10.07.2015 Views

Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Tipolojisi - Süleyman ...

Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Tipolojisi - Süleyman ...

Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Tipolojisi - Süleyman ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

114 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>tarihi seyrine bakıldığında bu durum Türk siyasal tarihine ya da hayatınahas bir özellik değildir. Milliyetçilik, Türkiye’de olduğu gibi tümdünyada üzerinde tam olarak uzlaşmaya varılamamış bir kavram olarakkarşımıza çıkmaktadır. Nitekim Anderson’ın deyimiyle “milliyetçiliğin enaz iki yüz yıldır yeryüzünde aramızda olduğu herkes tarafından kabuledilmesine rağmen bugün gelinen noktada bu denli çetrefilli ve analitikolarak üzerinde bu kadar az mutabık kalınılan ikinci bir siyasi fenomenbulmak güçtür” 1 . Bunun en önemli nedeni milliyetçilik anlayışlarınınkabul ettiği millet tanımının farklı olmasıdır. Bir diğer neden ise siyasiyaklaşımlardır. Milliyetçiliği benimsesin ya da benimsemesin her siyasiyaklaşım, bu modern fenomenin varlığını kabul etmiş ve üzerindedurarak bir tanım geliştirmeye çalışmıştır. Bu durumun ortaya çıkardığıtek bir milliyetçilik tanımının bulunamaması sorunu ise milliyetçilikkavramını sınıflandırma girişimleri ile aşılmaya çalışılmıştır.Milliyetçiliği sınıflandırma konusundaki çalışmalar 20. yüzyılınilk çeyreğinde başlayarak günümüze kadar gelmiştir ve halen devametmektedir. 1920’lerde Carlton Hayes ve Hans Kohn, milliyetçilikkonusunda bir sınıflandırma ya da başka bir deyişle “tipoloji” belirlemealanında çalışmalara başladılar. Bu çalışmalarda milliyetçiliği kesinsınıflara bölmeye çalıştılar. Hayes’in çalışması ilk çalışma olup milliyetçiideolojinin değişik kollarını birbirinden ayırmayı amaçlıyordu. Busınıflandırmaya göre Hayes, milliyetçiliği Humanitaryen, Geleneksel,Jakoben, Liberal ve daha sonraları Ekonomik ve Bütünsel (Integral)milliyetçilikler şeklinde tiplere ayırıyordu 2 . Kohn ise milliyetçiliğitemelde “Batılı” iradi milliyetçilik ve “Doğulu” organik milliyetçilikolarak ikiye ayırıyordu. Kohn’a göre İngiltere, Amerika ve Fransa’dakimilliyetçilik akılcı, iyimser ve çoğulcuydu. Toplumsal sözleşme ilkesinebağlı olarak özellikle yükselen orta sınıfın siyasal toplum özlemlerinecevap veriyordu. Daha doğuda Rusya ve Asya’da ise orta sınıfların sosyalgeriliği ve zayıflığı, alt aristokrasi ve aydınlara dayanan ve yığınlarıniçgüdülerine yönelen çok daha duygusal ve otoriter bir milliyetçilikgörülüyordu. Kohn, bu genel ayrımdan sonra da Batı tipi milliyetçiliği“bireyci” (Anglo-Saxon ülkelerinde) ve “kollektivist” (Fransa) altsınıflarına ayırmaktadır 3 .Hugh Seton-Watson’ın sınıflandırması benzer tarzda bir başkaçalışmadır. Burada ilk olarak İngilizler, Fransızlar, Kastilyalılar,Hollandalılar, İskoçlar, Danimarkalılar, İsveçliler, Lehler, Macarlar veRuslar gibi eski sürekli uluslar ile ulusal bilinçleri milliyetçiliğinyayılmasından sonra ortaya çıkan ve büyük ölçüde bunun ürünü olan1Benedict Anderson, “Milliyetçiliği Anlamaya Giriş”, Tartışılan Sınırlar DeğişenMilliyetçilik, Şehir Yay., İstanbul2001, s.11.2 Louis Leo Snyder, The New Nationalism, Cornell University Press, New Jersey 2003,s.49-51.3 Hans Kohn, The Idea of Nationalism, A Study in Its Origins and Bacground, Macmillan,New York 1958, s.324-326.


116 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>sürdürürken kimi zamanda tam aksi bir durum oluşmuştur. Neticeitibariyle de ortaya birbirinden farklı milliyetçilik tipleri çıkmıştır. Bunoktada 1923’ten 1950’lere kadar olan Türk Milliyetçiliğini, AtatürkMilliyetçiliği, Teritoryal, Muhafazakar, Liberal ve Irki Milliyetçilikşeklinde sınıflandırmak mümkündür. Ancak bu akımlara ayrıntılı olarakbakmadan önce milliyetçiliğin Türkiye’deki mazisine bakmak yerindeolacaktır.A.Türkiye’de MilliyetçilikBatıda siyasi bir akım olarak ortaya çıkan milliyetçiliğin Osmanlıtoplumuyla buluşması Türkçülük akımının doğuşu şeklindegerçekleşmiştir. Türkçülüğün gelişimi ilmi, edebi ve siyasi olmak üzereüç safhada gerçekleşmiştir 7 . İlk iki safhada birçok milliyetçilik akımındaolduğu gibi Türkçülük kendini dil, edebiyat ve tarih alanındakiçalışmalarla göstermiştir 8 . Bu çalışmalar sonucunda II. Abdülhamitdöneminde Türk kavramı, ırkî ve lisanî manada artık şerefli ve gururduyulan bir kavram olarak değişmiş, Türk tarihinden bölümler günışığına çıkarılarak, Türk tarih görüşü zaman ve mekan itibariyle genişlikkazanmaya başlamıştır. Artık imparatorlukta yaşayan Türkler, dil,edebiyat, tarih ve kültürlerinin hem Osmanlı hem de daha geniş bir Türkmirası olduğunu açıkça görmüşlerdir. Osmanlı Devleti dışında Türkçekonuşan Müslümanlar milletdaş olarak kabul edilmiş, yavaş yavaş TürkBirliği fikri, kültürel terimlerle ifade edilmeye başlanmıştır. Anadolu,Türklerin vatanı olarak önem kazanmaya başlamış, Türk milliyetçiliğinintemeli olarak Türk dil ve kültürünün rolü ve bunları canlandırmak vegeliştirmek ihtiyacı da kuvvetlenmiştir 9 .Türkçülüğün Türk millliyetçiliğine, yani siyasal bir akımadönüşmesi ve örgütlenmesi ise II.Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat veTerakki ile gerçekleşmiştir. Bu örgütlenme girişimleri arasında TürkDerneği, Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocakları gibi derneklerinkurulması sayılabilir. Bu derneklerin önemi imparatorluktan vazgeçmişgörüntüsü vermemek için İttihat ve Terakki’nin Türkçülüğü açıkçasavunmadığı dönemlerde bu hareketin canlı tutulması ve gelişmesi içinbaşarılı bir şekilde çalışmalarından kaynaklanmaktadır 10 . Bu dönemdeTürkçüler, Osmanlı insanlarına bir “Yeni Hayat” vaat ediyorlardı. Bukurtuluş reçetesinin dayandığı fikir ve eylem temeli Türk milliyetçiliğiolacaktı. Türkler her şeyden önce Osmanlı İmparatorluğunda milli bir7 Ercüment Kuran, Türkiye’nin Batılılaşması ve Milli Meseleler, TDV Yay., Ankara 2004,s.75.8 Bu çalışmalar için Bkz. Sina Akşin, Türkiye Tarihi, C.IV, Cem Yay., İstanbul2004s.372.9 Yusuf Sarınay, Türk Milliyetçiliğinin Tarihi Gelişimi ve Türk Ocakları, Ötüken Yay.,İstanbul 2004, s.83.10 Akşin, a.g.e., s.48.


