da buradaydı zaten. Bu, sadece yazıda kalmadı. Tatbik de edildi. Tarihtebununla ilgili sayısız örnekler var. Birini nakledeyim sizlere:Kânûnî Sultan Süleyman Hân, Budin seferinden dönerken, Edirneyakınlarında, bağların, bahçelerin içinden askerler yollarına devamediyorlardı. Halk sevinç içinde sultanı karşılıyordu.Köylünün biri ısrarla pâdişâhı görmek istiyordu. Görevliler pâdişâhayaklaştırmıyorlardı. Bu durumu fark eden pâdişâh: “ Bırakın gelsin” dedi.Kânûnî, gelen kimseye sordu:”Derdin nedir?”“Sultanım. Bizler fakir köylüleriz. Birkaç dönüm, bağ bahçe gibiarazimiz vardır. Dünden beri askerleriniz, ekinlerimize ve bağlarımızaistemeden de olsa zarar verdiler. Ya zararlarımızı ödersiniz veyahut da sizişikâyet ederim. Kanuni sordu: “Söyler misin beni kime şikâyet edeceksin?”Köylü şöyle cevap verdi:“Size Kânûnî demezler mi pâdişâhım. Seni kânûna şikâyet ederimkânûna...”Kânûnî, ihtiyar köylünün, kendisi ile böyle rahat bir şekildekonuşmasına hakkını arayabilmesine çok sevindi. Zararını hemen tazmînettirdi. Osmanlı devleti kuvvetli olduğu dönemlerde adâlet, en iyi şekildekorunmuş, herkese âdil muâmele yapılmıştır.Tarihe bakıldığında açık olarak görülmektedir ki, İslâm devletleri,adâlete bağlılıkları nisbetinde, kuvvetlenmişler, galip gelmişler. Fakat aynı,millet, aynı ordu, adâletten uzaklaşınca, başarıları azalmıştır. İslâmdevletlerinin kurulması, yükselmesi, durması ve çökmeleri de hep adâletebağlılıkları nisbetinde olmuştur.Tarih boyunca, küfür devam etmiş fakat, zülüm hiçbir devirde payidarolmamıştır. İnsana insan muamelesi yapan, adalet ile hükmeden devletlerayakta kalmış, zulmedenler yok olup gitmişler, tarihte hep lanetleanılmışlardır. Bakın Osmanlı tarih olduğu halde, minnetle, şükranlaanılmakta; daha tarih bile olmamış bugünkü Ortadoğu idarecileri lanetleanılmaktadır. Kendileri de bunu itiraf etmektedirler...Herkes kendine yakışanı yapar 14.4.<strong>2001</strong>Dün, Osmanlıların idaresi altında bulunan milletlere hep adâletlemuamele ettiklerini, dini, ırkı ne olursa olsun herkese insanca yaklaşımiçinde olduklarını bahsetmiştim. Batı devletleri yani Hıristiyanlar ise bununtam tersini; insanlara zulmetmeyi, onları sömürmeyi, inançlarını yok etmeyikendilerine şiar edinmişlerdir. Ne diyelim; herkes kendine yakışanı yapar.Tarihte, Hıristiyanların yaptıkları zulümler saymakla bitmez. Tarih,baştan başa bu zulümlerle doludur. Hıristiyanlar, sadece Müslümanlaradeğil, Yahudilere ve başka mezhepten olan Hıristiyanlara da akıl almazişkenceler yapmışlardır. Din adına yapılan Engizisyon zulümleri, SenBartelmi fâci'ası ve buna benzer toplu katliamlar tarihe birer kara lekeolarak geçmiştir.
