11.07.2015 Views

Türkiye Diyanet Vakfı

Türkiye Diyanet Vakfı

Türkiye Diyanet Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ>> İÇİNDEKİLER3 Başkandan4 Not Defterinden5 GündemKutlu Doğum Haftası15 KDH PanelHz. Peygamber ve Aile21 KDH PanelHz. Peygamber ve Kadın29 GündemVakfımızın 18. Olağan Genel Kurulu Yapıldı46 PanelAşkın 1001 Kapısından Birkaç Pencere54 İzlenim21. Tahran Uluslararası Kitap Fuarı(TIBF-Tahran International Book Fair)58 Bir Çınarı UğurladıkKemal Güran70 Eğitim Duayenini UğurladıkŞevki Özkan72 ŞölenKırgızistanlı Öğrenciler Veda Şöleni Düzenledi77 MezuniyetTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Altındağ Kız Öğrenci YurduMezuniyet Gecesi82 Sağlık KöşesiParkinson Hastalığı84 Şubelerimizden Faaliyetler87 BiyografiVakfımızın Genel Müdürlük GörevineSüleyman Necati Akçeşme AtandıTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı AdınaSahibiSüleyman Necati AKÇEŞMEGenel MüdürYayın Koordinatörü veSorumlu Yazı İşleri MüdürüArif MALKOÇPersonel ve İdari İşler MüdürüsYayına HazırlayanYüksel SEZGİNsGörsel İletişimMehmet ÖZTÜRKsAdresDr. Mediha Eldem Sokak No: 72/B06640 Kocatepe - AnkaraTel: (0312) 417 12 35 • Faks : 417 12 45İnternet Adresi • E-Postawww.diyanetvakfi.org.trtdv@diyanetvakfi.org.trsYayımlanan makalelerinsorumluluğu yazarlarına aittir.sPara ile satılmaz.sBaskıTDV YAY. MAT. ve TİC. İŞL.OSTİM Örnek Sanayi Sitesi358. Sokak No: 11 06370Yenimahalle/ANKARATel : (0312) 354 91 31 • Faks : 354 91 32


BAŞKANDANFerdin huzur ve saadetini temin kadar, sağlam birtoplum tesisi de İslâm dininin temel gayelerindenbiridir. İşte bu sebeple İslâm, birey eğitiminin ilkocağı olan ve toplumun temel taşı sayılan aile müessesesineayrı bir önem vermiştir. Aile, sevgi ve dayanışmanınbilfiil yaşandığı, temel insanî ve ahlâkî değerlerinöğrenildiği, din duygusunun geliştiği, vatanve insan sevgisinin aşılandığı bir ortamdır.Kadın ve erkeği, yaratıcı karşısında eşit bireylerolarak gören İslâm, aile hayatını sevgi ve rahmet üzerinebina etmekte (Rum, 21), Allah’ın insanlara olansevgisinin, yeryüzüne yansıyan rahmetinin aile içindede bulunması gerektiğini vurgulamaktadır. NitekimKur’an-ı Kerim’de aile birliğinin kurulmasınısağlayan evlilik akdine de misak-ı galiz (sağlam birteminat) olarak dikkat çekilmektedir. (Nisâ, 21)Aile, toplumun taşıdığı değerler mirasını birsonraki kuşağa aktarması açısından son dereceönemlidir. Çünkü aile; ahlâkın, edebin, iffetin ve güveninmektebidir.Aile bağlarında başlayan çözülme, toplumun daçözülmesine yol açar. Bu itibarla aile ocağında aslolan, tarafların hayatın bütün engebelerine karşı elele, omuz omuza vermesi, birbirine sevgi ve sadakatlebağlanması, birbirlerine karşı sorumluluklarınıyerine getirmesidir.Yaz tatiline girdiğimiz şu günlerde, ailelerimizeönemli bir sorumluluk daha düşmektedir. O dayarınlarımızı temsil eden çocuklarımızın dini vemanevî eğitimleri ile ilgilenmek, böylece okul dönemindeelde ettikleri eğitimin bu yönüyle tamamlanmasınısağlamaktır.Her yaz tatili döneminde olduğu gibi bu senede öğrenim çağındaki çocuklarımızın din eğitiminibir ölçüde de olsa verebilmek amacıyla Başkanlığımıztarafından bütün camilerimizde yaz kurslarıaçılmakta, bu kurslarda arzu eden vatandaşlarımızave çocuklarına Kur’an-ı Kerim ve temel dinî bilgileröğretilmektedir. Çocuklarımızın kendisiyle ve toplumlabarışık iyi birer insan olarak yetişmesi, dinkonusunda doğru ve sağlıklı bilgi edinmeleri, dineğitimini yeterli düzeyde, zamanında ve sağlıklı biryöntemle ve içerikte almaları anne-babaların dünyevive uhrevi sorumluluğunun bir parçası olduğu gibi,toplumsal birlik ve dirliğimiz, çocuklarımızın ilerideyanlış telkinlere maruz kalmaması, manevi boşluğadüşmemesi açısından da fevkalâde önemlidir.Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı veTDV Mütevelli Heyeti Başkanı“Ailebağlarında başlayançözülme,toplumun daçözülmesine yol açar.”Bu kurslarda öğreticilik yapanpersonelimiz başta olmak üzere tümöğrenci velileri kursa katılan çocuklarınüzerinde uzun bir öğretim yılınınyorgunluğunun bulunduğunugöz önünde bulundurmalı ve onlarasevgi ve şefkatle yaklaşmalıdır. Gerekaileler, gerekse cami cemaati, çocuklarıyaz Kur’an kurslarına teşviketmeli, çocukların cami avlusundavakit geçirmelerinden mutlu olmalı,onlara sevgi ve şefkatle yaklaşmalıdır.Doğru dinî bilgiye dayalı dinî eğitimve onun rehberlik edeceği dindarlıkinsanlara iç huzuru, mutluluk ve özgüvenverir.Yaz kurslarımızın bu önemedenk bir başarı içinde geçmesini temenniediyorum.TDVTÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 3 >


Bu yıl Kutlu DoğumHaftasıaçılış programıBalıkesir ilimizde geçekleştirildi.Kutlu Doğum Haftasınınaçılışı Gala Yaşam AktiviteMerkezinde düzenlenen birtörenle yapıldı. Açılış törenine<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı ve VakfımızMütevelli Heyeti BaşkanıProf. Dr. Ali Bardakoğlu,Balıkesir Valisi Selahattin Hatipoğlu,Balıkesir ÜniversitesiRektörü Prof. Dr. Şerif Saydam, dekanlar,mahalli idareciler ve kalabalıkbir topluluk iştirak etti.Açılış programında Kutlu DoğumHaftası münasebetiyle Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı tarafından açılanyarışmalarda dereceye girenlere deödülleri takdim edildi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 5 >


GÜNDEM“Biz bu dünyadainsan olmanın,Rabbekul olmanınşuuruna ermiş isekbunu o ebedisaadet önderlerineborçluyuz,o kutlu nebilereborçluyuz.”Prof. Dr. Ali Bardakoğlu<strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanıTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıMütevelli Heyeti Başkanı<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı, Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı ile birlikte –zatenikisi bir bütünün iki ayrı parçasıdıryirmiyıldan bu tarafa, PeygamberEfendimizi tanımayı, tanıtmayı, anlamayı,sevmeyi ve şahıs olarak şahsımızdave hayatımızda onu temsiletmeyi önemli bir hedef olarak seçtikve Kutlu Doğum Haftalarının daamacı budur.Geçtiğimiz ay Mevlit programlarıoldu. Mevlit programları, Hicriolarak Peygamber EfendimizinMevlidinin idrakidir. Kutlu DoğumHaftaları ise, Miladi olarak 20 Nisanolan Peygamber Efendimizin dünyayışereflendirmesinin idraki haftasıdır.Önce, insanlığın niçin peygamberlereihtiyacı vardır, bunun üzerindebirkaç cümleyle durmak istiyorum.Değerli kardeşlerim, dinlerinüç ana mesajı vardır, temel unsuruvardır: Uluhiyet; nübüvvet ve ahiret.Uluhiyet, bizi yaratan Yüce Rabbimizitanıma, bilme ve O’na bağlılıkiçinde yaşama bilincidir. Ahiret;büyük küçük, genç ihtiyar herkesineninde sonunda akıp gideceği o sonsuzlukummanıdır. Nübüvvet; uluhiyetile ahiret arasındaki köprüyükuran ve bizi uluhiyet bilinciyle diritutup, ahirete hazırlayan ebedi saadetmesajının adıdır. O sayede bizbu dünya hayatının geçici, ahiretin,uhrevi hayatın kalıcı olduğunu farkederiz. O sayede biz sıradan bir canlıolmaktan çıkar, Rabbin kulu ve mükerremvarlığı oluruz. Peygamberlersayesinde biz, elest bezminde verdiğimizsözü hatırlar, aslımıza döneriz.Çünkü biz, ruhlar yaratıldığı< 6TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


vakit hepsi Yüce Rabbi tanıdı, bildive Rabbimiz de bizleri sevdi ve sevdiğiiçin, bize güvendiği için bizleridünyaya gönderdi. Ama dünya hayatıbizi çok meşgul etti. Dünya hayatınınhevesleri, emelleri, sonu gelmezkaygıları bizi âdeta kendimizdenuzaklaştırdı, aslımızdan uzaklaştırdı.İçimizde getirdiğimiz o elest nurunu,dünya hayatında biz kaybetmeye,söndürmeye başladık.İşte, resuller geldi, Hazret-iAdem’den Hazret-i MuhammedAleyhisselam’a kadar peygamberlergeldi, bizi aslımıza döndürdü, bizimiçimizdeki cevheri ortaya çıkardı,ateşe verdi, onu tutuşturdu. Bize,bizi hatırlattı; bize, bizi tanıttı.Onun için insanlık, o peygamberlereçok şey borçludur. Şeyh Galipder ya: “Efendimsin, cihanda itibarımvarsa sendendir.” Evet, biz budünyada insan olmanın, Rabbe kulolmanın şuuruna ermiş isek bunu oebedi saadet önderlerine borçluyuz,o kutlu nebilere borçluyuz.Hazret-i Adem’den MuhammedAleyhisselam’a kadar Yüce Rabbimizhep insanlığa bu rehberleri gönderdi,bizi uyardı. Biz Müslümanlar, bizmüminler hiçbir peygamber arasındaayrım yapmayız, hepsine salat veselam getiririz; Hazret-i Adem’denHazret-i İbrahim’e, Hazret-i Musa’ya,Hazret-i İsa’ya ve Hazret-i MuhammedAleyhisselam’a. Bizim gönlümüzdeböyle bir kuşatıcı peygamberaşkı, peygamber sevgisi vardır. Buda Müslümanlığa mahsus bir kuşatıcırahmetin ifadesidir.Peygamber Efendimiz hakkındabirkaç cümleyle hatırlatmadabulunarak, onun bereketiyle bereketbulalım istiyorum. Yüce Rabbimiz,değerli dostlarım Yüce Rabbimiz,peygamberleri beşer olarak, beşerlerarasından seçerek gönderdi.Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde,insanların peygamberlere inanmasının önündeki enbüyük engelin, peygamberlerini beşerlerden beşer seçilmesiolduğunu anlatır. Hep demişlerdir, niçin bizimgibi bir beşer resul gönderildi? Yiyor, içiyor, evleniyor,sokaklarda dolaşıyor. Yüce Rabbimiz madem peygambergönderecekti, kanatlı melekler gönderemez miydi,dediler. Peygamberlerin beşer olarak seçilmesi, inanmanınönünde önemli bir engel oldu. Halbuki, bundaönemli bir hikmet vardı. Yüce Rabbimizin ebedi mutlulukmesajının, vahyinin anlaşılabilmesi, yaşanabilirolduğunun görülmesi gerekiyordu. Bu da ancak bizimgibi bir beşerin üzerinde görülebilirdi. Onlar hep bizeörnek oldular.Değerli dostlarım, peygamberler, Allah’ın vahyini,Allah’ın kelamını getirip bırakıp gitmediler, onu yaşadılar,bize gösterdiler, bize anlattılar ve onlar hayatımızınbir parçası oldu. Böyle olduğu için de, peygamberlerbir bakıma Allah’ın vahyini, Allah’ın dünyevi hayatlailgili muradının yaşanabilir, uygulanabilir, yapılabilirolduğunu gösteren numunelerdir, örneklerdir, önderlerdir.Öyle olduğu içindir ki, Efendimiz MuhammedMustafa’ya Kur’an-ı Kerim üsve-i hasene dedi, en güzelahlak misali dedi. Peygamber’de sizin için örneklik vardır,dedi. Çünkü o da bizim gibi bir beşer idi.Fakat yanılmayalım, onun beşer vasfı, sadece budediğimiz hikmete mebni bir durumdur. Ama bir başkaayette Yüce Rabbimiz diyor ki: “Ey Müminler, ey insanlar,dikkat ediniz; O Muhammed sizden herhangibirinizin babası, oğlu, herhangi birinin çocuğu şeklindetanımlayabileceğiniz sıradan bir insan değildir. OAllah’ın Resulü ve son peygamberdir.”Böyle olduğu içindir ki Batılılar, Hazret-iPeygamber’i ve peygamberlik müessesesini pek kolaykavrayamadılar. Doğru, çok övücü, Hıristiyan dünyadada aklıselim sahibi birçok insanın Peygamber Efendimizleilgili çok övücü sözleri vardır. Dahi dediler, büyükmütefekkir, büyük insan dediler ama onların hiçbiri Hazret-i Peygamber’i tanıtmaya, anlatmaya yetmez.O Allah’ın Resulü idi ve son peygamber idi. Kur’an’ıntabiriyle Yüce Rabbimiz Peygamber Efendimizi şahit,müjdeleyen, korkutan, uyaran, Allah’ın yoluna çağıranve kıyamete kadar ışık saçan bir kandil olarak gönderdi.Bu beş vasıf da, üzerinde düşünmemiz gerekenönemli uyarılardır. Şahit olarak gönderdi, o Resul geldibulunduğu toplumu izledi, müşahede etti, gördü, vaziyettespiti yaptı; sonra iyiye iyi, doğruya doğru, yanlışayanlış dedi. İyi yapanları, iyi davrananları teşvik etti.Kötü yapanları, kötülük işleyenleri, yanlış iş yapanlarıwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 7 >


“Aile,sahipolduğumuzbütündeğerleri,millîdeğerleri,manevideğerleri,kültürelkazanımlarısonrakinesillereaktaran bireğitimocağıdır.”tanıma, sevme, anlama, anlatmave temsil etme açısından bize yeniufuklar açar. Hepsi de önemli, tanıma,sevme, anlama, anlatma vekendi hayatımızda onun güzel ahlakınıyaşama, temsil etme.Aile bunun bir parçasıdır.Bu yılki konumuz, Hazret-iPeygamber’in, Peygamber Efendimizinaile hayatımıza getirdiği ışık,yaptığı davet, gerçekten aile birliğini,aile kurumunu, aile değerleriniyeniden düşünme ihtiyacımız var.Türk Milletinin en önemli hasletlerindenbirisi de, aileye değer vermesidir.Bugün Avrupa’daki insanımızınkimliğini ve kişiliğini korumadakien önemli faktörlerdenbirisi, aile yapısının sağlam olmasıdır.Aile, sahip olduğumuz bütündeğerleri, millî değerleri, manevideğerleri, kültürel kazanımları sonrakinesillere aktaran bir eğitimocağıdır. Bu bakımdan, hanımefendiler,sizlere önemli görev düşüyor.Çocuklarınızı vatan sevgisiyle,millet sevgisiyle, bayrak sevgisiyle,Allah ve Peygamber sevgisiyle yetiştiriniz.Çocukların ve nesilleringerçek öğretmenleri annelerdir.Annelerini ihmal eden, kadınları-nı eğitemeyen toplumlar, her geçengün daha ciddî sıkıntılarla karşıkarşıya gelir.Onun için, biz <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı olarak, kadın haklarını,kız çocuklarının haklarını, kızçocuklarının eğitimini çok önemsiyoruz.Kadın hakları konusundaalmamız gereken mesafeler olduğununfarkındayız. Her şeyi mükemmelyapıyor değiliz, eksiklerimizçok ama özellikle kadın hakları, kızçocuklarının hakları, kız çocuklarınınokutulması ve aile değerlerininkorunması açısından almamız gerekenönemli mesafeler var.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı, hemülkemizin ortak değerlerini, Cumhuriyetimizindeğerlerini, Cumhuriyetimizinkazanımlarını, laiklikprensibini, Atatürk ilke veinkılâplarını, hem çağdaş dünyanıngeldiği değerleri, mesajları kavrayan,hem de dinimizin ana kaynaklarınındoğru bilgisini, doğru şekildeinsanlara aktarma gayreti içindeolan bir kurundur.Değerli dostlarım, biz bu haftavesilesiyle çeşitli etkinlikleryapıyoruz, çeşitli faaliyetler yapıyoruz.Öğrencilerimize yönelikolarak, şiir–kompozisyon yarışmalarıyapıyoruz. İmam–hatip lisesi,imam–hatip okulundaki öğrencilerve Kur’an kursumuzdaki öğrencileriçin de hadis ezberleme yarışmalarıdüzenliyoruz. İmam–hatipliseleri ve Kur’an kursu öğrencileriiçin daha dinî içerikli yarışmalar,genel olarak öğrencilerimiz içinise şiir, kompozisyon türü edebiyarışmalar düzenliyoruz. Bu aslındahepimizin iftihar edeceği,hepimizin mutlu olacağı bir gelişmedir.Ben Peygamber Efendimizitanımadan, tanıtmadan rahatsızolan hiçbir insanı bu topraklardatasavvur edemiyorum. Çünküwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 9 >


GÜNDEM“Peygamber’itanımak,peygamberleritanımak,Yüce Allah’ındavetini,mesajını, vahyinitanımak dahabarışçı olmakdemektir,daha kucaklayıcıolmak demektir,sevgi yolundadaha çokkanat açmakdemektir.”hepimizin onu tanımaya ihtiyacıvar; onun sevgisini tanımaya ihtiyacıvar, onun insan sevgisini,tabiat sevgisini, kurda kuşa, cemadatayönelik o şefkatini bilmeyeihtiyacımız var. Çünkü toplumumuzdaen büyük fakirlik, sevgifakirliğidir. Artık, birbirimizi tanımayı,birbirimizi sevmeyi unuttuk.Birbirimizi hep kategorilereayırarak, şablonlar içerisinde düşünmeyeve yargılamaya başladık.Halbuki biraz gönlümüzü açalım,gönlümüzü genişletelim, o gönlümüzüniçerisine herkes girsin,herkesi kucaklayalım.Bu itibarla, Peygamber’i tanımak,peygamberleri tanımak, YüceAllah’ın davetini, mesajını, vahyinitanımak daha barışçı olmakdemektir, daha kucaklayıcı olmakdemektir, sevgi yolunda daha çokkanat açmak demektir.Ben, Kutlu Doğum Haftasınıyirmi yıldır düzenleyen <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığımıza, Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfına bu konudaki gayretli bütünarkadaşlarıma teşekkür ediyorum.Haftamızın hayırlı olmasını, bizimöz hayatımızda, aile hayatımızda,toplum hayatımızda yeni ufuklar açmasınıniyaz ediyorum.“Peygamberimizindünya veinsanlıkâleminevermiş olduğubarış, sevgi,kardeşlik vegüzel ahlakınmesajlarının;bugün dünyanıniçinde bulunduğusıkıntılarınınaşılmasındasadeceMüslümanlariçin değil,bütün insanlıktarafından iyianlaşılmasınaihtiyaçduyulmaktadır.”Selahattin HatipoğluBalıkesir ValisiKutlu Doğum Haftası için bu yılBalıkesir ilinin seçilmesininmemnuniyet verici olduğunu belirterekkonuşmasına başlayan BalıkesirValisi Selahattin Hatipoğlu,“Bilindiği üzere, 1989 yılından itibaren<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığınca ülkegenelinde Kutlu Doğum Haftası düzenlenerekHz. Muhammed’in doğumu değişikliketkinliklerle, coşkulu bir şekildekutlanmaktadır. İlimizde de Kutlu DoğumHaftası kutlamaları, açılış töreniylebirlikte, çok sayıda bilim adamıve akademik personelin katıldığı panelve sempozyumlarla gerçekleştirilecektir.”dedi.Herkesin Hz. Muhammed(SAV)’i iyi anlaması gerektiğini belirtenSelahattin Hatipoğlu, sevgi vekardeşlik duygularının gelişmesi içinO’nun örnek alınmasının gerekliliğiüzerinde durarak “Bu hafta ileyüce dinimiz ve onun peygamberiHazret-i Muhammed’i iyi anlamalıve iyi idrak etmeliyiz. Çünkü YüceAllah’ın bize örnek gösterdiği Peygamberimizitanımak, ahlakını ve< 10TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


hayat tarzını iyi öğrenmek, birlik veberaberliğin, kardeşlik duygularınıngüçlenmesi için önem arz etmektedir.Bu gerçekten hareketle, Peygamberimizindünya ve insanlık âleminevermiş olduğu barış, sevgi, kardeşlikve güzel ahlakın mesajlarının;bugün dünyanın içinde bulunduğusıkıntılarının aşılmasında sadeceMüslümanlar için değil, bütün insanlıktarafından iyi anlaşılmasınaihtiyaç duyulmaktadır.” dedi.Peygamberimiz Hz. Muhammed(SAV)’in evrensel mesajınınbüyük önem taşıdığını ifade edenSelahattin Hatipoğlu “Bütün insanlıkiçin örnek şahsiyet olan PeygamberimizHz. Muhammed’in sevgi,saygı, hoşgörü, merhamet, karşılıklıyardımlaşma ve dayanışma, birlikve beraberlik gibi insanlığa verdiğievrensel mesajların anlamı büyükönem taşımaktadır. Bencillik venefret duygularının arttığı, şiddetve terör olaylarının yaygınlaştığı,barış ve huzur içinde kardeşçe birarada yaşama duygusunun özlemininduyulduğu günümüz dünyasındaHazret-i Peygamber’in insanlığaverdiği evrensel mesajların anlamınauygun olarak, birbirimizi severeksaymalı, birlik ve beraberliğimizikorumalıyız.” dedi.Kutlu Doğum Haftasının milletimizinbenliğinde daime canlı tutulmasınınönemli olduğuna vurguyapan Hatipoğlu “Milletimiz, asırlarboyunca dinî inançlarını daima barışve huzur kaynağı olarak görmüş,Peygamberimize olan sevgisine gönlündeayrı ve özel bir yer vermiştir.İnançlarımızdaki ortak paydalar,insanlarımızın aynı ruh ve aynı değerleretrafında kaynaşmasına vesileolmuştur. Kutlu Doğum Haftası münasebetiylesevgili Peygamberimizgençlerimize ve çocuklarımıza güzelbir şekilde anlatılmalı, Kutlu Doğumbilinci de milletimizin benliğindedaima canlı tutulmalıdır.” dedi.Vali Selahattin Hatipoğlu konuşmasınınsonunda Atatürk’ünZağnos Paşa Camii’nde halka seslenişinidile getirerek “Değerli konuklar,devletimizin ve Cumhuriyetimizinkurucusu Ulu Önderimiz GaziMustafa Kemal Atatürk’ün ilimiziziyarette bulunduğu 7 Şubat 1923Çarşamba günü Zağnos Paşa Camiimimberinde halka hitabında şöyleifade buyurmuşlardır: ‘PeygamberEfendimiz hazretleri, Cenab-ı Haktarafından insanlara dinî hakikatleritebliğe memur edilmiş ve resulolmuştur. Temel nizamı, hepimizinbildiği Kur’an’ı Azimüşşan’daki açıkve kesin hükümlerdir. İnsanlara manevimutluluk vermiş olan dinimiz,son dindir, mükemmel dindir. Çünküdinimiz, ahlaka, mantığa ve gerçekleretamamen uymakta ve uygungelmektedir.’ diyerek, yüce dinimizive Hazret-i Peygamber’i övücü konuşmayapmıştır.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 11 >


GÜNDEMNecdet ÇetinBalıkesir İl MüftüsüKutlu Doğum Haftası açılışprogramı ile sempozyumunBalıkesir’de düzenlenmesinden büyükmutluluk duyduğunu ifade ederek konuşmasınabaşlayan Balıkesir İl Müftüsüve Vakfımız Şube Yönetim KuruluBaşkanı Necdet Çetin “Sizleringönüllerinden bizlerin gönüllerine,dünya üzerinde inanan tüm insan-ların gönüllerine ilham etmeye çalıştığımızYüce Peygamberimiz Hazret-iMuhammed Mustafa (S.A.V.) sevgive saygısını yaşamak, yaşatmak, insanlarımızabir defa daha duyurmaküzere icra etmiş olduğumuz bu güzelfonksiyonu sizlerle beraber paylaşmanıngurur ve şuuru içerisindeyiz.Rabbimiz bu güzel sofradan bizi bereketlendirsininşallah.” dedi.Peygamber sevgisinin yaygınlaşmasıve kökleşmesinde bu türetkinlerin çok önemli olduğunavurgu yapan Necdet Çetin “Ben buhaftanın, bu güzel fonksiyonel hareketinneticesinden hepimizin bilaistisna, mutlak surette ahir zamanpeygamberi Hazret-i MuhammedMustafa’dan nasipdar olmamızı diliyorum,Rabbime yalvarıyorum,inşallah duamızı kabul eyler diyorum.Bütün mesele de zaten o değilmi? Kurtuluşun reçetesi bu değilmi? İnsanlığın buhranının sona ermesininyolu bu değil mi? Evet, buinancımızla, bu itikadımızla sizlerleburada bulunmaktan büyük şerefduyduğumuzu, sizleri burada ağırlamaktanşerefyab olduğumuzu ifadeetmek istiyorum.” dedi.< 12TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Gül Günü KampanyasıHer yıl olduğu gibi bu yıl daKutlu Doğum Haftası münasebetiyledüzenlenen Gül Günü Kampanyasıgeleneksel olarak devametti. İnsanlar arasında sevgi, hoşgörüve kardeşlik duygularının yayılmasıamacına yönelik olarak, Peygamberimizinrumzu sayılan güller, sevgikokusuyla dağıtıldı.Gül Kampanyası <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanı ve Vakfımız MütevelliHeyeti Başkanı Prof. Dr. AliBardakoğlu’nun Balıkesir Valisi SelahattinHatipoğlu ve vatandaşlarımızagül taktim etmesiyle başladı.Gül Günü Kampanyasını başlatanProf. Dr. Ali Bardakoğlu “Herhalde,çiçekler arasında gülün ayrıbir yeri var; rengiyle, kokusuyla. İşteMüslümanlar ilk günden itibarenEfendimiz Muhammed Mustafa’yıgül ile remzetmişler. Gülün kokusu,gülün güzelliği hep onu bize hatırlatmış.Onun için de biz her gül gördüğümüzdeEfendimizi, Efendimiz’i andığımızdada gülün güzelliğini hatırlarız.Hatta, mesela Ali Ulvi Kurucu:Sümbüllerin güzel kokmasının sebebiYa Resulullah, senin sümbül bahçesindengeçmiş olmandır. Yani, şairinduygu dünyasında sümbüllerin güzelkokması da, yine Efendimiz’in onlaradokunmuş olması sebebiyledir. Onatekrar binlerce salat ve selam olsun.Bu dağıtılan güllerle, gönlümüzün,ruhumuzun güzellikleri bir gülmisali bütün dünyayı sarsın diyoruz;sevginin, muhabbetin, şefkatin bütündünyaya hakim olmasını diliyoruzve Kutlu Doğum Haftasının bütüninsanlığa hayırlar getirmesini YüceMevla’dan niyaz ediyoruz” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 13 >


Nûr-ı DilârâYeter Demir Ekinci2009 yılı Kutlu Doğum Haftası Naat Yarışması Birincisi“Gönderilen gönderenin kadrince olur,Üsve-i hasenede neredeydi kelamın mekânı?Kelama dair ne varsa gömüyor kalemim kefensiz.Bilmiyorum bütün kuşların, bütün çiçeklerin,Bütün taşların, bütün yıldızların, bütün kokuların adlarını.Pıhtılaşıyor kelimelerim bir bir.Levh ve kalemin sırrında, sühandanların akdiyle gömülüyor kefensiz,Kaf, Vav ve Nun’un sahibine andolsun ki,Aşka bandığım kalemim aşkla sınanıyor.Zamandan ve mekândan münezzeh olanın varlığında,Mektupsuz, habersiz lal bir ulak gönderdim ateşten sana…Can kul oldu, kul can; damla derya oldu, derya damla.Bulut yağmur oldu, yağmur bulut; vuslat oldu, sustu bütün canlar.Toprak adem, adem toprak oldu.Yere değecek kadar yakındı semanın yıldızları,Dualarında biriktirmişti arz en muamma baharı,En kutlu doğuma şahit oluyordu kâinat.Kül rengi kuşlar, gül rengi olmuşlar.Mekke’de gül yağmuru, badiye gülistan.Gül kesilmiştir kâinat, taşlar gül kokuyordu,Gül kokuyordu çiğdemler, yaseminler, karanfiller, ıtırlar.Parmaklarımda bir rahmet deryası, nasıl saklanır öyle, kim gelse kanar.Hangi yanına yolculuk etsem hayatımın, içi yağmur dolu sırlar.Yarım bir hurma bile olsa atsam ardına,Sana olan bütün hayalleri bassam bağrıma,Masivaya boyanmış tüm renklerin solar mı?Ey hüzün, hayatımın en ön safhası hep sana mı aitti?Ve aşk hey, hep sana mı aittir hayatımın her safhası?Kokundan daha hoş bir rayiha koklanmadı,Ellerinden daha yumuşak ipekler hissedilmedi.Nilüferler yer mi değiştirdi kirpiğinle,En bereketli yağmur bulutları reyya mı oldu sende?Bütün hamdü senalar ona, sevgini kalbimize koyana,Alim kamil, zaman kamil, insan kamil ey nur-u dilara,Dualarda dilesem bütün müsemmalarını da ismimin mahrecinde revam olsam.”TDV< 14TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


KDH PANELHz. Peygamber ve AileKutlu Doğum Haftası münasebetiyleBalıkesir’de “Hz.Peygamber ve Aile” konulu birpanel düzenlendi. Oturum başkanlığınıÇukurova Üniversitesiİlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr.Ali Osman Ateş’in yaptığı panelekonuşmacı olarak, <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı Din İşleri Yüksek KuruluÜyesi ve Ankara Üniversitesiİlahiyat Fakültesi Hadis AnabilimDalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. BünyaminErul ile Selçuk Üniversitesiİlahiyat Fakültesi Hadis AnabilimDalı Araştırma Görevlisi Dr. HuriyeMartı katıldı.Büyük bir kalabalığın izlediğipanele, <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı veVakfımız Mütevelli Heyeti BaşkanıProf. Dr. Ali Bardakoğlu, BalıkesirValisi Selahattin Hatipoğlu, BalıkesirÜniversitesi Rektörü Prof. Dr. ŞerifSaydam, <strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanlığıDin İşleri Yüksek Kurulu BaşkanıProf. Dr. Hamza Aktan, Balıkesir İlMüftüsü Necdet Çetin, daire amirleri,ilçe müftüleri, öğretim üyeleri veöğrenciler iştirak etti.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 15 >