Murat KILIÇ 117bilince sahip olacaklardı 11 . Türkçülük klasik ve gerçek anlamdamilliyetçilik demekti. Amaç Osmanlı İmparatorluğu’nda şuursuz birhayat geçiren Türkleri milletleştirmekti. Türkçülüğün teorisini hazırlamaişini İstanbul Üniversitesi Türk Medeniyeti Tarihi profesörü, Erganimebusu ve İttihat Terakki genel merkez üyesi Ziya Gökalp ve ekibiüstlenmişti. Bu ekip “Yeni Hayat” adını verdikleri doktrinle Türkçülüğünsosyal siyasal ve ekonomik yönlerini belirlemişlerdi 12 . Ancak Türkçülük,Tunaya’nın deyimiyle dar ve klasik anlamı içinde kalmamış ve ikinci birsafhaya geçmişti. Bu ikinci safhada ülke dışı Türklerle birleşilecek ve“Turan” adlı büyük ülke gerçekleştirilecekti 13 . Türkçüler çöken birimparatorluk karşısında milli bir devletin kuruluşunu düşünmeyerek yenibir imparatorluk tezini işlemişler, bunun için de milliyetçilik akımını“uzak Türkçülüğe” ve Turancılığa dönüştürmüşlerdi 14 . Ancak Turancılıkfikri de Birinci Dünya savaşı sonucunda ortadan kalkmış daha doğrusugeçerliliğini yitirmiş gözükmekteydi 15 .Osmanlı döneminden farklı olarak Milli Mücadele sonrasındakurulan Türkiye <strong>Cumhuriyet</strong>i bir milli devlet olma amacındaydı. Buyüzden imparatorluktan <strong>Cumhuriyet</strong>e geçiş, Osmanlıcılık, Pan-İslamizmve Pan-Türkizm gibi her çeşit “uluslararası” kardeşlik hayallerini sonaerdirdi. İlk defa Balkan savaşları sonunda imzalanan barış antlaşmalarıylaçizilen ve Misak-ı Milli ile teyit edilen sınırlar, yeni Türkiyecumhuriyetinin değişmez sınırları oldu 16 . İlk amaç bu sınırlar içerisindemilli bir devlet kurmaktı. Milliyetçilik de bu devletin temel ilkelerindenbiri olarak belirlendi. Ancak zaman içerisinde milliyetçiliğin farklıaydınlar ve gruplar tarafından telifleri yapılmaya başlandı. Başta millettanımı olmak üzere laiklik ya da başka bir deyişle dine bakış, etnisite,irredenta, vatan kavramları üzerinde farklılıklar oluştu ve ortaya çeşitlimilliyetçilik akımları çıktı.1.Atatürk MilliyetçiliğiMilliyetçilik konusundaki sınıflandırmalardan en etkinolanlarından biri Milliyetçiliğin Fransız ve Alman tarzı olarak ikiyeayrılmasıdır. Alman tarzı milliyetçiliğin en önemli özelliği etnik vekültürel temele dayanmasıdır. Fransız tarzı olarak kabul edilen dahaerken milliyetçilik ise devlet temelli bir milliyetçiliktir. Bu anlayışa göredevletin yurttaşı olmak ve kader birliğini benimsemek o milletten olmakiçin yeterlidir. Etnik köken ve din gibi unsurlar ikinci plandadır. İşte11 Tunaya, a.g.e., s.43.12 Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler(1876-1938), C:I, , İBÜ Yayınları, İstanbul2003s.137.13 Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, C.I, İletişim Yay., İstanbul 1998, s.43.14 Tunaya, Türkiye’de Siyasal…, s.137.15 Akşin, Jön Türkler…, s.459.16 Ahmet Yıldız, Ne Mutlu Türküm Diyebilene, İletişim Yay., İstanbul 2004, s.100-101.


118 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>Türkiye <strong>Cumhuriyet</strong>inin ilk döneminde görülen milliyetçilik anlayışı daFransız örneğindekine benzer nitelikler taşır. Ancak burada tam bireşdeğerlilik söz konusu değildir. Zaten millet ve devlet olgularının ortayaçıkışındaki sıralama açısından bakıldığında da ne Fransa’daki gibimilliyetçilik ve ulus devlet olgularının eş zamanlı olarak ortaya çıkmasıne de Almanya’da olduğu gibi milliyetçiliğin ulus devletten yarım asırönce ortaya çıkması durumu söz konusudur. Bununla birlikte Türkiye’deAlmanya’daki gibi “devletini arayan bir millet” değil aksine “milletiniarayan bir devlet”ten söz etmek daha anlamlıdır 17 . Hal böyle iken demilliyetçilik devlet eliyle ikame edilen bir olgu olarak Atatürkmilliyetçiliği şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Atatürk milliyetçiliği tıpkımilliyetçilik kavramı gibi değişik tanımlamalara ve isimlendirmelere tabitutulmuştur. Atatürk milliyetçiliği için Resmi milliyetçilik ya da Kemalistmilliyetçilik tanımlarını görmek mümkündür. Ancak biz burada Atatürkmilliyetçiliğini, Atatürk’ün görüşlerini temel alan, moderniteyi amaçedinen ama bunun yanında kendine özgü yanları ağır basan bir ulusdevlet ideolojisi olarak ele almaya çalışacağız. Nasıl tanımlanırsatanımlansın, adına ne denilirse densin burada açıklamaya çalışacağımızmilliyetçiliğin oluşumundaki ana referans Atatürk’ün bizatihi kendisidir.O halde evvela Atatürk’ün milleti ve milliyetçiliği nasıl algıladığınabakmak yerinde olacaktır.a. Atatürk’ün Millet ve Milliyetçilik AnlayışıAtatürk’ün benimsediği millet anlayışı subjektiftir. Bu anlayışagöre millet bir takım subjektif bağlar ile birbirine bağlanmış insanlarınoluşturduğu bir topluluktur. Bu bağlar manevi niteliktedir. Bu bağlararasında mazi, hatıra, amaç, ideal, istikbal ülkü birliği gibi unsurlar yeralmaktadır. Geçmişte yaşanılan ortak acılar veya birlikte kazanılanbaşarılar, ortak amaca varmak için girişilen mücadeleler, ortak tehlikelerekarşı birlikte karşı koyma isteği gibi faktörler insanları birbirine bağlar vemilleti oluşturur 18 . Subjektif bir millet anlayışını benimseyen Atatürk demilleti şu şekilde tarif eder: Zengin bir hatıra mirasına sahip olan,birlikte yaşamak hususunda ortak arzu ve bunu kabulde samimi olan; vesahip olunan mirasın korunmasına birlikte devam hususunda istek vedilekleri ortak olan insanların birleşmesinden oluşan topluma millet adıverilir.” 19 Milliyetçilik ise Atatürk’e göre “İlerleme ve gelişme yolundave milletlerarası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve17 Ayşe Kadıoğlu, “Milliyetçilik-Liberalizm Ekseninde Vatandaşlık ve Bireysellik”,Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Milliyetçilik, C.IV, İletişim Yay., İstanbul 2003,s.287.18 Kemal Gözler, “Devletin Bir Unsuru Olarak Millet Kavramı”, Türkiye Günlüğü, S:64,s114.19 Afet İnan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, AAM Yay.,Ankara 2000, s.35.


Murat KILIÇ 119onlarla uyum içinde yürümekle beraber, Türk milletinin özel karakterinive başlı başına bağımsız kimliğini korumaktır.” 20Millet tanımında olduğu gibi Türk kimliği konusunda da MustafaKemal’in sözleri ya da tanımları o dönem için bir pusula vaziyetigördüğünden Onun bu konuyla ilgili görüşlerine bakmak faydalıolacaktır. Mustafa Kemal, Türk milletinin oluşumunda etkili olan tabi vetarihi olguları şu şekilde sıralar: a)Siyasal varlıkta birlik b) Dil Birliğic)Yurt Birliği d)Irk ve köken Birliği e)Tarihi yakınlık e)Ahlaki Yakınlık. 21Atatürk’ün millet olmada ilk aradığı şart görüldüğü üzere bir üniterdevlettir. Siyasal varlıkta birlikle bunu kastetmektedir. Dil birliğine yineaynı şekilde önem vermektedir. Ancak Türk milletini oluşturan unsurlararasında ırk ve köken birliğini saymasına rağmen Atatürk’ün Türk milletiiçin hiç bir zaman ırki ölçütler kullanmadığını görmekteyiz. Nitekim ırkibir temele dayandırmadığını şu açıklamalarından anlamak son derecekolaydır.“Bugünkü Türk Milleti siyasal ve sosyal topluluğu içindekendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veyaBoşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımızvardır. Fakat geçmişin despotluk devirleri ürünü olan bu yanlışadlandırmalar, birkaç düşman aleti, gerici beyinsizden başka hiçbirmillet bireyi üzerinde üzüntü ve tasadan başka bir etki yapmamıştır.Çünkü, bu millet bireyleri de bütün Türk toplulukları gibi aynı ortakgeçmişe, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar.Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevi vatandaşlara kaderve talihlerini Türk milliyetine vicdani arzularıyla bağladıktan sonra,kendilerine yan gözle yabancı bakışıyla bakılmak, medeni Türk milletininasil ahlakından beklenebilir mi?” 22 .Aynı açıklama da yine açıkça görülmektedir ki Atatürk milletiırka dayandırmadığı gibi dine de dayandırmamaktadır. Yanimilliyetçiliğinin vasıflarından biri laikliktir. Teokratik bir devlete vemezhep çatışmalarına karşıdır. Atatürk millet tanımına din öğesini dahiletmemesini ise şöyle açıklar: “Türkler İslam Dinini kabul etmeden öncede büyük bir millet idi. Bu dini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların,ne aynı dinde bulunan Acemlerin ne de sairenin Türklerle birleşip birmillet teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin millibağlarını gevşetti, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabi idi. ÇünküMuhammed’in kurduğu dinin amacı bütün milliyetlerin üzerinde hepsinikapsayan bir ümmet siyaseti idi.” 23Atatürk milliyetçiliğinin bir başka özelliği ise milli vatankavramını benimsemesi ve irredentayı reddetmesidir. Bu aynı zamanda20 İnan a.g.e., 64.21 İnan, a.g.e., s.32.22 İnan, a.g.e., s.3423 Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi, İmge Yay., Ankara 2007, s.47.


