabulettirilen ayrı milletlik; gittikçe pratiğe geçirilmekte ve yine biz tek başımızayız.Ne kimseler sesimizi duymakta, ne de bir çare olmakta!Daha dün dinimizi farklı bir millet olarak gösterip "bazılarınız Ezidi halkı,bazılarınız Kürt" diyenler, bugün de yaptıkları festivallerde, etkinliklerde ikihalk olarak sahnelere çıkarmakta ve dünyaya rezil etmekte bizi. Daha kendianadilini öğrenmeye çalışan küçücük çocuklara; alternatif olarak önüne ikiayrı halkın kitapçıkları konularak "hadi tercih yap" denilmekte.Televizyonlarda, radyolarda Kürt çocukları çıkarılıp, "hadi biz Ezidiyiz" diyezoraki farklı bir milletmiş gibi kabul ettirilmeye çalışılmakta. Şüphesiz bizlerverilen mücadelenin, artık ürünlerini almaya başladığınızı görerek, mutluolmaktayız. Yaşanılan son gelişmeleri takip ediyoruz ve sevinçgözyaşlarımızı tutamıyoruz.Biz Kürtlerin layık olduğu özgürlüğe ulaşacağı inancımız sonsuzdur.Dünyanın her yerinden verilen özgürlük mücadelesine destek olmayaçalışıyoruz, çorbaya biraz olsun tuz katmak istiyoruz. Gerekirse sınırları,telleri aşarak, İmralı'ya ulaşmak için artık canımızdan verecek hiçbir şeyimizolmadığını da biliyoruz.Yaratılan değerlere hep birlikte sahip çıkmanın zamanı gelmiş hattageçmiştir bile. Gelin görün ki, bizler onca aydınlarımızın, yetimhanelerin zorkoşullarında yarattığı mirasa sahip çıkmamız engellensin diye hor görülüyor,dıştalanıyoruz. Yeri geliyor mitingler yapıyor, açlık grevlerine giriyor, protestogösterileri düzenliyoruz. Ve artık bizler de, diğer Kürt kardeşlerimiz gibimücadeleye destek vermek için meydanlarda haykırıyoruz.Göçmen YüreklerSize ruhumuzun derinliklerinde yaşattığımız ülke özleminden bir resimçizmek istedik.Özgürlük mücadelemizin ürünlerini sizden her zaman duymak bize gururvermekte!3132


Göçmen YüreklerÇEKİRDEKÇİ KADINLARYaşadığımız mekan; ne sosyal, ne ekonomik, ne toplumsal vb. hiç biryönüyle dünyanın hiç bir yerine benzemiyor. Ne insanları, yaşam tarzları, nede düşünce sistemi bile; yer-yer çok geri, yer yer çok çarpık, yer yer ucube...İnsanlar açlıktan ölmeyi gün sayarken bile; üst başlarının batılı tarzdaolmasına özen gösterdiği, en büyük küfürleri ve ezmeyi yaşarken bile;özgürlüğe ihtayacının olmadığı söyleyen bir çelişkidir alıp başını giden. Heryerde kadın arasında yaşanan ekonomik, toplumsal dengesizlik, sınıflararasında yaşanan dengesizlik ve iktidarlaşma, uluslaşma konusundakiçarpıklık; yaşamın her sokak başında bize el sallıyor: “biz buradayız,sömürülüyor ve belki de yok edileceğiz ama yaşamımızdan memnunuz ve bu3334Göçmen Yüreklermemnuniyetimizi de paylaşmak istemiyoruz”...... diyor binlerce mantıkyapısı.Kafkasların tüm sokaklarında, tüm caddelerinde birçok şey o kadar durgun, okadar sessiz ve o kadar da umutsuz ki;. Hani kadınların gelişim düzeyi, otoplumun gelişim düzeyini gösterir deniyor ya; işte biz de Ermenistan’da,Gürcistan’da, Azerbaycan’da, Çeçenistan...... ve tüm Kafkas ülkelerindekadınları ele alarak, buraların gelişim düzeyini ve toplumsal, ekolojik vb.özgürleşme taleplerini öğrenebiliriz.Reel sosyalizmin yaşandığı ülkelerde dışarıdan gelen birinin en çok dikkatiniçeken şey ancak ve ancak sokak satıcıları kadınlar olabilir. Her cadde dehem de, en merkezlerde en çok çekirdekçi kadınlar göze çarpar. Kadınlarküçük kutulara çekirdek koyar ve çekirdeğin içine en küçük içki bardağınıçekirdek doldurarak, alıcısını bekler. Çekirdekçi kadınların en mutlu ve ençok para kazandıkları zamanlar; miting, yürüyüş yani kitle eylemlilikleridönemleridir. Bazen öyle olur ki; çekirdekçilerin sayısı eylemcilerin sayısıylaeşit hale gelir. Kitle eylemsellikleri ekmek kapısı, aç karnın tokluğudur. Yazdönemlerinin insanların gezilere çıktığı saatler; en çok çekirdek satılan vepara getiren dönemdir. Kış ise en az kazancın olduğu yetersiz bir mevsimdir,çekirdekçiler için.Kafkasya’da erkekler giderken hep arkalarında eşlerini, çocuklarını bırakıpkaçtılar. Ve toplumda hep kadın kaldı. Bunlar onlarca değil, yüzlerce değil,hangi tarafa bakıyorsak kadın, kadın ve kadın.... işçi kadınlar, mağazadaçalışan kadınlar, lokantada çalışan kadınlar, caddeleri temizleyen kadınlar,hastanelerde çalışan kadınlar, dilencilik yapan kadınlar ve çekirdek satankadınlar.....Dilencileri ve çekirdekçi kadınları birçok kişi görmek istiyor, tanımak istiyor,tanışmak istiyor. Eğer bir gün yolunuz buralara düşerse siz de tanışmakisteyeceksinizdir.


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerIII. BÖLÜM: BETON DUVARLARINYIKILIŞININ ARDINDANÇOCUK ANALARÇocukluğunu yaşamadan çocuk sahibi olan kadınlar... Dünyanın birçokbölgesinde olduğu gibi Kafkasya'da da berdel, başlık parası, erken yaştaevlilik kadınlar için hala korkulu rüya. Ermenistan'da çocuk yaştaykenevlendirilen Kürt kadınları "yaşadığımız acıları kızlarımız yaşamasın"mesajını verirken, kendi dünyasından koparılan çocuğun yaşadığı zorluklarıanlattılar.Dünya genelinde birçok halk arasında hala geri kimi gelenek ve göreneklerinetkisi altında yaşama durumu devam ediyor. Genç kızlar, kendi yaşamlarıhakkında söz sahibi olamadan, aileleri tarafından belirlenen bir yaşama adımatmak zorunda kalıyorlar. Benzer durum, Ermenistan'da yaşayan Kürtkadınları için de geçerli. Genç anneler, çocuklarına nasıl annelik yapmayaçalıştıklarını hüzünlü gözler ile anlatıyorlar. Ağızlarından dökülen herkelimede, yüzlerindeki ifadede yaşadıklarını zorlukların derin izlerinigörmemek mümkün değil."Yaşıtlarımla birlikte köy meydanlarında oyunlar oynuyordum. On ikiyaşındaydım, dünyadan, yaşamın ne olduğundan hiç haberim yoktu. Bir günannem beni kolumdan tutarak bir adama verdi. Evliliğin, kocanın, yaşamın neanlama geldiğini de bilmiyordum” diyor, genç bir kız. Okulundan, çocuklukrüyalarından kopartılıp evlendirilmiş... Henüz evlenmeye, bir yaşam kurmayahazır olmayan, ergenlik çağını atlatmamış genç anneler, salt psikolojik değilfiziki sorunlarla da boğuşmuş. Genç yaşta evlendirilen kadınların fizikiyapılanmalarındaki zayıflık göze çarparken, çocukların nasıl büyütüleceğini,eğitileceğini bilmeyen kadınlar geleneklerin ağır baskısı altında ezilmiş.Genç yaşta evlendirilen Sevan'da yaşayan Senem Hesenyan yaşadıklarınışöyle anlatıyor: “On üç yaşındaydım, annem-babam ölmüşlerdi. Beni 13yaşında evlendirdiler, hiç bir şey anlamıyordum. İlk doğan çocuklarımölüyordu. Zaten evliliğimin ilk dönemlerinde bazı adetlerden dolayı, kocam3536


Göçmen Yüreklerkimsenin beni görmemesi için dışarı da çıkarmıyordu..." Kendisiyle aynıdurumu yaşayan çok sayıda kadın olduğunu söyleyen Hesenyan,yaşadıklarını sözle ifade etmenin zor olduğunu belirtiyor.Çocuğuyla birlikte çocukluğunu yaşıyorErken yaşta evliliklerle kadınşahsında yaşanan trajediler devamediyor. Bu trajedinin kurbanlarındanbirisi olan ancak yaşamında yenibaşlangıç yapmayı başaran Xalyas,Elegez'de kızıyla birlikte yaşamınısürdürüyor. Bir yıl evli kaldığı eşitarafından terk edilen ve 12 yıldırRusya'da yaşadığı eşinden ayrı olanXalyas, kızıyla birlikte şimdi ailesininevinde yaşıyor. "Artık benim de yenibir yaşam arayışım var" diyenXalyas, eskiden yaşadıklarımdaçakılıp kalmak istemediğinin altınıçiziyor. Yaşadığı köyde 12yaşındaki kızının da içinde yeraldığı bir folklor grubunaöğretmenlik yapan Xalyas,yaşayamadığı çocukluğunu, tamamlayamadığı çocukluk hayallerini,doyasıya oynayamadığı çocukluk oyunlarını şimdi kendi çocuğu ve benzeryaştaki çocuklarla paylaşıyor. Kürt çocuklarının zamansız büyümeleriniistemediğini söyleyen Xalyas, çocukların çocuk dünyalarından alınmasını vekendi gerçekliklerinden uzak, içinde acıların olduğu bir dünyayı yaşamalarınıistemediğini söylüyor.Göçmen YüreklerAileler arasında 'beşik kertmesi, genç yaşta evlendirip başını bağlayalım' gibianlayışlarla çocuklarını erkenden evlendirme görüşü hakimken, yıllardırsüren bu anlayış genç kızlar üzerinde de hakim olmuş. Yaşı 12'yi geçençocuk için artık nasıl evleneceği bir sorun haline gelir. Toplum bu çocuğaartık evlenmesi gereken biri gibi bakarken, kız çocuğuna bakış benzerdir.Hayal dünyaları çember altına alınmış, genç kadınlardan birisi, "BuradakiKürtler arasında severek evlenen çok az çift vardır. Anne-baba kızınıevlendirdi mi evlendirir, evlendirmedi mi de evde kalır" diyor.Erken yaşta evlendirilen kadınlar, neden erken yaşta evlendirildiğine, nedenbu kadar zorluklar çektiklerine anlam veremeseler de, "Erken evlendirildik,zorluklar yaşadık, acılar çektik, kızlarımızın bizim yaşadıklarımızı yaşamasınıistemiyoruz. Kızlarımızı erken yaşta evlendirmeyeceğiz" mesajını veriyor.'Kızlarımız aynı acıyı yaşamasın'3738


Göçmen YüreklerGÖÇÜN GENÇLER VE KADINLARÜZERİNDEKİ ETKİSİ!Ermenistan'da yaşayan Ezidi Kürtler, Rusya ve Avrupa ülkelerinegöç ediyor. Özellikle genç kesimi etkisi altına alan göçün temel nedeni,Ermenistan'da yaşanan ekonomik zorluklar. Reel sosyalizmin yıkılışıardından artış gösteren göç, sadece Ermenistan'daki Kürtler arasında değil,Kafkas ülkelerinin hemen hemen hepsinde yaşanıyor. Son 10 yıldaGürcistan'dan yaklaşık 1 milyon insan ülkesini terketti. Ermeniler,Ukraynalılar ve Kafkasya'da yaşayan Asurilerin çoğu da Rusya, Avrupa,Amerika ve Kanada gibi ülkelere göç ediyor. Göçten ötürü Ermenistan'dakiKürtlerin nüfusu 30 binlere kadar düşmüş durumda.Ekonomisi iyi olmayan Ermenistan'da özellikle iş sahalarının azlığı nedeniyleekonomik sorunlar her geçen gün artıyor. Bu, gençlerin umutlarını dışarıdaaramasına neden oluyor. Öyle ki Ermenistan'daki köylerde 100 hanelikköyde en fazla 20 hane halkı yerinde duruyor, geri kalan evler ise boş. Çoğuevin kapısına kilit vurulmuş durumda. Üniversiteye bitirdiği halde işbulamayan gençler de Rusya'ya gidiyor.Neden Rusya?Geleceğini Ermenistan'da görememe, ekonomik sorunların çözülmemesi,işsizlik ve sıkışan hayatlar daha iyi bir hayat kurma ümidiyle Rusya'yayöneliyorlar. Çünkü bu insanlar, Ermenistan'da kaldığı taktirde çoban ya daküçük bir dükkan sahibi olmanın ötesine geçemeyeceğini biliyorlar.Rusya bir kurtuluş kapısı olarak görülse de, gençlerin işsizlik sorunu buradada çözüme kavuşmuyor. Ağırlıklı fabrika ya da kol gücü gerektiren çalışmaalanlarında iş bulabilen gençler, çok zor koşullarda yaşam mücadelesiveriyorlar. Bu arada sokakta kalan, esrar, içki bağımlısı olan, mafya gruplarıiçerisine girenler de az değil.Göçmen YüreklerErmenistan'dan Rusya'ya giderek orada çalışan Kürtlerden birisi olan KeleşAvdoyan'a neden Rusya'ya gittiğini sorduğumuzda, "Zaten sürgündeyaşıyoruz. Ha Ermenistan ha Rusya" diyerek cevap veriyor. Ermenistan'dakiyaşam koşullarının göçü zorunlu kıldığına dikkat çeken Avdoyan,Ermenistan'da yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor: "Rusya'da iş bulma imkanıdaha fazla. Ermenistan'da iş bulamıyoruz. Maddi imkanlarımız olmadığı içinilkokuldan sonra okula gidemiyoruz. Büyüklerimiz, başıboş kalmamamız veişlerine yardımcı olmamız için küçük yaşta evlendiriyorlar. Küçük yaşta çocuksahibi oluyoruz. Evlendikten sonra da genelde anne-babalarımızla yaşıyoruz.Toplumumuzda yaşanan gelenek ve adetlere göre yaşamak zorundakalıyoruz. Çocuklarımızla, büyüklerimizin yanında konuşmak ve ilgilenmekbile ayıp olduğu için genelde annelerimiz onları büyütüyor, biz deçocuklarımıza gereken ilgiyi gösteremiyoruz."Rusya'ya gitmek özentiye dönüştüGenç yaşta evliliğin yaygın olduğu Ermenistan'da, para kazanmadüşüncesiyle birçok erkek eşi ve çocuğunu geride bırakarak ailesindenkopuyor. Bunların bir kısmı belli bir süre Rusya ya da Avrupa ülkelerindeçalışıp geri dönerken, kimileri ise bir daha geri dönmüyor.Gençlerin Rusya'da iş bulduktan sonra aileleri tarafından Ermenistan'daevlendirildiğini belirten Avdoyan, "Evlendikten sonra gençler genelde tekrarRusya'ya dönüyor ve orada çalışmaya devam ediyor. Ya bir süre sonratekrar dönüyor ya da daha sonra eşini de yayına aldırıyor. Ancak Rusya'yageldikten sonra eşlerini terk edip, orada başkalarıyla evlenenler de çokoluyor" diyor.Ermenistan'dan Rusya'ya göçün 1990'lardan sonra arttığını belirten ZineBiroyan ise, göçün yarattığı sonuçlara ilişkin bilgiler veriyor. "Aile fertlerindenbirisi Rusya'ya gidince, geriye kalanlar çoğunlukla tek kalmamak ve ailefertlerine kavuşmak için gidiyorlar" diyen Biroyan, ev ve iş sahibi olanlarınorada daha rahat bir yaşama kavuştuklarını belirtiyor. Gençlerin çoğununRusya'da rahat bir yaşamın olduğunu duyup geldiğini söyleyen Biroyan,devamla şöyle konuştu: "Artık gençler için Rusya'ya göç etmek bir özentiolmuş. Mesela filan komşunun oğlu gidiyorsa, 'ben niye gitmiyorum'diyebiliyor. Evli olanlar bile çocuk-çoluklarını bırakarak Rusya'ya veya3940


