10.07.2015 Views

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

Türk ve Japon Modernleşmesi: 'Uygarlık Süreci' - Birikim

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

UYGARLIK KURAMLARI VE ŞİDDET SORUNU 105tamamen dışlanmamıştır. Ama bu tavırda insanı tatmin etmeyen nokta, zorunlukoşulların nedensel sonuçlara yol açmaması <strong>ve</strong> ‘bir şeyin nasıl olduğunuaçıklarken neden öyle olduğu sorusunu yanıtsız bırakması’dır (Sofsky, 1994: 60).Eksik kalsa da, modernitedeki savaş, kolektif şiddet <strong>ve</strong> kitlesel katliamların yeterlikoşullarını değil, gerekli koşullarını arasa bile, bu yaklaşım biçimi, bana diğerlerindenayrılan <strong>ve</strong> uygarlık ile şiddet sorununu belirli bir çerçe<strong>ve</strong>ye oturtmayauygun bir yaklaşım gibi görünmektedir.Dördüncü tavır ise 20. yüzyılın şiddete dayalı ‘makro suçları’ ile uygarlık ya damodernite arasında hiçbir ilişki bulunmadığını ileri sürer. Bu tavır, belirli bir gelişmeyeparalel olarak ilerleyen insan davranış standartları da dahil olmak üzere,hiçbir uygarlık sürecinin bulunmadığı görüşüne dayanır. Bu görüşün temsilcilerinegöre, uygarlık ya da moderniteye olan inanç, özünde modernitenin, üzerindefazla düşünülmemiş, ama kendisine bir anlam kazandırma çabasına dayalıbir öz betimlemedir, yani sonuçta bir ‘sosyal mitos’tur (Schnädelbach, 1989: 25).Bu tezin temsilcileri Hans Peter Duerr ile Wolfgang Sofsky’dir. Duerr, şu andadört cilde ulaşan Uygarlık Süreci Mitosu adlı yapıtında (Duerr, 1988, 1990, 1993,1997), duygu <strong>ve</strong> güdülenim yapılarının tarihsel gelişim boyunca özde aynı kaldığını<strong>ve</strong> özbaskılanım ile utanma davranışının her kültürde belirli <strong>ve</strong> bu nedenlede toplumu bağlayıcı bir işle<strong>ve</strong> sahip olduğunu, yani modernitede dürtülerinözel biçimlenişinden ya da insan türünün ahlâki özelliklerinde meydana gelenbir dönüşümden söz edilemeyeceğini göstermek amacıyla, değişik tarihsel <strong>ve</strong>antropolojik bulgular sunar. Bu bağlamda şiddet <strong>ve</strong> vahşet, insanlığın kültür tarihindevarolan değişmezler olarak görülmelidir (bkz. antropolojik temel için Popitz,1986: 73ff.; muktedir oluş açısından yaklaşım için Reemtsma, 1998). BunlarDuerr’e göre her toplumun başına dert olacak belalardandır <strong>ve</strong> her toplum, toplumsalnormlar <strong>ve</strong> denetim biçimleri geliştirmek suretiyle bunları kontrol altınaalacak yolları bulmak zorundadır <strong>ve</strong> bulmuştur da. Avrupamerkezci projeksiyonlarbir kenara bırakılacak olursa, ne ‘vahşiler’ sanıldığı gibi vahşi, ne de ‘uygarlaşmışlar’uygarlık kuramcıları tarafından gösterilmek istenildiği kadar uygardır.Diğer düşünsel yaklaşımlarda başarılı olan ya da yetersiz kalan ‘insanın hayvangibi terbiyesi’ (Nietzsche) Duerr’de hiç görülmez. Wolfgang Sofsky, Duerr’inşiddet sorunsalının değişmezleri ile evrensel potansiyeli açısından antropolojikboyutlarını açıklaması <strong>ve</strong> yıkıcılığın karanlık <strong>ve</strong> kör saldırganlık <strong>ve</strong> öldürme içgüdülerininbir sonucu değil, (merkezî devlet,bürokrasi, ordu, polis <strong>ve</strong> teknik gibi)modern kurumlar sayesinde yıkıcı buluş zenginliği ölçüsüzce artan özgül yaratıcılığınbir ifadesi olduğunu göstermekle Duerr’e yakındır. Böylece, antropolojikgizilgüç, şiddetin ortaya çıkması için tek zorunlu koşul olarak görülür (Sofsky,1996: 209-226). Bu nedenle Sofsky çok net bir şekilde şunları söyler:Uygarlığa olan inanç, içinde modernitenin kendisinin de yer aldığı, Avrupamerkezlibir mitostur. Onda gerçeklik zemini eksiktir... Şiddet, türümüzün bir kaderidir. Deği-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!