KDH PANELProf. Dr. Ali Osman AteşPanelin açış konuşmasını yapan vepanelin Balıkesir’de düzenlenmesindenbüyük mutluluk duyduğunubelirten Oturum Başkanı Prof. Dr. AliOsman Ateş programın, Balıkesir gibidevletimizin kuruluşunda, tarihindeçok önemli bir yeri olan, anlamlı birilde yapılmasından dolayı, duyduğumemnuniyeti dile getirerek, “<strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanımıza ve emeği geçenTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı temsilcilerimize,Balıkesir Müftülüğümüze, Valiliğimize,hepinize katılımınızdan dolayıda sizlere teşekkür ediyorum. Burasıgerçekten kuvayı milliye hareketinin,Kurtuluş Savaşının fitillerinin ateşlendiğibir yer. Burada ilahiyat fakültelerimizin,müftülüklerimizin, imamhatiplerimizin en güzel köşelerini süsleyenkonuşmayı Büyük Atatürk yapmıştır,Valimizin sabahki programdabizlere arz ettiği; buradan, kuvayı milliyekahramanlarından Hasan BasriÇantay Hocamız yetişmiştir. Buraya,Mehmet Akif gelmiştir, Zağnos PaşaCamii’nde kuvayı milliyenin fitiliniateşlemek için konuşmalar yapmıştır.Gerçekten, bu programın burada oluşubeni çok mutlu etti.” dedi.Prof. Dr. Bünyamin ErulPeygamber Efendimizin ailehayatı ve aileye bakışınınKur’ana dayandığını belirten Prof.Dr. Bünyamin Erul, PeygamberEfendimiz’in öğretisinin en köklüdayanağının Kur’an olduğunu ifadeederek “Çünkü, ahlakı Kur’an olanPeygamber Efendimiz’in aile hayatıda, aileye bakışı da Kur’an’a dayanmaktaydı.Elbette, vahyin yanı sıra,feraset sahibi, fetanet ve basiretsahibi olan Resulü Ekrem’in engintecrübeleri, onun vahyin ışığında,aklın aydınlığında ortaya koyduğuuygulamaları da şüphesiz bizim içinyol gösterici idi.” dedi.Peygamber Efendimizin evlilikmüessesesini ve aile hayatını çokönemsediğini dile getiren BünyaminErul “Birçok hadisi şeriflerdenanlıyoruz ki, Efendimiz (S.A.V.)< 16TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


‘Nikâh benim sünnetimdir, yolumdur,hayat tarzımdır; nikahlanmayan,evlenmeyen, benim sünnetimeuymayan yahut yüz çeviren bendendeğildir’ buyururken, bir taraftanda bekar kalmayı yahut dul olarakyaşamayı çok olumlu karşılamadı.Hele hele ibadet kastıyla da olsa,din adına da olsa evlenmeyip uzleteçekilmeyi, bekar bir hayat yaşamayı,ruhbanlık yapmayı yasakladı.”dedi.İslâm’a göre evlilik ya da aileyuvası kurmanın, aslında İslâm’ıntoplumlardan beklediği, toplumsaldeğişimi ve dönüşümü yaşamanınen kestirme, en pratik yolu olduğunavurgu yapan Prof. Dr. BünyaminErul “Çünkü Kur’an-ı Kerim’de CenabıAllah ‘İnsanlar kendi özlerinideğiştirmedikleri sürece Allah herhangibir müdahaleyle toplumu değiştirmez.’buyurur. İnsanların özü,önce kendisinden başlar. İnsanlarınözü, toplumun en küçük birimi olanaileden başlar. Eğer bu öz değişirse,dönüşürse toplum değişecektir,dönüşecektir. Hatta, İslâm’ın kitabına, Peygamber’inebağlı olan kimselere aynı öze bağlı oldukları için ümmetdiyoruz. Üm, aslında öz demek, üm aynı zamandaanne demektir. Dolayısıyla Hazret-i Peygamber birMedine toplumu oluştururken, bir İslâm ümmeti oluştururken,bu ümmetin üm’lerden oluşacağını, yaniannelerden oluşacağını çok iyi bilmekteydi. Onuniçindir ki, her vesileyle gençlere evlenmeyi tavsiye etti.Evlenmeye gücü yetenlerin derhal evlenmelerini tavsiyeetti. Evliliği, olabildiğince kolaylaştırdı. Özellikledüğün masraflarının yahut erkeğin eşine takdim ettiğimihir dediğimiz hususun oldukça masrafsız, külfetsizolmasını, kolaylaştırılmasını tavsiye etti. Onun içinhadisi şeriflerde ‘Nikahın en hayırlısı en kolay olanıdır.’şeklinde buyurulmuştur. Kur’an’dan bildiği birkaçsureyi eşine öğretme karşılığında bile evliliklere AllahResulü onay vermiştir.” dedi.Toplumu değiştirecek, dönüştürecek, ahlaklı temizbir toplumu oluşturacak olanların anneler olduğunubelirten Bünyamin Erul, asıl eğitimin ilk verildiğiyerin aile yuvası olduğunu ifade ederek “Eğitiminilk verildiği yer evdir ve bunu verenler annelerdir.Çünkü babalar işyerindedir, çalışmaktadır ve annelerçocuklarıyla, torunlarıyla baş başadır ve Allah’ını,kitabını, peygamberini, vatanını, milletini sevdirecekolan, öğretecek olanlar annelerdir.” dedi.İslâm ailesinde eşlerin birbirine dayanıp birbirlerineitimat etmeleri gerektiğini ve iki yarımdan birbütün meydana getirmelerinin söz konusu olduğunubelirten Bünyamin Erul, bu bütünün de toplumun potansiyelçekirdeğini oluşturacağını ve toplumun da buçekirdekten yetişip geleceğini sözlerine ekledi.Sağlam kurulan bir yuvanın; neslin devamı, malınkorunması, ırzın, namusun, onurun korunması vecanın korunması için âdeta bir hayat sigortası olduğunavurgu yapan Prof. Dr. Bünyamin Erul, evliliktearanması gereken şartları İslam çerçevesinde çizip, evlenecekçiftlerin inançlı olması, iffetli olması gerektiğiniifade ederek “İslâm hukukunda eşlerin küfuvvetdediğimiz, kefaet dediğimiz denklik hususu İslâm hukukçularının,fıkıhçıların önemsediğibir husustur. Burada PeygamberEfendimiz’in hadislerinde özellikleyaptığı vurgu dindarlık üzerinedir.Bir hanımla dört şey içinevlenilir: Güzelliği için, nesebiiçin, dindarlığı için yahut malıiçin. Sen dindar olanını tercihwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 17 >


KDH PANELet ki iki tarafta da mutlu olasın, elin bereket görsün,ifadesi vardır. Yine aynı şekilde, dininden, ahlaki değerlerindenemin olduğunuz, razı olduğunuz kimselersizin kızınıza talip olduğunda, onları geri çevirmeyinuyarısını yapmıştır. Buradan da Peygamber Efendimizingerek erkekte, gerekse kadında, evlenecek çiftlerdedindarlık ölçüsünü, ahlakilik ölçüsünü yüksek değerleresahip çıkıyor olmasını ifade ettiğini görmekteyiz.”dedi.Evliliğin aslında bir rahmet ve sevgi kaynağı olduğunubelirten Prof. Dr. Bünyamin Erul “Rahman olanAllah, rahmetini, ananın rahminden bütün insanlığadağıtmaktadır. Rahman, rahmetini rahimlerden dağıtmaktadırve bu rahmetten dolayıdır ki akrabalararası ilişkilere sılayı rahim denilir, rahmet bağlarıdır,merhamet bağlarıdır ve rahmetin kaynağıdır aile yuvası.Sükûnet kaynağıdır, delikanlı evlendiği zaman,aile yuvasını kurduğu zaman delikanlılıktan kurtulur,huzur bulur. Sevgi kaynağıdır, hiç tanımadığı birisiyleaynı yuvada bir araya geldiğinde, artık kız annesini,babasını, kendi akrabalarını biraz daha ikinci planabırakır, artık eşinden yana tavır koyar.” dedi.Evliliğin Kur’an’a göre sağlam bir misak olduğunu,Kur’an-ı Kerim’in hanımlarla güzel geçinmeyiemrettiğini ve evliliğin aslında bir emanet olduğunubelirten Bünyamin Erul, aile yuvasında eşlerin birbirlerineemanet olduğunu ifade ederek “Allah Resulü,kadınlar hakkında ‘Allah’tan korkun’ buyurur VedaHutbesi’nde. Çünkü siz onları Allah’ın emanıyla aldınızve onları Allah’ın kelimesiyle kendinize helal kıldınız,buyurur. Evlilik, rızık vesilesidir. Cenabı Allah,evlenen çiftlere, ‘nunihumullahü min fadlih’ fazlı keremindenevlenen çiftlere yardımcı olacaktır. Evlilik,neslin devamıdır. Yine aile, aynı zamanda bir korunma,bir sınanma vesilesidir. Cenabı Allah insanlarıailesiyle de imtihan etmektedir.” dedi.İslâm’da aile binasının esas olduğunu ifade edenProf. Dr. Bünyamin Erul “Aile yuvasının sapasağlambir şekilde korunması ve dilimizde ifade edildiği gibibir yastıkta kocanmasıdır. Ancak, insanın bütün ihtiyaçlarınıdikkate alan Kur’an-ı Kerim, boşanmanında hayatın bir gerçeği olduğu üzerinde durur. Allah’ınhiç razı olmadığı, hiç sevmediği bir helal olarak ifadeeder Peygamber Efendimiz. Yalnız, Kur’an-ı Kerimbu boşanmanın prosedürü üzerinde, hukuku üzerindedurur. Bu konuda işaret etmek istediğim bir şey var.Önümde birçok ayeti kerime var, yazdım ama vaktimkalmadı. Boşanmanın ahlakı üzerinde çok fazladuruyor ayeti kerimeler. Diyor ki:Boşanmada aranızda bir anlaşmaolsun. ‘Aranızdaki saygınlığı unutmayın’diyor boşanırken. Onlarımarufla –eğer boşanmak durumundakalıyorsanız- iyilikle, güzellikle,adaletle, takva ile tevekkül ölçüsüiçerisinde, ihsan ölçüsü içerisindeboşayın, diyor. Maalesef bizde, boşanmalarda,hep ya kavga, ya mahkeme,ya döğüş, çok olumsuz şeylerleboşanılmaktadır. Evet, boşanançiftler artık eş değildir ama İslâm’agöre kardeştir. Hem geçmişe dönükhakları vardır, hem geleceğe dönükhakları devam etmektedir. Çünküçocukların anneleridir, babalarıdır.Biz, maalesef bu aile yuvasında,özellikle boşanmalar sonrasında buKur’an’ın önemle altını çizdiği, defaatlesöylediği ‘Vesarrifuhunne biihsan’ ifadeleriyle, güzellikle, uygunbir şekilde boşayın, aranızdaki üstünlüğü,fazileti unutmayın uyarılarınamaalesef kulak vermiyoruz.”dedi.Prof. Dr. Bünyamin Erul konuşmasınınsonunda aile olmanınsadece bir çatı altında yaşamak olmadığını,ailenin aynı zamandaAllah’ın rızasına uygun bir yol arkadaşlığı,Allah’a giden yolda karşılıklıyardımlaşma demek olduğunuifade ederek “Aile; sevgi, saygı, şefkat,merhamet ve terbiyenin, eğitimin,ahlakın, maneviyatın verildiğiyuvadır. Efendimiz’in ifade ettiğigibi, hiçbir anne baba çocuğunagüzel terbiyeden daha kıymetli birbağışta bulunamamıştır. Değişenve dış dünyadan etkileşimin çokfazla olduğu günümüzde, aile kurumunasahip çıkmak, onu korumak,desteklemek, eldeki son kaleyidüşürmemek gerekmektedir. Buhem bireylerin hem de toplumungeleceği açısından çok çok önemlidir.”dedi.< 18TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Dr. Huriye MartıHazreti Peygamberin nasıl bireş olduğunu belirten bir tebliğsunacağını ifade ederek konuşmasınabaşlayan Dr. Huriye Martı, kadınve erkeğin, insan gerçekliğinin ikiparçası olduğunu, bunların birbirineindirgenemeyeceğini ve birbirindeeriyemeyeceğini ama birbirini bü-tünleyip tamamlayacağını belirterek,insanı anlamak için, hem kadını hemerkeği anlamak zorunda olduğumuzusöyledi.Peygamber Efendimizin evlilikilişkisine bu şekilde baktığını belirtenHuriye Martı “Peygamber Efendimizevlilik ilişkisine böyle bakar.Kadın ve erkek bir yuvada birbirinibütünleyen, tamamlayan ve AllahüTeala’nın Kur’an-ı Kerim’de buyurduğugibi ‘Siz onlar için bir elbisesiniz,onlar da sizin için bir elbisedir.Birbirinizi bürüyüp, kollayıp, gözetmek,eksiklerinizi örtmek zorundasınız.’Eşin iki taraflı birbirini besleyendöngüsel bir ilişkinin parçasıolduğunu söyler. Bu çok önemli birnokta. Neden önemli? Eğer evliliktekadın ve erkekten, eşlerden birisiniyok sayarak evlilik ilişkisini devamettirmeye çalışırsak, aile yuvası içerisindekidengeyi bulmamız mümkündeğil. Oysa kâinat nasıl dengelerüzerine kurulduysa, aile içinde de enönemli şey dengedir ve dengeyi sağlayan,iki tarafın da birbirini insanolarak saygıdeğer görmesidir.” dedi.Peygamber Efendimizin eşlerinekarşı tavırlarına değinen Dr. HuriyeMartı Peygamberimizin eşlerinenadide birer varlık olarak davrandığınaişaret ederek “Onun, öncelikleeşlerine, bu yer yüzüne insan olarakgelme şerefine erişmiş, kıymetli, değerli,nadide birer varlık olarak davrandığınıgörüyoruz. Bu çok önemli,çünkü eğer Hazret-i Mevlana’nındediği gibi, içimizdeki özün, yaratılışözünün, insan olma özünün aynıolduğunun farkına varmazsak, eşimizlediyalogumuzu dengeli götürmemizmümkün değil.” dedi.Peygamber Efendimizin eşlerinebir hanım olarak, bir kadın olarak,bir insan olarak bu dünyadavar oluşlarına saygı duyduğunu belirtenHuriye Martı “Bu noktadanwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 19 >


KDH PANELbaktığımızda, Peygamber Efendimiz’in eşleri farklıfarklı özelliklere sahiptir. Biliyorsunuz Efendimiz kendisineözel bir durum olarak, çok fazla eşlidir, dokuz eşibir aradadır ve her biri farklı yaşlardadır, farklı kültürlerdebüyümüştür, farklı alışkanlıkları vardır, zevklerivardır, karakterleri değişiktir, hatta Peygamberimizdenbeklentileri bile değişiktir. Efendimiz onların her birineeş olmuştur, fakat onların farklılıklarını hiçbir zamangöz ardı etmemiştir, yani eşlerini birbirinin aynısı halinegetirmek için hiçbir zaman uğraşmamıştır. Onlarınkendi özelliklerine, kendi karakterlerine, kendi alışkanlıklarınasaygı duymuştur ve onların kişilik özellikleriylebarışık yaşamıştır. Bu insanın eşini kabul etmesiiçin çok önemlidir. Mesela Hazret-i Aişe genç bir kızdırve Hazret-i Peygamber’le ilişkisinde, hep bu gençliğinin,bu delikanlılığının izi vardır. Her seferinde onunHazret-i Peygamber’le yaşadıklarında, bu hareketli,cevval, neşeli genç ruh karşımıza çıkar.” dedi.Peygamber Efendimizin eşleriyle irtibatında, daimaiçinde bulunduğu durumla barışık olduğunu belirtenHuriye Martı “O, eşleriyle irtibatında, onları heran koruyan, kollayan müşfik halinin altında da bununyattığını görüyoruz. Onlar Peygamberimizin üzerine nekadar titrerse, Peygamberimiz de onlar üzerine o kadartitrer. Çünkü Hazret-i Peygamber’in zihniyetinde eşemanettir. Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’nde insanlaraşöyle seslenir: ‘Dikkat edin, kadınlar hakkındaAllah’tan hakkıyla sakının. Çünkü siz onları Allah’ınemaneti olarak aldınız ve Allah’ın adını zikrederek,nikâh kıyarak onları kendinize helal ettiniz.’” dedi.Eşlerin Allah’ın emaneti olduğunu, PeygamberEfendimiz çok vefakar ve eşleri arasında adil olduğunu,onlara birer dost olduğunu belirten Dr. Huriye Martı,Peygamberimizin dengeyi koruma konusunda hassasolduğunu ve eşlerin birbirini tamamladığını ifadeederek “Peygamber Efendimiz, eşin diğer eşi tamamladığıylailgili o muhteşem cümleyi kurar, buyururki: ‘Kadınlar erkeklerin bir bütünü tamamlayan diğeryarısıdır.’ İnsan gerçekliği ancak ikiyarının bir araya gelip de bir bütünoluşturması ile anlaşılabilir.” dedi.Peygamber Efendimizin eşleriylebirlikte bir resmi bütünlediğini belirtenDr. Huriye Martı “Hayatın dinîcephesi, dünya meşgalesi, günlük telaşı,her anı ancak bir eşle birlikte, onunperspektifinden bakarak bütünlenir.Dolayısıyla insan olmanın gereği, bizeşimizle birlikte hayatı anlamlandırırız.Allahu Teala, insana, ona bir eşverdiğini söylerken, aslında belki dekendisinin fert, ehad ve samed yanieşsiz olduğunu vurgulamaktadır. Eşsiz,benzersiz olan, bir eşe ihtiyacı olmayanAllahu Teala’dır. Oysa insan,bu noktada hayatta bir desteğe muhtaçtır,bir eşle kendini bütünlemek vetamamlamak ihtiyacı içindedir.” dedi.Konuşmasının sonunda, PeygamberEfendimizin hayatın heralanında eşlerini yanından ayırmadığınavurgu yapan Dr. Huriye Martı“Mutluluk günlerinde, huzur günlerindeeşleri yanındadır. Biliyorsunuzbayram eğlencelerinde eşleri onunlabirliktedir. Hatta bayramda Hazret-iAişe’nin uzun uzun Habeşlilerin yaptığıgösteriyi izlemesi için PeygamberEfendimiz onun yanında durur.Hazret-i Aişe der ki: ‘Habeşistan’danuzak bir diyardan Peygamber Mescidinegelenler olmuştu. Peygamber’iziyaret ettiler ve o sırada bayramgünüydü, kendi folklorlarını, kendioyunlarını sergilediler. Ben de onlarıseyrettim, Peygamber’le birlikteseyrettim, seyrettim, o kadar uzunseyrettim ki, bir Peygamber bir gençkızın bir eğlenceden alacağı zevkibölmemek için sonuna kadar benimyanımda durdu. Durup durup bana,yoruldun mu haydi gidelim artık,diyordu.’ Böylesi bir birliktelikte, bakarsınızHazret-i Aişe Uhud günü, osavaşın kızıştığı, korkunç günde deeşinin yanındadır.” dedi.TDV< 20TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


KDH PANELDinî-millî kültürümüzü evrensel alanlara taşımak,bir oluşum içerisinde bulunan müşterek dünyakültürü içerisinde Türk-İslâm varlığının en geniş manadatemsilini sağlamaya çalışmak amacında olan Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı Kadın Faaliyetleri Merkezi Müdürlüğü,gerçekleştirdiği kültürel faaliyetler çerçevesinde,Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, “Hz. Peygamberve Kadın” konulu bir panel düzenledi.İslam dininin kadına bakış açısı ile Peygamberimizinkadına verdiği değerin işlendiği panelin oturumbaşkanlığını Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Kadın FaaliyetleriMerkezi Müdürü Ayşe Sucu yaptı.Panele tebliğci olarak Ankara Üniversitesiİlahiyat Fakültesi ÖğretimÜyesi Prof. Dr. Nahide Bozkurt ileMilli Eğitim Bakanlığı Talim TerbiyeKurulu Başkanlığından Dr. SevimCan katıldı. Panelin ardındanKültür ve Turizm Bakanlığı AnkaraDevlet Klasik Türk Müziği Korosutarafından tasavvuf musikisi konseriverildi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 21 >


KDH PANELAyşe SucuKadın Faaliyetleri Merkezi MüdürüTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı ve <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığının 1989 yılındanbu yana Kutlu Doğum Haftasınıyurt içinde ve yurt dışında büyükcoşkuyla kutladığını ifade ederek konuşmasınabaşlayan Ayşe Sucu “Malumunuz,yüzyıllardır aslında mevlitkandilleri kutlanmakta ama <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığımızın ve Vakfımızınbir gayesi vardı, Kutlu Doğum kutlamalarınıcami dışına çıkarmak,daha entelektüel çapta onu düşünmeye,tefekküre vesile kılacak şekildekutlamaları oluşturmak idi. Bundada büyük ölçüde başarılı oldu.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Kadın FaaliyetleriMerkezi olarak, son on yıldanbu yana, Kutlu Doğum Haftasınıdeğişik etkinliklerle kutladıklarınıifade eden Ayşe Sucu, amaçlarınınkadın gözüyle Hazret-i Peygamber’ianmak, O’nu anlamaya çalışmak,O’nun mesajını kadın gözünden, kadındüşüncelerinden hareketle toplumlabuluşturmak olduğunu söyledi.Panelin konusunun “Hz. Peygamberve Kadın” olduğunu belirtenAyşe Sucu Peygamberimiz ve kadınlardenilince akla üç ismin geldiğiniifade ederek “Hz. Hatice, Hz. Ayşe veHz. Fatma, unuttuğumuz, belki bugünidrakte bile güçlük çektiğimiz aşkıntimsali onlar. Hepsi de aşkla yüceldilerama ‘aşkın öğretisi’ de onlarve onlar gibiler üzerinden yükseldi.İslâm mesajının muhatapları olarakalgılanmasında, yansıtılmasında veyaşanmasında erkeklerden geri kalmakbir kenara, oldukça önemli rollerüstlendiler. Vahiy sürecinde ve sonrasında,başta Hazret-i Hatice olmaküzere, kadınların katkılarının hangiboyutlarda olduğuyla ilgili, üzülereksöylüyorum, kapsamlı çalışmalar neyazık ki yapılmış değil. Ancak, mahiyetleriitibariyle zaten önemli olankadınlar, İslâm’la bütünleştiklerindekarşımıza son derece güçlü karakterlerolarak çıkıyorlar.” dedi.< 22TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Pek çok özellikleriyle birbirindenfarklı üç prototip olan bu kadınların;sadece yaşadıkları döneme değil, bugünede ışık tutabilecek, rol modelnitelikte şahsiyetler olduğuna vurguyapan Ayşe Sucu şunları söyledi: “Aslındaüçü de nevi şahsına münhasırkimliklerdir. Dolayısıyla Efendimizinen yakınında olmuş bu önemli kadınşahsiyetler, bugünden hareketle yenidenokunmayı bekliyorlar.Hazret-i Hatice mesela, dönemininsıra dışı kadınlarından, özgün veözgür… Sermaye sahibi bir hanımefendi.Fizik olarak da kıskanılacakkadar güzel. Asil… Hizmetinde onlarcakişi var. Pek çok özelliği kendisindetoplamış, zamanının ve yaşadığıcoğrafyanın parmakla gösterilenkadınlarından. Ama hiçbir şeyi, eşineolan imanının üzerine çıkarmadı…İman belki de böyle bir şey… Tümvarlığını, hiç gözünü kırpmadan ‘aşk’için harcadı. Manevi güzellikler onuöylesine taçlandırdı ki vefatı tarihehüzün senesi olarak geçecekti sevgililersevgilisinin diliyle.İlk inanan Onun şahsında birkadın oldu. Son nefesine kadar şek-siz şüphesiz iman etti sevgili eşine veO’nun Yüce Rabbine, hem de ne büyükbir iman, ne büyük bir teslimiyetle.Bu sözlerin Peygamberimizinzor ve yorucu yolculuğunun başlangıcında,ne kadar önem arz ettiğinikim inkâr edebilir? Efendimize ilkinanan bir kadın… Kendisinden sonradinin öğrenileceği adres, bizatihikendisinin işaretiyle bir kadın… Soyunundevamıysa yine bir kadın üzerinden…Ve ilk şehit de bir kadın…İslam’ın kadını geri plana itmesi şöyledursun, İslam bir kadın dinidir,demekten kendimi alıkoyamıyorum.Yani İslam, kadını ve kadın fıtratınıdikkate alıyor. Bunu her iki cinsi demerkeze alarak yapıyor. Çünkü bumahiyete, kadının da, erkeğin de ihtiyacıvar… Ancak, ne yazık ki çokluklaortaya çıkan erkek egemen dinisöylem bu inceliği, bu zenginliği, buderinliği ve güzelliği idraklere sunmayıbaşaramamıştır. Günümüzdekitartışmalar ve kadın üzerinden yapılandin istismarlığı bunun ispatıdır.”“Mahiyetleriitibariyleönemli olankadınlar,İslâm’labütünleştiklerindekarşımızason derecegüçlükarakterlerolarakçıkıyorlar.”www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 23 >


KDH PANELProf. Dr. Mehmet HatipoğluPrograma konuk olarak katılanProf. Dr. Mehmet Hatipoğlu,istek üzerine programın açılışındakısa bir konuşma yaptı. İslam dünyasında,hanım denince evinde otururzihniyetinin hakim olduğunu,ancak bunun yavaş yavaş kırıldığınıve kadınların da kendilerini ifadeetmeye başladıklarını ve haklarınıkorumasını öğrendiğini belirterekkonuşmasına başlayan Prof. Dr.Mehmet Hatipoğlu “Hanımlarınkültür sahasında ortaya çıkmalarınaihtiyaç var. İslâm dünyası eğerPeygamberine layık bir ümmet olacaksa,kadınıyla olacaktır erkeğiyledeğil, önce kadınıyla çünkü bütünümmetin evlatlarını yetiştirenleronlardır.” dedi.İslam davası için ilk canını fedanedenin bir kadın olduğunu belirtenHatipoğlu “Ben, İslâm’da,İslâm davası için ilk canını fedaedenin bir hanım olduğunu biliyorum.İslâm kültürü sahasında erkeklerebile ders veren kimselerinbaşında hanımların olduğunu biliyorum.Hz. Aişe Validemizin yanında,Hz. Talha’nın kızı, aynı isimliAyşe vardı. İmam-ı Buharimiz ElEdebul Mufrat isimli eserinde diyorki: ‘İslâm dünyasının pek uzak yerlerindenmektupla sual sorarlardı veHazret-i Aişe onlara cevap verirdi.’Dünyada yazılı eğitimin ilk tatbikatınıyapanlar hanımlar olmuştur.Ben, 5’inci ve 11’inci Miladi asrınen büyük alimlerinden Hatib-i Bağdadiile uğraştım. O zat, Tarih-iBağdat isimli, 17 ciltlik eserin ve pekçok eserin sahibidir. Mekke’ye haccagittiğinde ‘orada Kerime Binti Ahmetisimli bir hanımdan beş gündeBuhari’yi okudum’ diyor. Bizim Buharibugün eski İstanbul baskısıyla8 cilttir, o eseri bir hanımdan okumuş.”dedi.Bu kadar değerli alimler yetiştirmişbir İslâm dünyasının son asırlardahanımlarını kapılar arkasınaatmak zorunda kaldığını belirtenMehmet Hatipoğlu “Bunun sebebinedir? Bunun sebebi, İslâm’ın o asliasaletine, ilmine, irfanına, azametinelayık Müslümanlar olmayışımızdır.Bu eksikliğimizin bir elden ortadankalkması şartıyla İslâm dünyasınınbütün dünyaya örneklik bir seviyeyeulaşabileceğine katiyetle inanıyorum.Bu hedefe ulaşmada da kadınlarımızilk adımı teşkil edeceklerdir.” dedi.Batı dünyasından İslam dünyasınabir çok soruların ve hakaretlerinolduğunu ifade eden Prof. Dr. MehmetHatipoğlu “Binlerce meselemizinilmi yollardan halli yapılmadıkça,o hakaret oklarına bizim muhatapolmamız muhakkaktır. Tez zamandainşallah kültürel seviyede, baştaTürkiye’miz olmak üzere, beniminancım odur, İslâm davasını hakkıylaöğretecek bilim ordumuz teşekküledecek ve bütün ümmetin, baştaİslâm ümmeti olmak üzere, bütündünyanın kültürel sahada, hakka,hakikate layık insanlar seviyesineçıkmaları mümkün olacaktır.” dedi.< 24TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Prof. Dr. Nahide BozkurtKur’an-ı Kerim’de erkek ile kadının aynı özden yaratıldığını,onların birbirlerinin velisi, dostu olduğunuve hitaplarında hem kadınlara, hem de erkeklereaynı cümlelerle hitap edildiğini belirten Prof. Dr.Nahide Bozkurt, kültüre bakıldığında ise, aynı özdenyaratılan, birlikte zikredilen kadın–erkek arasında birayırımın, bir dışlayıcılığın olduğunu ifade etti.Eğer kültürde bir ayrım varsa, bu ayrımın arkaplanına bakılması gerektiğini belirten Nahide Bozkurt,kaynaklara objektif bakmanın Hazreti Muhammed’inözellikle kadınla ilgili söylemlerini tespit etme noktasındason derece önem arz ettiğini ifade ederek “Oysakültürümüzde kaynaklar bize nediyor diye değil, zihnimizde sahipolduğumuz fikri, düşünceyi kaynaklaraonaylatma yolunda mevzuhadis dediğimiz, uydurma hadisdediğimiz hadislere sarılıp kadınıtoplumun dışına atma, onu ikincileme,ona karşı bir ayrımcılıksöz konusudur, kültürde bu hepvar olagelmiştir. Bunun, çok meşhurörnekleri verilebilir. MeselaKur’an-ı Kerim, kadın ile erkeğinaynı özden yaratıldığını ifade ederve Kur’an’da Hazret-i Adem ileHazret-i Havva’nın birlikte şeytanauyduklarından bahsedilirken,kültüre baktığımızda, ünlü tarihçilere,müfessirlere baktığımızda hiçde bunun böyle olmadığını, şeytanınkadını aldattığını, kadının daHazret-i Adem’i aldattığını görürüz.Bu suç kadına yüklenir. İşte,bu suç, işlenen suç, daha sonra kadınınfitne fesat kaynağı olduğu vebunu bütün diğer nesillere de aktardığısöylenir ve kadın bu şekilde toplumdandışlanır. Bunun önüne geçebilmekiçin, özetle Kur’an’ı ve İslâmtarihi kaynaklarını, tenkit gözüyleyeniden gözden geçirmemiz gerektiğikanaatini taşıyorum.” dedi.www.diyanetvakfi.org.trTÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ25 >


