10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

220halife sıfatını hak edebileceği şeklindeydi. Öyle ki Yavuz Sultan Selim’den öncekiOsmanlı padişahları da 14. yüzyıldan itibaren bu sıfatı kullanmışlardır (Eraslan,1995: 193). Dolayısıyla tek/evrensel halife döneminden “çoğul halifelikler”dönemine geçilmiş olduğu söylenebilecek bir dönemde, halife ünvanının yalnızcaOsmanlı sultanlarına atfedilerek onlara münhasır kullanıldığını ileri sürmekmümkün değildir. 14Öte yandan halifelik ünvanının İmparatorluğun görkemli dönemlerinde pekönemsenmediği şeklinde yaygın bir görüş mevcutsa da tarihsel görüntüye titiz<strong>ve</strong> dikkatli eğilen incelemeler bunun böyle olmadığına işaret etmektedir. Yavuz’danbaşlayarak Kanuni dahil III. Ahmed’e gelene değin Osmanlı sultanlarınınhalife ünvanını kullandıkları <strong>ve</strong> kendileri için kullanılmasını istedikleri mektupya da resmî belgeler bulunmakta olup, Osmanlı sultanları için halife sıfatınıkullanan, onlara “halife” diye hitap eden İslâm dünyasının muhtelif kesimlerindehüküm süren yöneticilerin varlığı da tespit edilmektedir (Özcan, 1997: 8-41).Hatta ünvanın “halifetullah” biçiminde kullanımının dahi söz konusu olduğukaynaklardan anlaşılmaktadır (Akgündüz <strong>ve</strong> Öztürk, 1999: 143). Ayrıca Kanunidöneminde denizaşırı siyasal nüfuz arayışında halifeliğin ciddi biçimde önemkazandığını da göz ardı etmemek gerekir (bkz. Eraslan, 1995: 194-195).Buna karşılık halife ünvanının Osmanlılar tarafından özellikle 19. yüzyıldaetkin biçimde işlerliğe sokulmasının, İmparatorluğun çöküşünü önlemek <strong>ve</strong> sürekliliğinisağlamak gibi esas itibarıyla siyasal nedenlerden kaynaklandığı, kabuledilebilir bir ifadedir (bkz. Türköne, 1994: 174). 1774’te Rusya ile Osmanlı İmparatorluğuarasında Küçük Kaynarca antlaşmasının imzalanması sırasında kendisiniOsmanlı topraklarındaki Ortodoksların “hâmisi” olarak tanıtan Rus Çariçesikarşısında Osmanlı sultanının da kendisini Müslümanların halifesi olaraktakdim ederek uzun süre sonra ilk kez halifelik ünvanını etkin biçimde işlerliğesoktuğu kaynaklarda belirtilmektedir. Bu yeni-başlangıçtan sonra 19. yüzyıl boyuncaAvrupa devletleriyle karşı karşıya kalınan her meselede Osmanlı sultanlarınınkendilerini halife, yani Müslümanların ruhanî-manevî önderi <strong>ve</strong> İslâm’ınkoruyucusu (hâmisi) olarak takdim ettikleri görülür. Paradoksal biçimde,zayıflayan “saltanat” sanki hilafete tutunma çabasındadır (Çetinsaya, 1988: 15).Ancak burada esas üzerinde durulması gereken nokta, hilafetin kavramsal <strong>ve</strong>kurumsal bakımdan bir kez daha mahiyet değişimine uğramış olmasıdır. Öncekisayfalarda altı çizilen, farklı dönemlerde <strong>ve</strong> değişen koşullara bağlı olarak siyasalya da dinsel vasıflarından birisi diğerine karşı öne çıkan halifelik deneyimlerindensonra Tanzimat Fermanı’yla birlikte kendisini gösteren <strong>ve</strong> özellikle gayrı-Müslimler açısından büyük anlam ifade eden “eşitlikçi” iklimde halifelik “siya-14 Aynı anda birden fazla halifenin mevcudiyeti meselesi İslâm tarihi boyunca ihtilaflı bir tartışmakonusu olmuş, gerek fıkıhçılar gerekse kelamcılar arasında bunun caiz olduğu ya da olmadığıhususunda görüş ayrılıkları kendisini göstermiştir. Bu konuya ilişkin bir değerlendirme için bkz.Yücel, 1999.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!