11.07.2015 Views

bülten 66 (pdf) indir - Bilim ve Sanat Vakfı

bülten 66 (pdf) indir - Bilim ve Sanat Vakfı

bülten 66 (pdf) indir - Bilim ve Sanat Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

4BSVHAVAD‹SNotlar 8 ç›kt›Ad› millî sinema ile özdeflleflenyönetmen Yücel Çakmakl›’y›, <strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar› Merkezi sinemagrubunun da<strong>ve</strong>tlisi olarak 28Ocak 2004’te Vakf›m›zda a¤›rlam›fl<strong>ve</strong> kendisi ile sinema serü<strong>ve</strong>ni,Yeflilçam sinemas› <strong>ve</strong> millî sinemakonular›nda uzun bir söyleflidebulunmufltuk. Söylefli, ‹hsanKabil’in dönemin bask›n entelektüel sinemaak›mlar›n› <strong>ve</strong> Yücel Çakmakl›’n›n bu ak›mlar içindekiyerini özetleyen sunufl yaz›s› ile daha da zenginleflerek“Yücel Çakmakl› <strong>ve</strong> Millî Sinema Üzerine” bafll›-¤›yla Notlar serisinden ç›kt›.XVIII. Yüzy›l Osmanl› DüflüncesindeBunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl Toplant›lar›Notlar 9 ç›kt›Türkiye Araflt›rmalar› Merkezi’nin2 Aral›k 2006’da düzenledi¤i“Babas›n›n K›z›: 70.Ölüm Y›ldönümünde FatmaAliye Han›m” paneli Notlar-9olarak kitaplaflt›. Fatma Aliye’yiyaln›z edebî kiflili¤iylede¤il edebiyattan felsefeye,tarihe kadar genifl bir çerçe<strong>ve</strong>deele alan panele Fatma Karab›y›k Barbaroso¤luoturum baflkan› olarak kat›lm›fl, Ahmet Süruri, Nazifefiiflman <strong>ve</strong> ‹hsan Fazl›o¤lu, s›ras› ile “‹yi Efl, ‹yi Anne,‹yi Müslüman: Bir Kad›n Filozof Olunca”, “Tarih’in <strong>ve</strong>Tahrir’in Öznesi Olarak Fatma Aliye” <strong>ve</strong> “Ben’in Tarihiile Tarihteki Ben Çat›flmas›nda Ahmet Cevdet PaflaOkulu Baflar›s›z m› Oldu?” bafll›klar›nda birer sunumyapm›fllard›.Osmanl›ca seminerleri devam ediyorTürkiye Araflt›rmalar› Merkezi, XVIII. yüzy›l Osmanl›düflüncesinin bunal›m <strong>ve</strong> aray›fllar›n›n konu edilece¤iuzun soluklu yeni bir toplant› serisi bafllat›yor. Söz konusutoplant› serisinde literatürde görece ihmal edilenXVIII. yüzy›l Osmanl›s› tart›flmaya aç›lacak. ‹ktisattansiyasete, felsefeden tarih yaz›m›na, tasavvuftan sanatabirçok sahada <strong>ve</strong> konuda tebarüz etmeye bafllayan tart›flmalaruzman konuklarla gündeme tafl›nacak. MehmetGenç’in May›s ay›nda yapaca¤› ‹ktisat <strong>ve</strong> Siyasetbafll›kl› konuflma bu serinin ilk konuflmas› olacak.Türkiye tarihinin en önemli birincil kaynaklar› aras›ndayer alan yazma <strong>ve</strong> matbu Osmanl›ca kaynaklar›ngenç araflt›rmac›lar taraf›ndan okunup anlafl›labilmesiamac›yla, TAM Osmanl›ca okuma grubu taraf›ndan<strong>ve</strong>rilen 4. dönem Osmanl›ca seminerleri fiubat-Nisanaylar› aras›nda 12 hafta sürdü.Birinci seviye (matbu), ikinci seviye (el yazmas›) <strong>ve</strong>üçüncü seviye (arfliv Osmanl›cas›) olmak üzere üç seviyededüzenlenen seminerlerin 5. dönemi ise 3 May›s2008’de bafllayacak.Seminerler ücretsiz olup devam flart› aran›yor.


5BSVHAVAD‹SSemih Kaplano¤lu Zeki Demirkubuz S›rr› Süreyya Önder Feyzi Tuna Halit Refi¤<strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf›nda yönetmenler geçidi<strong>Sanat</strong> Araflt›rmalar› Merkezi Aral›k 2007’de bafllatt›-¤› sinema sohbetleriyle yönetmenleri a¤›rlamayadevam ediyor. Ocak ay›nda, Yumurta adl› filmiyleulusal <strong>ve</strong> uluslararas› alanda birçok ödül alan SemihKaplano¤lu da<strong>ve</strong>t edildi; filmi <strong>ve</strong> sinemada zamankavram› üzerine konufluldu. fiubat ay›nda Masumiyetadl› filmiyle ad›n› duyuran Zeki Demirkubuza¤›rland›. Yönetmenle sinemada “kötü” fikri üzerinekonufluldu. Mart ay›na sinemada gifle baflar›s› yakalam›flBeynelmilel’in yönetmeni S›rr› Süreyya Önder’lesinemada politik durufl konusunda bir söylefliyap›ld›. Nisan ay›nda Yeflilçam sinemas›n›n emektaryönetmenlerinden Feyzi Tuna konuk edildi <strong>ve</strong>Yeflilçam tecrübesi dinlendi. May›s ay›nda ise TürkSinemas›n›n önemli yönetmenlerinden Halit Refi¤ile millî sinema meselesi üzerine konufluldu. Sinemasohbetleri 12 Haziran’da Osman S›nav ile bu sezonubitirmifl olacak.TAM Okuma Grubu:Hat›ralarla Yak›n TarihTürkiye Araflt›rmalar› Merkezi, Bizans Kronikleri okumalar›n›nard›ndan yeni bir Tarih Okumalar› program›nabafllad›. Yak›n tarihe tan›kl›k etmifl tarihî flahsiyetlerinhat›ralar› üzerinden modern tarih okumalar›yap›lmas›n›n amaçland›¤› çal›flma boyunca, Emir fiekibArslan’dan Cemal Pafla’ya, Hüseyin Kaz›m Kadri’denÇerkes Ethem’e, Zeki Velidi Togan’dan AhmetA¤ao¤lu’na, Ahmet Emin Yalman’dan Ali Fuat Cebesoy’a,Kaz›m Karabekir’den Hüsrev Gerede’ye kadardönemin öne ç›kan flahsiyetlerinin hat›ralar› okunuptart›fl›lacak. Grubun 25 Nisan 2008’de düzenledi¤i ilktoplant›da Emir fiekib Arslan (1869-1946)’›n ‹ttihatç›Bir Arap Ayd›n›n Hat›ralar› bafll›kl› otobiyografik eseriele al›nd›.


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMekonomik krizin di¤er ülkeleri etkileme gücünün azald›¤›ortaya ç›k›yor. Fakat dünya ekonomileri aras›ndakiayr›flma iddialar› için vaktin henüz erken oldu¤unusöyleyen Gündüz, 2000 sonras› dönemde de ABD’nindünyan›n bir numaral› ekonomisi oldu¤unu ifade etti<strong>ve</strong> ayr›ca ABD’nin, dünya ihracat›nda Avro bölgesindensonra ikinci, ithalatta ise birinci s›rada yer ald›¤›-na dikkat çekti. Gündüz, e¤er ABD ekonomisinde yavafllamaolursa di¤er ülkelerin fazla etkilenmeyece¤inifakat resesyon olursa dünya ekonomisinin ciddi anlamdaolumsuz etkilenece¤ini vurgulad›.Türkiye ekonomisine son y›llarda yabanc› sermayeninbüyük katk› sa¤lad›¤›n› belirten Gündüz, giderekartan yabanc› sermayenin orta <strong>ve</strong> uzun vadeli borçlarile do¤rudan yap›lan yat›r›mlardan olufltu¤una dikkatçekti. Gündüz’ün yine bu dönem için dikkat çekti¤ibir di¤er husus, finans piyasalar›nda Türkiye’nin dünyaile bütünleflmesi idi. Geçmifl <strong>ve</strong>rileri esas alarakIMF’nin haz›rlad›¤› rapora göre, ABD ekonomisi %1düflerse Türkiye ekonomisi %0,04, AB ekonomisi %1düflerse Türkiye ekonomisi ise %0,25 küçülüyor. Gündüz,ABD ekonomisi krize girerse Meksika <strong>ve</strong> Kanada’n›nbundan ciddi anlamda etkilenece¤ini belirtti.Dünya ekonomileri giderek ABD’den ayr›fl›yor. Kendibölgesindeki ticareti büyük ölçekte artt›¤› için Çin, giderekABD’ye daha az ba¤›ml› hale geliyor. Türkiyeise bu krizden iki flekilde etkilenecek: Reel <strong>ve</strong> sermayekanal›. Reel anlamda, Türkiye’nin ABD ile ticaretiçok küçük miktarda oldu¤undan do¤rudan etkilenmeyecek.Fakat ABD-AB aras›ndaki ticaret ciddi boyutlaravard›¤› <strong>ve</strong> d›fl ticarette en büyük orta¤›m›z ABoldu¤u için, Türkiye’nin bu krizden dolayl› flekilde etkilenece¤inibelirten Gündüz, bu etkinin çok büyükolmayaca¤›n› tahmin ediyor. As›l etki ise sermaye kanal›ndangelecek. Çünkü geçmifle oranla Türkiye’definansal entegrasyon oldukça yüksek görülüyor.ABD’de finansal piyasalardaki göstergeler ile Türkiye’dekide¤iflkenler aras›nda ciddi bir iliflki var. Dolay›s›ylabu iliflki sebebiyle Türkiye ekonomisi bu krizdenetkilenecektir.Üçüncü panelist ‹brahim Öztürk, krizin Türkiye’ninreel ekonomisine nas›l yans›yaca¤› hakk›nda konufltu.Türkiye’deki en kritik konunun, beklentilerin iyi yönetilememesioldu¤unu söyleyen Öztürk, baz› zümrelerinülke beklentilerini düflürme gayretinde oldu¤unubelirtti.Yerli ile yabanc› senaryolar aras›ndaki farkl›l›¤a dikkatçeken Öztürk’e göre yerliler, Türkiye’nin son 10 y›ldakikriz tarihine <strong>ve</strong> bas›nda kriz üzerine yazan baz› kiflilerinyaz›lar›na bakarak karar <strong>ve</strong>rirken yabanc›lar f›rsatlaraodaklan›yor. Son y›llarda ekonomik istikrarainanan yabanc› sermaye, ülke beklentilerini düzgüntutabilecek bir duruma geldi. Yabanc› sermaye olmasayd›Türkiye ekonomisi için olumsuz senaryolar yaz›labilirdi.Bu dönem için yabanc› sermaye Türkiye’deönemli bir sigorta görevi üstlendi. Öztürk, Türkiye’ningelecek senaryolar›n› iyi gören yabanc› sermayeninyüksek kârlar elde edebilece¤ini gördü¤ü için ülkeyeyat›r›m yapt›¤›na dikkat çekerek, dünyada yaflanankriz dolay›s›yla yabanc› sermayenin Türkiye’yi terkedip s›¤›naca¤› baflka bir liman bulunmad›¤›n› iddiaetti. Beklentilerin muhafaza edilmesi gerekti¤ini söyleyenÖztürk, AB’ye üye olma yolunda ilerleyen Türkiye’nin2013 y›l›nda millî gelirinin 800 milyar dolar›bulaca¤›n› ifade etti. Buna ek olarak, istikrar›n› muhafazaedip yat›r›m iklimini düzeltirse 2020 y›l›nda Türkiye’nin1-1,5 trilyon dolarl›k bir ekonomi potansiyelineeriflece¤ini düflünüyor. Kifli bafl›na düflen millî gelir5 bin dolardan 15 bin dolara ç›k›nca Türk insan›n›nbütçesini nereye harcayaca¤›n› öngörmek gerekti¤ini8


9KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMKüresel piyasalardaki son dalgalanman›n ekonomi gündemindebafllatt›¤› çeflitlilikle iktisat tarihine geçece¤inedikkat çeken Büyükdeniz, krizin malî piyasalarla ilgilitemel varsay›mlar›m›z› geçersiz k›ld›¤›n› belirtti.belirten Öztürk, onlarca yeni sektörün ortaya ç›kaca-¤›n› ileri sürdü.Öztürk’e göre, nüfusu 70 milyonu aflan Türkiye’dekitemel mesele, giderek büyüyen ülke ekonomisindekipastay› Türklerin mi yoksa yabanc›lar›n m› yiyece¤i.Örne¤in, Türk <strong>ve</strong> yabanc›n›n iflbirli¤i yapt›¤› bir reelekonomide 100 birimlik ç›kt›ya Türkiye 450 milyonlukiflgücü, ucuz arsa <strong>ve</strong> baz› <strong>ve</strong>rgi teflvikleri koyuyor. Yabanc›larise sermaye, teknoloji, teknik bilgi (knowhow),marka <strong>ve</strong> sahip oldu¤u küresel zinciri kat›yor.Sonuçta, kâr›n %80’ini yabanc›lar al›rken yerlilere%20’si kal›yor. Türkiye’nin bu bölüflümden daha fazlapay almas› için, teknik e¤itim reformunu yaparak nitelikliiflçi yetifltirmesi gerekiyor. Türkiye’de kaliteli, yetenekli<strong>ve</strong> kapasitesi yüksek ifl gücü bulunmad›¤›ndanyabanc›lar, Türkiye’ye yeni yat›r›mlar yapm›yor. Türkiye’detoplam araflt›rmac›lar›n say›s› Siemens firmas›ndandaha az. Bu araflt›rmac›lar›n yar›ya yak›n› da üni<strong>ve</strong>rsitelerdeçal›flt›¤› <strong>ve</strong> bu nedenle sanayiden kopukoldu¤u için, Türkiye katma de¤eri yüksek ürünler üretemiyor.Türkiye, bir an önce sosyal gü<strong>ve</strong>nlik reformunuyapmal› <strong>ve</strong> enflasyonla mücadelesini toplam talepüzerinden de¤il, üretim eksenli, reel ekonomi odakl›bir süreci tetikleyerek yürütmeli. fiu anda, sürdürülebilirbir yol olmayan, tüketimi durdurmak eksenli birmücadele <strong>ve</strong>riliyor. Halbuki, yap›sal önlemlerle <strong>ve</strong> üretimekonomisini devreye sokarak enflasyonla mücadeleedilmeli. Son olarak Öztürk, önümüzdeki iki y›ldaHükümetin aç›klad›¤› reformlar baflar›l› bir flekilde uygulan›rsa,Türkiye’de reel ekonomi büyürken enflasyonudüflürmenin mümkün olaca¤›n› söyledi.Son konuflmac› ‹brahim Turhan, di¤er konuflmac›lar›naksine yaflanan olaylar› “kriz” olarak nitelendirirkenbu krizin asimetrik bilgi krizi oldu¤unu ifade etti.Yaflanan küresel krizin 1990’l› y›llar›n sonunda bafllad›¤›n›belirten Turhan, 1997 Asya krizinin dünya ekonomileriaç›s›ndan önemli bir k›r›lma dönemi oldu-¤unu ifade etti. Bu kriz sonras› 1998’de Rusya, Brezilya<strong>ve</strong> Türkiye, 1999 sonunda ise ABD’de yaflanan ekonomiks›k›nt›lar sonucu dünya ekonomisinde bir çöküflyafland› <strong>ve</strong> talep kalmad›. Bunun sonucunda, ortakhareket etmek zorunda kalan dünya merkez bankalar›,faiz oranlar›n› tarihin gördü¤ü en alt seviyeyedüflürerek piyasaya para <strong>ve</strong>rdi. Faiz oran› ABD’de %1,AB’de %2’ye düfltü. Japonya ise faiz oranlar›n› s›f›r yaparakzorla bankalara borçlanma zorunlulu¤u getirdi.Düflük faizle likidite bollu¤u yafland›¤›n› belirten Turhan,2,5 ila 5 trilyon dolar aras›nda ihtiyaç fazlas› likitidebulundu¤unu söyledi.Turhan, yaflanan krizin içyüzünü ayr›nt›l› bir flekildeanlatarak konuflmas›na devam etti. Finansal inovasyonlaoluflturulan likidite bollu¤u bir yandan dünyaekonomisinde büyümeyi art›r›rken di¤er taraftan emtia<strong>ve</strong> gayrimenkul fiyatlar›n›n da artmas›na yol açt›.


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMYefliltafl’a göre, bir k›r›lma olarakalg›lanan 11 Eylül Türkiye <strong>ve</strong>‹ran’›n d›fl politikas›n› do¤rudanetkiledi.Bütün merkez bankalar› enflasyonla mücadele için faizoranlar›n› art›rmaya bafllad›. ABD’de faiz oranlar›%1’den %5’e geldi. Faizler %1 iken kredi borcu için ayl›k300 dolar ödeyen bir aile, faiz oranlar› %5’e ç›k›ncabu miktar 1.500 oldu. Ve bu riskli krediler geri ödenmemeyebaflland›. Büyük konut kredisi kurulufllar›ciddi bir nakit s›k›nt›s›na düflerken yat›r›m <strong>ve</strong> tüketimharcamalar› giderek azald›. ‹flsizlik oran› düflük olmas›nara¤men geçti¤imiz dönemde her ay ortalama 200bin yeni ifl imkan› sa¤layan ABD ekonomisi, birden bireistihdam oluflturmamaya bafllad›. Bunun üzerine‹ngiltere <strong>ve</strong> ABD Merkez Bankalar›, piyasaya likidite<strong>ve</strong>rerek krizin etkisini gidermeye çal›flt›. fiu anda dünyaekonomilerinde ne olup bitti¤inin tam olarak anlafl›lmad›¤›nadikkat çeken Turhan, Amerikan MerkezBankas› (FED) Baflkan› Ben Bernanke’nin, bu krizinmaliyetinin 500 milyar dolar› bulaca¤›n› söyledi¤inifakat bu krizin 2,5 trilyon dolara kadar ulaflabilece¤initahmin ediyor. Öte yandan Turhan, ABD’de kriz olmas›nara¤men paran›n neden ABD’ye gitti¤ini iki sebepleaç›klad›. Birincisi, mecburiyet; nakite s›k›flan, yükümlülükleriniyerine getiremeyen yabanc›lar›n ellerindekiher fleyi sat›p paray› ABD’ye götürmesi. ‹kincisiise, geliflmekte olan ülkelere yat›r›m yapanlar›n,ABD’de resesyon olsa bile paralar›n›n dolar ile ödenece¤ini,dolar›n da tüm dünyada geçerli bir para birimioldu¤unu düflünerek paralar›n› ABD’ye götürmeleri.Turhan’a göre, 2006 y›l›nda Türkiye Cumhuriyet MerkezBankas› ifllemeyen piyasay› ifller hale getirdi. Eylülay›ndan beri TCMB faiz oranlar›n› düflürürken ayn›dönemde geliflmekte olan ülkeler ise faiz oranlar›n›artt›rd›. Bu dönemde Türkiye’de enflasyon ana e¤ilimiafla¤› yönlü iken, dünyada yukar› yönlü e¤ilim gösterdi.‹lk heyecanlar at›ld›ktan sonra, Türkiye’nin getirioranlar› belirgin olarak daha yüksek oldu¤u için, yabanc›lar›nilk ç›kt›klar› ülke Türkiye olsa bile ilk döndükleriülke yine Türkiye olacak.Sonuç olarak Turhan, geliflmifl dünya ekonomileri içinkötümser, Türkiye aç›s›ndan ise iyimser bir tablo ortayakoydu.KAM TezatTürkiye <strong>ve</strong> ‹ran’›n Irak’aYönelik Politikalar›n›n MukayesesiMurat Yefliltafl29 fiubat 2008De¤erlendirme: Ali ‹hsan KocatüfekKüresel Araflt›rmalar Merkezi taraf›ndan düzenlenenTezat toplant›lar›n›n fiubat ay›ndaki konu¤u MarmaraÜni<strong>ve</strong>rsitesi Siyaset <strong>Bilim</strong>i <strong>ve</strong> Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü’ndedoktora yapan Murat Yefliltafl’t›. Toplant›daYefliltafl’›n iki komflu ülke olarak Türkiye <strong>ve</strong> ‹ran’›nözellikle 11 Eylül sonras›, müflterek komflular› Irak’ayönelik politikalar›n› ele ald›¤› makalesi üzerindentart›fl›ld›. Yefliltafl Türkiye <strong>ve</strong> ‹ran’›n Irak’a yönelik gü<strong>ve</strong>nlik<strong>ve</strong> istikrar politikalar›n› ilk olarak istikrar <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nli¤inkavramsal olarak ne ifade etti¤i, sonra 11 Eylülsonras› uluslararas› yap› ile iki ülkenin sürece nas›lcevap <strong>ve</strong>rdi¤i <strong>ve</strong> son olarak Türkiye <strong>ve</strong> ‹ran’›n Irak’ayönelik politikalar› olmak üzere üç bölümde ele ald›.Yefliltafl söz konusu politikalar›n anlafl›lmas› için hem11 Eylül sonras› genel dünya siyasetini hem de genelolarak Ortado¤u siyasetini dört kavramsal düzlemdeele almak gerekti¤ini ifade etti. Buna göre tüm bu sü-10


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMUygur’a göre ‹ran’da Devrimden bu yana kat›l›m›nen düflük oldu¤u seçimlerden biri yafland›; bu daasl›nda siyasal bir tepki niteli¤i tafl›yordu.De¤erlendirmelerine ‹ran’daki son seçimlerle bafllayanUygur’a göre, asl›nda bu seçimler birçok geliflmeyeiflaret ediyor. Bilindi¤i üzere ‹ran’da son seçimlermuhafazakârlar›n üstünlü¤ü ile sonuçland›. Bu sonuçbirçoklar› için sürpriz de¤ildi. Ancak, Tahran gibiyo¤un nüfuslu bir flehirde dahi, kat›l›m›n %30 civar›ndaseyretmesi hayli flafl›rt›c›yd›. ‹ran ‹slâm Devrimi’ndenbu yana kat›l›m›n en düflük oldu¤u seçimlerdenbiri yafland›, ki bu da asl›nda siyasal bir tepkiniteli¤i tafl›yordu.Kat›l›m›n düflük olmas› ise flu nedenlere ba¤lanabilir:1- Toplumsal Gü<strong>ve</strong>nlik Projesi Kanununun ç›kart›lmas›.Bu kanun ile gerek erkekler gerekse kad›nlarüzerinde k›l›k k›yafet düzenlenmesine gidildi.2- Benzin tüketimine getirilen kota. Ahmedinejadbenzin tüketimine getirdi¤i kota ile tarihî bir kararaimza att›. Böylece benzin tüketiminde %30–40civar›nda tasarruf sa¤land›.3- Ekonomik geliflmelerin halk› memnun etmemesi.Özellikle enflasyonun yüksek olmas› halk›n memnuniyetsizli¤ineyol açt›.Uygur’a göre, ‹ran’›n siyasî arenas›nda iki kutup var:Reformistler <strong>ve</strong> Muhafazakârlar. Reformistler radikalbir niteli¤e sahip olmamakla beraber devlet yap›lar›ndadaha demokratik <strong>ve</strong> liberal bir de¤iflimi öngörüyor. Bat›ile iliflkilerin daha fazla iyilefltirilmesini <strong>ve</strong> Devrimdenbu yana gerilen iliflkilerin süreç içerisinde düzeltilmesiniplanl›yorlar. Bu amaca en uygun siyasetçi portresibelki Hatemi idi, lakin o da flu anda resmî görevde de-¤il. Buna karfl›n Muhafazakârlar ise, son otuz y›l içerisindedaha devletçi hale geldi. Reformistlerin bütün taleplerinekarfl› menfi bir tutum sergilememekle beraber,özellikle So¤uk Savafl sonras› fler güçler taraf›ndançevrelenen ‹ran’›n böyle kritik bir dönemde de¤iflimikald›ramayaca¤›n› vurgulayarak, bu zemin üzerindenkendi siyasî meflruiyetlerini devam ettiriyorlar.Özellikle 11 Eylül sonras›, ‹ran gerek iç gerekse d›fl politikalar›n›gü<strong>ve</strong>nlik endeksli oluflturmaya bafllad›.Kendince hakl› nedenleri olan ‹ran, uranyum zenginlefltirmefaaliyetlerine bu tarihten sonra h›z <strong>ve</strong>rdi. Bunoktada ‹ran, Körfez ülkeleri için asl›nda ciddi bir tehditoluflturdu; Körfez ülkelerinin tamam›n›n nüfusununancak Tahran’›n nüfusu kadar etti¤i hat›rland›-¤›nda tedirgin olmakta hakl›lar.Mahmud Ahmedinejad’›n siyasî portresine de de¤inenUygur, onu ‹ran siyasetinin bafl aktörlerinden biriyapan iki noktaya dikkat çekti: Tahran Belediye Baflkanl›¤›dönemindeki mütevaz› yaflam› <strong>ve</strong> Hatemi dönemindedüflük olan petrol fiyat›n›n yükselmesi. Petrolkonusunda da, ‹ran’da petrolün öneminin anlafl›lmadan‹ran siyasetinin de anlafl›lamayaca¤›n› belirtti.Zira ‹ran tarihindeki devrimlerden birço¤unun alt›ndayatan en önemli nedenlerden birini petrol politikalar›oluflturuyor.‹ran’›n iç gü<strong>ve</strong>nli¤i konusunda ise iki unsurun alt›n›çizdi: Polis <strong>ve</strong> Devrim Muhaf›zlar›.Uygur son olarak ABD-‹ran gerginli¤ine de¤indi. Bunagöre, savafl muhtemel seçenekler aras›nda bulunmuyor;fakat olas› bir savafl ‹ran topraklar› üzerindede¤il, Lübnan <strong>ve</strong> Irak üzerinde yaflanacak. Ki son birkaçy›ld›r yaflanan hadiseler, bu sürecin k›smen de olsabafllad›¤›n› gösteriyor. Özellikle ‹ran’›n Irak üzerindekisiyasî etkisi art›k ABD taraf›ndan bile göz ard›edilemiyor.Günümüz siyasî geliflmeleri için tek tarafl› çok merkezliliktenbahsedilse de, ‹ran’›n Rusya ile stratejik ortakl›¤›n›nyan› s›ra, fiangay ‹flbirli¤i Örgütüne gözlemciniteli¤inden sonra üyelik için de baflvurmas›, dünyasiyasetinde yeniden bir denge aray›fl›n› <strong>ve</strong> çift kutupluçok merkezlilik kavram›n› akla getiriyor.12


13‹flaret Çocuklar›Cahit Zarifo¤luYasin okunan tütsü tüten çarfl›lardanGeçerdi babamBafl›nda ya¤mur halkalar›Anam yeflil h›rkalar görürdü düflündeDaha ilk güzelli¤indeAln›n› iki da¤›n aras›na germiflBir devin gö¤süne benzerGö¤sünden dualar geçermiflÇarfl›lar ellerinde ekmek i¤neleriCami avlular›na aç›lanHavuz sular›na kap›lan çocuklarGörmeden güneflin bütün renkleriniGötürmezlerdi dükkândaki babalar›naOcaktan akan kaynar yemekleriNenelerinin koydu¤u avuç taslar›na☞26MOLA


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMDiflkaya, Molla Sadra’dan sonra ‹ran’da ‹slâm felsefesininiki yüz y›l boyunca duraklama devrine girdi¤ini, ancakSadra flarihi Sebzevarî’nin çal›flmalar›yla tekrar bir canlanman›nyafland›¤›n› söyledi.yand›rd›: “Birincisi, Meflflâî felsefe gelene¤inin burhanîyöntemle, Allah’›n ilmi, âlemin kadim olup olmad›-¤› <strong>ve</strong> cismanî haflr meselelerinde elde etti¤i sonuçlar›nkelamc›lar›n anlad›¤› dinle örtüflmemesi; bir di¤eri iseakl›n baz› metafizik hakikatleri elde etme yetisine sahipolmamas›d›r.” Gazzâlî’nin, istidlalî ak›l ile tümvarl›k mertebelerinin hakikatinin keflfedilemeyece¤ielefltirisinin Gazzâlî sonras› ‹slâm dünyas›nda gittikçekabul görmeye bafllad›¤›n› belirten Diflkaya, bu elefltirinindikkat çekti¤i eksikli¤i vahiy yoluyla tamamlamayaçal›flan Felsefî Kelam Okulu ile yine bu eksikli¤ikeflf, flühûd <strong>ve</strong> müflahede yoluyla gidermeye çabalayan‹rfanî Okul’un ortaya ç›kt›¤›n› dile getirdi. Bu ikiokulun felsefeye d›flar›dan yapt›¤› elefltirilere içerdenbir üçüncüsü, yani Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin elefltirisinin de kat›ld›¤›n›belirtti. Diflkaya, Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin temel görüflünüise flöyle özetledi: “Sühre<strong>ve</strong>rdî, istidlalî ak›llaulafl›lamayacak hakikatlere, nefsin, riyazet yoluyla günahlardanar›nmas› sonucu ulaflabilece¤ini iddia etmifl,istidlalî <strong>ve</strong> k›yasî bir yöntem üzerine flühûdî birfelsefe kurmufltur.” Meflflâî felsefeye içeriden <strong>ve</strong> d›flar›danyap›lan elefltirilere, bu gelene¤e mensup ‹bnRüfld <strong>ve</strong> Nasîruddîn Tûsî gibi isimlerin cevaplar <strong>ve</strong>rdi-¤ini ifade eden Diflkaya, ancak Tûsî’nin Konevî’ye istidlalîakl›n irfanî hakikatleri keflfetmede yeterli olamad›¤›fleklindeki itiraf›n›n da gösterdi¤i gibi, Gazzâlîtaraf›ndan bu gelene¤e yap›lan elefltirinin iyice yerleflmifloldu¤unun görüldü¤ünü belirtti.‹slâm felsefesinin ‹ran’daki serü<strong>ve</strong>ninin özellikle onbeflinci yüzy›lda fiiraz Okulu’nun ortaya ç›kmas›ylabelirginlik kazand›¤›n› söyleyen Diflkaya, bu okuldanhassaten Saadeddin Defltekî, G›yaseddin Defltekî <strong>ve</strong>Celaleddin Devvânî’nin isimlerini zikretti <strong>ve</strong> bunlar›nayn› zamanda din adam› olmalar›n›n önemini vurgulad›.‹ran’da ‹slâm felsefesinin seyrinin, Safevî Rönesans›döneminde Sünnî ilim merkezleri olan Ba¤dat<strong>ve</strong> Niflabur’un karfl›s›na bir fiiî ilim merkezi haline getirilen‹sfahan Okulu’nun ç›kar›lmas›yla de¤iflti¤inisöyledi. Çünkü ‹sfahan, birçok fiiî âlimin gelerek ders<strong>ve</strong>rmeye bafllad›¤› <strong>ve</strong> Molla Sadra’ya ortam haz›rlayan,özellikle Mir Damad, Mir F<strong>indir</strong>iskî <strong>ve</strong> fieyh Bahauddingibi önemli isimlerin ikamet etti¤i bir yer olmufltur.Diflkaya, bu isimlerden Mir Damad’›n “mahiyet’inas›l vücûd’un itibarî oldu¤u” ilkesi ile hudûs-›dehrî (sonsuz yaratma) ö¤retisinin Molla Sadra aç›s›ndanönemli oldu¤unun alt›n› çizdi.Diflkaya’ya göre söz konusu okulun en önemli simas›,Gazzâlî ile bafllayan süreci kendi sistemi içinde nihainoktas›na ulaflt›rm›fl olan Molla Sadra’d›r. ÇünküMolla Sadra kendisinden önce yap›lamayan› yapm›fl;yani kelam, ak›l <strong>ve</strong> irfan› bir araya getirmifltir. Bununas›l baflard›¤›na gelince, iki bilim dal›n›n birbirindenayr›m›n›n ya konusu ya yöntemi ya da amac› itibariyleolmas› gerekti¤i genel kural›n› aktaran Diflkaya,Molla Sadra’n›n kelam›, irfan› <strong>ve</strong> felsefeyi amaçta birlefltirdi¤iniifade etti. Vahiyle bildirilen, istidlalî ak›llakavranan <strong>ve</strong> flühûdla keflfedilen hakikatin ayn› hakikatoldu¤una inanan Molla Sadra, bu hakikati felsefesininen temel ilkesi olan asalet-i vücûd ilkesi ile aç›klamayaçal›flt›. Diflkaya, bu ilkenin ne anlama geldi¤iniözetle flu flekilde aç›klad›: “Molla Sadra, buradaki mahiyet’itamamen zihnî bir kavram olarak ele al›yor, vücûd’uda mutlak yoklu¤un karfl›t› olarak kullan›yor <strong>ve</strong>d›fl âlemde var olan fleyin de vücûd oldu¤unu, mahiyetolmad›¤›n› söylüyor. Hakikatin tek oldu¤unuonun da varl›k oldu¤unu, ama mutasavv›flar›n anlad›-¤› anlamda bir de¤il, mertebelerden oluflan bir birlikoldu¤unu, bunun da k›saca çoklukta birlik <strong>ve</strong> birlikteçokluk ibaresiyle özetlenebilece¤ini zikrediyor.” Dahasonra Diflkaya, Molla Sadra’n›n cevherî hareket yani15


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMMollaer’e göre Topçu, Cumhuriyet’in ilk y›llar›ndageliflen <strong>ve</strong> ‹slâmc›l›k ile Turanc›l›¤a karfl› Anadolucumilliyetçili¤i savunan elefltirel fikir ak›mlar›n›netkisinde kald›.“Var olan her fley zat› itibariyle hareket ediyor” ilkesiile “ittihad-› ak›l <strong>ve</strong> makûl (ak›l <strong>ve</strong> makûl birli¤i)” ilkesinede k›saca de¤indi.Molla Sadra’dan sonra ‹ran’da ‹slâm felsefesinin ikiyüzy›l boyunca bir duraklama devri yaflad›¤›n› ifadeeden Diflkaya, bu felsefede, Sadra flarihi <strong>ve</strong> bütün felsefekonular›n› ele alan Manzume adl› kitab›n müellifiSebzevarî’nin çal›flmalar›yla birlikte tekrar bir canlanman›nyafland›¤›n› söyledi. Bu gelene¤in, sonrakidönemlerde Muhammed Hüseyin Tabatabaî eliyleKum e¤itim müfredat›na sokuldu¤unu belirtti. Diflkaya,Tabatabaî’nin S. Hüseyin Nasr <strong>ve</strong> Murtaza Mutahharîgibi ö¤renciler yetifltirdi¤ini <strong>ve</strong> bunlar›n enönemli özelliklerinin Bat› felsefesiyle ‹slâm felsefesinimukayeseli olarak ele almalar› oldu¤unu ifade etti.Tabatabaî’nin bir di¤er ö¤rencisinin, günümüzde ‹ranDevrimi’nin resmî ideolojisinin yani <strong>ve</strong>layet-i fakihö¤retisinin ideolo¤u haline gelen Misbah Yezdî oldu-¤unu dile getiren Diflkaya, yine geleneksel tarzda felsefeyapan bir baflka ismin Cemal Amulî oldu¤unusöyledi.Geleneksel tarzda felsefe yapanlar›n karfl›s›nda, üni<strong>ve</strong>rsitelerdeAbdulkerim Sürufl, Mustafa Melikyan <strong>ve</strong>Müçtehid fiebusterî gibi felsefecilerin bulundu¤unu,bunlar›n modernist olmalar›n›n yan› s›ra gelene¤i debir flekilde önemseyen, ona modern hayatta bir yer<strong>ve</strong>rme kayg›s› tafl›yan isimler oldu¤unu söyleyen Diflkaya,bu anlamda üni<strong>ve</strong>rsitede bulunup da ‹slâm felsefesinisavunan ‹brahim Dinanî <strong>ve</strong> Tebrizli bir Azeriolan Yahya Yesribî’ye dikkat çekti. Bugünün ‹ran’›nda‹slâm felsefesiyle ilgili kitaplar›n afla¤› yukar› ayn› içeri¤iyans›tt›¤›n› <strong>ve</strong> felsefenin kelama bir mukaddimeolarak okutuldu¤unu belirten Diflkaya’n›n, ‹slâm felsefesininözelde ‹ran havzas›ndaki serü<strong>ve</strong>nini konuedinen keyifli sunumu, kat›l›mc›lar›n sorular› <strong>ve</strong> katk›lar›ylanihayete erdi.MAM TezgâhtakilerNurettin Topçu’nun Yaflam›<strong>ve</strong> Fikir Mücadelesi:Sosyolojik <strong>ve</strong> Felsefî Bir AnalizF›rat Mollaer22 Ocak 2008De¤erlendirme: Muhammed Talha ÇiçekSon dönem Türk düflüncesinin önde gelen isimlerindenNurettin Topçu’nun de¤erlendirildi¤i sunumda,ilk olarak Topçu’nun içine do¤du¤u ortam <strong>ve</strong> bu ortam›ndüflüncelerine olan etkisi ele al›nm›flt›r. Mollaer’egöre Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda geliflen <strong>ve</strong> ‹slâmc›l›kile Turanc›l›¤a karfl› Anadolucu milliyetçili¤i savunanelefltirel fikir ak›mlar›n›n etkisinde kalan Topçu, bunasosyalizmi de katarak Anadolucu sosyalist bir bak›flaç›s› kazanm›flt›r. Topçu, co¤rafyaya dayanan vatantemelindeki iddialar›n› paylaflsa bile, Anadoluculu¤ufelsefî aç›dan geniflletmifl; tasavvufî-mistik bir yaklafl›mlayeniden yorumlam›fl <strong>ve</strong> sosyalizmle buluflturarakdaha toplumsal bir içerikle zenginlefltirmifltir.Sunumda Mollaer ikinci olarak Nurettin Topçu’nunBat› karfl›s›ndaki tutumu üzerinde durarak bu tutumlahareket felsefesi aras›ndaki iliflkiyi vurgulad›. Modernbilimsel düflünceyi vatana getirmeye u¤raflanPromete idealizmine sahip Türk ö¤rencilerinden farkl›olarak o, vatanda eksik oldu¤unu düflündü¤ü metafizikhareket (felsefesi) üzerine odaklanm›flt›r.Mollaer’in sunumunda öne ç›kan <strong>ve</strong> Topçu’nun düflüncedünyas›nda etkili olan bir di¤er düflünür deMehmet Akif’tir. Topçu’nun, ahlâk felsefecisi olma-16