KDH PANEL“Eşleriyle olaniletişimindeHazret-iMuhammed’intavrı; bütünmüminlereolan tavrı gibimerhametmerkezliolmuştur.”Hazret-i Muhammed’in kadınlarlailetişimi konusuna değinenProf. Dr. Nahide Bozkurt,Kur’an’ın Hazret-i Muhammed’inkişiliği ve ahlakı konusunda nelersöylediğini bilmemiz gerektiğinevurgu yaparak “Hazret-iMuhammed’in kadınlarla iletişiminianlayabilmek için, Hazret-iAişe’den nakledilen ‘O’nun ahlakıKur’an ahlakıydı.’ Kur’an’ın bukonuda, Hazret-i Muhammed’inkişiliği ve ahlakı konusunda nelersöylediğini bilmemiz gerekiyor.Çünkü bir insanın diğer insanlarlailetişimini tespit edebilmemiz,onun kişiliğine bağlıdır. Kişiliğimizbizi diğer insanlarla nasılbir iletişim içerisinde olduğumuzunifadesidir. Bu noktada acabaHazret-i Peygamber nasıl birkişiliğe sahipti? Kur’an’ın ilk inensurelerinden kabul edilen KalemSuresi’ndeki 4. ayete baktığımızda‘Sen büyük bir ahlak üzeresin’der Kur’an-ı Kerim. Ahlak elbetteki bir günde kazanılan bir şey değildir.O, ta küçüklüğünden beriyüksek bir ahlaka sahipti. O, öyleüstün bir ahlaka sahipti ki, insanlarla,çevresiyle olan iletişiminibu belirliyordu.” dedi.Hz. Peygamberin asla insanayırımı yapmadığını belirten Bozkurt“O öyle bir insandı ki, öylebir Peygamberdi ki, hayatındaasla insan ayrımı yapmamıştır.Ne zengin - fakir, ne siyah - beyaz,ne kadın - erkek, ne de hür- köle ayrımı yapmıştır. Bununonlarca örneği verilebilir, kadın –erkek ayrımı yapmayan bir peygamberindaha sonraki varislerikadını tamamen toplum dışınaitmişler ve özden uzaklaşmışlardır.Bu anlamda belki kelime ağırolacak ama Peygamber’e ihanetetmişlerdir.” dedi.Peygamberimizin kadınlarlailetişimi konusunda hiçbir sorunyaşamadığına işaret eden Prof. Dr.Nahide Bozkurt “Akabe biatlarındadaha Mekke’den Medine’yegöç etmeden önce kendisine biatedenler içerisinde kadınlar var,hatta I. Akabe biatı, Biatün Nisa,yani kadınlar biatı olarak bilinir.Niçin buna Biatün Nisa dendiğininiki yorumu vardır: Bunlardanbir tanesi de, savaşı içermediğiiçin bu biat, yine kadınların barışyanlısı olduğunun bir ifadesidir.Diğer bir yorum da, o biat içerisindekadınlar yer aldığından dolayıdır.”dedi.Eşleriyle olan iletişiminde deHazret-i Muhammed’in tavrının,bütün müminlere olan tavrı gibimerhamet merkezli olduğunu belirtenNahide Bozkurt, O’nun herzaman kadının ezilmesine, dövülmesinekarşı çıktığını ve böyletavır uygulayanları da her zamankınadığını söyledi.Peygamber Efendimizin kadınınhayat hakkına son dereceönem verdiğini, özellikle savaşagidildiğinde arkada kalan kadınve çocukların hayat, yaşam emniyetinisağlama noktasında sonderece titiz davrandığını belirtenNahide Bozkurt, Peygamberimizinkadınların eğitimi noktasınada çok önem verdiğini ifade ederek“O ilim her mümin üzerine,kadın - erkek üzerine farzdır, demiştir.Hiçbir kadın – erkek ayrımıgözetmemiştir. Ancak, ne yazıkki tarih boyunca kadın eğitimden– öğretimden uzak tutulmuş, yinePeygamber’in öğretisine ters birşekilde hareket etmişlerdir. Çok şükürki, artık İslâm’ın özüne dönme,Hazret-i Muhammed’i örneklemenoktasında büyük atılımların varolduğunu görüyoruz.” dedi.< 26TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


GÜNDEM13Mart 1975 yılında kurulanve bugün hizmette 34 yılınıdolduran Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının18. Olağan Genel Kurul ToplantısıAnkara Kocatepe Camii KonferansSalonunda gerçekleşti.Genel Kurul toplantısı saygı duruşu,İstiklal Marşının okunması ile başladı.Ardından bundan kısa bir süreönce Hakk’ın rahmetine tevdi ettiğimiz,eski Vakıf Genel MüdürlerimizdenKemal Güran rahmetle yâd edilerek,kendisi hakkında hazırlanansinevizyon gösterimi yapıldı.Genel Kurul toplantısının açış konuşmasını<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı veVakfımız Mütevelli Heyeti BaşkanıProf. Dr. Ali Bardakoğlu yaptı.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 29 >


GÜNDEM“Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı;<strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığıylabirliktemilletimizintarihindehiç unutulmaz,izleri silinmez,güzel, hayırlıhizmetlereimza attı vebu çizgisihep devamedecektir.”Prof. Dr. ALİ BARDAKOĞLU<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı veTDV Mütevelli Heyet BaşkanıBizleri İslâm’a hadim kılan,İslâm’a hizmet gibi ulvi bir şerefibizlere bahşeden Mevlama sayısızhamdü senalar olsun. EfendimizMuhammed Mustafa’ya, âline, ashabına,bütün peygamberlere; mihrabında,mimberinde, kürsüsündeonlara vekâlet etme onurunu taşıdığımızbütün peygamberlere sayısızsalat ve selam olsun.Saygıdeğer <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlarım,Vakfımızın çok değerliüyeleri, mesai arkadaşlarım; ben de,hem Vakfımıza ve din hizmetlerineemeği geçmiş üstatlarımızı, büyüklerimizirahmetle anıyorum; sizlereayrı ayrı saygılar sunuyorum.18. Olağan Genel Kurulumuzunhayırlara vesile olmasını, inşallahhizmet yarışında, hizmet aşkındayeni bir hamle, yeni bir adım olmasınıYüce Rabbimden niyaz ediyorum.Kurulduğu günden bugüne kadarTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı, <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığıyla birlikte gerçektenbu milletimizin tarihinde hiç unutulmaz,izleri silinmez güzel, hayır-lı hizmetlere imza attı ve bu çizgisihep devam edecek. Tabiî, bu noktayagelmesinde, kuruluşunu yapan dörtbüyük hocamızdan sonra herkesinayrı ayrı payı var; il müftülerimizinpayı var, ilçe müftülerimizin payıvar, Başkanlık teşkilatımızın payıvar ve Allah’a hamdolsun, özellikleson birkaç yılda Başkanlık ile Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı arasında çok güzel,ahenkli bir çalışma ortamı oluşturduk.Birçok projeyi hayata geçirdik,geçirmeye çalışıyoruz. Ama, benyaptıklarımızı değil de yapamadıklarımızıdüşünerek daha çok hayıflanıyorum.Çünkü aslında mükemmeliiddia etmek gibi bir yanlışa düşmeksizin,çok şeyler yapmamız gerektiğinigörüyoruz.Ben, bugüne kadar Vakfın hizmetlerindeemeği geçmiş bütünüstatlarımı, hocalarımı şükranla,minnetle yâd ediyorum. İnşallah buKurul, yeni adımların, yeni heyecanların,yeni atılımların da yeni birbaşlangıcı olur.Aslında, her şeyi yeniden yapmakdeğil, kalıcılığı sağlamak, oistikrarlı çizgiyi sağlamak; kalpleribirleştirerek, hizmetleri birleştirerek,Anadolu’nun heyecanını, potansiyelinide devreye katarak devlet vemilletin barışmasını, devletin diğerkurumları ile <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığının,Başkanlık ile Vakfın, Vakıfile Dinî Sosyal Hizmet Vakfının buluşmasınıve ortak enerji üretmesiniönemsiyoruz.İl müftülerimizin Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı çalışmalarında daha aktifolmasını istiyoruz. Şube müdürlerimizindaha aktif olmasını istiyoruz.Bir de, Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfınınolması gerektiği noktalarda niçinolamadığını da biraz sorgulamamızgerekiyor.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı ve <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığının aşağı yukarı< 30 TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ www.diyanetvakfi.org.tr


ütün çalışmaları, toplumumuza örnekolacak bir ağırbaşlılık, olgunlukiçerisinde cereyan ediyor. Bir hizmetyarışı içinde cereyan ediyor. Hiçkimse Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfındakiçalışmalarını, katılmaları bir payeolarak düşünmüyor, bir hizmet, birnöbet olarak düşünüyor. Bu da bizimfezailimizdendir.Hizmette görev alan arkadaşlarabaşarı diliyoruz. Diğer arkadaşlarınher birini biz yine görevdearkadaşlar olarak telakki ediyoruz.Yani Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı 5, 6, 7,8 mütevelli heyetinin üzerinde olabilecekkadar küçük bir vakıf değil.Aslında, bütün Genel Kurul üyelerimizve bütün il müftülerimiz Vakfınağırlığını kaldıracak güçte ve potansiyeldeaktif unsurlarımız, arkadaşlarımız,dostlarımız. Onun için herbiri bizim hep yanımızda oldularbugüne kadar. Yani biz onları kuruldankurula görmek yerine, sürekliişin içinde, işin altında görmek arzuediyoruz. İnşallah, yeni bazı olumlugelişmeler var.Genel Kurulumuz rutin bir genelkurul olmak yerine biraz üreten,önümüzü açan, bize fikir veren, ilmitartışmaların da olduğu bir GenelKurul olsun arzu ediyoruz.Yeni Vakıflar Kanunu da çokisabetli o yönüyle. Genel KurullarıVakfın asıl yönetim kadrosu olarakdüşünüyor ve mütevelli heyet deyincede genel kurulları anlıyor ve genelkurulların bütün bu projelerini hayatageçirmek için de yönetim kurullarınıicrai bir kurul olarak düşünüyor.Yani asıl karar verici, tartışan,üreten, projeksiyon yapan heyet GenelKurul olmalı. İnşallah biz GenelKurula da öyle bir mahiyet verelim.Çünkü, Allah’a hamdolsun, bizimTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfımızın GenelKurulu, Türkiye’nin din ve din hizmetlerialanındaki, bilgi alanındaki,İslâm ilahiyatı alanındaki birikiminitemsil eden çok önemli şahsiyetlerdenoluşuyor. Bu kadro aslındaTürkiye’nin sorunlarını bilen, sıkıntılarınıbilen, yarınlara aydınlıkgetirecek fikirleri üretebilecek olanbir büyük kadrodur, önemli kadrodur.Herhalde kusur bizde ki bu GenelKuruldan biz yeterince istifadeedemiyoruz. İnşallah bundan sonradaha istifadeli olur.Rahmetli Kemal Güran HocamızaAllah mağfiretiyle, cennetiyle mukabeleetsin ve onun gibi geride güzelhizmetler, dualar bırakmış insanlarımızınsayısını Yüce Mevla artırsın.www.diyanetvakfi.org.trTÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ31 >


GÜNDEMDİVAN KURULUDivan Kurulu BaşkanlığınaProf. Dr. Avni İlhan, Başkan YardımcılığınaOsman Akdemir, katipüyeliklere de Yüksel Salman ve AhmetAkın seçildiler.Divan Başkanı Prof. Dr. Avniİlhan, Vefat eden Genel Kurul üyesiKemal Güran’ın yerine Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı Resmî Senedinin7’nci maddesi gereğince Av. MehmetSalih Şanlı’nın Genel Kurulüyeliğine seçilmesi yönündeki teklifiokuyarak oylamaya sundu. Yapılanoylamada Av. Mehmet SalihŞanlı Vakfımızın yeni genel kurulüyesi oldu.FAALİYET RAPORU2007-2009 dönemi faaliyet raporuMütevelli Heyeti adına özet olarakVakfımız Eski Genel Müdürü A.İhsanSarımert tarafından okundu.A.İhsan SARIMERTİslâm medeniyetinin kendisineözgü kurumlarından birinin deVakıf kurumları olduğunu belirtereksözlerine başlayan A.İhsan Sarımert“İslâm Dininde hayır yapmanın vebu hayrın devamlılığını sağlamanıntavsiye ve teşvik edilmesi Vakıflarınkurulmasında en büyük etken olmuştur.Bu anlamda Vakıf; yaratandanötürü yaratılanlara merhamet,şefkat ve sevginin müesseseleşmişşekli olarak ortaya çıkmıştır.” dedi.Vakıf kurumunun tarihteki engüzel ve en gelişmiş örneklerinimilletimizin verdiğine işaret edenA.İhsan Sarımert “Ecdadımız kurduğuVakıflarla ibadethanelerinve topluma faydalı yerlerin yapılıpyaşatılması, her canlının yaşamhakkına saygı gösterilmesi, sağlıklıbir hayatın sürdürülmesi, yoksulların,hastaların, düşkünlerin veyetimlerin korunması gibi insanımerkeze alan, fakat hiçbir canlıyıve çevreyi dışlamayan hizmetlerdebulunmuştur.” dedi.< 32TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Günümüzde de, insanın yalnızlığının, yabancılaşmasınınve ihtiyaçlarının giderilmesine, toplumsalhuzurun sağlanmasına katkı sağlayacak, çevreye duyarlıolacak kurumların başında eskiden olduğu gibiyine Vakıfların geldiğini ifade eden A.İhsan Sarımert,Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının da bu anlayış doğrultusundahareket ettiğini belirterek “Vakfımız da bu anlayıştanhareketle, kurumsal ve sosyal sorumluluğunun bilinciyle34 yıldır en iyi şekilde hizmet vermeye çalışmaktadır. Bukapsamda Vakfımız; <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı hizmetlerinidesteklemeye, İslam Dininin gerçek hüviyeti ile araştırılmasınave tanıtılmasına, insanımızı eğitim, kültür vesosyal alanlarda geliştirmeye ve aydınlatmaya, muhtaca,güçsüze ve hastaya uzanan bir yardım eli olmaya yönelikçeşitli hizmet ve faaliyetlerde bulunmakta, yardımlaşmanınve dayanışmanın en güzel örneklerini sergilemektedir.Hizmetlerimiz sadece ülkemizle sınırlı kalmamakta,dünyanın bir çok yerine de ulaşmaktadır.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının dünyada da müstesnabir yere sahip olduğuna vurgu yapan A.İhsan Sarımert“Bunların sonucunda, gururla söylemeliyiz ki; milletimizinhiç mahrum etmediği güven ve teveccüh, Devletimizinhiç esirgemediği destek ile Vakfımız sadece ülkemizdedeğil, dünyadaki sivil toplum kuruluşları içinde de hiçkuşkusuz müstesna bir yere sahip olmuştur.” dedi.Vakıf hizmetlerinin gerçekleştirilmesindeki katkı vedesteklerinden dolayı halkımıza şükranlarını ifade edenA.İhsan Sarımert, “Aziz milletimize ve devletimize minnetve şükranlarımızı sunuyor, bu hizmetlerde emeklerigeçen <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığımızın merkez ve taşrateşkilatı görevlileri ile Vakfımız personeline özverili vegayretli çalışmalarından dolayı teşekkür ediyoruz.DENETİM RAPORUMahmut SEVGİLİVakfımıza maddi-manevi katkılarıbulunan zevattan ahirete intikaledenlere Yüce Allah’tan rahmet diliyor,hayatta olanlara sağlık ve huzur doluuzun ömürler temenni ediyoruz.” dedi.A.İhsan Sarımert 2007-2009 faaliyetdöneminde gerçekleştirilen faaliyetleri;Mütevelli Heyeti çalışmaları,Genel Müdürlük çalışmaları, <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı hizmetlerini desteklemeçalışmaları, eğitim ve öğretimhizmetleri, hayri ve sosyal hizmetler,kültürel faaliyetler, yurt dışına yönelikgerçekleştirilen eğitim, kültür, sosyalve kültürel faaliyetler başlıkları altındaözetledi. A.İhsan Sarımert İSAM, YayınKurulu Başkanlığı, işletme ve iştiraklerhakkında da bilgi vererek “Vakfımızca;önceki faaliyet dönemlerindeolduğu gibi, bu faaliyet dönemindede, Vakıf Senedi’nde yer alan gayesineve kuruluş amaçlarına uygun olarak,hayırsever halkımızın desteği, <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı ve Vakfımız personeliningayretli ve fedakar çalışmaları ileyukarıda belirtilen hizmet ve faaliyetlergerçekleştirilmiştir. Bundan sonrada bu faaliyet ve hizmetler imkanlarölçüsünde gerçekleştirilmeye devamedilecektir. Vakfımız hizmetlerine katkıdabulunmuş herkese en derin şükranlarımızısunuyoruz.” dedi.Nisan 2007 tarihinde yapılanGenel Kurul Toplantı-14sında seçilen Denetim Kurulunun02.05.2007 tarihinde ilk toplantısınıyaptığını ve bu toplantıda başkanlığaAhmet UZUNOĞLU’nunseçildiğini belirterek konuşmasınabaşlayan Mahmut Sevgili “KurulumuzÜyelerinden Dr. Fahri DEMİR24.05.2007 tarihinde istifa etmişve yerine yedek üyelerden 1. yedekolan Rüştü İNAN, 07.07.2007tarih ve 116 sayılı kararla davetedilerek asıl üyeler arasına dâhiledilmiştir.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 33 >


GÜNDEMDenetim Kurulunun 2007-2008faaliyet döneminde 25 toplantı yaptığınıbelirten Mahmut Sevgili, busüre içerisinde Mütevelli Heyeti veİcra Kurulu kararları ile muhasebekayıtları, Vakıf Senedi ve vakıflarlailgili mevzuatlar açısından incelenipdeğerlendirildiğini söyledi.Yapılan çalışmaların ve değerlendirmelerinmerkez, bağlı kuruluşlar vetaşra olarak gerçekleştiğini ifade edenMahmut Sevgili, yapılan denetimlerdeher hangi bir olumsuzluğa rastlanmadığınıifade ederek, “Vakfımızın kuru-luşundan beri karşılaştığı çeşitli sıkıntılarve mali imkansızlıklara rağmenbugüne kadar yurt içi ve yurt dışındaçok önemli hizmetlerin gerçekleşmesindeemeği, katkısı ve desteği olan sizgenel kurul üyelerine, mütevelli heyetiüyelerine ve vakıf çalışanlarına denetimkurulu olarak teşekkür etmeyi,aramızdan ayrılarak ahirete irtihaledenlere de cenab-ı haktan rahmetdilemeyi bir borç telakki ederek, mütevelliheyetinin genel kurulunuzcaibra edilmesini takdirlerinize arz veteklif ederiz.” dedi.M Ü Z A K E R E L E RYakup ÜSTÜNTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının 34yıllık geçmişi ile milletimize,memleketimize, Türk irfan hayatınakazandırdığı unutulmaz kalıcı hizmetlerile Türk Vakıf geleneğinin enönemli örneklerinden biri olduğunavurgu yaparak konuşmasına başlayanYakup Üstün “Bu Vakıf bu süreiçinde zaman zaman sıkıntılara, karalamalarahatta ihanetlere uğrasada gelişmiş, yerleşmiş güzel hizmetlereimzasını atmış, kurumsallaşmışve belli alanlarda gelenekler kazanmışbir kuruluştur.” dedi.Faaliyet raporunun tetkikinden,Vakfın, kuruluş amacına uygunolarak, <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığıhizmetlerini destekleme görevini,Genel Merkez ve şubeleri aracılığıile imkanlar ölçüsünde yerine getirmeyeçalıştığının görüldüğünü ifadeeden Yakup Üstün “Eğitim merkezlerine,yurt içi ve yurt dışı irşad faaliyetlerinedestekler devam etmiş.Özellikle eğitim-öğretim, kültür vesağlık alanlarında verimli hizmetlerüretilmiştir. Yurt dışında açılanokulları, çeşitli ülkelerden getirilipeğitilen öğrencileri Vakfımızın yüzakı, övünülecek hizmetleri olarakgörüyorum. Zira büyük milletlerokutan-öğreten milletlerdir. Bu, büyüklükiçin konulmuş bir hedeftir.Bana göre bu hizmetler, milletimizinbüyüklüğünün alicenaplığının göstergesidir.Kısıtlı imkanlara rağmenmütevelli heyeti gereken himmet vegayreti göstermiştir.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının zamaniçinde ortaya çıkan belli ihtiyaçlarınbaskısıyla kurulduğunubelirten Yakup Üstün “60’lı yıllarınsonuna doğru Medeni Kanundayapılan değişiklikle Özel Vakıflarınkurulma imkanı doğdu. Böyle birimkan ortaya çıkınca o günlerde< 34TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı çevrelerinde de bir Vakıf kurmadüşüncesi gündeme geldi. Fakat gerçekleşme imkanıbulamadı. Çeşitli çalışmalar ve hazırlıklardan sonrasayın başkanımız Dr. Lütfi Doğan’ın rehberliğinde 13Mart 1975 tarihinde Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı resmen kuruldu.Vakfımız halkımızın teveccühüne ve geniş ilgisinemazhar oldu. Din görevlilerinin, müftülerimizin vetop yekûn <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı personelinin gayretive desteği ile gelişti, büyüdü ve bugünkü seviyesineulaştı. Vakıf merkezinden, Ankara’dan gönderilen küçükmeblağlar, taşrada büyüdü, çoğaldı, bereketlendimahalli ihtiyaçlar böylece karşılandı.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının öncelikli amacının <strong>Diyanet</strong>hizmetlerini desteklemek olduğunu belirten YakupÜstün, Vakfın bu amaçla kurulduğunu belirterek “Vakfınkurulması ile <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı merkez altyapı,araç-gereç ihtiyacı karşılandı, eğitim merkezleri onarıldı.Yenileri yapıldı. Müftülüklerimizin daire, lojman,araç-gereç yönünden çok iyi bir noktaya gelmesi teminedildi. Bugün bütün dünyanın gıpta ettiği Hac Organizasyonubu sayede vücut buldu. Yurt dışı, özellikle Avrupavakıf ve dernekleri vakıf imkanları ile desteklenerekgüçlendirildi. Amerika’da Merilen’deki merkez ve araziVakıf imkanlarıyla temin edildi. Balkanlara, Kırım’a,Türki Cumhuriyetlere yapılan hizmetler Vakıf kaynaklarıile mümkün olmuştur. Bugün de oralara yapılan eği-tim, irşad ve kültür destekleri Vakıfaracılığıyla ulaştırılmaktadır.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı hizmetlerininevrensel bir boyut kazandığınıbelirten Yakup Üstün “Dünyanın şurasındaburasında bulunan ırkdaşlarımız,dindaşlarımız bizden yardımtalep ediyor. Siz büyüksünüz, tecrübelisiniz,bize el uzatın, yardımınızıesirgemeyin diyorlar. Böyle birhizmet tarihimizin medeniyetimizinbize yüklediği bir misyondur. Bunlaragözümüzü, kulağımızı, gönlümüzükapayabilir miyiz? Kapatamadık,kapatamayız. Demek ki <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığımızın yanı başındada hükmü şahsiyeti haiz, mali, idarive mevzuat yönünden gelişmiş,güçlenmiş, yerleşmiş bir kurum gereklidir.Bir şekilde <strong>Diyanet</strong> Vakfı’nıkorumak, güçlendirmek onun dahaçok hizmet üretmesine, milletimizinşanına uygun kalıcı daha güzel hizmetlervermesine katkıda bulunmakgereği açıktır. Ülkemizde bu imkanve potansiyel mevcuttur.” dedi.Dr. Lütfi DOĞANTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının kurucuüyesi olan Dr. Lütfü Doğan,Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfını dört kişi ile kurduklarını, bugünyönetilmesi zor, dünyanın doğusunu-batısını kucaklayan,insanın içini titreten büyük bir vakıf halinegeldiğini belirterek konuşmasına başladı.Denetim işinin özel ve profesyonel firmalar tarafındanyapılmasının çok daha iyi olacağına işaret edenDr. Lütfi Doğan, Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının gerçekleştirdiğihizmetlerinin büyük bir çoğunluğunun yurt içineyönelik olmasının isabetli olacağını kaydetti.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının çok büyük hizmetlereimza attığını belirten Dr. Lütfi Doğan, bunlardan birininİslam Araştırmaları Merkezi olduğunu dile getirerek“İSAM’ın ciddiyetini, İSAM’ın çalışmalarınıseyrederken insanın gözü yaşarıyor. Sevgili kardeşlerim,bize ekmekten, peynirden daha çok beyine, aklıngelişmesine, İslâm aklının gelişmesine, bunun için dekitaba ihtiyacımız var.” dedi.Dr. Lütfi Doğan konuşmasının sonunda, kültüreltoplantıların yapılmasına daha çok önem verilmesi gerektiğinibelirterek, genel kurulun hayırlara vesile olmasıtemennisinde bulundu.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 35 >


GÜNDEMYeni Mütevelli HeyetimizFaaliyet ve denetim raporlarının genel kurul tarafından ibraedilmesini müteakip seçimlere geçildi. Yapılan seçimlerde yeniMütevelli Heyeti ve Denetim Kurulu aşağıdaki şekilde oluştu.S E Ç İ M L E RMütevelli Heyeti1. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu2. Prof. Dr. Şerafeddin Gölcük3. Dr. Tayyar Altıkulaç4. Prof. Dr. Mehmet Görmez5. Doç. Dr. Fikret Karaman6. Prof. Dr. İrfan Aycan7. Mehmet KervancıMütevelli Heyeti Yedekleri1. Mehmet Barış2. Zeki Sayar3. Ali SertelDenetim Kurulu1. Lütfi Şentürk2. Sami Uslu3. Kemal UludağDenetim Kurulu Yedekleri1. Mustafa Bayraktar2. Dr. Yüksel Salman< 36TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


D İ L E K V E T E M E N N İ L E RDr. Tayyar ALTIKULAÇAzerbaycan’da ve Bulgaristan’daVakfımızın yürüttüğü eğitimfaaliyetleriyle yakından ilgilendiğinive takip ettiğini belirten Dr. TayyarAltıkulaç, Azerbaycan’da faaliyet gösterenokullarımız hakkında bilgi vererek“Azerbaycan’da bir lisemiz varbizim, adı Bakû Türk Lisesi. Bu ülkede,ortaöğretim kurumlarında dineğitimi verilmez, yasaktır ama bizimlisemizde verilir. 700’e yakın öğrencimizvar ve bu okulumuz, Vakfımızıngurur duyacağı bir başarı grafiğiçizmiş; geride bıraktığımız üç yıl zarfında,Azerbaycan genelinde mevcut4.535 lise içerisinde hep birinci olmuş.Üniversite imtihanlarında istediğifakülteye giremeyen bir tek öğrencimizyoktur; yurt içinde yoktur,Türkiye’de yoktur. Yani öğrencilerinbir kısmı Türkiye’deki üniversitelerinimtihanlarına giriyorlar ve istedikleriyerleri kazanıyorlar. Hacettepede,şurada burada öğrencilerimiz var,Bakû’de okumuş öğrencilerimiz var.Bunlar, söylediğim gibi, sizin imam– hatip lisesi mezunu sayabileceğinizöğrencilerdir. Oradaki mescitlerimizi,gerek vakit namazlarında, gerekCuma namazlarında dolduran öğrencilerimizdir.Öğretmenlerinin ta-mamı –müdür hariç- Azeridir. Müdürülkemizden, oradaki ilahiyat fakültesindenmezun bir öğrencimizdir.Yani, gerçekten, Vakfımızın gururladestekleyebildiği, hepimiz için büyükbir sevinç kaynağı olabilmeyi başarmışbir lisemizdir.” dedi.Azerbaycan’da, diğer bir eğitimfaaliyetinin ilahiyat fakültesi olduğunubelirten Tayyar Altıkulaç 1992– 93 öğretim yılında faaliyete başlayanbu fakültede 200’e yakın öğrencininbulunduğunu ifade ederek “Buokul Marmara Üniversitesi İlahiyatFakültesi programına paralel birprogramla işe başlamış, o gündenbu yana burada ya da orada bazıdeğişiklikler olmuş olabilir. Vakıf, buradanmezun olan en başarılı çocuklardanher yıl iki, üç, dört öğrenciyiTürkiye’ye getiriyor. Ben şahsen ilgileniyorum,sınavlarıyla bizzat ilgileniyorum,seçimiyle bizzat ilgileniyorum.Bu çocuklar buraya getiriliyor,yüksek lisans ve doktora programlarıtakip ediyorlar. İlk mezunlarımızdanve ikinci dönem mezunlarımızdansekiz genç de, şimdi orada fakültedehoca olarak, daha önceki hocalarındanhizmeti devraldılar ve hizmetiyürütüyorlar. Küçük bir de İSAMoluşturdular. İSAM’da yetişmiş çocuklarbunlar. Küçük dediğim, belki100 metrekare bile yeri olmayan birİSAM’ı da oluşturmuş vaziyettelerorada kurdukları bir Vakıfla.” dedi.İnsana ve eğitime yapılan yatırımınçok önemli olduğuna vurgu yapanTayyar Altıkulaç Bulgaristan’daBaşmüftülüğe bağlı bir Yüksek İslâmEnstitüsü ile üç tane de lisenin bulunduğunuifade ederek, “Şumnu veMestanlı ilahiyat lisesinden mezunolan çocuklarımızın tamamı üniversiteimtihanlarını kazandılar,istisnasız. Bu okulların hepsininAzerbaycan’daki fakültenin, oradakilisenin, Bulgaristan’daki Sofyawww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 37 >


