kimseye, aynı yerde yine rastladılar. Bu defa Peygamberimiz ona selâmverdi.Bu olay Eshâbı kiramın dikkatini çekti. “Yâ Resûlallah! Giderkenselâm vermediniz, şimdi selâm verdiniz. Bunun hikmeti nedir?” diyesordular. Peygamberimiz, “Giderken bomboş oturuyordu.Dönüşümüzde ise boş oturmuyordu. Bir meşguliyeti vardı. Onun içinselâm verdim” buyurdu.Hz. Ömer, boş olarak oturan bir topluluk gördü ve kendilerine boşoturmalarının sebebini sordu. Onlar, “Bizler, Allaha tevekkül ediyoruz.”dediler.Bunun üzerine onları azarladı: “ Hayır, sizler tevekkül etmiyorsunuz,hazır yiyicilersiniz! Tevekkül eden bir kimse, tarlasını nadas edip, tohumatan ve gerisini Allah’tan bekleyendir. Siz, başkasının sırtından geçinmeyehevesli tûfeyli gürûhusunuz! Dağılın karşımdan!” dedi.Boş durana selâm bile vermeyen bir Peygamberin ümmeti olarak;meşguliyeti olmadan oturanlara, “Siz tevekkül etmiyorsunuz” diyen birSahâbînin yolunda olan bizlerin, bütün zamanlarımızı dînimizin emrettiğigibi değerlendirmemiz gerekmez mi?İnsanın, hem dünyada hem de âhirette rahat edebilmesi çokçalışmasına bağlıdır. Allahü teâlâ çalışmayı emrediyor. Çalışmamak, yangelip yatmak dînin emrine uymamak olur. Çalışmak, aynı zamanda kulolmanın gereğidir.İnşirâh sûresinde, “İşlerin de bittiği vakit, tekrar çalış ve yorul! Boşdurma! Bir işi bitirince diğerine giriş! Her işinde ancak Rabbine sarıl,O’ndan iste!” buyurulmuştur.Dinimiz, Müslüman olsun veya olmasın herkese çalışmasınınkarşılığının vereceğini bildirmektedir. Avrupalılar, Amerikalılar, böyleçalıştıkları için, dünya nîmetlerine kavuşuyorlar. Ortaçağda, Müslümanlar,böyle çalıştıkları için, medeniyetin rehberi olmuşlardı. Osmanlıların sonzamanlarında çalışma durdu, rehavet çöktü. Ve çöküş kaçınılmaz oldu.Herkes çalışmadan kazanmak isterse ne olur? Millet olarak, devletolarak bugün içinde bulunduğumuz acınacak hale düşülür. Dış devletler kıskıs güler, sizinle alay ederler. Dünyaya rezil olursunuz. Hiçbir konudaciddiye alınmazsınız.Nitekim geçen hafta ünlü Fransız Liberation Gazetesi, ‘‘Türk iflası’’manşetiyle çıktı, ‘‘Türkiye nefesi bitmiş bir cumhuriyet. Otoriter modelartık uymuyor’’ diye yazdı.Sadece bu mu? Fransız basının önemli gazetesi Le Figaro da birkaçgündür arka arkaya üç haberde Türkiye'deki sıkıntılara geniş şekilde yerverdi. Sıkıntının Türkiye'deki ekonomik krizin kurumların iflasındankaynaklandığını,ekonominin zayıflığı tüm kurumlarda krize nedenolduğunu, şubat ayından beri işten çıkarmalar ve iflasların katlanarakdevam ettiğini yazdı.Peki Devlet böyle de, fertler, şirketler bundan farklı mı? Ne gezer. Biztopyekün bu hale geldik. Bütün bunların sebebi, az kazanıp çok harcamakveya hiç kazanmadan çok harcamak. Yani israf, haksız kazanç.