Göçmen YüreklerAvrupa'ya gidebiliyor. Ancak Rusya'ya giden herkes de iş sahibi olamıyor.Genelde daha önceden çevresi, tanıdıkları olanlar iş buluyor. İşbulamayanlar da kötü alışkanlıklar ediniyorlar. Mal-mülk sahibi olmak içinRusya'da evlenmeyi tercih edenler var. Böylece Ermenistan'da arkasındabıraktığı tüm aile fertlerini unutuyorlar."Göçün Kadınlar Üzerindeki EtkisiGöçmen YüreklerGenç bir ülke olan Ermenistan; nüfusu mevcut durumda 2 buçuk ile üçmilyon arasında bir seyir izlemektedir. Ermenistan’dan dışa yapılan göçlerise; en çok kadını ve çocukları etkilemektedir.Ermenistan’da adeta asimilasyon derecesinde gerçekleşen göçler,Ermenistan şehirlerini ve köylerini harabe evlerle dolu yıkıntılar halinegetirmiş durumda. Ermenistan’da daha çok, ekonomik zorluklardan dışagöçlerin yaşanması, son yıllarda özenti ve her aile fertlerinin dışarılardaolması, Rusya, Avrupa ve Amerika ülkelerini çekim merkezi haline getirmiş.Yapılan göçler, arkasında babasız çocuklar ve dul kadınlar bırakıp adetadönüşü olmayan gidişler yaşatıyor. Ermenistan’da kırk bin civarında olanKürt nufüsuna göre; kadınların üçte biri yaşanan göçlerden dolayı dulkalmakta.Daha önce Kürt kültür ve sanat merkezi olan Ermenisatan’daki Elegez’de,Aboviyan’da göçlerden dolayı ancak maddi imkanlarını elde etmek için tümçabalar seferber edilerek, bir yaşam sürdürülmekte.Gerçekleşen göçler genelde Rusya ve çevresine yapıldığından dolayı,Rusya’nın bazı alanları da Kürt merkezleri haline gelmiş. 92 yılından itibarengerçekleşen yoğun göçler; en çok Moskova, Saratov, Krasnadar, Tambov,Minks, Gorki, Stavrapo alanlarına gerçekleşmektedir.Ermenistan’dan da; daha çok Şamiran, Kerüken, Pereker (İçmezdin),Elegez, Oktonberya, Aboviyan, Zvartnos ve Erivan’dan gerçekleşmiştir.Reel sosyalist sistemin yıkılışından sonra; işsizliğin olanca gücüyle artmasıve yoksulluğun baş göstermesi Kafkaslarda en çok yaşanan göçe yol açmış.Yaşanan göçlerde en çok etkisini hissettiren alanlardan biri deErmenistan’dır. 1990’lı yıllardan sonra Ermenistan’da çok yoğun yaşanangöçler daha çok Rusya, Avrupa ve Amerika’ya gerçekleşmektedir. Dışa çokyoğun olarak gerçekleşen bu göçler hem Ermeni, hem de Kürt halkıaçısından geçerliliğini korumaktadır. Özellikle ekonomik zorluklardan dolayı;çocukların eğitimsizlikleri ve kadınların ev ekonomisine yardımcı olması dadaha çok kadınların ve çocukların olumsuz etkilenmesini getirmektedir.Buna göreŞamiram; eskiden beşyüz hane iken; şimdi otuz hane kalmış. Kerüken üçyüzhane iken; otuz hane.Pereker; altmış iken, on hane.Zvartnos; dörtyüz hane iken; yirmi haneErivan; onbin Kürt ailesinden binbeşyüz kalmış.Göçlerin yapıldığı yerlerde Kürt nüfusu şöyledir:4142


Göçmen YüreklerSibirya’da; onbinSaratov, Krasnadar; kırkbin (alanlara dağilmiş şekilde)Tambov; altıyüzbinYugoslavya; otuzbinVlademir; otuzbinGorki; beşbinStavrapol; onbeşbinAyrıca Ukrayna, Beyaz Rusya, Minks’te de bulunan Kürtler dağınık bir haldeyaşamlarını sürdürmektedirler.Göçlerin kadın ve çocuklar üzerine geliştirdikleri olumsuz etkileri konusundaKubar Mıstoyan şöyle konuşmakta:Kaç yaşındasınız?Seksen beş yaşındayım. Doğduğum günden beri Baysız köyündeyaşıyorum. Altı çocuğum var.Baysız köyünün geçmişinden biraz söz edebilir misiniz?Köyümüz daha önceleri çok şen-şakraktı. Sovyetler Birliği döneminde buradagenç kızlar, erkekler Kürt kültürüne sahip çıkmak ve korumak için bir folklorgrubu oluşturmuştular. Bu folklor grubu Kafkasya’nın her yerinde geziyordu.Yapılan festivallere, düzenlenen yarışmalara katılıyordular. İsmi Baysız olanbu folklor grubu; Kürtlerimiz arasında yaşanan bazı gelenekler, örf veadetlerden dolayı bazı yıllar dağılmış olsa da; 1998 yılına kadar daçalışmalarına devam etti. Bir çok defa da Ermenistan genelinde ödüller dealdı. Ama daha sonra elemanlarının birçoğu ya evlendi ya da başka ülkeleregöç etmek zorunda kaldığı için grubumuz da dağıldı.Yıllardan beridir burada haftada iki saat Kürtçe dersi de veriliyor, tümçocuklarımız Kürtçe yazıp okuyabiliyorlar ama köyümüzün yarısındanfazlasının Rusya’ya göç etmesi sonucu çok az sayıda çocuk kaldığı için,devlet okulumuzu kapatmayı düşünüyor.Göçmen YüreklerDaha önce köyde kaç aile vardı?Baysız köyü Ermeni katliamlarının yaşandığı süreçlerde kuruluyor. Burada ilkkurulduğu günden beri sadece Kürtler yaşamaktadır. Köyde daha önce elliaile yaşıyordu. Sovyetler döneminde maddi imkanlarımız olduğundan dolayı,herkes kendisine en iyi evi yapmaya çalışır, en güzel eşyaları alırdı. Amaşimdi bak, köyün yarısı boş evlerle dolu. Evlerin bahçelerine bakacak kimseolmadığı için, bakımsızlıktan kuruyup gitmişler. Şimdi ancak on dokuz ailekalmış. Bundan sonra da birçok aile Rusya’ya gitmeyi düşünüyor.Ermenistan’da ve özellikle köyünüzde göçe neden olan sebeplernelerdir?Ermenistan’da daha önce 65 bin Kürt nüfusu yaşıyordu. Sovyetlerinyıkılışından sonra 1992 yılından itibaren yoğun olarak yaşanan maddisıkıntılar birçok kişinin para kazanmak amaçlı özellikle Rusya’ya gitmesineneden oldu. Elegez ve Talin alanları biraz kırsal bir kesim olduğu ve işsahaları olmadığı için göç ettiler. Ama Oktonberya ile Aboviyan alanlarınınbiraz özenti duyduklarından dolayı gittiklerini düşünüyorum. Çünkü bu alanlartarım ve hayvancılığa uygun alanlardır, istenildiği taktirde biraz zor da olsa,insan geçimini sağlayabilir. Baysız köyünden gidenler de hem ekonomik,hem de bazılarının akrabaları, çocukları orada olduğu için, onlar dayakınlarına özlemlerinden dolayı gitmişler.Göçlerin kadın ve çocuklar üzerine olumsuz etkileri oluyor mu?Şu anda köyümüzde üç kadın, çocuklarıyla birlikte yalnız yaşıyor. Yıllardıreşleri onları bırakıp Rusya’ya gitmiş. Bütün ev işlerini, hayvan işlerini onlaryapıyorlar. Babaları gittiklerinde üç yaşında olan çocuklar şimdi okulabaşlamışlar. Kadınlar ve çocuklar eşlerinin sadece sesini, o da eğer onlartelefon açarlarsa seslerini birbirlerine ulaştırabiliyorlar. Gerçekliğimize görede, kadın daha tek başına karar gücü olmakta zorlandığından dolayıakrabaları hep onları yönlendirmek istiyor, kadınlara, kadın oldukları içinbazen güvensiz yaklaşımlar olabiliyor. Kadın da geleneklerden korktuğu için,tek başına hiç bir yere gidemiyor, tek başına çocukları üzerinde söz hakkınasahip olamıyor.Çocuklar da senelerce babasız büyüyor, senelerce baba özlemi çekiyorlar.4344


Göçmen YüreklerSovyetler döneminde, çalışmayan kadın yoktu. Her kadın köylerde bileyaşıyor olsa, devlet ona iş vermek zorundaydı. On altı-on sekiz yaşına gelengenç kızlar da çalıştıkları için, farklı ortamlarda kalmayı gerektiriyordu, bu dakadının biraz daha serbest gezmesine bir vesile oluyordu. AmaErmenistan’da şimdi köyde yaşayan kadının çalışmasına bile izin verilmiyor,ayıp sayılıyor.Sadece göç edenler Kürtler değil herhalde?Hayır sadece Kürtler değil, Ermeniler’de çok yoğun olarak göç ediyorlar.Çünkü yoksulluk toplumunun yarısından fazlasını etkiliyor. Ermeniler degenelde Rusya’ya, Avrupa’ya göç etmişler. Ayrıca son birkaç yıldan beridirgöçler Ameriya’da yapılmakta.Peki göçler daha da devam ediyor mu?Bu yıl içinde her Kürt köyünden en az, dört-beş aile göç etti ve göçler dahada devam ediyor. Göçler en çok da yaz ve bahar mevsimlerinde yapılıyor.Yaz mevsiminde biraz para biriktiren, sonbaharda evini, eşyasını toplayıpRusyalara, Avrupalara gidiyor.Kürt halkının yaşadığı yoğun göçün önüne geçebilmek için neyapılması gerekiyor?Kürtlerin hayatı zaten göç etmekle, göç ettirilmekle geçmiş. Göç etmeyi birkader olarak kabul etmişiz. Topraklarımızdan göç edip, yaban ellerdeyaşamamız yetmiyormuş gibi, ayrıca bu yaban ellerden de göç ederek ikincibir yabancılığı kabul ediyoruz. Zaten ata topraklarımızın hasretini yaşıyoruz.Hergün başkalarının topraklarında yaşamının zorluklarını çekiyoruz. Kendidilimizde eğitim göremiyoruz, çocuklarımız gittikçe anadiline yabancılaşmayıyaşıyor. Kültürümüzü, sanatımızı istediğimiz gibi geliştiremiyoruz. Bu şekilde,gittikçe bir asimilasyonu yaşamamak için, yaşadığımız her yerde birliğimizigüçlendirmemiz gerekiyor, birbirimize destek vermemiz gerekiyor.Birlikteliğimiz güçlendikçe Kürt halkı özgürlük mücadelesini güçlendirebilir.Ermenistan devleti bize şu anda çok baskı yapmıyor da olabilir, özellikle sonyıllarda Ermenistan’daki Kürt kadınının bilinçlenme düzeyinde önemligelişmeler yaşandığından dolayı, devlet şu anda sesini de çıkarmıyor olabilir.Ama sonuçta başkasının topraklarında yaşıyoruz ve özellikle kadın olarak,bilinçlenmemizi pratiğe güçlü geçirdiğimiz müddetçe olumsuz birçokGöçmen Yüreklergelişmenin önünü alabiliriz. Ermenistan’da da yapılan göçlerden kadınınolumsuz etkilenmemesi için kendisini siyasi anlamda güçlendirmesiönemlidir. Kürt kadının her alanda yaratacağı gelişmeler, herşeyden öncegöçlerden hem kendisinin hem de çocuklarının olumsuz etkilenmesiniengelleyecektir.Dış ülkelere giden insanlarda ne gibi etkilenmeler yaşanıyor?Özellikle Rusya’ya göç eden Kürtlerimiz’de bazı olumsuz gelişmeleryaşanabiliyor. Çünkü Rusya çok geniş bir alan ve Kürtler ancak bazıalanlarda toplu olarak kalabiliyorlar. Kürtlerin toplu olarak kaldıkları yerlerdeçok olumsuz gelişmeler yok, tersine Kürtlük mücadelesine bağlılıkları oradada devam ediyor, her türlü eylemselliğe katılabiliyorlar. Ama Rusya’nın bazıalanlarında dağınık olarak yerleşen Kürtlerde insan büyük bir asimilasyonugörebiliyor. Çünkü Rus kültürü çok kozmopolitik, çok postmodern bir seyirizliyor. İçki, fuhuş kültürü çok fazla. Kendisini korumayı bilmeyen bir insanorada çok rahatlıkla kendisini sisteme kaptırabiliyor. Özellikle kadınlar daoranın kültürüne adapte olarak bir erimeyi yaşayabiliyor. Rus kültüründenetkilenen kadınlar da adeta Kürtlüklerini kaybederek Ruslaşabiliyorlar. Buçok sık yaşanan bir durum olmasa da yer yer yaşanabilen ve önü alınmazsadaha da büyümeye açık bir olay haline gelebilir.4546


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerKÜRT KADINLARI DAYAKTANKURTULAMIYORKafkasya’da yaşayan Kürt kadınları, Ezidiliğin dini üzerinde yürütülenpolitikaların getirmiş olduğu ağır gelenek, görenekler altında bir ezilmeyiyaşarken, bunun yanında erkek tarafından da ağır baskılar altındadır.Ermenistan’da ağırlıklı olarak Elegez, Aboviyan, Talin, Oktonberya ve Erivanmerkezde yaşayan Kürtler’ Ezidilik dinindendir. Ezidilik dininin hoşgörü,yurtseverlik, hümanizması ve doğa karşısındaki sevgi adeta tersi bir durumyaratmakta. Özellikle de kadına biçilen değer, hor görülmelerini, küçükgörülmelerini, hiçe sayılmalarını da beraberinde getirmektedir. Kadınınsadece ev işleriyle uğraşan bir misyona düşürülmüş hali; erkeğin de kadınüzerinde söz hakkını istediği şekilde kullanmasını getirmekte. Bu yüzden deerkeğin karısına dayak atmasına da çok sıradan bakılmakta ve kadın birçokdefasında evinden baba evine kaçmaktadır.Aile içerisinde büyük huzursuzluğa neden olan kadına dayak atma;çocukların sağlıklı bir psikolojiyle gelişmesi üzerinde büyük olumsuzlukyaratmakta.Toplumda aileyi geçindirenin kadın olmasına rağmen, en çok ezilenin dekadın olmasını kurtaramamakta. Ermenistan’da kadın olmak, maddiimkansızlıklar içinde bir yaşam sürdürmek ve sürgünde yaşamak bir kadıniçin en çok acı veren bir olay. Kadınlar dayak yiyor, kadınlar bütün ev işleriniyapıyor, kadınlar evin ekonomisini elde ediyor, kadın demokratik kurtuluşmücadelesini daha çok anlıyor ama neden çalıştığını, neden yaşadığını bilebilmiyor. Evet kadınlar her yerde ama hiç bir yerde de değil. Oktonberya’dayaşayan Güle kadın kocasından dayak yemeyi şöyle anlatıyor bize: “kocamıkızdırdığımda bana dayak atıyor, hem de öyle bir dayak atıyor ki, neyapabilirim...” kocalarının bakışlarındaki baskıdan ve kocasının böylekonuştuğu için daha sonradan kendisine dayak atacağını bildiği halde artıkyeter dercesine konuşmasına devam ediyor: “Ermeniler arasında yaşıyoruz,belki aç-sussuz değiliz ve sürekli çalışıyoruz. Ev işlerini yapıyoruz, tarlada4748


Göçmen Yüreklerçalışıyoruz, zozanlara çıkıyoruz ama ülkemiz olmadığı için biz de niçinyaşadığımızı bilmiyoruz.”“Neden Dayak Yediğimi Bilmiyorum”Peki kocanız sizi neden dövüyor diye sorduğumuzda da şöyle cevap veriyor:“burada binde bir severek evlenme gerçekleşir. Anne-babamız bizi evlendirdimi evlendirir, evlendirmedi mi de evlendirmez, kim severek evleniyor ki,hiçkimse! Onun için de kocalarımız hep bize saçı uzun, aklı kısa diyorlar,kadınlar birşey anlamaz, bilmezler diyorlar ve bizi dövüyorlar.” Diyen Güle,sürgünde yaşamanın getirdiği zorlukları da ekleyerek: “ülkemizde olsaydık,belki böyle dayak yemezdik”Evet... Her ne kadar Kürt kadınları olarak belli bir cins bilinci gelişiyor olsabile; özellikle kadının toplumdaki önemli statüsünü elde etmesi için dayakGöçmen Yürekleryiyen kadınlardan Guhar Avdoyan’ın... “erkeğin de bilinçlenmesi gerekiyor”sözleri büyük önem taşımaktadır.Dayak yiyen Kürt kadını Guhar Avdoyan; aile içerisinde huzursuzluğa nedenolan, hatta birçok defa parçalanmayı bile getiren dayak konusunda şunlarıdile getiriyor: “on iki yıllık evliyim. Evlendiğim günden beri kocam hep banadayak atıyor. Ben de neden bana sürekli dayak attığını anlamıyorum. Birinegerçekleri söylemek günah mı? Şöyle değil, böyle yapsaydın daha doğruolurdu diyorum hemen bana dayak atmaya başlıyor.”Bütün ev işlerini, hayvan bakımını, çocuklarının bakımını sadece kendisininyaptığını, kocasının yardım etmediğini, bu yüzden de bir kadın olarak artıkbunlara tahammülü kalmadığını bize anlatan Guhar sözlerine şöyle devametmektedir: “bir dayak yeme var, bir de kadın olarak hergün dayak yeme var.Tüm günlerim bir işkence gibi geliyor bana. Kocama bir şey söylemeyekorkuyorum, acaba şunu söylersem yine bana dayak atar mı diyedüşünürken; söylediğim sözleri bile önce kırk yarıp biçiyorum.”Aile içerisinde büyük huzursuzluğa neden olan kavga olayları; çocuklarüzerinde çok olumsuz etkiler bırakmakta. Çocukların çocukça dünyalarıanne-baba kavgaları ile yoğunlaşmakta, çocuklar derslerini istenildiği şekildeçalışamamakta ve gereken yoğunlaşmayı sağlayamamakta. “kocamdandayak yiyince çocuklarım bazen araya girmek istiyor. En büyük çocuğum oniki yaşında. En küçüğü ise altı yaşında. Altı yaşındaki çocuğum bu olaylarıgördüğünde sürekli ağlıyor, bana sarılıyor. Kocam dışarıda birinden kızdı mı,birileri ona olumsuz bir şey söyledi mi, evde yolunda gitmeyen bir şey oldumu, gelip hırsını benden çıkarıyordu. Bana dayak attığı zaman farklıbirşeyden etkilendiğini, güç getiremediği için bana dayak attığını anlamaktazorlanmıyorum” diyor Guhar Avdoyan.Kocam kızınca önüne gelen herşeyle bana vurur. Ben de kaçmaya çalışırımçoğu kez ama evin içinde nereye kaçarsam kaçayım gelip beni buluyor vetüm hırsını çıkarana kadar tekme, tokat atıyor. Bazen benden hırsını tamçıkaramayınca, bu kez çocukları yöneliyor, çocuklara da dayak atıyor,küçücük çocukların ne günahı olabilir ki, evde kalmamım tek nedeniçocuklarımdır. Yoksa bir çok kadın kocasından dayak yiyor ve dayak yiyenbu kadınlar feodal etkilerden dolayı –kocamızın bize dayak attığını nasılsöyleriz. Ayıp değil mi- yansıtmıyorlar. Benim kocamdan ayrılmamın tek4950