Amerika'da öldürülen sayısız kızılderililer, Hitler'in Yahudileri fırınlardayakması ve daha nice zulümler bunların insanlıklarını, insan haklarınaverdikleri değerleri açık bir şekilde ortaya koymaktadır.Müslümanlar da aksine çok şefkatli olmuşlar, hatta bu yüzden çoksıkıntılara bile düşmüşlerdir. Meselâ Osmanlılar Bat’nın gemilere doldurupölüme terk ettikleri Yahudileri kabul etmişler ve onlara hayat hakkıtanımışlardı. Bütün bunlara rağmen Yahudiler hiçbir zaman Osmanlıyı dostbilmediler. Osmanlıyı yıkmak için girişilen her tertibe iştirak ettiler.Bilinmesine rağmen suç sabit olmadığı için cezalandırılmamışlardır.Cezalandıramazlar, kendilerine göre, kafalarının estiğine göre hükümveremezlerdi. Çünkü, Allahü teâlânın bildirdiği adaleti sağlama mesuliyetiniüzerlerine almışlardı. Dün, Topkapı Sarayı’nın sol tarafındaki levhadanbahsetmiştim. Bugün de sağ tarafındaki levhayı vereyim sizlere: “Essultanzıllullahi fiâlem” bunun kelime kelime manası, “Sultan, Allah’ın âlemdekigölgesi “ demek ise de, bunun gerçek manası, “ Sultan, Allahü teâlânınemir ve yasaklarının, adaletinin yeryüzündeki tatbik edicisi, takipcisi”demektir. Böyle bir görevi üstlenmiş kimse nasıl zulüm yapabilir!Bunun için Osmanlı hükümdârları, kumandanları, devlet adamlarıhiçbir zaman Hıristiyanların yaptıkları gibi, zulüm yapmamışlardır.Hıristiyanların Haçlı seferlerinde yaptığı gibi Müslüman âleminiHıristiyanlara karşı toplu savaşa teşvîk etmemiştir. İslâmiyette hiçbirmahlûka zulüm yapmak câiz değildir. Bütün Müslüman din adamları, zulmemâni' olmuştur. İşte, binlerce olaydan size küçük bir misâl: "Fezleke-i târîh-iOsmânî" kitabında şu hadise anlatılmaktadır:Dâr-üs-se'âde ağası iken emekli olan Sünbül ağa Mısır'a giderken,gemisi Rodos açıklarında, Malta korsanları tarafından basılıp, ağa şehîdedildi. Venedik gemileri Mora'ya asker çıkarıp çocuk ve kadın demeden,binlerce Müslümanı öldürdü.Zamanın pâdişâhı Sultan İbrâhîm, Hıristiyanların bu katli'âmını işitincepek üzüldü ve bir an için hislerine kapılıp bunlara karşılık olarak, Osmânlıidâresinde misâfir olarak bulunan Hıristiyanlara kısâs yapılmasını,öldürülmelerini emir ve fermân eyledi.Zamanın Şeyh-ul-islâmı olan Ebüs-Sa'îd Efendi, yanına Bostancıbaşıyı alarak pâdişâhın huzuruna çıktı. Böyle bir kararın ve haksız yereinsan öldürmenin İslâm dînine aykırı olduğunu, birinin işlediği suçtan birbaşkasının cezalandırılamayacağını bildirdi.Deli diye iftira ettikleri Sultân İbrâhîm, bütün Osmanlı sultânları gibi,İslâm dînine ve Allahü teâlânın kitâbına çok bağlı olduğu için, bu nasîhatikabûl ederek, karârından vazgeçti.Müslüman din adamları, Hıristiyanları ölümden kurtarırken, Hıristiyanpapalar, patrikler, papazlar, dünyayı Müslümanları öldürmeğe, İslamiyetiyok etmeye da'vet ediyorlardı. Bugün de durum aynı; Avrupa Birliğinealmak bahanesiyle, İslamiyeti içeriden yıkma gayretleri bütün şiddetiyledevam etmektedir. İçeriden elde ettikleri kimseler vasıtasıyla İslamiyetiniçini boşaltıp, sadece İsminin kalması için her türlü hileye baş vurmaktalar.
- Page 2 and 3: görüşebilirsin. Yok, sesi gür b
- Page 4 and 5: İnsanoğlu hep sıkıntısız olur
- Page 6 and 7: sevkeder. Tamam mı devam mı, diye
- Page 8 and 9: aksettiriyorum. Bildirdiğiniz şek
- Page 10 and 11: Ne yapalım artık bu tür tepkiler
- Page 12 and 13: Yüce olan Allahın, "Kim bir köt
- Page 14 and 15: Dünya derin bir deryâdır 3.2.200
- Page 16 and 17: kıymetli kumaştandır. Bunu da al
- Page 18 and 19: Çağırıp durumunu sorar. O da ol
- Page 20 and 21: Başarılı olmanın kuralları 17.
