10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

142AYŞE ÇAĞLARyaratan bir gruba kolaylıkla dönüşebilir. Dolayısıyla, cemaatleri hakların kaynağıolarak tasavvur eden bir siyaset anlayışı, zorlayıcı bir harekete dönüşme tehlikesitaşır.İkinci nesil Alman-Türkleri’yle ilgili söylemlerde, tahayyüllerini “Türk” <strong>ve</strong> “Alman”kültürü <strong>ve</strong> kimliğine indirgeyen çokkültürlü ideolojinin <strong>ve</strong> onun etniksembolizminin etkisi açıktır. Fakat, ikinci nesle dair söylemi yekpare olmaktanuzaktır <strong>ve</strong> çokkültürlülüğün mantığından <strong>ve</strong> siyasetinden farklı bir çok unsur dabarındırmaktadır. İkinci nesil Alman-Türkleri arasında toplumda kendilerinikonumlandırmak için etnikleşmiş kültürden farklı taban arayışları vardır. Bufarklı kimlik temelleri arayışı içinde, bazı gruplar Almanlık, Türklük ya da karışımıyerine, yaşadıkları şehre aidiyeti savunan çabalar içindedirler. ÇoğunluğuTürkiye kökenli ikinci nesil “göçmenler”in yayınladığı Kauderzanca adlı dergideAlman-Türk’ü kavramı insanları halen “Türk”lük temelinde tanımladığı <strong>ve</strong> ayrımatabi tuttuğu için eleştirilmektedir. Böyle kalıpları aşabilmek için kendilerinisadece Berlin’e ait olarak tanımlamayı önermektedirler (“Biz hepimiz Berlinliyiz”(Schmidt,1993: 14; Kauderzanca, 1995a: 5-8).Bu derginin yazarlarından biriyle yapılan söyleşide, yazar ikinci nesil Alman-Türk’ü tanımlamasını reddeder. Yazara göre kendilerinin Alman gençliğindenhiçbir farkları yoktur (Bilgi, 1995: 10). Aslında ikinci nesil olarak nitelendirilenlerhiç de homojen bir grup değildir. Ya Almanya’da doğmuş ya da küçük yaşta Almanya’yagelmiş <strong>ve</strong> orada büyümüş bu “Türk” göçmenler, Alman-Türkleri olaraksınıflandırılsalar da, aslında bu insanlara bütünlük atfedebileceğimiz hukuki,toplumsal <strong>ve</strong>ya iktisadi bir temel yoktur. Hukuki olarak Alman vatandaşlığındangeçici oturma iznine kadar farklı statülere sahiptirler; üni<strong>ve</strong>rsite öğrencisi, sanayiişçisi, gençlik çeteleri üyeleri, girişimciler, müzisyenler, okuldan atılanlar vb.Aralarında derin dinî <strong>ve</strong> siyasi bölünmeler mevcuttur. İkinci nesil Alman-Türkleri’ninkendi söylemleri de benzerlikten uzaktır. Fakat bu sosyal oluşumlara dairegemen paradigma yüzünden, ‘halk arasında kabul gören görüşler’(demotic views)(Baumann, 1996) hem akademisyenlere hem de çokkültürlü amaçları olanresmî politika uygulayıcılarına ulaşamazlar. Çokkültürlü kimlik siyasetinin kısıtlayıcıeğilimi, haklar <strong>ve</strong> kimlik talebinin olmazsa olmaz temelini tek <strong>ve</strong> homojenbir ‘kültür’e sahip bütünleşmiş cemaat fikrinin içinde kurgulamasıdır.Tüketim çalışmalarının potansiyeliKültüre karşı yazmak, antropologlar <strong>ve</strong>ya sosyologlar olarak üzerinde çalıştığımızinsan grubuyla paylaştığımız ortak dilin yargılarından kurtulabilmek anlamınagelir. Bunlardan biri kültürün her zaman mekânın belirleyiciliği kapsamında tanımlanmasıdır.Bir diğeri ise “insan gruplarını eyleyişlerinden yola çıkarak değil,ontolojik durumlarıyla tanımlama eğilimidir” (Parkin, 1993: 91). Araştırmalarımızınbaşlangıcında a priori olarak tanımlanabilecek hiçbir topluluk yoktur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!