Göçmen Yüreklernedeni çocuklarımın sağlıksız bir psikolojiyle yetişmelerini istememdendolayıdır.Ermenistan’da bu feodal gelenek ve görenekler; kadınların dayak yerken bilekarşı çıkmalarını engellemekte. Kadınlar kocalarının sözlerindençıkamamakta, çünkü kocalarına olumsuz bir çıkış yaptı mı babalarınınevlerine kovulmakta. Ve kadınlar baba evlerine gitti mi de, bu kez annebabalarıonları kabul etmez, -namusumuzla oynama- diyorlar. Hiç bir kadında kocasından dayak yediğine dair birşey yansıtmak istememekte. Oysaerkeklerin kadına dayak atmasını anlatabilmemiz gerekiyor. Erkektenboşanıp, çocuklarımızı bırakamayacağımıza göre, artık erkeğin dayaklarınabir son dememiz gerekiyor” diye anlatırken, diğer yerlerde de dayak yiyenkadınlardan örnekler veriyor.“Kocası Rusya’ya gidip ölen bir komşumuz iki çocuğuna bakmak içinErmenilerin yanında hayvan bakıcılığı yapıyor. Çalıştığı evin erkekleri bilekadın üzerinde söz hakkına sahip olabiliyor. Kadının gezmesine, evhayatına, çocukları üzerinde karar almasını bile kendisinde hak görmekteerkekler. Kadın üzerinde yapılan tüm bu baskılar adeta kadını yok ediyor.”Diyen Guhar Avdoyan, bundan sonra da kocasının kendisine dayakatmasından korkuyor.Göçmen YüreklerKADIN PAZARCILAR...Ermenistan'da, kadınlar birçok ülkeye göre üretime daha fazla katıldığı haldeekonomik sıkıntıdan en fazla zarar gören kesimi oluşturuyor. Ermenistan'dadışarıdan gelenlerin ilk dikkatini çeken, kadınların üretime katılım oranınınyüksekliğidir. Ancak bu kadınlar ağırlıklı olarak vasıfsız ve sosyal güvencesiolmayan işler de çalışıyor.Nüfusun üçte birinin açlık sınırında yaşadığı Ermenistan'da çalışma alanınınenerji tesisleri, tarım ve bahçecilik gibi az sayıda sektörle sınırlı olmasıinsanları pazarcılık gibi işlere yönlendiriyor. Ermeni ve farklı halklardankadınların yoğunluk kazandığı pazarcılık sektöründe yedi yaşındaki çocuklardahi pazarlarda bir şeyler satarak ailelerini geçindirme mücadelesi veriyor.Guhar Abdoyan 56 yaşında. İçmezdin'de doğan ve işçi bir aileden gelenAbdoyan, geçmişte peynir-süt fabrikasında çalışmış. Son dört yıldır isepazarlarda çalışıyor. "Durumumuz geçmişte iyi değildi, şimdi de iyi değil"diyen Abdoyan, yaşanan pahalılıktan şikayet ederek, "Son dönemlerde su,elektrik ve telefon ücretlerini yükseltmişler. Oturduğumuz ev de kiralık, bukoşullarda geçinmek çok zor" diyor.Sabahın erken saatlerinden akşam geç saatlere kadar çalıştığını belirtenAbdoyan, "Saat üçte geliyorum, onbire kadar çalışıyorum, ama yine defakiriz. Dokuz yaşında bir torunum var, ona dahi bakamıyorum" diyor.Abdoyan, başka bir iş olsa pazarcılık yapmayacağını sözlerine ekliyor:"İhtiyar bir kadınım, başka bir işim olsaydı, evde oturmak isterdim. şimdihavalar biraz daha iyi ama hava soğudukça karda kışta işimiz daha çokzorlaşacak." Abdoyan, "Öyle zorluklar var ki, ben artık yaşlanmışım, ya5152


Göçmen Yüreklergençler nasıl kendilerini geçindirecek, onları düşünüyorum. Böyle gidersegençler hırsızlık yapacak, çünkü başka yapacak bir iş yok."Göçmen Yüreklerçalışıyor. İyi ya da kötü insanlar da var. Bazen bize kötü sözler desarfediyorlar" diyor.'Ancak ekmek parasını çıkarıyoruz!'Çocuklarımızın geleceği yok45 yaşında ve 9 çocuk sahibi kadın pazarcılardan Esnif Miloyan da, diğerkadınlar gibi ailesini geçindirmek için pazarcılık yapıyor. Yaklaşık 5 yıldır buişi yapan Miloyan, "Zor bir iş ama çocuklarımın geçimini sağlamak için bu işiyapıyorum, pazarda sebze satıyorum" diyor.İçmezdinli Kibar Lidayan ise çocuklarının yetiştirdiği sebzeleri satıyor. İmkanıolsa farklı bir iş yapacağını söyleyen Lidayan, ancak günlük ekmek paralarınıçıkarttıklarını söyleyerek, çocuklarını dahi okutamadığını söylüyor: "Çok parakazanmadığım için, çocuklarımı da okutamıyorum. Okullarda da çocuklardankitapları paraları istiyorlar ama tüm çocuklarımıza kitap alacak paramız yok.Eski kitaplardan faydalanmak istiyoruz, ama onu da kabul etmiyorlar" diyor.Pazarcılığın günübirlik bir iş olduğunu belirten Lidayan, devlet yetkililerinivatandaşına karşı sorumsuz davranmakla da suçluyor. "Sadece kendilerinidüşünüyorlar" diyen Lidayan, "böylesi bir hayat insana layık görülemez.Çocuklarımızın geleceği yok" diyor.Tamara Nina ise 35 yaşında ve 7 yıldır sokaklarda satıcılık yapıyor. "Dahaönce fabrikalarda çalışıyorduk, fabrikalar kapanınca, sokak işini bile zorbulduk" diyor. 16 saatlik çalışmayla ancak ekmek paralarını çıkartabildiklerinisöyleyen Nina, yaptıkları işin zorluklarını şöyle anlatıyor: "şafağın ilkışıklarıyla birlikte daha önceden belirlediğimiz sokaklardaki yerlerimizi alarak,bahçelerimizden topladığımız birkaç kilo biberi, limonu, domatesi satmayaçalışıyoruz. Şüphesiz kolay bir iş değil. Sabahın dördünden, akşam geçsaatlere kadar buralardayız."Çocukları aç kalmasın diye bu işi yaptığını, başka bir seçeneği olmadığınıifade eden Nina, "Eşim hasta, ona da bakmak, tedavisini yapmakzorundayım. Sokaklarda her türden insanlar gelip, bir şeyler almaya5354


Göçmen YüreklerVAHŞETTEN VAHŞETE KAÇIŞ!Göçmen YüreklerAras nehrinin diğer tarafından gelen Kürt insanlarımız bir yandan sürgünpsikolojisi yaşarken, diğer yandan Reel Sosyalizmin şekillendirdiği; tek tipinsan şekillenmesi, yaratıcı olmaması vb. kişilik üzerinde, özellikle Kürtkadını üzerinde gelişmiştir. Kendi kalıplarında kalarak erimek istemeyen Kürtkadını, diğer taraftan Reel Sosyalizmin yaratmak istediği kişilik şekillenmesiarasında sıkışıp kalmasına yol açan bir gerçeklikle yüzyüzedir. ReelSosyalizmin yıkılışıyla birlikte gelişen ciddi ekonomik sorunlar, binlerce Kürtinsanının Rusya’ya, Avrupa’ya göç etmesine neden olmuştur. Çokçayaşanan göç; insanların birçok psikolojik hastalık yaşamasına da nedenolmaktadır.Toplumda yaşanan ekonomik bunalım, Reel Sosyalizmin yarattığı kişilikşekillenmesi, sürgünlük psikolojisi ve Ezidiliğin katı gelenek, örf ve adetlerien çok kadının kurban olmasını getirmekte. Diğer bazı yerlerde her ne kadarkadının yaşadığı çaresizlikler intihara götürüyor olsa da; burada fiziki birintihardan ziyade, ruhi, psikolojik bir intihar yaşanmakta. Toplumda yaşananbunalımların etkisiye ruhta bir bunalımı, çaresizliği ve umutsuzluğuyaşadıkça günde en az on kez bir intiharı yaşamaktadır. Elbette bu intiharfiziki bir intihar değil; psikolojik, ruhi yok ediş olayıdır. Bu da esrar çekmeolayıyla gerçekleşmektedir. Belki dünyanın ayrı ayrı yerlerinde kadınlarınesrar çekmesi gerçekleşebiliyor. Ama ilgi çekici konuyu şöyle anlatmakistiyoruz;Toplumsal bunalım; kadının hergün onlarca kez intiharına neden olmakta.Dünyanın her yerinde kadının nasıl bir köle gibi kullanıldığını, nasılsömürüldüğü, birçok haklardan mahrum olduğunu görebiliyoruz. Bu tür olayve olgular herkesçe bilindiği için fazla anlatmaya da gerek yok. Bu konudadaha çok Ermenistan’daki kendi ülkelerinden göç eden, sürgün edilen,katlimalardan kaçarak buralara gelen ve yabancı bir ülkede yaşayan Kürtkadınları olacaktır. Elbette herkes sürgünlük, yabancılık çekme konularınaanlam veremez, dayanamaz... Kendi ülkesinden uzaklığı yaşayan, göçekarşı büyük bir psikolojik savaş yaşamak; şüphesiz kendisiyle birlikte birçokrahatsızlığı yaratmaktadır.kadınların ancak binde biri sigara içmekteErmenistan’da hem Ermeniler, hem de Kürtler arasında içki kullanma bir adethaline gelmiş olmsına rağmen, Kürt kadınları arasında içki içme tamanlamıyla bir tiryakilik olayı gibi gelişmemiş.Fakat Ermenistan’ın bir bölgesinde ve özellikle de bir köyün tamamında Kürtkadınlarının esrar çekmesi olağan dışı bir olay. Şüphesiz bu çözümlenmesigereken bir olay. Bunun karşısında sorumsuz davranmak, gelecekte farklısorunların yaşanmasını da getirebilir. Özellikle de esrar çeken kadınlarıneşlerinin, çocuklarının ve çevresinin olaya müdahale edememeleri,kendisiyle birlikte normalleştirmeyi de yaratmıştır. Bunun için de esrar çekenkadınlarla görüştük, sorular sorduk. Ne zaman başladınız, kim teşvik etti,esrar çektiğinizde neler hisediyorsunuz, bu maddenin bir faydası olabiliyor5556


Göçmen Yüreklermu? Kadınlar her ne kadar bu konuda birçok isim vermek istemediyseler de;konu hakkında bizimle konuştular. Küçük çocukları olan ve eşi 75 yaşında(üç kez evlenmiş) olan bir kadın, kocasının yanında bile çok rahatlıkla esrarçekebiliyor. Neden esrar çekiyorsun diye sorduğumuzda da; “birçok defabaşım ağrıyor, bazı şeylerden sinirlenince o maddeyi burnumagötürdüğümde rahatlıyorum, yüreğim ferahlıyor, böylece dinlenmiş oluyorum”diyor. Günde kaç kez içtiğini sorduğumuzda da; “belli olmuyor, zatenkutusunu her zaman yanımda taşıyorum, sinirlenince o tozu çekiyorum”. İlkdefa ismini vermediği bir kadından öğrenmiş bunu... “O kadının toz çektiğinigördüğümde, neden bu kadın böyle yapıyor, delirmiş mi? Diye kendikendime söylenir, onunla alay ederdim, fakat ben de çekmeye başladığımda,O kadının neden esrar çektiğini şimdi anlıyorum” diye de devam ediyor.Çocukları da annelerinin nasıl esrar çektiklerini gördükleri için artık alışılmışbir durum vardı. On üç yaşında olan çocuğuna neden annen böyle yapıyordiye sorduğumuzda da; “annem her zaman içiyor, dünyaya geldiğimden beriannem bu maddeyi çekiyor. Bunu bildiğimden dolayı da bana olağanüstübirşey gibi gelmiyor, onu sinirlendirdiğimiz zaman O’da kutusunu çıkarıp bumaddeden çekiyor, ondan sonra da rahatlıyor, böylece ne kendisinikızdırıyor, ne de bizi. Çekmediği zaman hem kendisi kızıyor, hem bizirahatsız ediyor, hem de düşüyor, bunun için de esrar çekmesi bize zararvermiyor.” diye konuşuyor. Bu çocuk böyle konuşuyor olabilir, ama yarınkendisine ne olacağı, kendisinin de çekip çekmeyeceği belli değil. Belki şuanda o çocuk esrar çekmiyor ama gelecekte O’nun da esrar çekmeyeceğianlamına gelmez.Herkes normal görüyor, kocalar kabul ediyor, skandal da devam ediyor.Ermenistan’da yaygın olarak bir köyde esrar çeken kadınlar yaklaşık 15 yıldırbunu kocaları, çocukları, kardeşlerinin yanında devam ettirmektedirler.Birinin bir diğerine öğreterek devam ettirmeleri artık çoknormalleşmiş...burada ne devlet, ne sivil toplum kurumları, ne de hiçbirsağlık kuruluşu bu olaya önem vermemekte.Bu aileler daha önce maddi anlamda kendilerini geçindirebilen bir geçmişesahipken; şimdi hem toplumsal, hem de üretime katılım açısındanGöçmen Yüreklerönemsizleşmişlerdir. Köyde herkesin parmağı bir kadının üzerindetoplanıyor, biz de bu kadını görmek istedik.Köyde görüştüğümüz çocuk, kadın, herkes 43 yaşındaki bir kadına parmakuzatıyordu, “bu işin uzmanı, rehberi O kadındır” diyordu, biz de O kadınıgörmek istedik. Kadını görmeye gittiğimizde de; düşmüş, ayakları, kollarıyara bere içinde yerde uzanır bir halde yeni yeni kendisine geliyordu. Ortayaşlarda, ağırbaşlı, nazik bir kadın görüntüsü veren bu kişiye skandal konuhakkında bazı sorular sormak istedik. Bu kadın, ekonomik anlamda oldukçaçökmüş bir vaziyette, küçük oğluyla birlikte yaşamını sürdürmekte. Diğerçocukları dış ülkelerde, özellikle de Gürcistan’da yaşamaktalar. “Köye bumaddeyi ilk defa ben getirdim, kendim 15 yıldır çekiyorum, saatte en az 20defa çekiyorum.” Diyen kadın bu maddeyi daha farklı kimyevi bir maddeylekarıştırarak, parmağının ucuna dökerek bu maddeyi kokluyor. Toz morrenkte olup, parpetin isminde bir maddedir.” Elbette onlar bize bu maddenintütünün toz olan kısmı olduğunu söylüyordular. Fakat onlarınsöylediklerinden çok farklı bir madde. Her ne kadar bunun tütünün tozuolduklarını iddia etseler de; insanı haşhaş gibi kendisine bağlayan bumaddenin tütün tozu olacağı inanılacak bir şey değil. X. Kadın “bu maddeyiilk etapta az çekiyordum, fakat yavaş yavaş çoğalttım, bulamadığımzamanlar genelde çocuklarım bana alıyordu. Eşim öldü, kardeşim öldü, dahasonra tüm çocuklarım dış ülkelere gitti, şu anda tek oğlumla yaşıyorum,çocuklarımı özlüyorum, onları özledikçe bu maddeyi daha çok çekme istemigelişiyor, çekmeyince başım ağrıyor, başım dönüyor ve bu maddeyisinirlenmemek için çekiyorum.” Diyor. Ya çekmeyince ne oluyor?“çekmediğimde dünya bana dar geliyor, sinirleniyorum, sabırsızlık gelişiyor,başım dönüyor ya da düşüyorum, irademe hakim olamıyorum. Ama çektiğimzaman başım rahatlıyor, o zaman daha fazla insanlarla alıp verebiliyorum”diyor. Yanımızda çekebilir misin? Dediğimizde, hiç çekinmeden, ilaçlarınıçıkarıp birbirine karıştırarak derin derin çekti, daha sonra da rahat rahatyerine oturdu. Kadınlar en fazla bu köyde bu maddeyi çekiyor, köyde bu olayartık geleneksel toplum ölçülerini ardında bırakarak doğallaşmış bir durumuifade etmekte. Erkeklerin esrar çekmediği, kadınların esrar çektiği bu köydeartık günlerle değil, saatlerle devam eden bir olay. Artık bu maddeyi kadınlarkutulara koyarak yanlarında taşımakta.5758


