Pâdişâh şöyle cevap verdi, “Işığı söndürtmemin sebebi şu idi. Çokkorktum, bu büyük suçu işliyen kimse benim yakınım olabilirdi. Bu yakınlığagüvenip bu işe cür'et edebilirdi. Eğer ışığı söndürtmeseydim, bu kimse çokyakınım olduğu takdîrde, akrabâlık hissim ağır basar da gerekli cezâsınıbelki veremezdim. Karanlıkta kim olduğunu göremeyeceğim için bu işi daharahat yapabilirdim. Sonra mum yakıldığında, baktım ki tanıdığım birisi değilbunun için de şükür secdesi ettim. Çok şükür böyle yakınlarım yokmuş.”Daha sonra da, “Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sordu.Fakir kimse evinde mevcut olan, biraz peynir ile bir parça ekmeğigetirdi. Sultan bunları yerken dedi ki: “Sen gelip bu hâdiseyi anlattıktansonra üzüntümden yemeden içmeden kesildim. Zâlim kimseye şimdigereken cezâyı verdikten sonra rahatladım. Allahü teâlâya hamdolsun ki,bu cezâyı vermeği bana nasip etti. Şimdi gönül rahatlığı ile yemekyiyebiliyorum.”Sultan Mahmud Hân çok âdil ve merhametli bir pâdişâhtı. Alimleri,evliyâyı çok severdi. Dinin yayılmasına, Ehl-i sünnet âlimlerinin yetişmesineçok gayret etmiştir.Mubarek yerlerin terörden çektikleri 5.10.<strong>2001</strong>Dini tabirle fitneyi, bugünkü ifadeyle terörü İslamiyet şiddetleyasaklamıştır. Mensuplarını bu felaketten uzak tutmuştur. PeygamberEfendimiz, fitne çıkaranları lanetlemiştir. Bunun için, İslamiyetin gerçektemsilcileri olan ehli sünnet Müslümanlar bundan hep uzak kalmışlar, terörehiç bulaşmamışlardır.Tarih boyunca Müslümanların başına ne gelmiş ise, Müslüman kimliğiile ortaya çıkıp İslamiyeti istismar eden kimselerden gelmiştir. Ehli sünnetMüslüman inancı temsil eden Osmanlılar da, İslam düşmanlarınındesteklediği bu tür sapıklıklardan, fitneden, terörden çok çekmiştir. En çokda Vehhabi teröründen çekmiştir. 1730’lı yıllarda başlayan bu terörü,tamamen ortadan kaldırmaya Osmanlının ömrü kifayet etmedi. Osmanlıyıkıldığında bu bela devam ediyordu. Bugün de hala devam ediyor.Vehhabiler, özellikle Türk devletlerinde, Kafkaslarda (Çeçenlerde),Afganistanda, Balkanlarda aç insanlara milyarlarca dolar dağıtarak bozukinançlarını hızla yaymaktadırlar. Afganlı Talibanlar, Vehhabi inancı ilehareket ettikleri için dünyadaki bütün Müslümanları sıkıntıya düşürdüler.İslama karşı nefretin oluşmasına sebep oldular. İslam düşmanlarınınistediği de zaten buydu. Bu haftaki iki yazımda Vehhabilerin yaptıklarıvahşetleri “Mir’at-ül Haremeyn” ve “Tarihi Vehhabiyan” kitaplarındanözetliyerek bilgilerinize sunmak istiyorum:1737 senesinde Abdülvehhâb oğlu Muhammed, İngiliz casusuHempher ile birlikte “Vehhâbîlik” inançlarını hazırladı. Kısa zaman sonra,İngilizlerin siyasî ve askerî yardımları ile, Arabistan’da cahil çöl bedevileriarasına hızla yayıldı.Bu hareket Necd şeyhi olan Muhammed bin Suud’dan siyasi destekgördü. Abdülvahhaboğlu bunun kısı ile evliydi. İngilizler de, bol para
