Bid’atin ne kadar tehlikeli bir girişim olduğunu şu hadis-i şerif tegöstermektedir: “Bid'at ehlinin namazı, orucu, haccı, cihadı, farz ve nafilesikabul olmaz, yağdan kılın kolayca çıktığı gibi dinden çıkması kolay olur.”Bu, teknolojik gelişmelere tamamen kapalı olmak manasına gelmez.Dinde, ibâdette olmayıp, âdette olan yenilikler, yanî yapılırken sevapbeklenilmiyen değişiklikler bid'at olmaz. Meselâ, yemekte, içmekte, binmeve taşıma vâsıtalarında, binalarda yapılan yenilikleri, değişiklikleri dînimizreddetmez. Bunları yapmak ve faydalı yerlerde kullanmak lazım olur.Meselâ radyo, hoparlör, elektronik makinalar yapmak ve bunlarıibâdetlerin dışında vaazda, konferansta kullanmak câizdir. Fakat,ibâdetlerde kullanmak, meselâ, radyo, TV'deki imâma uyup namaz kılmak,ibâdetin şeklini değiştirmek olur, bid'at olur. Böyle kılınan namaz kabûlolmadığı gibi, ibâdet değiştirildiği için ayrıca büyük günâha girilmiş olur.Enes bin Mâlik hazretleri, birgün ağlıyordu. Sebebi sorulduğunda,”Resûlullahtan öğrendiğim ibâdetlerden, değiştirilmemiş bir namaz kalmıştı.Şimdi, bunun da elden gittiğini görüyor, bunun için ağlıyorum” buyurdu.Bid’atin bir tehlikesi de tevbe etme durumu olmamasıdır. Çünkü, birMüslüman, bid'at ortaya çıkarırsa veya başkasının çıkarmış olduğu birbid'ati yaparsa, bu bid'ati iyi bildiği ve karşılığında sevap beklediği için,bundan tevbe etmek alına gelmiz. Bir hadîs-i şerîfte, “Bid'at sahibi, bid'atiniterk etmedikce, Allahü teâlâ ona tevbe etmesini nasîb etmez.” buyuruldu.Tevbe etmedikçe de yaptıklarından sevap alamaz. Hadîs-i şerîfte de,“Allahü teâlâ, dinde bid'at olan birşeyi yapan, bu bid'ati, Allah rızâsı için terketmedikçe, onun hiçbir amelini kabûl etmez.” buyuruldu.Bunun için bid’atten, bid’at sahibi olanlardan uzak durmak lazımdır.Bid'at sâhibi olanlara, hürmet eden, dirilerini ve ölülerini medheden, bunlarıbüyük bilen, dîn-i islâmı yıkmaya, dünyadan kaldırmağa yardım etmiş olur.Bilerek veya bilmeyerek, bir Müslümanın dinin yıkılmasına yardımetmesi ne büyük felaket!..Sosyal patlamanın panzehiri 3.8.<strong>2001</strong>Son aylarda ciddi ciddi “sosyal patlama” olur mu olmaz mı, konusukonuşulmaya, tartışılmaya başlandı. MGK’nın gündemine bile girdi bukonu. Yabancıların ölçülerine göre çoktan olması gerekirdi bu patlama.Nasıl oluyor da halkımız bu kadar, tahammüllü, sabırlı olabiliyor, yabancılarbuna bir türlü akıl erdiremiyorlar.Bu arada yarı ciddi, yarı fıkramsı bir anektodu sunmak istiyorumsizlere. Uluslararası ekonomik durumların değerlendirildiği bir toplantıda,ABD, İngiltere ve Türkiye temsilcileri bir araya gelmişler.Tabii, devletlerinien üst düzeyde temsil eden, üç önemli temsilci bir arada olur da, sorusormaz mı gazeteciler?Önce ABD temsilcisine sormuşlar: "ABD'de bir memur ne kadarparayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?" Cevap vermiş temsilci: "Vallabiz, 2 bin dolar veriyoruz. Bin doları ile geçinirler... Geri kalan bin doları neyaparlar, nerede harcarlar, hiç sormayız!"