Murat KILIÇ 123aidiyet hissi duyacakları belli bir toplumsal mekan, az çok hatları kesinve sınırlanmış bir toprak parçasını yani vatanı kabul eden bir milletanlayışından da söz etmek mümkündür. Nitekim milliyetçilik kavramıgibi milletin bu şekilde kavramsallaştırılması da ilk kez Batı’dagerçekleşmiştir. Yani Teritoryal millet ilk kez Batıda ortaya çıkmıştır. Buanlayışta hakim olan düşünce mekansal ya da teritoryaldır. Bu mantığagöre milletlerin iyi tanımlanmış ülkelere topraklara sahip olmalarıgerekir. Halk ile toprak birbirine ait olmalıdır. Ama mezkur toprağınherhangi bir yer olması mümkün değildir. Bu toprak parçası “tarihi” birtoprak, “yurt”, halkın beşiği olmalıdır 32 . Türk milletinde olduğu gibi butoprak soyun köklerini taşımasa bile bu özelliği gösterir.<strong>Cumhuriyet</strong> döneminde ve hatta biraz daha önce Türkiye’deteritoryal bir millet tanımını benimseyen milliyetçilik anlayışınıgörmemiz mümkündür. Bu milliyetçilik türü Memleketçilik, Anadolucukya da Türkiyecilik gibi farklı isimlerle karşımıza çıksa da temelde tek birkaynaktan beslenir. Mevcut sınırlar içerisinde yaşayan halka millet olmavasfını yükleyen, temel unsur olarak Anadolu’yu alan bir milliyetçilikanlayışını benimser. Bu hareket <strong>Cumhuriyet</strong> döneminde iki aşamadagerçekleşmiştir. İlk Anadoluculuk akımı Mükrimin Halil Yınanç ve onunçıkardığı Anadolu dergisi etrafında toplananlardan oluşur ki bunu 1923-1925 arasında tarihlendirebiliriz. Ancak bu dönemde Anadoluculukhareketinin çok fazla etkili olmadığı görülmektedir. 1930’ların ikinciyarısından sonra ise Anadolu imgesi Türk milliyetçiliğinin yenidenmerkezine oturtulmaya çalışılmış ve Remzi Oğuz Arık’ın önderliğindeyeniden Anadoluculuk akımı gündeme gelmiştir.a. “Anadoluculuk”un Doğuşu (1917-1925)Teritoryal milliyetçilik memleketçilik adıyla II. MeşrutiyetinOsmanlıcılık, İslamcılık, Turancılık şeklinde üç yaygın ideolojisine tepkihalinde mütareke döneminde doğan hareketlerden biridir. Bu hareketintemeli Türk ocağı bünyesinde “Büyük Türkçülüğe” karşı “KüçükTürkçülük” veya “Türkiyecilik” şeklinde 1917’de atılmış bulunuyordu.1919’da ise Mülkiye sıralarında Anadolu’yu Türk kültürünün gerçekkaynağı olarak gören yeni bir akım doğdu. Fikir, Hilmi Ziya Ülkentarafından Henri Lİchttenberger’in Richard Wagner, Poete et Penseuradlı eserinden esinlenerek ortaya atılmıştı. Ülken bu doğrultuda el yazmaolarak Anadolu Dergisini çıkarmaya başladı. Ülken’in ortaya attığı bufikir hareketine Mükrimin Halil’in katılması bir dönüm noktası teşkiletmektedir. Çünkü dikkatini İslam tarihinden Anadolu tarihine çevirenMükrimin Halil harekete siyasi bir şekli vermeye girişti. Böylecememleketçilik kültürel bir hareketten yüksekokullar arasında yayılan32 Anthony D. Smith, Milli Kimlik, s.24-25.


Murat KILIÇ 125da bir vatan değildi ve bu anlamda bir ırka millet denemezdi 37 . Yanimemleketçilik irredentaya karşı açık bir tavır almıştı. Memleketçileregöre zaten Anadolu halkı ile Turani topluluklar arasında bir kaderbirliğinin sağlanması oldukça zordu. Bu yüzden bu geniş coğrafyada birulus bilinci yaratmak imkansızdı. Bu yüzden Turancılık realiden uzaktı.O halde vatan olarak Anadolu, millet olarak Anadolu Türkleri vemilliyetçilik olarak Anadoluculuk tezi savunulmalıydı. Memleketçilikirredentizm konusunda kesin bir tavır koymakla birlikte Hatay, Montrögibi konularda “bizim bizden koparılmış parçalarımız” anlayışınıbenimsemekteydi 38 . Eğer irredentist bir politika izlenilecekse bukonularda izlenilmeliydi.Memleketçilere göre Türkiye’nin yeni ideolojisi milliyetçiliktenbaşka bir şey olamazdı. Bu milliyetçiliğin ilk aşaması Türkiye’de yaşayantopluluğun, ve Türkiye topraklarının tarihe uygun bir realistliktir. Burealizm nedeniyle memleketçilerin milliyetçiliği ne yalnız başına his, neyalnız başına kan, ne yalnız başına toprak birliğine dayanmıyordu 39 .Memleketçilerin milliyetçiliği bir sıra realitelere dayanıyordu ki bunlarınbaşında Türkiye’ye adını veren toprak parçası geliyordu. Anavatan,memleketçi milliyetçiliğin temelidir ve başkalarının toprağında hak iddiaetmemektedir. Buna karşın kendi toprak parçasının bir zerresini dahi fedaetmez ya da harcamaz. Emeğin, ordunun , iktisadiyatın siyasetin mihveri;basit bir coğrafya iken vatan haline getirilen bu topraktı 40 . Arık’a göre ençarpıcı realite millet şahsiyetinin uğrunda yüzyıllardır gömüldüğüİmparatorluk yok olmuş ve Türkler, binbir dersi, eksiği olan paramparçabir vatanla kainatın düşman kesildiği bir milletle baş başabırakılmışlardır. Artık vatan, Türk vatanı; millet, Türk milleti; devlet,Türk devletidir 41 .Netice itibariyle Anadoluculuğun milliyetçilik anlayışı kutsal birvatan olarak temel aldığı coğrafyayı, ulusal gelişimin her düzeydekikaynağı olarak görür. Bu toprak parçasının bir vatan olarak kabuledilmesi ve kalkındırılmasını amaçlar 42 . Ancak Memleketçilik ilerleyentarihlerde münferit bir akım olarak varlığını korumayı başaramayacak vemuhafazakar milliyetçilik içinde cılız bir kol olmayı kabullenmekzorunda kalacaktır.37 Ülken, a.g.e., s.480.38 Arık, a.g.e., s.59.39 Arık, a.g.e., s.53.40 Arık, a.g.e., s.57.41 Arık, a.g.e., s.173.42 Mithat Atabay, “Anadoluculuk”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Milliyetçilik, C.IV,İletişim Yay., İstanbul 2003, s.528.


126 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>3.Muhafazakâr MilliyetçilikMuhafazakâr fikir ve doktrinler ilk olarak 18. yüzyılın sonlarındave 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır. Bunlar büyük ölçüde Fransızdevriminden sonra ortaya çıkan iktisadi ve siyasi değişime karşı bir tepkiolarak belirmiştir. Bu anlamda muhafazakârlık eski rejime dönmeyeilişkin bir eğilimi ifade etmekteydi. Muhafazakârlık liberalizm, sosyalizmve milliyetçiliğin gelişinin serbest bıraktığı baskılara direnmeye çalışarakgittikçe daha güç duruma düşen geleneksel sosyal düzenin savunmasınageçmişti 43 . Burada ele alacağımız muhafazakâr milliyetçilik ise<strong>Cumhuriyet</strong> döneminde ortaya çıkan milliyetçiliği geleneğin yenideninşası yolu olarak görme eğilimi şeklinde belirmiş halidir. Yani yenirejimimin hikayenin dışına ittiği kahramanları yeniden hikayeye dahiletme girişimidir. Bu kahramanların en önemlilerinden biri ise eski rejimintemel dayanaklarından biri; yeni rejimin ise oldukça mesafeli durduğuİslam’dır. Muhafazakâr milliyetçilerin tepkisi, özellikle dini ikinci planaatan hatta bazı durumlarda, dini yok sayan milliyetçiliğe karşı şiddetli birtepki ifade ediyordu.Bu noktadan hareketle burada Muhafazakâr milliyetçilik ileanlatmaya çalışacağımız olgu cumhuriyet döneminde ortaya çıkan İslammotifli Türk milliyetçiliğidir. Yani İslam ile milliyetçiliğin bir aradaformüle edilmesidir. Bu kimilerine göre bir Türk İslam sentezi olarak,kimilerine göre ise sentezden daha çok İslam ve Türk milliyetçiliğiarasında bir eklektik ilişki olarak görülmüş, algılanmış ve kabuledilmiştir. İlişkinin boyutu ya da niteliği ne olursa olsun üstünde mutabıkkalınılan nokta Türk milliyetçiliği ile İslam dininin <strong>Cumhuriyet</strong>döneminde bir arada vurgulandığıdır.<strong>Cumhuriyet</strong> döneminde Türk İslam sentezinin yani muhafazakârmilliyetçiliğin ortaya çıkışı iki koldan gerçekleşmiştir. BirincisiAnadolucu hareket ile paralel olarak bir Anadolu Türk milliyetçiliğindeİslam’ın vurgulanması ikincisi ve daha sonra olmak üzere Türkçülükakımının yeniden ortaya çıkarak Türk İslam sentezine ulaşma çabaları.Bakıldığında bu iki hareketten ikincisi siyasi bir ideoloji halinegelebilmeyi başarmış ve 1950’lerden itibaren siyasi bir aktör olarak Türksiyasal hayatında yer alabilmiştir.a. Muhafazakâr Milliyetçiliğin İlk İzleriMuhafazakâr milliyetçilik konusunda yani milliyetçiliği İslamlabuluşturma konusunda ilk izleri Memleketçilik hareketinde de önemli roloynamış olan Şemseddin Günaltay ve Nurettin Topçu’da görmekteyiz.Meşrutiyetten <strong>Cumhuriyet</strong>’e geçen nesilden M.Şemsettin Günaltay,İslamcı bir dergi olan Sebilürreşet’ın ateşli yazarlarından ve medresedeprofesör olmasına rağmen ileri bir Türkçüydü. Meşrutiyet sonrasında43 Heywood, a.g.e, , s.65.