GÜNDEMYüksek İslâm Enstitüsü ve diğer liselerin eğitim – öğretim,her çeşit masrafları kuruşuna kadar Başkanlığımızınve Vakfımızın desteğiyle ayakta bulunuyorlar.” dedi.Eğitim ve insana yapılan bu tür yatırımları önemlibulduğunu belirten Altıkulaç “Özellikle Avrasya dünyasınahitap eden eğitim faaliyetlerinin hem manevisorumluluklarımız açısından, hem millî değerlerimizve hesaplarımız açısından çok büyük önem arz etti-ği kanaatindeyim. Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı olarak oradaki soydaşlarımızve dindaşlarımızla irtibatımızı kesmemeye,siyasî ilişkiler ne olursa olsun,gelecekte onları yönetecek olaninsanları yetiştirmeye mükellefiyetimizve mesuliyetimiz var diye düşünüyorum.”dedi.Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZYurt dışına yönelik yürütülenhizmetlerin önemli olduğunubelirten ve bunun bir zorunluluk olduğunavurgu yapan Prof.Dr MehmetGörmez “Türkiye <strong>Diyanet</strong> VakfınınAvrasya coğrafyasına götürdüğühizmetler, nicelik bakımından azolabilir, ama bu faaliyetler, çok büyükbir insanlık projesine dönüşmüşvaziyette. Bir ilim irfan projesine,bir barış projesine dönmüş vaziyette. Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı bu hizmetlere başlarken, hemen hemen bütünİslâm ülkeleri buralara bir şeyler götürmek için yarışiçerisinde olmuşlar. Ama tarih bizi haklı çıkardı ve şuanda inanın o büyük heyecanlarla, elinde para dolusuçantalarla oralara giden hiçbir Müslüman kardeşimizorada değil ve kalıcı olmadığını gördü. Hem Asya’da,hem Balkanlarda, Orta Asya’da, bu toprakların dinîdokusu, bu toprakların tarihî dokusu, bu topraklarınkültürel dokusuna uygun olmadıklarını anladılar vegeri döndüler. Tarih, bütün bu yükü tekrar bizim sırtımızayükledi. Bizim, bundan sarfınazar etme şansımız,imkânımız yoktur diye düşünüyorum.” dedi.Balkanlardan ve Türk cumhuriyetlerindenTürkiye’ye gelerek ülkemizde imam – hatip lisesi eğitimialan ve ilahiyat fakültesi eğitimi alan insanların sayısınınçoğaldığına işaret eden Mehmet Görmez “Bunlardan,döndükten sonra kendi ülkelerine müftü olanpek çok öğrencimiz var. Türkiye’de, <strong>Diyanet</strong> Vakfınınyetiştirdiği bir öğrenci, gidiyor Romanya’ya müftü oluyor,yahut başka bir ülkeye müftü oluyor. Bu çalışmanınartarak devam etmesi gerekiyor. Afganistan’dan100’ü aşkın öğrencimiz var ve gerçekten o öğrencilerlesınavlarda buluşuyoruz; pırıl pırıl öğrenciler. Döndüklerinde,kendi ülkelerinin kaderini değiştirmek içinönemli çalışmalar yapacaklarına inandığımız zeki, çalışkan,pırıl pırıl öğrenciler. Bu faaliyet devam etmeli.”dedi.< 38TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Avrupa’da bir uluslar arası ilahiyat projesi geliştirmeksuretiyle Avrupa’ya göçmüş, oraya vatandaş olmuşTürk vatandaşlarının çocuklarını, Türkiye’ye getirerekilahiyat eğitimi almaları için bir çalışma başlattıklarınıbelirten Mehmet Görmez “Allah’a hamdolsun bu çalışmaçok iyi devam ediyor. Şu anda Ankara İlahiyat Fakültesinde80’i aşkın öğrencimiz üçüncü sınıfa kadargeldi. Bir o kadar öğrencimiz Marmara İlahiyat Fakültesinde.Kutlu Doğum Haftası’nda ben Almanya’daydım.Önümüzdeki yıl için sadece Almanya’dan, şu ana kadaraldığımız müracaat 120 öğrenci. Tabiî Avustralya’danöğrencimiz var, Amerika’dan öğrencimiz var,Avusturya’dan, Hollanda’dan, Fransa’dan, bütün ülkelerdeöğrencilerimiz var. Bu artarak devam edecek diyeumut ediyorum.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının yürüttüğühadis projesi hakkında dabilgi veren Prof.Dr. Mehmet Görmez“Devam eden Hadis Projesibütün camilerde cemaatimize rahatlıklaokuyabileceğimiz, ResulüEkrem’in bu çağın insanlarına yönelikmesajlarını en güzel bir şekildeortaya koyan önemli bir çalışmaolacaktır. Arkasından tefsir projemizbaşlayacak, onun arkasındanBaşkanımızın bize talimatıyla güzelbir siyer çalışması başlayacak.Onun arkasından bir fıkıh çalışmasıbaşlayacak.” dedi.Ali MELEKDiyarbakır İl MüftüsüTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının, gerekyurt dışında ve gerekse yurtiçinde yapmış olduğu hizmetlerinbüyüklüğü ve hizmet çeşitliliğininönemli olduğunu ve bunun bilindiğiniifade eden Ali Melek “Bundandolayı Vakfımızın Mütevelli Heyetini,Yönetim Kurulunu ve idari kadrolardabulunan bütün çalışanlarınıtakdir ediyorum. Ben bölgemizdekiillerimizin, ülkemizdeki gayri safimillî gelirdeki durumu ve bilinenhassas konumunun göz önüne alınarak Vakfımızın bugüzel hizmet çeşitlerinin uygun görülecek bir kısmınınbölgemizde de yoğunlaştırılmasını, ülkemizin birlik veberaberliğine, bölgesel muhtemel düşünce farklılıklarınınolumlu yönde gelişmesine önemli katkı sağlayacağınıdüşünüyorum.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının bölgede gerçekleştirdiğisosyal yardım faaliyetlerinin önemli olduğuna işareteden Ali Melek “Geçtiğimiz Ramazan ayında, <strong>Diyanet</strong>Vakfımızca Diyarbakır’da ilk defa kimsesiz ve korumasız1.140 aileye dağıtılan Ramazan paketi ile KurbanBayramı’nda kurban etlerinin yoksul ailelere dağıtılması,ilimizde müftülüklerimize ve din görevlilerimizefarklı bir itibar kazandırmıştır. Veren el konumundaolmuştur. Bu nedenle, Vakfımızın değerli MütevelliHeyetine ve idarecilerine huzurlarınızda şükranlarımıarz ediyorum.” dedi.Diyarbakır ilinde yükseköğrenim öğrenci yurdunabüyük bir ihtiyaç duyulduğunu ifade eden AliMelek “Başkanlığımızın yükseköğrenim öğrenci yurduyapımı konusundaki çalışması her türlü takdirinüzerindedir. Bu yurtlardan birinin ilimizde yapılmaküzere planlanmış olması, Başkanlığımızın bölgemizeolan duyarlılığının her zamanki göstergesinin en barizolanlarından birisidir. İsabetli olduğunu söylemeninbile zait olduğunu, bu proje nedeniyle başta Sayın <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanımız olmak üzere, çok kıymetli yakınçalışma arkadaşlarına, muhterem hocalarıma şükranlarımıhuzurlarınızda arz ediyorum. Yurt yapıldığında,ilimizde bu konuda önemli bir eksiklik ortadankalkacaktır.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 39 >


GÜNDEMCüneyt KAVŞUTGümüşhane İl MüftüsüTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı İslam Ansiklopedisininönemli bir hizmet olduğunu belirtirek konuşmasınabaşlayan Cüneyt Kavşut, abonelerin sayısının artırılmasıiçin çalışma yapılmasının gerekliliği üzerindedurarak, ansiklopedinin kısa bir süre zarfında tamamlanmasıtalebinde bulundu.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının gerçekleştirdiği yurt içive yurt dışı hizmetlerin takdire şayan olduğunu belirtenCüneyt Kavşut, sosyal yardım faaliyetleri alanında,özellikle kurban kampanyası, öğrenci bursu hususlarındaGenel Merkezin şubelere destek vermesinin önemliolacağını söyledi.Yaşar YAPRAKBolu İl MüftüsüTaşrada bulunan vakıf şubelerinin eleman yönündendesteklenmesi temennisiyle konuşmasına başlayanYaşar Yaprak, Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı’nın üniversite kurmasınınçok önemli bir hizmet olacağını belirtti.Yurt hizmetlerinin çok önemli olduğuna işareteden Yaşar Yaprak, bu hususta Genel Merkezden destekbeklediklerini ifade ederek, konuşmasının sonunda“Müslümanların derdiyle dertlenmeyi, dünyanınneresinde olursa olsun bütün dertlere koşmayı kendisinehedef seçmiş bulunan Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfımızıkuranlardan, bugünlere getirenlerden Allah razı olsun.”dedi.Prof. Dr. İrfan AYCANMillî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel MüdürüMillî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğügörevini yürüten Prof.Dr. İrfan Aycan,Din Öğretimi Genel Müdürlüğü olarak <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı ve Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı ile çok yakın,alakalı işler yapılmakta olduğunu belirtti.Ülkemizde din eğitimi ve öğretiminin, din hizmetlerininCumhuriyet tarihinden bu tarafa seksenbeş yıllık bir geçmişi bulunduğunu belirten İrfan Aycan,“Zaman zaman inişli çıkışlı tecrübeler yaşanmaktadır.Görevi devraldığımız günde de yine imam– hatip liselerinde öğrenci sayısı dibe vurmuş, 45 binöğrencimiz mevcuttu. Şu anda 143 bin öğrencimiz< 40TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


mevcut. Bu yetiştirdiğimiz öğrencileri <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığında ve Millî Eğitim Bakanlığında öğretmenlikyapmak üzere yetiştiriyoruz. Bu kalitenin nasılartırılması gerektiğiyle ilgili sadece bizim yapmamız,sonuna kadar bu işlerle meşgul olmamız yeterligelmemektedir. Dolayısıyla <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığıylave Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfıyla çok yakın bir işbirliğigerektirmektedir.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı ve <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığıile müştereken yürütülen projelerden bahseden İrfanAycan “Özellikle son dört yıldır, bu sene beşincisiniuygulayacağız, İmam-hatip liselerinde 1000 başarılıöğrenciyi, 10 merkezde toplayarak, 45 günlükbir mesleki eğitimden geçiriyoruz. Bunların bütünmasraflarını Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı ve müftülüklerimizkarşılamaktadır. Yine Kayseri’de bir okulumuzvar, 36 ülkeden 400’e yakın öğrencimiz burada bulunmaktave bunlara ortaeğitim seviyesinde din eğitimivermekteyiz. İnşallah İstanbul’da bu öğrencilerimizidaha iyi imkânlarla, daha iyi şartlarda okutmakiçin hazırlıklarımız sürmektedir. Fatih semtindebir mekân da temin ettik bunun için. Şu anda onarımıyapılmaktadır. İnşallah önümüzdeki yıllardanitibaren Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadoluİmam Hatip Lisesini orada yabancı öğrencilerin hizmetinesunacağız.” dedi.Din hizmeti veren insanların donanımlıve birikimli olmasının gerekliliğiüzerinde duran Prof.Dr. İrfan Aycan“Özellikle ülkemizde din hizmetiveren insanlarımızın donanımlı ve birikimliolmaları için, onların mutlaksurette üniversite mezunu olmalarısağlanmalıdır. Bugün başlasak, önümüzdekikırk elli yılda ancak bunusağlayabiliriz. Bunun için, en başarılıöğrencilerimizden bir seçim yaptık,81 vilayetimizden. İstanbul Beyoğlusemtinde çok modern imkânlarlaeğitim öğretim veren bir okulumuzvar. Bu sene inşallah üçüncü sınıfınıbitirmek üzere. Bunlar fen lisesi ayarındakiçocuklar. İstiyoruz ki, bunlaranormal eğitimin dışında ilave eğitimde vererek bunları din hizmetlerialanına kazandırmak, yani <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığından böyle seçkin birtopluluğun oluşmasını teşvik etmek,desteklemek. Bunda da tabii ki yineSayın Başkanımızın bizlere desteği veteşviki son derece fazla. Kendisine teşekkürediyoruz.” dedi.Prof. Dr. Avni İLHANDivan BaşkanıTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının hizmetlerini karalamakadına bazı şahıs ve bir takım kurullar tarafındankaralama çalışmalarının yapıldığını belirten Prof.Dr.Avni İlhan “<strong>Diyanet</strong> Vakfımızı bütün Türkiye çapında,şubeleri de dahil olmak üzere, bilerek bilmeyerekkösteklemek isteyen birtakım kuruluşlar var, şahıslarvar, menfi propaganda yapıyor. Bir kısmı bunu bilerekyapıyor. Neden? Meydan bize kalsın diye. Bir kısmıfarkında olmayarak böyle menfi propagandalar yapıyorlar.Acizane kanaatime göre, dışarıdan gelen bütünbu menfi propagandalar ve benzeri şeyler, çok önemlideğil. Onlar zaten bizim problemimiz de değil bir ölçüde.”dedi.Halkın Vakfa olan teveccühünü kıracak davranışınbulunmamasının önemli olduğunu belirten Prof.Dr. Avni İlhan “Cenab-ı Mevla’dan, bu gayretlerinizin,Vakfa olan ilginizin, maddi manevi gayretlerinizin,dualarınızın devam etmesini niyaz ediyorum. Rabbimbu imkânı bizden esirgemesin.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 41 >


GÜNDEMYENİ MÜTEVELLİ HEYETİMİZİNBİYOGRAFİLERİProf.Dr. Ali BARDAKOĞLU<strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanıTDV Mütevelli Heyeti Başkanı1952 yılında Kastamonu ili Tosya ilçesinde doğdu.1970’de İstanbul İmam-Hatip Okulunu bitirdi. 1974 yılındaİstanbul Yüksek İslam Enstitüsünden, 1975 yılındada İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezunoldu. Bir süre öğretmenlik, stajyer hakimlik ve hakimlikyaptıktan sonra, 1977 yılında Kayseri Yüksek İslam EnstitüsündeFıkıh (İslam Hukuku) asistanı oldu.1982 yılında Atatürk Üniversitesi İslami İlimlerFakültesinde İslam Hukuku alanında doktora tezini tamamladıve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeİslam Hukuku yardımcı doçentliğine atandı. 1986 yılındadoçent oldu.1993 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinenaklen atandı. 1994 yılında İslam HukukuAna Bilim Dalında profesör oldu. İdari görevler ve bilimkurulu üyelikleri yaptı. 1991-1992 yılları arasındaİngiltere’de ve 1994 yılında da Amerika Birleşik Devletlerindebulundu.İslam hukuku alanında çeşitli bilimsel yayınlaryaptı, ulusal ve uluslararası sempozyumlara tebliğleveya müzakereci olarak katıldı. 28 Mayıs 2003 tarihinde<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı görevine atanan Prof. Dr. AliBardakoğlu; İngilizce ve Arapça bilmekte olup evli veüç çocuk babasıdır.< 42TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Prof.Dr. Şerafeddin GÖLCÜKMütevelli Heyeti II. Başkanı1940 yılında İzmir’in Ödemiş İlçesinde doğdu. İlk, Orta ve Lise tahsiliniÖdemiş’te yaptı. Ödemiş ve İzmir Kur’an Kurslarında dini eğitim gördü. 1964yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. Askerlik görevini YedekSubay olarak Tuzla Piyade Okulu’nda ifa ettikten sonra 1967 yılında Milli EğitimBakanlığı hesabına burslu olarak Fransa’ya doktora tahsili için gitti. DoktorasınıSorbonne Üniversitesi’nde tamamladı. Doktora öğrenimi esnasında 1969yılında Tunus’ta bir yıl kaldı.1973 yılı başında Erzurum Atatürk Üniversitesi İslam İlimler Fakültesi Kelam Asistanlığına tayinedildi. 1974 yılında Üniversite hesabına bir yıllığına Mısır’a gitti.1977 yılında Doçent, 1984 yılında Profesör oldu. 1985 yılı başından itibaren Konya Selçuk Üniversitesiİlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeliği ile Dekan Yardımcılığı, Selçuk Araştırmaları Başkanlığıgörevlerinde bulundu.Arapça, Fransızca ve İngilizce bilmekte olup, Temel İslam Bilimleri Bölümü Başkanlığını yürüttü.1992-1999 yılları arasında Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliği yapan Prof. Dr. Şerafeddin Gölcük’ünyayınlanmış bir çok eseri bulunmaktadır.Dr. Tayyar ALTIKULAÇMütevelli Heyeti Üyesi1938 yılında Kastamonu’nun Devrekâni ilçesine bağlı Bıngıldayık köyündedoğdu. Dokuz yaşında hâfız oldu. İlköğrenimini Devrekâni’de, orta ve yükseköğrenimini İstanbul’da tamamladı.Yüksek öğrenimini İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde 1963 yılında bitirdi.Temmuz 1963 ile Şubat 1965 tarihleri arasında İstanbul İmam-HatipLisesi’nde öğretmenlik ve idarecilik; yine İstanbul’da Pertevniyal Lisesi, CağaloğluKız Meslek Lisesi ve Baltalimanı Akgün Koleji’nde öğretmenlik yaptı.15.02.1965–15.07.1971 tarihleri arasında İstanbul ve Kayseri Yüksek İslâm Enstitülerinde öğretimelemanı olarak görevini sürdürdü. Ancak bu tarihler arasında (1967–1968 öğretim yılında)Bağdat Üniversitesinde Arap Dili ve Edebiyatı üzerinde çalıştı; yedek subay olarak askerlik göreviniyerine getirdi (1.10.1969–20.01.1971).Doktorasını Tefsir dalında verdi. Daha sonra sırasıyla şu görevlerde bulundu:- <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkan Yardımcılığı (15.07.1971–07.09.1976)- MEB Din Eğitimi Genel Müdürlüğü (07.09.1976–02.11.1977)- M.E.B. Talim ve Terbiye Kurulu Üyeliği (02.11.1977–09.02.1978)- <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı (09.02.1978–10.11.1986)<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı görevinden 10.11.1986 tarihinde kendi isteği ile emekliye ayrıldı veAzerbaycan Millî Yaradıcılık Akademiyası tarafından profesör seçildi.Emeklilik döneminde İstanbul Marmara Üniversitesi ve Bakü Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültelerindeöğretim görevlisi olarak hizmet etti; ayrıca Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı (TDV) İslâm AraştırmalarıMerkezi (İSAM) Başkanlığı görevini yürüttü.24 Aralık 1995 seçimlerinde Doğru Yol Partisi’nden (DYP) 20. dönem İstanbul Milletvekili olarakParlamento’ya girdi; bu dönemin bir devresinde TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve SporKomisyonu Başkanlığı görevini yürüttü.Daha sora TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) müellif-redaktör olarak hizmete devametmekte iken AK Parti kurucuları arasında yer aldı; 03 Kasım 2002 seçimlerinde yeniden 22.dönem İstanbul Milletvekili olarak TBMM’ye girdi; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor KomisyonuBaşkanlığı görevine seçildi ve dönem sonuna kadar bu görevini sürdürdü.Halen TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’nde müellif-redaktör olarak hizmetini sürdürmektedir.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 43 >


GÜNDEMProf.Dr. Mehmet GÖRMEZMütevelli Heyeti Üyesi1959 yılında Gaziantep’te doğdu. İlk öğrenimini Nizip’te, orta öğrenimini Gaziantepİmam-Hatip Lisesinde tamamladı. 1983’te Ankara Üniversitesi İlahiyatFakültesinde yüksek öğrenime başladı. Bir yandan yüksek öğrenimini sürdürürken,diğer yandan önce Kırıkkale’de Kur’an kursu öğreticiliği, ardındanAnkara’nın değişik semtlerinde imam-hatiplik ve vaizlik görevlerinde bulundu.1987’de yüksek öğrenimini tamamlayıp Ankara Üniversitesi İlahiyat FakültesiHadis Anabilim Dalında yüksek lisans yapmaya başladı. 1988’de bir yılsüreyle Kahire Üniversitesinde inceleme ve araştırmalarda bulundu. 1990’da“Musa Carullah Bigiyef, Hayatı, Fikirleri ve eserleri” adlı tezi ile yüksek lisansınıtamamladı ve doktora çalışmasına başladı. 1994’te “Sünnet ve HadisinAnlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu” adlı teziyle doktorasınıbitirdi. Ayrıca doktora çalışması, 1996’da Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı İslam AraştırmalarıBirincilik Ödülü aldı.1995-1997 yıllarında Ahmet Yesevi Üniversitesi İlahiyat Fakültesindedersler verdi. Diğer taraftan Anadolu Üniversitesi İlahiyat ön lisans programınınhazırlanmasında görev aldı. 1997-1998 yıllarında inceleme ve araştırmalaryapmak üzere İngiltere’de bulundu. 1998’de yardımcı doçent, 1999’da doçent,2006 yılında da profesör oldu. 2001–2003 yıllarında Hacettepe ÜniversitesiEğitim Fakültesinde dersler verdi.13.08.2003’te <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkan Yardımcılığı görevine atandı. Yayınlanmışbir çok eseri bulunan Prof. Dr. Mehmet Görmez evli ve üç çocuk babasıolup Arapça ve İngilizce bilmektedir.Doç.Dr. Fikret KARAMANMütevelli Heyeti Üyesi1954 yılında Elazığ-Baskil ilçesinde doğdu. İlk öğrenimini kendi ilçesinde,İmam-Hatip Lisesini ise Malatya ve Kahramanmaraş’ta bitirdi. 1972 yılındaErzurum Yüksek İslam Enstitüsüne kaydoldu ve 1976 yılında mezun oldu.İlk göreve 1976 yılında İstanbul Müftü Yardımcısı olarak başladı. Dahasonra sırasıyla Hekimhan, Safranbolu ve Akçakoca ilçelerinde müftülük yaptı.1988 yılında Erzincan Müftülüğüne, 1993 yılında ise Elazığ İl Müftülüğünenaklen atandı. Ağustos 2001 – Mart 2002 tarihleri arasında Viyana BüyükelçiliğiDin Hizmetleri Müşavirliği görevini tedvirle yürüttü. 24.07.2002 tarihindeParis Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliğine atandı.Doç. Dr. Fikret Karaman bu hizmet süresi içerisinde Erciyes Üniversitesiİlahiyat Fakültesi’nde master, Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeise doktorasını tamamlayarak 1994 yılında doktor ünvanını aldı. 1997yılında doçent oldu.Doç. Dr. Fikret Karaman, 30.06.2003 tarihinde <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkan Yardımcılığınaatandı ve 01.08.2003 tarihinde bu görevine başladı. Çok sayıdaulusal ve uluslar arası kongre, sempozyum ve konferanslara katılarak çeşitlitebliğler sunan Doç. Dr. Fikret Karaman’ın yayınlanmış <strong>Diyanet</strong> Aylık Dergive çeşitli yayın organlarında bilimsel ve güncel makaleleri yer almış, ayrıcayayınlanmış eserleri bulunmaktadır.Evli ve üç çocuk babası olan Doç. Dr. Fikret Karaman Arapça ve Fransızcabilmektedir.< 44 TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ www.diyanetvakfi.org.tr


Prof.Dr. İrfan AYCANMütevelli Heyeti Üyesi1961 yılında Bolu’nun Gerede ilçesinde doğdu. 1982 yılında Ankara Üniversitesiİlahiyat Fakültesini bitirdi. 1985 yılında Aynı üniversitenin SosyalBilimler Enstitüsünde yüksek lisansını yaptı. 1989 yılında doktorasını tamamlaladı.1993 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde doçent,2000 yılında profesör oldu.1987-1988 yıllarında Kral Suud Üniversitesinde görev yaptı. 1995-2002 yılları arasında 8 yıl Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde DekanYardımcılığı görevinde bulundu. 2003 Nisan ayından itibaren MilliEğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü görevini sürdürmektedir.Yurt içi ve yurt dışında yürüttüğü ve yürütmekte olduğu önemli projeleribulunan İrfan Aycan’ın yayımlanmış bir çok eseri bulunmaktadır.Prof. Dr. İrfan Aycan evli üç çocuk babasıdır.Mehmet KERVANCIMütevelli Heyeti Üyesi1940 yılında Eğirdir İlçesi’nin Barla Beldesinde doğdu. İlkokuldan sonraIsparta İmam-Hatip Lisesi’ne girdi. 1958-59 öğretim yılında Ankaraİmam-Hatip Lisesi’ni bitirdi. Askerlikten sonra A.Ü. İlahiyat Fakültesi’negirdi, 1965-66 öğretim yılında mezun oldu. 1965 yılında Ankara MerkezVaizliğine atandı.Türkiye-Irak arasındaki kültür anlaşmasından yararlanarak 1967-69yılları arasında Bağdat’ta öğrenim gördü. Bağdat dönüşü <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı Yayın Müdürlüğü’nü bir süre vekaleten yürüttükten sonra 1973yılı Temmuz ayında <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı Dini Hizmetler ve Din GörevlileriniOlgunlaştırma Dairesi Başkanlığı’na atandı.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı yurt dışı kadroları ihdas edildikten sonra,1980 yılı Ocak ayında Hollanda Din Hizmetleri Müşavirliği’ne tayin edildi.Dönüşte beş yıl Hac Dairesi Başkanlığı’nı yürüten Kervancı, 1988 yılı Ekimayında Brüksel Din Hizmetleri Müşavirliği’ne tayin edildi. Kasım 1993 tarihinekadar Brüksel Din Hizmetleri Müşavirliği görevini yürüten MehmetKervancı, 15 Kasım 1993 tarihinde Türkiye’ye dönerek <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı Başmüfettişliği’ne atandı. 20 Kasım 1994 tarihinde ise <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı’ndan emekliye ayrıldı.10.11.1994 tarihinde Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı’nda Genel Müdür olarakgöreve başladı. Genel Müdürlüğün yanında Mütevelli Heyeti Üyesi olarakek görev yapan Mehmet Kervancı Genel Müdürlük görevini 2000 yılınınsonuna kadar sürdürdü. 25.04.2009 tarihinde yapılan Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfının 18. Olağan Genel Kurul Toplantısında yeniden Mütevelli HeyetiÜyeliğine seçildi.Evli ve üç çocuk babası olan Mehmet Kervancı’nın çeşitli dini dergilerdeçıkan makaleleri ile Kervan yayınlarınca basılan “İslâmın TemelŞartları” adında bir kitabı bulunmaktadır.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 45 >


PANELTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıKadın FaaliyetleriMerkezi Müdürlüğütarafından “Türk Musikisi NağmelerindenDüşünceye” konulu Aşkın1001 Kapısından Birkaç Pencere adıaltında bir program düzenlendi.Prof. Dr. Ahmet İNAM’ın konuşmacıolarak katıldığı programda AnkaraDevlet Türk Musikisi Korosu sanatçılarıda kendisine eşlik etti.Programın açış konuşmasını VakfımızKadın Faaliyetleri Merkezi MüdürüAyşe SUCU yaptı.< 46TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Ayşe SUCUTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıKadın Faaliyetleri Merkezi MüdürüAşkın 1001 Kapısından BirkaçPencere programına hoş geldiniz…Gelin sizlerle Aşk kavramı üzerindenbir yolculuğa çıkalım…Hep konuşulan, özlenilen, buldumzannedilen aşk kavramı insanınözel, özden, özlü bir yönelişidir…Kısaca, özün bir yönelişi…Bu bazen iradî/istençli, bazen belkide istençsiz…Kimine göre bencilce yaşanılmasıgereken bir olgudur aşk… “saltkendin için sev, bencilce yaşa aşkıbütün maddesiyle…” diyen Aziz Nesingibi…Kimine göre ise memleket hasretigibidir… Buram buram tüten… Öylekolay kolay bulunmayan, yüzyılda biryaşanan... “Bana öyle geliyor ki birtek insana, yüz milyonlarca insana,bir tek ağaca, bütün ormana, tekbirdüşünceye, birçok düşünceye ve fikreâşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir”der Nazım Hikmet ve aşksızyaşayamayacağını söyler…Kimi şairde ise “donuklaşır”aşk… Ya imkânsızdır yani ulaşılmazdır…Ya da sırlarla örülmüş di-zelerde, kelimelere sıkıştırılacaktır söylediklerindençok söylemedikleri…“Kırgın kırgın bakma yüzüme RozaHenüz dinlemedin benden türkülerBenim aşkım sığmaz öyle her sazaEn güzel şarkıyı bir kurşun söylerKırgın Kırgın bakma yüzüme Roza”, diyen Sezai Karakoçgibi…Bazen de yokluk ve varlık kavramlarını anlarız,onun üzerinden… Yoklukta buluruz sevgiliyi… Geçiciliğifark ederiz ve geçişi, faniden yokluğa, yokluktangerçek varlığa…Büyük üstad N. Fazıl Kısakürek şöyle seslenirsevgiliye:“Ne hasta bekler sabahı,Ne taze ölüyü mezar.Ne de şeytan, bir günahı,Seni beklediğim kadar.Geçti istemem gelmeni,Yokluğunda buldum seni;Bırak vehmimde gölgeni,Gelme, artık neye yarar?”Yahya Kemal’e göre ise bedenin değil, ruhun istekleriniamaçlayan bir duygudur, aşk!“Son zevkin eğer aşk ise ummana karış, tatBoynundan o canan dediğin lâşeyi at”Hemen her şiirinde var olan sonsuzluk, ufuk özlemi,aşk şiirlerine de yansımıştır, büyük şair YahyaKemal’in... O’na göre aşk sonsuzluk gibi ulvi bir duygudurve hatta sonsuzluğa ulaşmak için araç olan ruhsaltalebin bir tezahürüdür.Kimi şairde ise aşkın, sevdadaki samimiyetin ölçüsüâşıktır, yani kendisidir. Fuzûli şöyle seslenir:“Cânı kim cânânı içûn sevse cânânın severCânı içûn kim ki cânânın sever cânın sever”Şaire göre aşığın canı ne kadar yanarsa yansın;yine de aşktan uzak düşmek istemez, bir an bile olsa:“Ya râb belâyı aşk ile kıl aşina beniBir dem belâ-ı aşktan etme cüdâ beni”…Büyük mutasavvıf, mütefekkir, Hz. Mevlana iseaşk için: “Bir aşkla elbisesi yırtılan kişi, hırs ve ayıptanbütünüyle temizlenir” der.Aşk bencilliği kırdığı, çirkinliklerden ve menfaatduygusundan uzaklaştırdığı için insanı fedakârkılar. İnsanı imar eder aşk, inşa eder, olgunlaştırır,geliştirir…www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 47 >


PANELAşk ustası Hz. Pir aşktan “hazreti aşk” diye bahseder.“Âşıklık hastalığı hastalıklardan ayrıdır. AşkAllah’ın sırlarının usturlabıdır”; (gözlem tahtasıdır)der ve devam eder.“Âşıklık ister bu taraftan, ister o taraftan olsun, sonuçtabizi o tarafa yöneltir.Aşk için ne anlatıp açıklasam, aşka gelince bunlardanmahcup olurum.Dilin anlatışı aydınlatıcı olsa da dilsiz/anlatılmayanaşk daha açıktır.Kalem yazı yazmaktan koşarken; aşka gelince yarılır.”İbn-i Arabî ise:“Biz sevgiden sudur ettik (çıktık)Sevgi üzerine yaratıldıkSevgiye verdik gönlümüzü.” diyerek, var oluşumuzuaşka bağlar.…Gerek edebiyatımızda, gerekse tasavvufi yaklaşımdainsanlar ve varlık arasındaki aşk ile Yaratıcı’yaduyulan aşk arasında ayırım yapılmamış, aynı kelimelerleifade edilmeye çalışılmış. Aslında her beşeri aşk,ilahi aşkın basamağı olarak kabul edilmiştir.Yine bu anlayışa göre, toprak olan insan, aşk sayesinde,semaya yani aşkın olana yükselecektir.Geleneğimizde aşk dert ile de eş anlamlı olarakkullanılmıştır.Ama kimde aşk varsa mutlak o yol alacaktır. Çünkü“susuz kişinin dudağı tatlı suya hasrettir; ama suda susamış dudakları özler”.…Dinin aktarıldığı, yaşanıldığı yerde de aşk vardır,olmalıdır. Çünkü aşk varsa, hoşgörü, vefa, sabır, af vardır.Aşk varsa nezaket, nezahet, zarafet vardır.Aşk varsa ibadet şekil olmaktan çıkar. Yaratıcı’yave yaratılmışa yönelik yapılan her ritüele aşk samimiyeti,içtenliği, zevki katar.Aşk insanı rafine kılar!İnsanın insanlığını bulduğu yerdir aşk. Yaratıcıvarlığı rahmet esası üzerine yaratmıştır. Yaratılmışısevmek, esası sevmektir… Yaratılmışı sevmek, Yaratan’ısevmektir…Varlık arasındaki bütün ilişkiler sevgiden ve sevgiylesudur eder. Bu sebepledir ki, aşk yeşertir, canlandırır,kısaca hayat verir…Ancak ve hatta ne yazık ki!“Tebessüm etmek sadakadır”diyen bir dinin bağlılarında gülmeyenyüzler, sevmeyen kalpler, hoşgörüsüzlük,tahammülsüzlük, yanikısaca sevgisizlik hat safhada… Enacı tarafı da öylesine biganeyiz ki bukonuya, kendimizi sorgulamıyoruzbile... Oysa O Güzeller Güzeli sevgiPeygamberi bize bakınız nasıl sesleniyor:“Birbirinizi sevmedikçe, imanetmiş olmazsınız’’Aşk ister beşeri/insani olsun,ister Yaratan’a duyulan sevgi olsunson tahlilde ilâhîdir. Allah’ın sıfatlarıile sıfatlanmak inananın vazifesiyse,mümin de vedud olmak zorundadır…Zira Yüce Allah’ın isimlerindenbiri de Vedud’tur. VEDUD,yani çok seven…Evet, musikimize gelince; isterbeşeri aşkı, ister ilahi aşkı konuedinmiş olsun, musikimiz bir medeniyetmusikisidir. Medeniyet sadecefabrika bacalarından ibaret değil elbette...Şiiriyle, musikisiyle, sanatıyla,düşüncesiyle bir bütündür. Onuniçin Yahya Kemal:“Çok insan anlamaz eski musikimizdenVe ondan anlamayan bir şeyanlamaz bizden!” der…Musiki bir toplumun, insana,varlığa, hayata, bakışını da gösterir.Bizim musikimiz, derinliklidir düşündürür,düşündürürken dinlendirir…Dinledikçe ve dinlendikçe adetaeğitir sizi… Hem kulağınızı, hemgönlünüzü, hatta hem de zihninizi…Biraz sonra, Kültür Bakanlığımızındeğerli sanatçıları ve çok kıymetlihocam, Prof. Ahmet İnam ileDüşünceden Musikiye, ya da MusikidenDüşünceye geçişler yaparak,bir yolculuğa çıkacağız. Keyiflisaatler geçirmenizi dileyerek, tekrarhoş geldiniz diyor hepinizi saygıylaselamlıyorum.< 48TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Prof.Dr. Ahmet İNAMKendi kültürümüz, kendi geçmişimiziçinde, kendi musikimizaçısından, bizim insanımızın aşkınasıl dile getirdiğini ve 1001 kapılıderinlikler âlemine bu şarkılar aracılığıylabirkaç pencereden bakmanınnasıl bir şey olduğunu göstermeyeçalışacağını belirten Ahmet İnam,sunumunu musikimizin sekiz seçkineseri üzerinden yaparak, aşkın neanlama geldiğini, nasıl yaşanması gerektiğinive yüklediği sorumluluklarıbirbirini tamamlayan bu sekiz eserlebirlikte anlattı.Bizim musikimizde hem şarkılar,hem de türkülerimizde anlatılanlarındünyevi görünüşleriyle ilahi boyutlartaşıdığını belirten Prof. Dr. Ahmetinam “Çünkü bu toprakların binlerceyıllık tarihi içinde insan, hayatınçok değişik badirelerini atlatmış, serüvenleriniyaşamış, yoğun duygulariçinde yol almış, düşünmüş ve bizebu topraklarda, bu güzel hayatı armağanetmiştir.” dedi.Şarkılarımızı sadece bir musikiolarak, musikimizi de sadece bir eğlenceolarak düşünmenin bize canveren hayat damarlarımızın birçoğundanbeslenememek anlamınageldiğini belirten Ahmet İnam, bi-zim insanımızın musikiyle düşünüp, musikiyle öldüğünevurgu yaparak “Derler ki, sizin kültürünüzde felsefeyoktur. İşte Descartes gibi, Kant gibi büyük filozoflarınızyoktur. Ama bu, bizim insanımızın düşünmediğianlamına gelmiyor. Elbette düşünmüştür, inançlarıyladüşünmüştür, ibadetleriyle düşünmüştür, musikiyle düşünmüştür,türkü söylerken düşünmüştür, şarkı söylerkendüşünmüştür. Dolayısıyla biz şarkılarımızda ve türkülerimizde,bize mahsus olanı, bize mahsus düşünce veduyma derinliklerini keşfedebilme imkânına sahibiz. Buşarkılarımıza farklı bir gözle bakmayı gerektirir. Bu derinliği,bu mana derinliğini yakalamak; hem söz olarakdile getirilmiş, hem de sadece notalar, musiki olarak dilegetirilmiş düşünceler için geçerlidir. Yalnız şarkılarımıziçin değil, saz eserlerimizde de müthiş derinlikler vardır.Bu saz eserlerindeki mana derinliği de sözde eserlerimizinmana derinliğiyle birleştiğinde, ortaya kendinizi tanımakve keşfetmek açısından çok önemli kapılar açılırdiye düşünüyorum.” dedi.Şarkıların söyleniş biçimini anlamanın ve derinliğiniyakalamanın çok önemli olduğunu belirten Ahmetİnam “Şarkılarımızın mana boyutu, düşünme boyutu;sadece işte, duygulanmış yazmış, canı sıkılmış yazmış,hasret çekmiş, söylemiş; sevgilisi terk etmiş, söylemiş değil.Bunu nasıl söylediğini, söylerken ne duyduğunu, nedüşündüğünü yakalamak ve söyleşi biçimini anlamak,bize dair hikmet boyutunu ve derinliğini anlamak açısındançok önemlidir. Dolayısıyla, deyim yerindeyse,Batılı bir terimle söylemek gerekirse, bizim hikmet arkeolojisiniyapacaksak eğer, hikmetimizin derinliklerinebir kazı yapacaksak, derinliklerimizi keşfedeceksek, bukeşfetme yollarından biri de bizim şarkılarımızdır.” dedi.Hikmet arkeolojisi çerçevesinde, sekiz şarkıyla aşkıanlamaya çalışacağını belirten Ahmet İnam, bu eserleriHicaz Makamından seçtiğini, nedenin de makamındüşünceye, musikinin düşünceye, düşüncenin musikiyenasıl yansıdığını görebilmeyi düşündürmek için, olduğunusöyledi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 49 >