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerPeki acaba bu madde onlara nasıl ulaşıyor, nasıl alıyorlar, nasıl eldeediyorlar?dağıtmakta.Kadınlar her ne kadar çektiklerimaddenin sigara tozu olduğundaısrar etseler de; edindiğimizbilgilere göre çektikleri bu esrarmaddesi bazı dış devletlerden,özellikle de Gürcistan’dangetirildiğinden şüphe edilmekte.Fiyatı çok pahalı olmasa da,normal bir ölçüde olduğusöylenmekte. Birbirine bağlı birşebeke Gürcistan’dan elde ettiğibu maddeyi Ermenistansınırlarından geçirerek buralardaKadın bu maddeyi kendisine dost, yardımcı ve çare olarak görmekte.İlginç olan yön bu kadınların yaşamlarında hiç bir zaman içki ya da sigaraiçmemiş, diğer kötü alışkanlıkları yapıyor olmamalarıdır. Kadınların bumaddeye ölümüne bağlı olup, hiç onsuz yaşacaklarını düşünmemeleriskandal bir durumundur. Bu toplumsal hastalık, toplum içinde de başını almışgitmektedir. Sadece bir alanda, bir köyde devam ediyor olsa da, gelecektegelişip gelişmeyeceği de belli değil.Kadınlara bu maddeden vazgeçemiyor musunuz? Diye sorduğumuzda;“tamam vazgeçebiliriz ama sen ölen kocalarımızı geri getirebilir misin, göçetmiş çocuklarımızı geri getirebilir misin, bizi sürgün yaşamaktan, ülkemizedönmemizi sağlayabilir misin?” diye soruyordular. Biz de bu soruyu;insanlıktan, insan haklarından söz eden, sosyal yaşam sigartasından, toplumsağlığı konularında naralar atan kurum-kuruluş, şahıslardan; bu kadınlarınşartlarını yerine getirebilir misiniz? diye soruyoruz. Hayır mı?KÜRT KADINLARINDA DİN DEĞİŞTİRME:MODA!Rusya, Gürcistan, Ermenistan ve daha birçok Kafkas ülkesinde bir trajedidir,başını almış gidiyor. İnsanlar ve kadınlar ve çocuklar nereye yol aldıklarınıbilmeden; yolculuğa çıkmışlar.Reel Sosyalizm’in yaşandığı bu devletlerde, sistemin yıkılmasından sonraortaya çıkan toplumsal bunalımların bir yönü de din değiştirmedir.Kafkas ülkelerinde yine din değiştirme çıkmazına giden kadın ve çocuklarolmakta. İnsanların gözlerini kör edebilecek kadar maddi-manevi vaatlerdebulunan Reel Sosyalizm, yıkılışından sonra insanların manevi-maddidünyalarını da yıkmış, reel sosyalizmi anlatmaktan ziyade; günümüzgerçekliğinde toplumun yaşadığı bunalımları anlatabilmek daha büyük önemtaşır.Belki de dile kolay anlatılabilecek bir olgu gibi görenebilmekte ama toplumunyüzde kırkını etkisine almış Yehovacılık, insanların katline neden oluyorsa,değil binlerce, milyonlarca defa sorgulanmayı gerektirir.Din değiştirminden en fazla nasibini alan Kürt toplumu olurken, bununiçerisinde de en çok kadınlar bu toplumsal bunalımın içinde bocalamaktalar.1990’larda Kafkasya’da başlayan Yehovacılık, son dört yılda giderekyaygınlaşmakta. Ermeniler içerisinde de yaygın olan bu durum, Kürtleri debüyük oranda etkilemekte. Daha çok Ezidiliğin katı gelenek, göreneklerindenkurtulmayı Yehovacılıkta arayan Kürt kadınları; Yehoacılığı seçmeyi birkurtuluş olarak görmekteler.Buna ilişkin Oktonberya alanında Esmer Edo’yla yaptığımız görüşmedeYehovacılığa geçişini şöyle anlatıyor:5960


Göçmen Yürekler“Yedi yıldan bu yanadır, Yehovacılığı kabul etmişim. Bu dini kabul ederken,herşeyden önce İncil’i ezberledim. Yetmiş dört yıldan beridir Yehovacılığıkabul eden insanlarımız da var. Benim için Xwedanaslık (Yehovacılık) entemiz bir dindir. İsa bizim için çarmıha gerilmiş, bizim de İsa için gerekirsecanımızı bile vermemiz gerekiyor.” Peki din değiştirenler neden ulusalbilincinden uzaklaşıyorlar diye sorduğumuzda şöyle diyor: “hayır ben dinimideğiştirdim ama halkımdan uzaklaşmadım. Çünkü İsa, hiç bir zamanmilletinizi, halkınızı unutmayın diyor. ben dinimi değiştirdim ama halkımıkabul ediyorum” diyor.Esmer Edo; Ezidilikten çıkıp, Yehovacılığı kabul etmeyi anlatırken; günlükyaşamını nasıl etkilediğini tüm ayrıntılarıyla anlatmaya çalışıyor. Esmer Edo;Yehovacılığa geçtikten sonraki yaşamını anlatırken de, kendisine ait olmasıgereken yaşama dair, hiçbir ize rastlanmıyor. Günah-sevap ölçülerinikendilerine kayıtsız-şartsız ilke olarak kabul eden Esmer de, tüm yaşamınıve iradesini bilmediği bu dine adamış.Yehovacılığa göre, kadının çocuk aldırmasının günah olması ve tek eşlievliliğin kabul edilmesi de; kadını tüm yaşamı boyunca istemediği biri de olsakabul etmeye ve birçok çocuk yapmalarına neden olmakta. Çocuk aldırmakgünah olduğu için, ailenin ekonomik durumunun kötü olmasına bakılmaksızındengesiz çocuk doğumları gelişiyor.Yehovacılığın tüm kurallarını yerine getirmeyenler, kabul edilmediği vedinden atıldığı için; kendini toplumun geriliklerinden kurtaramayan kadınlarda tüm bu kuralları yerine getirmek için, çok bilinçsizce herşeyini bunaadıyor.20’den fazla örgüte sahip olan Yehovacılar; daha çok ekonomik zorluklaryaşayan yoksul kadınlar ile toplumun gericiliğinden kaynaklı örf, adetler adıaltında baskıyı yaşayan kadınlara karşı kandırmaca oyunlarla, kadın veçocukların intiharlarına neden olan bu trajediyi geliştiriyorlar.Göçmen Yüreklerdinini koşulsuz seçince, yükümlülüğünü yerine getirmesi de canı pahasınasonuçlara neden oluyor.Son bir yıl içerisinde birçok intiharın yaşanmasına neden olan Hristiyanlıkdini, Ermenistan’da Ermeni bir çocuğun intiharına neden oldu. Daha onikiyaşında olan çocuk; allaha kendini kurban etme ve cennete gitme hayaliyleintihar ediyor.Son bir ay içerisinde ise Gürcistan’da; Kürt bir kadın “İsa’nın yanınagidiyorum” diye, intihar etti. Önceki dinini (ya Müslümanlık ya da Ezidilik) terkedip, Hiristiyan olan Kürt kadınlar, Ezidiliğin özünden boşaltılmış biçiminikabul etmemeye karşı mücadele edeceğine, daha ağır bedellerin istendiğiYahovalığı seçmesi çözüm olma yerine, tam tersi kul-köle olmasına nedenolmakta. Mutlu yaşam felsefisinin kendisini iradesizleştirdiğinin,köleleştirdiğinin bilincinde olmadan, toplumsal bunalıma kurban gidiyor. Dindeğiştirmekle yaşadığı çözümsüzlüğe çare bulacağını düşünen kadınyaşadıkları daha da derinleşince intihar ediyor.Kadın, hem de büyük oranda Kürt kadını şahsında toplumu tükenişe götürenve Kıraşniya, Xarizmatik, Çişmanik, Budiz vb. isimler adı altında gelişimgösteren Yehova dini; “benim senin allahım oldum ve kurtardım, benimdışımda hiçkimseyi kabul etme, benim dışımda ne yerde ne de gökte başkaallahların ismini ağzına alma vb.” daha birçok vahiylerle topluma afyonununuyuşturucu etkisindan, milyonlarca defa daha fazla bağımlı kılıyor.Neden Mi Trajedi!Toplum ölçülerine göre evde kalan, toplumun kendisine dayattığı baskılaraçözüm bulamayan ve ekonomik zorlukları en fazla yaşayan kadınlar; Yehova6162


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerKÜÇÜK KÜRDİSTANLILAR KÜRTİŞVERENLERE YATIRIM ÇAĞRISI YAPIYORErmenistan’ın küçük Kürdistan’ı olarak kabul edilen Elegez’de göçün ardıarkası kesilmiyor. Yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle Kürtlerin Avrupaveya Rusya’ya göçettiği Elegez’de yaşayan kadınlar, özellikle kültürel vesosyal alanda yaşanan gerilemeden şikayetçi. Geçmişte kadınların üniversiteeğitimi gördüğü Elegez’de şimdilerde kadın eğitimden yoksun. Elegezliler,Kürt işverenlerine bölgeye yatırım yapma çağrısında bulunuyor.Kürtlerin Ermenistan’daki en eski yerleşim yerlerinden ve Kürt nüfusununyoğun olduğu Elegez, ülkedeki göç rüzgarından nasibini alan illerden biri.90’lı yıllarda 200’ü aşkın hanenin olduğu Elegez’de günümüzde yaklaşık 100Kürt aile yaşıyor. Bir zamanlar Kürtlerin merkezi olarak bilinen Elegez sosyal,kültürel ve ekonomik alanda ciddi bir gerilemeyi yaşıyor.Elegez, aynı zamanda Ermenistan’da Kürtler üzerinde uygulanan dindeğiştirme politikasının en fazla hissedildiği kent. Kendilerini Havatas,Xaçpares gibi isimlerle tanıtan bazı Hıristiyan gruplar, Kürtleri ekonomikolanaklarla etkilemeye çalışıyor. Ermenice ismi Axbaran olan Elegez’deyaşanan bu geriye gidişten en fazla kadınlar zarar görüyor.Elegez’de yaşayan kadınlardan Zina Bekir, ekonomik sıkıntıların yarattığıolumsuzluklara dikkat çekiyor. Din ve feodal değer yargılarının yaşamı dahafazla zorlaştırdığını belirtiyor. Geçmişte Kürtlerin kültürel çalışmalarının dahayaygın ve örgütlü olduğunu hatırlatan Bekir, 1960’lı yıllarda okullarda tümderslerin Kürtçe verildiğini, tiyatro, halkoyunları gibi birçok alanda önemliçalışmalara imza atıldığını ancak günümüzde bu alanda da ciddi birgerilemenin yaşandığını vurguluyor.Kültürel alanda geriye gidiş varYaşanan ekonomik sıkıntıların kadını da iş yaşamına soktuğunu belirten ZinaBekir, “mesela geçmişte kadınların satıcılık yapması ayıplanırdı. Ancak şimdikadınlar erkeklerle birlikte çalışıyor. Erkeklerin kazandığıyla geçim sıkıntısıgiderilemiyor. Bu nedenle kadınlar da çalışıyor. Ancak sosyal ve kültürelyaşamdan uzak tutuluyor” diyor.Kızlar arasında okuyan sayısı düştü6364


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerKadınlara yönelik şiddettin artığını söyleyen Jinik Aloyan ise, “erkeklerinçoğu işsiz. Yaşanan ekonomik sorunlar erkekleri daha fazla strese sokuyor.Bu da kadına yönelik şiddeti de arttırıyor” diyor. Elegez’de kızlar arasındaokuma-yazma bilenlerin oranında düşüş yaşandığını belirten ÇiçekMamoyan, “Daha önceleri genç kızlar müzik okullarına, meslek liselerine,üniversiteye gidiyordu. Ama şimdi kızlar okutulmuyor” diyor. Mamoyan, gençkızların erken yaşta evlendirildiğine de dikkat çekiyor.IV. BÖLÜM: RÖPORTAJLARKürt Kurumlarından Kürtlere yatırım yapma çağrısıElegez’de özellikle kültürel alanda ciddi bir gerileme olduğunu belirtenMamoyan, yoksulluğun bunda etkili olduğunun altını çiziyor. Mamoyan,“Daha önce Elegez Kafkasya için küçük bir Kürdistan’dı. Fakat şimdiparçalanmış, beyni yok edilmiş, hiç bir çalışma bırakılmamış. Bu yüzdenherkes buradan kaçarak, Rusya’ya, Avrupa’ya gidiyor” diyor.“Yoksulluktan dolayı, herkes Kürtlere el atabiliyor, herkes de Kürtlerin beyninikarıştırıp kendine göre yönlendirebiliyor” diyen Mamoyan, Kürtleri yatırımyaparak ekonomik sorunların çözümüne katkı sunmaya çağırıyor.6566


Göçmen YüreklerERMENİSTAN’DA YENİ KOMÜNİST PARTİSİKADIN KOLLARI ÜYESİ SIWETA BALYOZ"Politikaya yön veren, siyasette belirleyici güç kadın olmalıdır" diyor. SiyasalBilgiler Fakültesi mezunu Balyoz, yaklaşık 10 yıldır aktif siyaset yapıyor.Balyoz, Ermenistan'da kadınların feodal değer yargılarıyla kuşatıldığınadikkat çekiyor.Siyasetçi Sıwata Balyoz, göç sonucu 1920'lerde Ermenistan'ın başkentiErivan'a yerleşen bir Kürt aileden geliyor. Balyoz, feodal değer yargılarınınhalen etkisini hissettirdiği Ermenistan'da 'kız çocuklarının okumasına gerekyok' mantığının hakim olduğu bir toplumda yüksek öğrenim görmeyi kendiçabalarıyla başaran bir kadın. Komünist gelenekten gelen bir ailenin ferdiolmak da Balyoz'un siyasetle ilişkilerini güçlendirmiş.Göçmen YüreklerErmenistan toplumunda kadınların kuşatıldığını dolayısıyla siyasette azyeraldığını söyleyen Balyoz, kadını yaşamın aktif öğesi yapmak için siyasetyapmayı tercih ettiğini belirtti. Erivan'a bağlı Elegez köyünde büyüdüğünüsöyleyen Balyoz, kız çocuklarının eğitim görmesine sıcak bakılmadığınınaltını çizdi. Balyoz, "Kürt köylerinde kızları ilkokuldan sonra okulagönderilmez ve daha 13 yaşındayken evlendirilirdi. Ama ben okula gitmeyibaşardım. Okula gitmek ayıp olduğundan dolayı benim gitmem ilk başlardaolumlu karşılanmadı, fakat sonradan 'ne olursa olsun ben okulu bitereceğim'dedim ve benim bu tavrım kabul gördü" dedi. Eğitimsizliğin toplumungelişmemesinde önemli bir faktör olduğunu söyleyen Balyoz, "Bizimtoplumumuzda kız çocuklarının okutulmaması bir gelenek haline gelmiş, beşyıl okutuldu mu yeterli görülüyor. Engeller olunca çocuklarda da okula gitmeistemi kalmıyor" diyerek, bu yaklaşımın zamanla kısmen aşıldığını söyledi.Kadın örgütlülüğü güçlenmeliKadına toplumun biçtiği rolün "ev işleri, çocuk bakma, yemek pişirme,temizlik yapma" ile sınırlı olduğunu söyleyen Balyoz, "Kadın siyaset içerisinegirdikçe kendine biçilen elbisenin dar olduğunu topluma gösterecek ve bunudeğiştirme gücünü ortaya çıkaracaktır" dedi. Kadının yaşam içerisinde heralanda arka plana itildiğini vurgulayan Balyoz, "Rusya'da kadın savaşsüreçlerinde de hep arka cephede yer almış erkek önde savaşmıştır. Budurum devrim sonrası kadını hangi koşullarla yüz yüze bıraktığı bilinen birgerçeklik. Bu nedenle kadının her alanda aktif yer alması ve kendi gücünüörgütlemesi şarttır" dedi.Balyoz, Ermenistan toplumunun tarihsel süreçte önemli gelişmelere beşikliketse de günümüzde Kürt halkının özellikle de kadının geldiği düzey ilekarşılaştırıldığında gerisinde kaldığını belirtti. Balyoz, "Bu durumun acilenaşılması gerekiyor. Bunun için ise kadının bilinçlenmesi, örgütlenmesi vekendi iradesine sahip çıkması önemlidir" mesajını verdi. Balyoz,Ermenistan'da yaşayan Kürt kadınının ulusal kurtuluş mücadelesiyle önemligelişim kaydeden özgür kadın hareketinden de etkilendiğini ve güç aldığınıkaydetti.Ermenistan'da Kürtlerin kendilerini temsil etme koşullarının olduğunuvurgulayan Balyoz, "Ermeni halkı Kürtleri kabul ediyor ve bizlerle eşitkoşullarda ilişki geliştirmeyi esas alabiliyor. Bunun elbette tarihi bir süreci de6768