Murat KILIÇ 127İslam modernizmi çizgisinde yer alan Günaltay, Türklerin İslam öncesitarihini, kendi başına bağımsız bir olgu olarak değil İslam’a kavuşmakiçin arayışların gerçekleştiği bir tarih olarak değerlendirmekteydi 44 .Günaltay Milleti ve milliyetçiliği doğru idrak edildiği takdirde yani onagöre din ile buluşturulduğu takdirde çöküntüyü engelleyecek çare olarakgörüyordu. Milli asabiyeti uyandırmayı ve Anadolu’daki ırk zayıflığınıgidermeyi kötü gidişi durduracak ve ilerlemeyi sağlayacak çözüm olarakortaya koyuyordu. Yani milli ruhu canlandırmak ve milli bilinciuyandırmakla Anadolu’da bulunan Türkleri kendine getirecek ve ilerlemesağlanacaktı. Onun milliyetçilik üzerindeki din vurgusu da buradadevreye girmekteydi. Çünkü bunları gerçekleştirmek için ciddi bir İslameğitimi ile milli eğitimi kuvvetlendirmek gerekmekteydi 45 .Ancak Günaltay, Anadolu vurgusunu yaparken Anadoluöncesindeki Türk tarihini ihmal etmez. Ona göre Türkler, tarihin tanıdığıen eski kavimlerden biri olarak daima bağımsız ve hakim yaşamışlardı.Steplerin bu kahraman kavmi İslam’a çözülmez bir bağ ile bağlanmışlarve onun için büyük fedakârlıklar yapmışlardı. Türkler, eski asırlardanitibaren milli töreye ve yasalara bağlı kalmışlardı. Bu sayede İslamDünyasında sürekli ayakta kalmışlar ve başka İslam milletlerini dekorumuşlardı. O gün için ise geçmişten geleceğe doğru giderken birİnkılâp devresinden geçiliyordu. Bu geçiş sırasında geçmişin enkazıarasında ne gibi şeylerin milli ruhtan doğduğunu ve ona uygun olduğunu,ne gibi şeylerin milli hayata sonradan sokulmuş olduğunu ve onuyıprattığını belirtmeye çalışmak inkılâbın başarısı için zaruri şarttı. Bunoktada kurtuluş fikri üç fikirde birleşmeyi gerektiriyordu. İslamlaşmak,çağdaş olmak, Türkleşmek. Her üç akım da ihtiyaçtan doğmuştu.Günaltay üç akımı birleştirmede Gökalp’in fikrine katılıyor ancak temelolarak İslamlığı ele alıyor ve asrileşme ile Türkleşmeyi ona bağlıyordu 46 .Muhafazakâr milliyetçiliğin doğuşunda etkili olan diğer önemliisim olan Nurettin Topçu, 1925’te kapatılan Şebilürreşet’tan sonra yayınhayatına giren İslami duyarlılığa sahip ilk dergi olan ve Büyük Doğu’danönce gelen Hareket dergisini çıkaran isimdir. Türk İslam sentezininpolitize olmasında da Günaltay’dan daha etkilidir. Topçu kısa zamandamistizm, tasavvuf izleri taşıyan düşünceleri, fikirleri, ahlak anlayışı veeserleriyle milliyetçi, muhafazakar aydınlar için çekim merkezi halinegelmiştir.Topçu, millet ve milliyetçilik kavramlarını birbirinden ayrı olarakele almaktadır. Ona göre millet bir realite iken milliyetçilik biridealdir…Milliyetçilik, bir insanlar topluluğu olan milli varlığın imanıngerekleri doğrultusunda tarihin her döneminde kendisini yenilemesini44 Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken Yay., İstanbul 2001,s.394.45 M.Şemsettin, Zulmetten Nura, İstanbul 1341, s.171-172.46 Ülken, a.g.e., s.398.


Murat KILIÇ 129kimi zamansa açık bir İslamizasyon tadilatı yaşanmaya başlanmasıdır. Butadilat milliyetçilik konusunda da kendini göstermiş ve İslami vurgukonusunda çıkışlar görülmüştür. Hatta bu türden bir çıkışı daha öncebelirttiğimiz üzere Hamdullah Suphi Tanrıöver gerçekleştirmiştir.Tanrıöver’in bu tutumu, milliyetçilik için bir restorasyondöneminin başladığını habercisidir. Bunun ötesinde artık Türk İslamsentezi temelli muhafazakâr milliyetçilik kitlelere ulaşma fırsatı bulmuşve siyasi bir görüş olarak ortaya çıkma hazırlıklarına başlamıştır. Bunungerçekleşmesinde ise iki önemli yayın organı ve şahsiyetin payı vardır.Bunlardan biri şüphesiz Necip Fazıl ve onun Büyük Doğu dergisi, diğeriise Osman Yüksel ve Serdengeçti dergileridir.Nitekim muhafazakâr milliyetçiliğin ne anlama geldiği ve nasılalgılandığınıN en açık ifadesi 1947’de Osman Yüksel tarafından, “HakkaTapar Halkı Tutar” ifadesiyle çıkarılan Serdengeçti Dergisindegörülmektedir. Serdengeçti Türkçü dergiler ile muhafazakârmilliyetçiliğin lokomotifi olan Büyük Doğu dergisinin bir bileşkesiniteliğindeydi. Derginin belki de en önemli fonksiyonu milliyetçileri biraraya getirmek için gösterdiği çabaydı. Nitekim Nihal Atsız, C.RıfatAtilhan gibi isimlerle Necip Fazıl bu dergide birlikte yazmaktaydı.Örneğin aynı sayı içerisinde Nihal Atsız, Saidi Nursi, Ali Fuat Başgil’inyazıları bulunabilmekteydi 52 . Dergi milliyetçilik anlayışını şu şekilde dilegetiriyordu: “Allah’tan başka kimseden korkmuyoruz. Bizler münkirdeğiliz. Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız. Bütüngayemiz Küçük Asya insanının o bilinmez, o görünmez, bir avuç toprakkadar mütevazı, fakat o kadar manalı ruhunu anlamak, bu topraklar içintoprağa düşenlerin çocuklarını bu topraklar üzerinde mesut ve bahtiyargörmektir.” 53 Serdengeçti’nin bu görüşü bundan sonra Muhafazakarmilliyetçiliğin sloganı haline gelecek ve Türk İslam sentezi bu cümle ileformüle edilecektir: “Tanrı Dağı kadar Türk Hira Dağı kadarMüslüman!”Necip Fazıl ise Muhafazakar milliyetçilik konusunda çok dahaetkili bir isimdir. Ona göre “Türk, Müslüman olduktan sonraTürktür!” 54 . Türk’ü Müslüman olduğu için sevecek ve Müslümanlığınispetinde değerlendirecek bir milliyetçiliği düşünen 55 Necip Fazıl’ın1943’te çıkarmaya başladığı Büyük Doğu bir cazibe merkezi halinegelmiş ve 40’ların ortalarından itibaren muhafazakar milliyetçihareketlenmede önemli bir rol oynamıştır. Dergi 19. sayısından itibarenTürk milletinin mefkure eksiğinin olduğunu belirtmiş ve bunu gidermekiçin dokuz anahtar belirlemiştir. Bunlar, Ruhçuluk, Ahlakçılık,52 Serdengeçti, Y:5, S:15-16, 1952.53“Yolumuz-Bizim Milliyetçiliğimiz”, Serdengeçti, Y:1, S:1, 1947, s.1.54 Necip Fazıl Kısakürek, Bab-ı Ali, Büyük Doğu Yay., İstanbul 1976, s.361.55 Kısakürek, a.g.e., s.361


