ir şekilde ahlâksızlığa doğru gitmektedir. Bununla da kalmayıp, karşıçıkanlar gericikle, çağdışı olmakla suçlamaktadır.Son günlerin tartışma konusu Tarkan olayı bunun tipik örneği. Hemenhemen herkes Tarkan’ın yanında yer aldı. Homoseksüellik gayet normal birdavranış şekli olarak sunuldu. Tasvip etmeyenler de çağdışılıklasuçlanmaktan korktukları için açıkça yanlışlığı ifade edemediler. BizMüslümanız, dinimiz, örfümüz buna müsaade etmez, diyemediler.Bir müddet suskunluktan sonra, bu destekten cesaret alan Tarkan,“Ben yaşadığım hiçbir şeyden pişmanlık ve utanç duymadım. Herkesin birhayatı var, benim de öyle... “ diyerek meydan okudu. Aslında, arkasındankitleleri sürükleyen kimselerin böyle meydan okumaya, kötü örnek olmayahakları yoktur. Bu meydan okuması da medyada kahramanlık olarak takdimedildi. Yapılan iş meşrulaştırıldı. Halbuki, yapılan yanlışlıktan pişmanolmak, utanmak da bir fazilettir. Bunu bile yapamadı Tarkan. Daha rahatyaşayabilmek için ABD’ye gitmeye karar verdi. Bu işte, en az kendisi kadar,bunu bu hale getiren, bu cüreti veren toplum da suçlu.Dedik ya anormallikler normal hale geldi. Bu tür bir olay içinbugünlerde Kuşadası da büyük bir hazırlık içinde. Bütün hazırlıklar tamam.Bütün gözler ufukta .Neyi mi bekliyorlar?Bu yaz gelecek üç gemi dolusu gay (Homoseksüel) ve lezbiyenturisti. Geçen seneki hatalarını (!) düzeltmek, özür dilemek için ikisabırsızlıkla sahilde bekliyorlar. Geçen yıl eşcinselleri ilçeye sokmamaksuretiyle yaptıkları büyük yanlışı(!) telefi edebilmek için , bu yıl eşcinselturistler törenle karşılamaya hazırlanıyorlar. Geçen yıl nasıl olduysa gaflete(!) kapılıp 800 gay turistin ilçede dolaşması, çarşıya girip alışveriş yapmasıengellenmiş, apar topar limandan uzaklaştırılmıştı.Yapılan bu büyük hata(!) fark edilerek kovulan gay turistler,İstanbul'da yollarına kırmızı halı serilip lokum ikram edilerek karşılanmıştı.Bununla da kalınmayıp, seyahat acenteleri, ABD'deki eşcinsel kulüplerineyazı göndererek özür dileyip Türkiye'ye gelmeleri durumunda en iyi şekildeağırlanacaklarını bildirmişlerdi. İşte bu sözü yerine getirme heyecanınıyaşıyorlar.Yetkililer, ‘‘Geçen yıl büyük bir talihsizlik yaşadık. Hem uluslararasıskandal oldu, hem de yaklaşık 1 milyon dolarlık bir gelir kaybına uğradık.Bizi cinsel tercihleri değil, bırakacakları döviz ilgilendiriyor’’ diyerek, aynıhataya(!) düşmeyeceklerini” dile getirdiler.Demek ki onlara göre ahlâk anlayışının değeri bir milyon dolar. Yeterki para gelsin nasıl gelirse gelsin. Dinine örfüne, cemiyete zarar veripvermemesi hiç önemli değil. Eski toplumlar putlara tapıyorlardı.Zamanımızda ise para, modern tapınma vasıtası.İslam büyükleri, “Kişinin maksadı neyse, mabudu o olur.” demişler.İnsanın maksadı neyse taptığı odur. Eğer kişi, Allah’ı unutmuş, hep para,şehvet, makam... için koşuyorsa, bunun için herşeyini terk edebiliyorsa o,artık bunlara tapıyor, demektir. Günümüz insanı, eski çok tanrılı dinleriayıplarken, farkında olmadan kendisi çok tanrılı dinlere yönelmektedir.Kimisi makama, kimisi de paraya tapmaktadır. Sosyete kesim de serbestlik,
