10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

14AYŞE ÖNCÜalmaya başlamasıyla eşzamanlı olarak gündeme geldiğini vurguluyor Trouillot.Amerika’nın keşfedilmesi ile Hıristiyanlığın Batılılaştırılması, Akdeniz’in Kadiz’denKonstantiniye’ye uzanan hayalî bir çizgiyle ikiye bölünmesi ile Avrupa’nınkendisine bir Greko-Romen tarih icad etmesinin, eşzamanlı cereyaneden süreçler olduğunu hatırlatıyor. “18. yüzyıl boyunca, Avrupalı sömürgecilerinyağmaladığı, esir aldığı, ticaretini yaptığı erkek <strong>ve</strong> kadın sayısı arttıkça, Avrupa’lıfelsefeciler daha çok ‘insan’ (Man) üstüne kafa yordular, yazı yazdılar, sözsöylediler” diyor (Trouillot: 75). Sonuçta 19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde billurlaşanfarklı ‘insanlık derecelerini’ şöyle sıralıyor Trouillot:... İnsan (büyük harfle Man) esas itibariyle Avrupalı <strong>ve</strong> erkekti. Bu konuda söz sahibiherkes hemfikirdi. Avrupa asıllı kadınlar ya da Museviler gibi durumu belirsizlik taşıyanbeyazlar da, derece farkıyla, insanlar (Men) kategorisine dahildi. Aşağıya indikçe,güçlü devlet yapıları olan Çinliler, Acemler, Mısırlılar gibi, daha ‘ileri’ ama aynı zamandafesat <strong>ve</strong> tehlikeli görülen, bu nedenle Avrupalılar için çelişkili bir cazibe odağıolan insanlar geliyordu. Belki kolonilerde Batılılaşmış erkekler, bir ölçüde insan sayılabilirdi.Afrika <strong>ve</strong> Amerika’nın yerlileri, en dipte yer alıyordu... Zenciler ise farklı türden,köleleştirilmeye müsait varlıklar olarak tanımlanıyordu (Trouillot, 1995: 76).Trouillot’nun aktardığı ‘insanlık mertebeleri’, Şarklılığın nesnesi olmak ile, ilkelliğinnesnesi olmanın -ilkelini teninde taşımanın- aynı şey olmadığını hatırlatıyor.Şark/Garp <strong>ve</strong> ilkellik/medeniyet karşıtlıklarının çok farklı türden sömürgecilik<strong>ve</strong> hâkimiyet ilişkileri içerdiğini vurguluyor.Bu yazının başlangıcında, Norbert Elias’ın Uygarlık Süreci kitabında yazdıklarınıyorumlayabilmek için, kitabın Freud’un medeniyet çözümlemesiyle paralelokunması gerektiğine işaret etmiştim. Yazmadıklarını yorumlayabilmek için,farklı bir coğrafyadan konuşan Michel-Rolph Trouillot’un Geçmişin Susturulmasıkitabı iyi bir başlangıç olabilir.Global piyasalarda üretilen <strong>ve</strong> tüketilen ‘Şarklılar’ <strong>ve</strong> ‘ilkeller’Trouillot’nun kitabına geri dönüp, farklı bir yönde devam ederek bitirmek istiyorum.Trouillot geçmişin susturulmasını tartışırken, ‘tarih’in hem olaylarıniçinde yer alan aktörler, hem de bu olayları anlatanlar tarafından yazıldığınısöylüyor. Haiti devriminde yaşanan olaylar <strong>ve</strong> bu olayların içinde yer alan insanlarolduğu halde, neden ‘devrim’ olarak anlatılmasının mümkün olmadığınısorguluyor. Böylece seslendirilen <strong>ve</strong> susturulan tarihlerden söz ediyor.Günümüzün global kültür ikliminde ise, görüntülenen <strong>ve</strong> görüntülenmeyenolaylar var. Bizler, 2000’li yıllarda Türkiye’de yaşayanlar, Haiti dendiğinde hemenaklımıza bir dizi görüntü geliyor - Haiti’den kaçıp Amerika’ya sığınmak içinher türlü tehlikeyi göze alıp, balık istifi gemilere doluşan insanlar. Çünkü, gemiyolda fırtınaya kapılıp batınca, yüzlerce Haitili’nin ölmesi, ‘haber’ olarak ulus-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!