130 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>Milliyetçilik, Şahsiyetçilik, Cemiyetçilik, Keyfiyetçilik, Nizamcılık,Müdahalecilik ve Sermayede Tahdit’tir 56 .Ancak İkinci Dünya Savaşı yıllarından sonra Muhafazakarmilliyetçiliğin niteliğinde bir değişim gerçekleşmiştir. İlk dönemlerdeAnadolu Türkçülüğünde İslam vurgulanırken Turancı hareket ile İslamcıhareket flört etmeye başlamış ve ortaya tam anlamıyla bir sentez fikriçıkmıştı. Nitekim “Tanrı Dağı kadar Türk Hira Dağı Kadar Müslümansloganı” bunun en açık ifadesidir. Temelde savunulan tüm TürklerinMüslüman olmasından hareketle İslam Türk sentezinin yapılabileceği veİslam milliyetçiliğine varılabileceğidir. Büyük Türkistan’ın MüslümanTürkiye anlamına geleceği ve Türk Bağının İslam bağı ilepekiştirilebileceği vurgulanmaya başlamıştır 57 .Bu sentez çalışmalarının sonucunda “Türk dilinden, Türkkarakteri ve ahlakından, İslam dininden, tarih birliği şuurundan ve bütünbunların fiili hayattaki bilumum belirtilerinden kurulu olan Türk millikültürünün yaşattığı Türk milletini sevmek ve saymak” şeklinde birmilliyetçilik tanımı çıkmıştı. Türk milliyetçisi ise “Türk düşüncesininilmi, fikri, edebi, felsefi ve teknik sahalarda imkanlarını zenginleştiren,İslamiyet’i muhterem tutan, Dünya Türklüğünün istiklal, hürriyet, refahve saadeti için çalışan insan” olarak tanımlandı 58 .4.Liberal MilliyetçilikLiberal milliyetçilik insanlığın doğal olarak her biri ayrı kimliğesahip bir uluslar koleksiyonuna bölündüğü temel varsayımı üzerindeyükselir. Bu nedenle uluslar siyasal liderlerin veya yönetici sınıfların suniyaratıları değil gerçek ve organik topluluklardır. Bununla birlikte liberalmilliyetçiliğin karakteristik konusu ulus fikri ile nihai olarakRousseau’dan türetilen halk egemenliğine olan inancı birbirinebağlamaktadır. Bu kaynaştırma 19. yüzyıl milliyetçilerinin kendilerinekarşı savaştıkları çok uluslu imparatorlukların da otokratik ve baskıcıolmaları nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle liberal milliyetçiliğintemel konusu ulusal kendi kaderini tayin hakkına bağlılıktır 59 . Bu açıdansiyasi yönü ağır basan bir milliyetçiliktir. Siyasi bağımsızlık, siyasi birlik,siyasi toprak(vatan), siyasi varlık(devlet) kavramları üzerinde durur. Buçerçevede maddi kalkınmaya önem verir. Ayrıca laik bir anlayışa sahiptir.Zira devletin dini temeller üzerine oturtulmasına karşıdır. Öte yandanliberal milliyetçilik maziyle, tarihle, gelenekle pek meşgul olmaz. Bunlarıhürriyet, eşitlik, terakki için engel görür. Yüzü, aklı, gönlü daha çokgeleceğe dönüktür. Bu yüzden eskiye değil yeniye, yeni olana itibar56 Büyük Doğu, Y:1, C:II, S.19-28, 1944.57 Özek, a.g.e., s.585.58 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Ötüken Yay., İstanbul 1999,s.242.59 Heywood, a.g.e., s.161.


Murat KILIÇ 131eder 60 . Liberal milliyetçiliğin en dikkat çekici yönü bir ulusun çıkarlarınıdiğer ulusların çıkarları pahasına savunmamaktadır. Bunun yerine herulusun özgürlük ve kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu ilanetmektedir. Bu anlamda Liberal milliyetçiliğe göre tüm uluslar eşittir.Öyleyse liberal milliyetçiliğin nihai amacı bir egemen ulus-devletlerdünyası inşa etmektir. Bu bakış açısından milliyetçilik sadece siyasiözgürlüğü artırmanın bir aracı değil fakat aynı zamanda barışçı veistikrarlı bir dünya düzeninin de temin edilmesinin bir aracıdır 61 .<strong>Cumhuriyet</strong> döneminde liberal milliyetçilik konusunda karşımızaçıkan ilk isimlerden biri Ahmet Ağaoğlu’dur. Ahmet Ağaoğlu,cumhuriyetin ilk yıllarında İkinci Meşrutiyet dönemine nazaran farklıfikirlerle karşımıza çıkmaktadır. Fikirlerindeki ortak payda Batı ile milletve milliyetçilik kavramları arasında kendiliğinden var olan bağdır.Ağaoğlu milleti milli bilincin temelini oluşturduğunu düşündüğü ortakdil, din, edebiyat ve ortak tarih temelinde tanımlar. Toplumda gizil olarakbulunan milli bilincin oluşması açısından aydının oynayacağı role büyükönem verirken böyle bir amacın gerçekleşmesi için asli sorumlu olarakdevleti görür 62 .Milleti, birey ve devleti birbirine bağlayan ortak payda olarakgören Ağaoğlu’na göre erken cumhuriyet dönemi antropolojik kökenleri,dil ve kültür itibariyle ortak bir zemine sahip olanlar arasında birleşmeyeyönelik isteğin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan bir millet kurmadönemiydi. Bu açıdan devlet maddi temelleri tarihin akışı içerisindeatılan ulusal bilincin etik temellerini oturtmakla yükümlüdür. Birey isemutlak bir kategori olarak yani toplumsal bağlamdan soyutlanarak değil,toplumun ve milletin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınabilir. Devletinen önemli sorumluluğu da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Birey vetoplum arasındaki karşılıklı sorumluluk bilincini geliştirecek ve böylecehali hazırda var olan aidiyet hissinin somutlaşmasını sağlayacaktır 63 .Ağaoğlu liberalizmin temel kavramlarından biri olan özgürlüktemasına devletin bünyesinde simgelediği varsayılan milliyetçiliğin temelkavramlarından biri olan ulusal özgürlüğe referansla yaklaşır.Özgürlüğün bireyin ulusal bilince sahip kılınması açısından azami önemesahip olduğunu, dolayısıyla gerek toplum gerekse bireyin yaşamıaçısından özsel bir unsur olduğunu ileri sürer. Özgürlüğün anarşiye yolaçma riski taşıdığı görüşüne ise karşı çıkar. Bunun tam aksine toplumsaldüzenin uyumun ve birliğin ancak özgürlüğün doğru olarak kullanılmasıdurumunda temin edilebileceğini savunur. Bu anlayışa göre özgürlüksadece insana özgü bir hak değil aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir.60 Bayram Kodaman, <strong>Cumhuriyet</strong>in Tarihi Fikri Temelleri ve Atatürk, SDÜ Yay., Isparta2001, s.70.61 Heywood, a.g.e., s.162.62 Simten Coşar, “Milliyetçi Liberalizmden, Liberal Milliyetçiliğe”, Modern Türkiye’deSiyasi Düşünce Milliyetçilik, s.72163 Coşar, a.g.m, s.722


132 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>Zira böyle yorumlandığında özgürlük toplumdaki disiplinin etik boyutunuoluşturur. Toplum içerisinde özgürlük devletin ilkeleriyle uyumugerektirir 64 .Liberal milliyetçilik konusunda önemli bir diğer isim ise SadriMaksudi Arsal’dır. Arsal millet varlığını bir var olma hakkı bir varlıkşartına bağlar. Bu bakımdan birey ve millet için varlığını devamettirmeyi, hayatını geliştirmeyi, biyolojik bir görev kutsal bir hak olarakkabul eder. Her fert ve milletin “ben de varım, var olacağım” demek entabii hakkıdır. Ama öyle demeyip de “ancak ben varım” diyen kimseveya millet suçlu olur. Çünkü başkalarının varlığına ve hürriyetinetecavüz etmiş olur 65 . Arsal’a göre Milletin oluşumunda, devamında vebekasında en önemli unsur ferdin mensup olduğu topluluğa bağlılığıdır.Bu bağlılık yani ferdin mensubu olduğu millete bağlılık insanlığınilerlemesinin ilk şartıdır 66 .Milletlerin ilerlemesi demek milletin var olma azim ve iradesininbir göstergesidir ve Ona göre milliyetçilik budur. Milliyetçiliğin milliyetduygusunun millete ve değerlerine derin bir bağlılıktan ibaret olupolmadığı konusunda ise Sadri Maksudi milliyetçiliğin maziye veoradakilere bağlılıktan ibaret olmadığını, tecelli ettiği diğer bir sahaolduğunu belirtmiştir. Bu saha istikbale yönelmiş emel, gaye vedüşünceler sahasıdır. Ayrıca Sadri Maksudi, geleceğe yönelik gayelertaşıyan milliyet hissinin dinamik bir gelişme ve ilerleme sebebi olmasınıgeleceğe yönelik dilek ve arzulara bağlar 67 . Savunduğu bu milliyetçilikanlayışının rasyonel niteliğine vurgu yapar ve bu rasyonel milliyetçiliğintanımını “Milliyetçilik biyolojik ve sosyolojik esaslara dayanan veırsîleşmiş bir duygu olan milli kütleye bağlılık duygusunun derinleşmişkutsal bir özellik kazanmış şuurlu bir şeklidir” olarak yapmaktadır.Ayrıca bu anlayışı Arsal demokrasi ile bağdaştırmaktadır. Ona göremilliyetçilik mahiyeti ve eğilimi itibariyle demokratik bir olaydır 68 .Milliyetçiliğin rasyonel, hürriyetçi, liberal eşitlikçi demokratik,barışçı, federalist, idealist ve iyimser niteliklere sahip olması gerektiğinibelirtirken tasavvur ettiği milliyetçiliğin özelliklerini şu şekilde sıralar: 1.Bugünkü milliyetçilik rasyoneldir, mantığa ve akla uygundur 2. Bugünkümilliyetçilik sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır. Kan tahliliyleuğraşmaz, kafataslarının şekliyle de ilgilenmez. Muayyen bir milletebağlılık hissi bugünkü milliyetçiliğin esasıdır 3. Bugünkü milliyetçilikhürriyetçidir, liberaldir. 4.Bugünkü milliyetçilik demokratiktir. Kültürlümilliyetçiler hem kendi memleketlerinde hem diğer memleketlerdeimtiyazlı zümre tanımadıkları gibi, memlekette bir şahsın veya bir sınıfın64 Coşar, a.g.m., s.72365 Hayri Bolay, “<strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Düşünce Hayatı”, Türkler, C:XVII, s.746.66 Bolay, a.g.m., s.746.67 Bolay, a.g.m., s.746.68 Bolay, a.g.m., s.746.