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMdan önce ahlâk›n metafizik kökenlerini <strong>ve</strong> ahlâkî yaflay›fl›nörne¤ini Mehmet Akif’in ahlâkî yaflam tarz›nda,ahlâkç› <strong>ve</strong> lirik fliirlerinde buldu¤u söylenebilir. Ayr›-ca, Topçu’nun politik tutumunda Âkif’in pay›n› özelliklevurgulamak gerekmektedir.Mollaer’in vurgulad›¤› bir di¤er nokta da NurettinTopçu’daki Bat› etkisinin kayna¤›d›r. Fransa’da felsefe,ahlâk, sanat tarihi, sosyoloji <strong>ve</strong> psikoloji ö¤reniminitamamlay›p felsefe doktoras›n› Blondel’in yan›ndayapmas› Topçu’nun düflünceleri üzerinde belirleyicibir etki b›rakm›flt›r. Özellikle hareket felsefesinin oluflumundaBlondel’in do¤rudan bir etkisinin oldu¤ugörülmektedir.Mollaer’in vurgulad›¤› bir di¤er nokta da Topçu’nuntasavvuf anlay›fl› üzerindeki Massignon etkisidir.Özellikle Hallac-› Mansur’u keflfetmesinde Massignon’unetkisi büyük olmufltur. Bununla birlikte Topçu,Massignon’un aksine tasavvufun ilk dönemleriyleilgilenmekten ziyade Yunus Emre <strong>ve</strong> Mevlâna gibiAnadolu sufîli¤inin önde gelenleriyle daha fazla meflgulolmufltur.Topçu, Mehmet Âkif <strong>ve</strong> Hüseyin Avni’de buldu¤u yaflayanisyan ahlâkç›s› <strong>ve</strong> hareket adam› modeliniBlondel, Bergson <strong>ve</strong> Massignon’un felsefî görüfllerindenyard›m ald›ktan sonra felsefî bir senteze kavuflturmufltur.Son olarak Topçu’nun Türk düflünce dünyas›ndakiyerine de¤inen Mollaer, onun Türkiye’de hareket <strong>ve</strong>metafizik konular›nda çal›flan ilk düflünür oldu¤unuifade etti <strong>ve</strong> Türk düflünce dünyas›nda derin izler b›-rakt›¤›n› vurgulad›. Topçu’nun ç›kard›¤› dergi çeflitlikesintilere u¤ramas›na ra¤men özellikle 1950 sonras›Türkiye’nin düflünce hayat›nda bir ekol olmufl, ço¤uzaman (gelifligüzel bir biçimde) sa¤ olarak an›lan birak›m›n entelektüellerini bir araya getirmifl <strong>ve</strong> Anadoluculuk,Anadolu Sosyalizmi, ‹slâm Sosyalizmi, yenitasavvufçuluk gibi isimlerle an›lan bir ak›m›n temsilcili¤iniyapm›flt›r.Kat›l›mc›lar›n yorum <strong>ve</strong> elefltirileriyle renklenen sunum,canl› <strong>ve</strong> zevkli bir tart›flmayla nihayet bulmufltur.<strong>Bilim</strong>-Din ‹liflkisiNas›l Ele Al›nabilir?‹shak Arslan16 fiubat 2008De¤erlendirme: Eyüp SüzgünMedeniyet Araflt›rmalar› Merkezi taraf›ndan düzenlenenTezgâhtakiler dizisinin fiubat ay› konu¤u Dr. ‹shakArslan’d›. “Yirminci Yüzy›l Do¤a Tasavvurunda<strong>Bilim</strong>-Felsefe-Din ‹liflkisi” ad›yla Marmara Üni<strong>ve</strong>rsitesiFelsefe <strong>ve</strong> Din <strong>Bilim</strong>leri <strong>Bilim</strong> Dal›’nda doktoras›-n› tamamlam›fl olan Arslan, “<strong>Bilim</strong>-Din ‹liflkisi Nas›lEle Al›nabilir?” ad›yla gerçeklefltirdi¤i sunumunda,günümüzde çok tart›fl›lan bir konuyu ayr›nt›l› bir flekildemasaya yat›rd›.Konuflmas›na, 20. yüzy›l do¤a tasavvurunda ortaya ç›-kan iki büyük geliflmenin (makro <strong>ve</strong> mikro alanlardavar olan anlay›fllar› tamamen de¤ifltiren, s›ras›yla, GörelilikTeorisi ile Kuantum Fizi¤i) insan, tabiat <strong>ve</strong> Tanr›telakkisinden oluflan üst iliflkiler a¤›n› ciddi biçimdeetkiledi¤ini belirterek bafllayan Arslan, yaflanan buköklü dönüflümün bilim-din, siyaset-toplum, ekonomi-ahlâk,teknoloji-çevre iliflkisi vb. alt iliflkiler a¤›n›da kaç›n›lmaz biçimde dönüfltürdü¤ünü ifade etti.17


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMArslan, “Neden bilim <strong>ve</strong> din aras›ndazorunlu bir çat›flmadan <strong>ve</strong>ya iliflkidensöz edelim?” sorusuna cevap arad›.Arslan, bu dönüflümlerin etkisiyle özellikle 1950 sonras›ndafarkl› birçok yaklafl›m›n gelifltirildi¤ini, ancaksunumunda bunlar içinde sadece bilim-din eksenliolan tart›flmalara de¤inerek bilim-din iliflkisinin nas›lele al›nabilece¤i hususunda yeni bir aç›klama tarz›n›nimkân› üzerinde duraca¤›n› vurgulad›.Belki de akla ilk gelecek soru, “Neden bilim <strong>ve</strong> din aras›ndazorunlu bir çat›flmadan <strong>ve</strong>ya iliflkiden söz edelim?”olacakt›r. Arslan’›n bu konudaki cevab› oldukçanetti: <strong>Bilim</strong>in araflt›rma nesnesi <strong>ve</strong> araflt›rma sahas›zorunlu olarak tabiat iken, dinin özü <strong>ve</strong> kayna¤› olanvahiy muhataplar›yla yine tabiat zemininde <strong>ve</strong> tabiatlatutarl›l›k içinde buluflmak zorundad›r. ‹kisi de evrene<strong>ve</strong> do¤aya iliflkin bir fley söyledi¤i <strong>ve</strong>ya ayn› olguyaher iki alandan farkl› cevaplar geldi¤i için aralar›nda(tabiat zemininde) zorunlu bir iliflki ortaya ç›kmaktad›r.20. yüzy›lda, din ile bilim aras›ndaki bu zorunluiliflkiyi aç›klayacak birtak›m modeller ortaya konulmufltur.Arslan bu modellerin flu ortak özelliklere sahipoldu¤unu belirtti:(1) Söz konusu modeller fizik baflta olmak üzere do¤abilimlerinin sonuçlar›ndan yola ç›kmaktad›r.(2) <strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong> din aras›nda zorunlu bir iliflki vard›r, dinad›na bilim alan› <strong>ve</strong>ya bilim ad›na din alan› devred›fl› b›rak›lamaz.(3) Alana dair yorumlar/aç›klamalar eskiden sadecedin adamlar› <strong>ve</strong> felsefeciler taraf›ndan yap›l›rken,20. yüzy›lda art›k bilim adamlar› da bu halkaya kat›lm›flt›r.(4) Modellerin tümünde bilim <strong>ve</strong> dinden, s›ras›yla,modern bilim <strong>ve</strong> H›ristiyanl›k anlafl›lmaktad›r.Ard›ndan Arslan önemli olan modellerin birkaç›ndank›saca söz ederek, bunlar› temsilen halen yayg›n olarakkullan›lan <strong>ve</strong> s›kça at›fta bulunulan Ian G. Barbour’undörtlü tipolojisini içeren modelini örnek olaraktart›flt›. Arslan’›n ifadeleriyle, bilim <strong>ve</strong> din iliflkisini“Çat›flma, Ba¤›ms›zl›k, Diyalog <strong>ve</strong> Entegrasyon” olarakdörtlü bir tipoloji çerçe<strong>ve</strong>sinde inceleyen Barbour,ça¤dafl do¤a tasavvurunun temel bulgular›n› tek tekuygulad›¤› bu tasnifte diyalog <strong>ve</strong> entegrasyona tekabüleden elefltirel realizmi kabul etmektedir. Süreç felsefesinintitiz bir kullan›m› ile do¤a teolojisine sempatiduydu¤unu ifade eden Barbour, yönteminin öznel<strong>ve</strong> yanl› olabilece¤ini, s›n›fland›rma girifliminin sonuçtaBat›l› bir temayülü yans›tabilece¤ini <strong>ve</strong> Do¤ugelene¤ine mensup yazarlar›n farkl› bak›fl aç›lar› gelifltirebilece¤inide belirterek alternatif yöntemlerinimkân›n› daha bafltan teslim etmektedir.Barbour’un modelinin dört ö¤esi olan çat›flma, ba¤›ms›zl›k,diyalog <strong>ve</strong> entegrasyonun hem tek bafllar›na birçoksorunlar tafl›d›¤›n› hem de ortak çeliflkiler bar›nd›rd›¤›n›belirten Arslan, konuflmas›n›n devam›nda bunlar›ngenifl bir elefltirisini yapt›. Sunumun sonlar›ndakiflu sözleri adeta konuflma boyunca pefline düfltü¤ü soruya(<strong>Bilim</strong>-din iliflkisi nas›l ele al›nabilir?) <strong>ve</strong>rdi¤i cevab›nbir özeti gibiydi: “Alt iliflkiler grubuna dahil olanbütün ikincil alanlar gibi, bilim-din iliflkisi de ba¤l› bulundu¤uüst iliflkiler a¤›ndan (Tanr›, Evren, ‹nsan) yal›-t›larak müstakil olarak incelenemez. Üst iliflkiler a¤›aras›ndaki iliflki biçimi ne kadar sa¤l›kl›ysa bilim-diniliflkisi de o kadar sa¤l›kl› <strong>ve</strong>ya tersi olur. ‹liflkisel çözümlemeen üst mertebede tamamlan›p aflama aflamayatay <strong>ve</strong> dikey düzlemde bütün alt birimlere uygulanabilmelidir.<strong>Bilim</strong>-din iliflkisi analizinde ölçüt olarak,Barbour’da oldu¤u gibi çat›flma-uyum eksenli modelleryerine, ‘bir aç›klama teflebbüsünün üç ana kavram›(özgürlük, eylem/fiil <strong>ve</strong> adalet) eflzamanl› <strong>ve</strong> tutarl› olarakaç›klayabilme yetene¤i’ esas kabul edilmelidir. Buradakibilimi ‘nisbi bilim’, dini ‘mutlak din’ <strong>ve</strong> insan› da‘adil insan (insan-› kâmil)’ olarak ele alabiliriz.”18


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMÖ¤üt, sunumu boyunca, egemenli¤in,biri pornografik di¤eri tesettürlü olaniki uç noktada kendini nas›l ortayakoydu¤unu anlatt›.Arslan’›n bir saati aflan bu zengin konuflmas›n›n ard›ndan,yaklafl›k bir saat süren tart›flma bölümüne geçildi.<strong>Bilim</strong>-din iliflkisine dair de¤iflik alanlardan gelensorularla daha da zenginleflen toplant›, kalabal›k birdinleyici toplulu¤u taraf›ndan takip edildi.Tesettürün TeorikleflmesiSüheyb Ö¤üt15 Mart 2008De¤erlendirme: Ü m i t A k s o yMedeniyet Araflt›rmalar› Merkezi’nin düzenledi¤iTezgâhtakiler bafll›kl› toplant› serisinin Mart ay›ndakikonu¤u “Tesettürün Teoriklefltirilmesi” adl› sunumuylaSüheyb Ö¤üt’tü. Ögüt’ün haz›rlad›¤› sunummetninin alt bafll›¤› “Pornografi <strong>ve</strong> Tesettür: Egemenli¤in‹ki Diferansiyeli” idi. Bu bafll›k önemliydi; ziraÖ¤üt sunumu boyunca, egemenli¤in, biri pornografikdi¤eri tesettürlü olan iki uç noktada kendini nas›l ortayakoydu¤unu anlatmaya çal›flt›.Bu anlamda Ö¤üt öncelikle pornografik olan›n ne oldu¤unuanlatarak bafllad› sunumuna. Buna göre pornografikolan tam olarak, bedenin mahrem olana aitnüanslar›n›n ihlal ya da teflhir edilmesi anlam›na gelmektedir.Baflka bir ifadeyle pornografi, bir kifli tekininsadece kendisine ait bedensel uzuvlar›n›n korunmad›¤›,korunamad›¤›, mahrem olan›n ötelendi¤i yegâneetkinlik modudur. Buna mukabil tesettür ise,tam da bu mahrem olan›n korunmas›, onun bu kifliselolana ait alan›n tekrar kendisine iade edilmesi anlam›nagelmektedir.Ö¤üt’ün, sunumuna temel teflkil eden Gorgio Agamben’nin,“Kutsal ‹nsan” adl› metni üzerine yap›lan birmülakattan aktard›¤› üzere, Agamben “Ben hayat-biçimleri<strong>ve</strong> hayat tarzlar› kavramlar› üzerine çal›flmakistiyorum. Bir hayat-biçimi olarak isimlendirdi¤im,kendi biçiminden hiçbir zaman ayr›lmayan bir hayatt›r;içinde ç›plak hayat gibi bir fleyi ay›rman›n aslamümkün olmad›¤› bir hayatt›r. Ve burada mahremiyetkavram› devreye girmekte” oldu¤unu söylemektedir.Agamben için mahremiyetin bu kadar önemli olmas›n›nnedeni (ki bu Ö¤üt’ün bütün sunum boyuncagelifltirerek ilerleyece¤i öz motife tekabül etmektedir),ilk siyasal etkinli¤in tam da mahrem olan üzerindenkendini ortaya koymas›d›r. Agamben’e göre AntikYunan’da yaflam do¤al hayat (zoe) <strong>ve</strong> hayat›n cüzî birflekli (bios) olarak ikiye ayr›l›yordu. Aristo basit do¤alhayat›, polisten yani flehrin -daha do¤ru bir ifadeylepolitikan›n- kurulmas›ndan kat› anlamda d›fllamakta<strong>ve</strong> oikosun (evin) alan› içine hapsetmektedir. Böyleyaparak ise Aristo polisi, hayat (zen) ile iyi hayat (euzen) aras›ndaki karfl›tl›k olarak tan›mlamaktad›r.Ö¤üt’e göre Agamben’in Aristo’dan yola ç›karak dilegetirdi¤i bu fark önemlidir, zira egemenli¤e dair temeltart›flma bu farktan dolay› ortaya ç›kmaktad›r. Baflkabir ifadeyle söyleyecek olursak, iyi hayatla hayat aras›ndakiayr›m›n oluflturdu¤u fark yahut yar›k/yar›lma,egemenin kendini konumland›rd›¤› o belirsiz m›nt›-kad›r. Bu anlamda egemenin (devletin) iktidar›n›ndo¤al hayat (zoe) üstündeki birtak›m güç kullanmadurumlar›n› ihtiva eden biyosiyasal mekanizman›nkurulum an› bu hareketle birlikte ortaya ç›kmaktad›r.Daha do¤ru bir deyiflle, modern devlet ayg›t›, Aristo’nunbu ayr›m› üzerinden kendini tan›mlayarakmodern devlet olman›n biyosiyasal ufkunu yerine getirmiflolacakt›r.Ö¤üt’e göre, bu anlamda egemen iktidar›n ilk hareketiiflte bu biyosiyasal bir beden yaratma eylemidir as-19


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMl›nda. Modern demokrasi, bu anlamda, ta en bafl›ndanberi kendini zoe’nin do¤rulanmas› <strong>ve</strong> kurtulufluolarak sunmakta, sürekli olarak kendi ç›plak hayat›n›bir hayat tarz›na dönüfltürmeye <strong>ve</strong> deyim yerindeyse,zoe’nin bios’unu bulmaya çal›flmaktad›r. Modern demokrasininzoe’nin bios’unu bulmaya olan alâkas›ise, pornografiyi modern siyasetin temel özü ya daefli¤i haline getirmektedir. Buna göre modern egemenliksöz konusu oldu¤unda, egemen, neyin mahremneyin pornografik oldu¤una <strong>ve</strong>rilen kararla birlikteortaya ç›kmaktad›r. Bu meyanda pornografikolan›n <strong>ve</strong> ayn› flekilde mahrem olan›n pratik hayattakianlam›n› da içine alacak bir flekilde fakat daha geniflbir anlama tekabül etti¤ini belirtmek gerekmektedir.Modern demokrasinin, bedenler üzerinden iflleyenbir siyaset etme tarz›, biricik amac›n›nsa cinselli-¤in kurtuluflu <strong>ve</strong> özgürleflmesi olarak ortaya ç›kmas›-n›n nedeni, mahrem olana yap›lan bu temel vurgudur.Buna göre, mahrem ile pornografik olan aras›ndakiayr›ma karar <strong>ve</strong>rendir egemen. Ve modern hayat›nyahut siyasetin ufku tam da bu yüzden biyosiyasalbir ufukta kendini konumland›rmaktad›r.Ö¤üt bütün bunlardan sonra tesettürle ilgili s›k›nt›lar›nyahut meydana gelen durumlar›n, liberal bir eylemolarak kodlanan birtak›m özgürleflim hareketlerininz›t noktas›nda durdu¤unu söylemekte; fakat bunungerçek anlamda bir özgürleflim olmas› bir yana,egemenin, kendisini her defas›nda var k›ld›¤› bir modolmaktan baflka bir anlama gelmedi¤ini vurgulamaktad›r.Baflka bir ifadeyle siyasetin yegâne kendini belirlenimnoktas› olan mahremiyet <strong>ve</strong> bunun do¤al birsonucu olan tesettürlü olma hali, tam da egemen yaflammodunun kendini iffla etti¤i yeri ortaya koymaktad›r.Tesettür var oldu¤u oranda modern devlet, siyasetç›plak kalmaktad›r. Bu anlamda Ö¤üt’ün sunumuher fleyden önce bu farka iflaret etmesi anlam›ndahayli önemli bir yerde durmaktad›r.MAM Tart›flmal› Toplant›lar DizisiModern Döneme Geçiflte‹slâmî ‹limler Tasavvuru-2:Yenilikçilerin Klasik Kelam Alg›s›M. Sait Özervarl›‹lyas Çelebi (Müzakereci)5 Ocak 2008De¤erlendirme: Abdullah YormazMedeniyet Araflt›rmalar› Merkezi’nin düzenledi¤iModern Döneme Geçiflte ‹slâmî ‹limler Tasavvurubafll›kl› toplant›lar serisinin ikinci oturumunda kelamilmi ele al›nd›. Her ay bir ‹slâmî ilmin de¤erlendirilece¤itoplant›lar serisi önümüzdeki aylarda s›ras›ylatefsir, hadis, f›k›h, tasavvuf <strong>ve</strong> siyaset-ahlâk bafll›klar›ylagerçeklefltirilecektir. “Yenilikçilerin Klasik KelamAlg›s›” bafll›kl› kelam oturumuna Türkiye DiyanetVakf› ‹slâm Araflt›rmalar› Merkezi’nden Doç. Dr. M.Sait Özervarl› konuflmac›, Marmara Üni<strong>ve</strong>rsitesi ‹lahiyatFakültesi’nden Prof. Dr. ‹lyas Çelebi ise müzakereciolarak kat›ld›.Özervarl› konuflmas›n›n bafl›nda yenilikçiler olarakadland›r›lan grubun, -daha öncesinde temsilcileri olmaklaberaber- 19. yüzy›ldaki Osmanl›, Arap <strong>ve</strong> Hind20


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMÖzervarl›, yenilikçilerin kendi ilim tarihlerineafl›r› elefltiriyle yaklaflmalar›n›, bir yönüylekendi bindikleri dal› kestiklerinin fark›na varmamalar›olarak elefltirdi.dünyas›ndaki ulema oldu¤unu belirtti. Baflta ‹zmirli‹smail Hakk›, Abdullatif Harputî, Filibeli Ahmed Hilmi,Muhammed Abduh, Ferid Vecdî, fiiblî Numanî,Ahmed Kelam Azad, Muhammed ‹kbal, CemaleddinKas›mî, Hüseyin el-Cisr olmak üzere yenilikçi âlimlerinkelam ile ilgili yeni bir tasavvurlar› vard›r. Bu tasavvurlar›n›desteklemek amac›yla kelam tarihine çokfazla baflvuruda bulunmay› bir yöntem olarak seçmifllerdir.Modern dönemlerde ilimlerin kendi tarihlerineyönelmesi genel bir yaklafl›md›r. Modern ilmin içindenç›kt›¤› tarihin trajedisini vurgulayarak kendi öneminigöstermesi, bu yöntemin sebebi olarak aç›klanabilir.Bu noktada Özervarl›, yenilikçilerin kendi ilimtarihlerine afl›r› elefltiriyle yaklaflmalar›n› bir yönüylekendi bindikleri dal› kestiklerinin fark›na varmamalar›olarak elefltirmektedir.Yenilikçilerin klasik kelam ile ilgili görüflleri metinlerdenörnekler <strong>ve</strong>rilerek ele al›nm›flt›r. Yenilikçilerinklasik kelam›n zeminini kaybetmifl oldu¤u görüflü ilks›rada yer almaktad›r. Zeminini kaybetmifl bir ilimlemeflgul olman›n da bir anlam› olmad›¤› vurgulanmaktad›r.Zemin kayb› kelam›n do¤ufl <strong>ve</strong> geliflme dönemlerindekendilerine karfl› reddiye yaz›lan f›rkalar›ngünümüzde art›k olmamas› fleklinde aç›klanmaktad›r.‹bn Haldun’un ‹slâmî ilimler de¤erlendirmesindeyer alan kelama ihtiyaç olmad›¤› görüflününözellikle Osmanl› ayd›nlar› üzerinde etkisi görülmektedir.Özervarl›, bu görüflün kelam ilmini tam anlam›ylatan›mamaktan <strong>ve</strong> bu ilmi sadece savunmac›bir yap› içinde görmekten kaynakland›¤›na iflaret etmektedir.Kelam ilminde savunmac› <strong>ve</strong> reddiyeci biryön bulunmakla birlikte, özellikle mant›¤›n kelamadahil edilmesiyle teorik taraf›n›n daha belirleyici oldu¤ugörülmelidir.Yenilikçilerin klasik kelam ile ilgili di¤er bir görüflüise kelam›n ilk dönemde çok basit, anlafl›l›r bir yap›içindeyken zaman içinde teorik, felsefî <strong>ve</strong> girift bir yap›yabürünmesidir. Mevâk›f, Makâs›d, Tevâli‘ gibi kelamkitaplar›n› çok az kimsenin anlamas› kelam ilehalk›n aras›n›n aç›lmas›na yol açm›fl, kelam sadeceMetn-i Akâid <strong>ve</strong> fierh-i Akâid metinlerine hasredilmifltir.Klasik kelama karfl› getirilen bu elefltiri temelitibariyle birinci görüflle çeliflmektedir. Özervarl›,teorik <strong>ve</strong> felsefî bir karaktere bürünen bir ilmin sadecesavunmac› olarak de¤erlendirip elefltirilmesinindo¤ru bir yaklafl›m olamayaca¤›n› belirtmektedir.Ayr›ca, felsefî katk›larla zenginlefltirilmifl bir ilmî birikimide¤erlendirecek insanlar›n olmay›fl› sebebiyleortaya ç›kan kopukluk elefltirilece¤ine burada ilminkendisi elefltirilmektedir.Klasik kelam› elefltiren görüfllerden bir di¤eri de kelam›nihtilaf <strong>ve</strong> görüfl ayr›l›klar›yla dolu bir ilim olmas›-d›r. Ehl-i Sünnet ile Mutezile aras›nda <strong>ve</strong> her bir ekolünkendi içinde birçok konuda farkl› görüfllerinin olmas›kötü bir durum olarak gösterilmektedir. Birço¤ukelam›n kendisinden kaynaklanmayan, dönemin siyasîyaklafl›mlar›, mezhep taassuplar›ndan meydanagelen ihtilaf konular› ilmin kendisine mal edilmektedir.Görüfllerin fazlal›l›¤› <strong>ve</strong> çeflitlili¤i de ilmî zenginlikolarak de¤erlendirilmelidir.Aristo felsefesinin Bat›’da geçerlili¤ini yitirdi¤i, bu sebepleAristo mant›¤›na dayanan kelam ilminin de geçerlili¤inikaybetti¤i görüflü yenilikçiliklerin en yayg›ngörüflleri aras›nda yer almaktad›r. Yunan düflüncesinin,yerini modern Bat› düflüncesine b›rakt›¤› gibi kelamilmi de yerini Yeni ‹lm-i Kelam’a terk etmelidir.Aristo mant›¤›n›n b›rak›l›p yerine ikame edilecek modernBat› düflüncesinin kelam›n problemlerine çözümgetirece¤i fikri, Bat› düflünce dünyas›n›n tam ola-21


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMToplant›ya müzakereci olarak kat›lan Çelebi’yegöre, günümüzde kelam ile u¤raflanlar›n misyonu,kelam yapmak de¤il, kelam yap›lacak ortam›haz›rlamak olmal›.rak tan›nmamas›ndan kaynaklanmaktad›r. Moderndönemde ‹slâmî ilimler aras›nda öncelikli olarak kelamilminin yenileflmesi <strong>ve</strong> di¤er ‹slâmî ilimlerin Yeni‹lm-i Kelam temeli üzerine infla edilmesi fikri vard›r.‹zmirli ‹smail Hakk›’›n Yeni ‹lm-i Kelam’›, Abduh’unRisâletü’t-Tevhîd’i <strong>ve</strong> Hüseyin el-Cisr’in eseri Yeni‹lm-i Kelam’›n ilk örnek eserlerini oluflturmaktad›r.Özervarl› son olarak ‹bn Haldun’un medeniyet <strong>ve</strong> tarihalan›ndaki görüfllerinin Osmanl› ayd›nlar› aras›ndarevaç bulmas›n›n ‹slâmî ilimler ile ilgili eksik <strong>ve</strong> yetersizgörüfllerinin de elefltiriye tabi tutulmadan kabuledilmesine yol açt›¤›n› sözlerine ekledi.Toplant›ya müzakereci olarak kat›lan Prof. Dr. ‹lyasÇelebi ise modern dönemde kelamla ilgilenen insanlar›nüç gruba ayr›ld›¤›n› belirtmifltir. Aralar›nda HüseyinKaz›m, Musa Carullah gibi temsilcileri olan birincigruptakilerin kelam› elefltirmek amac›yla kelamlailgilendiklerini ifade eden Çelebi’ye göre bu gruphalen Arap dünyas›nda yayg›nl›¤›n› devam ettirmektedir.‹kinci grup, kelam üzerine konuflanlar›n oluflturdu¤ubir gruptur. Yeni dönemdeki kelamc›lar›nbüyük ço¤unlu¤u bu gruba dahildir. Üçüncü grup isebizzat kelam yapan mütekellimîn grubudur <strong>ve</strong> sondönemde bu gruba ihtiyaç duyulmaktad›r.Kelam yapman›n sorunlar› <strong>ve</strong> zorluklar›na gelince, kelam›nsistematik <strong>ve</strong> küllî bir ilim olmas› ayn› zamandasorun <strong>ve</strong> zorlu¤un sebebini teflkil etmektedir. Kelambafllang›çta zat, s›fatlar, Allah ile kul aras›ndaki iliflkiyikurmak üzere tesis edilen bir ilim iken daha sonramebde’ <strong>ve</strong> me‘âd bak›m›ndan mevcûd ilmin konusunaeklenmifltir. Çelebi’ye göre kelam ilminin konusunagetirilen bu ila<strong>ve</strong>nin do¤ru olup olmad›¤› sorgulanmal›d›r.Kelam›n konular›n›n genifllemesi kelam›nsistematik vasf›n› de¤ifltirmifltir. Küllî olma vasf› isedi¤er ilimlerle iliflkisinde s›n›r›n çizilmesini zorlaflt›rmaktad›r.Çelebi günümüzde kelam ile u¤raflanlar›nmisyonunun kelam yapmak de¤il, kelam yap›lacakzemini haz›rlamak oldu¤unu belirterek sözlerine son<strong>ve</strong>rdi <strong>ve</strong> toplant› soru-cevap bölümüyle devam etti.Modern Döneme Geçiflte‹slâmî ‹limler Tasavvuru-3:Modern Dönemde Kur’ân TefsiriM. Suat Merto¤lu-Ömer Türker23 fiubat 2008De¤erlendirme: H a l i t Ö z k a nMAM taraf›ndan gerçeklefltirilen “Modern DönemeGeçiflte ‹slâmî ‹limler Tasavvuru” üst bafll›kl› toplant›dizisinin “Modern Dönemde Kur’an Tefsiri” konuluüçüncü oturumuna TDV ‹slâm Araflt›rmalar› Merkezi’ndenDr. M. Suat Merto¤lu ile Dr. Ömer Türker konuflmac›olarak kat›ld›.Dr. Suat Merto¤lu modern tefsir anlay›fl›n›n, hangiflartlar alt›nda do¤du¤u, ne gibi süreçlerden geçti¤ivb. konulara dair genel bir tasvir sunmay› hedefledi-¤ini söyleyerek sözlerine bafllad›. Modern tefsir anlay›fl›n›nbafllang›c› olarak 18. yüzy›l sonras›na iflareteden Merto¤lu, bu dönemin siyasî tarih aç›s›ndanOsmanl›lar için bir yenilgiler dönemi oldu¤unu ifadeetti. Siyasî alandaki bu ma¤lubiyetlerin tecdid, tanzim<strong>ve</strong> ›slah gibi birtak›m yeni fikirlerin ortaya ç›kmas›nayol açt›¤›na iflaret eden Merto¤lu, ilk olarak askerîalanda giriflilen ›slahat hareketlerinin tek bafl›na yeterliolmad›¤›n›n zamanla anlafl›ld›¤›na, bu ›slahathareketlerinin özellikle e¤itim kurumlar› vas›tas›yla22


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAM“Modern Döneme Geçiflte ‹slâmî ‹limlerTasavvuru” üst bafll›kl› toplant› dizisinin üçüncüoturumuna TDV ‹slâm Araflt›rmalar› Merkezi’ndenDr. M. Suat Merto¤lu ile Dr. Ömer Türkerkonuflmac› olarak kat›ld›.desteklenmesi gerekti¤i anlay›fl›n›n ortaya ç›kt›¤›nade¤indi. Ancak e¤itim alan›ndaki ›slahat, modern/›slahedilmifl e¤itim kurumlar›ndan mezun olan gençnesilleri, klasik e¤itimden habersiz biçimde, moderndüflünme tarz›na <strong>ve</strong> fikrî yap›ya sahip olarak yetiflmeleri<strong>ve</strong> bunun neticesinde kendi de¤erlerine <strong>ve</strong> kültürlerineyabanc›laflmalar› gibi ciddi bir sorunla karfl›karfl›ya b›rakt›. Mevzubahis yabanc›laflma neticesindeise modern e¤itimden geçmifl nesiller kendi kültürlerihakk›nda daha önce al›fl›k olunmayan baz› sorularsormaya bafllad›lar. ‹flte bu durum, klasik formasyonasahip ilim adamlar›n›n, modern e¤itimdengeçmifl gençlere hitap edecek <strong>ve</strong> özellikle onlar›n dinianlamas›na yard›mc› olacak yeni bir dil aray›fl›na girmelerineyol açt›. Merto¤lu’na göre modern tefsir anlay›fl›,asl›nda bu aray›fl›n bir sonucu olarak ortayaç›km›flt›r. Merto¤lu modern tefsiri bu ba¤lamda “Kuran’›nmodern de¤erlerle, modern ça¤›n talepleriyleuygun biçimde tefsir edilme çabas›” fleklinde tan›mlad›.Ona göre, esas itibariyle uleman›n birbirini muhatapkabul ederek telif etti¤i eserlerden meydanagelen klasik tefsir gelene¤inden modern tefsiri ay›ranen önemli özellik, modern tefsirin daha çok “popüler”olan› hedeflemesidir. Baflka bir deyiflle tefsirdeklasikle modern aras›ndaki ay›r›m› belirleyen fley“muhatap” sorunudur. Bu ba¤lamda “‹slâm modernizmi”ile “modern tefsir” aras›nda da çok ciddi birba¤ vard›r; çünkü ikincisi birincisinin kendisini ifadearac› olmufltur.Merto¤lu’nun tespitlerine göre, ‹slâm modernistleri<strong>ve</strong> dolay›s›yla modern tefsir anlay›fl›n›n kurucular›,askerî yenilgiler, ekonomik <strong>ve</strong> siyasî geri kalm›fll›k gibisorunlar›n <strong>ve</strong> genel anlamda “bozulma”n›n as›l müsebbibinin,Müslümanlar›n kendi dinlerinden uzakkalmalar› oldu¤unu düflünmektedir. Bu sebeple modernistler aç›s›ndan “kaynaklara”, “Kur’an’a” <strong>ve</strong>“sadr-› ‹slâm’a” dönüfl flartt›r.Merto¤lu, ‹slâm modernistleri taraf›ndan aç›kça ifadeedilmeyen fakat z›mnen benimsenen bir anlay›fla daiflaret etti. Buna göre ‹slâm modernistleri, Bat› medeniyetindegörülen Rönesans hareketi s›ras›nda Luther<strong>ve</strong> di¤erlerinin etkisiyle ortaya ç›kan Protestanl›k anlay›fl›sayesinde Bat›’n›n yanl›fl H›ristiyanl›ktan kurtulupgerçek <strong>ve</strong> saf H›ristiyanl›¤a dönmesini <strong>ve</strong> ancak busayede bilimsel ilerlemenin <strong>ve</strong> geliflmenin yolununaç›lmas›n› kendilerine örnek alm›fllard›r. ‹slâm modernistleri,benzer bir dönüflümün ‹slâm dünyas›ndada gerçeklefltirilmesini arzulamaktad›r. Onlara görenas›l ki (Luther’in ifadesiyle) “Kutsal kitab› her H›ristiyananlayabilir” ise, Kur’an’› da her Müslüman anlayabilmelidir.Tefsirlerin “beyne’l-ulemâ <strong>ve</strong> li’l-ulemâ”telif edilmifl mahza ilmî metinler olmaktan ç›kar›l›p“Her Müslüman›n Kur’an’› anlama hakk› vard›r” anlay›fl›nauygun biçimde yeniden yaz›lmas› gerekmektedir.Üstelik Kur’an’›n halka aktar›m› ilmihaller, mevizelervb. vas›talar sayesinde dolayl› olarak de¤il, do¤rudangerçeklefltirilmelidir.Merto¤lu konuflmas›n›n devam›nda modern tefsir anlay›fl›n›nbaz› belirgin özelliklerine iflaret etti. Bunagöre, modern tefsir anlay›fl›n›n en önemli özelliklerindenbirisi, klasik tefsir anlay›fl›n›n/gelene¤inin elefltirisidir.Çünkü modern anlay›fla göre klasik tefsir anlay›fl›n›nkendisi, Kur’an’›n anlafl›lmas›n›n önündekiengellerden biridir. Halk›n güncel ihtiyaçlar›na do¤rudancevap <strong>ve</strong>rmeyen, nazarî meselelerle uzun uzad›yameflgul olman›n gereksizli¤ine vurgu yap›lmas›da bu esaslardan biridir. Merto¤lu’nun bu ba¤lamdazikretti¤i örnek hayli dikkat çekiciydi: MuhammedAbduh, Câmiu’l-Ezher’de <strong>ve</strong>rdi¤i tefsir derslerine klasikeserlere bakmaks›z›n haz›rlanmaktad›r. Çünkü23


Medeniyet KüreselAraflt›rmalar›MerkeziKAM MAMModern tefsir anlay›fl›n›n bafllang›c› olarak 18.yüzy›l sonras›na iflaret eden Merto¤lu, bu döneminsiyasî tarih aç›s›ndan Osmanl›lar için biryenilgiler dönemi oldu¤unu ifade etti.kendi yaklafl›m›n›n klasik yaklafl›m taraf›ndan “etkilenmesini”<strong>ve</strong>ya “zedelenmesini” istememektedir. Binaenaleyh,modern bir müfessir için, tefsirinin gelenekleyahut kaynaklarla uyum içinde olmas›n›n önemiyoktur. Ayetin metnine, kendisine, filolojik tahliline<strong>ve</strong> sebeb-i nüzûlüne önem <strong>ve</strong>ren klasik müfessirinaksine, modern müfessir ayetin kendisi <strong>ve</strong> “modernMüslüman” için ne ifade etti¤ine önem <strong>ve</strong>rir.Modern tefsirin bir baflka özelli¤i, ayetlerin ictimâîyorumuna önem <strong>ve</strong>rmesidir. Modern müfessir,Kur’an’dan hareketle mevcut modern durumu tahliletmeye çal›fl›r <strong>ve</strong> çözüm yolu olarak Kur’an’›n önerilerinelerdir sorusunun cevab›n› arar. Ayetlerden yolaç›k›p, sosyal hayata do¤rudan göndermeler yapmayanklasik tefsirin aksine “Kur’an merkezli ›slah projesi”ninpeflinde olan modern müfessir, ayetleri do¤rudanhayatla <strong>ve</strong>ya modern durumla irtibatl› olarak de-¤erlendirmeye meyillidir. Merto¤lu’na göre Afganî <strong>ve</strong>Abduh’un yorumlar›nda buna dair birçok örnek bulmakmümkündür <strong>ve</strong> bu durum ayn› zamanda modernmüfessirler taraf›ndan, görüfllerinin kabul görmesinisa¤lamak üzere bir tür meflruiyet kazand›rmavas›tas› olarak kullan›lm›flt›r.Merto¤lu’na göre aktüel olanla, yahut modern insan›nihtiyaçlar›yla ilgili ayetlerin “seçilerek” de¤erlendirilmesi<strong>ve</strong> yorumlanmas› modern tefsir anlay›fl›n›n birbaflka karakteristi¤idir. Örnek olarak S›rat-› Müstakîm<strong>ve</strong> Sebilürreflâd dergilerinin alt› y›ll›k bir periyodu(1908-1914) hakk›nda yapt›¤› doktora tezine at›fta bulunanMerto¤lu, tespitlerine göre bu dönemde söz konusudergilerde 5000 civar›nda ayetin konu edildi¤ini,ancak bunlar›n Kur’an’da sadece yüzde 10-15’lik birorana tekabül etti¤ini belirtti. Baflka bir deyiflle burada,sürekli ayn› ayetler üzerinden gerçeklefltirilen bir tefsir<strong>ve</strong> yorumlama faaliyeti söz konusudur. Merto¤lu, ilgiliayetlerden baz› örneklerle sözlerini tamamlad›.“Modern tefsirle klasik tefsirin iliflkisi”ni klasik tefsirinbak›fl aç›s›n› esas alarak konu edinen Dr. Ömer Türkerise, modern müfessirlerdeki en temel sorunun teorikçerçe<strong>ve</strong>nin yitirilmesi oldu¤unu tespit ederek sözlerinebafllad›. Bu ba¤lamda, öncelikle di¤er ‹slâmî ilimlerlebirlikte klasik tefsirin hangi flartlar alt›nda <strong>ve</strong> neflekilde ortaya ç›kt›¤›na de¤inen Dr. Türker, özeldetefsirin genelde bütün ‹slâmî ilimlerin, Hz. Peygamber’in<strong>ve</strong>fat›ndan sonra kendisini belirgin biçimdehissettiren vahiyle hayat aras›ndaki kopuklu¤a bir çözümçabas› olarak ortaya ç›kt›¤›na temas etti. Yine buba¤lamda tefsir ilminin di¤er ‹slâmî ilimler içinde kelamilminden farkl› olmak kayd›yla küllî bir konumasahip oldu¤una iflaret etti.Türker, klasik müfessirlerin, birikimlerini sistematikbir bütünlük içinde ifade etmelerinin <strong>ve</strong> baflar›yla aktarabilmelerinin,tefsirlerinin kabul görüp sonraki nesillerekalmas›nda belirleyici unsur oldu¤unu ifade etti.Mukâtil b. Süleyman örne¤ini gündeme getirenTürker, bu tefsirin bugün elimizde bulunan ilk metinlerdenbiri olmas›ndan çok, tutarl› <strong>ve</strong> kapsaml› birepistemik çerçe<strong>ve</strong> içinde haz›rlanm›fl olmas› sebebiyleönem kazand›¤›n› söyledi. Türker’e göre, bir müfessirinçabas›n›n vaaz kapsam›ndan ç›k›p “tefsir” kapsam›nagirebilmesi için, bütünlüklü bir teoriye sahipolmas› gerekmektedir.Türker, modern dönemde yukar›da iflaret edilen klasikteorik zeminin kayboldu¤undan, genelde bütünâlimlerin, özellikle de müfessirlerin metafizik tutarl›-l›klar›n› <strong>ve</strong> aç›klama kabiliyetlerini kaybettiklerindenbahisle sözlerine devam etti. Ona göre bu durum, moderntefsirlerin tefsirden çok vaaza dönüflmesine yolaçm›flt›r. Metafizik tutars›zl›¤›n bunun kadar önemlibir di¤er sonucu ise “Kur’an merkezli tefsir okumalar›n›n”ortaya ç›kmas›d›r. Türker’in tespitine göre, tef-24