PANELAşkın; her insanın kendi hayatı içinde, kendi karakterine,kişiliğine, olgunluğuna, irade gücüne, düşünme,kavrama, başarısına göre aşka açık olma başarısınınbir ürünü olduğunu belirten Ahmet İnam, aşkı yaşayabilmeninbir anten açıklığıyla mümkün olabileceğinisöyledi.Aşkın tek tek insanları sevmekle başladığına işareteden Ahmet İnam, “Kulları sevmeyi başaramayan birininTanrı’yı sevmesinin mümkün o lmadığını düşünüyorum.Çünkü burada, birlikte yaşadığımız insanlarlaçok kanlı-canlı bir sevgi ilişkisi içindeyiz.” dedi.Aşkın tamamen irademizin dışında, bizi savuruphayatta garip eylemlere, davranışlara sürükleyen birgüç olmadığını belirten Ahmet İnam, aşkın bir terbiyeimkânı olduğunu söyledi.Aşkın çok yoğun bir ahlak süreci olduğuna vurguyapan Ahmet İnam “Aşk insanı insan kılan, insanagüzelleştirme imkânı veren bir duygu, düşünce ve insanolma çabasıdır. Maalesef bizim dünyamızda, bizimülkemizde de ve bütün dünyada da aşk çok farklıboyutlarıyla yaşama gelir. Aşk gidince dünya tenhalaşır,ıssızlaşır, çoraklaşır ve bu arada her türlü terörü bekleyebilirsiniz.Orada insanlar birbirlerinin arkalarındankonuşurlar, birbirlerinden nefret ederler, birbirlerinireddetmeye çalışırlar, iktidar hırsı onların ruhunu karartır.”dedi.Yüreğininin Aşk özlemiyle dolu olduğu bir dünyanınyeterince neden yaşanamadığını, neden yalnızcaşarkılarda kaldığını sorgulayan Ahmet İnam “Aşk nedenhayatımızın içinde değil, neden kalplerimiz kurumuştur,neden insanların, özellikle gençlerimizin çoğu depresyontedavisi görmektedir, bunalım içindedir? Sınavlarıngerginliği, işsiz insanlarımızın yalnızlığı, telaşı, kaygısı,ekonomik problemler; ekonomik problemlerini çözmüşinsanların ruhlarının çoraklığı, duygusuzluğu, aşka dudakbükmek, aşkı küçük görmek ne kadar daracık birdünyaya bizi itmektedir.” dedi.Aşkın bir olgunluk istediğini ifade eden Prof. Dr.Ahmet İnam “Aşk bir çileden, sıkıntıdan, kendimizleyapmak zorunda olduğumuz bir muhasebeden geçmekzorundadır. Yoksa aşk diye yaşadığımız hamlıklar, basitliklersöz konusu olabilir. Aşk, sadece uzaktan birbirimizeduyduğumuz bir duygu olamaz. Aşk bir paylaşmadır.Aşk, bir sınavdır. Bizim başarmamızı gerektirenbir sınav. ‘Aşkı nasıl yaşadığını söyle, sana kim olduğunusöyleyeyim’ sözü belki yabana atılamaz. Çünkü bizbeceremiyorsak, hep yolda kalıyorsak veya aşk bize hiçuğramıyorsa, hiç penceremizde, kapımızda görünmüyorsa,bizde bir şeyler var demektir. Neden Tanrım beniaşksız yarattın? Neden aşk beni terketti? Bunu sormalıyız. Neden kurudum,ruhum bu kadar zavallı durumda?”dedi.Sadettin Kaynak’ın “Muhabbetbağına girdim bu gece” isimli eseriüzerine konuşan Prof. Dr. Ahmetİnam, muhabbet bağının aşkın paylaşıldığıbir bağ olduğunu belirterek“Aslında, Türkçemizdeki güzel çağrışımıkullanarak, bağın aslında birbağ olduğunu, yani iki kişiyi bağlayanbir bağ olduğunu da unutmayalım.Eğer gönüllerde bir bağ yok isemuhabbet bağına girilmez. Muhabbetbağı, aşk denen o insanı güzelleştirenbir ahlaki olguyu sadece hormonalbir süreç sanan insanların girebileceğibir bağ değildir. Muhabbet bağına,muhabbet erbabı giriyor zaten. Buradayasak diye bir şey söz konusu değildir.Burada, elbette bir zorlama dayoktur ama muhabbet bağında yaşamadan,aşkı yaşadığımızı söylemekmümkün değildir.” dedi.Aşkın insanı dönüştürüp, değiştirdiğinibelirten Ahmet İnam, aşktanönceki dünya ile aşktan sonrakidünyanın aynı olmadığını ifade ederek,aşkın; bir olma ve oluşma süreciolduğunu söyledi.Aşkın bedenleri ve güzel huylarısevmekle başladığını ifade edenProf. Dr. Ahmet İnam “Ama oradan,insanlar birbirlerinin içlerindekisonsuzluğu görebilmek imkânına sahipler.Belki de sonsuzluğa olan yolculuğumuz,sevgilimizin gözlerindenaçılan kapıdan geçilerek yapılabilir.Onun kalbinden geçilerek yapılabilir.O yüzden genç insanlarımıza sevmeyi,paylaşmayı öğretmemiz gerekir.”dedi.Sevginin muhabbet bağındayaşanacağını, ama muhabbet bağınında belanın hiç eksik olmadığıbir bağ olduğunu belirten Ahmetİnam “Çünkü aşkta her zaman birbela vardır. O bizim güzel şairimiz< 50TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Fuzuli, onun için tabii de aşk belasındanel çekmesini buyurur. Aşkınbelasını ve çilesini ve sıkıntısını yaşayamayanaşkı yaşayamaz ki.” dedi.Üçüncü olarak bestesi FehmiBakay’a, sözleri Melahat Akan’a ait“Aşkı seninle tattı, hicranla yandıgönül.” eserini yorumlayan Ahmetİnam, Gönlün hicranla yanması veayrılık ateşini duyması gerektiğini ifadeederek “Ayrılık, muhakkak coğrafîanlamda ayrılık demek değildir. İnsansevgilisiyle kucaklaştığı anda bileiçinde bir hicran hissedebilir. Hicransızvuslat mümkün değildir. Vuslatsızhicran da herhalde muhabbet bağınagirmenizi engeller. Hicran ve vuslatınbir arada yaşandığı bir insan olmabaşarısıdır aşk. Aşk insana kendiniaşabilmesi, kendini geçebilmesi, kendindekisonsuzluğu keşfedebilmesiimkânını verir. Ama aynı zamandada içindeki çirkinlikleri görmeimkânını da verir. Aşkı çok büyükacılarla, mahcubiyetlerle, utançlarla,nefretlerle yaşamak, aşkın doğal yaşamasınınbelki bir parçasıdır. Çünküinsan öyle pişiyor, öyle olgunlaşmaimkânına sahip olabiliyor, hamlığınıöyle gideriyor.” dedi.Dördüncü olarak; bestesi MelahatPars’a, güftesi Sıtkı Argınbaş’aait “Ben Gamlı Hazan Sense Bahar”isimli eseri yorumlayan Prof. Dr. Ahmet İnam, bu eserdeaşkın uslanma ardından gelen boyut olduğunu belirterek“Gamlı hazan olan aşıktır, bahar olan da aşktır.Aşkın türlü renkleri, türlü halleri var. Sevgilinin türlürenkleri, türlü halleri var. Çünkü, sevgiliyi ve aşkı sadecebedenî bir aşk olarak anlamak, bizi elbette yanıltır veyarı yolda bırakır. İnsan odur ki, her gün içindeki aşkıtazeleyebilsin, insan odur ki her gün, her sabah penceresiniaçtığı zaman penceresinden aşk odasına, kalbine,ruhuna dolabilsin. Aşk insanın kendini aşması, insanınbu dünyayı daha güzelleştirebilmesi için çok müthiş birimkândır. Bu dünyada zulmü, bu dünyadaki haksızlığı,bu dünyadaki katliamı yenebilmemiz için elimizdekiçok önemli bir güçtür. Aşkın kıymetini bilelim, aşkı yaşayalım.Yaşayamasak da çabalayalım, neden yaşayamadığımızıdüşünelim. Her mevsim değişiklikleri renkleriylebirlikte bize bahardır. Gamlı hazanı terk edelim,gönlümüz uslandı, bizden artık geçti demeyelim, gönlümüzaşkın sevinci, neşesi ve o heyecanının serüveniyledolsun.” dedi.Beşinci olarak; beste ve güftesi Zeki Müren’e ait “Biryaz yağmuru gibi geçiverdi aşkımız” isimli eseri yorumlayanProf. Dr. Ahmet İnam, bu eserde aşkın farklı biryüzü ve o yolculuğun devamında yaşadığımız bir sürecinsöz konusu olduğunu ifade ederek “Aşk, biter gibigörünür, belki de aşkta, aşık olduğumuz kişiler ve bizimkendimiz de vesiledir, bahanedir. Önemli olan aşktır,yaşayan odur. Biz âşık ve maşuk olanlar, sevenler ve sevilenleraşk için varız. Yaşadığımız bir yaz yağmuru gibigeçiverir. Ömrümüz de öyledir. Biz çünkü ölümlü ölümsüzvarlıklarız, hem ölümlüyüz hem ölümsüzüz. Çünküölesi olan tenlerdir, canlar ölmüyor. Yaz yağmuru gibibitenler, o aşkı belli sınırlar içinde yaşayan insanlardır.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 51 >


PANELAma aşk yaz yağmuru gibi değildir, aşk devam edegidenve sadece bir insan ömrüyle sınırlı olan bir hal, birömür, bir yaşantı değildir, aşk bütün kâinata hakimolan bir şeydir. Sadece insanın duyduğu bir duygudanibaret değildir. Bütün varlıklar belki bu kâinatta birbiriniaşkla çekmektedir. Aşıklar bitebilir, maşuk da öyle,bitebilir ama aşk bitmez. Aşk çünkü bu cihana hakimolan hayatın kendisidir. Hayat bir aşktır. Dolayısıyla,hâl olan, bize hayat veren güç, zaten bize aşkı da vermiştir.Onu yaşamamak, aslında çok büyük bir günaholsa gerek. Aşkı duymamak, çok büyük bir ahlaksızlıkolsa gerek. Aşkı yaşamamak, insan olamamak anlamınageldiği için, galiba insanların birçoğunun farkınavarmadığı ama farkına vardığı zaman kolayca anlayabileceğiçok büyük bir ahlaksızlık olsa gerek. Çünkü aşkıduyamadığınız zaman, insan gibi insan olma yolculuğunaçıkamıyorsunuz. O zaman da her şey mekanik,her şey sıradan, her şey basmakalıp oluyor. Aşkı duyamadığınızzaman, özgür fikirler bulamıyorsunuz, hayatınızdayenilikler yapamıyorsunuz, tazelikler getiremiyorsunuzve ruhunuz kokuşmaya başlıyor. Ruhunuzabüyük heyecanı veren şey bu aşktır. Aşkı yaşayabilenkültürler; sanatta, bilimde, düşüncede, edebiyatta, musikide,resimde, heykelde, minyatürde çok büyük atılımlaryapabilirler. Aşktır insana yeni fikirler, yeni ürünler,yeni eserler kazandıran ve bunları ortaya koymasınısağlayan. Dolayısıyla, aşktan nasibini alamamış birkültür, mahkum olmaya açık bir kültürdür. Bir kültürü,bir medeniyeti, bir ulusu ortadan kaldırmak istiyorsanız,ondaki aşkı ortadan kaldırın, söndürün, basitleştirin,sıradanlaştırın. İnsanlardaki, o kültürü yaşayaninsanlardaki heyecanı ortadan kaldırın, insan sevgisinive saygısını ortadan kaldırıp onları bir meslek makinesihaline getirdiğinizde, çok kolay o kültürü yok edebilirsiniz.Silaha gerek yok.Galiba bu uygulanabilir, belki önümüzdeki çağlardasavaşlar böyle olacak. Dolayısıyla aşka karşı daimaduyarlı olmalıyız. Yani daima aşk tecrübesine karşı teyakkuzhalinde olmamız lazım, uyanık olmalıyız, antenlerimizinaçık olması, aşka ruhumuzun perdelerinikapatacak gafleti yaşamamamız gerekiyor.” dedi.Altıncı olarak; bestesi İbrahim Taşkent’e, sözleriAşık Yunus’a ait olan “Dağlar ile taşlar ile çağırayımMevlam seni.” isimli eseri yorumlayan Prof. Dr. Ahmetİnam, bu eserde Mevla’yı çağırma çabasının görüldüğünedikkat çekerek “Ama Mevla’ya herhalde belaya uğramadanulaşma olanağımız yoktur. Çünkü, çilesiz, kolay,kestirme yolları yok Mevla’yı aramanın. Büyük bir çileistiyor. Aşk da öyle. Aşk da bir çiledir. Aşk, daha öncesöylediğimiz gibi bir sınavdır aslında.Boyumuzun ölçüsünü aldığımız,nasıl bir insan olduğumuz, nerelerdeaçık verdiğimiz, neyi başarabildiğimiz,neyi başaramadığımızı anlayabileceğimiz,bizi bize gösterebilecekbir ruh aynası aslında.” dedi.İnsanların başına bir sürü belageldiğini ve yine birçok insanın o belalardanhiçbir ders almadığını belirtenAhmet İnam “İnsanlar o belalardankendisine söylenmeye çalışılan,verilmeye çalışılan mesajı anlayamıyor.Bela onların öğretmeni olmuyor.Bela sizin mualliminiz, öğretmeninizdeğilse, sizin aşkı yaşama şansınızçok azdır. Aşka açılan kapılardanyürümede, herhalde daha başlardatıknefes olup kalakalırsınız. Aşkatekrar sonsuzluk nefesi üflendiktensonra artık o aşığı bir seyredelim, bakındünyayı ne kadar çok sevecek veo dünyanın güzelliklerinden sonsuzugörmeye çalışacaktır. Bir çiçeğinüzerindeki çiğ damlasını sevemeyenbirisi, sevgilinin gözlerindeki pırıltıyıfark edemeyen birisi, herhalde busonsuzluğa doğru yolculuk yapamaz.Bu eserde, o ilahi boyutun dünyayınasıl şenlendirdiğini, nasıl aşıka birşevk verdiğini görmekteyiz.” dedi.Yedinci olarak; bestesi SadettinKaynak’a, sözleri Karacaoğlan’a ait“Ben senin derdini çekemem gönül”isimli eseri yorumlayan Prof. Dr. Ahmetİnam, bu eserde derdi çekmeninnasıl başarıldığının anlatıldığınıbelirterek “Ne güzel bir aşk derdiçekmektedir. Neden? Çünkü gönlüylesöyleşebiliyor. Kabahati gönlüneatmış. Gönlüm esiveriyor, seviveriyor.Kış gününde yaz istiyor, çılgınbir gönül. Tabiî kendimizi karşımızaalıp söyleşmedir. Kendimizi karşımızaalıp, kendi yaşam coşkumuzu,heyecanımızı yaşamanın yollarındanbiridir ve bizim türkülerimizde bugönül söyleşisi, bu anlamda çok vardır.Bence gönlümüzün derdi ancak< 52TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


öyle çekilebilir. Şarkı söyleyerek,türkü söyleyerek, duygularımızı veyaşadıklarımızı ifade etmeye çalışıp,onları paylaşarak. Bunun için bizimkültürümüzde Meclisler var, insanlarınbir araya gelip toplandıkları,düşüncelerini ve gönüllerini, duygularınıpaylaştıkları. Çünkü aşk, biraradalıklar içinde yaşanabilir. Aşktek kişilik, bir başına yaşanılan birserüven değil.” dedi.Aşkta sömürü, aşkta kullanma,aşkta tahakkümün kaçınılması gerekenen tehlikeli bir hâl olduğuna işareteden Prof. Dr. Ahmet İnam aşkın,saygıyla yaşanacağına dikkat çekerek“Aşk, herhalde bir özgürlükle yaşananbir şey. Sevmenin bir sorumluluğuvardır, bu da kolay bir şey değil. Sevmeninbedeli neyse onu öder. Sevmek,hakikaten, sevdiğimiz insana, kendimiz,sevgilimiz ve onun içinde yeraldığı kültüre, hayat tarzına ve bütüninsanlığa karşı bizi mesul tutuyor.Sevip de çirkinleşmek, aslında insanoluşumuza bir ihanet oluyor.” dedi.Aşkı bir mürebbiye, insanı terbiyeedecek bir güç olarak görmemizgerektiğine dikkat çeken Ahmetİnam “Orada galiba çok fazla dünyeviliğigöz önüne alarak yolculukyapmak şansımız pek yok. Herhaldeyarı yolda kalabiliriz. Aşk yolcuları,korunmasızdır ve gariptirler. Hesaplanarakbu yol yürünemez. Elimizdepusula dahi yoktur, harita da yoktur.Çünkü sizin aklınızla hesap edilecekbir yolculuk değildir. Zaten siz bunuhesap ederek yürüyorsanız, ancakhesap ettiğiniz kadarına rastlarsınız.Yeni olanı, farklı olanı, sizi aşanı, aşkınolanı görme şansınız baştan yoktur.Aşkın, planı, programı olamaz.Orada yürümek, hakikaten büyükbir cesaret ister. Aşk yolculuğu, insanınruhunun soyunmasını gerektiriyor.Orada, maskeler ve orada birtakımmakyajlarla yürüme şansımızyoktur.” dedi.Aşk yolculuğunda yalnızca akılla yürünemeyeceğini,gönlümüzle de yürümemiz gerektiğini belirten Ahmetİnam “Bu kadar sahicilik ve saydamlık ve samimiyethakikaten yürek ister ve zordur. Aklımızla, sadeceaklımızla yürümüyoruz aşk yolculuğunda, gönlümüzleyürüyoruz. Gönül, bakın, en azından dört ayrı şeyiiçine alan bizim Türkçemizdeki bir kavram. Gönüldebedenimiz vardır, gönülde duygularımız vardır, gönüldeaklımız vardır, gönülde çevremiz; hem kültürel, hemteknolojik, biyolojik, coğrafî, tarihsel, manevi, maddiçevremiz, ortamımız vardır. Dolayısıyla biz insan olmabütünlüğü ile yürüyoruz. Sadece duygularımla yürümüyorumaşkta, aşkta akıl da var ama sadece akıl yok,akılla mecz olmuş duygularım, bedenim, oradaki titreyişim,coşkularım, çaresizliğim, çare arayışlarım vardır.Orada, insan gibi insan olma yolculuğum ve bu yolculuğunmuhtemel tehlikelerini göğüsleme cesareti vardır.Arıyorum; bela ile de karşılaşabilirim, başarabilirsemMevla’ya doğru da yolculuğa gidebilirim. Ama belayıgöz önüne almam gerekir.” dedi.Sekizinci ve son eser olarak; Hammamizade İsmailEfendi’nin “Yine neşe-i muhabbet dil u canım etti şeyda”isimli eserini yorumlayan Prof. Dr. Ahmet İnam,aşkın bir neşe-i muhabbet olduğunu ve muhabbetin dezor olduğunu vurgulayarak “Zaman zaman bizim Türkmusikisi eserlerinde de muhabbetin çile olduğu, zorlukolduğu dile getirilir. Ama yaşanabilirse çok büyük birbaşarı. Çünkü muhabbet meclisinde insanlar egolarından,birey oluşlarından, ayrı ayrı duruşlarından, farklıoluşlarından kurtulurlar. Orada herkes olurlar, oradamuhabbet olurlar, orada bir şeyler konuşulur muhabbetmeclisinde, ama meclis bittiği zaman kimin ne konuştuğuhatırlanmaz, konuşulan hatırlanır. Çünkü oradamahviyet esastır, orada benliklerimiz ortadan kalkmıştır.Orada bir tek farklılıklarımız durmaktadır, amafarklılıklarımız birbirimize tahakküm edecek, incitecek,birbirimizi örseleyecek özelliklerinden arınmıştır.” dedi.Aşk yolcularını kavuşmanın ihya edeceğini ve onlarahayat vereceğini belirten Ahmet İnam, “Aşk onlarıcanlandırmaktadır. Onlar bu kâinattaki hayatın sürekliolarak yenilenen, tazelenen, canlanan farklı yüzlerinigörebilme coşkusu ve heyecanı içindedirler. Ehl-i aşkıihya eden elbette bezm-i vuslattır. Ama hicran da ehl-iaşkı ihya eder. Ehl-i aşkın her haliyle aşk yolculuğu ihyaeder, canlandırır, can verir. Aşk bizi enerjisiyle, coşkusuyla,acısıyla, çilesiyle doldurmuştur. Ama aşkı yaşıyorsak,her zaman kendimizi aşmaya, her zaman keşiflerdebulunmaya, her zaman yeni olanın yakınında olmayayakınızdır. Aşkın böyle bir gücü vardır.” dedi.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 53 >


İZLENİMOsman SarıköseTDV Yay. Mat. Tic. İşl. İstanbul I. Bölge Şube Müdürü21. TahranUluslararası Kitap Fuarı(TIBF-Tahran International Book Fair)Tahran Kitap Fuarı, Musalla tabiredilen, inşa halindeki Cumacamiinin bitmiş-bitmemiş iki üç salonundagerçekleşti. Fuar şaşırtıcı izdihamıve gezmeyle bitmez boyutlarıylaaklımızda kaldı. Bu türden fizikihususiyetleri olan bir fuarı her yerdebulmak mümkün değil. Bir kerestantların kurulduğu, ziyaretçileringezindikleri yer esasen bir camininiçi. Bir milyon insanı alabilecek ölçüdeplanlanmış devasa bir yapı.Fuara Katılan ÜlkelerFuarın uluslararası bölümüne geçenyıl 77 ülkeden 770 yayınevi katılmıştır.Ülkelerin yanı sıra özel yayınevleriya da yayıncı birlikleri ile BirleşmişMilletler, UNICEF, ECO KültürEnstitüsü gibi uluslararası kuruluşlarda fuarda okuyucuların ilgisine cevapvermeye çalışmışlardır.Geçen yıl fuarın ulusal bölümüneise İran’ın farklı bölgelerinden1898 yayıncı yüz binden fazla eserlekatılmıştır.Çift katlı iki bina ve sağlı sollurevakların altındaki geniş alanlarakurulan fuarda yabancı yayıncılariçin sergi salonu olarak ana binanınüst katı ayrılmıştı.İsviçre, İngiltere, Fransa, İtalyave Almanya’dan farklı yayınevlerifuarda stant kiralamıştı. Kuveyt, SuudiArabistan, Türkiye gibi büyüktanıtım stantlarıyla katılan ülkelerde vardı. Kore ve Japonya gibi Uzakdoğuülkeleri, Ermenistan, Tacikistan,Kırgızistan, Özbekistan, Kosova,Bosna gibi yine ülke tanıtımınıöne çıkartan ya da Kanada-İran veBosna-İran, Unicef gibi dostluk alışverişiniönceleyen stantlar geçen yılbizimle aynı kattaydı. Sadece yabancı< 54TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


<strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı veVakfımızınStandınaİlgi Büyüktüyayınlar katında bile kaybolmamakelde değildi. Dev gibi alt salondaİranlı yayınevleri Farsça ve Arapçakitaplarını sergilediler. Kompleksinyan binalarından birisi tamamen yabancıyayıncıların satış yerleri olarakayarlanmıştı.Ders kitapları, teknik kitaplar,kültür sanat ve edebiyat kitapları,dini kitaplar, çocuk ve genç yayınlarıana kitap kategorileriydi.Fuarda TürkiyeGeçen yıl Tahran 21. UluslararasıKitap Fuarı’na Türkiye 6 stantla(T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı,<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı ile Timaş Yayınları,Kevser Yayınları ve İhsan Yayınları )katıldı.Fuarda uzun bir koridorun sonunaKültür Bakanlığı tarafındankurulan “Frankfurt 2008 KonukÜlke Türkiye” standı geniş ilgi gördü.Bakanlık Tahran Fuar dairesininTürkiye Yayıncılar Birliği ve BasınYayın Birliği’nden aldığı listelerdenoluşturduğu raflarında Türk romanları,şiirleri, inceleme eserleri, çocukkitapları ve klasik metinlerden örneklersergilendi.Başkanlığımız ve FuarTürkiye İran Büyükelçiliği Kültür Müsteşarlığının davetiüzerine Başkanlığımız Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığıve Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü olarak Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı ile beraber, ilk defa bu yıl yayınlarımızısergilemek ve tanıtmak üzere fuara katıldı. Toplam24 m 2 ’den oluşan standımızda Türk kültürü, sanatı veedebiyatı ve Türk yayımcılığının tanıtımının yapılmasıamacıyla yaklaşık 200 çeşit yayın sergilendi. Bu eserlerinbüyük çoğunluğu Türkçe olmakla birlikte İngilizce,Almanca, Fransızca ve Türk Lehçelerinde okuyucularınilgisine sunulmuştur. Fuar boyunca ziyaretçilere baştaedebi ve tarihî konular olmak üzere geleneksel ve çağdaşTürk sanatı, kültürel miras, Türk tarihi, sosyal vekültürel hayat hakkında bilgiler verilmiştir.Yayıncılar için Asya ve Ortadoğu’nun en önemlibuluşma merkezlerinden biri olarak kabul edilen veİran Kültür ve İslami İrşad Bakanlığı tarafından düzenlenen112.000 m 2 ’lik alana sahip Tahran UluslararasıKitap Fuarı, ülkenin farklı bölgelerinden gelen çoksayıda kitap sever tarafından ziyaret edilmektedir ve buözelliği düşünüldüğünde fuar 60-70 milyonluk bütünİran halkına hitap edilebilen bir platformdur.En Çok İlgi Gören YayınlarKatılımcıların <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfını temsil eden standımızda yer alan eserlereilgisi geniş bir yelpaze oluşturmaktadır.Fuar süresince yoğun bir ziyaretçi akınına uğrayanstandımızda ilgi, özellikle Türk Tarihi ile Türk Edebiyatı,Anadolu İslam Kültür ve Medeniyeti gibi konuları içerenwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 55 >


İZLENİMkitaplar ile Arapça yayınlar, Mushaf-ıŞerif, Türkçe Meal, Alevi-Bektaşi Klasiklerive çocuk kitaplarına yönelikoldu. Edebi eserler (roman, şiir, hikayevb.), Hat / Ebru ve diğer gelenekselsanatlar, Türkçe Kur’an-ı Kerim Mealioldukça ilgi çekti.Bunların yanı sıra ziyaretçilerTürkçe öğrenme, Türkçe sözlükler,şarkı sözleri, popüler kültür, çocuklariçin okuma-yazma, bilimsel veakademik yayınlar, Türkiye’nin doğalve coğrafi özellikleri, Türkiye’deöğrenim görme gibi konularda dabilgi sahibi olmak istemişlerdir.Tahran UluslararasıKitap Fuarı’nın Önemiİran Kültür ve İslami İrşad BakanıYardımcısı Muhsin Perviz, fuarda 33bin çeşit İngilizce kitabın yanı sıra20 bin çeşit Arapça ve 53 bin çeşitdiğer dillerde toplam 73 bin çeşit kitabınyer aldığını belirtti.Fuarda Şiî teolojinin beslediğiyayınlardan oldukça vardı: Ehli beyt,Kerbela, Masum İmamlar bu türdenkitapların ortak konusu. Resimleristandları süsleyen kimi Ayetullahlarınkitapları da bolca mevcut. Hâfız,Mevlâna, Sadî, Firdevsî, Attâr, Hayyamgibi devlerin külliyatları da sık-ça basılan, envai çeşit edisyonlarlasunulan eserler. Cep boy bir Divân-ıHâfız bulmak da, bir el arabasınıdolduracak ebatta ve tamamen tezyinedilip yıldızlaştırılmış bir edisyonbulmak da mümkün.İran’da yayıncıların devlet tarafındanmaddi olarak desteklenmesi,kitap kâğıdının belli bir kısmınındevlet tarafından sübvanse edilmesi,uluslar arası telif antlaşmalarınıntanınmaması, kitap fiyatlarını bizdekifiyatların üçte biri, hatta dörttebirine kadar düşürmektedir. Ayrıcaülkede bizdekinin iki katı kadar aktifyayıncı bulunmaktadır.Tahran’da Türkçe kitap neredeyseyok gibi. Azerilerde, Türkmenlerdeve özellikle uydu vericilerindenTürk televizyonlarını vedizilerini izleyen halkta Türkçe okumave düzgün konuşma hevesi oldukçahâkimdi.İran edebiyat, ilahiyat ve felsefealanlarında çok ciddi çeviri yapılanbir ülke. Buna rağmen Türkiye’ninadı henüz çok anılmıyor. Aziz Nesin,Yaşar Kemal çevirileri yapılmış. Sondönemde ise Nobel’den dolayı OrhanPamuk yaygın şekilde biliniyor.Kitap fuarında Mustafa Kutlu’nunŞerare Kamrani tarafından< 56TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


<strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığıveVakfımızınStandındanBir GörüntüFarsçaya çevrilen “Mavi Kuş” veMeryem Semsar tarafından Farsçayaçevrilen “Bu Böyledir” adlı iki kitabı,eserleri yayımlayan Ordibeheşt veDünyayı Nov yayınevlerinin stantlarındabüyük ilgi gördü. Ayrıca İranlılarınözellikle manzum eserlere, divanlarave şiirlere çok ilgili olduklarıgörüldü.Bu arada Filistin adlı salonda,Filistin ile ilgili kitaplar, işgalcilerinkınanması ve Filistin halkının mazlumiyetiile ilgili profesyonel oturumlardüzenlendi.Geçen yıl İran halkının yanısıra, İran radyo, televizyon ve basınıda fuara büyük ilgi göstermiş vestandımızda sergilenen kitaplar veülkemizdeki yayıncılık hakkında ikitelevizyon kanalı, iki gazete, bir radyokanalı ve iki kültür dergisi ile talepleriüzerine röportaj yapılmıştır.Sonuçİran’da gerçekleştirilen önemli kültüreletkinliklerden birisi olan TahranUluslararası Kitap Fuarı’nın 21’incisi12 gün sürmüş ve 11 Mayıs 2008 tarihindesona ermiştir. Fuara yerli veyabancı 4 milyon dolayında ziyaretçininkatıldığı tahmin edilmektedir.Yaklaşık 75 Milyon nüfusa sahipİran’ın başkenti Tahran’da 14 milyonkişi yaşamaktadır. Fuar organizasyonutarafından yapılan açıklamayagöre 21. Uluslar arası Tahran KitapFuarı’nda yaklaşık dört milyon kişikitaplarla buluşmuştur.Türk bayraklarıyla donanmış <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığımız ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfının beraber düzenlediğistand; zengin yayınlarıyla ve görselzenginliğiyle 21. Tahran UluslararasıKitap Fuarı Uluslararası SergiSalonu’nun en fazla ilgi ve dikkat çekenbölümlerinden birisi olmuş, gerçekbir ziyaretçi akınına uğramıştır.2008 Yılında <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığıve Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfıncaberaber organize edilen standımızagörevli olarak <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı’ndan Yayın Dairesi ŞubeMüdürü Dr. Ömer MENEKŞE (Sağolsun bu yazıyı hazırlamamda daçok emeği geçti), Döner SermayeMüdür Yardımcısı Ömer ÖZDER,Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Yayın Matbaacılıkve Ticaret İşletmesi MüdürüÖmer KARA ve İstanbul 1. ŞubeMüdürü olan ben Osman SARIKÖ-SE beraber gittik.Saygılarımla.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 57 >


1935yılında Kızılcahamam’ın Alpagut Köyündedünyaya geldi. Babası köyünhatibi Osman Efendi, annesi aynı köyden SafiyeHanım’dır. Babası Osman Efendi, çevre köylerde “AlpagutHatibi” olarak tanınırdı. Bazı yıllar AlpagutKöyünde, ücreti köy halkı tarafından ödenmek üzereimamlık da yapardı. Hafız değildi, fakat yüzündenokuyuşu oldukça iyiydi. Sonraki yıllarda her cüzdenbeşer sayfa ezberleyerek çeyrek hafız oldu.Kemal Güran üç sınıflı ilkokulu Alpagut’ta bitirdi.İlk Kur’an okuma derslerini babası Osman Güran’danaldı. Babası onu daha sonra hafızlığa da başlattı. Hafızlığınıbitirdikten sonra hafızlık merasimi Alpagutköyünde yapıldı.1948 yılında Ankara’ya gelerek amcası AliGüran’dan Talim ve Tecvit dersleri aldı, hafızlığınıgüçlendirmeye çalıştı. 1951 yılının Ocak ayındaiki hemşehrisi, hafız arkadaşı ile birlikte trenleİstanbul’a gitti. Nuruosmaniye Kur’an Kursu’ndaöğrenci oldu.Kemal Güran, Hocası Hasan Akkuş’tan ders almayabaşladığında oldukça iyi düzeyde Kur’an okuyordu.Hocası onu ve başarılı bazı öğrencilerini zamanzaman hatim merasimine götürüyordu.1951 yılının Ramazan ayındahocası Hasan Akkuş onun Kırklareliilinde mukabele okumasını uygungördü. Kırklareli’nde zengin bir dostunakartını yazıp, onu Kırklareli’negönderdi. Kemal Güran Kırklareli’negiderek ilgili kişiyi bulup bir otele yerleşti.Bu kişi Ondan namaz vakitlerindeMerkez Camii’nde Kur’an’ı Kerimokumasını istedi.Kırklareli’nde birkaç gün kaldıktansonra İstanbul’a dönen Kemal Güran,amcası Ali Güran’dan aldığı birmektup üzerine Ankara’nın Güdül ilçesinegiderek, Ramazan ayı boyuncaher gün öğle namazından önce GüdülMerkez Camii’nde Kur’an’ı Kerim’den9 sayfa mukabele okudu.Yaklaşık iki ay kadar köyündekaldıktan sonra, Eylül ayı başlarındahalasının oğlu, hafızlık arkadaşı ArifMehmet Özdemir ve bir başka yakınıHafız Cemalettin Çimen’le birlikteİstanbul’a, Nuruosmaniye Kur’an< 58TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Kursu’na döndü. Bir ay kadar sonra Kur’an kursu öğrencileriarasında “İmam-Hatip Okulu” isimli bir dini meslekokulu açılacağı haberleri dolaşmaya başlayınca amcasıAli Güran’a mektup yazarak eğer uygun görürlerse halasınınoğlu Arif Mehmet Özdemir ile birlikte bu okula öğrenciolmak istediklerini bildirdi. Çok geçmeden amcasıAli Güran’dan bekledikleri cevap geldi. Amcası Ankara’yadönmelerini uygun gördü. Onlar da hocaları Hasan Akkuşile vedalaşıp Ankara’ya döndüler.Kemal Güran Ankara’ya geldiğinde ailesi Ankara’yayerleşmişti. İmam hatip okuluna beş yıllık ilkokul mezunlarıalınıyordu. Bunlar üç yıl okumuşlardı. Bu nedenledışarıdan 5 sınıflı ilkokul sınavını geçerek diploma alıpAnkara İmam-Hatip Okuluna kayıt işlemlerini yaptırdılar.O yıl Ankara İmam-Hatip Okulu yıl sonuna doğru gecikmeliolarak açıldı. İmam hatibin ilk öğrencileri <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı’nın bodrum katında tek sınıf olarakokudular. Kemal Güran 1954-55 öğretim yılında Ankaraİmam-Hatip Okulu’nun 4 yıllık birinci dönemini, 1957-1958 ders yılında da ikinci dönemini birincilikle bitirdi.Asteğmen olarak 18 ay görev yaptı. Terhis olduktan sonragenel lise sınavlarına dışarıdan girerek 1961 yılında lisediploması almayı başardı. Aynı yıl Ankara Üniversitesiİlahiyat Fakültesi’ne girmdi ve 1965 yılında da oradanmezun oldu.Kemal Güran 1961 yılında Saniye Hanım ile evlendi.Evliliklerinden Zahide, Mehmet Sacit, Ahmet Kutup veMehmet Cahit isimli çocukları dünyaya geldi.Resmi GörevleriKemal Güran ilk resmi görevine 1953 yılında (henüzimam-hatip lisesi öğrencisi iken, Ankara Müftülüğü’nceaçılan imam-hatiplik imtihanını kazanarak) Ankara ZeynelAbidin Camii imam-hatibi olarak başladı. Bu göreviniaralıksız 1959 yılına kadar sürdürdükten sonra askere gitti.1959-1960 yıllarında 18 ay süren askerlikten sonra1960 yılının Temmuz ayında Maltepe Camii imamhatibioldu. Bu görevini de aralıksız 1966 yılına kadardevam ettirdi. 1966 yılının şubat ayında <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı’na müfettiş olarak atandı. Aynı yıl 6 ay kadarPersonel Dairesi Başkanlığına vekâlet etti. 1973 yılındaAdalet Partisi’nden Ankara milletvekili adayı oldu fakatseçilemeyince yeniden müfettişlik görevine döndü.1973 yılında <strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanlığıBaşmüfettişliği’ne atandı. 1977 yılında ikinci kez AdaletPartisi’nden Ankara milletvekili aday adayı oldu, fakatön seçim sonucunda listeye giremedi.Aynı yıl Ankara Merkezİmam-Hatip Lisesi meslek dersleriöğretmenliğine atandı. Bir dersyılı süren bu görevi sırasında önceokulun Müdür Yardımcısı, sonrada Müdür Baş Yardımcısı oldu.Bu okulun yoksul öğrencilerinikoruma amacıyla kurulan dernekbaşkanlığını yıllarca üstlendi.1978 yılında <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı Din İşleri Yüksek Kuruluüyeliğine seçildi. Bu görevini1981 yılına kadar sürdürdü veTemmuz 1981 yılında kendi isteğiyleemekli oldu.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı merkezkuruluşundaki görevleri sırasındaiki kez geçici süre ile yurtdışındagörevlendirildi.<strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanlığıncaBaşkanlık personeli için düzenlenenhizmet içi eğitim kurslarındaöğretmen olarak görev yaptı.Özellikle cami görevlileri kontrolmemurları ile il ve ilçe müftüleriiçin düzenlenen kurslarda “teftişve denetim hizmetleri” ne dairdersler okuttu. Ankara merkezimam-hatipleri ile Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti din görevlileriiçin düzenlenen hizmet içi eğitimkurslarında, kursa katılanlara “Hitabet”dersleri verdi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıGenel Müdürlüğü1981 yılında Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı Genel Müdürlüğü’ne atandı.Bu nedenle Din İşleri YüksekKurulu Üyeliğinden kendi isteğiyleemekli oldu. Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfının kuruluşunun ilk yıllarıydı.Vakfa, vakıftan ücret alanüçüncü personel olarak atandı.Bu görevi aralıksız 11 yıl yürüttü.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 59 >


1992 yılında Genel Müdürlük görevinden ayrıldığızaman Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı dev bir kuruluş halinegelmişti.Vakıf Genel Müdürlüğünden ayrıldıktan sonravakıftaki görevleri devam etti. İki dönem, 4 yıl süreile Vakıf Mütevelli Heyeti İkinci Başkanlığı yaptı. Birdönem Denetleme Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi. Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı’ndaki aktif görevleri 2000 yılı ortalarınakadar sürdü.Sivil Toplum Kuruluşlarındaki Çalışmaları1960 yılından başlayarak vefatına kadar çeşitli siviltoplum kuruluşlarında aktif görevler üstlendi. 1960yılında “Ankara İmam-Hatip Okulu Mezunları Derneği”Başkanı oldu. Bu derneğin öncülüğünde 1961yılında “Türkiye İmam-Hatip Okulu MezunlarıFederasyonu”nun kurucu başkanlığını yaptı.Hac Hizmetlerindeki Çalışmaları1970 yılında çıkarılan bir hükümet kararnamesi ileyurdumuzdan hacca gidecek yurttaşlarımızın hac hizmetlerininyürütülmesi <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı’naverilmişti. Bu görevin yürütülmesinde Vakıf GenelMüdürü ve Vakıf üst yöneticisi olarak 2000 yılınakadar 22 yıl süre ile önemli görevler ve sorumluluklarüstlendi. Bu maksatla 15 yıl hac mevsimindeSuudi Arabistan’da bulundu. Görevleri gereği SuudiArabistan’a, Suriye’ye, Irak’a ve Ürdün’e sayısız görevgezileri oldu.ESYAV’daki Çalışmaları1992 yılında Kızılcahamam-Çamlıdere Eğitim veSosyal Yardımlaşma Vakfı Yönetim Kurulunda görevaldı. Bu vakfın genel koordinatörlüğünü üstlendi.21-22 Ekim 1995 tarihinde Kızılcahamam’da“Tarihte ve Günümüzde Kızılcahamam-ÇamlıdereYöresi” konulu bir sempozyum düzenlenmesini koordineetti. Kızılcahamam Çam Otel’de düzenlenenbu sempozyumda; yörenin tarihi, kültürü, jeolojikyapısı, termal su kaynakları, turizm potansiyeli, yöredegöç olgusu, yöre folkloru, yörenin yetiştirdiğibilim, siyaset ve iş adamları vb. konularda bilimseltebliğler sunulmasını ve sunulan tebliğlerin yayınlanmasınısağladı. “Ankara’daki Kızılcahamam-Çamlıdereliler Albümü”nün hazırlanıp yayınlanmasınıtemin etti.Yayımlanmış Eserleri1. İlk telif eseri, “Kocatepe Camii MinberindenHutbeler” Kılıç Kitapevitarafından yayımlandı.2. “Hatiplere Hutbeler” isimli kitabıTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı tarafından1994 yılında yayımlandı.3. “Müslüman’ın El Kitabı (Her Müslümanİçin Gerekli İlmihal Bilgileri)”isimli çalışması, 2000 yılındaTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı tarafındanyayımlandı.4. “Hazreti Muhammed ve İlk MüslümanlarınHayatından DüşündürücüTablolar” isimli derleme çalışması,ESYAV tarafından yayımlandı.5. “Kur’an’ı Kerim Okuma Alfabesi veİlmihal Bilgileri” isimli çalışmasıAkit Gazetesince basılmış ve promosyonolarak okurlarına dağıtılmıştır.6. Son eseri, ESYAV tarafından yayımlanan“20. Yüzyılda Kızılcahamam-Çamlıdere Yöresinde Yetişen ÜnlüHafızlar”dır.Hastalığı ve VefatıKemal Güran 2006 yılında ciddi birrahatsızlık geçirdi. O yıldan beri ilaçlarlatedavi görüyordu ve durumunuidare ediyordu. Son aylarda kalbindende rahatsızlandı. Stent takıldı.Bu rahatsızlıkları nedeniyle Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı’nın 29 Mayıs Hastanesindetedavi görmekteydi. İyileşmesiiçin elden gelen bütün imkanlarseferber edildi. Ancak, 12 Nisan 2009Pazar günü saat 22.00 sıralarındaHakkın rahmetine kavuştu.13 Nisan 2009 Pazartesi günüKocatepe Camiinde öğle namazınımüteakip cenaze namazı kılındı. NâşıKarşıyaka Mezarlığında defnedildi.Ömrünü din ve diyanet hizmetlerineadayan mümtaz şahsiyet KemalGüran’a Allah’tan rahmet, sevenlerinesabrı cemil niyaz ediyoruz.< 60TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Fani DünyadanBir Hizmet Adamı Daha EksildiMehmet KERVANCIFani alemden Baki aleme bir hizmet insanını dahayolcu ettik. Ömrünü hizmete adamış, son nefesinekadar insanlığa faydalı olabilme gayretinde olan KemalGüran 12 Nisan 2009 Pazar günü Hakkın rahmetine kavuştu;13 Nisan Pazartesi günü de çok sayıda sevenininkatıldığı; yapımında büyük emeğinin olduğu KocatepeCamiinde kılınan cenaze namazından sonra KarşıyakaMezarlığına defnedildi.Herkesin malumu yaşadığımız alem; fani bir alemdir.Bu aleme gelen her canlı gibi insanoğlu da ölümü tadacaktır.Bunda peygamberler de dahil hiçbir kimseninistisnası yoktur. Ancak insan diğer canlılar gibi ölümleson bulan bir varlık değildir. Onlar bu fani alemde bellibir ömür sürmenin ardından Beka alemine gidecektir.Dolayısıyla insanın iki yurdu bulunmaktadır. Birisi fani,diğeri baki olan yurdu…Fani olan ve Ahirete göreçok kısa olan içinde yaşadığımızdünyamız; fani ve çok kısaolmasına rağmen insan için çokince dizayn edilmesi, azami dikkatgösterilmesi gereken bir yer.Hz. Mevlânâ, bu dünya hayatını,ciddi oynanması gereken birsatranç oyununa benzeterek: Eyoğul, satrançta her taş sürmeninneticesini ondan sonrakinde gör.Sebebi de sebep içinde idrak et.Gözünü etraftan çevir de, matedip oyunu kazanıncaya kadarne oyunlar oynayacaksın hepsinigör.Öyle ya, her fiilinin sonundabir kazanımı oluyor insanın.Bunların neticesinde de iki dünyamutluluğunu ya da bedbahtlığınıkazanıyor. Bunu da bu kısa ve fanialemde, bu dünyada kazanıyor.Yani ahiretini de insan bu dünyadakazanıyor. Aynı zamanda bukazanımlarıyla da kendine bir değerbuluyor; tabiri caizse madenlergibi derece derece sınıflanıyor.Dilimizde de “Kaç kıratlık insan”sözü bunlardan gelmektedir. Buderecelendirmede insan; meleklerdenüstün hale gelebildiği gibi,aşağıların aşağısına da inebiliyor.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 61 >


Arasından, karıncayı incitmekten sakınan da çıkıyor,kadın, çocuk demeden katliam yapabilen de çıkıyor.Bu sebeple insanoğlu genel anlamda kabaca ikiguruba ayrılıyor; güzelleştirenler ve çirkinleştirenler.Bunlar içinde yaşadıkları dünyayı da kendi renklerineboyarlar; güzellerse güzelleştirir, çirkinlerse çirkinleştirirler.Güzel insan bi manada ölümsüzdür.İdeali vardır, ümidi vardır, azmi vardır, vefası, sevgisihasılı insanlık adına pek çok şeyi vardır. Bu hasletlerona önemli işler başarmayı sağlar ve eserleriyle deyaşarlar.Bir de ümidi ve hedefi olmayan insanlar vardırki, bunlar nefes alıp verirler, yer içerler ama ölüdürler;Bunlar Şeyh Edebalinin ifadesiyle; kuşluk vaktidoğup, gün batarken ölen insanlardır.Bu guruptakiler her zaman olduğu gibi konumuzundışındaki insanlardır. Güzel olmayanla meşguliyetinsan için zaman kaybı olduğundan, bizimişimiz güzel insanlarla olacaktır.Şairin ifadesiyle;İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalıEsti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeliİnsan, milyonlar için faydalı olduğunda hayatıdaha bir anlam kazanır. Merhum Kemal Güranda ömrünün tamamını milyonlarca insana faydalıolacak işlerde geçirmişti. Bir ömre pek çok hizmetisığdırmıştı. <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfındaki hizmetleri sırasındaki sadece ülkemizdekiinsanlara değil dünyanın pek çok yerindekiinsanın derdine derman olmuştu. Ömrünün her döneminivatana, millete, Kur’an’a , insanlığa canlı vecansız her mahlukata hizmetle geçirdi. O bir vakıfadamıydı; bizlere vakıf adamlığının nasıl olacağınıda gösterdi.O bir vefa adamıydı; vatanına,milletine, dinine hizmet edenleriher zaman minnetle anar, onlar içinelinden geleni esirgemezdi. Bir örnekolsun diye, İmam Hatip okullarınınaçılmasını sağlayan Merhum Tevfikİleri hakkında yaptıklarına kısacadeğinmek istiyorum:- Ölüm yıldönümlerinde CebeciAsri Mezarlığındaki kabri başındaanma toplantısı yapar, Kur’anokuturdu,- Ailesini ziyaret eder dostlarınada ziyaret etmelerini tavsiyeederdi,- Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfındayken,Merhumu tanıtan; “Her YönüyleTevfik İleri” kitabını hazırlatmıştı,- Yine Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfında,Tevfik İleri’yi tanıtan fotoğrafsergisi açtırmıştı.Sırf bu millete hizmeti dolayısıylabir kişiye bunları yapabilen insan;insanın babasına bile hizmette zorlandığıgünümüzde vefa örneği içinönemlidir sanıyorum.Peygamberimiz; “Beşikten mezarakadar ilim öğreniniz” buyuruyor.Rahmetli Güran da ilim öğrenen veöğreten bir insandı. Son günleriydi;Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı 29 Mayıs Hastanesindekiodasına kendisinin de yazıyazdığı ESYAV’ın Bültenini getirtmişti.Son zamanlarında, hem de sıkıntılı birdöneminde ziyaretçilerine okumalarıiçin bülten veriyordu. “Filistin HalkınınDramı ve Davos Krizi” başlığıylakaleme aldığı yazısında da zülm ileabad olunamayacağını söylüyordu.Mekanının Cennet olacağıinancıyla Merhum Kemal Güran’aAllah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum.Saygılarımla.< 62TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Bir Dost Geçti Bu DünyadanKemal GüranYakup ÜSTÜN1951yılında eğitim veöğretime ilk açılanimam-hatip okulunun seçkin öğrencilerindenolan Kemal Güran, dahaöğrencilik yıllarında yetenekleri veçalışkanlığı ile temayüz etmişti.Derme çatma imkanlarla eğitimebaşlayan imam-hatip okullarındaihtiyaçlar, sıkıntılar, hattaproblemler birbirini takip ediyordu.Bu okullar daha iyi imkanlarla açılamıyormuydu? Burayı bitirenlereher hangi bir görev verilecek mi? Buokullarda okuyanlar yüksek öğrenimedevam edecek mi? Öğrencilerinve velilerin kafalarında buna benzersorular birbirini takip ediyordu. İştebu sebeple herkes gözünü Ankara’yadikmişti. Bu problemlerin çözümyeri gerçekten de Ankara idi.Diğer taraftan toplumda iki kesimbu okullara çok çarpık ve şüpheciaçılardan bakıyordu.Bir kesim “Bu okullardan yetişenlereliyle, İslamı mihraptanyıkacaklar” diyor, diğer kesim isebu okulların açılışını Atatürkçülükve Cumhuriyet için bir tehlike sayıyordu.Ankara İmam-Hatip Okulu ilkaçılan yedi imam-hatip okulundanbiri idi. Kemal Güran Ankara’da Başkentteokuyordu. O Ankara’daki ar-kadaşlarına rehberlik ettiği gibi, diğer imam-hatipokullarında okuyanlar da onun ismini biliyorlar,zira İstanbul’dan ve diğer okullardan Ankara’yagelenler onu buluyor, O da bu misafirlere de rehberlikediyor, beraberce bu okulların ihtiyaçlarını,problemlerini anlatmak üzere yetkililere, ilgililereulaştırıyorlardı.Ben onun ismini 1957 yılında bu amaçlaAnkara’ya İstanbul’dan gelen arkadaşlarımdanduymuştum.Kemal Güran bu yönüyle bir lider ve aksiyonadamı idi. Liderlik elbette Allah vergisidir. Neyazık ki Allah’ın verdiği bu yeteneği, çevreleri vetembellikleri yüzünden kullanamayan nice insanlarvardır. Kendilerinde mevcut bu yeteneği, yolunuşaşırmadan, çalışarak geliştirenler, çevrelerine,millete ve memlekete faydalı hizmetlerde bulunmuşlardır.Kemal Güran çalışkanlığı, istikameti, bir davanınyılmaz savunucusu olma heyecanı ile unutulmazhizmetler üretmiştir.633 Sayılı Kanunun hazırlanması ve kabulüsırasında bir grup arkadaş ile yetkili zevata destekolmak için çırpınmaları, <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığınınbu günkü halde şekillenmesinde etkili olmuştur.Bu kanunun uygulanmasında, bu kanunungetirdiği birimlerin, kurulların oluşmasında, bukanun gereği çıkarılması gereken tüzük, yönetmelikve talimatların hazırlanmasında gösterdiği çabave gayret o günlerde yaşayan herkesin kabul ettiğibir gerçektir.İmam-hatip okulu mezunlarının her tür yükseköğrenim kurumuna girmelerini sağlayan, Milliwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 63 >


Eğitim temel kanununu çalışmaları sırasında çokaktif rol oynamış, mezkur 32 madde metni rahmetliGüran’ın kaleminden çıkmıştır. Gerek <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığının çeşitli kademelerindekigörevlerinde, gerek dernek, federasyon çalışmalarında,gerekse Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfındaki görevlerindeher zaman aktif, her zaman yapıcı bir roloynamıştır. <strong>Diyanet</strong>, din eğitimi ve imam-hatipokulları ile ilgili toplantıların, komisyonların, seminerlerinhemen tamamında rol almıştır desek,mübalağa etmiş olmayız.O bir dava adamı idi. <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığınınolması gereken yere yükseltilmesi, imamhatipokullarının geliştirilmesi, yaşatılması, geneldin eğitimi problemlerinin sonlandırılması ve makulbir seviyeye ulaştırılması hayatını anlamlı kılanen başta gelen idealleri idi. Doğduğu, büyüdüğüçevreye, Kızılcahamam’a olan ilgisi ve hizmetleride ölünceye kadar devam etmiştir.Onun mesaisi ile ortaya çıkan sonuçlardan konuylailgili herkes yararlanmıştır. 1965 Mayısındagöreve başladığım zaman teftiş kurulu yeni kurulmuş,henüz bir geleneği ve birikimi oluşmamıştı.Her hangi bir kurs ve staj da görmemiştik. Bir günbeni Teftiş Kurulu Başkanı Vekili İbrahim Eken hocamızçağırdı. Huzuruna çıktım. Masasında bekleyenüç adet tahkikat dosyasını bana uzatarak “Bunlarıal tetkik et, dikkatlice oku, üst raporlarını yaz,yarın bana getir” dedi. Dosyaları aldım fakat üstraporu bile henüz görmemiştim. Bu tereddütlerleyerime döndüm, teftiş kalemine gittim. Acaba dahaönce tetkik edilen, üst raporu yazılandosya var mı, yok mu? Oradakilerleberaber araştırdık. İki adet dosyabulduk. Bu dosyalar Kemal Gürantarafından tanzim edilmiş, üstraporları yazılmış, makama sunulmuş.Tam da benim aradığım modelolduğunu gördüm. Verilen dosyalarıiyice okudum, üst raporlarını KemalBeyin hazırladığı örneklere bakarakyazdım. Eken hocaya sundum. Hocabu çalışmayı; şekil, tertip, Türkçe yönündençok beğendi. Bekleyen diğerdosyaları da vererek onları tamamlamamıistedi.Merhum Güran’la yarım asrayakın bir beraberliğimiz, mesaimizoldu. O şahsen benim için bir arkadaştanöte, bir gönül dostu, bir davaarkadaşı, bir iman kardeşi idi. Sonnefisime kadar onun aziz hatırası ileyaşayacağım.Tatlı sohbetleri, gözlerindenyaşlar akarak anlattığı tatlı fıkraları,zaman zaman dinlenmek için berabercesöylediğimiz ilahilerle geçengüzel günleri unutmak mümkünmü?Onunla ebedi dünyada da beraberolacağıma inanıyorum.Nur içinde yatsın.< 64TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


<strong>Diyanet</strong> Camiasının UfkundanBir Yıldız Daha KaydıNiyazi BALOĞLUAnkara, yeri doldurulamaz manevîşahsiyetlerinden birini daha ebedîâleme uğurladı.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfında unutulmazhizmetleri bulunan Rahmetli KemalGüran’ın vefatı ile <strong>Diyanet</strong> camiası yeridoldurulamaz bir ağabeyini daha ebedîaleme uğurlamıştır.Rahmetli ile 1961 yılı Kasım’ında,o tarihlerde Ankara Üniversitesi HukukFakültesi ile aynı çatı altında tedrisatınısürdüren A.Ü. İlâhiyat Fakültesi1. sınıfında buluştuk. Kendisi, öğrenciliğininyanı sıra Ankara’nın büyük camilerindenbiri olan Maltepe Camii’ninİmam Hatipliğini yürütüyordu. Genç,enerjik, ufku açık, bizzat hazırlayıpokuduğu hutbelerle dikkatleri üzerindetoplayan bir kişiliğe sahipti.Kemal Güran, tahsil hayatı ve yürüttüğügörevlerden anlaşılacağı üzere;atılımcı, cesur, fedakâr, mesleği ve kurumuuğruna her türlü zorluğa katlanan,liderlik vasıflarını üzerinde taşıyanbir Anadolu evladıydı. Yorulmakbilmeyen bir enerjiye sahipti. Alçakgönüllüydü. Müsamahakârdı, heyecanlanmadankızmadan olayları genişaçıdan değerlendirmeye tabi tutar vesonuca bağlamaya çalışırdı.Dinî-millî konularda çok hassastı.Bu hususlarda karşısındaki kim olursaolsun hiç çekinmeden uygun bir üsluplagörüşlerini ortaya koyar, mücadelesiniyapar ve sonuç almaya çalışırdı.O, ömrü boyunca ülkemizde maalesefbugüne kadar gerçek çizgisineoturtulamamış din eğitimi sistemi ve programları üzerindesürdürülen hemen her çalışmaya katılmış, raporlarhazırlamış, temsil ettiği kurum ve sivil toplum kuruluşlarınıngörüşlerini objektif, kapsamlı ve cesur üslubuylaortaya koymuş ve ilgili makamlara sunmuştur.Şahsî arşivi bu türden raporlarla zengin bir hazinedir.Bu raporları, araştırmacı akademisyenlerin başvuracağıkaynaklar cümlesinden emek mahsulü belgelerdir.Bu rapor ve belgelerin (gençliğinin ilk yıllarından ömrününnoktalandığı son günlerine kadar çok emeklersarf ettiği), Ankara İmam Hatip Lisesi Mezunları Vakfıveya Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı tarafınca değerlendirilerekgün yüzüne çıkarılacağını ümit ediyorum.Kemal Güran, yürüttüğü görevlerde eksikliği, aksaklığı,durağanlığı kabul etmeyen bir yapıya sahipti.Bu konuda yakın mesai arkadaşları dâhil kimseden çekinmedenikaz ve uyarı görevini yapan, daima ileriyihedefleyen bir arkadaşımızdı.Çok okumanın yanında güçlü bir kalem ve üslubasahipti. Güncel konuları çok iyi takip ederdi. Katıldığısivil veya kurumsal toplantıların sonunda oluşan görüşlerien güzel şekilde akıcı üslubuyla kaleme alır veraporlaştırırdı.Arkadaşları ile kurduğu veya kuruluş çalışmalarınakatıldığı, görev alıp sorumluluk yüklendiği sivil kurumveya kuruluşlarda ömrünün; son günlerine kadarçalışmış, sorumluluklar yüklenmiş hatta mali desteklerdebulunmuştur:Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Genel Müdürlüğünden ayrılıpgörevini bana teslim ettiği günlerde aramızda şöylebir görüşme cereyan etti. En büyük oğlu Sacit’in ticarisahaya atıldığı, kendisinin aileden kalan emlakını değerlendirdiğiniifade ederek, kooperatif yoluyla 1982’desahip olduğu Ankara Dikmen’deki dairesini <strong>Diyanet</strong>Vakfı’na hibe etmek istediğini ifade etti. Ben de bu düşüncesininçok isabetli olacağını söyledim. Aradan biray geçmeden söz konusu dairenin mülkiyetini Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfına devretti.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 65 >