Murat KILIÇ 133diğer zümreler üzerinde tahakkümünü zararlı ve aynı zamanda adalet vehürriyet esaslarına aykırı telakki ederler. 69Liberal milliyetçilik Ağaoğlu ve Arsal’dan sonra da kendisinetemsilciler bulmasına rağmen kitleler tarafından kabul gören birmilliyetçilik anlayışı olamamıştır. Ancak bu <strong>Cumhuriyet</strong> dönemininmilliyetçilik yelpazesinde yer bulmadığı anlamına da gelmemelidir.5.Irkî (Etnik) MilliyetçilikEtnik milliyetçiliğin ayırt edici özelliği doğuştan, fıtri birtopluluk fikrini öne çıkarmasıdır. Bireyin kendi seçebileceği belli birmillete ait olması prensibini reddetmektedir. Kendi topluluğunda kalsada başka bir yere göçse de birey kaçınılmaz biçimde organik olarak etnikanlamda bağlı bulunduğu topluluğun mensubu olarak sonsuza dekonunla damgalanmış bulunmaktaydı. Başka bir ifadeyle millet evvel emirortak soydan gelen bir topluluktur. Halk ortak yasa ve kurumlara bağlı birtopluluktan öte fiilen eylemli bir siyasi seferberliğin olmadığı yerlerdebile milliyetçi emellerin nesnesini ve çağrı merkezini oluşturur. Hukukunyerini ise genellikle dil ve adet almıştır 70 . Bu tür bir milliyetçilik anlayışıcumhuriyet döneminde Türk-Turancı fraksiyon içerisinde karşımızaçıkmaktadır. Nitekim etnik milliyetçiliğin izlerini Pantürkist hareketleriçinde sürmek mümkündür.Ancak şunu belirtmek gerekir ki etnik milliyetçilik başlığı altındaPan-Türkizmi incelemek doğru olmadığı gibi amacımızda bu değildir.Nitekim Irk ve ırk temelli bir milliyetçilik anlayışı Pantürkçü fraksiyonuntamamı tarafından benimsenen bir anlayış değildir. Kimileri ırkı milletinve milliyetçiliğin temeli olarak görürken kimi Türkçüler için ırk, etnikbütünlüğün önemli bir faktörü değildi. Milliyet, dil , tarih ve kültür gibietnik farklılıkları belirleyen başka faktörlerin bir fonksiyonu sayılıyordu.Üstelik Türkçü akım içerisindeki farklılıklar sadece ırk faktörüne dedayanmıyordu. Türkçüler, Pantürkçülüğe ve Turani kökenlerineyaklaşımları açısından da bölünmüşlerdi. Irkçı çizgi bütün Türkçülertarafından paylaşılmayan paganist bir yaklaşımla da birleştiriliyordu 71 .Hal böyle iken burada ele alacağımız konu <strong>Cumhuriyet</strong> döneminde Pan-Türkçü hareket içerisinde ortaya çıkan etnik milliyetçilik anlayışıdır.<strong>Cumhuriyet</strong> yönetimi bu harekete olumsuz baksa dacumhuriyetin ilk yıllarında Pantürkist hareketlerin tamamen yokluğundanda söz edilemez. Bu dönemde pantürkist harekete mensup bazı kişilerTürk ocakları bünyesinde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Türk Ocaklarıher ne kadar 1924 kongresinde esas amacının Türk kültürü koruma vecumhuriyet inkılâplarını savunma ve <strong>Cumhuriyet</strong> Halk Fırkası ile işbirliği69 Akyol, a.g.m., s.736.70 Smith, a.g.e., s.28-2971 Günay Göksu Özdoğan, Turan’dan Bozkurt’a, İletişim Yay., İstanbul 2001, s.238.


134 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>olduğunu belirterek 72 CHF çizgisinde bir milliyetçilik anlayışına doğruyönelmişse de, Turancılığı benimseyenler için ortak bir platform olmaişlevini devam ettiriyordu 73 . Bunun farkında olan tek parti yönetimininmüdahalesi ile Türk Ocaklarının etkinlik alanının ancak Türkiye sınırlarıiçinde olması gerektiğine dair bir tüzük değişikliği yapıldı. Ancak bupantürkist taleplerin önüne geçemeyince Türk Ocakları 1931 Martındatamamen kapatıldı.Pan-Türkist akım özellikle 1931’den itibaren iyiden iyiyecanlandı. Bu canlanışta şüphesiz en önemli isim Nihal Atsız ve onunçalışmalarıydı. Ancak bu canlılık hükümetin de dikkatinden kaçmamıştı.Nitekim Hükümet <strong>Cumhuriyet</strong>in milliyetçilik anlayışıyla uyuşmayan buakımın temsilcileri olan dergileri 1934’ten itibaren birer birer kapatmayabaşladı. Pan-Türkist hareket üzerindeki bu baskı tıpkı hareketin canlanışsüreci gibi uzun sürmedi. Dört yıl sonra Pan-Türkist akım yeniden ivmekazandı 74 . Özellikle ikinci Dünya Savaşının başlarında gelişmek içinuygun bir ortam buldu. Bu ortamın oluşmasında hükümetin bu hareketekarşı gevşek tutumu, Almanların Rusya’da kazandığı başarılar veTürkiye’deki propagandaları etkili olmuştu. Ancak 1943’te savaşınAlmanların aleyhine dönmesi ve Türkiye’ye tarafsız kalması için baskıyapılması, tarafsızlığını göstermek isteyen hükümeti harekete geçirdi.Pan-Türkist hareket içerisindeki bütün liderler 9 Mayıs 1944’tetutuklanarak hükümeti devirmeye teşebbüs suçu ile mahkemeye verildi.İlk mahkemede tutuklanan ve çeşitli cezalara çarptırılan TurancılarAskeri Yargıtay’ın 31 Ekim 1945 tarihinde mahkumiyet kararınıbozmasıyla serbest bırakıldılar. Bu hem savaş sonrası demokratikleşmehareketi hem de Rus isteklerinini ve komünizm tehlikesinin kamuoyundayarattığı hava ile açıklanabilir 75 . Zaten savaş sonrası yıllarda çok partilihayata geçilmiş ve CHP’nin çok güçlü olan konumu zayıflamıştı.1950’lerde Demokrat Parti hükümetleri CHP’nin takındığı Pan-Türkçükarşıtı tavrı göstermedi 76 .Pan-Türkist hareketin 1920’lerden başlayıp 1930’larda gelişenserüveni içerisinde etnik vurgunun yapılması daha doğrusu etnik temellibir milliyetçiliğin ortaya çıkışı ve bir ideoloji haline gelişinde üç isim öneçıktı. Küçük nüanslarla birbirinden ayrılan hatta bazen birbirleriylemücadele içerisine giren bu üç ismin önderliğinde etnik bir milliyetçilikmodeli ortaya kondu.a.Nihal AtsızBu önderlerden ilki Nihal Atsız idi. Çıkardığı Atsız Mecmua ileismini duyurdu. Adını yayıncısı Nihal Atsız’dan alan bu dergi 15 Mayıs72 Jacob M. Landau, Pantürkizm, Çev:Mesut Akın, Sarmal Yay., İstanbul 1999, s.115.73 Önen, a.g.e., s.254.74 Önen, a.g.e., s.262.75 Karpat, a.g.e., s.220-221.76 Landau, a.g.e., s.183.