Göçmen Yüreklervar. 1921'de Ermenilerin Kürt dilinin gelişimine katkı sunmak için verdiğidestek buna bir örnektir" dedi. Ermeni siyasi partiler içerisinde de kadınörgütlülüğünün zayıf olduğunu belirten Balyoz, "Daha güçlü birliktelikler içinkadınların siyasette daha aktif yeralması gerekiyor" mesajını verdi.'Öcalan özgürlüğüne kavuşmalı'Maddi koşulların da eğitimin önünde engel teşkil ettiğini belirten Balyoz,"Ermenistan'da yaşayan halk içinde ekonomik koşullar genel ve ciddi birsorun. Ancak zor şartlarda da olsa gençlerin okutulması gerekiyor. Eğitimlibir toplum kendi geleceğini daha sağlam inşa eder" dedi. Göçün çarpık birtoplum yapılanmasına neden olduğunu belirten Balyoz, "Burada her ailedenbir ya da iki kişi Rusya ya da Avrupa'ya çalışma amaçlı gitmesi kendisiylebirlikte çarpık bir gelişmeyi de yaratmaktadır" dedi.Sürgün yaşamında ülkesine olan hasretiyle Balyoz, "Umarım bir gün hepimizözgür ülkemizde buluşuruz. Şimdiki koşullar her zamankinden daha fazlaumut veriyor Kürt halkına" dedi. KKK Başkanı Abdullah Öcalan'ın Kürthalkının özgürlüğü için mücadele eden önemli bir önder olduğunu vurgulayanBalyoz, "Bu büyük insanın değeri hiçbir şeyle ölçülemez. Kürtlere özgürlükşansını tanıyan Sayın Öcalan'ın, bir an önce özgürlüğüne kavuşması enbüyük istemim" dedi.Göçmen YüreklerJİNİKA QADİR: KÜRT KADINLARI EĞİTİMEYÖNELMELİBir çok halkın bir arada yaşadığı Kafkasya’da, Sovyetler Birliği dönemindekadın bir çok alanda görülebiliyordu. Ancak sistemin çökmesi ardındanortaya çıkan gerçekler, kadın özgürlüğü ve toplumun değişimi konusundagerçek bir dönüşümün yaşanmadığını ortaya koydu. Ermenistan’da yaşayanKürt kadınları da diğer halklarla aynı kaderi paylaştı.Sovyetler Birliği’nin yıkılması ardından bağımsızlığını ilan eden Ermenistan,ekonomik, sosyal, siyasal bir çoksorunu yaşıyor. Bu ülkedekiKürtler ve Kürt kadınları dabenzer sorunlardan etkileniyor.Okuma-yazma zorunluluğunarağmen ancak elit bir kesiminokuyabildiği Ermenistan’da, az daolsa akademisyen, Dengbej,yazar bir çok Kürt kadınıbulunuyor.Jînika Qadir de bu kadınlardanbiri. Uzun yıllar Kürtlerin ve Kürtkadınının sorunlarına eğilerek,sesini duyurmaya çalışan Qadir, zorlu bir mücadeleyi geride bırakmış.Siz, Ermenistan’da okuma şansı elde eden kadınlardansınız. Nasıl geçtibu yıllar, zor muydu ?6970


Göçmen YüreklerAilem Kars’tan gelerek Elegez’e yerleşmiş. 1950’de ise ailem Erivan’ayerleşti. Ben 6. sınıfa kadar Elegez’de okudum. Elegez, Kürt nüfusununyoğun olduğu bir yer. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra büyük birfabrikada yöneticilik yaptım. Bu fabrikada çalışanların büyük bir kısmıkadınlardan oluşuyordu. Benim okuduğum dönemde Komünist okullar vardı.Bu okullarda okumak ve başarıyla tamamlamak çok zordu. Ancak benbaşarıyla bitirdiğimden ‘Kırmızı’ diploma aldım.1979 yılında Erivan’da belediye başkanlığına seçildim ve dört yıl boyunca bugörevi yürüttüm. Belediye Başkanlığı görevi bana bir çok deneyimkazandırdı. Bu süreçte devlet ile de kurulan ilişkiler nedeniyle siyaset-politikaalanında çok şey öğrendim. Bu süre içinde halka ve Kürtlere hizmet etmeyeözen gösterdim.Sovyet döneminde azınlık halklara büyük ayrıcalıklar tanınıyordu. Ama tümimkanlara rağmen Kürtler, kız çocuklarını okula göndermiyordu. Feodaltoplum yapısı nedeniyle kızlar okula gönderilmiyordu. Benim ailem budüşüncede olmadığından. okuma ve önemli işler yapmama neden oldu.Kürt özgürlük mücadelesiyle ne zaman tanıştınız, Kürtler içinyürüttüğünüz çalışmalara ne zaman başladınız ?Yeğenim, Şehit Cewo’nun Kürt özgürlük hareketi içinde yer alması veKürdistan dağlarında şehit olması beni çok etkiledi. Sovyetler döneminde;Kürt-Kürdistan sözcüğünü kullanmak bile yasaktı. Ama ister şehit Cewo, isterkızkardeşim Aslika Qadir ya da ailemizin diğer üyeleri olsun, bizler birçokzorluğu göze aldık. Kız kardeşim Aslika Qadir’in de kendi kimliğimletanışmamda önemli bir etkisi oldu. Bu duygularla Kürdistan Komite’de görevaldım. Aynı süreçte Ermeni Gençlik çalışmalarını da yürütüyordum.Kürdistan Komite, Ermenistan’daki Kürtlerin birliğini sağlamak ve sorunlarınaeğilmek için kurulan önemli bir kurum. İlk zamanlarda Kürtçemin yetersizolmasından dolayı zorlandım. Ancak yoğun bir çalışma temposu içinde busorunu da çözdüm ve şimdi Komite’nin başkan yardımcısıyım.Kürdistan Komite çatısı altında daha önceleri Kürt-Ermeni DostlukDerneği’nin çalışmaları vardı. 1992 yılında oluşturulan Dernek bünyesinde7172Göçmen YüreklerErmenistan’daki tanınmış profesör, doktor, yazar, araştırmacı olanşahsiyetleri yer aldı. O dönemlerde bir dostumuz, bir pirinç tanesi üzerineKürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın resmini işleyerek hediye etmişti. Buverilen değeri gösteriyor.Kadın kimliğinizden dolayı yaşadığınız sıkıntılar nelerdi ?“Nasıl olur da bir Kürt kadını, böylesi bir sorumluluk taşır, nasıl olur da birkadın bize talimat verir” gibi sözler çokça söylendi. Bundan önceki yıllardakadının da siyasete girebileceğine, kadının da öncülük edebileceğine hiçkimse inanmıyordu. Ama birey olarak ben bu tür yaklaşımlara karşı hiç pesetmedim. Ve artık kimse bana “sen kadınsın, siyaset yapamazsın” demiyor.Ermenistan’daki Kürt kitlesinin çoğunluğu köylerde yaşıyor ve askerliktentutalım, bürokratik sorunları olanlara kadar bir çok insan buraya geliyor. Herne kadar hala feodal düşüncenin etkisi de olsa buraya gelen insanlarlabazen birlikte ağladık, bazen birlikte güldük. Bu bana çok şey kazandırdı.Zorlanma yaratan diğer bir konu da sunni olarak geliştirilen Ezidi-Kürtçelişkisi. Buraya gelen insanlarla bu konuyu çok konuşuyoruz. Ben kendimiörnek gösteriyorum. Benim dinim Ezidilik ama ulusal kimliğim Kürt. Ezidi-Kürtçelişkisi hala bir çok insanın kafasını karıştırıyor.Kürt-Ermeni Dostluk Derneği’nde kaç kadın yer alıyordu ?Dayka Roza, Karine Usanegya, Porsora Sebri, Sima Siyabend, SıvetaBalyoz ve ben yer alıyorduk. Bu kadınların çoğu Ermeni. Fakat Kürt-Ermenidostluğu derneği çalışmaları son bir yıldır durdu. Kürt Ermeni dostluk derneğiilk yıllarında çok aktif çalışıyordu ama şimdi onun işlevini farklı kurumlaryürüttüğünden Derneğin çalışmaları durduruldu.Ermenistan’daki Kürt kadınlarının size göre en temel sorunları neler ?Ermenistan’da yaşanan ekonomik kriz etkiliyor. Ancak yine de kadınlaretkinliklerde yer almaya çalışıyor. Ayrıca Kürt kadınları arasında da özgürlüktalebi ve düşüncesi tam olarak yer etmemiş. Bu tür taleplerin daha yükseksesle dillendirilmesi gerekiyor. Eğitim yine en önemli sorunlar arasında. Kızçocuklarının okutulmasının daha yaygın hale gelmesi gerekiyor. Kürt nüfusudaha çok köylerde yaşıyor. Bu nedenle tarım ve hayvancılıkla uğraşılıyor.


Göçmen YüreklerAncak eğitim oranının yükseltilmesiyle hayatın başka alanlarında da Kürtkadınları yer alabilir.Her kadın kendine değer vermeli, bir meslek sahibi olabilmelidir. Çünkükadın çalışarak, erkeği de işlevli hale getirip, dönüştürebilir. Kendine değervermeyen kadın ailesine, çocuklarına da değer veremez. Bilinç değişimierkekler için de şart. Kadın toplumda en fazla çalışan kesim. Ama kendirolünün bilincinde değil. Bu rolün bilincine vardığında toplumsal değişimeneden olacaktır.Bu sorunların yaşanması ya da çözümünde Devlet politikaları etkilioluyor mu ?Hayır. Ermenistan Devleti’nin bu tür sorunların giderilmesi için bir politikasıyok. Tersine, Ezidi-Kürt çelişkisini yayarak, pratikleştirmeye çalışıyor.Özellikle Ezidice’nin ayrı bir dil olduğu iddiası pratikleştirilmeye çalışılıyor.Kürtlerin şu an yoğun yaşadığı alanlardaki okullarda hiç bir Kürtçe materyalyok. Üstelik yeni kanunlara göre Kürt çocuklarına Ezidice dilinde kitaplarverilecek.Kurdistan Komite’de kadınlara özgün çalışmalar yapıyor musunuz ?Şimdiye kadar 3 kadın konferans yaptık. Bu konferanslara Ermeni kadınlarda katılarak sorunlarını dile getirdiler. Yine kültürel çalışmalar, geceler vefestivaller düzenledik. Ancak son yıllarda yaşanan göç ve ekonomik sıkıntılarhem kitlede hem de kurumlarda etkili oluyor. Bu nedenle özgünçalışmalarımız istenilen düzeyde değil. Her şeye rağmen Kürt kadınlarıüzerindeki feodal geriliği kaldırmak, bilinçlendirmek ve onlara ulaşmak içinyoğun bir çalışma sürüyor. Ancak değişim, uzun süreli bir iş ve emek istiyor.Ermeni ve Kürt kadınlarının birbirleriyle ilişkisi nasıl ?Ermeni kadınları, Kürt kadınlarının politikadaki aktifliğini şaşkınlıkla izliyor.Özellikle bir kadın partisinin varlığı onlara da çekici geliyor. Bu nedenle bizimyaptığımız etkinliklere genelde katılıyorlar.Aslında Ermenistan’da bir çok azınlık halkların kadınlarına ait kurumlar varama aktif çalışma yürütülmüyor. Bunun en önemli nedeni, toplumsal birçalışmadan çok, bireysel kariyerlere yönelinmesi. Kitle desteği olmayınca birsüre sonra bu kurumlar işlevsizleşiyor. Ama bugün Ermeni kurumlarıGöçmen Yüreklerarasında da önemli olanın nicelik değil, nitelik olduğu tartışmalarıyürütülüyor. Kurumların topluma ne kadar hizmet ettiği tartışılıyor.Bir de eskiye oranla Ermeni kadınlarında da cins olarak özgürleşmedüşüncesi yayılıyor. Kadın özgürlüğü alanında çalışmalar yürütülüyor.Anayasal düzenlemelerin yapılmasını istiyorlar. Şu anda ErmenistanParlamentosu’nda 7-8 kadın var ve kendileri de bu sayıyı yetersiz buluyor.7374


Göçmen YüreklerGEREKİRSE GERİLLALARLA BİRLİKTESAVAŞIRIZBir yaşamın içine nice yaşamlar, acılar, sevinçler, üzüntüler, gözyaşlarısığdırılabilir. Yaşam sadece insan dediğimiz hücre parçalarının fiziki varlığınısürdürme olayı değildir. İnsan her ne kadar bazı atomların birleşimindenoluşmuşsa da, bir o kadar da ona insan olma sıfatını veren duygular,düşünceler, umutlar vardır.Kadını da kadın yapan nasıl ki; eşitlikçi, özgürlükçü ve demokrat yapısıysa,topluma rengini veren de; kadının gelişmişlik ve geri kalmışlık düzeyidir.Göçmen YüreklerKafkasya'daki kadının reel sosyalizm yıkıntısı altında harabe olmuş yapısınıgözlerimizi kapatsak bile görmezden gelemeyiz. Ermenistan'daki kadınlar dareel sosyalizmin şekillendirmesine bağlı olarak, kendi cins kimliğindençıkmıştır.Çünkü, "Reel Sosyalizm" tecrübesi; Ermenistan'daki kadınları da özündenuzaklaştırarak, adeta tanınmaz hale getirmiştir. Caddelerde yürüyenkadınlarının saç renkleri, giyimleri bile batıya özentinin yansımasıdır. Birkadının aşırı süslenmesi normal bir refleks halini almıştır.Bir kadın toplumuErmenistan'daki toplumun yüzde 80'ini kadınlar oluşturuyor. Ancak kadınınöz kimliğine ilişkin gösterilebilecek önemli bir veri yok. Yeni gelişmekte olanbir ülke olarak da, birçok sivil kurumu olan bir ülke konumunda Ermenistan.Mesela; Toplumu Geliştirme Kurumu, Demokrasi ve Barış İçin KadınKurumu, Şehit Anneleri Kurumu, Aydın Ermeni Kadınları, Aile ve KadınSağlığı Kurumu, Ermenistan İşçi Kadınlar Kurumu Derneği, Kadın HaklarıMerkezi vb. daha da sayabileceğimiz birçok kadın kurumları mevcut. Devletdairelerinde, metrolarda, enstitülerde, mağazalarda çalışanlar ağırlıklı olarakkadınlar. Yani kadının erkekle aynı işte ya da istediği işte çalışma hakkınasahip olmasında kadına öncülük verilmeye çalışılsa da, yine bir araç olarakkullanılan kadın oluyor. Özellikle yoksulluğun getirdiği koşullar sonucudışarıya yapılan göçler; aile kurumunda sorunlar yarattığı gibi, en çok kadınıetkiliyor. Hemen hemen her aileden en az iki kişi Ermenistan dışındaçalışıyor. Dışarıya en çok gidenlerin erkek olmasıyla birlikte, ev geçimininsağlamasında kadın birinci derecede sorumluluk alıyor.Çok içki tüketen bir toplum olması sebebiyle erkeğin sürekli sarhoş olmasıüretimde yer alma oranını düşürmektedir. Ermenistan'daki en fakir bir ailedebile, içkinin içilmediği gün yoktur. İçkinin en çok da erkekler tarafındantüketilmesi; toplumun gelişme düzeyini düşürdüğü gibi, fuhuşun artmasınayol açmaktadır. Aile fertlerinin hemen hemen yarısının dış ülkelerde çalışıyorolması ve iş sahasının yetersizliği, kadını fuhuşa itmektedir. İş bulamayankadınların çoğu, ancak fuhuştan elde ettikleri parayla geçimini sağlayıpailesini geçindirebilmektedir. İçki tüketmenin bir gelenek haline geldiğiErmenistan'da Kürt erkekleri de; bu kültüre uyum sağlamış durumda.7576


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerEn önemlisi de; hemen hemen herkes özgürlükten bahsediyor. Özellikle deErmeni kadınları özgürlüğe fazla ihtiyaç duymuyor. En zor olanı da; eskiSovyet sistemine göre şekil almış bir yüreğe ve zihniyete, köle olduğunukabulettirmek.Aydınlatmayan 'aydın'Şöyle bir soru da sorabiliriz; aydın kitlesi ya da topluma öncülük edecekaydın kadınlar yok mu? Zaten Kafkasya genelinde özellikle de Ermenistan'daen büyük sorun aydın ya da aydınlanma sorunudur. Özellikle şehirlerdeüniversiteden mezun olmayan insan yok gibidir. Fakat işsizlik büyük birsorun. İş bulamadıkları gibi, aynı zamanda boş gezmeyi çok seven ve en çoktüketen kişiler haline gelmişler.Kürt ulusal mücadelesiyle birlikte gelişen cins bilinci, her alanda önemligelişmeler kaydettiği gibi; Kafkasya ve özellikle Ermenistan'daki Kürtkadınında cins bilinci ve mücadelesini geliştirdi. Sistemin getirdiği birçokmaddi imkansızlığa rağmen Kürt kadını, gelişen ulusal kurtuluşmücadelesiyle birlikte diğer alanlardaki gelişmelerden etkilendi. Okumadüzeyleri yüksek olmasa da; Kürt kadını eline geçen her fırsatıdeğerlendirmiş ve siyasette de belli bir gelişme düzeyi yaratmıştır.Topraklarından uzak kalmanın da getirdiği; kendi kültürünü ve gelenekgöreneklerinikaybetme korkusu, kendi içinde bir dayanışmayı getirmiştir. Vebu birliktelik kendisiyle doğal bir örgütlenmeyi de yaratmıştır. Fakat politikalarsonucu dinin kullanılmasıyla içte bir parçalanma meydana gelmiştir.Barış Anaları KomitesiBöylesi bir sistemde kadının siyaset, cins anlamında bilinçlenmeye karşıgüvensizliğini de en çok Kürt kadını kırmıştır. "Kürt kadını siyasetçi olamaz,Kürt kadını özgürlük bilincinde gelişemez" düşüncelerinin tersine;Ermenistan'daki Kürt kadınları, yaptığı çalışmalarla Ermenistan gündeminegelmektedir. Bunun en somut örneği de Ermenistan'da kurulan Barış AnalarıKomitesi'dir. Kısa bir süre Ermenistan'da Barış Anaları Komitesi adı altında,15 kişiden oluşan bir örgütlülüğe gidildi.-kafkasya'da Kürt kadınlarının ilk defa gerçekleştirdiği bu oluşum, sonsüreçte en çok rol oynayan hareket tarzı izledi. Nasıl ki dünyanın dörttarafında tecride ve savaşa karşı tepkilerini dile getiren Kürt kadını olduysa;Ermenistan'da da en çok mücadele eden Kürt kadınları ve özellikle barışanalarıydı. Yine son süreçte barış anaları; Ermenistan'daki Kürtlere yöneliktoplantılar düzenleyerek, demokratik bilinçlenmenin önemini dile getiriyorlar.Gelecekte Ermeni kadınlarını da gruplarına almayı düşünen barış anaları,"Şimdiye kadar Ermenistan'da yapılamayan demokratikleşme, örgütlenmeçalışmalarını geliştirebilmenin iddiasındayız" diyorlar.7778