Tarih tekerrürden ibarettir. İbret alınmazsa, tarih olmuş, batmışdevletler, müesseseler safında yerimizi alırız. Kimse gözümüzün yaşınabakmaz!..“Savurganlık Ekonomisi” 11.5.<strong>2001</strong>Geçenlerde TOBB, “Savurganlık Ekonomisi” isimli bir raporyayınladı. Raporuna göre son on yolda, israf edilen, gereksiz yereharcanan para 195 milyar dolar. Yanlış politikalar neticesinde PKK’yaharcanan 100 milyar dolar, 80 milyar dolarlık Irak ambargo zararı burakama dahil değil. Yani bunları da dahil edersek boşa giden para, toplamiç-dış borcumuzdan üç kat daha fazla.Bu savurganlık yani israf yapılmasaydı; ne enflasyon olacaktı, ne deekonomik kriz... Huzur içinde gül gibi geçinip gidecektik. Dinimizin bütünemir ve yasakları, insanların, huzuru ve rahatı içindir. Dinimiz, bunun içinisraf üzerinde çok durmaktadır. Neden bu kadar israf üzerinde durduğu,çekilen bu sıkıntılardan sonra daha iyi anlaşılmaktadır.Bu vesile ile dinimizin israfa verdiği öneme değinmek istiyorum bugün.Malı, dinin, aklın uygun görmediği yerlere dağıtmaya, harcamaya“İsrâf” denir. İsrâf çok zararlı bir hastalıktır aslında. İsrâfın kötülüğünügöstermek için, Allahü teâlânın, “İsrâf etmeyiniz! Allahü teâlâ, isrâf edenlerisevmez.” meâlindeki kelâmı yetişir. İsrâ sûresindeki âyet-i kerîmede demeâlen, “Tebzîr etme! İsrâf etme, israf edenler, şeytânların kardeşleridir.”buyuruluyor.Şeytanın kardeşi de, şeytan olur. Şeytan isminden daha kötü bir isimyoktur. İsrâfı, bundan daha çok kötüleyen birşey düşünülemez. Allahüteâlâ, mallarını isrâf edenlere birşey vermeyiniz, diye emrederken, bunlarıen kötü bir isim ile adlandırıyor. Nisâ sûresindeki âyet-i kerîmede meâlen,“Mallarınızı sefîhlere, alçaklara vermeyiniz!” buyuruyor.Kur'ân-ı kerîmde Fir'avnı kötülerken, “O, isrâf edenlerden idi.”buyuruyor. Lût aleyhisselâmın kavmini de, “Siz, isrâf eden kavimsiniz!” diyekötülüyor.İsrâf edenlerin şeytana, Fir'avna ve Lût aleyhisselâmın kötü kavminebenzetilmesi ve Allahü teâlânın bunları sevmemesi ve bunlara sefîh, alçakdemesi ve âhırette azap çekmeleri, dünyada aşağı, muhtaç durumadüşmeleri, israfın kötülüğünü göstermeye kâfidir.İsrâfın bu kadar kötülenmesinin birinci sebebi, malın kıymetliolmasıdır. Mal, Allahü teâlânın verdiği bir ni'mettir. Âhıreti kazanmak, malile olur. Dünya ve âhıret, mal ile intizâm bulur, râhat olur. Bedenin sağlık,kuvvet bulması, mal ile olur. Başkasına muhtaç olmaktan insanı koruyanmaldır. Sadaka vermek, akrabâyı dolaşmak, fakîrlerin imdâdına yetişmekhep mal ile olmaktadır.Dînimiz, “İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır.” buyuruyor.İnsanlara yardım etmek için çalışıp para kazanmak, nâfile ibâdet etmektendaha çok sevâptır. Cennetin yüksek derecelerine mal ile kavuşulur.
- Page 2 and 3:
görüşebilirsin. Yok, sesi gür b
- Page 4 and 5: İnsanoğlu hep sıkıntısız olur
- Page 6 and 7: sevkeder. Tamam mı devam mı, diye
- Page 8 and 9: aksettiriyorum. Bildirdiğiniz şek
- Page 10 and 11: Ne yapalım artık bu tür tepkiler
- Page 12 and 13: Yüce olan Allahın, "Kim bir köt
- Page 14 and 15: Dünya derin bir deryâdır 3.2.200
- Page 16 and 17: kıymetli kumaştandır. Bunu da al
- Page 18 and 19: Çağırıp durumunu sorar. O da ol
- Page 20 and 21: Başarılı olmanın kuralları 17.