Merhumun bu davranışı; çalıştığı ve sorumlulukaldığı kurumlara bakış açısını, hizmetlerin maddi vemânevi katkılarla güçleneceği düşüncesinin güzel birörneğini teşkil etmektedir.Özellikle <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı’nın Kuruluş veGörevleri Hakkında Kanunun ön çalışmaları safhasındazamanın Devlet Bakanı rahmetli Mehmet Altınsoy’unisteği üzerine sivil kuruluşların görüşlerini tespit noktasındamerhum Güran ve arkadaşlarının çalışmaları hertürlü takdirin üzerindedir. Diğer taraftan 1965 tarihindeyürürlüğe giren 633 Sayılı Kanunun uygulaması safhasındahazırlanan tüzük ve yönetmelik çalışmalarınınher bölümünde ve bilahare Din İşleri Yüksek KuruluÜyeliği zamanında kurumla ilgili mevzuat çalışmalarınınbütününde merhumun hizmetleri vardır.Zamanın <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı Sayın TayyarAltıkulaç’ın isteği üzerine erken yaşta emekli olarakTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Genel Müdürlüğünü kabul etmiştir.Vakfın kurumlaşıp yurtiçi ve yurtdışına hizmetlerininyaygınlaşmasında büyük çabaları olmuştur. Buradahizmetlerin detayına inmemiz mümkün değildir.Yukarıda belirttiğimiz üzere merhum KemalGüran’la 1961 yılı Sonbaharı’nda Ankara İlahiyat Fakültesi1. sınıfında buluşup tanıştık. Bu buluşup tanışmamızzamanla idealde ve hizmette aynı düşünceleripaylaşan, ömür boyu yol arkadaşlığı kaderini doğurdu.Henüz Fakültenin 1. sınıfındayız. Ben Antalyaİmam-Hatip Okulu ve Antalya Lisesi mezunu olarakimtihanlar sonucu fakülteye kaydoldum. Antalya’daMezunlar Derneği’ni kurduk. Ankara’ya yeni intikalettik. Çevreye intibak etmeye çalışıyorum. Merhumbir gün bana Türkiye İmam-Hatip Okulları MezunlarıFederasyonu’nun yıllık kongresinin yapılacağı ve benimAntalya Derneği’ni temsilen yönetim kuruluna girmemiistedi. Ben çevreyi tanımadığım, talebeliğim yanındamemuriyet görevimin de olması sebebiyle görevi kabuletmedim. Ancak bir yıl sonraki kongrede merhum tekrarbana federasyon yönetimine girmemi teklif etti. Bukez beni ikna etti. Yıl 1962 Sonbaharı. Seçimde yönetimeKemal Bey’le birlikte girdik. Yedi kişilik heyet, gizli oylamasonucu beni Federasyon Başkanlığına seçti. Buna çokşaşırdım. Kabul etmek istemedim. Merhumun bu göreviüstlenmesini teklif ettim. Zaten federasyonun ikinci başkanlığınıyürüte gelmişti. Bu noktada rahmetli, bana hayatımboyunca unutamadığım şu hitapta bulundu: “NiyaziBey! Başkanlığı kabul et, sana bütün gücümle yardımcıolacağım. Bu görevi kabul etmen önemli bir hizmetolacaktır. Her an yanındayım, korkma, çekinme.”1962 sonbaharında yola beraberkoyulduğumuz merhum Güran’la bağlarımızhiç kopmadı. 2009 yılının Martayının başlarında yine bir Salı günü öğledensonra Ankara İmam Hatip LisesiMezunları Vakfında (5-6 arkadaş) beraberolduk. Uzunca sohbet ettik. Hatıralarıyâdettik. Ülke meselelerini, kültürelkonuları görüştük. Vakfın kültürel çalışmalarınıdeğerlendirdik yine geleceğeyönelik çalışmalar üzerinde durduk.Merhum, bir bir yıl önce rahatsızlanmış,uzun süre tedavi görmüş veiyileşmişti. Düşünce, ideal ve meslekaşkından hiçbir şey kaybetmemişti.Toplantılarımıza, davetlerimize aksaksızkatılıyordu. Geçmişteki hatıralarınıaynıyla hafızasında saklıyor, canlı örnekleriylebizlere aktarıyordu. Dinîmillîkonularda hizmeti geçen Devletadamlarını unutmuyor, bu gibileriningeride kalanlarıyla irtibatı hiç koparmıyordu.İmam Hatip okullarının banisimerhum Tevfik İleri’nin ölüm yıldönümlerindekabri başında anılmasınaönem veriyor, bizleri uyarıyor toplanmamızavesile oluyordu. Merhum Tevfikİleri üzerine yazılan kitapları dağıtıyordu.Merhum İleri’nin halen hayattaolan eşini ziyaret ediyor, kızı ve damadıile ilgileniyor ve bizlere de aileden tazehaberler getiriyordu.Elli yılı aşan zaman sürecinde beraberolduğumuz merhumun, unutulmazhizmet ve çalışmalarını (1950’liyıllardan günümüze kadar) kendi sesindengörüntülü olarak tespit etmeimkanını bulduk. Ankara İmam HatipLisesi Mezunları Vakfı ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı’nın teknik destekleri ilegerçekleştirdiğim bu sesli-görüntülüanlatım, merhumun unutulmaz hatırasıolarak Ankara İmam-Hatip MezunlarıVakfında arşivlenmiştir.İşte <strong>Diyanet</strong> camiası böyle bir ağabeyini,duayenini kaybetti. Allah rahmeteylesin. Mekânı cennet olsun.< 66TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Rahmetli Kemal Güran’ınHatırlattıkları(1935-2009)Halit GÜLERTürkiye’de İmam-Hatip Neslininve diyanet hizmetlerinin dikkatçekenlerinden ve öne çıkanlarındanKemal Güran’ı, 12 Nisan 2009 pazargünü kaybettik. Hazırlık safhasındave hizmete açılmasında hizmetiningeçtiği Ankara Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı29 Mayıs Hastanesinde sevenlerinindualarıyla ve rahmet ümidiyle hayataveda etti. Geride bıraktıkları, hizmetlerive eserleri onun unutulmasınafırsat vermeyecek, sevenlerinin vekendisini yakından tanıyanların hatıralarındadevamlı yaşayacaktır.Merhum Kemal Güran’ı, ilk defa 1957 yılındave Ankara İmam-Hatip Okulunda yapılan bir toplantıdatanımıştım. O toplantıya, o tarihte mevcutolan imam-hatip okullarının talebe temsilcileri katılmışlardı.Biz de iki arkadaş idarenin tensibi üzerineokulumuzu -Konya İmam-Hatip Okulu- temsilentoplantıya katılmıştık.Her okuldan en az iki öğrencinin katıldığı toplantınınkonusu; İmam-Hatip Okulu mezunları ne işyapacaklar ve yüksek tahsile nerede ve nasıl devamedecekler? Yüksek tahsil hakkını elde edebilmek içinnasıl bir çalışma yapılması gerekir?O yıllarda İmam-Hatip Okulu mezunlarınıngidebilecekleri bir yüksek okul veya fakülte yoktu.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 67 >


O zamanlar Türkiye’de üniversite yok denecek kadarazdı. Ankara ve İstanbul’un dışındaki illerde henüzüniversite yoktu. Bu üniversitelerin kapıları İmam-Hatip Okulu mezunlarına kapalı idi. Zaten hiçbirzaman da tam anlamıyla açılmadı ya. O tarihlerdeİmam-Hatip Okulu mezunlarının devam edebilecekleribir yüksek okul da açılmış değildi. AnkaraÜniversitesi İlâhiyat Fakültesi bile dinî yüksek okulsayıldığı halde İmam-Hatip Okulu mezunlarını almıyordu.Düz lise mezunlarını alıyordu. Beşiktenmezara kadar ilim öğrenmek için çalışmak, kadınerkek üzerine dinimizce farz kılınmış ilim ve hikmetinerede bulursak almak o günün Türkiye’sinde hernedense maalesef mümkün olmuyordu.Toplantıda tartışılacak konu bu idi ve bu konuile ilgili iki görüş vardı:1. İmam-Hatip Okulu mezunları, her ne pahasınaolursa olsun mesleklerinden ayrılmasınlar, dinîalanda çalışsınlar; dışarıdan imtihana girerekdüz lise diploması alsalar da diğer fakülteleregitmesinler.2. İmam-Hatip Okulu mezunlarından dileyenlerdışarıdan bitirme imtihanlarına girerek lise diplomasıda alsınlar ve bu davranış dâvaya ihanetkabul edilse bile istedikleri fakülteye gitsinler.Toplantıya katılanlar içerisinde her iki görüşü desavunanlar vardı. Rahmetli Kemal Güran, Ankara’dabulunmanın ve meseleleri yakından bilmiş olmanında avantajıyla toplantıya hakim olmuş ve kendisinidinletir hale gelmişti. O ikinci görüşü savunanlarınbaşında geliyordu. O istikamette karar çıkması içinçaba sarf ediyor ve toplantıya katılanları bütün gücüyleikna etmeye çalışıyordu. Biz, hatırladığım kadarıylaAdana İmam-Hatip Okulundan gelen temsilcilerlebirlikte birinci görüşü savunuyorduk. Sankidiğer fakültelere gidildiği takdirde İmam-HatipOkulu mezunları kaybolup gidecekmiş veya okullaramacından uzaklaştırılacakmış gibi bir zehaba kapılıyorduk.Dâvaya bağlılığı; İmam-Hatip Okulununyüksek kısmının açılmasında ve mezunların yalnızcaoraya gitmelerinde görüyorduk. Nihayet anlaşmazlıkbüyüyünce başta Adana’dan gelen temsilciler olmaküzere toplantıyı terk ettik ve mutabakat sağlanmadantoplantı dağıldı. Aramızdaki birlik ve beraberlik,heyecanla geçen o toplantıda üzülerek belirteyimki yara aldı. Sözlü kavgaya dönüşen,gürültüyü dışarıdan duyan bulunduğumuzokulun hocalarından Dr.Lütfi Doğan salona girerek toplantıyamüdahale etti, yaptığımızın yanlışolduğunu söyleyerek birlik ve beraberliğinönemini dile getiren tavsiyelerdebulundu. Görgü ve tecrübesiylebirlik ve beraberlik çağrısı yaptı.Bu toplantıdan sonra bazı mezunlar,yalnız İmam-Hatip Okulunubitirenleri alacak dinî yüksek okulunaçılmasını beklerken, bazı mezunlardışarıdan lise bitirme imtihanlarınagirerek lise diploması aldılar ve dilediklerifakültelere gittiler. Bu değişikfakültelerde yüksek tahsil yapmaişi, İmam-Hatip Okulu mezunlarıarasındaki birliği sarstı ve dayanışmayızayıflattı. İmam-Hatip Okulumezunlarından lise diploması ileüniversitede okuyarak tabip, avukat,mühendis, hâkim, öğretmen ve politikacıolanlar çıktı. Yüksek tahsildeedindikleri mesleklerinin yanındaİmam-Hatip Okulu mezunu oluşlarıhafif kalmaya, unutulmaya ve hattagizlenmeye başlandı. Meslekte kalanİmam-Hatip Okulu mezunlarıylailgilerini kestiler. İmam-Hatip Neslisanki eritildi ve arada kayboldu.Meslek dışı yüksek tahsil yapanlarınilgisizliği sebebiyle savunmasız vesahipsiz kalan İmam-Hatip Okullarınınbaşına ne işler geldi Hep beraberyaşadık ve gördük..Ankara İmam-Hatip Okulununilk mezunlarından olan Kemal Güran,1957 veya 1958 yılında yapılano toplantıda kazandığı İmam-HatipOkulu mezunlarının meseleleriyleilgilenme alışkanlığını yılmadan,usanmadan takatsiz düşünceye kadardevam ettirdi. İmam-Hatip Okulumezunlarının geleceği ve hizmet< 68TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


alanları masaya yatırıldığı, bir panelveya seminer düzenleme ihtiyacı duyulduğuzaman ilk akla gelen isimlerdenbirisi de Kemal Güran’dı.Aradan yıllar geçti ve İmam-Hatip Okulları yüzlerce mezun verdi.O toplantıda tanıdığım, zekâsını,enerjisini, cesaretini ve azmini takdirettiğim Kemal Güranla ikinci karşılaşmam;Ankara Maltepe Camisininimam odasında oldu. O yıllarda KemalGüran, Maltepe Camiinde imamlıkyapıyordu. Maltepe Camisi, taşradanAnkara’ya gelen İmam-Hatip Okulumezunlarının uğrak yeri gibiydi.İmam-Hatip Okulu mezunlarınınmeseleleriyle ilgilenmek,problemlerini çözmeye çalışmakve onlara yol göstermek sanki KemalGüran’ın kaderine yazılmıştı.Konya’daki imam-hatiplik görevimiİstanbul’a nakletmek, daha doğrusuYüksek İslâm Enstitüsü mezunu olarakİstanbul’da görev almak istiyordum.Kendime göre daha çok o gününtâbiriyle dâvamıza hizmetle ilgilihaklı gerekçelerim vardı. Benim butalebimle başta Kemal Güran ve AhmetBaltacı olmak üzere Başkanlıktabulunan arkadaşlarımız yakından ilgilendiler.Başkanla da görüşmek suretiyleÜsküdar Vaizliğine atanmamlailgili onayı hazırlayıp makama sundular.Bana da: “Sen Konya’ya git, 15gün sonra onayın gelir ve İstanbul’agider görevine başlarsın.” dediler.Arkadaşlarımın bu ilgisi beniçok memnun etti ve geleceğimiz hakkındaümitlendirdi. Hissettiğim vefark ettiğim kadarıyla bu sıcak ilgi,benim şahsımdan ve işimden çokİmam-Hatip nesline idi.Merhum Kemal Güran, Başkanlıktaçalışırken 1978 de Din İşleriYüksek Kurulu Üyeliğine seçildi.Emekli oluncaya kadar bu görevi sürdürdü. 1981 deemekli oldu Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfına Genel Müdürolarak atandı. Ben o yıllarda Fatih Müftüsü ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı Fatih Şubesi Başkanı idim, Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı merkezinden şubelere peşi peşinesıkı talimatlar ve genelgeler gelmeye başlamıştı. Vakıfmevzuatının yeniden gözden geçirildiği ve vakfınhacmine, gücüne, hizmet alanına göre düzenlendiğianlaşılıyordu. Bu hızlı gelişmeden anladım ki KemalGüran, Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfına Genel Müdür olmuş.Bu gelişme ve yenilikler onun işaretiydi ve eseriydi.1982 yılında <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlık merkezindedaire başkanı olarak görev aldım. Sonra vakfagenel kurul üyesi seçildim. Zaman zaman mütevelliheyet üyeliği ve vakıf başkanlığı yaptım. RahmetliKemal Güranla vakıfta beraber çalışmalarımız oldu.Kendisini daha yakından tanıma fırsatı buldum. Beraberyurt içi ve yurt dışı seyahatlerimiz oldu. Vaktiniçok iyi değerlendirir, lüzumsuz ve faydasız işlerleuğraşmazdı. Gündemsiz ve amaçsız toplantılara pekkatılmazdı. Eğer böyle bir toplantıya katılmak zorundakalırsa vaktini dergi ve gazete okuyarak geçirirdi.Çok okurdu ve zaman zaman da yazardı. AnkaraKocatepe Camisinde okuduğu Cuma hutbelerini üçkitap halinde yayınlamıştı. Çantasından İmam-HatipOkullarını ilgilendiren veya diyanet hizmetlerine aitbir broşür veya bir kitap hiç eksik olmazdı. Önemligördüklerini çoğaltır ve arkadaşlarına dağıtırdı.Vakıf genel müdürlüğü döneminde önemli işleryapılmıştır: Kocatepe Camisinin inşaatı, İSAM’ınkurulması, İslâm Ansiklopedisinin çıkartılmayabaşlanması, Kutlu Doğum Haftasının ihdası, <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı hizmet binasının temelininatılması, büyük illerimizde yayın evleri açılması,,yurt içinde ve yurt dışında cami inşaatları gibi hizmetlerhep onun genel müdürlüğü devresinde olmuştur.Din görevlilerinin çocuklarına üniversitebursu verilmesi ve İmam-Hatip Okullarının binayapımları yine onun zamanında olmuştur. Yurt çapındamüftülük hizmet binalarının modernize edilmesiveya yeniden inşa edilmesi işi bu kalıcı hizmetlercümlesindendir.Merhum Kemal Güran, son nefesine kadar hizmettengeri durmamış bir mücadele adamı idi. Allahrahmet eylesin.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 69 >


19Eylül 1934 tarihinde Ankaraili Kazan ilçesinin SoğucakKöyünde doğdu. Köyündekiüç sınıflı ilkokulu bitirdikten sonradedesinden ve köy camii imamlarındanders almak suretiyle hafızoldu. Daha sonra İstanbul NuruosmaniyeKur’an Kursu’na devamederek merhum Hacı Hafız HasanAKKUŞ hoca efendi’de okuyupdiploma aldı. Okul dışından imtihanagirerek Kızılcahamam’danbeş sınıflı ilkokul diploması almaksuretiyle 1952-1953 öğretimyılında Ankara Merkez İmam-Hatip Okuluna girdi. İlk beş yılınıbu okulda, son iki yılını da Yozgatİmam-Hatip Okulu’nda okuyarakmezun olduktan sonra İstanbulYüksek İslam Enstitüsü’ne devametti. İmam-Hatip Okulunda okurken6 yıl kadar din görevlisi olarakçalıştı.İstanbul Yüksek İslamEnstitüsü’nü bitirdikten sonraAdana İmam-Hatip Okulu meslekdersleri öğretmenliğine atandı.1965-1967 yıllarında askerlikgörevini tamamladıktan sonraMersin İmam-Hatip Okulu mes-lek dersleri öğretmenliği ve müdür yardımcılığına tayinedildi. 1969 yılı başında Milli Eğitim Bakanlığı Din EğitimGenel Müdürlüğü Eğitim-Öğretim şubesi müdüryardımcılığı görevine getirildi. Bu genel müdürlükte sırasıylaşube müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı, genelmüdür başyardımcılığı (bu arada iki buçuk yıl genel müdürvekilliği) ve genel müdürlük görevlerinde bulundu.1980-1984 yıllarında Ankara İmam-Hatip Lisesindemeslek dersleri öğretmeni olarak çalıştı. 1984 yılındaMilli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu kuruluzmanlığı, program, yayın-kültür ve mevzuat dairesibaşkanlıkları görevlerinde bulundu. 16 Ocak 1989 tarihindeemekli oldu.16.01.1989 - 21.06.1993 tarihleri arasında VakfımızGenel Müdür Yardımcılığı 21.06.1993 - 02.11.1994 tarihleriarasında Vakfımız Genel Müdürlüğü 31.03.1995 -22.03.1997 tarihleri arasında Vakfımız Denetim KuruluÜyeliği 22.03.1997 - 06.03.1999 tarihleri arasında VakfımızMütevelli Heyeti Üyeliği görevlerinde bulundu.26 Nisan 2009 tarihinde hayatını kaybeden merhumŞevki ÖZKAN, evli ve 3 çocuk babasıydı.TÜRKİYE DİYANET VAKFI olarak kendisineCenabı-ı Hak’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığıve sabırlar diliyoruz.< 70TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Her Ayrılık HüzünlüdürKemal Güran’ın ayrılığı tap tazeiken; Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı eskigenel müdürlerimizden Şevki ÖZ-KAN da 26 Nisan 2009 tarihindearamızdan ayrıldı. Mekânı Cennetolsun. Ayrılıkların hemen her türündehüzün var… Hadisin ifadesiyle nekadar yaşarsan yaşa, sonunda öleceksin;ne kadar seversen sev, sonundaayrılacaksın; Dilediğini işle muhakkakkarşılığını görürsün! Ayrılık insanoğlununbir gerçeği! Ayrılık bizleriçin bir realite. Ayrılık insana hüzünverir ama her ayrılığın verdiği hüzünde farklıdır. Kimi ayrılıklar buruk birhüzün verirken, bazen hicran, bazenkalbi kanatan, bazen de unutmak içinpek çok şeyi feda edebileceğimiz birolgudur ayrılık…İnsanın sevdiklerinden ayrılmasınınson keskin virajı ölümledir.Mevlana’nın diliyle “Şeb-i Aruz” daolsa; Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in“Ölüm ne güzel şey o dur perde arkasındanhaber. Hiç güzel olmasaydıölür müydü Peygamber” dizeleriyleölümün güzelliğine dikkat çekilse de;insan için her zaman bir ayrılıktır vebizleri hüzünlendirir. Bu üzüntününşiddeti de aramızdan ayrılan sevdiklerimizinbu dünyada nasıl yaşadıklarıylaorantılıdır. Malumunuz nasılyaşarsanız öyle ölürsünüz. Ahiretinizde bu dünyadaki ektiğiniz tohumlarladizayn edilmiş bir mekândır. Az çoközeleştiri yapabilen, kendini dünyanınhengâmesinden zaman zaman uzaklaştırıpne oluyor diye etrafına bakabilenher insan; kendisinin ve yakınlarınınbu dünyadaki ektiği tohumların bekaâleminde nasıl filizleneceği hususundaaz çok tahmin sahibidir. Bir yakınınızıMehmet KERVANCIyolcu ettiğinizdeki hüznünüzün derecesi de bu tahmininizegöredir.Bu dünyada hayır üzere olduğuna inandığımız birdostunuzu kabre koymuşsanız eğer; onu koyduğunuzkabrin Cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu; Şairin;Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde; Gönlü heryerde buhurdan gibi yıllarca tüter. Ve serin serviler altındakalan kabrinde Her seher bir gül açar; her gecebir bülbül öter.Dizelerinde dile getirdiği gibi kabirde de sevdiğinizinhuzur içinde olduğunu bilirsiniz. Her ne kadarayrılığın hüznü sizi kederlendirse de, gönlünüz rahattırve buruk bir mutluluğunuz vardır.26 Nisan 2009 tarihinde aramızdan ayrılan Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı Genel Müdürlerimizden Merhum ŞevkiÖzkan da, ayrılığından hüzün duyduğumuz, dünyadaektiği tohumlar dolayısıyla ahiretinden umutlu olduğumuz,bu dünyayı hayır üzere yaşamış ve öylece detamamlamış hizmet ehli bir insandı.Ömrünü din hizmetine adayan Merhum Şevki Özkan,hafızlıkla başladığı bu hizmeti, hizmetin her kademesindesürdürerek genel müdürlük seviyesine kadargötürdü. Din öğretiminde sürdürdüğü çalışmalarındagencinden yaşlısına bu milletin her ferdinin aydınlanmasıyolunda gayret sarf etti; O da her Maarif neferi gibiinsanlığı aydınlatan bir meşale oldu. Milli Eğitimdekimemuriyetinden emekli olduktan sonra ise hizmetineara vermedi. “İnsanların en hayırlısı, insanlara hizmetedendir” düsturuyla Vakfımızda görev aldı. Ankaraİmam-Hatip okulundan sınıf arkadaşım olan MerhumŞevki Özkan’la aynı mefkureyi paylaşmanın ve uzunyıllar birlikte görev yapmanın mutluluğunu tattım. Gayretli,girişimci ve cesur bir yapısı vardı. Zor anlarımızdabile ümidini yitirmeyen, anlattığı güzel fıkralarla karamsarlığıdağıtan ve etrafına neşe dağıtan bir yapısı vardı.Ama ölüm gerçeğinden kaçmak mümkün değil. Sayılınefesler tükenince yapacak hiç bir şeyiniz kalmıyor.Biz rahmetli Şevki Özkan’ın ölümünü Şeb-i Aruzolarak görüyoruz ve öyle inanıyoruz. Şahadetimiz de buminval üzeredir. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.Kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe, makamıncennet olsun Şevki Özkan.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 71 >


Vakfımız tarafından Kırgızistan’ınOsh şehrinde açılan Osh İlahiyatFakültesinde eğitim gören ve hazırlıksınıflarını okumak üzere ülkemize getirilenöğrenciler ülkemizdeki eğitimlerinitamamlamanın gururunu yaşadılar.Vakfımızca Kırgızistan’da açılan ilahiyatfakültesinin hazırlık sınıfı öğrencileri,Türk kültürünü yakından tanımak, TürkiyeTürkçesini geliştirmek ve meslekialt yapılarını güçlendirmek amacıylaülkemize getirilmekte ve Ankara Üniversitesiİlahiyat Fakültesinde hazırlıksınıfını tamamladıktan sonra, ülkelerindeeğitim-öğretimlerine devam etmektedir.Bu yıl hazırlık sınıfını başarıyla tamamlayanKırgızistanlı öğrenciler Vakfımızkonferans salonunda yıl sonu veda şölenidüzenlediler. Birbirinden güzel gösterilerinyer aldığı programda <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkan Yardımcısı ve VakfımızMütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. MehmetGörmez, Prof. Dr. Ahmet NedimSerinsu, Ankara Üniversitesi İlahiyatFakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesimi Yazıcıbirer konuşma yaptılar.< 72TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Prof. Dr. Mehmet Görmez<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkan YardımcısıTDV Mütevelli Heyeti Üyesi<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfının yurt dışınayönelik olarak yürüttüğü hizmetlerdenbüyük mutluluk duyduğunubelirterek konuşmasına başlayanProf. Dr. Mehmet Görmez “Dış ilişkilerdensorumlu Başkan Yardımcısıolarak, yaptığımız hizmetler içerisindeen çok zevk aldığım ve kalbende beni en çok mutmain kılan, müsterihkılan hizmet, <strong>Diyanet</strong> Vakfıylabirlikte yurt dışında yapmış olduğumuz,yahut yurt dışından Türkiye’yegetirerek vermiş olduğumuz eğitimhizmetidir. Kırgızistan’daki ilahiyatfakültemizle birlikte, Kazakistan’da,Azerbaycan’da bir ilahiyat fakültemiz,Azerbaycan’da bir imam–hatiplisemiz, Sofya’da bir yüksek İslâmenstitümüz, Bulgaristan’da üç,Romanya’da bir imam–hatip lisemizvar. Bu ülkelerden Türkiye’ye gelipIsparta İlahiyat Fakültesinde, Bursaİlahiyat Fakültesinde, Kayseri’de,Konya’da, Ankara’da ve İstanbul’daokuyan hem lisans seviyesinde, hemlisansüstü seviyede öğrenim görençok kıymetli öğrenciler, çok kıymetligenç kardeşlerimiz var, onlarla birlikteolmak gerçekten bize büyük birmutluluk veriyor.” dedi.Programa katılan Kırgızistanlıgençlere seslenen Prof. Dr. MehmetGörmez Türk Cumhuriyetlerindekitopraklarda çok önemli şahsiyetlerinyetiştiğine dikkat çekerek “Gençler,sizin doğup büyüdüğünüz yerler, sizindoğup büyüdüğünüz topraklar,İslâm tarihinde, İslâm medeniyetitarihinde çok önemli topraklar, çokbüyük şahsiyetler yetiştirmiş topraklardır.Peygamber’imiz (A.S.V)Veda Hutbesinde 100 bin kişiye hitapetti. Bu 100 bin kişiden sadece10 bin kişinin mezarı ArabistanYarımadası’ndadır. 90 bin sahabininnerelerde, nasıl gömülü olduğunu,nasıl metfun olduğunu bizbilmiyoruz. Sadece gezerken rastlıyoruz.Azerbaycan’ın steplerinde,Kafkasya’ya doğru giderken, birbakıyorsunuz bir sahabe mezarı.Kim diyorsunuz, Hazret-i Osman’ın18-19 yaşında genç bir oğlu olduğunuöğreniyorsunuz. Özbekistan’da,Kırgızistan’da, Kazakistan’da, nereyegiderseniz gidin, bir sahabe mezarıylakarşılaşıyorsunuz. Bu sahabeler,seyrüsefer halinde, çok büyükbir nehirle karşılaşırlar. Hatta bunehri deniz zannederler. Bir taraftanöbür tarafa geçmek konusundatereddütler geçirirler çünkü nehrin“Gençler!Maveraünnehir’deİslâmmedeniyetininışığınıtekraryakmayamuktedirsiniz.”www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 73 >


ŞÖLENöbür yakası görünmüyor. Bu nehir,bizim bilgi tarihimizde, bizimmedeniyet tarihimizde bilgiyi, ilimhayatımızı ve medeniyet hayatımızıikiye böldü. Biz onun için ulemayıikiye ayırmışız. Bir de Maveraünnehiruleması demişiz. Nehrin öteyakasında, işte sizin doğup büyüdüğünüztopraklar. Nehrin öte yakasındaFergana Vadisi var. FerganaVadisinin bir ucunda Farab var,Farabi’nin doğduğu köy. Az beriyegeliyorsunuz Türkistan, Hoca AhmetYesevi’nin bütün haşmetiyleyaşamaya devam ettiği yer. OradanÖzbek topraklarına giriyorsunuz,Taşkent, Semerkant, Buhara, bütünhadisçilerimizin, bütün fakihlerimizin,kelamcılarımızın yetiştiğiyerler. Oradan Kırgız topraklarınavarıyorsunuz. Kırgız topraklarındaÖzgen var. Özgen, Hanefi fıkhındaEbu Hanife’den sonra belki de en büyükalim olarak niteleyebileceğimizİmam Serahsi’nin 30 ciltlik Mebsut’ukuyuda yazdığı yer. Biraz öteye gidin,Merginan var, Merginani’ninyetiştiği yer. Oradan başka topraklarageçin. Tirmiz, çıkar karşınıza.Kısaca şunu söylemek istiyorum:Bilgi, İslâm’ın bilgisi, vahyin bilgisirahmet damlaları olarak HicazYarımadasına yağdı, o damlalarAnadolu topraklarından da geçerek,Amuderya’da, Siriderya’da bir nehredönüştü. Nehrin öte yakasında isebu bilgi, usule dönüştü, felsefeye dönüştü,kelama dönüştü, astronomiyedönüştü, fiziğe dönüştü, matematiğedönüştü, Farabiler yetişti, İbni Sinalaryetişti, Buhariler yetişti, Serahsileryetişti.” dedi.Prof. Dr. Mehmet Görmez konuşmasınınsonunda, öğrencilerdenbu büyük ilim adamlarının yolundangitmelerini isteyerek “Sizden istirhamımız,bu büyük hocalarımızadına sizden en büyük istirhamımız,en büyük ricamız, kendi topraklarınızagittikten sonra, bu ilimyolculuğuna devam ederek, ama sadecesıradan bir fakülte mezunu olmayarak,her biriniz İbn-i Sina’nınyolunda, bir başkası Buhari’nin yolunda,bir başkası Ebu Hanife’nin,İmam Serahsi’nin yolunda tekrarMaveraünnehir’de, İslâm Medeniyetininışığını yakmaya aday olmanızıhepinizden istirham ediyorum.”dedi.< 74TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Prof. Dr. Nesimi YazıcıA.Ü. İlahiyat Fakültesi DekanıKırgızistan’dan gelerek A.Ü. İlahiyatFakültesinde eğitim görenöğrencilerin yetişmesine vesileolmaktan dolayı büyük mutluluk vegurur duyduğunu belirterek konuşmasınabaşlayan Prof. Dr. NesimiYazıcı, öğretmen olarak insana hizmetetmenin sevindirici olduğunusöyledi.Öğrencilerin yetişmesinde öğretimgörevlilerinin büyük emeğininbulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr.Nesimi Yazıcı “Ben bu emeği verenfakültemizin öğretim üyelerine, onlarlayakından ilgilenmek durumun-da bulunan yöneticilerine, onların buraya gelmelerinive buradaki masraflarını ve sonra Osh’taki fakültenindevamı yönünde, bilebildiğim kadarıyla hiçbir sıkıntıçekilmeden onlara bu imkânı veren Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfının değerli mensuplarına teşekkür etmek istiyorum.”dedi.Yapılan hizmetlerin rakamlarla ifade edilmesindenziyade niteliğinin önemli olduğuna vurgu yapanNesimi Yazıcı “Bizim yaptığımız, yapacağımız hizmetlerrakamlarla anlatılmayacak boyuttadır. Bazen senesonunda veya sömestr sonlarında ne gibi bir çalışmayaptığımızı açıklamak sadedinde kaç tebliğ sunduğumuz,kaç makale yazdığımız tespit edilir ve üst makamlaragönderilir. Sonra bir kısım hocalarımız içinanı kitapları çıkarılır ve bakarsınız ki üç sayfada, beşsayfada veya on üç sayfada yaptığı çalışmanın rakamsaldeğerleri ortaya konur ve hocanın iyi çalıştığınısöyleriz. Halbuki, hocaların iyi çalışması, doğrudandoğruya insana yapılan hizmette. O, ne rakamlara,ne sayfalara tam olarak aksedebilir. İşte onlar bu evlatlarımızdır,işte onlar, bu zamana kadar, on altı seneiçerisinde yetiştirdiğimiz ve birçoğumuzun görmediğio uzaktaki, fiilen uzaktaki ama bizim çok yakınımızda,gönlümüzde hissettiğimiz o ülkeye gönderdiğimizevlatlarımızdır. Ben onları tebrik ediyorum. Onlarınyetişmesine vesile olanları tebrik ediyorum. Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfının hizmetinin yalnızca Kırgızistan’dakiİlahiyat Fakültesinden ibaret olmadığını, bunun bizimhissemize düşen küçük bir kısmını bugün burada hatırlamakdurumunda olduğumuzu da tekrar gündemegetirerek, onların da hizmetlerinin artarak devamınıtemenni ediyorum.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 75 >