Medeniyet KüreselAraflt›rmalar›MerkeziKAM MAMTürker, klasik müfessirlerin, birikimlerini sistematikbir bütünlük içinde ifade etmelerinin <strong>ve</strong>baflar›yla aktarabilmelerinin, tefsirlerinin kabulgörüp sonraki nesillere kalmas›nda belirleyiciunsur oldu¤unu ifade etti.sir ilmi klasik dönemdeki hiyerarflide en üst s›rada bulunan,yani di¤er ilimlerde belirli bir birikim elde ettiktensonra okunan bir ilim dal› iken, modern dönemdehiyerarflinin kaybolmas› sonucu bu özelli¤iniyitirmifltir.Türker, klasik dönemde tefsir usûlünü hadis usûlünebenzer biçimde bir tür “Terimler ‹lmi” olarak anlama/düzenlemegenel e¤ilimine <strong>ve</strong> bu genel gidiflataayk›r› bir örnek olarak Ebû Abdullah Muhyiddin Muhammedb. Süleyman el-Kâfiyeci’nin (ö. 879/1474)çabalar›na da iflaret etti. Ona göre Kâfiyeci müstakilbir ilim oldu¤unu iddia etti¤i tefsirin iki küllî kaidesioldu¤unu <strong>ve</strong> bütün bir tefsir ilminin bu kaideler üzerinebina edilebilece¤ini iddia etmektedir. Mevzubahisküllî kaideler muhkem <strong>ve</strong> müteflâbihten ibarettir.Türker’e göre Kâfiyeci et-Teysîr fî ilmi’t-tefsîr’de bunuortaya koymaya çal›flm›flt›r. Ancak bu iddia tefsir tarihindekabul görmemifl, bunun yerine Kâfiyeci’nin talebesiSüyûtî’nin tefsir usûlünü hadis usûlüne benzerbiçimde ele alan el-‹tkân fî ulûmi’l-Kur’ân’› tutulmufltur.Türker, Süyûtî’nin tervîc etti¤i tarzda devam edentefsirin bu yar›-bilimsel vasf›n›, modern dönemdeki“teori kayb›”n› besleyen bir unsur olarak de¤erlendirdi.Teori kayb›ndan muzdarip Kur’an merkezli okumalar›n,incelenen meseleleri haz›r teorilerin içineyedirmesini de elefltiren Türker, bu olguyu “Kur’an’›nistintak›” olarak vasfetti.Klasik tefsirlerin çeflitli teorileri esas alarak taksim etmeyeimkân oldu¤unu söyleyen Türker, ayn› fleyinmodern tefsirler için geçerli olmad›¤›n›, onlar hakk›ndaancak konu esasl› taksimatlar yap›labilece¤ini söyledi.Örne¤in modern tefsir anlay›fl›nda önemli bir yeresahip olan ictimaî tefsir, belirli bir teoriye iflaret etmektenziyade, müfessirin zihnindeki baz› konular›gösteren bir tan›mlamad›r. Türker bu durumu, “teorikayb›”n›n modern tefsir yaz›m›ndaki en bariz göstergesiolarak telakki etti¤ini kaydetti.Tefsirlerin modern dönemde savunmac› yaklafl›mlayaz›lm›fl olmas›n›, sadece tefsirin de¤il, bütün ‹slâmîilimlerin sorunu olarak gören Türker, modern tefsirdeson bir problem noktas› olarak akademisyenlik gerçe-¤ine iflaret etti. Akademik ortam›n, müfessir yetifltirmektençok daha farkl› amaçlara sahip oldu¤unu söyleyenTürker, bir akademisyenin belirli pozisyonlaragelene kadar tefsirle ilgili çok fley ö¤rendi¤i halde, ogüne kadar yaz›p çizdikleri sebebiyle klasik anlamdamüfessir olma vasf›n› kaybetti¤ini söyleyerek sözlerineson <strong>ve</strong>rdi.Tart›flman›n soru-cevap bölümünde ise, Luther’in kiliseylekavgas›na benzer bir kavgan›n modernistlerle‹slâm dünyas›ndaki herhangi bir kurum aras›nda gerçekleflipgerçekleflmedi¤i, modernist tefsir anlay›fl›n›nen önemli örneklerinin yaflad›klar› dönemde klasiktefsir anlay›fl› cephesinden ne gibi tepkiler ald›klar› gibikonular üzerinde duruldu.25


26‹flaret Çocuklar›Cahit Zarifo¤luBafl› <strong>ve</strong> yüre¤i flahbazKaleleri a¤›rlayan kad›nlar›nSüslerini kemerleriniBafllar›n› a¤›rlaflt›ranA¤›r siyah flelale saçlar›n›Tutunca gençleflirdi erkeklerSonra insan o ki denizdeKüçük <strong>ve</strong> büyük nehirdeBedeni ›slatan afsunlu sudaÖnce niyet sonra y›kan›rd›Zaman dert getirdi sulara‹çinde eski bal›klar›n yatt›¤› kayalarSavaflan insanlar›n elinde‹nce yontulup tafl›nd› balta m›zrak fleklineAnam kanlar› kuruyanKavga ay›ran bir karg› elindeKara oca¤›n tafllar›na‹flaret koydu çocuklar›n›Belinde gezdiren babam›nBeyaz yaz›larla kazand›¤› adlar›☞38MOLA


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAM“Sinema <strong>ve</strong> Din” bafll›kl› tezini sunan Lüleci, Türksinemas›nda din ö¤esinin ne flekilde kullan›ld›¤›n›<strong>ve</strong> dindar kesimin sinemaya yaklafl›m›ndakide¤iflimi ele ald›.SAM K›rkambarSinema <strong>ve</strong> Din:Türk Sinemas› Örne¤iYalç›n Lüleci14 fiubat 2008De¤erlendirme: Memduh Mansurfiubat ay›nda <strong>Sanat</strong> Araflt›rmalar› Merkezi’nin düzenledi¤iK›rkambar tez sunumu toplant›s›n›n konu¤uYalç›n Lüleci’ydi. Din Psikolojisi <strong>Bilim</strong> Dal›’nda gerçeklefltirdi¤i“Sinema <strong>ve</strong> Din” bafll›kl› tezini sunan Lüleci,Türk sinemas›nda din ö¤esinin ne flekilde kullan›ld›¤›n›<strong>ve</strong> dindar kesimin sinemaya yaklafl›m›ndakide¤iflimi ele ald›. <strong>Sanat</strong> <strong>ve</strong> din iliflkisini irdeleyerek sunumunabafllayan Lüleci geçmiflten günümüze sanat›ndini konu edindi¤ini, dinin ise sanat› propagandabiçimi olarak kulland›¤›n› belirtti.Sinematograf›n GelifliSineman›n icad›ndan bir sene sonra ülkemizde padiflahhuzurunda ilk gösterim Y›ld›z Saray›’nda gerçeklefltirilmiflti.Ayn› zamanda halife de olan padiflah›nhuzurunda ilk film gösteriminin gerçeklefltirilmesinindinî bir meflruiyet sa¤lad›¤›n› belirten Lüleci, ilk gösterimingerçeklefltirilmesinde din âlimlerinin sinematografhakk›nda olumlu görüfl belirtmesinin etkisi oldu¤unusöyledi. Bu dönemde ilk defa 1903 y›l›nda SinemaNizamnamesi’nin ç›kart›ld›¤›n› <strong>ve</strong> bu nizamnamedeahlâk <strong>ve</strong> edebe uygunluk ilkelerinin arand›¤›n›sözlerine ekledi. Karagöz <strong>ve</strong> meddah gösterilerinin yan›ndasinema gösterimlerinin de bafllamas›n›n sinemayakarfl› hoflgörüyü art›rd›¤›n› belirten Lüleci, sinemayakarfl› olan tepkinin zamanla sinemayla iletilenfikirlere yöneldi¤inin alt›n› çizdi.Tiyatrocular dönemi1923-39 y›llar›n› kapsayan dönemin “tiyatrocular dönemi”olarak adland›r›ld›¤›n› hat›rlatan Lüleci, budönemdeki yaklafl›m hakk›nda flunlar› belirtti: “Budönemde din, geçmifli simgeleyen bir ö¤e olarak kullan›l›yor.Örne¤in Aynaros Kad›s› <strong>ve</strong> Bir Kavuk Devrildifilmlerinde Osmanl› adalet kurumundan yolaç›karak din adamlar› yeriliyor. Bu dönemde dikkatçeken bir di¤er nokta, Muhsin Ertu¤rul filmlerindeKuvayi Milliye karfl›t› din adamlar›n›n boy göstermesi.Tiyatrocular döneminin bir di¤er özelli¤i ise çekilenfilmlerin baz›lar›nda 1930’lu y›llar›n ahlâk anlay›-fl›na z›t müstehcenlikler bar›nd›rmas›. Kar›m BeniAldat›rsa, Söz Bir Allah Bir filmleri o dönem için kad›nerkek iliflkileri bak›m›ndan son derece z›t bir çizgidebulunuyor.”27


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMSAM Yuvarlak Masa Toplant›lar›KIRKAMBARS‹NEMA SOHBETLER‹–1Sinemada Zaman Fikri <strong>ve</strong> YumurtaSemih Kaplano¤lu17 Ocak 2008Ülkü Tamer fiiiriSinema <strong>ve</strong> Din: Türk Sinemas› Örne¤i‹ran <strong>ve</strong> Amerika’da Sinema TecrübesiB‹R B‹R‹K‹ME YEN‹DEN BAKMAK:Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar–2Ömer Erdem1 fiubat 2008Yalç›n Lüleci14 fiubat 2008Faysal Soysal10 Nisan 2008Huzur’dan Mahur Beste’ye: Tanp›nar’›n Süha O¤uzertemRomanlar›ndaki Arzu Ekonomisine 31 Ocak 2008Psikanalitik Bir Bak›flTürk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-3Cumhuriyet Dilinin Ötesinde Ne Var: Jale ParlaBir Muhalefet Biçimi Olarak 28 fiubat 2008O¤uz Atay Roman›Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-4Bir ‹mkan Olarak Politika:Sibel Irz›kTürk Roman› <strong>ve</strong> Politik S›n›rlar› 19 Mart 2008Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-5Mutsuz Çocu¤un Masal›:Ak›n TekAhmet Mithat’tan ‹hsan Oktay Anar’a 16 Nisan 2008Üst-Kurmaca DenemeleriSinemada Kötü FikriSinemada Politik DuruflYeflilçam’a Bir Bak›flH A Y AL PERDES‹OcakZeki Demirkubuz28 fiubat 2008S›rr› Süreyya Önder27 Mart 2008Feyzi Tuna17 Nisan 2008K›sa Filmler (Fransa, 1895-) Yön: Lumiere KardefllerDr. Caligari’nin Muayenehanesi (1920, Almanya, 80’) Yön: Ingmar BergmanPotemkin Z›rhl›s› (1925, S.S.C.B., 75’) Yön: Sergei M. EisensteinMetropolis (1927, Almanya, 120’) Yön: Fritz LangfiubatPather Panchali (1955, Hindistan, 115’) Yön. Satyajit RayMartYa¤murdan Sonraki Soluk Ay›n Öyküsü (1953, Japonya, 95?), Yön: KenjiMizaguçiSonsuz Sokaklar (1954, ‹talya, 108’) Yön: Federico FelliniYaban Çilekleri (1957, ‹s<strong>ve</strong>ç, 91’) Yön: Ingmar Bergman12 Öfkeli Adam (1957, Amerika, 96’) Yön: Sidney LumetNisanDr. Garipaflk (1964, Amerika, 93’) Yön: Stanley KubrickAh Güzel ‹stanbul (19<strong>66</strong>, Türkiye, 97’) Yön: At›f Y›lmazKuyucakl› Yusuf (1985, Türkiye, 95’) Yön: Feyzi Tuna28


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMTiyatrocular döneminden sonraki y›llar› geçifl dönemiolarak niteleyen Lüleci, sinema <strong>ve</strong> din iliflkisinde ençok an›lan film olan Vurun Kahpeye filminin ilk <strong>ve</strong>rsiyonununbu dönemde çekildi¤ini hat›rlatt›. Geçifl dönemindensonra “sinemac›lar dönemi”nin geldi¤ini<strong>ve</strong> bu dönemde öne ç›kan filmin Kubilay oldu¤unubelirten Lüleci, ‹stanbul Kan A¤larken filminin iseTürk sinemas›nda cinsellik aç›s›ndan bir kilometre tafl›oldu¤unu ifade etti.Hazretli FilmlerHazreti Ömer rolündeki oyuncu önünde durdu¤uevin kap›s›n› çalar. Ev sahibi hâliyle “Kim o?” diye sorar.Ömer cevap <strong>ve</strong>rir: “Ben Hazreti Ömer radiyallahuanh.”1950’lerin ortas›ndan bafllay›p 70’lere kadar uzanandönemde çekilen “hazretli filmlere” de¤inen Lüleci,bu dönemde Hz. Yusuf, Hz. Süleyman, Hz. Ayfle gibifilmlerin çekildi¤ini, bu filmlerin teknik aç›dankötü, ayn› zamanda da ticarî amaçl› filmler oldu¤unusöyledi.Toplumsal Gerçekçi Ak›m1960 darbesinden sonra toplumsal gerçekçi ak›ma dairLüleci: “Bu dönemde Marksizm etkin. Bu dönemçekilen filmlerde din adam› haks›z <strong>ve</strong> güçlü olan›n yan›ndagösterilmifl, iflbirlikçi <strong>ve</strong> iktidar yanl›s› bir portreçizilmifl” dedi.Toplumsal gerçekçi ak›m›n kendi içinde de bir bölünmeyaflad›¤›n› hat›rlatan Lüleci, bu ak›m›n parçalanmas›ylaortaya ç›kan “ulusal sinema” <strong>ve</strong> “devrimcisinema”n›n dine yaklafl›m hususunda farkl› noktalardaoldu¤unu ifade etti <strong>ve</strong> flunlar› ekledi: “Devrimcisinemac›lar toplumsal gerçekçi ak›ma göre dahauç bir noktada duruyorlar. Bu anlamda üzerinde durulmas›gereken, Y›lmaz Güney’in Umut filmi. Y›lmazGüney filmde ekonomik s›k›nt›lar yaflayan biriflçinin kurtuluflu metafizik yollarda aramas›n›n beyhudeli¤iniortaya koymak isterken tamamen olumsuzbir din adam› portresi çiziyor. Buradaki din adam›,define bulma vaadiyle insanlar› kand›ran, bat›linançlar› olan cahil bir adam. Bu haliyle devrimci sinemac›lardine bak›fllar›n› ortaya koyuyor. Ulusal sinemaak›m›n›n temsilcileri ise toplumsal gerçekçiak›m›n temsilcilerine göre daha iyimser bir noktadabulunuyor. Bu dönemde Halit Refi¤’in yönetti¤i VurunKahpeye filminin üçüncü <strong>ve</strong>rsiyonu çok önemli.Önceki iki filme göre yönetmen, roman›n haricindecahil din adam›n›n karfl›s›na iyi bir din adam› yerlefltiriyor<strong>ve</strong> Aliye ö¤retmen tiplemesi çok daha dindarbirisi olarak karfl›m›za ç›k›yor.”Millî Sinemac›larMillî sinemac›lar›n dinî duyarl›l›klar› oldu¤unu hat›rlatanLüleci, millî sinemac›lar›n dindar kimlikleriylebu piyasada bulunmak istediklerini belirtti. Millî kültürevurgu yapan millî sinemac›lar, sineman›n insanlarüzerindeki etkisini kullanmak istiyorlar. Lüleci,1970 y›l›nda Birleflen Yollar filmiyle ilk mey<strong>ve</strong>sini <strong>ve</strong>renmillî sinemac›lar›n söylemi ile dönemin siyasîsöylemi aras›nda ba¤ kuran araflt›rmac›lar›n varl›¤›ndanbahsetti. Lüleci, bu ak›m›n fikir babas› Yücel Çakmakl›hariç, kendilerini millî sinemac›, beyaz sinemac›diye niteleyen yönetmenlerin bu ifadelerden vazgeçtiklerinihat›rlatt›.1995-2005 y›llar› aras›nda 28 fiubat <strong>ve</strong> ekonomik krizlerinde etkisiyle eser <strong>ve</strong>remeyen millî sinemac›lar 2005y›l›nda Anne ya da Leyla, sonras›nda The ‹mam <strong>ve</strong> AnkaKuflu ile sinemaya geri dönüfl gerçeklefltirdiler. Lüleci,bu dönüfl döneminde millî sinemac›lar›n politik söylemininmetafizik bir söyleme dönüfltü¤ünün alt›n› çizdi.29


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMMillî sinemac›lar›n sinemaya girdikleri dönemde karfl›laflt›klar›en büyük problemin din adamlar›n›n bukonuda görüfl bildirmemesi oldu¤unu ifade eden Lüleci,millî sinemac›lar›n sineman›n toplumsal etkilerinevurgu yaparak meflruiyet aray›fl›na girdiklerini belirtti.Lüleci, millî sinemac›lar›n ilk ürünlerini <strong>ve</strong>rdiktensonra karfl›laflt›klar› sorunlar› ise flöyle s›ralad›:Kad›n imaj› <strong>ve</strong> cinselli¤in yans›t›lmas›, kötü eylemlerinözendirilmeden gösterilmesi, oyuncu <strong>ve</strong> senaryoseçimi, finans.Millî sinemac›lar›n filmleriyle dindar kesimin sinemay›içsellefltirdi¤ini belirten Lüleci, millî sinemac›lar›nyo¤unlaflt›¤› temalar› da flöyle s›ralad›: Baflörtüsü <strong>ve</strong>‹mam Hatip Liseleri, din de¤ifltirme <strong>ve</strong> dindarlaflma,popüler kültür <strong>ve</strong> bat›l›laflma elefltirisi, politik sistemelefltirisi, tarihî olay <strong>ve</strong> kifliler, inanç meselesi, mistik<strong>ve</strong> ahlâkî konular.2000 y›l›ndan sonra Türk sinemas›nda farkl› görüfllerdeninsanlar›n dinî konularda filmler çekti¤ini belirtenLüleci, sinemada geçmifle göre dinin daha yo¤un<strong>ve</strong> olumlu olarak yer ald›¤›n› ifade etti. Âdem’in Trenleri,Kurtlar Vadisi Irak, Dondurmam Gaymak <strong>ve</strong> Takvafilmlerini örnek <strong>ve</strong>ren Lüleci, bu dönemde yaflam›nesas› olan din anlay›fl› yerine, yaflam›n parças› olan birdin anlay›fl›n›n yerleflti¤ini <strong>ve</strong> dinî konular›n sanatsalkayg›lardan ötürü ifllendi¤ini düflünüyor.Geçmiflten günümüze gelen <strong>ve</strong> özellikle son dönemdeçekilen Takva gibi iddial› filmler hakk›nda ayr›nt›l› incelemelereyer <strong>ve</strong>rilmemesi <strong>ve</strong> derin bir çözümlemeyap›lmamas›, tamamlanabilecek bir eksiklik olarakgörülebilir. Lüleci’nin çal›flmas›, Türk sinemas› özelindesinema <strong>ve</strong> din iliflkisine genel bir bak›fl aç›s› sunmas›aç›s›ndan referans niteli¤ini tafl›yor.SAM Bir Birikime Yeniden BakmakTürk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-3:Cumhuriyet DilininÖtesinde Ne Var: Bir MuhalefetBiçimi Olarak O¤uz Atay Roman›Jale Parla28 fiubat 2008De¤erlendirme: S e l i m K a r l › t e k i nJale Parla’y› konuk etti¤imiz bu oturumda, Atay’›n Tutunamayanlar’›üzerine oyun <strong>ve</strong> noksanl›klar ba¤lam›ndakonufltuk.Atay’›n anlat›lar›n›n oyun anlat›lar› olarak da okunabilece¤inibelirten Parla, metinlerdeki oyunun teflekkülünüinceledi. Düpedüz komikten kara mizahaseyreden anlat›, komi¤in ifrat noktas›nda as›l zemininibulur: ‹ronide. Atay’›n ironisi hicivle kar›flt›r›lmamal›d›r.1 Atay ironisi, Parla’ya göre, mahiyeti itibariylepost-moderndir. Hakikat iddias›nda bulunmaz;özne sürekli konum de¤ifltirerek oyun alan›ndakitüm konumlar› kullan›r, tüm bu ‘oyun’ hamleleri,anlam <strong>ve</strong> hakikat zeminini kayd›r›r. Tekrarlar, <strong>ve</strong>rilikurgunun hakikatini yaralad›¤› gibi, bu jestin failinide yaralar. Bu yaralanma ‘hayat acemisi’ olmaktankaynaklan›r.Parla sunumunda, Atay’›n bu acemili¤i, kulland›¤› iki(edebî) takti¤iyle -eksik yap›tlar <strong>ve</strong> eksik yazarlarlaaç›ml›yor.Oyunun alt›nda yatan bu çapraz-dikifli (double-bind)metnin ikilemlerine bir geçit olarak okuyor.Turgut, Selim’in intihar›n› müteakiben Selim’i arar,30


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMParla’n›n analizi, politik olan› dilin içinden okuyor <strong>ve</strong>siyaseti dil deneyiminden devfliriyor. Atay’›n jestini,ça¤a (epoch), ötekiye <strong>ve</strong>ya modernitenin s›n›r›olmakl›kla de¤il de, edebiyat çerçe<strong>ve</strong>si üzerinden epistemolojikbir probleme cevap olarak kuruyor.evrak› metrukesine ulafl›r. Eksik metinler, formunual(a)mam›fl ucube varl›klar -Selim’in yaflam› gibi- tamamlanmam›fll›¤›nifadesidir. Tüm bu yar›m kalm›fll›k,küçük burjuva hayat›n›n rutin mükemmelli¤ininalt›n› oyar. Gündeli¤i yaralad›¤›, imkâns›z k›ld›¤› yerde,art›k Turgut için yar›m kalm›fll›klar›n noksanl›¤›varl›k zeminidir. Bu, Cumhuriyet modernleflmesininzeminidir. Atay’›n eksik metinleri Türk modernleflmesinineksik kalm›fl sayfalar›d›r. Noksanl›k Atay’› bu kapanmazyaran›n ironisine götürür. ‹roni, metonimik 2olufluyla bu kültür dünyas›n›n foyas›n› ortaya ç›kar›r.Resmî tarihin, vazedilmifl/emredilmifl bir dünya resmininzeminsizli¤inin niflaneleridir.Yazar›n noksanl›¤› yaras›n›n telaffuzunda, yani yazmakzorunlulu¤unun aç›l›m›nda zuhur eder. Tanzimat’tanitibaren dil asra cevap <strong>ve</strong>rmek peflindedir;lâkin uygun kelimeleri bulamaz. Araba Sevdas›’n›nBihruz Bey’i “kelime fleyi resmetmeye mecbur ise”ibaresini anlayamaz. Bihruz’un okuma yazmas› bileyoktur; tam da bu noktada, eflyaya isim <strong>ve</strong>rmekleaç›lan dünyan›n imkâns›zl›¤›, dilin dünyay› okuyamamas›sorunudur. Cumhuriyet’in kuruluflunda siyasîbir çözüm getirildi¤i düflünülen <strong>ve</strong> dolay›s›ylasusturulan sorun, Atay’da dilden istikrah› getirir. ‹fadenindisipline edildi¤i bu kapal› sistem, hem Do¤u’-dan hem Bat›’dan sarf› nazar etmifl bu menzil, art›kbar›nman›n imkân›n› yitirmifltir. Dilde bar›n›lamayanyerde “tek felsefe bireyin yok olufludur”. Dilinutanc› davaya sebeptir. “Babama Mektup”la belirginleflenfley, Kafka’daki (dinde <strong>ve</strong> hayatta) otoriteolan bir baban›n aksine, kendisi de çocuk b›rak›lm›flbir baban›n, kendi evinde bile memur b›rak›lm›fll›-¤›n, yar›m kalm›fll›¤›n, her türlü temsilinin susturulmas›ylaneticelenen bir epistemolojik engel. Bu engellemücadele çerçe<strong>ve</strong>sinde; gelene¤i olmayan (gelene¤ireddetmifl) bir modernlik projesinde, dilinköklerinden kopar›larak ideolojinin emrine girmesiyledilin zeminine -eflyan›n zat›n› ifade etmenin imkâns›zl›¤›ndatemsilini kurarak- <strong>indir</strong>ilmifl darbeyle(devlet eliyle dilin inflas›) sakat b›rak›lm›fl bir toplumunac›lar› dile gelir.“Anlatamamaktan anlafl›lamamaya bir yolculuk”taAtay’› okuyan Parla, Atay’›n bugün edebiyat›m›z›n köfletafllar›ndan birisi olmas›n› onun sanat dilininözerkli¤i yolunda mücadele ile edebiyat›m›z› yeni birdevre sokmas›na, edebiyat›m›za yeni ifade imkânlar›kazand›rmas›na ba¤l›yor.Parla’n›n analizi politik olan› dilin içinden okuyor <strong>ve</strong>siyaseti dil deneyiminden devfliriyor. Atay’›n jestini,ça¤a (epoch), ötekiye <strong>ve</strong>ya modernitenin s›n›r› olmakl›klade¤il de, edebiyat çerçe<strong>ve</strong>si üzerinden epistemolojikbir probleme cevap olarak kuruyor. Kurgusundada eksik metin <strong>ve</strong> eksik yazar kavramlar›n› siyasî olan›nteflekkülüyle hesaplaflan de¤il, siyasî olana siyasetlecevap <strong>ve</strong>ren iki taktik olarak iflliyor.1 Parla’n›n da belirtti¤i üzere ironi noktas›nda kendisi NurdanGürbilek’in “Kemalizmin Delisi O¤uz Atay” (Yer De¤ifltirenGölge içinde, Metis Yay.) bafll›kl› metnine baflvuruyor.2 “Metonimi terimini tamamlanmam›fl, bitmemifl, ça¤r›fl›mlar›kapat›lmam›fl metafor anlam›nda kullan›yorum.” JaleParla, Don Kiflot’tan Bugüne Roman, ‹letiflim Yay›nlar›,2007 (2000), s.108.31


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMSon zamanlarda darbe romanlar› üzerine çal›flan Irz›k,sözlerine, amac›n›n bu konuyu sadece sol muhalefetaç›s›ndan aktarmak de¤il, daha genifl bir perspektifearaç k›lmak oldu¤unu söyleyerek bafllad›.Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-4:Bir ‹mkân Olarak Politika:Türk Roman› <strong>ve</strong> PolitikS›n›rlar›Sibel Irz›k19 Mart 2008De¤erlendirme: Neslihan DemirciSabanc› Üni<strong>ve</strong>rsitesi ö¤retim üyelerinden Prof. Sibel Irz›k,edebiyat-politika iliflkisini kendi seçti¤i dört romanba¤lam›nda ele ald›. Son zamanlarda darbe romanlar›üzerine çal›flan Irz›k, amac›n›n bu konuyu sadece solmuhalefet aç›s›ndan aktarmak de¤il, daha genifl birperspektife araç k›lmak oldu¤unu söyleyerek sözlerinebafllad›. As›l pefline düflülecek sorular flunlard›: Siyasetedebiyattan ne isteyebilir, edebiyat siyasete ne <strong>ve</strong>rebilir,siyaset edebiyatta nas›l temsil edilebilir?Sunum boyunca en ayr›nt›l› baflvurulan metin, OrhanPamuk’un Kar adl› roman›, özellikle “Ama Hiçbirini Tan›m›yorum”bafll›kl› bölümüydü. Metnin alt bafll›¤›ysa:“Ka So¤uk Korkunç Odalarda”. Her iki bafll›¤› da dikkatçekici bölüm, ana karakter Ka’n›n darbe sonras›nda teflhisiçin ‘kulis’e götürülmesiyle bafll›yor. 1 Ka duygusalyak›nl›k duydu¤u ‹slâmc› Necip’in cesedini gördü¤ündetan›mad›¤›n› söyleyecektir. Polisin koluna girmesi dekendini aciz, zay›f hissetmesine sebep oluyor. Gözlerinacizli¤ine yap›lan vurgu kadar, Ka’n›n bir flair olarak so-¤uk <strong>ve</strong> karanl›k odalarda bulunmas› da önemli bir ayr›nt›;çünkü gerçeklik düzleminde al›fl›lan, yazar <strong>ve</strong> sanatç›lar›nd›flar›da de¤il, içeride bulunmas›d›r. Ka suçluluk<strong>ve</strong> dehflet duygular›n›n oluflturdu¤u arada kalm›fll›¤› yafl›yor.Necip’in cesedini görünce kendini tutamay›p öpmesinipolise, klifle bir ifadeyle gerekçelendiriyor Ka:“Çünkü onun çok saf bir kalbi vard›”. Suç ortakl›¤› <strong>ve</strong>karfl› olman›n do¤urdu¤u bölünmüfl ruh hâli, bilinciyleduygular›n›n örtüflmemesi önemli ipuçlar› da bar›nd›r›-yor. Irz›k’›n tespitine göre, romanda Ka’n›n yazd›¤› fliirlerdenhiçbirini okuyam›yoruz; demek ki karfl›m›zda flairlikbak›m›ndan sessizlefltirilmifl bir karakter var.Sadece ‹stanbullu, elit bir kifli olarak de¤il, edebiyatç›kimli¤iyle Ka’ya bakarsak, bu tutum, 12 Mart/12 Eylülsonras› edebiyat›n darbe karfl›s›ndaki durumuna benziyor.Irz›k, Ka’n›n olan bitene yönelik tavr›n›, fliddetlebast›r›lm›fl devrimci sol ile edebiyat›n tam olarak buluflamamas›n›nalegorisi olarak yorumluyor. Kar’da 12Mart romanlar›na benzeyen taraf, masumiyete yap›lanvurgu; 12 Eylül romanlar›na benzeyen taraf ise 80 sonras›politikadan uzaklaflma, sessiz kalma, yüz çevirmefleklindeki tav›r.Sibel Irz›k, Murat Belge’nin 1970’lerde yazd›¤› bir makaleyeat›fla, 12 Mart romanlar›n›n temelde, iflkenceylesuçluluk aras›nda kurulan dengeye ba¤l› oldu¤unu hat›rlat›yor.Belge’ye göre romanc›lar›n bunu yaparkenbenimsedikleri savunma, iflkence görenlerin masumoldu¤u, yasalar› uygulayanlar›n haks›zl›k yapt›klar› tezinedayan›yordu. Propagandaya dayanan bu edebiyattama¤durlar›n hem iyi hem kötü yanlar›n›n, hatalar›-n›n da, iç çeliflkilerinin de bulundu¤u gerçe¤i aradakayn›yordu. Belge, bu hikâyenin “güzel” aktar›lamamas›n›,bu metinleri yazanlar›n asl›nda yaz›lan iflkenceleriyaflamad›klar›na, o yüzden meseleyi “içerideymifl” gibianlayamad›klar›na ba¤l›yordu. Yaz›s›n› “Gerçekten 12Mart’›n roman› yaz›lamad›” diye bitiriyordu.Irz›k, bugünden bak›nca bu gerekçenin k›smen do¤ruama yetersiz kald›¤›n› düflünüyor, e¤er iddia edildi¤i gibiyse,“Niye içeriden biri bu manzaran›n roman›n› ya-32


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMzamad›?” diye soruyor. Meseleyi belirleyen çeflitli sosyal,kültürel, siyasî sorunlar mevcut; hem cumhuriyetgelene¤i hem toplumun yap›s›, bambaflka bir düzen alternatifinintemsilini imkâns›z k›l›yor. Halbuki Belge’nin12 Mart roman› için söyledi¤i, 12 Eylül sonras›edebiyat için daha çok geçerlidir; nicelik aç›s›ndan bak›ncayay›nlanan romanlar mevcut ama bu ürünleri nitelikbak›m›ndan “iyi” edebiyata dahil etmek mümkünde¤il. 12 Mart’› yazan, yerleflik okur kitlesine sahip, kanonlaflm›fl,büyük yazarlar 12 Eylül sonras›nda sessizkald›lar. Bu handikap›n sebeplerini inceleyen Irz›k,80’lerin dünyas›yla önceki dönemin aras›ndaki derinuçurumun alt›n› çiziyor: Yaflanan travma sonras›ndayazarlar›n dertlerini anlatacak adresleri kalmam›flt›.Sanc› çekenlerle empati kuran Irz›k, hayat tarz›n›n, dilin,de¤erlerin de¤iflimi karfl›s›nda hapisten ç›kan biryazar›n derdini “kim, kime, nas›l, neden anlats›n?” flaflk›nl›¤›n›yaflad›¤›n› söylüyor. 2 12 Eylül ma¤durlar›n›nyaflad›¤› “yar›lma”n›n Kafka’n›n böce¤e dönüflen kahraman›Gregor Samsa’n›n -piyano sahnesinde- k›z kardeflineyak›nlaflamay›nca içlenip a¤lad›¤› sars›c› anabenzetildi¤i örne¤ini <strong>ve</strong>riyor. 3Irz›k, 80 sonras› dönemin analizini yaparken siyasetindilini kaybetti¤i, hem yaflanamaz hem savunulamazhâle geldi¤i bir ortamda edebiyat›n da kan kaybetti¤ini,kendisine meydan okuyan hayata cevap <strong>ve</strong>remedi¤inibelirtiyor: “Bu dönemin yükselen de¤erleri aras›nda sanat,edebiyat <strong>ve</strong> felsefe yoktu. Piyasan›n bir ö¤esi hâlinegelen edebiyat, siyasetle yollar›n› ay›r›rken kaderini depaylafl›yordu.” Belki de bu geçifl dönemi umulan›n aksinerüzgâr› edebiyat›n lehine çeviriyordu. “Edebiyatkendi içine döndü; temsiliyet sorununu gündemine ald›,siyasetle iliflkisini suçluluk üzerine kurdu. Metninperformans› yoluyla baflka bir ar›nmaya da aç›l›m arad›;kendi alt›n› oyarak <strong>ve</strong> imkânlar›n›n s›n›rlar›n› göstererekcevap <strong>ve</strong>remedi¤i talebe kendini açmaya çal›flt›.”Söyleflide di¤er üç esere k›saca de¤inildi. Irz›k, Latife Tekin’inGece Dersleri’nde aç›kça kendini belli eden suçluluksöylemi yan›nda daha arkaik bir beden dili gelifltirmeçabas›ndan bahsetti. Bilge Karasu’nun Gece roman›-n›n konuya yapt›¤› katk›, gecenin bask›c› güçlerine karfl›gündüzün savunusu biçiminde standart alegori gibibafllayan anlat›da temel savunma noktas›n›n “elimizdekalan tek fleyin dil <strong>ve</strong> yazmak oldu¤u” vurgusuydu. Sonolarak Irz›k, Murat Uyurkulak’›n Tol adl› roman›n›n siyasetleiliflkisini arzu kipinde kurdu¤undan dem vurdu.Roman›n temel derdi, sözün, yazman›n baflkas› üzerindeçarp›c› etki b›rakmas›na duyulan özlemdi; asl›nda buen soyut düzlemde “siyaset”in de özlemiydi.Irz›k, “28 fiubat dönemini, niçin ma¤durlar› de¤il deOrhan Pamuk yazd›?” sorusuna cevaben durumun 12Eylül’le paralellik kurulabilece¤ini söyledi. ‹slâmi hareketemensup olanlar›n durduklar› yerin edebiyat dilineaktar›m›n›n k›s›tl› olabilece¤i ihtimalini dillendirdi.Belki edebiyat›n içinde gelene¤i bulunmayan, alternatifmuhalif bir dil kurman›n zorlu¤u, bu kesimin önündede bir engel teflkil ediyordu.Sibel Irz›k’›n edebiyat›n sorunlar›na genifl aç›dan bakmaçabas›n› bizlerle paylaflt›¤› <strong>ve</strong>rimli ortam›n benzerlerininyaflanmas› umuduyla akflama bir noktal› virgülkondu.1 Tan›d›¤› hâlde tan›m›yor görünme, edebiyatta s›kçabaflvurulan bir motif. (S. Irz›k)2 Sibel Irz›k, Mesele Dergisi, 9. say›da fiükrü Arg›n’la yap›-lan “Edebiyat 12 Eylül’ü Kalben Destekledi” bafll›kl›söylefliye gönderme yap›yor. Kafka’dan al›nan metaforda ayn› yazara ait.3 Baflörtüsü sebebiyle hak etti¤i konumdan al›konulankesimin de ayn› metaforu kullanmas› bu bak›fl aç›s›ylailginç flekilde örtüflüyor. (N.D.)33


