kıymetli kumaştandır. Bunu da alın” der. Onu da alırlar. Zengin kimseüzülür, adamın bu şekilde davranmasına bir mana veremez. Garip kimse,gömleğini, pantalonunu... derken, sıra donuna gelir.Aslında eşkiyalar donunu almak niyetinde değiller. Fakat adam, ısrareder “ Onu da alın çünkü, çok kıymetli bir ipekten dokunmuştur!” der.Eşkiyalar bunu da almak için yönelince zengin kimse gerçek manadaçaresizliğini, aczini o zaman anlar. Artık, ne memleketindeki varlığının, nede yol arkadaşının faydası vardı. Allah’a sığınmaktan başka çaresi yoktu.Şimdi çırıl çıplak kalacak, herkese rezil olacak, bu haliyle yola nasıl devamedecek, memleketine nasıl girecek... Bu haleti ruhiye içinde, zenginliğini,kibrini, gururunu bir tarafa bırakıp, kalbi kırık şekilde Allah’a sığınır; yardımister: “Ya Rabbi! halimi, ancak sen biliyorsun. Beni bu zilletten, ancak senkurtarırsın. Yâ Rabbî! Beni kurtar!” diye dua eder.Tam bu sırada nal ve silah sesleri duyulur. Başka bir eşkıya gurubuaradıkları rakiplerini buldukları için saldırıya geçer. Neye uğradıklarınıanlayamayan birinci eşkıya grubu aldıkları eşyaları bıraktıkları gibi,saldırıya cevap vermeye başlarlar. Ortalık karışır. İki eşkıya grubu arasındakıyasıya bir kavga başlar. Çoğu ölür kalanlar da canları zor kurtararakkaçıp giderler.Zengin ile garip başbaşa kalır. Zengin kimse eşyalarını toplar,elbiselerini giyer. Garibi bırakıp yola devam etmek üzere iken, merakınıyenemeyip sorar: “Yaptığını beğendin mi? Sana iyilik yaptım, atımınterekesine aldım, seni sıkıntıdan kurtardım. Fakat, sen eşkiyalardan yanaoldun. Beni soymalarına yardım ettin. Bu insanlığa sığar mı?”Garip adam şöyle cevap verir: “ Önce seni üzdüğüm için özür dilerim.Hakkını helal et! Şunu da unutma ki, çok defa sıkıntılar zirveye çıkmadıkçave mazlum kimseler canı gönülden Allah’a sığınmadıkça, imdadı ilahiyetişmez. Bu eşkiyalar, eşyaları aldıktan sonra bizi de öldürüp gideceklerdi.Bu hâlden ancak bizi imdadı ilahi kurtarabilirdi. Bunun için de samimi birşekilde kırık kalple Allah’a sığınmamız gerekiyordu. Elbiselerini aldıklarızaman, nasıl olsa yenisi alırım, diye üzülmedin. Fakat donuna sıra gelincedurum değişecekti... Çaresiz kalıp can-ı gönülden kırk kalple Allah’asığınacağını biliyordum. Bunun için, ben ısrar edip işi bu noktaya getirmekistedim. Neticede istediğim oldu. Çaresizliğin zirveye çıkması ve kırık kalpile Allah’a sığınma bir araya gelince, imdadı ilahi yetişti ve kurtulduk.Anladın mı şimdi? “Biraz önce kinle bakan zenginin çehresi birden değişir, garipten özürdiler, hiçbir şey olmamış gibi kaldıkları yerden yollarına devam ederler...Kırık kalple yapılan dua 10.2.<strong>2001</strong>İnsanın acizliğini bilmesi, Cenab-ı Hakka sığınması çok önemli. Bununiçin bu konuya bugün de devam etmek istiyorum. Çünkü, insanın dünyadave ahirette huzura kavuşması buna bağlı. Bu acizliği anlamak için belli birbilgiye, kültüre de ihtiyaç yok. Çaresizliğimiz ortada. İnsanın aciz, çaresizolduğunu gösteren o kadar misal var ki... Mesela, insanların en büyük derdi