cinsel tercih adı altında şehvete tapmaktadır. Halbuki bu tür serbestlikhayvanlara mahsus bir özelliktir. İnsan hayvanlar gibi başıboşbırakılmamıştır. İnsan, inanç yönünden boş kalınca bu boşluğu doldurmakiçin akla hayale gelmedik iğrenç işler yaparak, gerçek inancın verdiğihuzuru arıyor. Fakat, susuz olanın deniz suyu ile susuzluğu gidermeyekalkışması gibi, sonunda helak olup gitmektedir. (Yarın da bu konuyu diniaçıdan ele almak istiyorum.)Yerin dibine batırılmış kavim 23.6.<strong>2001</strong>Dün, son günlerin tartışma konusu olan homoseksüelliğin sosyalboyutunu ele almıştım. Bugün de konuyu dini açıdan ele almak istiyorum.Homoseksüellik (Lutilik) ilk defa Sedum halkında görüldü. Bunlar, Kur’an-ıkerimde; “El-mü’tefikât = Alt üst edilen yer” olarak bildirilen bölgedeyaşarlardı. Bunlarda, adaletsizlik ve zulüm kol geziyor, zayıf insanlareziliyor, fuhuş ve ahlâksızlık olan söz ve fiiller, herkesin içinde alenî olarakyapılıyordu. Edep ve haya tamamen yok olmuştu. Ayıp ve günah olarakbilinen her şey topluluk içinde rahatça yapılıyor, bugün olduğu gibi yapanlardaha çok itibar görüyordu. En kötüsü; bu yapılan çirkin ve iğrençhareketlerden kimse kimseyi sakındırmıyor, bu hareketleri yapmayanlar ise,toplumun dışına itilip ayıplanıyordu.Allahü teâlâ, Lût aleyhisselâmı bunlara gönderdi. Hz. Lut, yapmışoldukları sapıklıklardan ve kötü işlerden vazgeçmelerini istedi. Vazgeçtikleritakdirde, dünyada ve âhirette mesut ve huzurlu olacaklarını; kötülüklerinedevamda ısrar ettikleri takdirde ise dünyada ve âhirette şiddetli şekildeazap göreceklerini bildirdi.Sedum şehrinin halkı, bu davete uymadı. Uymadıkları gibi ayrıca, Lûtaleyhisselâma ve ona inanlara hakaret ettiler, zulmettiler. Allahü teâlâ, “Ben halîmim, bana isyan edenlere cezasını vermede acele etmem.Takdir edilen zaman gelince de bir saat ileri geri bırakmam.” buyurdu.İnanalar çaresiz kaldığı bir zamanda, yerin dibine batırarak bu kavmi helaketti.Bu ahlâksız, lanetlenmiş toplumun yaşadığı bölgede, cenâb-ı Hakkıngadabının nişanesi olarak, pis kokulu ve siyah bir su çıkıp göl oldu. Oşehirlerin izleri hâlâ durmaktadır. Bunda insanlar için ibret vardır. Allahüteâlâ, “...o beldede bir işaret bıraktık” buyurarak, bu durumu haber verdi.Bugün Sedum bölgesinin yerindeki göl, Lût gölü adıyla anılmaktadır.Suyunda balık cinsi canlılar mevcut değildir, rengi siyahtır. Allahü teâlânınkudretinin büyüklüğünün ve düşmanlarından intikam almasının işaretiolarak, her devirde yaşayan insanlara büyük bir ibrettir.Bu fiile, Kur’ân-ı kerîmde, “Habîs iştir.” buyurulmuştur. İslâmiyetinbildirdiği büyük günahların en büyüklerindendir. Allahü teâlâ Kur’ân-ıkerîminde;“Sizden önce âlemlerin hiç birinin yapmadığı hayasızlığı(livâta)mı yapıyorsunuz.” buyurarak çirkin bir fiil olduğunu bildirmiştir.
- Page 2 and 3:
görüşebilirsin. Yok, sesi gür b
- Page 4 and 5:
İnsanoğlu hep sıkıntısız olur
- Page 6 and 7:
sevkeder. Tamam mı devam mı, diye
- Page 8 and 9:
aksettiriyorum. Bildirdiğiniz şek
- Page 10 and 11:
Ne yapalım artık bu tür tepkiler
- Page 12 and 13:
Yüce olan Allahın, "Kim bir köt
- Page 14 and 15:
Dünya derin bir deryâdır 3.2.200
- Page 16 and 17:
kıymetli kumaştandır. Bunu da al
- Page 18 and 19:
Çağırıp durumunu sorar. O da ol
- Page 20 and 21:
Başarılı olmanın kuralları 17.