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMYumurta adl› filmi ulusal <strong>ve</strong> uluslararas› yar›flmalardabirçok baflar› kazanan yönetmen Semih Kaplano¤lu ilesinemada zaman kavram› <strong>ve</strong> bunun Yumurta filmindekiizdüflümleri üzerine bir söylefli gerçeklefltirdik.SAM Sinema SohbetleriSemih Kaplano¤lu:“Sinema zaman›n sanat›d›r!”17 Ocak 2008De¤erlendirme: E s r a T i c eSinema sohbetlerinin Ocak ay›ndaki konu¤u, Yumurtaadl› filmi ile ulusal <strong>ve</strong> uluslararas› yar›flmalarda birçokbaflar› kazanan yönetmen Semih Kaplano¤lu idi. Kendisiylesinemada zaman kavram› <strong>ve</strong> bunun Yumurta filmindekiizdüflümleri üzerinden bir söylefli gerçeklefltirdik.Afla¤›da söylefliden bir bölüm sunuyoruz:Soru: Türk sinemas›n›n son dönemde en çok beslendi-¤i tezat, büyük flehir-taflra iliflkisi. Siz bu yönelimi neyeba¤l›yorsunuz? Sizin için taflra ne ifade ediyor? Yani bizne kaybettik <strong>ve</strong> taflrada ne ar›yoruz?Semih Kaplano¤lu: Bunu, san›yorum, taflradan büyükkente gelen insanlar›n film yapmaya bafllamalar› olarakdüflünebiliriz. Asl›nda hepimizin, büyük kentlerde yaflayannüfusun bir k›sm›n›n o büyük kente baflka biryerden, taflradan gelmifl insanlar oldu¤umuzu düflünürseniz,her hâlde Türkiye’deki yo¤un göç, aradakimesafeler -do¤du¤unuz yer, yaflad›¤›n›z yer, evimizledaha sonraki baflka yerler, bu ta aileden uzaklaflmayakadar- onlardan uzakl›k, kendi ikliminden uzakl›k gibibir temele oturuyor zannediyorum. Ama bir yandan daözü aray›flla ilgili bir fley oldu¤unu düflünüyorum bunun;yani yönetmenlerin bir flekilde burada metaforikbir anlat›m aramalar›n› kendi benliklerini, kendi varl›klar›n›,kendi hâllerini aray›fllar› oldu¤unu düflünüyorum.Belki bir yandan flu da var: Hani yaflad›¤›m›z yerde<strong>ve</strong> flimdiki zamanda, belki bulundu¤umuz ortamdaçok mutlu oldu¤umuz, orada çok iyi oldu¤umuz dasöylenmez. Belki o yüzden de taflra bir yan›yla nostaljikbir fleydir; yani geçmifl hayata, geçmifl de¤erlere, geçmiflkavramlara, geride b›rakt›¤›m›z fleylere asl›nda biryönelifl, onlara tekrar bir göz atma meselesidir. Böylebir durum oldu¤unu düflünüyorum bu konuda; yani birtür aray›fl asl›nda.Soru: Niye dönülür taflraya, flehir niye yetmez insana?Semih Kaplano¤lu: Çünkü flehirdeki hayat›n de¤erleriya da durumu o insan› beslemiyordur, o insana yeterlide¤ildir, orada duram›yordur ya da durdu¤unu zannediyordur.Ama yaflad›¤› herhangi bir travma sebebiyleyaflad›¤› yerle içinde bulundu¤u durumun aras›ndakimesafeleri görür. Fark›na var›r. Bu meselâ, önemli birfley bence. Asl›nda her birimizin e¤er baflka bir yerdedo¤up büyüdüysek <strong>ve</strong> sonra baflka bir yerde, baflka birülkede, baflka bir flehirde yaflamaya devam ediyorsak,bafllad›¤›m›z yerle bulundu¤umuz yer aras›nda bir mesafevar. Baz› insanlar için bu önemli olmayabilir; yani okendince meseleyi aflm›fl olabilir ya da öyle bir s›k›nt›yaflam›yor olabilir. Ama genel olarak bizim Tanp›nar’›nyap›tlar›ndan tutun O¤uz Atay’a kadar asl›nda bütünanlam›yla taflra, daha do¤rusu merkez <strong>ve</strong> taflra (do¤ubat›,Anadolu-‹stanbul vs.) bizim kültürel oluflumumuzda,roman›m›zda, edebiyat›m›zda, sinemam›zda, genelolarak hikâyelerimizde hep var olan bir meseledir. Özellikleayd›n karakterlerine, portrelerine dikkat edin bumesele hep tart›fl›lagelmektedir. Asl›nda buradaki filmya da buradaki karakter de üç afla¤› befl yukar› oradandevam edegelen, oradan süzülmüfl, o birikimden süzülmüflkarakterdir; yani anlatabiliyor muyum? Demek kibiz son yüz senede ya da iki yüz senede bir merkez <strong>ve</strong>merkezin d›fl›nda -taflra diyelim- bir çat›flmay› <strong>ve</strong> bir çeliflkiyiyafl›yoruz ya da bir çat›flma yaflan›yor. O çat›flma-34


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMn›n d›flavurumu iflte Türk roman›n›n neredeyse bütünkarakterlerine <strong>ve</strong> Türk sinemas›n›n belli karakterlerinekadar devam ediyor. Bu filmde, sizin taflrada diye adland›rd›¤›n›zfilmlerin alt›nda bu tür meseleler yat›yor. Tabiiki bunu politik bir fleyin içerisine ne kadar yerlefltirebiliriz;onu bilemiyorum. Siz bir anda bu ülkede bunapolitik tabanl› derseniz, o da çok ilginç. Tanzimat Ferman›ç›km›fl, sonra Cumhuriyet gelmifl <strong>ve</strong> bir anda dilinizde¤ifliyor, bir anda bir merkezden baflka bir merkezesavruluyorsunuz. fiimdi bütün bu kopmalar, bütün buuzaklaflmalar asl›nda benlik anlam›ndaki uzaklaflmalar…Bunlar›n metaforik karfl›l›klar› asl›na bakarsan›zmodern edebiyat›n yap›s›nda var olan fleyler.Soru: Dergâh dergisindeki röportaj›n›z› okudu¤umda,bir kader anlay›fl›n›z var gibi gelmiflti bana. Mesela,ya¤mur ya¤d›¤›nda bunun sebepsiz bir ya¤murde¤il, filme müdahale eden bir fley oldu¤unu, filminorganik bir flekilde flekillenmesi gerekti¤ini söylüyordunuz.Filmde kullan›lan zamanla gerçek zaman›eflitleme de var bir yandan. Kurgusal olanla gerçekolan›n aras›ndaki duvar›n kald›r›lmas› <strong>ve</strong>ya olabildi-¤ince geçirgen olmas› gerekti¤ini düflünüyorsunuz gibigelmiflti bana.Semih Kaplano¤lu: Buna kap›lar›m› açt›¤›m› san›yorum.Filmin her taraf›n› açmaya, kendimi de zihinselolarak açmaya <strong>ve</strong> hayat oraya ne kadar s›zarsa -onunçok de¤erli oldu¤unu düflünerek asl›nda- mümkün oldu¤ukadar e¤ip bükmeye çal›fl›yorum. Film yap›m› süresinceortaya ç›kan, hikâyeye <strong>ve</strong> duruma müdahaleedecek her fleyi o film içine katabilme aç›kl›¤›n› hedefliyorum.Çünkü belki de yap›, senaryo, filmi çekme biçimi,öyle söyleyeyim, bütün bunlarla ancak filmi oluflturabildi¤imidüflünüyorum. Yani mümkün oldu¤u kadarfilmdeki yan karakterlerin, mekânlar›n <strong>ve</strong> durumlar›nfilme -gerçeklik anlam›nda- hizmet etmesi <strong>ve</strong> gerçekboyutuyla oraya dahil olmas› için çaba gösteriyorum.Tabii bu her zaman bafl›bofl b›rakabilece¤imiz bir fleyde¤il ama belli bir plan çerçe<strong>ve</strong>sinde ilerleyecek fleyler.Soru: Yusuf bafl karakterin ismiyle alâkal› çok güçlü birmetafor; Hz. Yusuf’la ba¤lant› kuruyor musunuz?Semih Kaplano¤lu: Kuruyorum; aç›kças› didaktik olmamayaözen göstermeden. Seyircinin ya da o olguya,meselâ Yusuf peygamber hikâyesine o mesele ne kadargidiyorsa filmin içine alaca¤›, birtak›m fleyleri sorgulayaca¤›flekilde anlafl›laca¤›n›, farkl›laflaca¤›n›, de¤iflece-¤ini düflünüyorum. Ama bunun da “‹flte bak›n, sizeflimdi Yusuf peygamberi, bir meseleyi anlat›yorum, bunadikkat edin” anlam›nda alt›n› çizmek bana çok do¤rugelmiyor. Çünkü hayat›m›zda da bütün insanl›¤›nyaflad›¤› deneyimi <strong>ve</strong> birikimi asl›nda her birimiz hayat›niçinde her gün yafl›yoruz. Kendi yaflad›¤›m›z durumlar›nnerelere de¤di¤ini, nerelere tekabül etti¤ini alg›lamam›z›sa¤layacak fleylerden birinin de sinema, roman,fliir ya da müzik oldu¤unu düflünüyorum. Bunudidaktik bir flekilde filmin içine yerlefltirmek yerine,gerçek anlamda o k›ssan›n okunmas›n› tercih ederim.Filmin o kadar düz bir okumaya tâbi olmas› gerekti¤inidüflünmüyorum.Soru: Mademki oturumun konusu “zaman”, özellikle“zaman metafizi¤i”, iflin biraz da felsefî boyutuna bakmaktafayda var. Bunu üçe ay›rabiliriz: Birincisi d›flsalzaman, do¤adaki zaman; ikincisi insan›n içindeki zaman,psikolojik zaman; üçüncüsü de insanlar›n eylemleriyled›flsallaflt›rd›¤› zaman ki buna da tarih diyoruz.Üçüncüsünden bak›ld›¤›nda farkl› zaman alg›lar› var:döngüsel zaman, çizgisel zaman. Hegel’le birlikte enzir<strong>ve</strong>ye do¤ru daha farkl› bir zaman alg›s›na geçiliyor.Walter Benjamin süreksiz zaman anlay›fl›n› <strong>ve</strong> tarihselolaylar› sürekli olarak birbirleriyle nedensel olarak iler-35


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMleyen bir süreç olarak okumuyor da sadece parlayanimajlar gibi birbirlerinden kopuk imajlar olarak görüyor.Biraz ‹slâm co¤rafyas›na girersek, mutasavv›flar›n,özellikle ‹bn Arabi’nin “an-day›m” dedikleri bir fley var;ne tümüyle döngüsel ne de tümüyle çizgisel. Bütün buspektrum içerisinde izleyici aç›s›ndan sizin zaman anlay›fl›n›znedir?Semih Kaplano¤lu: ‹bn Arabî’nin zaman anlay›fl›na yak›nbir fley söyleyece¤im: Sinema zaman›n sanat› asl›nda;çünkü ölçülen birimlerle yap›l›yor. Mesela bir metrefilm, faraza, yirmi saniyedir; yüz yirmi metre otuz beflmm’lik filmin süresi üç buçuk dakikad›r. Elinizde birtak›mzaman boyutlar› var. Bunlar› birlefltirirsiniz, birfilm ortaya ç›kar. Demek ki bir zaman kuruyorsunuz asl›nda;bu zaman kurgulanm›fl zaman parças›. Bununiçinde, filmin iç zamanlar› olarak bir geçmifl <strong>ve</strong> gelecekde kuruyorsunuz. Hikâye kurdu¤unuz takdirde seyircininoturdu¤u o andaki zaman kavram› da iflin içine dahiloluyor. Ve böylece asl›nda çok zamanl› bir durumlakarfl› karfl›ya kal›yoruz. Ve tabii izleyici anlam›nda psikolojikzaman da devreye giriyor. Ama sinematografikanlamdaki zaman kavram›n›n, ‹bn Arabî’nin geçmifl,flimdi, gelecek (hepsi bir flimdi), flimdiki zamanda tasavvurunundo¤ru bir noktada oldu¤unu düflünüyorum.Ve üretkenlik anlam›nda her filmin -içerisindekikarakterler demeyeyim ama- zaman vurgusu içerisindehissedilmesi gereken fleyin bu oldu¤unu düflünüyorum.Ama sinemada gerçek zaman› kullanabildi¤imizoranda, yani zaman›, hareketi parçalamad›¤›m›z <strong>ve</strong> birebirinsan zaman›na uygun bir boyutu yerlefltirdi¤imiztakdirde seyircide zaman alg›s› oluflturabilece¤imizidüflünüyorum. Çünkü sineman›n, televizyonun vs.yapt›¤› fley asl›nda zaman› parçalamak, zaman mefhumunu<strong>ve</strong> zaman duygusunu üzerimizden almak. Biziasl›nda sürekli bir h›za <strong>ve</strong> ilerlemeye do¤ru güdümlüyorlar.Bir yandan zaman› parçalad›kça, zaman mefhumunuortadan kald›rd›kça ölüm duygusunu uzaklaflt›rd›klar›n›<strong>ve</strong> hiç ölmeyecekmifl gibi hep bir an›n içersindeduran bir tasavvur olufltu¤unu düflünüyorum. <strong>Sanat</strong>›n,sineman›n bu alg›y› k›rmas› gerekti¤ini <strong>ve</strong> önemlibir silah oldu¤unu düflünüyorum.Sinemada Politik DuruflS›rr› Süreyya Önder27 Mart 2008De¤erlendirme: M e h m e t A l i Ö z k a nSAM sinema sohbetlerinin dördüncüsünde S›rr› SüreyyaÖnder’i konuk ettik. Sinema <strong>ve</strong> politik durufl aras›ndakiiliflkiyi temel alan sohbet, senarist-yönetmeninkendi hayat hikâyesini anlatmas›yla bafllad›. Oldukçakeyifli <strong>ve</strong> esprili bir üsluba sahip olan Önder’i dinleyenler,yönetmen kendi bafl›ndan geçen ac› olaylar› anlat›rkenbile gülümsemekten kendilerini alamad›lar.1962’de Ad›yaman’da do¤an S›rr› Süreyya Önder 12 Eylülma¤durlar›ndan. 1978’de Ad›yaman Lisesi’nde ö¤renciykenMarafl Katliam›’n› protesto etti¤i için ilk hapiscezas›n› al›r. Bu s›rada bafllad›¤› Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi SiyasalBilgiler Fakültesi’ndeki ö¤renimini 12 Eylül sonras›ndayüksekö¤renim hakk›n› kaybetti¤i için sürdüremez.Memleketi Ad›yaman onun için yaflanacak bir yerolmaktan ç›km›flt›r. ‹stanbul’a gelir, kamyon floförlü¤ünebafllar. Sonra kendi iflini kurar. Annesini Ad›yaman’dangetirip de onun elinden ç›kan yeme¤i yedi¤igünü hiç unutamaz; öyle ki y›llar sonra Beynelmilel’i oncazorluktan sonra çekmeyi baflard›¤›nda bile bu kadarsevinmeyecektir.‹flleri bir süre iyi gider. Evlenir, bir k›z› olur. Ancak, dörty›l sonra iflleri tekrar bozulur. Bunun üzerine yurtd›fl›na36


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMBeynelmilel’deki ge<strong>ve</strong>ndeler gibi ötekiler üzerindenyazmay› seviyor Önder; çünkü kendisinin de ötekioldu¤unu düflünüyor. Bundan sonra yazacaklar›nda daötekili¤in önemli yer tutaca¤›n› ekliyor.gider, Rusya’da, Ukrayna’da çal›fl›r, sonra tekrar Türkiye’yedöner.Bütün bu süre boyunca okumay› hiç b›rakmam›fl, yazmay›da sürdürmüfltür. Okuduklar›ndan <strong>ve</strong> yaflad›klar›ndanö¤rendiklerini harmanlayarak büyük bir romanyazmaya koyulmufltur. Ayr›ca, senaryo <strong>ve</strong> sinemayla ilgiliokumalar› da ciddî bir boyuta eriflmifltir. Hayat›n›nbu noktas›nda, bir ilân vas›tas›yla gitti¤i senaryo stüdyosundaBar›fl Pirhasan’a ö¤renci olur. Çeflitli atölye çal›flmalar›n›nard›ndan senaryo yazarl›¤›nda karar k›lar.Dizi senaryolar› yazmaktad›r; ama en çok istedi¤i, roman›n›senaryolaflt›rarak film yapmakt›r. Nihayet Beynelmilel’insenaryosunu yazar. At›f Y›lmaz senaryoyuokur, çok be¤enir <strong>ve</strong> onu kendisi dahil hiç kimseye <strong>ve</strong>rmemesinitembihler. Önder, yine de filmi çekebilecekbirilerini arar. Bu amaçla baz› kiflilerle görüflür.BKM tam burada devreye girer, sonras› çok h›zl› geliflir.Teknik konularda çok iyi olan Muharrem Gülmez ile yönetmenli¤ipaylaflmas›na karar <strong>ve</strong>rilerek proje bafllat›l›r.Beynelmilel, iki ay ön haz›rl›¤›n ard›ndan befl buçuk haftadatamamlan›r. Ancak çekim sonras›nda, hukukîmahzurlar nedeniyle filmin 26 dakikas› ç›kar›l›r <strong>ve</strong> yenibir final çekilir.Film hem giflede iyi ifl yapar hem de pek çok festivaldeödüller al›r. Ancak S›rr› Süreyya Önder’in as›l ödülü, bufilmin “samimiyetine” yap›lan vurgudur.Önder, öç al›c›, köfleli fleyleri sevmedi¤ini, ancak yine defilme çok usturuplu flekilde yedirilmifl birkaç fiskedenkendini alamad›¤›n›, dikkatli aran›rsa filmde bunlar›nbulunabilece¤ini belirtiyor. Ancak sanat aç›s›ndan asl›ndabunu bile yapman›n do¤ru olmad›¤›na inan›yor.Filmdeki foto¤raf çektirme sahnesine dair bir soru üzerine,bu sahneye insanlar›n güldü¤ünü, oysa bu sahneyiyazarken kendisinin içinin yand›¤›n› belirtiyor. Bu sahneninayn› zamanda, içinden geldi¤i sol cenaha yönelikbir hiciv de tafl›d›¤›n› söylüyor. Zira ona göre “‹ki kiflilikbir aflktan ortaya ç›kacak bir rayiha, bütün devrimlerdençok daha önemli. Ne yap›l›rsa aflk ile yap›l›r; burada kastedilende fiziksel aflk de¤il.”Beynelmilel’deki ge<strong>ve</strong>ndeler gibi ötekiler üzerinden yazmay›seviyor Önder; çünkü kendisinin de öteki oldu¤unudüflünüyor. Bundan sonra yazacaklar›nda da ötekili-¤in önemli yer tutaca¤›n› ekliyor.Türkiye’de 12 Eylül ile toplumun tüm katmanlar›n› içinealan bir hesaplaflman›n henüz yaflanmad›¤›n›, bundanhâlâ geri duruldu¤unu, ancak baz›lar›n›n bu kadar a¤›rbir sorumlulu¤u sinemaya yüklemeye çal›flt›¤›n› düflünüyor.Sineman›n en nihayetinde bir sanat eseri oldu-¤una, ondan böylesi a¤›r görevler beklenemeyece¤ineinan›yor.Yine de sinemac›n›n gösterdikleri kadar göstermediklerindende sorumlu oldu¤unu belirtmeden edemiyor.Bu ba¤lamda üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada, muktedirlerin,tehlikeli bulduklar› fleyleri onlar›n içini boflaltmaksuretiyle bertaraf ettiklerini, bu pis ifli de ço¤unluklakendileri yapmak yerine içerideki ehliyetsizlereyapt›rd›klar›n› hat›rlat›yor. Araçla amac›n kolayl›kla yerde¤ifltirebildi¤i, dolay›s›yla, uyan›k olmak gerekti¤i, aksitakdirde bu de¤irmene herkesin su tafl›yaca¤› ikaz›n›yap›yor.Türkiye’deki senaryo yaz›m› konusuna da de¤inen Önder,bizde karaktere yeterince mesai harcanmad›¤›nadikkat çekiyor. Kendisinin bir karakterin filmde görünmeyecekpek çok yönüne bile kafa yordu¤unu, karakteritan›man›n o karakterin kendi dilini gerçekten konuflabilmesiiçin elzem oldu¤unu söylüyor.Tasavvufla ilgili bir çal›flma düflünüp düflünmedi¤i sorusunada, kendisinin dinî e¤itim ald›¤›n›, öyle bir filmyapacak olursa “terki terk etmek” üzerine bir film yapmay›düflünece¤i cevab›n› <strong>ve</strong>riyor.Sonuç olarak, S›rr› Süreyya Önder, hayat›n› samimiyeteksenine oturtuyor <strong>ve</strong> en çok da vicdan›n› yast›k yaparakhuzurlu bir uykuya dalabilmeyi önemsedi¤ini herf›rsatta vurguluyor.37


38‹flaret Çocuklar›Cahit Zarifo¤luYüre¤i korkuyla kuv<strong>ve</strong>tlendi babam›nUnutup genç gelen günleriZaman›n sürerken çekti¤i günleriÇetin bilmecelerleSürdü at›n› flehirlereYün ören at güden kad›nlarOrmanlara tepeden e¤ilen toprak evlerdeKüçük pencereli karanl›k dar odalardaUzaktan uzay›p gelen kurt seslerininUza¤a çekilip gidenAyazda donan gülmeler içindeOrmanlarda süt emziren anneUnuttu gittikçe uzayan çocu¤unuHep kaçarm›fl flehirlerinDemir da¤lar›naUyuyunca toprak befli¤imdeSahipsiz kalanEllerimden kayan ayd›nl›k günlerimMOLA


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMMillî Saraylar Daire Baflkanl›¤›’n›n arfliv sorumlusuolarak görev yapan Göncü’yü, Beylerbeyi Saray›’n›araflt›rmaya iten saik, sarayda rehber iken bugörkemli yap›lara duydu¤u alakad›r.TAM Tez / Makale Sunumlar›Beylerbeyi Saray› Kullan›m›<strong>ve</strong> Teflkilat›Tuncay Cengiz Göncü7 Ocak 2008De¤erlendirme: Zülfikar Kürüm1861-1865 tarihleri aras›nda Sultan Abdülaziz taraf›ndanyapt›r›lan, 18 Ocak 1925 tarihli Bakanlar KuruluKararnamesi ile Millî Saraylar Müdürlü¤ü yönetimineb›rak›lan Beylerbeyi Saray›’n› Ocak ay› Tez/Makalesunumlar›nda Tuncay Cengiz Göncü’nün, BeylerbeyiSaray› teflkilat› üzerine yapt›¤› yüksek lisans tezi çerçe<strong>ve</strong>sindeele ald›k. Millî Saraylar Daire Baflkanl›¤›’n›narfliv sorumlusu olarak görev yapan Göncü’yü, BeylerbeyiSaray›’n› araflt›rmaya iten saik, sarayda rehberiken bu görkemli yap›lara duydu¤u alakad›r.Göncü tezinde sadece Beylerbeyi Saray›’n› de¤il, XIX.yüzy›l Osmanl› saray teflkilat›n› da incelemektedir.Tez süresince karfl›laflt›¤› kaynak s›k›nt›s›n› 2003 y›l›ndaHazine-i Hassa arflivinin aç›lmas› üzerine aflanGöncü’nün temel hedefi, var olan arflivin titiz bir flekildeokunup do¤ru de¤erlendirilmesi <strong>ve</strong> nihayetindeönemli bir kaynak niteli¤i kazanmas›d›r. Göncü, eldeetti¤i <strong>ve</strong>rileri esas alarak tezinin ilk bölümünde BeylerbeyiSaray› ile ilgili temel bilgi eksikliklerini gidermeyeçal›flmakta; ikinci bölümünde ise Beylerbeyi Saray›özelinde XIX. yüzy›l saray tefriflat› <strong>ve</strong> mekân kullan›m›n›ele almaktad›r.Beylerbeyi Saray›’na dair günümüze dek rivayet edilegelenbilgilerin kaynaks›z, kulaktan dolma <strong>ve</strong> -haliyleyanl›floldu¤una iflaret eden Göncü, Hazine-i Hassaebniye defterleri ile inflaat, teknik kadro <strong>ve</strong> zanaat gibio günün konular›n› içeren on bin kadar evrak› tek tekinceleyip bu yanl›fll›klar› tespit etmifltir. Örne¤in BeylerbeyiSaray›’n›n, ilgili kroniklerde belirtildi¤i üzere,bitirilme tarihi 21 Nisan 1865’tir. Ancak bafllama tarihi1861 de¤il, 1863’tür. Cengiz Göncü bu iddias›na temelteflkil edecek evraka tezinde yer <strong>ve</strong>rmektedir.Göncü’nün ulaflt›¤› bir di¤er sonuç, saray masraflar›-n›n tefriflat hariç 38 milyon kurufl, tefriflatla beraberyaklafl›k 45 milyon kurufl oldu¤udur. Göncü’ye görebu masraflar san›ld›¤›n›n aksine çok fazla de¤ildir. Saray,dönemin Avrupa saraylar›na nazaran gayet mütevaz›bir bütçe ile infla edilmekle birlikte flu da göz ard›edilmemelidir ki o dönemde padiflah han›mlar›n›ny›ll›k mücevherat gideri, 8 milyonu faiz olmak üzere83 milyon kurufltur. Bu gider saray yap›m›na nispetleçok büyük bir mebla¤d›r. Günümüzde iddia edildi¤i-39


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMTAM YuvarlakMasa Toplant›lar›TAM SOHBET‹nk›lâb Yay›nlar›Hasan Günefl24 Mart 2008P›nar Yay›nlar›Cevat ÖzkayaTEZ / MAKALE SUNUMLARI14 Nisan 2008Beylerbeyi Saray› Kullan›m› <strong>ve</strong> Teflkilat›Osmanl›’da DenizcilikTuncay Cengiz Göncü7 Ocak 2008Yusuf Alperen Ayd›n4 fiubat 2008TAM SOHBET-SEYRÜSEFERfiam ‹zlenimleriÖnder Kaya31 Mart 2008Girit’e Veda!P›nar fien›fl›kOsmanl› Giriti’nin Son Y›llar› 3 Mart 2008II. Abdülhamit DönemindeDavut HutMusul Vilayeti 7 Nisan 2008B‹R K‹TAP / B‹R YAZARII. Meflrutiyet Dönemi Klasik Paradigmalar› Mustafa Gündüz1 fiubat 2008Uluslararas› Sermaye <strong>ve</strong> Osmanl› Maliyesi Hüseyin Al25 fiubat 2008Jön Türkler <strong>ve</strong> Makedonya SorunuMehmet Hac›saliho¤lu28 Nisan 2008TAR‹H OKUMALARIBizans Kronikleri (4): Anagnostis’in Tarihi Abdulhamit K›rm›z›21 Ocak 2008Bizans Kronikleri (5):Esra Güzel Erdo¤an‹stanbul’un Fethi/Kritovulos 17 Mart 2008Hat›ralarla Yak›n Tarih (1):M. Talha Çiçek‹ttihatç› Bir Arap Ayd›n›n Hat›ralar› 25 Nisan 2008‹Z BIRAKANLAR (Bir Eser-Bir fiah›s-Bir Olay)‹hsan Fazl›o¤lu 19 Ocak 200816 fiubat 200822 Mart 200819 Nisan 2008nin aksine saraylar›n yap›m›nda lükse <strong>ve</strong> debdebeyekaç›lmam›flt›r (Göncü bu tespitleri Ahmed Cevdet Pafla’n›nTezakir’inden iktibas etmektedir).Di¤er taraftan Osmanl›’n›n ihtiflam›n› sergileyen Topkap›Saray›’n›n protokol kayg›lar›ndan müte<strong>ve</strong>llit birmimarisi yoktu. Gerekti¤inde bir elçi alt› ay bekletilebilir,padiflaha her istenildi¤inde ulafl›lamazd›. 1815Viyana Konferans›’ndan sonra Osmanl› Devleti’nin dekabul etti¤i Uluslararas› Protokol Düzeni’ne müsaitbir saray ihtiyac› ortaya ç›k›nca Beylerbeyi Saray›’n›ninfla edilmesine karar <strong>ve</strong>rildi. Asl›nda Beylerbeyi Saray›,t›pk› Dolmabahçe Saray› gibi, padiflah›n müdahilolmaktan ziyade temsil edildi¤i, Tanzimat dönemibürokrasisini yans›tan bir protokol saray› iken Topkap›Saray› devletin tüm birimleriyle ifllevsel olarak kendinigösterdi¤i bir yükselifl dönemi saray›d›r.40


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAM1701 tarihli Bahriye Kanunnamesi’nin, Osmanl›denizcili¤i için yeni bir dönemin bafllang›c›oldu¤unu söyleyen Ayd›n, bu dönemde Osmanl›’n›ndenizcilik alan›nda yapt›¤› düzenlemelerin birdevlet politikas› olarak sürdürüldü¤ünü ifade etti.Saray II. Abdülhamid döneminde, bir ara kamu yarar›-na da kullan›lm›flt›r. Saray›n pafla <strong>ve</strong> ya<strong>ve</strong>ran dairesine,ihtiyaca binaen II. Abdülhamid’in talimat›yla yang›nzedeler,depremzedeler <strong>ve</strong> savaflzedeler yerlefltirilmifltir.Tezin ikinci bölümünde öncelikle sarayla ilgili Mabeyn-iHümayun, bina emini, mutemet, ebniye müdürügibi baz› terimler tarif edilmektedir. Bu bölümde,daha sonra, saray›n mekân kullan›mlar›n› <strong>ve</strong> tefriflat›-n› ele alan Göncü burada malzeme defterleri, tefrifl icmaldefterleri <strong>ve</strong> inflaat onar›m icmal defterlerindenfaydalan›yor. Ayr›ca malzeme defterlerinde geçen kalemlerinbirim fiyatlar›n› tek tek yazarak iktisat tarihçilerininistifadesine sunuyor.‹ncelemeleri sonucunda harem dairesi plan›n›n Topkap›Saray›’ndakine benzer oldu¤unu tespit edenGöncü, burada da padiflah›n odas›n›n hemen yan›ndavalide odas›n›n bulundu¤unu, padiflah han›mlar›n›nodalar›n›n ise valide odas›ndan sonra s›raland›¤›n›kaydederek ilk defa kendilerinin keflfetti¤i bir durumunda alt›n› çizmektedir. Buna göre, Beylerbeyi Saray›’n›nharemi, saray ana binas› içinde de¤ildir.1900’lü y›llar›n bafl›na kadar harem ayr› bir yap›d›r.XX. yüzy›l›n bafllar›nda muhtemelen çürüyerek y›k›-lan harem, masrafl› olabilece¤i endiflesiyle tekrar inflaedilmemifltir. Göncü iddias›n› Sedat Hakk› Eldemkaynakl› foto¤raflarla desteklemektedir.Göncü bu tez çal›flmas›yla mimarl›k tarihi <strong>ve</strong> XIX. yüzy›lsaray tarihi aç›s›ndan önemli sonuçlara ulaflm›flgörünüyor. Bir saray rehberi iken büyük bir merak <strong>ve</strong>ifltiyakla araflt›rmaya koyulan Göncü, di¤er arfliv araflt›rmac›lar›naörnek olabilecek bir titizlikle çal›flmalar›na‹stanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih Bölümü’nde doktorayaparak devam etmektedir.Osmanl›’da DenizcilikYusuf Alperen Ayd›n4 fiubat 2008De¤erlendirme: Cumhur Ersin Ad›güzel<strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf› Türkiye Araflt›rmalar› Merkezi taraf›ndandüzenlenen Tez-Makale Sunumlar› program›nafiubat ay›nda, ‹stanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih Bölümü’nde“Osmanl›’da Deniz” bafll›¤›yla tamamlad›¤›doktora tezi ile Yusuf Alperen Ayd›n konuk oldu.Tez bafll›¤› oldukça genifl bir flekilde düflünülmeyemüsait ise de, esas itibariyle Ayd›n’›n tezi, kalyon özelinde18. as›rda Osmanl› denizcili¤inin geçirdi¤i dönüflümüincelemekte <strong>ve</strong> kalyonun infla sürecini de elealarak, kereste kesiminden kalyonun denize <strong>indir</strong>ilipiçerisine asker yerlefltirilene de¤in geçen sürecin hikâyesini<strong>ve</strong>rmektedir.Ayd›n’›n tezine göre 1701 tarihli Bahriye Kanunnamesi,Osmanl› denizcili¤i için yeni bir dönemin bafllang›-c› olmufltur. Bu dönemde Osmanl›’n›n denizcilik alan›ndayapt›¤› düzenlemelerin bir devlet politikas› olaraksürdürüldü¤ünü ifade eden Ayd›n, birbirini takipeden padiflahlar›n uygulamalar›n›n bu durumu desteklermahiyette oldu¤unu belirtti. II. Mustafa <strong>ve</strong> III.Ahmed dönemlerinde de birtak›m düzenlemeler yap›lmas›ndanhareketle, bahriyenin Osmanl› taraf›ndanönemli görülen bir alan oldu¤una <strong>ve</strong> kad›rgadankalyona geçen Osmanl›’n›n donanmas› üzerindeönemle durmufl oldu¤una dikkat çekti.Baflta arfliv belgeleri olmak üzere çal›flmas› boyuncakulland›¤› kaynaklarda rastlad›¤› kalyonlar› ismen tekerteker ortaya ç›karmaya çal›flt›¤›n› ifade eden Ay-41


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMd›n, her bir kalyonun yaklafl›k on befl-yirmi sene boyuncakullan›mda kald›¤›n› belirtti. Kalyonlar›n, öncelerikaptanlar›n›n isimleriyle, bir süre sonra tafl›d›klar›figürlerle, daha sonralar› ise müstakil olarak isimlendirildikleriniifade etti.1701 tarihli Bahriye Kanunnamesiyle birlikte yap›landüzenlemeler ile Osmanl› donanmas›nda görülen yenilikleretemas eden Ayd›n, kalyon türleri <strong>ve</strong> niteliklerihakk›nda bilgiler <strong>ve</strong>rdi. Kalyonun, Osmanl› donanmas›ndabir tür üst bafll›¤› ifade etti¤ini <strong>ve</strong> neredeysebütün yelkenli gemiler için kullan›ld›¤›n› belirtti <strong>ve</strong> üçdirekli bir gemi türü olan “kara<strong>ve</strong>le”nin belgelerde“kara<strong>ve</strong>le kalyon” olarak isimlendirildi¤ini bu durumaörnek olarak gösterdi.Kalyonlar›n infla edildikleri mekânlar›n bafl›nda ‹stanbul’dakiTersane-i Âmire gelmekteyken, Midilli <strong>ve</strong> Sinopgibi liman flehirlerinde de kalyon infla edilmekteydi.Kalyon yap›m maliyet <strong>ve</strong> süreleri, kalyonun ölçülerinegöre de¤iflmekteydi. Kalyon say›lar›yla ilgili baz›bilgiler de <strong>ve</strong>ren Ayd›n, bu say›lar›n deniz gücünün belirlenmesiiçin kesin bir fikir <strong>ve</strong>remeyece¤i kanaatindeoldu¤unu ifade etti. Kalyonda en önemli vurucu kuv<strong>ve</strong>tolan top say›s› <strong>ve</strong> kalyon mürettebat›, kalyonun büyüklü¤ünegöre de¤ifliklik göstermekteydi. Kalyonlara, kalyondakitop say›s›yla orant›l› olarak barut <strong>ve</strong>rilmekteydi;bu ise kalyon isimlerine göre gerçeklefltirilmekteydi.Kalyon, sadece savafl için de¤il, ayn› zamanda mühimmattafl›mak amac›yla da kullan›lmaktayd›. Bu dönemde,devletin bizzat kendisi taraf›ndan infla edilen kalyonlar›nyan› s›ra kalyon tüccarlar› taraf›ndan yap›lankalyonlar da devlet taraf›ndan sat›n al›nmaktayd›. Ayr›-ca Ruslardan da dört kalyon al›nm›flt›r.Kalyona geçiflle birlikte yelken bezi <strong>ve</strong> lengere duyulanihtiyac›n artt›¤›na iflaret eden Ayd›n, önceleri bumalzemelerin Frans›z <strong>ve</strong> ‹ngilizlerden sat›n al›narakihtiyac›n karfl›land›¤›n› belirtti. Bir süre sonra kurulanbir bezhane ile yelken bezi ihtiyac›n›n, Dökümcü AliUsta ad›nda bir dökümcü ustas› taraf›ndan yaklafl›kseksen kantarl›k bir lenger dökülmesi ile de lenger ihtiyac›n›nOsmanl›’n›n kendisi taraf›ndan karfl›lanmayabaflland›¤›n› ifade etti.Çal›flmas›n› dayand›rd›¤› kaynaklar hakk›nda bilgiler<strong>ve</strong>ren Ayd›n, baflta arfliv belgeleri <strong>ve</strong> kronikler olmaküzere çal›flmas›nda kulland›¤› malzeme hakk›nda bilgiler<strong>ve</strong>rirken, söz konusu alanda araflt›rma yapan/yapacakaraflt›rmac›lar için de çal›flmas› boyunca edindi¤ibirikimi aktard›.Ayd›n, çal›flmas›nda kad›rga ile kalyon aras›ndaki farkl›l›klar›inceleme konusu etmemekle birlikte, sunumsonras›nda kendisine yöneltilen sorularla Osmanl› denizcili¤ininkalyona geçifl öncesindeki durumu hakk›ndabirtak›m bilgiler de <strong>ve</strong>rdi. Program, kat›l›mc›lar›nsoru <strong>ve</strong> katk›lar›yla sona erdi.Girit’e Veda!Osmanl› Giriti’nin Son Y›llar›P›nar fien›fl›k3 Mart 2008De¤erlendirme: Fatma Sel TurhanTürkiye Araflt›rmalar› Merkezi’nin ayl›k faaliyetiTez/Makale sunumlar›n›n 60. toplant›s›nda, P›nar fien›fl›k’tanBo¤aziçi Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih Bölümü’nde2007 y›l›nda tamamlad›¤› “The Transformation of Ot-42


