10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

132AYŞE ÇAĞLARModernleşme teorisini temsil eden direnç <strong>ve</strong> asimilasyon modelinin ikili (dualistic)mantığına karşı burada “hiçbir tarz bir öteki üzerinde kaçınılmaz bir önceliğesahip değildir” (age.: 51). Bu yolla kültürler arasındaki ilişkiler ‘akışlar’ olarakkavramsallaştırılmaktadır. Fakat bu akış, kimliklerin sadece alanını genişletmeklekalmayıp aynı zamanda kimliklere akışkanlık imkanı da sunmaktadır.Türk göçmenleri tartışması çerçe<strong>ve</strong>sinde tireli <strong>ve</strong>ya melez kimlikler kavramları,Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışından sonra yani 90’larla beraber itibargörmeye başladı. Hem akademik hem kamusal söylemde hem de göçmenlerinkendilerini algılayışlarında, “misafir işçi” lerden “Alman-Türkleri”ne geçişise hemen hemen otuz yıl almış bir süreçtir.“Misafir işçi”den “Alman-Türkleri”neBugün Almanya’da 2.5 milyon “Türk” yaşamaktadır. Ev sahibi ülkenin emektalebine hizmet <strong>ve</strong>rmek üzere geliştirilmiş “misafir-işçi” sistemi dahilinde istihdamedilmiş olan bu göçmenler, 1961 yılında Almanya Türkiye arasında imzalananilk ikili anlaşmadan sonra Almanya’ya gitmişlerdir. Almanya’ya ile geçiciolarak, kısa süreli ikamet <strong>ve</strong> çalışma izniyle götürülen bu insanların sivil <strong>ve</strong> siyasihakları da son derece sınırlıydı. Almanya’ya birçoğu işçi statüsünde gelmişlerdi,ancak bugün artık “Türkler”in homojen bir grup teşkil ettiklerini söylemekimkansızdır. Alman toplumunun hemen her katmanında yer almaktadırlar.Türkiyeli göçmenler, 70’lerin ortalarına kadar, hem resmî hem de akademiksöylem içerisinde, Türkiye’deki “geleneksel kültür”lerine sıkı sıkıya bağlı, kapalıbir kültür içinde yaşayan “misafir işçiler” olarak tanımlanmakta <strong>ve</strong> tartışılmaktaydı.Türkiye’deki “Türk kültürü”nün bir uzantısı olarak görülen bu insanların,kültür <strong>ve</strong> kimlikleri “misafir işçi yazını” içerisinde eleştirel olarak ele alınmamıştı.1 Misafir işçi yazınının merkezinde göçmenlerin anavatanla aralarındaki bağları<strong>ve</strong> ulusal kökenleri durmaktaydı. Alman toplumu içindeki sınırlı hakları <strong>ve</strong>geçici statüleriyle, “evsahibi” topluma entegre olmuş bir parça gibi görülmemekte,<strong>ve</strong> dolayısıyla bu göçmenlerin Alman toplumuyla siyasi <strong>ve</strong> sosyal olarakbütünleşmeleri üzerinde durulmamaktaydı. Bu bakış açısına uygun olarak bugöçmenlerin durumu bir sorun olarak görülmüyor, göçmenlerin kendileri güçsüzbirer kurban olarak algılanıyorlardı.1973 yılında Almanya, Avrupa Ekonomik Topluluğu üyesi olmayan ülkelerinvatandaşlarına giriş yasağı getirdikten sonra Almanya’daki Türk nüfusu artmıştır.Alman hükümetinin o sırada Almanya’da bulunan Türkler’e eş <strong>ve</strong> çocuklarını getirebilmehakkını <strong>ve</strong>rmesinden kaynaklanan bu nüfus artışı, akademik <strong>ve</strong> toplumsalsöylemde de “misafir işçi”den “Türk göçmenler”e oradan da “Türk azınlık”a1 Almanya’daki Türklerle ilgili kapsamlı bir literatür taraması bu makalenin hem amacı hem de sınırlarıdışındadır. Bu tür bir tarama için bkz. Çağlar, 1990.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!