- Page 22 and 23:
yaralı veya değil patır patır d
- Page 24 and 25: sonra da devam edecektir. Mühim ol
- Page 26 and 27: İnsana gelen bu iki bilginin doğr
- Page 28 and 29: tohumlarını ekmiş, daha sonraki
- Page 30 and 31: gülebilmenizi; para konusunda tart
- Page 32 and 33: Olumsuzlukların konuşulmamasını
- Page 34 and 35: Yine yıllardır halkın kurban der
- Page 36 and 37: “Ey insan, sana gelen her iyilik,
- Page 38 and 39: Yapılan araştırmalara göre, Tü
- Page 40 and 41: Çocuklarımız niçin bizim gibi d
- Page 42 and 43: "Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmda
- Page 44 and 45: da buradaydı zaten. Bu, sadece yaz
- Page 46 and 47: Bu bozma işini tam istedikleri kı
- Page 48 and 49: Eskiden buna çok dikkat edilirdi;
- Page 50 and 51: esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve H
- Page 52 and 53: kazandığından fazla harcayana da
- Page 54 and 55: kimseye, aynı yerde yine rastladı
- Page 56 and 57: Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî ha
- Page 58 and 59: Pek derindir bu kazan hemen bulunma
- Page 60 and 61: Ülkemizin en büyük çıkmazları
- Page 62 and 63: Amerikan ve Batı cemiyetleri için
- Page 64 and 65: Ecdadımızın “ateş ve barut”
- Page 66 and 67: sonraki antlaşmalar hep bu şartla
- Page 68 and 69: gerçek islamı öğrenirler diye k
- Page 70 and 71: “Roma İmparatorluğunun Yükseli
- Page 72 and 73: Dedik ya maksat o değil, maksat ü
- Page 76 and 77: Peygamber efendimiz de; “Lût kav
- Page 78 and 79: Heyet başkanı, önce cemiyetin ga
- Page 80 and 81: Başına kaldırıp, “ Evlad, iyi
- Page 82 and 83: ibâdetlerde kullanmak, meselâ, ra
- Page 84 and 85: O zamana kadar zorlamalar ile namaz
- Page 86 and 87: İngilizce, Unidentified Flying Obj
- Page 88 and 89: koyup düşünün; eksiniz mi fazla
- Page 90 and 91: Mehmet cevap, vermez ama daha beter
- Page 92 and 93: vakit bulamazsanız, tövbe edersin
- Page 94 and 95: Bid’atin ne kadar tehlikeli bir g
- Page 96 and 97: “Vatan sevgisi imandandır” had
- Page 98 and 99: Batı’nın Osmanlı ile mücadele
- Page 100 and 101: asırlarca ayakta tutmasını becer
- Page 102 and 103: de dâhi ile.Dehâ genellikle sosya
- Page 104 and 105: Dünya ve ahiret saadeti için 18.8
- Page 106 and 107: kanının dökülmesine, hem de sah
- Page 108 and 109: Eğer ilim adamları, gençler, İs
- Page 110 and 111: Atomdan - Hücreye, gezegenlerden -
- Page 112 and 113: Dinimize göre, gayrimüslime “Ra
- Page 114 and 115: herşeyden önce insanoğluna diğe
- Page 116 and 117: Bütün mesele şunda düğümleniy
- Page 118 and 119: Bu hâdiseden sonra, kilisenin yar
- Page 120 and 121: gelseler de burada yaşayamayıp ö
- Page 122 and 123: Pâdişâh şöyle cevap verdi, “
- Page 124 and 125:
de rahatsız ettiğinden, bunların
- Page 126 and 127:
yardım, hattâ kiliselerini tamir
- Page 128 and 129:
alemlerini geçip, bilinmeyen, anla
- Page 130 and 131:
çıkarmamak Ehli sünnet olmanın
- Page 132 and 133:
öyle terbiye etmesi yüzünden, il
- Page 134 and 135:
Bunun üzerine Efendimiz; “Bizi a
- Page 136 and 137:
olmayan emirlerini açıklamışlar
- Page 138 and 139:
çok önemli olsaydı, bildirilirdi
- Page 140 and 141:
Aklın çok olmasının alameti 10.
- Page 142 and 143:
Onbir ayın sultanı; Ramazan ayı
- Page 144 and 145:
ederdi. Sahûru geciktirmek ve ift
- Page 146 and 147:
da, saraylara yakın olan Beşikta
- Page 148 and 149:
şeyler husûsunda elinden geleni e
- Page 150 and 151:
yoktur. Osmanlı mülkünde yok den
- Page 152 and 153:
artırıyordu. Osmanlının bu huzu
- Page 154 and 155:
idi. Bundan dolayı, pek çok mille
- Page 156 and 157:
Sonunda bulutlar dağıldı; Vatika
- Page 158 and 159:
Burada önemli olan, sıkıntılard
- Page 160:
Teknedeki papaz da Oruç Reis hakk