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerKAFKASYA’DA KADINIV. BÖLÜM: AZERBAYCAN, GÜRCİSTANVE ERMENİSTAN’DA KÜRT KADINLARIKızların “evlendireceğiz” adı altında sokaklara düşürüldüğü, pazarlardapeşkeş çekildiği bir dönemde yaşamaz olsaydım diyorum bazen kendikendime. Yetmiş yıl, tam yetmiş yıl reel sosyalizmin yaşandığı bir ülkede,geride kalanlara sadece insanın “yazık oldu” demesi kalıyor.Belki de sosyalizmin bir insan ömründen daha da fazla yaşandığı ve dünyacoğrafyasının üçte biri, bu coğrafyanın sadece bir parçası olan Kafkasya’da;şu anda yerine sadece sokaklarda dilencilik yapan ihtiyar ve bir koca bulmakiçin her işi yapmaya hazır olan kadınlar kalmış. Toplumsal bir gerçeklikhaline gelen göç olayında en fazla dışa giden erkekler olduğundan dolayı da;eşsiz kalan kadınların yanısıra, bekar kalmak (yani toplum dilinde evdekalma) zorunda kalan bir o kadar genç kız var.Gürcistan’da, Ermenistan’da, Azerbaycan’da, Abazya’da, her yerde veKafkas ülkelerinin hepsinin yüzde doksanı yoksulluk sınırında. Yaşananyoksulluk; yaşam tarzını, zihniyeti ve ölümlerden tutalım-din değiştirmeyekadar herşeyde ama herşeyde en belirleyici ve en birinci sırayı alan enönemli faktör konumunda. Ve bu yoksulluktan en çok nasibini alanın en fazlakadınlar olduğu şüphe götürmez bir vaka... Çünkü ekonomik yoksulluktandolayı en fazla göç eden erkek olduğu ve “bol para getireceğim” diyerek eviniterk eden erkek olduğundan dolayı; toplumun yarısından fazlasını kadınteşkil etmekte. Angarya işlerinden tutalım, küçük sektörde çalışanlarınçoğunu da kadın oluşturmakta. Ama kadının kazandığı az-buçuk birkaçkuruş, çocuklarını ya da ailesini geçindirmeye yetmemekte.Kafkasya’da bulunan tüm ülkelerde ve tüm toplumlarında kadınlar nicelolarak fazla olmasına rağmen nitel gelişme konularında hiçbir imkanverilmemiş ve koşul yaratılmamıştır. Gürcü kadınlar sınır ülkelerinde kendivucütlarını pazarlarken, Azeri ya da Ermeni kadınlar bundan çok ama çokfarklı bir yaşam sürememekteler. İş sahasında en fazla çalışan kadın ama enfazla da özünden, temiz duygularından boşaltılarak-çarpıtılan yine kadındır.Kafkasya’da yaşayan Kürt toplumunun feodal, aşiretçi tutumundan dolayıKürt kadınları aile dışına çıkamamaktaydı ve herhangi bir iş sahasında yer7980


Göçmen Yürekleralan kadın sayısı azdı. Fakat giderek bir kriz haline gelen yoksulluk, artıkKürt toplumunu da büyük oranda etkilemekte ve Kürt kadınları da yaşammücadelesi için farklı arayışlara girme zorunluluğunu yaşamakta. Hem nicelanlamda, hem de pratik anlamda en çok da Gürc, Ermeni, Azeri kadınlarınıntam anlamıyla bir mal olarak kullanıldığı ve özellikle mafyanın kendiçemberine aldığı, ayrıca giderek sınırlarını daraltığı bu gerçekliğe; Kürtkadınları da yavaş-yavaş çekilmekte!...Son dönemlere kadar da aşiretçilik, feodal tutumlar ve gelenekgöreneklerdendolayı Kürt kadınları her ne kadar kendini kapalı tutmuş ve dışetkilere açık olmamışsa da, artık Avrupalara gitmek, zengin bir yaşam sahibiolmak onları bir çok usulsüz müdahalelere açık hale getirmiştir. Yoksulluktanbıkmış ve iyi yaşam koşullarını bulamayan Kürt kadını da, artık bazı mafyaadamlarının sözüne kanar duruma gelmiş.Kafkas ülkelerinde çok gelişkin olan mafyacılık; Kürt kızlarına “sizi Avrupa’yagötürüp, zengin bir yaşam kurduracağız” gibi söylemlerle kızları alıp, başkaülkelere ya da sonu belirsiz olan bir çıkmaza kadar götürmekte. Her ne kadarhalen çok gelişmiş olmasa da bu vakadan, bazı Kürt kadınları da nasibinialmış durumda.Maalesef! kandırılan bu Kürt kadınlarının ya da kızlarının bu yaşadıklarınınönü alınmazsa; belki giderek yaygınlaşan bir durum haline gelip, önüalınamayacak sonuçlara da yol açabilir.Belki de dünya kadın mücadalesinin ilk olarak kıvılcımlarının atıldığı ve“büyük sosyalizm” ütopyasının yaşandığı bu sahalarda; sadece Kürt kadınıdeğil; en fazla da Rus, Ermeni, Gürc, Azeri kadınlarına bu çirkin yaklaşım vepolitikalar gelişmekte. Oysa buralarda insanlığın bir zamanlar gıpta ile baktığıbir sistem yaşanmaktaydı, mutlulukların ve yükselişlerin sözü bile edilmezdi.Keşke böylesi bir sosyalizm yaşanmasaydı desek de, keşkelerle bitmeyen bugerçeklik almış başını gidiyor. Oysa kadın mücadelesi adına ne mücadelelerverilmiş, ne bedeller ödenmişti bu Sovyet ülkerinde.... Oysa ne vaatlerverilmişti kadın özgürlüğü adına, egemen bir sisteme karşı da alternatif birdünya sistemi vaatleri; halen de devlet kütüphanelerinin artık küflenmişraflarındaki kitaplarda duran teorik değerlendirmeler.8182Göçmen YüreklerERKEKLERİN EVDE OTURDUĞU,KADINLARIN ÇALIŞTIĞI BİR TOPLUMEvet! Belki ters gibi görünen ama gerçekte yaşanan bir toplum gerçekliği.Henüz daha pekçok kişi tarafından inanılmayan, belki de günümüzgerçekliğinde zor gibi görünen, ama toplumu baştan aşağıya etkileyen birgerçeklik; erkeklerin evde oturmaları, kadınların da dış alanlarda çalışıyorolmaları...Yine Reel Sosyalizm ve Kafkas gerçekliğinin etkilerini halen de devamettirdiği bir toplum daha: Gürc toplumu ve içerisindeki Kürt insanlarınınyaşamı... halen de yaşamın her alanında koskoca Kafkasya coğrafyasında,izlerini silmemiş olan reel sosyalizm gerçeği; çok çarpıcı olarak Gürcistan’dada insanı yüreğinden vuran bir kurşun yarası kadar kendisini acı hissettiriyor.


Göçmen YüreklerKi! koskoca Kafkas coğrafyasında insanlara mutlulukların, bol paralı biryaşamın vaat edildiği, adeta günümüzün cennet coğrafyası diye nitelendirilenKafkasya ve reel sosyalist sistem...Geçmişte insanların hayallerini süsleyen, bu sisteme artık gıpta ilebakılmıyor, artık çok defa lanetliliğin yaşandığı bir mekan halini bile almış, buKafkas coğrafyasında insanlar, gerçeğe dönmenin mücadelesini veriyor.Gördükleri ne hayal, ne de rüya olsa da ve geçmişi sil baştan yaşamak zorgörünüyor olsa da, sosyal, siyasal ve toplumsal anlamda yaşadıklarıbunalımdan kurtulma arayışları, halen de bitmiş değil.Gürcistan’da da yaşanılanlar Ermenistan’da, Rusya’da, Krasnadar’da,Tambov’da vb. her yerde yaşanılanlardan çok ama çok farklı değil. Buradada kadınlar yine sokak temizliyor, ticaret yapıyor, hergün yine umutsuzgeleceğindenhabersiz ve yine kadın, her gün toplumsal bunalıma kurbangidiyor.Birçok azınlığın bir arada yaşadığı, birçok kültürün bir arada bulunduğu biryer ama devlet nezdinde Gürçlerin hakimiyeti, hiçkimseye hiç bir konuda izinvermeyecek kadar katı bir sistem. Burada Gürç soyadı almayanlara resmianlamda hiç bir işlem yapılmıyor, hatta okula bile alınmıyor. Geçmişdönemlerde (Stalin) Kürtlerin bodrumlarda yaşam imkanı bulduğuGürcistan’da, halen de çok şey değişmemiş. Halen sokakları temizleyen, elarabacılığı yapanlar, temizlik işlerinde çalışanlar yine Kürtler...Gürcistan da birçok Kafkas ülkesi gibi ekonomik yoksulluğun en çokyaşandığı yerlerden biri. Gürcistan’da da insanlar açlık ve yoksulluk uğrunaher türlü kirli işlere (mafya, çetecilik vb) bulaşmış durumda. Ve daha dabirçok konuda Gürcistan’da yaşayan Kürt kadınlarıyla görüştüğümüzdeGülnaz Şıroyan şunları dile getiriyorlar:“Kafkasya’da yani Kürt, Ermeni, Gürc ve diğer kadınların yaşadıklarısorunlar aynı. Kadınların yaşadıklarını birbirinden farklı ele alamayız. Çünkükadınlar Rusya’da ya da Ermenistan’da toplum tarafından ne kadarsömürülüyorlarsa, aynı şekilde Gürcistan’da yaşayan kadın da egemensistem tarafından aynı sömürüyü yaşıyor. Buradaki kadın da her işteçalışıyor, her pazarda, her sokak başında en çok çalışan da Kürt kadınıdır.Gürc devletinin asimilasyoncu politikaları; azınlık halkların, özellikle de Kürthalkının kendi kültürüyle, kendi görenek ve gelenekleriyle yaşamasına zeminGöçmen Yürekleryaratmıyor. Çünkü Gürclerin şöyle bir politikaları sözkonusu; “benimanayasamda olan kurallar çerçevesinde soyadı almak zorundasın, yoksaseni okuluma almam. Benim iradem altındaki kurumlarda çalışmana evetama kendi iraden ve imkanlarınla açtığın kurumlara hayır. Benim solumunçatısı altına girebilirsin ama kendi solunu yaratamazsın.”Peki mevcut durumda kadınların yaşadıkları zorlanmalar sizce nelerdir. Kürtkadınlarının yaşadıkları için neler söyleyebilirsiniz?“Sovyet döneminde belli bir düzeye kadar okuyan kadınlar var, bu konudabelli bir düzeyde birçok Kürt kadını üniversiteler bitirmişler. Ama Sovyetlerinyıkılmasıyla birlikte; tüm kadınların aslında kendilerinde yaratmak zorundaoldukları, reel sosyalist bakış açısı ve mevcut durumda kapitalist sistemarasında sıkışıp kalmaları durumudur. Çünkü toplum tarafından kendisinesadece bir meta gözüyle bakılan kadın; kapitalist yaşam tarzına da özentiduyduğu için, reel sosyalist sistem ile kapitalizm arasında sıkışıp kalmış.Çelişkilerini de çözemediği için, arayışlarını başka yollarda çözmeye gitmekzorunda kalıyor. Kadın; evini geçindirmek için kendini pazarlıyor. Kürtkadının da yaşanan bu durum, aileyi bile parçalayabiliyor.Bu yüzden de bir zamanlar diploma ya da meslek sahibi olan birçok kadın;diplomalarını evlerinin bir köşesine atmak zorunda kalıp, sokaklardaçalışıyorlar. Biraz mal-mülk sahibi olanlar da bir dükkan açıp çalışıyorlar.Yani hepsinin de yaşamı aynı. Ve gün geçtikçe maddi zorluklarımız artıyor.Son yıllarda Gürcistan’da halkın yaşadığı maddi sıkıntıları en çok da Kürthalkı yaşamakta. Çalışma sahaları çok az ve yetersiz. Herkes işsiz durumdaolup, geçim sıkıntısı çekiyor. Buradan kadınlar Avrupa’ya, Rusya gibi yerleregiderek çalışıyorlar, evin geçimini sağlamaya çalışıyorlar.”Gürcistan’da daha çok kadınların çalıştığı, erkeklerin evde oturduğu birgerçeklik sözkonusu. Erkeklerin çalışmamasını ve iş bulamamalarını neyebağlıyorsunuz?“Gürcistan’da yaşayan Kürt halkında da, nicelik anlamında kadınlar dahafazla. Gürcistan’da toplumun yüzde altmış beşini kadınlar oluşturmakta. Belkide toplumun çoğunu kadın kesimi oluşturduğu içindir ki! En çok da Rusya’ya,Avrupa’ya, Türkiye’ye ticaret yapan yine kadınlar olmakta.8384


Göçmen YüreklerNeden mi erkekler gitmiyor da, kadınlar gidiyor diye bir soru da sorabiliriz!Herşeyden önce özellikle hem coğrafi yapıdan, hem de sosyal nedenlerdendolayı, Kürt halkının hemen hemen tüm nüfusu Tifliste yaşıyor. Şehiryaşamının getirdiği, şehir kültürü de, Kürt toplumunun aşiretçi, feodalbağlardan kurtulmasını getirmekte. Yani şehir ortamının gerektirdiği biryaşam alışkanlığını gelişmiş. Çalışma alanları, daha çok kadınlara elverişliolduğu için de, kadınlar çalışıyor erkekler evde oturuyor. Dışarıya daha darahat gidebilen kadınlar olduğu için; Kürt kadını da bundan nasibini almış vebirçok kadın da ticaretle uğraşmaktadır.Ayrıca toplumun bakış açısında varolan, erkeklerin dışarıya gidinceetkilenmeye açık olmaları gerçeğinden dolayı; erkeklerin kötü alışkanlıklaredinmemesi için; kadınlar erkeklerin dışta ticaretle uğraşmalarını ya da farklıülkelere göç etmelerini istenmiyor. Ama gerçekten de kadının ekonomiyi elegeçirmesi, erkeğin kadına muhtaç olmasını getiriyor ve erkek kadınınsözünden çıkamıyor.Kürt kadınlarının yaşadığı toplumsal, siyasal, sosyal çelişkiler onu nasıl birçıkış yapmaya götürüyor?Elbette son yıllarda Kürt kadını da bazı gelişmeler yaşadı. Belki kapitalizmebir özenti olarak geliştirdiği yaşamına anlam bile vermekte zorlanıyor.Erkekten kurtulmak istiyor, bunu da başka ülkelere göç ederek, kendisineçalışma sahaları yaratarak geliştirmeye çalışıyor; ama en önemli sorun bunubilinçlice geliştirmiyor olmasıdır. Mesela özellikle son birkaç yılda; genelkadınlarda “Yehova” dinini kayışlar var. Gürcistan’da yaşayan Kürt halkınınhemen hemen hepsi de Ezidi dininden olduğu halde, özellikle Kadınlarda birdin değiştirme yaşanıyor. Ezidi dinin hoşgürülüğünü, insanseverliğini,yurtseverliğini herşeyini ama herşeyini teperek, İsa’yı kabul ediyor ve bu dinetoz bile kondurtmuyor. Bunu da daha çok kadın yaptığı için, olumsuz etkilerivar. Mesela erkek dinini değiştirmedi mi, kadın ayrılıyor, ya da tamamiylekendisini toplumdan soyutlamaya gidiyor.Ama bu; Gürcistan’daki Kürt kadınlarının tamamiyle ulusal bilinçten yoksunoldukları anlamına gelmiyor. Birçok yerde olduğu gibi, burada yaşayan Kürtkadınları da; Ulusal Önder Başkan Apo’nun ideolojisine anlam verebilecekbir düzeye ulaşmış. Önderliğimizin Kürt kadınına verdiği imkanlar sayesindemücademizi tanıyor, yakından gelişmeleri takip ediyor.Göçmen YüreklerDaha önce, biz Kürt kadınları kölece yaşıyorduk, anlam veremiyorduk birçokşeye. Sabahtan akşama kadar, ancak evin işleriyle uğraşmak zorundakalıyorduk. Ama şimdi Ulusal Önderimiz Başkan Apo sayesinde, kadın;kadınlığının farkına vardı. Ama kadının kendini geliştirmesi, istemine bağlıoluyor. Eğer gerçekten kadınlar isterse her konuda kendilerini geliştirebilirler.Kadın kendini ne kadar özgürleştirirse, o kadar da ülkesini özgürleştirecektir.Bu yüzden de kadının omuzlarına çok yük düşmekte. Ama sadece söylemekde yetmiyor; önemli olan pratikte birşeyler yapmaktır.8586