vererek ve siyasî, askerî yardımlar vaat ederek, Abdülvehhâb oğluMuhammed ile işbirliği yapmasını temin etti. Vehhâbîliliği yaymak için,gaddar Muhammed bin Suud’u maşa olarak kullandı.Vehhabiler, belli bir güce ulaşınca, Mekke emîri şerif Gâlib efendiyeharp ilan ettiler. Kadın, çocuk demeden binlerce Müslümanı öldürdüler.Akla hayale gelmedik işkenceler yaptılar.Suud oğlu ile Abdülvehhâb oğlu elele vererek, Vehhâbîliği kabuletmiyenlerin kâfir ve müşrik olduklarına, kanlarını dökmenin ve mallarınıalmanın helâl olduğuna fetva verdiler. Vehhabilere göre, amel imandanparça kabul edildiği için, namaz kılmayan, oruç tutmayan dinden çıkıyoröldürülmeleri mübah oluyor. Yine, onlara göre şefaat, evliyadan yardımistemek, mezar, türbe yapmak şirk olduğu için bunları yapanları Müslümankabul etmemektedirler. Vehhabilere göre, “Şefaat Ya Resulallah” diyendinden çıkıyor.Hicâzda bulunan Ehli sünnet âlimleri ve bunların arasındaAbdülvehhâb oğlunun kardeşi Süleymân efendi ve kendisine ders okutmuşolan hocaları, Abdülvehhâb oğlunun kitaplarını inceleyerek, İslâm dîniniyıkıcı, bozguncu yazılarına cevaplar hazırladılar, sapık yazılarını çürütenkuvvetli vesikalarla kitaplar yazarak, müslümanları uyandırmaya çalıştılar.İbni Suud ve adamları, bunları işitince, Ehl-i sünnete düşmanlıklarıiyice arttı ve Mekkeye saldırdılar. İlk saldırıda Mekke’ye giremediler fakatçok kan döktüler. Mekkeye giremeyince bu defa da, Tâif şehrine askergönderdiler. Önlerine çıkanları, kadın, erkek ve çocuk demeyip öldürdüler.Beşikteki yavruları bile parçaladılar. Sokaklarda dere gibi kan aktı. Evleribasıp herşeyi yağma ettiler. Halkı günlerce aç, susuz bıraktılar.Kütübhanelerden ve mescidlerden ve evlerden topladıkları Kur'an-ıkerimleri, tefsîrleri, hadis ve çeşidli din kitaplarının hepsini parçalayıpyerlere attılar. Kur'an-ı kerimlerin ve din kitaplarının altın işlemeli meşinciltlerinden çarıklar yapıp pis ayaklarına giydiler. Ayaklarındaki kitapcildinden çarıklar üzerinde âyet-i kerimeler ve mübârek yazılar yazılı idi.Cahil Vehhâbî haydutları, Kur'an-ı kerimi tanımadıklarından, elegeçirdikleri Mushaf-ı şeriflerin hepsini parçalayıp yerlere saçtılar. Üzerleriniçiğneyerek geçtiler. Koca Tâif şehrinde yalnız üç Mushaf-ı şerif ile birBuhârî-i şerif kitabı bu yağmadan kurtulabilmişti.Bu sırada bir mucize gerçekleşti: Yağma yapıldığı günlerde havadurgundu. Hiç rüzgâr yoktu. Eşkiya çekilip gidince, bir fırtına çıktı. Rüzgâr,yerlerdeki Kur'an-ı kerim ve çeşidli din kitaplarının yapraklarının hepsiniuçurup götürdü. Uçan kağıtların nereye gittikleri anlaşılamadı. Yere düşmüşhiçbir kağıt görülemedi.Şehitlerin cesedleri tepe üzerinde onaltı gün kalarak sıcaktançürümüşlerdi. Her tarafı fena koku sarmıştı. Müslümanlar, çok yalvardılar,ağladılar, sızladılar. Nihâyet izin alıp, iki büyük çukur kazdılar. Babalarının,dedelerinin, akrabâlarının, arkadaşlarının, çocuklarının kokmuş cesedlerinibu çukurlara doldurup toprakla örttüler. Tanınacak tam bir ceset hiç yoktu.Kiminin yarısı, kiminin dörtte biri kalmıştı. Yırtıcı kuşların ve hayvanlarınuzaklara taşıyıp bırakmış oldukları insan parçalarının kokuları, vehhâbîleri
- Page 2 and 3:
görüşebilirsin. Yok, sesi gür b
- Page 4 and 5:
İnsanoğlu hep sıkıntısız olur
- Page 6 and 7:
sevkeder. Tamam mı devam mı, diye
- Page 8 and 9:
aksettiriyorum. Bildirdiğiniz şek
- Page 10 and 11:
Ne yapalım artık bu tür tepkiler
- Page 12 and 13:
Yüce olan Allahın, "Kim bir köt
- Page 14 and 15:
Dünya derin bir deryâdır 3.2.200
- Page 16 and 17:
kıymetli kumaştandır. Bunu da al
- Page 18 and 19:
Çağırıp durumunu sorar. O da ol
- Page 20 and 21:
Başarılı olmanın kuralları 17.