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMTezinde, Osmanl› Giriti’nin otonom Girit’e dönüflümsürecini ele alan fien›fl›k’a göre, 1896-1897 isyanlar›,bu dönüflümde kilit rol oynad›.toman Crete: Cretans, Revolts and Diplomatic Politicsin the Late Ottoman Empire, 1895-1898” adl› doktoratezini dinledik.Osmanl› Giriti’nin otonom Girit’e dönüflüm süreciniele alan fien›fl›k’a göre hem d›flsal hem de içsel boyutlar›olan bu sürecin d›flsal boyutu Avrupa devletlerininGirit’te yaflananlara müdahaleleri <strong>ve</strong> Osmanl›Devleti’nin Avrupa devletleri nezdinde giriflti¤i diplomatikmücadele iken, içsel boyutu bu dönüflümdemeydana gelen olaylar <strong>ve</strong> yerel aktörlerin bu dönüflümekatk›lar›d›r. Tezin en önemli vurgusu 1896-1897isyanlar›n›n, Osmanl› Giriti’nin otonom Girit’e dönüflümündebir kilit rol oynad›¤›d›r. Bu isyanlar Osmanl›Giriti’ndeki içsel yap›y› de¤ifltirmekle kalmam›fl, Osmanl›sonras› dönemi de flekillendirmifltir. Bu isyanlarayr›ca Girit H›ristiyanlar›n› birbiriyle daha çok bütünlefltirmifl<strong>ve</strong> Giritli Müslümanlar ile H›ristiyanlar aras›ndakifarkl›l›klar› öne ç›kar›p iki toplum aras›ndakis›n›rlar› yeniden belirlemifltir. Bafllang›çta elitler taraf›ndantahayyül edilen farkl›l›klar, genifl kitlelerin hareketiile gerçekli¤e dönüflmüfltür.Tezdeki temel soru, ideoloji, isyan <strong>ve</strong> diplomasininGiritlilerin hayat›n› ne ölçüde etkiledi¤idir. fien›fl›k’agöre XIX. yüzy›lda Girit H›ristiyanlar›n›n siyasallaflma<strong>ve</strong> milliyetçileflmeleri, Yunan milliyetçili¤ine referanstabulunulmadan aç›klanamaz. Bu ba¤lamda Yunanulusal kimli¤inin nas›l imal edildi¤i <strong>ve</strong> Girit’e ne flekildenüfuz etti¤i üzerinde duran fien›fl›k, süreçte Yunandevletinin yay›lmac› politikalar› ile ideolojik <strong>ve</strong> kültürelnüfuzunun çok önemli bir rol oynad›¤›na iflaret etmektedir.Girit’in Yunanistan’la birleflmesi, yani“enosis”in Giritli H›ristiyanlar›n mutlak <strong>ve</strong> yegâne arzusuoldu¤u fleklindeki standart görüflü elefltiren fien›fl›k,Giritli H›ristiyanlar›n as›l amaçlar›n›n adada varolan sosyoekonomik <strong>ve</strong> siyasî yap›y› de¤ifltirmek <strong>ve</strong>Osmanl› askerlerinin adadan çekilmesini sa¤layarakiktidar› ele geçirmek oldu¤unu belirtmektedir. Giritörne¤inin, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun baflka vilayetlerinde<strong>ve</strong> di¤er çok etnikli imparatorluklarda meydanagelen de¤iflim <strong>ve</strong> ihtilaflarla karfl›laflt›r›labilece¤iüzerinde duran fien›fl›k, Giritli Müslümanlar ile H›ristiyanlararas›ndaki iflbirli¤i <strong>ve</strong>ya çat›flman›n benzersizolmad›¤› görüflündedir. Girit deneyimi, daha genifl birbütünün parças›d›r.Bu çal›flma büyük ölçüde Osmanl› resmî görevlileri taraf›ndanüretilmifl arfliv materyaline dayanmaktad›r.Bu ba¤lamda a¤›rl›kl› olarak, Baflbakanl›k Osmanl› Arflivleri’ndebulunan Y›ld›z Tasnifi <strong>ve</strong> Girit ‹radeleriTasnifi kullan›lm›flt›r. Özellikle Y›ld›z Perakende Tasnifi’nde<strong>ve</strong> Osmanl› Bankas› Arflivi’nde mevcut Giritile ilgili belgeler, Osmanl› Giriti’ni ele alan bir tez çal›flmas›ndailk defa kullan›lm›flt›r. Bu belgelerin yan›s›ra Amerikan <strong>ve</strong> ‹ngiliz elçilik raporlar› ile Osmanl›ca,Yunanca <strong>ve</strong> yabanc› bas›ndan baz› gazeteler de tezinana malzemelerindendir.Tezinde, fetihten sonra adadaki Müslüman nüfusunsürgün politikalar›ndan ziyade yerli halk›n Müslümanlaflt›r›lmas›ylaolufltu¤unun alt›n› çizen fien›fl›k,1821 y›l›ndan sonra adadaki Müslüman nüfusta azalmagörüldü¤ünü <strong>ve</strong> özellikle 1897’deki isyandan sonrabu durumun h›zl› bir düflüfle dönüfltü¤ünü belirtmektedir.May›s 1896’da adan›n bat› bölgesinde iç huzursuzluklarartm›fl, Müslüman <strong>ve</strong> H›ristiyan halk birbirleriniöldürmeye bafllam›flt›r. H›ristiyan isyanc›lartaraf›ndan Müslümanlar›n mallar› ya¤malanarak evleri<strong>ve</strong> zeytin a¤açlar› atefle <strong>ve</strong>rilmifltir. Öte yandan Girit’tekiisyan› desteklemek üzere Yunanistan’dan adayagönüllüler <strong>ve</strong> askerî mühimmat gönderilmifltir. fiu-43


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMbat 1897’de Yunan askerleri aday› iflgal eder. Bu isyan›nen fliddetli aflamalar›ndan biri adan›n do¤u bölgesindebulunan Estiye’de gerçekleflir. 18 Mart 1897’deGirit, Avrupa devletlerinin donanmalar› taraf›ndanabluka alt›na al›n›r; ayr›ca Avrupa devletlerinin amiralleriadada otonomi idaresinin kuruldu¤unu halkailan eder. Adan›n iç kesimlerinde yaflayan <strong>ve</strong> isyanc›-lar›n sald›r›lar›na maruz kalan Müslüman halk Kandiye,Hanya <strong>ve</strong> Resmo gibi büyük flehirlere göç eder. Girit’teisyan devam ederken Yunan çeteleri Teselya’dakiOsmanl›-Yunan s›n›r›nda provokasyonlara bafllar.Abdülhamid’in tüm savafl karfl›t› tutumu <strong>ve</strong> giriflimlerinera¤men 12 Nisan 1897’de Osmanl›-Yunan s›n›r›ndasavafl patlak <strong>ve</strong>rir <strong>ve</strong> otuz gün süren bu savaflta Yunanordular› Osmanl› ordular› taraf›ndan a¤›r bir yenilgiyeu¤rat›lmas›na ra¤men Osmanl› Devleti ile Avrupadevletleri aras›nda ‹stanbul’da yap›lan bar›fl görüflmelerindenkazançl› ç›kan taraf Yunanistan olur.Savafl›n Girit aç›s›ndan önemi, bu tarihten sonra Avrupadevletlerinin Osmanl›’n›n adadan çekilmesineyönelik bask›lar›n› aflamal› bir flekilde artt›rmalar›d›r.Bu ba¤lamda Girit’te Osmanl› idaresinden otonomiidaresine geçiflin basit bir geçifl olarak adland›r›lamayaca¤›n›belirten fien›fl›k’a göre bu, hem siyasî <strong>ve</strong> demografikhem de sosyoekonomik bir dönüflümdür.Bu de¤iflimle birlikte adadaki Müslümanlar ellerindekimallar› H›ristiyanlara satarak h›zla göç etmeye bafllam›flt›r.Göçle birlikte Girit daha homojen bir yap› arzetmeyebafllam›fl <strong>ve</strong> Girit Müslümanlar› az›nl›k durumunadüflmüfltür.Sonuçta, Osmanl› kaynaklar› üzerinde yapt›¤› detayl›incelemede fien›fl›k, dönemin Osmanl› devlet adamlar›n›nGirit’teki geliflmelere kay›ts›z kalmad›¤›n›n <strong>ve</strong>gereken çabay› gösterdiklerinin alt›n› çizmektedir. Girit’tehuzur <strong>ve</strong> asayiflin yeniden sa¤lanabilmesi içinGiritli H›ristiyanlara birçok ayr›cal›k <strong>ve</strong>rilmifl <strong>ve</strong> reformlaryap›lm›flt›r. Dolay›s›yla, fien›fl›k’a göre, Osmanl›Devleti’nin adadaki reformlar› engelledi¤i hususundaAvrupa devletlerinin ›srar› do¤rulu¤u yans›tmamaktad›r.Arfliv belgelerinden, Osmanl› devletadamlar›n›n amac›n›n sadece savafl› bast›rmak olmad›¤›,adada huzur <strong>ve</strong> bar›fl› yeniden tesis etmek içinbüyük çaba harcand›¤› anlafl›lmaktad›r.II. Abdülhamit DönemindeMusul VilayetiDavut Hut7 Nisan 2008De¤erlendirme: E b u b e k i r C e y l a nMarmara Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih Bölümü’nde tamamlad›¤›“Musul Vilayetinin ‹darî, ‹ktisadî <strong>ve</strong> Sosyal Yap›s›(1864-1909)” bafll›kl› doktora tezi ba¤lam›nda Nisanay› Tez/Makale sunumlar›nda misafirimiz Davut Hutidi. Daha önce ayn› bölümde XIX. yüzy›lda Basra gümrü¤üüzerine yapt›¤› yüksek lisans tezi ile Irak co¤rafyas›nailgisinin geliflti¤ini ifade eden Hut, inceledi¤i dönemeVilayet Nizamnamesi’nin ilan edilifl tarihi olan1864 ile bafllamaktad›r. Midhat Pafla 1869’da Ba¤datvalili¤ine getirilinceye kadar ciddi bir ›slahat program›-n›n uygulanamad›¤› Musul’da bu tarihten sonra Tanzimatreformlar› tedricen uygulanmaya çal›fl›lm›flt›r.Tezin as›l yo¤unlaflt›¤› II. Abdülhamit döneminde,Musul vilayeti geliflmesini sürdürmüfl <strong>ve</strong> 1879 y›l›nda44


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMmüstakil bir vilayet flekline dönüfltürülmüfltür. 1879-83 y›llar› aras›nda Kerkük flehri merkez yap›lm›flsa dadaha sonraki y›llarda Musul flehri vilayet merkezi olmaözelli¤ini korumufltur. Hut’un tezinde vurgulad›¤›önemli hususlardan bir tanesi hiç flüphesiz vilayetinsosyal dokusundaki bask›n afliret yap›s›n›n reformlar›nuygulanmas›n› yads›namaz bir flekilde engelledi¤idir.Bu nedenle II. Abdülhamit, devletin dü<strong>ve</strong>l-i muazzamaile yo¤un bir flekilde mücadele etti¤i bu dönemdebaflka Arap vilayetlerinde oldu¤u gibi, Musul’unileri gelenlerini, afliret reislerini <strong>ve</strong> dinî önderlerinimaafl, unvan, maddî yard›m <strong>ve</strong> ifllenen suçlar›naff› gibi çeflitli yöntemlerle kendi flahs›nda devleteba¤lamaya çal›flm›flt›r. Asl›nda II. Abdülhamit’in eflraf-‹slâmsiyaseti bu anlamda bölgede uygulanmak istenenTanzimat reformlar›yla zaman zaman çeliflmekteydi.Örne¤in, yerel eflraf›n kayr›lmas› vilayet valisiningücünün pekifltirilmesiyle ya da afliretlerin iskan›ylauyuflmamaktayd›. Sultan Abdülhamit, döneminflartlar› çerçe<strong>ve</strong>sinde kiflilerin sadakati üzerindengenifl kitlelerin merkeze ba¤lanmas›n› hedeflemifl <strong>ve</strong>bunda da büyük ölçüde baflar›l› olmufltur.Tanzimat döneminde s›kl›kla uygulanan bir siyasetibu dönem Musul’unda da görmek mümkün. Afliretfleyhlerinin kaymakam <strong>ve</strong> yöre ileri gelenlerinin vilayetidare meclislerine üye yap›lmas› eflraf› siyaset mekanizmas›naeklemlemenin önemli bir unsuruydu.Fakat Musul’daki sosyal yap›n›n kendine has niteli¤iile yetiflmifl insan eksikli¤i (kaht-› ricâl), gelenekselidareci <strong>ve</strong> memurlar›n de¤iflmemesi, yani insan unsurununayn› kalmas›, eski al›flkanl›klar›n devam etmesine<strong>ve</strong> çeflitli konulardaki suistimallerin önünün al›-namamas›na f›rsat <strong>ve</strong>rmifltir. Bu sebeple ›slahat tart›flmalar›devaml› Musul’un gündeminde kalm›flt›r. ‹smailHakk› Pafla <strong>ve</strong> Tahsin Pafla gibi valiler asayifl <strong>ve</strong>düzenin sa¤lanmas›nda baflar›l› olurken, Ömer VehbiPafla gibi sertlik yanl›s› valiler durumun daha da kötüleflmesinezemin haz›rlam›flt›r. Tezde incelenen dönemboyunca Musul valilerinin hizmet ortalamalar›-n›n takriben 1.1 y›l gibi k›sa süreli olmas› vilayettekiistikrars›zl›¤›n önemli bir göstergesidir.‹ktisadî aç›dan Musul’da yerleflik nüfusun temel geçimkayna¤› tar›m; göçebeli¤e en uygun maiflet tarz›da hayvanc›l›kt›. Musul’un iklim <strong>ve</strong> arazisinin uygunlu¤ubölgeyi bir tah›l merkezi yapm›fl, ihtiyaç fazlas›“art›k ürün” ise civar vilayetlerin ihtiyac›n› karfl›lam›flt›r.fiehrin iktisadî <strong>ve</strong> ticarî hayat›na iliflkin Hut önemlibir sonuca varmaktad›r: XIX. yüzy›l›n ortalar›ndanitibaren “Avrupa’dan gelen bol <strong>ve</strong> ucuz mallar›n eltezgahlar›na dayal› Osmanl› yerel sanayisini zay›flatt›-¤›” fleklindeki genel yarg›n›n Musul için pek de geçerlili¤iyoktu. Çünkü, bir “emtia üretim <strong>ve</strong> da¤›t›m merkezi”konumundaki Musul’un ticaretinin yar›dan fazlas›vilayetteki sancak <strong>ve</strong> kazalarla yap›lmaktayd›.Davut Hut, Abdülhamit döneminin önemli unsurlar›ndanbiri olan Hamidiye alaylar›n›n Musul vilayetindede uyguland›¤›n›, Miran, Millî <strong>ve</strong> fiemmer afliretlerindenüç Hamidiye alay› teflkil edildi¤ini, fakat bualaylar›n imtiyazl› statüsü nedeniyle zaman zamanasayiflsizliklere <strong>ve</strong> adalete olan gü<strong>ve</strong>ni sars›c› geliflmelereyol açt›¤›n› kaydetmektedir. Yine Abdülhamit dönemininbir özelli¤i alayl›-mektepli rekabeti, bu dönemMusul’unda da kendini göstermekteydi.Tezde vurgulanan konulardan bir di¤eri II. Abdülhamit’inbölgede izledi¤i toprak politikas›d›r. MidhatPafla’n›n Ba¤dat valili¤i döneminde baflar›yla uygulad›¤›bofl arazilerin (afliret fleyhlerinden ziyade) bireylere/ahaliyetapu karfl›l›¤›nda da¤›t›lmas› Abdülhamitdöneminde durdurulmufltur. Petrol kayna¤› bak›m›ndanbu bölgelerin o tarihlerde öneminin anlafl›lmaya45


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMad›yla kitaplaflt›rd›¤› çal›flmas›n› dinleyicilere sundu.Gündüz, Osmanl› modernleflmesinin irtifa noktas›olarak gördü¤ü II. Meflrutiyet döneminde sadece siyasîalanda de¤il, toplumsal alanda da etkili de¤iflimlerinmeydana geldi¤ini belirtti. Gündüz’e göre Tanzimaty›llar›ndan itibaren oluflmaya bafllayan Bat›c›,Türkçü <strong>ve</strong> ‹slâmc› paradigmalar en yüksek düzeylerinebu dönemde ulaflm›fllard›r. O y›llarda bu üç paradigman›nsözcülü¤ünü ise s›ras›yla ‹çtihad, Türk Yurdu<strong>ve</strong> Sebilü’r-Reflad dergileri yapm›flt›r. Dergilerin fikirbabal›¤›n› yapan yazarlar›n, modernleflme <strong>ve</strong> toplumsalde¤iflmeye katk›lar›n› ele alan Gündüz, buçerçe<strong>ve</strong>de dönemin ayd›nlar›n›n; toplum, toplumsalde¤iflme, e¤itim, dil, dilde sadeleflme, kad›n <strong>ve</strong> ailekonular›n› esas alarak ileri sürdükleri fikirleri analizetmektedir.Üç ayr› dergide, bu konular üzerine yazan ayd›nlar›nfikirleri aras›nda detaylarda baz› farkl›l›klar görülmesinera¤men asl›nda birbirlerine paralel düflündüklerini,benzer fleyler söylediklerini vurgulayan Gündüz, benzerliklere›fl›k tutmak üzere yapt›¤› tablolardan örneklergösterdi. Konu¤un bu hayli ilginç iddias›, flüphesiz,ayn› düflünürlerin siyasî fikirlerine dair daha önce yap›lançal›flmalarla çeliflmektedir. Gündüz, söz konusuçal›flmalar›n sorununu, fikrî farkl›l›klar›n daha fazlaöne ç›kart›lmas› <strong>ve</strong> önemli ölçüde fikir ayr›l›klar›n›nbulundu¤unun ileri sürülmesi olarak görmektedir.Gündüz son olarak, II. Meflrutiyet döneminde daha öncelerisöylenemeyen, yaz›lamayan fikirlerin yaz›lmaya,tart›fl›lmaya bafllanmas›na ra¤men dönemin meseleleriniçözecek çok orijinal, çok etrafl› çözüm önerilerininortaya konulamad›¤›na da iflaret etmektedir.Uluslararas› Sermaye <strong>ve</strong>Osmanl› MaliyesiHüseyin Al25 fiubat 2008De¤erlendirme: K a z › m B a y c a rSon dönem Osmanl› malî <strong>ve</strong> iktisadî tarihi üzerine çal›flmalaryapan Hüseyin Al, Bir Kitap Bir/Yazar program›nafiubat ay›nda konuk oldu. Programda, Al’›n, Osmanl›Bankas› yay›nlar›ndan ç›kan Uluslararas› Sermaye<strong>ve</strong> Osmanl› Maliyesi adl› kitab› çerçe<strong>ve</strong>sinde Osmanl›maliyesinin uluslararas› sermaye ile olan iliflkisinitart›flt›k.Al, Osmanl›’n›n K›r›m Savafl› s›ras›nda ald›¤› borçlar›inceledi¤i bu çal›flmas›n›, yabanc› komiserlerin yabanc›lardanal›nan krediler üzerindeki kontrol mekanizmas›Osmanl›’n›n daha sonraki y›llara ait borçlanmasüreçlerinde de benzer bir nitelik tafl›yor muydu,XIX. yüzy›lda uluslararas› finans piyasalar›ndan borçlanandi¤er ülkelerde buna benzer a¤›r flartlarla borçlanmalarsöz konusu muydu, Osmanl› borçlanmas›di¤er ülkelerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda nerede durmaktayd›,Osmanl›’n›n borçlanma koflullar› görece daha a¤›rya da daha hafif miydi, gibi dikkati çeken sorular ba¤lam›ndaele almaktad›r.Araflt›rmas›nda gerek Türkiye’deki gerek yurtd›fl›ndaki-özellikle Osmanl› borçlar›na dair bilgi içeren ‹ngilizParlamentosunun yay›mlad›¤›- arfliv kaynaklar›ndanyararlanan; di¤er ülkelerin borçlanma koflullar›naait bilgilerin toplanmas›nda ise yabanc› dillerde yay›mlanm›flpek çok dergi <strong>ve</strong> gazete tarayan Al, birincil48


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMAraflt›rmas›nda gerek Türkiye’deki gerek yurtd›fl›ndaki arflivkaynaklar›ndan yararlanan Al, di¤er ülkelerin borçlanmakoflullar›na ait bilgilerin toplanmas›nda ise yabanc› dillerdeyay›mlanm›fl pek çok dergi <strong>ve</strong> gazete tarad›kaynaklar›n d›fl›nda, konuyla ilgili teorik k›s›mlarda,ikincil kaynaklar› da yo¤un olarak kullanmaktad›r.Öncelikle, XIX. yüzy›lda yat›r›mc›lar›n hangi kriterleregöre ülke tahvillerine para yat›rd›klar› sorusunu mercekalt›na yat›ran Al’a göre, Osmanl› özelinde düflünüldü¤ündeborçlanmalar, spekülatif bir ülke konumundabulunan Osmanl› için oldukça zor flartlardayürüyen bir süreçtir. Bu noktada XIX. yüzy›lda yat›r›mc›lar›n,yat›r›m kararlar›n› nas›l ald›klar› sorusu, devletborçlar›n›n tarihini incelemeyi gerektirmektedir.Burada, yat›r›mc›lar›n bilgi edinme kanallar› ile yat›-r›m karar› <strong>ve</strong>rilirken bilgi edinme süreçlerinde ortayaç›kabilecek asimetrik bilgi problemi ayr›ca önemlidir.Nitekim, ülkeler ço¤unlukla borçlanmaya ç›kt›klar›ndamalî durumlar›n› oldu¤undan iyi göstermektedirler.Böyle bir spekülatif durumda yat›r›mc›lar›n imdad›naçeflitli arac› kifli, kurum, finans içerikli süreli yay›nlarya da el kitapç›klar› yetiflmektedir. Yine bu dönemdeülke riskinin belirlenmesi yat›r›mc›lar›n karfl›-laflt›klar› mühim zorluklardan biridir. Bu hususta, yat›r›mc›lar›nesas alabilecekleri tek referans noktas›arac› kifli ya da kurulufllar›n itibar› <strong>ve</strong> kredibilitesidir.Ülkelerin risk derecelendirmesine yönelik XIX. yüzy›lsonlar›nda yap›lan çal›flmaya göre Osmanl› Devleti’nin,afl›r› <strong>ve</strong> yüksek faizle borçlanan devletler aras›ndayer ald›¤›n› belirten Al, Osmanl› tahvillerininmarjlar›, trendleri, tahvil fiyatlar›n›n yükselifl <strong>ve</strong> düflüflnedenleri <strong>ve</strong> devlet borçlanmalar› ile uluslararas› politikaüzerinde de durmaktad›r.Al’a göre, devlet müdahaleleri piyasa mekanizmas›n›aksatan bir süreçtir. Çünkü bu, baz› ülkelerin daha rahat<strong>ve</strong>ya daha düflük faiz oran›yla borçlanmalar›n› engellemifltir.Örne¤in Osmanl› Rusya ile savafl›rken, buülkenin müttefiki Fransa’dan borç talep etmifltir. RusyaFransa’ya, ancak Ermenilere bir k›s›m haklar tan›-mas› karfl›l›¤›nda Osmanl›’ya borç <strong>ve</strong>rebilece¤ini bildirmifltir.Öte taraftan, borçlanma flartlar› karfl›laflt›r›ld›¤›ndaülkeler aras›ndaki en büyük benzerlik her ülkenin enmuteber kaynaklar›n› teminat göstermesidir. Borçlananülkeler bu yolla daha fazla yat›r›mc›y› çekmeyihedeflemektedirler. Osmanl› Devleti’nin ilk dört borçlanmasürecine bak›ld›¤›nda, en az s›k›nt›n›n 1854 y›-l›ndaki borçlanmada yafland›¤› görülmektedir. Burada,M›s›r’dan al›nan <strong>ve</strong>rginin teminat olarak gösterilmesiborcun al›nmas›nda kolayl›k sa¤lam›flt›r. 1855y›l›nda küçük çapl› say›labilecek bir sorun söz konusudur.Osmanl›’n›n faiz ödemesini geciktirmesi ‹ngilizParlamentosunda soruflturma konusu edilecek boyutagelmifl, ancak pazarl›klar sonucunda bu meselede afl›lm›flt›r. Osmanl›, borçlar›n› a¤›r aksak da olsageri ödeyebilmifl <strong>ve</strong> 1875’e kadar -Latin Amerika ülkeleri<strong>ve</strong>ya Yunanistan’a nispetle- borç ödemelerindeciddi bir darbo¤aza girmemifltir.Ancak yine de, hem yat›r›mc›lar hem de borçlananOsmanl› Devleti aç›s›ndan bu süreç zorlu <strong>ve</strong> her iki taraf›nda zaman zaman zarar etti¤i bir süreç olmufltur.Osmanl› aç›s›ndan bak›ld›¤›nda ülke kredibilitesinindüflüklü¤ü, yat›r›mc›lar›n Osmanl› Devleti hakk›ndakibilgilerinin yetersizli¤i, kamu maliyesine yönelik göstergelerinuzun aral›klarla yay›nlanmas› <strong>ve</strong> Osmanl›hakk›ndaki mevcut önyarg›lar devletin kredi çekmesinigüç hale getiren faktörlerdi. Krediler belli çekincelerle<strong>ve</strong>rildi¤i için, Osmanl› nispeten yüksek faiz oranlar›yla<strong>ve</strong> ekstra teminatlar göstermek suretiyle borçlanmay›gerçeklefltirebiliyordu.49


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMBorçlanma sürecinde Osmanl› tahvillerine yat›r›m yapanlar›nda ma¤duriyeti görülmektedir. Özellikle, devletlerinborçlar›n› ödeyemedikleri durumlarda, yapt›-r›m gücü <strong>ve</strong> uluslararas› geçerlili¤i olan yasal kodlar›n<strong>ve</strong> mahkemelerin bulunmamas›, yat›r›mc›lar›n karfl›-laflt›klar› en büyük zorluk olarak zikredilebilir. Böylebir durumda yat›r›mc›lar, haklar›n› gözetebilmek ad›-na kendi ülkelerinin hükümetlerinin kap›s›n› çalmaklaberaber hükümetlerin o dönemde mevcut d›fl politikkonjonktür üzerinden gelifltirdikleri politikalar, yat›-r›mc›lar›n menfaatleriyle kimi zaman örtüflmedi¤i içinzararlar›n› karfl›lamalar› mümkün olmuyordu.Al’›n bu çal›flmas› yaklafl›k 25 y›ll›k, günlük bazdaLondra’da ifllem gören tahvillerin fiyatlar›n› <strong>ve</strong>ren birdatabasei içermesi bak›m›ndan da sahas›na önemlibir katk› sa¤lamaktad›r. Zira tahvil fiyatlar› özelliklegünlük olaylar› takip etmede <strong>ve</strong> fiyatlar› düflüren <strong>ve</strong>yayükselten iç <strong>ve</strong> d›fl etkenleri sorgulamada önemli birgöstergedir.TAM Sohbet‹nk›lâb Yay›nlar›Hasan Günefl24 Mart 2008De¤erlendirme: Hatice Çolak YentürkTürkiye Araflt›rmalar› Merkezi, Türkiye araflt›rmalar›bünyesinde de¤erlendirilebilecek, Türkiye üzerine yay›nyapan dergi <strong>ve</strong> yay›nevleriyle Türkiye’ye dair yay›nc›l›kyapman›n problemlerini, bugününü <strong>ve</strong> gelece¤initart›flmaya devam ediyor. Bu minval üzere düzenlenenTAM Sohbet program›n›n ikinci konu¤uolan ‹nk›lâb Yay›nlar›’n›n kurucular›ndan <strong>ve</strong> ayn› zamandagenel yay›n yönetmeni Hasan Günefl ile yay›-nevinin tarihçesi, yay›n politikas›, sorunlar› <strong>ve</strong> gelece-¤i üzerine konufltuk.Yay›nc›l›¤a 1983’te ilk kitab› olan <strong>ve</strong> flimdiye kadar 20bask› yapan Hüsnü Aktafl’›n Kelimeler <strong>ve</strong> Kavramlar’›n›basarak ad›m atan ‹nk›lâb Yay›nlar›’n›n kuruluflhikayesini anlatan Günefl, öykülerinin çok profesyonelce,bir yay›nevi kural›m fleklinde bafllamad›¤›n›,bu serü<strong>ve</strong>ne lise y›llar›nda Millî Türk Talebe Birli-¤i’nde ç›kard›klar› mecmua ile at›ld›klar›n›, üni<strong>ve</strong>rsitey›llar›nda ‹stanbul Türk Oca¤›’n›n ç›kard›¤› ayl›k mecmuaile devam ettiklerini söyledi. Derginin darbe sonras›yay›nlanmad›¤› 80’li y›llarda, bir daha ayr›lmayacaklar›semt olan Fatih’te kurduklar› kitabevine, ogünkü atmosferin etkisiyle <strong>ve</strong>rdikleri ‹nk›lâb ismi flimdikiyay›nevine isim babal›¤› yapm›flt›r. 80’li y›llar›nentelektüelleri için yay›nevleri buluflma yeridir <strong>ve</strong> buy›llardan sonra meramlar›n› art›k mecmua ile de¤il kitapyoluyla anlatmaya çal›flm›fllard›r.Yay›nc›l›¤a bafllad›klar› dönemde Sebil, Dirilifl, Hilal,Ca¤alo¤lu, P›nar gibi az say›da yay›nevi bulunmaktad›r.Bu nedenle kitap tirajlar› oldukça fazlad›r (herbask› befl bin-on bin civar›nda). Türkiye’de yay›nc›l›k,özellikle kültür yay›nc›l›¤›, büyük kurulufllar›n vak›fad› alt›nda destekleri ile ilerlemektedir. Cemaat yay›nc›l›¤›<strong>ve</strong> kiflisel yard›mlar meselenin bir baflka <strong>ve</strong>çhesidir.Burada Günefl, kendi yay›nevlerinde bunlar›nhiçbirinin söz konusu olmad›¤›n› vurgulayarak kendilerininflirket kurup ortaya koyduklar› sermaye ile dörtbefl kitap ç›kard›klar›n›, yeni kitap yay›nlamak içinbunlar›n kâr›n›n toplanmas›n› beklediklerini <strong>ve</strong> bunungetirdi¤i s›k›nt›lar› aktard›.50


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMOcakfiubatMartNisankatk›lar›yla haz›rlanan program›n yan›s›ra söz konusuay içerisinde <strong>ve</strong>fat etmifl baz› bilim <strong>ve</strong> düflünceadamlar›m›z ile ay›n önemli olaylar› <strong>ve</strong> eserlerinin foto¤raflar›ndanoluflan resim sergisi de Meryem Üke,Berra Kepekçi <strong>ve</strong> Reyhan Sar›kaya’n›n katk›lar›yla devametmektedir.OCAK 2008Bir KifliMehmed Süreyya (12 Ocak 1908)Bir OlayI. ‹nönü Zaferi (10 Ocak 1921)Bir EserKapal› Çarfl›\Büyük Bedesten (1460)fiUBAT 2008Bir KifliMehmet Emin Yaz›c› (3 fiubat 1945)Bir OlayFatih Sultan Mehmed’in II. Cülûsu (18 fiubat 1451)Bir Eserer-Risaletu’l-Muhammediye (Ocak-fiubat 1472)MART 2008Bir KifliAhmet Avni Konuk (19 Mart 1938)Bir OlayI. G›yaseddin Keyhüsrev’in Antalya’y› fethi(5 Mart 1207)Bir EserRumeli Hisar›’n›n ‹nflas› (1452)N‹SAN 2008Bir KifliKoca Rag›b Pafla (8 Nisan 1763)Bir Olay31 Mart Vakas› (13 Nisan 1909)Bir EserTophane [I. Mahmud Han] Çeflmesi (1732).52


54yaflam tarz›n› anlamaya çal›flmak çok kolay de¤ildi. Ancak hayat›mda bunun istisnai örne¤iniHabermas’›n Kamusall›¤›nYap›sal Dönüflümü adl› kitab›n› okurken yaflad›m. Habermas19. yüzy›l Paris’ini anlat›rken, insanlar›n ufak cafélerde siyaset, ekonomi, felsefe,sanat hakk›nda konuflmaya bafllamalar›n› bir anlamda kamusall›¤›n bir dönüflümüolarak okur <strong>ve</strong> sonras›nda ise modern bir dönemin ad›mlar›n›n bu insan tipi üzerindenentellektüeli, tüccar› <strong>ve</strong> bürokrasisi ile at›lmaya bafllad›¤›n› söyler. Çok sonralar› benzerbir iletiflim a¤›n›n, bizim topraklar›m›zda belki yüzy›llardan beri fliir, hikâye, türküler <strong>ve</strong>yamimarî arac›l›¤› ile geliflti¤ini farkettim. Bu fark›ndal›k, haliyle di¤er flehirlerin hangiiletiflim yöntemleri ile kendi iç dinamiklerini oluflturdu¤u sorusunu akl›ma getirdi. Pekin’eayak basan hemen hemen bütün tan›d›¤›m Türklerin en büyük sorunu da bu iletiflimaraçlar›n›n s›k› s›k›ya devlete ba¤l› olmas›ndan kaynaklan›yordu. Örne¤in Cuma namaz›ç›k›fl›nda cami önündeki birliktelikler bir çay oca¤›nda ya da cami kah<strong>ve</strong>hanesindedevam edemiyordu. Bu sadece Müslümanlar için de¤il di¤er Çinliler için de geçerli. fiehirmerkezlerinde sadece turistlerin oturup muhabbet edebilece¤i kafeler var ama flehrin di-¤er bölgelerinde, üni<strong>ve</strong>rsite kampüslerinde bile bu imkân çok s›n›rl›. Sadece bu örnektenSEYRÜSEFER


55yola ç›k›p Mao sonras› oluflturulmaya çal›fl›lan insan tipi üzerinde yorum yap›labilir; ancakher zaman ak›lda tutulmas› gereken fley, mevcut otoritenin ulaflamad›¤› <strong>ve</strong> her türlüsosyal etkiye karfl› direnen gelenek <strong>ve</strong> kültürdür. K›saca büyük flehirlerde Hutong denilenbölgeler <strong>ve</strong> küçük flehirlerin hemen hepsinde çok genifl yer bulan Çin gelenekselsosyal hayat› birfleylerin ulaflamad›¤› sosyal bir dinamizm olarak okunabilir.Pekin’i görmeden önce, nas›l bir flehirle karfl›laflaca¤›m› bilmiyordum; dört bin y›ll›k birmedeniyeti mi, yoksa altm›fl y›ll›k komünist rejimi mi yans›t›yordu? Çünkü neresindenbakarsak bakal›m ötekine kap›s›n› daha yeni açan bir devletin s›n›rlar› içine giriyorduk.Böylece bir medeniyetin kadim topraklar›na ayak bast›¤›m bilincini asla yitirmemeyeçal›flt›¤›m Pekin’in, “Bir imparatorluk flehri nas›l olur acaba?” sorular› alt›nda beni karfl›layaca¤›n›umut ederken bir yabanc› olman›n <strong>ve</strong>rdi¤i duygusal hislerle <strong>ve</strong> ufak tefekaksiliklerle bafllad› ilk tecrübelerimiz. Israrla burada karfl›laflaca¤›m her yeni -iyi <strong>ve</strong>yakötü- fleyle asl›nda farkl› tecrübeler edindi¤imi tekrarlad›m durdum zihnimde. Ve k›sabir süre sonra flehir bize de¤iflmiflli¤ini, de¤iflkenli¤ini, sabitelerini göstermeye bafllad›.‹lk geldi¤imiz günlerde özellikle havaalan›ndan flehir merkezine do¤ru yol al›rken gördü¤ümüzbüyük <strong>ve</strong> ihtiflaml› binalar, olimpiyat çal›flmalar› ile birleflince ortaya gerçektenmodern <strong>ve</strong> bir o kadar da görkemli bir flehir ç›km›fl. Ben hâlâ binlerce y›ll›k bir medeniyetinflehir kültürünü merak ediyordum, o da bana ›srarla modern yüzünü gösteriyordu.fiimdilik anlad›¤›m kadar› ile modernli¤i gelenekle nas›l birlefltirir <strong>ve</strong> özüme yak›nolabilirim telâfl› ile yo¤rulan bir flehir var karfl›m›zda. fiu ana kadar gezdi¤imiz <strong>ve</strong>gördü¤ümüz yerlerde bu ikisinin mezcedildi¤ine flahit olduk. Nitekim Tianenmen Meydan›’n›n‹mparatorluk Saray› ile birleflen ihtiflaml› görüntüsü hemen yan›bafl›ndaki özgünÇin mimarisi ile birleflince Çinlilerin tabiri ile bir Ça¤dafl Dönem (Mao sonras›) tablosuortaya ç›km›fl. fiehrin 30 kilometrelik bir alana yay›lm›fl popüler yerleflim yerlerivar. Bu alan› Mecidiyeköy <strong>ve</strong> Le<strong>ve</strong>nt ile K›z›lay <strong>ve</strong> Çankaya birleflimine benzetiyorum.Baflkent olmas› ile Ankara, kültürel miras› ile ‹stanbulla karfl› karfl›yay›z. Her ne kadarfianghay’›n methini çok duysak da henüz görmedi¤imiz için bu de¤erlendirmelerle yetinece¤iz.fiehrin varofllar› bir bak›ma mevcudu anlat›yor bizlere. Bu ihtiflam›n alt›ndayatan fakirlik, aradaki uçurumu göstermesi aç›s›ndan manidar. Ayr›ca burada eski Pekin’i<strong>ve</strong> komün yaflam tarz›n› görmek isteyenler için “Hutong” ad› <strong>ve</strong>rilen yerleflim bölgeleribilinçli olarak korunuyor. Tabii flehrin merkezinden bunlar› kald›rmak için u¤raflanlarvar ama “Ee can›m, o her yerde var!” deyip geçiyoruz.SEYRÜSEFER


