SUNUŞVildan KarabulutKadın olmak ne demek?Hepiniz bilirsiniz aslında, kadın olmak ne demek.Bazen sofrada aş, yemek; bazen o yemekle pişmek;Hatta ağlarken bile gülmek.Yaptığınız her işe yüreğinizi de vermek.Belki bu değildi hayata ait düşleri,Kim bilir hayalini ne prensler süsledi?Kim bilir yüreğinde ne duygular besledi?Bazen paylaştı sesini, bazen sustu, durdu, tuttu nefesini.Aslında kadın, evin düzenini sağlayan kişi,Çabucak yapmak aynı anda birden çok işi.Daha hızlı olmak uçup giden zamandan,Herkesi takip eden evdeki gizli kumandan.Birçok kişi ondan bir sürü görev bekler,Onun varlığı yaşama, gizli bir mana ekler.Satranç ustası gibi, hamleyi önce yapan kazanır,Bir kadın için yaşanan gün, aslında bir gün önce yaşanır.Gün değil haftalar, aylar planlanırsa önceden,Başarının sırrı işte buna dayanır.Evde yaşayan herkesin hayatını, bir kadın yeniden, tek tek yaşar.Böylece bir ömrün içinde birden çok ömür, çılgınca koşar.Gün olur bir dağbaşı gibi sessiz, mağrur,Gün olur akan sular gibi çağlar, coşar.Bazen biri için akar gözünden yaşlar,Bazen diğerinin aşk heyecanı başlar.Bazen küser herkese, hayata darılır,Bazen umutla her gördüğüne sarılır.Bazen sevinç, keder birbirine karışır,Bazen tüm duygular birbiriyle yarışır.Hem beden, hem yürek, hem emek vermek,Her yere hemen, hızla, koşarak gitmek,Ağlamak yok, hep gülmek,Öfke yerine sevmek.O küçücük bedende kocaman, dev bir yürek.Eş demek, dost demek, anne demek,Hâlâ soruyor musunuz, kadın olmak ne demek?Ayşe SucuKadın Faaliyetleri Merkezi MüdürüBütün kadınların dünya kadınlargününü kutlayarakkonuşmasını başlayan Ayşe Sucu,kimilerine göre, verilen kadın mücadelesininanlamlı, kimilerinegöre ise hâlâ kadınların hak arayışları,mücadelelerinin gereksiz sayılmaktaolduğunu ifade ederek “Herne kadar 1857’de Amerika’nın NewYork eyaletinde 40 bin tekstil işçisikadının greviyle başlattıkları birmücadele gibi görünse de, aslındakadının serüveni ta Hazret-i Ademve Havva’ya kadar gider.” dedi.Bütün tek tanrılı dinlerin kültüründekadının suçlu olarak görüldüğüneişaret eden Ayşe Sucu,İslâm öncesi dönemlerde, kadınlailgili tartışmaların da çok yoğunolduğunu belirterek “Kadın, insanmıdır, şeytan mıdır, cin midir, tartışmaları;cadı avları, Ortaçağ’ınkadınlar üzerindeki zulmü, anlatmaklabitmez.” dedi.Kendi kaynaklarımızın da bumanada çok masum olmadığınıifade eden Ayşe Sucu, egemen kültürdeerkeğin asıl, kadının ise erkeğineğe kemiğinden, kaburgasın-< 98TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr
dan yaratılmış olarak görüldüğünüve öteki olarak algılandığını belirterek“bu anlayışta kadın eksiketektir, saçı uzun aklı kısadır, fitneunsurudur. Bu hep böyle söylenegeldi.”dedi.Bütün bunlara rağmen bir cihettende kadına ana ve bacı olarakbir değer atfedildiğini ifadeeden Ayşe Sucu “Diğer taraftan,kadın anadır, kadın bacıdır, kadınyârdır, kadın candır, kadın sevgilidir.İçten içe bir paradoks oluştursada kadından vazgeçilmez; heleki ana ise, yâr ise. Hani derler ya‘bir evlat pir olsa da anaya muhtaçimiş.’ Ya da ‘Ana gibi yâr bulunmaz.’Enteresandır, kadın yine birkadınla ölçülür, ana ve yâr. Edebiyatınvazgeçilmez unsuru oluvereceklerdirher ikisi de.” dedi.Her şeye rağmen kadın olmaktanmemnun olduklarını ve dünyayabir daha gelme imkanı olsayine kadın olmak istediklerini belirtenAyşe Sucu “Çünkü, öncelikle,Yüce Allah’ın yaratıcı sıfatını taşıyoruz.Hazret-i Mevlana’nın, ‘Sanki omahluk değildir de Halık’tır.’ dediğigibi. Kimilerince olumsuz gibi değerlendirilsede, evet, değişken birruh haline sahibiz, bunu inkâr etmiyoruzama değişkenlik ve doğurganlıkbizim hayata bakışımızı değiştiriyor,bizi dinamik kılıyor. Annelik,dünyanın en güzel mesleği;annelik, dünyanın en güzel duygusu;kelimelerin anlatmakta kifayetsizkaldığı şey. Bir başka husus, kadınolmazsa erkeğin bir anlamı yok.Bunu tersinden de okumak mümkünhiç kuşkusuz ama erkeği erkekyapan kadındır arka planda. Kadınsızhayatın ne kadar zor olduğunusöyleyenler, bizatihi erkekler değilmi? Kadınsız evler eksiktir, kadınsızevler tatsızdır, kadınsız evlermutsuzdur.” dedi.Ayşe Sucu konuşmasını Mustafa Kemal Atatürkile Ankara’nın Kazan ilçesinde bir kadınla arasındageçen diyalogu anlatarak bitirdi.“Olay Kazan’da geçmektedir. Ankara’da, yakıcıbir yaz günüdür. Atatürk, beraberinde arkadaşları veyaverleri olduğu halde Kızılcahamam’a giderken Kazanköyü yakınlarında durmuş ve otomobilinden inmiştir.Köyün kadını, genci, yaşlısı, ihtiyarı köylerininiçinden geçen şosede duran bu yabancı konuklarıgörünce koşuşturdular, kimi su seyirtti, kimi ayran.Bunlardan biri, güğümünden aktardığı soğuk ayranıAta’ya uzattı, ‘bir soğuk ayran içer misiniz’ dedi. Buçorak iklimin kavurduğu bronzlaşmış yüzünde Türkkadınının en bariz ifadelerini taşıyan bir Türk anasıydı.Böğrüne sıkıştırdığı kundağı biraz daha bastırdıktansonra zekice bir davranışla önce ayranı kendisiiçti, sonra tekrar doldurduğu ayran bardağınıuzattı, bekledi. Atatürk, ayranı kana kana içti vebir an durakladıktan sonra, ‘Senin kocan kim?’ dedi.Köylü kadını, yüzü tunçlaşmış, elleri nasırlı bir Türkanası, Ankara’nın kendine has şivesiyle kocasının Sakaryaharbinde boğazından yaralanmış bir cengâverolduğunu söyledi. Ata bir daha sordu, ‘Ne zamandoğdun?’ 1919’da Atatürk Samsun’a çıktığı gün doğdum,dedi. Atatürk bir an düşündü, yıl 1934 idi, kadınınbu ifadesine göre 15 yaşında olması lazım gelirdi,halbuki karşısındaki kadın 25 – 30 yaşlarındagösteriyordu. ‘Nasıl olur?’ dedi. Evet, nasıl olurdu,bu Satı Kadın, hiç tereddütsüz, o her zamankinüktedan haliyle ve memleketin işgal altında geçirdiğiacı yılları ima ederek, ‘Evet Paşam, ondan önceyaşıyor muyduk ki’ der. Tam 6 çocuklu bu Anadolukadını, 1890 doğumluydu, Kazan köyünün muhtarıydı,Türkiye’nin ilk kadın muhtarı. ‘Babam Karamehmetlerden,Kazan’ın muhtarlık mührü bana ondanmiras kaldı. Sizi görmek