ŞÖLENProf. Dr. Ahmet Nedim SerinsuA.Ü. İlahiyat Fakültesi Öğrt. ÜyesiKırgızistan Osh İlahiyat Fakültesinin16 yıl önce Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı tarafından açıldığını veburalardan mezun olan öğrencilerinKırgız Devleti nezdinde çok kıymetlimevkilerde bulunduklarını veKırgız toplumuna hizmet ettiklerinibelirterek konuşmasına başlayanProf. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, bumezunlara Kırgızistan Devletininde önem verdiğini belirterek “KırgızMillî Eğitim ve Yükseköğretim Mevzuatıçerçevesinde çok olağanüstübir durum gerçekleşti, özel bir yasaylamezunlarımıza Adap, AhlakSabagı, Din Kültürü ve Ahlak BilgisiDersi okutma imkânı verildi. Aynızamanda Din Tanu, Dinler Tarihidiyebileceğimiz bir dersi de bizimmezunlarımız okutuyor ki bu Kırgıztoplumunu ve Kırgızistan’daki dinîhareketliliği bilenler için çok önemlibir gelişmedir.” dedi.Osh İlahiyat Fakültesinde öğrenimgören öğrencilerin ülkemizdekikazanımlarını ülkelerinde yansıttıklarınadikkat çeken Ahmet NedimSerinsu “öğrencilerimizin ülkemizdekikazanımları çerçevesinde oradayürüttükleri çok olağanüstü faaliyetleride var. Mesela, Osh şehrinde ikitane yetimhane var, bu yetimhaneninsürekli ziyaretçileri bizim öğrencilerimizdir.O öğrencilerin oradakiçocukların ihtiyaçlarını kendi harçlıklarındankarşılayarak, her zamandestek vermektedirler.” dedi.Osh İlahiyat FakültesininKırgızistan’a önemli kazanımlarsağladığını belirten Prof. Dr. AhmetNedim Serinsu, bu fakültedeokuyan öğrencilerin yetişmesineçok özen gösterdiklerini ifadeederek “Biz bu sevgili gençlerimizeçok özeniyoruz, onlardan çokşeyler bekliyoruz. Onlarla ilk tanıştığımızda,seçim için, öğrenciseçimi için gittiğimizde onlara tekşey söylüyoruz, diyoruz ki: YüceAllah’ı çok seveceksiniz, SevgiliPeygamber’imizi örnek alacaksınız,ananıza babanıza hürmet edeceksinizve Kırgızistan’a hizmet edeceksiniz.Bu o kadar tesirli oluyor ki…orada bir mezunumuz şöyle bir konuşmayaptı; dedi ki: ‘Ben Bişkek’teiyi bir işte çalışıyorum ama hocamızbize dedi ki bu ülkeye borcunuzvar, bu borcu ödemelisiniz.Ben gururumun sesini susturamadımve kalktım, geldim, şu andaOsh’ta kadı yardımcısı olarak çalışıyorum.’Dolayısıyla, Osh İlahiyatFakültesi, Osh Şehrinde ve Kırgızistantoplumunda çok önemli, çokkıymetli bir yere sahip.” dedi. TDV< 76TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


MEZUNİYETVakfımızın Ankara’da bulunanAltındağ Kız Öğrenci yurdundadört yıl süreyle kalan ve bu yıl okullarındanmezun olan öğrenciler, VakfımızKocatepe Camii Konferans Salonundabir veda gecesi düzenlediler.Dört yıllık emeklerinin ödülünüalan ve bunun haklı gururunu yaşayanöğrenciler, hem okuldan mezunolmanın sevincini, hem de dört yılsüreyle bir aile ortamı sıcaklığındabarındıkları yurttan ayrılmanın hüznünüyaşadılar.Hazırladıkları program ile izleyicilerekeyifli anlar yaşatan AltındağKız Öğrenci yurdu öğrencilerininveda gecesinde; Ankara Üniversitesiİlahiyat Fakültesi Dekan YardımcısıProf. Dr. Ali Yılmaz, Prof.Dr. Bünyamin Erul, TDV Yurtlarve Sosyal Tesisler İktisadi İşletmesiMüdürü Erdoğan Doğan ile YurtMüdürü Nihat Ünal birer konuşmayaptılar.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 77 >


MEZUNİYETProf. Dr. Ali YılmazEğitim hayatında yurtların tamamlayıcıbir unsur olduğunubelirten Prof. Dr. Ali Yılmaz, günümüzdeçok kaliteli yurtların bulunduğunu,eğitim alanında önem-Prof. Dr. Bünyamin ErulTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı AltındağKız Öğrenci yurdunun bir aileyuvası ve sıcak bir ortamın hakimolduğu bir yurt olduğunu belirterekkonuşmasına başlayan Prof. Dr.Bünyamin Erul, öğrenicilere bu hizmetlerisunanlara teşekkür etti.Öğrencilerin fakülte biterkenöğrenci olduklarını fark ettiklerinibelirten Prof. Dr. Bünyamin Erul“Tam ilmin, bilginin, fakültenin,öğrencilerin, kitabın, okumanın,li hizmetlere imza atan Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının daöğrencilere destek vermek amacıyla ülkemizin değişikşehirlerinde yurt hizmeti sunmasının sevindirici olduğunusöyledi.Okulun bitmesi ile eğitim hayatının bitmeyeceğinive eğitimin bir hayat boyu devam edecek bir süreçolduğunu belirten Prof. Dr. Ali Yılmaz “Gençler! hayataatılacaksınız, değişik alanlarda eğitim gördüğünüzmalum. Değişik alanlarda, değişik sahalarda, hizmetalanlarına atılacaksınız. Şimdiye kadar öğrencilik havasıiçinde idiniz ama bundan sonra da hayatın üzerinizeyükleyeceği mesuliyetlerle karşı karşıya olacaksınız.Çok sorunlar ve sorularla karşılaşacaksınız. Sorunlarıçözmek, soruları cevaplamak durumundasınız.Mutlaka gördüğünüz bu eğitim hayatı size bu yöndekatkılar sağlamıştır ama eğitim burada bitmez, eğitim,eğitim öğretim hayatın sonuna kadar sürecektir.Bundan sonra alanlarınızda en başarılı kimseler olmayönünde gayret etmelisiniz ve memleketimize en iyihizmetleri yapabilecek konumda olmalısınız.” dedi.yazmanın değerini tam anlamışken ne yazık ki sürebitiverir ve hayat onları beklemektedir. Tabiî, şu aniçin kim bilir, Türkiyemizin hangi güzel bölgesi, okuluonları beklemektedir. Kendilerine nice hizmetler nasipolacaktır. Tabiî, şimdiye kadar aldılar, almaya çalıştılar;şimdiden sonra hem almaya devam edecekler,hem de vermeye devam edecekler. Aldığı güzellikleri,bilgileri, ahlaki öğretileri, İslâm’ın kendilerine kazandırdığıbütün güzellikleri etrafıyla paylaşacaklar veetraflarına birer meşale olacaklar. Çünkü bu milletbizi bekliyor, bu millet genç kızlarımızı, genç öğretmenlerimizibekliyor ve kendilerinden alacakları çokşey var. Ancak, zaman çok çabuk geçiyor. Dediğimgibi okumanın yaşı yok, zamanı yok ve ben kendimiinanın hâlâ öğrenci gibi hissediyorum, hâlâ öğrenciheyecanıyla okumaya çalışıyorum.” dedi.Prof. Dr. Bünyamin Erul konuşmasının sonundaöğrencilere hitaben, eğitimin önemine değinerek kendilerinidonanımlı hale getirmelerini isteyip “Gençlerimizebu heyecanlarını, bu ilim aşklarını, hizmet aşklarınıçok daha güçlendirerek, bizden aldıklarını gittikleriyere götürmelerini tavsiye ediyorum. Kendilerinigeliştirerek, ilimlerini biraz daha artırarak, samimiyetlerinidaha da pekiştirerek, hangi meslekten, hangifakülteden mezun olursa olsun, bu öğrencilerimizingittikleri yerde en güzide şahsiyetler, en güzel modelörnekler olacağından hiç şüphem yok.” dedi.< 78TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Erdoğan DoğanTDV Yurtlar ve Sosyal Tesislerİktisadi İşletmesi MüdürüTürkiye genelinde üniversite sayısınınartmasına paralel olaraküniversite gençliğinin de sayısınınarttığını ve bununla beraber barınmaihtiyacının gündeme geldiğini belirtenErdoğan Doğan, bu konuda devletimizinomuzlarına binen yükü hafifletmeyive yüksek öğrenim gençliğinehuzur içinde kalabilecekleri yertemin etmeyi amaçlayan Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfının bir çok şehirde yurthizmeti sunduğunu söyledi.Doğan, ülke genelinde Vakfımızaait olup işletmece çalıştırılan 6adet kız, 4 adet de erkek olmak üzeretoplam 10 adet yurdun bulunduğunusöyledi.İşletme bünyesindeki bütünyurtların teknik yapıları ve sunulanhizmetler hakkında bilgi veren Er-doğan Doğan “Bir aile yuvasının sıcaklığında sevgi vesaygı yumağı ile yoğrularak verilen yurt hizmetindeulaşılan başarının sırrı, samimiyet ve hizmet aşkıdır.Emsal yurtlara göre hem daha iyi ve kaliteli hizmetverilmekte ve hem de Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Yurtlar veSosyal Tesisler İktisadi İşletmesi yurtlarında daha ekonomikfiyatlarla barınılmaktadır.” dedi.Yurtlarda öğrencilerin çalışmaya ve başarılı olmayaözendirildiğini, kültürel ve sosyal faaliyetlerleöğrencilerin özgüven ve kişiliklerinin gelişmesine yardımcıolunduğunu ifade eden Erdoğan Doğan, bu konudabaşarılı olan öğrencilerin ödüllendirildiğini desözlerine ekledi.İşletmenin amacının; ülkemizin eğitim hizmetleriçerçevesinde öğrenci yurtları konusundaki beklenti veihtiyaçlarını dikkate alarak, kaliteli barınma hizmetinien iyi şekilde vermek olduğunu belirten Erdoğan Doğan,kaliteyi sürekli iyileştirme prensibiyle öğrencilerebarınma hizmeti veren eğitim kurumlarından biri olmakolduğunu söyledi.Konuşmasının sonunda öğrencilere seslenen ErdoğanDoğan “Milletimizin ve devletimizin gelecektekiteminatı olan değerli gençler, sizler çok yoğun ve yorucubir çalışma maratonunu başarı ile tamamlayarakmezuniyet ipini göğüslemiş bulunmaktasınız. Yarışın1. etabı bitmiş olmakla beraber bundan sonraki 2. etapda hemen başlayacaktır. Bu etapta da şimdiye kadarkigayretlerin semeresini almak için büyük bir çalışmagöstermeniz gerekecektir. Bunu da başaracağınızdaneminiz. Başarmalısınız bu milletin bu vatanın sizlere,irfanı, gönlü, vicdanı hür, münevver kadrolara ihtiyacıvar. Bu kadroları doldurun. ‘İnsanların hayırlısı insanlarafaydalı olanlardır’ düsturunu unutmadan bumillete, bu vatana, ailenize ve kendinize hayırlı hizmetleryapmanın gayreti içinde olmalısınız. Aksi haldeşimdiye kadarki çalışmalarınız amacına ulaşamayacaktır.”dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 79 >


MEZUNİYETM. Nihat ÜnalAltındağ Kız Öğrenci Yurdu MüdürüKonuşmasını öğrencilere hitabenyapan Nihat Ünal, öğrencilerineğitimde başarıyı yakalayabilmesiiçin her türlü fedakarlığa katlandıklarınıifade ederek “Bizler sizler için,tıpkı çevresini aydınlatırken eriyenbir mum gibi, kovaları dolduranve itina ile çiçekleri ve fidanları sulayıpgeliştiren ve yetiştiren mutlubahçıvanlar olmaya; sizler için, gönlüsevgi, şefkat ve hoşgörü deryasıolarak fedakârlığın ve sabrın sem-bolü olmaya çalıştık. Okullarımız, siz öğrencilerimizinhasretle vuslat alemlerinin birleştiği eğitim istasyonlarıdır.Bugün sizler, dört yıllık çalışmalarınızın meyvelerinigördükten ve hasadını topladıktan sonra, mezunolup diplomalarınızı almayı hak ettiniz. Şimdi ise yükseldiğinizbaşarınızın burcuna, elde ettiğiniz zaferinbayrağını dikmenin gurur ve onurunu yaşıyorsunuz.Bizler, yarının bu sevimli minyatürlerini müsamahaderyasında yüzdürebildiğimiz oranda, ummandan ennadide incileri getireceklerine inanıyorduk. Yanılmadıköyle de oldu.” dedi.Öğrencilere öğretimin yanı sıra sosyal ve kültürelaktivitelerle destek verme gayretinde olduklarınıbelirten Nihat Ünal “Öğretimin yanında, sosyal vekültürel aktiviteleri ile cehli örten kumaşın harıl harıldokuyucuları konumunda olmaya çalıştık dört yılboyunca. Davud’un elinde yumuşayan demir gibi,sizlerdeki davranış güzelliklerini görünce, tatlı birıstırabın tebessümü okundu yüzlerimizde. Bir şelalehaşmetiyle akan gönüllerinizdeki o coşkuya şahit olduktansonra, sizleri ideal insanların su katılmamışmümessilleri olarak gördük. Bizler Eyüp peygambersabrı ile cıva gibi şekle girmeyen siz afacan topluluğunutel tel akort ederek, curcunadan ahenge dönüştürdüktensonra, ellerimizdeki bu muammalı minyatürleribaşarı, ahlak ve karakter zebercedleriyle yılmadanve üşenmeden tezyin etmenin gayreti içindeolduk hep.” dedi.< 80TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Fatma TürkmenÖğrenciHayat bir okul, suda sabun misalieridi zaman, akıp gitti yıllaravuçlarımızdan.Bu şehre ilk adımı attığımızdayüreğimizi kavuran aileden ayrılmaacısını tek acı zannettik. Ta ki gitmevakti gelince, aynı acıyı hissedene dek.Tanımadık yüzler karşıladı bizi,sonra gördük ki bazen baba şefkati,bazen abla muhabbeti, yanında eksikolmayan anne merhameti, ara sırada ağabeylerimizin bir bardak sıcakçayları ve anons sesleri.Hayat, Altındağ Kız ÖğrenciYurdunda, hiçbir yerde tadamayacağımızdostluklara gebe kaldı biz farkınavarmadan. Ne metrekareler engeloldu dostluğumuza ne de stresligünler. Küçücük odalarımıza kocamanyüreklerimizi sığdırdık, geceninkaranlığı aydınlandı doyumsuzsohbetlerimizle. Hastayken hemşire,dertliyken derman olduk birbirimize.Gecenin bir yarısı paylaştığımızsadece ekmeğimiz değil, bizi kenetleyensevgimizdi.Dost demek, bir elma dilimi,tam da canın istediğinde. Dost demek,ağladığında başını koyabileceğinbir omuz demek. Dost, sevgi,kardeşlik, sadakat, hoşgörü, sabır,sırdaş, cebindeki son paraya, acınave mutluluğuna ortak. Soğuk gecelerde üzerini örten el,derse geç kalırken çalar saatin demek ve hepsinden deöte dost, bir elmanın iki yarısı demek. Yurdumuz ise,bu dostluğa vesile olan elmanın ortasındaki çekirdek.Farklı yerlerden, farklı kültürlerden geldiğimizdenolsa gerek, Karadeniz’in hırçınlığına, Akdeniz’in durgunluğuna,Ege’nin efeliğine, Marmara’nın nazına şahitolduk, velhasıl dünyanın renkleriyle boyandık.Hamdık, yandık, birbirimize sımsıkı bağlarla bağlandık.Öyle benimsedik ki birbirimizi, çoğu zamankonuşmadan bile anlaştık. Zor zamanlarda destek, ışıkolduk. Umutla güzel günlerin hayalini kurduk.Farklı mesleklerin eğitimini aldık ve işte mezunoluyoruz. Hayat işte; koparken takvim yaprakları birbirinikovalarcasına, dolu bir takvim bırakıyoruz ardımızda.Ne demiş şair:“Artık demir almak günü gelmişse zamandan,Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”Yıllar önce çalışmaya başlayan kum saati, sonkumlarını döküyor olmalı şu an. Son yaprak düşüyorolmalı takvimimizden. Üniversite öğrenciliğinin ahiri,hayat öğrenciliğinin evveli.Çok şey yaşadık, çok şey öğrendik ama öğrendiğimizbir şey var ki o da ayrılıkların vuslatlara gebe olduğudur.Vuslatımız hiç bitmesin.Unutulmaz dostluklar kazandığımız yurdumuzdanayrılırken sizlere muhteşem bir şiirle veda etmekistiyorum.“Yalnızlığa dayanırım da bir başınalığa asla,Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka,Bir dost göz arayışıyla, saat tıkırtısıyla,Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,Ama, ama günün aydın akşamın iyi olsun diyen biri olmalı,Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.Yoksa zor değil, hiç zor değil.Demli çayı bardakta karıştırıp,Bir başına yudumlamak doyasıya.Ama çaya kaç şeker alırsın diye bir ses olmalı ya ara sıra.”TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 81 >


SAĞLIK KÖŞESİTDV Özel 29 Mayıs HastanesiParkinson Cerrahisi MerkeziProf. Dr. Ali SAVAŞTürkiye`de yaklaşık 120 bin Parkinson hastası olduğu var sayılıyor. Alzheimer`dansonra beyin hastalıkları arasında en sık görülen sorun olan Parkinson hastalığı,çoğunlukla orta ve ileri yaşta ortaya çıkıyor. Hastanın hareketlerini kısıtlayan ve onuzamanla bakıma muhtaç hale getiren Parkinson hastalığına karşı, yeni tedaviler ilebaşarılı sonuçlar alınıyor.TDV Özel 29 Mayıs Hastanesi Konsültan Hekimi Prof. Dr. Ali Savaş, Parkinsonhastalığı, bu hastalığın en yeni tedavi yöntemleri ve bu alanda yapılanson çalışmalar ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı...< 82TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Parkinson nedir?Belirtileri nelerdir?Parkinson hastalığı beynin ilerleyici,dejeneratif ve fonksiyonel bozukluklarayol açan bir hastalığıdır.Bu hastalığın başlıca bulguları, titreme,kaslarda sertlik, hareketlerdeve yürümede yavaşlamadır. Bu hastalığınsemptomatik tedavisine ilişkinmedikal (ilaç) ve cerrahi tedaviyöntemleri bulunmaktadır. Bu hastalıklarınnedenleri farklı olduğuiçin tedavileri de değişik olabilmektedir.Kimisi iyileşme gösterirken,kimisi hızlı bir seyirle ağırlaşabilmektedir.Bu nedenle parkinsonizmlibir hasta görüldüğünde esassebebin araştırılması ve kesin tanıkonulması önemlidir.Parkinson hastalığınınoluşma nedenleri nelerdir?Bazı hastalarda ailevi-genetik yatkınlıksözkonusudur. Ancak çoğuhastada hastalığın nedeni bilinmemektedir.Bugün için hastalığın gelişimmekanizmalarıyla ilişkili kesinkanıtlar henüz yoktur. Günümüzdeidiyopatik Parkinson hastalığının,genetik yatkınlık ve çevreden gelenetkiler sonucu ortaya çıkan vebirden çok faktöre bağlı olduğu birhastalık olduğu kabul edilmektedir.Parkinson hastalığınınilaçla tedavisi mümkün müdür?Hangi durumlardahasta ameliyat olmalıdır?Riskleri nelerdir?Parkinson hastalığında tedavi öncelikleilaçlarla yapılır. Ancak kullanılançeşitli ilaçlardan yeterli yarargörülmediği takdirde, özellikle bazıbelirtiler için ve seçilmiş hastalardacerrahi yöntemlere başvurulabi-lir. Cerrahi girişim uygulanacak hastanın genç veyaorta yaşlarda olması, beyin görüntüleme tetkiklerininnormal bulunması ve ileri unutkanlığın olmamasıgerekir. Ameliyat kararını daima Nörolog ve BeyinCerrahı birlikte verir. Beyin cerrahı ameliyat yöntemihakkında karar verir ve uygular, daha sonra hastayine nöroloji uzmanının takibine girer.Parkinson hastalığının cerrahi tedavisinde, subtalamiknukleus (STN), talamus ve pallidum gibi derinbeyin yapılarına yönelik olarak uygulanan başlıcaiki grup stereotaktik cerrahi yöntem vardır: bunlar,(1) talamotomi, pallidotomi’de olduğu gibi hareketbozukluğuna yol açan merkezlerde radyofrekans ilelezyon (harabiyet) yapılması ve (2) nörostimulasyon(beyin pili) temelli uygulamalardır. Bu yöntemlerinherbiri uygun hasta gruplarında kullanılabilmektedir.Parkinson hastalığı ve hareket bozukluğu cerrahisindekison 10 yıldaki en büyük gelişme, halk arasında“beyin pili” olarak bilinen nörostimulatör uygulamalarıylayaşanmıştır. Beyin nörostimulatörleri, Parkinsonhastalığı, tremor (esansiyel, multiple sclerosisvb.), distoni (istemsiz kasılma) gibi özellikle istem dışıhareket bozukluğu olan hastalarda kullanılan yüksekteknolojik ve yüksek maliyetli sistemlerdir. Parkinsonhastalığında kullanılan cerrahi ve medikal (ilaçla)tedavi yöntemleri hastalığın ilerlemesini tam olarakdurdurmaz, sadece bulgularda kısmi düzelme sağlarlarve hastalığın bilinen küratif, kesin bir tedavi yöntemibulunmamaktadır. Ameliyattan sonra hastalarçoğu zaman ilaçlarını tam olarak kesmezler, ancakilaçların dozu azaltılabilir. Parkinson hastalığında yapılanameliyatlar, diğer beyin cerrahisi ameliyatları ilekıyaslandığında daha düşük riskli ameliyatlardır.Parkinson cerrahi tedavisi maliyet olarak daağır bir hastalık. Sosyal Güvenlik Kurumubu maliyeti hastayla paylaşıyor mu?Bu ameliyatta kullanılan beyin pilinin sadece malzememaliyeti 40.000 TL. dir. Soysal Güvenlik Kurumubeyin pili ücretinin tümünü, hastane, ameliyat ve cerrahiuygulama masraflarının bir kısmını karşılamaktadır.TDV Özel 29 Mayıs Hastanesi; en üst tıbbidonanım cihazları, ekipmanları ve uzman kadrosu ilehastalarımıza bu ameliyatı yapmamıza imkan sağlamaktadır.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 83 >


ŞUBELERİMİZDEN FAALİYETLERDÜZCEDüzce İl Müftülüğü Hizmet Binasıdüzenlenen bir törenle hizmeteaçıldı.Törene Prof. Dr. Mustafa SaidYazıcıoğlu, <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı veVakfımız Mütevelli Heyeti BaşkanıProf. Dr. Ali Bardakoğlu, Düzce ValisiBülent Kılınç, Düzce milletvekilleriile çok sayıda vatandaş katıldı. İlMüftüsü ve Vakfımız Şube YönetimKurulu Başkanı Alaaddin Gürpınar,yapılan çalışmalarla ilgili bilgi vererekemeği geçenlere teşekkür etti.Vali Bülent Kılınç Devlet olarakhalkın temel ihtiyaçlarını karşılamanoktasında hizmet verdiklerini,vatandaşların da bu tür hizmetlerebüyük destek verdiğini belirterek“Milletimiz bu konularda üzerinedüşen görevi her zaman yapmıştır.Düzce’deki bu çalışmaların yapılmasındabüyük katkısı olan başta <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığımıza, İl Müftülüğüve personeline, en nihayetindeyardım sever Düzce halkına, Türkmilletine teşekkür ediyorum” dedi.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı Prof. Dr.Ali Bardakoğlu, müftülük binası ileDüzce’ye güzel bir eser kazandırıldığınıbelirterek “Bu eser desteklerimizle,Düzce Müftülüğünün yoğungayreti ve çabalarıyla tamamlandı.Bu güzel eserimizin açılışını gerçek-leştirmenin mutluluğu ile yapımında emeği geçenleritebrik ediyorum.” dedi.Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu, depremde çokhasar gören Düzce’nin tekrar inşa edildiğini, camilerinyeniden yapıldığını ve hasar gören binaların yenidenonarıldığını belirterek “<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı, DüzceMüftülüğü ve Düzcelilerin elele vererek bu eserleri halkımızınhizmetine sunmaları büyük bir hizmettir” dedi.Binanın açılış kurdelesi, Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu,<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu,Düzce milletvekilleri ile Düzce Valisi Bülent Kılınçtarafından kesildi.Açılış ve Temel Atma TörenleriBir dizi açılışlar için Düzce’ye giden <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu tarafından Düzce KalıcıKonutlarda yapılan camilerin açılışları da yapıldı.2005 yılında temeli atılan Kalıcı Konutlar Hicret Camiiniziyaret edip yerinde incelemelerde bulunan Prof.Dr. Ali Bardakoğlu, Hicret Camii bahçesinde inşa edilecekolan Hicret Camii Kur’an Kursu’nun da temelini attı.Kursun yakın zamanda hizmete girmesi temennisindebulunan Ali Bardakoğlu, dualarla harç butonuna bastı.< 84TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


GÜMÜŞHANEKutlu Doğum Haftası bu yıl Gümüşhane Müftülüğüve Vakfımız Şubesi işbirliği ile düzenlenen değişiketkinliklerle icra edildi.Hafta münasebetiyle düzenlenen Kutlu DoğumAnma Programı ve İslam’da Aile konulu konferansa,Gümüşhane Vali Yardımcısı Hasan Erkal, Belediye BaşkanıMustafa Canlı, İl Müftüsü M. Cüneyt Kavşut, ilçemüftüleri, daire amirleri ve kalabalık bir topluluk iştiraketti. Açış konuşmasını İl Müftüsü ve Vakfımız ŞubeYönetim Kurulu Başkanı M. Cüneyt Kavşut’un yaptığıkonferansa tebliğci olarak Rize İlahiyatFakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ahmet Koç katıldı.Belediye Fatih Parkında 1000kişiye Kutlu Doğum Pilavı ikramındabulunan Gümüşhane Şubemiz,okullar arasında da değişik konulardaşiir ve kompozisyon yarışmalarıdüzenledi.İslam’da Aile Konulu KonferansKutlu Doğum Aşıİkramıwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 85 >


ŞUBELERİMİZDEN FAALİYETLERSAKARYAHer yıl Kutlu Doğum Haftasınıbüyük bir coşkuyla kutlayanSakarya İl Müftülüğü ve VakfımızŞubesi, bu yıl da Atatürk Kapalı SporSalonunda gerçekleştirdiği etkinliklegönülleri fethetti.Programa Sakarya Valisi HüseyinAtak, Büyükşehir Belediye BaşkanıZeki Toçoğlu, Sakarya milletvekilleri,daire amirleri ve kalabalıkbir topluluk iştirak etti.Sakarya Müftüsü ve Vakfımız Şube Yönetim KuruluBaşkanı Sinan Cihan’ın açış konuşmasını yaptığı programda,Haseki Eğitim Merkezi Öğretim Görevlisi MehmetSavaş, İslam’da Aile konulu bir tebliğ sundu.Tebliğinde Peygamber Efendimizin yaşam tarzıve aile yaşantısı hakkında örneklemelerle açıklamadabulunan Savaş, aile kurumunun kutsallığı üzerindedurdu.Programda İl Müftüsü Sinan Cihan tarafından davetlileregül takdim edilirken, davetlilere Vakfımız yayınlarındanAile ve Gençlik kitabı dağıtıldı.TDVMehmet Savaşİslam’da Aile KonuluTebliğiniSunduKonferansımız Büyük İlgi Gördüİl Müftümüz Sinan Cihan Şiir YarışmasındaDereceye Giren Çocuklara Hediyelerini VerdiGül TakdimiKutlu Doğum Aşı İkramı< 86TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


BİYOGRAFİVakfımızın Genel Müdürlük GörevineSüleyman Necati AkçeşmeAtandıyılında Afyon’un Bolvadin ilçesinde1959 doğdu. İlköğretimini bu ilçeninAkçeşme İlköğretim okulunda tamamladı. Bolvadinİmam-Hatip Lisesini bitirdikten sonra AnkaraÜniversitesi İlahiyat Fakültesine devam etti. 1984yılında bu fakülteden başarıyla mezun oldu. DevletLisan Okulunda Arapça eğitimi alarak 1985 yılındaeğitimini tamamladı.1977 yılında <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığında memurolarak göreve başladı ve sırasıyla; musahhih, şef,APK uzmanı ve vaizlik görevlerinde bulundu.1988-1994 yılları arasında Hollanda’da din görevlisiolarak hizmetini sürdürdü ve bu dönemde Hollanda<strong>Diyanet</strong> Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliğini de yürüttü.1994-2001 yılları arasında Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfıİslam Araştırmaları Merkezi Genel Sekreterliğigörevinde bulunan Akçeşme, daha sonra 2001-2005 yılları arasında IRCICA (Research Centrefor Islamic History, Art andCulture–İslam Tarih Sanat ve KültürAraştırma Merkezi)’da Personel veİdari İşler Bölüm Başkanlığı yaptı.2005-2009 tarihleri arasındaİstanbul-Beşiktaş Müftülüğünde vaizolarak görevini sürdürdü.Yurt içinde ve yurt dışında pekçok konferans, panel, kongre vesempozyumun tertip komitesiüyeliğinde bulunan Akçeşme, bir çokeserin de yayın koordinatörlüğünüyaptı.11 Haziran 2009 tarihinde Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı Genel Müdürlüğüneatanan Süleyman Necati Akçeşmeevli ve dört çocuk, bir torunsahibidir.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 87 >

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!