- Page 22 and 23: yaralı veya değil patır patır d
- Page 24 and 25: sonra da devam edecektir. Mühim ol
- Page 26 and 27: İnsana gelen bu iki bilginin doğr
- Page 28 and 29: tohumlarını ekmiş, daha sonraki
- Page 30 and 31: gülebilmenizi; para konusunda tart
- Page 32 and 33: Olumsuzlukların konuşulmamasını
- Page 34 and 35: Yine yıllardır halkın kurban der
- Page 36 and 37: “Ey insan, sana gelen her iyilik,
- Page 38 and 39: Yapılan araştırmalara göre, Tü
- Page 40 and 41: Çocuklarımız niçin bizim gibi d
- Page 42 and 43: "Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmda
- Page 44 and 45: da buradaydı zaten. Bu, sadece yaz
- Page 46 and 47: Bu bozma işini tam istedikleri kı
- Page 48 and 49: Eskiden buna çok dikkat edilirdi;
- Page 50 and 51: esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve H
- Page 52 and 53: kazandığından fazla harcayana da
- Page 56 and 57: Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî ha
- Page 58 and 59: Pek derindir bu kazan hemen bulunma
- Page 60 and 61: Ülkemizin en büyük çıkmazları
- Page 62 and 63: Amerikan ve Batı cemiyetleri için
- Page 64 and 65: Ecdadımızın “ateş ve barut”
- Page 66 and 67: sonraki antlaşmalar hep bu şartla
- Page 68 and 69: gerçek islamı öğrenirler diye k
- Page 70 and 71: “Roma İmparatorluğunun Yükseli
- Page 72 and 73: Dedik ya maksat o değil, maksat ü
- Page 74 and 75: ir şekilde ahlâksızlığa doğru
- Page 76 and 77: Peygamber efendimiz de; “Lût kav
- Page 78 and 79: Heyet başkanı, önce cemiyetin ga
- Page 80 and 81: Başına kaldırıp, “ Evlad, iyi
- Page 82 and 83: ibâdetlerde kullanmak, meselâ, ra
- Page 84 and 85: O zamana kadar zorlamalar ile namaz
- Page 86 and 87: İngilizce, Unidentified Flying Obj
- Page 88 and 89: koyup düşünün; eksiniz mi fazla
- Page 90 and 91: Mehmet cevap, vermez ama daha beter
- Page 92 and 93: vakit bulamazsanız, tövbe edersin
- Page 94 and 95: Bid’atin ne kadar tehlikeli bir g
- Page 96 and 97: “Vatan sevgisi imandandır” had
- Page 98 and 99: Batı’nın Osmanlı ile mücadele
- Page 100 and 101: asırlarca ayakta tutmasını becer
- Page 102 and 103: de dâhi ile.Dehâ genellikle sosya
- Page 104 and 105:
Dünya ve ahiret saadeti için 18.8
- Page 106 and 107:
kanının dökülmesine, hem de sah
- Page 108 and 109:
Eğer ilim adamları, gençler, İs
- Page 110 and 111:
Atomdan - Hücreye, gezegenlerden -
- Page 112 and 113:
Dinimize göre, gayrimüslime “Ra
- Page 114 and 115:
herşeyden önce insanoğluna diğe
- Page 116 and 117:
Bütün mesele şunda düğümleniy
- Page 118 and 119:
Bu hâdiseden sonra, kilisenin yar
- Page 120 and 121:
gelseler de burada yaşayamayıp ö
- Page 122 and 123:
Pâdişâh şöyle cevap verdi, “
- Page 124 and 125:
de rahatsız ettiğinden, bunların
- Page 126 and 127:
yardım, hattâ kiliselerini tamir
- Page 128 and 129:
alemlerini geçip, bilinmeyen, anla
- Page 130 and 131:
çıkarmamak Ehli sünnet olmanın
- Page 132 and 133:
öyle terbiye etmesi yüzünden, il
- Page 134 and 135:
Bunun üzerine Efendimiz; “Bizi a
- Page 136 and 137:
olmayan emirlerini açıklamışlar
- Page 138 and 139:
çok önemli olsaydı, bildirilirdi
- Page 140 and 141:
Aklın çok olmasının alameti 10.
- Page 142 and 143:
Onbir ayın sultanı; Ramazan ayı
- Page 144 and 145:
ederdi. Sahûru geciktirmek ve ift
- Page 146 and 147:
da, saraylara yakın olan Beşikta
- Page 148 and 149:
şeyler husûsunda elinden geleni e
- Page 150 and 151:
yoktur. Osmanlı mülkünde yok den
- Page 152 and 153:
artırıyordu. Osmanlının bu huzu
- Page 154 and 155:
idi. Bundan dolayı, pek çok mille
- Page 156 and 157:
Sonunda bulutlar dağıldı; Vatika
- Page 158 and 159:
Burada önemli olan, sıkıntılard
- Page 160:
Teknedeki papaz da Oruç Reis hakk