Göçmen YüreklerGÜRCİSTAN’DA KADIN OLMAKHiç erkeklerin evde oturduğu, kadınların çalıştığı bir ortamda yaşadınız mı?Erkeklerin çocuklara baktığı, çocukları büyüttüğü ve evin geçiminisağlayanın, ayrıca ailede birinci derecede kadının söz hakkına sahip olduğubir toplum duydunuz mu? Ya da kadınların ailenin direği olduğunu............?Hayır dünya tersine dönmedi, egemen zihniyet de dönüşmüş değil..... Ancaköylesine bir toplum gerçekliği var ki; en çok çalışan kadınlarken, işsizliktenevde çocuklara bakmak zorunda kalan ve ev temizliğini bile yapan erkeklerolmakta; bulaşık yıkayan, çamaşır yıkayan, sobayı yakan.... özellikleOrtadoğu toplumlarında kadına biçilen rolün tam tersi, bu rol toplumdaerkeğe biçilmekte. Hem de özellikle Kürt toplumu içinde de yaygınca olan bugerçeklik; sanmayın ki gıpta ile bakılacak bir durum olmakta. Aslında insanınhem gülesi, hem de acınası geliyor bu gerçekliğe.... Çünkü dışarıda çalışankadın eve elinde yiyecek sepetleri ve cebinde parayla eve geliyor, çocuklar8788Göçmen Yüreklerpencereden gelecek olan babalarını değil de annelerini ve akşam olunca evedönenin erkek değil de kadın olduğu bir toplum....İşten yorgun argın dönen kadın; evin temizlenmediği, çamaşırlarınyıkanmadığını ve çocukların üstünün kir-pas içinde olduğunu görünce deerkeğe kızıyor, bağırıyor, çağırıyor....Evet; bir de aynı toplum koşullarında işsizlik yüzünden vucudunu satmaktakalan ve adeta bir mal haline gelen kadın gerçekliği içiçe.... Yani bir yandanherşeyin kadının elinde olduğu ama diğer yandan kadının bedeniyle,düşüncesiyle ama herşeyi ve herşeyiyle satıldığı çelişik mi çelişik birgerçeklik....Maalesef bir zamanlar çoğu insanın gıpta ile baktığı reel sosyalist sisteminyıkılışından sonra bu ve buna benzer nice tablo yaşadığımız bu kentlerdebirarada bulunmakta.Kafkasya’da insanların neredeyse açlık sınırında yaşadığı devletlerden biriolan Gürcistan’da, en kadın daha kolay iş bulabiyor ve erkeklerin çoğunluğuişsiz kalıyor. Seyyar satıcılıkta, küçük işletmelerde, pazar yerlerinde,firmacılıkta, devlet dairelerinde en rahat kadın iş bulabiliyor. Bunun diğer birnedeni de, şüphesiz göç olayında en fazla da erkeğin dış ülkelere gitmişolması....Neredeyse ABD ve Türkiye gibi devletlerin küçük sömürgesi haline gelenGürcistan’da deyim yerindeyse “ne gireni, ne çıkanı belli” misali; toplumdayaşanan ekonomik, sosyal, siyasal, toplumsal sorunlar da neredeyseçığırından çıkacak! Özellikle de yaşanan toplumsal ve ekonomik sorunlarkadını ve tüm kesimler içinde de, Kürt kadınını etkilemekte... Halen küçükçapta satıcılığın hakim olduğu Gürcistan’da, en yaygın iş sahası pazarlardır.Ve iş bulamayan kadınlar, en fazla da bu pazarlarda sebze, mevye v.b küçükçapta eşya satarak tüm ailesinin geçimini sağlamakta.Peki en fazla çalışanların kadın olması ve erkeklerin işsiz kaldığı neden ise;kadının kadın olmasından dolayı kolay iş bulması mı? Evet! Gürcistan’dakadın kadın olduğundan dolayı daha rahat iş bulabiliyor... Çünkü başkaseçenekleri yok; ya küçük çapta bir işte çalışacaklar ya da mafya ve diğerkirli işlere bulaşmak zorunda kalacaklar. İçinde yaşadıkları toplum gerçekliği;kendi yaratıcılıklarını geliştirmeleri zeminini yok ederek, her türlü ama hertürlü çalışmaya ve emeğini ve bedenini sömürmeye fazlasıyla açık...


Göçmen YüreklerKüçük Amerika ya da Türkiye bile diyebileceğim Gürcistan’da Gürc, Ermeni,Rus vb. kadınların ile özellikle de Kürt kadınlarının yaşadıkları sorunlargittikçe de çığ gibi büyümekte... İster din adına olsun, ister demokrasi adınaolsun kadının pis çıkarlar uğruna kullanılması; adeta kadın adına güzel hiçbir şey bırakmamış. Turistlik adı altında gizli işler yürüten mafya ise; giderekkadının en kirli işlerde kullanmayı marifetten öte gurur duyduğu bir iş halinegetirmiş.Peki tüm bu çirkinlere karşı Kürt kadını hiç mi örgütlü olamıyor, hiç miözgürlük mücadelesi vermiyor? Evet Kürt kadınlarının hiç ama hiç örgütlüolamadıklarını ya da cins mücadelesi vermediklerini söyleyemeyiz...Gürcistan’da yaşayan belli bir kesim Kürt kadını da; dünyanın her parçasındayaşayan Kürtler gibi örgütlü olma çabası içinde. Buradaki Kürt kadını da;diğer tüm Kürt kadınlarına sesini duyurabilmek için Kürtlere karşı geliştirilenen ufak olumsuz tavırlarda. sokaklarda haykırmakta ve birçok etkinlikdüzenlemekte.Şüphesiz sadece Kürt kadının şu ana kadarki ve bundan sonraki mücadelesicılız kalacaktır. Çünkü artık ucubeleşmiş bu sorunlar, Kürt kadınını aşmaktave diğer tüm kadınları olduğu gibi, hatta insanlığı yakından ilgilendiren birsorun olmakta.Ve herşeyden önce de; ister Acem olsun, ister Gürc, ister Ermeni, ister Azeri,Abhazya kadınları olsun, demokratik ve özgür bir gelecek için sisteme “hayır”demeleriyle başlayabilecektir asıl cins mücadeleleri.... Burada kadınınsisteme karşı “Hayır” ve “........istiyorum” kelimelerini kullanması; tüm bugerçeklikler içinde en zor olanı. Kadınlar sadece “hayır desin, sadece eşitlikistiyorum” desin.... bu bile yeterli olacaktır yeni başlangıçlara....Göçmen YüreklerAZERBAYCAN’DA KADINKafkasya ülkelerinin son ondört yılda yaşadığı ekonomik, siyasi, sosyalsorunlar; toplumları büyük oranda etkilemiş ve halen de toplumların yaşadığısorunların yaraları sarılmış değildir.Kafkas ülkelerinde özellikle ekonomik anlamda yaşanan olumsuz gelişmeler;adeta buraları büyük devletlerin pazarı ve sömürgesi haline getirmişdurumda. Siyasi, sosyal, askeri, ekonomik ve kültürel yönden birçok Kafkasülkesi; Sovyetlerin yıkılışından sonra büyük bir boşluğu yaşadı ve halen degiderilemeyen bu boşlukları ise: dünyanın büyük güçleri tarafındandolduruldu ve halen de doldurulmaya çalışılıyor. Günlük yaşamda dileğitiminden, kültürel-sanatsal yaşama kadar bir müdahalede bulunan vebaşka güçlerin ideolojilerinin çıkarları ve istemlerinde şekillendirilmekte veyön verilmekte. Özellikle genç nufüsa sahip ülkelerin taşıdığı potansiyel, biravantaj olurken; diğer yandan da maddi-manevi taleplerle yönlendirilmeyeaçık bu potansiyel, bir dezavantaj durumunu da taşımaktadır.İşte genç bir nufüsa sahip olan ve Sovyetlerin yıkılışından sonra kurulan birülke Azerbaycan’dır. 1990’lardan sonra bağımsızlığına ulaşan Azerbaycan;halen de kendi bağımsız ekonomik özgürlüğünü sağlayamadığından dolayı,yabancı sermaye ve piyasaların merkezi durumundadır. Bu yönlerden, diğerKafkas ülkeleri arasında birinci sırada yer alıp, en fazla öne çıkmış bir devletdurumunda.Özgücüyle yetersiz geçim kaynaklarına sahip olan ve varolan kaynaklarıişletecek güçte olmayan Azerbaycan’da da; en temel sorun işsizliktir. Büyükoranda yaşanan işsizlikten dolayı, dışarıya göçler yaşanmakta ve aynızamanda dıştan da göç almakta. Dıştan buraya gerçekleşen göçleri ise; enfazla kadınlar tercih etmekte. Rus, Ermeni, Türk, Ukraynalı birçok kadın, işbulmak amacıyla buraya akmakta... Buraya gelen kadınlar dilediklerince işbulamayınca; mafya türü işlere karışıp, özellikle fuhuş yapmak zorundakalmaktalar.8990


Göçmen YüreklerFuhuş yapan kadınlar arasında Ukrayna, Rus, Türk, Ermeni vb. kadınlargelirken, Kürt kadınları da azımsanmayacak derecededir. Her ne kadar,Azerbaycan Kürtleri islam dininin getirdiği tutuculuktan dolayı, bazı gelenekve göreneklerini koruyor olsa da; göç ve işsizlikten dolayı mafyanınçemberine düşen Kürt kadınları da bulunmakta ve %5’lik bir oranı temsiletmektedir. Özellikle Azerbaycan’da mafyacılık yapan Kürtlerin nicelik olarakda kabarık olması, Kürtlerin bu mafyacılık yoluyla en kirli işlere bilekarışmasına yol açılmakta.Fuhuşa çekilen kadınlar; dış ülkeler açısından ilk başta Türkiye olmak üzere,Kuveyt, Dubai, Ürdün, Rusya..... gibi ülkeler tercih edilmekte. FakatAzerbaycan Kürtleri içerisinde kötürümden daha kötürümlüğü yaşayanKürtler ise; Karabağ (yani Eski Kızıl Kürdistan) Kürtleri olup, fuhuşa çekilenKürt kadınları en fazla da buradan çıkmaktadır. Fuhuşun en uygun alanolarak seçildiği yerlerden biri olan Türkiye’de ise; genelde Iğdır, Doğubeyazıt,Bursa, Antalya ve İstanbul başta gelmektedir.Türkiye Cumhuriyetinin ideolojisinin ve politikalarının en fazla, hatta envahşinin uygulandığı Azerbaycan’da; tüm kirli politika ve yaklaşımlardan enfazla nasibini alan Kürt kadınlarını; bu çirkeften çekip çıkaracak ne bir kurum,ne bir örgütlenme olmaması ise; giderek daha fazla bu bataklığasaplanmalarına yol açmaktadır. Ayrıca halen de dünyanın en büyükgüçlerinin Kafkaslar üzerinde geliştirdikleri politikalar ve stratejik oyunlargiderek önümüzdeki süreçte pratiğe geçtikçe; buralarda yaşayan halklar vetoplumlar; bu tür politika ve çıkar oyunlarından fazlasıyla nasibini alacaktır.Kafkas ülkelerine yapılan müdahalelerle birlikte, tek bir örgütlenmeye sahipolmamasından -ki zaten örgütlenme ve bilinçlenmelerinin tüm zeminlerikurutulduğu için- dolayı, harcanacak olan Kürt halkıdır. Kürt kadının ise;mafyacılığın, fuhuşun çemberine düşürülmesi için, fazlasıyla uygun bir ortamvar. Kafkaslarda ve Azerbaycan’da tıkanan ve çürüyen zihniyetlere kurbanıedilen kadınları, belirsiz bir gelecek beklemekte.Kürt kadınları, ticari ilişkilere bulaştırıldığından ve fuhuş yapmak zorundakaldıklarından dolayı; Kürtlüklerini ne arar, ne sorar duruma gelmişlerdir. Buülkelere giden Kürt kadınları, genelde iş bulmak amacıyla gittikleri yerlerdeevlenme durumlarını da yaşamaktadır.Göçmen YüreklerŞüphesiz sadece Azerbaycan’da değil, birçok ülkede birçok kadının yaşadığıdurumlar, birbirinden farklı değildir. Dünyanın dört bir tarafına dağılmışKürtlerin, Azerbaycan’da içinde bulundukları durumunu hiç bir Kürt tasvipetmez. Fakat tasvip edilemeyen durumları; uluslararası demokratik kurum vekuruluşlara taşırmak her Kürdün en başta gelen görevi olmaktadır. Ortakplatformlar, konferanslar düzenleyerek; Kürt kadınlarının kendi ülkeri dışındayaşadıkları birçok ama birçok ülkede maruz kaldıkları saldırılara, politikalarave özellikle fuhuş olaylarını çözüme kavuşturmak gerekmektedir.9192


Göçmen YüreklerGöçmen YüreklerERMENİSTAN’DA DENGBEJ KADINLARVI. BÖLÜM: KAFKASYA KÜLTÜRÜKafkasya ya da Ermenistan denildiği zaman, dengbejler, güzel klamlar ve flütezgileri gelirdi her Kürdün aklına bir zamanlar. Ermenistan’daki Kürtler de,flüt ezgileriyle, klamlarıyla, folkloruyla Kürt kültürünü korumaya çalışmışlar.Her ne kadar bazı dönemlerde Kürt kültürü etkisizleştirilmeye, asimileedilmeye çalışılmışsa da Kürtler kültürel gelişimleriyle kendilerini korumayaçalışmışlar ve Ermenistan’daki Kürtler folklorik ve dengbejlik konularındagüçlü bir arşive sahip. Dengbejlik yönünde Karapete Xaço, Şeroye Biro,Avdilaye Zeynike vb. birçok kişi daha herkesçe tanınmakta.Sınırları geçerek Kafkasya’ya, Ermenistan’a gelen Kürter; ülkelerine olanözlemlerini, duygu yoğunluklarını, acılarını her zaman klamlar ve ezgileryoluyla dillendirmişler. Ermenistan’da sürgünlük yaşayan Kürt halkı;ülkelerine olan özlemlerini, yüreklerinin hasretliklerini hep ezgiler ve klamlarlaanlamlandırmışlar. Onlar için klam söylemenin, ezgi yapmanın diğer anlamısürgünü gerçekleştirenlerden, kendilerini buraya sürenlerden bir intikamalma adı haline gelmiş.Ermenistan’da da göçün acılarını, sürgünlüğün tüm acılarını, yabancı vekendi ülkesinden uzak yaşamanın tüm acılarını da ve topraksız yaşamanınzorluklarını en çok kadınlar çekmekte. Kürdistan’da nasılki Meyremxanlar,Ayşeşanlar çıkmışsa; Kafkasya’da ve özellikle de Ermenistan’da da büyüksayıda kadın dengejler ve müzisyenler çıkmıştır. Her ne kadar şu anda bazınedenlerden dolayı büyük bir kısmı başka yerlerde yaşıyor ya da ölmüşolsalar da bıraktıkları etkiler ve onlardan geride kalanlar da yok değil.Ermenistan’da Zanika Şakır, Aslika Kadır, Nure Cewari, Sosika Sımo, XanaZaze gibi dengbej kadınlar sesleri, ezgileri ve müzikleriyle ün yapmışisimlerdir. Ermenistan’da yetişen ve büyüyen Aslika Kadır bir süreErmenistan’da bir süre dengbejik yaptıktan sonra; bazı koşullardan şu andaAvrupa’da yaşamakta. Zanika Şakır vb. gibi diğer dengbej Kürt kadınları daKürt ezgilerini dışa taşımışlardır. Ermenistan dışında yaşayan diğer dengbejKürt kadınları da başka yerlerde hem yüksek öğrenimlerini hem de müzikyüksek okullarını okuma imkanı yakalamış ve Kürt kültürünü, müziğini,sanatını ve müzisyenliğini bilimsel anlamda da koruma imkanınıyakalamışlardır.9394


Göçmen YüreklerMesela Nure Cewari (Heciye Cindi’nin kızı); hem müzik yüksek okulundaokumuş, hem de uzun bir süre Erivan radyosunda sorumlu olarak çalışmış,hem de radyoda sesiyle tüm Kürt halkının gönlünde yer edinmiş ve çoksayıda nota yapmıştır. Fakat Nure Cevari de bazı nedenlerden dolayıKafkasya dışında yaşamakta. Cemile Celil de Erivan’da müzisyenlikyüksekokulunu okumuş; uzun yıllar Erivan radyosunda çalışmış ve notalargeliştirmiştir. Ve Kürt Ermenistan’daki anomin Kürt müziğinin derlenip,toparlanmasında önemli bir rolü vardır. Cemile Celil; Ermenistan’daki hemenhemen tüm köyleri dolaşarak, resmi kayıtlara geçmemiş Kürt şarkılarını,türkülerini toplar ve kitaplaştırır.Bunun için kendisine “benmüziğin gerillasıyım” der. Aynıamanda bir müzisyen olarak Kürtezgilerine ve klamlarına büyükönem vermekte. Kürt klamlarınınve ezgilerinin yok olmaması içinbüyük bir çaba da göstermekte.Ermenistan’da dengbejlikyapabilecek olup, bunu bazıtoplumsal geleneklerden ya dabazı imkansızlıklardan dolayıdevam ettirmemiş, kendisinigeliştirmemiş ama gerçekten yetenekli bir o kadar kadın daha var. Bukonuda Cemile Celil bazı Kürt kadınlarına radyoda klam söylemeleri içintekliflerde bulunduğunu ama toplumsal gerilikten kaynaklı nedenlerdendolayı yetenekli olan bu kadınların; kendilerini geçmişte nedengeliştiremediklerini şöyle anlatıyor: “Sesiniz güzel, gelin radyoda klamsöyleyin” diyordum ama onlar “ayıptır, nasıl gelip radyoda klam söyleriz”diyordular.Ayrıca Ermenistan’da müzisyenlik yapan Kürt kadını Cemile Ermenistan’dakikadın dengbejler için şöyle konuşmakta: “Babam köylere gider, Kürt kız veerkeklerini üst başlarıyla çok doğal halleriyle olduğu gibi getirirdi. Ama birçokdefa da herkes radyoya gelmiyordu. Bazı genç kız ve erkekler düğünlerdeşarkılar söylüyordular. Fakat radyonun ismini duyduklarında “hayır hayır!Göçmen YüreklerCasım amca biz radyoda şarkı söyleyemeyiz, babam izin vermiyor, annembırakmıyor”. Babaları izin verdi mi, anneleri izin vermiyor; anneleri izin verdimi de babaları izin vermiyordu. Bu araç sesimizi çalar diyordular!Ermeni bir kadın vardı, Sahakyan Anoş ismindeydi. “Radyoya gelip çalışmakve şarkı söylemek istiyorum” diyordu. Kendisi de Kürtçe dil ve sanatını çok iyibiliyordu. Aynı zamanda Elegez kültür grubunda çalışıyordu. Radyoda ikişarkı söyledi ve böylece ilk defa kadın sesiyle şarkı söylenmiş oluyordu. Bazıküçük gruplar vardı, ama radyoda şarkı söylemeye korkuyorlardı. “Bu demirsesimizi çalar” diyordular. Babam da “korkmayın, korkmayın sesinize birşeyyapmaz diyordu.”Herşeye rağmen adı sanı ünlü birçok kadın dengbej yetişti Ermenistan’da,yaşayanlar da Kürtçe müziklerini devam ediyorlar. Şu anda Ermenistan’dayaşayan ve NÇA (navenda çanda agıri) üyesi olan dengbej Dilber;Ermenistan’da ilk kadın dengbejlerini ve Kürt müziğini ve Ermenistan’daneden kadın dengbejlerin azaldığını, neden Kürt foklor ve müziğininazaldığını anlattı. Çünkü son dönemlerde Ermenistan’da NÇA kuruldu vetüm Kürtler bu süreçte geliştirdikleri folklor ve müzik gruplarıyla tüm ulusalgünlerini ve şenliklerini kutluyorlar.İşte bu konuda dengbej Dilber Vekil şöylekonuşmakta: “Sovyetler dönemindeKürtler varolan imkanlardanyararlanmasını bilmişler ve Kürtkültürünü, Kürt müziğini geliştirmeimkanlarını sonuna kadar kullanmışlardır.Ve birçok yönden imkanları olanSovyetler döneminde Kürtler birçok müzikve foklklor grupları oluşturmuşlardı.Ermenistan’ın birçok alanında oluşturulanbu müzik ve folklor grupları birçok defa9596