Gazeteci, ayni soruyu İngiliz temsilciye de sormus... O da cevapvermiş: "Biz, memurumuza 3 bin sterlin veriyoruz. Geçinmesi için 2 binsterlin yeterli. Artan bin sterlini ne yapar, nerede harcarlar, bizi hiçilgilendirmez!"Her ikisinden bu cevapları alan gazeteci, bu defa da Türk temsilciyesorar ayni soruyu: "Türkiye'de bir memurun geçim standardi nedir? Kaçpara ile geçinebilirler? Siz kaç para veriyorsunuz?"Bizimki ne dese beğenirsiniz? "Valla, Türkiye'de bir memurungeçinebilmesi için en az 300 milyon lira lâzım. Ama biz 150 milyon liraveriyoruz!.. Geri kalan 150 milyonu nereden bulurlar, nasıl geçinirler bizi hiçilgilendirmiyor!"Bu konuşma olmuş da olsa, fıkra da olsa Türkiye’nin gerçeği bu değilmi? Yukarıda, bütün bu olumsuzluklara rağmen ayakta kaldığımızıyabancılar akıl erdiremiyorlar demiştik. Evet, akıl erdiremezler; çünkü bizikendileri gibi zannediyorlar. Yardımlaşmanın, aileler arası dayanışmanın neolduğunu bilmezler. Çünkü herşeyleri paradır, maddiyattır. Parayı ilahedinmişler.Milletimiz bu tür sıkıntılarla ilk defa karşılaşmıyor aslında. 1909’dan1950’li yıllara kadar ekonomik sıkıntının her türlüsünü yaşadı . Hiçbirzaman isyan etmek hatırına gelmedi. Aldığı dini terbiyesi, inancı buna izinvermiyordu. Allaha tevekkülü tamdı.Ayrıca hali vakti yerinde olan zenginler, çevresinde oturanlarıkolluyordu. “Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir” düsturu hakimditoplumda. En fakir ile en zengin arasındaki fark da bu kadar uçurum halinegelmemişti. Zekatıyla, sadakasıyla, kollanan fakir, zengine düşman gözüylebakmıyordu.Şimdi öyle mi? Bir kesim açlıktan kırılıyor, bir kesim tokluktan çatlıyor.Mesela, İstanbul’da %1 lik kesim, toplam kazancın % 30’nun sahibi. Birtarafta 122 milyon asgari ücretle çalışan – tabii ki bunu da bulabilirsekimseler,diğer tarafta, saraylarda yaptıkları düğünlerde milyon dolarharcayanlar...Bütün bu uçurumlara halk ne kadar sabır gösterecek? Eskidenolsaydı, bu sabırda kimsenin şüphesi olmazdı. Fakat şimdi durum değişti.Sabırda endişe var. Sebebi de şu:Geçmişte insanları frenleyen, dini duygulardı, inançlardı. Şimdi ise,köprünün altından çok sular geçti. İnançlar epey erozyona uğradı.Erozyona uğrayan inancın yerini madde aldı. Altta kalanın canı çıksındüşüncesi, toplumda hakim olmaya başladı. “Gelsin de nereden gelirsegelsin” anlayışı gelişti. Haram -helal kavramı kalmadı.Bütün bu olup bitenler, halkımızın kutsal vatan anlaşıyını da sarstı.“İnsanın doğduğu yer değil, doyduğu yer vatandır” revaç buldu. Avrupa’ya,özellikle de Amerika’ya yerleşebilmek için halkımız her türlü yolu deniyor.Geçen sene Amerika’ya gidebilmek için bir milyonun üzerinde müracaatolmuş.
- Page 2 and 3:
görüşebilirsin. Yok, sesi gür b
- Page 4 and 5:
İnsanoğlu hep sıkıntısız olur
- Page 6 and 7:
sevkeder. Tamam mı devam mı, diye
- Page 8 and 9:
aksettiriyorum. Bildirdiğiniz şek
- Page 10 and 11:
Ne yapalım artık bu tür tepkiler
- Page 12 and 13:
Yüce olan Allahın, "Kim bir köt
- Page 14 and 15:
Dünya derin bir deryâdır 3.2.200
- Page 16 and 17:
kıymetli kumaştandır. Bunu da al
- Page 18 and 19:
Çağırıp durumunu sorar. O da ol
- Page 20 and 21:
Başarılı olmanın kuralları 17.