- Page 22 and 23: yaralı veya değil patır patır d
- Page 24 and 25: sonra da devam edecektir. Mühim ol
- Page 26 and 27: İnsana gelen bu iki bilginin doğr
- Page 28 and 29: tohumlarını ekmiş, daha sonraki
- Page 30 and 31: gülebilmenizi; para konusunda tart
- Page 32 and 33: Olumsuzlukların konuşulmamasını
- Page 34 and 35: Yine yıllardır halkın kurban der
- Page 36 and 37: “Ey insan, sana gelen her iyilik,
- Page 38 and 39: Yapılan araştırmalara göre, Tü
- Page 40 and 41: Çocuklarımız niçin bizim gibi d
- Page 42 and 43: "Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmda
- Page 46 and 47: Bu bozma işini tam istedikleri kı
- Page 48 and 49: Eskiden buna çok dikkat edilirdi;
- Page 50 and 51: esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve H
- Page 52 and 53: kazandığından fazla harcayana da
- Page 54 and 55: kimseye, aynı yerde yine rastladı
- Page 56 and 57: Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî ha
- Page 58 and 59: Pek derindir bu kazan hemen bulunma
- Page 60 and 61: Ülkemizin en büyük çıkmazları
- Page 62 and 63: Amerikan ve Batı cemiyetleri için
- Page 64 and 65: Ecdadımızın “ateş ve barut”
- Page 66 and 67: sonraki antlaşmalar hep bu şartla
- Page 68 and 69: gerçek islamı öğrenirler diye k
- Page 70 and 71: “Roma İmparatorluğunun Yükseli
- Page 72 and 73: Dedik ya maksat o değil, maksat ü
- Page 74 and 75: ir şekilde ahlâksızlığa doğru
- Page 76 and 77: Peygamber efendimiz de; “Lût kav
- Page 78 and 79: Heyet başkanı, önce cemiyetin ga
- Page 80 and 81: Başına kaldırıp, “ Evlad, iyi
- Page 82 and 83: ibâdetlerde kullanmak, meselâ, ra
- Page 84 and 85: O zamana kadar zorlamalar ile namaz
- Page 86 and 87: İngilizce, Unidentified Flying Obj
- Page 88 and 89: koyup düşünün; eksiniz mi fazla
- Page 90 and 91: Mehmet cevap, vermez ama daha beter
- Page 92 and 93: vakit bulamazsanız, tövbe edersin
- Page 94 and 95:
Bid’atin ne kadar tehlikeli bir g
- Page 96 and 97:
“Vatan sevgisi imandandır” had
- Page 98 and 99:
Batı’nın Osmanlı ile mücadele
- Page 100 and 101:
asırlarca ayakta tutmasını becer
- Page 102 and 103:
de dâhi ile.Dehâ genellikle sosya
- Page 104 and 105:
Dünya ve ahiret saadeti için 18.8
- Page 106 and 107:
kanının dökülmesine, hem de sah
- Page 108 and 109:
Eğer ilim adamları, gençler, İs
- Page 110 and 111:
Atomdan - Hücreye, gezegenlerden -
- Page 112 and 113:
Dinimize göre, gayrimüslime “Ra
- Page 114 and 115:
herşeyden önce insanoğluna diğe
- Page 116 and 117:
Bütün mesele şunda düğümleniy
- Page 118 and 119:
Bu hâdiseden sonra, kilisenin yar
- Page 120 and 121:
gelseler de burada yaşayamayıp ö
- Page 122 and 123:
Pâdişâh şöyle cevap verdi, “
- Page 124 and 125:
de rahatsız ettiğinden, bunların
- Page 126 and 127:
yardım, hattâ kiliselerini tamir
- Page 128 and 129:
alemlerini geçip, bilinmeyen, anla
- Page 130 and 131:
çıkarmamak Ehli sünnet olmanın
- Page 132 and 133:
öyle terbiye etmesi yüzünden, il
- Page 134 and 135:
Bunun üzerine Efendimiz; “Bizi a
- Page 136 and 137:
olmayan emirlerini açıklamışlar
- Page 138 and 139:
çok önemli olsaydı, bildirilirdi
- Page 140 and 141:
Aklın çok olmasının alameti 10.
- Page 142 and 143:
Onbir ayın sultanı; Ramazan ayı
- Page 144 and 145:
ederdi. Sahûru geciktirmek ve ift
- Page 146 and 147:
da, saraylara yakın olan Beşikta
- Page 148 and 149:
şeyler husûsunda elinden geleni e
- Page 150 and 151:
yoktur. Osmanlı mülkünde yok den
- Page 152 and 153:
artırıyordu. Osmanlının bu huzu
- Page 154 and 155:
idi. Bundan dolayı, pek çok mille
- Page 156 and 157:
Sonunda bulutlar dağıldı; Vatika
- Page 158 and 159:
Burada önemli olan, sıkıntılard
- Page 160:
Teknedeki papaz da Oruç Reis hakk