Göçmen YüreklerKafkasya alanında gerçekleşen turnuvalara katılmış, Kafkasya genelindeyapılan etkinliklere katılmışlardır. Elbette o zamanlar birçok kadın dengbejlervardı; Aslika Kadır, Sebril İsmail, Zadika Şekir, Fatma İsa vb. ama budengbej kadınların geneli Ermenistan’dan göç ettiler, birçoğu Avrupa’ya gitti.Zadika Şekır şu an Rusya’da yaşıyor, Aslika Kadır da Avrupa’da...Kendim 1973 yılında Erivan radyosunda klam söylemeye başladım. Uzunyıllar boyunca da grup olarak Erivan radyosunda klamlar söyledik. 1976’daAboviyan alanına bağlı Cıraber köyünde bir grup oluşturduk. Grupta hemerkekler, hem de bayanlar yer alıyordu, genelde de aile çevremdi.Kızkardeşlerim, eşim, amca çocuklarım grupta yer alıyordu. Ve 14 yaşımdanitibaren klam söylemeye başladım. 1976 yılında kurduğumuz grup hemmüzik alanında çalışıyordu, hem de folklor gösterileri yapıyordu. 1978 yılındaLeningrad’a Newroz bayramı kutlamaları için çağrıldık. Genelde yurtseverlikve aşk klamları söylüyorduk.Daha sonra bazı nedenlerden dolayı grubumuz dağıldı. Fakat iki yıl önceKoma Berçem adında yeni bir grup oluşturduk. Koma Berçem sadecebayanlardan oluşuyor. Hem müzik yapıyoruz, hem de foklor gösterilerindebulunuyoruz. Kürtlerin tüm ulusal günlerinde ve şenliklerinde sahnede yeralıyoruz.”Göçmen YüreklerKendisine Koma Berçem’in sorumlusu olan Dilber’e neden sadecebayanlardan oluşturulduğunu sorduğumuzda da şöyle devam ediyor: “çünkühep Kürt kızlarının gelişmesini istemişimdir. Kürt kadını daha önce kölekonumundaydı, bastırılıyordu, kadın yok olarak gösteriliyordu; fakat şimdiöyle değil Kürt kadını artık çok büyük gelişmeler kaydetmiş. Kadın olarak dabiz bu çalışmayı yürüttüğümüzde, kültürümüzü, sanatımızı geliştirdiğimizdeülkemizle birlikte olduğumuzu hisediyoruz. Topraklarımızdan uzağız, fakathep ülkemizin insanlarıyla birlikte olduğumuzu hisediyoruz. Ülkemizbaşarıncaya kadar da kültürümüzü korumasını, sanatımızı daha dageliştirmemizi bilmemiz gerekiyor.”Şüphesiz kadın dengbejliği; yeni bir tat, yeni bir renk ve baharlardaki çiğdamlalarının serinliği ve hoşluğu gibi etkiler yaratmaktadır Kürt klamlığında...her ne kadar bu konuda birçok dengbej; kadın dengbejlerin Kürt müziğineyeni bir tat ve yeni bir renk verdiği konusunda görüşlerini belirtmiş olsalar da!Ermenistan’da belki dengbejlerin sayısında bir azalma yaşanmış olabilir amaiki yıldan beridir çalışmalarını yürüten Koma Berçem’e baktığımızda genç veyeni kuşak olan bir dengbej grubuyla karşılaştığımızı görürüz. Ermenistan’dasadece Koma Berçem’de değil, Koma Mizgin’in de –ki hepsi bayanlardanoluşmuş-, Koma Elegez bünyesinde yer alan bayanların hepsi gençkuşaktan. Kafkasya’daki dengbej kadınların yeni bir dirilişi yaşamaları vedengbejliği devam ettirmeleri için de bu genç bayan grupları büyük umutlarveriyor. Ve bu gruplar; gelecek açısından taze bir kan, yeni bir ufukyaratmakta.Fakat eski dönemlerdeki kadın dengbejlerin arşivi kendi ağırlığıyla, kendiniteliğiyle yerini korumakta. Hiçkimse onların değeri konusunda hiçbir şey desöyleyemez.9798


Göçmen YüreklerGöçmen Yüreklercan ağrıtıyor, ne de beyin ağrıtıyor... işte bu da Kürt kadınlarının dengbejliğioluyor...Modern müzik konusunda da; Diana Vekil sesiyle Ermenistan’da müzikyapan kadınlar arasında yer almakta. Diana Vekil de Kürt müziği ve operaylauğraş vermekte, operada yer alan bir Kürt kadını olarak büyük gelişmelersağlamakta, tiyatroyla uğraş vermekte.Birlerce olan özlemler, binlerce defa ülkeden uzaklığın getirdiği acılar,binlerce defa yaşanılan sürgün yaşamı ve daha çok da Kafkasya’daki Kürtkadının çektiği binlerce acılar; kadınların ses tellerinde, flüt sesiyle birlikte veKürt klamlarıyla dalga-dalga hiçbir sınır, hiçbir kanun tanımadan her tarafa,her Kürdün yaşadığı yere yayılmakta ve ilerlemekte, ilerlemekte. Doğrudurbirçok dengbej Kürt kadınının dünyanın birçok yerine gittiği, fakat yine de;dengbej kadınların klamlarının yankıları her Kürt ananın yüreğindeçarpmakta...Her ananın yüreğindeki o klamlar; acılarının ve çektikleri elemlerin dermanıoluyor, acıların sabrı, sürgünlüğün çözümü, ülkeye olan özlemlerinin sabrı,atalarının köylerini bir kez daha görmelerinin umudu oluyor. Yürekten,yüreğe esen bir rüzgar oluyor bu sesler... bu sesler ne yürek ağrıtıyor, ne99100


Göçmen YüreklerKAFKASYA’DA KÜRT KADINLARININGİYİMİGöçmen YüreklerBilindiği gibi; Kafkasya’daki Kürtlerin çoğunluğu Ezidi dininden olanKürtler’dir. Daha çok Kürdistan’dan göçüp gelen bu Kürtler; daha dageldikleri yerlerin kültürünü korumakta ve geldikleri yerlerden aldıklarıgiyimlerini hemen hemen aynı şekilde devam ettirmekteler. Ermenistan’dayaşayan Ezidi Kürt halkı; daha çok Kars, Van, Bitlis vb. yerlerden göç ederekgeldikleri için; sınırları aşarken kendileriyle getirdikleri giyim kültürünü degetirmişler. Şimdsi bile sınırların öte yüzünde, kendilerinin bile yaşamadıklarıbelki de görmedikleri ülkelerinin davul seslerini sınırlar ardından duyuyorlar.Sınırlar ardından ülkelerinin kendilerine ulaşan düğün sesleri, insan ve silahsesleri umut veriyor, geçmiş ve gelecek hayalleri kurduruyor. Onlar içinsınrların ötesinden gelen sesler atalarının sesleri, yok edilen, inkar edilmekistenen dedelerinin-ninelerinin ezgileridir.Ve halen de sınırları ve Aras suyunu geçerek gelen Ezidi Kürtlerin oturuş,kalkışları, giyimleri, yaşam tarzları birçok yönden halen de sınırların ötesininizlerini taşıyor.Elbette dünyada her halk, her millet kendi kültürü, kendi örf, adetleriyletanınır ve kendisini var eder. Bir halkın kimliği: kültürü, gelenek,görenekleriyle tanınır. Aynı şekilde bir halkın örf, adetleri ve kültürü başkahalkın kültüründen etkilenir ve başka halkların kültürünü etkiler.Özellikle de kültürel anlamda her halkın kendine özgü giyim tarzı ve giydiklerielbiseleri vardır. Kuşkusuz bir halkın giyimi, yaşam kültürü yaşadığıcoğrafyadan ve geçmiş tarihinden bağımsız değildir. Her halkın giyiminde de;dini, ekonomik etkiler belirleyici olmaktadır. Yani bir halkın giyimi; üzerindeyaşadığı toprak parçasının coğrafik özelliklerinden, ekonomik koşullarındanve kendisini yaşatan dini etkilerden bağımsız değildir. Bunlar birbirinietkilerlerler de...101Fakat zamanla Gürcistan’la sınır olmanın ve Ermeniler içinde olmanıngetirdiği kültürlerin birbirlerinden etkilenmeleri de sözkonusudur. Bu konudaözellikle de Ermenilerin kültüründen etkilenerek giyimlerini buranıngerçekliğine göre geliştiren bir kısım Kürt kadınlarının yanında; halen debüyük yaşta ve yaşlı Kürt kadınları, sınırların ötesinden aldıkları giyimtarzlarına göre giyiniyorlar. Kars ve diğer Kürt şehirlerinden gelen Ezidilerin102


Göçmen Yüreklersayısı çokça olmasa da; halen giyimleri sınırın ötesindeki Kürtlerin giyimtarzlarıyla aynı. Her ne kadar modern anlamda giyimler ağırlık taşıyor olsada; eskilerden kalma giyim modelleri Kürt kadınları arasındaki ağırlığınıkorumakta ve yaşlı kadınlar ülkelerinden getirdikleri elbiseleri giymekte.Belki model anlamında giyimde bazı değişiklikler de olmuş, ama daha farklımodeller de geliştirilmiş. Ermenistan’da da özellikle Elegez, Oktonberya veŞamiram alanlarında yaşayan Kürt kadınları halen de sınırların ötesindekibüyüklerinin elbiselerinin modellerini giyiyorlar. İster başlarına bağladıklarıkefyeler, ister sırtlarına geçirdikleri şallar olsun, hepsi de ülkelerindegiyilenlerle aynı. Ermenistandaki Kürt kadınları halen de; başlarına hirbi,önlerine peşmal, sırtlarına kefye ve yelek giyiyorlar.Bu konuda biz de halen eski Kürt kültürünü devam ettiren büyük kadınlarlagiyim üzerine tartıştık. Elbise türlerinden hangilerini genç kızların,hangilerinin ihtiyarların, hangilerinin de gelinlerin giydiklerini sorduk ve bukonuda Elegez’deki Şemal Bıroyan, konuyla ilgili olarak bize şöyle konuştu:“şimdi büyük kadınların giydikleri elbiseler genelde ülkede giyilen elbisemodelleriyle aynı. Ama Kürtlüğün temsili olan eski modellerdeki elbiselerigençler fazla giymiyorlar, sadece düğün ve şenliklerde giyiyorlar. Ermenilerarasında yaşadığımız için de; gençlerin büyük oranda etkilenmelerisözkonusu.Büyük yaşlardaki kadınlar halen de; önlerine peşmal bağlıyor, yelekgiyiyorlar. Belki daha önceleri büyüklerimizin giyimlerinden de hatırlıyorumkutık giyilirdi. Şimdi tam anlamıyla kutık olmasa da; genelde peşmal, kefyeile birlikte kremsatine giyiliyor. Başlarına da şaxrareşi bağlıyorlarAma Ermenilerin arasında kaldığımız için giyimimizde de bir etkilenmegörülebiliyor. Gençler daha çok modern giyinmeye çalışıyorlar, başları vesaçları açıktır. Düğünlere gittiğimizde de; normal yaşamda giydiklerimizleaynı tarzda ama biraz daha pahalı kumaşlarla yapılmış derekesklerimiz,yeleklerimiz, şallarımızla gidiyoruz.Göçmen YüreklerXeyl: gelinlerin başına atılırdıŞala Kurmanci: kalın kumaştandır. Kışın sırta atılıyor, yündenyapılmadır.Dere: yarım etek biçimindedir yani peşmal. Kumaşın rengine göredeğişebiliyor. Dere gibi genelde yeşildir.Yelek (surt): iki parçadan oluşuyor. Genelde birkaç renkten oluşuyor.Tavrişi: şala benziyor ama hafif bir kumaştan yapılır. Büyük kadınlarkullanırlar.Şara toksin: çok eski bir modeldir ve şimdi az kullanılıyor. Birçok renktenoluşuyor ve püsküllüdür.Heft reng: eskiden xeli olarak kullanılırdı. Çok ince ve hafif kumaştandır.Kutık: yeleğin daha ağır kumaşından yapılır, iki tarafı da giyilebilir.103104


Göçmen YüreklerEn önemlisi olan ise; büyük yaştakilerin daha da eski Kürt giyim tarzınıdevam ettiriyor olmaları ve düğünlerde-şenliklerde gençlerin bile Kürtkültürünün temsili olan elbiselerini giyiyor olmalarıdır.Eskiden gelinlere de aynı tarzda elbiseler ve xeliler giydirilirdi. Şimdi yer-yerhalen de evlendirilen genç kızların başına heftreng dediğimiz xeli atılıyor.Genç kızlar da düğünlerde, şenliklerde ve özel günlerde başlarına hirbibağlıyor, kremsatine (yelek) giyiyorlar.”Şemal Bıroyan’ın dediği gibi; artık zamanla bu elbise modelleri ortadankalkmakta; sadece özel günlerde, düğünlerde, şenliklerde giyilmekte. Amaen önemlisi de bu elbise türlerinin coğrafi yakınlıktan kaynaklı Kars, Van vb.şehirlerdeki Kürtlerin giydikleri ile çok benzerlik taşıyor olmalarıdır. SadeceKürdistan şehirlerindeki Kürt kadınlarının giydikleriyle aynı olup, sadece EzidiKürtler değil, Ermenistan’daki müslümün Kürtleri de giymekteler. Doğrudurher ne kadar Ezidi Kürtler; Ermeniler ve başka halklar arasında yaşıyorolsalar da; -deyimleriyle- ülkelerinden getirdikleri elbiselerin halen desaklıyorlar, halen de büyüklerinden aldıkları modellerle kefyelerini,elbiselerini dikiyorlar. Ama biz istesek de, istemesek de yavaş yavaşKürtlerin Ermenistan’da bile giydikleri elbise modelleri günümüz gerçekliğinegöre yavaş yavaş ortadan kalkmakta. Belki ülkedeki bazı kadınlarbüyüklerinden aldıkları modellerle giydikleri elbiselerini artık giymiyor olabilirde, ama Ermenistan’daki kadınlar halen de ülkelerinden getirdiklerielbiselerini saklamaktalar.Kürt kadınları, Kürt çocukları sınırların ötesinden, Araratın öteki yüzündengeldiler ve şimdi Ararat’ın öte yüzünde yaşıyorlar. Sınırın ötesindeyaşayanlar; önceleri herşeyleri ama herşeyleriyle sınırın ötesindengetirdikleriyle yaşadılar, giydiler, oturdular, konuştular. Daha sonra yavaş,yavaş sınırın ötesi uzaklaşmaya başladı, uzaklaştı, uzaklaştı ve Agiri;ARARAT oldu. Ararat artık sınıra yakın yaşayanların yaşamı, giyimleri,kültürel özellikleri...Ve artık ARARAT yavaş yavaş küçülmeye başladı sınırın ötesindeyaşayanlar için. Çünkü Ararat modernleşti sınırın ötesinde yaşayan için,çünkü Ararat; yeni yetişen kuşaklar için yeni bir kuşağın sınırına dahiloluyor.... çünkü Ararat artık; Araratın öteki tarafından gelen ve şallarını,kefyelerini, şalvarlarını, hirbilerini, ktanlarını, kofilerini kendileriyle getirenlerinGöçmen Yüreklerdeğil de modern dedikleri eteklerin, minilerin, bluzların mekanı olmaya doğruyol almakta.105106


Göçmen YüreklerGöçmen Yürekler107108

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!