geçim sıkıntısıdır. Her sene milyonlarca insan bu yüzden telef olmaktadır.İnsanlar, bilhassa pahalı olan protein maddelerine, yani içinde yüzdükleriazot deryasına, ciğerlerine kadar girmiş iken, istifâde etmekten âcizoldukları azot maddesine açtır.Bu hâl, insanların aczini göstermeye önemli bir misal teşkîletmektedir. Zira, eğer teneffüs ile oksijen gazını alıp kanımıza kattığımızgibi, azot gazını da tutmak özelliği kanımıza bahşedilmiş olsaydı,yeryüzündeki bütün açlık ihtiyacımız, soluma ile sağlanabilecek ve artık açkimse kalmayacaktı. Böylece insanlar geçim derdinden, açlık sıkıntısındankurtulacak, açlık dolayısı ile ekmek ve yemek için insanlar birbirlerinesaldırmayacak, yeryüzü bir savaş meydanı olmaktan çıkacaktı. Bunlarınhepsi, insanın her gün ciğerlerine giren bin litre azottan, sekiz gramınıbedenine alabilmesi ile olacaktı.İşte, bütün mesele bu acizliği idrak edip, buna göre hareketedebilmekte... Fakat bu kolay bir iş değildir. Bunu yapabilenler her zorluğuaşabilirler. Çünkü, acizlik ve kırık kalp bir araya gelince her sıkıntı aşılır.Bununla ilgili bugün de bir kıssa anlatayım:Bir beldede yarı meczub, yarı akıllı, kimsesiz bir kimse yaşar. Bukimse, zenginlerden aldığı borç paraları fakirlere dağıtır. Zenginlerparalarını istediğinde başka zenginden alır, ona verir. Böylece çarkıdöndürmeye çalışır. Yıllarca böyle devam eder...Günün birinde bu kimse ağır hastalanır. Yatağında ölümü beklemekteartık. Bunu duyan zenginler, yatağının etrafında toplanırlar. Paralarınıvermesi için olmadık hakaretler ederler. Adam çaresiz yapacak bir şeyi yok.Borçlarını nasıl ödeyecek, üzerinde kul hakkı olmadan nasıl gidecek, bunudüşünür kara kara. Aslında birinden alıp diğerine veriyordu. Kendisi fakirlikiçinde yaşıyordu. Fakat borç olarak almıştı. Ödemesi gerekiyordu. Ellerinikaldırıp kırık kalple dua eder:“Ya Rabbi! Büyük yalnız sensin! Sen öyle bir büyüksün ki, büyükler veküçükler, sıkışınca, ancak sana yalvarır. Sana yalvaran, ancak muradınakavuşur. İlâhi! Herkesi sıkıntıdan kurtaran yalnız sensin. Bizi dünyada veâhırette sıkıntıda bırakma! Muhtaçlara, herşeyi gönderen, yalnız sensin!Dünyada ve âhirette hayırlı, faydalı olan şeyleri, bana gönder! Şunlarınelinden beni kurtar!”Bu sırada sokaktan helva satan çocuğun sesi gelir. Tanıdığı birçocuktu bu. Her gün helvacıdan aldığı helvaları gün boyu satar, akşam dagötürüp helvacının parasını öder, kârını da evine götürür. Hasta annesininve küçük kardeşlerinin nafakasını temin ederdi.Bu çocuğu eve çağırttır. Alacaklıların hepsine helva vermesini ister.Alacaklılara bütün helvalarını verir. Onlar helvalarını yerken çocuk gelipparasını ister. Adam da, param yok, borcum olsun, elime geçince veririm,der. Çocuk ağlamaya başlar; akşam helvacıya nasıl hesap verecekti, evinenasıl yiyecek götürecekti?Parasını alamayacağını anlayan çocuk, çaresiz, boynu bükük birşekilde ağlayarak evden çıkar. Yolda, o beldenin valisi çocuğu görür.
- Page 2 and 3: görüşebilirsin. Yok, sesi gür b
- Page 4 and 5: İnsanoğlu hep sıkıntısız olur
- Page 6 and 7: sevkeder. Tamam mı devam mı, diye
- Page 8 and 9: aksettiriyorum. Bildirdiğiniz şek
- Page 10 and 11: Ne yapalım artık bu tür tepkiler
- Page 12 and 13: Yüce olan Allahın, "Kim bir köt
- Page 14 and 15: Dünya derin bir deryâdır 3.2.200
- Page 18 and 19: Çağırıp durumunu sorar. O da ol
- Page 20 and 21: Başarılı olmanın kuralları 17.