- Page 22 and 23:
yaralı veya değil patır patır d
- Page 24 and 25:
sonra da devam edecektir. Mühim ol
- Page 26 and 27:
İnsana gelen bu iki bilginin doğr
- Page 28 and 29:
tohumlarını ekmiş, daha sonraki
- Page 30 and 31:
gülebilmenizi; para konusunda tart
- Page 32 and 33:
Olumsuzlukların konuşulmamasını
- Page 34 and 35:
Yine yıllardır halkın kurban der
- Page 36 and 37:
“Ey insan, sana gelen her iyilik,
- Page 38 and 39:
Yapılan araştırmalara göre, Tü
- Page 40 and 41:
Çocuklarımız niçin bizim gibi d
- Page 42 and 43:
"Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmda
- Page 44 and 45:
da buradaydı zaten. Bu, sadece yaz
- Page 46 and 47:
Bu bozma işini tam istedikleri kı
- Page 48 and 49:
Eskiden buna çok dikkat edilirdi;
- Page 50 and 51:
esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve H
- Page 52 and 53:
kazandığından fazla harcayana da
- Page 54 and 55:
kimseye, aynı yerde yine rastladı
- Page 56 and 57:
Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî ha
- Page 58 and 59:
Pek derindir bu kazan hemen bulunma
- Page 60 and 61:
Ülkemizin en büyük çıkmazları
- Page 62 and 63:
Amerikan ve Batı cemiyetleri için
- Page 64 and 65:
Ecdadımızın “ateş ve barut”
- Page 66 and 67:
sonraki antlaşmalar hep bu şartla
- Page 68 and 69:
gerçek islamı öğrenirler diye k
- Page 70 and 71:
“Roma İmparatorluğunun Yükseli
- Page 72 and 73: Dedik ya maksat o değil, maksat ü
- Page 74 and 75: ir şekilde ahlâksızlığa doğru
- Page 76 and 77: Peygamber efendimiz de; “Lût kav
- Page 78 and 79: Heyet başkanı, önce cemiyetin ga
- Page 80 and 81: Başına kaldırıp, “ Evlad, iyi
- Page 82 and 83: ibâdetlerde kullanmak, meselâ, ra
- Page 84 and 85: O zamana kadar zorlamalar ile namaz
- Page 86 and 87: İngilizce, Unidentified Flying Obj
- Page 88 and 89: koyup düşünün; eksiniz mi fazla
- Page 90 and 91: Mehmet cevap, vermez ama daha beter
- Page 92 and 93: vakit bulamazsanız, tövbe edersin
- Page 94 and 95: Bid’atin ne kadar tehlikeli bir g
- Page 96 and 97: “Vatan sevgisi imandandır” had
- Page 98 and 99: Batı’nın Osmanlı ile mücadele
- Page 100 and 101: asırlarca ayakta tutmasını becer
- Page 102 and 103: de dâhi ile.Dehâ genellikle sosya
- Page 104 and 105: Dünya ve ahiret saadeti için 18.8
- Page 106 and 107: kanının dökülmesine, hem de sah
- Page 108 and 109: Eğer ilim adamları, gençler, İs
- Page 110 and 111: Atomdan - Hücreye, gezegenlerden -
- Page 112 and 113: Dinimize göre, gayrimüslime “Ra
- Page 114 and 115: herşeyden önce insanoğluna diğe
- Page 116 and 117: Bütün mesele şunda düğümleniy
- Page 118 and 119: Bu hâdiseden sonra, kilisenin yar
- Page 120 and 121: gelseler de burada yaşayamayıp ö
- Page 124 and 125: de rahatsız ettiğinden, bunların
- Page 126 and 127: yardım, hattâ kiliselerini tamir
- Page 128 and 129: alemlerini geçip, bilinmeyen, anla
- Page 130 and 131: çıkarmamak Ehli sünnet olmanın
- Page 132 and 133: öyle terbiye etmesi yüzünden, il
- Page 134 and 135: Bunun üzerine Efendimiz; “Bizi a
- Page 136 and 137: olmayan emirlerini açıklamışlar
- Page 138 and 139: çok önemli olsaydı, bildirilirdi
- Page 140 and 141: Aklın çok olmasının alameti 10.
- Page 142 and 143: Onbir ayın sultanı; Ramazan ayı
- Page 144 and 145: ederdi. Sahûru geciktirmek ve ift
- Page 146 and 147: da, saraylara yakın olan Beşikta
- Page 148 and 149: şeyler husûsunda elinden geleni e
- Page 150 and 151: yoktur. Osmanlı mülkünde yok den
- Page 152 and 153: artırıyordu. Osmanlının bu huzu
- Page 154 and 155: idi. Bundan dolayı, pek çok mille
- Page 156 and 157: Sonunda bulutlar dağıldı; Vatika
- Page 158 and 159: Burada önemli olan, sıkıntılard
- Page 160: Teknedeki papaz da Oruç Reis hakk