fırsatını bize bahşettiğiniziçin bahtiyarız efendim’ dedi. ‘Peki, kadınlarında erkekler gibi çalışıp çeşitli mevkilere yükselmesikonusunda ne düşünürsün bacı?’ dedi Atatürk. ‘Şüphesizdoğrudur, kadınlarımız cumhuriyetin mefkuresialtında bunu başarmak azmine sahiptir. Biz kadınlarhedefe yürüyecek ve cumhuriyet meşalesini heralanda taşıyacağız Paşam’ dedi. Mustafa Kemal buyanıttan son derece memnun kalmıştı. Bu konuşmaonu bir hayli düşündürdü. Ayrılırken yaverine, kadınınismini, adresini not ettirdi. Daha sonar Satı Kadın,Büyük Millet Meclisine giren ilk kadın milletvekilimizoldu.”www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 99 >
- Page 4:
Süleyman Necati AKÇEŞMEGenel Mü
- Page 8:
üstünde kalarak milli birlik ve d
- Page 11 and 12:
a) Camilere Yapılan HizmetlerÜlke
- Page 13 and 14:
sesle ve doğru okunması da Müsl
- Page 15 and 16:
her döneminde, bilginin edinilmesi
- Page 17 and 18:
Yurdun Adı Açılış Tarihi Kapas
- Page 19 and 20:
D) Kültürel HizmetlerMilletlerin
- Page 21 and 22:
E) Hayri ve Sosyal HizmetlerHalkın
- Page 23 and 24:
F) Kadınlara Yönelik HizmetlerKad
- Page 25 and 26:
Bunların başında hiç şüphesiz
- Page 27 and 28:
Yurt Dışı Cami, Okul veTarihi Me
- Page 30:
kütüphane ve dokümantasyon ünit
- Page 33 and 34:
) SempozyumlarİSAM’da gerek Tür
- Page 35 and 36:
İSAM Kütüphanesine satınalma, m
- Page 37 and 38:
dirmek görevlerini de üstlenmişt
- Page 39 and 40:
F) KUR’AN-I KERİM’İNNÜZULÜN
- Page 41 and 42:
ak girilmemiş olmasına rağmen si
- Page 43 and 44:
• Proje ilk önce 6 ciltlik bir k
- Page 45 and 46:
Takvimler 1983 yılını gösterdi
- Page 47 and 48: Ramazan ayı bereket ayıdır diyor
- Page 49 and 50: Vakıfların kuruluş amaçlarında
- Page 51 and 52: lanılan Türkiye Diyanet Vakfı Ö
- Page 53 and 54: Türkiye genelinde üniversitesayı
- Page 55 and 56: Öğrencilerimiz çalışmaya ve ba
- Page 57 and 58: kayseri@diyanetvakfiyurt.com.tr1994
- Page 60 and 61: Mersin İlimizin güzel bir ilçesi
- Page 62 and 63: Türkiye Diyanet Vakfı, kendi inş
- Page 64 and 65: Minberin yan aynalıklarında ve ka
- Page 66 and 67: irlikte, ihtiyaç duyulması durumu
- Page 68 and 69: İzmir Bornova’da Türkiye Diyane
- Page 72: “Türkiye Diyanet Vakfı;Diyanett
- Page 75 and 76: dular. Türkiye Polis Vakfı da onl
- Page 77 and 78: Balkanlarda, Kıbrıs’ta ve diğe
- Page 79 and 80: göstermiştir. Bu Vakıf, bu süre
- Page 81 and 82: Bu yeni düzenleme ile Vakıflar Um
- Page 83 and 84: Başkan Dr. Lütfi Doğan, hazırla
- Page 85 and 86: Bu sebeple daha sonraki MütevelliH
- Page 87 and 88: Diyanet İşleri Başkanlığı, Pe
- Page 89 and 90: Kur’an’ın, özellikle Batı d
- Page 91 and 92: “Gençlere, çocuklaraanlatılmas
- Page 93 and 94: sürdürmekte olduğunu; bu hizmetl
- Page 95 and 96: “Kur’an-ı Kerim’i veâlemler
- Page 97: Dinî-millî kültürümüzü evren
- Page 101 and 102: lanacağını belirten Ahmet İnam,
- Page 103 and 104: DİYANET EMEKLİLERİ DERNEĞİ’N