- Page 22 and 23: yaralı veya değil patır patır d
- Page 24 and 25: sonra da devam edecektir. Mühim ol
- Page 26 and 27: İnsana gelen bu iki bilginin doğr
- Page 28 and 29: tohumlarını ekmiş, daha sonraki
- Page 30 and 31: gülebilmenizi; para konusunda tart
- Page 32 and 33: Olumsuzlukların konuşulmamasını
- Page 34 and 35: Yine yıllardır halkın kurban der
- Page 36 and 37: “Ey insan, sana gelen her iyilik,
- Page 38 and 39: Yapılan araştırmalara göre, Tü
- Page 40 and 41: Çocuklarımız niçin bizim gibi d
- Page 42 and 43: "Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmda
- Page 44 and 45: da buradaydı zaten. Bu, sadece yaz
- Page 46 and 47: Bu bozma işini tam istedikleri kı
- Page 48 and 49: Eskiden buna çok dikkat edilirdi;
- Page 50 and 51: esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve H
- Page 52 and 53: kazandığından fazla harcayana da
- Page 54 and 55: kimseye, aynı yerde yine rastladı
- Page 56 and 57: Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî ha
- Page 58 and 59: Pek derindir bu kazan hemen bulunma
- Page 60 and 61: Ülkemizin en büyük çıkmazları
- Page 62 and 63: Amerikan ve Batı cemiyetleri için
- Page 64 and 65: Ecdadımızın “ateş ve barut”
- Page 66 and 67:
sonraki antlaşmalar hep bu şartla
- Page 68 and 69:
gerçek islamı öğrenirler diye k
- Page 70 and 71:
“Roma İmparatorluğunun Yükseli
- Page 72 and 73:
Dedik ya maksat o değil, maksat ü
- Page 74 and 75:
ir şekilde ahlâksızlığa doğru
- Page 76 and 77:
Peygamber efendimiz de; “Lût kav
- Page 78 and 79:
Heyet başkanı, önce cemiyetin ga
- Page 80 and 81:
Başına kaldırıp, “ Evlad, iyi
- Page 82 and 83:
ibâdetlerde kullanmak, meselâ, ra
- Page 84 and 85:
O zamana kadar zorlamalar ile namaz
- Page 86 and 87:
İngilizce, Unidentified Flying Obj
- Page 88 and 89:
koyup düşünün; eksiniz mi fazla
- Page 90 and 91:
Mehmet cevap, vermez ama daha beter
- Page 92 and 93:
vakit bulamazsanız, tövbe edersin
- Page 94 and 95:
Bid’atin ne kadar tehlikeli bir g
- Page 96 and 97:
“Vatan sevgisi imandandır” had
- Page 98 and 99:
Batı’nın Osmanlı ile mücadele
- Page 100 and 101:
asırlarca ayakta tutmasını becer
- Page 102 and 103:
de dâhi ile.Dehâ genellikle sosya
- Page 104 and 105:
Dünya ve ahiret saadeti için 18.8
- Page 106 and 107:
kanının dökülmesine, hem de sah
- Page 108 and 109:
Eğer ilim adamları, gençler, İs
- Page 110 and 111:
Atomdan - Hücreye, gezegenlerden -
- Page 112 and 113:
Dinimize göre, gayrimüslime “Ra
- Page 114 and 115:
herşeyden önce insanoğluna diğe
- Page 116 and 117:
Bütün mesele şunda düğümleniy
- Page 118 and 119:
Bu hâdiseden sonra, kilisenin yar
- Page 120 and 121:
gelseler de burada yaşayamayıp ö
- Page 122 and 123:
Pâdişâh şöyle cevap verdi, “
- Page 124 and 125:
de rahatsız ettiğinden, bunların
- Page 126 and 127:
yardım, hattâ kiliselerini tamir
- Page 128 and 129:
alemlerini geçip, bilinmeyen, anla
- Page 130 and 131:
çıkarmamak Ehli sünnet olmanın
- Page 132 and 133:
öyle terbiye etmesi yüzünden, il
- Page 134 and 135:
Bunun üzerine Efendimiz; “Bizi a
- Page 136 and 137:
olmayan emirlerini açıklamışlar
- Page 138 and 139:
çok önemli olsaydı, bildirilirdi
- Page 140 and 141:
Aklın çok olmasının alameti 10.
- Page 142 and 143:
Onbir ayın sultanı; Ramazan ayı
- Page 144 and 145:
ederdi. Sahûru geciktirmek ve ift
- Page 146 and 147:
da, saraylara yakın olan Beşikta
- Page 148 and 149:
şeyler husûsunda elinden geleni e
- Page 150 and 151:
yoktur. Osmanlı mülkünde yok den
- Page 152 and 153:
artırıyordu. Osmanlının bu huzu
- Page 154 and 155:
idi. Bundan dolayı, pek çok mille
- Page 156 and 157:
Sonunda bulutlar dağıldı; Vatika
- Page 158 and 159:
Burada önemli olan, sıkıntılard
- Page 160:
Teknedeki papaz da Oruç Reis hakk