56Türkiye için ‹stanbul neyse Çin için de Pekin hemen hemen ayn› öneme sahip. Aradaönemli bir fark var tabii: Baflkent Pekin siyasetin, ‹stanbul ise ekonominin merkezi. Pekinkozmopolit bir flehir <strong>ve</strong> bu özelli¤i ona ayn› zamanda birçok önemli unsur kat›yor.Bunlardan en önemlisi yüzleflmelerin gün geçtikçe h›zlanarak devam etmesidir. Bat› ileyüzleflme meselesi Türk akademyas›nda ilginç tart›flmalar› gündeme getirirken buradabu yüzleflme için kafa yoracak zaman bile yok. Örne¤in Senegalli Babaka’n›n ten rengininboya olup olmad›¤›n› merak eden Çinli ile, son model BMW’ye binip, sanat merkezlerindetiyatro izleyen, opera dinleyen bir Çinli ayn› mekânda yafl›yor.Sosyal Hayat m›, Sosyalist Hayat m›?Psikolojik <strong>ve</strong> maddî flartlar› uygun olduktan sonra bir yabanc›n›n flehre k›sa sürede al›flmamas›için hiç bir sebep yok. Bu iki noktay› vurgulamam›n sebebi ise Çin’de bir Müslümanolarak yaflaman›n getirdi¤i zorluklar <strong>ve</strong> faydalar. Fayda, zorluklar afl›ld›kça zorluklar›nbelki katbekat misli geri dönüyor. Örne¤in baharat kokusuna al›flt›ktan sonra,yemek sorununu çözüp huzurla çal›flmalar›n›za dönebiliyorsunuz. Ancak meseleler bununlabitmiyor. Benim tabirimle flehirde kapitalizmi köyde komünizmi <strong>ve</strong>ya evde komünizmid›flarda kapitalizmi, yak›n çevresinde komünizmi di¤erlerine karfl› kapitalizmiyaflayan insanlar ahlâkî anlamda her türlü erozyona u¤ram›fl. Hâl böyle olunca, her nekadar bizler kadar kafas› kar›fl›k olmasa da arada kalm›fl bir nesil ortaya ç›k›yor. Çal›flkanl›klar›<strong>ve</strong> tahammülleri ile direnmeye çal›flsalar da modern hayata eklemlenmifl hayatbiçimleri ahlâkî bak›mdan çok y›prat›c› bir insan tipi ortaya ç›karm›fl. Bu söylediklerimibelki bizim yaflad›¤›m›z kültürel flokun alametleri olarak okuyabilir, hayat›n a’danz’ye bütün alanlar›nda bunu fark edebilirsiniz.Burada tarihî sebeplerle aç›klanabilecek iki tip insandan söz etmek mümkün. Birincisi,imparatorluk gelene¤iyle yo¤rulmufl, onunla anlam bulmufl insan. Ki her türlü müdahaleyera¤men kendi varl›¤›n› yaflatmaya devam ediyor. En önemli özelli¤i ise kendinidi¤eri üzerinden de¤il yine kendi üzerinden tan›mlamas›. Yabanc›larla aras› en iyi kesim.Onlar›, iflgale gelen bir düflman de¤il de, sanki koskocaman bir medeniyet tafl›n›niçinde kaynamaya gelmifl insanlar gibi görüyor <strong>ve</strong> bir o kadar rahat tav›rlarla hareketediyorlar. Komünist dönem boyunca ne yapt›klar›n› düflününce ayn› olgunluk <strong>ve</strong> sab›rlabunu da gö¤üsleyebildiklerini san›yorum. Nitekim, Mao’nun ölümünden hemen son-SEYRÜSEFER


57ra bafllat›lan ekonomik aç›l›mlar bunu göstermifltir. Yani hiç bir flekilde pani¤e, telâflakap›lm›yorlar <strong>ve</strong> bir çözüm üreteceklerinden eminler.‹kinci tip insan, komünist dönemde, bu bilinçle yetiflenler. Birincilere nazaran daha aktif<strong>ve</strong> daha kararl›lar. ‹deolojinin sosyal hayat› flekillendirebildi¤i ölçüde düzenlerini onauydurmaya çal›fl›yorlar <strong>ve</strong> buna gerçekten iman ediyorlar. Bu sebeple yabanc›lara karfl›garip tutumlar tak›nabiliyorlar.Bu iki örne¤i flehrin bütün sosyal mekânlar›nda, kesimlerinde görmek mümkün: Yolcular,floförler, yurt görevlileri, kasiyerler, tezgâhtarlar, taksiciler, polisler vs. Hemen heryerde bu iki tip insan <strong>ve</strong> iki farkl› dönem gözünüze çarp›yor. Sonuç olarak bugün h›zlade¤iflen <strong>ve</strong> zenginleflen Çin, bütün bu at›l›m› ikinci kategoridekilerle yap›yor.SEYRÜSEFER


58Modern ile gelenek aras›nda E¤itim <strong>ve</strong> ÇinceElçilikteki bayram resepsiyonunda konufltu¤umuz kâtipler burada Çince ö¤renip akademikçal›flma yapmak istedi¤imi duyunca hemen gülümsediler. Çünkü bu zamana kadarböyle bir çal›flma yapan Türk ne yaz›k ki yok. Son dönemde birçok kifli denemeye kalk›flsada yol kazalar› buna pek imkân <strong>ve</strong>rmiyor. Çünkü Çin e¤itim sistemi içinde moderne¤itimin yeri büyük bir tart›flma konusu. Sadece <strong>ve</strong>rilenle yetinmeniz <strong>ve</strong> araflt›rmalar›-n›zda politik kayg›lardan dolay› olabildi¤ince hassas davranman›z gerekir.Her ne kadar dil zorlu¤un bir k›sm›n› gösterse de içimdeki anlama <strong>ve</strong> bir fleyler bulmamerak› hâlâ devam ediyor. fiu ana kadar ö¤rendi¤im kadar› ile 80.000 karakteri olan birdilin sadece günlük yaflant›s›n› çözmek bir senenizi alabilir. fiimdilik haftada 100 kelimeezberliyoruz. Geri dönüflü zor bir dil; kanaatimce böyle olmas›n›n sebebi ö¤renirkentoplam üç meseleye odaklanmas›d›r. Birincisi kelime anlamlar›, ikincisi kelimelerin karakterleri<strong>ve</strong> üçüncüsü de tonlamalar. Hong Kong <strong>ve</strong> güney kesimlerin baz› yerlerindeon ton ile konufltuklar›n› ö¤renince dört tonlu Mandar›n diline flükrettim. fiunu da belirtmektefayda var: Çinceyi nerede ö¤renece¤iniz de önemli. Modern e¤itimin zerresindenbahsedemeyece¤imiz bir sisteme al›flmak kolay de¤il tabii.En az›ndan Türkiye’de kötülenen ezber yönteminin burada tek <strong>ve</strong> alternatifsiz oluflunugördükçe kendi kendime gülüyorum. Her gün bir haf›z gibi metin, karakterler <strong>ve</strong> tonlamalarlaÇince ö¤renmeye çal›flan birçok Avrupal›y› görmek manidar do¤rusu. Gazeteokuman›n dahi ayr› bir e¤itim seviyesi gerektirdi¤i bir kültürde bisikletçinin, manav›nelindeki kal›n kitaplar› görünce insan flafl›rmadan edemiyor. Örne¤in günlük konuflmadili için en az 3000 karakter, gazete okuyabilmek için 7000 karakter <strong>ve</strong> akademik bir çal›flmay›hakk› ile yapabilmek için 10000 karakter bilmenin gerekti¤i söyleniyor.E¤itimimize devam etti¤imiz “Peking Üni<strong>ve</strong>rsity”, (üni<strong>ve</strong>rsitenin ismini bu flekilde yazmam›nsebebi burada çok kar›flt›r›lmas›) Çin’in en iyi iki üni<strong>ve</strong>rsitesinden biri <strong>ve</strong> hemenherkes bu ismi kullan›yor. Çincesi “Bei Jing Da Xue” burada kimse taraf›ndan kullan›lm›yorama ad›n›n bafl›nda “Bei Jing” bulunan birçok üni<strong>ve</strong>rsite var. Bu sebeple üni<strong>ve</strong>rsitenin‹ngilizcesinde böyle bir de¤iflikli¤e gitmifller. Üni<strong>ve</strong>rsite befl yüz y›ll›k bir imparatorlukbahçesinin içine kurulmufl. Merkeze 22 kilometre uzakl›kta <strong>ve</strong> imparatorunYazl›k Saray›’n›n hemen yan›bafl›nda. ‹mparatorun dinlenme mekânlar›ndan biri olankampüsün içindeki göl <strong>ve</strong> di¤er düzenlemeler hakikaten bu zamana kadar kampüs hasretiiçinde yan›p tutuflan benim için çok rahatlat›c› oldu. Genelde akflam üzeri ç›kt›¤›mgölün çevresinde gezerken Türkiye’deki flartlar›m›z› düflünmeden edemiyorum. BelkiSEYRÜSEFER


59bunu e¤itim kalitesi yüksek baflka bir ülkede de söyleyebilirdim ama Çin’deki üni<strong>ve</strong>rsitelerdebu rahatl›¤› görmek biraz daha farkl›.Son notlarSon olarak yüzleflmeden bahsetmek istiyorum. Sadece Sar› Irma¤›n insanlar› ile de¤il di-¤er ülke vatandafllar› ile de yüzlefliyoruz. Kendisini alternatif bir sistemik güç olarak görmekisteyen Çin Devleti, kendi dilini yaymak için baflkentte BM havas›nda bir ortam haz›rlam›fl.Bunun sonucunda ise ismini haritadan zorlukla an›msayabilece¤iniz ülkelerininsanlar› buraya gelmifl. Yüzleflme yüz de¤ifltirmeyi de¤il yüzünü korumay› esas al›r, kanaatindeyim.Yüzleflme meselesinin özellikle bizim için bir anlam ifade etmesi gerekiyor.Çünkü Türkiye’nin sömürülmemesinin belki de sömürülememesinin sonuçlar›n› rahatl›klagörebiliyorsunuz burada. Örne¤in herkesin rahatl›kla anlaflabilece¤i uluslararas› bir dilesahip oldu¤unu görmek çok ilginç bir durum. Sudanl›lar ‹ngiliz aksan› ile ‹ngilizce konufluyor;çünkü ‹ngiliz sömürgesinden kurtulmufllar. Kübal›lar <strong>ve</strong> Latin Amerikal›lar›n ço-¤u birçok insanla ‹spanyolca anlaflabiliyor. Orta Asyal›lar›n hemen hepsi birbirleriyle Rusçaile anlafl›yor. Çin’i <strong>ve</strong> Çincenin etki alan›n› hiç düflünmeden Arapça bilen Kuzey Afrikal›lar,Farsçada birleflen Tacikler, Pakistanl›lar, ‹ranl›lar vs. Bütün bunlar olup biterken kendimizedönüp bak›yoruz. Ve hatta birbirimize soruyoruz: ‹ngilizcemiz Amerikan ‹ngilizcesimi yoksa ‹ngiliz mi? Nijeryal› Abdüsselam “‹ngiliz, ‹ngiliz” dese de biz kendimizi “Türkiye‹ngilizcesi” ekolüne uygun gördük. Ancak as›l soru hâlâ cevaplanmad›. Bunca insananadili gibi bir yabanc› dil konuflurken bizim böyle bir aidiyet hissedemeyiflimizin sebebine? Bunun cevab›n› flimdilik sömürgelefltirilememizde buluyorum; dilimizi, en az›ndanzihnimizi ar›nd›rabilece¤imiz bir süzgeç olarak görüyorum. Soru flu: Ama nas›l bir dil?SEYRÜSEFER


60Kaybetti¤iniz fleylere hay›flanmay›nBir kervan muhaf›z› uyumufltu. H›rs›z gelip kervan› soydu, ald›¤› mallar›topra¤a gömdü. Sabahleyin kervan halk› uyand›. Mallar›n, gümüfllerin,de<strong>ve</strong>lerin yerinde yeller esiyordu. Mallar›m›z ne oldu yahu? Söyle bakal›mdediler.Dedi ki: Gece h›rs›zlar geldi. Gözümün önünde ne var ne yoksa hepsini al›pgötürdüler.Halk, a kum tepesine benzeyen herif, a arda kalas›ca, sen ne yapt›n? Dedi.Dedi ki: Ben bir kifliydim. Onlar yi¤it, gürbüz, silâhl› bir alay adamd›.Halk, pekâlâ dedi, savaflmayacakt›n bari uyan›n, kalk›n diye ba¤›rsayd›n.Dedi ki: Ba¤›rmak istedim ama tam o s›rada bana b›çak, k›l›ç gösterip, susyoksa ac›madan seni keseriz demek istediler.Ben de korkumdan a¤z›m› kapad›m. Fakat flimdi istedi¤iniz kadar ba¤›r›pça¤›ray›m.O zaman soluk bile alam›yordum. Fakat flimdi diledi¤iniz kadar feryad edeyim!Kötü <strong>ve</strong> rüsva, fleytan, ömrünü zâyettikten sonra, “Euzü” çekmek, “Fâtiha”okumak beyhudedir.Beyhudedir ama yine de gaflete düflmek, feryad etmekten daha kötüdür ya.Sen de beyhude olsa, tats›z tuzsuz bulunsa bile yine feryad et, s›zlan; ey yüce<strong>ve</strong> üstün Tanr› de… Lûtfet, bu hor kiflilere bir bak.Feryada eriflme zaman› da kadirsin, o zaman geçince de. Allah›m senden birfley eksilmez ki!Sen “Kaybetti¤iniz fleylere hay›flanmay›n” diyen padiflahs›n. Diledi¤in fley,nas›l olmaz?MESNEVÎ’DEN


MECMUAKamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srail/Abdullah Erbo¤a 6261


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika‹liflkisi: Lübnan KriziSürecinde ‹srail*Abdullah Erbo¤a1- GiriflKamuoyu, bugüne kadar üzerinde oldukça geniflbir biçimde tart›fl›lan bir kavramd›r. Kamuoyu <strong>ve</strong>d›fl politika iliflkisi üzerine yap›lan araflt›rmalarözellikle 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren ortayaç›kmaya bafllam›flt›r. Demokratik sistemlerinmuhtevas› <strong>ve</strong> ifllevi bak›m›ndan temel yap› tafllar›ndanbiri olan kamuoyu, So¤uk Savafl dönemininsona ermesiyle birlikte gü<strong>ve</strong>nlik eksenli korku psikolojisininbertaraf edilmesi <strong>ve</strong> küreselleflmeningetirdi¤i muazzam iletiflim a¤› olanaklar› sayesindesiyaset <strong>ve</strong> d›fl politika üzerinde oldukça etkin bir rolsergilemesi bak›m›ndan önem arz etmektedir.Dünyan›n en önemli çat›flma sorunlar›ndan birinetaraf olan <strong>ve</strong> kuruldu¤u günden itibaren dünya siyasetgündeminden hemen hemen hiç düflmeyen‹srail Devleti, bünyesinde bar›nd›rd›¤› kendine hasunsurlar <strong>ve</strong> takip etti¤i politik çizgisi sebebiyleözelde Ortado¤u genelde ise küresel siyasetinin dinamikbir parças› olarak görülmektedir. Yerleflti¤ico¤rafya itibariyle birçok sorunlu alan›n aç›lmas›-na neden olan ‹srail Devleti’nin bünyesindeki insanunsuru <strong>ve</strong> bunun ‹srail siyasetine olan etkileri,irdelenmesi gereken mühim bir husustur.Kamuoyu <strong>ve</strong> d›fl politika iliflkisi üzerine günümüzekadar yap›lan çal›flmalar ›fl›¤›nda kamuoyunun d›fl* Bu çal›flma, 8-9 fiubat 2008 tarihinde düzenlenen <strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong><strong>Sanat</strong> Vakf› 19. Ö¤renci Sempozyumu’nda tebli¤ olaraksunulmufltur.politikada oldukça etkili oldu¤unu söylemek mümkündür.‹srail örne¤ine bak›ld›¤›nda da yine kamuoyunund›fl politika alan›nda tesiri bulundu¤u aç›kçagörülmektedir. Bu makalede, kamuoyunun geçmifltengünümüze ihtiva etti¤i anlam <strong>ve</strong> de¤erlerele al›n›p, kamuoyunun d›fl politikayla olan iliflkisiteorik çerçe<strong>ve</strong> içerisinde incelenecektir. Bunun yan›nda,kamuoyunun yap›s›n› etkileyen faktörler <strong>ve</strong>bunlar›n d›fl politika oluflumundaki rolleri üzerindedurulacakt›r. Ayr›ca ‹srail Devleti’nde kamuoyu yap›s›<strong>ve</strong> kapsam› irdelenmeye <strong>ve</strong> ‹srail’de kamuoyu<strong>ve</strong> d›fl politika iliflkisinin nas›l iflledi¤inin çerçe<strong>ve</strong>siortaya koyulmaya çal›fl›lacakt›r. Son olarak ‹srailkamuoyunun 12 Temmuz 2006’da bafllayan <strong>ve</strong> otuzdört gün süren Lübnan Krizi sürecinde <strong>ve</strong> sonras›ndakitutum <strong>ve</strong> davran›fllar›n›n nas›l bir flekle büründü¤üne<strong>ve</strong> bu konu hakk›ndaki kamuoyu yoklamalar›nayer <strong>ve</strong>rilmeye çal›fl›lacakt›r.2. Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika2.1 Kamuoyu Kavram›n›n Mahiyeti <strong>ve</strong> GeliflimiKamuoyu kavram› tarihin de¤iflik evrelerinde benzersözcük <strong>ve</strong> manalarla karfl›m›za ç›kmas›na ra¤men,günümüzde kullan›lan kamuoyu kavram›n›nsiyasî, sosyal <strong>ve</strong> kültürel alanlar için ihtiva etti¤i de-¤erden oldukça farkl›l›k arz etmektedir. Günümüzdekullan›lan kamuoyu kavram› 18. yüzy›ldan bafllayarakAvrupa’da yaflanan siyasî <strong>ve</strong> sosyal yap›n›ndönüflümlerinin tezahürüdür. Matbaan›n ortayaç›kmas›, Rönesans <strong>ve</strong> Reform hareketleri, Amerikanba¤›ms›zl›k mücadelesi, Frans›z ‹htilâli, gazeteningündelik hayatta yerini almas›, felsefî canlanmalar<strong>ve</strong> bireyi merkeze alan bir siyasal sistem olarak demokrasininyönetim biçimi olarak kabullenilmesigibi faktörler modern anlamda kamuoyunun ortayaç›k›fl›n›n temel dinamikleri aras›nda gösterilebilir. 1Demokrasiyi tam idrak edebilmifl siyasal sistemlerdekendi özgün koflullar›nda <strong>ve</strong> rahatça kendisineifade alan› bulabilen kamuoyu ile, demokrasinin62


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤asadece araç olarak kullan›ld›¤› <strong>ve</strong>ya kendi demokratikperspektifini yaratan otoriter <strong>ve</strong> totaliter sistemlerdeoluflturulan kamuoyu aras›ndaki fark›n dikkatlerdenkaç›r›lmamas› gerekmektedir. 2 Kamuoyukavram›n› oluflturan “kamu” kelimesi, “Belirli birdurum <strong>ve</strong>yahut soruna özgü olarak belirli bir zamandaoluflan gurup”; “oy” kelimesi ise “siyasal yada toplumsal bir süreç içinde kiflinin tercihini belirtenbir eylem, düflünce <strong>ve</strong>ya kanaat” manalar›n› tafl›maktad›r.3 Günümüz dünyas›nda her platformdarahatça karfl›laflabilece¤imiz bir kavram olan kamuoyunuk›saca, “belli bir zamanda, belli bir tart›flmal›sorun karfl›s›nda, bu sorunla ilgilenen önemli say›dakiinsan›n birleflmifl kanaatlerinin siyasî iktidar›belli bir oranda etkileyecek flekilde ifade edilmesi” 4olarak tan›mlamak mümkündür.Ortaya koyduklar› tan›mlamalarla kamuoyu kavram›n›nteflekkülünde önemli bir katk› sa¤layan düflünürlergenel olarak kamuoyunu siyasal iktidarlarkarfl›s›nda bir direnç merkezi olarak konumland›r›-yorlard›. Örne¤in Rousseau, kamuoyunu tüm kanunlar›ndayanak noktas› oldu¤unu <strong>ve</strong> serbest ifadeylebirlikte despotizme karfl› koyabilecek bir güçolarak betimlemekteydi. 5 XIV. Louis’in Finans Bakan›Jacques Necker ise kamuoyunu bir mahkemeyebenzeterek iktidar sahibi olmak isteyenlerin kamuoyununr›zas›n› kazanmas› gerekti¤ini vurguluyordu.Necker kamuoyunu flöyle tarif ediyordu: “‹çtimaihayatta hâkim olan zihniyet, itibar <strong>ve</strong> methüsenayakarfl› gösterilen ra¤bet, Fransa’da kalburüstübütün flah›slar›n huzuruna ç›kmakla mükellef olduklar›bir mahkemeyi ihdas etmifltir. Bu mahkemeninad› halk efkâr›d›r (kamuoyudur)! Yüksek birtahta kurulmufl gibi duran mahkeme, kimisine taçlar,kimisine mükâfatlar da¤›t›yor. fiöhretler yaratmak<strong>ve</strong>ya onlar› unutturmak onun elindedir!” 6Kamuoyu hakk›nda ilk ciddi çal›flmalardan biri,William Mackinnon’nun On The Rise, Progress andPresent State of Public Opinion in Great Britanniaand Other Parts of the Wall (1828) adl› eseridir.Mackinnon, orta s›n›f›n siyasal geliflimdeki rolünüirdelemekte <strong>ve</strong> kamuoyunu soysal, kültürel <strong>ve</strong> kurumsalba¤lamda ele almaktayd›. 7 20. yüzy›l›n bafllar›ndanitibaren kamuoyu hakk›nda ciddi akademikçal›flmalar neflredilmeye bafllanm›flt›. WalterLippmann 1922 y›l›nda neflretti¤i Kamuoyu adl› kitab›ndakamuoyu kavram›n› daha genifl bir de¤erlendirmeyetabi tutuyordu. “Lippmann’a göre kamuoyunungeliflimini etkileyen çevre, gerçekle hertürlü iliflkisini kesmifl yapay bir çevredir. Lippmannbuna sahte çevre (pseudo-environment) ad›n› <strong>ve</strong>rmektedir.Lippmann bu sahte çevrenin belirleyicisiolarak haberlerin ç›k›fl yerinde uygulanan sansürü,fiziksel <strong>ve</strong> toplumsal engelleri, anlat›m yetersizli¤ini,dalg›nl›k, yeknesakl›k, fliddet gibi psikolojik etkenlerigörmektedir. Kendisi kamusal kan›n›n varolmad›¤›n›, olsa olsa ‘hayalet kamu’dan (phantompublic) söz etmenin olas› oldu¤unu kabul etmektedir.”8 1937 y›l›nda kamuoyunu daha kapsaml› birflekle büründüren Floyd. H. Allport, kamuoyu kavram›n›niçeri¤ini genifl bir tan›mlamayla izah etmekteydi:a. Kamuoyu kifli davran›fl›d›r.b. Kamuoyu ifadeye dayan›r.c. Davran›fl birçok kifliler taraf›ndan ortaya konur.d. Kamuoyu pek çoklar›nca bilinen bir durum<strong>ve</strong>ya konu taraf›ndan tahrik edilir.e. ‹lgili oldu¤u durum <strong>ve</strong>ya konu birçok kifli içinönemlidir.f. Kamuoyu bir amac› onaylama ya da onaylamamaortak yönünde geliflir <strong>ve</strong> bir eylem yada eyleme haz›r olma durumunu temsileder.g. Çoklukla, di¤er kiflilerin de ayn› duruma benzertepkiyi gösterdikleri düflüncesiyle yap›l›r.h. ‹çerdikleri tav›rlar ya da kanaatler ifade edilir<strong>ve</strong>ya hiç olmazsa kifliler bunlar› ifadeye haz›rd›rlar.63


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤ai. Bu davran›fllar› gösteren <strong>ve</strong>ya göstermeye haz›rolan kifliler birbirleriyle yan yana fizik temasiçinde bulunmayabilirler.j. Hem sürekli hem geçici nitelikte sözlü kapsamiçerirler.k. Uzun zamanlar›n yerlefltirdi¤i uyumluluk davran›fl›de¤il (yasa <strong>ve</strong> gelene¤in tersine) yeni birfley elde etme, baflarma <strong>ve</strong>ya mevcuda karfl›ç›kma davran›fl›d›r.l. Ortak amaçlara yönelen çabalar olduklar›nagöre, çoklukla, karfl›t taraflarda kümeleflmiflkifliler aras›nda çat›flma niteli¤ini tafl›r.m. Ortak davran›fllar, amac›n elde edilmesindeetkili olabilecek derecede kuv<strong>ve</strong>tlidir <strong>ve</strong> çoksay›da kiflilerce gösterilir. 9II. Dünya Savafl›n›n sona erip So¤uk Savafl›n bafllamas›ile birlikte, kamuoyu kavram› oluflan yeni flartlarçerçe<strong>ve</strong>sinde demokratik rejimlerin temel dinamiklerindenbirisi olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.ABD’nin dünya siyasetindeki konumuna paralel olarakkamuoyunun hükümetler üzerindeki etkileriönem kazanmaktayd›. Bu ba¤lamda kamuoyu kavram›daha çok Amerikan akademik dünyas›nda tart›fl›-lagelen bir saha oldu <strong>ve</strong> geliflen teknoloji <strong>ve</strong> haber a¤›sayesinde k›sa bir sürede kapsaml› bir flekle büründü.So¤uk Savafl›n nihayetlenmesi sonucu ideolojikhâkimiyetin kaybolmas› <strong>ve</strong> kitle iletiflim araçlar›ndayaflanan muazzam yenilikler art›k kamuoyunun, varl›¤›na<strong>ve</strong> etkinli¤ine hiç flüphe b›rakmayacak flekildeidrak edilmesini sa¤layan süreçler olmufltu.2.2 Kamuoyunun Oluflumu <strong>ve</strong> KonumuOluflumu itibariyle de¤iflik etkenleri bünyesinde bar›nd›rankamuoyunu kimin yönlendirdi¤ine dair yöneltilensorulara farkl› bak›fl aç›lar› ile yaklaflmakmümkündür. Yorumcular, araflt›rmac›lar, gazeteciler,akademisyenler, medya, kanaat önderleri, siviltoplum kurulufllar›, ideoloji, inançlar, sosyal çevre,bask› gruplar› <strong>ve</strong>yahut da bizzat hükümet liderleri <strong>ve</strong>baflkanlar. Toplumlar›n kendilerine özgü yap›lar›dikkate al›nd›¤›nda yukar›da sayd›¤›m›z unsurlar›nher birinin farkl› aflamalarda farkl› etkilerinin oldu¤uaflikârd›r. Kamuoyunun gündemini belirleyen dinamiklereetkisi bak›m›ndan dikkat çekici unsurlarolan bireylerin tutumlar›, partiler <strong>ve</strong> liderler, siviltoplum kurulufllar› <strong>ve</strong> ç›kar gruplar›, kanaat önderleri<strong>ve</strong> medya, daha önemli roller oynamas› aç›s›ndanönem arz etmektedir.Kamuoyu, “Demokratik Bar›fl” teorisi içerisindeönemli bir yer tutmaktad›r. “Demokratik Bar›fl” teorisinegöre kamuoyu, demokrasilerde liderlerin <strong>ve</strong>yöneticilerin savafla <strong>ve</strong>ya çat›flmaya giriflmesinin önlenmesiaç›s›ndan güçlü bir direnç merkezidir. 10 Buminvalde “Demokratik Bar›fl” teorisinin üç temeltespiti mevcuttur. ‹lk olarak demokrasilerde vatandafllarsavafla karfl› konumdad›rlar. ‹kinci olarak demokrasilerdesiyasetçiler siyasal konumlar›n› devamettirebilmek için seçilmifl olmak gerekti¤inin fark›ndad›rlar.Ve son olarak ise bu fark›ndal›k, siyasetçilerinkamuoyunun hilaf-› r›zas›na savafla girme riskinialamayacaklar›n› <strong>ve</strong> bu aç›dan kamuoyunun k›s›tlay›c›rolünü vurgulamaktad›r. 11Elbette ki karar alma mekanizmas›n›n bafl›nda bulunansiyasal iktidarlar›n, kamuoyunun genel görüflüile ters düflmeyecek <strong>ve</strong> onlar›n rahatça benimseyipkabul edebilecekleri <strong>ve</strong>yahut onlar› ikna edebilecekpolitikalar üretmek sorumlulu¤u vard›r. Ancakkamuoyunun müspet görüflleri yan›nda çeflitlipolitikalarda menfi tepkileri görülebilir <strong>ve</strong> iktidar›npolitikalar› kamuoyu nezdinde itibar görmeyebilir.Buna ra¤men, iktidarlar bu tip politikalarda tepkilerigöz ard› ederek, seçtikleri politikalar›n› uygulamayadevam edebilmektedir. 12 Ancak ülkelerin siyasalyap›s› da d›fl politikan›n flekillenmesine yön <strong>ve</strong>renunsurlara sahiptir. Nispî temsil ile idare edilenülkelerde çokpartili sistem genellikle koalisyonlardo¤urmaktad›r. Hükümet içinde birden çok partininbulunuflu hükümetlerin, halk›n istek <strong>ve</strong> taleple-64


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤arine <strong>ve</strong> halk›n haletiruhiyelerine hitap edecek tercihlerikullanmas›na sebep olmaktad›r. Ço¤ulcumodelde ise genellikle tek parti hükümetleri güçlübir parlamento ço¤unlu¤u <strong>ve</strong> sa¤lam bir siyasal duruflasahip olabilmektedirler. Ve bu durum kamuoyutercihleri <strong>ve</strong> bask›s› karfl›s›nda nispi temsile nazarandaha güçlü durabilmektedir. Dolay›s›yla halk›nher istedi¤ini yerine getirmemektedirler. 13 Günümüzdedevletler kendi iç kamuoylar› ile ilgilendiklerigibi ç›kar avantaj›n› maksimum düzeye ç›-karmak istedi¤i herhangi bir yabanc› ülkenin kamuoyuylada ilgilenmektedir. Ayr›ca bir yabanc›kamuoyunu bir baflka ülke üzerinde olumlu <strong>ve</strong>yaolumsuz spekülasyon <strong>ve</strong> politikalarla kendi yan›naçekmek için çaba sarf etti¤i gözlemlenmektedir. 142.3 D›fl Politikada Kamuoyunun KonumuD›fl politikan›n yap›s› gere¤i s›radan bireyler içinkavranmas› zor bir uzmanl›k sahas› oldu¤u hususundaöteden beri hâkim bir kanaat mevcuttur. ‹fltebu kanaat, devlet sistemati¤inin süreklili¤i aç›s›ndankamuoyunun d›fl politikada gerekli olan bilgi <strong>ve</strong>tecrübeden yoksun olmas› sebebiyle herhangi biretki <strong>ve</strong> yönlendirmenin do¤ru olmayaca¤› görüflündedir.Dolay›s›yla kendi özgün yap›s› içerisinde tamamenelit bir karar alma mekanizmas› sistemati¤ibenimsenmeye çal›fl›lmaktad›r.“D›fl politika yap›m› alan›nda halk›n büyük ço¤unlu¤u,fiili <strong>ve</strong>ya önemli bir etki uygulamaktan uzaktutulmaktad›r. Bunun bafll›ca sebebi de herhangibir etkide bulunabilmek için onlar›n ne olup bitti¤i,ne zaman olup bitti¤i hakk›nda yeterli bilgiye sahipolmamalar›ndan kaynaklanmaktad›r. Bunlar, d›flpolitika <strong>ve</strong>ya devlet yönetme sanat›n›n, devlet sistemininbafllang›c›ndan beri geleneksel olarak yöneticilereait bir imtiyaz olarak görülmesi, uzmanl›k bilgisinesahip olunmas› gerekti¤i, baz› durumlardaçok k›sa süre içinde karar al›nmas› zorunlulu¤u <strong>ve</strong>seçmenlerin d›fl politika meseleleri hakk›nda sofistikebir tutum gelifltirmek <strong>ve</strong> sürdürmek için yeterlibilgiye eriflememesi” 15 gibi sorunlardan kaynaklanmaktad›r.Kamuoyunun d›fl politikada ihtiva etti¤ianlam So¤uk Savafl’›n sonuna kadar Gabriel Almond<strong>ve</strong> Walter Lippman’›n betimledi¤i flekilde alg›lanagelmifltir.Almond-Lippman Konsensüsü olarak bilinen bukavramsal biçim flu üç maddede izah edilmektedir:Kamuoyu çok çabuk de¤iflebilir. (Duygusald›r.)Dolay›s›yla <strong>ve</strong>rimli <strong>ve</strong> etkili bir d›fl politikazemini için kifayetsizdir.D›fl politikada kamuoyunun tutumu sa¤lambir bünyeden yoksun <strong>ve</strong> tutars›zd›r. D›fl politika idaresi üzerinde kamuoyu çok s›-n›rl› bir etkiye sahiptir. 16Realist görüfle göre “d›fl politikada halk›n önemli birnüfuza sahip olmas›, etkili bir diplomasi için elzemolan gizlilik, esneklik <strong>ve</strong> di¤er hususiyetleri ciddi flekildetehlikeye sokar”. 17 Realist ak›m›n savunucular›d›fl politika gibi her zaman için rasyonalitedendem vurulan bir alanda kamuoyunun duygusal yap›s›n›nkarar aflamas›nda zafiyetlere yol açaca¤› görüflündedir.18 Realist teori, uluslararas› iliflkilerinanarflik yap›s› gere¤i her ülkenin kendi gü<strong>ve</strong>nli¤iniön planda tutaca¤› için devletleraras› iflbirli¤ininçok k›s›tl› olaca¤› vurgusunu ön plana ç›kar›rken, liberallerise devletleraras› iflbirli¤inin birbirleri ileolan münasebetleri ile daha uygun hale getirece¤iniöngörmektedir. 19 Liberaller, d›fl politika yap›m›ndademokratik prensipler dahilinde hareket edilmesini,demokratik ülkeleri totaliter olanlardan farkl›-laflt›ran bir unsur olarak kabul etmektedirler. Dolay›s›ylakamuoyunun d›fl politika yap›m sürecindekatk›s›n› önemsemektedirler. 20Karar al›c›lar›n kamuoyuna nas›l bakt›klar› önemlibir soru olarak ortaya ç›kmaktad›r. Kamuoyu, kararal›c›lar taraf›ndan iyi bir d›fl politika için pek mühimolarak görülmüyorsa, d›fl politika yap›m sürecinde65


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤aihmal edilebilir. Veyahut da karar al›c›lar kamuoyununherhangi bir d›fl politika seçene¤ine muhalif olmalar›hasebiyle önemli s›k›nt›lar›n yaflanabilece¤inidüflünüyorlarsa, kamuoyu faktörünü göz önündebulundurmalar› gerekecektir. 21 Douglas Foyle, kararal›c›lar›n kamuoyu hakk›ndaki inançlar›n› ikidüzlemde incelemektedir. Normatif ‹nançlar: Kamuoyunun d›fl politikatercihlerini etkilemesinin arzu edilebilirli¤ihakk›nda bireysel yarg›. Pratik ‹nançlar: D›fl politikada baflar›ya ulaflmakiçin halk deste¤i gereksiniminin kararal›c›lar taraf›ndan de¤erlendirilmesi.Böylece elitler içerisinde de kamuoyu hakk›ndafarkl› inançlara sahip kifliler bulundu¤una, yekparebir yap›dan söz etmenin zorlu¤una iflaret etmektedir.22 Örne¤in ABD baflkanlar›ndan Eisenhower, d›flpolitikada kamuoyu müdahalesinin s›n›rl› olmas›n›<strong>ve</strong> kendi inisiyatifi ile oluflturdu¤u politikalar› desteklemeleriiçin halk›n yönlendirilmesini savunurken,Eisenhower’›n D›fliflleri Bakan› John FosterDulles, genifl ölçekte gelifltirilecek tüm d›fl politikaseçeneklerinde mutlaka Amerikan kamuoyunun r›-zas›n›n gözetilmesi gereklili¤ini vurguluyordu. 232.4 Kamuoyunun D›fl Politika Üzerindeki EtkisiOle R. Holsti, kamuoyunun II. Dünya Savafl›ndanberi alg›lanageldi¤i gibi de¤iflken, tutars›z <strong>ve</strong> etkisizoldu¤u iddias›na ciddi bir biçimde elefltirerek, kamuoyunundo¤as›n›, yap›s›n› <strong>ve</strong> etkisini yeniden birde¤erlendirmeye tabi tutar. Ona göre kamuoyu,duygusal hareket etmek bir yana d›fl politikada oldukçaistikrarl› <strong>ve</strong> tutarl› bir görüfle sahiptir. ‹kinciolarak kamuoyu san›lan›n aksine d›fl politika hakk›ndakitutumlar› aç›s›ndan dengeli <strong>ve</strong> rasyonel görüntülerçizmektedir. Ve nihayet, Vietnam örne¤inide <strong>ve</strong>rerek asl›nda kamuoyunun d›fl politikada çoketkili bir rolü oldu¤unu savunmaktad›r. 24Kamuoyu <strong>ve</strong> d›fl politika üzerine çal›flan akademisyenlerözellikle So¤uk Savafl sonras› dönemde kamuoyununrasyonel <strong>ve</strong> uzun vadeli stratejik düflünmezihniyetine sahip olmaktan uzak oldu¤u önermesinigetiren öncülerinin tam tersi görüfller ortayakoyup, asl›nda kamuoyu ile d›fl politika aras›ndakuv<strong>ve</strong>tli bir ba¤›n bulundu¤unu ayr›ca kamuoyununpekâlâ d›fl politikada etkileyici bir potansiyelininbulundu¤unu ifade etmektedirler. 25 Ancak genelolarak liderler ulusal gü<strong>ve</strong>nlik <strong>ve</strong> d›fl politika gibikonularda karar al›rken halk›n herhangi bir yönlendirmesindenkaç›n›rlar. 26Kamuoyunun d›fl politikada etkin olabilmesi içinzaruri olan hususlardan birisi de siyasal sisteminyap›s› <strong>ve</strong> buna ba¤l› olarak kurumlar›n merkezileflmeyo¤unlu¤udur. Güçlü bir bürokratik yap› sayesindemerkeziyetçi sistemlerde kamuoyunun etkileris›n›rl› olurken, daha ademimerkeziyetçi <strong>ve</strong> bürokrasid›fl› yap›lanmalar›n etkilerine aç›k bir sistemdekamuoyu daha aktif <strong>ve</strong> etkili olabilmektedir.27 Kamuoyunun d›fl politika alan›nda tutarl› olabilmesininkoflullar› da yine kendi ülkesinin küreselsiyasetteki rolü <strong>ve</strong> konumuna, siyasal sistemin yap›-s›na <strong>ve</strong> medyan›n sahip oldu¤u potansiyele göre de-¤ifliklik göstermektedir. 28 Kamuoyunun d›fl politikaaç›s›ndan di¤er önemli bir etkisi de uluslararas›müzakerelerde göstermifl oldu¤u k›s›tlay›c› <strong>ve</strong> engelleyicirolüdür. Müzakere edilen konuda halk›ntercihleri ile karar al›c›lar›n›n tercihleri aras›nda biruyum yoksa kamuoyu, müzakereleri <strong>ve</strong>ya uluslararas›anlaflmalar›n onay› gibi konular› engelleyebilecekbir tav›r tak›nabilir. 29Kamuoyunu d›fl politikada yönlendiren di¤er birfaktör ise gü<strong>ve</strong>ndir. Kendi devletlerinin di¤er devletlereduydu¤u gü<strong>ve</strong>n derecesi kamuoyunun d›flpolitikada benimsedi¤i kal›plardan birisidir. Uluslararas›gü<strong>ve</strong>n olarak adland›r›lan bu hissiyat, insanlar›ndi¤er devletlere duydu¤u gü<strong>ve</strong>n nispetindekendi devletlerinin izlemesi gerekti¤i tutumu dado¤rudan etkilemektedir. Ayr›ca gü<strong>ve</strong>n unsurununoluflumunda etkili olan medyan›n d›fl politikadakietki alanlar›ndan birisi de yabanc› ülke <strong>ve</strong> toplumlarhakk›nda olumlu <strong>ve</strong>ya olumsuz oluflturdu¤uimajlard›r. 30<strong>66</strong>


