11.07.2015 Views

2001 Senesi "Gönül Bahçesi" Yazıları - Mehmet Oruç

2001 Senesi "Gönül Bahçesi" Yazıları - Mehmet Oruç

2001 Senesi "Gönül Bahçesi" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sadece devlet yönetimine has bir özelliğimiz değil bu aslında. Toplumolarak hatayı kabullenmeme umumi hastalığımız. Kusuru, bırakın üzerinealmayı, kimse yakınına bile yaklaştırmıyor. Halbuki hatayı kabullenmek birfazilettir.Eskiden herkes kişi ile değil, işi ile uğraşıyordu. Bunun için de huzurortamı vardı. Şimdi ise, üç-beş insan bir araya gelince, hemen başkalarınıtenkit etmeye, dedikodu yapmaya suçlu aramaya başlıyor. Eskiler, hepkendilerini hesaba çekerdi. Şimdi ise, sadece başkalarını tenkit ediyoruz.Kendi yaptıklarımız hiç hatırımıza gelmiyor. Sanki kendimiz, sütten çıkmışak kaşık gibi tertemiziz... Sanki bütün yanlışlar, hatalar başkaları için...Bir arkadaşımın bu konu ile ilgili olarak anlattıkları enteresandır:Çalıştığım işyerinde, işyeri sahibinin sekreterliğini yapıyordum birzamanlar... Patronun yanına müessesemizde çalışan elemanlar, kısımmüdürleri gelip giderlerdi. Gelip gidenlerden müdürlerin sıkıntısını, dahaziyade personel; personelinkini ise müdürler teşkil ediyordu. Bunlarınaralarındaki tatsız olaylar, gündemin konusunu oluşturuyordu. Giripçıkarken, onların konuşmalarının çoğuna kulak misafiri oluyordum.Ziyaretçiler gittikten sonra, patron ortaya konuşarak, “Başkalarınıüzmemek için şöyle yapmalı; şunları yapmamalı...” gibi bâzı tavsiyelerde veikazlarda bulunurdu.Ben bu konuşmaları, “Bu sözle filancayı kastediyor, şu sözle ötekinikastediyor...” diye düşünerek, hemen başkalarına havale ederdim. Busözlerden hiçbirini kendime yaklaştırmazdım. Bazı nasihatlar beni deilgilendiriyorsa da, ben hiç oralı olmuyordum.Benim bu hâlimi farkeden patron, bir gün prensibini bozup, ikazlarınıyaptıktan sonra, ben henüz, “Acaba kimi kastetti, kime havale edeyim” diyedüşünürken, bana dönüp, “Evlâdım, bu sözler sana, başka tarafa havaleetmeye uğraşma!” demesin mi? Öyle mahcup oldum ki, yer yarılsa da içinegirseydim.Bir gün de patronum, kısım müdürlerinin bazılarına şunları söyledi:“Ben, bir kısma yönetici tayin ederken, işi iyi bilmesiyle beraber,maiyetinde çalışanları üzmeyecek, onların her işi ile ilgilenecek, sıkıntıvermeyeceği gibi, aksine onların sıkıntılarını giderecek, onlara haksızlıkyapmayacak zulmetmeyecek kimseleri seçmeye çalışıyorum. Fakatyanılmış olabilirim. Gözden kaçmış olabilir. İdarecilik çok önemlidir. İdareciyumuşak huylu, güler yüzlü olmalıdır. Yanına rahat girilebilmelidir. Birinsanın yüzüne sert bakmakla bile kul hakkı geçer. Kul hakkı çok önemlidir.Kul hakkına dikkat edemeyen, maiyetindekilere zulmeden kimseler olabilir.İçinizde huy olarak da, sert tabiatlı olanlar olabilir. Kırıcı olanlar olabilir.Elinde olmadan kırıcı davranabilirler. Bu huyda olanların yöneticilikyapması uygun değildir. Huzursuz iş ortamı verimi de olumsuz etkiler. Hemiyi para kazanmamız hem de herkesi memnun etmemiz gerekir. İdareciliğindışındaki işler de iştir. Alın teri her zaman kıymetlidir. İnsanın mizacınauygun iş yapması lazımdır. Hatada ısrar etmemelidir.Eğer içinizde, bu huyda olan kimseler varsa, gelsin, açıkça söylesin.“Benim huyum kırıcıdır. Kendime hakim olamıyor, kendi sıkıntılarımı onlara

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!