Murat KILIÇ 1351931 ile 25 Mayıs 1932 arasında düzenli bir şekilde çıkarılmıştı. NihalAtsız şüphesiz dergiyi yönlendiren kişiydi ve ona göre tüm Türkler birırktan olup hangi şart altında olursa olsun gelenekleriniunutmamalıydılar. Ne var ki 1931 Türk Ocaklarının kapatıldığı yıldı.Böyle bir durumda Pantürkçü bir propaganda için uygun ortam yoktu.Ancak ne olursa olsun Landau’nun da belirttiği üzere Atsız bu alanda birçıkış yapmış ve gelecekte izlenecek örnekler ortaya koymuştu 77 . Atsız budefa 1933 sonlarında Orhun adlı bir dergi çıkarmaya başladı. Orhun 1934Temmuzunda kapatılmış ve 1944’te tekrar çıkarılmaya başlanmıştır.Atsız, şüphesiz etnik milliyetçiliğin en popüler ismidir. Atsız’agöre millet kelimesi her millet için ayrı bir mana ifade etmektedir. AncakAtsız yalnızca Türk milleti vardır ve bunun içinde yalnız onun tarifiniyapmak gerekir, başkaları bu tarife uysa da uymasa da bunun bir önemiyoktur görüşünü benimsemektedir. Türkler için ise millet her şeyden öncebir kan meselesidir. Yani Türküm diyecek olan adam Türk neslindenolmalıdır 78 . Elbetteki burada Atsız’ın nesil ile kastettiği Türk ırkıdır.Türkler, Altay veya Turan diye adlandırılan ırka mensuptur. Bu anaırktan türeyen ve sonra onun ayrıldığı şubelerden birini teşkil eden birkoldur 79 .Atsız millete daha doğrusu Türk milletine aidiyet için üç koşulöne sürer. Türk olmak için evvela kanın Türk olması gereklidir. İkinciolarak dilin Türk olması ve son olarak da dileğin Türk olması gereklidir.Ona göre kanı Türk olan bir Türk milleti o günkü melez topluluklardankat kat kuvvetlidir. Bu kanı Türk olan fertlerin dilleri de Türk olursa omillet daha güçlü bir millet haline gelir. Üstelik bir de bu milletin fertleridilek birliğiyle birbirine bağlıysa bu ülkücü bir millet demektir ve sayıcaazlık olsa bile dünyanın en güçlü milletidir 80 . Ancak Atsız dilin ve dilekbirliğinin ırk birliği olmadan asla milletin unsurları olamayacağınısavunur. Menfaat birliği tezini ise şiddetle reddeder. Ona göre Türkçekonuşan bir zenci ile Lehçe konuşan bir Kıpçak’tan elbetteki ikincisininTürk olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Dilek ve menfaatkonusunda ise bir Konyalı ile Kırgız’ın dileklerinin ve menfaatlerinin ayrıolabileceği, ancak bunların kan ve ırk bakımından aynı millete mensupolduklarının değiştirilemeyeceği üzerinde durur 81 .Atsızın milliyetçilik anlayışı irredentisttir ve bu irredenta Türkmilletinin ülküsü olmalıdır. Atsız’a göre her milletin bir ülküye ihtiyacıvardır. Türk milletinin ülküsünün adı da “Türk Birliği”dir. Bu üçaşamada gerçekleşecektir: İstiklal, Esir yaşayan kardeşleri kurtarmak ve77 Landau, a.g.e., s.129.78 Nihal Atsız, “Yirminci Asırda Türk Meselesi II, Türk Irkı=Türk Milleti”, Makaleler,C:III, Baysan Yay., İstanbul 1992, s.139-140.79 Nihal Atsız, “Türkler Hangi Irktandır”, Makaleler, C:III, Baysan Yay., İstanbul 1992,s.150.80 Atsız, Yirminci Asırda…. s.146.81 Atsız, Yirminci Asırda…. s.144-145.


136 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>fütuhat ve emperyalizm. Türk milleti ilk aşamayı gerçekleştirmiş şimdisıra diğer aşamalara gelmiştir 82 . Atsız’a göre bu ülkü olağandır. Hermilletin bu tür ülküleri vardır. İngilizlerin, Almanların, İtalyanların veYunanlıların. O halde Türk birliği ülküsü hayal değildir ve Türkmilletinin hakkıdır 83 .b. Reha Oğuz TürkkanEtnik milliyetçilik akımı içerisindeki önemli isimlerden bir diğeriReha Oğuz Türkkan’dı. Türkkan, Atsız’ın çıkardığı Orhun’un ardındanaçıkça ırkçı ve Pan-Türkçü eğilimi ile göze çarpan ilk dergi Ergenekon’uKasım 1938 ve Ocak 1939 tarihleri arasında üç sayı olarak çıkarmış veismini duyurmuştu. Derginin künyesinde “Türk ırkı bütün ırklardanüstündür” ifadesi bulunmaktaydı. 1939 Mayısında ise Bozkurt adlıdergiyi çıkarmaya başladı. Dergide yer alan açık Pan-Türkçü propagandadolaysıyla aleyhinde yasal işlemler başlatıldı ve yayını durduruldu. 1940Mayısında beraat ettikten sonra yeniden çıkarılmaya başlandı. DergiOrhun’a göre daha saldırgan bir politika izlemekteydi 84 . Türkkan,Bozkurt’tan sonra 5 Kasım 1942’de Gökbörü adlı bir başka dergiçıkarmaya başladı. Gökbörü’nün sloganı Ergenonunki ile aynıydı: “Türkırkı bütün ırklardan üstündür”. Dergi Zeki Velidi Togan gibi bilimadamlarının yazılarına yer vermekle birlikte Türk ırkı kavramınısavunmak için Tanrıdağ ile yarış içerisindeydi 85 .Türkkan ırk ve millet kavramlarını ayrı ayrı ele almaktadır. Onagöre millet daha kapsayıcı olan ırkın bir parçasıdır. Hal böyle iken Türkmilleti Tur ırkına mensuptur ve Tur ırkının gerçek temsilcisidir 86 . Türk,ise Tur ırkına mensup, Türk dilini konuşan, Türk harsını taşıyan kişidir 87 .Türkkan ırk ve kanı milletin temeli olarak görmekle birlikte bu konudaAtsız kadar katı değildir. Türkkan 4-5 göbekten beri kan ve aidiyetduygusu itibariyle Türkleşenleri Türk olarak kabul etmektedir. Ancaksınırsız bir melezleşme karşısında da rahatsızlık taşımaktadır. ÇünküTürkkan’a göre ırkların birbiriyle karışması ve yabancı kan tarafındanyönetilmesi milletlerin yıkılmasında rol oynayan önemli etkenlerarasındadır. Diğer etkenler ise milli bilincin aşınması ve milli ruhunkaybolmasına neden olan “aşırı bireycilik” ve “kozmopolitizm”;barışseverlik yani militarizme olumsuz yaklaşma ve toplumun farklısiyasi partilere göre bölünmesi yani particiliktir 88 .82 Nihal Atsız, “Yirminci Asırda Türk Meselesi I, Makaleler, C:III, Baysan Yay., İstanbul1992, s.133.83 Atsız, Yirminci Asırda Türk Meselesi I…., s.136.84 Landau, a.g.e., s.130-132.85 Landau, a.g.e., s.134.86 Reha Oğuz Türkkan, Türkçülüğe Giriş, Türk Milliyetçiliğinin Üzerinde DuracağıMeseleler, İstanbul 1940, s.130-131.87 Türkkan, a.g.e, s.146.88 Özdoğan, a.g.e., s.213.