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤a2.5 Güç Kullan›m› <strong>ve</strong> KamuoyuKarar al›c›lar›n, d›fl politika gelifltirme sürecindetüm dengeleri gözetmek zorunda olduklar› aflikârd›r.‹ster savafl <strong>ve</strong>ya kriz dönemlerinde olsun istersulh zamanlar›nda olsun bir d›fl politikan›n uluslararas›alandaki hassasiyetleri göz önünde bulunduraca¤›gibi, iç politikada da bunun kabul edilebilirli¤inisa¤layacak ad›mlar›n at›lmas› gerekecektir.Zira genelde kendi iç kamuoyunun, özeldebaz› liderlerin yapt›¤› gibi dünya kamuoyunun iknaedilmeye çal›fl›lmas›, gelifltirilen d›fl politikan›nen etkili bir biçimde eyleme geçirilmesine olanaksa¤lar. Yetersiz bir iç politik destekle <strong>ve</strong>rimli d›flpolitikalar›n eyleme geçirilmesi ise pek olanakl›de¤ildir. 31 Son dönemlerde kamuoyu özellikle güçkullan›m›na karfl› ciddi bir engelleyici unsur olarakkarfl›m›za ç›kmaktad›r. Nihaî karar al›c›lar›nolas› bir müdahalenin muhtemel sonuçlar›n›n pozitifyans›malar›ndan herhangi bir flüphe <strong>ve</strong>ya özgü<strong>ve</strong>neksikli¤ine düflebilmesi ihtimalinden dolay›,duyarl› halk›n böyle bir d›fl politikadan kararal›c›y› engelleyebilece¤i yönünde görüfller mevcuttur.32 Tabii burada askerî müdahalenin kapsam›<strong>ve</strong> yo¤unlu¤uyla halk›n konuya olan e¤ilimiaras›ndaki iliflki karar al›c›n›n politika gelifltirirkendaha ihtiyatl› davranmas›na yol açmaktad›r. E¤erkamuoyu nezdinde çokça zikredilmeyen <strong>ve</strong>yahutkamuoyunun dikkatini celbetmeyecek müdahalelersöz konusu ise halk›n buna karfl› pek duyarl› olmad›¤›görülmektedir. Tabii kamuoyu, konununmedyadaki <strong>ve</strong>ya siyasî arenadaki tansiyonuna görede kendisini yeniden konuflland›rmaktad›r.Tehlike düzeyi düflük olan müdahalelerde ise kararal›c›lar›n›n müdahale sonuçlar› hakk›nda gü<strong>ve</strong>nsizliklerimevcut olmas›na ra¤men halk duyars›zcadavran›yorsa karar al›c›lar genelde güç kullan›m›n›uygun bulurlar. 33 Demokratik ülkelerdekisiyasetçilerin kamuoyuna karfl› duyarl›l›klar›ndayaflanabilecek herhangi bir geliflme, büyük bir ihtimallebir sonraki seçim hesaplar›n›n tezahürüolarak ortaya ç›kacakt›r. Genelde al›nan savafl kararlar›n›n,yöneticilerin iktidar süresinin ilk dönemlerindegerçekleflmeleri bu bak›m›ndan manidard›r.343. ‹srail Kamuoyunun Yap›s›‹srail nüfusunun son aç›klanan <strong>ve</strong>rilere göre7.150.000 civar›nda bir rakama ulaflt›¤› görülmektedir.Nüfusun %76’s›n› Yahudiler, %20’sini Araplar <strong>ve</strong>%4’ünü de di¤erleri (‹srail ‹çiflleri Bakanl›¤› taraf›ndanYahudili¤i henüz tan›nmayan Rus göçmenler)oluflturmaktad›r.* 35 Bu oran dünya Yahudi nüfusununyaklafl›k %40,6’s›na denk düflmektedir. 36 ‹srailnüfusu farkl› etnik gruplardan gelen Yahudiler <strong>ve</strong>dinî aç›dan farkl›laflan Arap az›nl›klardan müteflekkildir.Yahudiler içerisinde Aflkenaz <strong>ve</strong> Sefarad olmaküzere iki ana etnik kol karfl›m›za ç›karken,Araplar içerisinde Müslümanlar, H›ristiyanlar <strong>ve</strong>Dürzîler mevcuttur. 19. yüzy›l›n son çeyre¤inden itibarenYahudi nüfusun Filistin topraklar›na yönelikgöçlerinin artarak devam etmesiyle birlikte, gerekentüm koflullar›n sa¤lanmas› <strong>ve</strong> Yahudi mevcudiyetininkorunmas›na yönelik sosyal, siyasal, ekonomik<strong>ve</strong> militarist kurumsallaflmalar›n altyap›s› 20. yüzy›-l›n bafllar›nda oluflturulmaya bafllanm›flt›. ‹srailDevleti, 1948’de ba¤›ms›zl›¤›n› ilan ettikten sonradevlet içinde birli¤in sa¤lanmas› <strong>ve</strong> farkl› güç merkezlerininoluflmamas› için zarurî bir hale gelenmerkezileflmenin sa¤lanmas›na yönelik büyük çabalarsarfetti. 1950’li <strong>ve</strong> 1960’l› y›llar elitler taraf›ndangerçeklefltirilen bu merkezileflme politikalar›-n›n sürdürülmesiyle geçti. Ancak Yom Kippur Sava-* Yahudi nüfusun %8’i Haredim (afl›r› dinci), %9’u dinci,%39’u gelenekçi <strong>ve</strong> %44’ü seküler kesimden müteflekkildir.%39’lik Arap nüfusun yap›s›na bak›ld›¤›nda ise, %12’siMüslümanlar, %3,5’i H›ristiyanlar, %1,5’i Dürzîler <strong>ve</strong> %0,5’ide di¤erlerinden meydana gelmektedir. Detayl› bilgi içinbkz. http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/anti-semitism/relisrael06.html(05.09.2007)67


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤afl› (1973)’n›n halk nezdinde yaratt›¤› tedirginlik, farkl›teflekküllerin ortaya ç›kmas›na yol açan ilk geliflmeolarak alg›lanmaktad›r. Zira bu süreçten sonra sivilinisiyatifin çeflitli kurulufllar vas›tas›yla sosyal <strong>ve</strong> siyasalalanda daha fazla rol ald›¤›na rastlamaktay›z. 373.1 Etnik Farkl›l›klarPozitivizmin etkisinde kalan Aflkenaz Yahudileri, ‹srailDevleti’nin kuruluflunda etkin olan <strong>ve</strong> uzuncabir müddet tek bafllar›na devleti yönetme imkân›n›elinde bulunduran seküler kesimin ço¤unlu¤unuoluflturmaktad›r. 38 Ekonomik <strong>ve</strong> kültürel bak›mdandi¤er Yahudilere nazaran daha iyi konumda olanAflkenaziler, Merkezî <strong>ve</strong> Bat› Avrupa’dan gelen-özellikle Almanya <strong>ve</strong> Avusturya kökenli- Yahudiakademisyen, doktor, hukukçu, müzisyen <strong>ve</strong> sanatç›lar›nda önemli bir bölümünü oluflturmaktad›r ki,bu kesim ‹srail’in devletleflme <strong>ve</strong> kurumsallaflmasürecinde çok önemli katk›lar yapm›flt›r. 39 Dinî sadakataç›s›ndan daha muhafazakâr olan <strong>ve</strong> gelenekleba¤lar›n› koparmayan Sefaradlar ise, ‹srail’inkurulufl y›llar›nda ekonomik aç›dan Aflkenazileregöre daha düflük seviyedeydiler. Ço¤u Sefarad Yahudisigeçimini iflçi olarak <strong>ve</strong>ya zanaatkârl›kla u¤raflaraksürdürmekteydi. 40 Günümüzde ise SefaradYahudilerinin birçok bak›mdan kendilerini toplumiçerisinde gelifltirdikleri görülmektedir. Yeni nesillerlebirlikte ekonomik olarak eskiye oranla daha iyibir konuma gelen Sefaradlar, sosyal <strong>ve</strong> siyasal kurumsallaflmazemininde de kayda de¤er geliflmelergöstermektedirler. Asl›nda Aflkenaziler <strong>ve</strong> Sefaradlarbirbirlerinden pek hazzetmemektedirler <strong>ve</strong> budurum sosyal <strong>ve</strong> siyasal hayat›n tüm dilimlerindekendisini göstermektedir. ‹srail Devleti’nin kurulufly›llar›na müteakip imtiyaz sahibi Aflkenazlar›n, e¤itim<strong>ve</strong> gelir aç›s›ndan daha zay›f durumda olan Sefaradlarayönelik ayr›mc›l›klar› iki kesim aras›ndakitemel tart›flmalar›n bafl›nda gelmekteydi. Asl›ndabirbirleri haklar›ndaki bu alg›lamalar uzun bir süreçiçerisinde oluflmufl flartlar›n tezahürüdür <strong>ve</strong> oldukçanet tutumlar içerir. Örne¤in dindar AflkenazYahudiler, Sefaradlar›n haz›rlad›klar› yemeklerden<strong>ve</strong>ya kestikleri hayvanlar›n etinden yemezler. Sefaradlarise Aflkenazilerle evlenmeyi <strong>ve</strong> onlarla birarada bulunmay› reddetmektedirler. 41 Ayr›ca herbirinin kendilerine ait ayr› sinagoglar› vard›r.Ülke nüfusunun %20’lik kesimini oluflturan Arapaz›nl›k ise s›n›rl› imkânlar›yla yaflamlar›n› sürdürmeyeçal›flmaktad›r. Arap az›nl›k toplumdaki konumlar›itibariyle demokratik bir ülkede olmamas›gereken uygulamalarla karfl›laflmaktad›r. Bu durum‹srail demokrasisinin de tart›flmal› bir konuma sürüklenmesineneden olmaktad›r. Bu minvaldeSmooha, ‹srail demokrasisi için farkl› bir tasvirdebulunmaktad›r. Smooha, hiçbir ayr›ma tahammülgöstermeksizin tüm vatandafllar›na eflitlik prensibiyleyaklaflan <strong>ve</strong> sosyal <strong>ve</strong> siyasal kurumlar›n› bunagöre düzenleyen liberal demokrasiden ziyade, ortakkanba¤›, dil <strong>ve</strong> kültürü paylaflan bir etnik grubunoluflturdu¤u ba¤›ms›z devletin, tüm kurum <strong>ve</strong> kurulufllar›n›bu etnisitenin ç›kar <strong>ve</strong> faydas›na göredüzenleyip mevcut farkl› unsurlar› d›fllay›c› <strong>ve</strong> kendivarl›¤›na bir tehdit olarak gören <strong>ve</strong> bu unsurlar ilearas›nda kesin bir ayr›m›n oluflmas›n› betimleyenEtnik Demokrasi’nin, ‹srail demokrasisini izaha kavuflturmaktadaha faydal› olaca¤›n› düflünmektedir.42 Oren Yiftachel ise ‹srail siyasî yap›s›n› etnokrasikavram›yla aç›klaman›n daha uygun düflece¤ikan›s›ndad›r. Siyasal, kültürel, ekonomik <strong>ve</strong> co¤rafiimkânlar› kahir ekseriyetle hâkim bir etnisiteninhizmetine sunan, az›nl›klar›n <strong>ve</strong> di¤er farkl› unsurlar›nhaklar›n›n korunmad›¤›, demokratik bir de¤erolan eflit vatandafll›k ilkesinin göz ard› edildi¤i <strong>ve</strong>etnik milliyetçili¤in merkeze al›nd›¤› bir yap› olarakaç›klamaktad›r etnokrasiyi. 43 Bu ba¤lamda, ‹srail’inArap vatandafllar›n› d›fllay›c› tavr›n› bir örnekleaç›klamak kâfi olacakt›r. Lübnan Krizi sürecindehayat›n› kaybeden asker <strong>ve</strong> sivillerin ailelerine Yahudilobileri taraf›ndan yap›lan 300 milyon dolarl›kyard›m›n ölen 23 Yahudi sivilin <strong>ve</strong> 116 askerin aile-68


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤asine <strong>ve</strong>rilip, hayat›n› kaybeden 18 ‹srailli Arap›n isegörmezden gelinerek ailelerine hiçbir yard›mda bulunulmamas›bu ayr›mc›l›¤›n göstergelerinden sadecebir tanesidir. 443.2 Dinsel Tutumlar›na Göre Yahudiler <strong>ve</strong> SiyasalBölünmeAflkenaz kökenlilerin ço¤unlu¤unu oluflturdu¤u sekülerlerine¤itim düzeyleri oldukça yüksektir; ekonomikaç›dan daha sa¤lam bir altyap›ya <strong>ve</strong> kültürelba¤lamda hâkim bir konuma sahiptirler. ‹srail siyasetdünyas›nda, Arap az›nl›¤›n durumunun iyilefltirilmesini<strong>ve</strong> bar›fl içinde bir arada yaflanmas› gerekti¤ini,‹srail’in Filistinlilerle <strong>ve</strong> di¤er Arap komflular›ylabar›fl giriflimlerinde bulunmas›n› <strong>ve</strong> d›fl politikadadaha yumuflak tav›rlar sergilenmesini her zamaniçin vurgulayan, seküler kesimin taban›n› oluflturdu¤usol partilerdir. Seküler kesim ‹srail’in sosyal<strong>ve</strong> siyasal alan›nda dinin konumu üzerine birkaçkonuda afl›r› dincilerle problemler yaflamaktad›r. 45Gelenekçiler, tarihsel dinî geleneklere sayg› duyulmas›na,gelene¤in ö¤retilmesine <strong>ve</strong> korunmas›nabüyük önem <strong>ve</strong>rmektedir. Yahudi kültürünün bu tarihseldinî gelenekler çerçe<strong>ve</strong>sinde olufltu¤u, sekülerkesimin tutum <strong>ve</strong> davran›fllar›n›n bu hassasiyetlerezarar <strong>ve</strong>rdi¤i, dolay›s›yla Yahudileri <strong>ve</strong> ‹srailDevleti’ni tehdit etti¤i görüflünde birleflirler. Yahudikimli¤inin korunmas› için Yahudi ö¤retilerinin <strong>ve</strong>de¤erlerinin yaflat›lmas›na <strong>ve</strong> yeni nesillere aktar›lmas›naözen göstermektedirler. 46 Dinci Yahudilerise Siyonizmin siyasî boyutlar›yla ilgilendikleri kadardinî bir boyutla da yaklaflmay› tercih etmektedirler.‹srail Devleti’nin vaat edilmifl topraklar (EretzIsrael) inanc› ›fl›¤›nda hareket edilmesi <strong>ve</strong> Yahudilerbu topraklar›n yegâne hâkimi olduklar›ndan herhangibir bar›fl için asla bu topraklardan taviz <strong>ve</strong>rilmemesikanaatini tafl›maktad›rlar. Bununla birlikted›fl politikada flahin bir tav›r içerisinde olunmas›n›‹srail Devleti’nin bekas› için kaç›n›lmaz görmektedirler.Afl›r› Dinciler ise dinî sadakat aç›s›ndan Yahudileriçerisinde en afl›r› ucu temsil etmektedirler.Yahudi dinî kurallar› olan Halaka’ya harfiyen uymayagayret gösteren Afl›r› Dinciler, küçük bir yüzdeyesahip olmalar›na ra¤men toplum içerisinde istedikleriher fleyi bir flekilde empoze edebilmektedirler.Bunun sebebi ise ‹flçi <strong>ve</strong> Likud partilerinin politikç›kmazlardan kurtulmak amac›yla bu kesimin ekonomik,sosyal <strong>ve</strong> hukukî alandaki isteklerini büyükölçüde yerine getirmelerinden kaynaklanmaktad›r.47 Afl›r› Dinciler aras›nda da yekpare bir yap›yarastlamak mümkün de¤ildir. Kendi içlerinde çeflitligruplar bar›nd›rmaktad›rlar. 48‹srail kamuoyunun de¤er öncelikleri hiç flüphesiztoplumun, devletin <strong>ve</strong> siyasî hayat›n flekillenmesineyönelik görüfllerini biçimlendirmektedir. Örne¤in1990 y›l›nda, üke kamuoyunun en öncelikli de¤eri%39 ile ‹srail Devleti’nde Yahudi Ço¤unlu¤u’nun korunmas›olarak gösterilirken, ikinci s›ray› %35 ile Bar›fl,üçüncü s›ray› %14 ile Büyük ‹srail <strong>ve</strong> son olarak%12 ile Demokrasi almaktad›r. 49 Yahudi Ço¤unluk,‹srail siyasî yelpazesinin hem sa¤ hem de sol cenah›-n›n ortak hassasiyeti olarak karfl›m›za ç›karken, Büyük‹srail genelde sa¤ <strong>ve</strong> din eksenli partiler taraf›ndandesteklenmekte, buna mukabil Bar›fl <strong>ve</strong> Demokrasiyedeste¤in en fazla geldi¤i taraf ise sol kesim olmaktad›r.504. ‹srail Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politikas›“Yaflad›klar›m bana flunu ö¤retti: Müzakere ederken,asl›nda iki tarafla müzakere ediyorsunuz. Biri düflman,di¤eri kendi halk›n›z. Bazen kendi halk›n›z› iknaetmek daha zor oluyor. Çünkü toprak <strong>ve</strong>riyorsunuz,taviz <strong>ve</strong>riyorsunuz <strong>ve</strong> insanlar bundan hofllanm›yor.”51 (fiimon Peres)D›fl politika karar alma süreci, her ülkenin kendi özgünkoflullar› çerçe<strong>ve</strong>sinde oluflturulmaktad›r. Kuruldu¤uco¤rafya <strong>ve</strong> yüzleflti¤i dinamikler aç›s›ndan‹srail Devleti, tüm d›fl politika seçeneklerinin gü<strong>ve</strong>nlik<strong>ve</strong> savunma eksenine oturmas›n› elzem görmek-69


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤atedir. Siyasal sistemde ise bunun yans›malar›n› ‹srailSavunma Gücü’nün sosyal <strong>ve</strong> siyasal hayat üzerindekimühim etkileriyle görmekteyiz. ‹srail SavunmaGücü sa¤lam kurumsal yap›s› <strong>ve</strong> sahip oldu-¤u stratejik planlama düzeyindeki alternatifsizli¤iile özellikle d›fl politika karar alma sürecinin en bafl›ndanitibaren tüm süreçte ‹srail siyasî hayat›n›yönlendirmekte <strong>ve</strong> neredeyse siyasilere hareket alan›b›rakmamaktad›r. 52 Karar alma mekanizmas› aç›-s›ndan d›fl politikan›n bu kadar askerî eksenler çerçe<strong>ve</strong>sindeolmas›n›n temel sebeplerinden bir taneside ‹srail siyasî yap›s›n›n getirdi¤i çözümsüzlüklerdir.Bugüne kadarki iktidarlar›n tümünün koalisyonhükümetlerinden oluflmas›, koalisyon hükümetlerininkapsaml› <strong>ve</strong> stratejik bir d›fl politika izlemektenyoksun olmalar› <strong>ve</strong> sivil bürokraside d›fl politikan›ngereksimi olan stratejik planlamay› yapabilecek salahiyetesahip personelin bulunmay›fl› gibi faktörler‹srail Savunma Gücü’nün pozisyonunun güçlenmesindemühim bir rol oynam›flt›r. 53Herhangi bir ülkede kamuoyunun d›fl politikaya atfetti¤iönem derecesi o ülke karar al›c›lar›n›n politikayap›m›nda kamuoyunu ne denli hesaba kat›pkatmayacaklar›n›n iflaretlerini <strong>ve</strong>rmektedir. ‹srailkamuoyu ise nevi flahs›na münhas›r yap›s› gere¤isosyal, kültürel, ekonomik, d›fl politika <strong>ve</strong> di¤er birçokkonuda karar al›c›lar› <strong>ve</strong> siyasî karar mekanizmas›n›do¤rudan <strong>ve</strong>ya dolayl› yoldan etkileyebilmektedir.‹srail’in içinde bulundu¤u co¤rafyan›ndo¤al bir yans›mas› olan gü<strong>ve</strong>nlik sorunu <strong>ve</strong> d›fl etkilergibi konular günlük yaflam› do¤rudan etkileyebilmekte<strong>ve</strong> oldukça duyarl› olan kamuoyununkarar al›c›lar için sürekli göz önünde bulundurulmas›<strong>ve</strong> dikkate al›nmas› gereken bir husus olarakortaya ç›kmas›na sebep olmaktad›r.Yahudi zihnî yap›s›n› oluflturan gü<strong>ve</strong>nsizlik idraki,‹srail d›fl politikas›nda da kendisini afl›r› flüphecili¤e<strong>ve</strong> dolay›s›yla sürekli tehdit alg›lamas›na itmektedir.‹srailli Yahudilerin tehdit alg›lamas›nda Müslümandevletlerle çevrili bölgede kendisini sürekli gü<strong>ve</strong>nsizhissetmesi, ‹srail vatandafl› olan Araplara duyulanafl›r› gü<strong>ve</strong>nsizlik <strong>ve</strong> son olarak anti-semitizm <strong>ve</strong> kültüreltehlikelere karfl› Diasporadaki Yahudilerin varl›klar›n›nkorunmas› gibi konular önem arz etmektedir.54 Bu sebeplerden dolay› ‹srail kamuoyu <strong>ve</strong> bas›n›d›fl ülke kamuoylar›nda ‹srail hakk›nda oluflankanaatler karfl›s›nda do¤al olarak hassast›r. Bu durumundo¤al bir yans›mas› olarak, d›fl ülkelerdekiherhangi bir ‹srail muhalefetini anti-semitist olaraknitelendirme yolu seçilmekle birlikte, ilginçtir ki pekde¤er atfedilmemeye çal›fl›lmaktad›r. 55‹srail kamuoyu <strong>ve</strong> d›fl politika iliflkisi üzerine yap›-lan analizler irdelendi¤inde, kamuoyunun genelderasyonel <strong>ve</strong> tutarl› oldu¤u gözlemlenmektedir. ‹srailkamuoyunun d›fl politika üzerindeki etkisi ise oldukçayüksektir. Bu etkinin izlerine ise ‹srail siyasîyaflam›n›n hemen hemen her döneminde rastlanabilinir.1993’te imzalanan anlaflmay› kabullenemeyenbir afl›r› dinci ‹sraillinin el-Halil Camiinde 29 kifliyiöldürmesi örne¤i bunlardan bir tanesidir. Ancaketkisi daha çarp›c› olmas› bak›m›ndan önem arzeden olay, 1995’te Rabin <strong>ve</strong> Arafat taraf›ndan imzalanananlaflmay› kutsal Yahudi topraklar›na ihanetolarak de¤erlendiren <strong>ve</strong> Rabin’i Filistinlilere yeni tavizler<strong>ve</strong>rmesini engellemek için öldürdü¤ünü söyleyen,dinî bir üni<strong>ve</strong>rsite olan Bar Ilan ö¤rencisi 27yafl›ndaki Yigal Amir örne¤idir. ‹srail kamuoyu,maddî <strong>ve</strong> manevî maliyeti yüksek baflar›s›zl›klara <strong>ve</strong>kay›plara asla tahammül göstermemektedir. Yaflanabileceken ufak menfi sonuç medya <strong>ve</strong> kamuoyutaraf›ndan oldukça sert bir flekilde elefltirilmektedir.‹srail kamuoyunun siyasî olaylara <strong>ve</strong> özellikle hayatîderecede önem atfettikleri d›fl politikaya gösterdi-¤i ilgi <strong>ve</strong> alaka, içinde bulundu¤u özel flartlar›n birgere¤i olarak hayli yüksek seviyelerdedir. 1973 y›l›ndayap›lan Yom Kippur Savafl›nda sergilenen baflar›s›zl›ktanötürü Golda Meir hükümetine yönelikprotesto gösterileri düzenlenmesi <strong>ve</strong> bu protestolar›ndozunun yükselmesi sonucunda Baflbakan GoldaMeir’in istifa etmek zorunda kalmas› bu dikkatin70


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤agöstergelerinden bir tanesidir. Ayr›ca Sabra <strong>ve</strong> fiatillakatliamlar› sonras› 400.000 ‹sraillinin savafla karfl›“fiimdi Bar›fl” gösterilerinde bulunmas› 56 <strong>ve</strong> bununHükümetin Lübnan politikalar›n› direkt etkilemesibir baflka dikkat çekici unsurdur.Kamuoyu anketlerinin de gösterdi¤i gibi ‹srail kamuoyununkanaatleri ile ‹srail’in d›fl politika tercileriaras›nda mühim paralellikler bulunmaktad›r.Örne¤in 1979 y›l›nda ‹srail’in M›s›r’la yapt›¤› antlaflmay›kamuoyunun %85’i desteklerken, 2000 y›-l›nda ‹srail’in Lübnan’dan tek tarafl› çekilmesinikamuoyunun %74’ü onaylamaktayd›. 57 Ayr›ca I. ‹ntifada’n›nbafllamas›n›n hemen ard›ndan yap›lanbir araflt›rma, kamuoyunun %72,7’sinin ‹srail’inArap ülkeleriyle savaflmay› önlemek için bar›fl görüflmelerinibafllatmas› gerekti¤ini <strong>ve</strong> %63,2’sininbüyük güçlerle birlikte uluslararas› bar›fl konferans›n›noluflturulmas›n› destekledi¤ini ortaya koymaktayd›.58 Oslo Süreci olarak adland›r›lan y›llararas›nda (1992–2001) sürdürülen müzakerelerin ‹srailtoplumunun ana gündem maddesi oldu¤u birdönemde ‹srail d›fl politikas›n›n sergileyece¤i tutumlar›nflekillenmesinde kritik rol oynayacak olanseçimlere halk›n çok yüksek bir oranda kat›l›m›toplumun d›fl politikaya olan bak›fl aç›s›n› <strong>ve</strong> dikkatiniyans›tmaktad›r. 59‹srail’deki Arap az›nl›k da kendi imkânlar›nca <strong>ve</strong> çizilens›n›rlar dahilinde hükümetler üzerinde etkiliolmaya çal›flmaktad›r. Örne¤in on iki ‹srailli Arapvatandafl›n, Filistin ayaklanmas›na destek <strong>ve</strong>rilmesiiçin düzenlenen gösterilerin bast›r›lmas› esnas›ndapolisler taraf›ndan öldürülmelerinin ard›ndan, ‹srailvatandafl› Araplar 2001 y›l›ndaki seçim sisteminegöre baflbakan›n belirlenmesi için yap›lacak seçiminboykot edilmesi yönünde karar alarak bir flekildeetkin olmaya çal›flmaktad›rlar. 60 Bunun bir sonucuolarak, Yahudilerin %74’ü II. ‹ntifada esnas›ndaçeflitli protestolarla Filistinlilere destek <strong>ve</strong>rmeyiamaçlayan ‹srailli Araplar›n, vatana ihanet ettiklerinidüflünmekteydiler.Sharon hükümetinin planlad›¤›, Gazze <strong>ve</strong> Bat› fieria’dançekilme plan›n›n uygulanmaya konmas› safhas›ndayaflananlar da ‹srail kamuoyunun tetkikinde›fl›k tutucudur. Yahudi yerleflimciler vaat edilmifltopraklardan feragat olarak de¤erlendirdikleri bugiriflimin engellenmesi için uzun u¤rafllar <strong>ve</strong>rdi. Butek tarafl› geri çekilme plan› ‹srail siyasetinde <strong>ve</strong>hükümet içinde de derin ayr›l›klara neden oldu. 61Tahliye ifllemleri s›ras›nda özellikle radikal yerleflimcilerinokullara <strong>ve</strong> sinagoglara s›¤›narak polis <strong>ve</strong>askerlere karfl› direnifl göstermeleri, kendileriniyakma teflebbüsünde bulunmalar› <strong>ve</strong> zorla tahliyeedilenlerin gözyafllar› içerisindeki görüntüleri dünyamedyas› gündemini meflgul etmiflti.5. Lübnan Krizi Sürecinde ‹srail Kamuoyu5.1 Kriz Sürecine K›sa Bir Bak›flKrizin bafllamas›na zemin haz›rlayan olay, 12 Temmuz2006’da Hizbullah militanlar›n›n ‹srail’in kuzeys›n›r›ndan s›zarak iki ‹srail askerini kaç›rmas› <strong>ve</strong> ç›-kan çat›flmada da sekizini öldürmesi üzerine bafllad›.‹srail Baflbakan› Ehud Olmert, bu olay› savafl eylemiolarak nitelendirdi <strong>ve</strong> Lübnan hükümetini debundan sorumlu tuttu. 62 Hizbullah, ‹srail hapishanelerindetutuklu bulunan mahkûmlar›n serbest b›-rak›lmas› halinde kaç›rd›¤› iki ‹srail askerini serbestb›rakaca¤›n› aç›klad›. Ancak ‹srail bu iste¤i reddetti<strong>ve</strong> askerlerin derhal sal›<strong>ve</strong>rilmesini istedi. Hizbullah’›nbu talebi yerine getirmemesinin ard›ndan ‹srail,operasyonlar›n devam› yönünde karar ald›. Krizinbeflinci gününde Knesset’te bir konuflma yapanOlmert, operasyonlar›n durdurulmas› için EhudGoldwasser <strong>ve</strong> Eldad Regev adl› kaç›r›lan iki askerinserbest b›rak›lmas›n›, tam bir ateflkes olmas›n›,Lübnan ordusunun tüm Güney Lübnan’a konuflland›r›lmas›n›,bölgeden Hizbullah’›n kovulmas›n› <strong>ve</strong>BM’nin 1558 say›l› karar›n›n yerine getirilmesini önflart olarak ortaya koyuyordu. 63 Otuz dört gün sürenkriz, 11 A¤ustos 2006’da BM Gü<strong>ve</strong>nlik Konseyinde71


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤açat›flmalar›n sona erdirilmesi <strong>ve</strong> bölgeye bar›fl gücügönderilmesine iliflkin 1701 say›l› karar›n oybirli¤iyleal›nmas›, 12 A¤ustosta Lübnan <strong>ve</strong> Hizbullah’›n, 13A¤ustosta da ‹srail’in ateflkesi kabul etmesi <strong>ve</strong> 14A¤ustosta da (karar›n) uygulanmaya bafllanmas›ylanihayete erdi. Karar›n Cuma akflam› al›n›p Pazartesiuygulanmaya konmas›ndaki sebep ise ‹sraillilerinfiabat tatilini gerekçe göstermesi idi. 64Bu kriz süresince meydana gelen maddî <strong>ve</strong> manevîy›k›mlar ise oldukça trajikti. Binlerce masum insan›nölmesine sebep olmas›n›n yan›nda bir o kadar›-n›n a¤›r yaralanmas›na yol açmas›, milyar dolarl›kmaddî hasarlar <strong>ve</strong> sivillerin yaflam alanlar›nda yaratt›¤›fizikî tahribat bu trajedinin görünen boyutlar›n›sergilemekteydi. Kriz süresince ‹srail taraf›nda18’i Müslüman <strong>ve</strong> H›ristiyan Arap olmak üzere 41sivil <strong>ve</strong> 116 asker, Lübnan taraf›nda ise 1088 sivil <strong>ve</strong>93 asker hayat›n› kaybetti. 65 Savafl›n maddî boyutlar›ise her iki taraf için y›k›m›n bir baflka göstergesiydi.Savafl›n Lübnan’a olan maliyeti yaklafl›k 2,5 milyardolar› bulurken, ‹srail taraf›nda ise bu rakam 1,1milyar dolar olarak ifade edilmekteydi. <strong>66</strong> Kriz sürecindenkimin daha güçlü ç›kt›¤›n› söylemek, kesinbir ifade ile kazanan taraftan bahsetmek pek mümküngörünmemektedir. Ancak kaç›r›lan iki ‹srail askerininkurtar›lamamas›, çok say›da sivil <strong>ve</strong> askerîkay›p <strong>ve</strong>rilmesi, kesin bir netice al›nmadan ateflkesinkabul edilmesi, çat›flman›n bu kadar uzun sürmesinera¤men Hizbullah’a ciddi bir darbe <strong>indir</strong>ilememesi,hükümetin <strong>ve</strong> kabine üyelerinin askerîdonan›mdan uzak olmas› gibi konular ‹srail’de ençok dile getirilen hususlardan baz›lar›yd›. Bunamukabil Hizbullah cephesi ise bu krizden tam birzaferle ayr›ld›¤›n› vurgulamaktayd›. Yenilmez ‹srailordusunun dize getirildi¤i <strong>ve</strong> ateflkese muhtaç b›rak›ld›¤›yönünde kanaatler hâkimdi. Yine de kriz sonucundaaskerî kayb›n yüksek oluflu <strong>ve</strong> Lübnan’daçok büyük bir ekonomik <strong>ve</strong> insanî kayba yol açmas›Hizbullah’›n hanesine olumsuzluk getiren unsurlarolarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. 67 Ateflkesin kabuledilmesinden itibaren ise ciddi bir hüsran yafland›-¤›na dair ‹srail’de oluflan hava <strong>ve</strong> bunun akabindemeydana gelen tart›flma <strong>ve</strong> elefltiriler özellikle BaflbakanEhud Olmert, Savunma Bakan› Amir Peretz<strong>ve</strong> Genelkurmay Baflkan› Dan Halutz üzerinde yo-¤unlaflmaktayd›. Kriz sürecinde yaflanan zafiyetlerisoruflturmak için komisyonlar kurulmas› yönündekarar al›nd›. Ehud Olmert <strong>ve</strong> Dan Halutz’u LübnanSavafl›yla ilgili olarak elefltirip istifalar›n› isteyentümgeneral Yiftah Ron Tal, 5 Ekim 2006 tarihindegörevinden azledildi. 68 Kriz sürecinde baflar›s›z performans›<strong>ve</strong> hisse senetleriyle yapt›¤› oynamalar sonucukamuoyu nezdinde yo¤un bir elefltiriye maruzkalan Dan Halutz, Winograd Komisyonunun ön raporunuaç›klanmas›na bir ay kala Ocak 2007’de istifaetti. 69 ‹srail kamuoyunda oldukça a¤›r elefltirileretabi tutulan ‹flçi Partisi lideri <strong>ve</strong> Savunma Bakan›Amir Peretz ise hem parti liderli¤ini hem de bakanl›kkoltu¤unu eski baflbakanlardan Ehud Barak’akapt›rd›. 30 Ocak 2008’de aç›klanan Winograd KomisyonuNihai Raporu, al›nan karar›n do¤rulu¤unadikkat çekerken sürecin baflar›s›zl›klarla dolu biryönetimle idare edildi¤ini belirtmekteydi. 70 BaflbakanOlmert ise yap›lan tüm istifa ça¤r›lar›na ra¤menhâlihaz›rda görevini sürdürmekte ›srarl› gözükmektedir.5.2 ‹srail Kamuoyunda Krizin Yans›malar›Taraflar aras›nda ateflkesin sa¤lanmas›ndan sonra,ortaya ç›kan yeni durum Hizbullah karfl›s›nda netbir sonuç sa¤layamayan bir ‹srail resmetmekteydi.Kuzey s›n›r›nda ad› konmam›fl bir belirsizli¤in yaratt›¤›gü<strong>ve</strong>nsizlik hissiyat› hiç flüphesiz ‹srail kamuoyununtepkisinin ana nedenlerindendir. ‹srailkamuoyu, Hizbullah’›n iki ‹srail askerini kaç›rmas›<strong>ve</strong> akabinde gerçekleflen ‹srail sald›r›lar› s›ras›nda,var olan tehdidin bertaraf edilmesi gerekti¤in <strong>ve</strong> buyönde yap›lmas› gereken her fleyin meflru say›laca-¤› kanaatini tafl›maktayd›. 31 Temmuz-1 A¤ustos72


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤a2006 tarihi itibariyle ‹srail kamuoyunun %91’i havakuv<strong>ve</strong>tlerinin Lübnan’da altyap› y›k›mlar›na <strong>ve</strong> sivillerinölmesine sebep olmas›na ra¤men hakl› oldu¤unubelirtirken, bu oran Meretz Partisi seçmeninde%53’lere düflmekte <strong>ve</strong> Meretz seçmeninin%47’si bu sald›r›lar› haks›z bulmaktayd›. 71Tablo 5.1: Hizbullah’a karfl› yürütülen sald›r›lar›hakl› buluyor musunuz? (%)Yediot Ahronot 72 Maariv 73 Peace Index 74 Peace Index Yediot Ahronot 75 Dahaf 7618.07.06 21.07.06 31.07-01.08 31Tem-1A¤u 10.08.06 01.03.07(Arap Az›nl›k) 2006E<strong>ve</strong>t 86 95 93 17 90 56Hay›r 14 4 5 68 10 44Fikrim ... ... ... 15 ... ...YokKaynak: www.imra.org.il, www.ynetnews.com, www.tau.ac.il sitelerindenderlenmifltir (12.09.2007). Detayl› bilgi için dipnotlara bkz.‹srailli Araplar›n %7’si ‹srail operasyonlar›n› sürmesinidesteklerken, %71’i derhal ateflkesin sa¤lanmas›gerekti¤ini <strong>ve</strong> %22’si fikri olmad›¤›n› belirtiyordu.Ayr›ca ‹srailli Araplar›n %79’u hava sald›r›lar›n›haks›z bulurken, %6’s› hakl› bulmakta <strong>ve</strong> %15’ifikri olmad›¤›n› belirtmekteydi. 77 21 Temmuz2006’da, ‹srail kamuoyunun %90’› Hizbullah’a yönelikmücadelenin devam etmesi gerekti¤ini vurgularken,%8’i müzakerelerin bafllamas› gerekti¤iniifade etmekteydi. 78 31 Temmuz’da ise kamuoyunun%79’u operasyonlar›n devam›ndan yana tav›r al›rken,%16,5’i uluslararas› düzeyde müzakerelerinbafllamas› gereklili¤ini vurgulamaktayd›. Ayr›ca YisraelBeiteinu, Torah Judaism <strong>ve</strong> Meretz partisi seçmenininbir bölümü hükümetin aç›k bir hedefininolmamas›n› elefltirmekteydi. Araflt›rmalar incelendi¤inde‹srail kamuoyunun çat›flmalar devam ederkensürecin sonunda ‹srail’in yeni bir zafer kazanaca¤›ndanemin oldu¤unu göstermektedir. Ancakateflkesin kabul edilmesinin ard›ndan bu görüfllerdeciddi hayal k›r›kl›¤›n›n ortaya ç›kt›¤› anlafl›lmaktad›r.Ayr›ca yukar›daki tabloda görüldü¤ü gibi sekizay gibi k›sa bir süre içerisinde, sald›r›lar› hakl›bulanlar›n oranlar›nda bu denli bir dalgalanma yaflanmas›,hiç flüphesiz ‹srail kamuoyunun duruflundayap›sal gücün ne kadar mühim bir unsur oldu-¤unu göstermektedir.Tablo 5.2: Sizce savafl› kim kazand›? (%)‹srail Hizbullah Hiçbiri Di¤erMaariv 04.08.06 79 54.8 3.5 37.7 4Dahaf 15.08.06 80 30 30 36 4Maariv 15.08.06 81 18 15 <strong>66</strong> —-INSS, Mart 2007 82 24 24 51 —-NSPOP Mart 2007 83 23 26 51 —-Genel 28 24 36 12Kadima Seçmeni 35 14 43 8Likud Seçmeni 27 32 35 6‹flçi Partisi Seçmeni 39 12 39 10Yisrael Beiteinu 31 25 35 9SeçmeniGenel 13 37 39 11Kadima Seçmeni 35 14 35 16Likud Seçmeni 8 41 34 17‹flçi Partisi Seçmeni 19 31 44 6Yisrael BeiteinuSeçmeni 3 39 40 18Maagar 84 16.8.06Kaynak: www.imra.org.il, www.ynetnews.com,www.jewishvirtuallibrary.org sitelerinden derlenmifltir(12.9.2007). Detayl› bilgi için dipnotlara bkz.‹srail kamuoyunun, sürecin sonunda ‹srail’in yenibir zaferle ayr›laca¤› konusunda büyük bir inancasahip oldu¤u görülmektedir. Ateflkesin sonras›ndaise genel olarak asl›nda bu krizin bir galibinin bulunmad›¤›yönünde kanaatler hâkimdi. Yukar›dakitabloda da görüldü¤ü gibi, ‹srail’in pozisyonunu za-73Maagar 85 05.7.07