- Page 22 and 23:
yaralı veya değil patır patır d
- Page 24 and 25:
sonra da devam edecektir. Mühim ol
- Page 26 and 27:
İnsana gelen bu iki bilginin doğr
- Page 28 and 29:
tohumlarını ekmiş, daha sonraki
- Page 30 and 31:
gülebilmenizi; para konusunda tart
- Page 32 and 33:
Olumsuzlukların konuşulmamasını
- Page 34 and 35:
Yine yıllardır halkın kurban der
- Page 36 and 37:
“Ey insan, sana gelen her iyilik,
- Page 38 and 39:
Yapılan araştırmalara göre, Tü
- Page 40 and 41:
Çocuklarımız niçin bizim gibi d
- Page 42 and 43:
"Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmda
- Page 44 and 45: da buradaydı zaten. Bu, sadece yaz
- Page 46 and 47: Bu bozma işini tam istedikleri kı
- Page 48 and 49: Eskiden buna çok dikkat edilirdi;
- Page 50 and 51: esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve H
- Page 52 and 53: kazandığından fazla harcayana da
- Page 54 and 55: kimseye, aynı yerde yine rastladı
- Page 56 and 57: Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî ha
- Page 58 and 59: Pek derindir bu kazan hemen bulunma
- Page 60 and 61: Ülkemizin en büyük çıkmazları
- Page 62 and 63: Amerikan ve Batı cemiyetleri için
- Page 64 and 65: Ecdadımızın “ateş ve barut”
- Page 66 and 67: sonraki antlaşmalar hep bu şartla
- Page 68 and 69: gerçek islamı öğrenirler diye k
- Page 70 and 71: “Roma İmparatorluğunun Yükseli
- Page 72 and 73: Dedik ya maksat o değil, maksat ü
- Page 74 and 75: ir şekilde ahlâksızlığa doğru
- Page 76 and 77: Peygamber efendimiz de; “Lût kav
- Page 78 and 79: Heyet başkanı, önce cemiyetin ga
- Page 80 and 81: Başına kaldırıp, “ Evlad, iyi
- Page 82 and 83: ibâdetlerde kullanmak, meselâ, ra
- Page 84 and 85: O zamana kadar zorlamalar ile namaz
- Page 86 and 87: İngilizce, Unidentified Flying Obj
- Page 88 and 89: koyup düşünün; eksiniz mi fazla
- Page 90 and 91: Mehmet cevap, vermez ama daha beter
- Page 92 and 93: vakit bulamazsanız, tövbe edersin
- Page 96 and 97: “Vatan sevgisi imandandır” had
- Page 98 and 99: Batı’nın Osmanlı ile mücadele
- Page 100 and 101: asırlarca ayakta tutmasını becer
- Page 102 and 103: de dâhi ile.Dehâ genellikle sosya
- Page 104 and 105: Dünya ve ahiret saadeti için 18.8
- Page 106 and 107: kanının dökülmesine, hem de sah
- Page 108 and 109: Eğer ilim adamları, gençler, İs
- Page 110 and 111: Atomdan - Hücreye, gezegenlerden -
- Page 112 and 113: Dinimize göre, gayrimüslime “Ra
- Page 114 and 115: herşeyden önce insanoğluna diğe
- Page 116 and 117: Bütün mesele şunda düğümleniy
- Page 118 and 119: Bu hâdiseden sonra, kilisenin yar
- Page 120 and 121: gelseler de burada yaşayamayıp ö
- Page 122 and 123: Pâdişâh şöyle cevap verdi, “
- Page 124 and 125: de rahatsız ettiğinden, bunların
- Page 126 and 127: yardım, hattâ kiliselerini tamir
- Page 128 and 129: alemlerini geçip, bilinmeyen, anla
- Page 130 and 131: çıkarmamak Ehli sünnet olmanın
- Page 132 and 133: öyle terbiye etmesi yüzünden, il
- Page 134 and 135: Bunun üzerine Efendimiz; “Bizi a
- Page 136 and 137: olmayan emirlerini açıklamışlar
- Page 138 and 139: çok önemli olsaydı, bildirilirdi
- Page 140 and 141: Aklın çok olmasının alameti 10.
- Page 142 and 143: Onbir ayın sultanı; Ramazan ayı
- Page 144 and 145:
ederdi. Sahûru geciktirmek ve ift
- Page 146 and 147:
da, saraylara yakın olan Beşikta
- Page 148 and 149:
şeyler husûsunda elinden geleni e
- Page 150 and 151:
yoktur. Osmanlı mülkünde yok den
- Page 152 and 153:
artırıyordu. Osmanlının bu huzu
- Page 154 and 155:
idi. Bundan dolayı, pek çok mille
- Page 156 and 157:
Sonunda bulutlar dağıldı; Vatika
- Page 158 and 159:
Burada önemli olan, sıkıntılard
- Page 160:
Teknedeki papaz da Oruç Reis hakk