Murat KILIÇ 137Türkkan’ın ortaya koyduğu milliyetçilik anlayışı II.Meşrutiyetteortaya atılan Turancılık ile benzerlik göstermektedir. Türkkan’a göreTurancılık sadece dış Türkler üzerinde dururken AnadoluculuğunTürkiyeli Türkler üzerinde yoğunlaştığını belirtiyordu. Dolayısıyla Pan-Türkçülük hem hal hem de geleceğe odaklaşarak bu iki etmeni birleştirenbir milliyetçilik arz ediyordu. Yani Pan-Türkçülük milliyetçiliğin tekpratik türü oluyordu 89 . Türkkan’da Atsız gibi irredentist politikalarısavunur. Ancak Türkkan Atsız’a göre Anadoluculuğa daha sıcakbakmaktadır. O daha çok İkinci meşrutiyet döneminde ortaya konanyakın ve uzak Türkçülük yöntemini benimsemektedir. Türkkan’a göreTürkiye olmadan Türk birliği gerçekleşemez. Gerçekleşemeyeceği gibidaha da kötüsü Türkiyesiz bir Türk birliği Emperyalist devletlerin elindebir oyuncak haline gelecektir. O halde yapılması gereken Türk birliği içinönce güçlü bir Türkiye yaratılmasıdır 90 .Reha Oğuz Türkkan, Pantürkçülere 65 milyonluk kutsal Türkdevletini kurmak için hazır olup olmadıkları sorulduğu zaman gururlacevap verilmesi gerektiği konusunda nutuklar veriyordu. Türkan, Pan-Türkçülüğü yeniden tanımlamaya çalıştı. Onlardan beklenenilen heralanda Türk ırkının üstünlüğüne inanmak ve Pan-Türkçülüğün devamlısavunusunu yapmaktı. Pan-Türkçülüğün savunulması ve teşvik edilmesikonusunda Türkkan şu ilkelere sıkı bir şekilde sahip çıkmalarınıöneriyordu: Irkçılık, tüm Türklerin birliği, savaşçı bir bakış, ahlak, uygunyönetim ve eylemlilik 91 .Türkkan ve Atsız arasında gözle görülür bir rekabet sözkonusuydu. Bu rekabetin nedenleri ırk, Türk ırkının kapsamı, HititlerinTürklüğü gibi noktalardaki görüş ayrılıkları olmakla birlikte asıl problemTürkçü hareketin liderliğiydi 92 . Nitekim Türkkan’a göre Türkçülükhareketi dörde bölünmüştür. Birinci grup Türk birliği ülküsünübenimsemiş, Zeki Velidi Togan, Hüsnü Erkilet, Hüseyin Namık Orkungibi Turancılardan oluşmaktadır. İkinci grup, Anadoluculardır. AncakTürkkan Anadolucuları dış Türkleri sevenler ve sevmeyenler olarak ikiyeayırmaktadır. Üçüncü grup Nihal Atsız, Humdullah Suphi, M.EsatBozkurt gibi isimlerin yer aldığı gruptur. Son grup ise Türkkan’ın “TamTürkçüler” olarak nitelediği kendisinin de içinde yer aldığı kişilerdenoluşmaktadır 93 .c.Rıza NurEtnik milliyetçilik içerisinde üçüncü önemli isim Rıza Nur’dur.1924 yılında on iki ciltlik Türk Tarihi’ni kaleme aldı. 1931-1938 yıllarıarasında ilk önce Paris’te daha sonra İskenderiye’de Türkbilik Revüsü89 Landau, a.g.e., s.135.90 Türkkan, a.g.e., .113.91 Landau, a.g.e., s.133.92 Önen, a.g.e., s.283.93 Türkkan, a.g.e., s.78.


138 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>(Revue de Turcologie) adlı edebi ağırlıklı bir dergi çıkardı. Türkiye’de birçok Pan-Türkist dergiye makale yazan Rıza Nur, 1942 MayısındaBozkurt adlı dergiyi çıkarmaya başladı. Dergi Rıza Nur’un öldüğü tariholan 1942 Eylülüne kadar aralıksız yayınlandı. Dergide yazan yazarlarTürk ırkının büyük ve tarihi geçmişi ile parlak geleceğinden bahsettiler 94 .Rıza Nur’a göre milliyet asla bir kültür meselesi değildir.Milliyet ırk, kan meselesidir. Dil, zihniyet, edebiyat ve emsali gibi kültürunsurları milliyet binasının ikinci derece malzemeleridir 95 . Nur, millet vemilliyetçilik konusunda kanı yani ırkı ilk plana almaktadır. Hatta bukonuda o kadar ileri gitmektedir ki milleti kültüre bağlayanları dahi ırk vekan bakımından Türk olmadıklarını ileri sürmüştür. Ona göre devletlerinbatmasının nedeni dahi “yabancı kan”dır. Yani yabancı kan taşıyanyönetici seçkinlerdir. Göktürkler zamanından başlayarak bu cereyan edenbir vakadır. Göktürkler zamanında Çinli Prensesler Türklerin izmihlalinihazırlamışlardır. Selçuklular zamanında ise Konya Rum ve Frenkfesadına sahne olmuş en vahim buhranı ise Osmanlı yaşamıştır 96 .Nur irredentizmi Türk milliyetçiliğinin etkin bir etmeni olarakdeğerlendirir. Bu yaklaşımına göre Türk milliyetçiliğinde üç büyük etmenbelirleyici rol oynamaktaydı. Bunlar Turancılık, Pan-Türkçülük veAnadoluculuk idi. Turancılık ve Pan-Türkçülük birbiriyle kaynaşarak heryerde Türkleri oluşturan ortamı yaratırken Anadoluculukla da AnadoluTürklerini en üstün olarak ele almaktaydı. Rıza Nur Anadoluculukyaklaşımını benimserken aynı zamanda bunun getirdiği sınırlamanınmilliyetçiliğin etkisini zayıflatacağını düşünüyor ve bu yüzden enyaşanabilir olanın ırksal Türkçülük olacağını ileri sürüyordu 97 . YaniNur’a göre uygulanabilir tek milliyetçilik ırkçılıktır. Tarih sosyoloji,ekonomi, politika hep bunu telkin etmektedir 98 .Netice itibariyle <strong>Cumhuriyet</strong> döneminde görülen etnikmilliyetçilik hareketi Atsızın belirttiği gibi Türkçülüğü Türkmilliyetçiliğinin adı olarak belirlemiş, 99 bunu ise Türk ırkınınüstünlüğüne inanılması 100 olarak tanımlamıştır.SonuçGörüldüğü üzere 1923-1950 dönemi Türk milliyetçiliği tipleridünya ölçeğindeki tipolojilerle farklılık arz eder. Bunun en önemli nedenielbetteki Türkiye’nin söz konusu dönem içerisindeki kendine özgüşartlarıdır. Hazırlık safhasından geçmeden gerçekleştirilmiş bir devrim,bu devrim sonucunda devralınan heterojen bir toplum ve bu toplum94 Landau, a.g.e., s.133.95 Önen, a.g.e., s.294.96 Ayvazoğlu, a.g.m., s.558.97 Landau, a.g.e., s.13498 Ayvazoğlu, a.g.m., s.560.99 Nihal Atsız, “Türkçülük”, Makaleler, C:III, Baysan Yay., İstanbul 1992, s.11.100 Nihal Atsız, “Türkçü Kimdir”, Makaleler, C:III, Baysan Yay., İstanbul 1992, s.21.


Murat KILIÇ 139içerisindeki çokluğun yüzlerce yıldır süren ümmetçiliğin de dahil olduğugeleneksel bağları. Haliyle bu şartlar içerisinde ortaya çıkan milliyetçiliktipleri de diğer tipolojilere uymadığı gibi üzerinde konuşulması en zorkonulardan biri haline gelmiştir. Bu durum bizatihi milliyetçilikkavramının sahip olduğu muğlaklığı daha da artırmaktadır. Ancak erkendönem Türk milliyetçiliğinin tipolojisi üzerinde konuşmayı zorlaştırantek etken bu değildir. Diğer önemli bir etken de milliyetçilik tipleriarasındaki eklektik ilişkilerdir. Konjonktürel olarak birbirine yaklaşıpuzaklaşan kimi zaman yolları kesişen bu tipleri kesin bir sınıflandırmayatabi tutmak zaten başlı başına bir zorluktur. Tabi ki buna tipler içerisindeayrı ayrı kolların oluşmasını eklemek de yerinde olacaktır. Bu açıdançalışmamızda ortaya koyduğumuz tipoloji bir kesinlik arz etmemektedir.Öte yandan şu görülmüştür ki, Batı’daki milliyetçilik tipolojilerininbazılarında kullanılan Ekonomik ve sosyal ilişkiler, sömürgecilik gibikavramlar Türkiye’deki tipoloji için kullanılmamıştır. Batıdakitipolojiden ayrılan bir başka nokta ise dinin milliyetçilik alanındakirolüdür. Türkiye’deki tipolojide din gerek Teritoryal milliyetçilikte olsungerekse Muhafazkar milliyetçilikte olsun yoğun olarak işlenmiş milletindeğişmez bir unsuru olarak ele alınmıştır. Ancak Batıda din milleyetçilikalanından tamamen çıkarılmıştır. Bununla birlikte Batılı tipolojilerde detartışılan kültür, etnisite, irredenta, dil gibi konular Türkiyedekimilliyetçilik tiplerinin ilgi alanında olmuştur. Sonuç olarak söz konusudönemdeki milliyetçilik tipleri vatan, millet, din, ırk gibi kavramlarlabirbirinden ayrılmaktadır. Ancak tipolojinin oluşmasındaki belki de enönemli etken geçmişe ve devlet eliyle ortaya konulan milliyetçiliğe karşıalınan pozisyondur. Netice itibariyle 1923-1950 döneminde tek birmilliyetçilik anlayışı yoktur. Devlet eliyle ikame edilmeye çalışılan birmilliyetçilik anlayışı ve ona karşı ortaya konulan diğer milliyetçilikanlayışları ortaya çıkmıştır. <strong>Cumhuriyet</strong>in erken yıllarında görülen budurum, bugünkü milliyetçilik tartışmalarının da bir anlamda zemininioluşturmuştur.


140 <strong>Erken</strong> <strong>Cumhuriyet</strong> Dönemi Türk Milliyetçiliğinin <strong>Tipolojisi</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!