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤afer olarak nitelendirilmesine yönelik kamuoyununzay›f olan inanc›, yaklafl›k bir y›l sonra daha da zay›flam›flolarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. ‹ktidar partisiseçmenlerinin tutumlar›nda genel olarak de¤ifliklikolmazken, muhalefet partisi seçmeninde zafere olaninanç çok düflük oranlarda destek bulmaktayd›.5.3 ‹srail Kamuoyunun PerformansDe¤erlendirmesi‹srail kamuoyunun ateflkes sonras› yaflad›¤› flokunbir baflka göstergesi de sorumluluk konumundaki liderlerhakk›ndaki kanaatleridir. Bunda en büyük sorumluluksahibi konumunda olan Baflbakan Olmert’in,kamuoyu nezdinde oldukça kötü bir izlenimesahip oldu¤u <strong>ve</strong> prestij kayb›na u¤rad›¤› görülmektedir.21 Temmuz 2006 itibariyle ‹srail kamuoyunun%78’i Olmert’in performans›ndan memnunolduklar›n› belirtirken, %20’si z›t görüfller bildirmekteydi.86 Ateflkesin kabul edilmesinden hemensonra, 15 A¤ustos 2006 tarihinde, kamuoyunun%47’si Olmert’in <strong>ve</strong> %14’ü hükümetin performans›-n› iyi olarak de¤erlendirirken, %51’i Olmert’in <strong>ve</strong>%84’ü de hükümetin performans›n› kötü olarak nitelendirmekteydi.87 Kriz sürecinde ‹srail Devleti’nineski baflar›lar›na nazaran nispeten zay›fl›¤› <strong>ve</strong> kamuoyununbu zafiyete gösterdi¤i afl›r› tepki sonucuOcak 2007’de kamuoyunun %77’sinin Olmert’tenduydu¤u memnuniyetsizlik anketlerde belirmekteydi.88 Krizin birinci y›ldönümünü doldurmas›naaz bir süre kala yap›lan bir baflka anket ise, kamuoyununsadece %15’inin Olmert’in performans›ndanmemnun oldu¤unu belirtirken, %74 aksi yöndegörüfl bildirmekteydi. 89 Hizbullah roketlerinin ‹srailflehirlerinde kaosa neden olmas›, halk›n s›¤›naklardayaflamaya bafllamas› <strong>ve</strong> evlerini terk ederek güneybölgelerine gitmek zorunda kalmalar› kamuoyundaçok büyük elefltirilere sebep oldu. 90 Yaflanansüreçten baflar›s›zl›kla ç›k›ld›¤›n› düflünen ‹srail kamuoyununhedefindeki di¤er isimler ise SavunmaBakan› Amir Peretz <strong>ve</strong> Genelkurmay Baflkan› DanHalutz idi. Halutz’un performans›na yönelik elefltirilerinyan›nda kriz bafllamadan hemen önce borsadakihisse senetlerini satmas›, kamuoyunun tepkisineneden olan bir baflka sebep idi.Tablo 5.3: Ordunun performans›n› nas›lbuluyorsunuz? (%)Yediot Dahaf 92 Peace Index 93 Maariv 94Ahronot 91 28.07.06 31.07-01.08 16.08.0618.07.06Genel Yahudiler içinde‹yi 87 80 90 87 81Kötü 9 17 8 9 18Kaynak : www.imra.org.il, www.ynetnews.com, www.tau.ac.il sitelerindenderlenmifltir (12.9.2007) Detayl› bilgi için dipnotlara bkz.15 A¤ustos itibariyle kamuoyunun %47’si Halutz’unperformans›n› be¤enirken, %49’u olumsuzgörüfl bildirmekteydi. 95 25 A¤ustos’ta ise, Halutz’unkriz sürecinde gösterdi¤i performans› be¤enenlerinoran› %35, be¤enmeyenlerin oran› ise %63 olarakbelirmekteydi. 96 Buna mukabil ‹srail kamuoyununher ne flekilde olursa olsun kurum olarak orduyaolan gü<strong>ve</strong>ninin krizde gösterilen baflar›s›zl›klarara¤men de¤iflmedi¤i gözlemlenmektedir. Performans›aç›s›ndan oldukça elefltirilen <strong>ve</strong> hatta enolumsuz görüfllerin üzerinde topland›¤› bir baflkaisim de Savunma Bakan› Amir Peretz idi. Peretz’inaskerî tecrübelerden yoksun oldu¤u kamuoyunungenel kanaatleri aras›ndayd›. Kriz sürecinde <strong>ve</strong> sonras›ndagösterdi¤i performans ise kamuoyu nezdindehiçbir te<strong>ve</strong>ccüh görmemekteydi.Tablo 5.4: Savunma Bakan›n›n performans›n›nas›l buluyorsunuz? (%)Yediot 97 Maariv 98 Dahaf 99 Haaretz 100 Dahaf 101 Maariv 102 Dahaf 103 Haaretz 104Ahronot 21.07.06 28.07.06 10.08.06 15.08.06 16.08.06 25.08.06 03.11.0618.07.06‹yi 72 61 64 37 36 28 20 14Kaynak: www.imra.org.il, www.ynetnews.com,www.jewishvirtuallibrary.org sitelerinden derlenmifltir(12.9.2007). Detayl› bilgi için dipnotlara bkz.74


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤a‹srail kamuoyunun hiç beklenmedik bir biçimdegü<strong>ve</strong>nlik problemi ile karfl› karfl›ya kalmas› <strong>ve</strong> devletinbu sorunu çözmedeki baflar›s›zl›¤› ciddi bir psikolojikbunal›m›n yaflanmas›na sebep oldu. Yaflanantüm bu olumsuzluklarla ilgili devlet soruflturmas›yap›lmas› önerisi ise ‹srail kamuoyu taraf›ndandesteklenmekteydi.Tablo 5.5: Devlet soruflturmas›n› destekliyormusunuz? (%)Dahaf 105 Maariv 106 Maagar 107 Maagar 10815.08.06 16.08.06 17.08.06 30.08.06E<strong>ve</strong>t 60 67 67 64Hay›r 28 28 25 18Kaynak: www.imra.org.il, www.ynetnews.com sitelerinden derlenmifltir(12.9.2007). Detayl› bilgi için dipnotlara bkz.Bu süreçten kamuoyu nezdinde itibar kazanan nadirisimlerden birisi Rus milyarder Arkady Gyadamak’t›r.Hizbullah füzelerinden ma¤dur olanlarayapt›¤› cömert yard›mlar sayesinde kamuoyunda oldukçasayg›n bir konuma yükseldi. Bu popülaritesinisiyasî platforma tafl›may› tasarlayan Gyadamaktoplumun de¤iflik kesimlerinden destek sa¤lamay›baflarabilmifl görünmektedir. Zira Sovyetlerden göçetmifl olan Yahudilerin %30’u, Yisrael Beiteinu seçmeninin%40’›, Kadima seçmeninin %19’u, Likudseçmeninin %8’i <strong>ve</strong> Shas seçmeninin %13’ü ArkadyGyadamak’›n yeni kuraca¤› partiye oy <strong>ve</strong>rebilece¤iniifade ediyorlard›. Böylelikle Gyadamak’›n Knesset’te14 sandalyeye ulaflabilece¤i öngörülmekteydi. 109 ‹srail’in,arzulad›¤› hedefleri tamamen gerçeklefltiremedi¤inekanaat getiren kamuoyunun, hemen hemenher kesiminden tepkiler 盤 gibi büyümekteydi.Emekli generaller sadece hava sald›r›s›na dayal› birsald›r›n›n yeterli olmayaca¤› <strong>ve</strong> Peretz’in yeterli dikkatigöstermeden karar <strong>ve</strong>rmesinin yanl›fl oldu¤ugörüflündeydiler <strong>ve</strong> izlenen yolu yo¤un bir biçimdeelefltirdiler. 110 Rabbi Eliyahu <strong>ve</strong> Drori gibi muhalifisimler, “‹srail’in, savafl› Lübnanl› sivilleri çok fazladüflünmesi yüzünden kaybetti¤ini” 111 iddia etmekte<strong>ve</strong> bundan da hükümeti sorumlu tutmaktayd›lar.Dolay›s›yla bu koflullar›n oluflmas›na neden olan sorumlular›nistifa etmesi kamuoyunun kahir ekseriyetiningörüflü olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.Tablo 5.6: Sizce Olmert, Peretz <strong>ve</strong> Halutz istifaetmeli mi? (%)Baflbakan Savunma Bakan› Genelkurmay Baflkan›Ehud Olmert Amir Peretz Dan HalutzE<strong>ve</strong>t Hay›r E<strong>ve</strong>t Hay›r E<strong>ve</strong>t Hay›rDahaf15.08.06 112 41 56 57 41 42 54Dahaf25.08.06 113 63 29 74 20 54 38Dahaf22.09.06 114 54 39 72 24 55 36Geocartographia14.11.06 115 53 33 59 26 62 21Maariv24.11.06 116 51 42 78 17 — —Geocartographia17.01.07 117 50.2 42.9 70.9 26 — —Dahaf26.01.07 118 74 24 84 16 — —Maagar30.04.07 119 69 15 74 12 — —Haaretz02.05.07 120 68 23 85 9 — —Kaynak: www.imra.org.il, www.ynetnews.com,www.haaretz.com sitelerinden derlenmifltir (10.9.2007). Detayl›bilgi için dipnotlara bkz.Bu tepkilerin ard›ndan daha sonraki süreçte önceHalutz sonra Peretz görevlerini b›rakmak zorundakald›. Winograd Komisyonu ön raporunun aç›klanmas›ndansonra ise Olmert üzerinde baflta D›fliflleri75


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤abakan› Livni olmak üzere yo¤un bir istifa talebi bulunmaktayd›.Ayr›ca krizin sonuçlar›ndan kim sorumlututulmal› sorusuna ‹srail kamuoyunun %37’si,2000 bafl›ndan bu süreye kadar olan liderleri (Barak/Sharon/Mofaz/Yaalon)sorumlu tutarken, %53’ükrizi yöneten liderleri (Olmert/Peretz/Halutz) <strong>ve</strong>%7’si her iki kesimi birden sorumlu tutmaktayd›. 121Krizdeki baflar›s›zl›klar›n sorumlusu olarak kamuoyunun%33’ü Olmert’i, %15’i Halutz’u, %14’ü Peretz’i<strong>ve</strong> %29’u her üçünü birden iflaret etmekteydi. 1225.4 Krizin ‹srail Siyasî Hayat›nda Yaratt›¤› EtkiLikud lideri Netanyahu ise hükümete karfl› oldukçaöfkeliydi. Netanyahu: “Hiçbir hükümet yapt›¤›m›zsavafllara arkas›nda daha büyük bir destekle girmedi.Ben <strong>ve</strong> muhalefetteki arkadafllar›m savafl s›ras›nda<strong>ve</strong> hemen ertesinde hükümete genifl destek <strong>ve</strong>rdik.Uluslararas› toplumdan, daha da önemlisi al›-fl›lmad›k flekilde Arap dünyas›ndan destek görüyorduk.Bir hükümet nadiren bir savafla bu kadar yüklübir kredi ile girip bu kadar bariz bir aç›k <strong>ve</strong>rerekç›km›flt›r.” 123 Krizin <strong>ve</strong> sonuçlar›n›n ‹srail kamuoyuiçin ne anlama geldi¤ini Efrahim Syne çarp›c› bir biçimdeözetlemektedir. Syne: “Burada y›k›ma u¤rayanmorallerimiz oldu. Moralimiz aç›s›ndan çarp›c›bir zafer elde edemememiz, bir sonraki savafl› kazan›pkazanamayaca¤›m›z konusunda flüphelerinoluflmas›na yol açt›. Sorun da bu, biz kendimizi h›zl›<strong>ve</strong> ezici zaferlerle fl›martm›fl›z. Burada ise hal baflkayd›.Tüm hedeflerimize ulaflamad›k. Bu da hayalk›r›kl›¤› yaratt›. Bizim için ‹srail Silahl› Kuv<strong>ve</strong>tleri sizinher Pazar izledi¤iniz <strong>ve</strong> her maç›n› kazanan birfutbol tak›m› gibi. Bu kez galibiyet olmay›nca insanlarda düfl k›r›kl›¤›na u¤rad›.” 124 Lübnan Krizinin ençok hasar yaratt›¤› kesim ise ‹srail solu <strong>ve</strong> liderleriAmir Peretz idi. Geleneksel olarak bar›flç›l politikalarizleyen ‹flçi Partisinin, krizde kendi vizyonuylayak›flmayacak bir biçimde sertlik yanl›s› hareketeden liderleri <strong>ve</strong> ayn› zamanda Savunma Bakan›olan Amir Peretz’in tutumlar›ndan çok rahats›zl›kduymaktayd›lar. 125 Genel olarak kamuoyu yoklamalar›nabak›ld›¤›nda, ‹srail kamuoyunun bu kriz sürecindebaflar›s›zl›klar›yla öne ç›kan liderlerdenötürü partilerine olan desteklerini ciddi bir biçimdeazaltt›¤› gözlemlenmektedir.Tablo 5.7: ‹srail siyasî partileri hakk›nda kamuoyuyoklamalar›. (Sandalye say›s›)Kadima ‹flçi Likud Shas Yisrael Ulusal Gil Meretz Yahadut Arap GaydamakPartisi Britenau Birlik Hatorah PartileriNRP2006 Seçim Sonuçlar› 29 19 12 12 11 9 7 5 6 10 —Maariv 16.08.06 126 29 15 20 10 12 9 5 5 5 10 —Dahaf 25.08.06 127 19 3 23 11 19 8 3 6 6 11 —Maagar 25.08.06 128 23 12 20 13 15 12 4 5 6 10 —Dahaf 22.09.06 129 16 16 27 11 18 7 3 6 6 11 —Dahaf 13.10.06 130 16 16 24 11 22 5 4 4 5 11 —Haaretz 03.11.06 131 17 14 28 11 15 9 2 6 7 11 —Maariv 10.11.06 132 16 15 29 10 14 9 5 6 5 11 ——Yediot Ahronot 15 15 20 11 10 9 3 8 6 10 1322.11.06 133Maariv 24.11.06 134 18 12 29 10 14 9 6 7 5 10 —Haaretz 12.01.07 135 12 18 29 10 14 9 4 6 7 11 —Maagar 12.02.07 136 11 14 27 10 8 10 5 5 6 10 14Maagar 27.03.07 137 15 16 32 12 10 10 4 5 6 10 —Maagar 04.05.07 138 16 15 33 9 12 9 3 6 6 10 —Dahaf 15.06.07 139 9 25 27 11 9 8 3 6 6 10 —Haaretz 08.07.07 140 11 25 31 9 10 7 3 8 6 10 —Shvakim Panorama 141 7 25 32 10 10 7 3 5 7 10 426.07.07Kaynak: www.imra.org.il,www.ynetnews.com,www.haaretz.comsitelerinden derlenmifltir (09.07.2007 <strong>ve</strong> 10.9.2007). Detayl› bilgiiçin dipnotlara bkz.Bu süreçten en çok zarar› gören partiler ise Kadima<strong>ve</strong> ‹flçi Partisi olarak belirmektedir. Ancak Peretz’inistifas› sonras› ‹flçi partisinde toparlanma gözükürken,Kadima’n›n düflüflü devam etmektedir. Süreçtenen kârl› ç›kan partiler ise sa¤ blok <strong>ve</strong> tabii ki LikudPartisi olarak gözlemlenmektedir. Lübnan Krizinin‹srail kamuoyunda nas›l alg›land›¤›n› yukar›-daki tablo çok iyi bir biçiminde resmetmektedir.Hizbullah’a karfl› <strong>ve</strong>rilen mücadelede iktidar partisi76


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤aKadima’n›n <strong>ve</strong> onun lideri Olmert’in sergiledi¤iperformans› kamuoyunun be¤enmedi¤ini aç›kçaortaya koymaktad›r.6. SonuçGünümüzde sahip oldu¤u etki potansiyeli <strong>ve</strong> iktidarlar›s›n›rlay›c› fonksiyonu ile kamuoyu, ülkelerinsiyasî mekanizmalar› içinde mühim bir yer ifltigal etmektedir.Özellikle So¤uk Savafl sonras› dönemmerkeze al›nd›¤›nda kendine özgü <strong>ve</strong> elit bir yap›s›olan d›fl politikada kamuoyunun etkili olup olamayaca¤›konusunda yap›lan tart›flmalar göstermifltirki, kamuoyu kendisini tetikleyici unsurlar ile birliktekarar alma mekanizmalar›n› etkileyebilme gücünesahiptir. ‹srail kamuoyunu oluflturan unsurlara bak›ld›¤›ndabirbirinden çok farkl› yap›lar ortaya ç›kmaktad›r.Hem etnik farkl›l›klar›n yaratt›¤› gerilimlerhem de dinî hassasiyetlere gösterilen sayg› derecesindeyaflanan uyuflmazl›klar kamuoyunun d›flpolitikaya olan yaklafl›mlar›nda da kendisini hissettirmektedir.‹srail’de kamuoyu <strong>ve</strong> d›fl politika iliflkisinebak›ld›¤›nda yukar›da belirtti¤imiz kavramsalçerçe<strong>ve</strong>ye uygun <strong>ve</strong>ya z›t taraflar mevcuttur. ‹srail’deseçim baraj› %2 oldu¤u için birçok parti meclisegirme imkân› bulmaktad›r. Ancak bu durum nispîtemsilin sebep oldu¤u çok partili koalisyonlarazemin oluflturmakta <strong>ve</strong> kamuoyunun hükümetlerüzerinde etki edebilme flans›n› yükseltmektedir. Yinedemokratik rejimlerde kamuoyunun daha bar›flyanl›s› <strong>ve</strong> iktidarlar›n savafla meyilli olmalar› durumundaonlar› frenleyecek bir ifllevinin olmas› özelli-¤i ‹srail örne¤inde incelendi¤inde, bunun tam tersibir durumla karfl›laflmaktay›z. ‹srail kamuoyu do¤rudansavafl yanl›s› bir tav›r sergilemese de giriflilensavafllarda kazan›lan baflar›lara kutsall›k atfetmekte<strong>ve</strong> herhangi bir baflar›s›zl›k sonras›nda ise hükümetlereyönelik a¤›r elefltiriler yöneltmektedir. Ayr›cademokratik sistemlerde savafla giriflen liderler geneldeiktidar kayb›na u¤rarken, ‹srail örne¤inde savafltabaflar›s›z olan liderler iktidar kayb›na u¤ramaktad›rlarki, Golda Meir bunun en aç›k örne¤idir.Ancak bunun tersi durumlarla da karfl›lafl›lmas›mümkündür. Lübnan Krizi sonras›nda görüldü¤ügibi, ‹srail kamuoyunun bask›s›yla Savunma Bakan›<strong>ve</strong> Genelkurmay Baflkan› istifa ederken BaflbakanOlmert’in istifa etmemesi kamuoyu etkisinin s›n›rlar›n›göstermesi bak›m›ndan önemlidir. Yukar›da <strong>ve</strong>rilmeyeçal›fl›lan olaylarda <strong>ve</strong> Lübnan Krizinde degörüldü¤ü gibi ‹srail kamuoyunun d›fl politika üzerindeson derece etkili oldu¤u gözlemlenmektedir.Burada de¤inilmesi gereken hususlar›n bafl›nda ‹srailkamuoyunu oluflturan unsurlar›n devletin kuruluflundanönce sosyal, siyasal <strong>ve</strong> askerî yap›lar› oluflturdu¤u,ancak ‹srail Devleti’nin kuruluflunun hemenakabinde devletleflme sürecine girildi¤i içinbizzat devlet taraf›ndan s<strong>indir</strong>ilmifl olmalar›d›r. ‹srailkamuoyunun tekrar aktif hale gelmesinde <strong>ve</strong> sivilinisiyatiflerin <strong>ve</strong> kurumlar›n örgütlenmesinde 1973Yom Kippur Savafl› <strong>ve</strong> sonuçlar› önemli bir dönümnoktas›d›r. ‹srail kamuoyu <strong>ve</strong> d›fl politikas›nda birdi¤er önemli husus ise güç kullan›m› meselesidir.Lübnan Krizinde de görüldü¤ü gibi ‹srail kamuoyuYahudi varl›¤›n›n <strong>ve</strong> ‹srail Devleti’nin gelece¤i içingiriflilecek her türlü askerî operasyonu istisnas›zmeflru görmekte <strong>ve</strong> desteklemektedir. Ancak bu sald›r›lar›ngerçekten gerekli olup olmad›¤› ancak al›-nan baflar›s›z sonuçlar sonras›nda sorgulanmaktad›r,ki 1982 <strong>ve</strong> 2006 Lübnan örnekleri bunun en güzeltimsalidir. Lübnan Krizi, ‹srail kamuoyunun d›flpolitikada etkinli¤inin ölçülmesi bak›m›ndan iyi birörnek oluflturmaktad›r. Krizin bafl›nda <strong>ve</strong> sonras›ndakamuoyunun operasyonun meflrulu¤una, hükümete<strong>ve</strong> karar al›c›lara, orduya <strong>ve</strong> performans›na yöneliktutumlar› genel olarak ‹srail kamuoyunun d›flpolitikaya yönelik takdirlerinin ipuçlar›n› <strong>ve</strong>rmektedir.Lübnan Krizi bir kez daha göstermifltir ki ‹srailkamuoyu gü<strong>ve</strong>nlik problemiyle yaflamak istememekte<strong>ve</strong> böyle bir endifleye mahal <strong>ve</strong>rmeyecek flekilde‹srail Devleti’nin var olan tehditleri önceden77


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤aortadan kald›rmas›na büyük destek <strong>ve</strong>rmektedir.Sonuç olarak yap›lan tüm analizler irdelendi¤indegörülmektedir ki ‹srail kamuoyu d›fl politikada sonderece etkilidir. ‹srail d›fl politikas›ndaki karar al›c›-lar için ‹srail kamuoyu asla göz ard› edilemeyecekolan bir unsurdur. Bu ba¤lamda ‹srail Devleti hemuluslararas›, hem de ikili müzakerelerde mutlakakamuoyunun kabullenebilece¤i ad›mlar atmay› tercihetmektedir.Dipnotlar1 Ça¤›n Ergin, “Kamuoyu <strong>ve</strong> Bask› Gruplar›”, Mümtaz’er Türköne(ed.), Siyaset, 5. bsk., Lotus Yay›nevi, Ankara 2006, s. 320.2 Arsev Bektafl, Kamuoyu, ‹letiflim <strong>ve</strong> Demokrasi, 2. bsk., Ba¤lamYay›nlar›, ‹stanbul 2000, s. 9.3 Bektafl, a.g.e., s. 48-50.4 Ergin, a.g.e., s. 317.5 W. Philips Davison, “Public Opinion”, David L. Sills (ed.), InternationalEncyclopedia at the Social Sciences, Vol. XIII, The MacmillianCompany & The Free Press, 1968 USA, s. 192.6 Nermin Abadan, Halk Efkar› Mefhumu <strong>ve</strong> Tesir Sahalar›, AnkaraÜni<strong>ve</strong>rsitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay›nlar›, No: 50-32,Ankara 1956, s. 8.7 Aktaran, William Anthony Hay, “What Is Democracy? LiberalInstitutions and Stability in Changing Societies”, Orbis, L/1(Winter 2005), s. 143-144. Dönem itibariyle Türkleri de orta s›n›finsanlar olarak tabir eden Mackinnon, ‹ngiltere’yi Osmanl› ilemukayese etmekte <strong>ve</strong> Osmanl›’da kamuoyunun etkisini göstermeyebafllad›¤›nda despotizmin y›k›laca¤› öngörüsünde bulunmaktayd›.8 Bektafl, a.g.e., s. 31.9 Floyd H.Allport, “Toward a Science of Public Opinion”, PublicOpinion Quarterly, 1, (1937), s. 13, aktaran, Duygu Sezer, Kamuoyu<strong>ve</strong> D›fl Politika, Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi Siyasal Bilgiler FakültesiYay›nlar›, Ankara 1972, s. 9-10.10 Ste<strong>ve</strong> Chan, William Safran, “Public Opinion as a Constraintagainst War: Democracies’ Responses to Operation IraqiFreedom”, Foreign Policy Analysis, 2 (2006), s. 138.11 Ste<strong>ve</strong> Chan, William Safran, a.g.m., s. 139.12 Bektafl, a.g.e., s. 189.13 Sara Binzer Hobolt, Robert Klemmemsen, “Responsi<strong>ve</strong> Go<strong>ve</strong>rnment?Public Opinion and Go<strong>ve</strong>rnment Policy Preferencesin Britain and Denmark”, Political Studies, 53 (2005), s.384-385.14 Ben D. Mor, “Public Diplomacy in Grand Strategy”, ForeignPolicy Analysis, 2 (2006), s. 160-161.15 Graham Evans, Jeffrey Newnham, Uluslararas› ‹liflkiler Sözlü-¤ü, Gökkubbe Yay›nlar›, ‹stanbul 2007, s. 337.16 Ole R. Holsti, “Public Opinion and Foreign Policy: Challengesto the Almond-Lippmann Consensus Mershon Series: ResearchPrograms and Debates”, International Studies Quarterly,XXXVI/4 (Dec. 1992), s. 442-445.17 Holsti, a.g.m., s. 440.18 Thomas Knetch, M. Stephen Weatherford, “Public Opinionand Foreign Policy: The Stages of Presedential Decision Making”,International Studies Quarterly, 50 (2006), s.707.19 Thomas Mowle, “Worldviews in Foreign Policy: Realism, Liberalism,and External Conflict”, Political Psychology, XXIV/3(2003), s. 561.20 Jan Stuchlik, “Public Opinion and Foreign Policy Discourse inthe United Kingdom and France during the Iraq Crises (September2002-March 2003)”, Perspecti<strong>ve</strong>s, 23 (2005), s. 8.21 Douglas C. Foyle, “Public Opinion and Foreign Policy: Elite Beliefsas a Mediating Variable”, International Studies Quarterly,XLI/1 (March 1997), s. 144.22 Foyle, a.g.m., s. 145.23 Foyle, a.g.m., s. 150-154.24 Holsti, a.g.m., s. 446-455.25 Thomas Knetch, M. Stephen Weatherford, a.g.m., s. 707.26 Philip J. Powlick, Andrew Z. Katz, “Defining the American PublicOpinion/Foreign Policy Nexus”, Mershon InternationalStudies Review, XLII/1 (May 1998), s. 45.27 Thomas Risse-Kappen, “Public Opinion, Domestic Structure,and Foreign Policy in Liberal Democracies”, World Politics,XLIII/4 (July 1991), s. 484.28 Pierangelo Isernia, Zoltan Juhasz, Hans Rattinger, “ForeignPolicy and the Rational Public in Comparati<strong>ve</strong> Perspecti<strong>ve</strong>”,The Journal of Conflict Resolution, XLVI/2 (April 2002), s. 204.29 Peter F. Trumbore, “Public Opinion as a Domestic Constraintin International Negotiations: Two-Le<strong>ve</strong>l Games in the Anglo-Irish Peace Process”, International Studies Quarterly, 42(1998), s.549-550.30 Paul R.Brewer vd., “International Trust and Public OpinionAbout World Affairs”, American Journal of Political Science,XLVIII/1 (January 2004), s. 93-95.31 Barbara Farnham, “Impact of the Political Context on ForeignPolicy Decision-Making”, Political Psychology, XXV/3 (2004),s. 445.78


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤a32 Matthew A. Baum, “How Public Opinion Constrains the Use ofForce: The Case of Operation Restore Hope”, Presidental StudiesQuarterly, XXXIV/2 (June 2004), s. 188.33 Baum, a.g.m., s.188-192.34 Ste<strong>ve</strong> Chan, William Safran, a.g.m., s. 140.35 http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/Society_&_Culture/newpop.html(05.09.2007)36 http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/Judaism/jewpop.html(05.09.2007)37 Guy Ben-Porat, Shlomo Mizrahi, “Political Culture,Alternati<strong>ve</strong>Politics and Foreign Policy:The Case of Israel”, Policy Sciences,38 (2005), s.182-184.38‹brahim Mazlum, “‹srail Siyasal Yaflam›n›n Temel Dinamikleri”,Fulya Atacan (ed.), De¤iflen Toplumlar De¤iflmeyen Siyaset:Ortado¤u, Ba¤lam Yay›nlar›, ‹stanbul 2004, s. 90, 102.39 Norman Bentwich, “Judaism in Israel”, A.J. Arberry (ed.), Religionin the Middle East, Vol. I, Cambridge Uni<strong>ve</strong>rsity Press,1969, s. 69.40 Clie<strong>ve</strong> Jones, Emma C. Murphy, Israel, Challenges to Identity,Democracy and the State, Routledge, London 2002, s. 36-37.41 Israel Shahak, Norton Mezvinsky, ‹srail’de Yahudi Fundamentalizmi,çev. Mehmet Emin Da¤, Ankara Yay›nlar›, ‹stanbul2002, s. 92.42 Sammy Smooha, “The Model of Ethnic Democracy: Israel as aJewish and Democratic State”, Nation and Nationalism, VIII/4(2002), s. 475-503.43 Oren Yiftachel, “Ethnocracy and its Discontent: Minorities,Protest, and the Israeli Polity”, Critical Inquiry, XXVI/4 (Summer2000), s. 730.44 James Petras, “Yahudi Lobisi <strong>ve</strong> ‹srail’in Var Olma Miti”, (çev.)Hüseyin Ali U¤ur, Anlay›fl, sy. 41 (Ekim 2006), s. 68.45 Mazlum, a.g.e., s. 97.46 Zvi Bekerman, Marc Sil<strong>ve</strong>rman, “Israeli Traditionalists and Liberals:A Social-Constructivist Perspecti<strong>ve</strong>”, Israel Studies,IV/2 (Winter 1999), s. 93-95.47 Israel Shahak, Norton Mezvinsky, a.g.e., s. 41.48 Detayl› bilgi için bkz., Mehmet Y›lmaz, Mafdal-Radikal Sa¤›n‹srail D›fl Politikas›na Etkisi, Zaman Kitap, ‹stanbul 2003.49 Michal Shamir, Asher Arian, “Competing Values and Policy Choices:Israeli Public Opinion on Foreign and Security Affairs”, BritishJournal of Political Science, XXIV/2 (April 1994), s. 255.50 Michal Shamir, Asher Arian, a.g.m., s. 258.51 Abdülhamit Bilici’nin fiimon Peres ile yapt›¤› röportaj için bkz,http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=583161( 02.09.2007)52 Avraham Sela, “Civil Society, the Military, and National Security:The Case of Israel’s Security Zone in South Lebanon”, IsraelStudies, XII/1 (Spring 2007), s. 54-55.53Yoram Peri, “The Political–Military Complex: The IDF’s InfluenceO<strong>ve</strong>r Policy Towards the Palestinians Since 1987”, IsraelAffairs, XI/2 (April 2005), s. 330.54 Smooha, a.g.m., s. 486-487.55 Alan Dowty, “Israeli Foreign Policy and The Jewish Question”,Middle East Review of International Affairs (MERIA), III/1(March 1999), s. 8-9.56 Clie<strong>ve</strong> Jones, Emma C. Murphy, a.g.e., s. 107.57 Asher Arian, “Israeli Public Opinion on National Security2001”, Jaffee Center for Strategic Studies, Memorandum no. 60(August 2001), s. 24.58 Asher Arian, Michal Shamir, Raphael Ventura, “Public Opinionand Political Change: Israel and the Intifada”, Comparati<strong>ve</strong>Politics, XXIV/3 (April 1992), s. 320.59 Tamar Hermann, Ephraim Yuchtman-Yaar, “Divided Yet United:Israeli-Jewish Attitudes toward the Oslo Process”, Journalof Peace Research, XXXIX/5 (September 2002), s. 598.60 Smooha, a.g.m., s. 484.61 Z. Tuba Kor, “Gazze de ‹flgal Sona Ererken”, Anlay›fl, sy. 28 (Eylül2005), s. 63.62http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2006/07/060712_hizbullah-update.shtml. (23.08.2007)63 http://www.knesset.gov.il/docs/eng/olmertspeech2006_eng.htm(25.08.2007)64 BBC’nin haz›rlad›¤› “Lübnan’da S›cak Yaz” belgeselinden aktar›lm›flt›r.Bkz, http://www.bbc.co.uk/turkish/indepth/story/2007/08/070806_summerwar_lebanon.shtml(23.08.2007)65 Petras, a.g.m., s.68.<strong>66</strong>http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2006/08/060814_lebanon_israel.shtml (01.09.2007)67 Paul Salem, “The Future of Lebanon”, Foreign Affairs, LXXXV/6(Nov/Dec 2006), s. 18.68 http://www.ntvmsnbc.com/news/387098.asp(04.09.2007)69 http://www.ntvmsnbc.com/news/397195.asp(04.09.2007)70http://www.mfa.gov.il/MFA/MFA-Archi<strong>ve</strong>/2000_2009/2008/Winograd%20Committee%20submits%20final%20report%2030-Jan-2008(15.03.2008)71 http://www.spirit.tau.ac.il/xeddexcms008/download.asp?did=peaceindex2006_7_3(12.9.2007)72 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3277594,00.html73 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3021874 http://www.spirit.tau.ac.il/xeddexcms008/download.asp?did=peaceindex2006_7_375 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3289506,00.html76 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3347970,00.html79


Kamuoyu <strong>ve</strong> D›fl Politika ‹liflkisi:Lübnan Krizi Sürecinde ‹srailAbdullah Erbo¤a77 http://www.spirit.tau.ac.il/xeddexcms008/download.-asp?did=peaceindex2006_7_378 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3021879 http://www.imra.org.il/story.php3?id=304<strong>66</strong>80 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3291898,00.html81 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3063782 http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/Politics/ispopal.html83 http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/Politics/golanpo.html84http://www.imra.org.il/story.php3?id=3512985 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3512986 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3021887 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3291898,00.html88 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3347970,00.html89 http://www.haaretz.com/hasen/spages/879404.html90 Hayim Behar, “‹srail Solunun Krizi”, Birikim, (Aral›k 2006), s. 41.91 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3277594,00.html92 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3035193 http://www.spirit.tau.ac.il/xeddexcms008/download.asp?did=peaceindex2006_7_394 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3063795 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3291898,00.html96 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3295576,00.html97 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3277594,00.html98 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3021899 http://www.imra.org.il/story.php3?id=30351100 http://www.imra.org.il/story.php3?id=30578101 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3291898,00.html102 http://www.imra.org.il/story.php3?id=30637103 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3295576,00.html104 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31412105 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3291898,00.html106 http://www.imra.org.il/story.php3?id=30637107 http://www.imra.org.il/story.php3?id=30651108 http://www.imra.org.il/story.php3?id=30797109 http://www.imra.org.il/story.php3?id=33172110 Behar, a.g.m., s. 41.111 Petras, a.g.m., s. 69.112 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3291898,00.html113 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3295576,00.html114 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31033115 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31585116 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31720117 http://www.imra.org.il/story.php3?id=32524118 http://www.imra.org.il/story.php3?id=32<strong>66</strong>7119 http://www.imra.org.il/story.php3?id=34085120 http://www.haaretz.com/hasen/spages/854675.html121 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31033122 http://www.imra.org.il/story.php3?id=32<strong>66</strong>7123 BBC’nin haz›rlad›¤› “ Lübnan’da S›cak Yaz” belgeselindenaktar›lm›flt›r. Bkz, http://www.bbc.co.uk/turkish/indepth/story/2007/08/070806_summerwar_lebanon.shtml124 BBC’nin haz›rlad›¤› “ Lübnan’da S›cak Yaz” belgeselindenaktar›lm›flt›r. Bkz, http://www.bbc.co.uk/turkish/indepth/story/2007/08/070806_summerwar_lebanon.shtml125 Behar, a.g.m., s. 39.126 http://www.imra.org.il/story.php3?id=30637127 http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3295576,00.html128 http://www.imra.org.il/story.php3?id=30738129 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31033130 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31230131 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31412132 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31524133 www.ynetnews.com/Ext/Comp/ArticleLayout/CdaArticlePrintPreview/1,2506,L-3331207,00.html134 http://www.imra.org.il/story.php3?id=31721135 http://www.imra.org.il/story.php3?id=32421136 http://www.imra.org.il/story.php3?id=33153137 http://www.imra.org.il/story.php3?id=33659138 http://www.imra.org.il/story.php3?id=34144139 http://www.imra.org.il/story.php3?id=34791140 http://www.haaretz.com/hasen/spages/879404.html141 http://www.imra.org.il/story.php3?id=3542480

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!